www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Edebiyat (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=268)
-   -   Hüsrev Hatemi (https://www.cakal.net/showthread.php?t=144369)

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:19 PM

Saim Bey'den Gazel (V)

Bütün sevgilerdeki zehir de ne?
O son buluşların fısıldadığı
En çok sevdiğimiz andır yine,
En çok duyduğumuz an yalnızlığı.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:19 PM

Saim Bey'in Gazeli (II)

Sevda, çıkmaz yolu izlemektir,
Kavuşmaktan çok, özlemektir.
Kapanmasın diye hasret yarası,
Pir Sultan misali tuzlamaktır
Gönüllü avutucuların şerrinden,
Derdini herkesten gizlemektir (medet heeeey)
Yapyalnız akşamlar bastırıyorken
Kıvrılan yolları gözlemektir.
Derdini kendine saklamaktır ey Saim!
Sanma ki inlemek, sızlamaktır.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:20 PM

Buruk Bir Faşing Şarkısı

Sen dönüksün, ben de
İçe mi dışa mı, bilmem
Sen bana değil, ben sana değil,
Yolumuz sonunda bizi bekleyen
Kaybolacağımız ormana değil.
Değil hayata, günlere ve çocuklara,
Gelecek denen düşe mi bilmem...
Yuvarlan, doğrul, titre ve eğil
Bu halimiz ne, neşe mi bilmem.
Rol yapıyoruz Batı İnsanı,
İkimiz de bu çarka tutsak olmuşuz
Ne içe dönmemiz mümkün ne dışa,
Kendi benliğimizde burkulmuşuz.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:20 PM

Saim Bey'den Gazel (IV)

Sanma sevgim benim bencillikti,
Sen olmak isteğiydi, sencillikti.
Ne de güzel şekillenmiştin dünyada,
Kalacaktın sanırdım bu ne bolluktu.
Sen olmayınca sade Taşkasap semti oldu
Sen olunca gülistanlık, güllüktü.
Ben gökyüzünün dilsizliğine isyan etmiştim,
Tanrım ne yakıcı ne zor kulluktu.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:20 PM

Servistan IV/Yâsin sükûneti

Sevilen sevene karşı sessiz,
Başkasına sevinçler de dağıtsa...
Sükût, kara yazısı sevenlerin,
Onlar da ne türlü bir kâğıtsa,
Hep keder üstüne yazdılar aşkı.
Sessizce haykırıp durdular,
Bu da ne biçim bir ağıtsa.
Bizim illerde kara sevdâ gibiydi kar
Çünkü sessizdi ak da olsa.
Karanlık ve derin bir sükût idi kar,
Acısı uzardı, sevinci kısa;
Şimdi dilerim yine yağsın, buz kessin ortalık,
Buz kessin, karayel essin, her bir şey tükensin.
Bilirim helâke gidecek ben,
Kalacaklar arasında sensin.
Yetmez mi, “ Hüzünler Perisi” yetmez mi?
Sana bir “ İnşirah Sûresi” neşesi
Bana bir “Yâsin”.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:20 PM

İstanbul Şarkısı

Orda, uzaklarda, İstanbul’da,
Herkesin bir sonbahar toplayışı vardır...
Günlerden sonbahar toplayanların ustası;
Orda, Atillâ İlhan’dır.
Burası bir Alman kasabası,
Ve ben ağaçlardan, kuşlardan değil de sonbaharı,
Hayâlimdeki gözlerinden topluyorum.
Batıda da çözüm yolu yok yalnızlığa,
Yalnız şu gerçeği buldum galiba:
Kimi unutmak istesem bir daha,
Bu işe gözlerden başlamalıyım.
Çünkü ne zaman unuttumsa seni,
Gözlerin yeniden çizdi yüzünü.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:20 PM

Kendi Kendine Geometri

Dört adam, paçaları çamurlu,
Arkadan sırtları yamuk,
Pantolonları silindir.
Omuzlayıp götürmektedir,
Yere paralel bir kişiyi.
Dört adam, yere dikey,
Ve gönülleri iç bükey,
Sonsuza çizilmiş doğrular...
Önce yere dik,
Sonra paralel,
Sonra parçalanıp sağa sola,
Bir atom bombardımanı olacaklar.
Dört adam, şimdi yeri kazıp,
Toprağa bir ceset bıraktılar;
Yer küresine bir yerinden
Değen bir teğet bıraktılar.
Dört adam, şimdi İstanbul’un
Dört yanına dağılacaklar.
Toprak
Ve yere bıraktıkları ile
Dik açıyı koruyacaklar.
Sonra onlar da yere paralel,
Beklesin paraleller, beklesin
Sonsuzda kesişecekler.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:20 PM

Güzelleme

Ey âfet-i cihansûz,
Ey dilber-i ter ü tâze!
Bir defileye girsen yüzde yüz,
Defile olur kepâze...
Ve boyalı yüzlerde,
Müstehzi gamzeler;
Bükerler dudaklarını,
Devirirler gözaklarını,
İncelmiş zevkli teyzeler.
Mübaşir pederinin
Çektiği bütün sıkıntıları,
Sen de etinin ve derinin
İçinde taşıyorsun.
Şükür koruyor Tanrı,
Dokunmuyor verem basili
Şimdilik yaşıyorsun.
Ey bîkes ü garip,
Seni görse başının çevirip,
Bir kere bakmazdı Nedim.
Ne terakkidir ki ben,
Bu nazmı seninçin söyledim.
Bir sakız çiğneme olsun kusûrun,
-o kadar olur-
Bir de sarı yüzünde ağzının iriliği.
Garîk-i ye’s elem etme babanı
Senden daha çok bakım görse de,
Lüks bir evde bir deve tabanı
Sen yaşamağa devam et.
Sen yolunu bul da yaşa kızım
Bizim çabuk azap çeken vicdanlarımızın
Rahatı için bu lâzım.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:20 PM

Boz Dünya

Bize renkleri getir.
Sana verilenlerin,
Yanında renkler nedir?
Sen O’nun önünde hür,
Bizse bunlara esir.
Bize renkleri getir,
O dağın ötesinden
Sana hitap edenin,
Unutulmaz sesinden
Dinlediklerin bir bir,
Önümüze serilsin.
Evet, esirgemezsin,
Haydi getir renkleri...
Bak bağladık denkleri,
Ve geçip gidiyoruz.
Biraz arzû önce hız,
Sonra bitkinlik, keder
Bu mu müjdelenenler?
Hep bizler mi suçluyuz?
Bak geldik gidiyoruz...
Daha yok mu bir haber?
Bir harf olsa da yeter,
N’olur renkleri gönder.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:20 PM

Münacat (Koro)

Sonumuzu unutmağa değil miydi?
Sonlu çizgilere o kadar bağlandığımız,
Bir güzel söz, gülünce çukurlaşan yanak
Ve bir ses şimdi süzülen anılardan
Sonumuzu unutmağa değil miydi?
Hep seni anmağa değil miydi?
Pişmanlık kanatlarını kuşandığımız?
Suçlar gururumuzu kırar, eksiltirdi
Sonra pişmanlık gelir, sana yükseltirdi...
Nedâmet zevkine alıştıksa,
Hep seni anmağa değil miydi?
Ama günahla kuşanılan, bu kanatlar,
Senden uzaklaştırırmış, düşünmedik.
Bilemedik fakat ne değişirdi bilsek?
Sonumuz yine iterdi, bu çıkmaza bizi
Ve Tanrım şimdi sana yakın değilsek,
Neyi değiştiriyor üzüntümüz?
Neyi değiştirir ki üzüntümüz?
Nedâmetsiz erişilmez mi mutluluğa?
Ömür boyu aramaktan yorulmuş,
Kapını çalacağız soluk soluğa;
Senden bir ses gelecekse eğer,
Ne soracaksa sorsun melekler.
Bu gürültülü sessizlikten
Diğer yanda çektiğimiz yeter.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:20 PM

Kır Çiçekleri

Merhabalar olsun, merhabalar
Bahar geldi, yine ballıbabalar...
Daktilo ve karbon kağıdı kullanmadan,
Harcamayıp gereksiz çabalar
Bütün bu taraflarda, birden...
Baharı başlattılar.
Gerçi tesbihlerini dinleyen,
Erenlerden eser yoksa da...
Bütün çocuklar için,
Ve akşam diz ağrılarıyla inerken,
Evinin yolunda onları görüp
“Evlâdım ne güzel açmış”
Diyebilen nineler için,
Baharı başlattılar üşenmeden.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:20 PM

Tapu Sicil Muhafızı

“Benim şiirim tüfeğidir kavgamın”
Diye kükreyerek,
Zehir zemberek
Bir şiire başlamanın özlemiyle öleceğim;
Ama neyleyim ki ellerim,
Yedek subay eğitimi dışında
Görmedi tüfek.
Benim şiirim ne tüfektir...
Ne kelebek.
Ne de hâyal ülkesinin nârin bir kızıdır;
O, gözlüklü ve siyah kolluklu
Bir tapu sicil muhafızıdır ki,
Eski günler ve anıların
Tapularını saklar.
Şimdi gel ey Muhafız Bey, lütfen
Cenuptan karanlık çocukluk,
Şimalden ilkokul başlangıcı,
Şarkından Feriköy mezarlığı,
Garbından İkinci Dünya Savaşı
İle muhat arsanın,
Tapusunu ver.
O arsa ki 1943 yıllarının
Anılarıyla dopdoludur,
Bir anı müteahhidi alıp
1979 anılarından
Kat karşılığı bina dikecek.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:20 PM

Na't

Güçlüydü günahlar,güçlüydü peygamberler
Tanrım,biz ne kadar da güçsüz kaldık...
Veliler,ıztırapların çocuklarıydı,
Biz ıztıraptan da,zevkten de,senden de öksüz kaldık.
.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:20 PM

İlahi

Tanrım,sen yalnız iyi döşenmiş,
Yüreklere mi doğarsın?
Duaların lambrileriyle kaplanmamış
Duvarında ne tablo ne desen
Şömine-soba hak getire,
Fareli ve rutubetli yüreğime,
Davetlisin,bekliyorum
Ölüm yıkıcısı,sen gelmeden
Onu altüst etse bile;
Sen her yerde var olansın,
Sana geç kalınmaz asla.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:21 PM

Yol Sonunda Reddiye

Kimse ihtiyaç duymasaydı sevgiye
Güzel ve kısa anlardı. Yoksa hayalim,
Hayalimle mi dolmuştu billûr şişe?
Itır yok, şişe boş, hiçlik kasırgası;
Duygu tanımaz bir karayel işte...
Bir karayel bu şimdi kasıp kavuran,
Son yolculuğunda yürek kadırgası.
Suç onun, sevgiye ne gerek vardı...
Dost sesler mutluluktur ıtır dolu ve billûr,
Bir gün boşalır içi bir sesin, mâlum olur,
Artık kalbimiz kutup denizinde ve yalnız.
Tanrım suç kimindi, nerde hata yaptık?
Keşke sevgiye muhtaç olmasaydık...
İşte ama lâkin ricâ ederim fakat,
Şimdi asla ona gerek duymasaydık...
Ne kadar uzardı düşler, günlerse çok kısaydı
Olaylar geçip gitti, yüreğim yerinde saydı
Bir yere varamadı, ölümse arkasında,
Suç onda sevgiye ne gerek vardı?
Hep başka şartlar düşlerdi, bir de uzak iklimler
Gidenlerden güzel miydi gelen mevsimler?
Yolda düşüp kaldılar şimdi unuttum kimler,
Lütfen lâkin ama tekrar söylemeliyim,
Kimse sevgiye muhtaç olmasaydı.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:21 PM

Bedahşan İli Ve Yüreğim

Sen çık ve salın, gün akşamlıdır
Tükeniyor, yok oldu bile sevgi
Yazılsın tarihi ve sezilsin
Sonlanışı aşkın, artık o yok ki...
Öyleyse gülüm, neye yarar bilim;
Ezelden ölümün ettiği zulüm,
Granit kayalara kazılsın.
Umardık yüreğimizin yazıtları,
Yâni o kayalar, bir de kanımız,
Bir gün lâl olur Bedahşan’da.

Ah kuzu, bıçak hep senin boynuna
Kirlenmiş çöllerde şimdi Leylâ...
Teneke kutu ve çöpler yanında,
Yüreğimiz lâl olmaz asla.

Yeridir, bu yürek şimdi ezilsin,
Yazılsın tarihi ve sezilsin...
Bir zaman vardı, şimdi yok sevgi
Sen çık ve salın, şunu da bil ki,
Küskün gider gidenler yer altına
Nice gevher bedenler çürüdüler
Gevher canlar imiş, parlıyor hâlâ
Tek sahipli ve çok yüzlü bir tebessüm
Özlem ve buluşmalar hep onunla.

Ben kınanma hırkasını kendim giydim eğnime

Sağtöre kadehini taşa çaldım kime ne
Bu kimi ilgilendirir Beyefendi?
Çünkü nice beden, gevher misâli
Arzın sandukasına kondu.

Ah çık ve salın ki gün akşamlıdır
Dilim ise lâl olacak yakındır
Ama yüreğimin kanı ve kayalar,
Lâl olmayacak Bedahşan’da...
Of kuzu, bıçak hep senin boynuna
Sen çık ve salın, gün akşamlıdır.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:21 PM

Ellili Yıllar İçin Acılı Alaturka Şarkı

Meded ey zaman, bir parça kestir
Kestir bir parça ucundan zülfünün;
Gönül şarkılarını söylerken Safiye Aylâ,
Firak ey felek firak!
Ve bir o kadar da hüzün.

Ilık gazozlu, aynalı taraklı
Çok tramvaylı geçen yazlar
Spor ve Sergi Sarayı’na hayran şehir...
Cambazhaneli *******, gök havai fişekli
Budur ellili yılların hayâlimdeki şekli.

Yenildik sana ey zaman, bu kesin fakat yine de,
Yine de demek isterim ki derdimi,
Yahya Efendi dergâhına en muvafık derdimi,
Arzetmeğe bir dem bulamadım
Buna izin vermedi felek.

Sana yaptırayım ey zaman-aman
İnsan kemiği tarak,
Tara kâküllerini ve ellili yılları
Bir yana bırak.
Derdimi arzetmeğe bir dem bulmamışken ben,
Ey dost, tanıdılar seni ve derhal geri aldılar
Sarı giymesek de olacağı buydu zâten.
Bekle orda üzerin sarı yapraklarla örtülü
Âhüzarı beni muhtemelen ağlatabilir,
Lütfen uyarın Bülbülü.
Söyleyin Bülbüle nâliş filân etmesin
Bu bahar Feriköy’de kalsın
İstinye’ye hiç gitmesin
Esther Williams’lı ayna, plastik tarak
Çok Fahrettin Kerim’li ve Ulunay’lı bir yaz
Ey zaman, tara sen yine kâküllerini
Ve ellili yılları
Bir yana bırak.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:21 PM

Selanik Şarkısı

Eski duyarlıkları özleme hiç,
Aramak boşuna, yok onlar...
Giriş kapısı yıllardır çivili,
Kırık camlı otelde olmalılar;
Çünkü onlar da Selânik’de
Metrûk bir otelde öldü.
Vardar kapısı mıydı ey kalbim,
Yoksa Egnatia caddesi miydi?
Günlerimiz zaman çeşmesinden,
Akarak tükendi bitti;
Beyaz kuleler ömrümüzde ender...
Ve güvercinlerdir ki sevinçler,
Muttasıl kaçarlar bizden.
Ah Namıka Hanım, bilmem kimdiniz.
Bana mümkünse söyleseniz...
Neden bu Hüzün Bedesteni?
Bir de nedendir ki sevinçler,
Hep terkederler beni.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:21 PM

Grili Çocuk ıı

Gidiş’i

Bir kış günü, sabah dönüşürken öğleye,
Gittin, griler giyerek ötelere...
Boz idi bulutlar ve bozdular,
Güneşli görünümünü havanın.
Giden sendin, gelenlerden bana ne?
Eski gelmelerin çekildi gerilere,
Bundan böyle, bürünmüş grilere,
Kalacak gözümde gidiş ânın.
Ah çocuk, gri giymeyi de nerden buldun,
Gitmek mi sis rengi giydirdi sana?
Yamaçları sıyırıp göğe ağar gibi,
Akşam karanlığında savrulan kar gibi,
Bu ellerde geç kalmağa korkar gibi,
Gittin çocuk, sislere büründün de.
Ve süreklileşti benim için artık,
Bu kısa bölümü zamanın.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:21 PM

İstanbul'a ağıt

Kaybettiğim eski İstanbul bir gün

Yaşlı, hasta bir beyefendinin,

Terekesinden çıkacak

-vefatından hayli sonra –

Ben o günü sanmam ki göreyim

Fakat o gün geldiğinde

Büyük bir sarı zarf içinde

Üstünde “muhibbim” filan beyefendiye

İthafıyla yaldızlı bir kent

Yarı küflenmiş fakat olağanüstü güzel

Zuhur edecek bir evden...

O zaman kentimiz çoktan,

Hani erkek çocukları ürperden

Hımar tıraşından geçerek

İmar görmüş tepeleriyle

New İstanbul olacağından

İş işten geçmiş olacak

Sadece gönül sahipleri umarım

Derinden ve insanın içine işleyen

Bir musıki duyacaklar kısa süre

Beton tepeler üzerinde...

“İşte onların mahvolmuş yurtları”.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:21 PM

Ave Praha

Can akımı küçük bir kediden geçer,
Üç günlükken ölür kedi, daha nice...
Daha nice iletkenden,
Geçmeyi sürdürür akım; Bu gece
Bilmem nedendir sustu şarkım.
Batan günün kızıllığı yayılırken,
Şarkı başlamıştı ve sesler...
Sesler Vaslav bulvarından,
Bir erganun âhengiyle doğup,
Külâhlı kulelerine şehrin
Topkapı Sarayı’ndaki kardeşlerinin
Selâmlarını henüz sunmuştu ki;
Bilmem nedendir, sustu şarkım.
Bunca Bohemya kralının,
Anılarını yaşatan Prag, sen
Değişen düzenlerle sarsılmadın...
Hatırlatma bana bizdeki
Sulugöz ve içten olmayan özlemi...
Bir Ortaçağ katedralimiz sayılan
Bergama Ulucâmii’ne uğramadan
Sâdece antik kenti gezdikten sonra,
Cehennemî otobüslere dolarak,
Cehennem olan kıroları ve Tünel’de,
Galip Dede’ye baş çevirip bakmadan
Sent Antuan’a seğirten zontaları...

Bizim işimiz çok zor biz ki,
Nazım Hikmet’in ve Yahya Kemal’in
Âkif’in ve Hacı Bektaş’ın
Hâşim’in ve Pir Sultan’ın
Yüreklerini anlarız.
İslav kederinden ve Tanburi Cemil’den
Ayrı zevkler devşiren dervişleriz ki,
Yâremiz merhem kabul etmez

Kokteyllerden sormak ile,
Köftelere saplanan kürdan mızrak ile
Belli olmaz ahvalimiz...
Fakat sayılırız parmak ile,
Kırmak ile de tükeniriz...
Tükendik bile,
Hüvelbaki...
Hemşerilerinin vefâsı sana,
Mübarek olsun ey Prag
Biz bedbaht ettik Dersadet’i;
Sağol, beni karşıladın,
Şimdi de bulvar ve köPage Rankingülerinde,
Heryere taşıdığım dertlerimle,
Beni başbaşa bırak.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:21 PM

Uzlet Köşesi

Yıllar birikir ardımızda, yürek,
Yıpranır ve soluk daralır
Güneşli geniş bulvarlardan,
Isıtan dost tebessümlerden
Uzlet köşemize ne kalır?
Hele elden gidince teselliler
Teslim oluruz teessüflere...
Mazinin seyrüsefer memurları,
Sühulet gösterirdi seyyahlara
Keder ki bir siyâhi seyyahtı, onu sen,
Onu sen hoş tutmadın ey yüreğim!

Güller dökülür bülbül ölür, sevgi gider
Çimen çocukları yeşerir sonra,
Onlar da çekilir birer birer,
Neydi ey yürek ne sandın ki?
Hüzün kalır mıydı gitmişken sevgi.

Bir gün “Devletle efendim” diyerek,
Hüznü ve Sevgi’yi uğurlayan kimdi?
Ey yüreğim ne kadar da değiştin,
Seni tanıyamıyorum inan ki...
Dört yönden uğultusu olayların,
Yine düğümlendi dün ve yarın;

Taş döşeli bahçede ağaçların,
Altında kızıl ve sarı yığın,
Belirdi, demek ki sonbahardır...
Gün ardı karanlık güz ardı kardır
Hele elden gidince teselliler,
Yalnızlık köşemize ne kalır?
Teslim oluruz teessüflere.
Neydi ey yürek sen ne beklerdin ki?
Hüzün kalır mıydı gitmişken Sevgi...

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:21 PM

Ağustos Melali

1
Cesâret kalbim, cesâret!
Sustun bütün kış, ürktün kırılmaktan;
Çok gerilerde kaldı derken kar,
Sonra bahar
Ve Temmuz geçti.
Yasımız duruldu, coşkumuz geçti...
Ne ümit var artık ne korku;
Ağustos gecesinde ağulu
Sesleri yalnız böceklerin...
Cisim sarayı yıkılmadan,
Yeni bir sevinçle yıka haydi
Geçmiş günlerin kıştan kalan,
Balçığını sanmam ki arınsın.
Bir devletin inkırazı sanırsın,
Ağustos güze terk eder mülkünü
Ve Zaman’ın Mehter Bölüğü,
İcra-yı âhenk edip sürekli,
Örtüyor gidenlerin çığlığını...
Cesâret ey kalbim, cesâret!

II.
Seni eleme emanet etmeliyim
Çünkü elem,
Sevinçten çok sağlam
Ve kalıcı.
Çocuk! Bu acımasız,
Bu can alıcı
Zaman, üstün gelir hepimize...
Ben seni elemin ellerine,
Emanet edip gidiyorum.
Kıyılar, dağlar
Ve ormanlar,
Senin de ardında kalır Çocuk!
Gün gelir, fakat onlar da
Zaman’a yenilip giderler...
Sonunda yenilenmez yenilgiler;
Zaman, bir başına kalır...
Ve bizim çoktan geçtiğimiz,
Öte âleme geçince Zaman,
Orada hepimiz istisnâsız,
O’ndan daha kıdemli oluruz...
Hiç üzülme seni elemin,
Emin ellerine terk ederek,
Gidiyorum.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:21 PM

Hazin Kurallar

Kurgusu değişince hayatın,
Şirin görünür ölüm; bu kuraldır.
Sanırım ki korkumuzdan,
Öyle bir duruma düşmüşüz...
Düşler bile düz, mâcerasız;
Duygular nehri mecrâsız,
Yürek vadisi nehirsiz,
Zehirsiz ve panzehirsiz,
Bir ömür.
Sözde özgür...
Coşkudan uzak ve yavan
Gök yerine bir basık tavan,
Güneş yerine bir kandil.
Bunun farkına varılınca
Arkada tek geçit, bin menzil
Önümüzde yolun sonu görünür;
Bu da kuraldır.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:21 PM

Toprak Aynasında Âlem

Gönül çeşmesini tâ durulunca pâk...
Etmeye bir ömür yetmedi.
Güller ki neyden fazla inlerken,
Nemli gözlerle bir mâzi,
Ve tâlik yazılı çeşme
Nerdeydi?
Zemin denirdi, arz denirdi, sağlam
Ve sıkı basarken ona biz neden?
Serviler, kekik otlarıyla bir âlem,
O eski âlem neden kaydı?
Ölüm beklemezdi serviler gerçi,
Bilmem hangi hayal kırıklığı, yâhut
Hangi kederle müntehir onlar,
Kına giren kılıçlar misali,
Yeraltını süslemektedir şimdi.
Güller, yılanlar ve bütün
O eski âlem’in çocukları,
Semada ararken servileri.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:21 PM

Keder Denizi

Yürekler vardır ki Devran elinden,
Onlara gam sunulduğunda,
İri güller gibi kan ağlayıp
Sessiz, dünyayı seyrederler...

Yürekler vardır ki onlar,
Kırgınlık ve yalnızlığı tadınca;
Sokak gösterilerinde yakılan,
Taşıt lastikleri gibi,
Alevli ve gösterişli yanarlar...

Yürekler vardır, gam denizi derinlerinde
Mürekkep balıklarıdır ki,
Onlara sitem eriştiğinde,
Deniz içine ağlarlar...
Laciverd ve dilsiz.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:22 PM

Gül olmak Külleşmeye hazırlıktır

Firak çakmaktaşından doğan kıvılcım,
Değdiğinde sevdanın kavına...
Fesleğen yerine gül bitebilir,
Gül yerine fesleğen de...

Sevda okunun keskin ucu,
Saplandığında yüreğe, yani avına
Ateş renkli bir gül kesilirdi;
Ateş en iyi kavuşturucudur...

Halbuki, sükûn idi O’nun yoldaşı
Itır, onu saran bir bulut...
Deryâ ise derinliğinde berdevâm,
Of çocuk neden uzaklaştın sen?

Fakat, işte, şimdi hemen söyle neden?
Füsun ve hüsün, onun çağrışımlarıydı
Gül olmak, külleşmeye hazırlıktır
Külleşmek, acıların dinişi.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:22 PM

Anabasis

Yürekler yenilmiş ve suskun, dönüşteler
Bu bezgin yolculukta başlar eğik
Orak mı tırpan mı elinde bir yaşlı adam,
Bir yaşlı adam, en önde gider.

Ufku kapatmış bir dağ, sarp ve yola dik.
Sen küçücük yüreğinle bu mâcerayı
Hep şaşıyorum ki nasıl yaşadın?
Ceylanlar vurulmuş, kurtlar nerde;
Bu acımasız zamanda onlar da vurulmuş.
İlerde yola bakan yüksek yerde,
Kendini yırtıcı gösteren bir mazlum kuş,
-Korkusundan olmalı bu gayreti-
Yol yeşildi, bozkırlaşıyor şimdi,
Taş ocakları ve delik deşik kayalar.
Sen elimi tutma geriye koş, bekleyenlerin var.
Sen bir kuşsun, kanatların
Seni buradan uçursun.
Eski dünyanın hayalini bana bırak,
O benim gözlerimde dursun.
Sen yüksel ve gerilerde
Gölünü bulduğun zaman in.
Bırak bu Dünya sana hain,
Davransın, bu bedeldir,
Bu bedelidir bir gül olmanın Ey!
Kurbanlardan daha kurban çocuk
Dönüşe geçme sen, dayan çocuk...

Seni de mi Ezel meclisinden
Yazıya yabana saldılar.
Öyleyse kaybolmana imkân mı var?
Kurbanlığı kabul etme İsyan-çocuk.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:22 PM

Sırtlanlar Serenadı

Dilrübâ sırtlanlar sırıtıyor bak,
Kamyonlar seni ezer Çocuk muhakkak...
Kerli ferliler yasalarıyla,
Yarasaları serçelerden
Çok daha fazla koruyacak.
Sel gider kum kalır diyorsun Çocuk,
Kum kalır bu doğru fakat gül kalmaz;
Güller kalmaz, kuşlar kalmaz inan ki Çocuk
Sırtları sağlam yere dayalı sırtlanlar
Pek dilrübâ sırıtırlar Çocuk...
Canavarlar ve cinayetler çoğalır;
Ortada seni seven tek kul kalmaz...
O ürkek kumrudur ki senin ruhun,
Yakındır, yokluğundan yakınan bir kul kalmaz.
Kalmaz inan ki Çocuk...
İskete iskeletleri ağaç dibinde,
Dilrübâ sırtlanlar sırıtır Çocuk...

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:22 PM

Muhayyer Sünbüle

Bu rüzgârla, şimdi çoktan unuttuğum
Tarlalarda başaklar eğiliyor;
Değirmen miydi depo mu, o yıkık...
Terkedilmiş yapının bacasında,
Derin düşüncelerde iki leylek;
Birisi ayakta ve çökmüş diğeri.

Bu rüzgâr, şimdi deniz kokusunu,
O kadîm sâhilde gezdirirken
Bir şeyi yapamayacak yalnız...
Ölmüş güzellerin saçlarını,
-Onları ben unutmamış olsam da-
Artık dağıtmayacak bu imkânsız.

Duyulan bir sünbülün şarkısı mı?
Sünbül, eski saçların anısı;
Sanırım bizim de ardımızda...
Ölüm, zaman ormanının parsı.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:22 PM

Düşsel Süvari

Suvar atını sen düşsel süvâri,
Serin sularında göklerin...
Bir daha olmayacak ki seferin.
Bizi kiminle bilirdin ey can?
Bu kent,
Herşeyin kirlendiği bir şehirdir
Of çocuk elemler sana göredir
Hüzün senin için biçilmiş kaftan,
Sahi sen bizi kiminle bilirdin ey can?
Çocuk, seni gördüğümü kim söyleyebilir
Nerde düşsel refref ve su içtiği nehir,
Nerde düşlerde dolu içiren pir?
Kim duvardaki sazı indirebilir...
Düşsel süvâriyi kim getirebilir?
Ah çocuk, elemler sana göredir...

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:22 PM

Kitap Ve Biz

Bütün olaylardan önceydi Kitap,
Hayli uzun zaman yumağı bir de
Bir ölüm gecesi...doğum ve nice
Ölümler, doğumlar, yine ölüm...
Yürek çöküntüsü ya da sevinç haberi,
Gördüm yüzünde ışıyan yazları,
Yüzünde kazılmış kışları gördüm.
Sözler serpilmişti sazlıklara,
Sızan ışık altında sözler nemli,
Sözler serpilmişti sıcak kumlara,
Güneş altında da sözler gördüm
Duydum...
Kuşkuların yoğun kedere, kederin yasa
Yasın yıkıma dönüştüğünü
Kitap aslında çok önceden bir muştuydu
Neden öyleyse çocuk, neden
Yüzünün taç yaprağından çekilmiş su?
Küçük bir çiçek için ne uzun...
Ne hazin bir öykü bu.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:22 PM

Lacivert Gece

Gülüşün kovamaz lâcivert geceyi
Bir hilâl belirir gecede, sâdece...
Kederle de kararmaz gözlerinin lâciverdi
Yıldızlar belirir, kayan yıldızlar
Yeryüzündeki bütün yalnızlar
Ürperir, derler ki “çocuk kederli”
Sert çocuk, sarp çocuk, lâcivert Çocuk,
Biraz neşelensen bu ne dert Çocuk?
Ürkme baykuşlardan, baykuşlar güzel
Keşki bu kadar azalmasalardı...
Hele kirpiler, yarasalar
Hepsinin başımın üstünde yeri var.
Ölü değil senin gecen, canlılarla dolu çocuk
Sisli çocuk, puslu çocuk, buğu çocuk.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:22 PM

Beykoz'da Gece Başlarken

Bir eski temmuz mu bu geçmiş yıllardan?
Yosun, kavun ve deniz kokan...
Hem küflü hem sıcak bir Temmuz
Hiçbir yerden hiçbir beste duyulmuyor
İster istemez geçmişi düşünüyor insan;
Siz söyleyin Filozof Rıza Bey,
Yenmek, bir kabristan mı almaktır?
Yoksa dönüşümlü müdür sevinç ve hüsran,
Yoksa hayatın özeti sadece,
Bir eski temmuz mudur geçmiş yıllardan?
Yosun, kavun ve deniz kokan...
Hem küflü hem sıcak bir Temmuz
Baharat kokulu kış çarşılardan,
Farklı ve uzak bir Temmuz...
Gün akşam oldu karardı kayalıklar,
Işıdı birkaç yıldız gökte
Yerdeyse birkaç diskotek ve restoran.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:23 PM

Maktul Yürek

Keskin ağzından ayrılık kılıcının,
Yüreğimin yediği darbe,
Bu acının;
En uç örneğini bana tanıttı:
Neden kısas uygulandı ki yüreğime?
Ne suçtu ne de bir suça kanıttı,
Eski Dünya’nın ölümünü seyretmesi...

Yılları yele vermiş olması da belki
İkinci bir ağır suç sayılarak,
Nâhak yere zaman yargıcı,
Yüreğim için bu hükmü verdi.

Görmeden sevdiği kentler: Bağdat,
Saraybosna ve Priştine’nin
Harabolduğunu duymuştu
Kendini savunmaması bundandır...
Ben yirminci yüzyılı, bu sebeple
Yüreğimsiz bitiriyorum.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:23 PM

Ağıt

Bir yas anıtı olmadan yat
Uğultunun kol gezdiğini,
Duyduğum ve bildiğim tepede;
Hâl nice? Güller de...
Görünüyorlar mı zaman zaman?
Mevsim hep kış ve vakit gece
Olduğu sürece...
Uyu, kötü rüyalar yıldırmasın seni,
Bir yas anıtı olmadan yat...
Hüznün anıtı ol sadece...
Sen bir su damlası gibi arı,
Sen bir saç teli kadar ince.
Bir yas anıtı olmadan yat.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:23 PM

Deidesheim Düşünceleri

Gün bitiyor, gece de sona erecek,
Başladığı gibi,
Bütün yüzyıllarda
Ve her gün
Tekrarlanmada mı bu,
Akşamın inişiyle yürekleri ezen duygu?
Hallac ki bireysel günlerin pamuğunu atar,
Tanrının tek zamanında toplardı
Mutluydu, çünkü tek zamana
Koşutluğu sürdürenler,
Sürtünme kuvvetinden doğan elemi,
En aza indirenlerdir.
Mutluluk, Tanrısal tek Zamanla
Birlikte yahut ona koşut,
Olmaktadır bunu duydum...
Tekrar ediyorum: Bunu duydum,
Otuzyıl Savaşlarını görmüş,
Hemen her köşesi gibi yeryüzünün,
Acıdan pay almış Deidesheim’da...
Kuşlarla, yaban ördekleriyle,
Meşelerle, bütün yaratıklarla bir olup,
Hatta ölümden sonra da
Tanrısal Zamanda olmaktır mutluluk.

GooD aNd EvıL 04-19-2009 03:23 PM

Aşka Reddiye

Kapılmayı göğün maviliğine,
Bir güneşle bütün bir gün mutluluğu
Unutalı yıllar geçmiş aradan
İnansaydım sana eskisi gibi
Hatırlat derdim belki yine
Sen yoksun ey aşk insanlar arasında yangın yerleri,
Kısa yakınlıkların yıkıntıları var
İşin kötüsü daha sevginin başında

Ellerinde hesap cetvelleri,
Kar ve zarar hesaplıyor insanlar
Kişiler acıyacak ve kin duyacak
Ve sevecek de bir zaman
Fakat sürekli sevgiler sağanağını sildim aklımdan
Bir zaman resmin olan cebimde ey sevgili!
Şimdi dörde katlanmış,
İlk kolesterin tahlili
Ve aslı olmayan bir şeye,
Beni bunca yıl inandırdı diye,
Dargın öleceğim Fuzuli ye
Aşk yoksun sen seni biz uydurduk,
Saatleri unuttuk, aklımızca zamanı durdurduk.


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:34 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.