![]() |
Hani Diyorum
Hani diyorum Hani Çoluk çocuk Bir vakti akşam Otursak diyorum Dumanı tüten Bir çorbanın başına. Bir tastan olsun Ne fark eder Özde hainlik olmasın yeter. Herkesin kaşığına Ne çıkarsa bahtına. Birbirimizin Gözünün içine baksak Korkmadan ama. Yani Ekmek sıcağında İsmi Cismi Dini Her neyse De ki Senden olmasın De ki Düşü Düşüncesi Senden olmasın Ne olur yani Hani Yüreğimizde diyorum Taa Yüreğimizde duysak İnsan olmanın Kutsallığını Bir kozada İpek böceği gibi sarsak Sarmalasak İnsan olmanın Şerefini haysiyetini Ve Sakınsak Annenin yavrusunca İnsan olanın onurunu Yani sevsek Yani sarsak Yani sakınsak Birbirimizi sevdamızı De ki Sofinin Tanrı’ya De ki Şirinin Ferhat’a Ya da Şems’in Mevlana’ya Kimin kime olduğu ne fark eder Yeter ki içten olsun Yeter ki sevgi olsun Bu da yeter Hani Konu komşu Çoluk çocuk Hani Torun torba Otursak diyorum Şöyle dumanı tüten Bir çorbanın başına Bir tastan olsun ne fark eder Herkesin kaşığına Ne çıkarsa bahtına Özde cinlik Özde hinlik Özde hainlik yok ya O da yeter Az şey mi bunca güzellik |
Hayat BU Şaka mı Sen Oyun mu Sandın Yaşamı
HAYAT BU ŞAKA MI OYUN MU SANDIN YAŞAMI Hayat bu dostum, Şaka mı? Öyle kendiliğinden gelmez Sevda, Mutluluk Aşk zamanı. Sen, Oyun mu sandın yaşamı? AŞKTAN ÖTE DUY, Aşktan üstün duyguları. Sevdan sığmasın kabına; Olmaz öyle, Kuru azık yer gibi Saman tadında sevişme. Öyle sakız çiğner gibi, Öyle çeşmeden su içer gibi; Hani öylesine, Bir uğradım işte, Gelip geçer gibi değil. Olmaz öyle, Löke çökmüş develer gibi, Hayatı geviş getirme. İçtiğin suyu düşün mesela. Süzülüp geldiği çam dallarını, Elma ağaçlarını; Akasya çiçeklerini getir aklına. Bulutları düşün Yıldırımları şimşekleri Tadını damağında duy, Yalayıp geçtiği yarpuzların. Kim bilir, Belki de içtiğin su: Bir ırgatın teri; Yada, Bir güzelin gözyaşları. Yani, yaşamı ciddiye alacaksın Hani, bir tas su içmek bile Ciddi bir mesele Ömrü kesilmiş hastanın hayatı gibi, Son nefesi, salâvatı gibi sarıl; Anne yavrusunu yoklar gibi, Hani, olmadık zamanda Bir anıyı koklar gibi Sevgiliyi okşar gibi sarıl hayata. Tadı damağında kalsın gülüşlerin. Tadı damağında kalsın Her anın Her zamanın. Tadı damağında kalsın sevişlerin. Hakkını ver, Sabahın akşamın. Bir yanın gülerken, ağlamasın diğer yanın. Hakkını ver her şeyde yaşamın. Hayat bu, Ne sandın şaka mı? Bir kere gelir, Ömrü hayat dediğin başa. Tam on ikiden nişan almalısın. Delisi divanesi olmalısın. Sonu yokluk madem yaşamın Gerek var mı bu kadar telaşa Göklerden, Düşlerden, Düşüncelerden indireceksin Bilgiyle büyüyüp, Sevgiyle büyütüp, Erdeminle Büyüleyeceksin yaşamı. AŞKIN AY GİBİ GÜLENİNİ Sevginin gül açanını, Sevdanın yediverenini, Umutsuzluğun Gelir geçenini sığdıracaksın Doğumla ölüm arasına. Yok öyle, Karanlık odalarda Gecekondu sevdalarda yaşama. Tüm kirlerden yunacaksın. Sana giydirilmiş olan Tüm tabulardan soyunacaksın Öyle ki, Yağmur yemiş Sabahlar gibi uyanacaksın gün doğumuna. Yüreğine al her anı Yüreğinle yaşa, Akıp giden zamanı. Seheri sevmeli; Gündüzü çiçeklemeli, Yıldızlamalısın akşamı. Öyle, Çamura yatmış mandalar gibi, Geviş getirmek olmaz yaşam dediğin; Nakış nakış işlemelisin yaşamı. Evde, Hapiste, Savaşın en sıcak En cafcaflı yerinde; Hayat sana:’’Aşk olsun çocuk, Aşk olsun! ’’demeli. Gün batımına ulaşırsan eğer O gün yediğin ekmeğe, İçtiğin suya, Soluduğun havaya, Yani sana verilmiş olana değmeli. Alın teri olmalı içinde; Sevgi, çalışma ve bilgi olmalı Her harfi, Her hecesi, Her cümlesi İçten ve namuslu olmalı. Yürürken, Gülümsemen görünmeli ardından. İSTEDİN Mİ Kene gibi yapışacaksın. Kızdın mı, Köpek gibi kapışacaktı hasmınla. Yıldırım gibi düşeceksin Kavganın orta yerine. Çıngılar sıçrayacak nalından, Atını sürdüğün yerde. Acını, sancını ve sevgini Karıştırıp merhem edeceksin; Açılan yaralarına. SÖVDÜN MÜ Sözün en edipsizini, En perdesizini söyleyeceksin; Arsıza, yüzsüze, kaburgasıza. Çünkü ONLAR hin, Onlar hain, Onlar cin, Sanma ki onlar insan Onlar kör şeytan; Onlar Sevdayı yarım koyanlardır. Onlar zalim, Onlar zulüm Onlar ölüm Onlar Gören gözleri oyanlardır. Çünkü onlar yalan, Onlar talan, Onlar soyan, Bizi yıllardır uyutan; Ninnilerdir, masallardır, yalanlardır. Onlar ki: Çoluğun çocuğunun hayalini, Çocukluk düşlerini çalanlardır. Onlar kan, Onlar savaş, Onlar intikam, Onlar gaddar, Onlar beter, Onlar hunhar, Gülüşümüzü uykuda, Barışı goncada vuranlardır. Hiç ağza alınmamış, Hiç üstü açılmamış Küfürün en edepsizini edeceksin, Namussuza, işbirlikçiye, vurguncuya, Haine, ikiyüzlüye. Ama güzel olanın, Ama senden, İnsandan Ve daim olanın Kavgasını vermeli ki; Karavana atışlarla Vurmasın sevda seni. Dünün ve yarının unutulduğu yerde, Şu yukarıdakiler, En yüksek skorla yenerken hayatı; Bir türkü söylemelisin, Yarına dair, yepyeni. Yazmalısın, Kimsenin yazmadığı hikâyeni, Hayatın en güzel şiirini. Bütün sokaklar sustuğunda, Tüm ihtimallerin yolu kesildiğimde, Soracaksın, sorulmaz olanı; Bulacaksın, sorunun hiç sorulmamışını. Yola düşen bir çiçek gibi, Karanlığı delen Çoban ateşleri gibi çıkaracaksın, Felaketin içinden umudu. Vereceksen, Olgun meyveye durmuş, Ağaç gibi silkeleyeceksin dallarını. Ellerin titremeyecek. Alıç gibi döküleceksin. Bir hesabı kitabı olmayacak verişinin. GÜLDÜN MÜ Sular seller gibi akacak sesin. Bahara duracak duranın yüreği. Karanfil kokacak nefesin. Güldün mü Günebakan çiçeği gibi açılmalısın. Ay çatlasın hasetinden, Bulutlar yarılsın orta yerinden. Bir gök dolusu yıldız gibi Bir tarla çiçek gibi saçılmalısın. Sevgiye çağıran kucak gibi açılmalısın. Bir kucak sevgi olup açılmalısın. Hasebinden hasretinden hasletinden SEVDİN Mİ Sarmaşıklar gibi sarılacaksın. Yok öyle Bakmaya kıyamam, Korkarım dokunmaya tarzında; Sadaka sevgilerle, Uyarı levhalarıyla sevişme. Kapıyı çalmadan gireceksin içeri. Sarıldınmı, Kırılacak beli, Nefessiz kalacak sevgili. Güz yaprakları gibi olmayacak birlikteliğin Bakışlarınla çiçeğe duracak Yârin yanağı. ‘’Sevgilim! Sevdalım! Kara eriğim, kiraz dalım! Yayla balım! ’’ diyeceksin; Kan oturacak dudağına hayatın. Giydirilmiş üniformaları çıkarıp, Kovacaksın öğretilmiş korkuları. Bozacaksın ezberleri, Ters yüz edeceksin. Özgür ve sana özgü; Anadan üryan, Çırılçıplak kalacak sevgin. SEVDİN Mİ Tepeden tırnağa Sırılsıklam olacaksın sevgiden, Bir milim kare yeri kalmayacak Öpülmedik hayatın. Hayat bu bir tanem; Ağlamak da var, Gülmek de, üzülmek de var. Bazen yan yanalar, Bazen biri birini kovalar. Her üçü de insanca. Hepsi bu koşunun, Hepsi bu oyunun, Her şey hayat dediğin yolun içinde. AĞLAMK AYIP DEĞİL Bazen Doymuş bulutlara döner insan. İşte o zaman; Utanıp, ar etmeyeceksin ağlamaktan. Öküz gibi böğürecek, Yağmur gibi dolu gibi döküleceksin. Yer gök inleyecek feryadından. Salya sümük olacaksın; Salacaksın gözyaşlarını. Bulutlar terleyecek gamından kasvetinden. Yüreğinden sıkılacak; Gamın, kasvetin, Derdin, kederin. Lekimşaha durmuş Yağmur sonuna dönecek yüzün. Buharlaşacak hasretin, Yaz karı gibi eritip, Bırakıp gideceksin öylesine. Çimenlere, çiğdemlere dönecek; Elmaya al, Peteğe bal olacak gözyaşın. Biliyor musun? ÖLMEK DE VAR HAYATTA O da yaşamın içinde. Düşünmeyiz, Hatırlamak istemeyiz amma, Belki de bir bestenin orta yerinde Ölümle kapanır son perde; İstesen de, istemesen de. Her şey Onu unutturmak için nedense. Demek ki ölüm var; Hadi, Özgür ol; Doğduğun gibi, Olduğun gibi, Güldüğün gibi Öldüğün gibi yaşa. HAYATA GÜLÜMSE! Demek ki ölüm var; Hadi ne duruyorsun; Bölüş, Paylaş. Nedir Bu kin, Bu garez; Neden bu telaş. VERECEK GÜLÜN YOKSA; GÜLÜŞÜN DE Mİ YOK. GÜNAYDIN DE, GÜLÜMSE! ! Asla teslim olmayacaksın Korkulara, Korkuluklara. Başkaldıracaksın; İsyan edeceksin; Kalıplara, Yasaklara, Buyruğa İtaate. Ne emir, ne emirber, Ne emir eri. İsyan edeceksin Köleliğe, tutsaklığa, esarete. Adının asiye, Adın dinsize Adın başkaldırıcıya çıkacağını bile bile. Başkaldıracaksın Meleklikten, Aksi, kör Şeytan; Âdemlikten, hayvan; Cennetten kovulman da olsa bedeli. Uyup değişime, Eytişime, Diyalektiğin kurallarına, Dönüşüme hazır; Egzotik limanlara yelken açmaya Tam tekmil hazır Alesta tutacaksın gemini. Unutma: Düşündün mü hiç: Her mucit, deli dedikleridir. Her icat, Açık ve kaçıkların eseridir Kar, fırtına, dolu ve deprem ve dinginlik; Cennet ve cehennem; Ateş ve su, Zehir zıkkım ve bal; Güzellik, zarafet ve çirkinlik; Gece ve gündüz ve aydınlık ve karanlık; Aydın ve cehalet; Hain, lâin, nankör ve dürüst ve de vefa, Kin, garez, öfke ve savaş ve de barış; Sevgi, aşk ve nefret; Ezen ve ezilen; İşçi ve patron; Ve özgürlük ve esaret; Kulluk ve bağımsızlık; Ve savaş ve barış; İhanet, sadakat Ve kahpenin dölü; Hiç kimsenin yapamayacağı, Renk, desen, resim, müzik ve sessizlik. Hiç kimsenin Bu kadar karıştıramayacağı Ve bir arada tutamayacağı; Bir telaş, bir curcuna. Hepsi, Ama hepsi yan yana. Karşıtı ve kendisi; Biri varsa yaşıyor diğeri. Ne anlatıyor bu sana? Ve bunların bir parçasıysan sen, Ki öylesin; Hiç çıkarmayacaksın aklından ölümü. Öldünmü de, Adam gibi ölmelisin. Gelsin de bulsun diye beklemeyeceksin, Öyle köşende. Boynundaki kement titreyecek; Asla teslim olmayacaksın; Direneceksin, Diz çökmeyeceksin En belalısına ecelin. Kara dertlere koyacak, Yok edecek cellatını duruşun Eriyecek kahrından Yüreğindeki kurşun. Ulu çınarlar gibi devrileceksin; Çatlayacak kahrından, Döşündeki bıçak. Yasa duracak dağlar taşlar, Selam duracak cellâdın. Semah dönecek gökteki kuşlar, Kılınırken namazın. Eğilmeden, Bükülmeden, Çözülmeden, Teslim olmadan vereceksin son nefesini. İpi dolanmalı boynuna şeytani kumpasların, Hainin, işbirlikçinin. Son nefesinde açmalı Çiçeklerin en güzeli. Bulutlar ağlamalı derdinden, Yer yarılmalı, Gökler kararmalı hasretinden. Direneceksin, Şeytanı bile titreten Cehennem azaplarına. Cellâdın en acımasızına. Aklı çıkacak, Çat diye çatlayacak orta yerinden, Uykusu kaçacak kuyunu kazmış olanın. Destanını yazacak Arkada kalanlar. Kıyamet günü Allahtan, Şefaat dileyecekler Yüzün suyu hürmetine Arkandan gelenler. Dikleneceksin, Azrail’in en azgınına kafa tutacaksın. Sen varmadan, Namın gidecek ahret’e Saf saf dizilip, Tiril tiril ipekliler içinde, Huriler beklerken yolunu; Seni selamlamak için bir birini ezecek Cennet’tekiler. Esenlemek için yoluna çıkacak, Cennet sabahlarında melekler. Sevdan silecek akan yaşları. Menekşeler bitecek, Öpülmemiş dudaklarından. Yaralarını saracak gözyaşları Ölürken de güleceksin; Tıpkı bir ağaç gibi En güzel çiçeğini açacaksın son nefesinde. ÖLECEKSEN, Sevdanın kavgasında, Umudun siperinde öleceksin. Ölünmez öyle durduk yerde Ayakta alkışlanalısın, Kapanırken son perde. KORKMA Bu kadar karardığına havanın. Bakma, Kurşundan ağır Şeytandan günahkar olduğuna zamanın. Karnı burnunda, Göğsünde süt sızısı, Çatlayacak ağrıdan. Ay yola çıkmış geliyor güzelim, Üstünde kar beyaz gelinliğiyle. Bir kere Tohum düşmüş Sevda değmiş rahime. Ha doğdu, ha doğacak. Güneşe hamile. |
Her Güzeli Güzel Sanma
Her güzeli güzel sanma Halini bileni güzel Dar gününde var gününde Koşup da geleni güzel Derdin gelmezse kaleme Çare bulunmazsa yarene Bildiremezsen âleme Derdini böleni güzel Bazen sarpa sarar işler Tersine döner gidişler Dost dediğin seni taşlar Yanında olanı güzel Gün gelir kovalar günü Gün gelir aratır dünü Kaybedince şanı ünü Yanında kalanı güzel |
Her Şeyden Bir Şey Öğrendim
HER ŞEYDEN BİR ŞEY ÖĞRENDİM SENDEN HER ŞEY ÖĞRENDİM Cahil çıplak şu dünyaya Geldim de bir şey öğrendim Düşüp de kara sevdaya Her şeyden bir şey öğrendim Papatyalardan gülmeyi Gülden bülbülden sevmeyi Pir Sultanlardan ölmeyi Her şeyden bir şey öğrendim Dediler bebek hoş geldin Tertemiz yürek boş geldin Neden gözlerin yaş geldin Her şeyden bir şey öğrendim Gülüm dalım sen hoş geldin Dala konan bir kuş geldin Her gördüğüm bir düş geldin Her şeyden bir şey öğrendim Olanı biteni görüp Geleni gideni görüp Neden nasıl niçin sorup Her şeyden bir şey öğrendim Nam salıp bayrak olanlar Can verip toprak olanlar Savrulan yaprak olanlar Her şeyden çok şey öğrendim Sevgiden vefa öğrendim Acıda cefa öğrendim Sağlıktan sefa öğrendim Her şeyden bir şey öğrendim Güzeli gülden öğrendim Aşkı bülbülden öğrendim Acıyı dilden öğrendim Her şeyden bir şey öğrendim Zalimlerden merhameti Ben güneşten kerameti Yağmur öğretti rahmeti Her şeyden bir şey öğrendim Kahpeden öğrendim arı Edepsizlerden hayâyı Çiçeklerden de sevdayı Her şeyden bir şey öğrendim Yağmur öğretti rahmeti Karınca arı gayreti Anadan yükü zahmeti Her şeyden bir şey öğrendim Açlık öğretti nimeti Toprak öğretti himmeti Ağaç affı merhameti Her şeyden bir şey öğrendim Aşk öğretti marifeti Dost öğretti muhabbeti Her şeyin var kerameti Her şeyden bir şey öğrendim Gıybeti hakla aklamak Hatayı afla paklamak Dostun kusurun(u) saklamak Her şeyden bir şey öğrendim Namerdi görüp mert olmak Cimriye bakıp cömert olmak İbret olup ibret almak Her şeyden bir şey öğrendim Geceden yıldız olmayı Karanlıkta göz olmayı Bahardan nevruz olmayı Her şeyden bir şey öğrendim Kitapta yazılanlardan Taşlara kazılanlardan Pirlerden süzülenlerden Her şeyden bir şey öğrendim Çeşit çeşit ölümlerden Ahı tutmuş zulümlerden Sefil olmuş zalimlerden Her şeyden bir şey öğrendim Eyleyip felek fermanı Gelince veda zamanı Bitirir demi devranı Her şeyden bir şey öğrendim |
Her Şeyden Bir Şey Öğrendim 2
Eyledi felek fermanı Sevdiklerin nerde hani Gün geçer unutur seni Ölenden bir şey öğrendim Kitaba yazılan kaldı Sevdadan süzülen kaldı Kayaya kazılan kaldı Kalandan bir şey öğrendim Kimsenin kalmıyor ahı Rüsva eder padişahı Nemrut’un kaldı günahı Zalimden çok şey örendim Saz kırılır sözü kalır Kimi gider izi kalır Dal çürür de özü kalır Dalından çok şey öğrendim Kimi aşk şerbeti içmiş Gönül kapısını açmış Katmer katmer renk renk açmış Gülünden çok şey öğrendim Kar üstüne yazmış kimi Yazdıkları nerde hani Önü sonu insan fani Yalandan çok şey öğrendim Kimi ateş kimi maşa Kimi kapılmış telaşa Ne belalar açar başa Beladan çok şey öğrendim Düşene gülenler oldu Halini bilenler oldu Derdini bölenler oldu Gülenden çok şey öğrendim Muhannetlerden yoruldum Coştum bulandım duruldum Cehaletlerden soruldum Cahilden çok şey öğrendim Her soru bir soru açar Yanıtı ufuklar açar Usumda bin soru uçar Sorandan bir şey öğrendim |
Hesap Vermeyen Zalime Yanarım
Ölenle ölümün var mı çaresi Zamansız gelen ölüme yanarım Yiğidi yıkar da dostun yaresi Goncada solan gülüme yanarım Yok sayarlar biçilen nice canı Görmezler mi dökülen onca kanı Sağ yanı güler de ağlar sol yanı Reva görülen zulüme yanarım Taşlar bağlı it salınmış yazıya Fitne fesat gemi almış azıya Gel de isyan etme böyle yazıya Hesap vermeyen zalime yanarım Başa taç etmişim mahir olanı Taca taş etmişim tahir olanı Dost için yutmuşuz zehir olanı Göğe savrulan külüme yanarım Savaşı kutsayan tarih utansın Mazluma sırt dönen talih utansın Umarın yitiren salih utansın Zalimin attığı çalıma yanarım |
Hicran Yüreğe Yuva Kurmadan Gel
Soluğum kesilir adın duyunca Gönül bağımın gülü solmadan gel Gelişin bekledim ömrüm boyunca Azrail bu canımı almadan gel Hasretlerle soldurmuşum dalımı Yere serdi bu sevdanın çalımı *******e ağlamışım halımı Hicran yüreğe yuva kurmadan gel Kavuşmalar olsun hicran olmasın Sevdaların sonu hüsran olmasın Gül açan gönüller viran olmasın Düşüm böyle kötüye yormadan gel |
Hükmetmeyi Sevdadan mı Sayarsın Sen Gül Ol ki Dalına Bülbül Konsun
Sevdiğine köle olmak ar olmaz İnsan sevdiğine hükümdar olmaz Hükmetmeyi sevdadan mı sayarsın Hükmettiğin hiçbir zaman yar olmaz Sevdiğine köle ol ki kul olsun Mecnun ol ki sevdasından kül olsun Kafesteki bülbül ötmez ah eder Sen gül ol ki dalında bülbül olsun |
İLETİŞİM- Sarp Yollara Çekme Beni
Böyle örtük söylemlerle Lâbirente sokma beni Anlaşılmaz eylemlerle Sarp yollara çekme beni Karanlıkta göz edip de Su üstüne iz edip de Kaç anlamda söz edip de Kurgulara sokma beni Önyargıyla ters anlayıp Cımbızla seçip dinleyip Yakıştırıp sangılayıp Yaralayıp yakma beni Kızgın isen alalama Kırgınsan küsüp ağlama Seviyorsan kin bağlama Cenderede sıkma beni Taş demişsem yaş anlama Öyle seçip de dinleme Kurgularla sanılama Azaplara sokma beni Sevda olmaz karar ile Hesabı kar zarar ile Dost olunmaz yarar ile Söküp döküp yıkma beni Ne eylersen güzel eyle Ne söylesen açık söyle İnce hesaplarla böyle Yıpratıp da dökme beni |
İllaki Demeli İnsan Değil mi
Kime yalvarırsın kime minnetin Sevdanın temeli insan değil mi Nedir bu mihnetin kaç gün mühletin İllaki demeli insan değil mi Kabe’nin temeli insan değil mi? Varlığın kemali insan değil mi Sevdanın emeli insan değil mi İllaki demeli insan değil mi Hak’kın mah cemali insan değil mi Kudretin kelamı insan değil mi Allah’ın selamı insan değil mi İllaki demeli insan değil mi Satmışız benliği küfre kibire Girmişiz be ustam canlı kabire Hangi kitap yazar kul kula köle Varlığın kamili insan değil mi |
İnsan İçin Yananların Kurban Olam Küllerine
İnsan için yananların Kurban olam küllerine Hayır ile ananların Bal olsaydım dillerine Gözde sevda saçanların Gönüllerde uçanların Gönlünde gül açanların Alı olam güllerine Aslıların Leylaların Yürekteki sevdaların Yunus gibi deryaların Damla olam göllerine Gülüşleri nar olanın Gelişinde ar olanın Mecnun gibi yar olanın Tozu olam çöllerine Yıldızlara sorulanın Yar yolunda yorulanın Bilgelikle durulanın Merhem olam hâllarına |
İnsan Olmak Soyda Değil
İNSAN OLMAK SOYDA DEĞİL İnsan olmak soyda değil Güzellikte boyda değil Yerde değil göğde değil Yüreğine bir sor hele Olsan dünya padişahı Yere vurur koca şahı Kabul olmaz ahı vahı Nefsine bir gem vur hele İşte böyle aziz dostum Bazen bir gül bazen otum Kim bilir kimlere postum Şu toprağı bir gör hele Bir göz atıp geçti gitti Bir güz gülü açtı gitti Bir tas suyu içti gitti Bu rüyayı bir yor hele |
İnsandaki Kerameti Unutma, SEVGİ VERİR HER RAHMETİ UNUTMA
Zenginlik ne parada ne puldadır Varsıl iken sefaleti unutma Aradığın ne yerdedir ne gökte İnsandaki kerameti unutma Riya ile sanma dosta varılmaz Garez gıybet ile yürek farımaz Muhabbetle giden yolda yorulmaz Sevgi verir her rahmeti unutma Bilgelere benliğini kul eyle Sevdiğini sevdan ile kül eyle Engin ol da yüreğini çul eyle Nefsi şehveti aklına kul eyle Sevdadaki zarafeti unutma Öyle sev ki yüreğini kerem et Haramiye yüreğini haram et Merhamette sadakatte selamet Adalette merhameti unutma Hayasız la yola gitme ar olmaz Cahil ile düşüp kalkan var olmaz Hükmedip de kul ettiğin yar olmaz Dostlarına sadakati unutma Riyadaki felaketi unutma Diken aşar kendini de gül olur Çiçek aşar kendini de bal olur Aşkın yoksa yüreciğin çöl olur |
İnsanım Ben Herşey Bende
Köleyim ben ben hükümran Benim illet benim derman Benim vuslat benim hicran Katle ferman derde derman Benim kâfir bende ahir Benim küfür bende kahır Benim cahil benim zahir Benim mahir vakti ahir Bende heybet bende hiddet Gıybet bende bende hikmet Benim yar gönlüne hicret Ben ki yüreğinde hasret Yaratılmış bir garabet Benim şeytanda ihanet Benim yalnızda muhannet Benim bulduğun ihanet Benim ettiğin şikâyet İşve benim eda benim Yürekte hoş seda benim Benim bela benim gada Seni yakan sevda benim Benim kaderimi yazan Ben ki kendi kuyum kazan Düğleyen ben benim çözen Benim bahar benim hazan Yazgı benim benim kader Ben ki yüreğinde keder Ben ki iblis ten de beter Ben beni etmişim heder Mürit benim mürşit benim Minnet benim mihnet benim Salya sümük şehvet benim Şeytan benim şirret benim Habil’e kabil olmuşum Öldürmüş katil olmuşum Ben kuru cahil olmuşum Gıybetten gafil olmuşum Sürümüş sefil olmuşum Rezil müddezil olmuşum İnsanım zelil olmuşum Ben ki ben nail olmuşum Ben yine insan-ı kâmil Tanrı’dan sureti cemal Amil benim benim kemal Bazen hayvandan da ilkel |
Kadir Kıymet Bilmezlerin Elinde
Kadir kıymet bilmezlerin elinde Bağın talan olur erken bozulur Kalırsın da el âlemin dilinde Defterine olmaz işler yazılır Varmalı güzeller kendi dengine Kul olmalı bilgin ile engine Gitme cahil çirkin maldan zengine Var ömrün zay olur bağrın ezilir Benzer benzin susuz kalmış bir çöle Zaman geçmek bilmez olur bir çile İbrişim libaslar giysen de bile Gece gündüz boğazına dizilir Bağın bahçen solar gazele döner Heder olmuş gitmiş güzele döner Harami elinde bir güle döner gözüne yaş dizim dizim dizilir |
Kalbi Payi Taht Etmişim * Kime Ne
İnsan için ceht etmişim Ben insanı taht etmişim Ulaşmaya aht etmişim Kalbi pay-i taht etmişim Düşerim düşmem kime ne Tek sevdamı hecelerim Düşkünleri yücelerim Dergâhlarda *******im Pişerim pişmem kime ne Dost derim de def ederim Düşmanımı affederim Ben kendimi mahvederim Yanarım yanmam kime ne, Binmişim bir küheylana Düşerim düşmem kime ne Yanmışım ben bir ceylana Kerem olmuşum kime ne Kibiri vermişim sele Gururu serpmişim yele Ben severim ben yanarım Kerem olmuşsam kime ne Ben sevdamı **** etmişim Hem başıma taç etmişim Cennetime suç etmişim Taşırım taşımam kime ne Kibiri vermişim sele Gururumu verdim yele Güzelliği verdim güle Severim sevmem kime ne Dünya malını niderim Tok gelir de aç giderim Mum gibi erir biterim Yanarım yakarım kime ne Yoksul olur yok olurum Varsıllara tok olurum Yaydan çıkmış ok olurum Vururum vurmam kime ne Dert var mı ki eşilmeyen Dağ var mı ki aşılmayan Yol var mı ulaşılmayan Aşarım şaşarım kime ne Aşığım ay vurgunuyum Kara sevda yorgunuyum Abu derya durgunuyum Dolar taşarım kime ne |
Kaldım Geriye
El bir kere doğar, Ben bin kere doğdum Her çiçeğin açışında. Her canlı ölümün sözleşmesi, Senediyle doğar elinde. Ama el bir kere ölür, Ben bin kere öldüm; Kaç kere kovdum kapımdan, Anlaşmazlığa düştüm Azrail’le. Bin kere vuruldum, Bir yarla yetinmedi yüreğim Kaç kere baştan çıkardı Sevgi sunarken, Hazzı, özgürlüğü yola gelmezliği. Bin yaranın acısını duydum can evimde. Kaldım geriye. Kaç gece gerdeğe girdim ay ışığıyla, Üçten dokuza, dokzudan on sekize Bin kere boşadım inançlarımı. Kaç bahar toprağın gülüşünü yaşadım çiğdem çiğdem. Kaç son bahar umutlarım döküldü, Ağladım. Kaç nisan Sevdanın soluşunu yaşadım ben. Çiçeklerle güldüm, Yapraklarla döküldüm. Gülen çiçekler soldu, Ağlayan yapraklar döküldü, Kaldım geriye. Yüreğimde göllenmiş acılarımın Bendi yıkıldı kaç kere Kabuk bağlamış ihanetleri kanattı riyanı eli Sevdanı basmışım tuz yerine Kaldım geriye Ne yiğitler gördüm Ustura gibi Öfkesi öfke, Boşalmış yay gibi. İnancı kör etmiş gözlerini. Dal gibi yıkıldılar önümde Ağırlığını taşırım Kurşun gibi yüreğimde. Ben, kaldım geriye. Ne güzeller gördüm, Zarif, narin, uysal Kaç kere öldüm gözünün katran karasına Sevgisi sevgi Gülüşü ay gibi. Doğumla ölüm arasında Aşkı aramakla geçti ömrüm Kirpiğini ok edip Kaç kere vurdular sevdamın can evinden Kaç kere takılı kaldım kaşının yayına Kaldım geriye |
Kanı Yıkayıp Sevgiyle
KANI YIKAYIP SEVGİYLE ÇARMIHLARDA CAN VEREN BİZ Şu dağları delen biziz Bedrettin’ce ölen biziz Bulut olup ağlayıp Nasreddin’ce gülen biziz Harmanlarda savrulan biz Mecnun olup kavrulan biz Vurgun yemiş ekin gibi Fidan fidan devrilen biz Vatan dedik şehit olduk Derviş olduk zahit olduk Zülümlere ölümlere Biz nelere şahit olduk Terimizi kan etmişiz Kalbimizi han etmişiz İnsanı tek mezhep bilip Sevdamızı can etmişiz Firavun’a musa olduk Düşkünlere asa olduk Kanı yıkayıp sevgiyle Çarmıhlarda isa olduk Elmanın alı olanız Çiçeğin balı olanız Yuvasın(ı) kursun diye Serçeye çalı olanız Tarlalarda başak olduk Gelinlere kuşak olduk Zalimlerin kabusu biz Halkımıza uşak olduk Sonbaharda nar olmuşuz Yoksullara yar olmuşuz Kinden nefretten sıyrılıp Sevgi ile var olmuşuz |
Kanımız Karışmış Aynı Bayrakta
KANIMIZ KARIŞMIŞ AYNI BAYRAKTA Aynı sevdayla beslendik hepimiz Nedir bu ayrılık nedir bu zulüm Aynı sala ile kalkar ölümüz Neden bu düşmanlık neden bu ölüm Sen yoksul ben yoksul budur halimiz Üç beş garip ile kalkar ölümüz Elimizi verdik gitti kolumuz Yandın ateşlerde savrulur külün Bir tarla buğdayız aynı toprakta Yazımız yazılı aynı yaprakta Kanımız karışmış aynı bayrakta Neden bu öfkeniz nedir bu zulüm Bölündükçe arttı bizim acımız Bölüne bölüne bitti gücümüz Ayrılıklar olur darağacımız Ayrılık gayrılığın sonu ölüm Sen sana ben bana zulüm ederiz Bu gidişle sen de ben de biteriz Bu gemide biz birlikte batarız Aklını başına devşir be gülüm Bir yaylada türlü çiçek açmaz mı Bir pınardan nice canlı içmez mi Şahin bülbül aynı gökte uçmaz mı Dağılırsa nasıl baş eder mazlum İnan bu bir Ali Cengiz oyunu Bilmez misin münafığın huyunu Sana kazdırırlar kendi kuyunu Neden bu ayrılık nedir bu zulüm Aynı eller bizi bize düşürür Aynı aşı ayrı ayrı pişirir Şeytanda oyun çok aklın şaşırır Küçültüp lokmayı yer dilim dilim Bir tarla buğdayız bir salkım üzüm Sağ gözüm ağrısa acır sol gözüm Bu acıya nasıl dayansın özüm Hangi iblisin işi bu bir düşün Beşiğini sallar uyanmayasın Zulmün kalesine dayanmayasın Sırt sırta verip de direnmeyesin Bilir misin ne yezittir o zalım Gece gündüz yatmaz hile düşünür Tuzak sorularla aklın şaşırır Yemleyip avını ağa düşürür Bu oyunu gel birlikte bozalım Kürt türk bir yaprağın arkası önü Adımız aynı harf bir düşün bunu Kim güler düşersek bir düşün dünü Emekçiyi sömüren aynı zalim İki bir olmuştu nazara geldi Derdimiz biriken hezara geldi Satılık kızımız pazara geldi Nedir bu yoksulluk nedir bu zulüm Bir dıkım lokmaya kardeşin satma Ellere dost olup kardeşin atma İhanet edip de ellerle yatma Bizlere yakışan şerefle ölüm Bir olalım sevinmesin o zalım Çatlasın kahrından delirsin zulüm Atalım kara kadere bir çalım Ayrılık, yoksulluk nedir bu zulüm |
Kıymet Bilmeyene Yar Olmayasın
Güzeli rüsva edip dağa salıp Kıymet bilmeyene yar olmayasın Sabinin sübyanın günahın alıp Mazlumun hakkıyla var olmayasın Kinin ile yüreğin(i) dar eyleme Dostlarına dünyayı zor eyleme Sevdana soysuzları yar eyleme Yiğidin başında kar olmayasın Dostunu çok düşmanını az eyle Yüreklerde zemheriyi yaz eyle Sen sevgini fidanlara göz eyle Yakan ateşlere har olmayasın Kini kanı kötülüğü dün eyle Barış sevgi kardeşliği yön eyle Sevgilinin yüreğini şen eyle Cananın kalbinde nar olmayasın Hiç gitmiyor başımızın dumanı Vurun diyor şahın bize fermanı Yürek olmuş sevdaların harmanı Gelene gidene kör olmayasın |
Kıymet Bilmeyene Yar Olmuş Nidem
Yol üstünde solmuş bir çiçek gördüm Kıymet bilmeyene yar olmuş nidem Silip gözyaşını yüzüme sürdüm Sevdası başına kar olmuş nidem Bağı bozulmuş gülü talan olmuş Yar dediği yerlere çalan olmuş Adı destan düşleri yalan olmuş Yarası yüreğe kar olmuş nidem |
KİM BUNLAR? Sen? Ben? Yoksa O mu?
Onlar ki Hani devrimlerin, kurtuluşların; Kâşiflerin, buluşların; Hani Bedrettinlerin; Köroğlu, Dadaloğlu, Hani Kemallerin, Kılıçaslanların; Hani Nazımların, Celalettin’i Rumilerin; Yani gazi, şehit; Yani zahitlerin oğlu, kızı torunu. Onlar ki İlenen, dilenen, Ucuzundan yiyip, giyinen. Çalan, çırpan, yalanan. Hani şu iş iş diye Kuyruklarda kıvranan; Şu Allahın dümbüğü, Şu adamın sümsüğü; Şu yanında yalanan. Sarhoş, sarhoş sallanan; Şu geçmişinin kölesi, Şu bitmeyen çilesi, Şu baş belası, fukara sümüğü. Şu hanım, Şu koca, Şu işkenceci, Şu şişman, Şu kendine düşman, Şu kürsüdeki hoca. Onlar ki hani Şu yazın yanıp, pişen; Kışın tir tir üşüyen, Hani şu lotoda hayalleri suya düşen, Ramazan çadırlarına, Ekmek arabalarına üşüşen. Hani var ya Şu perme perişan, Şu yoksulluğu paçasından akan. Hani şu kasım kasım kasılan, Şu özünü, yüzünü, Kinini; maskelerle, Maskaralarla gizleyen; Bataklık camızı; Şu bedeni kaskatı kesilen, Sevgi kabızı. Hani şu gevezeliğiyle özünü saklayan. Günahlarını satıp aklayan. Hani şu var ya Yaşamı ıskalayan, Gülüşleriyle hayvanlığını maskeleyen. Şu ahlak budalası, Şu şefinin yalakası var ya; Hani şu gudumsuz koca fil, Şu sorumluluktan kaçan gafil. Şu yarı ölü, Şu meyhane gülü, Zengin avazıyla ürüyen. Tükenmiş de dölü, Hani şu it gibi sefaletini sürüyen; Aha şuradaki şehvet düşkünü, Ağzından salya akan; Hani şu kitapları, kütüphaneleri yakan; Vurup yavrusunu ceylanın, Sanki kendisi değilmişçesine Kös kös bakan. Bin dereden bin su getiren. Şu toprağı, havayı, suyu; Sevgisini, mutluluğunu yiyip bitiren, Hitler’in, Muslini’nin madamı, yol arkadaşı; Stalin’in adamı yoldaşı. Aha, şu Şeytan’ın kabı kacağı, Şu çocuk oyuncağı, kabak oyacağı; Şu yiyip, sıçan, Şu korkularından kaçan, Şu kükreyen korkak sıçan. Aha şu apolet, Şu postal, Şu kaban; Aha şu kaçanı kovalayan. Şu yalancı çoban; Şu başına belalar açan. Şu kaburgasız, yüreksiz; Şu naçar, şu naçiz; Şu dünyadan habersiz. Baştan sona bir kitabı okumaktan aciz, Şu kaftan, şu fistan; Yangından mal kaçıran, Şu selden kütük kapan, Şu kara sapan. Şu duygu taciri, Şu namus, din, Mekke’nin tüccarı, Hani şu yalanın en acarı Hani şu bıyığını buran; Eşini kıyık kıyık kıyan. Şu dallama, şu fırlama; Şu nefesi şarap, Osuruğu sarımsak kokan. Hani fıçı, şu bidon, Şu aptal sarışın; Yarısı silikon, Şu yer elması, boyu bir arşın. Şu beyaz giyen kış günü! ; Şu iktidarsız, şehvet düşkünü; Şu şaşkın, ‘god nikht, mersi’, Şu adam tersi. Hani var ya şu Düzenbaz, hokkabaz, kumarbaz; Ukala pis küfürbaz. Şu olduğu yerde dönen beygir; Şu güzeli yardan, yiğidi serden eden aygır; Şu her şeyi geçiren kevgir. Hani şu şehrin cini, cambazı; Hani ‘Dağ adamı, hasta eden sağ adamı’. Şu köylü kurnazı, Belki de şu afyon kazı Hani şu torba, Şu başı çorba, Düz yolda şaşan, Politik veba. Var ya şu fırıldak, Konuşan lak lak, Süt köpüğü, pekmez kefi, Hani şu parti şefi. Yani şu ülkemin Hımbılları, tembelleri; Entelleri, dantelleri; Yağız atları, Uyuz itleri; Burjuvazları, kalemşorları; Şu lafazan demagog, Şu karnından konuşan vantrolog. Hani şu hortumcu, şu götüren; Şu tüm güzellikleri yiyip bitiren; Hani ekranlarda, Meydanlarda ağzından ötüren; Konuşan her hususta, Ters yüz etmekte büyük usta. Onlar ki Bu toprağın hainleri, lâinleri, Yüzsüzleri, arsızları; Gece hırsızları; Şu hırlayan, Şu zırlayan, Şu yırtık dondan fırlayan; Cehaletini biçimiyle saklayan. Şu çöpleri yoklayan Hani şu hayalini saklayan, Şu gölgede kalan, Güneşten korkan, Şu sağa sola sıçrayan, kuyruklu yalan. Şu patronuna iman eden. Şu sürü, Şu yumurta çürüğü; Karanlıkta göz eden; Şu aklı bilimi kahreden. Onlar atölyede, hızarda; Çarşıda, pazarda; Olar her yerde. Şu yanında oturan, Şu pijamasıyla evine ekmek götüren, Şu hem nalına hem mıhına vuran; Hani kılıktan kılığa giren, Hani ağzından ötüren; Hani şu yaşamı **** eden, Şu doğalı suç eden, Şu geviş getiren, Var ya şu sevgiyi iç eden. Şu oylum oylum oyulan; Şu sürüm sürüm sürünen; Şu *********liği, namussuzluğu, Sefaleti arkasından görünen. Şu fasık, şu münafık; Şu çarpık, şu sapık; Şu hokkabaz, şu kumarbaz, Şuradaki vurdumduymaz. Şu duyduğunu anlamaz, Anladığını söylemez. Hani şu zır deli, Budala modeli var ya. İşte onlar: Önce açlıkla tanıştı; Her yanıyla yoksullaştı. Bir zaman masallarla uyutuldu; Hayallerle, hülyalarla avutuldu. Aklı karşıtı. Sonra verileni, var olanı yalayıp yuttu. Daha sonra imanını, inancını attı. Bir zaman sonra tüm değerlerini unuttu. Ve bir zaman geldi, Tüm damarlarını kuruttu. Hani şu dizi şaşkını; Hayallerle, hülyalarla kirleten, Tertemiz aşkını. Yani yoksullaştı; Yani çölleşti; Yani kullaştı, köleleşti. Yani ruhunu, Özünü, özgürlüğünü sattı; Özgünlüğünü kaybetti. Sonra kendi hapsini, Kendi tabutunu yaptı. Şu yanında duran, Şu karşında otura, Şu kasıntı, Şu ukala, Şu silik, Şu sülük, Şu yanındaki salak var ya hani: En sonunda Kendi putunu, peygamberini; Kendi iblisini yarattı. Bunlar değil mi ki bir zaman, ’’İmdaat’’ Diye bağıran. Bunlar değil mi ki kurtarıcısını Kendi bataklığında boğan. Bunlar değil mi ki Kimini yeren, Kimini zehirleyen, Yerinden yurdundan eden. Allah’ın oğlunu bile Çarmıha geren. Bunlar değil mi ki Kan ile doyan, Gören gözleri oyan, Yoldaşını yolda koyan, Başını giyotinlerde koparan. Bunlar değil mi ki Öz kardeşine kıyan, Canını aldığı ölüyü soyan. Hani şu fıçı, Şu inatçı keçi, Şu beyni ceviz içi var ya. Hani şu çanak, şu dönek; Şu kepçe, şu yalak var ya. Bunlar ki Yalakalıkları yardakçılıkları Şaklabanlıkları Şakşakçılıklarıyla Meleği dinden imandan Peygamberi baştan çıkaran. Bunlar değil mi ki Kitabı kendince, tersinden okuyan; Ölüyü dirilten İsa’yı, Nehiri ters yürüten Musa’yı, Yarını önceden gören Yusuf’u düşün. Muhammed’i, Ali’yi, Galile’yi, Aristo’yu düşün. Pir Sultana yapılan zulümü, Mevlana’ya atılan çamuru, İsa’ya reva görülen ölümü düşün. Bakma şimdi Afyon kazı gibi kabardıklarına. Bataklık henüz yeni gelmiş bele; Çıkınca boyunlarına, Nasıl da feryat edecekler ’İmdat’ diye. Bir de sen o zaman gör hele. Bilirim acıyacaksın hallerine. Sana tavsiyem, Ve sakın ola sakın ha, Direk elini verme. Ne timsah gözyaşlarına bak, Ne sırtlan gülüşlerine inan; Asla bunların ipiyle kuyuya inme. Böylelerine baban, Rahminden düştüğün anan olsa güvenme. Ve sakın ola sakın ha, Asla sırtını dönme. Ama gün gelir, Devran döner; Belki bunlar adam olur. Belki yüreklerindeki sevgi can bulur. Ve özlerin den bir hayat doğar. Hani korkularıyla yüzleşen; Hani çiçekler gibi gülüşen; Kendi işinde gücünde, Amasız ve koşulsuz seven; Kasılmadan sevişen; Hani bir karınca; Hani ömrünün yetmeyeceğini, Topladığını yiyemeyeceğini bile bile Arı gibi çalışan; Ormanda fidan, Rahimde cenin gibi gelişen; Gün olur, Devran döner; Fırtınalar durulur, Ruhlar sükûn bulur. Gün olur, riyalar yok olur. Ve başını taşlara vurur, Hasedinden çatlar da şeytan. Gün olur Nehar olur. İşte o zaman bir tanem işte, o zaman; İnsanın özüne, İnsanın özgürlüğüne uygun bir düzen kurulur. İşte o zaman, Yürekte çiçek açar; Bambaşka bir bahar olur. Bir başka sever, Zincirini kıran insan. Belki yüz sene, Belki ağaca su yürüyünce. Belki de şu yamaçlar çiçeğe durunca. Belki de gün dağlara vurunca. Kim bilir? Belki bu gece, Belki de daha önce. Bu yürek Kendini sevdasını bulunca. Yani bu birey, Bu beyin özgür olunca. İşte, Yaşa da gör o zaman; Nasıl da döner dünya, Nasıl da başağa durur Bu kıraç, Bu kurak tarla. Gör o zaman, Nasıl bağdaş kurup, Yüreğe oturur sevda, Rengiyle, tadıyla bambaşka. Sen yaşa da gör o zaman; İnsan insanı koşulsuz sevince, Nasılda durur bu yürek aşka. Düşünmek, Bir yolunu bulmak gerek. Ama nasıl, Ama nice? Kim kazanır, Kim kaybeder bir düşün, İnsan insanı sevince? M. NAZİK 25.11.2007 |
Kin Girmiş Yüreğe Sevgi Firarda
Kin girmiş yüreğe sevgi firarda Kör şeytan karda da sevda zararda Bir bir tatlı söz bin yarayı sarar da Sözünü diken edip ok eyleme Sevmeyince dağarcığın dolmaz ki Sevenlerin gülleri hiç solmaz ki Gül dikensiz dost kusursuz olmaz ki Dostunu az düşmanın çok eyleme Bahar isen gonca biter nisanda Sevgi ile gül olursun insanda Kırk yerinden kırk bir yara alsan da Şer olup onurunu yok eyleme Deli gönül hep insana vurgunum İnsanın yolundan gelir yorgunum Kırılmadım cehaletten durgunum Haramı helal kılıp hak eyleme |
Köyde Kadın Olmak (SÜTLÜ BİR İNEK OLSAYDIM)
Köyde kadın olmaktansa Sütlü bir inek olsaydım Gamı keder dolmaktansa Sütlü bir inek olsaydım Kem gözle bakılmaz idim Kimseden sakınmaz idim Kocadan yakınmaz idim Sütlü bir inek olsaydım Evlenmemiş kul olmuşuz Kadın değil mal olmuşuz Geçmeyen bir pul olmuşuz Sütlü bir inek olsaydım Heriften önce kalkmalı Odunla ateş yakmalı Ata öküze bakmalı Evde kuruyup kalsaydım Sonra sıra bazlamada Herif kalkmış nazlanmada El ayağım sızlamada Sütlü bir inek olsaydım İş bir değil çeşit çeşit Yal bekler kapıdaki it Ona seğirt buna seğirt Sütlü bir inek olsaydım Sana bakar çoluk çömlek Yırtık sökük içlik gömlek Tarla tapan evlek evlek Sütlü bir inek olsaydım Öküzün yamacı benim Kıtlıkta umacı benim Bacı benim acı benim Sütlü bir inek olsaydım Evin işi işten değil Bir de adım Şengül, Sevil Herkesin önünde eğil Sütlü bir inek olsaydım Akşam düşen bitap yorgun Herif gelmiş bize vurgun Bir de gelin bize sorun Sütlü bir inek olsaydım Adam zırtapozun teki Derim mecburen peki Dur hele daha bu ne ki Sütlü bir inek olsaydım Ne gün biter ne de işin Yarıda kesilir düşün Kahpelik yarım gülüşün Sütlü bir inek olsaydım Dört kitabın belasıyım Ben şeytanın kalesiyim Dünyanın baş belasıyım Sütlü bir inek olsaydım Elmayı aşıran benin Âdemi şaşıran benim Erkeği düşüren benim Sütlü bir inek olsaydım Mal olup alıp satıldım Ben ki cennetten atıldım Adım yok ki bir kadınım Sütlü bir inek olsaydım Ne bugün gördüm ne dünü Çile Allah’ın her günü Kim yaratmış herif seni Sütlü bir inek olsaydım Eğri büğrü erkek olsam Kapısında köpek olsam Kadın değil kepek olsam Sütlü bir inek olsaydım İtilip kakılmaz idim Tellere takılmaz idim Odaya tıkılmaz idim Sütlü bir inek olsaydım Herkese der ağam paşam Azrail kesilir akşam Anlamdım nasıl yaşam Sütlü bir inek olsaydım Düzene yetmez de gücü Bire korkak gara böcü Kadınından alır öcü Sütlü bir inek olsaydım Köleye köle olmuşum Başıma bela bulmuşum İnsan değil bir kulmuşum Sütlü bir inek olsaydım |
Kul Köle Ol Sürün Ara Demişler
Kâğıdı boyayıp para demişler Önünü kesip fukara demişler Kardeşi yoldaşı insanlığı at Kul köle ol sürün ara demişler Düzenin seline katılmışsın sen Kuzu olup kurda atılmışsın sen Onurunla gururunla birlikte Pazara çekilip satılmışsın sen İşsiz güçsüz dolaşırsın zor gelir Utanıp dünya başına dar gelir Paylaşmak bölüşmek sevgi dersin de Ona buna avuç açmak ar gelir Anlamadın düzenbazın huyunu Yüreğini tutup kazdı kuyunu Öz dölünü düşman edip yurduna Seni yuttu alicengiz oyunu Ürettin yarattın onlar yuttular Vatan millet deyip de avuttular Onlar bozdu onlar yazdı yazgını Kader kısmet diye hep uyuttular Enflasyon devilasyon revizyon Söylenen hep yalan hep animasyon Yabancı sözlerle karışır kafan Soyguna hizmettir gelende misyon Önü aynı ardı aynı baş aynı Boyası cilası farklı aş aynı Ali gider veli gelir değişmez Değirmen aynı su aynı taş aynı |
Kurşun Bile Ağlar Yolda Arpacıktaki Kardeşin
VIZIL ZIZIL GELİR KURŞUN Vızıl vızıl gelir kurşun Tetikteki el yoldaşın Kurşun bile ağlar yolda Arpacıktaki gardaşın Dağda ateş ışıl ışıl Telsizle haber ulaşır Kimse bilmez kim olduğum(u) Ellerine kan bulaşır Sevdiğim gelir aklıma Türkü yakarım adına Ara ver ecel ara ver Varmadım dünya tadına Nedir bu kurban olduğum Derdin belasın aldığım El olsaydı hiç yanmazdım Kendi özüm ağladığım |
Kuşku
Kuşku Ah kuşku! Karanlığın şeytanı Kara karga Ne yaptın Neye benzettin Aşkı Kuşku Ah kuşku! Yüreğimdeki Sığırcık kuşu M. NAZİK 12.03.2005 |
Mahpusta
Öyle böyle Gündüzler geçer hapiste Ama hasret Geceyi bekler pusuda Anılar anılar Kimi ırak bir yıldızdır göz kırpar Kimi aç karna cin gibi çarpar Kimi allı güllü Kiminin dalı dikenli Kanoluksuz Kasatura gibi Saplanır yüreğine Gün akşam olduğunda Duvarda belirir annen Yüreğinde bir tanen Bitmek bilmez bir türlü Bir işkencedir ******* İşkencecin cellâdın bile Yoldaştır bazen Yani bir tanem yani Gündüz acılar susta ******* gözyaşı mahpusta |
Maşallah Maşallah! ! ! ! ! !
Emek ağlar soygun rüşvet gülmede Ustasıdır halkı kaça bölmede Soysuz yaşar namuslular ölmede Edebine namusuna maşallah Herkesten çok vatan diye ağlarlar Soygunla rüşvetle ense bağlarlar Savaş olsa tabanları yağlarlar Ağlar gibi dillerine maşallah Yüzüme gülerken kazdın kuyumu Şirin sözler ile aldın oyumu Bu nasıl bir Alicengiz oyunu Gerçek gibi masalına maşallah |
Mavidir Çocukların Düşleri
Bir dolu Mavi çizdi çocuk Dağ mavi Deniz mavi Gök mavi Ve Beyaz bir martı uçurdu maviliklere Ağzında mavi bir çiçek Dedim: Bu nedir küçük Dedi: Öğretmenim özgürlük Başı yerde Ensesi göğde Bir çocuk Oya Albenili ambalajlarında öğrendi Bir çok yiyeceğin adını ‘çöplük’ diyorlar arkadaşları ona Kadınbudu köfte yemedi örneğin Hiç Dondurma yalamadı Pizzanın adını bile duymadı Tekmeleri tokatları Katık etti de yedi Kuru ekmeğine hep Oya garip Oya yoksul Oya öksüz Oya suskun Hayata ve insana Ve de sana küskün Oya Nasıl küsmesin Bir çikilota bile yemedi doya doya Oya yetim oya mazlum Ama hayat zalim mi zalim Kaşlarında kanadını açmış kırlangıç Göklere uçacak Kuşlar kadar korkak yüreği Bir soru sormaya gör Sanırsın ha çıktı ha çıkacak Aman, Tutun kalbini dışarı fırlayacak Sanırsın Boynu keser sapı Bileği kibrit çöpü Ha kırıldı ha kırılacak Aldı kalemi eline Bir dolu yıldız çizdi karanlıklara Çoban yıldızı Zühre Terazi İkiz Yıldız yıldız yıldız.. Dolunay güzel mi güzel Güleç mi güleç bir kız Sanki sana göz kırpar gibi Sanki umudun yitirme der gibi Özenle yazdı altın ‘’Annemiz Babamız Köyümüz Ne güzeldik üçümüz’’ Sıra sıra dağlar çizdi Mihriban Uçuşan kuşlar Koşuşan bulutlar Kaçışan çocuklar bir de Uçurtmalar uçurdu gökyüzüne Kocaman bir güneş Yüzü güleç mi güleç Gökyüzü ebemkuşağı renginde Özene bezene yazdı altına 'Düşümüz! ' Ali bir papatya çizdi Hani tek bir papatya Ve altında koskoca bir sevda Belki de Çocuk hayallerindeki dünya ‘’Gülüşümüz’’ Bir mısır koçanı çizdi birisi Dedi: Eşitlik Diğeri bir salkım üzüm Her tanesi canlı Her tanesi aydınlık Dünyalar güzeli Gülümseyen bir salkım çocuk Altında: Kardeşlik Henüz Sevgi Okumayı sökemedi Dedim Sevgi Nedir, Ne demek sevgi ‘’Bir tarla dolusu öğretmenim Bir tarla dolusu Güne bakan çiçeği! ’ Mavidir çocukların düşleri Yürekleri Kin tutmamaya yeminli Bir kucak çiçek hani Dünyaları Milyonlarca milyonlarca öpücük Gün gelir Hoyrat ellerde solar Umudu yarına taşıyan gülüşleri |
Mürşidimiz Kardeş Bizim
Nasıl zaman nasıl ferman Aklımız karışmış bizim Soyulmaktır asıl düşman Yolumuz dolaşmış bizim Bir yazgıyı bölüşmüşüz Bir bahçede gülüşmüşüz Bir sevdada buluşmuşuz Acımız da kardeş bizim Koklaşmışız sarışmışız Bir harmanda karışmışız El küstürmüş barışmışız Sefil olan kardeş bizim Anlayalım dilimizi Uzatalım elimizi Bölüşelim halimizi Mürşidimiz sırdaş bizim Güzellikte bir olalım Hak yolunda bir ölelim Bir ağlayıp bir gülelim Rehberimiz yoldaş bizim Gönüllerden gül derelim Diken değil gül verelim Yolumuza gül serelim Ustamız arkadaş bizim |
Nasıl Geldik Biz Bu Hale? **
Nasıl geldik biz bu hale Rab kuluna yazmaz çile Öz oğlundan gelir sille Bunları kim davet etti? Böyle gider mi bu kervan Herkes birbirine düşman Kabi sürer demi devran Bu belayı kim davet etti Çöreklenip de dalına Yılan olmuşlar çalına Birde gülerler halına Bunları kim davet etti Nasıl geldik biz bu hale Rab kuluna yazmaz çile Öz oğlundan gelir sille Bunları kim davet etti? Böyle gider mi bu kervan Herkes birbirine düşman Kabi sürer demi devran Bu belayı kim davet etti Çöreklenip de dalına Yılan olmuşlar çalına Birde gülerler halına Bunları kim davet etti Dört yanımız baş belası Bitmez mi halkın çilesi Şeytanlık dolu zulası Bunları kim davet etti Oğlun değil kızın değil Senin alın yazın değil Zordur ama hazin değil Bunları kim davet etti. M:NAZİK 01.03.2008 MERSİN Oğlun değil kızın değil Senin alın yazın değil Zordur ama hazin değil Bunları kim davet etti. |
Nasıl Gidiş Bu Nasıl Hal
Nasıl zaman nasıl düzen Eksilmez hiç baştan duman Verdiğin al aldığın ver Senin olsun al bu sevdan Nasıl gidiş bu nasıl hal Kuruyor hep tuttuğun dal Gülün dalın senin olsun Sevdanı al başına çal |
Nasıl Hesap Vereceksin Bunu Sorar Bizden Çağlar
BUNU SORAR BİZDEN ÇAĞLAR Dağda bir yiğit vurulmuş Eloğlu duyup da gülmüş Gayrı kim eyler yarini Yavruları yetim kalmış Nasıl dayansam acına Ne söylesem ben bacına Kalemim yazarken ağlar İnsanlığın utancına Yazar mı kalem yazar mı Şaşmışım bu bir nazar mı Bin yılığın dostluğu var El sözü bunu bozar mı Ana ağlar bacı ağlar Gözleri sel olmuş çağlar Nasıl cevap vereceğiz Bir gün soracak çağalar Kardeş ağlar yoldaş ağlar Dağları çatlatır yuğlar Biz bu hale nasıl geldik Bunu sorar bizden çağlar |
Nasıl Taşısın Kitaplar Böylesine Bir Utancı
Hele bakın el oğluna Gelmeyin elin oy(u) nuna Kardeş kardeşe kıyarken Elin(i) sokmuş yar(in) koynuna El sömürüp el doyar mı El verip karın doyar mı Bir ağaçta iki fidan Kardeş kardeşe kıyar mı Oy(u) nunda elin oy(u) nunda Ellerim kaldı koynumda Ben bu yaradan ölürüm Kardeşin eli boynumda Düşman arkadan dolaşmış Haber köyüne ulaşmış Kardeş kardeşi katletmiş Ellerine kan bulaşmış Uyar mı bize uyar mı Kan ile karın doyar mı Bu nasıl iş nasıl töre Kardeş kardeşe kıyar mı Dağa kurulur darağacı Çekilir mi böyle acı Nasıl taşır bu kitaplar Böylesine bir utancı |
Ne BİR Görüş Ne Felsefe
Ne bir görüş ne felsefe Boş şeylerle dolu küfe Yüreği mi parayı mı Neyi tartmalı bu kefe Duygu şeytanın işinde Şeytan cahilin peşinde Yürek çığlık atıp durur Ruhsal açlığın dişinde Zamanın talan olmasın Düşünü çalan olmasın Korkuların gölgesinde Yaşamın yalan olmasın Korkuları yara yara Ulaşmalı yıldızlara Yaraları sara sara Kış dönmeli ilkbahara |
Ne Yaptığım Bilmiyom ki
Dokunmayın bana bugün Ne yaptığım bilmiyom ki Eller yapar bayram düğün Ben yaptığım bilmiyom ki Ayrılık bir darağacı Kavuşma lokman ilacı Senden gelen başım tacı Ne yaptığım bilmiyom ki Dağların yeli olmuşum Cananın eli olmuşum Derdimden deli olmuşum Ne yaptığım bilmiyom ki Kalmışım taşın üstünde Yerin boş başım üstünde Ne dersen başım üstüne Ne yaptığım bilmiyom ki |
Nedir Bu acelen Telaşın Dur Gitme Bir Daha Düşün
Dur gitme Bir daha düşün Nedir bu acelen Bu telaşın Sevdan vardı hani Sığmazdı yere göğe. Neden soldu böyle Hani dudağın gül dokurdu Öpüşleriyle yanağında yârin. Hani menekşe menekşe Nakış işlerdi bakışın Neden böyle ıslak ıslak Yaşın yaşın Göze mi geldi Zalimlerin Zulümlerin Ölümlerin yıkamadığı aşkın. Ne oldu sana Bu acelen ne Nedir bu telaşın Beni dinle Dur gitme Bir daha düşün. Bir sen misin Tek başına aşkı yaşayan. Bir sen misin ihanete uğrayan. Bir sen misin acı çeken sevince. Bir sen misin derdini Duvarlara ağlayan. Bilirim Hainlik bu Zift gibi Katran gibi Bir beylik tabancası gibi çöker İhanetin karanlığı Yalnızlığın üstüne. Şahları şaşkına Koskoca Diktatörleri muma Suyu çekilmiş değirmene çevirir. Taşıyamaz yükünü Kırılıp orta yerinden Bir telgraf direği gibi devirir. Ama sen Tüm acına karşın Gel beni dinle Bir daha düşün. Hüznün Ayrılığın Senedi Zati elinde. Nasıl olsa ayrılacaksın Günü gelince Hemi de temelli. Hoş geldini olmayacak bu gidişin Kimse beklemeyecek seni Eli ıslak mendilli. Ama Araya gideceksin be gülüm. Sağlaması yok bu hesabın Gel beni dinle Acele etme Bir daha düşün Bir sen misin Derdin aşılmazına tutulan. Bir sen misin Selin geçilmezinde boğulan. Bir sen misin kurşun sıkılan düşüne Bir sen misin geriye düşen katarda Gecenin yöşüne. Bir senin yarin mi Harami elleri hançer olan Yârinin döşüne? Hem suçun birazı da sende Biliyor musun? Aşk aranmaz ki eli duşuna Sen beni dinle. Dur gitme Bir daha düşün. Gideceksen eğer Zalime Neyi Nasılı Niçini Sorarken olmalı. Yepyeni bir dünyayı kurarken Zulüm hesap verirken olmalı gidişin. Yani sen solarken Kahkaha atmalı gülüşün. Dur gitme Nedir bu acelen bu telaşın. Araya gideceksin be gülüm Hiç de kutsanacak bir şey değil Bu savaşın. Belki Gazetelerde iki satırlık Bir haber olarak geçecek gidişin Ve hiç dik duramayacak Başına dikmişlerse bir taşın. Belki de yarın çiçek açacakken düşün Araya gidecek be gülüm Araya gidecek O sırma sırma gülüşün. En iyisimi sen beni dinle Bir daha sor kendine Sen bir daha düşün. Düşün ki Ne gelişi Ne dönüşü Ne de gülüşü olacak bu gidişin. Hani Hiç de insani değil bu işin Mazbatan elide Acele etme Nasıl olsa gidersin En iyisi mi sen Beni dinle istersen Bir daha düşün. Sen Bilir misin kaç çeşidi var aşkın Ve kaç türlüdür ölüm? Yine de sen bilirsin Ama beni dinle Araya gideceksin ay gülüm Sen bir daha düşün Yarına kal ki sürsün savaşın Yeni doğmuş ay gibi Çiçeğe durmuş dal gibi Gül açsın gülüşün. Nedir bu acelen bu telaşın Hadi Bir daha düşün: Bilir misin kaç çeşidi var aşkın? Karanlıklarda boğulmasın Karayerde soğumasın gülüşün. Böyle değil Bir işe yarasın ölüşün. |
Nedir Çaresi be Usta
Fikirler bulanık zihinler siste Kafalar karışır söylenen seste Bir diyeceğin var mı bu hususta Nedendir bu nedir çaresi usta Ben düşerken elin oğlu semirir Kimi içten kimi dıştan kemirir Demir olsa yürek dayanmaz erir Nedendir bu nedir çaresi usta Adam olsa,cenabetin sidiği Ayet oldu şu gâvurun dediği Kanımız terimiz içip yediği Nedendir bu nedir çaresi usta |
Nefsinin Elinde Köle Olmuşsun Garibin Başına Bela Olmuşsun
Mürşidin dibinde çiçekler biter Gölgesi meyvesi herkese yeter Cahil olup bin yıl yaşamaktansa Bilge olup bir gün yaşasan yeter Garibin başına çile olmuşsun Nefsinin elinde köle olmuşsun Öfken ile köpek olma şeytana Pirinin yolu ne sen ne olmuşsun |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 08:09 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.