![]() |
![]() |
#1 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57896
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() * - Ellere Gönül Verme Gözlerim Üstünde Ankara
Nasıl yazgı nasıl kader Bendin yıkan sele döndük Gelen budar giden budar Hazan vurmuş güle döndük Emeği çar çur etmişiz Yoksulluğu yar etmişiz El âlemden ar etmişiz Evimizde ele döndük Küstü Hoca’nın gülüşü Mevlana’nın gel deyişi Şeyh Bedreddin’in ölüşü Ot bitmeyen çöle döndük Çiçeklerken yüreğimi Sevdanın yedi rengi Kinden kandan Kanayan yürekten Katledilen kentlerden Çalınan emekten Faili meçhul cinayetlerden Karanlıklardan beslenip İçimize sağılan Param parça kırılıp dağılan Geceye ve gündüze Sâri gibi yayılan Adı konulmamış korkulara Yüreğe yuva kurmuş korkuluklara Teslim olmuş sokaklar Sırtımızda taşıdık Deve hörgücünce Habis bir ur gibi Bin ton acıyı ömrümüzce Dört yanımızı kuşatmış yasaklar Ve her yasak Bir zalimin günahını Mazlumun bir ahını saklar Saray avazıyla havlayarak Karanlıkta sırtlan dişi gibi Gülümserken ihanet Güle diken olmuş Pusu atar yollarına Kin ve gıybet Gözaltında ana kucağı Baba ocağı Ayıp görülür yasaklanır Bir öpücüğün sıcağı Yarıda kalmış Kitaplar satılır sahaflarda Kimi yanık Belli ki yangınlardan kurtulmuş kimi Solmuş sararmış Kıran artığı belli ki Yarısı yırtık Müebbede mahkûm kitaplardan Her sayfasında kan Zalimin mührünü İşkencenin ve zulmün izini Mazlumun gözyaşını taşıyan Saçma sapan tutanaklardan öğrendik Faili meçhul cinayetlerin katilini İstemedik Kan değsin ellerine sevdanın İster miydik Göğsünde yanardönerken Yedi rengiyle evrenin Kırılsın kanadı güvercinin İster miydik Dağlara düşsün sevdamız Karabulutlar çöksün üstüne Bahara durmuş Güneşe uyanırken dünyamız İster miydik Adımız eşkıyaya Adımız asiye Adımız sakıncalıya çıksın İster miydik Sevdamız yüreğimizden alınsın İster miydik Düşlerimiz elimizden Yavrumuz yuvamızdan çalınsın İster miydik? Hasada durmuşken tarlamız Yansın da harmanımız Eli koynunda kalınsın İster miydik Sevda türküleri yerine Adımıza ağıtlar Yâdımıza yakımlar yakılsın İster miydik Kanayan yüreğimizden Parmak izimiz alınsın Söyle bacım Anam babam söyle Buz gibi namluyu kucağında Yavuklu yerine Hangi yiğit yeğler Söyle hele söyle Bu ne iştir böyle Kanar gülüşü dudaklarından Bulanır gök mavisi gözleri Çiğdemler öper yanaklarından Bir kuş dolanır semah semah İsyan eder de genç ölümlere Yaşanmamış sevdalara Bir çığlık olur umutlar Eyvah Eyvah düşer göklere Söyle Anam bacım söyle O yiğidin yârini kim eğler Söyle hele söyle Bu ne yazgıdır böyle Gözyaşıyla sular Çiğnenen çiçekleri bulutlar Nakışlamak varken Sevdanın yedi rengiyle Gözyaşı ıslatsın istemedik Güllere dönüşmüş yüzüyle güzel Işığa düşmüş gözüyle aydın Kundaktaki bebeği Gülüşü güle Bakışı ateşe Gönlü güneşe benzerken Ülkemin oğulları kızları Biz mi çürüttük kozasında kelebeği Dedik ki Sevgililer Basılmış fıstık içi Harşlanmış Fasulye tanesi gibi ayrılmasın Avcılar vurmasın yuvada kekliği Ana vurulup da yazıda Yetim kalmasın yavru yuvada Kalmasın sevdaları Siyah beyaz resimlerde Kazılmış ağaç gövdelerinde Çürümesin çiçekler dallarında Bahara karışsın Gençlik gülüşleri fidanların Dedik ki Takılmasın umutları Zümrüdü Anka’nın kanadına Soğumasın öpücükler Yârin yanağında Hep sıcak kalsın Kapanmasın Kapılar Köprüler yıkılmasın Hep açılı bir kucak kalsın Dedik ki Can vermesin canlar darağacında Gülücükler solmasın dudağında Yani sevgilim yani Dedik ki Ar etmesin fukaralıktan Düşman karşısında Şeytandan gayrı Tüm yaratılmışların Secde ettiği insan Ülkem ki Üşüse sonbahar Sevinse bahar olur gözünde Yeter ki bir tohum düşsün bağrına Sevda semah durur gökyüzünde Kızları Salım salım salınan çınar Oğulları bir deli rüzgâr olur Bir adım at yeter ki De ki bir ‘Merhaba! ’ Gözlerine sevdan düşer nehar olur Her biri can verir yoluna Kara sevdaya tutulur Ya can Ya da yar olur Çaresizliğin Naçarlığın Yüreklerine lök gibi çöktüğü Zulmün Fukaralığın Güz yaprakları gibi döktüğü Oğulları ve kızlarıyla Neden ve niçin kahrolur Söyle anam babam söyle Bu nasıl olur Onlar ki Duruşuyla destan yazar Gözleri ak deniz mavisi Gülüşleri Isparta’da gül tarlası Saçları çukur ovada Başağa durmuş buğday tarlası Savrulur rüzgâr olur Sevdası firari kalır yarınlara Sevdası düşmüş dağlara Adları yadigâr olur Bir güzel ülke koymuşken Hayallerinin orta yerine Zehirli oklar saplanır Düşlerinin can evine Sevdaları bergüzar olur Onlar ki Dolaşık yolların uslusu Sevdanın namuslusu Onlar ki mazlumun, Ezilmişin, yarım kalmışın Çığlığı, sesiydiler Onlar ki Aç kalmışların nefsi Esaretin kırılan kafesi Düşenlerin son nefesiydiler Onlar Barışın Kardeşliğin Yarının Yaşanılası düşüydüler Onlar ki Dünyanın gidişi Baharın gelişi Umudun gülüşüydüler Yani bir tanem Onlar kavuşum Onlar devinim Onlar eytişim Onlar değişim Onlar Devrimin ateşiydiler Her biri İsa Her biri bir Musa kadar usta Yarınlar güzel olsun diye Sevdalar özgür olsun diye Her biri bir havari olup Işık taşıyıp karanlıklara Yıldızladılar geceyi Peki Kırıp da kanadını Kim attı kapımıza bu serçeyi Kim boynunu bükük koydu Kim soldurdu yüreklerde biten menekşeyi Kim kararttı yüzümüzde Papatya gibi açan neşeyi Hangi kahpe geçirdi Bileklerimize bu kelepçeyi Oysa Kesildikçe fışkıran köklerimizle Kırıldıkça çoğalan üretkenliğimizle Ay doğmuş gibi gülüşlerimizle Ne kadar da sevdalıyız hayata Dört güvercin yuvalanmış Dört gözüne kalbimizin Sevişiriz odamıza giren ışıkla Şeytanın aklına gelmezken Ayetlerle çerçeveleyip Yalan ve ihanet tohumlarını Satır aralarına serptiler Bir ders gibi okutuldu Okulda mabette ve sokakta Burç verdi kin ve nefret Diyorlar ki eğil Dinden İmandan çıkmamak elde değil Alkışlayıp soysuzluğu Mayınlandı yollarımız Sağ göz düşman edildi sol göze Onun için böyle şaşı ve Hasım bakar gözlerimiz Fesat fidanına Can suyu oldu akan kanımız Siğil gibi Ur gibi uç verdi sevgisizlik Onun için kan damlar kalemimiz Kin eker dillerimiz Hoyratlığın önünde Diz çöktürüldü Töre terbiye Ar namus Ve tarihimiz, Sevgimiz Ve milletimiz Pazara çıkarılıp Haraç mezat satıldı Harami ellere düştü sevgi ve aşk İpinden kemendinden kurtulup Özgürlüğünü ilan etti gecenin hırsızları Adı konulmamış korkulara teslim yüreğimiz Onun için böyle düşmandır Onun için böyle huysuzdur ellerimiz Dost sesine hasretken Neden ürperir yüreğimiz Ama tadı kaçsa da hayatın Gülleri solsa da sevdanın Bir şiir asılı kalmış gibi Gökkuşağının orta yerinde Yalanlar çerçevelense de Kutsal sözler içinde Bir umut uç verir Açacak elbet günün birinde Düşün ki Bu topraklarda sevmiş Mevlana Hacı Bektaşi Veli Ferhat ile Şirin Şeyh Bedrettin Bu toprağın sevdasına yanıp Hapislerinde yatmış Nazım Şu yaylagüzellerine sevdalanmış Türkü yakıp söylemiş Karacaoğlan Bu topraklarda gülmüş Hoca Nasreddin Bu toprağın oğlu Sinoplu Diyojen Bu toprağın kızı Nene Hatun Troya’lı Helen Bu topraklarda ölmüş Pir Sultan Taa Orta Asyalardayken biz Adını güzelliğini duymuşuz Vurulmuşuz gönül koymuşuz Iraklardan gelip Yapışıp emmişiz memesinden kana kana Sevdasıyla mührünü vurmuşuz Alparslan Mührünü vurmuş Çıngı saçan atlarının nalıyla Fatih, Yavuz, Kanuni bir nice sultan Ve Anadolu demişiz adına Daha dün Dumanı üstünde henüz Kuvvayi Milliye Çanakkale Sakarya Devrimleriyle şaha kaldırmış Gazi Mustafa Kemal Başkomutan Bu topraklarda yazılmış bir nice destan Hanıyla hamamıyla Göğe uzanan minareleriyle Mührünü vurmuş Koca Sinan Masalı ve ninnisiyle Eğin Türküsü Ney üfleyen nefesiyle Halay dönen Horon tepen Dadaşı efesiyle Mührünü vurmuş bir nice insan Oğlum kızım eşim yoldaşım Bir tanem güzel kardeşim Sevdalara kapama yüreğini Öldürme içindeki keşişi Yollara Dağlara düşür yüreğindeki dervişi Usul usul anlat İnsan olmanın emek İnsan olmanın nefsini erteleyebilmek İnsan olmanın dünü bugünü yarını Gideni geleni gelmekte olanı Görmek olduğunu Usul usul anlat İnsan olmanın vermek İnsanın olmanın alıç gibi dökülmek İnsan olmanın Hesapsız kitapsız sevmek olduğunu Satılmışım Sırtlanların önüne atılmışım Utanırım ar ederim fukaralığıma Vurgun yemişim öz dölümden Yüreğimde koskoca bir yara Bakma öyle sessiz Bakma öyle susta kaldığıma Bakma öyle ele elemete karşı Kan kusup kızılcık şerbeti dediğime Bakma öyle kuytularda Bakma öyle *******i Bakma öyle gizli gizli ağladığıma Yüreğimde bir kara sevda Yüreğim yanan bir çıra Susta değil pustayım Kara karanlıkta kara sacın üzerinde Kara karıncayı görürken ben Söz geçiremem Cehalete Kör yalana İmrenirim ellere Su geçmez boğazımdan Tuz basma yüreğime Yüreğim paramparça Yüreğim kapkara Ellere gönül verme Gözlerim üstünde Ankara Mahmut NAZİK 2006 MERSİN
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|