www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

 
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 10-12-2008, 12:11 PM   #1
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57896
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan Mahmut Nazik

* - Ellere Gönül Verme Gözlerim Üstünde Ankara
Nasıl yazgı nasıl kader
Bendin yıkan sele döndük
Gelen budar giden budar
Hazan vurmuş güle döndük

Emeği çar çur etmişiz
Yoksulluğu yar etmişiz
El âlemden ar etmişiz
Evimizde ele döndük

Küstü Hoca’nın gülüşü
Mevlana’nın gel deyişi
Şeyh Bedreddin’in ölüşü
Ot bitmeyen çöle döndük

Çiçeklerken yüreğimi
Sevdanın yedi rengi
Kinden kandan
Kanayan yürekten
Katledilen kentlerden
Çalınan emekten
Faili meçhul cinayetlerden
Karanlıklardan beslenip
İçimize sağılan
Param parça kırılıp dağılan
Geceye ve gündüze
Sâri gibi yayılan
Adı konulmamış korkulara
Yüreğe yuva kurmuş korkuluklara
Teslim olmuş sokaklar

Sırtımızda taşıdık
Deve hörgücünce
Habis bir ur gibi
Bin ton acıyı ömrümüzce

Dört yanımızı kuşatmış yasaklar
Ve her yasak
Bir zalimin günahını
Mazlumun bir ahını saklar

Saray avazıyla havlayarak
Karanlıkta sırtlan dişi gibi
Gülümserken ihanet
Güle diken olmuş
Pusu atar yollarına
Kin ve gıybet
Gözaltında ana kucağı
Baba ocağı
Ayıp görülür yasaklanır
Bir öpücüğün sıcağı

Yarıda kalmış
Kitaplar satılır sahaflarda
Kimi yanık
Belli ki yangınlardan kurtulmuş kimi
Solmuş sararmış
Kıran artığı belli ki
Yarısı yırtık
Müebbede mahkûm kitaplardan
Her sayfasında kan
Zalimin mührünü
İşkencenin ve zulmün izini
Mazlumun gözyaşını taşıyan
Saçma sapan tutanaklardan öğrendik
Faili meçhul cinayetlerin katilini

İstemedik
Kan değsin ellerine sevdanın
İster miydik
Göğsünde yanardönerken
Yedi rengiyle evrenin
Kırılsın kanadı güvercinin
İster miydik
Dağlara düşsün sevdamız
Karabulutlar çöksün üstüne
Bahara durmuş
Güneşe uyanırken dünyamız
İster miydik
Adımız eşkıyaya
Adımız asiye
Adımız sakıncalıya çıksın
İster miydik
Sevdamız yüreğimizden alınsın
İster miydik
Düşlerimiz elimizden
Yavrumuz yuvamızdan çalınsın
İster miydik?
Hasada durmuşken tarlamız
Yansın da harmanımız
Eli koynunda kalınsın
İster miydik
Sevda türküleri yerine
Adımıza ağıtlar
Yâdımıza yakımlar yakılsın
İster miydik
Kanayan yüreğimizden
Parmak izimiz alınsın
Söyle bacım
Anam babam söyle
Buz gibi namluyu kucağında
Yavuklu yerine
Hangi yiğit yeğler
Söyle hele söyle
Bu ne iştir böyle

Kanar gülüşü dudaklarından
Bulanır gök mavisi gözleri
Çiğdemler öper yanaklarından
Bir kuş dolanır semah semah
İsyan eder de genç ölümlere
Yaşanmamış sevdalara
Bir çığlık olur umutlar
Eyvah
Eyvah düşer göklere
Söyle
Anam bacım söyle
O yiğidin yârini kim eğler
Söyle hele söyle
Bu ne yazgıdır böyle

Gözyaşıyla sular
Çiğnenen çiçekleri bulutlar
Nakışlamak varken
Sevdanın yedi rengiyle

Gözyaşı ıslatsın istemedik
Güllere dönüşmüş yüzüyle güzel
Işığa düşmüş gözüyle aydın
Kundaktaki bebeği

Gülüşü güle
Bakışı ateşe
Gönlü güneşe benzerken
Ülkemin oğulları kızları
Biz mi çürüttük kozasında kelebeği

Dedik ki
Sevgililer
Basılmış fıstık içi
Harşlanmış
Fasulye tanesi gibi ayrılmasın

Avcılar vurmasın yuvada kekliği
Ana vurulup da yazıda
Yetim kalmasın yavru yuvada

Kalmasın sevdaları
Siyah beyaz resimlerde
Kazılmış ağaç gövdelerinde
Çürümesin çiçekler dallarında
Bahara karışsın
Gençlik gülüşleri fidanların

Dedik ki
Takılmasın umutları
Zümrüdü Anka’nın kanadına
Soğumasın öpücükler
Yârin yanağında
Hep sıcak kalsın
Kapanmasın Kapılar
Köprüler yıkılmasın
Hep açılı bir kucak kalsın

Dedik ki
Can vermesin canlar darağacında
Gülücükler solmasın dudağında

Yani sevgilim yani
Dedik ki
Ar etmesin fukaralıktan
Düşman karşısında
Şeytandan gayrı
Tüm yaratılmışların
Secde ettiği insan

Ülkem ki
Üşüse sonbahar
Sevinse bahar olur gözünde
Yeter ki bir tohum düşsün bağrına
Sevda semah durur gökyüzünde
Kızları
Salım salım salınan çınar
Oğulları bir deli rüzgâr olur
Bir adım at yeter ki
De ki bir ‘Merhaba! ’
Gözlerine sevdan düşer nehar olur

Her biri can verir yoluna
Kara sevdaya tutulur
Ya can
Ya da yar olur

Çaresizliğin
Naçarlığın
Yüreklerine lök gibi çöktüğü
Zulmün
Fukaralığın
Güz yaprakları gibi döktüğü
Oğulları ve kızlarıyla
Neden ve niçin kahrolur
Söyle anam babam söyle
Bu nasıl olur

Onlar ki
Duruşuyla destan yazar
Gözleri ak deniz mavisi
Gülüşleri Isparta’da gül tarlası
Saçları çukur ovada
Başağa durmuş buğday tarlası
Savrulur rüzgâr olur
Sevdası firari kalır yarınlara
Sevdası düşmüş dağlara
Adları yadigâr olur

Bir güzel ülke koymuşken
Hayallerinin orta yerine
Zehirli oklar saplanır
Düşlerinin can evine
Sevdaları bergüzar olur

Onlar ki
Dolaşık yolların uslusu
Sevdanın namuslusu
Onlar ki mazlumun,
Ezilmişin, yarım kalmışın
Çığlığı, sesiydiler

Onlar ki
Aç kalmışların nefsi
Esaretin kırılan kafesi
Düşenlerin son nefesiydiler

Onlar
Barışın
Kardeşliğin
Yarının
Yaşanılası düşüydüler

Onlar ki
Dünyanın gidişi
Baharın gelişi
Umudun gülüşüydüler

Yani bir tanem
Onlar kavuşum
Onlar devinim
Onlar eytişim
Onlar değişim
Onlar
Devrimin ateşiydiler

Her biri İsa
Her biri bir Musa kadar usta
Yarınlar güzel olsun diye
Sevdalar özgür olsun diye
Her biri bir havari olup
Işık taşıyıp karanlıklara
Yıldızladılar geceyi

Peki
Kırıp da kanadını
Kim attı kapımıza bu serçeyi
Kim boynunu bükük koydu
Kim soldurdu yüreklerde biten menekşeyi
Kim kararttı yüzümüzde
Papatya gibi açan neşeyi
Hangi kahpe geçirdi
Bileklerimize bu kelepçeyi

Oysa
Kesildikçe fışkıran köklerimizle
Kırıldıkça çoğalan üretkenliğimizle
Ay doğmuş gibi gülüşlerimizle
Ne kadar da sevdalıyız hayata
Dört güvercin yuvalanmış
Dört gözüne kalbimizin
Sevişiriz odamıza giren ışıkla

Şeytanın aklına gelmezken
Ayetlerle çerçeveleyip
Yalan ve ihanet tohumlarını
Satır aralarına serptiler
Bir ders gibi okutuldu
Okulda mabette ve sokakta
Burç verdi kin ve nefret
Diyorlar ki eğil
Dinden
İmandan çıkmamak elde değil

Alkışlayıp soysuzluğu
Mayınlandı yollarımız
Sağ göz düşman edildi sol göze
Onun için böyle şaşı ve
Hasım bakar gözlerimiz

Fesat fidanına
Can suyu oldu akan kanımız
Siğil gibi
Ur gibi uç verdi sevgisizlik
Onun için kan damlar kalemimiz
Kin eker dillerimiz

Hoyratlığın önünde
Diz çöktürüldü
Töre terbiye
Ar namus
Ve tarihimiz,
Sevgimiz
Ve milletimiz

Pazara çıkarılıp
Haraç mezat satıldı
Harami ellere düştü sevgi ve aşk
İpinden kemendinden kurtulup
Özgürlüğünü ilan etti gecenin hırsızları

Adı konulmamış korkulara teslim yüreğimiz
Onun için böyle düşmandır
Onun için böyle huysuzdur ellerimiz
Dost sesine hasretken
Neden ürperir yüreğimiz

Ama tadı kaçsa da hayatın
Gülleri solsa da sevdanın
Bir şiir asılı kalmış gibi
Gökkuşağının orta yerinde

Yalanlar çerçevelense de
Kutsal sözler içinde
Bir umut uç verir
Açacak elbet günün birinde

Düşün ki
Bu topraklarda sevmiş
Mevlana Hacı Bektaşi Veli
Ferhat ile Şirin Şeyh Bedrettin

Bu toprağın sevdasına yanıp
Hapislerinde yatmış Nazım
Şu yaylagüzellerine sevdalanmış
Türkü yakıp söylemiş Karacaoğlan
Bu topraklarda gülmüş Hoca Nasreddin

Bu toprağın oğlu Sinoplu Diyojen
Bu toprağın kızı Nene Hatun
Troya’lı Helen
Bu topraklarda ölmüş Pir Sultan

Taa Orta Asyalardayken biz
Adını güzelliğini duymuşuz
Vurulmuşuz gönül koymuşuz
Iraklardan gelip
Yapışıp emmişiz memesinden kana kana

Sevdasıyla mührünü vurmuşuz Alparslan
Mührünü vurmuş
Çıngı saçan atlarının nalıyla
Fatih, Yavuz, Kanuni bir nice sultan
Ve Anadolu demişiz adına

Daha dün
Dumanı üstünde henüz
Kuvvayi Milliye Çanakkale Sakarya
Devrimleriyle şaha kaldırmış
Gazi Mustafa Kemal Başkomutan
Bu topraklarda yazılmış bir nice destan

Hanıyla hamamıyla
Göğe uzanan minareleriyle
Mührünü vurmuş Koca Sinan

Masalı ve ninnisiyle
Eğin Türküsü
Ney üfleyen nefesiyle
Halay dönen
Horon tepen
Dadaşı efesiyle
Mührünü vurmuş bir nice insan



Oğlum kızım eşim yoldaşım
Bir tanem güzel kardeşim
Sevdalara kapama yüreğini
Öldürme içindeki keşişi
Yollara
Dağlara düşür yüreğindeki dervişi

Usul usul anlat
İnsan olmanın emek
İnsan olmanın nefsini erteleyebilmek
İnsan olmanın dünü bugünü yarını
Gideni geleni gelmekte olanı
Görmek olduğunu

Usul usul anlat
İnsan olmanın vermek
İnsanın olmanın alıç gibi dökülmek
İnsan olmanın
Hesapsız kitapsız sevmek olduğunu

Satılmışım
Sırtlanların önüne atılmışım
Utanırım ar ederim fukaralığıma
Vurgun yemişim öz dölümden
Yüreğimde koskoca bir yara

Bakma öyle sessiz
Bakma öyle susta kaldığıma
Bakma öyle ele elemete karşı
Kan kusup kızılcık şerbeti dediğime
Bakma öyle kuytularda
Bakma öyle *******i
Bakma öyle gizli gizli ağladığıma
Yüreğimde bir kara sevda
Yüreğim yanan bir çıra


Susta değil pustayım
Kara karanlıkta kara sacın üzerinde
Kara karıncayı görürken ben
Söz geçiremem
Cehalete
Kör yalana

İmrenirim ellere
Su geçmez boğazımdan
Tuz basma yüreğime
Yüreğim paramparça
Yüreğim kapkara

Ellere gönül verme
Gözlerim üstünde Ankara

Mahmut NAZİK 2006 MERSİN
__________________
Buraya Kadarmış ..
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
 


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 09:51 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.