![]() |
Mahmut Nazik
* - Ellere Gönül Verme Gözlerim Üstünde Ankara
Nasıl yazgı nasıl kader Bendin yıkan sele döndük Gelen budar giden budar Hazan vurmuş güle döndük Emeği çar çur etmişiz Yoksulluğu yar etmişiz El âlemden ar etmişiz Evimizde ele döndük Küstü Hoca’nın gülüşü Mevlana’nın gel deyişi Şeyh Bedreddin’in ölüşü Ot bitmeyen çöle döndük Çiçeklerken yüreğimi Sevdanın yedi rengi Kinden kandan Kanayan yürekten Katledilen kentlerden Çalınan emekten Faili meçhul cinayetlerden Karanlıklardan beslenip İçimize sağılan Param parça kırılıp dağılan Geceye ve gündüze Sâri gibi yayılan Adı konulmamış korkulara Yüreğe yuva kurmuş korkuluklara Teslim olmuş sokaklar Sırtımızda taşıdık Deve hörgücünce Habis bir ur gibi Bin ton acıyı ömrümüzce Dört yanımızı kuşatmış yasaklar Ve her yasak Bir zalimin günahını Mazlumun bir ahını saklar Saray avazıyla havlayarak Karanlıkta sırtlan dişi gibi Gülümserken ihanet Güle diken olmuş Pusu atar yollarına Kin ve gıybet Gözaltında ana kucağı Baba ocağı Ayıp görülür yasaklanır Bir öpücüğün sıcağı Yarıda kalmış Kitaplar satılır sahaflarda Kimi yanık Belli ki yangınlardan kurtulmuş kimi Solmuş sararmış Kıran artığı belli ki Yarısı yırtık Müebbede mahkûm kitaplardan Her sayfasında kan Zalimin mührünü İşkencenin ve zulmün izini Mazlumun gözyaşını taşıyan Saçma sapan tutanaklardan öğrendik Faili meçhul cinayetlerin katilini İstemedik Kan değsin ellerine sevdanın İster miydik Göğsünde yanardönerken Yedi rengiyle evrenin Kırılsın kanadı güvercinin İster miydik Dağlara düşsün sevdamız Karabulutlar çöksün üstüne Bahara durmuş Güneşe uyanırken dünyamız İster miydik Adımız eşkıyaya Adımız asiye Adımız sakıncalıya çıksın İster miydik Sevdamız yüreğimizden alınsın İster miydik Düşlerimiz elimizden Yavrumuz yuvamızdan çalınsın İster miydik? Hasada durmuşken tarlamız Yansın da harmanımız Eli koynunda kalınsın İster miydik Sevda türküleri yerine Adımıza ağıtlar Yâdımıza yakımlar yakılsın İster miydik Kanayan yüreğimizden Parmak izimiz alınsın Söyle bacım Anam babam söyle Buz gibi namluyu kucağında Yavuklu yerine Hangi yiğit yeğler Söyle hele söyle Bu ne iştir böyle Kanar gülüşü dudaklarından Bulanır gök mavisi gözleri Çiğdemler öper yanaklarından Bir kuş dolanır semah semah İsyan eder de genç ölümlere Yaşanmamış sevdalara Bir çığlık olur umutlar Eyvah Eyvah düşer göklere Söyle Anam bacım söyle O yiğidin yârini kim eğler Söyle hele söyle Bu ne yazgıdır böyle Gözyaşıyla sular Çiğnenen çiçekleri bulutlar Nakışlamak varken Sevdanın yedi rengiyle Gözyaşı ıslatsın istemedik Güllere dönüşmüş yüzüyle güzel Işığa düşmüş gözüyle aydın Kundaktaki bebeği Gülüşü güle Bakışı ateşe Gönlü güneşe benzerken Ülkemin oğulları kızları Biz mi çürüttük kozasında kelebeği Dedik ki Sevgililer Basılmış fıstık içi Harşlanmış Fasulye tanesi gibi ayrılmasın Avcılar vurmasın yuvada kekliği Ana vurulup da yazıda Yetim kalmasın yavru yuvada Kalmasın sevdaları Siyah beyaz resimlerde Kazılmış ağaç gövdelerinde Çürümesin çiçekler dallarında Bahara karışsın Gençlik gülüşleri fidanların Dedik ki Takılmasın umutları Zümrüdü Anka’nın kanadına Soğumasın öpücükler Yârin yanağında Hep sıcak kalsın Kapanmasın Kapılar Köprüler yıkılmasın Hep açılı bir kucak kalsın Dedik ki Can vermesin canlar darağacında Gülücükler solmasın dudağında Yani sevgilim yani Dedik ki Ar etmesin fukaralıktan Düşman karşısında Şeytandan gayrı Tüm yaratılmışların Secde ettiği insan Ülkem ki Üşüse sonbahar Sevinse bahar olur gözünde Yeter ki bir tohum düşsün bağrına Sevda semah durur gökyüzünde Kızları Salım salım salınan çınar Oğulları bir deli rüzgâr olur Bir adım at yeter ki De ki bir ‘Merhaba! ’ Gözlerine sevdan düşer nehar olur Her biri can verir yoluna Kara sevdaya tutulur Ya can Ya da yar olur Çaresizliğin Naçarlığın Yüreklerine lök gibi çöktüğü Zulmün Fukaralığın Güz yaprakları gibi döktüğü Oğulları ve kızlarıyla Neden ve niçin kahrolur Söyle anam babam söyle Bu nasıl olur Onlar ki Duruşuyla destan yazar Gözleri ak deniz mavisi Gülüşleri Isparta’da gül tarlası Saçları çukur ovada Başağa durmuş buğday tarlası Savrulur rüzgâr olur Sevdası firari kalır yarınlara Sevdası düşmüş dağlara Adları yadigâr olur Bir güzel ülke koymuşken Hayallerinin orta yerine Zehirli oklar saplanır Düşlerinin can evine Sevdaları bergüzar olur Onlar ki Dolaşık yolların uslusu Sevdanın namuslusu Onlar ki mazlumun, Ezilmişin, yarım kalmışın Çığlığı, sesiydiler Onlar ki Aç kalmışların nefsi Esaretin kırılan kafesi Düşenlerin son nefesiydiler Onlar Barışın Kardeşliğin Yarının Yaşanılası düşüydüler Onlar ki Dünyanın gidişi Baharın gelişi Umudun gülüşüydüler Yani bir tanem Onlar kavuşum Onlar devinim Onlar eytişim Onlar değişim Onlar Devrimin ateşiydiler Her biri İsa Her biri bir Musa kadar usta Yarınlar güzel olsun diye Sevdalar özgür olsun diye Her biri bir havari olup Işık taşıyıp karanlıklara Yıldızladılar geceyi Peki Kırıp da kanadını Kim attı kapımıza bu serçeyi Kim boynunu bükük koydu Kim soldurdu yüreklerde biten menekşeyi Kim kararttı yüzümüzde Papatya gibi açan neşeyi Hangi kahpe geçirdi Bileklerimize bu kelepçeyi Oysa Kesildikçe fışkıran köklerimizle Kırıldıkça çoğalan üretkenliğimizle Ay doğmuş gibi gülüşlerimizle Ne kadar da sevdalıyız hayata Dört güvercin yuvalanmış Dört gözüne kalbimizin Sevişiriz odamıza giren ışıkla Şeytanın aklına gelmezken Ayetlerle çerçeveleyip Yalan ve ihanet tohumlarını Satır aralarına serptiler Bir ders gibi okutuldu Okulda mabette ve sokakta Burç verdi kin ve nefret Diyorlar ki eğil Dinden İmandan çıkmamak elde değil Alkışlayıp soysuzluğu Mayınlandı yollarımız Sağ göz düşman edildi sol göze Onun için böyle şaşı ve Hasım bakar gözlerimiz Fesat fidanına Can suyu oldu akan kanımız Siğil gibi Ur gibi uç verdi sevgisizlik Onun için kan damlar kalemimiz Kin eker dillerimiz Hoyratlığın önünde Diz çöktürüldü Töre terbiye Ar namus Ve tarihimiz, Sevgimiz Ve milletimiz Pazara çıkarılıp Haraç mezat satıldı Harami ellere düştü sevgi ve aşk İpinden kemendinden kurtulup Özgürlüğünü ilan etti gecenin hırsızları Adı konulmamış korkulara teslim yüreğimiz Onun için böyle düşmandır Onun için böyle huysuzdur ellerimiz Dost sesine hasretken Neden ürperir yüreğimiz Ama tadı kaçsa da hayatın Gülleri solsa da sevdanın Bir şiir asılı kalmış gibi Gökkuşağının orta yerinde Yalanlar çerçevelense de Kutsal sözler içinde Bir umut uç verir Açacak elbet günün birinde Düşün ki Bu topraklarda sevmiş Mevlana Hacı Bektaşi Veli Ferhat ile Şirin Şeyh Bedrettin Bu toprağın sevdasına yanıp Hapislerinde yatmış Nazım Şu yaylagüzellerine sevdalanmış Türkü yakıp söylemiş Karacaoğlan Bu topraklarda gülmüş Hoca Nasreddin Bu toprağın oğlu Sinoplu Diyojen Bu toprağın kızı Nene Hatun Troya’lı Helen Bu topraklarda ölmüş Pir Sultan Taa Orta Asyalardayken biz Adını güzelliğini duymuşuz Vurulmuşuz gönül koymuşuz Iraklardan gelip Yapışıp emmişiz memesinden kana kana Sevdasıyla mührünü vurmuşuz Alparslan Mührünü vurmuş Çıngı saçan atlarının nalıyla Fatih, Yavuz, Kanuni bir nice sultan Ve Anadolu demişiz adına Daha dün Dumanı üstünde henüz Kuvvayi Milliye Çanakkale Sakarya Devrimleriyle şaha kaldırmış Gazi Mustafa Kemal Başkomutan Bu topraklarda yazılmış bir nice destan Hanıyla hamamıyla Göğe uzanan minareleriyle Mührünü vurmuş Koca Sinan Masalı ve ninnisiyle Eğin Türküsü Ney üfleyen nefesiyle Halay dönen Horon tepen Dadaşı efesiyle Mührünü vurmuş bir nice insan Oğlum kızım eşim yoldaşım Bir tanem güzel kardeşim Sevdalara kapama yüreğini Öldürme içindeki keşişi Yollara Dağlara düşür yüreğindeki dervişi Usul usul anlat İnsan olmanın emek İnsan olmanın nefsini erteleyebilmek İnsan olmanın dünü bugünü yarını Gideni geleni gelmekte olanı Görmek olduğunu Usul usul anlat İnsan olmanın vermek İnsanın olmanın alıç gibi dökülmek İnsan olmanın Hesapsız kitapsız sevmek olduğunu Satılmışım Sırtlanların önüne atılmışım Utanırım ar ederim fukaralığıma Vurgun yemişim öz dölümden Yüreğimde koskoca bir yara Bakma öyle sessiz Bakma öyle susta kaldığıma Bakma öyle ele elemete karşı Kan kusup kızılcık şerbeti dediğime Bakma öyle kuytularda Bakma öyle *******i Bakma öyle gizli gizli ağladığıma Yüreğimde bir kara sevda Yüreğim yanan bir çıra Susta değil pustayım Kara karanlıkta kara sacın üzerinde Kara karıncayı görürken ben Söz geçiremem Cehalete Kör yalana İmrenirim ellere Su geçmez boğazımdan Tuz basma yüreğime Yüreğim paramparça Yüreğim kapkara Ellere gönül verme Gözlerim üstünde Ankara Mahmut NAZİK 2006 MERSİN |
1-Hangi Sevgi Öğretti Sevgiyi Sana Sen Aşk mı Diyorsun Evcilleşmiş Olana
Bize söylenen değil bu dünya Daha özgür bir sevdaydı Daha güzel bir dünya Hani Vaat edilen güya Oysa Dalında titremek Tetikte beklemek düştü payına Öyleyse Vedalaş acıya hüzne Vedalaş sana dikte edilene Sözcükler yetmez aşka Ve yer aç kendi hikayene Hangi sevgi öğretti Sevgiyi sana Sen sevgi mi dedin Yinelenen yalana Aşk vahşidir güzelim Sen Aşk mı diyorsun Evcilleşmiş olana |
2-Seviyorsun Farkındayım
Ben bana benzerim Sen sana Öyle zorlayıp durma Kırarsın Dökersin Tüketirsin Yok edersin sonra Acımız Sancımız Sevgimiz Sevincimiz aynı Bunca benzerlik Yetmez mi insana Hangi göz hangi göze Hangi iz hangi ize Kim kime söyle Farklılık değil mi ki Anlam katan bize Anlasana Sevmezsen Anlarım Ayrılırsan Ağlarım Koparıp da kırlardan Saksılara koyma beni Solarım Bırak Sen sen ol Ben ben olayım Öyle kalıplara Kafeslere Koyma ne olur Sen sen-de- kal Ben ben-de- kalayım Öyle şekilden şekile girme Olduğun gibi Doğduğun gibi ol Kurbanın olayım Seviyorsun farkındayım |
-Memo'nun Ve Memed'in Ağıdı AğladığıdırHERGÜN GÖRÜRSÜNÜZ ONLARI
HANİ YANAKLARI KIZARIR YA KONUŞURKEN HER GÜN GÖRÜRSÜNÜZ ONLARI ÇARŞIDA PAZARDA TARLADA TAPANDA HARMANDA TIRPANDA ELİNDE SEFER TASI İŞE GİDERKEN SOKAK SÜPÜRÜRKEN ÇALARKEN ÇIRPARKEN BELKİDE SOKAĞA TÜKÜRÜRKEN YA DA BİRİLERİ ONLARIN YÜZÜNE TÜKÜRÜRKEN YA DA BİR ÇALININ DİBİNDE İBADAT EDERKEN HANİ GÜLERKEN BELKİ DE SAZ ÇALIP TÜRKÜ SÖYLERKEN ARADA BİRDE DÜŞÜNÜRKEN GÖRÜRSÜNÜZ ONLARI BELKİ MEMET BOYU BİR KARIŞ BİR YİĞİT UFAK TEFEK HANİ TÜFEK KADAR HELE ANASINA YAVUKLUSUNA SORUN BİRDE MEHMET AĞRI DAĞIDIR FARZEDİN Kİ OĞLUNUZ YAVUKLUNUZ YÂRİNİZ YARENİNİZ KARDEŞİNİZ Hani perçemleri hani Parça parça yarı yanı Düşmanları doyurdumu Memedimin akan kanı VAZİYETİNDE GELDİ BİR DÜŞÜNÜN ALAH AŞKINA NE YAPAR NE EDERSİNİZ İŞTE MEMO VE MEMET O KURBANLIK KOYUNUN ADI ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜN İNADI O ACININ TADI HER HESAPLAŞADA ARADA KALANI KANAYANIDIR MEMO DA MEMED DE BU KÖR DÖĞÜŞÜN BİR YANIDIR MEMO OLMUŞ MEMET OLMUŞ DAVUT OLMUŞ DEYVİT OLMUŞ NE FARKEDER HEPSİ DE Dağlar dağlara dayanır (Anam her sese uyanır) Düş görüp anam uyanır Akşam haber almış idi Sabah oğulsuz uyanır İNSAN EVLADIDIR HER İKİSİDE BİRİLERİNİN CANIDIR CANANIDIR HANİ ŞU HABERLERDE HANİ BİRİNE GÖRE ŞEHİT DİĞERİNE GÖRE… İT OĞLU İT ASLINDA HER İKİSİ DE OLANIN BİTENİN FARKINDADIR İŞTE BU ONLARIN AĞIDI AĞLADIĞIDIR ŞU YANINIZDAKİ SAÇINI OKŞADIĞINIZ UÇARI ÇUCUK YA DA ŞU KUNDAKTAKİ BEBEK YARININ MEMEDİ VEYA MEMOSU OLABİLR Mİ ACABA NE DERSİNZ ASKERDE ŞEHİT DÜŞEN MEMEDİN AĞIDI ANASININ AĞLADIĞIDIR Sıra sıra gelir şehitler Bir çare bulmaz zahitler Adam deyip seçtiklerim Bu mu verdiğiniz vaatler Giderken davul döğerdi Ana oğulu överdi Dostları şöyle dursun Düşmanını severdi Memedimin bağrı yanık Son nefeste yârin anık Kara haber tez ulaşır Kâğıdının ucu yanık Alkanları yere akmış Ölürken güneşe bakmış Komutanın zamanı yok Kâğıdının ucun(u) yakmış Haber gelir çıfıt ile Karşılanır ağıt ile Anasına haber gelmiş Ucu yanık kâğıt ile Dağlar dağlara dayanır (Anam her sese uyanır) Düş görüp anam uyanır Akşam haber almış idi Sabah oğulsuz uyanır Dediler geldi oğlunuz Melekle doldu avlunuz Sevdalısı ağıt yakar Der böyle miydi gavlimiz Ağıda gelin ağıda Anası hayrın dağıda Dağlara sığmayan yiğit Nasıl sığar bir kâğıda Esti de sam yeli esti Tetiğe cin eli değdi Böyle yazgı olur mu Bize kimin dili değdi Haber geldi anasına Dokunamam yarasına Yüz bin destan yazsam azdır Kaşlarının karasına Kan içinde kan içinde Her yanları kan içinde Memed gibisi varmola Köyde onca can içinde Kurşun oğlun yok mu senin İşçilerin tok mu senin Kan içerek doyuluyor Din imanın yok mu senin Yanası dağlar yanası Nasıl dayansın anası Böyle gelin görülmüş mü Kanla yakılan kınası Hani perçemleri hani Parça parça yarı yanı Düşmanları doyurdu mu Memedimin akan kanı Yavuklusu dama çıkar Çıkıp da dağlara bakar Ellere soğan acısı Ateş düştüğ(ü) yeri yakar Memmedin gözleri üzüm Adına türküler düzün Karanfil sandım yarasın Hiç çiçek açar mı güzün Düşman ataşı harlamış Kurşun döşünde parlamış Kardeşleri can derdinde En az bir saat hırlamış Ay buluta düştü mola Kurt karnını deşti mola Memedimin yarasına Acep kurtlar düştü mola Kem gözlerden sakınırken Dokunmaya çekinirken Nasıl yatar taş yastıkta Yün döşeğe yakınırken Dala baykuş konmuş şimdi Umutlarım sönmüş şimdi Işıl ışıldı gözleri Bakışları donmuş şimdi Kuşun gelip onu buldu Can havliyle otlar yoldu Anasının bir tek oğlu Elleri koynunda kaldı Ana kalkmaya erinir Bu ne iş diye yerinir Dağda taşta duvarlarda Gözüne oğlu görünür Dağlar dağlara dayanır Gün doğar herkes uyanır Bana derler sabret bacım Buna yürek mi dayanır Sebep olan sebep olan Benim yürek kebap olan Kapıcıkları kapansın Bu acıya sebep olan Ana çıkamıyom gardan Medet yok gardaştan yardan Tam meyveye duracakken Sam yeli vurdu bahardan Düğününü edecekken Ölüsü geldi dağlardan Saklamaz dağın meşesi Dalına hazan düşesi Bir Memet vurulma ilen Biter mi köyün neşesi Yağmur yağar sicim sicim Gördüğümle azar acım Ölenin öldüğü kaldı Ölen senin benim necim Efene gülüm efene Gelin konmaz ki kefene Yere göğe sığmaz idin Nasılda sığmış kefene Uyar mı bize uyar mı Kan il karın doyar mı Geride kaç yetim kaldı Yoksul yoksula kıyar mı Baldan tatlı baldan tatlı Benim yavrum baldan tatlı Seninki benimki yok ki Herkesin oğlu kıymatlı MEMO’NUN AĞIDIDIR Tayyareler hırım hışım Bir belaya bulaşmışım Yer gök ateşten yanıyor Ana belada bu başım Yardıma gelmez gardaşım Bir belaya bulaşmışım Sevda değil bu bir hışım Etim savruldu göklere Yirmi değil daha yaşım Dağlar dağlara yaslanır Kuşlar eşine seslenir Ocağı sönesi felek Yârin mavzeri paslanır Peş peşe gelir şehitler Analar yakar ağıtlar Yüreğim yanıyor aney Hiç kar etmiyor öğütler Kurşun yemiş de döşüne Mor sinek konmuş yaşına Şehit mi gazi mi söyle İnsan kıymaz kardeşine Kan içinde kan içinde Siyah kâkül kan içinde Çürüyesin yağlı kurşun Cehennemin yan içinde Azarına nazarına Düşmüş de can pazarına Hiç kardeşi yok muyudu Baykuş konmuş mezarına Kan kusuyor kan kusuyor Namlular mermi kusuyor Kardeş kardeşe kıyar mı (Ala canlı kan kusuyor) Can çıkmıyor kan kusuyor Şu yiğidin bakışına Yol yürünmez yokuşuna Kuruyasın zalım Fırat Aldı gitti akışına Başına varıp oturdum Görünce aklım yitirdim Kurşun yuvan parçalansın İnsanlığımdan utandım MEMET’LE MEMO’NUN Belki de Bir söğüt ağacının dibinde Belki de yıldızlar altında Gecenin bir beyrinde Gudul gudul DERTLEŞİP AĞLAŞTIĞIDIR Dal sallanmaz esmeyince Uzar gider kesmeyince Yiğidin derdi görünmez Yarasını deşmeyince Anadolu hırçın gelin Seni derdin bitmez mi hiç Nedendir hiç durulmadın Belan öte gitmez mi hiç Yıldızın üçü terazi Goyak goyak oldu sızı Dertlerimiz dizi dizi Nasıl kader nasıl yazı Yalnıza kardeş değilsen Mazluma yoldaş değilsen Dört kitapta haramdır bu Garibe yandaş değilsen Bir yanda toprak ağası Bir yanda para babası Tuttuğun yol hiç hoş değil Olmuşlar da baş belası Arkamızdan göz ederler Karanlıkta iz ederler Şaka değil hiç düş değil Yalanları öz ederler Attınız hakkı hukuku Sattınız kâfire halkı Bunca akan kan iş değil Hak böyle koymamış narhı Dal sallanmaz esmeyince Uzar gider kesmeyince Engerekler huysuz olur Zehirini kusmayınca Dert birikti dert üstüne Kanı karanfil üstüne Başım beladan kurtulmaz Bilmem feleğin kastı ne Ne güzeldi gülüşümüz Çiçek açardı düşümüz Acep kimi güldürdü ki Kan içinde gidişimiz Gözyaşlarım dizim dizim Suç onların değil bizim Öldüğüme gam yemem de Açık gidecek bu gözüm Kurşun gelip canım aldı Ana acı haber saldı Kardeş kardeşi vuruyor Oğul kız arada kaldı Bu dünyada nice zulüm Yiğide tez gelir ölüm Tören terbiyen yıkılsın Bizi düşman eden zalim Felek belasın sürümüş *******i kan bürümüş Şurada vurulan yiğit Gözlerine yaş yürümüş Baldan tatlı baldan tatlı Benim yavrum baldan tatlı Seninki benimki yok ki Herkesin oğlu kıymatlı Namlıdan ateş savrulur Değer de saçım kavrulur Yaşam da ayakta gerek Yiğitler bir bir devrilir Kurşun oğlun yok mu senin Patronların tok mu senin Kan içerek doyulmaz ki Din imanın yok mu senin Feryat figan ün eder Kimi gününü gün eder Benim yavrumun ölümü Bilmem kimi zengin eder Goncaydı dalında kaldı Gülüşü gülünde kaldı Gayrı beyler kına yaksın Muradı gönlünde kaldı Şu dağların ninnisine Ses vermedi yar sesime Yüreğinde sevdası yok Kurşunun yar nesine Haylamadı hoylamadı Baba beşik sallamadı Ana değil ki ağlasın Kurşun ninni söylemedi Yağmur yağar siğim siğim Giden can benim sevdiğim Eller gülüp oynaşıyor Umurunda mı öldüğün Aç, feryat figan ün eder Kimi şimdi düğün eder Memo memet ne fark eder Bilmem kimi zengin eder Hey ağalar aklı erenler Abuk subsuk konuşanlar Yok mu bunun bir imkanı Her yerde akıl verenler Çekilmiş bedenden kanı Hani içindeki canı Mesaj yollan teller çekin |
A A -Oğula Oğüt
Güleç yüzlü olda yakıcı olma Tatlı sözlü ol da yıkıcı olma Verdiğini başa kakıcı olma Mecliste bir kere anma ha Can’ım Dilinden bal akar insan sanırsın Yararcıdır verir ihsan sanırsın Türlü çiçek açar nisan sanırsın Yaz bahar ayında donma ha Can’ım Her gördüğün yurda konup göçülmez Bilmediğin elin suyu içilmez Dost bilip herkese sırrın açılmaz Diline sahip ol yanma ha Can’ım Yalan ile yârin gönlü alınmaz Sev deyince hiç sevdalı olunmaz Gönül kuştur uçar gider bulunmaz Bülbül değilsen güle konma canım Gereksiz sözlerden midem bulanır Kimileri akbabadır dolanır Leş yemişte kanı revan yalanır Her yüze gülene inanma Can’ım Dostun hası kara günde bell(i) olur Kem sözlerden yüreciğin kül olur Gönül sever görmeyince del(i) olur Her güzeli güzel sanma ha Can’ım Kazan yanında gezen olur kara Densizin sözüyle düşersin dara Hal bilmezler yürekte açar yara Riyakâr sözüne kanma ha Can’ım Bin dost azdır dostlarını çok eyle Bir düşmanın varsa çoktur yok eyle Gözünü gönlünü daim tok eyle Terlemeden servete konma Canım Ölenin borcunu diriler öder Hay hay ile gelen servet tez biter Cahil dost insanı canından eder Cahil ataşında yanma ha Can’ım Okur isen işte insan önünde Kimi insan kimi hayvan donunda Her insanın hata vardır dününde Sonuca bakıp da kanma ha Can’ım Koyu olur yüce dağın gölgesi Engin olur insanların bilgesi Çiçeksiz ağacın olmaz meyvesi Kavrulsan dalına konma ha Can’ım Sevda çekmeyince yürek durulmaz Varsıllardan yoksul hali sorulmaz Bilmeyince doğru yola varılmaz Hak yoldan bir adım dönme ha Can’ım Vereceksen dökül ki alıç gibi Dik durasın çekilmiş kılıç gibi Çok bil ama eğilesin hiç gibi Zalimin önünde sinme ha Can’ım Tuzaklar hep bir yem ile kurulur İnsanoğlu yana yana durulur Günü gelir her yaptığın sorulur Elinle ateşte yanma ha Can’ım Dostuna köle ol kulun edesin Yâri öyle sev ki Leylan edesin Söze sahip ol ki kölen edesin Şarabın rengine kanma ha Can’ım Bir gün elbet ölünecekse eğer Vatan namus insan ölmeye değer Kurdu it eden bir kakaç etmiş meğer Her verileni ihsan sanma Can’ım Mahmut NAZİK 10. 05. 2008 MERSİN |
A Netmeli Yoksulluk Seni Netmeli Seni Dipsiz Kuyulara Atmalı
Netmeli yoksulluk seni netmeli Isız koyaklarda taşa tutmalı Olmazsa suyuna zehir katmalı Bir soğana muhtaç hallere döndük Netmeli yoksulluk seni netmeli İndirime çıkarıp da satmalı Seni dipsiz kuyulara atmalı Rezil rüsva ettin dillere düştük Yoksulu görünce kaçar kardeşi Yolun değiştirir eski yoldaşı Gizli gizli gözyaşıdır sırdaşı Yarimin yanında ellere döndük Yoksulun herkese boynu bükülür Fukaralık her yanından dökülür Arkasından baksan bile görülür Sokağa atılan güllere döndük Kime neyledik ki bu kimin ahtı Kapanmış talihi bağlanmış bahtı Kurulmuş köşeye tepremez (kurmuş da) tahtı Kervanı kırılmış yollara döndük Cehalet üstüne lök gibi çöker Yoksullar yoksulun kanını döker Neden hep tersine döner bu teker Yellerde savrulan küllere döndük Bir soğana muhtaç ettin sen beni Köle pazarında sattın sen beni Bilmez bulmazlara kattın sen beni Palanın altında çullara döndük Her nereye çıksam kesilir yolum Elimi verince gidiyor kolum Doğruyu söylesem kesilir dilim Talihi kırılmış kullara döndük Nasıl düzen kimse bakmaz amele Varsıl isen herkes sana kul köle Aynı suçtan yoksul düşer de dile Yoksuluz geçmez kalp pullara döndük M.NAZİK 14.09.2007 MERSİN |
Adalet Destanı (NESİ SUÇ BUNUN SAVCI BEY)
Küfretmişsek namussuza Neyi suç bunun hakim bey Yalancıya namussuza Neyi suç bunun savcı bey İt kapınca hoşt demişiz At tepince höst demişiz Namussuza puşt demişiz Neyi suç bunun savcı bey Yoksulu soyan değiliz Haramla doyan değiliz Bire bin koyan değiliz Neyi suç bunun savcı bey Bilime iman etmişiz Yüreği umman etmişiz Zulümden aman etmişiz Neyi suç bunun savcı bey Üretelim gülüşelim Kardeş kardeş bölüşelim Doğru neyse buluşalım Neyi suç bunun savcı bey Malımız hak yolumuz hak Dilimiz hak halımız pak Çalmadık ki yüzümüz ak Nesi suç bunun savcı bey Hak’ka doğrudur özümüz Halka doğrudur sözümüz Haramda yoktur gözümüz Neyi suç bunun savcı bey Camiyi pazarlamadık Güzeli nazarlamadık Yoksulu azarlamadık Neyi suç bunun savcı bey Biz halkı havel etmedik Malını düvel etmedik İslamı değel etmedik Neyi suç bunun savcı bey Derdini Gadanı alam Ayağının tozu olam Saçım kalmadı ki yolam Bunun neyi suç savcı bey Eğilmedik bükülmedik Direndik de sökülmedik Yozlaşıp da dökülmedik Neyi suç bunun savcı bey Kalleşe kalleş demişsek Mazluma kardeş demişsek İllaki barış demişsek Neyi suç bunun savcı bey Yoksulluktan hırsız olduk Hak aradık arsız olduk Yaralandık yarsız olduk Nesi suç bunun savcı bey Kimi yılan kimi çıyan Onlar altımızı oyan Dediğimiz ey halk uyan Neyi suç bunun savcı bey Kimseleri sömürmedik Çuval dibi kemirmedik Haram rüşvet semirmedik Neyi suç bunun savcı bey Biz gencinden gocasına Ateistten hocasına Ortak olduk acısına Nesi suç bunun savcı bey Dandiklere dantel dedik Kofiklere entel dedik Ne yatarsın hantal dedik Neyi suç bunun savcı bey Ülkeyi satan değiliz Haramla yatan değiliz Yoksula çatan değiliz Neyi suç bunun savcı bey Fidanlar solmasın dedik Umutlar ölmesin dedik Zalimler gülmesin dedik Neyi suç bunun savcı bey Kalmışız öyle biçare Bizler nere eller nere Yuh olsun böyle kadere Dedik bir çare kedere Neyi suç bunun savcı bey Taş bağlı köpekler salgın Aydınları bitap yorgun Bu halk bu düzene kırgın Nesi suç bunun savcı bey Nasıl yapı nasıl kapı Nideyim ki bizden sapı Hak aratma kapı kapı Nesi suç bunun savcı bey Medet hâkim beyim medet Nedamet eyle merhamet İstediğimiz adalet Nesi suç bunun hâkim bey Hani kuşu hani kurdu Önünde secde dururdu İblis gelip yere vurdu Suç diyorsan bu hâkim bey Sürü olduk cehaletten Ar ederiz sefaletten Umar yok mu adaletten Suç diyorsa bu hâkim bey Halini ağlamak yasak Dersin ‘asi! ’ hemen asak Gurban dağlara mı çıkak Suç diyorsan bu hâkim bey Her yan riyadan geçilmez Mümin münafık seçilmez Neden bundan söz açılmaz Suç diyorsan bu hâkim bey Ne kitap bilir ne Allah Kardeşi verse eyvallah Neler bilirler maşallah Suç diyorsan bu hâkim bey Dinleri paranın dini Paranınsa yok imanı Hangi kitap yazar bunu Suç diyorsan bu hâkim bey Kimi Mekke’nin tüccarı Hazine malı icarı Bunlar zamane deccalı Suç diyorsan bu hâkim bey Bırakmazlar mangalda kül Edebiyatta hiç fakül Çok şükür tespihte püskül Suç diyorsan bu hâkim bey Devlet sırrı mevlet sırrı Akladılar onca kiri Yok mu soracağın soru Suç değil mi bu hâkim bey Tersinden okur kitabı Çevirir her tür dolabı Kalmamış edep adabı Suç diyorsan bu hakim bey Kan kusuyor hep antenler İhanettedir enteller Bilmen mi nerede eller Suç değil mi bu hâkim bey Kimi gıcık kimi kaçık Ekranlar hep vıcık vıcık Konuşalım açık açık Suç diyorsan bu hâkim bey Bu ülkenin ayıları Yağmalarlar kıyıları Hükümette dayıları Bu suç değil mi hâkim bey Ülkeyi mal edip satan Deveyi hamutla yutan Bir yalana bini katan Bu suç değil mi hâkim bey Hastane posta hane Her şey olmuş bir kerhane Beyimin keyfi şahane Suç diyorsan bu hâkim bey Ülkem ova ülkem deniz Ne de rahat soyar domuz Sen de verme hine omuz Bu suç değil mi hâkim bey Hain gezer sere serpe Ar etmez utanmaz kahpe Haklıya kurulur sehpa Suç diyorsan bu hakim bey Borçlanmak marifet oldu Yozlaşmak zarafet oldu Alın teri külfet oldu Suç diyorsan bu hâkim bey Çöplüğe döndü nehirler Bir karmaşada şehirler Hain gençleri zehirler Suç diyorsan bu hâkim bey ‘İdris suretinde iblis’ Tam münafık hem de halis Namusluysan adın keriz Suç diyorsan bu hâkim bey Sokaklarda magandalar Sağda solda her yandalar Yer yer doymaz ki mandalar Suç diyorsan bu hâkim bey Yüksek makamda hırsızlar Meydanda gezer arsızlar Yalakalar namussuzlar Suç diyorsan bu hâkim bey Halk yalanla uyutulur Ninnilerle büyütülür Bu düzende öğütülür Suç değil mi bu hâkim bey Evliyaymış hizuşşeytan İblise ruhunu satan Karanlıktaki göz atan Efendisi amerikan Suç diyorsan bu hâkim bey Hayır desek kafir olduk Aynı kökten tekfur olduk Bu nasıl iş sefil olduk Suç diyorsan bu hakim bey Sanırsın bir yiğit kişi Görünmüyor zehir dişi Her sözünde riya işi Suç diyorsan bu hakim bey Şu eşkiya dediğinden Az mı suçlu rüşvet yiyen Az mı borçlu halkı soyan Suç diyorsan bu hakim bey Vilayete düştü yolum Elim verdim gitti kolum Ne bu çile ne bu zulüm Bu suç değil mi hâkim bey Seni hor görmek mi dersin İpe un sermek mi dersin Başa çorap örmek mi dersin Bu suç değil mi hâkim bey Ülke yoksul ülke harp Çevirirler onca dolap Ne der okuduğun kitap Bu suç değil mi hâkim bey Yattığı arpa sekisi Çaldığı AB türküsü Nerde devrimin öyküsü Suç diyorsan bu hâkim bey Aklım gider cehaletten Ülkem gider ihanetten Utanırım sefaletten Suç diyorsan bu hâkim bey Ninnilerle uyuduk biz Yalanlarla büyüdük biz Boş vaatlere doyduk biz Suç diyorsan bu hâkim bey Sevda kutsanır kan ile Borç ödenir mi can ile Gerçek bulunmaz san ile Suç diyorsan bu hâkim bey Cehalet olmuş diz boyu Yobazlık zifirden koyu Sürüden olmaz kamuoyu Suç diyorsan bu hakim bey Yoksulluk ölümden beter Kız kardeşim kendin satar Yeter hâkim beyim yeter Suç diyorsan bu hakim bey Aydınlarım bitap yorgun Yoldaşından yemiş vurgun Taş bağlı da köpek salgın Suç diyorsan bu hâkim bey Bankalar hep iç edildi Değerlerim hiç edildi Ekinimiz **** edildi Suç değil mi bu hâkim bey Kim bilir ne der Nasreddin Şeyh Bedrettin Celalettin Çöpe atıldı tarihin Suç diyorsan bu hâkim bey Adam sandık bakıp sözüne At izi karışmış it izine Kar yağdı der tükürsen yüzüne Suç değil mi bu hâkim bey Sömürüden saltanatı Yalanlarla büyür tahtı Bindiği şirk şehvet atı Suç diyorsan bu hakim bey Medet hâkim beyim medet Zalımda olmaz merhamet Tek isteğim adalet Neyi suç bunun hâkim bey Adalet bizlere gülmez Ya geç gelir ya hiç gelmez Geç gelen adalet olmaz İşin özü bu hakim bey Nasıl yazgı nasıl kader Düşündükçe derdim artar Bu terazi nasıl tartar Suç değil mi bu hâkim bey Halkımı havel ettiler Malını düvel ettiler İslamı değel ettiler Suç diyorsan bu hâkim bey Evliya olup şeytana Bela olmuşlar insana Riya karışmış sevdana Suç diyorsan bu hakim bey Sağcıyı ettiler sağır Solcu didişmekten soğur Halk sağılan dişi sığır Suç diyorsan bu hakim bey Diyorlar ki diz çök eğil Eğilmek yiğitlik değil Yarın ne derler be oğul Suç diyorsan bu hakim bey Bunca haksızlık şahtandır Haksıza susan şeytandır Duyarsızlar mı insandır Suç diyorsan bu hakim bey Söyle ben susmalı mıyım Susup sesim kısmalı mıyım Tavuk olup pısmalı mıyım Bu suç değil mi hâkim bey Söylemezsek kaz olunur Bildirmemiz farz olunur Hallerimiz arz olunur Saygılarımla hâkim bey Mahmut NAZİK 07.03.2007 MERSİN ‘‘Mevlana Celaleddin’in oğlu Sultan Veled’e göre bir adam Allah adamı iddiasıyla mal mülk, kudret iddiasındaysa ona ‘İdris kisvesine bürünmüş İblisler’ demek gerekir demiştir.’’( Hizbuşşeytan: Şeytanın özel ekibi ‘’Hamza el-Harici, İslamı yozlaştıran Emevi Krallığının kurucusu muaviye’nin yönetimini ve kişiliğini anlatırken ‘Hz. Peygamber tarafından hem kendisi hem de babası lanetlenmiş bir adamdı. Allahın kullarını havel, Müslümanların mallarını düvel, Allah’ın gönderdiği dini değel yaptı.Sonra da yok olup gitti.(cahız el –Beyan ve’t_tebyin) Havel: Köleleştirmek, sürüleştirmek Düvel: Halkın malını saltanat elde etmek için kullanmak. Düvel: Bir değeri kurumu pusu kurmak amacıyla kullanmak. ‘’Aldatan, sizi Allah ile aldatmasın’’ (Kur’an; Lukman 33, Fatir 5, Hadit 14) Y. N. ÖZTÜRK, ALLAHALA ALDATMAK S.47, 48 |
Ahir Evvel Enel Hak İnsan Dediğin
Sen senin olanı korkulara değiştin Gündüzleri kaygıydı *******i seviştin Yaşamın gerçek değil bir sahte gülüştün Gerek var mı olmadığın gibi olmaya Kendi yazgındı gıdım gıdım kemirdiğin Yaptığın putların kulu kölesi oldun Şeytanın askerlerinin kalesi oldun İblisin atlarının yemi yelesi oldun Sandın ki kapım demirden kalem yıkılmaz Sahteden olunca erir demir dediğin Koydular önüne sahte bir cenneti Unutturdular sana ölümü ahreti Kıblen senin sana en büyük ihaneti Sis kalktı ortadan anladın ki kanmışsın Zaman bitmiş gelmiş geçmiş ömür dediğin Yüreğin körelmiş sevmeyi unutmuş Ellerin kırılmış vermeyi unutmuş Gözlerin kör olmuş görmeyi unutmuş Gözün olsa görür kalbin olsa severdin Ahir evvel enel hak insan emir dediğin Mahmut NAZİK 10. 09. 2006 MERSİN |
Akıp Gider Hayat Kendi Yolunda / Varlığın Yokluğun Kimin Umurunda
Bir bebek vardı hani Uykusunda bile gülen Boşaltıp içini aşkın Sözlere tutsak ettin Özgürlük diye diye Kendini tutsak ettin Korkuya teslim olup Yaşamı yasak ettin Aldın kayıt altına Çekilmiyor yaşamın Sevişmeler ısmarlama Acı çeker akşamın Kayıp gider altından Ömür dediğin ne ki Yaşamı öteleme Ağlamasın aşkın Sözcüklerle anlatılmaz Hiç özgür olan Anlamını yitirdi Yükledik nice yalan Kör oldun aymaz oldun Söylemez duymaz oldun Sessizlik bozuldu da Karmaşadadır anlam M.NAZİK 30.10.2007 MERSİN |
Anadolu 1
anadolu- anadolu -anadolu Anadolu hırçın gelin Senin derdin bitmez mi hiç Nedendir hiç durulmadın Belan öte gitmez mi hiç Nerde kirvem kan kardeşim Hani benim can yoldaşım Göster nerde mezar taşım Senin yüzün gülmez mi hiç Azdın Fırat yine azdın Kaç yiğide mezar kazdın Kaç ağıt kaç destan yazdın Sevenin gün görmez mi hiç Kandan can suyu olur mu Yaraların kapanmadan Kan üstüne kan olur mu Gamın gadan bitmez mi hiç Hani Lidya hani Selçuk Bizans Hitit dünkü çocuk Selam sana kucak kucak Bunca acı yetmez mi hiç Mahmut NAZİK 28.08.2006 MERSİN |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:07 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.