![]() |
NEYLERİN ÇAĞIRDIĞI
Duyuyor musun noktalığımızı? Evrende. Noktalar, noktalar, noktalar Ve seçilmişliğn Bende. Daha fazla seninleyim, ben uzaktan uzaktan Duvarlar berisindeyiz böyle Yakınır mıyım ayrılıktan? Ruhlar öteden beri yalnız kim anar sevgiyi, Beden mi? Kim en mutlu anlarda hıçkıran içimde O mu? Sen mi? Yalnızlığımızda gülümsedik ve avunduk, Tek tek bulamadığımız mutluluğu sunduk birbirimize, Daha eskiydi kişinin mutsuzluğu. Yüzü kırışan denizler dibinde oralı olmuyor karanlık, Sevmiştik yüzeyden yüzeyden, Ve bir anlık. Bir od yaktıydık gönülde Söndü ne yazık... Oysa gönülde od yakmak da ne? Gönlü oda yakmalıydık. Haykıran ben miyim şimdi sessiz? Daha bestelenmemiş türküleri, En uzaktan uzaktan; Daha fazla seninleyim Ben uzaktan uzaktan. |
Ilgaz'da
Uğultu, dağ başına kadar izlesin beni, İzlesin beni uğultu doruğa kadar, Her biri bir ses perdesiydi, çevremdeki insanlar... Saz semaisi sussun şimdi; Öyküler ilginçliklerini yitirdiler, Ümit ise, geçerliğini... Uğultu, dağ başına kadar izlesin beni, Dallar, çiçekler ve sarp kayalar Beni devralmalılar uğultudan, Beni devralmalılar, orada, dorukta. Duyduğumda hep yogun bir derde Dönüşen besteyi istemiyorum.. Fakat orada, ilerde, dorukta Uçurum aşağı, kısa yolculukta Duyulsun isterim saz semaisi Bulutun akı ve göğün mavisi İçinde dağılıp yokolsun o da... Tükenip de sona erince ömür, Kişinin bestesi O'nunla ölür. |
Vurgun
Sonbaharlar, son bulmadan ardarda Ardarda hüzün daraltır yürekleri, Dağlar yürekleri kızgın temreni aşkın, Eski mızraklarsa, hep mahzenlerde.. Mahzun ve sevinci tanımadan ölmüş, Yüreklerle dolu mahzenlerde.. Sonbaharlar, son bulmadan ardarda, Ardarda hüzün, zincirleme... Ardarda kırgınlıklar ardarda. Süregelen bir durum degildi ki mutluluk Sürüp gitmedi de, Ha evet sürüp gitmedi sonlandıydı Keder ise zedelenmez bir tabaka içimizde, Yüreğimiz onunla sırlanmış. Böylesine kirlenmiş bir dünyada, Hançerlenmiş sayılabiliriz tek tek Vurgun yedik ömrümüzün derin yerinde Kargışlar kar gibi yağar ve karanlık, |
Karakavak (1)
Kıyıda tahammülfersa çay bahçeleri, Sıcak ve güneşte parlayan semaverler Bu olmayacak..böyle gitmeyecek bu Çoraklaştı bayırlar, çoraklaştı her yer Ancak hatırlar gibiyim çiçekleri.... Bu uğultudan nasıl ayrılır kederim? Savrulurken tipi kent üzerinde kışın, Keder de savrulsaydı ya..Hayır bilirim onu, kalır Savrulmaz bilirim beni kül eder keder Uzakta çay bahçeleri yerde çerçöp Gittiğimin farkında olsaydı eğer, Yeterdi bana.beklemiyordum özlenmeyi Ne kanıt istiyorum şimdi ne bir yorum Derin bir keder şimdi sadece duyduğum Unutulmuş tren istasyonlarında ağaçlara Benzemek degildi hiç dileğim..... Mahzun saksağanların konuk olduğu, Bir karakavağım şimdi, Kentte tahammülfersa çay bahçeleri, Oturmuş denize bakan insanlar..... Burda Unutulmuş bir Sultan Aziz İstasyonu, Ben, demiryolu yanında bir karakavak Nergis ve lale tarlalarına hayli uzak. |
Karakavak (2)
Kimse kimseye doymadı ki, herkesi herkesin Herkesi herkesin elinden aldılar Böyle söylemişti o zayıf, Avurtları çökük ve parlak gözlü, Siyahlar giyinmiş, siyah çoraplı hanım... Böyle söylemişti gıcırtılı İçimi üşüten sesiyle 'Burada bir Nevin Hanım vardı degil miii? Sonra iki kızı ve kendisi, Zaman geçti ve öldüler degil miii? ' Boğazım kurumuştu sessiz, Bir çığlıkla uyandığımda Hemen kayboldu zayıf Hanım O zaman dokuz yaşındaydım Şimdiyse bir karakavak |
Karakavak (3)
Gece, aranıyordu yine arıyordu sızacağı ruhlara yol... Ruhlar olmasa Gece nedir ki? ******* nedir ki...hepsi geçicidir... Vurulmaktan korkar gece...bu sebepten Vurur İnsanları canevinden evlerinde... Vurur insanları tarlalarda, ormanlarda Vurur insanları otoyolda bulvarlarda... Gece ülkesinde soluk daralabilir, Gece yaraları en onulmazı yaraların. |
Karakavak (4)
Bir ney sesiyle hıçkırık, Karışık... Edirne yolunda tipi, Önce serpen, giderek yoğunlaşan kar Ölüm yine salınıyor sekerek Ah Ölüm, Ah Seeen, boğazına dursun ham çökelek Sen Edirne, sen neşeli günlerimde bile... Hüznü kulağıma bağıran diyar... Uzakta tahammülfersa çay bahçeleri... Kenara yığılmış ve örtülü Yaz mevsimini bekleyen masalar Benim beklediğim gelmiyecek ve ayrıca Beni de bekleyen yok |
İstanbullu Zweig
İkinci Dünya Savaşı yıllarını yaşamış, Ne kuş var ne kedi ne köpek çevremde... Beyazıttaki çınar, Ve Üniversite kapısı da olmasa Kendimi Kamerde bileceğim. Mecidiyeköy dutlukları çoktan Ezelî Arşivde yer aldılar Ve Beyazıttaki Çınar -Hatıra-i celâdet topunu görmüş olarak- 'Burada bir de havuz vardı' diyor Ben ise Zweig'ın Viyana'yı, Petropolis'ten özlediği gibi Eski İstanbul'a Petropolis kadar uzak Yeni İstanbul'da, Eski İstanbul'u özlüyorum. |
Grili Çocuk 6 (Dönüşü)
Gümüş tebessümün, güneş başınla Plaket ve altın kupasın sanki..... Kalbimdeki keder sultanının, Cülusunu tebrike gönderilmiş. O müstebid sultan görünce seni Tahtına daha bağlanıyor inan ki! Hep bu ânı beklemiştim, Fakat gider misin Çocuk? |
Postnişin
Füsun ki, gözlerinin postnişini o idi, Kederdir yüregimin degişmez postnişini Kırmızı mavi deniz karardıgında akşam Yüregim zaten soğuk, çek yalnızlık! Elini Birazdan görünecek o çatık kaşlı adam, Ve serbest bırakacak anıların selini.... Karda soğuk kokardı paltosu Peder Bey'in Soğuğun da kokusu mu olurmuş? Demeyin Babalar paltolardır, siyah, gri, lacivert Her pederin pederi kendi yüreğine dert, Her anne yüreginde kendi annesi anı, Bilinç okyanusunun köpek balıklarıysa, Parçalar anılara biraz derin dalanı Suç bende biliyorum, hep orda kalmalıydım Sandık odasında hiç geçmezdi belki zaman, Yaşardı Fevzi Paşa, yaşardı komşu Hanım, Denizde mayınlara aldırmazdı Chamberlain Füsun ki, gözlerinin postnişini o idi, Kederdir yüregimin degişmez postnişini Ey Keder! Yüreğimin degişmeyen konuğu, Seni bazan unuttum, yalancı bir coşkuyla Fakat neşemin birden kesilince solugu, Beni süzüp durursun, alaycı bir kuşkuyla Kalbimde sana yer yok! Çek yalnızlık, elini Kederdir yüreğimin değişmez postnişini |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 09:39 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.