![]() |
Nefsinin Kölesi Olan Dostunun Çilesi Olur
Nefsinin kölesi olan Dostunun çilesi olur Olacağı bile bile İşinin hilesi olur Geçince gençlik zamanın Kalmaz umanın sumanın Bir yüreği yıkmış isen Yapmaz servetin samanın Yürek deniz insan balık Aşkla büyür çağa çoluk Sevdan gider senin ile Ondan gayrısı dünyalık |
Neler Sığmaz ki Yüreğine
Öyle eli duşuna Öyle bulanıkta, siste. Kasılıp Titreyip durma öyle yarıcanlı yarı hasta Öyle kıvranıp durma, Ne yapacağını bilmez vaziyette Önce kendinden başla, okumaya. Neler sığmaz ki yüreğine; Yeterki sen yürekten iste Denizi göreceksin; Günbatımını, seheri, sabahı duyacaksın, Bir bulunmaz tohum gibi Sevgiyi koy önce Yüreğinin orta yerine Hayatı seveceksin, Seveceksin hayatı Hem de ölümüne. Kuşları görüp, Gülleri çiçekleri duyacaksın. O tertemiz, Pırıl pırıl bakışını göreceksin bebeklerin. Bir değil, iki değil, Dört yetmez; Altı boyuttan bakacaksın hayata. Kuşların dilini bilip, Doğanın rengini çözecek, Denizin sesini duyacaksın. Gözlerin gülecek gün doğumunda. Önceden yazacaksın; Sonradan olacak, Sonra söylenecek olanı. Nedenini, niçinini, nasılını; Didik didik edeceksin gülleri yolanı. Korkular elenecek eleğinde Kibirini yele, Kinini sele, Yüreğini ele, Korkularına geceye verip; Eriteceksin ezberletilmiş olanı. Sorular sor Sorulmamış sorular sorup Yüreğinin derinliklerine Devrimler yapacaksın belleğinde. Sesinle, şefkatinle, tutkunla Köle olacaksın; Yüreğine dokunacaksın; Seveceksin delicesine; Nefrete kine ve kana Boyun eğmesin diye hayat. Esiri olmasın, Hükmetmesin, Gölgesi düşmesin diye korkuların; Ne sevdana, Ne de dünyana. Karlara, kışlara, Ayazlara direnip de Kerem’le Aslı’nın, Hızır’la İlyas’ın, Baharla yazın sevdası buluşsun Gönlünün gül bahçesinde. Göze gelmesin, Nazar değmesin diye; Nöbet tutacaksın bilge ve Güzel olanın kapısında. Çocuklar güvercin uçursun; Güzel günlere, maviliklere. Neler sığmaz ki yüreğe. Koskoca birdenizdir, deryadır; Ummandır, dünyadır yürek dediğin. Verdikçe büyür; Büyür sevdikçe. Yeter ki Kanatmasın kin, İntikam dikeni. Kibirin çekmesin seni dilbere yeter ki. Düşüp de korkunun gölgesi, Sevgiye hükmetmesin yeter ki. Sesinle, sevdanla dokun; Yetmiş iki dilden sev, Yaratılmış olanı sev delicesine. Sevdan acı çekmesin Can çekişmesin can evinde. Dans etmek için Bin gelin Bin güvey doluşsun Yüreğinin gül bahçesine. Kötülükler karartırsa Yüreğinin maviliklerini eğer, Düşün ki ardında güneş ay ve Masmavi bir gökyüzü var. Düşünki bulutların ardında Bin yıldız göz kırpar Aradığını bulmak, Bulduğunu anlamak için; Yaşamak için yazgını, Hadi git, Yürü git Durma git Sislerin içinden. Kurtulmak için zincirinden. Bulmak için o ülkeyi, Yelken açmak varken Bilinmedik limanlara; Yerinde çürümek niye? |
Neleri Yuttuğumuzun Destanıdır
Masallarla kendimizi avutmuşuz Ninnilerle yavrumuzu uyutmuşuz Alavere dalavere kürt memet nöbete Kim söylemiş biz neleri yutmuşuz El beşiğin(i) sallar uyusun diye Sen uyurken kendi büyüsün diye Su uyur da düşman uyumaz derler Bilir seni kimin soyusun diye Amerika Avrupa hepsi çıkar peşinde Puştların gözleri kardeşinin döşünde Hani itler gibi düşmüşüz birbirimize Sen dövüne dur onlar kendi işinde Her yüze güleni dostumuz sandık Yalana inandık yıllarca kandık Bozkurt musun Mankurt musun bir düşün İtilmekten kakılmaktan usandık Sağcımız kimlere hizmet ediyor Solcumuz kimlere minnet ediyor Dört kitapta kula kulluk yasaktır Dindarımız kimden himmet bekliyor Kendi gözümüze yalancı olduk Kendi dölümüze umacı olduk Bağlama kahrından kırar telini Kendi özümüze yabancı olduk Yozluğu bırak da bize dönelim Çaçayı bırakıp semah dönelim Aklını başına alda bir düşün Dost kim düşman kimdir iyi seçelim Nerden geldik biz nereye gideriz Üç kıta nehir derya yedi deniz Bektaşiler Bedrettinler Mahir Deniz Yetişin be dostlar neredesiniz Zalimin korkusuydu Şeyh Bedreddin Fatihin yanındaydı Ak Şemseddin Kurtuluş Savasını düşün hele Sen ki demirden dağları erittin Eloğlu akılda bilimde usta Benim dölüm yatıp uyur hep susta Bilmez ki nelere yeter kudretin Bilmez kökü Pir Sultan’da Yunus’ta Birlik olup bu oyunu bozmalı Yoksulluğun mezarını kazmalı Onurumuz ihaleye verilmez Geleceği elimizle yazmalı |
Neleri Yuttuğumuzun Destanıdır * * *
Masallarla kendimizi avutmuşuz Ninnilerle yavrumuzu uyutmuşuz Alavere dalavere kürt memet nöbete Kim söylemiş biz neleri yutmuşuz El beşiğin(i) sallar uyusun diye Sen uyurken kendi büyüsün diye Su uyur da düşman uyumaz derler Bilir seni kimin soyusun diye Amerika Avrupa hepsi çıkar peşinde Puştların gözleri kardeşinin döşünde Hani itler gibi düşmüşüz birbirimize Sen dövüne dur onlar kendi işinde Her yüze güleni dostumuz sandık Yalana inandık yıllarca kandık Bozkurt musun Mankurt musun bir düşün İtilmekten kakılmaktan usandık Sağcımız kimlere hizmet ediyor Solcumuz kimlere minnet ediyor Dört kitapta kula kulluk yasaktır Dindarımız kimden himmet bekliyor Kendi gözümüze yalancı olduk Kendi dölümüze umacı olduk Bağlama kahrından kırar telini Kendi özümüze yabancı olduk Yozluğu bırak da bize dönelim Çaçayı bırakıp semah dönelim Aklını başına alda bir düşün Dost kim düşman kimdir iyi seçelim Nerden geldik biz nereye gideriz Üç kıta nehir derya yedi deniz Bektaşiler Bedrettinler Mahir Deniz Yetişin be dostlar neredesiniz Zalimin korkusuydu Şeyh Bedreddin Fatihin yanındaydı Ak Şemseddin Kurtuluş Savasını düşün hele Sen ki demirden dağları erittin Eloğlu akılda bilimde usta Benim dölüm yatıp uyur hep susta Bilmez ki nelere yeter kudretin Bilmez kökü Pir Sultan’da Yunus’ta Birlik olup bu oyunu bozmalı Yoksulluğun mezarını kazmalı Onurumuz ihaleye verilmez Geleceği elimizle yazmalı |
Nerdesin
Başımda döner bulutlar Durma gel canım nerdesin Çiçeklenirken umutlar Durma gel hani nerdesin Sevdanla taşıp dolmuşum Sevdana teslim olmuşum Sende teselli bulmuşum Bekletme beni nerdesin Sevdamız dağları aştı Yedi kat arşa ulaştı Ay ışığına dolaştı Sevmişiz seni nerdesin Sen güz gülüm kardelenim Sen benim derdim bölenim Her dem yüzüme gülenim Dünyamın şeni nerdesin |
Neye Nefes Veren Sevda
Neye nefes veren sevda Sazıma ses veren sevda Yarama es veren sevda Yüreği kor eden sevda Kışı bahar eden sevda Koruğu nar eden sevda Yürekte yer eden sevda Çirkini yar eden sevda İnsana sevgi yakışır Seversen ******* ışır Güller sevgiyle gülüşür Zehri şeker eden sevda Sevgi ağacın dalıdır İnsan çiçek o balıdır Sevgi barışın dilidir Dili şeker eden sevda Sevgi ışıl ışıl gülen Gökkuşağı olup gelen Yürekte açan kardelen Seveni kör eden sevda Sevgiyle sohbet açalım Kuş olup gökte uçalım Zehir olsa da içelim İnsanı var eden sevda |
Neyleyim Neyleyi Kulu Neyleyim
Eğmiş de boynunu her gelen vurur Neyleyim neyleyim kulu neyleyim Gül hoyrat ellerde dalında kurur Elin kokladığı gülü neyleyim Köyünü sel almış sızlanıp durur Ayağa kalkmaya nazlanıp durur Sevdasın yitirmiş tozlanıp durur Ateşi kalmamış külü neyleyim) Elin ninnisiyle uyuyup kalmış Şeytan teslim almış ruhunu çalmış Yüreğine olmaz korkular salmış Çiçek açmayan bir çalı neyleyim Eller yol gösterir onlarsa yürür Görmezsen güzeli el âlem görür Bakmazsan bağına yaban ot bürür Nesebi tükenmiş dölü neyleyim |
Neyzence KİM DEMİŞ GÜNAH NAMUSSUZA SÖVME Yedi Cennet Kapısı Açar Hem de
NEYZENCE Garibin mazlumun ahını alıp da Sürdükleri demini devranını Fakir fukarayı çalıp çırpıp da Himmetini izzetti ikramını Vatanını ihalede satanın Karanlıkta iz sürüp göz atanın Sevdasını korkusuna satanın Kanını tabanını her yanını Bildiğin(i) saklayıp söylemeyenin Varsıl gibi üren yoksul köpeğin Haram ile dem-i devran sürenin Köyünü töresini fermanını Şakşakçının yalakanın yavşağın Eğilip bükülüp duran gevşeğin Gelip geçenin bindiği eşeğin Palanın(ı) paldımını kolanını Duyduğunu anlamayan salağın Her kılığa giren o pis şalağın Ana bir bacı iki diyen malağın İlacını hapını dermanını Gerçeği bilip de söylemeyenin Gevezenin söyleyip bilmeyenin Doğruyu görüp yola gelmeyenin Yolunu yolağını kervanını Mazlum hakkı rüşvet haram yiyenin Eşek olup aslan postu giyenin Böyle yavşaklara adam diyenin Hepisini topunu tamamını Namazsız abdestsiz vaaz verenin Vatan millet deyip de gaz verenin Soyduğundan vergisini az verenin Dolabın(ı) değirmenini hanını Halkının kanını emen sülüğün Buna hiç ses çıkarmayan siliğin Yoksulun ırzına geçen gölüğün Damarında dolaşan pis kanını Onurunu çıkar için satanın Çıkar için ayı ile yatanın Haram kazanç ile caka satanın Yanında ki dolaşan o çanını Allah’ı bırakıp pula tapanın Çıkar için hak yolundan sapanın Fırsatçının selden kütük kapanın Ben izzeti ikbalini kanını Kırk sefer aynı çukura düşenin Kahpelikle alınan iaşenin Sahibinin sesi entel fahişenin İzzetinefsini sanı şanını |
O Yar Geldi
O yar geldi Göze değdi Görünen Güzel oldu Söze değdi Ağlayan Gülüverdi Kışa değdi Kar eridi Yaza geldi O yar güldü Tepeden Tırnağa Sevgi idi Söze değdi Ağlayan Gülüverdi Kışa değdi Kar eridi Yaza geldi O yar güldü Tepeden Tırnağa Sevgi idi |
Of, Of Aslan Yiğit
Of of of aslan yiğit Yastığa da yaslan yiğit Ekmeğine el koymuşlar Yatağında köslen yiğit İskarpini rugan deri Sosyeteden kalmaz geri Şu gelen yiğide bakın Beğenmez geldiği yeri Aslan oğlu aslan yiğit Aşı kuru yavan yiğit Aklı belinden aşağı Hayvan desen kızan yiğit İşi gücü hurda hile Neler için çeker çile Rüşvettir dini kitabı Karısının donu bile Yiğidim kuzu yiğidim Adamın yozu yiğidim Kokuşmuş da kokulanmış Yerinde pozu yiğidim Öylesine tatlı dilli Gidişi de ne afili Dinci, devrimci, ülkücü Dolaşır yüzü maskeli Yiğidim aslan yiğidim Yalana yaslan yiğidim Elin eli neresinde Bizlere hırslan yiğidim Dışarıda bitlenen yiğit Evde yiğitlenen yiğit Karısı bilmez ne eder Haramla ziftlenen yiğit Düşünmeye erin yiğit Bıyığın bük gerin yiğit Bu günün var yarının yok Ala dağdan serin yiğit Yalanlarda dolananım Toto loto oyalananım Anası bir bacı iki Gayrisine yalananım Genel evde bekler sıra Bak yiğidim düşmüş dara Her yalaktan su içerken Karısına gelmez sıra Bakmaz dünyanın sesine Zulüm olur mu nefsine Öyle aydın öyle aydın Kitabı okur tersine Sarışını kara yağızı Ormanın kıllı domuzu Haram ile yiğitlenme Korkudan olursun kuzu Bilmez hakkı diyaneti Yalan dolan tek ziyneti Hem hısızdır hem de arsız Bir kıyamet alâmeti Of of of aslan yiğit Yastığa da yaslan yiğit Emeğine el koymuşlar Yatağında köslen yiğit |
Okur isen İşte İnsan Önünde
Okur isen işte insan önünde İnsan için derviş olsan ne çıkar Bazen hayvan bazen tanrı donunda Görmek için keşiş olsan ne çıkar Bu gün nedir ne ararsın dününde Cennet’in yedi kapısı önünde Yar değilsen insanın dar gününde Yoldaş olsan kardeş olsan ne çıkar Şefaat insanda bilmez misin sen Sefahat insanda bulmaz mısın sen Bir gül verilince gülmez misin sen Rüzgâr olsan ateş olsan ne çıkar Yusuf yarını görürmüş rüyada Firavunlar kabri ile hülyada Bir iğne ol batıp çıkan oyada Yakıyorsan güneş olsan ne çıkar |
Olmaz ki
Bela bahçıvandır budar dalını Giden gitti gayrı geri gelmez ki Yarın meçhul deyip kesme yolunu Yarın yazgın nolur kimse bilmez ki Bilsen neye yeter yüreğin gücü Başarının inanmaktır ilacı Hayat güzel ama bazen de acı Bir soruda insan saçın yolmaz ki Bir çitin üstüne konan kuş gibi Yanaklarından süzülen yaş gibi Uyanınca unuttuğun düş gibi Acı gider insan onla ölmez ki Bazen çöker üstüne koca bir taş Bazen mutluluktan akar gözden yaşı Zaman geçip gider hep yavaş yavaş Durduk yerde seni yazgın bulmaz ki Her insanın hatası var dününde Geçen geçti ama yarın önünde Dost dediğin acı tatlı gününde Sen ağlarken yar dediğin gülmez ki |
On İki Ay Sarhoşum Ben
Balı acıya katmışım Ekşi tatlı mayhoşum ben Yürekte tüfek çatmışım On iki ay sarhoşum ben Altın iken pul olmuşum Sultan iken kul olmuşum Cahillere çul olmuşum Kimine göre boşum ben Kimi söyler falan filan Hepsi de kuyruklu yalan Dile dolanmış kör yılan Yuvasında bir kuşum ben |
On dördünde Ayı Sevdim On İki Ay Vayı Sevdim
Bire dostlar bu ne sevda Sanki bir belayı sevdim Başıma yıkıldı dünya Gece gündüz vayı sevdim Dalından kopmuşa döndüm Yolundan sapmışa döndüm Sanki cin çarpmışa döndüm Ben bir coşkun çayı sevdim Konuşur pınar akışı Yıldızlı ceylan bakışı Gelişi keklik sekişi On dördünde ayı sevdim Yürek yangın pare pare Kimselerde yok bir çare Alıp beni vurdu yere Ben bir deli tayı sevdim Çayırda açmış da lale İncinir dokunsan bele Yokluğu başıma bela Mecnunum Leyla’yı sevdim |
Onlar ki
Onlar ki yoksula cömert Puşta puşt Sevdası sevda Yiğide mert Onlar ki Kavgada cesur Sevdası asil Özüyle sözüyle denk Her lokması namuslu Her hücresi özgür Sabah kızıllığı vurmuş düşlerine Gülüşlerine ay ışığı Tepeden tırnağa inanç Saçının teline varana insan Onlar ki Denizden umut avladılar Yüreklerini Bilginin ateşiyle dağladılar Özgürlük sağdılar göklerden Hiçbir zaman şey demediler Sözleri apaçık Her zaman taze her zaman yeni Değişime Eytişime apaçık Üç boyut yetmez dediler Dünyayı tanımaya Dört boyut yetmez Kendini ve Var olanı aşmaya Olana olmayana Düne bu güne yarına Gelecek olana Yaşanana yaşanmayana Yetmiş yönden bakıp Öyle değer biçtiler Bakışlarına Yüreklerine Sevdadan Sevgiden İnsandan Aşktan ve Sanattan olanı ekleyip Bilinen her boyutu aşmaya Canlarını öyle taşımaya ant içtiler Onlar ki Havada şahan Karada aslan Güzellikte ceylan Yani onlar delikanlı Yiğit civan Sürüde şivan Dosta dost İnsana insan Bilinen en güzel şeydiler var olan Düşmana düşmandılar Onlar ki Kekliğin kınasına Rüzgârın sesine Dağların sisine Denizin mavisine Baharın nefesine Adamım adam gibisine vuruldular Öfkelerini sellerden Güzelliklerini güllerden Uysallıklarını ninnilerden Sevdalarını yellerden alıp Ovaya inmiş nehirler gibi duruldular Erenler evliyalar Kırklar yediler Aksakallı dedelerin Önlerinde eğilip El aldılar İnsan önünde Secdeye durdular Onlar ki Ulu ağaçlar Yüce dağlar kadar bilgeydiler Seldeki kütük Çöldeki kuyu gibiydiler Onlar uğursuzluğun Onlar umutsuzluğun Can simidiydiler Velhasıl onlar Tepden tırnağa sevgiydiler Onlar tarlada ırgat Fabrikada işçi Irak’ta Filistin’de Yani ezilen Yani eziyet edilen Her yerde direnişçiydiler Onlar ki Bu günün çilesiyle Dünün ağıdıyla Mahpusta işkencede Namluların arpacığında Düşenlerin acısında Yedikleri her tekmenin acısında Yarının türküsünü yazdılar dağlarda Onlar ki Sevdalarını yazdılar Taşlara duvarlara Prangaların halkalarına Kanadına kuşların Azrail’in atlarına Onlar ki Tükürdüler yüzüne Deyyusluğun Namussuzluğun Ve kahpeliğin Kitabına kalıbına Tükürdüler Suratının ortasına cellâtlarının Onlar Yoksulu yoldaş Mazlumu kardeş bildiler Bir ekmeği bin kişiyle Bölüp de yediler Gelsin diye yar mevsimi Nar mevsimin paylaş dediler Onlar ki Yarınların yazgısını Yürekleriyle gördüler Bu kötü alın yazısını Dantel dantel Petek petek ördüler Onlar ki Ere dişiye Eşikten beşiğe Şiir edip türkü edip Yedi iklim dört köşeye Usul usul anlatıp buyurdular İlle ki sevgi İllaki barış diye duyurdular |
Ödüller Verin Katillerinize,Entel Fahişelerinize, İşbirlikçilerinize
Bir yıl değil Beş yıl değil Diyorlar ki:''Diz çök eğil! ! ''' Bir yanlışlık var bu işte. Bu gidişte bir terslik var Bu gidiş gidiş değil Bir yanlışlık var bu işte. Hiç mutlu etmedi insanı, Mucitleriniz, icatlarınız; Hiç mutlu etmedi bizi, Putlarınız, ilahlarınız. Ne dersiniz? Sizce neden dersiniz? Bir yanlışlık var bu işte: Geçinirken, dokuz aptal bir kaşıkla; Herkes daha mutluydu hani. Baş koyarken dokuz nüfus bir yastığa Şimdi herkesin kaşığı ayrı Yatağı da yorganı da var. Ama ne oldu sanki? Ne verdik insanlığa! Bir terslik var bu işte, Bu gidişte bir yanlışlık var. Ailenin ve atomun Çekirdeği parçalanmamışken; Alırken canları sıtma ve karahumma, Yani penisilin bulunmamışken henüz; Güneş, ay ışığı,çıra ve İdare lambasıyken ışığımız, Her şey apaçık ortadayken, Dışa vuracak bir şey biriktirmemişken, Bu kadar dolu ve şiş değilken karnımız; Eldeki nasırla, Akıtılan terle doğru orantılıyken zenginliğimiz; Nehir kendi yolunda akarken, Ayıplanmazken ağlamamız, gülmemiz; Ağladığımızda dağı taşı yırtarken böğürmemiz; Bir vadi dolusuyken kahkahamız; İnsanı sokacak kalıplar dökülmemişken henüz; Okula giden çocuklara, Aman yavrum, diye başlamazken Uğurlamamız, güle gülemiz; Sevdamızı türkülere, Sevgilimizi güllere, Çiçeklere serperken; Ferhat’ı dağlara, Mecnun’u çöllere düşürüp; Keremi yakıp kül eden aşk: Bu kadar kolay, Bu kadar ortada, Yani bu kadar ucuz Ve bir gecelik değilken henüz; Daha bir tatlıydı sevda, Daha kıymetliydi sanki. Daha bir saygılıydı sevgili. Gülen yüzümüz, Gülüşümüzken armağanımız; Veren elimiz, Seven yüreğimizken sermayemiz Daha bir mutluyduk hepimiz. Dikensiz gül bahçemiz var ama Güllerimiz kokusuz. Bu işte bir terslik Bir yanlışlık var bu gidişte. Otoyollar asfaltlar yapılmamışken; Cilt cilt kitaplar yazılmamışken daha; Yani plastik icat edilmeden; Süt şişeye, su poşete girmeden önce yani; Gökyüzü mavi, Masmaviyken denizimiz; Kıyıya vuracak kadar çok değilken pisliğimiz; Yani diyesim o ki: Mayınlanmamış, Tel örgülerle bölünmemişken; Ülkemizin ve yüreğimizin sınırları. Marks, Daskapital’i yazmaya mecbur kalmadan; Keynes zehirini akıtmadan önce; Yani, paylaşım Yani yurtseverlik kitapların Bilinmeyen sözcükler bölümünde, Okul kitaplarının en arka sayfasında Yer almazken imece; Daha bir günaydınlıydı günümüz, Daha kardeşçe, Daha duru, Daha berraktı düşünce. Bir yıl değil Beş yıl değil Diyorlar ki:''Diz çök eğil! ! ''' Bir yanlışlık var bu işte. Bu gidişte bir terslik var Bu gidiş gidiş değil Bir terslik var bu gidişte. Hiç insanı mutlu etmiyor Makineleriniz, verileriniz. Hiç mutlu etmiyor, Petrol varilleriniz. Ne dersiniz? Sizce neden dersiniz? İnsanı yaşatmıyor Saniyede attığı mermi sayısı, Her gün artan silahlarınız. Hiç mutlu etmedi insanı; Mucitleriniz, icatlarınız; Hiç mutlu etmedi bizi, Putlarınız, ilahlarınız. Bu işte bir yanlışlık, Bir terslik var bu gidişte. Nasıl, niçin; Sizce neden dersiniz? Şu gazetelerde geçen Kundaktaki Filistinli bebeğin, Alnındaki kızıl lekeyi; Karanfil mi sanırsınız! ? Hani mesela, Timsah gözyaşlarıyla izlediğiniz! Akbabanın başında ölümünü beklediği; Hani şu fotoğrafçısını kahreden; Hani şu Akıbetini merak ettiğiniz; Yarı canlı, Afrikalı çocuğa Ne oldu dersiniz? Başka kanları, Başka canları da katın sermayenize. Vietnam, Irak, Kore, Bilmem ki daha kimleri aldınız listenize. İki yüz bin Kızıl deriliyi, Hem de öz yurdunda Öldürmekle başladınız, seri katilliğinize. 1902 yılına kadar On yılda Yok edip bir milyon Filipinliyi, Yani nüfusun altıda birini Katlederek devam ettiniz serinize. Şöyle buyurdu: Senatör Bevaridge, ’’Bizi soykırımla suçluyorsunuz: Onlar Avrupalı değil, Amerikalı değil bizim öldürdüklerimiz, Onlar oryantal.’’ Her neyse! Japonya’da iki yüz elli bin. Attığınız bomba, 36bin ton TNT Yani, üç bin altı yüz kamyon Dinamite eş değerde, Ve hala etkisi devam ediyor Dökülen yaprakta Açan çiçekte Denizde, toprakta Havada, suda ve Yeni doğan her bebekte. Daha dün Panama: beş bin Vietnam’da iki buçuk milyon kayıtlı ölünüz; Irak’ta bir milyon küsur; Rakam net değil, bitmedi henüz; Devam ediyor zulmünüz. Ya işbirlikçilerinizin eliyle katlettikleriniz! ? Katillerini hep siz eğittiniz, Hepsinde sizin kanlı elleriniz. Brezilya’da sayılamıyor, Binlerce köylü; Bolivya’da çoğu madenci otuz bin, Şili’de otuz beş bin ölü, Binlerce kayıp. Arjantin: Kaç olduğu belli değil, Nehirler, göller, yerin altı, yerin üstü ölü dolu. Kolombiya’da üç yüz yirmi bin; Guatemala iki yüz küsur bin, yirmi bin kayıp. Küba: Altmış bin Endenozya: bir milyon Yetmez mi bunca ayıp? El Salvador’da yetmiş bin Kamboçya ve Laos’ta bir milyon ölüm Ve daha milyonlarca sayamadıklarımız. Artsın diye talanınız; Şişsin diye göbekleriniz; Devam ediyor halkını boğmaya, Köpekleriniz, işbirlikçileriniz; Devam ediyor kıyıma kasaplarınız, Cellâtlarınız, tetikçileriniz. Utanın insanlığınızdan; Utanabilirseniz, Eğer utanmayı bilirseniz Korumak için kendinizi kininden, öfkesinden; Fili Afrikalıya öldürttünüz, Deveyi Araba dövdürttünüz. Şeytana pabucunu ters giydirir, Oyununuz, entrikanız, ikiyüzlülüğünüz. Siz ki Halkın dinini, inancını; Haçını, kilisesini, mabedini, Kuran’ını, İncil’ini; Siz ki İnsanın rengini, bedenini; Erkeğin kişiliğini, Kadının dişiliğini Kendi pis çıkarlarınız için kullandınız. Siz ki, Çürüyen bedeninizi, Çaldığınız organlarla değiştirdiniz. Bebeğinizi, köpeğinizi, Öldürdüğünüz bebeklerle beslediniz. Kıtlık, Ölüm, Zülüm, Ve kan. Ve de sayamayacağın, Kaydını tutamayacağın kadar Sakat insan. Kimse bilmez kopan bacağının, Çalınan organlarını akıbetini. İşte bu, sizin eseriniz. Caniyi titretir, merhamete getirir, İşkenceleriniz, zulmünüz. Katlliğinizle Caniliğinizle Maharetinizle Musibetinizle Övünebilirsiniz. Zulmünüzle; Kan kusan kalemlerinizle; Kanla yazılmış, Şerefli tarihinizle; Övünebilirsiniz. Şiltler takın Madalyalar takın generallerinize! Savaş muhbirlerinize Ödüller verin entel fahişelerinize! Ama şu gözlerdeki ışıltıyı, Şu yanaktaki gülüşü Söndüremeyeceksiniz. Öldüremeyeceksiniz Yürekteki çocuğu. Bu uzun yürüyüşü Durduramayacaksınız. Unutmayın, Barıştır daim Her zaman sevgidir, Son sözü söyleyen; Döndüremeyeceksiniz. O çocuğun akıbetini biliyorum, Ama demeyeceğim, Affedersiniz! Çünkü Bu halinizle siz, İnsan değilsiniz. Ama Şunu bilmelisiniz Annesinin ölümüne sebep olan Silah Avrupa, Kurşunu amerikan patentli. Fotoğrafın kâğıdı da USA antetli. Japonya’dan, Şili’ye; Kan kırmızı karanfilden, Beş sütunlu on tonluk file; Alacağı var sizden, biliyor musunuz? Alacağı var sizden, En basit organizmadan, en gelişmiş yapıya; Evrimin gelecek halkasına varana ki Genlerini bozdunuz; Yerin, göğün; Havanın, suyun, toprağın; Bozulan her hücrenin, Sararan her yaprağın, Demografik yapının Alacağı var sizden, Alacağı var sizden doğan ve doğacak olan her çocuğun borçlusunuz. Ve siz, Halkın, hakkın, ve insanlığın, Doğanın ve tabiatın önünde suçlusunuz Mahmut NAZİK 25.03.2008 MERSİN |
Ölümü Öldürür Sevdanın Dili
Sevmeden açar mı yaşamın gülü Keser nefesini nefretin külü Azrail’e çalım atar her sevda Ölümü öldürür sevdanın dili Sevmişsem ben sevdim girme arama Sevdada yok oldum beni arama Gölgelere teslim olmuş yüreğin Vurgun yemiş sevdan sarma yarama |
Ölüsü Dirisi Hep Sırtımızda
Bıyığını görüp adam sanmıştık Dokunsan kırılır madam sanmıştık Giyim kuşam kelle kulak kanmıştık Gayri başka yüzün kaldı mı adam Gün gelir din tellallığı yaparsın Gün gelir Mekke’yi bile satarsın Çıkar için yılan ile yatarsın Kasaların dolmadı mı be adam Bin bir surat bunlar yüzden çok ne var Çıkardıkça matruşka gibi çıkar Senin gibileri kimlerden doğar Anan saçını yolmadı mı adam Adam denmez bu Allahın hırtına Nerde çıkar ağam olur fırtına Eşek olma semer vurur sırtına Bu iş böyle olmadı mı be adam Ölüsü dirisi hep sırtımızda Kendi kızı okur Avrupalarda Hani derdin bize kökü dışarda Okulunda yer kalmadı mı adam |
Ömrü Sebil Ziyan Olmuş Bak Hele
Yılanın yavrusu olmaz mı yılan Bin yalanın tohumudur bir yalan Nefsin olmuş da sevdana düşman Dostlar saçın başın yolmuş bak hele Ölümü öldürmek sevgiyle olur Güzeli güldürmek sevgiyle olur Canana gel demek sevgiyle olur Yüreğine neler dolmuş bak hele |
Ömür Dediğin
Sanki yaz yağmuru ömür dediğin Gökkuşağı gibi solup gidersin Aynı su değil ki nehir dediğin İçinde bir damla olup gidersi Bu günlerin sonu gelmez mi sandın Herkes ettiğini bulmaz mı sandın Yanağında gülün solmaz mı sandın Bahar dalı gibi açıp gidersin Yeryüzü hep malın olsa ne yazar Allı güllü dalın olsa ne yazar Yediveren gülün olsa ne yazar Ölüm hep erkendir göçer gidersin Bu dünya bir etme bulma dünyası Sanma ki yanına kalma dünyas Nedense düşene gülme dünyası Yaptığın şerbeti içip gidersin Karun kadar zengin olsan ne fayda Dağlar kadar engin olsan ne fayda Kerem gibi yangın olsan ne fayda Bir mendil sallayıp geçip gidersin Bir güzellik yapmışsan o kar kalır Bir sevdaya bağlanırsan yar kalır Kahpenin aşkından ahu zar kalır Bir bardak soğuk su içip gidersin İbadet, kapısın(ı) açmaz Cennet’in Şu dünyada kaç gün kaldı mühletin Yaptığın gönüldür senin nimetin Türkün yarım kalır uçup gidersin Bir var imiş bir yok imiş olmadan Can kuşunu gökyüzüne salmadan Azrail gelip de kapın çalmadan Bir şeyler yap rüyan kesip gidersin |
Ömür dediğin Nedir ki
Ömür bir kış güneşidir Isıtıp da geçer gider Zaman kendi eleğinde Güzel çirkin seçer gider Yıllar geçer bir düş gibi Yar yüzünde gülüş gibi Dala konan bir kuş gibi Sen bakarken uçar gider Kimin yâri kim sahibi Ne başı belli ne dibi Ladeste yenilmiş gibi Apansız geçer de gider Pınardan su içmiş gibi Güz çiçeği açmış gibi Ay buluttan geçmiş gibi Gülümser de geçer gider Bilenler neden söylemez Söyleyenler bir şey bilmez Cahiller beni eylemez Yaralarım açar gider |
Öylesine İşte
Gidiyoruz dostlar! Demeyin nereye? Öylesine işte Binmişiz bir trene Biletimiz kesilmiş Dönüşü yok Kâh acır kâh acınırız Her birimiz ayrı mevkilerde Ağaçlar koşar pencerelerden Kalır gerilerde Onlar geriye biz ileriye Bir gariplik var bu düşte Son durağa varmadan Diyemeyiz: ’’İnecek var! ’’ Hayat ne garip Arkamızda dün Aklımızda yarın Bir kaygı bir telaş Geçer gider bugün Öylesine işte Bir anlam olmalı dostlar Bir anlam olmalı gelişimizde Dostluklar çoğalmalı Sevgiye kucak açmalı Sevdalar çiçek açmalı Kuşlar kelebekler uçmalı Gülüşümüzde Bir kara diken biter Bıtırak bıtırak Yüreğimize yapışır Kara köpek gibi kapışır kötülük Bir terslik var Bir yanlışlık var bu işte Sormayız sebebini nedense Allah kitap aşkına Peygamber aşkına Bir tuhaflık yok mu bu gidişte Desem ki niçin sormayız Nasılını niçinini nedenini Hep aynı yanıtı alırız nedense |
Özünü Ziyan Ederler
Açılsan kızıl gül olsan Şakıyan bir bülbül olsan Derya olsan sebil olsan Sözünü ziyan ederler İnci olsan da saçılsan İrem bağında açılsan Can suyu olsan içilsen Yazını ziyan ederler Bahara dursan gül ile Söylesen hakkı dil ile Hakkı bağlasan teline Sazını ziyan ederler Gül olsan gelip biçerler Zer olsan yola saçarlar Mey olsan hemen içerler Mezeni ziyan ederler Hakkı sel edip çağlasan Yaşı sel edip ağlasan Aşkı teline bağlasan Sazına ziyan ederler |
Paranoya
Yılların oyduğu yüreğimde Sanma ki yüreğim bütün Tortusu kaldı yılların Yoksulluğun Acının Ve Hüznün Onlar benim Hilelerle atladığım Maskeleyip alaladığım Gülüşümün Gölgemin ardında sakladığım Görünmeyen yüzüm Her haliyle Titreyen sesimde Anamın memesinden Ayrılışımın bile İzini görürsün Havada yılan Denizde köpek balığı Karada şeytani Gülen bir sırtlan Yürekte öylesine bir hüzün Odalara hapsoluşudur gündüzün Keşke gölgem olsa Bari rahat bırakır gecende Ama nerdee Karanlıkta bir gök geçi olur Tüneyip gök bir kayanın başına Çıkıp da karşına Dişlerini gösterir Yarı insan suretinde İstismar edilişim Horlanışım Kirlenişim Ellenişim Bir cadı kazanıdır kaynar Taa yüreğinin bilinmeyen bir yerinde Kah ağlar Kah güler Kah ayıplar Sancısı Sıtması tutar Kasılan bedeninde Severken Sevgilinle sevişirken Pis bir röntgencidir Bakar delikten Bırakmaz yakanı bir türlü Bazen Böler de düşünü Kimi zaman Ağlatır gülüşünü Gizlensen odalara Gözlerini görürsün delikten Kapıdan kovsan Bir kabak sarkıtır bacadan Yoluna çıkar olmadık yerde Bir bakarsın Bağdaş kurmuş oturur köşede En iyisimi Bir tekme atıp geriye Hasedinden boğmak neşende |
Parmakta Bal imiş Ömür Bir Tadım
Menzile yaklaştık her gün bir adım Zaman kendi çarkın(ı) çevirip geçti Parmakta bal imiş ömür bir tadım Bir kez dudağıma değirip geçti Bir güzel sevmiş de vefa ummuştum Dert oldu bu sevdam şifa ummuştum Yalan imiş dünya sefa ummuştum Yaktı da külümü savurup geçti Bir sevdan yok ise boşa dönersin Bir çemberdir yolun başa dönersin Gider ahir ömrün düşe dönersin Nice servileri devirip geçti |
Sahiden Ayıp Ettik
Ne göz göze bakışabildik Ne dudak dudağa öpüşebildik Ne on dördünde ay gibi gülüşebildik Ne de zalimin yakasına yapışabildik Sevdiğinin sevgilinin önüne geçti telaşın Gecekondu sevdalarda Yıkım korkusuyla yaşadın Yani yakamıza yapıştı elkitlik Aşkta emanetçi Yaşamda kiracı Meydanda şakşakçı Harmanda yarıcıyız Denileni tuttuk Verileni yuttuk Ya bir ezberin peşinde Ya da bir sürünün içinde yittik gittik Bazen bacakçı Bazen zaman mızıkçı Boş beleş bedavacı Bremen’de mızıkacıyız Nabza göre şerbet Sakala göre tıraş Kendimiz bittik bitmesine de Yavrumuzu da maymuna benzettik Siz şeddeli eşşek nedir bilir misiniz Bir düşünün isterseiz Ne hava Ne doğa Ne deniz Ne de gelceğimiz Bilmiyoruz biz kimiz Her şeyimizi kaybettik Bir koyup üç almaktı muradımız Boşa gitti onca çaba onca emek Şimdi üçün birine bile razıyız Kolay mı Takla atmak, Tembellik etmek Kolay mı adamın şeyini Pardon el etek öpmek Siz bunları az şey mi sanırsınız Bu yavşaklığımızla Bu gevşekliğimizle biz Nicelerini Ya görmezden geldik Ya mahvettik Ya da kendimize benzettik Dediğimiz dedik Çaldığımız düdük Önümüze geleni kaptık Ardımıza geleni teptik Düşünü-yorum Bu düpedüz eŞŞeklik Sahiden ayıp ettik |
Sana Yük Olmaya Değil Yükünü Almaya Geldim
Sana yük olmaya değil Yükünü almaya geldim Eğil deli gönlüm eğil Sevip yok olmaya geldim Her güzele kul olmuşum Altındaki çul olmuşum Yediveren gül olmuşum Gönlünde solmaya geldim Kendimden kurtulmak için Neyim kimim bilmek için O yoncayı bulmak için Kapını çalmaya geldim Dağıldım dizilip geldim Düğümdüm çözülüp geldim Sevdadan süzülüp geldim Sana kul olmaya geldim |
Sefa Geldin Hoş Geldin
Ay benim küçüğüm Sıcacık öpücüğüm Yanağı gülücüğüm Sefa geldin hoş geldin Tadı şekerden tatlım Yarınım beyaz atlım Ay gurbanım gıymatlım Sefa geldin hoş geldin Evimin yakışığı Ay gözümün ışığı Yüreğin son aşığı Sefa geldin hoş geldin |
Sen Aşkmı Diyorsun Evcilleşmiş Olana
Aşk vahşidir Sen aşk mı diyorsun Evcilleşmiş olana Daha özgür bir sevda Daha güzel olacaktı güya Dalında titremek Tetikte beklemek düştü payına Hani nerde Bize söylenen değil Vaad edilen değil bu dünya Vedalaş sana dikte edilene Sözcükler yetmez aşka Vedalaş acıya hüzne Yer aç kendi hikayene Aşk vahşidir güzelim Hangi sevgi öğretti Sevgiyi sana Sen sevgi mi dedin Yinelenen yalana Sen Aşk mı diyorsun Evcilleşmiş olana M AHMUT NAZİK |
Sen Gelince
Lal olur dilim Kırılır belim Titriyor elim Sen gelince Gülün gülüşüm Canım göbüşüm Küsün ölüşüm Hallerim nice Gözün gülücük Yüzün öpücük Fikrin incecik Bu bir bilmece Gökte yıldızım Yerde nevruzum Yürekte sızım Şiirde hece Tanrısal ece Sensizlik gece Aydınlanır her yer Sen gelince |
Sen Kiraz topla Koparılan Ben olayım
Sen gül kokla Ben dikeniyle kalayım Sen kiraz topla Koparılan ben olayım Sen şarap iç Ben kadehine dolayım Sen türkü söyle Ben gözyaşımı yalayım Sen gönül eyle Ben hayaline dalayım Yeter ki Neşen olsun Ne çıkar Gadanı belanı alayım |
Sen Sana Değil Diğerine Yan
Sen Seni değil Diğerini sev Çolağın eli ol Sen ahrazın dili ol Ağlayanın mendili Duymazın kulağı ol Sen karanlığın kandili Görmüyorsa gözü ol Cahil ise sen yazı ol Dertli ise sazı ol Sen sevginin özü ol Sen sana değil Diğerine yan Diğerine öğret Seni de bir seven Senin için de Bir yanan bulunur elbet |
Sende Soru Sende Cevap Ayrı Ayrı Yol Yaratmış
Şu feleğin işine bak Nasıl da bir kul yaratmış Dünyanın gidişine bak Keçi gitmez yol yaratmış Kimine ver Allah ver de Kimi döner aynı yerde Nefse burada sabır derde Cennet’inde bol yaratmış Kimi erkek kimi dişi Kimi yiğit bir er kişi Ne sorarsın söylenmişi Nice meçhul yaratmış Kiminin yüzü maskeli Sanırsın dünya güzeli Kimi açık kimi gizli Tevir tevir hal yaratmış Kimi kula gül dememiş Kimisine bul dememiş Ne hikmettir ol dememiş Rahmetini bol yaratmış Akıl fikir nice dolap İşte günah işte sevap Sende soru sende cevap Ayrı ayrı yol yaratmış |
Senden Gelen Her Şey Başım Gözüm Üstüne
SENDEN GELEN HER ŞEY BAŞIM GÖZÜM ÜSTÜNE Nideyim sarayı nideyim pulu Neme gerek benim dünyanın malı Olsam da gurbetin yurtsuz bir kulu Senin sevdan yeter başım üstüne Bağımda güller açmasın ne çıkar Dağımda kuşlar uçmasın ne çıkar Yolumdan kervan geçmesin ne çıkar Yüreğimde sen ol başım üstüne Yunus olup diyar diyar dolansam Derya olup bulanıp da durulsam Sen bir avcı ben bir ceren vurulsam Senden gelen kurşun başım üstüne Ovalar yaylalar yellerin olsun Şakıyan bülbüller güllerin olsun Deryada gemiler ellerin olsun Sevdan yeter bana başım üstüne Düşmüşsem ben düştüm çöle kime ne Ben Mecnun olmuşum Leyla kime ne Ben divan ben bir deli kime ne Yardan gelen her şey başım üstüne |
Seni Sevdim Diye Canan
SENİ SEVDİM DİYE CANAN Kara kıştım nisan oldum Seni sevdim diye canan Tövbe ettim insan oldum Seni sevdim diye canan Elmalar allanıverdi Söğütler dallanıverdi Güzeller gülleniverdi Seni sevdim diye canan Kanım kaynadı tutuştu Yüreğimde bir kuş uçtu Kuruyan pınarlar coştu Seni sevdim diye canan Güneş pırıl pırıl doğdu Ağaçlar çiçeğe durdu Selviler selama durdu Seni sevdim diye canan Yazı yaban sevgi seli Çözüldü kuşların dili Açıverdi yaban gülü Seni sevdim diye canan Şahandım kekliğe döndüm Aslandım eliğe döndüm Çalıydım çiçeğe döndüm Seni sevdim diye canan Ay gülümser güneş güler Muzip yıldızlar göz kırpar Poyraz yumşar yele döner Seni sevdim diye canan |
senin Gül Açacak Yazın Kalmamış
Gülünü dalını yolup atmışsın Senin gül açacak yazın kalmamış Umudun yitirip özün satmışsı Senin yücelerde gözün kalmamış Sevdanı soldurup yele vermişsin Düşünü terk edip sele vermişsin Satıp hayallerin(i) ele vermişsin Senin söylenecek sözün kalmamış Bakışın eritirdi buzu karı Hani sevdan vardı bekler baharı İnsan yolda kor mu yoldaşı yarı Senin çalınacak sazın kalmamış Zengin avazıyla ürüp durursun Gündüz dost dersin de gece vurursun Bu gidişi gidiş sanma çürürsün Yüz aynı yüz ama özün kalmamış |
Sevda Söylesin Sözünü
Karartmayın gökyüzünü Kanatmayın yar gözünü Sevda söylesin sözünü Ahını alman dünyanın Dost Nedir bu kinin nefretin Yüreğindeki külfetin Budur senin sefaletin Ahını alman sevdanın Dost İnsan insana kıyar mı Gören gözleri oyar mı Aşka sevgiye doyar mı Sevin sevişin ölüm var Dost |
Sevdamı Bulmaya Geldim
Laleyim kışlardan geldim Sevdayım düşlerden geldim Selden yokuşlardan geldim Yazgımı bilmeye geldim Kördüğüm oldum çöz beni İpim kopmuş gel diz beni Bulanmışım al süz beni Sevip durulmaya geldim Kışın rahminde yaz büyür Kar altında neler uyur Açmışım kapımı buyur Sevdamı bulmaya geldim |
Sevdamız Ertelenir Bir Dahaki Bahara
Sevdamız dile düştü Rüyamız ele düştü Hoyrat vurdu goncada Kanımız güle düştü Duman çöktü şehre Yoldaşlar düştü dara Sevdamız ertelenir Bir dahaki bahara Geride kaldı aney Gördüğümüz rüyalar Taşlara çaldı bizi Hainlikler riyalar Dostlar tıkıldı dama Anneler düştü gama Yürek nasıl dayanır Müebbete idama Haber geldi şehire Ağıtlar antenlere Hiç zincir vurulur mu Akıp giden nehire |
Sevdan Yoksa Niden Malı
Sevdan yoksa niden malı Bana yeter bir çam dalı Sevdamda gül açar çalı Mecnun olup dağlan da git Dost yanında köşem olsun Yar yanında akşam olsun İyi kötü neşem olsun Bir sevdaya bağlan da git |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 11:53 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.