![]() |
Mahmut Nazik
* - Ellere Gönül Verme Gözlerim Üstünde Ankara
Nasıl yazgı nasıl kader Bendin yıkan sele döndük Gelen budar giden budar Hazan vurmuş güle döndük Emeği çar çur etmişiz Yoksulluğu yar etmişiz El âlemden ar etmişiz Evimizde ele döndük Küstü Hoca’nın gülüşü Mevlana’nın gel deyişi Şeyh Bedreddin’in ölüşü Ot bitmeyen çöle döndük Çiçeklerken yüreğimi Sevdanın yedi rengi Kinden kandan Kanayan yürekten Katledilen kentlerden Çalınan emekten Faili meçhul cinayetlerden Karanlıklardan beslenip İçimize sağılan Param parça kırılıp dağılan Geceye ve gündüze Sâri gibi yayılan Adı konulmamış korkulara Yüreğe yuva kurmuş korkuluklara Teslim olmuş sokaklar Sırtımızda taşıdık Deve hörgücünce Habis bir ur gibi Bin ton acıyı ömrümüzce Dört yanımızı kuşatmış yasaklar Ve her yasak Bir zalimin günahını Mazlumun bir ahını saklar Saray avazıyla havlayarak Karanlıkta sırtlan dişi gibi Gülümserken ihanet Güle diken olmuş Pusu atar yollarına Kin ve gıybet Gözaltında ana kucağı Baba ocağı Ayıp görülür yasaklanır Bir öpücüğün sıcağı Yarıda kalmış Kitaplar satılır sahaflarda Kimi yanık Belli ki yangınlardan kurtulmuş kimi Solmuş sararmış Kıran artığı belli ki Yarısı yırtık Müebbede mahkûm kitaplardan Her sayfasında kan Zalimin mührünü İşkencenin ve zulmün izini Mazlumun gözyaşını taşıyan Saçma sapan tutanaklardan öğrendik Faili meçhul cinayetlerin katilini İstemedik Kan değsin ellerine sevdanın İster miydik Göğsünde yanardönerken Yedi rengiyle evrenin Kırılsın kanadı güvercinin İster miydik Dağlara düşsün sevdamız Karabulutlar çöksün üstüne Bahara durmuş Güneşe uyanırken dünyamız İster miydik Adımız eşkıyaya Adımız asiye Adımız sakıncalıya çıksın İster miydik Sevdamız yüreğimizden alınsın İster miydik Düşlerimiz elimizden Yavrumuz yuvamızdan çalınsın İster miydik? Hasada durmuşken tarlamız Yansın da harmanımız Eli koynunda kalınsın İster miydik Sevda türküleri yerine Adımıza ağıtlar Yâdımıza yakımlar yakılsın İster miydik Kanayan yüreğimizden Parmak izimiz alınsın Söyle bacım Anam babam söyle Buz gibi namluyu kucağında Yavuklu yerine Hangi yiğit yeğler Söyle hele söyle Bu ne iştir böyle Kanar gülüşü dudaklarından Bulanır gök mavisi gözleri Çiğdemler öper yanaklarından Bir kuş dolanır semah semah İsyan eder de genç ölümlere Yaşanmamış sevdalara Bir çığlık olur umutlar Eyvah Eyvah düşer göklere Söyle Anam bacım söyle O yiğidin yârini kim eğler Söyle hele söyle Bu ne yazgıdır böyle Gözyaşıyla sular Çiğnenen çiçekleri bulutlar Nakışlamak varken Sevdanın yedi rengiyle Gözyaşı ıslatsın istemedik Güllere dönüşmüş yüzüyle güzel Işığa düşmüş gözüyle aydın Kundaktaki bebeği Gülüşü güle Bakışı ateşe Gönlü güneşe benzerken Ülkemin oğulları kızları Biz mi çürüttük kozasında kelebeği Dedik ki Sevgililer Basılmış fıstık içi Harşlanmış Fasulye tanesi gibi ayrılmasın Avcılar vurmasın yuvada kekliği Ana vurulup da yazıda Yetim kalmasın yavru yuvada Kalmasın sevdaları Siyah beyaz resimlerde Kazılmış ağaç gövdelerinde Çürümesin çiçekler dallarında Bahara karışsın Gençlik gülüşleri fidanların Dedik ki Takılmasın umutları Zümrüdü Anka’nın kanadına Soğumasın öpücükler Yârin yanağında Hep sıcak kalsın Kapanmasın Kapılar Köprüler yıkılmasın Hep açılı bir kucak kalsın Dedik ki Can vermesin canlar darağacında Gülücükler solmasın dudağında Yani sevgilim yani Dedik ki Ar etmesin fukaralıktan Düşman karşısında Şeytandan gayrı Tüm yaratılmışların Secde ettiği insan Ülkem ki Üşüse sonbahar Sevinse bahar olur gözünde Yeter ki bir tohum düşsün bağrına Sevda semah durur gökyüzünde Kızları Salım salım salınan çınar Oğulları bir deli rüzgâr olur Bir adım at yeter ki De ki bir ‘Merhaba! ’ Gözlerine sevdan düşer nehar olur Her biri can verir yoluna Kara sevdaya tutulur Ya can Ya da yar olur Çaresizliğin Naçarlığın Yüreklerine lök gibi çöktüğü Zulmün Fukaralığın Güz yaprakları gibi döktüğü Oğulları ve kızlarıyla Neden ve niçin kahrolur Söyle anam babam söyle Bu nasıl olur Onlar ki Duruşuyla destan yazar Gözleri ak deniz mavisi Gülüşleri Isparta’da gül tarlası Saçları çukur ovada Başağa durmuş buğday tarlası Savrulur rüzgâr olur Sevdası firari kalır yarınlara Sevdası düşmüş dağlara Adları yadigâr olur Bir güzel ülke koymuşken Hayallerinin orta yerine Zehirli oklar saplanır Düşlerinin can evine Sevdaları bergüzar olur Onlar ki Dolaşık yolların uslusu Sevdanın namuslusu Onlar ki mazlumun, Ezilmişin, yarım kalmışın Çığlığı, sesiydiler Onlar ki Aç kalmışların nefsi Esaretin kırılan kafesi Düşenlerin son nefesiydiler Onlar Barışın Kardeşliğin Yarının Yaşanılası düşüydüler Onlar ki Dünyanın gidişi Baharın gelişi Umudun gülüşüydüler Yani bir tanem Onlar kavuşum Onlar devinim Onlar eytişim Onlar değişim Onlar Devrimin ateşiydiler Her biri İsa Her biri bir Musa kadar usta Yarınlar güzel olsun diye Sevdalar özgür olsun diye Her biri bir havari olup Işık taşıyıp karanlıklara Yıldızladılar geceyi Peki Kırıp da kanadını Kim attı kapımıza bu serçeyi Kim boynunu bükük koydu Kim soldurdu yüreklerde biten menekşeyi Kim kararttı yüzümüzde Papatya gibi açan neşeyi Hangi kahpe geçirdi Bileklerimize bu kelepçeyi Oysa Kesildikçe fışkıran köklerimizle Kırıldıkça çoğalan üretkenliğimizle Ay doğmuş gibi gülüşlerimizle Ne kadar da sevdalıyız hayata Dört güvercin yuvalanmış Dört gözüne kalbimizin Sevişiriz odamıza giren ışıkla Şeytanın aklına gelmezken Ayetlerle çerçeveleyip Yalan ve ihanet tohumlarını Satır aralarına serptiler Bir ders gibi okutuldu Okulda mabette ve sokakta Burç verdi kin ve nefret Diyorlar ki eğil Dinden İmandan çıkmamak elde değil Alkışlayıp soysuzluğu Mayınlandı yollarımız Sağ göz düşman edildi sol göze Onun için böyle şaşı ve Hasım bakar gözlerimiz Fesat fidanına Can suyu oldu akan kanımız Siğil gibi Ur gibi uç verdi sevgisizlik Onun için kan damlar kalemimiz Kin eker dillerimiz Hoyratlığın önünde Diz çöktürüldü Töre terbiye Ar namus Ve tarihimiz, Sevgimiz Ve milletimiz Pazara çıkarılıp Haraç mezat satıldı Harami ellere düştü sevgi ve aşk İpinden kemendinden kurtulup Özgürlüğünü ilan etti gecenin hırsızları Adı konulmamış korkulara teslim yüreğimiz Onun için böyle düşmandır Onun için böyle huysuzdur ellerimiz Dost sesine hasretken Neden ürperir yüreğimiz Ama tadı kaçsa da hayatın Gülleri solsa da sevdanın Bir şiir asılı kalmış gibi Gökkuşağının orta yerinde Yalanlar çerçevelense de Kutsal sözler içinde Bir umut uç verir Açacak elbet günün birinde Düşün ki Bu topraklarda sevmiş Mevlana Hacı Bektaşi Veli Ferhat ile Şirin Şeyh Bedrettin Bu toprağın sevdasına yanıp Hapislerinde yatmış Nazım Şu yaylagüzellerine sevdalanmış Türkü yakıp söylemiş Karacaoğlan Bu topraklarda gülmüş Hoca Nasreddin Bu toprağın oğlu Sinoplu Diyojen Bu toprağın kızı Nene Hatun Troya’lı Helen Bu topraklarda ölmüş Pir Sultan Taa Orta Asyalardayken biz Adını güzelliğini duymuşuz Vurulmuşuz gönül koymuşuz Iraklardan gelip Yapışıp emmişiz memesinden kana kana Sevdasıyla mührünü vurmuşuz Alparslan Mührünü vurmuş Çıngı saçan atlarının nalıyla Fatih, Yavuz, Kanuni bir nice sultan Ve Anadolu demişiz adına Daha dün Dumanı üstünde henüz Kuvvayi Milliye Çanakkale Sakarya Devrimleriyle şaha kaldırmış Gazi Mustafa Kemal Başkomutan Bu topraklarda yazılmış bir nice destan Hanıyla hamamıyla Göğe uzanan minareleriyle Mührünü vurmuş Koca Sinan Masalı ve ninnisiyle Eğin Türküsü Ney üfleyen nefesiyle Halay dönen Horon tepen Dadaşı efesiyle Mührünü vurmuş bir nice insan Oğlum kızım eşim yoldaşım Bir tanem güzel kardeşim Sevdalara kapama yüreğini Öldürme içindeki keşişi Yollara Dağlara düşür yüreğindeki dervişi Usul usul anlat İnsan olmanın emek İnsan olmanın nefsini erteleyebilmek İnsan olmanın dünü bugünü yarını Gideni geleni gelmekte olanı Görmek olduğunu Usul usul anlat İnsan olmanın vermek İnsanın olmanın alıç gibi dökülmek İnsan olmanın Hesapsız kitapsız sevmek olduğunu Satılmışım Sırtlanların önüne atılmışım Utanırım ar ederim fukaralığıma Vurgun yemişim öz dölümden Yüreğimde koskoca bir yara Bakma öyle sessiz Bakma öyle susta kaldığıma Bakma öyle ele elemete karşı Kan kusup kızılcık şerbeti dediğime Bakma öyle kuytularda Bakma öyle *******i Bakma öyle gizli gizli ağladığıma Yüreğimde bir kara sevda Yüreğim yanan bir çıra Susta değil pustayım Kara karanlıkta kara sacın üzerinde Kara karıncayı görürken ben Söz geçiremem Cehalete Kör yalana İmrenirim ellere Su geçmez boğazımdan Tuz basma yüreğime Yüreğim paramparça Yüreğim kapkara Ellere gönül verme Gözlerim üstünde Ankara Mahmut NAZİK 2006 MERSİN |
1-Hangi Sevgi Öğretti Sevgiyi Sana Sen Aşk mı Diyorsun Evcilleşmiş Olana
Bize söylenen değil bu dünya Daha özgür bir sevdaydı Daha güzel bir dünya Hani Vaat edilen güya Oysa Dalında titremek Tetikte beklemek düştü payına Öyleyse Vedalaş acıya hüzne Vedalaş sana dikte edilene Sözcükler yetmez aşka Ve yer aç kendi hikayene Hangi sevgi öğretti Sevgiyi sana Sen sevgi mi dedin Yinelenen yalana Aşk vahşidir güzelim Sen Aşk mı diyorsun Evcilleşmiş olana |
2-Seviyorsun Farkındayım
Ben bana benzerim Sen sana Öyle zorlayıp durma Kırarsın Dökersin Tüketirsin Yok edersin sonra Acımız Sancımız Sevgimiz Sevincimiz aynı Bunca benzerlik Yetmez mi insana Hangi göz hangi göze Hangi iz hangi ize Kim kime söyle Farklılık değil mi ki Anlam katan bize Anlasana Sevmezsen Anlarım Ayrılırsan Ağlarım Koparıp da kırlardan Saksılara koyma beni Solarım Bırak Sen sen ol Ben ben olayım Öyle kalıplara Kafeslere Koyma ne olur Sen sen-de- kal Ben ben-de- kalayım Öyle şekilden şekile girme Olduğun gibi Doğduğun gibi ol Kurbanın olayım Seviyorsun farkındayım |
-Memo'nun Ve Memed'in Ağıdı AğladığıdırHERGÜN GÖRÜRSÜNÜZ ONLARI
HANİ YANAKLARI KIZARIR YA KONUŞURKEN HER GÜN GÖRÜRSÜNÜZ ONLARI ÇARŞIDA PAZARDA TARLADA TAPANDA HARMANDA TIRPANDA ELİNDE SEFER TASI İŞE GİDERKEN SOKAK SÜPÜRÜRKEN ÇALARKEN ÇIRPARKEN BELKİDE SOKAĞA TÜKÜRÜRKEN YA DA BİRİLERİ ONLARIN YÜZÜNE TÜKÜRÜRKEN YA DA BİR ÇALININ DİBİNDE İBADAT EDERKEN HANİ GÜLERKEN BELKİ DE SAZ ÇALIP TÜRKÜ SÖYLERKEN ARADA BİRDE DÜŞÜNÜRKEN GÖRÜRSÜNÜZ ONLARI BELKİ MEMET BOYU BİR KARIŞ BİR YİĞİT UFAK TEFEK HANİ TÜFEK KADAR HELE ANASINA YAVUKLUSUNA SORUN BİRDE MEHMET AĞRI DAĞIDIR FARZEDİN Kİ OĞLUNUZ YAVUKLUNUZ YÂRİNİZ YARENİNİZ KARDEŞİNİZ Hani perçemleri hani Parça parça yarı yanı Düşmanları doyurdumu Memedimin akan kanı VAZİYETİNDE GELDİ BİR DÜŞÜNÜN ALAH AŞKINA NE YAPAR NE EDERSİNİZ İŞTE MEMO VE MEMET O KURBANLIK KOYUNUN ADI ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜN İNADI O ACININ TADI HER HESAPLAŞADA ARADA KALANI KANAYANIDIR MEMO DA MEMED DE BU KÖR DÖĞÜŞÜN BİR YANIDIR MEMO OLMUŞ MEMET OLMUŞ DAVUT OLMUŞ DEYVİT OLMUŞ NE FARKEDER HEPSİ DE Dağlar dağlara dayanır (Anam her sese uyanır) Düş görüp anam uyanır Akşam haber almış idi Sabah oğulsuz uyanır İNSAN EVLADIDIR HER İKİSİDE BİRİLERİNİN CANIDIR CANANIDIR HANİ ŞU HABERLERDE HANİ BİRİNE GÖRE ŞEHİT DİĞERİNE GÖRE… İT OĞLU İT ASLINDA HER İKİSİ DE OLANIN BİTENİN FARKINDADIR İŞTE BU ONLARIN AĞIDI AĞLADIĞIDIR ŞU YANINIZDAKİ SAÇINI OKŞADIĞINIZ UÇARI ÇUCUK YA DA ŞU KUNDAKTAKİ BEBEK YARININ MEMEDİ VEYA MEMOSU OLABİLR Mİ ACABA NE DERSİNZ ASKERDE ŞEHİT DÜŞEN MEMEDİN AĞIDI ANASININ AĞLADIĞIDIR Sıra sıra gelir şehitler Bir çare bulmaz zahitler Adam deyip seçtiklerim Bu mu verdiğiniz vaatler Giderken davul döğerdi Ana oğulu överdi Dostları şöyle dursun Düşmanını severdi Memedimin bağrı yanık Son nefeste yârin anık Kara haber tez ulaşır Kâğıdının ucu yanık Alkanları yere akmış Ölürken güneşe bakmış Komutanın zamanı yok Kâğıdının ucun(u) yakmış Haber gelir çıfıt ile Karşılanır ağıt ile Anasına haber gelmiş Ucu yanık kâğıt ile Dağlar dağlara dayanır (Anam her sese uyanır) Düş görüp anam uyanır Akşam haber almış idi Sabah oğulsuz uyanır Dediler geldi oğlunuz Melekle doldu avlunuz Sevdalısı ağıt yakar Der böyle miydi gavlimiz Ağıda gelin ağıda Anası hayrın dağıda Dağlara sığmayan yiğit Nasıl sığar bir kâğıda Esti de sam yeli esti Tetiğe cin eli değdi Böyle yazgı olur mu Bize kimin dili değdi Haber geldi anasına Dokunamam yarasına Yüz bin destan yazsam azdır Kaşlarının karasına Kan içinde kan içinde Her yanları kan içinde Memed gibisi varmola Köyde onca can içinde Kurşun oğlun yok mu senin İşçilerin tok mu senin Kan içerek doyuluyor Din imanın yok mu senin Yanası dağlar yanası Nasıl dayansın anası Böyle gelin görülmüş mü Kanla yakılan kınası Hani perçemleri hani Parça parça yarı yanı Düşmanları doyurdu mu Memedimin akan kanı Yavuklusu dama çıkar Çıkıp da dağlara bakar Ellere soğan acısı Ateş düştüğ(ü) yeri yakar Memmedin gözleri üzüm Adına türküler düzün Karanfil sandım yarasın Hiç çiçek açar mı güzün Düşman ataşı harlamış Kurşun döşünde parlamış Kardeşleri can derdinde En az bir saat hırlamış Ay buluta düştü mola Kurt karnını deşti mola Memedimin yarasına Acep kurtlar düştü mola Kem gözlerden sakınırken Dokunmaya çekinirken Nasıl yatar taş yastıkta Yün döşeğe yakınırken Dala baykuş konmuş şimdi Umutlarım sönmüş şimdi Işıl ışıldı gözleri Bakışları donmuş şimdi Kuşun gelip onu buldu Can havliyle otlar yoldu Anasının bir tek oğlu Elleri koynunda kaldı Ana kalkmaya erinir Bu ne iş diye yerinir Dağda taşta duvarlarda Gözüne oğlu görünür Dağlar dağlara dayanır Gün doğar herkes uyanır Bana derler sabret bacım Buna yürek mi dayanır Sebep olan sebep olan Benim yürek kebap olan Kapıcıkları kapansın Bu acıya sebep olan Ana çıkamıyom gardan Medet yok gardaştan yardan Tam meyveye duracakken Sam yeli vurdu bahardan Düğününü edecekken Ölüsü geldi dağlardan Saklamaz dağın meşesi Dalına hazan düşesi Bir Memet vurulma ilen Biter mi köyün neşesi Yağmur yağar sicim sicim Gördüğümle azar acım Ölenin öldüğü kaldı Ölen senin benim necim Efene gülüm efene Gelin konmaz ki kefene Yere göğe sığmaz idin Nasılda sığmış kefene Uyar mı bize uyar mı Kan il karın doyar mı Geride kaç yetim kaldı Yoksul yoksula kıyar mı Baldan tatlı baldan tatlı Benim yavrum baldan tatlı Seninki benimki yok ki Herkesin oğlu kıymatlı MEMO’NUN AĞIDIDIR Tayyareler hırım hışım Bir belaya bulaşmışım Yer gök ateşten yanıyor Ana belada bu başım Yardıma gelmez gardaşım Bir belaya bulaşmışım Sevda değil bu bir hışım Etim savruldu göklere Yirmi değil daha yaşım Dağlar dağlara yaslanır Kuşlar eşine seslenir Ocağı sönesi felek Yârin mavzeri paslanır Peş peşe gelir şehitler Analar yakar ağıtlar Yüreğim yanıyor aney Hiç kar etmiyor öğütler Kurşun yemiş de döşüne Mor sinek konmuş yaşına Şehit mi gazi mi söyle İnsan kıymaz kardeşine Kan içinde kan içinde Siyah kâkül kan içinde Çürüyesin yağlı kurşun Cehennemin yan içinde Azarına nazarına Düşmüş de can pazarına Hiç kardeşi yok muyudu Baykuş konmuş mezarına Kan kusuyor kan kusuyor Namlular mermi kusuyor Kardeş kardeşe kıyar mı (Ala canlı kan kusuyor) Can çıkmıyor kan kusuyor Şu yiğidin bakışına Yol yürünmez yokuşuna Kuruyasın zalım Fırat Aldı gitti akışına Başına varıp oturdum Görünce aklım yitirdim Kurşun yuvan parçalansın İnsanlığımdan utandım MEMET’LE MEMO’NUN Belki de Bir söğüt ağacının dibinde Belki de yıldızlar altında Gecenin bir beyrinde Gudul gudul DERTLEŞİP AĞLAŞTIĞIDIR Dal sallanmaz esmeyince Uzar gider kesmeyince Yiğidin derdi görünmez Yarasını deşmeyince Anadolu hırçın gelin Seni derdin bitmez mi hiç Nedendir hiç durulmadın Belan öte gitmez mi hiç Yıldızın üçü terazi Goyak goyak oldu sızı Dertlerimiz dizi dizi Nasıl kader nasıl yazı Yalnıza kardeş değilsen Mazluma yoldaş değilsen Dört kitapta haramdır bu Garibe yandaş değilsen Bir yanda toprak ağası Bir yanda para babası Tuttuğun yol hiç hoş değil Olmuşlar da baş belası Arkamızdan göz ederler Karanlıkta iz ederler Şaka değil hiç düş değil Yalanları öz ederler Attınız hakkı hukuku Sattınız kâfire halkı Bunca akan kan iş değil Hak böyle koymamış narhı Dal sallanmaz esmeyince Uzar gider kesmeyince Engerekler huysuz olur Zehirini kusmayınca Dert birikti dert üstüne Kanı karanfil üstüne Başım beladan kurtulmaz Bilmem feleğin kastı ne Ne güzeldi gülüşümüz Çiçek açardı düşümüz Acep kimi güldürdü ki Kan içinde gidişimiz Gözyaşlarım dizim dizim Suç onların değil bizim Öldüğüme gam yemem de Açık gidecek bu gözüm Kurşun gelip canım aldı Ana acı haber saldı Kardeş kardeşi vuruyor Oğul kız arada kaldı Bu dünyada nice zulüm Yiğide tez gelir ölüm Tören terbiyen yıkılsın Bizi düşman eden zalim Felek belasın sürümüş *******i kan bürümüş Şurada vurulan yiğit Gözlerine yaş yürümüş Baldan tatlı baldan tatlı Benim yavrum baldan tatlı Seninki benimki yok ki Herkesin oğlu kıymatlı Namlıdan ateş savrulur Değer de saçım kavrulur Yaşam da ayakta gerek Yiğitler bir bir devrilir Kurşun oğlun yok mu senin Patronların tok mu senin Kan içerek doyulmaz ki Din imanın yok mu senin Feryat figan ün eder Kimi gününü gün eder Benim yavrumun ölümü Bilmem kimi zengin eder Goncaydı dalında kaldı Gülüşü gülünde kaldı Gayrı beyler kına yaksın Muradı gönlünde kaldı Şu dağların ninnisine Ses vermedi yar sesime Yüreğinde sevdası yok Kurşunun yar nesine Haylamadı hoylamadı Baba beşik sallamadı Ana değil ki ağlasın Kurşun ninni söylemedi Yağmur yağar siğim siğim Giden can benim sevdiğim Eller gülüp oynaşıyor Umurunda mı öldüğün Aç, feryat figan ün eder Kimi şimdi düğün eder Memo memet ne fark eder Bilmem kimi zengin eder Hey ağalar aklı erenler Abuk subsuk konuşanlar Yok mu bunun bir imkanı Her yerde akıl verenler Çekilmiş bedenden kanı Hani içindeki canı Mesaj yollan teller çekin |
A A -Oğula Oğüt
Güleç yüzlü olda yakıcı olma Tatlı sözlü ol da yıkıcı olma Verdiğini başa kakıcı olma Mecliste bir kere anma ha Can’ım Dilinden bal akar insan sanırsın Yararcıdır verir ihsan sanırsın Türlü çiçek açar nisan sanırsın Yaz bahar ayında donma ha Can’ım Her gördüğün yurda konup göçülmez Bilmediğin elin suyu içilmez Dost bilip herkese sırrın açılmaz Diline sahip ol yanma ha Can’ım Yalan ile yârin gönlü alınmaz Sev deyince hiç sevdalı olunmaz Gönül kuştur uçar gider bulunmaz Bülbül değilsen güle konma canım Gereksiz sözlerden midem bulanır Kimileri akbabadır dolanır Leş yemişte kanı revan yalanır Her yüze gülene inanma Can’ım Dostun hası kara günde bell(i) olur Kem sözlerden yüreciğin kül olur Gönül sever görmeyince del(i) olur Her güzeli güzel sanma ha Can’ım Kazan yanında gezen olur kara Densizin sözüyle düşersin dara Hal bilmezler yürekte açar yara Riyakâr sözüne kanma ha Can’ım Bin dost azdır dostlarını çok eyle Bir düşmanın varsa çoktur yok eyle Gözünü gönlünü daim tok eyle Terlemeden servete konma Canım Ölenin borcunu diriler öder Hay hay ile gelen servet tez biter Cahil dost insanı canından eder Cahil ataşında yanma ha Can’ım Okur isen işte insan önünde Kimi insan kimi hayvan donunda Her insanın hata vardır dününde Sonuca bakıp da kanma ha Can’ım Koyu olur yüce dağın gölgesi Engin olur insanların bilgesi Çiçeksiz ağacın olmaz meyvesi Kavrulsan dalına konma ha Can’ım Sevda çekmeyince yürek durulmaz Varsıllardan yoksul hali sorulmaz Bilmeyince doğru yola varılmaz Hak yoldan bir adım dönme ha Can’ım Vereceksen dökül ki alıç gibi Dik durasın çekilmiş kılıç gibi Çok bil ama eğilesin hiç gibi Zalimin önünde sinme ha Can’ım Tuzaklar hep bir yem ile kurulur İnsanoğlu yana yana durulur Günü gelir her yaptığın sorulur Elinle ateşte yanma ha Can’ım Dostuna köle ol kulun edesin Yâri öyle sev ki Leylan edesin Söze sahip ol ki kölen edesin Şarabın rengine kanma ha Can’ım Bir gün elbet ölünecekse eğer Vatan namus insan ölmeye değer Kurdu it eden bir kakaç etmiş meğer Her verileni ihsan sanma Can’ım Mahmut NAZİK 10. 05. 2008 MERSİN |
A Netmeli Yoksulluk Seni Netmeli Seni Dipsiz Kuyulara Atmalı
Netmeli yoksulluk seni netmeli Isız koyaklarda taşa tutmalı Olmazsa suyuna zehir katmalı Bir soğana muhtaç hallere döndük Netmeli yoksulluk seni netmeli İndirime çıkarıp da satmalı Seni dipsiz kuyulara atmalı Rezil rüsva ettin dillere düştük Yoksulu görünce kaçar kardeşi Yolun değiştirir eski yoldaşı Gizli gizli gözyaşıdır sırdaşı Yarimin yanında ellere döndük Yoksulun herkese boynu bükülür Fukaralık her yanından dökülür Arkasından baksan bile görülür Sokağa atılan güllere döndük Kime neyledik ki bu kimin ahtı Kapanmış talihi bağlanmış bahtı Kurulmuş köşeye tepremez (kurmuş da) tahtı Kervanı kırılmış yollara döndük Cehalet üstüne lök gibi çöker Yoksullar yoksulun kanını döker Neden hep tersine döner bu teker Yellerde savrulan küllere döndük Bir soğana muhtaç ettin sen beni Köle pazarında sattın sen beni Bilmez bulmazlara kattın sen beni Palanın altında çullara döndük Her nereye çıksam kesilir yolum Elimi verince gidiyor kolum Doğruyu söylesem kesilir dilim Talihi kırılmış kullara döndük Nasıl düzen kimse bakmaz amele Varsıl isen herkes sana kul köle Aynı suçtan yoksul düşer de dile Yoksuluz geçmez kalp pullara döndük M.NAZİK 14.09.2007 MERSİN |
Adalet Destanı (NESİ SUÇ BUNUN SAVCI BEY)
Küfretmişsek namussuza Neyi suç bunun hakim bey Yalancıya namussuza Neyi suç bunun savcı bey İt kapınca hoşt demişiz At tepince höst demişiz Namussuza puşt demişiz Neyi suç bunun savcı bey Yoksulu soyan değiliz Haramla doyan değiliz Bire bin koyan değiliz Neyi suç bunun savcı bey Bilime iman etmişiz Yüreği umman etmişiz Zulümden aman etmişiz Neyi suç bunun savcı bey Üretelim gülüşelim Kardeş kardeş bölüşelim Doğru neyse buluşalım Neyi suç bunun savcı bey Malımız hak yolumuz hak Dilimiz hak halımız pak Çalmadık ki yüzümüz ak Nesi suç bunun savcı bey Hak’ka doğrudur özümüz Halka doğrudur sözümüz Haramda yoktur gözümüz Neyi suç bunun savcı bey Camiyi pazarlamadık Güzeli nazarlamadık Yoksulu azarlamadık Neyi suç bunun savcı bey Biz halkı havel etmedik Malını düvel etmedik İslamı değel etmedik Neyi suç bunun savcı bey Derdini Gadanı alam Ayağının tozu olam Saçım kalmadı ki yolam Bunun neyi suç savcı bey Eğilmedik bükülmedik Direndik de sökülmedik Yozlaşıp da dökülmedik Neyi suç bunun savcı bey Kalleşe kalleş demişsek Mazluma kardeş demişsek İllaki barış demişsek Neyi suç bunun savcı bey Yoksulluktan hırsız olduk Hak aradık arsız olduk Yaralandık yarsız olduk Nesi suç bunun savcı bey Kimi yılan kimi çıyan Onlar altımızı oyan Dediğimiz ey halk uyan Neyi suç bunun savcı bey Kimseleri sömürmedik Çuval dibi kemirmedik Haram rüşvet semirmedik Neyi suç bunun savcı bey Biz gencinden gocasına Ateistten hocasına Ortak olduk acısına Nesi suç bunun savcı bey Dandiklere dantel dedik Kofiklere entel dedik Ne yatarsın hantal dedik Neyi suç bunun savcı bey Ülkeyi satan değiliz Haramla yatan değiliz Yoksula çatan değiliz Neyi suç bunun savcı bey Fidanlar solmasın dedik Umutlar ölmesin dedik Zalimler gülmesin dedik Neyi suç bunun savcı bey Kalmışız öyle biçare Bizler nere eller nere Yuh olsun böyle kadere Dedik bir çare kedere Neyi suç bunun savcı bey Taş bağlı köpekler salgın Aydınları bitap yorgun Bu halk bu düzene kırgın Nesi suç bunun savcı bey Nasıl yapı nasıl kapı Nideyim ki bizden sapı Hak aratma kapı kapı Nesi suç bunun savcı bey Medet hâkim beyim medet Nedamet eyle merhamet İstediğimiz adalet Nesi suç bunun hâkim bey Hani kuşu hani kurdu Önünde secde dururdu İblis gelip yere vurdu Suç diyorsan bu hâkim bey Sürü olduk cehaletten Ar ederiz sefaletten Umar yok mu adaletten Suç diyorsa bu hâkim bey Halini ağlamak yasak Dersin ‘asi! ’ hemen asak Gurban dağlara mı çıkak Suç diyorsan bu hâkim bey Her yan riyadan geçilmez Mümin münafık seçilmez Neden bundan söz açılmaz Suç diyorsan bu hâkim bey Ne kitap bilir ne Allah Kardeşi verse eyvallah Neler bilirler maşallah Suç diyorsan bu hâkim bey Dinleri paranın dini Paranınsa yok imanı Hangi kitap yazar bunu Suç diyorsan bu hâkim bey Kimi Mekke’nin tüccarı Hazine malı icarı Bunlar zamane deccalı Suç diyorsan bu hâkim bey Bırakmazlar mangalda kül Edebiyatta hiç fakül Çok şükür tespihte püskül Suç diyorsan bu hâkim bey Devlet sırrı mevlet sırrı Akladılar onca kiri Yok mu soracağın soru Suç değil mi bu hâkim bey Tersinden okur kitabı Çevirir her tür dolabı Kalmamış edep adabı Suç diyorsan bu hakim bey Kan kusuyor hep antenler İhanettedir enteller Bilmen mi nerede eller Suç değil mi bu hâkim bey Kimi gıcık kimi kaçık Ekranlar hep vıcık vıcık Konuşalım açık açık Suç diyorsan bu hâkim bey Bu ülkenin ayıları Yağmalarlar kıyıları Hükümette dayıları Bu suç değil mi hâkim bey Ülkeyi mal edip satan Deveyi hamutla yutan Bir yalana bini katan Bu suç değil mi hâkim bey Hastane posta hane Her şey olmuş bir kerhane Beyimin keyfi şahane Suç diyorsan bu hâkim bey Ülkem ova ülkem deniz Ne de rahat soyar domuz Sen de verme hine omuz Bu suç değil mi hâkim bey Hain gezer sere serpe Ar etmez utanmaz kahpe Haklıya kurulur sehpa Suç diyorsan bu hakim bey Borçlanmak marifet oldu Yozlaşmak zarafet oldu Alın teri külfet oldu Suç diyorsan bu hâkim bey Çöplüğe döndü nehirler Bir karmaşada şehirler Hain gençleri zehirler Suç diyorsan bu hâkim bey ‘İdris suretinde iblis’ Tam münafık hem de halis Namusluysan adın keriz Suç diyorsan bu hâkim bey Sokaklarda magandalar Sağda solda her yandalar Yer yer doymaz ki mandalar Suç diyorsan bu hâkim bey Yüksek makamda hırsızlar Meydanda gezer arsızlar Yalakalar namussuzlar Suç diyorsan bu hâkim bey Halk yalanla uyutulur Ninnilerle büyütülür Bu düzende öğütülür Suç değil mi bu hâkim bey Evliyaymış hizuşşeytan İblise ruhunu satan Karanlıktaki göz atan Efendisi amerikan Suç diyorsan bu hâkim bey Hayır desek kafir olduk Aynı kökten tekfur olduk Bu nasıl iş sefil olduk Suç diyorsan bu hakim bey Sanırsın bir yiğit kişi Görünmüyor zehir dişi Her sözünde riya işi Suç diyorsan bu hakim bey Şu eşkiya dediğinden Az mı suçlu rüşvet yiyen Az mı borçlu halkı soyan Suç diyorsan bu hakim bey Vilayete düştü yolum Elim verdim gitti kolum Ne bu çile ne bu zulüm Bu suç değil mi hâkim bey Seni hor görmek mi dersin İpe un sermek mi dersin Başa çorap örmek mi dersin Bu suç değil mi hâkim bey Ülke yoksul ülke harp Çevirirler onca dolap Ne der okuduğun kitap Bu suç değil mi hâkim bey Yattığı arpa sekisi Çaldığı AB türküsü Nerde devrimin öyküsü Suç diyorsan bu hâkim bey Aklım gider cehaletten Ülkem gider ihanetten Utanırım sefaletten Suç diyorsan bu hâkim bey Ninnilerle uyuduk biz Yalanlarla büyüdük biz Boş vaatlere doyduk biz Suç diyorsan bu hâkim bey Sevda kutsanır kan ile Borç ödenir mi can ile Gerçek bulunmaz san ile Suç diyorsan bu hâkim bey Cehalet olmuş diz boyu Yobazlık zifirden koyu Sürüden olmaz kamuoyu Suç diyorsan bu hakim bey Yoksulluk ölümden beter Kız kardeşim kendin satar Yeter hâkim beyim yeter Suç diyorsan bu hakim bey Aydınlarım bitap yorgun Yoldaşından yemiş vurgun Taş bağlı da köpek salgın Suç diyorsan bu hâkim bey Bankalar hep iç edildi Değerlerim hiç edildi Ekinimiz **** edildi Suç değil mi bu hâkim bey Kim bilir ne der Nasreddin Şeyh Bedrettin Celalettin Çöpe atıldı tarihin Suç diyorsan bu hâkim bey Adam sandık bakıp sözüne At izi karışmış it izine Kar yağdı der tükürsen yüzüne Suç değil mi bu hâkim bey Sömürüden saltanatı Yalanlarla büyür tahtı Bindiği şirk şehvet atı Suç diyorsan bu hakim bey Medet hâkim beyim medet Zalımda olmaz merhamet Tek isteğim adalet Neyi suç bunun hâkim bey Adalet bizlere gülmez Ya geç gelir ya hiç gelmez Geç gelen adalet olmaz İşin özü bu hakim bey Nasıl yazgı nasıl kader Düşündükçe derdim artar Bu terazi nasıl tartar Suç değil mi bu hâkim bey Halkımı havel ettiler Malını düvel ettiler İslamı değel ettiler Suç diyorsan bu hâkim bey Evliya olup şeytana Bela olmuşlar insana Riya karışmış sevdana Suç diyorsan bu hakim bey Sağcıyı ettiler sağır Solcu didişmekten soğur Halk sağılan dişi sığır Suç diyorsan bu hakim bey Diyorlar ki diz çök eğil Eğilmek yiğitlik değil Yarın ne derler be oğul Suç diyorsan bu hakim bey Bunca haksızlık şahtandır Haksıza susan şeytandır Duyarsızlar mı insandır Suç diyorsan bu hakim bey Söyle ben susmalı mıyım Susup sesim kısmalı mıyım Tavuk olup pısmalı mıyım Bu suç değil mi hâkim bey Söylemezsek kaz olunur Bildirmemiz farz olunur Hallerimiz arz olunur Saygılarımla hâkim bey Mahmut NAZİK 07.03.2007 MERSİN ‘‘Mevlana Celaleddin’in oğlu Sultan Veled’e göre bir adam Allah adamı iddiasıyla mal mülk, kudret iddiasındaysa ona ‘İdris kisvesine bürünmüş İblisler’ demek gerekir demiştir.’’( Hizbuşşeytan: Şeytanın özel ekibi ‘’Hamza el-Harici, İslamı yozlaştıran Emevi Krallığının kurucusu muaviye’nin yönetimini ve kişiliğini anlatırken ‘Hz. Peygamber tarafından hem kendisi hem de babası lanetlenmiş bir adamdı. Allahın kullarını havel, Müslümanların mallarını düvel, Allah’ın gönderdiği dini değel yaptı.Sonra da yok olup gitti.(cahız el –Beyan ve’t_tebyin) Havel: Köleleştirmek, sürüleştirmek Düvel: Halkın malını saltanat elde etmek için kullanmak. Düvel: Bir değeri kurumu pusu kurmak amacıyla kullanmak. ‘’Aldatan, sizi Allah ile aldatmasın’’ (Kur’an; Lukman 33, Fatir 5, Hadit 14) Y. N. ÖZTÜRK, ALLAHALA ALDATMAK S.47, 48 |
Ahir Evvel Enel Hak İnsan Dediğin
Sen senin olanı korkulara değiştin Gündüzleri kaygıydı *******i seviştin Yaşamın gerçek değil bir sahte gülüştün Gerek var mı olmadığın gibi olmaya Kendi yazgındı gıdım gıdım kemirdiğin Yaptığın putların kulu kölesi oldun Şeytanın askerlerinin kalesi oldun İblisin atlarının yemi yelesi oldun Sandın ki kapım demirden kalem yıkılmaz Sahteden olunca erir demir dediğin Koydular önüne sahte bir cenneti Unutturdular sana ölümü ahreti Kıblen senin sana en büyük ihaneti Sis kalktı ortadan anladın ki kanmışsın Zaman bitmiş gelmiş geçmiş ömür dediğin Yüreğin körelmiş sevmeyi unutmuş Ellerin kırılmış vermeyi unutmuş Gözlerin kör olmuş görmeyi unutmuş Gözün olsa görür kalbin olsa severdin Ahir evvel enel hak insan emir dediğin Mahmut NAZİK 10. 09. 2006 MERSİN |
Akıp Gider Hayat Kendi Yolunda / Varlığın Yokluğun Kimin Umurunda
Bir bebek vardı hani Uykusunda bile gülen Boşaltıp içini aşkın Sözlere tutsak ettin Özgürlük diye diye Kendini tutsak ettin Korkuya teslim olup Yaşamı yasak ettin Aldın kayıt altına Çekilmiyor yaşamın Sevişmeler ısmarlama Acı çeker akşamın Kayıp gider altından Ömür dediğin ne ki Yaşamı öteleme Ağlamasın aşkın Sözcüklerle anlatılmaz Hiç özgür olan Anlamını yitirdi Yükledik nice yalan Kör oldun aymaz oldun Söylemez duymaz oldun Sessizlik bozuldu da Karmaşadadır anlam M.NAZİK 30.10.2007 MERSİN |
Anadolu 1
anadolu- anadolu -anadolu Anadolu hırçın gelin Senin derdin bitmez mi hiç Nedendir hiç durulmadın Belan öte gitmez mi hiç Nerde kirvem kan kardeşim Hani benim can yoldaşım Göster nerde mezar taşım Senin yüzün gülmez mi hiç Azdın Fırat yine azdın Kaç yiğide mezar kazdın Kaç ağıt kaç destan yazdın Sevenin gün görmez mi hiç Kandan can suyu olur mu Yaraların kapanmadan Kan üstüne kan olur mu Gamın gadan bitmez mi hiç Hani Lidya hani Selçuk Bizans Hitit dünkü çocuk Selam sana kucak kucak Bunca acı yetmez mi hiç Mahmut NAZİK 28.08.2006 MERSİN |
Anadolu 2
Güzelliğin dile destan Niceleri oldu hastan Ne şah taktın ne de sultan Sevdan deli etmez mi hiç Şefkatin yok hainlere İnsafsızsın lâinlere Senin aşkın şahinlere Senim sevdan bitmez mi hiç Güzelliğin başa bela Sevdandan olmuşuz Leyla Son sevdanız artık anla Seni seven yatmaz mı hiç Güzelliğini duymuşuz Görmeden gönül koymuşuz Ta uzaklardan gelmişiz Verilen can yetmez mi hiç |
Anadolu 3
Güzelliğin dile destan Niceleri oldu hastan Tarih ettin hainleri Ne şah taktın ne de sultan Çalışana yaren oldun Hal hatırın soran oldun Seni sevip saranların Yarasını saran oldun İnsafın yok hainlere Şefkatin yok lâinlere İhaneti affetmedin Senin sevdan şahinlere Senin için çalışanlar Yarenlere karışanlar Senin karasevdan oldu Rüzgârlarla yarışanlar Bak hele her yer virane Yunus derdinden divane Türkü oldun destan oldun Pir Sultan’a Bedrettin’e Nicelerin yalan ettin Sarayını talan ettin Sevdana sadık kalanı Yüreğinde kalan ettin Sen ki neler gördün neler Nice canlar ne yiğitler Kimler geldi kimler geçti Yağız atlar uyuz itler Şahlar gitti adı kaldı Bilgelerin yâdı kaldı Hiç güzele doyulur mu Sevişinin tadı kaldı Yiğitleri delin ettin Güzelleri gelin ettin Sana ihanet edenin Her şeyini elin ettin Güzelliğin sana düşman Sırtın dönen bin bir pişman Kutsal kitaplar üstüne… Senle gelir ahir zaman |
Anılar Anılar Salıncakta Sallanırlar
Anılar anılar Anlar anılar Kimi buruk Kimi acı Kimi yürekte sancı Kimi eyolmaz dert Kimi Karanlıkta kara köpekler Isırmayı bekler Kimi hasret Kimi yar yüzünde Güldür gülümser Kimi kör bıçaktır Yüreğini ortadan böler Kimi dudakta bir gülücük Kimi yanakta öpücüktür Anılar anılar Kimi çoban ateşi Göz kırpar Kimi gelip usuna Cin gibi çarpar Anılar anılar Allı güllü Dallı dikenli anılar Salıncakta sallanırlar |
Anne Çocuk Yunus Ay ve Deniz
Gel, dedi yunusa Bu gece ay gecesi Deniz çarşaf gibi Çok dikiş var dikilecek Başla hadi Nasıl yaşanır dünya Bunca yırtık sökükle Kim bu hanenin sahibi Her yer kir pas içinde toprağı yeşert Gök yüzünü ağart Hadi durma Dalgaları çitile Sevgisiz olmaz unutma Ne kadar sökük varsa yürekte Başladılar dikmeye Hem de Sahildeki çocuğun Gözleri önünde O gece herkes Barış gibi Kardeşlik gibi Su gibi Bir şarkı söyledi düşünde Gel, dedi annesi çocuğa Bu gece bulut yok Gökyüzü ayna gibi Uzat avuçlarını Yıldızlar dökülecek Ay kalaylanmış kap sanki Annenin okşuyordu sesi Çocuk sandı ki Türkü dokuyor annesi Türkü söylüyor gülüşünde Anneniz, Çocuk, yunus siz Ay ve deniz En güzeli hangisi Bilemediniz Seviyorsa yüreğiniz Siz en güzelisiniz Yoksa siz Güzel değil misiniz |
Annemin Gülüşü Gonca Açtı Açacak
Bir kocaman kucaktır annem Sarıldı sarılacak Gülümseyişi gonca Gülüşü çiçektir annemin Açtı açacak Bazen bulut olur gözünde hüzün Sanırsın yağdı yağacak Gelişi güneştir annemin Doğdu doğacak Yanıktır yüreği Türkü söyleyecek Sesi sıcacık annemin Elleri yumuşacık Okşayıp Ninni söyleyecek Dudağın da gülümseme Öptü öpecek Annemin gözleri açmış bir çift çiçek Fistanında kelebek Uçtu uçacak Yani Annem açılmış Kocaman bir kucak Annem sıcacık Annem öpücük Annemin dünyası kucağında |
Annemin Yalanları Ne Güzeldi
Şu annemin yalanları ne güzeldi İyiler, kötülerle; Yiğitler, namertlerle baş ederdi; Öleni melek Yalancıyı kötüyü Kötüyü taş ederdi Favorim de Yusufçuk kuşunun masalı Bir de Kibritçi Kızın hikâyesiydi Bir yetim Bir yoksul görmeye dursun Gözü bulutlanırdı Neden bilmem Gizlese de hüznünü Ağladığında yıkayıp Suyla akar giderdi Annemin hüznü bile güzeldi Her baharda Her şafakta Yeniden Yeniden umutlanırdı En çok da Okul dönüşü Gülerdi yüzü Arkasından görürdü Bir çocuğun mutlu olduğunu Eritip öpücüğünde Gamı kederi Sanki rüyanda gördüğün Kötü bir düş ederdi Hele bir kızmaya görsün Hay büyük olasıca Seni gidi derdi kırılası Başı yıldıza değesice Vay peri kızına vurulası Okuyup da aklı durulası derdi Halk yokunda yorulası Sana bir şey söylüyüm mü? Seninkini bilmem ama Annemin bedduası bile özeldi Annemin düşleri Annemin gülüşleri Annemin yanlışları ne güzeldi Yalancıyı taş İyiler kötülerle baş ederdi Hep güzellik üretir Hep çoğaltır annem Biri iki, Biri beş ederdi Elleri gül eker anemin Bakışı karanfil dokur Dokunduğu her şeyi Ama her şeyi güzel Hoş ederdi Tüm darağaçlı sabahlara inat Hani Annem söylerdi Türkülerin en güzelini Umutları kırmazdı annem Bir goyak dolusu gülüş ederdi Ölmezdi, öldürmezdi annem Kardeşliği düş ederdi Ayırmazdı sevdalıları birbirinden Bir çift kuş ederdi. |
Aşk Olsun
Sevgiyi alıp eline Getirenlere aşk olsun Yüreğini tüm evrene Yetirenlere aşk olsun Şu dünyanın hayı huyu Önü sonu bir kör kuyu Bu firensiz zor koşuyu Bitirenlere aşk olsun Nefsini edip de köle Işık olmak yere göğe Kanat açıp özgürlüğe |
Ay Buluttan Geçer Gibi
AY BULUTTAN GEÇER GİBİ Serime bir sevda düştü Ne hallerde görüldüm ben Yıldızlar başıma üştü Yerden yere vuruldum ben Gülüşü gül açar gibi Gidişi kuş uçar gibi Ay buluttan geçer gibi Bir güzele tutuldum ben İnsanım sevdim var oldum Kara kıştım bahar oldum Yağmur oldum rüzgar oldum Bulandım da duruldum ben Konuşur san pınar gibi Pınardan su akar gibi Önündeki çınar gibi Çiçek çiçek serildim ben |
Ay doğarken Uyunur mu Hiç
Ey yürekte büyüyen sevda Ey daldaki ham meyva Ey zindanlarda çürüyen Ey alanlarda yürüyen Karasevda Ey ciğeri çizilmiş dünya Siz ki gecenin göz kırpan ışıkları Siz ki şehrin sırılsıklam aşıkları Ay doğarken uyunur mu hiç Akdenizli şarkılara verdim yalnızlıkları |
Ayakta Alkışlamak Varken Yaşamı
Yalnızlık ormanında bir fidan olduk Çektiğimiz bunca emekler boşa mı Kanattık sevdayı gonca iken yolduk Tan renginde karşılamak varken akşamı Yaşamın yollarına tuzaklar kurulur Sevdanın kollarına zincir vurulur Nedendir insanlar acıyla durulur Ayakta alkışlamak varken yaşamı |
Ayı Gardaş Kurt Gardaş Yine Gardaş Yine Gardaş
AYI GARDAŞ KURT GARDAŞ YİNE GARDAŞ YİNE GARDAŞ Ne oldu da bu zamana Dağ taş uğradı gümana Haklı haksız belli değil Karıştı toza dumana Yanmış elin sevdasına Düşman olmuş gardaşına Ayıdır bir kurttur ama Ben yanarım ataşına Kardeş derdik yılan oldu O sevdamız yalan oldu Göze gelip nazar değdi Ocağımız talan oldu Kartal olup dolansaydık Köpek olup yalansaydık Bu hallere düşmektense Kapı kapı dilenseydik Deriz yiğitler ölmesin Yâri arada kalmasın Kardeş olup sarılalım Düşmanlar bize gülmesin |
Bakın Şu Dünyanın Geldiği Hale
Bakın şu dünyanın geldiği hala Viraneye dönmüş şehir misali Ağu katar arı yaptığı bala Cahile minnetin zehir misali Kimi güz yaprağı gibi savrulur Kimi yaz toprağı gibi kavrulur Kimi deryalara varıp durulur Zaman akıp gider nehir misali Pınar köklü ise önü kar tutar mı Can suyuna kan katsan nar tutar m Kör derelerde hiç yarpuz biter mi Muhannet yiğide kahır misali |
Bakışın Gül Etti Beni
Zincirler zapt etmezken Mahpuslara sığmazken Dağlara baş eğmezken O gözün kul etti beni Dağları yakan idim Çeliği büken idim Çalıda diken idim Bakışın gül etti beni Ceylan olup koşar iken Şimşek gibi düşer iken Sel olup da coşar iken Bir sözün göl etti beni Acımasız zulüm idim Gulyabani zalim idim Ben bir kara ölüm idim Yar sevdan kul etti beni |
Bana Sevmeyi Anlat
Alıp da yüreğimi elime Gelmişim kapına Anadan üryan Çırıl çıplak Sevdayı anlat bana Şefkati anlat bu gece İçinde Yalan dolan Riya olmasın ama Bilirsin hallerim nice Bilirsin bir ince tel olur Yürek sevince *** Kaç kere yanmış Duman olmuşum Kaç kere dalmış Umman olmuşum İpinden kopmuş boncuk gibi Dağılmışım kaç kere Kaç kere saçılmış *******e Yıldız yıldız umudum Söyle nedir bulut olmak Abartmadan ama Tutkuyu Tutulmayı Tutunmayı anlat Bir şiirin dizesine Denize varıp durulmayı Aslı’dan Mecnun’dan Leyla’dan özge Vurulmayı söyle bana Bilir misin Nar gibi Yarılmak nedir Yüreğinin orta yerinden **** Söyle bana Sevmeyi İnsan olmayı Umudu söyle Dedim ya dolanmadan Abartmadan İçinde riya olmasın ama *** Dostluğu Kardeşliği anlat bana Söyle hele Yar ne Yâren ne Kardeş nedir Söyle bana Dost kim Düşman kimdir Söyle hele Kimi dost Kimi hasım nedendir Gerçeğini anlat şunun Söz uzamasın Hikâye olmasın İçinde riya olmasın ama Yolu Yoldaşlığı anlat bana Yârin yakmayanı Dostun başa kakmayanı Yoldaşın Yolda koymayanı olsun Hikaye olmasın Kar zarar gaye olmasın ama ****** Sevdanın hasını Sevginin en safını Dantel dantel dokumayı söyle Yarin yanağına Dokunmayı söyle yârin yüreğine Bana Dal olmayı Dalda gül olmayı Gülde al olmayı söyle Sözü dolandırmadan şöyle Bak ay doğmuş yenice Yıldız göz kırpar Seni görünce Söyle ey sevgili Bana söyle Sevda nere gider ölünce Söyle hele Yıldız mı gecede Baharda açan çiçek mi yoksa Sahi niye olmasın Sevmiştim hani lekimşahın altından Sandım ki uçacağım Bana uçmayı söyle Sevmişim Sanki gül açacağım Bana açılmayı Abuhayat olup içilmeyi Tohum olup saçılmayı söyle Sevmeyi anlat bana Anlat ne olursun Cehennem nerde Cennet nerende Tenimin her hücresine Sevilmeyi anlat Hece hece Bana aşkı anlat bu gece Kalmayı bir ömür cennette Anla artık anlasana Seni seviyorum Seni seviyorum Artık biliyorsun işte |
Bebekken Uykunda bile Gülerdin
Bebekken uykunda bile gülerdin Gördüğün düşlerin yalan mı oldu Sende olanı herkes ile bölerdin Senle alay edip gülen mi oldu Korkunun yalanın kalesi oldun Yaptığın putların kölesi oldun Nasıl aşk bu yârin çilesi oldun Sevdin de elinden alan mı oldu Görmez olmuş gözün dostu kardeşi Seni senden etmiş dünya telaşı *******dir yalnızların sırdaşı Çocuk hayallerin talan mı oldu |
Ben Benliği Soyup Geldim
Bana nesin diye sorma Ben benliği soyup geldim Neyin var deyip de yorma Ben neleri koyup geldim Malı mülkü pul eyledim Yüreğimi kul eyledim Dikenleri gül eyledim Yalanlara doyup geldim Dağa taşa tahtım dedim Ne bulduysam bahtım dedim Yarınlara ahtım dedim Güzel ömrüm yoyup geldim Yellere verdim acımı Sulara saldım sancımı Nefsimden alıp hıncımı Yalanlara doyup geldim |
Ben Bu Duyguyu Bir Yerden Tanıyorum
Ben bu duyguyu bir yerlerden tanıyorum Üç yaş mı desem beş mi Yoksa menekşe mi toplamak okul yolunda İlk görmek mi ispinozun alasını yoksa İlk duyduğumda mı desem Yağmurdan sonra toprak kokusunu Ben bu sesi Bu sevgiyi Ben bu duyguyu Bu kokuyu Bir yerlerden tanıyorum Kulağıma çalıyor Gözüm ısırıyor bir yerlerden Ben bu türküyü tanıyorum bir yerden Ama nerden Belki başımı alıp dağlara vurmuşluğumdur Belki ilk şaşkınlığımdır Görüp de ebem kuşağının yedi rengini Belki de İlk ay ışığını görmüşlüğümdür Ben bu duyguyu bir yerlerden tanıyorum Kim bilir belki Tattığım ilk sevgi Hiç yabancı değil bana Daha önce yaşamışım sanki M.NAZİK MERSİN 10 Temmuz 2007 |
Ben Bu Gece Sensizim
Köprüleri yıkmışım Ben bu gece huysuzum Yar yüreğin yakmışım Ben bu gece sensizim Gün batarmış sana ne Ay doğarmış bana ne Sarhoş olmak bahane Yalnızım sevgisizim Ben bu gece sensizim Ben bu gece ıssızım Dokunmayın bana nolur Yar darılmış yalnızım Ben bu gece susuzum Ben bu gece ussuzum Ben bu gece huysuzum Bu gece uykusuzum |
Ben seni çok sevmişim
SALAKO Ey fakirim fukaram Amelem işçim Yazgısı karam Başımda tacım Ben senin saflığını Silikliğini Ben senin salaklığını Ben senin yalaklığını Yalakalığını sevmişim Ben seni alıklığın Ben seni dangalaklığın için sevmişim Ben seni yalnızlığın Ben seni ıssızlığın Ben seni aymazlığın Seni anlamazlığın Dostu düşmanı ayıramazlığın Ben seni duymazlığın için sevmişim Ben seni Korkaklığın ürkekliğin Naçarlığın biçareliğin Senin sana düşmanlığın Ben seni korkaklığın için sevmişim Ey benim hiçim Ey benim ****im Ne esef et ne yerin Ne de düşün derin derin Sen beni dinle Ben senin için de düşünürüm Takdiri ilahi Alın yazısı Buymuş senin kaderin Sen bana değil Yazgına küfreyle Bakma sen bize Yemişiz içmişiz Uçmuşuz Kalmışız Kahpe dünyanın küfrüyle Hiç düşünme Sorma neden böyle Altı da var yerin Biz yaşayalım Biz götürelim Sen haline şükreyle Ey benim açım Mutfakta aşçım Yatakta turacım Hep böyle kal Hep böyle kal nolur Sana muhtacım |
Ben Sevdamı Türkülere Bölmüşüm
S EV DAN Yüreğime Yuva kurdu Bu kara sevdan Uçursam dağlara Salıversem Ebemkuşağının rengine Kırarlar kanadını Söyleyemem Söylesem Taşa tutarlar Rüsva edeip Dile düşürürler adını Yani bir tanem yani Sevdan Salkım söğüt dalarında Sallanamayacak rüzgârda Şaha kalkmış Dörtnala tayların Yelesiyle yarışamayacak öylesine Öyle yan yana Bir yayla dolusu Çiçeğe durmuş savanlarda Koşamayacak delicesine Görünen oki Yoksulun umudu gibi Eşkıya ateşlerinde yanacak *******i Görünen oki Türküye dize olup Şiirin hüznüne tutulacak heceleri Görünen oki Belki bir bebeğin bakışı Belki bir pınarın akışı Belki Yarına kanat çırpışı umudun Bahar olacak Baharda gül Yoksula yar olacak Bir demet öpücük olup Konacak goncaları Yar yanağına Sevdan. Yani Sevdam sevdalandı Yuva kurdu yüreğime Turnalar semaha durdu Bir zehirli ok olup beni Can evimden vurdu Azat edip Salıversem dağlara Uçursam sabahın kızıllığına Demezler ki Sevda vurgunudur Töre möre anlamaz Demezler ki Sevda bir deli çocuktur Ferman dinlemez Kuran'dan ayet indirirler Taşa tutarlar Kırarlar kanadını Ayıp derler Rezil rüsva ederler Yaban gülü adını Görünen oki bir tanem Sevdan zindanlara Sevdan zincirlere Prangalarda sevdan Müebbede mahkûm yüreğimde Bilemezsin bu sevdadan Kaç yiğit yıkıldı Bu sevdadan Kaç gül şişlendi can evinden Yani Dediler Bellettiler Yani ezberlettiler ki Bu sevda harami Ben acımı Türkülere bölmüşüm Ben sancımı Tellere gömmüşüm Ben sensizliğe ölmüşüm Eller kavuşmuş ben gülmüşüm Sakın nedir niyedir Kimdir Kimedir diye sorma Kanatırsın yaramı Ama biliyorum Sevdam Karanfil Sevdam Bir kızıl gül olup açacak sabahında Bir nevruz bayramı |
Beni Bu ülkenin Acıları Aymazları Delirtti Beni Bu Ülkenin Güzellikleri Şair Etti
BENİ ÜLKEMİN DERDİ GAMI KEDERİ GÜZELLİKLERİ DELİRTTİ VE BENİ BU ÜLKENİN GÜZELLİKLERİ ŞAİR ETTİ Beni Binlerce gazi Binlerce şehit Dip diri dururken Milyonlarca genç Kalbini çıkarsan Güvercin uçar ortasından Ama yoksulluktan İhanetten Fukaralıktan Kan ağlayan Utançtan Avuç açmaktan İşsizlikten kıvranan Erdemli çalışkan Milyonlarca can Bu ülkenin hali delirtti Daha dün Bir nesil geçmedi üstünden Sakarya afyon Her taraf her yan Kanla sulanıp Karış karış alınan Bayramlarda Dosta düşmana öğündüğün Gelini gül Kızı gonca Yazıyla kışıyla Ozanıyla sazıyla Türkü Her karışı bir öykü Her karışı destan Kendi öz oğlunca Çarşaf çarşaf ilan Satışa çıkarılan Ekersen can Sıksan kan damlar topraktan Söyle anam babam Bacım söyle Nasıl çatlamaz yürek Nasıl delirmez Nasıl dayanır insan Yaralı asker koğuşları Tıklım tıklım doluyken ağzına kadar Bu kadar kararsız kalmadı bu şehirler Böylesine ağlamadı gökler Böylesine durgun akmadı bu nehirler Böyle yanmadı Böylesine kederli Kahır dolu olmadı bu şiirler Basmaya korkardı Birbirinin ayağına Aynı amaç uğruna Olgun başaklarca yan yana Omuz omuza Türkü söyler gibi giderdik Ölümlerin en hasına Ortaktık Yanardık Birbirimizin gadasına belasına Talan girdi Kaçtı toprağın beti bereketi Yalan girdi Kalmadı sözün hikmeti Bir ataş attılar Başağa durmuş tarlanın ortasına Uyup hayatta kalma güdüsüne Yağız atlar Yürekli yiğitler Bölük bölük göçüp gittiler Kimi hiç gelmedi Kimi yılan deliğinde zehirlendi Kimini sevdası soldurdu Kimileri sıla hasretiyle öldüler Kimi döndü ama Döndüğünde Tanınmayacak haldeydiler Kalanlar Hapislerde İşkencelerde Güz yaprakları gibi döküldüler Nasıl demlendi bu devran Yüzüne tükürdü Aşkın sevdanın Ne varsa insana dair olanın Takılı kalmış Acılar gördük annelerin gözlerinde Öyle derin öyle engin Teselli olmaz Bir o kadar ulaşılmaz Yağmalanmış bütün duyguları Anasını takip edip Yavrusunu yuvada vurdular Analar ve babalar Hapishane ve gurbet mektuplarından Gözyaşlarını okşadılar Oğullarının kızlarının Anısını takip edip Sevgisini yürekte buldular Ölürken onlar da Gözleri açık gittiler Oğula kıza Eşe ve güneşe hasrettiler Bağladılar gözünü Hayalin hülyanın Prangalara vuruldu elleri sevdanın Adres yazması yasaktı Yazdığı mektuba hasretin Eşkıyalar bastı ülkemin dört yanını Haramiler Dönekler İşbirlikçiler teslim aldı Yalanlarla talanlarla Vurgunlarla Ülkemin dört yanını Yerini göğünü Aşkını sevdasını kirlettiler Tüm güzellikler Bir bir bizi terk ettiler Sevda ışığa durmuş Sevda henüz beşiğe konmuşken Sevda süt kokulu bir bebekken Yağlı kurşunlara geldi Alnının orta yerinden Bilmezler ki Melanetin ihanetin Kinin ve nefretin Elindeyse mavzer Bilirse ki sevda Rezaletin sefaletin Şeytanın ve şirretin Elinde olacaksa heder Sevda firar edip Dağlarda gezer Keşiş olur Derviş olur Sevgiliye güneş olur Seviş olur Eşkiyaya Haramiye ateş olur Zalimi sefil Rezil rüsva eder Bir od düştü Ülkemin can evine Bir hüzün bağdaş kurup oturdu Dudakların kenarına Yabani otlar engerekler bastı Seki seki ekerken toprağını Saçından tutup Alıp gittiler Kirlettiler tüm kutsiyetlerini Bilekleri büküldü Bilimin bilginin Bilekleri büküldü Alın terinin erdemin sevginin Nutku tutuldu Evrimin eytişimin bilgenin Yolu kesildi Gerçeğin evrenin ve yaşamın Zehir zıkkım ekildi Yaşamın her anına Hasret düştü düşüne sevdiğine Umudu Güz yaprakları gibi döküldü Zümrüdü Anka kuşu oldu Kaf dağının ardına sürüldü Bu nasıl dolap nasıl değirmen Bu nasıl makina İnsan dair bütün değerler öğütüldü Unufak edildi Bu nasıl çark nasıl düzen Taş bağlı köpekler salındı sokağa İblisin ordusu topyekûn örgütlü Güneşin çocuklarının elinde bukağı Olmadı Tarih yazmadı böylesini Bu nasıl zaman Zalimliğin Zulmün Hainliğin İşkencenin Ve ölümün tarihi yazıldı Merhameti kalmadı adaletin Politikası yapıldı Hainliğin İşbirlikçiliğin Teslimiyetin Politikası yapıldı İhanetin Riyanın Rüşvetin Et tırnaktan Cenin rahimden ayrılır gibi Yüreklerden kazındı Dürüstlük İnsanlık Erdem Helalinden bir lokma ekmek hani İhanet Lümpenlik Zalime teslimiyet Liyakat madalyası verildi Riyaya, ihanete, işbirlikçiye Beceriksize çıkardılar adını Dürüstlüğün erdemin Can evinden vuruldu Bedreddin’in düşü Mevlana’nın bilişi Can evinden vuruldu Dadaloğlu Köroğlu Pir sultan’ın duruşu Karartıldı içi boşaltıldı Hoca Nasrettin’in gülüşü Karacaoğlan’ın sevişi Can evinden vuruldu Çağdaş uygarlık hedefi Kutsal isyanlar Kurtuluş savaşı Yer açıldı Soysuza soyguncuya Haine işbirlikçiye Yer açıldı Arsıza Hırsıza vurguncuya Sömürünün her türlüne Dört kitaptan Ayetlerle kutsandı Yalanlar riyalar Doğadan çevreden ve sistemden çıkarılıp Rüyalarımıza Uyanık halimize Dâhil edildi kötülüğün her türlüsü Süslü sözlerle çerçevelendi Bir de sömürü Kan kusarken kalemşörler Teller, antenler ‘Entel fahişeler’ Götürenler İktidar ve halk dalkavukları Ağzından ötürenler Unutturdular bize Çanakkale’de Memet gibi ölmeyi Unutturdular bize Unutturdular kardeş kardeş bölüşmeyi Fırat nehri gibi bölüşmeyi Bahara durmuş Erzurum yaylaları gibi gülüşmeyi Unutturdular bize Kop Köroğlu gibi Dadaloğlu gibi Sırtını verip dağlara Döne döne dövüşmeyi Unutturdular bize Hacı Bektaşi velice sevmeyi Ayıp dediler Yasak ettiler Haine Vurguncuya Soyguncuya soysuza işbirlikçiye Ana avrat Yedi sülale Gelmişine geçmişine Ağız dolusu sövmeyi küfretmeyi Kardeş kardeşe düşman Bir tuhaf oldu insan Teslim aldı ruhumuzu şeytan Tersine döndürdüler Eytişime uyup değişmeyi Bilinç çıktı zıvanadan Akıl tutulması Kan tutması yaşanan Nice güzellikler terk etti bizi Unutturdular Sevmeyi Türkü söylemeyi Burası müstemleke değil Burası Yabancı bir ülke değil Taşıyla toprağıyla Altıyla üstüyle zengin Fatih’in Yavuz’un Koca Sinan’ın Mevlana’nın Miskin Yunus’un Bir nice değer bir nice aklın usun Oğluyla kızıyla yiğit Tarihiyle kültürüyle engin Vakur Şanlı ve şerefli bir ulusun Hanıyla hamamıyla Mabetleri Töresi ve terbiyesiyle Türküsüyle türbesiyle Canıyla kanıyla Türk’ün mührünü vurduğu Erenler evliyalar Şehitler zahitler yurdu ANADOLU En önemlisi Tüm bunların sorumlusu Ermeni değil Yunan değil Rum değil düşman değil Memuruyla mebusuyla Seçeniyle seçilmişiyle KENDİ ÖZ OĞLU! ! ! Bire kurban olduğum Bu nasıl düzen nasıl değirmen Bu ne iştir Hemo kuşu gibi Terk eder yavrusunu ana yabana Bu ne kuştur Bırakır dölünü elin yuvasına Bu ne dosttur Nasıl kardeştir Kimler bozdu huyunu Bu düşman ne kalleştir Bu nasıl bir alicengiz oyunu Kimse bilmez ne olduğunu Bu nasıl devran nasıl zaman Bilenler söylemez Söyleyenler bir şey bilmez Ne de söylenenden bir şey anlar insan. Karanlıkta iz sürer Sırtlan gülüşlü kör şeytan. Sanma ki Sevr, Mondros Tarihin Tozlu raflarında unutuldu Her gün kutsal bir ayet gibi Çıkarılıp şeytanın zulasından Üç vakit beş vakit Pazar ayinlerinde İblisin çocuklarına okutuldu Unuturken sen Yetim kalmışlığın Sömürülmüşlüğün İç edilmişliğin acısını Düşünmezken Nedenini nasılını niçinini Maraş’ın, Antep’in, Otuz Ağustos’un üzerine mim konuldu Onlarda kuyruk acısı varken Yaşarken yenilmişliğin utancıyla Sanma ki dost olundu Kendileri gitti ama Geride bıraktılar Yüreklerindeki iblisi Geride bıraktılar Nifak tanrıları Eris’i Geldiler Dedikleri gibi geldiler Onlar zengin onlar arsız Onlarda para Benimkiler mecalsiz Bizimkiler yoksul fakir fukara Geldiler Arsızca Acımasızca Fütursuzca Eşkere eşkere Göstere göstere geldiler Donlarıyla dolarlarıyla geldiler Misyonerleriyle Lejyonerleriyle Milyonerleriyle geldiler Popuyla topuyla geldiler Afyonlarıyla papyonlarıyla geldiler Alicengiz oyunlarıyla geldiler Gelenler insan suretindeydiler Tüm bunlar olurken Ninniler söylediler Beşiğini saldılar ki Uyanmayasın. Masallar anlattılar ki Ayılmayasın. Kılıflar dikildi minare boyunca Korkular salındı yüreğine Bir dudağı yerde bir dudağı gökte. Afyonlanmış düşlerle beslendi umutların. Borsa, kumar, loto, toto, faiz haram, Onurun sürünürken yerde; Yalanlar, Ezberletilmiş olanlar Büyür, yüreğinde, Sanırsın ki dünya avcununi çinde. Sen ki Emeğinin Alınterinin ırzına geçilmiş köylüsün Sen ki Yanağının alı Yüreğinin yeşili alınmış Tüm güzellikleri Betonlara gömülmüş şehirlisin Sen kölenin kölesi kadın Hadım edilmiş memur Gölgesinden korkan işçisin Sen ki Çocuk hayalleriyle oynanmış Hayalleri kafdağının ardına sürülmüş Düşük bel giyinen Kulağında küpen Allahına kadar lümpen üniversitelisin sen ki Haftada iki saat matematikli İmam hatip liselisin Bir şey için çıktı sesin Soru sormasını bilmiyorsan Her soru sıfır sekizle değil Seksenle çarpılsa ne yazar Sen çarpılmışsın çarpılacağın kadar Dirisini sen taşıdın sırtında İmam olsun ki Ölüsü de inmesin yoksulun üstünden Umurunda mı sanırsın Okumuşsun okumamışsın Onların ta şeyine kadar Hangi kumpasın ürünü Evindeki eşyayı bir saysan Karının kilotu Çin’den Boyası Paris’ten Gayrimüslim ortaklı yediğin salam Sana ağlamak bile haram Bir şeyin özgürlüğüne layıksın sen Başörtüsü türban Bir de ihram Harami eller dolaşırken yarinin döşünde Sen neyin peşinde Neyin savaşındasın Keşke bir düşünebilsen Onlar ki, Kendilerine yaşamayı hak, Sana sürünmeyi yazgın belletmişler. Biz ki Ezilmeyi, Biz ki ihaneti, Bu melaneti, Cehaletimizle; Biz ki Sülüklerin, Kenelerin bedenini Kanımızla, alın terimizle beslerken; Biz ki Amansız dertlere tutulurken, Ölürken zamansız Bir günümüz geçmezken kaygısız; Demedin ki yazgım bu mu? Düşünmedin ki BÖYLE KADER OLUR MU? Bir kere sormadın kendi kendine ‘‘İnsan kendi eliyle heder olur mu? ’’ Sormadın bir kere ‘Ne yapmalı? ’’ diye Tepremedin yerinden Bir şey yapmalı, diye Şimdi sor istersen Kârdır bilirsin Zararın neresinden dönsen, Şimdi sor lütfedersen! Nasıl odu? Neden, niye? Dudağından öpecek Prensi beklerken, sen Donuna kadar Tüm kazandıkların Limanların Madenlerin Tören terbiyen Tüm değerlerin Bir bir gitti, Gidiyor elden. Sen ki Komşunun itine attığı Taşa bile tahammül edemezken Bir yanlış söz için Eşini dostunu Tavuk gibi boğazlayan sen İşsizlik yoksulluk Kızlarını oğullarını sokağa düşürürken Bunca alçaklığa Namussuzluğa Hayınlığa Nasıl tahammül edersin Nasıl çanak tutarsın bilmem Nedir bu delalet? Bu zillet bu ihanet neden? Yer mi delindi Gök mü yere indi Ne oldu Güneşin oğullarına Ayın kızlarına Işığın çocuklarına ne oldu Bu mu sana layık görülen Bu mu Tanrının sana yazdığı kader Bir düşün hele Sen ki Taa ıraklardan duyup da güzelliğini Çöllerle, Kuru ve sıcak rüzgârlarla gelen Laneti atıp üzerinden; Demirden dağları eritip, Sarp yokuşları düz edip; Yoluna çıkan kırk kavimle döğüşe döğüşe; Eşkin, tırıs, dörtnala Göze alıp bin yıllık bir koşuyu; Taa uzaklardan gelip, Yurt edindin Anadolu’yu Sevdanı kattın Kanını kattın Bu ülkenin can suyuna Sen ki halel getirmedin Ulusunun şanına şerefine Bir kulak ver Orhun abidelerine Elegeş kitabelerine Bedreddin’e, Akşemseddin’e Kulak ver Mustafa Kemal’e Biz ki Baş eğmedik yedi düvele Son bir damla kanımız, Bir sıkımlık canımız kaldığında bile; Kartal olup uçmak varken yıldızlara Güvercin olup geçmek varken Lekimşahın altından Yerlerde çöplenmek niye Şahin olup süzülmek varken Bulutların arasında Bir deli tay olup kişnemek varken Uçsuz bucaksız savanlarda Yerlerde sürünmek niye Biz ki Ana avrat söğmüşüz Sömürünün, baskının, esaretin; Zulasında cinlik Zulasında hainlik Yüreğinde yamukluk Saklısında iblislik olana Verip atını tımarını eline Sövmüşüz ceddine Yedi sülalesine Nasıl olur da Yatarsın gaflet uykularına Zifiri karanlıkta Kara sacın üzerindeki Karıncayı gören sen Nasıl düşersin karadulun ağına Doğrulmalı Silkinmeli ayağa kalkmalı Uyanmalı gaflet uykularından ’BİR ŞEY YAPMALI’’ Gör gözüm Kime ne ettik Ne günah işledik Kimin tavuğuna kış dedik Bu iş, iş değil Kedi çıkmış kaplan avına Bu gidiş, gidiş değil Ah ederiz Ar ederiz Bu biz miyiz Sürüm sürüm sürünmek düşmüş payına Bu geliş geliş değil Yer delinse içine gireceğiz Kim bilir daha neler göreceğiz Görmez misin Sana adam olmak Sana adam gibi yaşamak yasaklı Bilmez misin Bir avuç haine Namussuza işbirlikçiye karşı Gücün birliğinde saklı Derdini belasını aldığım Bunca dinsize imansıza Kitapsıza merhametsize Bunca haine Bunca lâine karşın Bu dağların suskunluğu Bu nehirlerin durgunluğu Bu insanların kör sağır ve dilsizliği Şaşkın etti Bu ülkenin aymazları Duymazları Yüreğimin yağını eritti Bire g****** Gadasına kurban olduğum Beni bu ülkenin destanları Beni bu ülkenin sevdaları Mecnun etti delirtti Beni bu ülkenin acıları Şair etti. Bakma celallendiğime Biliriz Belada da açar dağ başlarında çiçekler Yeter ki Horona halaya dursun Bu ülkenin oğlu kızı yan yana İnsanın beş paraya satıldığı yerde Bu çilede de türküler söylenir köylerde Henüz oyun bitmiş değil Yüklenip de alını yeşilini Karanlıkların içinden Sabaha varacak umut Bekle yarını Bekle de gör hele Ayakta alkışlanacak son perde Maviş bakışlı Melek tenli Ay yüzlü bebek El ele tutuşturup Tüm güzelliklerini cennetin Alıp gelecek salya sümük Doğup gelecek sancılar içinde Gör o zaman Nasıl gömülürmüş kötülükler Yedi kat yerin dibine Gör o zaman Nasıl sığmaz kabına Nasıl yükselir yürek Dokuz kat gökyüzüne. Gör ki Nasıl çiçek açarmış dudakta Nasıl kızarırmış elma yanakta Gör ki o zaman Ne işe yaramış bilgi, Nasıl gelin olurmuş hayat, Sevgi çalışma ve aşkta. Bekle de gör Nasıl çiğdemleşir gülüşler Nasıl gerçekleşir düşler Gör ki o zaman Nasıl çiçeğe durur nisan. Nasıl şahlanır Kuşun kurdun Secde ettiği insan Ama Doğrulmalı Silkinmeli ayağa kalkmalı Uyanmalı gaflet uykularından ’BİR ŞEY YAPMALI’’ Tören terbiyen talan olmadan Bu ulus, bir zaman olmadan Koskoca bir tarih, yalan olmadan ’BİR ŞEY YAPMALI’’ Dağların boynu bükülmeden Üstümüze kaynar sular dökülmeden Doğrulmalı ‘’BİR ŞEY YAPMALI’’ Kuşlar bizi terk etmeden Ana yavruyu atmadan Evlat atayı satmadan Oğul anayla yatmadan Göğün, yerin Ve aradakilerin soyu tükenmeden Ayağa kalkmalı ’BİR ŞEY YAPMALI’ Üzerimize sinmeden dağların laneti Başımıza yıkılmadan insanın ihaneti Yer değişmeden Yalanla doğru olan ’’BİR ŞEY YAPMALI! ’’ Kulağın duyduğuna Gözün gördüğüne İnanmakta zorlanmadan ’’BİR ŞEY YAPMALI! ’’ Sakındığın sana ihanet etmeden Geçmişin geleceğin lanet etmeden Tarih yüzümüze tükürmeden Doğrulmalı Ayağa kalkmalı ’’BİR ŞEY YAPMALI! ’’ |
Beter Ol Nazım Beter / Söz Milletin Artık Yeter
NAZIM’A SİTEM Kimse vatan haini değil artık Nazım Yarını öngörmek senin nene lazım İçtiğin su, Yediğin ekmek değil artık vatan. Çıktı artık soluduğun hava, Uğruna öldüğün toprak; Vatan olmaktan. Vatan cebindeki para Vatan sattığın fabrika Kazık atmayı bilmektir Fakire fukaraya eşe dosta yâre Arsıza hırsıza namussuza Küfretmek, Yüzüne tükürmek değil; Haspaya kahpeye, Sülüğe sömürüye Tahammül etmektir vatan. VE DAHİ Öküzü hamutuyla, Deveyi havuduyla, Ağacı köküyle armuduyla Götürendir vatansever olan Oğul için, kız için Her türlü çıkar için Arsız için, hırsız için Mısırdan, yumurtadan Göbekten gübreden kar için Çıkıyor kanun, nizam Devlet malı deniz Güzel de götürüyor domuz Hırsıza mühür, makam, Aptalız ya kesiyor ahkâm Can dostumuz amerikan BOP’a eş başkan seçildi Daha dünkü boz adam Aklım ermedi bir türlü Nedir ne iş yapar bu makam AB diyor: Kapıya bağlarım, İçeri almam! İllaki girerim diyor ağam Onurlu olmakmış, Kaburgalı dik durmakmış ne gam Ne demek demiryolu Ne demek örgüt Ne demek kooperatif ''Bunlar komünist işi'' Yabancı sermaye olmalı lokomotif Ney imiş sosyal devlet anlayışı KİMİ BULURSAN AT KAYIŞI ALTTA KALANIN CANI ÇIKSIN ACIMA BİTİR İŞİ Ne tekel kaldı ne tütün Verip Morris Efendiye Attık üstümüzden yükü büsbütün Başarı buymuş Nazım Sattığımız basında Böyle yazar sütun sütun Tüpraş, Telekom gitti gider Çalmak çırpmak 'Babalar gibi' satıp savmak Yurtseverlikte elzem olan şeyler Diz çökenler, dönekler Seviyesizler, lümpenler Vatanın gururu götürenler Her köşede dolu Ağzından ötürenler Çevir be Nazım Şiş yanmasın çevir Kapandı o senin dediğin devir. Artık özgürdür basın gazeteler. Şimdi revaçta ‘entel kahpeler’. Aut oldu sosyalizm Tahamülü yok, ona bile Can çekişir Kemalizm Şimdilik Borsanın yüzde otuzu Bankaların yüzde ellisi bizim Artık kimse hain değil Nazım Beter ol Nazım Beter ol beter Halkmış, hukukmuş Senin nene lazım Eşitlik kardeşlik Artık özlemli Solmuş bir resim Sana inanan Nasıl da yanılmış Ne demek yurtseverlik Kuvvayı Milliye Destanı Koskoca bir yalanmış Ne demek şehitlik Ne demek gazilik Çağdışı bir ilkellik Buyurmuş Emretmiş birileri Atatürk devrimleri Sakarya İnönü, Malazgirt zaferi Ya boşaltın içini Ya da yok edin ilkeleri Can çekişiyor Lozan Uç verdi Mondros, hortladı Sevr Taşa tutulur Kemal’in askeri Hani amerika katil diyenler Yani yeni deyişle halt yiyenler Şimdilerde bir hal oldu Kimi diyor uzaktan gelen dostumuz Kimi selama durmuş diyor ki o bizim üstümüz, yükle yükle götürür yankinin eşekleri nolacak sanki o bizim ......... ustamız Sana nazil olanlar Zelil oldu Nazım zelil Tutmadı Nazım Tutmadı bu senin yaptığın tahlil Tavşan boku elit, her yanda zibil Rüyanda görsen inanmazsın Alıp yanına İngiliz’i Amerika özgürlük! getirdi Irak’a Tavşana kaç, tazıya tut diyor Dünyanın her tarafı bulaştı boka Sınıfsız bir toplum kuruldu Herkes dilenci sefil Bir yandan yeni sınırlar çiziyor Bir yandan da ulusal sınırlar yerle bir İşini nasıl da biliyor kâfir Sosyalist ülkeler yıkıldı bir bir Adamlarda ne pişmanlık Ne bir kahır Kapandı be Nazım Kapandı o senin dediğin devir Ya diz çökmüş imamın önünde Ya esas duruşta Emir bekler bizim sefir Yerle bir oldu Sovyet denen o koca dev Tabak tencere pazarlayıp Kola reklâmına çıkıyor Nobel ödüllü! Gorbaçev dağıldılar ya hani açtılar ya Şimdi kolay geçimin yolu E beşte iş çok Hem de yorulmadan terlemeden Her yan urupsu dolu İşsizlik indi yüzde sıfır Ne işe yarar gurur onur Bitecek mi çalıştır babam çalıştır gomanistken namussuzdular ya kırklanıp bir bir dine imana geldiler kulluğu, orspuluğu bayağı geliştirdiler bırakıp sporu valsi geliştirdiler bir hayli göbek atmayı kahpeliği birde seksi dansı Hele bizde aç lümpen namussuz çok etrafında bal arısı Sanma ki sokağa çıktı kadını kızı Hepsi daha mutlu daha özgür daha bir alır oldular yaşamdan hazzı ülkemde geçirirler her kışı yazı hacetini giderirler ümmeti müslümanın kiminin oldular muta nikahlı karısıı Tek bayraklı bir dünya kuruldu Her yerinde dalgalanıyor şanla! Şerefle! İhtişamla! Tamı t****** elli üç yıldızı Tutmadı bu senin yaptığın tahlil Tutmadı Nazım İşte sana delil O senin dediklerin var ya Hani eşitlik kardeşlik Yani sınıfsız Yani sömürüsüz bir dünya İnsanca yaşamak güya Bir masal bir rüya Nostaljik bir sevda Kahrolsun barış, kardeşlik, özgürlük Yaşasın Dolar, Avro,her türlü kötülük Sendika, kooperatif, örgütlülük Kahrolsun her türlü angarya Kahrolsun insanlık, Hoşgörü, hümanizm! Kahrolsun! Emek, alın teri, kominizim! Altta kalanın canı çıksın, kahrolsun işçi köylü sosyalizm Kahrolsun işçi köylü proleterya Yaşasın küresel dünya Yaşasın savaş, sömürü, militarizm! Yokluk, yoksulluk, emperyalizm! Yaşasın var oluşçuluk, Yaşasın globalizim. Hoş geldin Keyvenizm! Yaşasın Amerika! İnanmazsın Nazım, Bilirim inanmazsın. Çünkü sen bir sepitist; Sen arlanmaz, uslanmaz, Kronik bir komünistsin! İşçi diyorsun Köylü diyorsun Eşitlik kardeşlik Hak diyorsun Sevgi Aşk diyorsun İlle de halk diyorsun Sen nasıl adamsın Vallahide billahi de sen Ya hastasın, ya da safsın, Hastasın Nazım hastasın Sen her şeyi tersyüz etmekte ustasın Bre kâfir bire rezil Nazım Senin şiirlerini okumamak Kitaplarını yakmak Kemiklerini söküp Köpek maması yapmak lazım Vazgeç gayrı vazgeç, Fakir edebiyatı yapmaktan. Aşk yap, Fala bak, dans et. TV seyret, hayal et. Vazgeç saçını başını yolmaktan Bıktı usandı bu millet Bilirim Sen arlanmaz Sen uslanmaz Sen pısmaz Sen yine de susmazsın Senin nene gerek be adam Ezilsin yok olsun zelil olsun Tutan tuttuğunu sıksın Sürüm sürüm sürünsün, Rezil, rüsva, sefil olsun. Altta kalanın canı çıksın. Bire Ayşo, bire Haso, bire Cahit! Seni gidi şalvarlı köylü! Seni gidi şeytanın dölü! Seni gidi köylü kurnazı Seni gidi ülkenin gözü kursağı doymazı Sen kimsin ulan, it oğlu it! Gözünü toprak doyursun! Ananı al da git! Ya karışma seyret Ya şahit ol Ya da öl şehit Bak yolunu gözlüyor ahir et! Ya türbanlı bir bohça ol Ya da sakallı bir koca ol Tespihini çek, haline şükret! Bu dünya nimetleri bana ait! Beter ol Nazım, beter ol beter! Söz milletin artık yeter! İnanmazsın Nazım Bilirim inanmazsın Çünkü sen arlanmaz Çünkü sen uslanmaz Kronik bir komünistsin Şimdi de diyeceksin ki Bu mu senin kamuoyun Oğlum biraz yazın okuyun Okuduğunuzu anlayın Geleni gideni görün Söyleneni duyun Cahil dediğin bir sürü Bir uslu koyun Sürüde ne gezer öngörü Ancak senin gibisini yaratır S****** çocukları Tv kültürü Sen işine bak hadi yürü Beter ol Nazım beter ol beter! Söz milletin artık yeter! |
Biliyor musun Henüz Küçüğüm
Anneciğim Babacığım Biliyor musun Ben bir çocuğum Ya da Henüz küçüğüm Sev Saçlarımı okşa Yanaklarımdan öp Dallarıma rüzgar Köküme su ver Beni hep eleştirme Geliştir Anlıyor musun Ben bir çocuğum Belki de henüz Çok küçüğüm Kırılırım sana Darılırım Yok olurum sonra Biliyor musun |
Biliyor musun Sen Nesin
Sen var ya sen Biliyor musun nesin Tüm ümitlerin Tükendiği anda Hani Öyle garip Öyle naçar Kalmışken Yapayalnız Tek başına ‘’Ben geldim! ’ diyensin |
Bir Atımlık Saçması Kalanlara Nasihatimdir
Altmışında azanlara, Bir atımlık saçması kalanlara. Nasihatimdir, Evinden yozanlara, Yuvasını bozanlara, Götü gakanlara. Sıkın dişinizi, Ne kaldı şunun şurasında. Belki beş yıl, Varsayalım ki yanıldım; Sen de ekle beş yıl daha. Dünyanın götüne Kazık çakacak değilsin ya. Belli ki Unutmuşsun değerleri, Okuduğun kitapları. Nasıl olsa Umudun kalmamış Kızıl elmaya, Umudun tükenmiş Devrimden yana. Gerçi sende zaten yoktu ya siz yine de Sıkın dişinizi Demedi demeyin Kepaze olursunuz kalbiniz dayanmazda Kaç yılınız kaldı şunun şurasında dünyanın götüne Kazık çakacak değilsiniz ya |
Bir Gün Gelecek
Ey, bakışı Gökkuşağı boyalım. Ey, gülüşü Kır çiçeği oyalım Ey, uykusu Kır çiçeği rüyalım Umuduna, Ay vurmuş Yayla *******ince gülenim Düşlerimin en güzeline denk gelenim Ey perakende, Gecekondu sevdalarda ölenim. Daha dün Yüreğimizde kurşun Devrilmiş selviler gibi yattığımız. Her gün Yarınlar gülsün diye, Canımızı ölümlere attığımız. Can suyuna Kanımızı kattığımız bu çiçek; Biliriz ki, Bir gün gelecek, Filizlenip, dal dal büyüyecek. İşte o zaman bu dünya, İşte o zaman bu sevda On dördünde ay gibi gülecek. Ve o zaman; Perakende, Ezberletilmiş olmayan; Amasız, Çıkarsız, Hesapsız kitapsız; Sevgilerle sevip, sevilecek insan. Söyle Bu değil mi insana layık olan? |
Bir Selam Ver
Solmadan bağının gülü Kopmadan sazının teli Sevidir barışın dili Bükülmeden bir selam ver Bir selam ver dağa taşa Gökyüzünde uçan kuşa Bir selam da şu gülüşe Dökülmeden bir selam ver Ölüm gölgedir yanında Olgun alıçtır dalında Sıyrılmış kılıç kınında Çekilmeden bir selam ver |
Bir Sevdaya Düşmeye Gör
Bir sevdaya düşmeye gör Görünmeyen gizi kalır O ateşte pişmeye gör Küllense de közü kalır Açan bir çiçeğin rengi Tanıdık bir seste belki Gül dikeni batmış gibi Yüreğinde sızı kalır Unuttum sanırsın ama Ansızın girer rüyana Rüyan tuz basar yarana İyi olsa da izi kalır M. NAZİK 2005 Mersin |
Bir Şey Kaldı mı Sende
Her şey İlk gün ki gibi bende Her şey yerli yerinde Ya sen Ne yaptın onca zaman Bir şey kaldı mı sende. Bak alıştım ben Bilirim Sevda yarasını dağlamasını da Sessiz sessiz ağlamasını da Hadi usul usul anlat Ne oldu ne bitti yüreğinde Sıkılma söyle Durabildin mi sözünde Yine yüreğin titrer mi her gördüğünde |
Biz Bu Hale Nasıl Geldik
Nasıl yazgı nasıl kader Bendin yıkan sele döndük Gelen budar giden budar Hazan vurmuş güle döndük Eloğluna çul olmuşuz Kapısında kul olmuşuz Yanmışız biz kül olmuşuz Sonu gelmez yola döndük Emeği çar çur etmişiz Yoksulluğu yar etmişiz El âlemden ar etmişiz Evimizde ele döndük Unuttuk hakkın sözünü Boyadık halkın gözünü Kirletip aşkın özünü Sanki deli bala döndük Başımızda türlü bela Katar katar olmuş çile Nasıl geldik biz bu hale Rezil rüsva dile döndük Sevdamız dönmüş gezgine Sözün uymuyor ezgine Nefsin gelmiyor dizgine Geçmeyen bir pula döndük Geleni görmez gözümüz Ses vermez oldu sazımız Öze geçmiyor sözümüz Çiçek açmaz güle döndük Küstü Hoca’nın gülüşü Mevlana’nın gel deyişi Şeyh Bedreddin’in ölüşü Ot bitmeyen çöle döndük Pir Sultan Abdallar sustu Karac(a) oğlan Yunus küstü Sazım çalmaz telin kesti Kurumuş bir göle döndük Yediveren bir gül idik Birbirimize kul idik Tayfun idik yel idik Biz bu hale nasıl geldik Sultan idik kula döndük Evimizde ele döndük Ot bitmeyen çöle döndük Biz bu hale nasıl geldik |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 05:55 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.