www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Edebiyat (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=268)
-   -   Bülent Özdemir (https://www.cakal.net/showthread.php?t=144464)

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:09 PM

Bülent Özdemir
 
Dolandırma...

Süslü gözlerde sokak şarkıları dinlemek gibi bir niyetim yoktu, üzerimdeki ağırlıktan kurtulmak için dışarı çıktığımda... Anlam zindanlarından kaçan duygularımla, müebbede mahkum suskunluğumu da almıştım yanıma. Bir ben varım sanıyordum evrenin merkezine bağdaş kurup oturmuş... Kader demek istemesem de bu çembere, anlatamıyordum yine de derdimi... Aslında ben de anlamıyordum. Beyazın içinde beyaz mı var, siyah karada ne arar karanlık neden kör düğüm çözemiyordum. Bir rüya mıydı bu, bedenimi yürüten ruhumsa sevgi bunun neresindeydi? Peki ya ölüm! Bu dünyada ölebilir miyim bilemiyordum. Sesimin içinde sanki bir ses var, ellerimdeki his... Gözümün ardındaki gözü neden göremiyordum...

Onca yolu geçip gelmişim bile ofisin kapısına. Ya da iki dünya arasındaki uğrak yerime, hücreme...

- Hoş geldiniz.

Hoş gelmişim. Hoş bulmalıyım o zaman. Nasılsınız diye sormayacak biliyorum ama benim sormam gerek her türlü anlamsızlığına rağmen, birazdan ağzımdan benden habersiz çıkacak sözcükler...

- Hoş buldum. Nasılsınız? Arayan soran var mı? (Kim arar seni ki!)

Haklıydım evet kim arardı beni... Aramamıştı da zaten... Sessiz ve olaysız bir gün olacak diye gülümsemek istiyordum. Bir şey söyleyecek gibi duruyordu Gözde ve sanki kendi kendime konuştuğumun farkına varmıştı da lafımı bölmek istemiyordu. Sustum içimden...

“Bir misafiriniz var” dedi. Bu saatte... Sabahın on buçuğunda kim ola ki? Bakışımdan anladı ve devam etti... “Baskıcımız... Hani kutuları bastırdığımız matbaadaki hanım...” Sevmediğimi biliyordu o şahsı. İsmini bildiği halde söylemek istemiyor ve tarif için uğraşıyordu. Anladığımı anlayınca sustu... Sanki o kadının gelmesinin suçu kendisindeymiş gibi utandı, yüzü kızardı ve hiç sesini çıkarmadan çay getirmek için mutfağa gitti...

Hoş geldiniz Çiğdem hanım... Hoş buldum da! Hep böyle geç mi geliyorsunuz. Sana ne ki benim ne zaman geldiğimden... Geliş gidiş saatlerimin hesabını sana mı vereceğim... oldu olacak kapıya otur gelip gideni de say bari.. bak sıkıverdin canımı hemen.. demek istedim ama, daha beterini yaptım sanırım. Sustum... uzattığım elimi geri çeker gibi yaptım, uzandı ve parmaklarımın ucundan yakaladı... durumu kurtarmak için benimkide laf şimdi.. belki dışarıda işiniz vardı dedi. Çabasından dolayı, avucumu kıstım, baş parmağımı bükerek dar zamanlarda yapılan minik tokalaşmaya yakın bir şekilde elini sıktım.

Yardımınız gerekiyor bir konuda dedi. Elbette hallederiz rahat olun dedim. Kastığı omuzları gevşedi, arkasına yaslandı, bacak bacak üstüne attı. Masanın üzerinde duran sigara paketinden bir sigara aldı... Aceleci halinden eser kalmamıştı. Sigarasını yakmadan anlatmaya başladı. Sabah kartoncu ile kavga ettim ve biraz da sert atıştık. Malumunuz alacak verecek meselesi... Sigarasını yaktı... Benimle ne alakası var anlayamadım ama sesimi de çıkarmadım. Tüm hesabı bugün kapatacağımı söyledim kendisine. Bir iki yerden ödeme alacaktım. Kartoncu çıkar çıkmaz aradım firmaları. Ödeme günleri değilmiş. Bu adamı da konuşturmamak için bugün paranı almazsan konuş demiştim.. Sağ olsun bir arkadaş yol gösterdi de halledebileceğim. Tabi burada sizin yardımınız gerekli. Yardım edeceğim konusunda inandırmam gerek sanırım. Elimizden gelen yardımı yaparız Çiğdem hanım merak etmeyin. Nasıl? Bir arkadaşım hatır çeki verecek... Hıımmm... konu ilginç hale geliyor... Ama ben nakit söz verdiğim için o çeki paraya çevirmem gerekecek. Resmen tefeciye kırdıracaksın anladım orasını da beni neden katıyorsun işin içine onu anlamadım. Çek karşılığında parayı verecek olan factoring firmasının bir şartı var. Hamiline yazılı çek kabul etmiyor. Çeki alacağım arkadaş da, fatura olmadan firma adına yazamam çeki dedi... benim firmamda zaten sorunlu biliyorsunuz. Düşündüm eğer siz fatura keserseniz sizin firmanız adına doldurabiliriz çeki... Ve benim o çeki cirolamam gerekecek yasal olarak, sonra çek ödenmezse ben ödemek zorunda kalacağım... Çeki hangi firmaya kırdıracaksınız? Ortağımın babasının firmasına... Şimdi anlattığınız her şeye inandım. Ve size gerçekten yardım etmem gerek. Elimden gelenden daha fazlasını yapacağımdan emin olun der gibi baktım. Kendisine inandığıma inandı.. Çekin miktarı nedir peki... Beş bin dolar civarında... Hımm... Tam da yanlış yaptığımız işten dolayı sizin hesabınızdan kestiğimiz kadarmış, ne ilginç dimi dediğimi beni ikna ettiğini düşünerek girdiği rahatlık halinden dolayı görmedi bile... telefonu kaldırdım, dahili hattan Gözde yi aradım. Çiğdem Hanım’ın bizde olan tüm doküman, evrak, teklif vs. dosyalarını hazırlayıp gelmesini söyledim. Durun biraz daha bekleyin siz... Birkaç dakika sonra Gözde geldi ve ne yapacağını biliyordu... Buyurun Çiğdem Hanım bunlar dosyalarınız... Size çıkışa kadar eşlik edeyim dedi... Çıktılar... O ana kadar farketmediğim minicik bir not ilişti gözüme birden...
“Dikkatli ol! ”
Uyandım eşimin seslenmesiyle... İşe geç kalacaksın hadi kalk artık... Saate baktım ve hemen ofisi aradım... Çiğdem hanım geldi mi? Evet! .. Nerden bil.. Bugün gelmeyeceğimi söyle... Getirdiği çeki cirolama ve tüm evraklarını da kendisine ver. Bir daha çalışmayacağımızı söyle.. Ama nede.. Kapattım telefonu... O notu yazanın kim olduğunu biliyordum... kelimelerdeki izinden anlamıştım... Gözlerimi kıstım ve “Teşekkür ederim” dedim...


Bülent Özdemir

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:09 PM

“Ben’im” ve “Sen’in”...

Senin olan bir günde geliyorum sana... Sana ait olan bir zamandan... Ben geldikçe geçmiş oluyor günün. Vaktini alıyorum senin... Geleceğini çalıyorum belki de... İstersen dinleme! .. Geçen gün senin unutma... Geleceğinden haberler vereceğim ama, her anından ve geleceğin yok olacak...

Şimdi bu yazıyı burada bırak ve hemen bir ayna bul kendine... Dur biraaaz... Aynayla ne yapacağımı söylemedim daha. Bak şimdi bulduğun aynaya.. İlk bakışta her zamanki gördüğün yüzünü göreceksin. Gözlerini... Şimdi gözlerine dikkatli bakmanı istiyorum senden... Aynaya doğru eğil biraz, ya da ayna küçük ise elinle yakınlaştır... Gözlerine bak... Gözlerinin içinde iki göz daha göreceksin... Oraya odaklan iyice dal gitsin içine... biraz o halde dur... bekle... göz bebeklerinin dışında kalanlar, flu halde ve bir gölge şeklinde iken bak o “şey”lere... Algılamaya çalış... Unutma odaklandığın asıl merkez göz bebeklerin...

Tamam mı? .. Eee şimdi ne olacak mı diyorsun. Deme öyle.. Acele etme... Düşün biraz... Gördüklerini ve hissettiğin gölgeyi düşün... Sen neredeydin o sırada, bir de onu düşün... Kimsin sen? O nerede olduğunu düşündüğün senden bahsediyorum ama... Aynaya genel olarak ilk baktığındaki yüzden değil... Gözlerin içindeki gözlere bakarken, hani etrafın gölgeleşmişti ama tüm bunları yaşarken, yaşayan bir sen vardı ya... Hani o an olanların dışında ama farkında olan sen... Eğer biraz evvel o “şey”leri ve bu küçük deneye şahit olan “sen”i yaşamadıysan, ya bu yazıyı burda bırak ya da tekrar aynaya bak...

“Bana eşyanın hikmetini öğret! .”

Sen içindeki “sen”den haberdar olmazsan... Ben bendeki “ben”i bilmezsem, etrafımızdaki “şey”lerin farkında olamayız! Farkında olmadığımızın ne anlama geldiğini de düşünecek değiliz elbette... Eşya... İşte o farkında olmadığımız dünyamız oluverir... Çepe çevre sarar bizi esir eder... Şefffaf zincirlerle bağlar kendine, biz bilinçsiz köleler güruhu... Oyun eğlencede...

İran’lı sosyolog Ali Şeriati “İnsanın Beş Zindanı” isimli kitabında, şunları söyler: “İnsan doğduğu andan itibaren, farkında olmadan iç içe zindanlara girer. Bunlar: Tarih, coğrafya, kültür, aile ve kendi benliğidir.” İlk dördünü geçip konumuzla alakalı olan beşinci zindanımızı düşünelim...

Benlik zindanı...
Hemen hemen her kesin yaz-kış, bazen isteyerek severek, bazen de gayri ihtiyari olarak gece karanlık gökyüzüne ve yıldızlara baktığını bilirsin. Sen de bakıyorsundur mutlaka... Yıldızlar birer inci tanesi gibi işlenmiş ve dizilmiş yıldızlar... Uzaklıkları, büyüklükleri ve uzayın sonsuz denilen boşluğunu düşün... dünyamızın oralardan nasıl göründüğünü... Senin gördüğün yıldızlar gibi görünsün hadi o kadar bile değildir belki.. Peki ya sen... yıldızlardan baksan dünyadaki hemcinslerini görebilir miydin? Yok çok düşünülecek bir şey değil bu... Dünya bile görünmezken içindekiler nasıl görünsün dedin ve geçtin bu konuyu... Evrende ne kadar yer kapladığını düşündüğün zaman, hiçliğinin farkına varmışsındır umarım...

Şimdi toparla kafanı... Aynada ilk gördüğün yüz... senin her zamanki yüzün... Bazen büyük çok büyük insan! Her şeyi yapabilen sen... Küçük dağları bile yaratmaya tenezzül etmeyen özel kişi... Süpersin... Ya da tam tersi... ulaşılmaz umutlar sahibi, içinden çıkılamayacak kadar çok dertlerle boğuşan muzdarip, zavallı kişi... Bir şeyler de sen ekleyebilirsin bunlara...

Sonra... Biraz dalınca hafiften yabancılaşınca kendine, farkında olduğun kadar hissettiğin benliğini düşün... İçindeki “sen”i.. “Sen”in farkında olmadığın zaman hayatını saran ve seni içinde yok eden “êşya”yı... Kendi ellerinle, farkında olmadan kurduğun benlik zindanını...

Biraz evvel “Bana eşyanın hikmetini öğret” diye bir şey demiştim hatırladın mı? Bir dua o... Ettiği hiçbir dua reddedilmeyen birisinin duası... biliyorsundur zaten kim olduğunu... Bilmiyorsan da öğrenirsin sanırım... Yada birazdan bitecek bu yazı, sen de boşver gitsin... Ama en azından şu kadarından eminim... Aynaya her baktığında beni hatırlayacaksın... Geleceğinden haber vereceğim demiştim ya... Geleceğin bu işte... Hep gelecek...
Ha bir de! ..
İyi bak o gözlere! ..
Gelecek o gözlerden gelecek...

Bülent Özdemir

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:09 PM

29 Harfli Kıyamet...

29 Harf ile...

Acımasız insanlar anlamsız cümleler gibi yakar canını...
Bocalar durursun zamanın içinde mekan cehennem olmuştur...
Can mı ölmeli önce canan mı düşünüp durma miniciğim...
Çok ölmek de yok az ölmek de ölümü öldürmek var artık...
Denizler kan ağlayacaktır ölüm öldürülünce belki de...
Elleriyle kanatacaktır rahimlerini tüm doğuracak kadınlar...
Feryatlarını duyacaksın sebepsiz öldürülen çocukların...
Geçmiş ve gelecek gibi ikiye yarılacak belki de yeryüzü..
Gezegenler yumuşak toplar gibi çarpışıp zıplayacaklar...
Hakları bir bir okunacak saçları ağaran bebeklerin..
Irak ırak memleketlerdeki öldürülen çocuklarca
İçin için yanmayacak artık şenlik için patlayacak volkanlar...
Jaleler kıpkırmızı kan damlalarına dönüşecekler...
Katranlı kuyular susayanların imdadına yetişecek..
Lalezar ağlayacak yanıp kavrulan laleler için...
Mazeretler beyanlara karışacak aklı karışıklar için...
Ne oluyor diyecek bilmeyenler olanlar için...
Olacak olan oldu... Olacak olan oldu.. bilenler için...
Ölüm öldü... Ölüm öldü... görenler için...
Pişmanlıklar perişan etti yürekleri anlayanlar için...
Rezillikleri ejderha oldu şimdi yaşayanlara...
Senalar faydasız herşey yerle bir oldu kalanlara...
Şahit olun dabbetül arza bakıp duranlara...
Tiz sesli çığlıklar hala kulakları duyanlara...
Uzun değil hayat bilenlere...
Üzüntüyü hep içenlere...
Ve
Yaşadığından hızlı geçiyor
Zaman düşünenlere...

Simurg_b (P.D.)

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:09 PM

Ağlarım Diye Korkuyorum...

Davetiye çıkartmış
Üşüten kibirleriyle
Bulutlar...
Ottan çöpten bahaneler bulmuş
Yüreğim...
Öte yanda yerin bağrında
Kaynayıp çağlayan
Umutlar...
Oysa ben bir çağrı beklerim
Sakladığım gözyaşlarıma
Yumruk olup durur
Minicik eller boğazıma...
Yutkunamam
Boğulurum
Şaşarım
Bir anlık ölümü
Nasıl bir ömür yaşarım..
Biter ama ölüm bile...
Sonrasında soğuturum kanımı
Örterim üstünü
Görünmez duyguların
Ve bilinmezin
Merhametin...
Kıskandığım gözyaşlarım
Suya düşman etti beni yar...
Yer gök çaresiz
Bilinmez derdim
Yük ettim sana bu zahmeti..
Aşkı
Özlemi
Ve kıyameti...
Durmalıydı zaman
Tutulmalıydı dilim
Ecel bile gelirken
Bir sebep ararken...
Ben neden sır verdim bilmiyorum ama
Gülümseyip gelirsen birgün
Ağlarım diye korkuyorum...

Simurg_b

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:09 PM

Ağlayan Şeytan Gibiyim

Bir külçe ete döndüm bugün
Ruhum yok ruhun da
Bilinç de bu oyunda

Nasıl olur nerdesiniz
Gitmeden kayboldunuz

Hayalde olsa söz müydü
Vermeye çalışıp aldığın
Yanına kalan kâr mıydı

Bu kaçıncı oyun şeytanım
Nefsim canım hayatım
Bir dahaki ne zaman

Ruhum bir parça can bırakıp nereye
Neşeye zevke heyecana
Şerefe güzel şeytana

Bu et mi ayrılacak kemikten
Cansız ve acımadan
Savaşmadan kaçmadan

Bir gece yarısı o an gelirde
Ruhun oynarsa yerinden
Bir deprem coşkusuyla
İçinden çığlık geçer de
Ağlayan ırmaklar
Sele boğar odanı
Tırnaklarında çamur parçaları
Ve vicdanın kanar
En derinden ta ruhundan...

Acınası zevkleri ben yaratmadım
Et de benim değil ruh da
Ağlayan şeytan gibiyim şimdi
Henüz her zevki tatmadım...

Bülent Özdemir

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:09 PM

Akrep Ve Ateş

çepeçevre ateşi sen yaktın hayatımıza
tüm ihtarlarıma rağmen körükledin birde
bende gururumla yapmam gerekeni yaptım
bir sen değilsin ölen
iğne benimdi unutma…
ben binkez öldüm şimdiye dek
birkez de sen tad bakalım
gerçek ölümü


Simurg_b

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:09 PM

Amak-ı Hâyâl...

Nasıl mı geçiyor hayat?
Yaşadığım ve yaşadığımı sandığım hiçbir anı unutmadan... Gözyaşı damlalarından kurduğum dünyada yaşayamadığım her şeyi yaşamaya çalışarak birde... Geçmişi canlandıracak yeni sahneler hayal ederek sonra... Sakladığım tüm ağıtlarımı sunabileceğim sım sıcak bağrını açmanı bekleyerek... Kaderimin verdiklerine ve aldıklarına aldırmadan sadece senin varlığını hissetmeye devam ederek... Yeryüzünü yüreğim bilip, her yanını kanatarak ve pişman olduğum gidişimden geri dönmeye çalışarak... Öldürdüğüm herkese yeniden hayat verebilmek için durmadan nefes alarak... Sen var olduğun sürece hayatta kalacağıma yeminler ederek... Yaşamı yeniden sevebilme cesareti dileyerek... Sonunu bildiğim halde çıkmaz yollar arayarak...

Yani seninle, imkan aramakla, aşkla, mutlulukla, umutla, hayatla, samimiyetle, huzurla, merhametle, güvenerek, severek, üzülerek, gülümseyerek...
Gerçek benliğimle, sessizce çığlık çığlığa gelen sevgimin ürpertisiyle...

Gelen giden tüm günleri, tüm gel-gitlerimi, uykusuz uykularımı, güneşle kalkan bedenimin peşine düşmüş başıboş dolaşan ruhumu, sonlanmasını beklediğim savaşsız hayatımı, öldürdüğüm ölümlerimi, umutlarımla çattığım sırat köPage Rankingülerimi, özleyen bir yanımla ayakta durmaya çalışarak...

Sensizliğin anlamsızlığını anılarla aralamaya çalışmak ve hiç çıkmadığın aklımdan yüreğimden bana sanki yeni gelmişsin gibi seslenişini bekleyerek...

Beklerim hep seni, bakışlarımı sana adadığım deli gözlerimle... Isınmak isteyen içini görmek için... Hadi gidelim kendi yurdumuza diyen bir bakışını yakalamak için gözlerimi gözlerinden ayırmadan... Her zerrene özlemimi katarım rüzgara, arzularımı yollarım sana... Soluk olur girerim içine taaa ruhunun en derinlerine... Bunu senden başka hisseden olmaz bilirim... Rüzgarla gelişimi, sana dokunuşumu, dudaklarını hissedişimi, tenini tenime katışımı, bir sen bilirsin ve sadece sen ürperirsin... Sıcak nefeslerimiz karışır birbirine... Yaşamak o andır işte.. Seninle yaşamak... Seni yaşamak... Senin nefesinle yaşamaktır asıl yaşamak...

Bir güneş gibi sararım seni sarılırım sımsıkı... Tek bir vücut oluruz seninle.. Tek bir ten... Tek bir yürek...

Sonra sen gittiğimi sanırsın... Yalnız hissedersin kendini kendinle kalmış sanırsın... Ruhundur ruhuma kattığım yalnızlığın ondandır... Bendedir ruhun ve dokunulmazdır... İkimizde varız bu ortak hayalde ruhlar aleminde...

Ne hayal ne düş bir can var senin içinde benden... Tüm dünya bilse ne bilmese ne... İmkansızlık yok artık o can için... Yalnız bırakmam, geri de almam, kimsesiz büyütüyorum sanma sakın... Senin canın da büyüyor benim ruhumda...

Simurg_b (P.D.)

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:09 PM

Andolsun Kalem Yazmazsa...

Her gece başka bir gün
Doğuyor güneşe...
Büyüyen emirle...
Üzülen yağmurla...
En samimi yürekli
Bir adı güzelle...

Zor olanı düş’müş...
Züleyhaya sevginin
Yusufla imtihanın
Uyurken zindanın
Bu dünyada rüyanın
Andolsun kalem yazmazsa
Yaparsınız biliyorum
Herşeyi yaparsınız
Ve ağlarsınız...
Önce yere
Sonra göğe bakarsınız...

Yine gelsin dünya gözlerinin yaşına... aşkına...
Cennetin toprağına taşına... güllerinin naşına...

Çaresiz zaaflar yakıyor ateşi...
Bir anne doğuyor onüçünde...
Minik elleri yüreklerde...
İki dünya arasında güneş...
Takati yok gündüzlerde...

Ruhun var güzel duaların ucunda...
Yüzünde gözünde saçında..

Zor olanı düşmüş
İsmaile vermenin
İbrahime sözün
Canın
Yüreğin
Özün
Andolsun verirsiniz
Ama bu kez
Gülüm’ser’siniz...
Önce yeri
Sonra göğü öpersiniz...

Kalbimin her atışında
Akşamlarda güneşin batışında
Yine gelsin dünya gözlerinin yaşına...

Simurg_b (P.D.)

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:09 PM

Anlam Zindanlarından...

Anlam zindanlarından
Kaçan duygularımla
Müebbete mahkum
Suskunluğumla
Çaresiz
Bağdaş kurup oturmuşum
Dünyanın merkezine
Kader mi diyorsunuz adına
Anlamıyorum
Ben
Derdimi
Anlatamıyorum
Beyazın içinde beyaz mı var
Siyah karada ne arar
Karanlık kör düğüm
Çözemiyorum
Nasıl bir rüyadayım
O yürütüyor ruhumu
Ben
Canımla
Gezemiyorum
Sevgiden başka sevgi yok mu
Aşk da acıda pişiyor
Ben
Zehire şerbet deyip
İçemiyorum
Ölüm nedir
Ölsem dünya içinde
Saatler kurulmuş
KöPage Rankingüden geçemiyorum
Sesimin içinde ses var
Ellerimde his
Gözümün ardındaki gözü
Göremiyorum
Sora sora buldum
Cevabı
Artık aramıyorum
Melekleri şaşırtan isimler
Şeytanın sonu
Ben
Bilmediğim bir şeyi
Bilemiyorum...


Bülent Özdemir

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:10 PM

Aslında Birbirimizi Tanımıyoruz...

Büyük şehirlerin olanca karanlığını aydınlatamayacak olmalarına rağmen yine de sabaha kadar o karanlığı biraz olsun aralayıp yol gösteren sokak lambalarından adres sorarak ilerleyen düşüncelerimin beni götüreceği yeri biliyordum...
Ama yine de sessizce takip etmeyi tercih ettim. Bilmediğim bir yoldan gidiyordu çünkü... Ona göre kısa bana göre meçhul bir yol... Otobanın üzerinden hızla ilerledi... Ben aceleden aralarından geçtiğim arabaları fark etmedim bile... Bir ara gözlerim viyadüklerde kullanılan uzun beton blokları taşıyan tırlara takılsa da çok fazla önemsemedim... belki de yeni yapılan tüp geçitte kullanılacaklardır deyip kendimi karşıya atıverdim. Fatih Ormanlarında ilerleyip Ayazağa’ya vardığımda, o çoktan Maslak’a varmıştı. Burası önceden köydü demek... Köy... Köy meydanını, camiyi ve kahveyi göremesem de, az ilerideki plazaların stüdyo daire aidatlarıyla Anadolu’nun herhangi bir köyündeki insanların nasıl refah içinde yaşayabilecekleri gerçeğini fark etmem zor olmadı...
Son üç hafta içinde dört kere değişen kapı numaralarına rağmen, Vedat’ın aslında olmayan evini bulmuştu... Evli değildi. Onun için hanımı açmadı kapıyı... Annesinin hemen arkasında beliren üniversite öğrencisi oğlu da yoktu ortalarda... Vedat’ın gerçekten yaşadığından bu evdeki küçük çocukların haberi olsa; ortanca kızı çok sevinirdi ve en küçük oğlu uykusu gelmiş gözleriyle yatmaya ikna edilebilirdi... Yatmıyordu çünkü..
Karısı ve çocukları gerçekten tanımıyordu Vedat’ı... Sırf o yüzden onun ailesi değillerdi. Benim tanıyor olmamın da bir önemi yoktu... Üzerinde her zaman gördüğüm kabanı, acaba kaç köşeli? Beşgen mi, altı mı sekiz mi diye aklımdan geçirip bir türlü sayamadığım... Ya da boşver sayınca ne olacak dediğim ve nerde görsem tanıyacağım kasketi askıdaydı ama... Evet... Onlar da Vedat’ın değildi... Muhtemelen şaşkın gözlerle bakan çocukların babasınındı... Hatta... Eee Daha ne duruyorsunuz der gibi duran kadının kocasınındı...
Ah be Vedat! Keşke olsaydın... Gerçek varlığınla yaşasaydın... beceremeyeceğin halde kendini kandırmaya çalışmasaydın... ne güzel ailen olacaktı şimdi... Her şeye rağmen bir çayını içip giderdim... Çayında değilim aslında da çocuklara yazık olacak ona üzülüyorum... Olmayan babalarını hiç unutmayacaklar ve bundan sonra da seni kaybetmekten asla korkmayacaklar...
Hayırdır! Ellerini diklemesine ceplerine sokup, omuzlarını öne doğru çıkartmışsın? .. Ne gelirken ki hızın kalmış ne de sokak lambalarını umursuyorsun.. Dağıtmışsın kendini... Yaptığın şey değildi yerdeki taşları tekmelemek...
Üzgünüm...
Bilirsin haklı olduğum zamanlarda konuşmak istemem...

Aslında birbirimizi tanımıyoruz... Herkesi kendimiz gibi görme alışkanlığı içinde; zekice tasarlanmış bilim kurgu filmlerini aratmayacak oyunların kahramanı olduğumuzun farkına varmıyoruz... Sebebi her ne olursa olsun etrafımızdaki insanları aradığımız zaman, onlara gerçekten ihtiyaç duyduğumuz anlarda bulamıyoruz...
Hiç dostu olmayan... Haklı olduğu zamanlarda konuşmayan bir dostum vardı... bir o farklıydı... (Allah rahmet etsin ona) Ölmeden önce öldürmüştü kendini ve herkesi ölü sanıyordu...
Dahası yok sayıyordu... Dürüsttü... kendini kandırmıyordu... Özlüyorum kendisini ama biliyorum ki huzurlu...
Çünkü o; büyük şehirlerin olanca karanlığını sevmiyordu...

Semih Suat Yücelen

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:10 PM

Aslında İkisi de Leyla İdi...

'Aslında ikisi de Leyla idi ama sırayla Mecnun oluyorlardı.
Yaşanmış bir masal olmuştu Aşk onlar için.
Bir içim su oluyorlardı ve akıp duruyorlardı birbirlerine.
Ne Şeytan yaklaşıyordu yanlarına ne de Allah karışıyordu işlerine...
Kendi hallerine bırakılmışlardı ceza olarak! ..'

Aslında ikisi de Leyla idi...
Ruhları birbirlerine aitti sanki... Sanki birbirlerinin cennetleriydi... Cennetteki en büyük müjde en yüce mükafat olan cemalleriydiler... Öylesine yüceltiyorlardı birbirlerini öylesine büyümüştü sevgileri ki... Sevgi kelimesinin sınırlarını zorluyordu hissettikleri ama kelimelerin sınırlarında konuşmaktan başka da çareleri yoktu. Leyla olmanın çaresizliği beklemekten öte yapacak bir şey bırakmıyordu bomboş hayatlarında. Hayatları da sevmekten başka bir şey değildi... Çaresizlikleri sonsuzluğa bağlamıştı bahtlarını...

sırayla Mecnun oluyorlardı...
Leyla’sının beklediğini hisseden Mecnun oluyordu... Güneşin ışıklarından, yıldızların parıltılarına, hilalin gülümseyişinden rüzgarın soğukluğuna kadar o kadar çok haber taşıyan vardı ki Mecnuna... Baktığı her yerde her şey ona hep Leylaaaaaaa diye bağırıyordu sanki. Çıldırmak çaresizlikti o an için Mecnun olmak da en kolayı... Mecnun olan sıra bir diğerine geçene kadar ölümün anlamsız sonsuzluğunda kayboluyordu ve sanki başka bir zaman boyutunda bin yıl geçiriyordu... Ve Leyla bekliyordu! .. Ama Mecnunu değil Mecnun olmayı...

Yaşanmış bir masal olmuştu Aşk onlar için...
Tekrar tekrar diriltilip sonra bir daha öldürülen ölülerin gerçek yaşam dedikleri, bu dünyaya her döndüklerinde kendilerini Adem ve Havva gibi çırılçıplak hissediyorlardı... Ve tek ayıpları kalpleriydi kimse görmesin diye elleriyle kapatıyorlardı birbirlerinin kalplerini... Her şey bir masal gibiydi ve onlar Aşkı yaşıyorlardı bu masalın içinde...


Bir içim su oluyorlardı ve akıp duruyorlardı birbirlerine
Asıl masal buydu işte hayatlarındaki... İmkansız olacakları mümkünsüz kalacakları tek nokta... Onu da Leyla olup bu dünyada kalan, Mecnun olacağı zamana kadar ancak hayallerinde yaşayacağını bildiği için bu dünyaya ait de bir şey olsun sırf ve vakit geçsin diye sadece hayal ediyordu...

Ne Şeytan yaklaşıyordu yanlarına
Mecnunun ulaştığı boyutta şeytana yer yoktu yaklaşamazdı zaten... Leyla’nın dünyası hayaldi sadece bazı hayallerden korkuyordu şeytan belki de...

ne de Allah karışıyordu işlerine...
Leyla’yı da, Mecnunu da, sevgiyi de Aşkı da yaratandı o ve...

Kendi hallerine bırakılmışlardı ceza olarak! .


Simurg_b (Ö.D.)

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:10 PM

Aşkımı Kabul Buyur...

Miniciğim! ...
Minik minik girdin hayatıma hep...
Ama tüm dünyamı kapladın...
Öylesine büyüdün büyüdün ki ben yok oldum sende...
Sevmekten daha öte bir şey bu...
Aşktan daha kutsal...
Ve bir bebekten daha masum...
Yaratılmış bir insana hissedilenden daha öte bir yoğunluk bu sanki...
Sanki santim santim ilahi kudretin tecellisini görüyorum sende...
Bu dünyadaki varlığın bile ayrı bir anlam katıyor tüm mahlukata mutluluk oluyor...
Eşya hikmetini gizlemiyor sen varken...
Ölüm sonsuzluk girdabından çıkış yolu buluyor kendine senin bakışlarınla...
Melekler gıpta ile secde ediyor güven veren sukunetine...
Güneş, niye yandığını geç de olsa anlıyor ve kıyamet hiç gelmese diye gözyaşları döküp büyük meleklerden yardım istiyor...
Dünya, seni tüm alem görsün diye döndüğünü fark ediyor... Güneş, ay ve yıldızlar da dönüp dönüp seni bir daha görmek istiyor...
Ve Ay Gel-Gitlerinin sırrını çözüyor, bu güzelliğe yakın olmak için pervane oluyor artık...

Miniciğim! ..
Dünyayı döndüren sensin evreni sevindiren güzelliğin...
Tüm canlılara hayat veren varlık anlamı sensin...
Ölüleri diriltip, canlıları ölüme yollayan da sen...
Ben ise, senin farkında olan evrenin içinde bir hiçim...
Ama
Senin için
Tüm evreni
Kana boğabilecek bir kalbim var...
Lütfen
Kabul buyur...

Simurg_b (A.D.)

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:10 PM

Ateşten Çıkıp Ateşe Atan...

Dönüş yolu görünmeden gel
Başka çareler aramadan
Durmadan kaçarken cehennem
Cennet yıkılmadan gel...

Zaman savaş verir şeytana
Sessizlik gülümseme
Dert güneşten
Yalan denizlerden

Rüyalarda kirlenir eller
Gerçek ölümdür yaşam
Bestelenen dertler söylenir
Ve çaresiz benim hayaller

Sitem eder tanrı aşka
Adem yasak bilmezse
Arşı saran nur
Ve duvarda günah

Savaş var dünyada savaş
Sineler de güneş de
Yüklemde şeyler var
Hiçlik gizli öznede

Nedensiz sorunlar yarattım
Umursamadan bir an
Sevgilim şeytan miras yedi
Teşekkürler be şeytan
İyi ki varsın
Birde bize tapıp olmasan
Söylesene aşk mıydı
Seni de yakan
Ateşten çıkıp
Ateşe atan...

Bülent Özdemir

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:10 PM

Babamın Yolundan Dönemedim

Babamın Yolundan Dönemedim


Bir babanın dizlerinde büyür hayat
Pazarlıksız sevgi damlarken
Bebek gözlerinden
Senin için gidemedim
Demiştim ya
Senin için...
İntikam alır gibi
Bakma geçmişten
Hata sen değilsin
Sevapsın
Uyusun hayatım
Fısıldayan ninnilerle
Ve kapansın gözlerin
Korkma artık
Gitmem ben
Gidemem
Bir kez daha geçmişe
Pişmanlığımı hisset
Cezamı bitir artık
Bebek yavrum

Sende gitmek isteyeceksin
Kendinden saklanarak
Bir bakış da seni yakacak
Zulümle batacak güneş
Yıldızlar senin için kayacak
Beni hatırla o zaman
Ve şunu söyle sende
Bebek yavruna
Senin için gidemedim
Babamın yolundan
Dönemedim...

Bülent Özdemir

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:10 PM

Bağışlayın Beni Kurtulayım

Bağışlayın beni
Anlamıyorum olanları
Sebepsiz
Bir savaş hengamesi
Yenilgilerden
Yükselen fil kulesi
Yorgunum
Uzak mı gerçekten
Davul mu bahanesi
Anlamıyorum
Öylesine acı ki aslında
Bıkmak bile
Yetmez ya hani
Boğulmak
Ölmek
Bir anda yok olmayı dilemek
Daha da çekilmez
Kılar ya
Öylesine bir anlamamak
Benimkisi
Anladığını anlamamak
Bağışlayın beni
Kurtulayım...

Bülent Özdemir

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:10 PM

Bahane Arama...

Sen şimdi bu haldesin ya
Bahane arama
Yonttuğun taşlarda
bağrında
Merhametini çalan
Bakışlarda
Seni kendinden korkutan
İsyanlarda
Bitmeyen cesaretin
Günahın beyazında
Boşa geçen hayatında
Yinede bir yanın
Sevabın karasında
Bunları biliyorsun ya
Şahitler arama
Verdiğin canlar için
Büyüttüğün çınarlar
Adadığın hayatlar için
Döktüğün kanlar
Ve üzüldüğün yıllar için
Ağladığın anlar
Yeter
Yeter ki yasa sen unutmadan...

Beni deli ettiniz gözlerim
Bir de siz
Düşündüklerim
Boğazıma yapışan ellerim
Ve gelmeyen ölümlerim...

Bülent Özdemir

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:10 PM

Bakma Ozaman Gözlerime...

dolunayın gözyaşlarını
silebilir misin işaret parmağınla
hayallerin umuda dönüşüp
uzanabilir mi yıldızlara?
benim ölümü sevdiğim kadar
sevebilir misin hayatı?
ve bir an bile düşünmeden
her şeyden vazgeçip gelebilir misin benimle
gerçek özgürlüğe...
yapamayacağın şeyleri
yapmak istermiş gibi
bakma o zaman gözlerime! ...

Simurg_b (P.D.)

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:10 PM

Bana Secde Eden Meleği Sevdim

Bu mevsimde kar yağar mı
Kefene sarar mı
Melekler bembeyaz
Gözbebeğimi
Üşür mü yüreğim yine
Bayramlardaki gibi
Isınmak için
Kokunu arar mıyım bir daha
Beyazlar içinde
Gittiğin karanlık yolda
Ve imkansız aşkında
Yok olmaz ama
Bu kez biliyorum her şeyi
Öğrendim, üşüyünce
Rüzgar olmalı
Koku değil gönül aramalı
Buymuş katlanılır olan
Gidince sıcaklığım
Gelince evim olan
Nefretim
Sevdiğim
Can yoldaşım
Adanmış hayatım olan

Bana secde eden meleği sevdim
Tertemiz yüreğinde
Sonra şeytan oldum cennetimde
Hayalim de cehennem de
Andolsun yaar
İlk hissettiğim ten senindi
El değmemiş ellerinde
Yaşadığım aşk gözlerinde
Sen affedip dönene kadar
Beklerim ben
Seni de
Ecelimi de...

Bülent Özdemir

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:11 PM

Bastığın Yer Gibi Yerdeyim...

Yokluğun içindeyim varlığın dışında
Baharın da kışın da yazın da
Ezanların ayazın da
Bıkmış yürek esaretten
Zincirler omuzunda
Her şeyi biliyor gibi bakmayın
Şimdi bomboş sokaklar
Şeytan azapta
Kilit vurduğum boş duvarda
ve hep bu dünyada...

Bastığın yer gibi yerdeyim
Sen nerdesin...
Gördüğün ulaşılmaz göklerdeyim...
Bir gün ebedde bir gün ezeldeyim...
Sen nerdesin!

Simurg_b (P.D.)

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:11 PM

Başkalarının Ağıtları...

Başkalarının ağıtlarını
ağlamakla geçsede ömür...
gözyaşlarım
saklı da olsa gelecek olana,
gelen olmadıkça taşar içimde..
Problem baharda sanırım...
sonrasında yazda...
çocuklar büyüsün yazda..
sonra yine belki
başka bir baharda
bir damla gözyaşı lazım olursa
sen yine gel
olur mu...

Simurg_b (P.D.)

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:11 PM

Başlarda Ölüm...

Sondan başlıyordu bazen
Başlarda ölüm...
Hikayeler bitmiyordu
Sonlarda çığlık...
Sihrini bozma gecenin
Silahsız girilmez kabre
Sonra
Sorma sakın...
Şimdi sorular cevapsız...
Gelen gitse
Cesetler kefensiz...
Başa dönme yine
Sonunda
Ve unutma
Başlarda ölüm...

Simurg_b (P.D.)

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:11 PM

Bazen Boğazına Yapışır Hayat

bazen boğazına yapışır hayat insanın
tüm verdiklerini
boğazından
söküp alırcasına
içinde ne varsa çıkartır sonra
çalı geçiyor boğazından sanırsın birde...

içinde hiçbir şey kalmamıştır sonrasında
duygu adına sevgi adına ama
tüm dünyayı kana boğacak kadar kan
hissedersin tüm damarlarında
kin damarlarında.....

düşmandır artık herkes
ve en baş düşman sevgi
saygıyı bir hançer gibi sokarsın
muhatabının ciğerine
ciğeri beş para etmeze

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:11 PM

Bebekler Doğarken Gülümsemiyor...

Büyük cihatta şehit olunmuyor
Önce ölmeden
Bu savaşa girilmiyor
Adam olmadan görülmüyor...
Yaşlar büyüyüp çağlasa da
Savaş durulmuyor
Hayatın ortasında
Kan revan içinde
Etler ayrılsa kemiklerden
sayılmıyor...
Zamanın ahiri gölgelerden
Seçilmiyor...
Gerçekler arasından
Vakit verilmiyor...
Kirli yüzlere
Toprak sürülmüyor...
Unutanlar hatırlanmıyor
Gizli gizli karalar bağlanmıyor...
Eller göklere açılmıyor...
Kapılar kapanmıyor
Yürekler ağlamıyor
Yeminler taşa dönse de
Korkudan yarılıp
İçinden sular çağlamıyor...
Yıldızlar kaysa bir bir
Ötelerden haber göndermiyor...
Anneleri dualarla seviyor da
Bebekler doğarken gülümsemiyor...
Bin kez daha ölmek istemiyor...


Bülent Özdemir...

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:11 PM

Ben Bin Kez Öldüm

Ben bin kez öldüm
Bin kez de dirildim ben
Her bir ölüm bir kıvılcım oldu
Binlerce yıl yaşarım ben...

Öldürdüklerimle ölmek güzel oluyordu başlarda...
Birlikte girmek mezara, tahtaların sıralanışını birlikte izlemek
tıpkı yıldızları izler gibi...
el ele gönül gönüle mezarda bile birlikte olmaktı belki amaç...
Ama sonra neden öldürdüğümü düşündüm
sevdiklerimi sevgimin en doruk noktasında hem de...
Acıtmaya başladıkları an,
girdikleri kalbimde orayı sahiplenmeye çalıştıkları andı...
Çok rahat gördüm kendilerini...
Öylesine rahatlardı ki ne kimin kalbinde oldukları umurlarındaydı
ne de orda neler yaptıkları...
Yerlerini bildirmek için
o sahiplendikleri kalbimde bazen
tek tek bazen de toplu olarak mezarlar kazdım...
Hep öldürdüm
Herkesi öldürdüm
Gömdüm birde
Önceleri korkmasınlar diye kendimi de gömdüm yanlarına...
Yattıkları mezarda bile rahatlardı baktım...
Benden daha umursamazlardı ölüme karşı...
Kıskandım...
Ölümü sevmelerini kıskandım...
Benden çok sevmelerini...
Onları o sevdikleri mezarda yalnız bırakıp çıktım ben yine...
Öldürecek başka birilerini mi aramam gerek...
Hayır
Hayır
Hayır
Düşünüyorum da...
Benim elimden ölümü haketmiyor kimse artık...
Benim elimden ölümü haketmiyor kimse artık...

Simurg_b (Ö.D.)

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:11 PM

Ben Bir Günah İşledim Şeytanın Hatırına...

*******in sonsuzluk güneşi karanlık
Çepeçevre sarıveren yalnızlık hissi
Sayılmayan umutlar dudaklarında
Gülmeden kapanmış gözlerin...
Ve bitmeyen kader beklemek
Her şeye rağmen
Nasılsın diye sorma sakın
Kararsız sıska gönülden...
Sessizliğin bir cellat ararken
Gerçekten yasak mıydı
Cenneti süsleyen meyveler
Acımıydı aşk
Zehirli miydi sevgi
Göz görmez olunca arşı
Sebepsiz miydi varlık
Ve dağları titreten benlik
Evet
Ben bir günah işledim
Şeytanın hatırına
Hayallerim de minicik dünyam da
Ölüm küçülürken karanlıkta
Dağlar mazeret ararken
Kaderin emanetine
Ben yüklendim günahı
Cahil insanlığımla
Elmaya uzanan cesaretimle
Dünya kadar ahir zaman var şimdi
Zırhlı kaderler içinde
Pamuk ipliği yağlı ilmek
Cehennem hercai
Gönüller de coşar...
Yanar yanar yanar ateş
Tertemiz ruhlar da yanar
Sonra
Maveradan yeni ruhlar çağrılır
Yananların yerine
Ve taze meyveler sunulur
Zırhlı kaderlerine...
Alem dönüp durur böyle
Mahşer gözünü açar bir gün
Birden değişir tüm her şey
Bu olanlar ne nerdeyim derken
Her tarafta tanıdık yüzler
Birde bakarsın
Her yanda yine cennetteki meyveler...

Bülent Özdemir

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:11 PM

Ben Melankolik Bohcacı

İflas etmiş hayatım ihanetten
Suçu mu seviyorum
Ölmeden önce
Birer birer tüm canımı verirken
Kokunu unutmamak için
Sıcaklığını özlerken
Sen aldırmadan
Beni her itişinde
Uçurumdan düşerken...
Üzülme diye koynumda
Yılanları beslerken...
Sahibim kim benim
Ben kimim
Niçin kime hizmet etmekteyim
Ne güzeldi dimi hainliğim
Nasılda hayran oldunuz
Şeytanla bayrama
Ağlayarak nura boğuldunuz
Ben melankolik bohcacı
Kirli çarşaf satarım
Bundan böyle
Her sözüm yalan
Ne yapsam hep dolan
Yer aramayın aman
Ben çamurum da yatarım
Rüyada işlenen günah ayıp mı
Nefret hayal mi oyunda
Sanki koyun koyun da
Saklanan ince süslü yalan mı
Gözüm değse durmam
Haram mı...
Tekmelediğin ceset şimdi
Bir zaman sana hayat verendi
Durmadan bilmeden
Öldürdün ya
Utanç mı kaldı miras
Kinin miydi ağlatan
Hırsın hiç dinmedi mi
Adanmış bir hayat
Ve ölmüş bir ceset
Yetmedi mi...

Bülent Özdemir

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:11 PM

Benim İçin Dur Dünya...

Yaşayanların var olmadığı
Fark edenlerin yaşamadığı
Cennet mekan
Türbedarların bekçilik yaptığı
Yol kenarı dünya
Bilince etleri
Kemiklerinden ayrılanların
Geçtiği zor dünya
Ulusun itler çakallar
Resimler de var dünya
Baktığın kabahat
Suçlu dünya
Ağlayıp yaygara basan
Ottan çöpten har dünya
Umursamadan
Yapış yapış etten
Ar dünya
Düşüne düşüne
Yol arayana zor dünya
Öyle ya da böyle
Gelip geçeni
Yor dünya
Herkes için
Bir kez daha dön dünya
Yeter artık
Ben bıktım
Benim için dur dünya...

Bülent Özdemir

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:11 PM

Benim Niyet Yeni Hayata! ..

Bu gidişle bela olucam hayatın başına...
Cehennemde odun bırakmaz taşırım ocağına
Gülümseyen çocuklar seninde
Ateşler benimle...
Sebepsiz panayırlar yol arar zamanda
Giremeyeceksin rüyalarıma ve bu dünyama
Ve hayatımın içine
Beklenen ışıltı bol haneli bilirim
Ama ruhuma hapsettim ben seni
Gözbebeğimin dudaklarına
Bu hayalden bakınca
Öyle güzel ki yıldızlar
Beni bile aratmıyor sessizlikleri...
Sayırlık yörüklerin yedeğinde
Gezinir durur her nefesinde
Alemlerde dolaşırken serseriliğim
Gönlün başka tadlara koşarken
Bu dünyam seni bile aratmıyor..
Yoruldum artık
Hemde çok
Varlığım sebebinden
İsmini bilmiyorum günahların
Sonrasında baharın
Ve sevdanın
Yeryüzüne yağan buselerin
Pişmanım belki ama
Üzgün değilim
Hamallığa alışmış artık yüreğim...
Oysa şimdi
Bulutların gözlerinde
Bir dağ başında
Yani tüm yolların sonunda
Olmak vardı
Hediye canım yanımda...
Yüreğim sen yalnız git!
Benim niyet yeni hayata! ..

Simurg_b

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:11 PM

Benim...

Benim
Hiçbir şeyi olmayan
Yaraları bağlı
Umudu sancılı
Yorgun
Dik durmaya çalışan

Benim
Hiç mutlu olmayan
Karaları bağlı
Hayali sorgulu
Durgun
Hep coşmaya çalışan

Bülent Özdemir

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:12 PM

Bezmiş Hayatlar Satılık

Bezmiş hayatlar satılık
Cesetler yürür
Korkarak
Gölgeden kaçar gözleri
Ürker sesinden
Unutulmak ihanet
Bekaretini vermemiş
Gözler
Kaldırımlarda
Dünyanın içindesin
Sen
İnsanların
Dışında...


Bülent Özdemir

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:12 PM

Bilmediğim Bir Şey İstemek İstiyorum

Öğrendikçe bulma ihtimalim azalacak biliyorum. Sadece kafamın içinde, sırf düşüncelerimde dünyanın merkezinden, evrenin son noktasına kadar her şeyi öğrenebilirim. Öğrenebilirim derken uzman olurum ya da bilim olarak öğrenirim değil de bilmek anlamında algılarım demek istiyorum. Bilmediğim bir şey istemem tüm bunların ötesinde olmalı... Duyularımla algılayabileceğim her şeyi bildiklerim arasında sayıyorum çünki. Bunun dışında olmalı en azından...

Paylaşım halinde yaşadığımız mekan ve akışına mani olamadığımız zaman zindanından, isyan edercesine bir kaçıştan ziyade, farklı nefes alıp vereceğim bir pencere bulmak umudundayım... Kader çemberini kırmak veya yok saymak değil sınırının sonuna ulaşmak hevesi ya da...

Meryem’e sunulan sofralar, denizin bağrını açması, bir anda yüzlerce yıl uyumak ve miraca çıkmak gibi olmalı ama onları biliyorum... Adı mucize olmamalı... Olduğunda ben koymalıyım o şeyin ismini anlamına uygun olarak...

Sonu olmayan bir yolculuk gibi görünüyor ilk bakışta. Öğrendikçe önemini yitiren bilinmeyen her şey ve yaşadıkça geçmiş olup ardımızda kalan bir hayat... Algılayabileceğimiz bu boyut geçmişten geleceğe aktarılan tecrübelerin tümüyle birlikte kader denilen bir çembere dönüşmüş. Biz de etrafımızda dönen bu çemberin içinde, düşmemek için adım atıyoruz. Hoş düşsek de değişen olmayacak aslında... Sadece yürüyormuşuz gibi yapmayacağız da yuvarlanıyor gözükeceğiz dışarıdan.

Kader bu çemberin farkında olmaktır belkide... Yapabileceklerimizin, bildiklerimizle sınırlı olmasıdır. Bu sınırın farkına vardıktan sonra kabullenmek ise kişisel bir tercihtir. Kabul etmek istemeyenler olabileceği gibi, çıkmak isteyenler ya da farkında oluşu aklında sürekli canlı tutmamak için bilincini uyuşturmaya çalışanlar da olabilir. O noktada bilmediğimiz bir iki kuralı da öğrenmiş oluruz ki yapacağımızı daha da anlamsız kılar.

Zira çemberden çıkışı intihar kelimesiyle ifade edersek sadece algı boyutumuzun değişeceğini öğreniriz. Çemberin diğer yüzüne geçmek demektir bu.. Ve bir azaptır aslında. İkinci tercih olarak uyuşmayı deneyecek olsak, yasaklık derecesi intiharla aynı olan bir yoldur. Sebebi de sürekli olarak rüya içinde rüya görmek ve birinden uyanıp diğerinden uyanamayarak yaşamı kabusa çevirecek olmasıdır. Her iki tercih de çemberi daraltır sadece; kendimize eziyet etmemize engel olmak için konulmuş yasaklardır bunlar..

Kabul etmek istemeyenler de olabilir demiştik ya... Onlar için ise olay daha karmaşık bir hal alır aslında. Saçma bir arayışa girerek kendilerine minik çemberler oluştururlar ve oyalanıp dururlar orada... Kabul etmedikleri büyük kader çemberinin içinde...

Bilmediğim bir şeyi bilmek istiyorum diyerek farklı bir nefes almaya çalışırken, oturduğum yerde bir çember sahibi olduktan sonra artık düşünmek istemiyorum. İstememek değil de korkuyorum aslında. İnsan düşünce hızıyla bir anda binlerce yılı bitirebiliyor yaşayarak ya da harcayarak. Yerinden kalkacak takati de kalmıyor. Acziyetinin ve “hiç”liğinin farkına vardıktan sonra tekrar “var” olmaya çalışmak ise asıl bilinmeyen şey olsa gerek...

Bülent Özdemir.

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:12 PM

Bilmiyorum! ..

Bilmiyorum!
Gerçekten bilmiyorum!
Bakma öyle gözüme
Çıkamıyorum içinden
Anlasana! ..
Sadeleştirip ne olduğunu
Çözemiyorum...
Başım ağrıyor,
Ayakta zor duruyorum
Dalıp dalıp gidiyorum
Ama offf bilmiyorum! ..
Hangi yalan inanılır...
Doğrulardan hangisi çıkarılır...
Belkide böylesi hayırlıdır diyorum
Ama
Bilmiyorum! ..
Herşeyi bırakıp gitmelimiyim
Bu oyuna devam etmelimiyim
Herşeye rağmen
Sevmelimiyim
Bilmiyorum! ..
İnsanlar neden böyle bilmiyorum
Hayat oyun mu bilmiyorum
Kuralı bu mu bilmiyorum
Hala geliyorsun ya üstüme
Son kez söylüyorum bak
Ben
Hiçbirşey
Bilmiyorum! ...

Simurg_b (P.D.)

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:12 PM

Bir Baba...

Bir baba bazen ölmek ister çocuklarının yaşaması için
Aynı baba sonsuza kadar yaşamak ister bazen de
Hiç ölmesin çocukları ve o hiç yalnız bırakmasın diye
Ama bir yandan da hep yokluğunu düşünür
İçi yanar çocuklarını ardında gözü yaşlı bırakacağı için
Gözünün yaşını bir silen olur da
Kendisi kadar şefkatli silen olmaz diye
Hazırlamak ister çocuklarını bunun için hep
Hep yokluğunda yalnız kalmamaları için
Küçücükkenden başlar anlatmaya hayatı
İnsanları
Acımasızları
Hep kol kanat gerip korumak ister bir baba
Sözleriyle de olsa
Hep çocuklarının yanında olmak ister
Hele bu minicik bir kızsa
Prensesiyse
Hayatının tam ortasındaki minicik bebeğiyse
Hiç kıyamaz
Hiç düşünemez
Yokluğundaki sahipsizliğini
Yaşamak nedir ki
Ölür ölür ölür yaşamak için hep yanında olabilmek için

Simurg_b
Yağmurun babası...

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:12 PM

Bir Bebeğin Gözlerinden Bakar Öte Dünya...

Bir bebeğin gözlerinden bakar öte dünya..
Beyninin içinden bir silah patlar;
birinden çıkar ve diğerinden geri girer
merhamet kurşunu
param parça eder yüreğini...
Bir bebeğin gözlerinden bakar insana zaman!
Geçmişinden geleceğine gidersin o an...
Tüm fal oklarını batırdım zamana.
Emir gelmişti gayb aleminden.
Yağmur gözyaşlarıma dokundu yeniden.
Bir güneş öldü annesinin rahminden.
Bir kadın doğdu isyanın gözlerinden özgürlüğe
Çocukken yıkanırken ağlardın dedi annem,
birde saçların kesilirken...
Gülerdin ama bayramlarda kurbanlar kesilirken...
Hiç ama hiç ağlamadın ölümden sözedilirken...
Belki ilk öldüğünde ağladığın içindir seni doğururken...
Bir bebeğin gözlerinden batar hayat en ince yerinden...
Deniz kırılır bir daha en derinden...
Güneş olup yanar ölüm inceden inceden...
Kıyı paramparça olur ve ikiye yarılır en kalın sevgisinden.
Bakma gözlerime gülüm ölüm
biliyorum vaktin geldi çıkamazsın kabrinden...
Sıralandı yine bir bir ölüm nedenleri...
Yaşamakmış meğer sıradan ölüm...
Ver elini yeniden
ama
bir bebeğin gözlerinden hayatı batırma yine en ince yerinden...

Simurg_b (P.D.)

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:12 PM

Bir Damla Gözyaşı Yaşatır Beni...

Ağıtlarım kalmış rüyalarıma
Farkına varmamış uyudukça
Gözyaşlarım...
Sonrasında akmamış..
Batırdığım yürekler
Kara saplanmış bir bir
Şimdi hangi gerçek
Ağlatır beni...
Görünen her kim
Bu resme bakmamış
Yanık dökük virane gönül
Albümler anlatır beni...
Zahiri aşikar maske
Tinsiz bedenler...
Andolsun zeytine
Dal neresinde...
Lalezar elinde bıçkı
Yakamozlara budatır beni...
Bir dünya... bir söz bitmez
Dönüp durdukça alem semada...
Bir koku... bir rüzgar özletir beni...
Mecnunun çöllerinden
Ferhatın dağlarına
Dolaşan bir türküdür aşk...
Bir damla gözyaşı yaşatır beni...

Simurg_b (P.D.)

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:12 PM

Bir Eski Zaman Bestesi...

Başka bir dünyaya
açtım bu gece gözlerimi
varolanların yok olduğu
hiç bile olamayanların
haşrolunduğu
uyku uyanıklık arası
ama
en az
ölüm kadar gerçek
bir dünya.
sakinleri çığırtan
sessizleri öksüz
bebekleri ihtiyar
çocukları yaşlı
kızları dul
kadınları bekar
olan bir dünya…
yok olanların var olduğu
varlığın yoksunluktan kahrolduğu
istediğini kaplayan
ışık dünyası.

Bir eski zaman
bestesi
çalana kadar
aşk mızarabı
gömelim baltaları başucumuza
gün ola…

Simurg_b (P.D.)

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:12 PM

Bir Hayat Seç Kendine

Bir hayat seç kendine
Kelimeleri düşler olan...
Yaşananlar ağır gelmesin
Acıları hayaller olan...
Büyük olsun nefretler
Sevgini aşsın kinin
Silahı gülden olan...

Bir sahip edin efendine
Ama önce sen sahip ol kendine

Pişmanlık nedir bilme
Bildiğinden dönme
Gerçekleri rüya sayan
Ne arayan ne soran
Herşeyiyle senin olan...
Özgür müsün sen
Aynaya bakıp durduklarınla
Gördüğün kaderiyle senin olan...
Nerde nasıl ne zaman
Neden peki!
Neden kadar neden olan...

Teşekkür olsun borcun
Bilsende bilmesende...

Zamana andolsun
Hüsrana selam yolla
Bir hayat seç kendine
Başında gülümseme!
Sonunda ölüm olsun...

Simurg_b

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:12 PM

Bir İki Üç...

Bir emir
Ellerimden giriyor
Canımdan...
Yağmur...
Gözyaşlarımdan...
Muhammede verilen söz
Ben olsaydım...
Bir handan girerken
Severek
Hayatımdan
Bir yandan geçti zaman
Durmadan
Bir
İki
Üç...

Simurg_b (P.D.)

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:12 PM

Bir Sevgili Seç Kendine...

Bir sevgili seç kendine...
Sev ki cennetten gelsin kokusu
Kızdı mı cehennemden ateşi
Mekanı yürekler olan...

Bir sevgili seç kendine...
Varlığı umut olan...
Yokluğu hiç olmayan...
Seni kıskanan
Her yanını kuşatan
Ve asla bırakmayan
Sana senden yakın olan...

Bir sevgili seç kendine
Ondan başka hiç olmayan
Sende hesapsız sev
O en sevgili olan...

Zelzeleye and olsun
Yıldızlara bak yeminle
Dünyaları titretsin yarin
Sevdiğine hamd olsun...

Simurg_b

Bülent Özdemir

GooD aNd EvıL 04-22-2009 06:12 PM

Bir Yudum Umut Verilmeyecek! ..

Bu acıyı kabullenmek yetmez
Daha bi kanatmak gerek
Aslında
Bastırıp hayatın ciğerine
Sakın dinmesin diye
İçimde
Dönüp duran dünyalar
Ve gözlerim
Kapanınca kaybolan rüyalar
Misali
Ya da
Savaşın tam ortasında
Çıkan bu barış
Felaket sürecek ekmeğime
Yanan ocağımın
Bir de dumanı tütecek
Ulaşılamayacak
Yıldızların
İntikamı kader değilse
Bu acı aslında
Hiç dinmeyecek
Kimse asıl derdini bilmeyecek
Büyülü geleceğin dilinden
Doğan bebeklerin eline
Bir yudum umut
Verilmeyecek...

Bülent Özdemir

Bülent Özdemir


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 10:00 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.