![]() |
Bülent Özdemir
Dolandırma...
Süslü gözlerde sokak şarkıları dinlemek gibi bir niyetim yoktu, üzerimdeki ağırlıktan kurtulmak için dışarı çıktığımda... Anlam zindanlarından kaçan duygularımla, müebbede mahkum suskunluğumu da almıştım yanıma. Bir ben varım sanıyordum evrenin merkezine bağdaş kurup oturmuş... Kader demek istemesem de bu çembere, anlatamıyordum yine de derdimi... Aslında ben de anlamıyordum. Beyazın içinde beyaz mı var, siyah karada ne arar karanlık neden kör düğüm çözemiyordum. Bir rüya mıydı bu, bedenimi yürüten ruhumsa sevgi bunun neresindeydi? Peki ya ölüm! Bu dünyada ölebilir miyim bilemiyordum. Sesimin içinde sanki bir ses var, ellerimdeki his... Gözümün ardındaki gözü neden göremiyordum... Onca yolu geçip gelmişim bile ofisin kapısına. Ya da iki dünya arasındaki uğrak yerime, hücreme... - Hoş geldiniz. Hoş gelmişim. Hoş bulmalıyım o zaman. Nasılsınız diye sormayacak biliyorum ama benim sormam gerek her türlü anlamsızlığına rağmen, birazdan ağzımdan benden habersiz çıkacak sözcükler... - Hoş buldum. Nasılsınız? Arayan soran var mı? (Kim arar seni ki!) Haklıydım evet kim arardı beni... Aramamıştı da zaten... Sessiz ve olaysız bir gün olacak diye gülümsemek istiyordum. Bir şey söyleyecek gibi duruyordu Gözde ve sanki kendi kendime konuştuğumun farkına varmıştı da lafımı bölmek istemiyordu. Sustum içimden... “Bir misafiriniz var” dedi. Bu saatte... Sabahın on buçuğunda kim ola ki? Bakışımdan anladı ve devam etti... “Baskıcımız... Hani kutuları bastırdığımız matbaadaki hanım...” Sevmediğimi biliyordu o şahsı. İsmini bildiği halde söylemek istemiyor ve tarif için uğraşıyordu. Anladığımı anlayınca sustu... Sanki o kadının gelmesinin suçu kendisindeymiş gibi utandı, yüzü kızardı ve hiç sesini çıkarmadan çay getirmek için mutfağa gitti... Hoş geldiniz Çiğdem hanım... Hoş buldum da! Hep böyle geç mi geliyorsunuz. Sana ne ki benim ne zaman geldiğimden... Geliş gidiş saatlerimin hesabını sana mı vereceğim... oldu olacak kapıya otur gelip gideni de say bari.. bak sıkıverdin canımı hemen.. demek istedim ama, daha beterini yaptım sanırım. Sustum... uzattığım elimi geri çeker gibi yaptım, uzandı ve parmaklarımın ucundan yakaladı... durumu kurtarmak için benimkide laf şimdi.. belki dışarıda işiniz vardı dedi. Çabasından dolayı, avucumu kıstım, baş parmağımı bükerek dar zamanlarda yapılan minik tokalaşmaya yakın bir şekilde elini sıktım. Yardımınız gerekiyor bir konuda dedi. Elbette hallederiz rahat olun dedim. Kastığı omuzları gevşedi, arkasına yaslandı, bacak bacak üstüne attı. Masanın üzerinde duran sigara paketinden bir sigara aldı... Aceleci halinden eser kalmamıştı. Sigarasını yakmadan anlatmaya başladı. Sabah kartoncu ile kavga ettim ve biraz da sert atıştık. Malumunuz alacak verecek meselesi... Sigarasını yaktı... Benimle ne alakası var anlayamadım ama sesimi de çıkarmadım. Tüm hesabı bugün kapatacağımı söyledim kendisine. Bir iki yerden ödeme alacaktım. Kartoncu çıkar çıkmaz aradım firmaları. Ödeme günleri değilmiş. Bu adamı da konuşturmamak için bugün paranı almazsan konuş demiştim.. Sağ olsun bir arkadaş yol gösterdi de halledebileceğim. Tabi burada sizin yardımınız gerekli. Yardım edeceğim konusunda inandırmam gerek sanırım. Elimizden gelen yardımı yaparız Çiğdem hanım merak etmeyin. Nasıl? Bir arkadaşım hatır çeki verecek... Hıımmm... konu ilginç hale geliyor... Ama ben nakit söz verdiğim için o çeki paraya çevirmem gerekecek. Resmen tefeciye kırdıracaksın anladım orasını da beni neden katıyorsun işin içine onu anlamadım. Çek karşılığında parayı verecek olan factoring firmasının bir şartı var. Hamiline yazılı çek kabul etmiyor. Çeki alacağım arkadaş da, fatura olmadan firma adına yazamam çeki dedi... benim firmamda zaten sorunlu biliyorsunuz. Düşündüm eğer siz fatura keserseniz sizin firmanız adına doldurabiliriz çeki... Ve benim o çeki cirolamam gerekecek yasal olarak, sonra çek ödenmezse ben ödemek zorunda kalacağım... Çeki hangi firmaya kırdıracaksınız? Ortağımın babasının firmasına... Şimdi anlattığınız her şeye inandım. Ve size gerçekten yardım etmem gerek. Elimden gelenden daha fazlasını yapacağımdan emin olun der gibi baktım. Kendisine inandığıma inandı.. Çekin miktarı nedir peki... Beş bin dolar civarında... Hımm... Tam da yanlış yaptığımız işten dolayı sizin hesabınızdan kestiğimiz kadarmış, ne ilginç dimi dediğimi beni ikna ettiğini düşünerek girdiği rahatlık halinden dolayı görmedi bile... telefonu kaldırdım, dahili hattan Gözde yi aradım. Çiğdem Hanım’ın bizde olan tüm doküman, evrak, teklif vs. dosyalarını hazırlayıp gelmesini söyledim. Durun biraz daha bekleyin siz... Birkaç dakika sonra Gözde geldi ve ne yapacağını biliyordu... Buyurun Çiğdem Hanım bunlar dosyalarınız... Size çıkışa kadar eşlik edeyim dedi... Çıktılar... O ana kadar farketmediğim minicik bir not ilişti gözüme birden... “Dikkatli ol! ” Uyandım eşimin seslenmesiyle... İşe geç kalacaksın hadi kalk artık... Saate baktım ve hemen ofisi aradım... Çiğdem hanım geldi mi? Evet! .. Nerden bil.. Bugün gelmeyeceğimi söyle... Getirdiği çeki cirolama ve tüm evraklarını da kendisine ver. Bir daha çalışmayacağımızı söyle.. Ama nede.. Kapattım telefonu... O notu yazanın kim olduğunu biliyordum... kelimelerdeki izinden anlamıştım... Gözlerimi kıstım ve “Teşekkür ederim” dedim... Bülent Özdemir Bülent Özdemir |
“Ben’im” ve “Sen’in”...
Senin olan bir günde geliyorum sana... Sana ait olan bir zamandan... Ben geldikçe geçmiş oluyor günün. Vaktini alıyorum senin... Geleceğini çalıyorum belki de... İstersen dinleme! .. Geçen gün senin unutma... Geleceğinden haberler vereceğim ama, her anından ve geleceğin yok olacak... Şimdi bu yazıyı burada bırak ve hemen bir ayna bul kendine... Dur biraaaz... Aynayla ne yapacağımı söylemedim daha. Bak şimdi bulduğun aynaya.. İlk bakışta her zamanki gördüğün yüzünü göreceksin. Gözlerini... Şimdi gözlerine dikkatli bakmanı istiyorum senden... Aynaya doğru eğil biraz, ya da ayna küçük ise elinle yakınlaştır... Gözlerine bak... Gözlerinin içinde iki göz daha göreceksin... Oraya odaklan iyice dal gitsin içine... biraz o halde dur... bekle... göz bebeklerinin dışında kalanlar, flu halde ve bir gölge şeklinde iken bak o “şey”lere... Algılamaya çalış... Unutma odaklandığın asıl merkez göz bebeklerin... Tamam mı? .. Eee şimdi ne olacak mı diyorsun. Deme öyle.. Acele etme... Düşün biraz... Gördüklerini ve hissettiğin gölgeyi düşün... Sen neredeydin o sırada, bir de onu düşün... Kimsin sen? O nerede olduğunu düşündüğün senden bahsediyorum ama... Aynaya genel olarak ilk baktığındaki yüzden değil... Gözlerin içindeki gözlere bakarken, hani etrafın gölgeleşmişti ama tüm bunları yaşarken, yaşayan bir sen vardı ya... Hani o an olanların dışında ama farkında olan sen... Eğer biraz evvel o “şey”leri ve bu küçük deneye şahit olan “sen”i yaşamadıysan, ya bu yazıyı burda bırak ya da tekrar aynaya bak... “Bana eşyanın hikmetini öğret! .” Sen içindeki “sen”den haberdar olmazsan... Ben bendeki “ben”i bilmezsem, etrafımızdaki “şey”lerin farkında olamayız! Farkında olmadığımızın ne anlama geldiğini de düşünecek değiliz elbette... Eşya... İşte o farkında olmadığımız dünyamız oluverir... Çepe çevre sarar bizi esir eder... Şefffaf zincirlerle bağlar kendine, biz bilinçsiz köleler güruhu... Oyun eğlencede... İran’lı sosyolog Ali Şeriati “İnsanın Beş Zindanı” isimli kitabında, şunları söyler: “İnsan doğduğu andan itibaren, farkında olmadan iç içe zindanlara girer. Bunlar: Tarih, coğrafya, kültür, aile ve kendi benliğidir.” İlk dördünü geçip konumuzla alakalı olan beşinci zindanımızı düşünelim... Benlik zindanı... Hemen hemen her kesin yaz-kış, bazen isteyerek severek, bazen de gayri ihtiyari olarak gece karanlık gökyüzüne ve yıldızlara baktığını bilirsin. Sen de bakıyorsundur mutlaka... Yıldızlar birer inci tanesi gibi işlenmiş ve dizilmiş yıldızlar... Uzaklıkları, büyüklükleri ve uzayın sonsuz denilen boşluğunu düşün... dünyamızın oralardan nasıl göründüğünü... Senin gördüğün yıldızlar gibi görünsün hadi o kadar bile değildir belki.. Peki ya sen... yıldızlardan baksan dünyadaki hemcinslerini görebilir miydin? Yok çok düşünülecek bir şey değil bu... Dünya bile görünmezken içindekiler nasıl görünsün dedin ve geçtin bu konuyu... Evrende ne kadar yer kapladığını düşündüğün zaman, hiçliğinin farkına varmışsındır umarım... Şimdi toparla kafanı... Aynada ilk gördüğün yüz... senin her zamanki yüzün... Bazen büyük çok büyük insan! Her şeyi yapabilen sen... Küçük dağları bile yaratmaya tenezzül etmeyen özel kişi... Süpersin... Ya da tam tersi... ulaşılmaz umutlar sahibi, içinden çıkılamayacak kadar çok dertlerle boğuşan muzdarip, zavallı kişi... Bir şeyler de sen ekleyebilirsin bunlara... Sonra... Biraz dalınca hafiften yabancılaşınca kendine, farkında olduğun kadar hissettiğin benliğini düşün... İçindeki “sen”i.. “Sen”in farkında olmadığın zaman hayatını saran ve seni içinde yok eden “êşya”yı... Kendi ellerinle, farkında olmadan kurduğun benlik zindanını... Biraz evvel “Bana eşyanın hikmetini öğret” diye bir şey demiştim hatırladın mı? Bir dua o... Ettiği hiçbir dua reddedilmeyen birisinin duası... biliyorsundur zaten kim olduğunu... Bilmiyorsan da öğrenirsin sanırım... Yada birazdan bitecek bu yazı, sen de boşver gitsin... Ama en azından şu kadarından eminim... Aynaya her baktığında beni hatırlayacaksın... Geleceğinden haber vereceğim demiştim ya... Geleceğin bu işte... Hep gelecek... Ha bir de! .. İyi bak o gözlere! .. Gelecek o gözlerden gelecek... Bülent Özdemir Bülent Özdemir |
29 Harfli Kıyamet...
29 Harf ile... Acımasız insanlar anlamsız cümleler gibi yakar canını... Bocalar durursun zamanın içinde mekan cehennem olmuştur... Can mı ölmeli önce canan mı düşünüp durma miniciğim... Çok ölmek de yok az ölmek de ölümü öldürmek var artık... Denizler kan ağlayacaktır ölüm öldürülünce belki de... Elleriyle kanatacaktır rahimlerini tüm doğuracak kadınlar... Feryatlarını duyacaksın sebepsiz öldürülen çocukların... Geçmiş ve gelecek gibi ikiye yarılacak belki de yeryüzü.. Gezegenler yumuşak toplar gibi çarpışıp zıplayacaklar... Hakları bir bir okunacak saçları ağaran bebeklerin.. Irak ırak memleketlerdeki öldürülen çocuklarca İçin için yanmayacak artık şenlik için patlayacak volkanlar... Jaleler kıpkırmızı kan damlalarına dönüşecekler... Katranlı kuyular susayanların imdadına yetişecek.. Lalezar ağlayacak yanıp kavrulan laleler için... Mazeretler beyanlara karışacak aklı karışıklar için... Ne oluyor diyecek bilmeyenler olanlar için... Olacak olan oldu... Olacak olan oldu.. bilenler için... Ölüm öldü... Ölüm öldü... görenler için... Pişmanlıklar perişan etti yürekleri anlayanlar için... Rezillikleri ejderha oldu şimdi yaşayanlara... Senalar faydasız herşey yerle bir oldu kalanlara... Şahit olun dabbetül arza bakıp duranlara... Tiz sesli çığlıklar hala kulakları duyanlara... Uzun değil hayat bilenlere... Üzüntüyü hep içenlere... Ve Yaşadığından hızlı geçiyor Zaman düşünenlere... Simurg_b (P.D.) Bülent Özdemir |
Ağlarım Diye Korkuyorum...
Davetiye çıkartmış Üşüten kibirleriyle Bulutlar... Ottan çöpten bahaneler bulmuş Yüreğim... Öte yanda yerin bağrında Kaynayıp çağlayan Umutlar... Oysa ben bir çağrı beklerim Sakladığım gözyaşlarıma Yumruk olup durur Minicik eller boğazıma... Yutkunamam Boğulurum Şaşarım Bir anlık ölümü Nasıl bir ömür yaşarım.. Biter ama ölüm bile... Sonrasında soğuturum kanımı Örterim üstünü Görünmez duyguların Ve bilinmezin Merhametin... Kıskandığım gözyaşlarım Suya düşman etti beni yar... Yer gök çaresiz Bilinmez derdim Yük ettim sana bu zahmeti.. Aşkı Özlemi Ve kıyameti... Durmalıydı zaman Tutulmalıydı dilim Ecel bile gelirken Bir sebep ararken... Ben neden sır verdim bilmiyorum ama Gülümseyip gelirsen birgün Ağlarım diye korkuyorum... Simurg_b Bülent Özdemir |
Ağlayan Şeytan Gibiyim
Bir külçe ete döndüm bugün Ruhum yok ruhun da Bilinç de bu oyunda Nasıl olur nerdesiniz Gitmeden kayboldunuz Hayalde olsa söz müydü Vermeye çalışıp aldığın Yanına kalan kâr mıydı Bu kaçıncı oyun şeytanım Nefsim canım hayatım Bir dahaki ne zaman Ruhum bir parça can bırakıp nereye Neşeye zevke heyecana Şerefe güzel şeytana Bu et mi ayrılacak kemikten Cansız ve acımadan Savaşmadan kaçmadan Bir gece yarısı o an gelirde Ruhun oynarsa yerinden Bir deprem coşkusuyla İçinden çığlık geçer de Ağlayan ırmaklar Sele boğar odanı Tırnaklarında çamur parçaları Ve vicdanın kanar En derinden ta ruhundan... Acınası zevkleri ben yaratmadım Et de benim değil ruh da Ağlayan şeytan gibiyim şimdi Henüz her zevki tatmadım... Bülent Özdemir Bülent Özdemir |
Akrep Ve Ateş
çepeçevre ateşi sen yaktın hayatımıza tüm ihtarlarıma rağmen körükledin birde bende gururumla yapmam gerekeni yaptım bir sen değilsin ölen iğne benimdi unutma… ben binkez öldüm şimdiye dek birkez de sen tad bakalım gerçek ölümü Simurg_b Bülent Özdemir |
Amak-ı Hâyâl...
Nasıl mı geçiyor hayat? Yaşadığım ve yaşadığımı sandığım hiçbir anı unutmadan... Gözyaşı damlalarından kurduğum dünyada yaşayamadığım her şeyi yaşamaya çalışarak birde... Geçmişi canlandıracak yeni sahneler hayal ederek sonra... Sakladığım tüm ağıtlarımı sunabileceğim sım sıcak bağrını açmanı bekleyerek... Kaderimin verdiklerine ve aldıklarına aldırmadan sadece senin varlığını hissetmeye devam ederek... Yeryüzünü yüreğim bilip, her yanını kanatarak ve pişman olduğum gidişimden geri dönmeye çalışarak... Öldürdüğüm herkese yeniden hayat verebilmek için durmadan nefes alarak... Sen var olduğun sürece hayatta kalacağıma yeminler ederek... Yaşamı yeniden sevebilme cesareti dileyerek... Sonunu bildiğim halde çıkmaz yollar arayarak... Yani seninle, imkan aramakla, aşkla, mutlulukla, umutla, hayatla, samimiyetle, huzurla, merhametle, güvenerek, severek, üzülerek, gülümseyerek... Gerçek benliğimle, sessizce çığlık çığlığa gelen sevgimin ürpertisiyle... Gelen giden tüm günleri, tüm gel-gitlerimi, uykusuz uykularımı, güneşle kalkan bedenimin peşine düşmüş başıboş dolaşan ruhumu, sonlanmasını beklediğim savaşsız hayatımı, öldürdüğüm ölümlerimi, umutlarımla çattığım sırat köPage Rankingülerimi, özleyen bir yanımla ayakta durmaya çalışarak... Sensizliğin anlamsızlığını anılarla aralamaya çalışmak ve hiç çıkmadığın aklımdan yüreğimden bana sanki yeni gelmişsin gibi seslenişini bekleyerek... Beklerim hep seni, bakışlarımı sana adadığım deli gözlerimle... Isınmak isteyen içini görmek için... Hadi gidelim kendi yurdumuza diyen bir bakışını yakalamak için gözlerimi gözlerinden ayırmadan... Her zerrene özlemimi katarım rüzgara, arzularımı yollarım sana... Soluk olur girerim içine taaa ruhunun en derinlerine... Bunu senden başka hisseden olmaz bilirim... Rüzgarla gelişimi, sana dokunuşumu, dudaklarını hissedişimi, tenini tenime katışımı, bir sen bilirsin ve sadece sen ürperirsin... Sıcak nefeslerimiz karışır birbirine... Yaşamak o andır işte.. Seninle yaşamak... Seni yaşamak... Senin nefesinle yaşamaktır asıl yaşamak... Bir güneş gibi sararım seni sarılırım sımsıkı... Tek bir vücut oluruz seninle.. Tek bir ten... Tek bir yürek... Sonra sen gittiğimi sanırsın... Yalnız hissedersin kendini kendinle kalmış sanırsın... Ruhundur ruhuma kattığım yalnızlığın ondandır... Bendedir ruhun ve dokunulmazdır... İkimizde varız bu ortak hayalde ruhlar aleminde... Ne hayal ne düş bir can var senin içinde benden... Tüm dünya bilse ne bilmese ne... İmkansızlık yok artık o can için... Yalnız bırakmam, geri de almam, kimsesiz büyütüyorum sanma sakın... Senin canın da büyüyor benim ruhumda... Simurg_b (P.D.) Bülent Özdemir |
Andolsun Kalem Yazmazsa...
Her gece başka bir gün Doğuyor güneşe... Büyüyen emirle... Üzülen yağmurla... En samimi yürekli Bir adı güzelle... Zor olanı düş’müş... Züleyhaya sevginin Yusufla imtihanın Uyurken zindanın Bu dünyada rüyanın Andolsun kalem yazmazsa Yaparsınız biliyorum Herşeyi yaparsınız Ve ağlarsınız... Önce yere Sonra göğe bakarsınız... Yine gelsin dünya gözlerinin yaşına... aşkına... Cennetin toprağına taşına... güllerinin naşına... Çaresiz zaaflar yakıyor ateşi... Bir anne doğuyor onüçünde... Minik elleri yüreklerde... İki dünya arasında güneş... Takati yok gündüzlerde... Ruhun var güzel duaların ucunda... Yüzünde gözünde saçında.. Zor olanı düşmüş İsmaile vermenin İbrahime sözün Canın Yüreğin Özün Andolsun verirsiniz Ama bu kez Gülüm’ser’siniz... Önce yeri Sonra göğü öpersiniz... Kalbimin her atışında Akşamlarda güneşin batışında Yine gelsin dünya gözlerinin yaşına... Simurg_b (P.D.) Bülent Özdemir |
Anlam Zindanlarından...
Anlam zindanlarından Kaçan duygularımla Müebbete mahkum Suskunluğumla Çaresiz Bağdaş kurup oturmuşum Dünyanın merkezine Kader mi diyorsunuz adına Anlamıyorum Ben Derdimi Anlatamıyorum Beyazın içinde beyaz mı var Siyah karada ne arar Karanlık kör düğüm Çözemiyorum Nasıl bir rüyadayım O yürütüyor ruhumu Ben Canımla Gezemiyorum Sevgiden başka sevgi yok mu Aşk da acıda pişiyor Ben Zehire şerbet deyip İçemiyorum Ölüm nedir Ölsem dünya içinde Saatler kurulmuş KöPage Rankingüden geçemiyorum Sesimin içinde ses var Ellerimde his Gözümün ardındaki gözü Göremiyorum Sora sora buldum Cevabı Artık aramıyorum Melekleri şaşırtan isimler Şeytanın sonu Ben Bilmediğim bir şeyi Bilemiyorum... Bülent Özdemir Bülent Özdemir |
Aslında Birbirimizi Tanımıyoruz...
Büyük şehirlerin olanca karanlığını aydınlatamayacak olmalarına rağmen yine de sabaha kadar o karanlığı biraz olsun aralayıp yol gösteren sokak lambalarından adres sorarak ilerleyen düşüncelerimin beni götüreceği yeri biliyordum... Ama yine de sessizce takip etmeyi tercih ettim. Bilmediğim bir yoldan gidiyordu çünkü... Ona göre kısa bana göre meçhul bir yol... Otobanın üzerinden hızla ilerledi... Ben aceleden aralarından geçtiğim arabaları fark etmedim bile... Bir ara gözlerim viyadüklerde kullanılan uzun beton blokları taşıyan tırlara takılsa da çok fazla önemsemedim... belki de yeni yapılan tüp geçitte kullanılacaklardır deyip kendimi karşıya atıverdim. Fatih Ormanlarında ilerleyip Ayazağa’ya vardığımda, o çoktan Maslak’a varmıştı. Burası önceden köydü demek... Köy... Köy meydanını, camiyi ve kahveyi göremesem de, az ilerideki plazaların stüdyo daire aidatlarıyla Anadolu’nun herhangi bir köyündeki insanların nasıl refah içinde yaşayabilecekleri gerçeğini fark etmem zor olmadı... Son üç hafta içinde dört kere değişen kapı numaralarına rağmen, Vedat’ın aslında olmayan evini bulmuştu... Evli değildi. Onun için hanımı açmadı kapıyı... Annesinin hemen arkasında beliren üniversite öğrencisi oğlu da yoktu ortalarda... Vedat’ın gerçekten yaşadığından bu evdeki küçük çocukların haberi olsa; ortanca kızı çok sevinirdi ve en küçük oğlu uykusu gelmiş gözleriyle yatmaya ikna edilebilirdi... Yatmıyordu çünkü.. Karısı ve çocukları gerçekten tanımıyordu Vedat’ı... Sırf o yüzden onun ailesi değillerdi. Benim tanıyor olmamın da bir önemi yoktu... Üzerinde her zaman gördüğüm kabanı, acaba kaç köşeli? Beşgen mi, altı mı sekiz mi diye aklımdan geçirip bir türlü sayamadığım... Ya da boşver sayınca ne olacak dediğim ve nerde görsem tanıyacağım kasketi askıdaydı ama... Evet... Onlar da Vedat’ın değildi... Muhtemelen şaşkın gözlerle bakan çocukların babasınındı... Hatta... Eee Daha ne duruyorsunuz der gibi duran kadının kocasınındı... Ah be Vedat! Keşke olsaydın... Gerçek varlığınla yaşasaydın... beceremeyeceğin halde kendini kandırmaya çalışmasaydın... ne güzel ailen olacaktı şimdi... Her şeye rağmen bir çayını içip giderdim... Çayında değilim aslında da çocuklara yazık olacak ona üzülüyorum... Olmayan babalarını hiç unutmayacaklar ve bundan sonra da seni kaybetmekten asla korkmayacaklar... Hayırdır! Ellerini diklemesine ceplerine sokup, omuzlarını öne doğru çıkartmışsın? .. Ne gelirken ki hızın kalmış ne de sokak lambalarını umursuyorsun.. Dağıtmışsın kendini... Yaptığın şey değildi yerdeki taşları tekmelemek... Üzgünüm... Bilirsin haklı olduğum zamanlarda konuşmak istemem... Aslında birbirimizi tanımıyoruz... Herkesi kendimiz gibi görme alışkanlığı içinde; zekice tasarlanmış bilim kurgu filmlerini aratmayacak oyunların kahramanı olduğumuzun farkına varmıyoruz... Sebebi her ne olursa olsun etrafımızdaki insanları aradığımız zaman, onlara gerçekten ihtiyaç duyduğumuz anlarda bulamıyoruz... Hiç dostu olmayan... Haklı olduğu zamanlarda konuşmayan bir dostum vardı... bir o farklıydı... (Allah rahmet etsin ona) Ölmeden önce öldürmüştü kendini ve herkesi ölü sanıyordu... Dahası yok sayıyordu... Dürüsttü... kendini kandırmıyordu... Özlüyorum kendisini ama biliyorum ki huzurlu... Çünkü o; büyük şehirlerin olanca karanlığını sevmiyordu... Semih Suat Yücelen Bülent Özdemir |
Aslında İkisi de Leyla İdi...
'Aslında ikisi de Leyla idi ama sırayla Mecnun oluyorlardı. Yaşanmış bir masal olmuştu Aşk onlar için. Bir içim su oluyorlardı ve akıp duruyorlardı birbirlerine. Ne Şeytan yaklaşıyordu yanlarına ne de Allah karışıyordu işlerine... Kendi hallerine bırakılmışlardı ceza olarak! ..' Aslında ikisi de Leyla idi... Ruhları birbirlerine aitti sanki... Sanki birbirlerinin cennetleriydi... Cennetteki en büyük müjde en yüce mükafat olan cemalleriydiler... Öylesine yüceltiyorlardı birbirlerini öylesine büyümüştü sevgileri ki... Sevgi kelimesinin sınırlarını zorluyordu hissettikleri ama kelimelerin sınırlarında konuşmaktan başka da çareleri yoktu. Leyla olmanın çaresizliği beklemekten öte yapacak bir şey bırakmıyordu bomboş hayatlarında. Hayatları da sevmekten başka bir şey değildi... Çaresizlikleri sonsuzluğa bağlamıştı bahtlarını... sırayla Mecnun oluyorlardı... Leyla’sının beklediğini hisseden Mecnun oluyordu... Güneşin ışıklarından, yıldızların parıltılarına, hilalin gülümseyişinden rüzgarın soğukluğuna kadar o kadar çok haber taşıyan vardı ki Mecnuna... Baktığı her yerde her şey ona hep Leylaaaaaaa diye bağırıyordu sanki. Çıldırmak çaresizlikti o an için Mecnun olmak da en kolayı... Mecnun olan sıra bir diğerine geçene kadar ölümün anlamsız sonsuzluğunda kayboluyordu ve sanki başka bir zaman boyutunda bin yıl geçiriyordu... Ve Leyla bekliyordu! .. Ama Mecnunu değil Mecnun olmayı... Yaşanmış bir masal olmuştu Aşk onlar için... Tekrar tekrar diriltilip sonra bir daha öldürülen ölülerin gerçek yaşam dedikleri, bu dünyaya her döndüklerinde kendilerini Adem ve Havva gibi çırılçıplak hissediyorlardı... Ve tek ayıpları kalpleriydi kimse görmesin diye elleriyle kapatıyorlardı birbirlerinin kalplerini... Her şey bir masal gibiydi ve onlar Aşkı yaşıyorlardı bu masalın içinde... Bir içim su oluyorlardı ve akıp duruyorlardı birbirlerine Asıl masal buydu işte hayatlarındaki... İmkansız olacakları mümkünsüz kalacakları tek nokta... Onu da Leyla olup bu dünyada kalan, Mecnun olacağı zamana kadar ancak hayallerinde yaşayacağını bildiği için bu dünyaya ait de bir şey olsun sırf ve vakit geçsin diye sadece hayal ediyordu... Ne Şeytan yaklaşıyordu yanlarına Mecnunun ulaştığı boyutta şeytana yer yoktu yaklaşamazdı zaten... Leyla’nın dünyası hayaldi sadece bazı hayallerden korkuyordu şeytan belki de... ne de Allah karışıyordu işlerine... Leyla’yı da, Mecnunu da, sevgiyi de Aşkı da yaratandı o ve... Kendi hallerine bırakılmışlardı ceza olarak! . Simurg_b (Ö.D.) Bülent Özdemir |
Aşkımı Kabul Buyur...
Miniciğim! ... Minik minik girdin hayatıma hep... Ama tüm dünyamı kapladın... Öylesine büyüdün büyüdün ki ben yok oldum sende... Sevmekten daha öte bir şey bu... Aşktan daha kutsal... Ve bir bebekten daha masum... Yaratılmış bir insana hissedilenden daha öte bir yoğunluk bu sanki... Sanki santim santim ilahi kudretin tecellisini görüyorum sende... Bu dünyadaki varlığın bile ayrı bir anlam katıyor tüm mahlukata mutluluk oluyor... Eşya hikmetini gizlemiyor sen varken... Ölüm sonsuzluk girdabından çıkış yolu buluyor kendine senin bakışlarınla... Melekler gıpta ile secde ediyor güven veren sukunetine... Güneş, niye yandığını geç de olsa anlıyor ve kıyamet hiç gelmese diye gözyaşları döküp büyük meleklerden yardım istiyor... Dünya, seni tüm alem görsün diye döndüğünü fark ediyor... Güneş, ay ve yıldızlar da dönüp dönüp seni bir daha görmek istiyor... Ve Ay Gel-Gitlerinin sırrını çözüyor, bu güzelliğe yakın olmak için pervane oluyor artık... Miniciğim! .. Dünyayı döndüren sensin evreni sevindiren güzelliğin... Tüm canlılara hayat veren varlık anlamı sensin... Ölüleri diriltip, canlıları ölüme yollayan da sen... Ben ise, senin farkında olan evrenin içinde bir hiçim... Ama Senin için Tüm evreni Kana boğabilecek bir kalbim var... Lütfen Kabul buyur... Simurg_b (A.D.) Bülent Özdemir |
Ateşten Çıkıp Ateşe Atan...
Dönüş yolu görünmeden gel Başka çareler aramadan Durmadan kaçarken cehennem Cennet yıkılmadan gel... Zaman savaş verir şeytana Sessizlik gülümseme Dert güneşten Yalan denizlerden Rüyalarda kirlenir eller Gerçek ölümdür yaşam Bestelenen dertler söylenir Ve çaresiz benim hayaller Sitem eder tanrı aşka Adem yasak bilmezse Arşı saran nur Ve duvarda günah Savaş var dünyada savaş Sineler de güneş de Yüklemde şeyler var Hiçlik gizli öznede Nedensiz sorunlar yarattım Umursamadan bir an Sevgilim şeytan miras yedi Teşekkürler be şeytan İyi ki varsın Birde bize tapıp olmasan Söylesene aşk mıydı Seni de yakan Ateşten çıkıp Ateşe atan... Bülent Özdemir Bülent Özdemir |
Babamın Yolundan Dönemedim
Babamın Yolundan Dönemedim Bir babanın dizlerinde büyür hayat Pazarlıksız sevgi damlarken Bebek gözlerinden Senin için gidemedim Demiştim ya Senin için... İntikam alır gibi Bakma geçmişten Hata sen değilsin Sevapsın Uyusun hayatım Fısıldayan ninnilerle Ve kapansın gözlerin Korkma artık Gitmem ben Gidemem Bir kez daha geçmişe Pişmanlığımı hisset Cezamı bitir artık Bebek yavrum Sende gitmek isteyeceksin Kendinden saklanarak Bir bakış da seni yakacak Zulümle batacak güneş Yıldızlar senin için kayacak Beni hatırla o zaman Ve şunu söyle sende Bebek yavruna Senin için gidemedim Babamın yolundan Dönemedim... Bülent Özdemir Bülent Özdemir |
Bağışlayın Beni Kurtulayım
Bağışlayın beni Anlamıyorum olanları Sebepsiz Bir savaş hengamesi Yenilgilerden Yükselen fil kulesi Yorgunum Uzak mı gerçekten Davul mu bahanesi Anlamıyorum Öylesine acı ki aslında Bıkmak bile Yetmez ya hani Boğulmak Ölmek Bir anda yok olmayı dilemek Daha da çekilmez Kılar ya Öylesine bir anlamamak Benimkisi Anladığını anlamamak Bağışlayın beni Kurtulayım... Bülent Özdemir Bülent Özdemir |
Bahane Arama...
Sen şimdi bu haldesin ya Bahane arama Yonttuğun taşlarda bağrında Merhametini çalan Bakışlarda Seni kendinden korkutan İsyanlarda Bitmeyen cesaretin Günahın beyazında Boşa geçen hayatında Yinede bir yanın Sevabın karasında Bunları biliyorsun ya Şahitler arama Verdiğin canlar için Büyüttüğün çınarlar Adadığın hayatlar için Döktüğün kanlar Ve üzüldüğün yıllar için Ağladığın anlar Yeter Yeter ki yasa sen unutmadan... Beni deli ettiniz gözlerim Bir de siz Düşündüklerim Boğazıma yapışan ellerim Ve gelmeyen ölümlerim... Bülent Özdemir Bülent Özdemir |
Bakma Ozaman Gözlerime...
dolunayın gözyaşlarını silebilir misin işaret parmağınla hayallerin umuda dönüşüp uzanabilir mi yıldızlara? benim ölümü sevdiğim kadar sevebilir misin hayatı? ve bir an bile düşünmeden her şeyden vazgeçip gelebilir misin benimle gerçek özgürlüğe... yapamayacağın şeyleri yapmak istermiş gibi bakma o zaman gözlerime! ... Simurg_b (P.D.) Bülent Özdemir |
Bana Secde Eden Meleği Sevdim
Bu mevsimde kar yağar mı Kefene sarar mı Melekler bembeyaz Gözbebeğimi Üşür mü yüreğim yine Bayramlardaki gibi Isınmak için Kokunu arar mıyım bir daha Beyazlar içinde Gittiğin karanlık yolda Ve imkansız aşkında Yok olmaz ama Bu kez biliyorum her şeyi Öğrendim, üşüyünce Rüzgar olmalı Koku değil gönül aramalı Buymuş katlanılır olan Gidince sıcaklığım Gelince evim olan Nefretim Sevdiğim Can yoldaşım Adanmış hayatım olan Bana secde eden meleği sevdim Tertemiz yüreğinde Sonra şeytan oldum cennetimde Hayalim de cehennem de Andolsun yaar İlk hissettiğim ten senindi El değmemiş ellerinde Yaşadığım aşk gözlerinde Sen affedip dönene kadar Beklerim ben Seni de Ecelimi de... Bülent Özdemir Bülent Özdemir |
Bastığın Yer Gibi Yerdeyim...
Yokluğun içindeyim varlığın dışında Baharın da kışın da yazın da Ezanların ayazın da Bıkmış yürek esaretten Zincirler omuzunda Her şeyi biliyor gibi bakmayın Şimdi bomboş sokaklar Şeytan azapta Kilit vurduğum boş duvarda ve hep bu dünyada... Bastığın yer gibi yerdeyim Sen nerdesin... Gördüğün ulaşılmaz göklerdeyim... Bir gün ebedde bir gün ezeldeyim... Sen nerdesin! Simurg_b (P.D.) Bülent Özdemir |
Başkalarının Ağıtları...
Başkalarının ağıtlarını ağlamakla geçsede ömür... gözyaşlarım saklı da olsa gelecek olana, gelen olmadıkça taşar içimde.. Problem baharda sanırım... sonrasında yazda... çocuklar büyüsün yazda.. sonra yine belki başka bir baharda bir damla gözyaşı lazım olursa sen yine gel olur mu... Simurg_b (P.D.) Bülent Özdemir |
Başlarda Ölüm...
Sondan başlıyordu bazen Başlarda ölüm... Hikayeler bitmiyordu Sonlarda çığlık... Sihrini bozma gecenin Silahsız girilmez kabre Sonra Sorma sakın... Şimdi sorular cevapsız... Gelen gitse Cesetler kefensiz... Başa dönme yine Sonunda Ve unutma Başlarda ölüm... Simurg_b (P.D.) Bülent Özdemir |
Bazen Boğazına Yapışır Hayat
bazen boğazına yapışır hayat insanın tüm verdiklerini boğazından söküp alırcasına içinde ne varsa çıkartır sonra çalı geçiyor boğazından sanırsın birde... içinde hiçbir şey kalmamıştır sonrasında duygu adına sevgi adına ama tüm dünyayı kana boğacak kadar kan hissedersin tüm damarlarında kin damarlarında..... düşmandır artık herkes ve en baş düşman sevgi saygıyı bir hançer gibi sokarsın muhatabının ciğerine ciğeri beş para etmeze Bülent Özdemir |
Bebekler Doğarken Gülümsemiyor...
Büyük cihatta şehit olunmuyor Önce ölmeden Bu savaşa girilmiyor Adam olmadan görülmüyor... Yaşlar büyüyüp çağlasa da Savaş durulmuyor Hayatın ortasında Kan revan içinde Etler ayrılsa kemiklerden sayılmıyor... Zamanın ahiri gölgelerden Seçilmiyor... Gerçekler arasından Vakit verilmiyor... Kirli yüzlere Toprak sürülmüyor... Unutanlar hatırlanmıyor Gizli gizli karalar bağlanmıyor... Eller göklere açılmıyor... Kapılar kapanmıyor Yürekler ağlamıyor Yeminler taşa dönse de Korkudan yarılıp İçinden sular çağlamıyor... Yıldızlar kaysa bir bir Ötelerden haber göndermiyor... Anneleri dualarla seviyor da Bebekler doğarken gülümsemiyor... Bin kez daha ölmek istemiyor... Bülent Özdemir... Bülent Özdemir |
Ben Bin Kez Öldüm
Ben bin kez öldüm Bin kez de dirildim ben Her bir ölüm bir kıvılcım oldu Binlerce yıl yaşarım ben... Öldürdüklerimle ölmek güzel oluyordu başlarda... Birlikte girmek mezara, tahtaların sıralanışını birlikte izlemek tıpkı yıldızları izler gibi... el ele gönül gönüle mezarda bile birlikte olmaktı belki amaç... Ama sonra neden öldürdüğümü düşündüm sevdiklerimi sevgimin en doruk noktasında hem de... Acıtmaya başladıkları an, girdikleri kalbimde orayı sahiplenmeye çalıştıkları andı... Çok rahat gördüm kendilerini... Öylesine rahatlardı ki ne kimin kalbinde oldukları umurlarındaydı ne de orda neler yaptıkları... Yerlerini bildirmek için o sahiplendikleri kalbimde bazen tek tek bazen de toplu olarak mezarlar kazdım... Hep öldürdüm Herkesi öldürdüm Gömdüm birde Önceleri korkmasınlar diye kendimi de gömdüm yanlarına... Yattıkları mezarda bile rahatlardı baktım... Benden daha umursamazlardı ölüme karşı... Kıskandım... Ölümü sevmelerini kıskandım... Benden çok sevmelerini... Onları o sevdikleri mezarda yalnız bırakıp çıktım ben yine... Öldürecek başka birilerini mi aramam gerek... Hayır Hayır Hayır Düşünüyorum da... Benim elimden ölümü haketmiyor kimse artık... Benim elimden ölümü haketmiyor kimse artık... Simurg_b (Ö.D.) Bülent Özdemir |
Ben Bir Günah İşledim Şeytanın Hatırına...
*******in sonsuzluk güneşi karanlık Çepeçevre sarıveren yalnızlık hissi Sayılmayan umutlar dudaklarında Gülmeden kapanmış gözlerin... Ve bitmeyen kader beklemek Her şeye rağmen Nasılsın diye sorma sakın Kararsız sıska gönülden... Sessizliğin bir cellat ararken Gerçekten yasak mıydı Cenneti süsleyen meyveler Acımıydı aşk Zehirli miydi sevgi Göz görmez olunca arşı Sebepsiz miydi varlık Ve dağları titreten benlik Evet Ben bir günah işledim Şeytanın hatırına Hayallerim de minicik dünyam da Ölüm küçülürken karanlıkta Dağlar mazeret ararken Kaderin emanetine Ben yüklendim günahı Cahil insanlığımla Elmaya uzanan cesaretimle Dünya kadar ahir zaman var şimdi Zırhlı kaderler içinde Pamuk ipliği yağlı ilmek Cehennem hercai Gönüller de coşar... Yanar yanar yanar ateş Tertemiz ruhlar da yanar Sonra Maveradan yeni ruhlar çağrılır Yananların yerine Ve taze meyveler sunulur Zırhlı kaderlerine... Alem dönüp durur böyle Mahşer gözünü açar bir gün Birden değişir tüm her şey Bu olanlar ne nerdeyim derken Her tarafta tanıdık yüzler Birde bakarsın Her yanda yine cennetteki meyveler... Bülent Özdemir Bülent Özdemir |
Ben Melankolik Bohcacı
İflas etmiş hayatım ihanetten Suçu mu seviyorum Ölmeden önce Birer birer tüm canımı verirken Kokunu unutmamak için Sıcaklığını özlerken Sen aldırmadan Beni her itişinde Uçurumdan düşerken... Üzülme diye koynumda Yılanları beslerken... Sahibim kim benim Ben kimim Niçin kime hizmet etmekteyim Ne güzeldi dimi hainliğim Nasılda hayran oldunuz Şeytanla bayrama Ağlayarak nura boğuldunuz Ben melankolik bohcacı Kirli çarşaf satarım Bundan böyle Her sözüm yalan Ne yapsam hep dolan Yer aramayın aman Ben çamurum da yatarım Rüyada işlenen günah ayıp mı Nefret hayal mi oyunda Sanki koyun koyun da Saklanan ince süslü yalan mı Gözüm değse durmam Haram mı... Tekmelediğin ceset şimdi Bir zaman sana hayat verendi Durmadan bilmeden Öldürdün ya Utanç mı kaldı miras Kinin miydi ağlatan Hırsın hiç dinmedi mi Adanmış bir hayat Ve ölmüş bir ceset Yetmedi mi... Bülent Özdemir Bülent Özdemir |
Benim İçin Dur Dünya...
Yaşayanların var olmadığı Fark edenlerin yaşamadığı Cennet mekan Türbedarların bekçilik yaptığı Yol kenarı dünya Bilince etleri Kemiklerinden ayrılanların Geçtiği zor dünya Ulusun itler çakallar Resimler de var dünya Baktığın kabahat Suçlu dünya Ağlayıp yaygara basan Ottan çöpten har dünya Umursamadan Yapış yapış etten Ar dünya Düşüne düşüne Yol arayana zor dünya Öyle ya da böyle Gelip geçeni Yor dünya Herkes için Bir kez daha dön dünya Yeter artık Ben bıktım Benim için dur dünya... Bülent Özdemir Bülent Özdemir |
Benim Niyet Yeni Hayata! ..
Bu gidişle bela olucam hayatın başına... Cehennemde odun bırakmaz taşırım ocağına Gülümseyen çocuklar seninde Ateşler benimle... Sebepsiz panayırlar yol arar zamanda Giremeyeceksin rüyalarıma ve bu dünyama Ve hayatımın içine Beklenen ışıltı bol haneli bilirim Ama ruhuma hapsettim ben seni Gözbebeğimin dudaklarına Bu hayalden bakınca Öyle güzel ki yıldızlar Beni bile aratmıyor sessizlikleri... Sayırlık yörüklerin yedeğinde Gezinir durur her nefesinde Alemlerde dolaşırken serseriliğim Gönlün başka tadlara koşarken Bu dünyam seni bile aratmıyor.. Yoruldum artık Hemde çok Varlığım sebebinden İsmini bilmiyorum günahların Sonrasında baharın Ve sevdanın Yeryüzüne yağan buselerin Pişmanım belki ama Üzgün değilim Hamallığa alışmış artık yüreğim... Oysa şimdi Bulutların gözlerinde Bir dağ başında Yani tüm yolların sonunda Olmak vardı Hediye canım yanımda... Yüreğim sen yalnız git! Benim niyet yeni hayata! .. Simurg_b Bülent Özdemir |
Benim...
Benim Hiçbir şeyi olmayan Yaraları bağlı Umudu sancılı Yorgun Dik durmaya çalışan Benim Hiç mutlu olmayan Karaları bağlı Hayali sorgulu Durgun Hep coşmaya çalışan Bülent Özdemir Bülent Özdemir |
Bezmiş Hayatlar Satılık
Bezmiş hayatlar satılık Cesetler yürür Korkarak Gölgeden kaçar gözleri Ürker sesinden Unutulmak ihanet Bekaretini vermemiş Gözler Kaldırımlarda Dünyanın içindesin Sen İnsanların Dışında... Bülent Özdemir Bülent Özdemir |
Bilmediğim Bir Şey İstemek İstiyorum
Öğrendikçe bulma ihtimalim azalacak biliyorum. Sadece kafamın içinde, sırf düşüncelerimde dünyanın merkezinden, evrenin son noktasına kadar her şeyi öğrenebilirim. Öğrenebilirim derken uzman olurum ya da bilim olarak öğrenirim değil de bilmek anlamında algılarım demek istiyorum. Bilmediğim bir şey istemem tüm bunların ötesinde olmalı... Duyularımla algılayabileceğim her şeyi bildiklerim arasında sayıyorum çünki. Bunun dışında olmalı en azından... Paylaşım halinde yaşadığımız mekan ve akışına mani olamadığımız zaman zindanından, isyan edercesine bir kaçıştan ziyade, farklı nefes alıp vereceğim bir pencere bulmak umudundayım... Kader çemberini kırmak veya yok saymak değil sınırının sonuna ulaşmak hevesi ya da... Meryem’e sunulan sofralar, denizin bağrını açması, bir anda yüzlerce yıl uyumak ve miraca çıkmak gibi olmalı ama onları biliyorum... Adı mucize olmamalı... Olduğunda ben koymalıyım o şeyin ismini anlamına uygun olarak... Sonu olmayan bir yolculuk gibi görünüyor ilk bakışta. Öğrendikçe önemini yitiren bilinmeyen her şey ve yaşadıkça geçmiş olup ardımızda kalan bir hayat... Algılayabileceğimiz bu boyut geçmişten geleceğe aktarılan tecrübelerin tümüyle birlikte kader denilen bir çembere dönüşmüş. Biz de etrafımızda dönen bu çemberin içinde, düşmemek için adım atıyoruz. Hoş düşsek de değişen olmayacak aslında... Sadece yürüyormuşuz gibi yapmayacağız da yuvarlanıyor gözükeceğiz dışarıdan. Kader bu çemberin farkında olmaktır belkide... Yapabileceklerimizin, bildiklerimizle sınırlı olmasıdır. Bu sınırın farkına vardıktan sonra kabullenmek ise kişisel bir tercihtir. Kabul etmek istemeyenler olabileceği gibi, çıkmak isteyenler ya da farkında oluşu aklında sürekli canlı tutmamak için bilincini uyuşturmaya çalışanlar da olabilir. O noktada bilmediğimiz bir iki kuralı da öğrenmiş oluruz ki yapacağımızı daha da anlamsız kılar. Zira çemberden çıkışı intihar kelimesiyle ifade edersek sadece algı boyutumuzun değişeceğini öğreniriz. Çemberin diğer yüzüne geçmek demektir bu.. Ve bir azaptır aslında. İkinci tercih olarak uyuşmayı deneyecek olsak, yasaklık derecesi intiharla aynı olan bir yoldur. Sebebi de sürekli olarak rüya içinde rüya görmek ve birinden uyanıp diğerinden uyanamayarak yaşamı kabusa çevirecek olmasıdır. Her iki tercih de çemberi daraltır sadece; kendimize eziyet etmemize engel olmak için konulmuş yasaklardır bunlar.. Kabul etmek istemeyenler de olabilir demiştik ya... Onlar için ise olay daha karmaşık bir hal alır aslında. Saçma bir arayışa girerek kendilerine minik çemberler oluştururlar ve oyalanıp dururlar orada... Kabul etmedikleri büyük kader çemberinin içinde... Bilmediğim bir şeyi bilmek istiyorum diyerek farklı bir nefes almaya çalışırken, oturduğum yerde bir çember sahibi olduktan sonra artık düşünmek istemiyorum. İstememek değil de korkuyorum aslında. İnsan düşünce hızıyla bir anda binlerce yılı bitirebiliyor yaşayarak ya da harcayarak. Yerinden kalkacak takati de kalmıyor. Acziyetinin ve “hiç”liğinin farkına vardıktan sonra tekrar “var” olmaya çalışmak ise asıl bilinmeyen şey olsa gerek... Bülent Özdemir. Bülent Özdemir |
Bilmiyorum! ..
Bilmiyorum! Gerçekten bilmiyorum! Bakma öyle gözüme Çıkamıyorum içinden Anlasana! .. Sadeleştirip ne olduğunu Çözemiyorum... Başım ağrıyor, Ayakta zor duruyorum Dalıp dalıp gidiyorum Ama offf bilmiyorum! .. Hangi yalan inanılır... Doğrulardan hangisi çıkarılır... Belkide böylesi hayırlıdır diyorum Ama Bilmiyorum! .. Herşeyi bırakıp gitmelimiyim Bu oyuna devam etmelimiyim Herşeye rağmen Sevmelimiyim Bilmiyorum! .. İnsanlar neden böyle bilmiyorum Hayat oyun mu bilmiyorum Kuralı bu mu bilmiyorum Hala geliyorsun ya üstüme Son kez söylüyorum bak Ben Hiçbirşey Bilmiyorum! ... Simurg_b (P.D.) Bülent Özdemir |
Bir Baba...
Bir baba bazen ölmek ister çocuklarının yaşaması için Aynı baba sonsuza kadar yaşamak ister bazen de Hiç ölmesin çocukları ve o hiç yalnız bırakmasın diye Ama bir yandan da hep yokluğunu düşünür İçi yanar çocuklarını ardında gözü yaşlı bırakacağı için Gözünün yaşını bir silen olur da Kendisi kadar şefkatli silen olmaz diye Hazırlamak ister çocuklarını bunun için hep Hep yokluğunda yalnız kalmamaları için Küçücükkenden başlar anlatmaya hayatı İnsanları Acımasızları Hep kol kanat gerip korumak ister bir baba Sözleriyle de olsa Hep çocuklarının yanında olmak ister Hele bu minicik bir kızsa Prensesiyse Hayatının tam ortasındaki minicik bebeğiyse Hiç kıyamaz Hiç düşünemez Yokluğundaki sahipsizliğini Yaşamak nedir ki Ölür ölür ölür yaşamak için hep yanında olabilmek için Simurg_b Yağmurun babası... Bülent Özdemir |
Bir Bebeğin Gözlerinden Bakar Öte Dünya...
Bir bebeğin gözlerinden bakar öte dünya.. Beyninin içinden bir silah patlar; birinden çıkar ve diğerinden geri girer merhamet kurşunu param parça eder yüreğini... Bir bebeğin gözlerinden bakar insana zaman! Geçmişinden geleceğine gidersin o an... Tüm fal oklarını batırdım zamana. Emir gelmişti gayb aleminden. Yağmur gözyaşlarıma dokundu yeniden. Bir güneş öldü annesinin rahminden. Bir kadın doğdu isyanın gözlerinden özgürlüğe Çocukken yıkanırken ağlardın dedi annem, birde saçların kesilirken... Gülerdin ama bayramlarda kurbanlar kesilirken... Hiç ama hiç ağlamadın ölümden sözedilirken... Belki ilk öldüğünde ağladığın içindir seni doğururken... Bir bebeğin gözlerinden batar hayat en ince yerinden... Deniz kırılır bir daha en derinden... Güneş olup yanar ölüm inceden inceden... Kıyı paramparça olur ve ikiye yarılır en kalın sevgisinden. Bakma gözlerime gülüm ölüm biliyorum vaktin geldi çıkamazsın kabrinden... Sıralandı yine bir bir ölüm nedenleri... Yaşamakmış meğer sıradan ölüm... Ver elini yeniden ama bir bebeğin gözlerinden hayatı batırma yine en ince yerinden... Simurg_b (P.D.) Bülent Özdemir |
Bir Damla Gözyaşı Yaşatır Beni...
Ağıtlarım kalmış rüyalarıma Farkına varmamış uyudukça Gözyaşlarım... Sonrasında akmamış.. Batırdığım yürekler Kara saplanmış bir bir Şimdi hangi gerçek Ağlatır beni... Görünen her kim Bu resme bakmamış Yanık dökük virane gönül Albümler anlatır beni... Zahiri aşikar maske Tinsiz bedenler... Andolsun zeytine Dal neresinde... Lalezar elinde bıçkı Yakamozlara budatır beni... Bir dünya... bir söz bitmez Dönüp durdukça alem semada... Bir koku... bir rüzgar özletir beni... Mecnunun çöllerinden Ferhatın dağlarına Dolaşan bir türküdür aşk... Bir damla gözyaşı yaşatır beni... Simurg_b (P.D.) Bülent Özdemir |
Bir Eski Zaman Bestesi...
Başka bir dünyaya açtım bu gece gözlerimi varolanların yok olduğu hiç bile olamayanların haşrolunduğu uyku uyanıklık arası ama en az ölüm kadar gerçek bir dünya. sakinleri çığırtan sessizleri öksüz bebekleri ihtiyar çocukları yaşlı kızları dul kadınları bekar olan bir dünya… yok olanların var olduğu varlığın yoksunluktan kahrolduğu istediğini kaplayan ışık dünyası. Bir eski zaman bestesi çalana kadar aşk mızarabı gömelim baltaları başucumuza gün ola… Simurg_b (P.D.) Bülent Özdemir |
Bir Hayat Seç Kendine
Bir hayat seç kendine Kelimeleri düşler olan... Yaşananlar ağır gelmesin Acıları hayaller olan... Büyük olsun nefretler Sevgini aşsın kinin Silahı gülden olan... Bir sahip edin efendine Ama önce sen sahip ol kendine Pişmanlık nedir bilme Bildiğinden dönme Gerçekleri rüya sayan Ne arayan ne soran Herşeyiyle senin olan... Özgür müsün sen Aynaya bakıp durduklarınla Gördüğün kaderiyle senin olan... Nerde nasıl ne zaman Neden peki! Neden kadar neden olan... Teşekkür olsun borcun Bilsende bilmesende... Zamana andolsun Hüsrana selam yolla Bir hayat seç kendine Başında gülümseme! Sonunda ölüm olsun... Simurg_b Bülent Özdemir |
Bir İki Üç...
Bir emir Ellerimden giriyor Canımdan... Yağmur... Gözyaşlarımdan... Muhammede verilen söz Ben olsaydım... Bir handan girerken Severek Hayatımdan Bir yandan geçti zaman Durmadan Bir İki Üç... Simurg_b (P.D.) Bülent Özdemir |
Bir Sevgili Seç Kendine...
Bir sevgili seç kendine... Sev ki cennetten gelsin kokusu Kızdı mı cehennemden ateşi Mekanı yürekler olan... Bir sevgili seç kendine... Varlığı umut olan... Yokluğu hiç olmayan... Seni kıskanan Her yanını kuşatan Ve asla bırakmayan Sana senden yakın olan... Bir sevgili seç kendine Ondan başka hiç olmayan Sende hesapsız sev O en sevgili olan... Zelzeleye and olsun Yıldızlara bak yeminle Dünyaları titretsin yarin Sevdiğine hamd olsun... Simurg_b Bülent Özdemir |
Bir Yudum Umut Verilmeyecek! ..
Bu acıyı kabullenmek yetmez Daha bi kanatmak gerek Aslında Bastırıp hayatın ciğerine Sakın dinmesin diye İçimde Dönüp duran dünyalar Ve gözlerim Kapanınca kaybolan rüyalar Misali Ya da Savaşın tam ortasında Çıkan bu barış Felaket sürecek ekmeğime Yanan ocağımın Bir de dumanı tütecek Ulaşılamayacak Yıldızların İntikamı kader değilse Bu acı aslında Hiç dinmeyecek Kimse asıl derdini bilmeyecek Büyülü geleceğin dilinden Doğan bebeklerin eline Bir yudum umut Verilmeyecek... Bülent Özdemir Bülent Özdemir |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 10:00 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.