![]() |
Muhsin Özalp
Adl
Bizi yaratırken kuralı koymuş Dünyada kazanır ahrette yeriz Şartını şurtunu açıktan saymış Kerim’e varınca acep ne deriz Buraya bakıp da yanıp yakınma Hemence kalkışıp tavır takınma Kuddüs hatırına sakın dokunma Kolayca kirleten zor yuyan eriz Bakıver gördüğün âleme oğul Hayatın dünyayla sınırlı değil Düşünüp kendini önünde eğil Fizik doğal ruhu nereye koruz Boş yere taş kesip kayar mısınız Kazana kum çakıl koyar mısınız Yaz günü yünlüyü giyer misiniz Varlığın içinde nankör bir türüz O âdildir hem de adâlet sever Ahrette zâlimle sapkını kovar Âdil olanları rabbim çok över Övgüyle sevgiyi alırsak hürüz Bir adı da Adl’dir şanı yücenin Yerde gökte geçer sözü ecenin Kurumsuz olanı olmaz bacanın Muhsin günahları nerede yuruz |
Affet
Gönül oyun oynaş peşinde gezer Olmuyor kendime gelemiyorum Uslu dur dedikçe kudurur kızar Bu derdin çaresin bulamıyorum Affet beni affet affet Allah’ım Karnını doyursa aklını bozar Kaldırır kafayı gururla süzer Kendini beğenir azdıkça azar Hotkamın önünü alamıyorum Affet beni affet affet Allah’ım Hesaba inanan dayanmaz buna Özümden yönelip sığındım sana Ulu rabbim yardım ediver bana Gönülden gönenip gülemiyorum Affet beni affet affet Allah’ım Mizânı düşünsem kanım çekilir Güzel hayâllerim tek tek yıkılır Cehennem karşıma gelip dikilir Görüntüyü gözden silemiyorum Affet beni affet affet Allah’ım Rabbim âciz kulun size bağlıdır Yüreciği boğum boğum dağlıdır Muhsin Ebû Bekir Sıtkı oğludur Amman affet adam olamıyorum Affet beni affet affet Allah’ım |
Afgan Destanı
Örtüler ak bulut yastıklar taştır, Silkinip pranga kıranlar gelsin! Azıkta çiğ buğday üç öğün aştır, Cephede dağ gibi duranlar gelsin, Hak yola kendini verenler gelsin! Elimde çakmaklı, hedefim tanktır; Kurtuluşun yolu Afgan’da cenktir. Yurdumun pınarı Kevser’e denktir, Nimeti cennette görenler gelsin! Hak yola kendini verenler gelsin! Dağlarda ayağı çıplak yayalar, Füzeyi yedikçe kaynar kayalar! Toprağı emdiği kanlar mayalar, Şahâdet aşkına erenler gelsin! Hak yola kendini verenler gelsin! Nefesim tıkanır tozdan, dumandan, Bombalar anlamaz insaf, amandan. Müslüman kuvveti derler imandan, İmanın zevkine varanlar gelsin! Hak yola kendini verenler gelsin! Düşmanın üstüne varacak gündür, Muhsin’im haini vuracak gündür! Çelikten çemberi yaracak gündür, Süngüyle safları yaranlar gelsin! Hak yola kendini verenler gelsin! |
Afüv
Eşiniz denginiz yoktur olamaz Varlığı yaratıp yeldiren sensin Hiç biri emrine karşı gelemez Yasaları koyup bildiren sensin Bileği bükülmez ulu bir hansın Aldırmazsın işlediğim suçlara Horlayıp gülersin sivri uçlara Çok fırsat verirsin âsi güçlere Azgının aklını çeldiren sensin Yüreklerde duygu özlerde gensin Yanar tövbelerle günah harmanı Onulmaz dertlerin sizde dermanı Lûtfet bana da yaz berat fermanı Şaşkına doğruyu bulduran sensin Bana da ihsan et yangınım sönsün Bağışlamak diler ikâz edersin Tezeni kaçtığı yerde güdersin Az amele çok ücretler ödersin Affedip günahı sildiren sensin Bu gâribi affet affet de onsun Muhsin’i eli boş çevirme nolur Kükreyen aleve savurma nolur Saç kebabı gibi kavurma nolur Biri bine sayıp güldüren sensin Affet rabbim tuba dalına konsun |
Ah Dedikçe
Ah dedikçe kara bağrım yanıyor Çam özünden çıkmış çıralar gibi Yavaş yavaş kaynayarak kanıyor Kapanmak bilmeyen yaralar gibi Yanmış yürek dilik dilik dilinir Göz göz olup delik delik delinir Uzaktan bakmadan gârip bilinir Kat kat boya yemiş karalar gibi Gurbette kalırsan ismin bilinmez Bir kerecik olsun kapın çalınmaz Özden taşıp akan yaşlar silinmez Dağdan gelen coşkun dereler gibi Zâlimler yalnızı tutup savurur Öfkesi dinmezse vurup devirir Zevk için ateşe sürüp kavurur Yolup yolup yığar paralar gibi Gâribin derdine çare bulunmaz Kimsesiz ölene namaz kılınmaz Arkasından bir fâtihâ salınmaz Koyarlar bir kâbre küreler gibi Tasalanma fırtınadan boradan Dön O’na putları çıkar aradan Şükredeni korur yüce yaradan İnleme Muhsin’im curalar gibi |
Akla Muhsin’i
Gece gündüz yana yana ağlıyor Derdi bitmez içi kovuk curanın Kimi durgun deli kimi çağlıyor Aklı baştan gider gönül verenin Allah derim lâ ilâhe illallah Allah kerim lâ ilâhe illallah Kimi derinlerden kaynayıp akar Tutuşur özünden göz yaşı döker Sarı sevda sarmış yüreğin yakar Çaresi yok görünmeyen yaranın Allah derim lâ ilâhe illallah Allah kerim lâ ilâhe illallah Kimi güler oynar şakıyıp gider Sanki ona haram gam ile keder Aşkıyla avâre hep bayram eder Dağına kış karı yağmaz erenin Allah derim lâ ilâhe illallah Allah kerim lâ ilâhe illallah Kimi gürül gürül eser Hira’dan Kaygı etmez fırtınayla boradan Her an yoldaş olur ona Yaradan Ayet ayet yaşar emrin Kuran’ın Allah derim lâ ilâhe illallah Allah kerim lâ ilâhe illallah Sevdâya düşene kimlik sorulmaz Gönülle düşlere dizgin vurulmaz Coşup çağlayanın tavrı yorulmaz Doğuştan hiç aklı yoktur yoranın Allah derim lâ ilâhe illallah Allah kerim lâ ilâhe illallah Rabbim ellik işten sakla Muhsin’i Rahmetle yönelip yokla Muhsin’i Günahtan kusurdan akla Muhsin’i Sonu duman olur bomboş varanın Allah derim lâ ilâhe illallah Allah kerim lâ ilâhe illallah |
Alim
Şişe şişe gezersin gurur küpü müsün sen Bakıp şöyle varlığa hiç ibret almaz mısın Kardeş bacı kesersin balta sapı mısın sen Çekip aklı basküle tartmayı bilmez misin Hep yemeyi düşünme çık haradan dışarı Bak herkes sana benzer incele bir beşeri Hikmet bende gizlidir deme gayrı haşarı Gerçeği kavrayarak insafa gelmez misin Bilgelikle övünme bilge kimdir bilmezsin Öğrenmek isteyerek arkasında yelmezsin Bilginin harmanından zerresini almazsın Aşkla gerçek bilgeyi arayıp bulmaz mısın Alîm’dir bir adı da adresi gönül gözü Sapıtanı uyarır doğrudur bütün sözü Bilinen her varlığın O’na açıktır özü İyi kulları gibi emrine yelmez mısın Şu kocaman evreni tasarlayan Hâlık’tır Mahlukatla bizi de yaratan O Melik’tir Bakıp kendi kendine inanmayan alıktır Allah’a teslim olup ebedî gülmez misin Alîm’in hikmetidir her bilimin kurgusu Bir milimcik şaşmıyor âlemdeki örgüsü Muhsin önemli değil şaşkınların yargısı Tut nefsini sorgula yolunda ölmez misin |
Allah'ın
Sürekli çalışırım gergefimin başında Hâlis altın telidir bu tezğâha ıydığım Aşık gibi koşarım hayâlimin peşinde Allâh’ın yasasıdır titizlikle uyduğum İpekten de incedir tezgâhımda dokunan Yaratan’ın hikmeti baştan başa okunan Bir nokta eklemedim araştırsın yakınan Allah’ın sıfatıdır birem birem saydığım Rabbimin hâlifesi olan gelsin şölene İltifatı bekleme O’nun emrin bölene Müjde verin cenneti dileyerek ölene İmânı kâfi ona ulemâdan duyduğum Muhsin’in emelidir tutmak Tuba dalını Gölgesinde neşeyle yemek cennet balını Yolunda harcamalı bütün dünya malını Ahrete azık olmaz mirasçıya koyduğum |
Allah’ım II
Putuyla nefsine tapınan çoktur İhsânla doğruya erdir Allah’ım Rahmet denizinin sınırı yoktur Şaşkına uzayın dardır Allah’ım Eşrefi mahlûkat ederek bizi Halife sayarak söyletti sözü Rabbine iltica kulluğun özü İhlâslı kişiye yârdır Allah’ım Kul kısmı verdiği sözleri tutar Aşkla ciğerinden tutuşup tüter Şafakta kan uyku gözüne batar Haramın azı da nardır Allah’ım Kulluğa soyunur boyun eğerim Emrine tutunsam artar değerim Dileseniz yağmur olur yağarım Lûtfinle yaramı sardır Allah’ım Bir gün bu âlemde şimşek çakacak Muhsin yollar er-geç O’na çıkacak Defterler dürülüp zimmet yakacak Huzurda ak yüzle durdur Allah’ım Cennetinde devran sürdür Allah’ım - Amin |
Amacınız Ne?
Düşünüyorum! Bir insan, bir toplum düşünüyorum! Duyguları dumura uğramış Kaskatı madde, obur bir iştah! Dizginleri azıya almış değirmen, biteviye öğütür! Doyumsuz ve saldırgan bir vampir! Nasıl insanlıksa, anlamadım bir türlü. Ne fakirlik vergi, Ne zayıflık kaderdir. Vampirler âleminde çift anahtar çalışır. Yasanın yamuğuna zorba çabuk alışır! Ne ilimle ilgimiz, Ne mânevi bilgimiz var. İnatla kapıyoruz dünyaya gözümüzü, Hırslarımız sürükler ardından özümüzü. Aklımız allâme, hinlik içinde yüzer. Fikrimiz dessaslık peşinde gezer. Kandırarak biz bizi, ucuz zevkten uçarız. Ağır gelir sevdalar, hep gerçekten kaçarız. Toplumu ateş basmış, çocuk yaşlı hastayız. Derdi dert bilmemekte, gerçekten de ustayız. Doktor diye ortada bahçıvanlar geziyor Kaş yapması bir yana, sirkte beyin eziyor Kişisel çıkarlarda arıyoruz ilacı, Güneşi param parça ediyor hoca, hacı(!) Parçalanan doğrudan, çıkar binbir kırıntı. İşe yaramaz elbet, içi kovuk kuruntu. Kuruntuyla mikrobu, ederiz başlar tacı, Ezildikçe çırpınır, inleriz acı acı! Soyunmuşuz büsbütün insânî hasletlerden. Bencil, amaçsız yaşarız. Başa gelene şaşarız. Bakın! Bir poyraz esintisi, nasıl da donduruyor. Yemyeşil can denizi, ölüyü andırıyor! Korkun, korkacağınız şeyden. Bırakın! Bencillikleri, sığlıkları, Duyun gayrı gökleri yırtan, canhıraş çığlıkları! Nerede ektikleriniz? Güneş karardı, denizler kabardı, kudurdu fırtınalar! Kara bulutlar sardı ufku, Yollara çöktü duman, Köşeleri tuttu çakallar, sürüye daldı kurtlar! Mahşerde fayda vermez elindeki pis kartlar. Duyun inleyen insanları, Güneşi parçalayıp bölenler! Yaşamak, gelişmek, ayağa kalkmak istiyorum. Yalvarıyorum size, Sizin için, bizim için nolur! Ayrıcalıklarınız size kalsın, tepe tepe kullanın! Birlikteliğiniz gerek bize. Toplanın, el ele, gönül gönüle Ateşleyin güneşi, yaşayabilmek için! |
Anama
Hayâlimde canlandı köyümün söğütleri Sanki nisan günleri zümrüt gibi yeşerdi Hiç aklımdan çıkmıyor anamın öğütleri Değme filozof duysa emin olun şaşardı Sözlerim şaka değil yoldaş beni kınama Dedikleri hep doğru boş boşuna sınama Ulu rabbim inşallah rahmet eder anama Sözün güzelin söyler kendisi de yaşardı Bağlardı her sözünü uygun ata sözüyle Yada tamam ederdi bir deyimin özüyle Eksik kalan yanını desteklerdi yüzüyle Hatip gibi konuşur konuştukça coşardı Kuran’la sünnetlerden ölçüsünü alırdı Söylemi eylemine çok uyumlu olurdu Deri deri dertlerin çözümünü bulurdu Daralan her insanın yardımına koşardı Sıkıntıdan patlayıp derde devâ soranlar Dertlerini def eder anama baş vuranlar Kadı Zeynep demişler ustalığı görenler Doğruluğa tutunup her engelden aşardı O ömründe kendini emrine verdi dinin Affedici Afüf’sün yüceden yüce şanın Anamı da bağışla mağfiretin bol senin Muhsin’e de lûtfedin bu duâyı başardı |
Ararsın
Aşkın ateşine düştüm sevgilim Her an alev alev sararsın beni Serilip közüne piştim sevgilim Hâlâ çiğdir diye yerersin beni Kaynayıp akıyor sevgi deresi Olur mu vefâsız aşkın süresi İlâç kabul etmez oldu yârası Dilerek gergefe gerersin beni Aktıkça coşuyor sevdâ selleri Uçuşur önümde duvak telleri Esiyor başımda kavak yelleri Eğleme güzelim kırarsın beni Yüzüme gülerek aklımı alır Salına sallana nazından ölür En katı zâlimler insafa gelir Sürekli yokuşa sürersin beni Edâyla işveyle yakıp gidersin Gönlümü peşine takıp gidersin Elvedâ demeden çekip gidersin Bir gün olur sen de ararsın beni Nolur kaşlarını çatma sevgilim Muhsin’i yabana atma sevgilim Yeter insaf eyle gitme sevgilim Kara topraklara kararsın beni |
Aşkın Acısı
Oy dedikçe ocak ocak göz verir Bağrımı yalımı bürüyor dostlar Gönül ocağında taş toprak erir Yangını yüreğe yürüyor dostlar Ne kurşun ne paslı kama yarası Kırbaçtan usansa şaklar turası Ateşten kurtulsam çöker sarası Lime lime etim çürüyor dostlar Davulla zurnayla gezer başımda Uykuya dalarsam azar düşümde Görüp işitmedim bunca yaşımda Durmadan izimi sürüyor dostlar Aşkın acısına derman bulunmaz Gözden silinse de özden silinmez Uzaktan bakınca billah bilinmez Gönülde sürekli türüyor dostlar Muhsin döne döne çıkar dumanım Umut ummanında batar gümanım Can boğaza geldi yoktur zamanım Cananım dosyamı dürüyor dostlar |
Ateşe
Deli gönül coşa gelip Gaz yağı dökme ateşe Atmışında âşık olup Elini sokma ateşe Giden menzilini buldu Gönlüme gam kasvet doldu Mevsimsiz tohum ekilmez Bataktan kolay çıkılmaz Muhannet kahrı çekilmez Yükünü yıkma ateşe Nefis boş şeylere yeldi Bak ecel kapıya geldi Geçti ömür, geçmez ele Emeğini verme yele Bu gerçeği bile bile Kendini yakma ateşe Noldu noldu, böyle oldu Gül benzim sararıp soldu “Öfke gelir göz kararır Öfke gider yüz kararır” Muhsin udlu tez kararır Kafayı takma ateşe Kim haddi hududu bildi Son hesap doyası güldü |
Atma Yanarsın
Biraz dinler misin beni ey nefis Ateşe yakınca yatma yanarsın Varlık darlık sınar seni ey nefis Azıp şaşıp haram tatma yanarsın Garibi haklama hakkı saklama Çıkar umup kapı baca bekleme Suçlu baban olsa sakın aklama Haklının hakkını ketme yanarsın Ateş yakar soğuk vurur su boğar Muhannet kapıdan düşeni koğar Kadrini bilirsen belki şans doğar Aç gözlü zengine gitme yanarsın Hastalığı anlatmayın sağlama Umudunu insanlara bağlama Göz yaşını yuta yuta ağlama Derdini içine atma yanarsın Cimrinin gözüne yediği batar Tembellik illeti ölümden beter Muhsin’e ibretse bu kadar yeter Sende olmayanı satma yanarsın |
Aziz
Varlığın hâkimi Aziz’sin Allah Gönülden inanır tasdik ederim Sanise tereddüt edemem vallah Ölsem bile ben bu savı güderim Canımdan da öte Aziz’sin Allah Sarıldım ipine hem vallah billah Hâkimi mutlaksın emrin kesindir Var edip yaşatan sonsuz usundur Dünya yaşamında tercih nâsındır Seçtiğim yurduma koşar giderim Canımdan da öte Aziz’sin Allah Sarıldım ipine hem vallah billah Başını eğiyor dağlarla taşlar Adını anıyor çiçekler kuşlar Fırsatı kaçıran figâna başlar Sana iletmeyen aşkı niderim Canımdan da öte Aziz’sin Allah Sarıldım ipine hem vallah billah Verdiği zamanı acze yormayın Azgınlığa yelip yular kırmayın Haramı helâli yersiz görmeyin Tükenmez azabı nasıl tadarım Canımdan da öte Aziz’sin Allah Sarıldım ipine hem vallah billah Muhsin iyi düşün hesap gününü Değişmez doğruya çevir yönünü O bekleyip durur vaktin sonunu Emrini tutmazsam yanar öderim Canımdan da öte Aziz’sin Allah Sarıldım ipine hem vallah billah |
Aziz Milletim
Rahmet olur yeryüzüne yağarız! Sevgi saçar gider yelimiz bizim. Zulmet ummanını nurla boğarız! İlim, irfan, teknik şalımız bizim. Halkımla kol kala geçti dünümüz, Kardeşlik bağından gelir ünümüz, Gâriple mazluma bakar yönümüz, Sevgi, saygı, dostluk hâlimiz bizim. Ülkede örneğiz, dünyada öncü! Tek ananın oğlu beyazla zenci, İnsana tutkundur yaşlısı, genci. Âlemi kucaklar kolumuz bizim! Kul hakkını bilir kutsal sayarız, Şarkta biri yansa garpta duyarız! Vatanın uğruna can-baş koyarız! Özgürlük ülküsü yolumuz bizim. Sefer var göklere tuğlar dikilsin, Muhsin kalelere bayrak çekilsin, Yolumuzu kesen dağlar yıkılsın! Barış kalpte açan gülümüz bizim. |
Aziz Milletim II
Çift davullar vuruluyor, er meydanı kuruluyor, Vatan, millet, devlet bahtı, işte size soruluyor! Tercih sizin, dilek sizin, bükülmeyen bilek sizin! Hak deyince şaha kalkan, davul gibi yürek sizin! Emek sizin, erman sizin, dertler sizin, derman sizin! Al at sizin, meydan sizin, bak oy sizin ferman sizin! Vur neşteri, kara bahtım bölük bölük bölünsün hey! Al bayrağım gök yüzünde, dalga dalga salınsın hey! |
Bağlamaz
Şırlayıp akan dere Coşmazsa hiç çağlamaz Ömürde de bir kere Kendi düşen ağlamaz Kendi düşen ağlamaz Ölse yemez bayatı Boşa öder diyeti Zevkle harcar hayatı Yârasını dağlamaz Kendi düşen ağlamaz Bağı yok bostanı yok Söylenir destanı yok Sırtında fistanı yok Evi aksa loğlamaz Kendi düşen ağlamaz Av ayağa gelir mi? Umut düşe kalır mı? Kılık tavşan alır mı? Laf hiç bir şey sağlamaz Kendi düşen ağlamaz Muhsin sayılı günler Tükenmez sanır bönler Düşünen neler anlar Şartlar beni bağlamaz Kendi düşen ağlamaz |
Bağlamışım
Gönüllü kölenin olmaz dönüşü Ayrılık derdiyle ağlamışım ben Sizden gizli değil yanıp sönüşü Yoluna özümü bağlamışım ben Hu diyelim aşkla hu diyelim hu Gönülden kirleri yuyalım hu hu Aşkınla dönerek sarhoş olurum Bulanıp durulur huzur bulurum Birazcık ayrılsam üryan kalırım Yarını bu güne yeğlemişim ben Hu diyelim aşkla hu diyelim hu Gönülden kirleri yuyalım hu hu Hülyaya dalarak uçar giderim Kaf dağını aşıp geçer giderim Kutlu âlemlere göçer giderim Eriyip akarak çağlamışım ben Hu diyelim aşkla hu diyelim hu Gönülden kirleri yuyalım hu hu Sarı sevda yoldaş olur bedene Burada hayır yok bunu tadana Yaradan yâr olur güzel gidene Âleme uyumu sağlamışım ben Hu diyelim aşkla hu diyelim hu Gönülden kirleri yuyalım hu hu Gönül sağa sola dönerse eğer Azmış nefs atına binerse eğer Kudurgan fırtına dinerse eğer Ciğeri fuzûli dağlamışım ben Hu diyelim aşkla hu diyelim hu Gönülden kirleri yuyalım hu hu Kabarıp taşarak bendimi yıkmam Haddimi bilirim sınırdan çıkmam Hayatta aldığım ödevden bıkmam Muhsin martinimi yağlamışım ben Hu diyelim aşkla hu diyelim hu Gönülden kirleri yuyalım hu hu |
Bahtı Karalı
Karşıdan bakınca gülü andırır Deli divâneyim gördüm göreli Pür alev sevdası yakar yandırır Bu zâlime gönül verdim vereli Gözümde hayâlin gezinir durur Uzansam yatağa beynime vurur Dallarım sararıp güllerim kurur Aşk bağına gönül sürdüm süreli Karanlık basarsa ağıp geliyor Sinsice ufuktan doğup geliyor Bir esip bin kere yağıp geliyor Başıma sevdasın sardım saralı Bu gârip arz eder hâlini canan Sana sunar canın malını canan Ölene dek bekler yolunu canan Aşkınla hülyalar kurdum kuralı Dökülür kâkülün kaşın üstüne Yolladığın selâm başın üstüne Ölürsem yazarsın taşın üstüne Ölmüştü gönlüne girdim gireli Muhsin’i işveyle kül ettin zâlim Beynime girerek kul ettin zâlim Yerden yere atıp pul ettin zâlim Kurbanlık olmaya vardım varalı |
Baktı Da Geçti
Seherde bir suna düştü önüme Savurdu saçları baktı da geçti Kastı mı var acep tatlı canıma Gönlüme okları çaktı da geçti Kirpikleri seçemezsin sürmeden Elâ gözler sanki birer hurmadan Yaşanır mı gül cemâli görmeden Tay gibi yanımdan sekti de geçti Ceylanı andırır gülün çalımı Vurarak derbeder etti hâlimi Sarıp sarmalayıp gitti yalımı Bağrımın içini yaktı da geçti Dolgun başak gibi nazla salınır Esme dersem yanlış anlar alınır Bu kızın uğruna her gün ölünür Yurdumu yuvamı yıktı da geçti Meleği göremem hûriyi bilmem Kokusunu alsam sanırım ölmem Senden başkasını vallâhi almam Açmış güller gibi koktu da geçti Davran deli gönül vakti geçirme Kafeslendi bülbül sakın uçurma Muhsin bu fırsatı elden kaçırma Gözünden yaşları döktü de geçti |
Bâri
Neyin aslını bilsek ah eder iç çekeriz O’nun ilmini okur küçük dili yutarız Tanısak şahsımızı diz çöker el açarız Ne dediyse ol Bâri atlamadan tutarız Dinle beni pis nefis neye yeter aklımız Eldedir eserlerin varsa çıkar saklımız Şiştiğin idrâkle us yada güzel şeklimiz Hiç birine etkin yok çıkar hava atarız Bâri’dir yaratanı övündüğün ne varsa Âlemdeki düzeni göremez adam körse Şaşı bakıp ilmine bilmeyen gelip sorsa Bâri’yi çelme takıp biz bilgelik satarız İlmek ilmek işlenen çiçeklere bakmayız Uzaydaki âhengin hikmetiyle çökmeyiz Kafayı sokar kuma ölsek geri çekmeyiz Bâri’den bahsedilse kükrer kaşı çatarız Araştırın doğada denge nasıl kurulmuş Bir canlı başkasına hizmet için verilmiş Cansız emre âmâde çarşaf gibi gerilmiş Ya emerek doyunur ya üstünde yatarız Şu kısacık hayatta olma amaçsız çapkın Taşa atsan saplanır gerçekten iyi zıpkın Nefsini bilen olmaz Bâri’ye karşı sapkın Muhsin inat edersek yarın yanar tüteriz |
Bayram
Güzelim yine mi karalı geldin Yas tutmak sana yakışıyor mu Ezdin ciyerimi bağrımı deldin Fakirlik kurgusu pekişiyor mu Neden bu gün karalara sarıldın Gâriban halkıma kızıp darıldın İlk yokuşta yılıp bezip gerildin Bayram adetleri kokuşuyor mu Zorba dayâr halka karalı bengi Yıllarca taşıdın bu çirkin rengi Dağıldı barkana çözüldü dengi Pis bitat sünnetle çekişiyor mu O güzelim günler nerede kaldı Hayatım karardı istikbâl soldu Kanunda kardeşlik kuralı öldü İmânım yaşamla çakışıyor mu Fakir ağlıyorsa bayram ne yazar Muhsin hasis insan azdıkça azar Yoldan sapıp giden dinini bozar Dinler son hesapta çıkışıyor mu |
Benliğim
Her işte adil ol şeytana uyma Kavanoz dipliyi şutlatma sakın Baldırı çıplağın sırtını soyma Sabır taşlarını çatlatma sakın İyiyi güzeli kendine yorma Fesat ehli ile yan yana durma Canı yananlara fiskecik vurma Suskun volkanları patlatma sakın ‘Ateş yakar su da boğar,’ saldırma Kaynayan kazana kolu daldırma Kutsal denen şeye kafa kaldırma Güvenen dostunu atlatma sakın Yaratıldın belli bir amaç ile Kendini düşürme boş yere dile Yeryüzüne bütün hükmetsen bile Sırrını kimseye çıtlatma sakın Doğru yürü yanlış bir adım atma Hor görüp kimseye kaşını çatma Hafif sayıp küçük günaha batma Taşınmaz gramı katlatma sakın Adamı ayartan bir aptal baştır Muhsin’i avutan dünyası boştur Cehennem yakıtı insanla taştır Nefsi orda burda otlatma sakın |
Bi – Vefa
Yanarım bi-sefa aşkına. Sözde toprak, özde insan; bi-vefa aşkına. İhânet şeref oldu, hâin padişah. Sadıklar sersefil, sorgulanır neslişah. Kolumda kelepçe, yüzümde kasvet! Kara bulut gibi çöker içime hasret. Özgürlükle adâlet araçsa eğer, Hayat: Islak, yapışkan, leş gibi ağır. Pis, sinsi, gaddar, sağır mı sağır! Vuramaz insanı düşman, Vursa da koymaz! .. Amma, Ahhh! şu harfler, şu heceler! Celladın elinde sallanır, satır satır. Satır harfler! Zindana yolcu taşır, katar katar. Katır harfler! Söyleyin a dostlar! Bu yolculuk nereye, bu şiddet niçin? Her yerde figan, her yerde çığlık! Çiğ basitlik, adi sığlık! Elveda sana güzelim sağlık. Bakıyorum, herkesle eşit gibiyim. Yaşıyorum, sofrada çeşit gibiyim. Söyleyin Allah aşkına ben neyim, kimim? Tam sayı mı, kesir miyim? Hâin şiir, nesir miyim? Bu ülkede esir miyim? Söylesenizeee! Bu ülkede esir miyim? Ayağımı pranga, boynumu zincir vurur! Dilimde kördüğüm, beynimde cellat durur! Oysa ben bir dil bilirim / ana dilimi. Kahramanlar diyarı, herkes bilir ilimi. Yeter! Gelmeyin üstüme kurşun harfler! Uşak heceler! Yeter gayrı! Parçalar, eritirim sizi yanan bağrımda! Yalancı harfler, Talancı harfler, Hâin heceler! |
Bilemem
Adalet cumbalandı, kararlar ferman oldu... Bilmem bleh dilidir, bilmem düşman elidir. Beynimiz bombalandı, hâlimiz harman oldu... Bilmem afet yelidir, bilmem rahmet selidir? .. Kafada kavak yeli, baş ayağa düşmandır. Anadan doğma deli, doğduğuna pişmandır... Gariban kaldı veli, sülük filden şişmandır. Bilmem isyan zülüdür, bilmem bahtın gülüdür? .. Savaşır sürü ile; kurt mudur, çoban mıdır? .. Halkı çekiyor çile, bu gülen yaban mıdır? .. Yaptığı sığmaz dile, zehirli çıban mıdır? .. Bilmem sevgi ölüdür, bilmem ihsân gölüdür? .. Kaşlar çatık, kafa dik; sanki şeytan azmanı....... Sırtımdaki murdar yük, sor ki neyin uzmanı(!) Güle balta sallar lök, açsana kız yazmanı (! ..) Bilmem kahve falıdır, bilmem oğul balıdır? .. Tağut el-kol kırıyor, terazi kıl yarıyor(!) Kurtlar ayar veriyor, köle beyin tarıyor(!) Kanser öze yürüyor, tüm gövdeyi sarıyor! Bilmem yangın külüdür, bilmem gülşen yoludur? .. İlahtır vahşi düzen, vicdanlar hür(!) fikir som... Enselenir yan çizen, görev yapar bamla bom! Kimdir denklemi çözen, sırça dama girsin şom! .. Bilmem şirkin şalıdır, bilmem muştu salıdır? .. |
Bir Tanem
Sevdalı sayıklar yıllar geçse de Sevmeyince kollar sarmaz bir tanem Kara sevda çeken zehir içse de Açlar ölse toklar görmez bir tanem Sevdanın ateşi yakar içimi Ne söyleyim kendim yaptım seçimi Yolsam da faydasız akça saçımı Çöle giden çiçek dermez bir tanem Gönül vazgeçmeden izler peşini Hayal âleminde yaşar düşünü Mahşerde de arar bulur eşini Dert yakarken huzur ermez bir tanem Olur olmaz yerde zülüf tarama Çöller diyârında ırmak arama Tuz basma sevgilim derin yarama Sel yatağı pınar vermez bir danem Ben aşığım her mihneti çekerim Gamı gömer gülücükler ekerim Nolur bir kerecik baksan şekerim Derman dersen kimse yermez bir tanem Muhsin düşmeyesin gönül alına Çeşit çeşit huylar vermiş kuluna Anka kuşu konmaz çalı dalına Tiftiksiz hırkayı örmez bir tanem |
Bu Kızın
Ne sallanır ne bir kelâm edersin Söyleme ballanır ağzında sözün Edeple bu yoldan gelip gidersin Bakınca allanır o mâsum yüzün Bir kere kaşını kaldırıp bakmaz Tövbe açık giyip takılar takmaz Dudağı allayıp sürmeyi çekmez Örtmüş baştan bele etekler uzun Yok senden güzeli ederim kasem Acep huri misin melek mi desem Zehirler öldürmez elinden yesem Gülüm izin versen olurum kuzun Anlatmak istesem sığmaz sözlere Benzemez bildiğin türden kızlara Sanki uçup gelmiş keklik düzlere Dünyada benzeri var mı bu kızın Eğer gönüllüysen gül tak poşuna Gülüp sabret deme boşu boşuna Sözün kâr etmiyor gönül kuşuna Aşkınla yananı görmez mi gözün Muhsin erir akar senin peşinden Görmek için gezip geçti işinden Nazlanan gül ayrı düşer eşinden Kırılan kâlbime em olmaz nazın |
Bülbül
Şakıyan bülbüle kızdım Sözden aşkı sez dediler Yanıp yele yele gezdim Aşk incecik naz dediler Oy oy bülbül sarı bülbül Nidem başka yâri bülbül Sevda sardı düştüm dile Sevdasız der noldu kele Seven bülbül güler güle Sen kenarda gez dediler Oy oy bülbül sarı bülbül Nidem başka yâri bülbül Bağdaşı kurdu düşüme Her gece çöker başıma Uçsam da gelir peşime Aşk özdeki köz dediler Oy oy bülbül sarı bülbül Nidem başka yâri bülbül Bülbülüm gitti gelmedi Doktor derdimi bilmedi Hayatta yüzüm gülmedi Buysa derdin az dediler Oy oy bülbül sarı bülbül Nidem başka yâri bülbül Aşk yarası ne de zormuş Muhsin’i sevdası yormuş Bülbül yine beni sormuş Sanki çeşme göz dediler Oy oy bülbül sarı bülbül Nidem başka yâri bülbül |
Caddeler -I-
Bir garip mekandır bizim caddeler Kargayı kartalı sülünü taşır Harmanlanır çiğfe düşmüş maddeler Alnında atların nalını taşır Çekilmiş kaşları bin bir renk yüzü Avcıdan haindir kısılmış gözü Tatlıdır nağmesi bulanık sözü Ayaklı şeytanın dilini taşır O kadar geniş ki mezhebi gönlü Çirkef horon teper arkalı önlü Hay-huyun içinde kaybolur canlı Dirile yananın külünü taşır Ruhumu kıskıvrak saran urganın Pisliğin üstünü örten yorganın Gölgesi kirlenmiş koca gürgenin Tiksinen özünün zülünü taşır Uçuk beyinlerin çıplak zırını Ciğer kebap eden yüksek fırını Aç açık can veren zebun arını Kanatlanmış uçan gelini taşır Muhsin bu çıkmazda yolu yitirdi Vurguncu soyguncu malı götürdü Akşamın meltemi muştu getirdi Yollar yediveren gülünü taşır |
Caddeler –II-
Tebessümü sahte dişleri sivri Üç köpek yalasa doyar alını Yürüyorum diye salınır yavru Zehirle yoğurmuş oğul balını Azdıkça ateşi çevreyi sarar Ne bedene fayda ne ruha yarar Bu sürtük durmadan belâsın arar Huşu ile okur yıldız falını Saçılan çirkefe hiç isyan etmez Yolsa tüm kazları yine de yetmez Anladım ki artık hiç maya tutmaz Bu sefil caddeler içer folunu Mantığı bozulmuş dengesi kaçmış Ar haya berhava düğmeyi açmış Güvenle saygı da yuvadan uçmuş Kıçının üstüne sarmış şalını Dağılmış düzeni fırtmış çivisi Kargalar kıskanıp yolmuş tavusu Kokuşmuş kutsalı akmış sıvısı Caddeler şaşırmış bizde yolunu Muhsin’in kulağı altın küpeli Paketler cafcaflı eller kupalı Herkes tuttuğunu şap şup öpeli Namus ehli olan saklar kolunu |
Ceylan
Seherde bir ceylan çıktı yoluma Usul usul geçti selâm vermeden Hayran oldum hilâl kaşla çalıma Seçemedim top kirpiği sürmeden Ela gözler kaş altından süzüyor Nokta virgül aşk masalı diziyor Yavru ceylan sular gibi sızıyor Beni benden alıp gitti sormadan Olgunlaşmış güller gibi salınır Nazlı baksa kara bağrım delinir Ciğerlerim bölük bölük bölünür Geliver güzelim gönül kırmadan Bu endamı bulamazsın kuğuda Kırk yılda bir fırsat düşer yiğide Yaz derdini birkaç sayfa kağıda At kemendi zâlim avcı vurmadan Şafak söküp tomurcuklar açmadan Gül dalına bülbül konup uçmadan Muhsin yetiş Bor pazarı geçmeden Kap kaç yâri bu yerlerde durmadan |
Özgürlüğün adıdır, ağzımızın tadıdır!
Cumhuriyet canımsın, damarımda kanımsın! Dünümsün, günümsün, ünümsün, şerefimsin şanımsın! Ey hürriyet! Evvet! Etmişim şahlığı ret! Cumhuriyet! Evet! Ederim zümreyi ret! Milletimin malısın, canımız cumhuriyet! Geldin diye gönenir sana türkü yakarız! Aşkından deli olur, şimşek gibi çakarız, Dağlardan tepelerden seller gibi akarız! Küçücük yavrumuza bakar gibi bakarız! Bu bize armağan der, her beyine ekeriz! Yirmi dokuz ekimde meydanlara çıkarız! Bayram edip yakaya al bayrağı takarız! Süslüdür gelin gibi serenlere çekeriz! Engelleri aşarak doruklara dikeriz! Güreşir, horon teper, alanlarda sekeriz! Seni seven herkese, güller gibi kokarız! Sana düşman olanın al kanını dökeriz! Milletimin malısın, canımız cumhuriyet! Kimse etmesin cüret, soygunlara ret, ret, ret! vurgunlara ret, ret, ret! Milletim değer üret, yoksulluğa ret, ret, ret! Yolsuzluğa ret, ret, ret! Yoksa örnekten türet, işsizliğe ret, ret, ret! Aşsızlığa ret, ret, ret! Kimse asmasın surat, keyfiliğe ret, ret, ret! Seyfiliğe ret, ret, ret! Susma zalime diret, zorbalığa ret, ret, ret! Çorbalığa ret, ret, ret! Milletimin malısın, canımız cumhuriyet! Özgürlüğün adıdır, ağzımızın tadıdır! Cumhuriyet canımsın, damarımda kanımsın! Dünümsün, günümsün, ünümsün, şerefimsin şanımsın! Ey hürriyet! Evvet! Etmişim şahlığı ret! Cumhuriyet! Evvet! Ederim zümreyi ret! Milletimin malısın, canımız cumhuriyet! Sevincimden coşarım, hedefime koşarım! Kaynayarak taşarım, hep ardına düşerim! Ateşinde pişerim, senden gelir başarım! Sen yaşarsan yaşarım, her engeli aşarım! Anadolu baştan başa Hakkari’den, Kars’tan, Kaş’a Aldırmadan yaza kışa, parmağım vuracak tuşa! Yazıyoruz dağa taşa, cumhuriyet sen çok yaşa! Ali, Ahmet, Ayşe, Neşe sevinçten dönerek kuşa! Düşman peşimden koşsa da derdim başımdan aşsa da, Gökten yıldırım düşse de gören bu aşka şaşsa da, Zehir katsalar aşıma, bakmadan yetmiş yaşıma, Gelmese kimse peşime, gelirim yalnız başıma! Seninle cumhuriyet, seninle cumhuriyet! Milletimin malısın, canımız cumhuriyet! Kimse etmesin cüret, soygunlara ret, ret, ret! vurgunlara ret, ret, ret! Milletim değer üret, yoksulluğa ret, ret, ret! Yolsuzluğa ret, ret, ret! Yoksa örnekten türet, işsizliğe ret, ret, ret! Aşsızlığa ret, ret, ret! Kimse asmasın surat, keyfiliğe ret, ret, ret! Seyfiliğe ret, ret, ret! Susma zalime diret, zorbalığa ret, ret, ret! Çorbalığa ret, ret, ret! Milletimin malısın, canımız cumhuriyet! Kanımız cumhuriyet! |
Çeçen Düğünü
Borazanlar hücum emri çalıyor, Yurda dalga dalga yağı dalıyor, Özgürlük gülünü yaban çalıyor, Vuralım Çeçenler, düğün günüdür! .. Vur davulcu, gümbürdesin davullar! .. Toy düğün var, koşup gelsin avullar! .. Düşmanı görünce kanım depreşti, Aslan kaplan aşkla coşup kükreşti, Tekbirler yükseldi, Kafkas titreşti, Görelim Çeçenler, düğün günüdür! .. Vur davulcu, gümbürdesin davullar! .. Toy düğün var, koşup gelsin avullar! .. Kafkas Dağı kaya kaya korunsun, Arpacıktan Moskova’sı görünsün, Dört taraftan cephelere yürünsün, Varalım Çeçenler, düğün günüdür! .. Vur davulcu, gümbürdesin davullar! .. Toy düğün var, koşup gelsin avullar! .. Muhsin silâhları çekip yağlarız Dere tepe Allah der de çağlarız Zâlimin yüreğin yakıp dağlarız Girelim çeçenler, düğün günüdür! .. Vur davulcu, gümbürdesin davullar! .. Toy düğün var, koşup gelsin avullar! .. |
Çırak
./... Çırak! Çöller çok kurak! Arazi çorak! İnadı bırak, bırak! İnadı bırak, rak, rak! Cennet çok ırak. Sana verilmez burak! İnadı bırak, bırak! İnadı bırak, rak, rak! Çırak, çırak, rak, rak! Muktedir iktidar olmak mı gerek, gerek! Gerekir yürek, yürek! Gerekir yürek, rek, rek! İnadı bırak, bırak! İnadı bırak, rak, rak! |
Çiçek Köyü
Dağları taşları yüzüme güldü Neler de yapılmış yurdum Çiçek’te Göğsümü kabarttı gözlerim doldu Sandım ki Cennet’e girdim Çiçek’te Eski köy dağılıp çevreye taşmış Çıkıp yatağından sınırı aşmış İlerleme değil dörtnala koşmuş Çok güzel eserler gördüm Çiçek’te Caminin çevresi gülşene dönmüş Bahçesine hizmet binası konmuş Ahmet’le ekibi hizmeti sunmuş Yapılır gönüllü yârdım Çiçek’te Mamur olmuş mezarlıkla okulu Yetişmiş çiçekler güzel kokulu Hayri’yle birlikte her bir çakılı Yerine koyanı sordum Çiçek’te Dolaşıp her yeri ziyâret ettim Gözümü kapayıp mâziye gittim Acı tatlı birçok duygular tattım Ektiğim ekini derdim Çiçek’te Eskiden odada sohbet ederdik Çift sürer otlakta öküz güderdik Şimdi dostlarımla hasret giderdik Gençliğe bir daha erdim Çiçek’te Ovaya kurulmuş yeri çok özel Muhsin’in köylüsü köyünden güzel Kimi türkü söyler kimisi gazel Uçan kuşa gönül verdim Çiçek’te |
D a v e t
Davul gümbür gümbür vurur, Gönlü bize yanan gelsin. Hizmet ehli saf saf durur, Kırk kapıdan dönen gelsin. Halk aşkıyla alev alev, Yanıp yanıp sönen gelsin... Adem Ata’dan kardeşiz, Bin yıldan beri sırdaşız, Mezara kadar yoldaşız, Can burada canan gelsin. Halk aşkıyla alev alev, Yanıp yanıp sönen gelsin... Adalet hoşgörü barış, Gayret ister gerçek yarış, Süsle yurdu karış karış, Miskinliği yenen gelsin. Halk aşkıyla alev alev, Yanıp yanıp sönen gelsin... Tut el ele, birliği sev; Hürriyetle dirliği sev, Zulme karşı erliği sev, Kanı canı sunan gelsin. Halk aşkıyla alev alev, Yanıp yanıp sönen gelsin... Bağımsızlık şanımızdır, Demokrasi kanımızdır, Cumhuriyet canımızdır, Kır atına binen gelsin. Halk aşkıyla alev alev, Yanıp yanıp sönen gelsin... Sevgi fırtına dindirir, Sevgi volkanı söndürür, Sevgi âlemi döndürür, Sevgi ile yunan gelsin. Halk aşkıyla alev alev, Yanıp yanıp sönen gelsin... |
Dam Başında Saksağan
Sevimli mor sümbülü; dün gördüm, yaban gülü! .. Dedim ona ey soğan, neden seçtin azmayı? .. Ünlem sanmış virgülü, uçmuş çalı bülbülü! .. “Dam başında saksağan, vur beline kazmayı! ” Güller niye bağlar ki, dili kanlı yazmayı? ! .. Beyinde gezer elim, çizgi nokta temelim... Dağlara yaslı belim, gönül dermek emelim... Doyulmaz bir güzelim, başımda eser yelim! .. “Dam başında saksağan, vur beline kazmayı! ..” Güller niye bağlar ki, dili kanlı yazmayı? ! .. Yavru kuşu uçmadan, kırk yerinden bağlarım! Kanadını açmadan, güzelce pukağlarım! Daha gözün açmadan, yüreğinden dağlarım! .. “Dam başında saksağan, vur beline kazmayı! ..” Güller niye bağlar ki, dili kanlı yazmayı? ! .. Kazlar suya yürüdü, kan gördüm izlerinde! .. Ahu yüzün bürüdü, kin sezdim gizlerinde... Tüm omurgam çürüdü, salgın var özlerinde! .. “Dam başında saksağan, vur beline kazmayı! ..” Güller niye bağlar ki, dili kanlı yazmayı? ! .. Bir baloncuk uçurduk, parladı namlu gözler! .. Kulak kabartıp durduk, fırladı mermi sözler! .. Bam tellerine vurduk, püskürdü volkan özler! .. “Dam başında saksağan, vur beline kazmayı! ..” Güller niye bağlar ki, dili kanlı yazmayı? ! .. Maşrığa bağlı serim, ince bir ağ örerim... Orduda bir neferim, yerküreye seferim... Asileri süzerim, kıl ipliğe dizerim! .. “Dam başında saksağan, vur beline kazmayı! ..” Güller niye bağlar ki, dili kanlı yazmayı? ! .. |
Deli Gönlüm
Gürül gürül rahmet yeli, eser gelir ilk şafakta, Taşkın sular gibi seli, basar gelir ilk şafakta. Yanık yanık bülbül sesi, gönle vurur ilk şafakta, Ağzına sığmaz nefesi, çeker durur ilk şafakta! Mümin çöle bostan eker, sular çeker ilk şafakta, Gözlerin semaya diker, bir bir döker ilk şafakta! De ha deli gönlüm de ha, ağar gider ilk şafakta, Şah’a deli gönlüm şaha, yağar gider ilk şafakta! |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 07:28 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.