![]() |
Afşar Timuçin
BİR GÜN ÖVGÜSÜ
Ben ölecek olduktan sonra Musa'nın bir başka türlüsü İsa Gece duran bir fesleğen saksıda Gün dalında değişen kasımpatı Akşam dar geçitlerde aldatıldı Artık çiçek saymıyorlar akşamı Sabah olsa olsa uzun selvidir Duruşu ölümlerle gerilidir -Yokluğunun tutarsız bir anlamı Gece neye giderler savaş mı başlatıldı Bir karanlık yanıyor Nereye koşarlar dizili adımlarla Kan en sonun da gene susuzluğu özlerken Duyarlığım yarı yolda kalıyor Niye sadece bana bıraktın yamaçları Seller içimi deşiyor düzenim dağılıyor Yıkımı yorgunluğu ölümle sevişiyor Sen gene bak baktıkça düzenim değişiyor Yaralı güveni dağ aşılmazlığında Bilinmeyen bir gün gibi aklında Varlığıyla birden pençeleşiyor Daralıyor güneşinin kapsamı Karanlığı sarsılmaz anlamda gelişiyor |
DENİZİN BEKLEDİĞİ
Seni sevmek mor denizlerdi biraz Ne kadar gidilse bir o kadar bitmeyen Umutlar ve yıkışmalar ardında direnilen Seni sevmek mevsimler içinde en güzel yaz Seni sevmek yaşamanın aşılmaz büyüklüğü Seni sevmek kan dolu yüzyılları korkutan Ve sığınıp ılık kıyı kentlerine bir akşam Seni sevmek çocukların düşlerinde gördüğü Varılırdı daha saydam günlere isteseler İsteseler yalnızlık giremezdi evlere Seni sevmek bir kırlangıç olacak bekleseler Ve uçacak durmadan adasız denizlere Kim bulacak cam kırığı gözlerinde sevgimi Sonra yalnız kalmak gibi yoksulca uğuldayan Bütün okyanusların baş eğdiği tek kaptan Sana verdim geç diye bütün denizlerimi |
ESKİ EV
Geçici dinginliğini kurar kuşku Bir yağmur öncesinde bis susuşu andırır Çoktan eridi biten bir yaz gibi Yüklenerek aşınmaları tahtalar Bir zamandır unuttuk merdivenleri Ayak izleri öylece kaldılar Sessizce dibe çökmüş anılarda Okunmuyor artık karmakarışık Gittikçe kapanan bir göz oluyor Tahtalarda silinen bakışların artık Söze vurulmaz bir yıpranmışlık Günden güne gevşiyor çivilerden Onarmalı basamakları boyamalı Uydurma bir gök mavisine biraz Yeni gelenler merdiveni Yeni kesilmiş tahtalardan sanırlar Boya çekin yaşanmışın üstüne Onlar orada okunmadan kalırlar |
SÜRGÜN
Senin değil bir çocuğun elleri Bir daha gülebilmek için yürek genişliğince Bir susmanın gölgesine sığınır -Ellerinde kopan bütün tutuşlar Eskiden kalma bir savaş düzeni Tutku son kalan çocuktur Pembeleşen sessizleşen sokakta Yalnızlığın koruduğu ağaçlarda Akşamın korku gibi içilen karanlığı Uzun bir yolculuktur Bir deniz kıyısında çağrışan mavileri Taşır zarflara koyup postacılar Biraz daha geceyse güneşin umuru mu Bütün mektuplar aynı özlemi yazar -İki yıl geçti yüzümden sen görmeyeli beri |
YAŞAMAK
Niye gözlerinde bu kadar yanlış adam Çiziyor sancılı boyalarla resmimi Yaşamak o senin saçlarını Akşamlardan akşamlara alıp götüren sudur Yaşamak bir çocuğun oyuncaksız uykusudur Söndürerek umutların derin ışıklarını Ve düşünceler gömerek karanlığın ortasına Yoksul sesler örneği duvarlara çarparak Kendini çorak toprakta ölümlere adayarak Yaşamak sürüklemektir düşlerin tortusunu |
YAZLA BİTEN
Dışarıda zamanı yürüten kırık bir arabanın Soluğunda uyur bütün akşam saatleri Günün yanıbaşında güne uzak kalmanın Unutmayla kapanır perdeleri Nasıl beklenmeden gelir yağmur bulutu da Nasıl ince yağmurlarla sarar serüvenleri Dünyada bir benzeri olmayan saatleri Koyar eski sandıkta tozlanmış kutusuna Hiçbir eksik sağınmanın gölgeleyemediği Bir yalnız kalmanın son yaprakları dökülür suya Bitmeyecek güneşleri içen sonbahar var ya Hem kendini eskitir hem dağda çiçekleri Eskiyen kurbağalarla sesi çıkmaz suların Gece bütün bir karanlıkta aralıksız sancılanır Aynı suları doldurur senin zaman dediğin Onda hem bir sen olma hem kaçma umudu vardır |
YENİ GÖKLER
Büyük kuşların uçmak zorunda olduğu gökleri Eski sürüngenler bir türlü anlamadılar Bir kanat vuruşuyla çekip gitmeleri Yol korkakları her zaman yadırgayacaklar Ve birden geriye dönüşün kırmızı gülleri Bizi en olur biçimde uzun uzun anlatmalıdırlar Giydiğimiz yamalı yorgunluk eskileri Unutulmuş olmaya artık katlanmalılar Eğer hiç sarsılmayacak bir yalnızlığımız varsa O bizi birbirimize doğru iten bir Pazar Sevişmeler taş devrinden kalmaysa Utansın mı tarihten önceki zamanlar Büyük kaptanların geçmek zorunda olduğu denizleri Balinalar ve buz dağları korkutamayacak Korku bir yüz karası gibi sancılanacak Silip attığı için bütün değişmeleri |
ANIŞ
Bense eski bir anı gibi çaldım kapını Dinlen diye saçlarını taradım Ayakların sıcaktı saçların ılık Ben bir düş gibiydim uyanınca yitirilmiş Düşler de anılar gibi karmakarışık Nilüferler gibi birden sudaydın Tanıdım bakışını Sular *******den daha eski karanlık Her çiçek sarısını içirirken toprağa Yıkıntılar içinde sapsarı papatyaydın |
AYRILIKTA SÖYLENMİŞ BİR YAZ TÜRKÜSÜ
Gözlerine bakar ağlar Bu son şarkı Son umut Gitme hep burada kal Bizimle kal bu kıyıda Her yanına dokundum bakışının Her yerini tanıdım göklerinin Gün boyu sende uçtum Dinlendim dallarında Atlılar gibi yoruldum yanında Uyudum Ölür kıyı ölür yazlar Alır götürür karakış Her bahar her umuda zorunlu mu Neden yolcusun bu kadar Gideceksen Al götür umudumu Al götür sonuna kadar |
ÇOCUK İŞİ
Bütün sokakların tozu var ellerinde İçin bir su birikintisi Üstünde kağıttan bir kayık Biz deriz ki savaşlar savaşları izliyor Sen dersin ki kaydırak oynasaydık Akşam iner günün son uçlarına Sular bütün değişti Çiçek açtı karanlık Sen dersin ki gece de gündüzdendir Sen dersin ki gök size Masmavi bir umuttur Uzar gider sonsuza Ben gök nedir anlamam Bildiğim Gök olmasa uçamazdı uçurtma |
DEĞİŞİM
İnanç beyler çarmıha gerilmeyi bilene Çocuk ders çalışıyor görünüşte Sayfaları yavaş yavaş çeviriyor Çocuk deniz çalışıyor gerçekte Gözlerini ufuklara dikiyor Durup durup adını anıyor Aşkın sözlüğünü ezberlemekte Bütün nöbetçilerle yarışıyor Gözleriyle gelişini beklemekte Biz şimdi aşk öğrenelim İnsan dersi sonra da öğreniyor Yüzyıllık kitaplarda bilgi kendi malımız Haritadan şehirler kaçmıyor ya Sevinmek yaşarlığa dokunmaktır Atlı gibi dört nala içimizden gidiyor Bazan her şey yanılmaksa bile Sevişmek gene en az yanılmaktır |
ONLAR BAŞKA
Onlar herşeyi yalan yazar Şiirleri masalları bile Sen beni dinle çocuğum Sakın korkma Kan denizi yok gökte Hiç korkmadan uyu sabaha kadar Gümüş aylar birden batıp Yemyeşil bulutlarda Sarı güneşler doğsun Gülüm menekşem papatyam Öğrenince güleceksin Kan denizi yok gökte |
SENİN BİLDİĞİN
Sen bilirsin Ne denizler dağlardan bu kadar yüksek Ne sevinçler acılardan bu kadar ayrı Daha önce dökülmesi yaprakların Doğrudur Yoksa neye benzer gül dönemi kiraz zamanı Umutsuzluk bile ne güzel bilir misin İkide bir umudu getirir karşımıza Ölüm büyük bir saçmalık olurdu Işık yüzlü bebekler doğmasa Sen bilirsin Ne denizler dağlardan bu kadar yüksek Ne sevinçler acılardan bu kadar ayrı Sen bilirsin Ne ben senden iyice başka biriyim Ne bu kuşlar göklerden başka bir şey |
YARINA
Yakışmıyorum kim ne derse desin Yakışmıyorum yalnızlığa Sizde başlamadan bende bitmesin Benim de olmasın sizin olmayacaksa Çam kokusunu genzime çekişim Sizin gülü sevmenize çok benzer Bizde incinmesin bu dirilik Bu yağmura dayanıklı saçlar Bu ayakta durabilme sevinci (Bu ölüm tiksintisi içimizden gitmesin) Ben bir ağaç gibi dallarımın kırılıp Toprağa batırıldığını görmek isterim Dallarımın yepyeni ağaçlar olması Tek yüceliğim tek kutsallığım benim Bir başıma ne işe yararım Dostum sevgilim kardeşim bacım Neye yarar bir insan tek başına |
YAŞAMAK
Yaşamak alışmaktır İşportada satılan kadın geceliklerine Alışmak manavlara doçentlik tezlerine Alışmak yaşamaktır Hep bu yeşilleri giy Bu moru tak saçlarını topla da Bunu sen de bilirsin Alışmak yorulmaktır bakıp bakıp kendine Yaşamak bir gün uyanmaktır Bir gün birdenbire yalnız kalmaktır Yaşamak alışmalardan sonra Alıştığı her şeyle savaşmaktır |
BEN KİMİM
Ben kimim yaramaz bir çocuk Sessizliğiyle kendine gizlenen Bugün bile simyacılar iyi kötü Bir şeyler bulup çıkarmak isterken Ben kimim zamanın kıyısında direnen Uçaklar uzaklara kanat vururken Ben kimim kırılıp kalmış Eski bir tekne gibi Ben kimim çocuk düşlerinden Anlaşılmaz ülkülere uzanmış Ben kimim bilemiyorum Açlığıyla olmadık sevgilerin Bir küçücük bakışta oyalanan Ben kimim olur olmaz zamanlarda Kendine ve her şeye ağlayan |
DERİNLEŞEN AKŞAMDA
Bir sigara yaktım durup düşündüm Neyim var neyim yok döküverdim önüme Yeniden gözden geçirdim kendimi Kendime yabancı düştüm gene Nasıl da sert davranmıştım kendime Şimdi daha iyi anlıyorum Ben sokakların kural bilmez çocuğu Bir başkası olabilir miydim hiç Kendi yerime Biraz da anılarla oyalansam Yaşanmış ve bitirilmiş olanı Nedense bir türlü sevemiyorum Yeniden yaşamayı düşünmüyorum En güzel sevinçlerimi bile Her zaman kendime dar geliyorum Ne zaman derinlerime dönsem Yeni bir sayfa açılıyor önüme Ne zaman yeni bir şeyleri özlesem Neden bilmem Kaskatı bir karanlık yerleşiyor içime |
ÇOCUKLARA DÜŞEN
Herkesin her yaşta Dizinde ağlanacak bir annesi olmalı Oradan bilinmedik uzaklara doludizgin Çocuklardan da çocuk tahta atlarla Aşılmaz dağları geçip ulaşmalı Kapalı kapıların arkasında Bekleşir ölü gözlü adamlar Çocukluğu çarmıha germek için Bunu bilen her çocuk annesinin dizinde Tek o adamlara inat olsun diye Bitmeyen sevinçleri uyumalı |
SESSİZ AKŞAM DÜŞLERİ
Bembeyaz akşamlara çıkmak Deniz kıyılarında ya da dağ başlarında Daha doğar doğmaz sarhoş Pırıl pırıl bir günden Akşam gelin gibi süzüle süzüle Yamaçlardan ağır ağır inerken Seni duymak seni sevmek seni okşamak Seni konuşmak ve seni susmak İlk karanlıkla birlikte erkenden Senin hazırladığın sofraya oturmak Senin yaydığın çarşafların üzerine Uzanıp uzun uzun düşünmek seni Dünyayı yepyeni güzelliklerle Yeniden yaratır gibi Elinle kapladığın yorganı örtünüp Seni duymak seni düşünmek seni bulmak Haritaya yeni bir ada yazdırır gibi Her yanını her şeyini öğrenmek Saçlarını boynunu sırtını belini Kollarını omuzlarını dizlerini ayaklarını Hatta ayıp olmasın en gizli yerlerini Yani baştan sona seni ezberlemek |
BİR AKŞAM KUŞATMASI
Birlikte bir kıyıyı kuşattık Bütün tarihçiler eski kuşatmaları Evlerinde bir bir yanlış yazarken Gemilerimizi saldık serin sulara Onun gemileri benim gemilerimden Sanki biraz daha tedirgindi O tedirginlik bitti Gözlerine dalıp gittim Dalgalara sedef kakmalarını Yayarken ufkun pembeliği Açıkça seni seviyorum dedim Ben de seni seviyorum demedi Kendini bilmez bir karga Oh olsun diye bütün kargalara Yakalanıp mısırdan getirilmiş Üstünde keklik giysileri Ayıpladı kendine göre bizi Ne işiniz var dedi Bu saatte burada Ona hiçbir şey söylemedik O kim ki bizim yanımızda Biz bir denizi kuşatmışız birlikte Gözlerine bakarken anladım O da zaten çocuktu benim gibi Geçen gemileri timsaha benzettik Karton filmlerden konuştuk daha sonra |
DONKİŞOTUN AKŞAMI
Dulcinea seni en çok andığım Bu garip bu bilinmez akşamlardır Büyülü kırık dökük hanları Kral saraylarına dönüştüren Anlaşılmaz gizidir akşamların Zor zamanlarımda düşlediğim Sen bütün sezgilerimde varsın Olsaydın belki yarım kalırdım Bir uzak köyde un eleyen süt sağan Bilinmez biri olman Kesinlikle kanıtlamaz yokluğunu Sen dünyaya her dokunmamda Gün gibi yeniden başlayansın Olmazlıkta kurar insan sevincini Tutku her şeyi yeniler Yüreklilik bir çeşit yalnızlıktır O aptal yeldeğirmenlerine gelince Sen onları benden iyi tanırsın Aldı mı yere vurur adamı Kaldı ki sen onlardan da kahramansın Aşılmazlığınla aydınlat yolumu Dulcinea doğallığım sevincim anayurdum Dünya gün gelip anlayacak Sende gerçek büyüklüğe kavuştuğumu |
İNSANLAR ARASINDA
Kır saçlı görgülü adamlar Akşam peynirle rakı içer Dünyayı yorumlardı Bazıları şiir bile yazardı Bazen de denk düşerdi takılınca Kitaplara bile geçti Sessiz akardı sular Kalçalı gecelikli kadınlar Hem anlayışlı hem titiz Gün boyu güzel yemekler yapar Durup durup bir kaygıyı anlatırdı Ben türkü söylerdim bu sesimle Süslü kızlar düş kurardı *******i Sabah adı konulmamış bir sevda için Erkenden sokaklara düşerdi Arkalarından seslenirdi anneleri Yitirilmiş bir şeylere ağlar gibi Garip garip oğlanlar Anlaşılmaz sevdaların peşinde Koştururken sabah akşam Sözde kuşkulu duygulu sevecen Kimbilir hangi bozgundan kalma nineler Komşulara torunlarını anlatırken Kış gelir alabildiğine yağmur yağardı Evlere çekilirdik erkenden |
İSTERSEN AL GÖTÜR BENİ
Ölümsüz gülüşünle başlıyorum Her güzelliğe her sevince Bir yağmur ince ince Sürerken beni başka zamanlara Zamanla yorgun hanlara Dönüyor işte gördün her şeyim Kuru topraklar gibi dağılıyor belleğim Sınırsız bir boşluğu süre süre Yorgunum çok uzaklardan geldim Kaygılar sıkıntılar yaşadım uzun uzun Korkuyu yakından tanıdım Ölümsüz düşmanı oldum korkunun Şimdi bakışınla bağlanıyorum Kocaman bir dünyaya umutla Bir akşam aşılmaz kaygılar Çağırıken beni sozsuzluğuma Sıcaklığın beni alıştırıyor Soğuk ve yağmurlu akşamlara Üşümüş bir kedi gibi sığınıyorum Ellerine ayaklarına saçlarına |
SANA SON MEKTUBUMDUR
Beni rüzgâra verme Öfkeli bir deniz gibi Üstünden atma beni Yazdığın gibi silme Yumlama parçalama Ne yapsam kırılmaz diye İtme koca dağlardan Gidip gelip ağlatma Bu bensiz yapamaz de İçimin derinlerine sakla Gösterme kimseye beni Gönlünde tut bırakma Kuşlara parçalatma Çöllere koyup dönme Gözden çıkarma beni Tam her şeyimi aydınlatırken Yeter bu kadar deyip sönme Bir gidip bir gelip Çocuk gibi oyalama Korkutma yıldırma beni Beni sakın bırakma |
GENE BÖYLE
Yürürlükte hava su ateş toprak Yürürlükte irili ufaklı atomlar Çürümüş sanıların karşısında Bu arada yalnızlık sürümden kazanıyor Uydurma aşkların yanıbaşında Kuş uçmuyor korku ormanlarında Sıkıntı denilen timsah uyanık Erdemi ve inancı savunuyor kendince Belki güler geçersin belki de Gülmeyi bile düşünmezsin Anlatmazsın bile birilerine O kadar çıplak Oh olsun yalancı şairlere Kokuşmuş bilgelere oh olsun Gene sokaklar baskın Her iyide her doğruda her güzelde Kaçak evlerin sanrılı karanlığı Demek ki çoktan bitti Şimdi her yerde orada burada Eşsiz yağmurlar altında Bütün kara deniz ve gök haritalarında Zor ve sessiz bir çocukluktan kalma Serseri şair ruhum geçerlidir Geçerlidir dayattığım her özlem İstanbulun bütün sokaklarında |
SANILAR
Şimdi belki benim gibi ölesiye yalnızsındır Uçan kuşları gözlemektesindir tek başına Çamların yeşiline dalmış gitmiştir gözlerin Radyo dinliyorsundur ya da susarak Bir kitabı okumaya çalışıyorsundur kim bilir Sonsuz güzellikte bir aşk düşünüyor olabilirsin Belki de anılarını deşiyorsun bir olmazı Bir açmazı derinden derine kurcalar gibi Bir kahve içmeyi bir elma yemeyi kurarak Saatine bakıyor olabilirsin uykulu gözlerle Çocukların oyununa dalmış gitmiş olabilirsin Mahpus gibi tutsak gibi belki köle gibi Yarını olmamak gibi bir duygu içindesindir Belki de kendini bağışlamıyorsundur Benim hiç bilmediğim bir şeylerden ötürü Kırık tirenler gibi öylece kalakalmışsındır Kalkıp gidip çekirdek almayı düşünüyorsundur Ya da uyumak istiyorsundur her şeyi unutmak için Belki sen de benim gibi ölesiye yalnızsındır |
AKŞAMIN ANISI
Yorgun bir günden kalan Avuçların uyudu avucumda Saçların yüzümde omuzumda Bana neler anlattı Yüreğinin atışlarını duydum İçimde içimin derininde Yol bitmesin istedim uzasın Alabildiğine dalsın karanlığa Beklediğimiz oldu çatıldı İki cana bir beden Ya da bir başka deyişle varoldu Bir bedende iki can Bir iki silkindi deniz uzakta Ay ikimize el salladı İrili ufaklı bütün yıldızlar Işık yolladı sevincimize Ne olup bittiğini Bizi görenler anlayamadı Aşkın benzersiz güzelliğinde Zaten kimse anlayamaz kimseyi |
AĞACIN İKİNDİ TÜRKÜSÜ
Açıklara çıkalım boğulmamak için Günün kuytu yerleri şimdi harap İçimizde bir ezgi inceden inceye Bizi kendimize bağlarken akşam olur Karanlığı gümüş rengine boyar mehtap Oturup uzun uzun konuşsaydık Sevişmek nasıl olsa gene olur iyi kötü Bir ıhlamur sıcaklığı yayılırken odamıza Her şeyi ince ince düşünseydik Ölümü kırgınlığı inceliği en başta Bütün eksiklerimize gülüp geçerek Belki de boşa geçti onca zaman Bu da bir tür geçip gitme duygusudur Ne güzel olurdu yeniden başlasak Ne yapsan en başa dönülemiyor Ne yapıp yapıp dalı unutmalı Rüzgârla yere düşen sarı yaprak |
AKŞAM SERÜVENLERİ
Bir seferden döneriz seninle bazı akşamlar Gün bulutları açık mora boyadıktan az sonra Bile bile karanlığın bizi kalın örtülerle örteceğini Son ışıklara dalarız koşa koşa gene de Sürgününüm izini sürerim her yerde seve seve Alacakaranlıkta hem özlemlin hem öksüzün olmak için Kapanmaya hazırımdır kat kat kendi üstüme Yağmurdan güneşten poyrazdan uzun yollardan Biz şimdi gurbetimize çıkıyoruz vakit tamam Çanlarla türkülerle davullarla ayrılmak uzak bize Yüzüme vuran sıcaklığınla çocuk dudaklarınla Sen giderken ellerimde ellerinden ayrılmanın öfkesi Varlığında yeniden kurulur eksiksiz bir sıla Seni her düşünmemde benzersiz bir yurt özlemi Bana düşen gelişini aralıksız beklemek Beklerken bakışında eriyip gitmek yavaşça Beklerken sonsuz bir ormanı yürümek saçlarında Benim tutkum ölümüm serüvenim bu işte |
AKŞAMIN KURGUSU
Gölgem ol ve beni izle Kimselerin bilmediği yerlere -Ne güzeldir ıslak kıyılar şimdi- Gülerek gidelim seninle Ben senin gölgen olayım Durarak koşarak hep arkanda Görülmedik yerlere savrulayım Her çekip gidişinde Ben hep senin yanında Ayaklarının izi Çorabının alacalı yeşili Kafandaki düşünce Yüreğindeki karasevda Düşlerindeki uzaklar özlemi Kim derlerse beni göster çekinme Hırçın uzak denizlere Açılmak istediğinde Bilerek isteyerek güvenerek Her zaman beni bağla yedeğine |
AKŞAMDA ÇOCUK SEZGİLERİ
İyileşmez çocukluğum yüzündendir Bu dalgalar arasında gidip gelişim Bilge ve güngörmüş martılarla Benim işim sevinç aşk bana göre Hele gün başladı mı sancılanmaya Başıma gelenlerin hemen hepsi İyileşmez çocukluğum yüzündendir İyileşmez çocukluğum yüzündendir Ölü resimleri gibi solgun yüzler karşısında Duyarsız kalışım hatta inatla susuşum Boş tutkuların anlamsız korkuların Kirli yağmur suları gibi biriktiği Akşamlardan güle oymaya geçişim İyileşmez çocukluğum yüzündendir İyileşmez çocukluğum yüzündendir Dağların ve denizlerin durmadan devinişi Beni çağırması bütün uzakların Birdenbire rüzgârlarla uzaylara açılışım Her şeyimin birden maviye kesmesi İyileşmez çocukluğum yüzündendir |
ALİ'NİN TÜRKÜSÜ
Baba kar çok olunca balkonda Çıkıp kardan adam yapalım mı (İyi giyiniriz üşümeyiz) Ama ya kar tutmazsa Eskiden yapmıştık Havuç oturtmuştuk burnuna Burnuna gene havuç oturtalım mı Süpürge verelim mi eline gene Bir güzel süpürsün mü karları Kardan adamın başına koyalım mı şapkanı Baba kar yağıyor Dağlara çıkıp biz de kayalım mı Dağlar uzak olsun gideriz baba Neden gülmüyorsun neden dağlara gitmiyoruz Neden kardan adam yapmıyoruz eskisi gibi Neden hep düşünüyorsun neyi kimi Baba çıkıp kartopu oynayalım mı (İyi giyiniriz üşümeyiz) |
BİLGELERİN ÖLÜM TÜRKÜSÜ
Ölümün üstüne sünger çekin Yaşayandan başkası bilmez yaşadığını Ölümü zambaklarla süslemeyin Giden aldı götürdü yanlışını Geriye umut kalmış gibi Acıyı anılarla beslemeyin Vazoya dün koyduğunuz çiçeği Kısaca her şeyiyle aştığınız gerçeği Ölü resimleriyle süslemeyin Yalnızlığa o kadar gücenmeyin Saplanmayın bilgi kitaplarına Çaresiz kalanı da anlayın Sıradan sevinçleri küçük duyarlıkları Akşamcılıkları hoş karşılayın Sakın ölüme geç kalmayın Kızmayın çanları erken çalana Ölü evlerinde toplanmayın Hele yaşadıysanız hiç korkmayın Ölüm el sürmez yaşayana |
BİR AKŞAMDA ÇOCUKLARIN TÜRKÜSÜ
Baba nisan yağmurları bir panayır türküsüdür Birazdan güneş açınca verecekler oyuncaklarımızı Baba savaş olmasın savaş çıkarsa Kirletirler göklerimizi yırtarlar uçurtmalarımızı Baba savaş patlarsa en çok bize kızacaklar Ağabeylerimiz kıracak çelimsiz bacaklarımızı Bilyalarımızı ezecek tanklar düşlerimizi dövecek toplar Çamurlara bulayacaklar nisan yağmurlarımızı Güneşlerimizi ve aylarımızı söndürecekler Kendi çocuklarına götürecekler belki de portakallarımızı Baba onlar da çocuktur onlar da kuş dili bilir Kuş dalı gözünden anlar dal kuşu tüyünden tanır Rüzgârlardan rüzgârlara yıkım gelmez hiçbir zaman O çocuklar o portakalları ölür de yemez |
BİR ÇOCUKLUK TÜRKÜSÜ
Çocuk olmak sana iyi gidiyor Hep bu sularda bu bulutlarla oyna Hep üstünü ıslat hep kirlet ellerini Ayakkabın iki günde delinsin Bir rüzgâr kesinliği gibi geç sokaklardan Eskidikçe eskiyor sevinç de kaygı da Gözünden sakın sevincini Kaygılarını iyi koru Sakla şimdi oyuncak sandığında Dağda kümelenen karı güne sızan acıyı Beni unuturken sakın öldürme Yüreğime işlediğin yedi renk sancıyı Hep böyle çocuk ol incecik saçlarınla Gözlerin hep denizlere benzesin Çaresizliğin bile güzel olsun Güzel olmak çok yaraşıyor sana |
BİR İNANÇ TUTKUNUNUN TÜRKÜSÜ
Onlar savaşçıdırlar içlerinde Gökleri yeni baştan kurarlar Böyle çıkma gece vakti balkona Havalar soğudu üşümesin ayakların Acıya salıverme kendini bir çırpıda Sonumuz nasıl olacak diye yorma kafanı Umutsuzluğa kapılma gelip geçenlere bak Umutsuzluk suçunu işlemek bize yasak |
BİR NİNNİ YA DA TÜRKÜ
Çocuğum uyusan bir güzel Ölümleri düşünmeyi bıraksan da Nasıl olsa şimdi korkunç amcalar Ateşler akıtmıyor göklerden Çocuğum güzelce uyusan da Uyansan güneşli bir güne Nasıl olsa şimdi uzaktan Tank gürültüleri gelmiyor Nasıl olsa dindi yağmur gibi Makineli tüfeklerin sesleri Sanırım yarına kadar bizi Öldürmeyi düşünmez kimseler Sen de bilirsin ki bir akşamla bir sabah Arasında ne güzel yüzyıllar vardır Uyu tadını çıkar yaşamanın Değil mi ki savaşların çocuğusun Daha çok sevmelisin her şeyi Çocuğum bir güzel uyu şimdi Hem o kadar üstünde durma Öleceksek öleceğiz nasıl olsa Yaşam dediğimiz bu güzellik Kırılgandır dayanamaz korkuya |
BİR SEVGİ TÜRKÜSÜ
Akşam soğan kavrulan evlerde Yoksul bir çorbayı ateşe koymadan önce Son geleni bekler gibi seni beklemek Bir yudum alır gibi bir kadeh buzlu rakıdan Çocuk annesine güvenir gibi Sonu belirsiz bir yolculuğa çıkar gibi Hiçbir şey olmuyormuş gibi sevmek seni Hiçbir yalanda hiçbir kandırmada payı olmamak Hiçbir kaygının peşinde küçültmemek kendini Bir yaz sabahında balkondan nasıl bakarsa Dışarıya salınmamış çocuklar Biraz özlemle ve biraz sevinçle Nasıl bakarsa o çocuklar sokağa Senin yolunu hiç yılmadan gözlemek Benim için ölümsüzlükle birdir Hep yüzünde kalmalı bu gülüş Bu seni çağlara direnecek bir yontuya Döndüren bu sevinç pırıltısı hep kalmalı yüzünde Hep bu kadar büyük ve bu kadar güzel olmalısın Bu kadar ölümsüz ve bu kadar olağan |
BİR TUTKUNUN TÜRKÜSÜ
Neden onu görünce Karışıyor ellerin birbirine Onu görünce neden Kendini bırakıp gidiyorsun giderken Bırakıp gidiyorsun ve sende Sevinç gibi bir acı koyuluyor Öyle durup kalıyorsun gecende Onu görünce sende neden Bin tohum ekiliyor birdenbire Birdenbire nice ürün kaldırılıyor Onu görünce neden hızlanıyor Suların akışı kendi kendine O gidince neden başka birisin Adın başka susuşun başka sesin başka O gidince hiç kimse değilsin Tükenmiş bir rüzgârsın ağaçta |
ÇOCUĞUN VE KAPTANIN TÜRKÜSÜ
Kaptan amca beni geçerken Karşı kıyılara bırakır mısın Oralarda ne mi var her şey Çocuklar sesler ışıklar var Bayramlar ve her türlü uzaklar Kaptan amca ben bırakır mısın Gittiğin kıyıların ötesine Oralarda ne mi var her şey Oralarda çalgı var sevinç var Kaptan amca beni götürmez misin Gittiğin güzel yerlere şimdi Uzakların tutkusu nicedir Çöller gibi yakıyor içimi |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 02:01 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.