Karanlıkta görülen davalar
karanlık; Kafka’nın romanlarının ana rengi değildir
o romanlardan film çeken yönetmenlerin beynindedir.
birazdan yağmur yağacak, serinliği önden geldi.
seller akacak yavru sokak kedilerinin üzerinden
sen kapının eşiğine kum torbası koyarsın kim bilir
sonra şemsiyeni saklarsın belki yastığının altına
o çok iyi bildiğimiz filmdeki yağmur sahnesi gibi.
en iyisi sinemaya gitmek bu havada,
orta sıralarda bir koltukta, tek başına, karanlıkta
dışarıda beklesin aydınlıklar, seans boyunca.
kuzeybatının ismi karayel, sırtımda kayıp ormanlar.
birazdan bir yangın esecek biliyorum ellerin yanacak
kayıp gözbebeklerini arayacaksın kavrulmuş toprakta
kanatları düşecek başından aşağı göçememiş kuşların
gece yarısı sevişmeleri gibi ter kokunca soluklar.
bulduğum ilk lodosa açabilsem rüzgara bağrımı,
bıraksam şiddetini ölçsün diyerek yapraklarımı
üzerine yazdığım kadar saklasın hatıralarımı.
el sallasam korsan kayalardan göçmen gemilerine.
bir parça sömürge taşsa yüreğimden, çok özgürlük
forsa yataklarında diksem gözlerimi omurgalarıma
o gemi ben olsam görülmemiş davalardan kaçan
ve en aydınlık öyküleri ezberletsem ellerime.
bitti üfleyip bir nefeste mumu söndürme zamanı
değişime uğramış beyinler yaşarken alınyazılarını
gördük işte aydınlığa nasıl tercih ediyoruz karanlığı.
“kamera stop, kamera stop,
şimdi başka kitabı okumaya başlayalım ilk satırından
Cevat Çeştepe
|