![]() |
![]() |
#41 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57917
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() sultan
Seçkin bir kimse değilim ismimin baş harfleri acz tutuyor Bağışlamanı dilerim Sana zorsa bırak yanayım Kolaysa esirgeme Hayat bir boş rüyaymış Geçen ibadetler özürlü Eski günahlar dipdiri Seçkin bir kimse değilim İsmimin baş harflerinde kimliğim Bağışlanmamı dilerim Sana zorsa bırak yanayım Kolaysa esirgeme Hayat boş geçti Geri kalan korkulu Her adımım dolu olsa İşe yaramaz katında Biliyorum Bağışlanmamı diliyorum
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#42 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57917
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() UYARILAN ŞAİR
Bakımlı parkların görgülü ağaçları eli yüzü düzgün kibar dalları Sarı yaprakları günışığını sarınmış bırakmamış Banklardan her birinde gündüzden kalma bir koku Bir kedi miyavlar yalnızlık hakkında elinde bir belgeyle geçer Yakın denizde bir derinlik kokusu ve kımıldayan bir ölüm duygusu Ve deniz Onun sularda olmayan bir sesle mendireğin iri kayalarına yalvarışı Işıklarını takınmış zillerini kapamış son ada vapuru Haydi ay da sulara kaysın denize yaysın gümüş dantelasını Bir şair olarak geç karşılarına Bir de sevgili yavrula kalbinin minicik seslerinden Yavaş yavaş boğulan Hafif bir de sarhoşluk özlemiyle kendini Parktan anladığın dostluğa ver Bir miktar da elbette ağlamak istersin Saçın kararmış yakından neşeli insanlar geçmiştir Haydi toprağa çök de ağla Ve bre Başının üstüne uykular çağıran adam Kendi yamanevinden habersiz dam özleyen adam Bu şehrin gecesinde bulduğun safiyet şeytandan Deniz ve vapurlar ay ve ağaçlar ne de kedi Ne de elin ayakların duydukların gerçek yerlerinden değil Şimdi geç bunları geç parkları geç Hepimizin yırtılır gibi olan ağzına bak Yazdıkların şiir değilse kalsın Cennetse sevdan çık dışarı Solgun ışıklar Sessiz ağaçlar parklarla O cümbüş gecesini de tak peşine Yazdığın şiir değilse bırak bunları kalsın...
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#43 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57917
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() VE ÇOCUĞUN UYANIŞI BÖYLE BAŞLAMIŞ
Gül kokuları çocukların kaburga kırıklarından geliyor Acıyı ve insanlığı çocuklar Böyle dayanılmaz kıldılar ve yeni suları Onların bilgileri getirdi Elleri önlerinde bağlı-duruşları Omuzlarından göğüslerine doğru kıvrık ve yumulu Yaşarlar ebedi göz ve ölümsüzlük aşısı yapan kitabı Ki şimendifer Nasıl peşinden koşturursa katarları yolcu kutularını Oralarda civarda Böcekler sürüngenler bulunan kırda Dönen çember- toprakla çalkalanan çocukların önünde Bir dev gezinir Şimşek düşer *** Ve balık yumurtaları Ki onları balıklar Suyun gencine bırakırlar Ve suları da gezer ölüm Çelikağ yok eder insan eliyle uzanarak Hem balığı hem yumurtayı Hem yumurtadaki balığı Hem balıktaki yumurtayı. Toprağa dikili göz neler bulmaz İstese dağlar mı bulmaz Sonsuz gebelik ölümü suçiçeği gibi döken hayat Suları ve karaları uluyor birbirine Erkekler kadınla donlarının altında harp cep kitapları Dudaklarında verem çiçekleri uzaktan Yakından aynı ve ayrı uluslardan *** Genç bir adamdım Tren uğurlardım Eski ve yeni efendileri Taç giyen şehzadenin karpuz gibi Ya da gemilere açılan çelik bir köprü gibi Serin kırmızı ve sıcağını bırakarak İkiye bölüneceği haberini Büyük olayları hava limanlarında zonklayan Trenlerle ben yolladım Parklarım vardı akşamları Kapatırdım Saati vurunca trenlerin beklenip gelmeyenlerin Bıldırcın tüneli ve bir açık bir örtülü tren Akşamsa hemen Korkardım-bir kızeline tutunarak Karşı komadan sarışın-onu dökülmüş yapraklara yayarak Çıkarırdım yanağından ürkek şapkalı Ve çantalı adamı Yaklaşırdı ve sorardı -Oralı mısınız oralıyım -alın ve okuyun incil ve yohannaya göre -misyoner misin değilim -O hah ha -Değilim ve okuyun yohannaya göre İnsana olan sevgim-bodurluğuna kurnazlığına Birden bilerek İstasyon bir boşluk Çünkü bir yok bir var Trenler çehreler *** Üçüncü hat koş üçüncü hat Katlan elele katlandık ey Anna taş içinde heykelim Yonttum yonttum taş bitti sen çıkmadın Yanıldım avrupalanmakla çün bizde Kadını kelimeyle kurarlar saklarlar örtülerle Derken katar üstümüzdeki katardan çoğaldı Sen burgu oldun içimin dağlarına tünele girdin Strasburg akşamın karnında Uslu çocuk olarak bekledi Bianka boğazlanan boğanın önünde kaldı İstersek durduruldu diyelim Çünkü halklar vardı Güvercin halkı Meydan Göz halkı İnce doğranmış fransız halkı Ey anna sen kalkan balığı Kafa vurmayan fakat gövde vuran Ağzın karnından biraz yukarda Karnında bir anne yeni kız doğuruyor işaretleri Kan gidişmeleri Açık göğün önünde açık meydan halkları Bianka kıvılcım Ucu kendine kıvrılmış kılınç Öpüşümüz gizli olmalı Öpebilirsek uzanıp kaderlerimizden öpmeli Sıcak gözyaşı ve şikayetle Ağzı konuşmaz kılan Ağzımızda Dilimizi şişiren ayrılık bademi *** Senin elin söyler Avucunun toprağa değip donan çizgileri Anlatır İstasyon çayevini dolduran gebeyi Dumanlı ve biraz her şey kokan gebeyi Aşkın Şişen bir yara gibi gelişip İçimizden iki yolcu gibi gideceğini Venedik birdenbire kavruldu Nedensiz ve niçin Çün korkunç Ve savaşla gidiyorsun Ama ancak sen Vurulduktan sonra ve kurşun Benden ayrıldı Ve gittin Ve dağ çöktü *** Artık dayanamam Yabancı isimlerin isim ebelerinin içinden Yabancının ter kokusunun içinden Yabancının buyruğuyla geçmeye Ey toprağım kalkamadığım Üs kimin üssü Kime ait minare Ey sen karşımda paylaşılan Alna dudağa ve kalbe ayrılan Sen aşkım sabah doğrulunca bağırdım *******i sancınla kıvrandığım Karanlığı itiyorum yine gelir Sabahı seviyorum özlüyorum Seni aydınlığa getirip anlıyorum Daha sonra ışıksızlıkta anlamsız Ve sancım var İnceden ve derinden gözlüyorum Çılgınlık ve inceliyorum Kilom elli beş boy bir yetmiş üç Sen kendime etiplikle eklediğim Kanı benden canı ciğerimden alırdın Aydınlıktın Hep onarırdım eskiyenlerini güneşle Ay gece görününce açar aylığını Kurbanlar ve senin büyüklüğün dağınıklığın Çünkü her bölgeni başka bir şehirde yaşadım Küskünlüğünü aşk öncesi şehirde Etinin lekelerini doğduğum şehirde Korkularını ve yüksek korkmalarımla Irmağı kapayan boydan boya Suyu toprağa ilave eden şehirde Gidişini özel olarak Kalbimin bağışlandığı şehirde- en önce Ayrılık vardı hep Ay gece olunca pay eder ayrılığı Ey güzelce yakalandığım Mutlulukla sunulan Bize bahşedilen armağan kılınan Ayrılık sen ki Aşkın ve sanatın Durmadan doğumlar getiren anası Hep orada gebe karınların dibinde içinde Doğuma en yakı Doğmadan gibi ve aralıksız doğarak *** Böyleydi kuruluş yapı ve bizim ustalığımız *** Fakat sen Hep karşımda kalan Ağzı ağzımdan alınan Paylaşılmakta olan *** Biz dördüncü Muratın kılıcının sivri ucunu tutuyoruz Keskin yanında karılarımız ve çocuklarıyla Hızla akan bir vatan tuttular Aşkın ve birlikteliğin çatısını orda kurdular Karılarımız her asrın insan güzelleri İmkan bekçileri Ağır arabalarla taşınan sancılarımız Ağır tabanlarımız Etten değil gibi az yiyen gövdemiz Toprağın ürününe avuç açan karşı koyan Yeri var olmayan bir lisanla bağlayan Sıcağa ve nalın kıvılcımına gerçek isimler koyan Irmak ve ırmağı süren yol Biri uzağında kaldığımız Öteki içine daldığımız Buzul uzaksa ve beraberlik ateşi kucaklamışsa Sabaha çıkmamız kolay Güneşi bir mızrak boyu yükseltmemiz Yabanı kolundan tutup germemiz Alnına bir mıh Sırtına bir yafta ekleyip göndermemiz Yekin seslerindeki yanlışlığı düzeltip Büyük doğrulamanın aklına geçmemiz Yavuz boğalara benzeyecek Ve sancı değiştiren hayvanlara Küçük kahraman öğütlerle büyük esere Bir mısramızdan girer Bir çocuk avlusunda salıncaktaki çocukların Anneleri ablaları sahilde çay içen evden konuşan Gelecekle haberli yemiş tutan elleri Şimdi salıncakta aynı anda Bir fotoğrafta gibi Her geçen anı bir fotoğraf olan çocukların Altlarındaki toprağa Öğütlerle büyük eser okları işaretleri Düştükleri taşlara dizlerini kanatmak için Biz açıyoruz Ekonomik iktisat risaleleri Her şey benzinle aşk ve ilkbahar bile Barut ateşle harmanlandı Kılıç nasıl deldi geçti ve çekildi Ve nasıl kan göstermedi et Tanrı adıyla renk değiştiren mavileşen ateşe Örtü yayıp otururlar ateşten ateş ve yanmazlar Güvercin teslimiyeti içinde Bakın istiyorsak Nasıl yıllarla sürüyor bir salise Sabah bulantıları birlikte yatılan akşamlar Kuşların yalnız uzanıp pencereden Havaya alıştıkları saksıları kavrayıp uzaklaştıkları O gökler ağaçların tulumba gibi çalışan özsu boruları Sızıları tahta kulübelerin Dağda tahta kulübelerin *** Ateş için odun topladık Ben makki ve beşimiz Kısa ama kesin çağırarak İçeriksiz coştuk hemen. Hey önce ateşin içinde ol Hey önce alevin sıçrasın Yüreğimizi kavra soluğumuzu başka yollardan geçir Aynı an ayağa kalkındı Doğranıldı Nasıl söyler bir erkeğe bir kadın Denize atılan bombanın Balıklar delirttiğini En zor sorunun yöneltildiği Bir kadındı Nasıl ki kelimesiz ve gözler olmadan Renksiz bir iz seçiliyor Belki karanlığın kendisi işaret veriyor Saçların değişiyor Karanlık tahta kulübe ve saçların Hepsi bu hepsi bunlar Özgürlüğü kur Suyu dök yürek etlerimizi Parçalanmalarımızı topla Büyük ateş meydana yağmur getirdi Gökteki kazan devrildi Ağaçların gece aydınlığı Duygunun canlılığı Kıvrılıp eğilişi dalların hüznü ateşe hüznü ateşe hüznü ateşe tutuşu Toprağı üzüntüden ayıklayışı Sende kaybedebildiğim yani ey korkulu hayat Taktığım tarafımızdan sevilen Haklarımız esenliğimiz karanlığımız Güzelliğin ellerin alnımla Mızrağına seç önce seç kabarık alnımı Fırlat kayaya kimliğini kişiliğini Dişlerimin ortasına Sar beni kumla ağaç kütükleriyle Ki suyu geç beni kurula Arkamdan rüzgâr seğirtiyor Ellerim dağdaki kulübeden ses ediyor Orman uğultular kurt ulumaları Aşkın omurgan Yapışkan Yak beni çocuğumsuz Senden ışıklandırılmış havuzlarımda Ve gizli su yollarımda Sözün ediliyor O sen sen Gölgemi bırak beni sürme Ben benimleyim İçim büyük sabırla haşlandı İçim ey içim bu yolculuk nereye Yine bir şehrin ölümünü başladır gibisin *** Ve çocuğun uykusu böyle başladı Çünkü yeni bir çocuk uyanacaktır Ey ana Parkları çocuğunla eş doğurdun Çimenleri mutlu kıldın Bayrakların sularda aktı Pulatın İnce ve yumuşak saçın Yaralı ağzın Mutlu kılan çocuk Çimene düşen yaprakları Kadın sen tattın Babanınkine benzeyen Çocuğun böbreğindeki katlar. *** Gün gelişini açıkladı Sen kapanan gözü açıkla Karısına arabayla tabut taşıyan adamı Güzel yontulmuş ve parlak sarıları olan kadını Yeni bir çocuk planı yapan Yeni ve ölümü de transfer eden aileyi Nalçayı yiyince nasıl çöküyorsun yere Nasıl dumanını üfürürken ve solarken ciğerlerime Düşten yıkanıp ava değil çocuğa yatıyorum Değil vurmaya ve rastlantıya Değil hülyalanıp dalgalanmaya Çıkara değil kedi gibi sokulup ayartmasına Değil sarı demire Değil söylev'e asla değil aştım gitti yirmi dokuz yıl önce ölenleri Nalçayı yedikçe nasıl çöktüm yere Zorla ezilenin zorlu öldürmesi olur Fabrikanın kasıklarını ovan işçilerin Hak dünyasında hastalanırım olağandır Neden mi şimdi tepilebilirim Maden ocaklarına dinamit yerine Bir hakkın düşmanıyla kucaklaşıyorsam Sök beni yeniden şakağıma it ellerimi Bileklerime aklım aksın Damarlarımı lif lif denetle çöz gözümün perdelerini Trenleri uzlaştır sulh fenerlerini yak Nerede olursan ol kim olursam olayım Sesimi bir dağ zannet Irmağa ver haberi Yangına doğru sürünen haberi Güneş beni saklar Sen alnımdaki dumanı kazı Kemiğinin geleceğini düşün beni yont alıştır Sararan örtü cafe müller Gırtlakta sarı halka Esirlik ve kendinden kayma halkası Yalnızlığın çarmıhı dere balıklarının ilanı Çarmıh yaylı ve değişken Karın çarmıhı belkemiği ve baldırın Karnımız ayrı sancılardan kaymış Yeşil ya da yeşil olmayan çocuğun ağzından çoğaltılmış *** Ey gece sen de aldatıldın Sana da tuzak kurdu yüzü güneş parıltılı kız Rosemariegirbach *** Gidip bilmediğin kentlerin Böğrünü delen harp mikkaplarını gördüm Kartpostal tüccarlarını Kilise ortak Pazar birlik orak çekiç Ve asya ve afrikaya ayak atma postallarını Ve kimseyi göstermeyen aynaları Ve bir istasyonda Hatta önemsiz bir memurun yakınında İçinden asya çıkan bir balya Geleceği Ormana terketmeyi dener gibi yeni doğan çocuğu Ananın karın bulaşıklarını arıtmadan Çalıları ve topraklaşan yaprakların içine Alabildiğine Gevşeyip bırakılmış gerginliğin ortasına iterek Geleceği ormana iter gibi ormana iterek Meleklerin hayatını yaşamaya Gidelim sizinle kendinde insan olmadan Kimseyi insanlamadan yaşamaya Sıcak kayayı arayan iki tavşan gibi Evleri korkutmadan uluyan kurtlar gibi Bellemeden Etle bilinçlemeden Evdeki sevinci kırgınlığı ballanan üzümleri Bilmeden aşkı ve aşk benzerini Çocuk sesinin düzlüğünü arayan bir çeşit insan gibi Görevi bu olarak Yalnızlığımızı sessizce ortaya koyalım Erkekçe sessiz ve erkekçe Kiminki sahipse ölümü o karşılasın Ağırlasın Ayaklarım ağrıdı güvercin izlemekten Onun başının önündeydi alevli sancak Elimi ve kalbimi uzattım Eriştim tanrıya çağırma kuleli evin Bekleyen güvercinine Güneşi ayı ve yeryüzünü bütün şekilleriyle Bir kutlu çehrenin emrine kul bildim Bilesiniz Ona döndürüleceksiniz Ve başı yeşil hâleyle çevrilen Yüzünde tarihten ve gelecekten bir renk beliren Atmacanın pençesinde atmacayı kendinden geçiren Bir güvercin ki ne gören olmuş Ne işiten Bir sabah bir çeşit güvercin fırtınasıydı sur önünde Gözleri burçlara Bayrak tebdiline dikilmiş bir kartalın Buyruğundan hızlanarak Bir kartaldı gözünü burçlara dikmiş Döşü surları geriletmiş Durur güvercinlerin en önünde Emrolundu. Haliç bir yılan gibi yönelip Soktu Kayser'i Zaman bir takla attı Zaman bir takla daha attı Zaman altında kalan Çıplak boynu hançer kuşattı Başı sülük ağızlarında Ayakları boşlukta çırpınan Bir millettik artık Güvercin Merhamet kılınçlarını toplayabildi ancak Camide toplantı var davranın Aşkı denetleyen güvercinler Kılınçlar eskinin habercileri Keskin bekçiler Bildiriciler. Bu iç çığlıkla Yürürken üstüne bir mısır habbesinin Yeni yorum yatırımcıları Ve büyük doğrulma günüyle Bir aliterasyon olan güvercin Dansöz kalkışlı güvercin Gel. Sen gelince Azap çıkacak her evden Gidecek kendi evine Organlar sizinle benim savaşım Ben ahretim Ahret yere gebedir Sizinle hep beraberim Dağı tutmuştunuz kalbinizden geçendim Güzel duydunuz ve durduruldum Atımı atınız büyüledi Okyanus everesti nişanlayıp durdu Çünkü etin ötesinde Bir şey değildi everest ve okyanus Korkunun yüzüne ayna konmuş gibi Başkayım sizinle Aynayı eline alan korkuyu bilir Çün korku etin içinden yekinir Hep koşmaklayız kitabın onayıylayız Tarlayı çok severiz. Yaradan Lokma lokma bölmüş isteyenlere Karından gelenlere Ve karna gelenlere *** Aşkı cambazımız aldı Tokmak kırıldı Kapının çatlağı esner Gözetleyen göz şişer küçülür Et aralığından görmeyi dileyince. Duyulur iç ses Uyan ey kaplumbağa kelimeyi kımıldat Çünkü kıyamet sezilsin otobüs devrilsin Kımıldat kanlarını Koşanın yıldırım gibi duranın Susanın ve dağlarla konuşanın Kendiyle Dağları konuşturanın Aklı çok kez hançerce bulunduranın Kendini sürü için öldürüp Sürüyü çobansız bırakan çobanın Hep içilmez sulara varan koyunların Mermerin namütenahi bekleyen kayanın İçinden hata edilerek çıkarılanların İnsan yüzleri Çömelmiş inleyen ve içgüdü şekilleri Yaralar kan akmayan Kanla işi olmayan Taştan çıkanın ve çıkaranın birlikte söylevleri İnsan sanatı çığlıkları (bir yerde onlarlayım) Öpülerek topuğu parlatılan tuncun Günah anlatılan karanlıkların 'Enriko istersen anlat önce sonra işel' O dağlar güvercinin yabanına yuvadır Hiç solunmamış bir hava üfler rüzgâr Dünya sürü yürüdükçe döner Çoban sürü için ölmez gelecek sürüler için Yaşamağa bakar Kısa süren bir hatıra değildir toplum Mısır taneli çocuk avuçları Fotoğrafını çek günahların Tövbeleri yıldırımla yayınla yine de Esmeri Karayı Kızıl ve sarıyı bir tutanı Benden aldın Buruşmaz entarisi İstanbulun entarisi buruşmaz entarisi Maraşın seferde Fakat İstanbul ve Maraş Fakat Maraşın Her kurban arayışında Fazla davrandım ben Yangına uğradım Kara bir moloza ayrıldım Bazen marsık sanıldım Maraşın her kahraman kurban arayışında Ve bulup sunuşunda Mutlaka bir işareti vardı Bayram çöreklerini tuzundan yağından anlayışın Sertçe düşmanca gibi tokça kucaklanışın Harbeder gibi sevişin Mesela adil erdem aynı silahla mücehhezdi Üstümüzden aynı katar geçti Mutluluğumuz anlaşılsın yıkıldık Toprağa yayıldık ve büyüdük Çünkü topraktan ancak böyle geçtik *** Kızlar burgulu Etlerinde tahta kıymıkları karınca yığınları Alabildiğine açılmış bir organ Bir gramofon Geniş ağızlı Her adımlarını bildiğimiz Hangi yörüngeyi güttüklerini Hangi suyu geçtiklerini Ne çeşit bir şölenden koyulduklarını Çünkü sokağı aman nasıl eğilerek geçiyorlar Hangi tahta kapıdan çıktıklarını Zenginini ve bulgurla su içenini Ellerinin çatlaklarını yine krem sürülenini Göğüslerinin bakımını tahta sütyenlerini Ocaktaki dumanın yaktığı sapladığı göz sürmelerini Çünkü kara dumanlı ocak Ve sürmeydi Sürmeyi niye çekmeli Sürmeyi çekmeli mi -Annen ne söyledi -(Elmanın yarısını kardeşin yesin) Kardeşin yesin anne yemesin mi Elmayı yemiyorsun bir Ve öyle sıkılıyorsun ki elma ölecek Ne sen yiyeceksin Ne kardeşin ne annen Bu evde yılanı yine değiştirmemişler Baba ana ve kardeşler Aynı odada soluyorlar Oda şişip iniyor Dışarıdan bakınca odaya Duvarları kıvrılan oda Özel bir korku ve kuşkuyla irkilerek Tehlikenin hayvanları yönünden Boğularak Yılandan gizli işaret alarak Göz kırpar gibi yapıp uluyor Oda uluyor Yılan göz kaş işareti Konuşmayan hiçbir şey yapmayan Başını yılandan çevri yemek taşmasın Başını yılandan çevri kuyu yakın Başını yılandan çevir unutma babayı yürekte tut Baba dağ ve balta Anne Kolundan koynunda karnında çocuklar Gitti pazara dolandı çığlık beğendi Anne eve dönünce Anne eve dönecek Ölün bilinecek küçük ölün Mahalle daracık bilinecek Alçak duvar ötesinde ölün tahta sıcak su Ve odun kokusu Kabre akıtılan sabunlu suyu (Yolun burasında coşkuyla karşı ko) Nasıl ki beyninden apartman fışkıran mimarın Yaşamın öte yarısı Burçları gezer Kutup yıldızından söz eder Gök çoğalınca Göğe açılan göz kapanınca Beni duyacak anlamayacaksın Bunlar hep senin ölün Bir yerinde yatağa sığmayan çocukların Suçları bir atmacayla alınan çobanların Her şey karıştı çünkü öldün Artık kimse bulamaz kendini Eller birbirinin içinde Senin ölmüş elin yapışır Benim tetiğimin üzerine
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#44 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57917
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Yanma
Ve elbet Gözlerin sularımdan çekilince Ürkek bir ceylanla anlaşırım Yüzünün çok yakını olan bir limana Dilinin ve ağzının verdiği baş dönmesine Bahçeni tutan tavşanlara sığınırım Kanımdan geçilmiyor moraran ağzım Kovalanıyorum İkindi zaman karanlığı iç çarşılar Ey şafak bir askerle anlaş Çünkü namluya sürüldün İşte burada bir ordu yürüyen karnımda İzim sürülüyor köpeklerin sürünerek yaklaştığı Anlaşılıyor Hatırlarımıza dokunulmamış Fakat el konmuş aşkı yaşatırken kuğuların Geleceğimizin serin suları ve göllerine Ey kadın kokla beni Hayatım yasaksınız Gelinmiyor akşam zaman kaplanı Kaçmıştım yeni bir ırmak şeklinde Hayvanların ilkbahar sıcakları bölümünde Kıvrılıp yeniden yakalanıyorum Cam kesiyor göğüslerimi Boynuma zümrüt bir gerdanlık atmışım Hem şarklıyım ben Gövdem yara dolu Sevdiğim kolla beni Anlıyorum Fakat artık dayanılmaz sarmaşıklara Öpüşüyorlar Harbin bittiğini söyle ayrılsınlar Çünkü gece zamanın katranıdır Gelip geçecek gibi değil omurgamdaki didişme Çantamda sevişme askerleri Harbin bittiğini söyle Önce beni boğacaklar özgür ve sevecen olmak için Bir bıraksam Yakut bir kuşun içinde duran ellerimi Sevdiğim Önce kemir bu tel örgüleri gövdemden Geç derimin altındaki tehlikeleri Yürek kızgın bir kuma devrilmeden Yokla beni Anlıyorum kaçmaya zaman yok Şafak birden doğrulacak
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#45 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57917
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() YEDİ GÜZEL ADAM 1
I. Bu insanlar dev midir Yatak görmemiş gövde midir Bir yara açar boyunlarında Kolkola durup bağırdıklarında -Ya kurbanın olam Dağlar önüme durmuş Ki dağlanam Çekip pırıl pırıl mavzerler çıkardılar oyluk etlerinden Durdular ite çakala karşı yarin kapısında 1. Yedi adam biri bir gün bir kan gördü gereğini belledi yari alsa koynuna Ayırmaz kanı yanından Beyaz haberlerim var kardeşlerim -Bir güzel ince gelin Kabartır göğsünü toz duman içinde gelinliği durur çıkartıp bıraktığı yerde İçerlerden bir taşlı tarladan Kaynayan nehrin gözünde unutmuş gelin alınlığını Avuçları sıcacık yumulu beline dayalı Kalın bilekli badem topuklu Seyirtir o ince gelin grevli'ler şifalar götürmek için Beyaz haberlerim var kardeşlerim -Gölgesiz meydanlara aklı yağmalayanlara arasından yayılırsa karanlık fısıltılar Ya da güzel dışlı yapa çiçekleri Muhtemel bir genç kızın Başına atılırsa Yedi adamdan biri Bir gün bir kan göreni Kabukları soyulmuş Taze devrilmiş bir ağaç gibi Çeker çıkarır kendi kadınlardan Fırlar yataklarından tatlı uykudan Çıplak çıkarır kendi kadınlarından Fırlar yataklarından tatlı uykudan Çıplak yalın ve güzel adaleli O er alarak Seğirtir danseder gibi -Önce sağlam olmalı arkam O ince gelin Belirir hemen ardında erin 1000 yıl durmadan en atmış bir çınar gibi Gidiyor dansöz gibi Yere ve göğe açık avucunda o kan O işlem onda güvercin ve sevap Onlarda en ağrımalı yara Ve yollanıyor o güvercin onlara Güvercin değişiyor gittikçe ondan Güvercin değişiyor vardıkça onlara + ve aman ne uzun sürüyor bir düşman öldürmek+ Yedi adam artık bir kan göreni Varıyor dengede Kuğu gibi sarkıyor onlara akıyor onlara şiirler söylüyor ve mısralarında işlek çelik kümeleri ve kalkıyor her bir ulaşmasında iki yanında sülüs ve yay gibi bir vuruşta öldüren elleri -Karanfil serpercesine Bir kez daha vurdum ya Allah diye açtığım yaralara -Güzelin düşmanı güzel olur Güzelin yari güzel olur O varıyor tüm meydanlara Kanı okşayarak ve kabartarak Kanı okşa ve kabart Ve sonra sabah kahvaltısında İçinden geçirmekle varsın sofrana Çocuklarımızın ellerinde büyüyen gagalı şeylerin Tanrının buyruğu ile ortaya çıkarttığı Gürbüz bir yumurta
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#46 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57917
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() YEDİ GÜZEL ADAM 2
Yedi adam biri bir gün bir aşk bir gün gereğini belledi ölüm girse koynuna Ayırmaz aşkı yanından Beyaz haberlerim oluşuyor kardeşlerim Daha ne kadar saklanabilirdik seninle: Yaylalardan nasıl geçtik Çobanlara yetişemedik ama uzaktan zahmetsiz ve hiç kimseye değil gibi konuşan ağızlardan Ne bilge sözler dinledik Sığındığımız Ve içinde saçlarımız göle girmiş ıslanan O dev O kabul eden O sizin veren mağaralar Yine açık yine buyur’lu Çekildi üstümüzden. -Çalıların Bilen duruşlarıyla karşılaşırdık koşuşurken gizlilere Güneşi tez gördük dağlarda Ormanın ay çiçeği gibi uyanan hayvanlarıyla İlk iş gövdemizin acıktığını anlamak oldu Gittik kokladık ekmeğimizi tarlalarda O gün gezdim seni ellerimle Söyledin: Geniş vuruyor yüreğin Ülkeyi tez giden ayaklarımla varıyorum Kanım temizliği seven bir kolla atılıyor durmadan Yıkanmış güneşte yeni kurumuş çarşaflar gibi Serin ve ürpertici gövden Yaklaşmaktasın ve / çok yakınıma taşıdığın / güller Sana canı gönülden âşık oldum meleğim Kollarına gümüş bilezikler düşündüm Dostlar buldukça onlara Kalın kaşlarını övdüm Güzeldin Gövden gerilmiş devinmekteydi Bir tabloda gibi her bakmaya değişen Karanlık anlamlardan arınan yüzünle Hakkı verilmiş Zehirleri alınmış kazanlarda Demirle birlikte çeliğe koşmaktaydın Ve döllenmekteydin mengenelerle kucaklanarak İşçi eğilir bükülür ve doğrulur Köylü bükülür doğrulur eğilirken İnsan iyi maden kuyumcuda Güzeldin / Gövden Yeni bir iklim gibi yayılmaktaydı karalara Ağaçlar, kırdaki hayvanlar kasabadaki insanlarca İşte davetliydin Acıktık bıçaklarına kanımızı gütmekteymişin gibi Gelip acı sözlerin için Bir çekmece koydun yaralarımıza Ve ellerin uçuşan yapraklar gibi Birden Nasıl yalnız olduğumuzu anladım Kimseler yoktu ikimizden başka birbirine bakan Susuyor sessizce Aşkla ilerliyorum Milletim bileniyorum Devirmeye Devirmeye safrası beynimi üleşen Elleri karımın üstünde birleşenleri Bundan böyle yekinmeye hevesli yüreğim /sanatsever halkımıza duyurulur/ Aklım eski izlerde şimdi İz demek Bir geniş Bir kendine dönük bir en ileriye Yol demek Usulca kalkıp gedene: Dur Ki çevrileceksin Toydun cesurdun Gençtin atıldın Bilmezdin atıldın Kabuğu oydun oydun Kabukta kaldın Sis iner örter mermeri ağacı binayı Sis kalkar kalkmaz Görünür mermer Ağaç ve dev Bu kadınlar dev midir Yatak özlemez gövde midir Gül açar boyunlarında Kolkola durup bağırdıklarında Bomba düşmüş gibi deprenir toprak Konuştuklarında -Yar kurbanın olan dola yaşmağını bileğime Ki düşmanı güzel vuram Çekip mavzerler çıkardılar oyluk etlerinden Durdular ite çakala karşı yarin kapısında
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#47 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57917
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() YEDİ GÜZEL ADAM 3
Yedi adam biri bir gün bir yar gördü gereğini belledi yari asla koynuna Ayırmaz yari yanından Alev gerekli kentliye Bu ısıtma devleri kente bir an önce inmeli oğlum /bütün gün badem çırptım üzümün tehini armudun çürüğünü ayıkladım uykuya geç vardım yatağın içine elimi daha yeni koydum rahatıma doymadım ama.../ ÜMMETİ GÖZETMEN GEREKLİ Ben seni beyaz haber ustası Olasın DİYE boğmadım -DOĞURDUM Beyaz haberlerim için hazır olun kardeşlerim Anam su döküyor ellerime Bedenim hızla kaçıyor Gözlerime toprak atan uykudan Suyu çarptıkça yüzüme ve gözlerim yalnız Yanıyorlar Yemi torbanın dibine gelince beygir İri saman saplarının arasından İri etli dudaklarına Küçük zor bulunan arpaları topluyor Bir parça daha yükselen Bir parça küçülen Bir parça daha uzak duran yıldız Beygir ve yanında duran semeri Evin gerisinde yığınla odun- badem dalları Ve kuru alıç kökleri Ve ben o zaman bilmezdim halka Ateş gerektiği Çalışır gün boyu koru ağaçları devirir Badem çırpar budardım yaban çalıları Gün tepeme değsin öğleye durayım Gün tepene değsin öğleye durasın Kökleri hem derinleri hem sığları sarmış Durmaksızın nimet devşiren Ceviz ağacının altında.- Öğleye durmayı Hiç düşündüm mü ağaç neden havyan değil: Çünkü kan'dır hayvan Damardır ağaç O ceviz ağacının altında Dallarına ve köklerine Bir öz su damarı gibi bağlanarak Onlar ve ağaçlar Toprak ve kalbinden doyurduğu hayvanlar İşitmişler bakın onlarla Onlar ve yapraklar Geniş bir ağızla üfürülüyormuş gibi kımıldamaya başladılar Onlar ve tüfeğimi doğrulttuğum kuşlar Şimdi öldürme vaktim değil Başına omuzlarıma konun Dudaklarımdan ve kalbimden dinleyin /işte bakın ekmek böyle tutulur/ öğleye durarak bağlıyorum bu tepeleri O tepelere Eğlenme doğada - kentte bu gece ışıklar yanmadı Damlardan Çorba dumanı yükselmemekte Yufka ekmeği Toprak ve ağaç kokulu ellerimle / işte bakın ekmek böyle tutulur/ Şu en artist Ve lokmayı taşıyan parmakların ucunda Pıt pıt bir damar gibi atan Yemin ve billah Sıcak bulgur aşının kalbidir Dedim çünkü kalk Yoksa sütüm helal olamaz Düşündüm sol kolları kesik insanların Ne denli mahir olduklarını sağ kollarında Beyaz haberlerim için toplanan kardeşlerim -Adım Mustafa ve Niyazi ve Abdurrahman Kafkas yaylalarında çadırlarımın Sürülerimin ocak taşlarımın İzleri vardır/doğup yürümeye başlayınca Çıplak basmıştım toprağa/ Yine de ana'vâzın duymasam hiç uyanmam Bedenim öylesine yorgun babam öylesine ölü Ölü gibi kımıldamıyor dedem Sini belli kendi belli değil Ne bir hak torunlarında ne yaşayan bir arzusu Ellerim yumruk dizlerimin arasında (tam üç yüz yılı) Etim etimin sızını alsın diye Kalk çünkü sabah yıldızı Bir mızrak boyu yükseldi iri ve zeki uçları nemli bir göz gibi
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#48 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57917
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() YEDİ GÜZEL ADAM 4
Yedi adam biri bir gün bir bela gördü gereğini belledi Yalvarsa evleri harap kadınlar ve ağlayan birkaç çocuk Kamalar salınsa karnına ayrılmaz belalı yanından Haberlerime kulak asmayıp-Duymadık Demeyesiniz kardeşlerim Ülkem bugün Yariyle buluşmuş gizlilerde Tepeden tırnağa yeni yıkanmış Ve örtüler içinde Göz kapakları kale kapıları Gibi örtülü Yassı gözlü kabarık alınlı Kalbine ve beline zengin Düzgün bedenli bol saçlı erkekler gibi Ülkem Tepeden eteğe yıkanmak için Aşıdan sonra paklanan Ovalara yayılmış kadınlar Evi uçsuz bir yol gibi bekleyen Yavruya yerinde bekleten O kadınlar gibi ülkem -Yürürüm bayırlarda Gücüm ne merkezde tartmak için Kulak verir Dinlerim ağacı Geçerken beton döşeli apartman kaykılı toprakta Sesim nasıl etkili yoklamak için Durdurur sorarım kentliyi Ne haber böyle: Nereye: Bela üreten elim Nasıl davranır belalar içinde Sınamak için Uzanır okşarım saçlarını ey yarim Bakarım hoyrat ve âşık ellerime Bir gün sapsarı kesildim Öyle bir tabiat vardı ki gövdemde İnsanları görmezdim bile yanımdan Bir hava bulutu gibi geçerlerdi İçimden Gidip dağlara Kafa tutmak gelirdi Bir gün ben İri ve kaslı gövdem Sapsarı kesildim Hali harap bir dev çıktı önüme Gözlerini öyle açtı ki yüzüme ve ağlamış Sonra söyleştik Bu bir nöbet devriydi kardeşlerim Bizimle aşkta olanların Eline su döksünler Çadırlarının önüne o küçücük Kilimleri sersinler
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#49 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57917
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() YEDİ GÜZEL ADAM 5
Yedi güzel adam Biri bir gün bir dağ gördü Gereğini belledi. Ki o dağ Ağaçsız ve yalnız Gökte alıp veriyordu. Rüzgârla ürperir gibi olurdu Beygirin derisi nasıl ürperirse boydan boya Dokununca. Yılanla akreple kertenkele Tavşan keklik kurtla Onlarla Hayvanlarla kımıldanırdı Dağ bu Serpilmiş atılmış yer kapmış Başa kurulmuş. Böbürlenmeden iri kendiliğinden koca Dağ bu Devir, söz gelsin, kervan devri Eteğinde ipek yolu zencefil yolu Kara ve beyaz yolu zenci. Develer İçerek karınlarından tüylerinden geçirerek Dağı yiyerek, söz gelsin, beslenirlerdi Dağ bu Devir kuş devri Geçerdi kartal İşte o kartal Renksiz ısı vermeden Ürkmeden ürkütmeden Kendinden geçerek süzülür Dikine batar dikine çıkar Coştumu Vurur kendini dağa - ölürdü parçalanarak Dağ bu Devir aslan devri Yer yer toplaşarak Erkekli dişili Sık sık oynaşarak Devir insan devri Geçti geçti İnsan geçti Et geçti kan geçti Göz geçti Gelenler Yeni gelen yeniden sonradan gelen Geçti geçti Dağ bu Yılanla kımıldanırdı Yılanla kımıldanırdı Yedi güzel adamdan biri Bir gün bir dağ göreni Durdu sevmeden bilmeden devinirken Durdu durdu seyreyledi Sordu: dağ nicesin günde mi gecede misin geçmişte şimdide yoksa gelecek bir düşte misin Dağ serpildi Atıldı yeniden yer tuttu İlk kez yılanla kıpırdanmadı Gözü görür görmez Dağa göçtü güzel adam Eteğinden yukarıya üç gün Yürüdü. Bir yılda dolandı Çevresini. Eğlenerek kayalarda *******i Yürüdü günde ve bir kuş gibi Görerek de Durmadan dolandı dağın çevrisini Artık dağ yılanla kımıldamadı Kımıldardı onunla Hırçındı adam hep hırsla Yaralıymışça inlerdi Yüzü durgun gözler duru berrak Hırslanırdı ayağıyla- avuçlarından ter akar Omuzlarını burardı. Ola ki anlatsa dağ Der hırcındı adam ince bilekli Azgın topuklu İnce uzun parmaklı karınsız Karşı koyan omuzlu Yerken güzel yer doymadan kalkar Oturarak ve hayvanlarda bile Gizlenerek işerdi Adam hırçındı-saçları uysal akardı Rüzgârla kardı Esinti olmadan zaten akmaktaydı Uzun boylu değildi Ama kendinden uzunu yoktu - yalnızdı Geçince önünden Mağaralardan kuş tavşan kurt yavrusu Dağa vururlardı Serçe tohum düşürürdü ağzından Tavşan yeşerince onu Yerdi kökünden Ot üremedi Ağaç üremedi Dağ ağaçsız ve yalnızca Gökte alıp veriyordu Adam küçük bir kaya düzlüğünde Toprakta mağra içinde mağra kapısında Kaynak başında kuru yamaçta Dururdu Eğilip alnını Yaydıkça yere iki elinin arasına Göksü çatırdayarak eğilir Parçalanarak doğruldukça Dağ cezbelenir En yüksek zirvesini kayalı alnını Yamaçlar yamaçlara yayılan yüzünü Adam eğilip koydukça yüzünü toprağa Eğilip koyacak yer arardı
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#50 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57917
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() YILDIZLAR ÜSTLERİNDE
Orda şehitler Afgan Derler ki gel iman armağanıyla boyan Kan sancağı Cennet sedirlerinin basamağı Yanlarında savaş atlarının cezbesi Her biri islâm ocaklarının gözbebeği Fidan gibi Demir yapılı çocuklar şehit fideliği Serinliği koşuyor nehirlerinin cennet Bildikleri yalnız emret! emret! Bir dalga ki okyanus yavrusu bir dalga bedir'den besli mübarek kalblerinde fatma ve meral isimleri bir uçlarından yaktılar mı kağıt gibi tanklar elbet şehitler kırmızı ışıklar çelik ışıklar bu renkler bu renkler kaslar kayalara çalınmış gibi dil uçlarında ünlü ruhlar analar dualar dualar bir gül açtı şöyle bir gül açtı: besmele baskın emri rehber'in emrinde bu kalkış gece akınına yatsı geliyor aralarına menekşe soluklarıyla önlerinde diz kırıyor gece yıldızlar üstlerinde bakışlar kırpışırlar dikkat içinde + bir omuzun delinmiş heryana hâlâ dağlar düşüyor gözkapakların gittikçe ağır damarlarında sanki bir fil kalabalığı yaran sıcak ve buğulu ateşleriyle alıyor gövdeni içine başında bir mücahit dost nöbette sanki dünya sanki kainat tehlikede orda şehitler Afgan aşk adı cennet sedirlerinin basamağı
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|