www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

CevaplaCevapla
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 08-13-2008, 11:05 AM   #541
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57917
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

The Labirent - dalgalanmalar / öykü

Yıkılmış minarenin merdivenlerinde,son şerefeye kaç basamak kala söndü ışıklar bilmiyorum. Karanlık çöküverdi birden gözlerime, yüreğime. Soluğum kilitlendi, oturdum. Seni burada bekleyeceğim, tam burada işte, ne bir basamak yukarıda ne bir basamak aşağıda.
Gelirsen, gelirsin. Elindeki o billur renkli fanusun içinden doyumsuz güzellikleri bir kartpostal gibi alırsın fonuna, çıkar gelirsin. Derin mavi
gözlerinin içinden, bulutlardan çaldığın bin türlü dansın parendelerini
alnıma yapıştırmak için çıkar gelirsin. Biçimli dudaklarının sıcaklığını
yeryüzündeki milyarlarca insanın alnından izinsizce çekip alır ve yumuşacık ellerini yalnızca benim saçlarımda dolaştırmak için çıkar gelirsin. Sesinin gizemli tonunun içinden tüm metal parçacıklarını ayıklamak ve tenlerimizi aynı renge boyamak için ve beni bir tuhaf etmek ve bana ben olmak için çıkar gelirsin. Seni tam burada bekleyeceğim. Ne bir basamak aşağıda ne yukarıda.

Çıkıp gelmelisin; şiddet tanrısının içimdeki egemenliğine karşı tam yanımda saf tutup yürekli ve dürüst mücadelenin erdemini bana anlatmak için. Dansettiğimiz o ilk gece, yüksek topuklu ayakkabılarınla ayaklarımın üzerinde gezinmene karşı başımı uysal bir çocuk gibi önüme düşürüp yüzüne gülerek baktığım için mutlaka gelmelisin.
Tüm bu söylediklerimi duymamış gibi ama benim ne duymak istediğimi
bilerek, ona göre yorumlar yapmak için gelmelisin. Ve öldükten sonra, diğer tüm sevdiklerimiz, yakınlarımız gibi bir karasinek gibi geriye dönüp dönmeyeceğimizin yanıtını vermek için gelmelisin. Işık dolu bin çeşit pastel renk gibi gelmelisin. “alnıma bir karasinek kondu, elimle
kovalasam mı bilmiyorum”

Seni, işte tam burada bekliyorum, çıkıp gelmelisin. Gelmedin ….

Neredeyse sürüklenerek çıkarıldım karanlık merdivenlerden. Ensemde demir soğukluğu, yakamda, oralarım, buralarım da pençe izleri. Ve arkamda senin olmayan gölgen, duyamadığım sesinle.
“Hadi, daha çabuk! sallanmayın, hadi …”
Şimdiye kadar hiç bu kadar yakın olmadığım demir soğukluğu, tırmalayan pençeler ve bir saniye sonrasının bilinmezliği içinde çoğulcu yalnızlık ve korkular demekti –hadi, daha çabuk-. Ucuz atölyelerin bir kenara atılmış, işe yaramaz tuvallerinin üzerine bile kondurulamayacak kadar karanlık ve çaresiz uçurumlarda, yukarılara doğru sürükleniyorum. Ardına saklanacağım bir bulut bulabilsem bütün inançlarım karşılığında satın alacak ve pervaneleşerek kaçıp kurtulmaya çalışacağım. Bir gün değil yaşadığım saniyelerin hesabındayım. Ve soluklarını ve adımlarını yaşadığın zamana karşı kişinin kendisinin ayar dışı kalmasının zavallılığını ağır bir kozmos uçurtmasının kuyruğunda dalgalanarak hissediyorum.

Bir kapının önünde durduk. Sanki sonsuzluğa kadar sürüklenmiştim. Kainatın son noktasında bir kapı vardı tam önümde ve belki arkasında bir başka sonsuzluk başlıyordu. Paçamdan doğru gelen ses bir kibrit alevinde kapının üstünden kuyrukluyıldız gibi uçup gitti: “biz geldik Sayın Bayan, görevliyiz “. Sanıyorum bu isimle yeni sonsuzlukların okyanuslarında korsan dalgalarla beraber ulaşılacak pek çok hazinenin gömülü adalarında sürgünümü yaşayacağım ya da ilk gençlik yıllarımın yaşamadığım her şeye fazlası ile sahip delikanlılığımda, olgunluktan uzak, çizgileri derinleşmemiş bir entelektüel olamadan ve ideal tokmaklarımla tam-tam çalamadan kaçak kahvehane pejmürdelerinin aktüalitesinde kala-kalacağım. Ve sessiz bir nezaketle açılan kapıdan içeriye sırtıma indirilen hoyrat bir yumruk tekmelenerek itildim.

“Sayın bayan” tam önümde ayakta duruyordu. Çok ileri yaşının yaş kütüğü ortasında yeni açmış tomurcuk tazeliğindeki gözleri ile bana ve diğerlerine bakıyordu. Gözlerinin içinde; korkunun karanlıkları ve umudun aydınlıkları gri ve yüksek katmanlı bulutlara dönüşüyordu. Doğruldum yavaşça. Demir soğukluğu ve pençe tırmalamaları kalkmıştı üzerimden.
“Sayın bayan” tam önümdeydi ve bana bakıyordu bulutlu bir tomurcuk tazeliğindeki gözleriyle. Gözlerimi gözlerinden bir an kaçırdım ve tüm duvarları umursamaz bir cehennem topu gibi sessizce taradım bu belki
-sonsuzluğumun- ilk ve yeni attığım adımımın rahim ağzını.

Oldukça geniş, havları iyice dökülmüş çift kişilik ve yaşı antika çizgisini çoktan aşmış olduğunu tozu kalkmamış bir gururla haykıran koltuğa yan yana oturtulduk “Sayın Bayan” ile. Namlunun kadrajında sanki ikimiz birlikte yer alıyorduk. Oturduğumuz koltuğun tam arkasındaki duvarda, çok büyük boy gösterişli bir yağlıboya tabloda; sonradan renklendirilmenin yaratacağı yapaylıktan korkarak ressamının ellerine en uçuk tonlu pastel harmanının makyajını sunan belli ki “Sayın Bay”
şaşkın ve çaresiz bize bakıyordu. Belki de benim şaşkınlığım orada gene benim üzerime yansıyordu.
“Sayın Bayan” ile göz göze geldik yeniden. Neler oluyor bilmecesinin çözülmemiş ve neredeyse tamamı boş karelerine kimseden yanıt çıkmayacağını anlama kronometresi serüven duygusunu kaybetmiş ve kendi ritminde çalışıyordu. Çözülmemiş bulmacanın bu tarafındaki ben; beni biliyordum da hemen yanımdaki o, belki sadece sonsuzluk kapılarındaki ev sahipliğinde sadece kendini yaşayan ve anılar denizinin anaforlarındaki soluksuzluğu ile de mut çiçeklerini her gün yeni baştan değiştirmeye çalışan öylesine ve rasgele bir seçilmişlikti. Ve bu nedenle de gözlerindeki korku ağır bir saltanat sarhoşluğu ile tahtında bağdaş tazelerken belki umut dediğim aydınlıklar ay’ın görünmeyen tarafına doğru yelken açıyorlardı. Gözlerinin rengi değişiyordu “Sayın Bayan”ın.

Arkamızdaki ses, önümüze geçti, namlu hala olduğu yerde. “Sayın Bayan”ın hızlandırılmış soluğunu şimdi daha yakından duyuyordum.
Ses gürledi: - Ben Tanrıyım! …. Tüm yaşanmışlıkların, geçmiş zamanların Tanrısıyım ben! .....Beyinde, yürekte, nerede ne yaşanmışsa, ne şekilde yaşanmışsa ….Yolda yürüyüşlerin… Yan bakışların …. Ölüm sonralarının ….Az öncelerin ….Ben Tanrıyım, yaşanmış zamanlarla oynuyorum ….

Gözlerimiz soruyordu, biz bir şey diyemiyorduk. O gözlerimizi okuyordu. Gene gürledi: - Sizden tek istediğim Ulu Tanrının, benim bugüne kadar kabul etmediği “geçmiş zamanlar tanrısı” olduğumu kabul etmesine tanıklık etmeniz, bana yardımcı olmanız. O buraya gelecek ve oyunumuzu izleyecek ve benim tanrılığımı kabul edecek. Siz de bu oyunu oynamakla ve benim tanrılığımın tesciline tanıklık etmekle bana yardımcı olacaksınız….Sonra herkes yaşamına kaldığı yerden devam edecek … İsterseniz elbette ……Ve bu oyun ve tanıklık etmek içinde zaten hiçbir seçme hakkınız da yok … Yani istemeseniz de …..

Geçmiş zamanlar tanrısı; anlatmaya başladı oyundaki rollerimizi ya da yaşadıklarımızı.
Sen “Sayın Bayan” tam yetmiş iki yaşındasın. Kocan “Sayın Bay” öleli tam on sekiz sene oluyor ……O kocaman, yıkılmaz denilen koca fabrikasının kapısına kilit vurmaya çalışırken durdurdu kalbini …... Cenazesi nedense çok küçük bir ibadethaneden kaldırıldı. Kimselerin katılmadığı küçük bir törenle sadece. Günlerden bugün gibi bir gündü ve yağmur çiseliyordu. Sen “Sayın Bay” toprağa verildikten sonra doğruca bu eve, evine geldin. İnzivayı bile aşarak kapattın kendini içeriye. Kapını biz görevliyiz diye gelen memurlardan başka kimselere açmadın.
Onlarda sadece sayaçlarda gördüklerini yazıp gittiler ve iki kelime bile konuşmadın. Ne yedin, ne içtin ……Bilmiyorum, araştırmadım, merak bile etmedim …. Kocanla ve onunla yaşadıklarınla yaşamaya devam ettin …… Onu ilk tanıdığın günden sonra onun dışında hiçbir şey düşünmemek gibi yaşadın o öldükten sonrada …..
Sen “Delikanlı”, sen “Sayın Bay”ın öldüğü gün doğdun. Seni çok seven ve çok şey bekleyen bir ailen var, onların tek çocuğusun. her şeylerini sana veriyorlar sende onlara çok şey veriyorsun. Gelecek hayallerinde bir gün doktor oluyorsun, bir gün jet pilotu. Ya da uzak ülkeler rüyası …… Ne olursun, nasıl olacaksın bilemem. …

Tanrının ne zaman geleceği belli değil diyordu “geçmiş zamanlar tanrısı” o gelecekti muhakkak ve geldiği zamanda onun varlığının tescili için gerekli senaryo oynanmalı ve sonuç onun istediği gibi olmalıydı.
- Sevişeceksiniz! dedi ve sırtını “Sayın Bay”ın resminin olduğu duvara dayadı. Namlu hala üzerimize çevriliydi.

“sayın Bayan”ın çöl kumu renkli ellerinin üzerinde, bereketli vahalarda akan nehirler gibi masmavi damarlarında akan kan debisini yükseltmiş ve beynine hız ve şiddet olup akmaya başlamıştı. Benimde dizlerimden daha yukarılara gönderilen mesajlarla emir yerine ulaşmıştı gecikme hakkını kullanmadan. Birimiz diğerinin başını, yüzünü avuçlarımızın içine alıp göğsümüze bastırmıştık ama hangimiz. “Sayın Bayan”la beraber bir garip ama heyecan verici yolculuğa sürüklenmeye başlamıştık iki kişilik antika koltuğun üzerinde. Kulaklarımda sesini duyduğum “Sayın Bayan” – bana güzel bir şey söyle hadi – diyordu ve ben ona çok güzel şeyler söylemeye hazırlanıyordum.
………….
Aradan ne kadar zaman geçti ya da hangi yağmurlarda ıslandı kanatlarım, hiç bilmiyorum. Oda aynı oda ama sanki yapayalnızım.
Etrafa göz gezdirmeye çalışıyorum, neler göreceğimi bilmeden, belki korkarak. Sadece üzerime çevrili namlunun soğukluğu ve kadrajında benden başka kimsenin olmadığı bir sessiz yalnızlıktı şu an ortalarda gezinen. Başımı arkaya çevirdim. “Sayın Bay”ın gösterişli portresinin asılı olduğu duvara.
O resim gitmiş yerine bir başka resim asılmıştı. Gene pastel renklerin harmanı ve yapaylıktan korkan aşırı makyajlı ama bir başka resim vardı duvarda asılı.
Ben ve “Sayın Bay” ayakta duruyorduk yeni resimde. Birbirimizin koluna girmiş ya da kollarımız birbirine dayanmış kadar yakındık. Mutluyduk sanki, yüzümüzde saklanmasına gerek kalmamış rahat bir tebessüm.ve tam önümüzdeki iki kişilik, havları dökülmüş antika koltukta “Sayın Bayan” oturuyordu ve kucağında belli ki yeni doğmuş çocuğu ile o da bizim gibi çok mutlu görünüyordu.

Gözlerimi duvardaki resme bağlayan şaşkınlık halatlarım gevşemeden saklı bir sesin kimliği belirsiz fısıltısı yankılandı odanın içinde.
-Tamam geliyor……

Ve benim içeri atıldığım kapının altından ışık dolu, içinde saklı bütün renklerin aydınlığı süzülmeye başladı.

Ve kapı çaldı ….

Cevat Çeştepe
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 08-13-2008, 11:06 AM   #542
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57917
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Titreyen bir ışıktır o an

ne önemi var ki o an,
hayal hangi perdenin ardında saklı
gerçek şu resimde, tam ortada duran mı.
… şimdi saat kaç diye sorabilmek kendine
ve kadehini kaldırabilmek bakarak gözlerine.

ne önemi var ki o an,
bir sihir fanusunun için de mi kalsak
yoksa gizli bahçelerin çiçeklerini mi koklasak.
… yenisini yakıp sigaranın, küllükteki sönmeden
kanatlarını çırpabilmek nereye gideceğini bilmeden.

ne önemi var ki o an,
hesabına dalmak anlatılmamış dünlerin
doğru cevabını bulmak çözülmemiş bilmecelerin.
… bir farklı heyecanın örtüsünü çekerek üzerine
en güzel öyküleri yazabilmek *******ine.

ne önemi var ki o an,
kainatın görünmez olmuş bütün çizgileri
ama hiçbir rüzgara yenilmemiş yel değirmenleri.
… seni tanıyorum diyerek masadaki çiçeğe
o an içinden binbir rengi taşıyabilmek geleceğe.

……….


diyelim ki geleceğin takvimleri ikibinyüz’ü gösteriyor canımın içi
bir çağ bitmiş yerine bir yenisi başlıyor, doğum sancısı gibi
müthiş bir frekansa yakalanıyorsun radyonun göz lambasında
ve yeni bir melodi, dolaşmaya başlıyor birden damarlarında.
sanki bildiğin bütün denizlerden saklı bir uzak sahilden
çıkıp geliyor çırılçıplak ve sırılsıklam bir dalganın sesinden

işte o an yaşananlar, hiçbir takvimde yazılanlar değildir
bildiğim tek şey; gözlerin, gözlerimin en güzel rengidir …

Cevat Çeştepe
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 08-13-2008, 11:06 AM   #543
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57917
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Toros

Akdenizim
sıcak mı sıcak, mavi yapışıyor gözlerime
birazdan sırtım kötü yanacak
dayandıkça kayalarına.

çok yaralar aldım,
uzatıp bulamadığım zaman elimi, İskenderiye fenerini
haydi bir parçasına sevdadan diyelim
ya hangi kurşundan diğeri.

portakalım benim,
betona yazılmış soluksuz akşam şarkılarım.
bir ter gibi sarar yorgun bedenimi
her bakışsız kalışım.

vapursuz denizim
dünya gene nemli işte ve alabildiğine yuvarlak
martılar öksüz köpüklerde kalmış
susam atan ellerden uzak.

Akdenizim
çırılçıplak göğüsleri, eteğinde yeşil kuşak
bir ana gibi saklıyor gölgesine seni
hain gözlerden dağların.

eşkiyaların
belki bir kuytuda, fosilleşmiş kansız cesetler
toros mu senin yoksa gerçek adın
ne güzel bakıyorsun

Cevat Çeştepe
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 08-13-2008, 11:06 AM   #544
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57917
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Tramvay- ihtiyari durak

burası Bağlarbaşı şimdi
tam karşımda bir mezarlık var, içinde Tatyos efendi yatar

'Gamzedeyim devâ bulmam/Garibim bir yuva kurmam
/Kaderimdir hep çektiğim/Ağlarım hiç rehâ bulmam'

onun kemanından yükselen sestir bu nasıl tanımam
dalgalanarak bir tatlı yel olur uçar, eser
Kadıköy’den bile uşşak bir vakarla dinlenir.
son tramvay’ın Bostancı’dan hareket saatidir.

burası Kalamış şimdi
tam karşımda bir koca çınar, altında Selahattin Pınar

“Bir bahar akşamı rastladım size/Sevinçli bir telaş içindeydiniz
/Derinden bakınca gözlerinize/Neden başınızı öne eğdiniz”

masa arkadaşı sorar, siz beyefendi rakıyı nasıl içerdiniz
tamburun ilan-ı aşk teli yanıtlar, hicaz makamında.
bir ağacın gövdesine vurulan ilk baltanın sesidir
karasevda masalları ilk satırları doldurmaya başlamış
tramvayın Göztepe’den geçme saatidir.

burası Erenköy şimdi

arkada susmuş şarkılar, ahşap bir konakta yaşayan ölü anılar.
ne ilk vapurun yolcuları kalmıştır,ne Suadiye plajının kadınları
ilk vapurdaki yolcuyu bekleyen lülelenmiş sarı saçlı, şapkalı.
o eski insanlar belki son tramvaydaki son yolculardı

susan her keman gibi şarkıların artık bir yerlere gönderilmediği
kopan teli gibi tamburun, masada içilmemiş her kadehin devrildiği
o eski insanlar belki son tramvayın son yolcularıydı.

yüksek ağaçların gölgeleri,yolları dönmemecesine terk ediyordu.
ben ağlamaya hazırlanıyordum, Yahya Kemal’in sesi çıkmıyordu
yatılı gezmeler de yavaştan sona eriyordu artık bu şehirde.
büyükhanımlar ölüyor, besleme kızlar
gecekondu camlarında cam güzeli oluyorlardı.

burası Caddebostan şimdi, burası Suadiye,
burası Kızıltoprak, Feneryolu, Burası Selamiçeşme

burası tramvay ihtiyari durak …

- vatman amca, sen beni görmezlikten gel
saklarım kendimi ben arka sahanlıkta bir anı olarak.
artık beni görecek hiç kimsenin yaşamadığı bu şehirde
sen beni görmezlikten gel.
İstanbul; bu ben değildim desin, kendini tanımasın
bizde hiçbir şey söylemeyelim, kalbi kırılmasın …….

Cevat Çeştepe
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 08-13-2008, 11:06 AM   #545
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57917
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Tutunamayan bir yanımız var

tutunamayan bir yan var yaşama karşı içimizde.
senin, benim hepimizin çok iyi bildiği.
ama cinayet bakışlı gözlerin hepimizden iyi gördüğü.
ve kararını tereddüt etmeden verdiği
saate bakmadan .
ve kollarımızın çırılçıplak kaldığı,
damarsız ve adalesiz.

tutunamayan bir yanımız var yaşama karşı .
boşluğa çekilen perdelerde
melek desenlerimizin dans ettiği,
masum ve şehvetten uzak.
ne de soluyabildiğimiz dışarıdaki havayı,
asmasına örtünmüş üzüm demeti gibi.
bir sepetin içinde gizli.
tutunamayan bir yan işte.
hiçbir şeye el atmadan, içimizin yanıp küle döndüğü.

Cevat Çeştepe
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 08-13-2008, 11:06 AM   #546
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57917
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Tünel öyküleri

soluklarım hızlandıkça hızlanıyor.
birazdan en uzun tüneline gireceğim
aşılması zor dağlarımın.
penceremden başımı uzatacağım.
geceye böyle yorgun bir endişe gibi
simsiyah suratımla saklanacağım.
üst ranzada sen adımı sayıklayacaksın.

kesinlikle bir cinayet koymalı
bu öykünün içine.

soluklarım hızlandıkça hızlanıyor
şimdi hesabı ödenecek yaşananların
itirazlar, ihanetin iskontosu.
ama öyle bedeli var ki unutmadıklarımın
işte tam işe yarar hafifletici bir neden.
ve seni öldürüyorum istemeden.

kesinlikle bir cinayet koymamalı
bu öykünün içine.
öykü yazalım derken göz çıkarmamalı.

soluklarım hızlandıkça hızlanıyor.
oturup yanına tutuyorum ellerinden
olmaz , yapamam diyordun.
bak nasıl oldu işte, kurtulduk seninle.
şimdi artık istersen gökyüzüne
yada en açık denizlere gelirsin benimle.

kesinlikle bir cinayet ya da kaçış olmamalı
bu öykünün içinde.
neyse nedeni bu yolculuğun o olmalı.

soluklarım hızlandıkça hızlanıyor.
kompartımanımın kapısı çalınıyor……

Cevat Çeştepe
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 08-13-2008, 11:06 AM   #547
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57917
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Türkü gibi- dörtlük

ben karanlığı sevmem, rüyalardan korkarım.
bahar geldi demeden, kış gününü yaşarım.
yüreğimde hasretin, bin bir gözde yaş olur.
bu yıldızsız *******i, yaşanmamış sayarım.

Cevat Çeştepe
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 08-13-2008, 11:07 AM   #548
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57917
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Türkü gibi zamanlar

daha güzel yorumlanabilecek
şiirleri, türküleri
kulağımıza
ilk fısıldayanın anısına
aynı ozan, aynı yorumcu gibi
hep aynı sesten dinliyoruz.
dinledikçe,
sanki o zaman.
bütün sazlar da,
bütün türküler gibi
her ozan biz oluyoruz.

sen söylüyorsun
sevdiğim bütün türküleri
her zaman
dinleyen ben.
sazları çaldığın,
türküleri söylediğin sofrada
seninle başlayıp
seninle bitiyor zaman.
sevdaya en çok biz,
ikimiz benziyoruz.

Cevat Çeştepe
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 08-13-2008, 11:07 AM   #549
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57917
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Uğurlamalar

ince çizilmiş yay gibi iplere astığımız
tüm uğurlamaların penceresinde
uğurladıklarımız;
bir ressamın paletinde
renk dolu bavullar taşır ellerinde.
tenlerine bulaşmıştır yedi rengini güneşin.
son istasyonunda dönüş yazılıdır,
gittikleri her yerin.

yolcunun sahibi şair ise eğer
renklerin yerine bu sefer bavullara
rengini hiç bulamamış ak kağıtlar girer.
uğurlanan hüzündür,
görünmez bir rüzgar olur uçar gider.
ama aynı istasyondur
dönüp dolaşıp geleceği yer.

ince çizdiğimiz yay gibi iplere astığımız
tüm uğurlamaların penceresinde
uğurladıklarımız;
tanrının elinden almışsa bileti eğer
ressamın tuvalinden renkler
şairin kağıdından kelimeler düşer.
uğurlayan eller üşümeye başlamıştır.
tren gitmiş, peron boşalmış,
aydınlıklar kararmaya başlamıştır.

ressam toplar boyalarını, tuvalini.
şair katlar, cebine koyar kağıdını kalemini.
yeni uğurlamalarda buluşmak üzere
selamlaşıp düşerler ayrı yollara.
tanrı; sessizce izler.
ressamı, şairi ve uğurlanma sırasının
kendisine geldiğini bilmeyenleri.

Cevat Çeştepe
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 08-13-2008, 11:07 AM   #550
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57917
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Ulaşılmaz noktalarsın sen

her karanlık gecemidir.
kedilerin gözbebekleri mi büyür içinde *******in
senin bana bakışların, o göz bebeklerin
*******in içinde mi saklıdır.
yakut yeşillerinden uzak kalışlarım böyle
senin saklandığın yerde midir.

benim çaldığım kemanın sesi sana gelmez mi
karla kaplı, kuğu boyunlu ağaçlar
ses geçirmez mi.
biliyorum onun için sen, ağladığımı sanıp
beyazlar akarken
dökersin buz tutmuş gözyaşlarını
benim gibi ağlarken.

her yoksulluk ölüm müdür.
tutmasam ellerini iliklerim çekilir mi içlerimden.
ya o rüzgar, esmesini öğrenemeden
hangi intihar ağacında
asacaktır kendini.
saçların bir kere bile öpmeden saçlarımı
nasıl aldı hiç rüzgar değmeden
benim yüzümün rengini.

Cevat Çeştepe
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
CevaplaCevapla


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 08:08 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.