www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

CevaplaCevapla
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 10-04-2005, 06:41 PM   #11
Misyoner
Guest
 
Misyoner Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Sep 2005
Konum: düşünmeM lazıM
Yaş: 38
Mesajlar: 0
Teşekkür Etme: 30
Thanked 111 Times in 77 Posts
Üye No: 916
İtibar Gücü: 0
Rep Puanı : 5544
Rep Derecesi : Misyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan Ynt: Uluslar Arası Gelişmeler...

Potsdam Konferansı



Almanya'nın savaştan çekilmesi Avrupa'da bir sürü problem ortaya çıkarmıştı. Barış düzeninde bunlara bir çözüm bulmak gerekiyordu. Bunun için üç devlet arasında 17 Temmuz-2 Ağustos 1945 tarihleri arasında Berlin yakınında Potsdam'da bir toplantı yapılmıştır.

Başkan Roosevelt 12 Nisan 1945'de öldüğü için, Başkanlık, yardımcısı Harry S. Truman'a geçmiş ve Amerika'yı Potsdam'da Truman temsil etmiştir. Temmuz sonunda İngiltere'de seçimler yapılmış ve Muhafazakar Parti seçimi kaybettiğinden, İngiltere'yi konferansın yarısında Churchill, Temmuz sonundan sonra da İşçi Partisi lideri ve yeni Başbakan Clement Attlee temsil etmiştir. Potsdam Konferansı'nda görüşülen meseleler şunlardır:


Polonya Meselesi

Rus askerleri Polonya ve Almanya'yı işgal ettikten sonra, Curzon hattına kadar olan Doğu Polonya topraklarını kendisi almış, buna karşılık Batıda, Oder-Neisse çizgisine kadar olan Alman topraklarını da Polonya'ya vermişti. Sovyetler bu sınırları Potsdam'da Amerika ile İngiltere'ye tanıtmak istediyseler de, bu iki devlet bu sınırları tanımadı. Bunun üzerine, Polonya'nın Batı sınırları Almanya ile yapılacak barışa bırakıldı. Bu barış şimdiye kadar yapılmadığına göre, Polonya'nın bugünkü Batı sınırları fiili bir duruma dayanmaktadır.

Öte yandan Sovyetler, 16 Ağustos 1945 de Polonya ile yaptıkları bir anlaşma ile, Polonya-Rusya sınırını bu devlete Curzon çizgisi olarak kabul ettirdiler.


Almanya Meselesi

Almanya'daki bütün Nazi müesseseleri ortadan kaldırılarak, dört devlet kendi işgal bölgelerinde demokratik rejimin kurulmasına ve ayrıca Alman savaş sanayiinin barış ekonomisinin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde organize edilmesine beraberce çalışacaklardır.

İngiltere ve Amerika, Alman endüstrisinin kökünden yıkılmasına engel oldular. Tamirat borcu için de herhangi bir rakam tespit edilmedi. Sovyet Rusya, Amerikan, İngiliz ve Fransız işgal bölgelerinden tamirat borcu alamayacaktı. Ancak barış ekonomisi için gerekli olmayan sınai teçhizatın pek az bir kısmı Sovyetlere verilecekti. Alman donanmasının çok büyük bir kısmı tahrip edilecekti. Savaş suçluları yargılanacaktı.


Avusturya

Almanya'da olduğu gibi, Avusturya ve Başkenti Viyana da dört devlet arasında işgal bölgelerine ayrıldı.


İtalya

İtalya'nın 1943'denberi Demokrasilerle işbirliği yaptığı göz önünde tutularak, bu devletle yapılacak barış ilk önce ele alınacak ve barış hükümleri mümkün olduğu kadar yumuşak tutulacaktı. İtalya meselesi tartışılırken Sovyetler İtalyan sömürgelerinden de pay istemişlerdir. Bu sömürgelerin Akdeniz ve Kızıldeniz kıyılarında bulunduğu düşünülürse, Sovyetlerin niyetlerinin ne olduğu açıkça meydana çıkar. Batılılar bu isteği kabul etmemekle beraber, meselenin barışın hazırlanması sırasında ele alınmasına karar verdiler.


Sovyet Peykleriyle Barış

Bu peykler, Sovyetlerin askeri işgali altına düşmüş olup, hükümetlerinde komünistlerin egemen olduğu Romanya, Bulgaristan ve Macaristan'dı. Sovyetler barış yapılmadan önce, Amerika ve İngiltere'nin bu memleketlerdeki hükümetleri tanımalarını istedi. Bu iki devlet ise bunlarla barış yapılmadıkça, bu tanımayı reddettiler. İspanya: Bu memleket savaşa katılmamakla beraber, Mihver'le sıkı işbirliği yaptığı için Birleşmiş Milletler Teşkilatı'na alınmayacaktı.


İran

İran'ın derhal boşaltılmasına karar verildi.


Boğazlar

Sovyetler, Türkiye'nin zayıf olması hasebile, serbest geçiş için gereken garantiyi sağlayamadığını, bu sebeple Boğazların Sovyet Rusya ile Türkiye'nin ortak kontrolü altına konulmasını istediler. Yani Ruslar Boğazlarda üs istiyorlardı. Tabiatıyla bu istek kabul edilmedi. Amerika ve İngiltere ise Ruslar için ancak Boğazlardan tam geçiş serbestisine taraftardılar. Mesele hakkında karar alınmayıp, her devletin kendi görüşünü Türkiye'ye bildirmesine karar verildi.


Tuna Nehri

Tuna nehri üzerinde bulunan bütün memleketler şimdi Sovyetlerin askeri işgali altında bulunduğundan, Tuna nehri fiilen Sovyet egemenliği ve kontrolü altına girmiş olmaktaydı. Bunun için Tuna'da gidiş-geliş serbestisinin sağlanması meselesinin de ele alınmasına karar verildi.


Rusya'nın Uzakdoğu Savaşına Katılması

Sovyetler, 1945 Ağustos ayının ikinci yarısında Uzakdoğu savaşına katılmayı kabul etmişlerdir. Fakat buna lüzum kalmadan Amerika, Japonya meselesini kendisi çözümledi.
Misyoner çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-04-2005, 06:42 PM   #12
Misyoner
Guest
 
Misyoner Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Sep 2005
Konum: düşünmeM lazıM
Yaş: 38
Mesajlar: 0
Teşekkür Etme: 30
Thanked 111 Times in 77 Posts
Üye No: 916
İtibar Gücü: 0
Rep Puanı : 5544
Rep Derecesi : Misyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan Ynt: Uluslar Arası Gelişmeler...

Quebec Konferansı


Bu konferans, İtalya'da Mussolini'nin birdenbire düşmesiyle ortaya çıkan yeni durum karşısında, ikinci cephe meselesini yeni bir açıdan ele almak amacı ile, 14-24 Ağustos 1943'de Churchill ve İngiliz Genelkurmayı ile Amerikan Genelkurmayı arasında Quebec'de yapılmıştır.

Bu konferansta Churchill, İtalya'da ortaya çıkan yeni durum dolayısıyla, ikinci cephenin Fransa yerine, Türkiye'nin de savaşa katılmasıyla Balkanlarda açılmasında çok ısrar etmiş, fakat görüşünü kabul ettirememiştir. İkinci cephenin Fransa'da Normandie kıyılarında açılmasına karar verilmiş ve bunun hazırlanması sorumluluğu da Amerikalılara bırakılmıştır.
Misyoner çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-04-2005, 06:42 PM   #13
Misyoner
Guest
 
Misyoner Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Sep 2005
Konum: düşünmeM lazıM
Yaş: 38
Mesajlar: 0
Teşekkür Etme: 30
Thanked 111 Times in 77 Posts
Üye No: 916
İtibar Gücü: 0
Rep Puanı : 5544
Rep Derecesi : Misyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan Ynt: Uluslar Arası Gelişmeler...

Tahran Konferansı



Tahran Konferansı, Roosevelt, Churchill ve Stalin'in katılmasıyla 28 Kasım-1 Aralık 1943 tarihleri arasında yapıldı. Buna şifre adı ile "Eureka" da denir. Tahran Konferansı'nda söz konusu olon meselelerin en önemlileri şöyledir:

* Ruslar ikinci cephenin açılmasında yine ısrar etmişler ve bu ısrarın sonucu olarak bu cephenin açılması tarihi 1 Mayıs 1944 olarak tesbit edilmiştir. Churchill, ikinci cephenin Balkanlarda açılması fikrini Ruslara da kabul ettirememiştir. İkinci cephe ile ilgili olarak, Türkiye'nin de savaşa katılmasına karar verilmiştir.

* Savaş sonrası barış düzeninin korunması için bir milletlerarası teşkilat kurulması fikri bütün taraflarca kabul edilmekle beraber, Ruslar, dört büyük devlet arasına Çin'in de katılmasına yine itiraz etmişler, fakat onlar da isteklerini kabul ettirememişlerdir.

* Moskova Konferansı'nda olduğu gibi bu konferansta da Polonya meselesi söz konusu olmuştur. Ruslar Londra'daki mülteci Polonya Hükümeti'ni tanımayı yine reddetmişlerdir. Polonya'nın sınırları meselesinde ise, Oder Nehri'ne kadar olan Alman topraklarının Polonya'ya verilmesi kabul edilmiştir.

Tahran Konferansı'nda birçok önemli meseleler de, gayri resmi toplantılarda yapılan özel konuşmaların konusunu teşkil etmiştir. Bunların çoğu da Rusya ile ilgili olmuştur. Mesela Roosevelt, Rusların Baltık, Türk Boğazları ve Pasifik'in sıcak sularına çıkma arzusunu sempati ile karşıladığını belirtmiştir. Ruslar Finlandiya'dan da toprak istekleri olduğunu da belirtmişlerdir.

Bir yemekte Churchill, Stalin'e, savaştan sonra Rusların toprak istekleri olup olmayacağını sorduğu zaman, Stalin "Vakti geldiğinde konuşacağız" demiştir. Bu konuşmalarda ortaya çıkan ilgi çekici noktalardan biri de, Sovyetler'in Almanya'dan duyduğu derin korku idi. Bu sebeple, Almanya'nın adamakıllı ezilmesini ve parçalanmasını istiyorlardı. Buna karşılık Churchill, Almanya'nın 5 ayrı bağımsız devlete bölünmesini ileri sürmüştür.

Yine bir yemekte Stalin, Almanya'nın tesliminden sonra 50.000 Alman subayının kurşuna dizilmesini teklif edecek kadar ileri gitmiştir. Tahran Konferansı'nın önemli sonucu zafere doğru yaklaşıldıkça müttefikler arasındaki görüş ayrılıklarının da belirmeye başlamasıydı.

Churchill durmadan ikinci cephenin Balkanlar'da açılmasını ileri sürmüştü. Çünkü Sovyetler'in Balkanlar'a girip bir daha çıkmamalarından endişe etmekteydi. Tabii bunu Ruslar da farkettiklerinden, bu fikre karşı gelmişlerdir. Roosevelt ise, Tahran'da mümkün olduğu kadar Stalin'e kur yapmaya çalışmış ve savaştan sonra Sovyetler'le sıkı bir işbirliği yapabileceği hayaline kapılmıştı.

İngiltere ile Amerika arasındaki bu görüş ayrılığı, savaş sonrası tasarıları bakımından Sovyetler'i çok hoşnut bırakmış ve bu sebeple de Stalin, Tahran Konferansı'nda savaş sonrası için fazla bağlayıcı taahhütlere girişmekten özellikle kaçınmıştır.
Misyoner çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-04-2005, 06:42 PM   #14
Misyoner
Guest
 
Misyoner Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Sep 2005
Konum: düşünmeM lazıM
Yaş: 38
Mesajlar: 0
Teşekkür Etme: 30
Thanked 111 Times in 77 Posts
Üye No: 916
İtibar Gücü: 0
Rep Puanı : 5544
Rep Derecesi : Misyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan Ynt: Uluslar Arası Gelişmeler...

Varşova Paktı



14 Mayıs 1955'te S.S.C.B Varşova Paktı'nı oluşturdu. Bu devletin yanında Çekoslovakya, Bulgaristan, Macaristan, Polonya, Doğu Almanya ve Arnavutluk (1968'de çekildi) örgütün üyesi oldular. Rus yöneticilerin anlatımı ile Varşova Paktı. bir NATO saldırısına karşı Doğu Avrupa ülkelerini savunmak amacıyla kurulmuştur.

Bu paktın kuruluş antlaşması, üyeler arasında birleşik bir askeri komutanlık kurulmasını ve Doğu Avrupa ülkelerinin topraklarına Sovyet Ordu birliklerinin yerleşmesini öngörüyordu. 1989 'da komünizmin çökmesi ve çok partili parlamenter rejime geçilmesi, Avrupa'nın iki bloklu yapısını siyasal bakımdan ortadan kaldırdı. Varşova Paktı, 1 Nisan 1991'de dağıtıldı ve böylece savaş sonrası Avrupa'sının iki kutuplu yapısı askeri bakımdan da tarihe karıştı.
Misyoner çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-04-2005, 06:43 PM   #15
Misyoner
Guest
 
Misyoner Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Sep 2005
Konum: düşünmeM lazıM
Yaş: 38
Mesajlar: 0
Teşekkür Etme: 30
Thanked 111 Times in 77 Posts
Üye No: 916
İtibar Gücü: 0
Rep Puanı : 5544
Rep Derecesi : Misyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan Ynt: Uluslar Arası Gelişmeler...

Washington Deniz Silahsızlanması Konferansı


Washington Deniz Silahsızlanması Konferansı, doğrudan doğruya Uzakdoğu meselelerinden doğmuş olup, Uzakdoğu'da Japonya ile Birleşik Amerika arasındaki rekabetle yakından ilgilidir. 1. Dünya Savaşı çıkar çıkmaz Japonya, Uzakdoğu ile ilgili Avrupa devletlerinin savaşla meşgul olmalarından faydalanarak Çin üzerindeki faaliyetlerini arttırmış, bu konudaki emellerini açığa vurmuş ve 1915 Mayısı'nda Çin'le yaptığı bir anlaşma ile bu memlekette birçok hak ve imtiyazlar kazanmıştı.

Bu gelişmeden Birleşik Amerika hoşnut kalmadı. Bunun için, 1920 de Cumhuriyetçi Parti iktidara geçtikten sonra, Japonya'ya karşı Birleşik Amerika'nın gücünü göstermek için büyük bir deniz silahları yapımı programını uygulamaya başladı. Japonya buna aynı şekilde bir programla cevap verdi. Bu suretle her iki taraf da silahlanmaya başladı. Lakin bu silahlanma yarışının doğurduğu mali yük her iki memlekette de tenkitlere hedef oldu.

Öte yandan, Japonya 20. yüzyılın başından beri Uzakdoğu'da gösterdiği bütün faaliyetlerde, 1902 tarihli İngiliz-Japon ittifakından destek almaktaydı. Şimdi Amerika ile Japonya arasında da rekabet başlayınca, adeta İngiltere Amerika'ya karşı cephe alıyormuş gibi bir durum ortaya çıktı. Amerika, bundan hoşlanmadığı gibi, bu durum, bir İngiliz-Amerikan çatışması halinde Amerika'ya karşı cephe almak istemeyen Kanada ile Avusturya'nın da hoşuna gitmedi.

1902 İngiliz-Japon ittifakı 1921 Temmuzu'nda sona eriyordu. Amerika bunun yenilenmesini istemedi ve bu isteğinde Kanada ve Avusturalya da kendisini destekledi, Bu durum karşısında İngiltere, Japonya ile Amerika'dan birini seçmek zorunda kaldı ve seçimini Amerika için kullanarak Japonya ile ittifakını yenilemedi.

Bu başarıdan sonra Amerika Cumhurbaşkanı Harding, Uzakdoğu meselesini bir bütün olarak ele almak üzere, bu bölge ile ilgili devletleri 1921 Kasımında Washington'da bir konferansa davet etti. Konferans, birçok anlaşmalar imzalayarak 6 Şubat 1922'de sona erdi. Bu anlaşmaların birincisi, Birleşik Amerika, İngiltere, Japonya ve Fransa arasında imzalanmış olup, Dörtlü Anlaşma adını alır. Bu anlaşma ile taraflar, birbirlerinin Pasifik'teki ülkelerine karşılıklı saygıyı taahhüt ediyorlardı. Bu; Amerika için, Japonya'nın emperyalist emellerine karşı Filipinler'in korunmasıydı.

İkinci anlaşma, 6 Şubat 1922'de, Birleşik Amerika, İngiltere, Japonya, Fransa, Belçika, Çin, İtalya, Hollanda ve Portekiz arasında imzalanan Dokuz Devlet Anlaşması (Nine-Power Treaty) dır. Bu antlaşmada devletler, Çin konusunda uygulayacakları politika ve prensipleri tesbit etmekteydiler. Buna göre taraflar, Çin'in egemenliğine, bağımsızlığına, toprak ve idare bütünlüğüne saygı gösterecekler ve bütün Çin topraklarında ticaret ve endüstriyel fırsat eşitliği (equal opportunity) prensibini uygulayacaklardı. Böylece bu antlaşma, yine Birleşik Amerika için, mümkün olan en geniş ölçüde Açık Kapı politikasının bir zaferi oluyordu.

Üçüncü anlaşma da, yine 6 Şubat 1922'de Birleşik Amerika, İngiltere, Japonya, Fransa ve İtalya arasında imzalanan Deniz Silahlarının Sınırlanması'na ait anlaşmadır. Bu anlaşma ile, 35.000 tonu geçemiyecek olan ve capital ships denen büyük gemiler bakımından her devletin sahip olabileceği deniz gücü sınırlanmıştı. Bu sınırlama ile Birleşik Amerika 525.000, İngiltere 525.000, Japonya 315.000, Fransa 175.000 ve İtalya da 175.000 tonajında büyük gemilere sahip olabileceklerdi ki, bunun oran olarak ifadesi, sırasiyle, 5,5,3, 1.67 ve 1.67'dir.

Uzakdoğu'daki Japon emperyalizmi bu antlaşma ile, bu emperyalizmin vasıtaları bakımından, sınırlanmış ve frenlenmiş olmaktaydı. Lakin antlaşmanın en az bunun kadar önemli tarafı da, İngiltere'nin Trafalgar'danberi elinde tuttuğu rakipsiz deniz üstünlüğü şimdi ilk defa Amerika ile paylaşmasıydı. Şüphesiz bu da Amerika için başka bir zaferdi.

Bu antlaşmalarla İngiltere de, Japonya ittifakından ayrıldıktan sonra, Uzakdoğu'da Birleşik Amerika'ya dayanmaya başlayacaktır. Uzakdoğu'daki Rus tehlikesi nasıl İngiltereyi Japonya'ya eğiltmiş ise, şimdi Japon tehlikesi de kendisini Amerika'ya dayanmaya götürüyordu.
Misyoner çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-04-2005, 06:43 PM   #16
Misyoner
Guest
 
Misyoner Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Sep 2005
Konum: düşünmeM lazıM
Yaş: 38
Mesajlar: 0
Teşekkür Etme: 30
Thanked 111 Times in 77 Posts
Üye No: 916
İtibar Gücü: 0
Rep Puanı : 5544
Rep Derecesi : Misyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan Ynt: Uluslar Arası Gelişmeler...

Washington Konferansı



Kuzey Afrika cephesinin tasfiyesi üzerine alınacak yeni tedbirleri görüşmek üzere 12-26 Mayıs 1943 günlerinde toplanan bu konferans Roosevelt ile Churchill arasında olmuştur. Buna şifre adı dolayısıyla Trident Konferansı da denir. Alınan kararların esasları şöyledir:

* İtalya'nın saf dışı kılınması için bu memleketin işgali. Bu işgal gerçekleştirilirse, Almanya'nın bütün Balkanlardaki durumu zayıflayacak, Almanya'nın Balkanlara yeni kuvvet göndermek zorunda kalması dolayısıyla Rusya üzerindeki baskısı hafifleyecek ve aynı zamanda, durumunu daima İtalya'ya göre ayarlayan Türkiye'nin savaşa katılması da mümkün olacaktır ki böyle bir durumda, Romanya petrollerinin bombardımanı için Türk hava alanlarının kullanılması sağlanacaktı.

* İkinci Cephenin Fransa'da açılması işi 1944 ilkbaharında tamamlanacaktır.

* Savaş sonrası düzeni için Churchill tarafından ileri sürülen şu fikirler kabul edilmiştir: Barışı koruma sorumluluğu Birleşik Amerika, İngiltere, Sovyet Rusya ve Çin'e verilecekti. Bu dört devletin teşkil ettiği Dünya Konseyi'ne bağlı olmak üzere, Avrupa, Amerika ve Uzakdoğu Bölge Konseyleri kurulacaktır. Avrupa'da bir konfederasyon kurulacak ve bu, Tuna, Balkan ve İskandinav federasyonlarını ihtiva edecektir. Türkiye, Balkan Federasyonu'na dahil olacaktır. İngiltere ile Rusya arasında da kuvvetli bir Fransa bulunacak ve ayrıca, Polonya ile Çekoslovakya Sovyetlerle iyi geçineceklerdir.
Misyoner çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-04-2005, 06:43 PM   #17
Misyoner
Guest
 
Misyoner Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Sep 2005
Konum: düşünmeM lazıM
Yaş: 38
Mesajlar: 0
Teşekkür Etme: 30
Thanked 111 Times in 77 Posts
Üye No: 916
İtibar Gücü: 0
Rep Puanı : 5544
Rep Derecesi : Misyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan Ynt: Uluslar Arası Gelişmeler...

Yalta Konferansı



İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarında Kızıl Ordu doğudan, ABD ve müttefikleri batıdan Almanya içlerine doğru ilerlerlerken, taraflar arasında sürtüşmeler başlamıştı. Hangi bölgelerin kimin denetiminde olacağı ya da kimlerin nereleri kurtaracağı konusunda anlaşmazlıklar ortaya çıkmıştı. İşte hem bu anlaşmazlıkların bir çözüme bağlanması ve hem de savaş sonrası dünyasının ana çizgileriyle düzenlenmesi amacıyla SSCB’nın Yalta Kenti'nde liderler düzeyinde bir konferans toplanmasına karar verildi.

Şubat 1945’te toplanan Yalta Konferans’ında ABD’yi Roosevelt, İngiltere’yi Churchill ve SSCB’yi Stalin temsil ediyorlardı. Konferans'ta karara bağlanan konular arasında Almanya’nın savaş sonrasında silahsızlandırılması, Avrupa’nın etki alanlarının taraflarca belirlenmesi gibi hususların yanı sıra, Birleşmiş Milletler’in kurulması da kabul edildi ve Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin temel ilkeleri belirlendi.

Birleşmiş Milletler Hazırlı Konferansı’nın ABD’nin San Fransisco Kenti'nde yapılması kararlaştırıldı ve 1 Mart 1945 tarihinden önce Almanya’ya savaş açan ülkelerin bu toplantıya kurucu üye olarak katılabilecekleri ilkesi getirildi. (Türkiye bu nedenle 23 Şubat 1945’te Almanya’ya savaş açtı).

Yalta Konferansı’nda Türkiye de geniş bir biçimde tartışma konusu oldu. Bazı hususlar henüz tam anlamıyla açıklanmamış olmakla birlikte, Konferans'ın 10 Şubat 1945’te yapılan 6. oturumunda Stalin, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarına ilişkin Montreux Sözleşmesi’nin gözden geçirilmesini ve değiştirilmesini istedi. Ancak SSCB’nin de bu konuda somut ve ayrıntılı öneriler getirememesi ve inandırıcı gerekçeler sunamaması nedeniyle, konunun daha sonra toplanacak konferanslarda yeniden ele alınması ve bu konulardaki gelişmelerden Türkiye’nin de haberdar edilmesi kararlaştırıldı.
Misyoner çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-04-2005, 06:44 PM   #18
Misyoner
Guest
 
Misyoner Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Sep 2005
Konum: düşünmeM lazıM
Yaş: 38
Mesajlar: 0
Teşekkür Etme: 30
Thanked 111 Times in 77 Posts
Üye No: 916
İtibar Gücü: 0
Rep Puanı : 5544
Rep Derecesi : Misyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan Ynt: Uluslar Arası Gelişmeler...

PARİS BARIŞ KONFERANSI (18 Ocak 1919)



1. Dünya Savaşı sonunda barış antlaşmalarını hazırlamak amacıyla, İtilaf Devletleri arasında yapıldı. Konferansın kararlarına hakim olan beş devlet vardı: ABD, İngiltere, Fransa, Japonya ve İtalya. Konferansa esas itibariyle İngiltere ve Fransa hakim oldu. Konferansa katılan ABD Başkanı Wilson'un amacı, Milletler Cemiyeti'nin kurulmasını sağlamaktı. İngiltere ve Fransa ise barışı düşünmekten çok, barış düzeninde kendi çıkarlarını en iyi şekilde gerçekleştirecek yolu arama çabası içindeydiler.

Fransa'nın amacı Almanya'yı bir daha savaş yapamayacak duruma getirmekti. İngiltere'ye gelince, esas amacı, Alman tehlikesini ortadan kaldırmak ve Avrupa'nın dengesini bozucu faktörleri yok etmekti. Toprak ve sömürge taleplerinden vazgeçmek istemeyen Fransa ve İngiltere, savaş öncesi benimsedikleri Wilson'un İlkelerini dikkate almadılar.


Misyoner çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-04-2005, 06:44 PM   #19
Misyoner
Guest
 
Misyoner Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Sep 2005
Konum: düşünmeM lazıM
Yaş: 38
Mesajlar: 0
Teşekkür Etme: 30
Thanked 111 Times in 77 Posts
Üye No: 916
İtibar Gücü: 0
Rep Puanı : 5544
Rep Derecesi : Misyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan Ynt: Uluslar Arası Gelişmeler...

SAN REMO KONFERANSI



I. Dünya Savaşından sonra, 19 Nisan 1920'de İtalya'nın San Remo kasabasında Osmanlı topraklarının durumunu belirlemek için bir konferans toplandı.

26 Nisana kadar süren görüşmeler sonunda, Lübnan ve Suriye, Fransızların; Irak, Filistin ve Musul, İngilizlerin korumasına giriyordu. Doğu Anadolu'da, bağımsız Ermenistan ve Özerk Kürdistan devletlerinin kurulması kararlaştırıldı. Ayrıca, Trakya ve Batı Anadolu Yunanistan'a bırakılıyordu.
Misyoner çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-04-2005, 06:44 PM   #20
Misyoner
Guest
 
Misyoner Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Sep 2005
Konum: düşünmeM lazıM
Yaş: 38
Mesajlar: 0
Teşekkür Etme: 30
Thanked 111 Times in 77 Posts
Üye No: 916
İtibar Gücü: 0
Rep Puanı : 5544
Rep Derecesi : Misyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan Ynt: Uluslar Arası Gelişmeler...

ATLANTİK BEYANNAMESİ



1941 yılında Sovyet-İngiliz İttifakı imzalandıktan sonra Amerika Müttefiklere yardıma karar verdi. Evvela 21 Mart 1941'de "Kiralama ve Ödünç Verme" kanununu kabul ederek endüstrisini seferber etti.

Çörçil bu savaşta İngiltere'nin gayelerini açıklamak ve müttefiklerine daha fazla yardım sağlamak için Ruzvelt'le görüşmek istedi. Çörçil ve Ruzvelt Atlantik Denizi'nin enginlerinde bir gemide buluştular. Bu buluşmada iki devlet adamının üzerinde durdukları dava gelecekteki barışın temellerini atmaktı. 14 Ağustos 1941'de bir beyanname yayınlayarak memleketlerinin hiç bir yabancı toprakta gözü olmadığını, bütün milletlerin istedikleri rejimi seçmek hakkına saygı göstereceklerini, her çeşit silahlı saldırıyı durduracaklarını ilan ettiler.

Atlantik Beyannamesinin Esasları:

1-Birleşik Amerika ile İngiltere, toprak vesaire bakımından büyümek gayesini gütmeyeceklerdir.

2-Uluslar tarafından özgürce bir istek gösterilmedikçe, dünyada hiç bir sınır değişikliği yapılmayacaktır.

3-Her ulus, istediği hükümeti seçebilecektir. Hükümranlık haklarıyla kendi kendilerini bizzat idare etmek hakkından mahrum kalanları, bunlara kavuşturmağa Amerika ile İngiltere çalışacaklardır.

4-Büyük, küçük, yenmiş ve yenilmiş bütün milletlerin, ekonomik refahları için muhtaç oldukları hem maddeler eşit koşullarla sağlanacaktı,

5-Uluslararasında tam bir işbirliği kurulacaktır.

6-Nazi istibdadı çöktükten sonra, her ulusa kendi sınırları içinde güvenle yaşamak imkanları sağlanacak ve bütün memleketlerin insanları korku ve ıstıraptan uzak olacak bir surette yaşamak imkanlarına kavuşturulacaktır.

7-Barış, bütün insanlara, hiç bir engele uğramadan açık denizleri ve Okyanusları aşmak haklarını verecektir.

8-Dünyanın bütün milletleri, gerek kendi maddi çıkarlarına dokunan sebeplerle ve gerek ruhi ve ahlaki nedenlerle, zora başvurma adetinden vazgeçeceklerdir. Kendi sınırları dışındaki milletleri tehdit eden veya etmesi ihtimali olan milletlerin elinde kara, deniz ve hava silahları bulundukça yarınki barış korunamaz. İlerde geniş ve sürekli bir genel güven sistemi kurulmak için ilk iş olarak böyle uluslar silahsızlandırılacaktır. Barışsever milletlerin sırtındaki silahlanma yükünü hafifletmek için de Birleşik Amerika ile İngiltere ellerinden gelen her yardımı yapacaklardır.
Misyoner çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
CevaplaCevapla


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Altay'da son gelişmeler! styla45 Türkiye 2. & 3.Ligi 0 07-07-2009 11:46 PM
Biyoteknolojik gelişmeler rockstar Eskiler (Arşiv) 0 08-13-2007 11:30 AM
Fenerbahçe`de sıcak gelişmeler Nǿ ŦΞДЯ™ Eskiler (Arşiv) 0 06-26-2007 10:32 AM
AMD - ATI Birleşmesinden Gelişmeler Bostandere Eskiler (Arşiv) 0 09-11-2006 11:56 AM
Teknolojide son gelişmeler Bostandere Eskiler (Arşiv) 0 03-19-2006 02:57 AM

Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 04:24 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.