![]() |
![]() |
#21 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57913
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Emanet
Birden tüttün gözümde farklı bir gönülde sana yabancı bir dilde... Çilekeş bir flamenko ağıtına tav olmuştu kısmetimiz sen endamımda dolaşırken ben yeri döven güçlü topuk seslerine dalmıştım. bir ispanyol gitarının süslediği tırtıklı bir seste kesişti sonunda gözlerimiz fırfırlı etekler ahenk telaşında hangi rengin kral olacağını düşünürken ben çoktan simanı bellemiştim. penalar tellere dalaşırken sen yanımda bitivermiştin. loş kırmızı ışık, lal bakışlarına feryat ediyordu melez bir dille çözdün gömleğimin düğmelerini ne takat bırakmıştın bende o gece ne de talimsiz asude... düşlerime taktın esmer bir kelepçe ellerime bırakılmış uzun siyah bir yele biraz yenildi benden yasak meyve biraz içildi senden ıslak buse.. kumların üstünde vira dedik ana günahların oynandığı tiyatroda bir durmak yoktu senaryoda bir de bedenlerimizi ayırmak yaşın benimkinden kibirliydi ama ufak bedenin kucağıma cuk oturuyordu benim iksirim kaynar kaynamaz senin kadehine boşalıyordu zamanı biraz itekleyince ege'nin özgür dağlarında bulduk kendimizi sarp kayalarda da saklı kalmadı hasatımız arzu zehiri kanımızda yelken almıştı ne rüzgar arıyordu ne demir atıyordu ama keyifli serüveni kalbimize merhamet etmeden devam ediyordu. bazen bir at arabasının arkasında aldandım yanağına bazen bir ağacın altında sarıldım dudağına o zaman anladım samanların yumuşaklığını kirazların tadını... bana yadigar kısa manzum söylenirken çağırdın beni boğa kokan diyarlarına bir göle bakan eski bir kulübeyle istediğim gibi bir balıkçı teknesi alırız dedin bana tam da huri diye yazıyordum seni hayatıma ne iki çift laf edebilmiştik semadan ne de senin soyağacından... oysa yıldızlara baktığımızda hep aynı yıldızın kayışını yakalardık hep aynı pınarın sesinde dans ederdik içtiğimiz şerbet yediğimiz turta bile cilveleşen ağzımızda tad buluyordu. farklı kimliğimizin üstünde bile insan olduğumuz yazıyordu vuslatın bohemliğinden sıyrılışına az kala bu diyarlardaki bol ışıklı yere gitmek zorunda idin ben kaygılarımı azat etmişken sen gülücüklerini bana emanet etmiştin.. ebemkuşağının altında seni bekledim bir süre kelebeklerin papatyalara ilan-ı aşk edişini zahmetlice izledim mehtabın suya çıplak poz vermesini gizlice gözetledim aklıma gelince emanetin onun geometrisini toprağa çizdim fakat tutmadı insanlığın aciz ilim hesapları sevgi köPage Rankingüsüne gelmeden pusu kurmuş Azrail ve arkadaşları oraya verdiğim bir kadına bir de kuma getirmiştim şimdi sana vurandan daha ağır bir yük altında kaldım işte o an ben kanının süzüldüğü yolda emanetini mazgallara düşürdüm neyazık ki ben... Birden tüttün gözümde farklı bir gönülde sana yabancı bir dilde... yine bir flamenko ağıtında farklı bir gönülde bana yabancı bir dilde kimsenin bilmediği seni herkesin bildiği bir emanette gördüm. Reha Başoğul |
![]() |
![]() |
![]() |
#22 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57913
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Erken Boşalan Şiir
Siz hiç gördünüz mü bir akrebin vaktinden önce kendini soktuğunu ya da dişi kurdun doğurganlığını tutkusuna kanıt olarak sunduğunu? hiçbir ağaç kök salma duygularını bastırmış mıdır üstünden geçen uçağın yaprak zarını sersemletişinde veya üst komşusunun bir fincan kahve hatrı mâni olabilir mi azgın martının kanatlarını erkeğine sürtmesine? kimse tahammül edebilir mi şehrin göbeğinde doğal seçimin kulağını yalayan ve göbeğini emen erkeğe sokak arasındaki köpeğe ettiği gibi? bana sorulabilir mi şimdi insanlardan gayrı Ay'daki kahve falına bakarak niye üç vakte kadar tulum içinde beklerim peynirimi ya da burada gürleşir ve vaktini bilir horozun sesi? çünkü çatlatarak şehrin göbeğini akarsu yatağında ve tavuğun coşkusuyla dile gelir üstelik doğanın bozulmamış rahminde sevişmeden önce aşılır ve yazılır erken boşalan şiir oysa ki bir erkek belki affedebilir vaktinden önce kadının içine erkenden boşalmasını ama ya şiir şiir aşabilir mi bunu rahmine girilmeden ve soyunabilir mi duygularını içine dökmeden hem de kendisinden gayrı? dikkat çekicidir ki; bu yüzden tarihi zehir doğa yasalarının çıplaklığına tabidir asla onu tatmin etmez ve elenir erken boşalan şiir Reha Başoğul |
![]() |
![]() |
![]() |
#23 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57913
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Evrensel Korku
durduk yerde buhranlandın akşam akşam yanık günün tuzunda eridim yılan gibi kıvrıldın gönlümde okyanusa sarıldım üstümü örtmeden çizgiler neydi teninde fırtanın izleri mi yoksa acının darbeleri mi yorgun düşmanla ikinci bir savaş niye zamanı uçur gönlünde, ara kendini bende yangınları say bahrında kıvrıl hücrelerinde hızlıca damarlarındaki şarkılarına meze ol sazlıkları ara kanının son damlasında yalnız bir çocuk düşün kalbinde ulaşmadığın, bilmediğin birini kendini hapsettiğin ama tutuklu kalmak istediğin ona var, onu hisset çaresini bilmeden, umursamadan ezgileri gördün mü orda kılıcınla kesebildimi her birini taşın ağırlığını bildin mi üstünde ucunu çözelebildin mi ipin kızdın mı bana, aradın mı beni tutsaklığımda nice yürek eskittin başka maphuslarda oysa ki bakmadın hiç içine sormadın beni kendine uçurtmaları hatırlatma bana, dönen fırıldakların haddi hesabını hafızama yenik düşürdün saf gülücükleri gösterdin, kirletmeden yıkıl karşımdan diyemeden içimde filizlendin herzaman, aniden sen kimdin beni üzmeden anan yaşlandıkça küçülten, soruldukça yanıltan tanıyamadım seni bir türlü nolur yine gel, yine uğra bana... Reha Başoğul |
![]() |
![]() |
![]() |
#24 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57913
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Göçtüler
üzülsen üzülemezsin görsen bir türlü baksan hiç düşünemezsin uçar son kuşlar sen bekleyemezsin Reha Başoğul |
![]() |
![]() |
![]() |
#25 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57913
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Gözyaşının Anlamı
Sırra kadem basmış bir çağrı Uzaklardan bir çilli horozun türküsü Gün ışığının aydınlık yüzü Çaresizliğin yıkılmaz gücü Akreple yelkovanın seviştiği bir an dokundu bana Açtım yüzümü dünyaya şeytanın ısıttığı yatakta Engin bir melekler kentine doğru Açtım yelkenlerimi özgürce, tutkuyla Bir ufacık cep kitabından daha azı mı Hayır bu bir kelimede gizli bir kapı olmalı Sukunetle dinledim onu sürünerek Çelme takılan bir atlet gibi yorgunca Sahipsiz bir bebeğin haykırmasıydı benimki Sade, solgun ve üzgün Bir kapıyı bulmuştum ya şimdi Artık yaşlı bir çiftçiye dönmüştüm, belli Başladı şerit geçmeye Dağların yücelik merasimi Nehirlerin hız talimi Toprağın sade gösterisi Ormanların inanılmaz rengi Titreyen kuşların önünden göz kırparak aldım acıyı Açların arkasından acımasızca güldüm Zalimlerle aşık attım Etimi isteyenlere ruhumu sattım Bir arınma mıydı bu Yoksa tanrının lütfu muydu gaipten gelen Rahiplerle imamları atlatıp O boyutun zebanileri mi beni bekleyen Sizi bilmem ama ben gördüm oraları Cennetin heybetini Cehennemin derinliğini Sorun şu ki acıları dindiremiyorum hiçbir kuytu inde Bir gün bir gece bir an Sizi bekleyenleri düşünün Önce gözünüzün önünden geçenleri Sonra niye gözyaşınızın aktığını Reha Başoğul |
![]() |
![]() |
![]() |
#26 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57913
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Gözyaşlarının Düeti Sessizdir
gecenin eli kulağında bir hanımefendi edasıyla mum ışığının gölge oyunlarında kızarmış büftek tadında konuşuldu seninle havadan sudan karanlık çok sıcaktı serinlemek için üzerinden çok sular aktı ter kokularının yerini binbirçeşit bitki özleri aldı dağları içine alan göllerde yıkanıldı ardından gölden yansıyan Sırlar Dağı'na tırmanıldı, Tabiat Ana nasılda doğurmuştu sanatkar yavrularını zaten gelmişti de asırlık darağaçlarının güller açma zamanı o an şu gönül görmeyi diledi Papatyaların Tacı'yla saçlarının tanışacağı anı... kabul etmek lazım ürkektik ikimiz bir ceylan kadar meraklıydık da iki yürek tek bir bedende nasıl atar soruyorduk geçmişimize yaz gününde kelebekler nasıl uçar ne zaman arayacak bir nektar? sessizce yaklaştı Gözyaşının Çocukları çevirdiler etrafımızı eskilerden ve yenilerden acılı bir fener alayı gören gözlerim ne kadar hissedebilirdi ki sol anahtarıyla kilitlenmiş kalbini bastonların sana olan sevgisini... o bastonlar yüreğimi deldi geçti her yere değişinde her makamdan dinleyişimde açıldı gözüm buğulandı yüzüm o Sevginin Nefesi'yle... tam da sırasıydı balkonuna kadar gelmiş bak elindeki sihirli değnekle Uykunun Kızı dokunuldu onunla ufak bir deryaya... bir aslan, rüya görür müydü görse gökyüzünde yürür müydü Aslanın Rüyası düşlerime gözükür müydü... takıldı kafama işte ağrılı sırtının nefesimle ısıtılmasına kadar şehrin ışıklarının bir perdeyle söndürülmesine kadar Uykunun Kızı'nın onunla kaçıp gitmesine kadar... kim inanırdı ki o Sevginin Nefesi Buselerin Kırmızılığı'nda bir Aşıklar Sandalı'nı yanaştıracak Ruhlar Limanı'na karşılayacaklar bizi dilimize doladığımız Gözlerimizdeki Şarkı'yla tenimize sürdüğümüz Nefesimizdeki Koku'yla çalınan Aşkın Alfabesi'nde sevgi sözcüklerinin bulunuşuyla iki bedenin birleştiği İbadetin Mısraları'yla olur olmaz demeyin Gökyüzü Çeşmesi'nin altında sevişti birileri inanmamazlık etmeyin yeraltına gizlendi Gazabın Perileri duyduk duymadık demeyin ortaya çıktı Süt Anneleri emzirildi Yağmurun Bebekleri kutsandı Toprağın Kudreti çözüldü Meryem'ın dili şehre uçtu Masumluğun Güvercinleri altın ok, gümüş yaydan fırladı gitti gitti bir kelebeğin içine girdi girdi ve Ateşin Oğlu istendi o geldi ve Suyun kadını'yla evlendi Çardak Bakireleri'yle bir düğün senfonisi bestelendi Gözyaşı Çocukları'nın korolarında söylendi: sen ve ben kadar şehirli bir günah dedikodusu sokaklardaki yollara tohumlarını ekiyor sen ve ben kadar dökülen sonbahar yaprakları azaptaki şeytanın yüzünü saklıyor sen ve ben kadar özenle süslenmiş Japon Bahçeleri İlhamın Rüzgarları'yla sulanıyor sen ve ben kadar iffetli *******in Kraliçesi Ayışığı Kralı'nın önünde soyunuyor. sen ve ben kadar zevke dalmış Deniz Civcivleri kanatlarını okyanusa sarmış, çiftleşiyor sen ve ben kadar ıslanmış nilüfer çiçekleri Ormanların Uğultusu'nda süzülmüş yol alıyor sen ve ben kadar yorgun düşmüş Varoluşun Elleri kapılarını ardına kadar açıyor sen ve ben kadar güçlü Kartalların Mecnunu tüylerini kabartmış uçmaya hazırlanıyor sen ve ben kadar geçmiş Tanrıların Çelenkleri onların parlaklığında yok oluyor sen ve ben kadar firarı verilen düşlerde Ayçiçeklerinin Yüzü güneşini arıyor sen ve ben kadar özlemle kavrulmuş çalar saatler şimdi tövbekarlığa kurulmuş Zühre Yıldızı'nın doğmasını bekliyor Reha Başoğul |
![]() |
![]() |
![]() |
#27 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57913
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Gülizar
seni senden geçirendir sevgilin beni bedenimden alandır sevincim harfleri sayılarla mı birleştirdin işte senin sevgilinin sevincidir bu zikrin korku değildir geri gelişimin sebebi muhabbete dalmasın aynadaki akisi su akar gibi yol dener seni aşk yoksa damlamaz gerisi meşgale ararsa sende veledin içine ulaşmasın çatık kaşlı cemalin versen ona bir kuş yeter veledin için yuva yapmayı unutma sakın kuş için mumların önü gibi ol ki yanmayı öğrenesin yan ki alevinin ne olduğunu bilesin duman gibi yükselsin nedenin karıştırma nedenini sakın kendin için kelebeklerle yaşa ki gör çelimsizi bil ki ilerde kanat çırpacak aşk delisi kimi zaman kozadaki böcek ol ki sussun emelin kimi zaman binbir rengi ol ki dönsün dilin hüzün ararsa yüzün, yüz gün ver kendine bulamamışsan teraziyi yüz gün bile hikaye sözünü gözünden sakla ki aksın elin elini kimseden saklama ki çalmasın çirkin bir gün gelecek fırtınaya sarılacaksın gün gelecek meltemlerde havalanacaksın her çeşmeye uygun bir musluk ol ki fırtına olasın Bir elbiseye sökük ol ki meltem olasın. her arayışta yeni bir deryaya açılır gemin. her gemiye yeni bir kaptan alır için her kaptan gibi yeni bir ufuk arar ilmin. her ufuk da başka bir senle bir olur gönül çizgin Reha Başoğul |
![]() |
![]() |
![]() |
#28 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57913
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Hâmsin
ıssızlık dağ başında yıldızyeli yanı başında süslemeli bir kapının menteşesi tek başına ufuk çizgisi sabah suskun sabah durgun kendi derdinde dili paslı anahtarı yaslı göçmen kuşlar renginde umutsuzluk hep susuzluk hep çoğunluk hep soğuk kapı aralığında yoksunluk hep saklanan bulutsuzluk bahar beklenen özlenen çalınan kapı eşiğinde bulutsu ve kendi renginde Hâmsin erkenden bitkin benden üflenen deliğinden dinlenen çiçeği kardelen için kışa edilen bir telin Reha Başoğul |
![]() |
![]() |
![]() |
#29 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57913
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Hikaye Bu Ya
Uçurumun kenarında sıcak bir yüreğin çarpıntısı şimdi sana anlatacağım Kayaların altında gözlerinin ışığından yansıyan aksini anlamsızca andığım Kırmızı gölgelerin etrafına sarmasıyla sarıldığım bir hikaye bu ona yolladığım Kitaplar arasında toz yutmuş bir boğazı Biraz çay ve biraz tütünle boğarak Yüzüğümü bilerek düşürdüğüm bir sihiri aradım o an Sayfalar her hareket ettiğinde bir finali göğüsler olmuştum Orada, o ışık süzmesi içerisinde Masumiyetimi çözerim sanmıştım Bir anlat hadi deseler sigaradan olsa gerek susa kalmıştım ama hikaye bu ya onsuz boş baka kalmıştım. Benden yıllar evvel ayrıldığında örülmüş nakışların ardından bir göz kırpar bir de yalan söylerdin ardından şimdi ise doğrular senin gibi yapar oldu ardını bilmediğim kapılardan İyiki var onlar Allahtan yoksa ellerimin nasırlarını anlamaz kalırdım öyle bir ayrılık değil beni böyle yapan bir yanlış bu sırrı kapatan Dedim ya sonları aramam ben arasam aşağı bakmayı yeğlerdim benim derdim kendimle yılları rafa kaldırdım ben Bir sıcak çayla kafa bulurken şimdi iki kelime beni uçurur oldu sana isyanım yok bilesin dedim ya benim derdim kendimle Parmaklarımın sızladığını farkettim şimdi bakışlarımın ağırlığını kefen yakın olsa gerek buldum galiba yalnızlığımı Son söz adettendir derler Aşıkların sözünü erler dinler Bırak ağlama artık yiğidim O hikayeleri daha çok dinlerler Reha Başoğul |
![]() |
![]() |
![]() |
#30 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57913
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Islıklar
kinimi gömdüm gölgeme çiçeklerle bezedim sevgilime.. göz nuru el emeği kanımı yunuslardan aldım kendime sattım... çarpık kulvarlardan sıkıldım artık boş duvarlardan bunaldı bu yanık bilebilseydim kendimi artık sorardım bu yunuslara nerede taç nerede azık? her darbe, damak tadı gibi her göz, kara kaplı defterim gibi bir bıldırcın ararsın sen ya ben onu öldürdüm görürsen söylet soyuma kandığın gibi... bozgun sesleri bunlar bozguncu dilberleri hülya seslerde ifşa eden benzerlerin... ne buhar göğsümü kanattı ne kapı eşiğindeki şehvetlerin tapınak sütunlarıma mı çizeyim seni karabatak yuvalarında mı vereyim elimi ne acı ne bal olmazdı dinginliğin eseri ah yunus yüzlüm ah inci dişlim ne üzdü seni de bitirdi bahçemdeki firüzeleri ne terbiye edildi de ıslıkların adı oldu cazibeli aşk bağından bir salkım almak için niye gerekir ki bir demet yasemin olsaydı ya bir su bir ekmek senin yüzünü güldürebilmek için özledim seni özledim tenini Ne mecusi anlar beni ne de okyanustaki ahali yunus yüzünü özledim belli Reha Başoğul |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|