![]() |
![]() |
#1 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26 Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3005
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() DAVRANIŞ
Davranışlar, insanların veya hayvanların, anlamlı ve yorumlayabilir faaliyetlerini kapsar. Konumuz itibariyle, hayvan davranışlarından ziyade insan davranışlarını inceliliğimiz için, insan davranışlarını inceleyeceğimiz için, insan davranışlarını tanımlayan temel noktaları belirleyelim. İnsan davranışları: (1) Esas itibarıyla bir nedene dayanır (2) Bir hedefe ve amaca yöneliktir. (3) Bu davranışa yol açan bir ( ihtiyaçtan kaynaklanan) güdü yada etki vardır. İnsan davranışının kendine özgü bir mantığı ve çoğunlukla, diğer insan davranışlarıyla bütünleşmiş sosyal (Toplumsal) bir yönü vardır. Dışarıdan gözlemlendiğinde, bireyse olarak görülen bir çok davranış biçimi, aslında sosyal bir davranış biçimidir. Her insan, belirli bir toplumsal, grupsal, örgütsel çevrede, diğer insanlarla birlikte yaşar. Çalıştığı masasında bilgisayarının ekranına bakan kişi, tek başına olmasına rağmen, aslında, örgütsel iş bölümü içinde kendine düşen görevi yerine getirmektedir. Taksisini süren sürücü de gene, toplumsal rolünü oluşturan mesleğini icra etmektedir. Daha geniş olarak düşünürsek, aslında her davranış, her iş, her görevi her rol, toplumsal iş bölümünün ve gerekliliklerin bir sonucudur. Davranışın “Ne denli, hedefe yönelik ve güdülü” olduğu var sayımı, rasgeleliği ve nedensizliği ortadan kaldırır; oluşan her davranışın bir dış uyaranı vardır. Güdüleme ise, “Organizmayı harekete geçiren içsel bir dürtü veya güç” anlamına gelir; ve genellikle insanın ihtiyaçlarına dayanır. Son olarak, organizmanın faaliyetlerini yönelttiği bir sonuç, bir hedef bulunduğundan, davranış rasgele değildir.
__________________
M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır... Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!! |
![]() |
![]() |
![]() |
#2 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26 Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3005
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() DAVRANIŞ BİLİMLERİ
Toplum ne grup ilişkilerinin incelenmesinde, davranışsal ve durumsal yaklaşımın geçerli olması, davranış bilimleri adı verilen bir bilim dalı oluşmasına yol açmıştır. Davranış bilimlerini oluşturan bilim alt – disiplinleri yeni birer uygulama alanları oluşturmazlar; fakat, bunların birbirleriyle ilişkisinin kurulması ve günlük yaşantının analizinde bunlardan daha etkin biçimde yararlanılması oldukça yendir. Davranış bilimlerini meydana getiren alt – disiplinlerin başlangıcını, MÖ IV. Yy.’da eski Yunanistan’da yaşayan Aristotle’a kadar götürmek mümkündür. 1830’larda ise A. Comte “Sosyoloji” terimini ortaya atarak, davranış bilimlerinin özünü oluşturmaya yardımcı olan disiplinin ana hatlarını kurmaya başlamıştır. Bugünkü anlamına yaklaşan davranış bilimlerinin de gene, 1800’lerin sonlarında, 1900’lerin başlarında ortaya çıktığını söyleyebiliriz. İnsan davranışlarının ilk kez sistematik araştırması, 1879 yılında Almanya’da Wilhel Wundt’un deney laboratuarında başlamıştır. Gene, 1800’lerin ikinci yarısında, antropoloji alanında önemli çalışmalar görülür. “Davranış Bilimleri” ise, 1940 yıllarında geliştirilmiş bir deyim olup, ABD’de Ford Vakfı’nın insan davranışlarıyla ilgili bir araştırma programının sınırlarını çizmek amacıyla ortaya atılmıştır. Programın amacı, “Sosyal Bilimlerden Biyoloji ve Fizyoloji Bilimleri’ne kadar, insanla ilgili bilimlerin, insan davranışları arasından bulgularını organik bir bütünlüğe kavuşturmaktır.” Bu bilimden beklenen amaç, insan davranışlarını yöneten evrensel kuralların anlaşılmasıyla, dünyada, ekonomi, devlet yönetimi, uluslar arası ilişkiler, yöneticilik vb. gibi alanlarda, barış ve esenliğin sağlanmasına daha etkili bir katkıda bulunma umuduydu. Davranış bilimlerini oluşturan alt – disiplinler, sosyoloji, antropoloji ve psikoloji (Sosyal Psikoloji dahil) temel olmak üzere, ekonomi (pazarlama dahil), siyasal bilimler, eğitim, tarih ve en yeni olarak da iletişimdir. Davranış bilimlerini temel disiplinlerine göre düzenlenmiş bir şemayla gösterirsek, şöyle bir görünün ortaya çikar.
__________________
M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır... Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!! |
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26 Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3005
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Diğer sosyal bilimler ile davranış bilimleri arasında ne fark vardır ? diye sorulursa, ana
farkın, bilgi toplamada kullanılan metodolojide olduğunu söyleyebiliriz. Davranış bilimlerinde veri toplamada, orijinal ve doğrudan gözleme dayanan bilimsel yöntemler kullanılırken; örneğin, ekonomi, tarih vb. bilim dalları dolaylı yollardan inceledikleri olaylar hakkında bilgi toplamak, dökümanlara inmek zorunda kalmaktadır. Davranış bilimlerinin içinde yer aldığını belirttiğimiz “Bu alt – disiplinler ne zaman ve hangi durumda” “davranış bilimi” olarak tanımlanırlar? Diye sorulursa, “bunların insan davranışlarını gözlem ve araştırma yoluyla inceledikleri bölümleri” davranış bilimleri kapsamına sokulmalıdır. Örneğin, arkeolojide eski çanakların salt biçimlerine duyulan ilgi, antropolojinin bu alt bölümünün davranış bölümlerinin kapsamına girmesi için yeterli değildir. Veya devlet kurumlarının yapısını hukuksal açıdan inceleyen bir siyasal birim çalışması da bu kapsama sokulamaz; ama seçmenlerin oy kullanma davranışına ilişkin bir inceleme, bir davranış bilimi çalışmasıdır. Aslında, sosyal bilimler ile davranış bilimleri arasındaki farklar biraz belirsiz olduğu gibi, bu bilimlerin kendi içlerinde alt – disiplinlere ayrılması da (Bunların birbiri ile çok yakın bağıntısı nedeni ile) yapay ve akademik bir amaç taşır. Fakat, davranış bilimlerinin, uygulamada, çeşitli bilim disiplinlerini kapsayan bütüncül ve birleştirici yaklaşımı, bu yapay bölünmeyi bir ölçüde ortadan kaldırmaktadır. Davranış bilimlerini oluşturan alt – disiplinleri tek tek kısaca gözden geçirmemiz bunların, davranış bilimleri yaklaşımına katkılarını daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.
__________________
M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır... Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!! |
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26 Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3005
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() SOSYOLOJİ (TOPLUM BİLİMİ)
Sosyolojinin ilgi alanı, esas itibarıyla, insan – insan ilişkileri ve bu ilişkiler doğrultusunda oluşan sosyal grupların sebep ve sonucunu tartışmak olduğuna; ve sosyolojik incelemelerde, tarihsel ekonomik ve politik analizlerde bulunduğuna göre, sosyoloji bilimini “İnsanla ilgili tüm sosyal ilişkilerin sentezini yapan ve genelleyen bilim dalı” olarak tanımlamak mümkündür. Sosyoloji, insanların sosyal davranışlarına yönelmiş bilimsel bir yaklaşımdır. Toplumdaki özsel süreklilik ve temelde benzer olma gerçeği, sosyal yaşamın bilimsel açıdan incelenmesini olanaklı kılmaktadır. Sosyoloji, bireylerle tek tek uğraşarak değil, insan “birlikteliği” gerçeği üzerine odaklaşarak, toplumun her yerinde var olan sosyal etkileşimin örüntüleşmiş düzenliliklerini inceler. Psikolojinin konusu, insan ve insana yakın hayvanların (Lower Animal) davranışlarıdır. Davranış , organizmanın öylesine bir eylemidir ki, başkaları tarafından gözlenebilir yada geliştirilen bir aygıt aracılığıyla ölçülebilir. İnsan davranışlarının karmaşıklığı yukarıda vurgulanmıştı. İnsan çevreden ve kendisinden gelen güçlerin etkisiyle davranışını farklı form ve şiddetlerde sergileyebilir. Bu nedenle, “ insan davranışı hangi faktörlere göre değişir ?” sorusunun yanıtlanması, uzun bir çabayı gerektireceği halde, yinede verilecek yanıt geçersiz kalacaktır. İnsanın yaşı, cinsiyeti, içinde bulunduğu fiziki ortamın özellikleri, sağlık düzeyi, ait olduğu alt kültür, kullandığı araçlar, daha önceden öğrenmiş olduğu şeylerin gösterdiği davranış açısından kullanılabilirliği, güdülenme düzeyi, değer yargıları, konu ile ilgili daha önceki deneyimleri, genel yaşam amacı, vb. bir yığın özelliklerinin bilinmiş olmasına karşın, yinede yargısal düzeyde davranışının anlaşılabilmesi güçtür. Diğer yandan psikolojinin konusu olarak davranışının çok determinantlı olması ve devamlılık göstermesi, bir handikap olarak değil, insan davranışını zenginleştirici bir özellik olarak değerlendirilmelidir. Toplumsal yapı içerisinde yaşamını sürdüren insanın davranışları, davranışına anlam vermeyi kolaylaştırmak amacıyla göreli olarak farklı biçimlerde sınıflanabilir. Ekonomik, sosyal, sanatsal, askeri, siyasal, dini, vb. davranışlardan söz edilebileceği gibi gösterilen davranış, davranışın yöneldiği objeye göre de sınıflanabilir. Örneğin; kendimize yönelik – diğer insanlara yönelik davranışlarımız gibi. Davranışın yöneldiği objenin canlı – cansız olması, tanıdıklık düzeyi, çekiciliği vb. özellikleri de davranışı farklılaştırır. Yukarıda belirtilenler dışında, insanın fizyolojik yapısının sonucu gösterdiği davranışları da vardır. Fizyolojik davranışlar, gösterdiği özelliklerine göre istemli – istemsiz boyutunda sınıflanabilir. Çoğunlukta, nöroloji, biyoloji ve diğer sağlık bilimlerinin çalışma alanlarını oluşturan bu tür davranışlar psikoloji açısından da önemlidir. Çünkü, psikoloji açısından dolaşım sisteminin nöro – fizyolojik yapı ve fonksiyonu değil, örneğin stres vericilerin bu sistemin işleyişine olan etkilerini çalışmak önemlidir. Özet olarak, nöro – fizyolojik yapının özellikleri ve işleyişi, doğrudan psiko – sosyal davranışların form ve şiddetini etkileyecektir.
__________________
M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır... Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!! |
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26 Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3005
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() DAVRANIŞIN ÜÇ BOYUTU
Davranış, gözlenebilen ve geliştirilen bir aygıt aracılığı ile ölçülebilen bir eylem olarak tanımlanır. (Hilgard, 1962, S. 6) Davranışçı psikolojinin empoze ettiği bu davranış kavramı, yalın anlamıyla yorumlandığında, psikolojinin çalışma alanını daraltır, psikolojik olay olgularını açıklama çabalarını kısırlaştırır. Günümüz psikoloji bilgi birikimi, davranış kavramının kapsamını genişletmiş, anlamca zenginleştirmiş, insan davranışları için gözlenebilir, ölçülebilir olma koşullarına daha geniş, yeni anlamlar yüklemiştir. Eski psikoloji literatüründe yer alan davranış = tepki formülü, artık yeteri kadar açıklayıcı değildir. Güncel literatürde, insan davranışının potansiyel yada eylemde üç boyutlu olabileceği görüşü giderek kabul görmektedir. Bireyin davranışları, BİLİŞSEL (Cognitive), DUYUŞSAL (Emotional), DEVİMSEL (Motor) niteliklerden birinin ön planda olup, diğerlerinin fonda yer aldığı bir özellik gösterir. Matematik ödevlerini yapmakta olan ilk okul ikinci sınıf öğrencisinin davranışlarından söz ederken, onun kalemiyle deftere işaretler koymasından değil, (bu eylem fon özelliği gösterir) zihinsel eylemlerinden söz etmekteyizdir. Yine, insanın her davranışına duygusal bir tonun hakim olduğu hatırlanırsa, duygusal boyut ile zihinsel boyutun birbirleriyle yakından ilişkili olduğu, birbirlerinin oluşumunu etkiledikleri kolayca anlaşılabilir. Her davranış, şekil – fon ilişkilerine bağlı olarak üç temel boyut içerir.
__________________
M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır... Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!! |
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26 Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3005
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() DAVRANIŞ AÇISINDAN İNSANIN DONANIMI
Psikolojik olay ve olgu kavramını daha iyi anlayabilmek için, insanın davranışsal kapasitesinin zenginliğine dikkat çekilmelidir. İnsan vücudu vasıtasıyla davranışta bulunur. İster eylem biçiminde, isterse zihinsel – emosyonel biçimde olsun her davranışın vücutta nörofizyolojik öncülleri ve sonuçları vardır. Karmaşık nörofizyolojik yapısı insanı diğer hayvanlara göre, davranış bakımından daha zengin duruma getirir. Nörofizyolojik yapısı gelişmemiş insanlardaki davranış sınırlılığı bu yargıyı doğrular niteliktedir. İnsan, iki özelliğinin ürünü olarak zengin bir davranış potansiyeline sahiptir. 1. İnsan, engin zihinsel işlem kapasitesine sahiptir. Bu özellik ona geçmiş olayları hatırlama, olay ve olgular arasında ilişkiler kurabilme, olay ve olguların seyrini değerlendirerek tahminlerde bulunabilme ve gelecekteki davranışlarını planlayabilme olanağı verir. 2. İnsan, nöro – maskülar ve morfolojik yapısının ürünü olarak zengin bir vücut manipülasyon yeteneğine sahiptir. Özellikle el manipülasyonu açısından diğer hayvanlardan çok üstündür (Lane, 1964, S. 25). İnsan, manipülasyon yeteneğine dayanarak bir çok materyali, (Zihinsel gücünün de yardımıyla) kullanarak çevresini düzenleyebilir. Davranış açısından değerlendirildiğinde, insan oğlunun oluşturduğu medeniyetler anılan iki özelliğin etkileşiminin ürünüdür. Makineler, aygıtlar, çevresel yapıdaki yeni düzenlemeler, vb. insanın zihin ve vücut davranışlarındaki zenginliğinin göstergeleridir. Günümüzde insanın el davranışlarının yerini, zihin manipülasyonlarının ürünü olan, bilgi işlem makineleriyle donatılmış aygıtların aldığı gözlenmektedir. Bu aygıtların yaygınlaşmasının, insanın genel anlamda, vücut ve el becerilerinin önemini azaltacağını ön görmek gerçekçi bir yargı olamaz. En azından sanatta ve sporda insanlık, iki zenginlik kaynağından ikisini de birlikte kullanma ihtiyacı duyacaktır. İnsan davranışlarının bazı özelliklerini hatırlamamız, onu daha iyi anlayabilmemize yardımcı olacaktır. Öncelikle, tüm davranışlar nedenseldir. Birey olarak şu andaki biz, daha önce gerçekleşmiş olan tüm oluşumların ürünüyüzdür. Davranışlarımız, doğum öncesinden getirdiğimiz kalıtsal özelliklerimiz ile, içinde yaşadığımız çevresel koşulların bize sunduğu olanakların ürünüdür. İki kaynaktan gelen potansiyelin kullanılması, bireyin deneyimlerine ve öğrenme düzeyine bağlı olacaktır. Davranışın açıklanmasında kalıtım ve çevre faktörlerinden birisine verilecek aşırı önem, doğal olarak diğer faktörü unutturacaktır. Bu nedenle bir kaynaktan gelen faktörlerin önemi gösterilmeye çalışılırken diğer kaynaktan gelebilecek faktörler göz ardı edilmemelidir. Örneğin, sosyal izolasyonun okul başarısına olan etkisini çalışırken, bireyin IQ’sunun kalıtsal faktörler ile de ilişkili olduğunu, psikoloji literatür bilgilerimize dayalı olarak hatırlamalıyız. Canlı ve etkin bir varlık olan (irade gücüne sahip) insanın davranışları için ortaya konulacak nedenlerin sabit (Statik, değişmez) olamayacağı açıktır. Yaşam durmaksızın devam ederken insan da sürekli olarak birbirleriyle etkileşen, değişen nedenlere bağlı olarak davranışlarını yeniden yorumlamakta, değerlendirmekte, yapılandırmakta ve sonuçta değiştirmektedir. Davranışın iki kaynağı Kalıtsal Çevresel Davranış = Özellikler Koşullar Davranışın nedenleri o kadar birbirine geçmiş ve birbirine bağımlıdır ki, bu nedenle psikolojide tek determinanta dayalı açıklamaların doğru olabilmesi, yalnızca bir şans olacaktır. Psikolojik Olaylarda Neden – Sonuç İlişkisi Ara değişkenler. (sabit tutulmaya çalışılmalıdır) Bağımsız ... Bağımlı Değişken Değişken (Değişkenler Kombinezonu) Isı 0°C …………………… Buz 30°C …………………… Ilık 100°C …………………… Buhar 30 IQ …………………… Öğrenemez 75 IQ …………………… Zor Öğrenir 110 IQ …………………… Öğrenir Örneğin, çocuğun okuldaki başarısını yalnızca IQ’ ne bağlayarak bir tek belirleyici ile açıklamaya çalışmak problemi yalınlaştırmak gibi görünebilir. Hatta, dayanak aldığımız determinantın olgunun ortaya çıkmasını sağlayanların en önemlisi olduğunu söyleyebiliriz. Yine de okul başarı – başarısızlığının nedenlerini doğru olarak tanıyıp, problemin göreli çözümüne ulaşılmak isteniyorsa, belirleyici etkilerinin ölçümü yapılmalı, sabit değerler olarak tutulmaları güç de olsa, tüm determinantlar ( IQ, ailenin sosyo – ekonomik düzeyi, çocuğun güdülenme düzeyi, okulun sosyal yapısı, öğretmen yeterliliği, arkadaş grubunun etkisi, TV’nin etkisi vb.) dikkate alınmalı, olası etkileri ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Yukarıdaki açıklamalardan sonra, bireyin yargılamak durumunda olduğumuz davranışlarının çok nedenli ve çok boyutlu nitelikte olduğu sürekli hatırlanmalıdır. Çok nedenlilik ve çok boyutluluk ilkesinin, söz konusu davranışın her bir nedeni ( determinant ) için de geçerli olduğu açıktır. Davranışlarımız doğrudan yada dolaylı olarak çevreye yöneliktir. Sosyal ve fiziki çevremize yönelik davranışlarımızı karşılaştıracak olursak, fiziki çevremizi düzenlemeye yönelik davranışlarımızın sanıldığı kadar büyük boyutlarda olmadığı, çabalarımızın daha çok ( fiziki çevremizdeki yapıyı değiştirmeye yönelik çabalarımızın çoğunu da kapsayacak biçimde ) doğrudan diğer insanları yada ilişkitlerini hedef aldığı söylenebilir. Evinde çiçek yetiştiren birey, bu davranışıyla fiziki anlamda sadece çiçek yetiştirmeyi değil, psiko – sosyal farklılığının bir göstergesi olarak, psikolojik düzeyde estetik beğenisini çevresindeki diğer insanlara gösterme, yetiştirdiği çiçeklerle bir eser, değer oluşturma duygusunu yaşamayı da amaçlayabilir. Ancak; bireyin söz konusu amaçlarının ne düzeyde bilinçli olduğunun söylenebilmesi güçtür. Sadece gözlemlere dayalı olarak bireysel davranışların psiko dinamiğini açıklamaya yönelik çabalar bilimsel bir yaklaşımın ifadesi olmadığı, yanılgılara da son derece açıktır. Bireyin gösterdiği davranışlarının önemli nedenlerinden biriside içinde bulunduğu sosyo – ekonomik ve kültürel yapıdır. Davranışta bulunan bireyin değer yargılarını, inanç sistemini, ideolojik görüşünü, geleceğe yönelik umutlarını vb. bilmeden davranışını anlamlandırabilmek olanaksızdır. Söz konusu bu özellikler, bireysel olmaktan çok, kültürel olarak kazanılmıştır. Ancak, yukarıdaki anlatımdan, insan davranışının oluşumunda bireysel özelliklerin etkili olmadığı gibi bir sonuç çıkarmak yanlış olur. Vurgulanmak istenilen, bireyin içinde yaşadığı kültürel yapının da davranışın oluşumunda önemli etkiye sahip olduğudur.
__________________
M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır... Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!! |
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26 Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3005
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() İnsan organizması, dış dünyadan gelen uyarıcıları pasif olarak kodlayan ve gelen
mesajlara aynı anlamları veren otomatik aygıtlar değildir. Gelen mesajların (Uyarıcı) anlamları, bireylerin deneyimine, kronolojik yaşına toplumsal statüsüne vb. bağlı olduğu kadar, temel belirleyici, söz konusu anılan determinantların ürünü de olsa, bireyin özgün zihinsel yapısıdır (Lane, 1964, S. 23 – 28) Algı psikolojisi, günlük yaşamın her anında, sürekli olarak uyaran bombardımanı altında olduğumuzu uyarıcıdan gelen özellikler ve kendi özelliklerimize göre söz konusu uyaranları seçip, algıladığımızı bildirmektedir. Algısal süreçte, algısal kayıp ve çarpıtmanın kaçınılmazlığı bir yana, özellikle kültürel niteliklerimiz, algısal yapılandırmamızı doğrudan göstereceğimiz tepkileri ise dolaylı olarak belirler. Yaklaşık aynı şiddetteki bir uyaran arasından, niçin özellikle bazılarına ilgiliyiz ? Bu olgunun bir nedeni içinde bulunulan kültürel yapının özellikleri ise diğer bir nedeni, bireyin bir biçimde oluşturduğu, büyük oranda öğrenmelerinin ürünü olan, sistemli yargılar bütünü; “Felsefi görüşü”dür. Bireyin “Felsefi yapısı” olarak adlandırılan değer temelli bu mantık sistemi, kendi içinde şu yada bu düzeyde tutarlıdır (Lane, 1964, S. 30). Sistem içerisinde tutarsız olarak görülen öğeler (Tutumlar, inançlar, değer yargıları) bireyin özgün değerlendirmesiyle, birbirleriyle ilişkisiz görülerek tutarlı mantık sistemi korunmaya çalışılır. Hem nedenlerde, hem de nedenin gelişim sürecinde, davranışların çok boyutlu ve sürekli bir değişim halinde olduğu hatırlanmalıdır. Bilimsel tutumun bir gerekliliği olarak, (Mutlaklık ve değişmezliğe inanmayarak), madde ve olgular için değişim ve ardıllığın esas olduğuna inanıyorsak, söz konusu çoklu nedensellik ve değişim süreci içerisinde insan davranışlarını verilendirip yargılayabilir. Bunu sağlamak için, her bilimde olduğu gibi psikolojide de özgün araştırma yöntemleri geliştirilmiştir. Bilimsel çalışma dinamik olduğu kadar şaşırtıcı, bazen de çelişkili bir eylemdir. Gözlem, açıklama ve anlama arasında sürekli bir etkileşim söz konusudur. Bu nedenle bir defaya özgü değerlendirme, olgunun bilimsel açıklaması için yeterli değildir.
__________________
M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır... Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!! |
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26 Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3005
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Bilimsel bir anlayışın gelişmesi için aşağıdaki sürecin izlenmesi gerekir.
1. İnformal gözlem ve temel sorunun oluşturulması. 2. Soruya verilebilecek deneme türü, geçici bir yanıtın oluşturulması. 3. Sorunun yanıtı olan hipotezin geliştirilmesi. 4. Hipotezin geçerliliğinin test edilmesi. 5. Teorinin oluşturulması. Bilimsel eylemin başlangıç noktası daima, bilim adamının bir gözlemidir. Bazen bilim adamları bir kaza sonucu gözledikleri olgulara dayalı olarak hipotezlerini oluştururlar. Olgunun niçin ve nasıl oluştuğu sorusu, araştırmacının gözlemine dayalı olarak, geçici bir süre için yanıtlanabilir. Mantıksal olarak ulaşılan bu geçici yanıt daha sonra kontrollü koşullarda test edilir. Oysa sıradan insanlar için, olguya ilişkin ulaşılan yanıt son duraktır ve insanlar daha fazlasını merak etmezler. Bilim adamı olayın oluşumunu kontrol edinceye kadar araştırmasını sürdürür.(Bu aşamadan sonra ise yeni olgular ve yeni sorular söz konusudur). Bilim adamının gözlemleri, gözlemlerine dayalı olguları saptaması, oluşturduğu geçici soru ve yanıtları benimsediği kuramsal yaklaşıma bağlı olduğu gibi, uygulayacağı araştırma metodu ve ulaşacağı yeni sorular da, anılan kuramsal temele bağlı olacaktır. Bu anlamı ile kuram, ulaşılan yeni bilginin temelini oluşturur. Diğer yandan bilimsel araştırmalarla ulaşılan yeni bilgilere dayalı olarak kuramlarda gelişerek daha fonksiyonel hale gelirler. Psikolojik olguların çok determinantlılığı ve çok fonksiyonluluğu onları statik olarak belirleye bilmemizi olanaksızlaştırır. Ancak alınan olgular ne adar manüpüle edilebilir ve onlara ilişkin ne kadar bilgi sahibi olunabilirse, psikolojik olgulara ilişkin o oranda anlayış geliştirilebilir. Örneğin psikoloji yazınlığında, stres kavramının tanımlamasına ilişkin farklı yaklaşımlara rastlanır. Bu tanımlamaların bazılarında uyaran koşulları, bazılarında ise bireyin gösterdiği tepkilere önem verilmiştir. İki kaynağın birlikte değerlendirilmesi kavramı daha anlaşılır hale getirecektir. OLGU Uyaran temelli tanımlamalar Tepkisel tanımlamalar Acı verici bir durumla karşılaşma korkusu Organizmanın varlığına yönelik ciddi bir tehdit Korkutucu bir durumla karşılaşma, durumu gözleme Zaman sınırlamasında bireye yapamayacağı kadar zor görev verme STRES Fizyolojik göstergelerin ölçüm sonucu (Kalp atışı, terleme, kas gerginliği) Bireylerin kaygı, endişe ve gerginliklerini ifade etmeleri Başkalarının bireyin stres açıklayan davranışlarından anlam çıkarması Stres altında bireyin görev içeren davranışlarını (Performans) gözlemek PSİKOLOJİNİN KONUSU İnsanlar tarih boyunca kendi aralarındaki ilişkilere ve kendilerine yönelik problemleri çözümünü bulmak için çaba göstermişlerdir. Kaynaklar psikolojinin başlangıcı eski Yunan filozoflarına ve özelikle de Aristoteles ve Plato’na dayandırır. Felsefe içerisinde yer alan psikolojik konusu insanın ruhsal davranışlarıdır. Psikolojik sözcük anlamı, psycho = ruh, logie = bilim, iki sözcüğün birleşmesiyle, ruhbilim olarak kavramlaştırılır. Bu kavramlaştırılmaya, psikolojiye giriş kitaplarında çoğunda rastlanabilir. Ruhsal olay tanımının, bazen sadece zihinsel-duygusal yaşantıları için (Sarp, 1966,s.1-8), bazen de organizmanın nörofizyolojik yapısının fonksiyonu anlamında kullanıldığını gözlemek olanaklıdır ( Öz ak pınar, 1987.s.1). klasik Yunan uygarlığında hakim olan düalist düşünce biçimi göz önüne alındığında, psikolojinin ruhsal olayları konu edinmesinin kaçınılmaz olduğu kolayca kavranılabilir. Özelikle platon’un (M.Ö 427-347) eserlerinde açıkça gözlenebileceği gibi, bu düşünce biçimine göre yeryüzündeki varlıklar, idea’lar dünyasındaki varlıkların görüntüleridir (mağara benzetmesi). Eski Yunan düşünce sistemi değerlendirmeye alınırsa; bu uygarlıkta plüralist bir inanç yapısı yaygın iken, düalist bir düşüncenin hakim olduğu görülür. Varlık iki bölümden oluşur. Birincisi gerçek olan ve ideler dünyasında yer alan bölüm, ikincisi ise bu gerçek bölümün yer yüzündeki yansıması, gördüğümüz, dokunduğumuz bölüm. Psikoloji görünen varlıkların davranışlarının bilimi olmak yerine gerçek varlıkların (ruhların)bilimidir.Oysa en azından bu dünyada idelere (ruhlar) ulaşmak olanaksız olduğuna göre pratikte antik Yunan medeniyetinde de psikolojik insanın davranışlarını konu edilmiştir.Aristo’nun öğrenmeyi çağrışın ilkesine dayandırması, insanların kişilik özelikleri kan renklerine bağlaması vb. bu düşünceyi doğrulamaktadır. İnsanın ruhu özü, bedeni ise ruhunun görüntüsüdür. Psikolojinin konusu da, doğal olarak, gerçek varlık olan insanın ruhu olmalıdır.
__________________
M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır... Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!! |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Bayernliler'e ''davranış kataloğu''! | styla45 | Dünya Ve Avrupa | 0 | 07-04-2009 06:16 PM |
Davranış Stilleri | GooD aNd EvıL | Felsefe-Psikoloji | 0 | 04-25-2009 01:09 PM |
Davranış Senaryoları | GooD aNd EvıL | Felsefe-Psikoloji | 0 | 04-25-2009 01:09 PM |
Mrsiç'ten örnek davranış | KoJiRo | Eskiler (Arşiv) | 0 | 10-23-2007 09:57 AM |
Koray'dan örnek davranış | CaKaLBoT | Eskiler (Arşiv) | 3 | 09-29-2006 08:18 PM |