![]() |
|
![]() |
#1 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26 Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3002
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() DİVAN EDEBİYATI
Milletlerin kendi özgeçmişleriyle,kültür yapılarıyla doğru orantılı edebiyatları vardır. Türk milleti olarak bizim edebiyatımız ve onun bir bölümü her ne kadar zaman zaman inkar edilmiş,anlaşılamamış,yok sayılmış olsa bile dünyanın sayılı edebiyatlarındandır. Türk milletinin varoluşundan bu yana yaşadıkları,hayat tecrübesi,sanat anlayışı, medeniyeti edebiyatına yansımıştır.Edebi eserler,yüzyıllardan bu güne kadar her dönemin toplumsal ve kültürel özelliklerini,insanlığı ve insani değerlerini farklı açılardan ele almış,anlatmıştır. Bir milletin geçmişteki düşünce yapısını,hayat tarzını,kültür ve medeniyet birikimini, dünya görüşünü gelecek nesillere aktaran en önemli araç edebi eserlerdir.Dolayısıyla eserlerin incelenmesi,yazılış maceraları bize geçmişteki bilmediğimiz dünyaların kapısını açacaktır.Hayat şartlarının ve düşünce sisteminin değişmesi,Osmanlıya ait herşeye iyi-kötü ayırdetmeden karşı tavır koyan bir sözde aydın kitlesi sayesinde insanımız yıllardır eski edebiyatımızı tanıyamamış veya yanlış tanımıştır.Ancak son yıllarda yapılan objektif çalışmalar bize atalarımızı anlatan geçmişle bağımızı tekrar kurmamızı sağlayabilecek bir adım niteliğindedir. Milletleri en güzel bir şeklide tanıyabilmenin yolu onların edebiyatlarını öğrenmekten geçer. Edebiyatımız da toplumun duygu , düşünce , kültür ve medeniyet değişimine ayak uydurmuş , zaman içinde farklı özellikler göstermiştir. Divan Edebiyatı Türklerin 11.yüzyılda Islam dinini kabul etmesiyle Maveraünnehir’de başlamış , 13. yüzyıldan itibaren gelişmesini Anadolu’da sürdürmüştür. Bu edebiyat Islam kültürüne dayalı olarak Arap ve Fars edebiyatlarının tesiri altında meydana geldiğinden “ Islami Türk Edebiyatı “ diye de anılır.Belirli bir kültür seviyesine ulaşmış ,eğitimli kişilere hitab etmesi sebebiyle “ Yüksek Zümre Edebiyatı “ da denilmektedir. Divan Edebiyatı, Islam dininin tesiri ile ortaya çıkmış olsa da , Iran ve Arap edebiyatlarının ve onların medeniyetlerinin izleri görülse de, zamanla bu tesirden kurtulmuş , kendine has bir takım özellikler kazanarak millileşmiştir . Türk kimliğini bulmuş ,bağlı olduğu medeniyet ve kültür dünyasının zevkini , estetiğini , sanat anlayışını aksettirmiştir. Yine aynı şiirlerde halkın örf ve adetleri , hayat bakışı , kılık-kıyafet , düğün ,sünnet eğlenceleri , devletin işleyişi ,bazı aksaklıklar dile getirilmiştir. Divan Edebiyatı’nın halktan ve günlük hayattan kopuk olduğu iddiasının ne kadar boş olduğu verilecek örneklerde görülecektir.Şu inkar edilemez bir gerçektir ki Divan şiiri , bir hayaller dünyasıdır.Stilize edilmiş bir tabiat anlayışı hakimdir. Tabiat tasvirleri , hayvan , bahar,yaz ,kış ,yaz mevsimlerini tasvirleri şairlerin hayal gücü ile süslenmiş , kalıplaşmış motifler halindedir.Bu bir gelenektir ve daha sonra gelen şairler aynı hayalleri daha güzel söylemek için yarışırlar. Aşk bu edebiyatın vazgeçilmez konusudur.Aşık daima bahtsız ,sevgili ise vefasız ve zalimdir.Acı çektirir.Bu, platonik bir aşktır. Bu şiir anlayışında ideal insan , maddeye değer vermemeli, dünya nimetlerine itibar etmemelidir . “ Rind “ adı verilen , malda mülkte gözü olmayan , insanların ilgisinden rahatsız olan , hoşgörülü bu insan tipi, hep itibar görmüştür. Şair de kendisini böyle gösterir. Divan Edebiyatı , şiir ağırlıklı bir edebiyattır.Nesirden çok nazma değer verilmiş, bu alanda söz ustalığı yapmak gayretine düşülmüştür . Divan şiiri beyitlerle kurulur . Beyit sayısına , kafiye düzenine ve konularına göre isimler alan şiir şekilleri ; gazel ,kaside , mesnevi, musammat , terkib-i bent , terci-i bent , rubai ,kıta , mürfed...dir. Divan Edebiyatı’nın bir imparatorluk edebiyatı olduğu unutulmamalıdır.Çok geniş bir sahaya yayılmış bir bahçede elbette değişik renkler , değişik tad ve kokular bulunacaktır . Burada güzeller hep selvi boylu , kirpikleri ok, kaşları yay, gözleri ahu ,saçları sümbül ,ağızları gonca ,yanakları gül olsa da , öyle hayal edilse de bizim insanımız bizim dilimizle anlatılır. Agah Sırrı Levend, Divan Edebiyatı’nı başlı başına bir alem olarak nitelendiriyor ve şöyle diyor : “Her gün biraz daha kesifleşen bir sis tabakası altında örtülüp giden bu alemin karanlık köşelerini aydınlatmak , bu suretle artık tarihe mal olmuş bulunan bu fikir , his ve hayal dünyasını tespite çalışmak en büyük emelimizdir.” Divan Edebiyatı üç beş eserden müteşekkil değildir.Bu dönemin dili hakkında bir kaç esere bakarak hüküm vermek yanlış olur.Süleyman Çelebi’nin Mevlid ‘i , Nabi’nin Hayriyye’si gibi dili sade, yazıldıkları zaman ve sonrasında halk tarafından çok okunan eserler mevcuttur.Bu edebiyatın içinde meydana getirilmiş olan Kuran tefsirleri , Hadis tercümeleri , mevlidler, siyerler, miraciyeler ,dini-destani halk hikayeleri, seyahatnameler, o gün halkın, dilini kolayca anlayabildiği eserlerdir . Divanların içindeki şiirlerin hemen hepsi yazıldıkları dönemde insanımızın anlayabildiği ve zevk alarak okuyabildiği sadeliktedir. Divan şiirinde bize yabancı gelen kelimeler, bugün kullanılmadığı için anlaşılamamaktadır. Halbuki çağında bu eserler halkın ekseriyeti tarafından okunup anlaşılıyordu. Biz bu çalışmamızda Divan şiirlerinden bir olaya dayalı olanları, hikayeleri ile birlikte vermeye çalıştık.Anlatılanların çoğu elbette rivayetlerdir . Kayda geçmiş olanları olduğu gibi , söylenti halinde yayılmış , bu arada değişmiş , bir kaç şekilde anlatılan hadiseler de vardır.
__________________
M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır... Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!! |
![]() |
![]() |
![]() |
#2 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26 Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3002
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() AHMEDI ( 14.yüzyıl)
Ahmedi , 14.yüzyılda yaşamış Anadolu Türkçesi’nin en başarılı şairlerindendir.Öğrenimine Kütahya’da başlamış, sonra Mısır’a giderek tahsil hayatını orada tamamlamış , ilmini geliştirmiştir. Anadolu‘ya döndüğünde Sultan I.Murad’ın himayesine girmiş , sonraları Yıldırım Bayezid’in sohbet arkadaşı olmuş, padişahtan büyük iltifat görmüştür. Yıldırım Bayezid ile Timur arasındaki çekişmeyi ve savaşı gören, sevdiği padişahın yenilgisine çok üzülen şair , Timur tarafından da takdir edilmiş , fakat bu zalim hükümdarı bir türlü sevememiştir. Bazı kaynaklarda Nasreddin Hoca’ya atfedilen meşhur bir hikayenin aslında şair Ahmedi ile Timur arasında geçtiği rivayet edilir . “ Şairin olgunluğuna ve tespitlerinin isabetine güvenen Timur , bir hamama bir gün bir çok güzeli toplamış . Bunları teker teker Ahmedi’nin önünden geçirip , -Molla , sen güzelden anlarsın ,bunlara bir değer biç ,der. Ahmedi , her güzele , kimisi şu kadar altın ,kimisi şu kadar gümüş diyerek doğru değer biçince Timur , -Bre Ahmedi , bana da bir değer biç, benim değerim ne kadardır ? der. Ahmedi ,” Sen seksen akçe edersin .” cevabını verir . Timur , -Nasıl olur ? diye itiraz eder.Şu belimdeki peştamalın değeri seksen akçedir . Ahmedi ise , -Benim de değer biçtiğim odur , yoksa sen beş para etmezsin , cevabını verir .” Timur’un bu cevaba hiddetlenmediği , aksine cesaretinden dolayı şaire iltifatlarda bulunduğu söylenir .Fakat şair Ahmedi’nin yıldızı Timur ile hiç bir zman barışmamıştır. Timur’un ölümü dolayısı ile şu mısraları söylemiştir . Felek yire gövürüben Temur’u Konukladı et ile mar u muru felekünya,kader gövürüben:geçirerek konukladı :ziyafet verdi mar u mur :yılan ve karınca
__________________
M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır... Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!! |
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26 Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3002
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() ERZURUMLU KADI DARİR ( 14.yüzyıl)
Doğuştan kör olmasına rağmen hafızası çok kuvvetli olan ve bu sayede Islam ilimlerini ve Arapça’yı çok iyi öğrenen Darir , aynı zamanda iyi bir şairdir . Darir , gözleri görmeyen ama demektir. Şair , 1377 yılında Mısır’a gitmiş ,Mısır sultanlığına bağlılığını bildirip , intisap etmek istemiştir.Ilminin genişliği , sohbetinin güzelliği sayesinde sultanını meclisine kabul edilen şair, kendisi hakkında şunları söylüyor .” Gerçi gözsün kişinin gözü yoktur ,ancak hafızası kuvvetli olur ; sözü gönlünde toplamaya , hatırda tutmaya kuvvetinin tesiri olur.” Darir , Mısır’da hükümdarın yanında beş yıl kalmış ,sultanın toplantılarına, şiir meclislerine katılmıştır . Hükümdar bir gün Darir’e demişti : Gel ey gözsüz bana bir sire söyle Kim anda suret ü hem siret olsun Hem anda ilm anılsın adl anılsın Içinde ma’ni vü ma’rifet olsun Bize eğlence olsun dinlemekde Yüregümüze dahı kuvvet olsun Darir , hükümdarın bu isteği üzerine Kitabu Siretü’r-Resulullah adlı Arapça bir kitabı Türkçe’ye çevirmiş ve Türk diline kıymetli bir eser kazandırmıştır. sireeygamberin hayatından kısa bir anekdot suret :görünüş,kılık siret:bir kimsenin içi,hali,tavrı,ahlakı.Hal tercümesi adl:adalet ma’ni :mana ma’rifet:herkesin yapamadığı ustalık dahı:dahi
__________________
M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır... Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!! |
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26 Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3002
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() ŞEYHİ (15.yüzyıl)
Sultan I.Murad,Yıldırım Bayezid,Çelebi Mehmed ve II.Murad ‘ın padişahlıkları zamanında yaşamış olan Şeyhi, Iran’da hekimlik, tasavvuf ve hikmet tahsili yapmıştır.Osmanlı sarayında itibar görmüş, sonra Kütahya’ya dönerek bir aktar dükkanı açmış,eczacılık ve hekimlik yapmıştır.Bilhassa göz hekimliği alanında büyük şöhret yapmış,Çelebi Sultan Mehmed’i iyileştirmiştir.Bu hadise üzerine padişah,şaire büyük ihsanlarda bulunmuş,hususi doktoru tayin etmiş,Tokuzlar adındaki bir köyü Şeyhi’ye tımar olarak vermiştir.Şeyhi,köye giderken,köyün eski sahipleri şairin yolunu keserler ve onu döverler.Şeyhi saraya geri döner ve halini anlatmak için “Harname” adlı mesneviyi yazar.Padişah da yol kesen köylüleri cezalandırır,şaire ihsanlarda bulunur. Harname,hiciv türünün başarılı örneklerinden biridir.Şeyhi,bu eserinde ince bir mizah ile insani zaafları hicvetmiştir.Eserin kahramanı bir eşektir.Hakettiğinden fazlasını ister.Çayırda gördüğü öküzlere özenir.Onlar gibi olmayı ister.Fakat bu hatasının sonunda kulaklarından ve kuyruğundan olur. Hikaye şöyledir; Bir eşek var idi zaif ü nizar Yük elinden katı şikeste vü zar Gah odundu vü gah suda idi Dün ü gün kahr ile kısuda idi ......... Arkasından alınsa palanı Sanki it artığıydı kalanı Birgün ıssı ider himayet ana Yani kim gösterir inayet ana Aldı palanını vü saldı ota Otlayarak biraz yürüdü öte Gördü otlatda yürür öküzler Odlu gözler ü gerlü göğüzler ......... Boynuzı bazısının ay bigi Kiminün halka halka yay bigi ........ Var idi bir eşek firasetlü Hem ulu yollu hem kisayetlü Ol ulu katına bu miskin har Vardı yüz sürdü dedi ey server ......... Bugün otlakda gördüm öküzler Gerüben yürür idi göğüzler Yok mudur gökde bizim ıldızımız K’olmadı yeryüzünde boynuzumuz ........ Böyle cevab verdi pir eşek K’ey bela bendine esir eşek Dün ü gün arpa buğday işlerler Anı otlayıp anı dişlerler Bizim ulu işimiz odundur Od uran içimize o dundur ......... Gezerek gördü bir göğermiş ekin Sanki dutardı ol ekin ile kin Yiyerek toydı karnı çağnadı Yuvalandı vü biraz ağnadı Çıkarır har çün enkerü’l-esvat Ekin ıssına arz olur arasat Ağaç elinde azm-i rah etdi Tarlasını göricek ah etdi Yüreği soğumadı söğmeg ile Olımadı eşeği döğmeg ile Bıçağını çekdi kodı ayruğunu Kesdi kulağını vü kuyruğunu Uğrayu geldi pir eşek nagah Sordı halini kıldı derd ile ah Batıl isteyü hakdan ayrıldım Boynuz umdum kulakdan ayrıldım Insanların imkanlar bakımından eşit olmadıkları,kiminin doğuştan imtiyazlı olduğu, kiminin ise ne yapsa yoksulluktan kurtulamadığı ana fikrinden hareketle şair şu mesajı verir:Herşeyin mutlaka bir bedeli vardır. zaif:zayıf nizar:zayıf,halsiz katı:çok şikeste:kırık zar:ağlayan,inleyen gah:bazen,kah kısu:üzüntü palan:eşeğe vurulan eğer ıss:sahip himayet:koruma anana inayet:yardım,iyilik odlu:ateşli gerlü:gerili firasetlü:anlayışlı,bilgin bigi:gibi kiyasetlü:akıllı,zeki har:eşek server:başkan,reis ıldız:yıldız dun:alçak göğermiş:yeşermiş toydı:doydu çağnadı:şarkı söyledi ağnadı:yattı çün:çünkü enkerü’l-esvat:seslerin en çirkini arasat:mahşer yeri azm-ı rah:yola çıkmak ayrug:başkası pir:yaşlı nagah:ansızın batıl:Hak olmayan
__________________
M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır... Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!! |
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26 Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3002
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() SÜLEYMAN ÇELEBİ ( 15.yüzyıl)
Mübarek günlerin vazgeçilmez bir parçası haline gelen Mevlid’in yazarı Süleyman Çelebi 15.yüzyılda Bursa’da yaşamış,Yıldırım Bayezid devrinin ünlü şeyhi Emir Sultan’a intisab etmiştir.Bursa’da Ulu Cami’in imamıdır.Mevlid’in asıl adı “Vesiletü’n-necat” tır. Süleyman Çelebi “Vesiletü’n-necat” ını bir dava ve bir iddia üzerine yazmıştır.1409 yıllarında Ulu Cami’in imamı olduğu sırada Iranlı bir vaizin “La nuferriku beyne ehadin min rusulihi”(Biz Allah’ın peygamberlerinden hiçbirini ötekinden ayırmayız.) ayetini yanlış yorumlaması Süleyman Çelebi’yi çok kızdırdı.Vaiz bu ayete dayanarak Allah’ın, peygamberleri arasında hiç fark gözetmediğini,o halde Hz.Muhammed’in Isa Peygamber’den daha üstün tutulamayacağını söyledi.Halbuki bu ayet Allah’ın değil,kulların dilinden söylenmişti.Aslında Acem vaiz,Fetret devrini yaşayan Osmanlıları yıpratmak,halkı birbirine düşürmek maksadıyla bilhassa böyle söylüyordu. Müslümanların Hz.Muhammed’e olan saygı ve sevgisini zedelemeye çalışıyordu.Işte Süleyman Çelebi bu kötü niyetlileri susturmak,Hz.Muhammed’in bütün peygamberlerden üstün,en son peygamber olduğunu isbatlamak,şii-batıni akımlara karşı ehl-i sünnet görüşünü savunmak için “Vesiletü’n-necat” adlı eserini yazmıştır. Mevlid’den Allah adın zıkredelim evvela Vacip oldur cümle işte her kula Allah adın her kim ol evvel ana Her işi asan eder Allah ana ............ Aşk ile her ikm ki dinlerse bunu Açıla gönlünde rahmet gülşeni ................... Amine hatun Muhammed anesi Olsadeften doğdu ol dür danesi Çünki Abdullah’tan oldu hamile Vakt erişti hafta vü eyyam ile Hem Muhammed gelmesi oldı yakin Çok alametler belirdi gelmedin ............. Ol gece kim doğdı ol hayru’l-beşer Anesi anda neler gördü neler ............. Dedi gördüm ol habibün anesi Bir acep nur kim güneş pervanesi Berk urup çıktı evimden nagehan Göklere irdi vu nur oldı cihan Indi göklerden melekler saf saf Ka’be gibi kıldılar evim tavaf Hem heva üzde döşendi bir döşek Adı Sündüs döşeyen anı melek Üç alem dahi dikildi üç yere Her birisi eydeyim nire nire Mağrib u başrıkta ikisi anın Biri damında dikildi Ka’be’nin Bildim anlardan ki ol halkın yeği Kim yakın oldu cihana gelmeği Çünki bu işler bana oldı yakın Ben evimden otururken yalnızın Yarılıp divar çıktı nagehan Üç bile huri bana oldı ayan Çevre yanıma gelip oturdılar Mustafa’yı bir birine muştılar Dediler oğlın gibi hiç bir oğul Yaradılalı cihan gelmiş değil vacip:Farz derecesine yakın bulunan,yapılması gereken cümle:Bütün asan ider:Kolaylaştırır ana:Ona dürr:Inci eyyam:Günler Hayrü’l-beşer:Insanların en hayırlısı habib ![]() acep:Acaip berk:Şimşek nagehan:Ansızın alem:Bayrak,sancak,işaret dahıahi eyitmek ![]() mağrıb:Batı maşrıkoğu yeğ:Üstün yakin olmak:Kat’i olarak bilme ayan:Açık,belli,meydanda muştu:Müjde
__________________
M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır... Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!! |
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26 Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3002
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() NECATİ BEY (15. yüzyıl)
Şair Necati Bey, Fatih Sultan Mehmed’in dikkatini çekmek istemektedir. Padişahın sohbet arkadaşı ve sadrazam Mahmut Paşa’nın akrabası olan Yorgi Amiruki’nin külahına, padişahla satranç oynamaya giderken bir gazeleni sıkıştırır. Külahtaki kağıt padişahın dikkatini çeker. Okur ve çok beğenir. 17 akçe ve Divan Katipliği ile Necati Beyi mükafatlandırır. Daha sonraları Necati Bey’in Fatih’e üç kaside daha yazdığı bilinir. Eser itmez nidelüm ah-ı sehergah sana Meğer insaf vire dostum Allah sana Hoş olur sohbet-i mey gecede mehtap olıcak Nur saç meclise gel kim demişüz mah sana Nidelüm devr sunarsa sana şerbet bana zehr Bu cihan böyle olur gah sana gah sana Levh-i çehremde okumağa hikayat-ı gamı ******* subha değin şem’ tutar ah sana Göz yaşı encümeni rehber idünmezse eğer Şeb-i gamda iremez aşık-ı gümrah sana Gece gelmeyeceğin sohbete ey dil biliriz Hele var gör ki ne yüzden toğar ol mah sana ............ Ey Necati taş iken lal ide hurşid gibi Bir nazar eyler ise himmet ile şah sana. ah-sehergah ![]() sohbet-i mey:Içki sohbeti olıcak:Olunca mah:Ay gah:Bazen,kah levh-i çihre:Yüz hikayat-ı gam:Acı,keder hikayeleri subh ![]() şem:Mum encüm:Yıldızlar şeb-i gam:Gam gecesi aşık-ı gümrah:Yolunu şaşırmış aşık toğaroğar la’l:Kırmızı ve değerli bir süs taşı hurşid:Güneş himmet:Gayret, emek nazar eylemek:Bakmak
__________________
M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır... Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!! |
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26 Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3002
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() AHMET PAŞA (15. yüzyıl)
XV. yüzyılda yaşamış olan Ahmet Paşa, dönemin konuşma dilini şiirlerine yansıtmış olmanın yanında bir devlet adamıdır. Fatih Sultan Mehmed’in hocası ve sohbet arkadaşıdır. Osmanlı Sarayı’nda görev yapmış vezirmliğe kadar yükselmiştir. Şiirlerinin çoğunda aşk ve tabiat güzelliklerini işleyen şairin gözdelerinden birine aşık olduğu söylenir. Fatih Sultan Mehmed, Ahmet Paşa’yı çok sevmesine rağmen olan bitenden rahatsız olmuş, bu davranışı Saray gelenek ve göreneklerine hakaret saymış ve Ahmet Paşa’yı Yedi Kule Zindanlarına kapattırmıştır. Yedi Kule Zindanlarında ölüm korkusuyla yaşamış olan şair, çok zor ve acı günler geçirir. Orada aklına bağışlanmak için bir kaside yazmak gelir. Ve ünlü kerem kasidesini yazar. Ey muhit-i keremin katresi umman-ı kerem Bağ-ı cud ebr-i kefinden dolu baran-ı kerem ....... Ayağı toprağıdır cevher-i iksir-i hayat Asitanı tozudur sürme-yi ayan-ı kerem Açılır hulk-ı nesimiyle gül-i gülşen-i cud Bezenir lütf-i zülaliyle gülistan-ı kerem ......... Gün gibi saltanatın topu göğe ağsa ne ta’n Sana sunuldu bu meydanda çü çevgan-ı kerem Kul hata etse nola aff-ı şehinşah kanı Tutalım iki elim kandayımış hani kerem Ahmedim gam makası kesti dilim şem’ gibi Sana ruşen diyemez halini sultan-ı kerem Ahmet Paşa son arzusu olarak zindan görevlilerinden şiirin, padişaha ulaştırılmasını ister. Şiirden iyi anlayan, kendisi de şair olan Fatih Sultan Mehmed, kasidenin güzelliği karşısında duygulanır, yanındakilere “Böyle güzel şiirler yazabilen bir aşk adamına biz zarar vermemeliyiz” diyerek, şairi affeder. Ahmet Paşa bundan sonra Saray’daki eski yerini alamaz. Bir rivayete göre de Fatih tarafından Tuti Hatun biriyle evlendirilmiştir. muhit-i kerem:Cömertliği ile etrafı kuşatan katreamla umman-ı kerem:Cömertlik denizi bağ-ı cud:Cömertlik bağı ebr-i kef:Yağmur bulutu baran-ı kerem: Cömertlik yağmuru cevher-i iksir-i hayat:Hayat iksirinin özü astan:Eşik sürme-i ayan-ı kerem: Cömertlik meclisinin sürmesi hulk-ı nesim: Rüzgarın tabiatı, huyu gül-i gülşen-i cud: Cömertlik bahçesinin gülü lutf-ı zülal: Soğuk, güzel suyun lutfu gülistan-ı kerem: Cömertliğin gül bahçesi ta’n: Yerme, ayıplama ağsa:Yükselse , çıksa çü:Çünkü cevgan-ı kerem:Cömertlik değneği, bastonu kanı:Hani şem:Mum ruşen:Açıkça Bu bahsi, daha sonra Fatih’in de nazire yazdığı Ahmet Paşa’nın güzel bir dörtlüğü ile bitirelim: Bizi hak etti heva yoluna sevda nidelim Pay -mal eyledi bu zülfü seman-sa nidelim Kul edinmezdi güzeller bizi illa nidelim Vay gönül vay bu gönül vay gönül ey vay gönül.. hak:Toprak heva:Heves, istek pay-mal:Ayak altında kalmış, çiğnenmiş zülf-i semensa ![]()
__________________
M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır... Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!! |
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26 Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3002
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() MİHRİ HATUN (15. yüzyıl)
XV. yüzyılın hanım şairlerinden Mihri Hatun, şairlikte Necati Bey’i kendisine örnek almış, ona benzemek istemektedir. Her yazdığı şiiri şaire gönderir fikrini almak ister. Bir rivayete göre Necati Bey, bundan hoşnut değildir. Kızdığını ve şu mısraları yazdığını Latifi söyler: Ey benüm şi’rime nazire diyen Çıkma rah-ı edepten eyle hazer Dime kim işte vezn ü kafiyede Şiirüm oldu Necati’ye hem-sar Harfi üç olmağ ile ikisünün Bir midür filhakika ayb u hüner diyen: Söyleyen, yazan nazire:Örnek , karşılık rah-ı edeb:Edeb yolu hazer eyle : Sakın, çekin, dikkat et hem-sar :Arkadaş, yakın filhakika:Hakikaten, gerçekten, doğrusu ayb :Ayıp II. Bayezid’in oğlu Şehzade Ahmed’in Amasya Valiliği sırasında Amasya’da yaşayan, güzelliği ve şairliği ile ünlü Mihri Hatun’un Necati Bey’e hissi yakınlığı olduğu ve duygularını mısralarla ifade etmeğe çalıştığı bilinir. Ben umardım ki seni yar-ı vefa-dar olasın Ne bileydim ki seni böyle cefa-kar olasın Reh-i aşkında neler çektüğüm ey dost benüm Bilesin bir gün ola aşka giriftar olasın Beni azade iken aşka giriftar itdün Göreyim sen de benim gibi giriftar olasun Beddua etmezem amma Huda’dan dilerim Bir senin gibi cefa-kara heva-dar olasun Şimdi bir haldeyüz kim, ilenen düşmanına Der ki, Mihri gibi sen dahi siyeh-kar olasun yar-ı vefadar:Vefalı sevgili cefa-kar:Cefa, eziyet eden reh-i aşk:Aşk yolu giriftar:Tutulmuş, yakalanmış,esir heva-dar:Yar, dost, aşık ilenmek:Beddua etmek siyeh-kar:Günahkar, günaha giren azade:Hür, serbest Necati Bey’in de Mihri Hatun için “Mihr u Mah” adlı bir mesnevi yazdığı söylenir ise de eserin hiç bir nüshası ele geçmemiştir.
__________________
M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır... Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!! |
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26 Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3002
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() AŞIK PAŞAZADE (15. yüzyıl)
F a t i h’ i n Ö l ü m ü Fatih Sultan Mehmed çağ açıp çağ kapayan, sanatkar, alim ve büyük devlet adamı. Bu büyük padişahın hayatıyla olduğu kadar, ölümüyle ilgili rivayetler var. Aşıkpaşazade, Fatih’in suikaste kurban edildiğini şöyle anlatıyor: “Vefatına sebep ayağında zahmet vardı. Tabipler ilacından aciz oldular. Sonra bütün tabipler toplandılar. Oy birliği ile karar verdiler. Ayağından kan aldılar. Sancısı daha da arttı. Şarab-ı fariğ verdiler Allah’ıh rahmetine vardı. Tabibler şerbeti ki verdi Han’e O han içti şarabı kane kane Ciğerin doğradı şerbet o hanın Hemin dem zari etti yane yane Didi neyçün bana kıydı tabibler Boyadılar ciğer-i canı kane Isabet etmedi tabib şarabı Tımarları kamu vardı ziyane Tabibler hane çok taksirlik ittü Budur doğru sözüm düşme gümane. hemin:Hemen zari etmek: Ağlayıp sızlamak isabet etmedi :Iyi gelmedi, fayda vermedi tımar:Yara bakımı kamu:Bütün taksirlik etmek :Kusur etmek güman :Şüphe şarab-ı fariğ ![]() şarab:Ilaç
__________________
M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır... Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!! |
![]() |
![]() |
![]() |
#10 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26 Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3002
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() CEM SULTAN ( 15.yüzyıl )
Şehzade Mustafa vefat ettiğinde Şehzade Bayezid 34 yaşında Isstansul’da tahta oturur. 23 yaşındaki Konya valisi Şehzade Cem , Bursa üzerine yürüyerek adına hutbe okutup sikke bastırır ve ağabeyine elçeler göndererek kendisinin Anadolu’da , onun da Rumeli’de hükümran olmasını teklif eder. Sultan II. Bayezid devletin taksim kabul etmeyeceğini söyleyerek teklifi reddeder. Sultan II.Bayezid Bursa üzerine yürür , Cem Sultan yenilir ve Konya’ya çekilir. Daha sonra Kahere’ye geçer . Orada iken hacca gitmeye niyet eder. Hacı olan ilk Osmanoğlu’dur.Duygularını şiirlerinde şöyle ifade eder. Olsan şahenşah-ı Rum olmazdı hacc nasibin .................................................. ..................... Kabetullah’a varıp bir kez tavaf itdüğin Bin Karaman bin Acem bin mülk-i Osman’dur şahenşah-ı Rum :Anadolu’nun hükümdarı Acem:Iran mülk-i Osman:Osmanlı ülkesi Cem Sultan böyle söyler ama , devlete sahip olma iddiasından da vazgeçmez.Konya’yı Ankara’yı kuşatır. Sultan Bayezid “Kudüs’te otur , tahsilatını vereyim, saltanat davasından vazgeç.” Diye elçi gönderir. Kabul etmez . Daha sonra Rodos’a geçer.Şövalyeler onun Fransa’ya götürürler.Rodos şövalyeleri , Sultan’ı Fransa kralı ile anlaşmış olan Papa’ya teslim ederler. Roma’ya getirilir.Papa Cem Sultan’a Hıristiyanlık teklif eder . Büyük bir Haçlı ordusunun hazırlandığını, Istanbul üzerine yürüyeceğini , kendisini de padişah yapacaklarını, bunun için onlara yardımcı olması gerektiğini söyler. Cem Sultan “Ben dinimi , değil Osmanlı Sultanlığı için , dünya padişahlığı için bile değişmem. “Cevabını verir.Yaptığı yanlışın farkına varan Sultan , varlığının Osmanlı aleyhine kullanılamasına engel olmak için , öldüğü haberini etrafa yaymağa çalışır. Bu hazin hikayenin bilinen yönü. Bir de iki düşman kardeşin birbiriyle mısralar vasıtasıyla mektuplaşması vardır.Cem Sultan, Bayezid Han’a Sen bister-i gülde yatasun şevk ile handan Ben kül döşenem külhan-ı mihnette sebeb ne diye sorar. Hakan ağabeyi cevap verir. Çün zur-ı ezelde kısmet olınmuş bize devlet Takdire rıza vermeyesün böyle sebeb ne Haccü’l-haremeynüm deyüben davi kılırsun Bu saltanat-ı dünyeviye bunca talep ne Birbirleriyle atışmaları da kavgaları da nezaket içinde.Elbette saray ehline yakışan da budur . bister-i gül:Gül gibi yatak şevk:Keyif, neşe, sevinç handan ![]() külhan-ı mihnet:Gam, keder, dert ocağı ruz-ı ezel:Başlangıç (kaderin yazıldığı gün) Haccü’l-Haremeyn:Zamanında şeri merasime uyarak Mekke ile Medine’yi ziyaret eden kimse diyübeniyerek davi kılmak:Iddia etmek saltanat-ı dünyevi: Dünya saltanatı
__________________
M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır... Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!! |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Halk Edebiyatı... | styla45 | Edebiyat | 7 | 04-30-2010 08:52 PM |
Divan Edebiyatı... | styla45 | Edebiyat | 9 | 04-30-2010 08:49 PM |
Divan Edebiyatı ve Kavramlar | GooD aNd EvıL | Eskiler (Arşiv) | 0 | 02-02-2008 06:25 PM |
İslam Öncesi Türk Edebiyatı kısa emsaller | KoJiRo | Eskiler (Arşiv) | 0 | 10-28-2007 01:57 PM |
Halk Edebiyatı | KoJiRo | Eskiler (Arşiv) | 0 | 10-28-2007 01:56 PM |