Başbakan haksız mı?

[parlayan güneş]

Başbakan haksız mı?

13 Haziran 2007



MUSTAFA ÜNAL
[email protected]

Başbakan haksız mı?


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün medyanın Ankara yöneticilerine AK Parti'nin yeni binasını tanıttı. Selçuklu mimarisinden esintiler taşıyan binayı dolaşırken sıcak konuları konuşma imkanı bulduk. Malum, terör, ülkenin ana gündemi. Nitekim akşam saatlerinde devletin zirvesi bir araya geldi. Sınır ötesi operasyon da dahil olmak üzere terörle mücadelede bütün seçenekler masaya yatırıldı. Çok yakında sonuçlarını görmeye başlarız.
Erdoğan'la binayı gezerken, ayaküstü sohbette, yemek sırasında söz döndü dolaştı terör konusuna geldi. Basın mensupları haklı olarak 'acaba daha fazla ne öğrenebiliriz' diye çabaladı. Ayrıntılarını haber sayfasında okuyacaksınız; dikkatimi çeken bir iki noktayı vurgulamak istiyorum. Başbakan, bir soruyu cevaplarken, "Ben komutanlara 'Terörle mücadelede bizden istediğiniz, ihtiyaç olup da vermediğimiz bir şey var mı?' diye sordum. 'Yok, hayır' dediler. Biz hükümet olarak terörle mücadelede güvenlik kuvvetlerinin ihtiyaçlarına duyarsız kalacağız, böyle bir şey olur mu? Ne gerekiyorsa yaptık, araç gereç, yasa..." dedi.

Açıkça söylemek gerekirse değişik kesimlerden gelen açıklamalar zihinleri bulandırdı. Hükümetin terörle mücadele eden askerin isteklerini tam anlamıyla karşılamadığına ilişkin bir kanaat ve algılama oluştu. Erdoğan'ın anlattığı anekdot bu açıdan önemliydi. Başbakan, çok açık bir şekilde, güvenlik birimlerinin terörle mücadele konusunda ne talebi varsa hükümet tarafından yerine getirildiğinin altını çiziyor. Aksi de düşünülemez zaten. Erdoğan'a, muhalefet partilerinin teröre karşı dile getirdikleri öneriler de soruldu. Başbakan, CHP'nin, Abdullah Öcalan'ın Suriye'den çıkarılmasını sağlayan baskı ve meydan okuma yönteminin Irak için tekrarlanması teklifini gerçekçi bulmadı, 'Suriye ile Irak çok farklı.' dedi. MHP'nin önerilerine ise şöyle yaklaştı: "Müteahhitler çekilsin deniyor. Orada müteahhitlerin ne yaptığını, getirisini-götürüsünü hesaplamıyorlar."

Terör odaklı gündemin sürekli, abartılı şekilde medyada yer almasının 'psikolojik yönetim' açısından sıkıntı doğurduğunu söyleyen Erdoğan, demokrasiyi güçlendirmek için herkese görev düştüğünü anlattı. 'Psikolojik yönetimi beraber yürütmemiz lazım.' dedi. Terörle mücadelenin demokratik süreci olumsuz etkileme potansiyeli her zaman var. Ayrıca şehit cenazelerinde yaşanan duygusal atmosferin aynen siyasî alana taşınması toplumsal bütünlüğü zedeleyecek sonuçlar doğurabilir. Anladığım kadarıyla Başbakan'ın 'psikolojik yönetimden' kastı, normalleşmenin dışına çıkılmasını önlemeye dönüktü. Nitekim cami avlularının bazı siyasî partilerin mitingine dönüşmesini engellemek için bazı adımlar atacaklarından söz etti. 'Hrant Dink'in cenazesinde Mutafyan konuşma yaptı, hiç ses eden oldu mu? Bir de bize bakın, imam efendi caminin, cenazenin adabından bahsediyor, sloganlar atılıyor, sonra yuhalanıyor. Muhalefet, siyaseti camilerde değil, meydanlarda yapsın.' dedi.

Kuzey Iraklı Kürt lider Barzani'yi de konuştuk, Erdoğan'la. Başbakan, Barzani'nin Türkiye'ye yönelik geçmişteki tutumuyla şu andaki tutumunun birbiri ile mukayese edilmeyecek kadar farklı olduğunu vurguladı. 'Benim görüşüm değişmedi. Ben görüşmem dedim, yine diyorum. Ama devletin içinden birileri görüşebilir.' dedi.

AK Parti'nin sürekli muntazaman anket yaptığı, kamuoyunun nabzını tuttuğu biliniyor. Erdoğan, 'Anketlere devam ediyoruz.' dedi ve ekledi: 'İki parti barajı aşarsa AK Parti 367'nin üzerinde milletvekili çıkarır'. 367 sadece Anayasa değişikliği için gerekli değil, cumhurbaşkanlığı ve Meclis başkanlığı gibi oylamalarda da kritik eşik.

Başbakan'ın özellikle terörle mücadele konusunda verdiği mesajlar önemli. Sınır ötesi operasyonu tek yol olarak görmüyor ve mesafeli duruyor. Bölücü terörün içerideki varlığına dikkat çekerek, önceliğin Türkiye topraklarında olduğunu söylüyor: 'İçerideki 5 bin terörist bitti mi ki dışarıdaki 500 ile uğraşalım?' Bu mesajıyla terörle mücadele eden güvenlik birimlerine hedef de göstermiş oluyor.