Bundesliga'da Haftanın Özeti

[Shekil]

Bayern makinası harıl harıl
W.Bremen 0 - 4 B.Münih

Geçen sezon, "Dünyayı küresel ısınmadan daha çok kaygılandırması gereken bir şey varsa, o da Bayern Münih'te işlerin kötü gitmesidir!" demiştik. Neyse ki, mağrur Bavyeralılar'ın hepimizi derinden yaralayan krizi fazla zaman geçmeden son buldu ve transfere 75 milyon avro para harcayan Bayern Münih, son yedi yılda deplasmanda yalnızca bir kez yendiği Werder Bremen'i dört golle hacamat ederek gövde gösterisi kavramına çağ atlattı. Her gittiği yerde G.Saray taraftarlarını kahretmeye and içen Ribery'nin önderliğinde, Bremen savunmasını alt üst eden Bayern'de; Luca Toni, Ze Roberto ve Hamit Altıntop gibi yenilerin performansı da göz kamaştırıcıydı. Bizzat Panenka'nın Almanlar'a attığı "Panenka penaltısı"nı 37 yıl sonra Bremen'de sahneye koyan Ribery bir yana, Ottl'un uzaktan golü de parmak ısırttı. Almanya'da şimdi kimse sorsanız, şampiyon belli. Kafaları kurcalayan başka sorular var ama:

İkinci kim olacak?
Bayern bütün sezonu lider götürebilecek mi?
Bayern namağlup şampiyon olabilir mi?
Erken öten horozun başını keserler mi?

[Shekil]

Ruhr'da intikam
Schalke 4 - 1 B.Dortmund

Ara başlık ikinci sınıf avantür edebiyatını andırıyor ama, Cumartesi günü Gelsenkirchen'de filmin adı tam olarak buydu işte. Geçen sezon dolu dizgin şampiyonluğa giderken, ezeli rakibi Dortmund'a yenilerek liderliği kaptıran Schalke; intikamını ezici bir oyun ve dört güzel golle aldı. İlk haftalar itibarıyla Bayern'e kafa tutacak tek takımmış izlenimini veren Schalke'de, özel bir alkış da Dortmund kalecisi Roman Weidenfeller'in ırkçı saldırısına uğradığı iddia edilen Asamoah'a gelsin. İddialara göre, kaleci Weidenfeller, kendisinin giremediği Alman milli takımında forma giyen Gana asıllı Asamoah'a maç içinde, "kara domuz" diye hitap etmiş. Soruşturma süredursun, Asamoah'ın 1997 yılında Hannover forması gieyrken, Cottbus kentinde de benzer bir saldırıya uğradığını not edelim.

[Shekil]

Başkentte ihtilal
Hertha BSC 3 - 1 Stuttgart

Transfer sezonunda kaybedilen oyuncular ve ilk maçtaki performansa bakınca, birçok yorumcu Hertha'nın adını düşme adayarının yanına iliştirivermişti. Olimpiyat Stadı'ndaki maçın 21. dakikasında Stuttgart'ın golü geldiğinde, söz konusu yorumcular daha bir keyiflenmişti haklı çıkmanın gururuyla. Ama İsviçreli Favre'nin öğrencileri son şampiyona kolay boyun eğmedi. Bir penaltı, bir kafa golü derken; şampiyon kâğıttan kule gibi devriliverdi Berlin'de. Hertha, gidenlere çok ağlayacak ama yeni gelenlerden genç Lucio, dikkatle izlenmesi gereken bir oyuncu olarak öne çıktı ilk hafta. Nijeryalı golcü Okoronkwo da bu sezon beklenen patlamayı yapacak sanki.

[Shekil]

Van der Vaart'ın çiğnenen onuru
Hamburg 1 - 0 B.Leverkusen

Hamburglu taraftarlara sorsanız, asıl onuru çiğnenen onlar elbette. Hikâye şöyle:

Birkaç hafta önce Valencia'nın oyuncu için kulübe yaptığı teklife Hamburg ret cevabı verir vermesine de, Hollandalı Van der Vaart açıkça gitmek istediğini söyler. Kulüp buna izin vermez, Vaart ısrarcı olur, taraftarların bu duruma canı sıkılır, Valencia'dan 'biz bekleriz' açıklaması gelir. Sonra Vaart'ın karısı öfkeli taraftarlarca tehdit edildiklerini açıklar, Vaart Avrupa kupalarında forma giymemiş olmak için, sudan bir bahane uydurup, hafta içi Honved'le oynanan Uefa Kupası maçına çıkmaz ve Pazar gününe gelinir. HSV Arena'yı dolduran 50 bin taraftar, ilk 11'de oynayan Van der Vaart'ın adı okunduğunda hep bir ağızdan yuhalar kendi oyuncusunu. "Sözleşme sözleşmedir, adın Van der Vaart olsa bile!", "Adios Vaart efendi!", "Ya benimsin ya toprağın!" gibi pankartlar açılır statta. Maç başlar, dakika 64 olur, durum hâlâ 0-0'dır ve hakem Fandel, Leverkusenli Vidal'ın ceza sahasında topa elle dokunduğuna hükmeder. Hamburg penaltı kullanacaktır ve Hamburg'un penaltıcısı Van der Vaart'tır. Vaart topu eline alır, beyaz noktaya diker, gerilir ve bir ölüm sessizliği kaplar stadı. Siz bunu liman şehirlerindeki halkın açık görüşlülüğüne, ben ise Hamburglular'ın yanardönerliğine yorayım; Van der Vaart'ın golüyle birlikte stat yıkılır adeta. Az önce ıslıklanan adam şimdi kahramandır ve kazandığınız sürece her şey güzeldir

[Shekil]

Marcel Paşa iş başında
Duisburg 1 - 3 Wolfsburg

Üstüne sürekli oyunlar oynanan Trabzon halkının daha mühim sorunları var şimdilerde biliyorum ama, Marcelinho'nun deplasmanda şahane bir gol atıp, diğer iki golün de asistini yaparak Wolfsburg'a maç kazandırdığını bildirmek boynumun borcudur. Ziya Doğan'ın hale yola koyamadığı Marcelinho'nun; "Avrupa'nın son diktatörü", "Saddam", "işkenceci" gibi lâkapları olan bir teknik adamla uyum içinde çalışabileceğini kestirmek güç ama futbol bu. Sergen Yalçın da en parlak zamanını Lucescu döneminde yaşamıştı. İşte o diktatörün, yani Felix Magath'ın yönettiği Wolfsburg, sezon öncesi yaptığı bir dolu transferin semeresini ilk kez bu hafta aldı ve harcanan paraların işe yarayacağına dair umut verebildi

[Shekil]

Cottbus'da işler tersine döndü
E. Cottbus 1 - 2 Bochum

Ligin ilk haftasında E.Cottbus, Leverkusen deplasmanına gitmiş ve kalecisi Piplica'nın insanüstü performansıyla 0-0'ı kurtarabilmişti. Cottbus bu kez kendi evindeydi ve Bochum'un Çek kalecisi Lastuvka'nın benzer bir performansına takılarak kaybetti. Doğu Almanya'yı temsil eden iki takımdan biri olan Cottbus'un, geçen sezon takımın yükünü çeken Radu ve Munetanu'nun gidişinden sonra ligde tutunmasının zor olduğunu savlayanlar çoğunlukta. Ama Cottbus için aynı şeyler geçen sezon da söyleniyordu, az daha beklemeli

[Shekil]

Baltık yöresinin temsilcisi Rostock'ta halk uzun bir aradan sonra, Ostsee Stadı'nda bir Bundesliga maçına şahit oldu ama Güney'in uslu çocuklarına gücü yetmedi zayıf Rostock'un.
H.Rostock 1 - 2 Nürnberg

[Shekil]

Son 10 dakikada üç golün atıldığı maçta, lige iyi başlayan İnamoto ve arkadaşları deplasmandan bir puanla dönmeyi başardı.
A.Bielefeld 2 - 2 E.Frankfurt

[Shekil]

Haftanın açılış maçında ise, deplasmanda doğruyu söyleyen Karlsruhe kendi evinde şaştı ve Hannover'e boyun eğdi.
Karlsruhe 1 - 2 Hannover 96