![]() |
![]() |
#1 |
ÇaKaL Üye
![]() Üyelik Tarihi: Sep 2007
Konum: istanbul
Yaş: 43
Mesajlar: 1,020
Teşekkür Etme: 14 Thanked 35 Times in 30 Posts
Üye No: 44374
İtibar Gücü: 1510
Rep Puanı : 1562
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Şimdi buradan atlar giderim boydan boya İstiklal
Atar giderim gerdanına kollarımı Sel'ine yürür, içime girer yalnızlığın bakışsız çığlığı Ben yürürüm, kimse görmez kendini ayaklarımın ucunda Bir dilencinin sonsuz gözlerinde ‘Merhaba’lar, ‘İyi akşamlar’ takılırım cevherine sultanlığın- nereden baksam Yıldız’dır gözlerimin kamaştığı artık gülcüler mi gelir Kızkulesi’ne, güllabiciler mi artık bu şehir kısaltır mı uykularımı, ve durmadan çekerim içime kubbelerin sessizliğini, temize çekilmiş mahyalarda bir martı simit bekler, ben alıp yerim; kıskanç, habis bin martı peşime düşer... Gökyüzü rengini solumuş kanatların yağarken görüntüsü kar, yağarken görüntüsü beyaz gerginliği ucundan ilerler bulutlara ve vapurlar Sirkeci’ye herkes bilir tramvay yolunun dilinde dünün kırmızı şarkısı Beyazıt bir eski zaman, süt dişi beyaz oruçlarında günlerin Ayasofya’dan bir kuş Sultanahmet’e... Üç turistin sırtını sıvazlamaktadır bakarak yeryüzüne Kızların sevgilisi,Gri batısı düşlerin Kimse korkuyu bırakmaz Galata Efendiye Her şey dizinde bitiyor çünkü o çingenenin. Deniz dizinde bitiyor ve İstiklal Beş gül dizinde bitiyor ve İstiklal Eminönü’nden vapur kalktığı gibi dizinde bitiyor... Ve İstiklal Biz sana çok alıştık, tam beş kişiydik trafikte sıkışmış Birimiz ikinciden içeri ateş bırakıyordu Kuyruklarda bekletilmiş bir zamanda Düşlerden denizin mavisi- eski bir nisan Ve suların en bahtsızı Boğaz’dan kaçan Bir adamın otuz iki dişiyle güldüğü- en kalabalık Üçüncüsü tutup ortaya atıyordu bütün caddeleri Abide-i Hürriyet, Bab-ı Ali ve Eski Meşrutiyet Bahariyeli bir çalgıcının parmaklarıyla gösterdiği Dördüncü ateşe veriyordu Sokaklarını yaşanmamışlığın Yani ki yaşamasak da buradayız diyen anaların Dudullu’da kara emzirilmiş çocukları Alemdağ’ın bir sokağında uzaktan bir maviyi büyüttükleri resimlerde Toplamışlardı Düşlerinden bir denizi, Ve sahici bir küskünlükte nerdeyse bütün Ümraniye ağlıyordu, denizin uzaklığı kadar ağlıyordu Nerede yazmıştı tam bilmiyorum hangi gazetede, tam bilmiyorum Bir kadının Fatih’teki duasını alır gibi Bir adamın Eyüp’teki namazında Beşincisi tepelerde cambaz alıp hepimizi tek tek alıştırdığı bir İstanbul Ey ki senin Bir yanında minareler bir yanında sarhoşluklar Trafikte sıkışmış bir gül’ü gördüğümüz Çok gördük kendimizi, seni çok gördük ey ki sana -uzun zamanların ustası- alışık selamlar gönderdik Bağlarbaşı’ndan Sen ki dağınık bakışlarında rüzgar biliyorum böylesi esrik merhaba ve iyi martılar... Daha dün güzel gördüm, ortada fokur fokur Üsküdarlı bir güneş dans ediyordu Zeytinburnu’nda Gözümle gördüm dans ediyordu, hayal meyal çizilmiş bir tuvalin göğsündeki utangaç kızıl Tam dört karanfil etrafında Çınaraltı’nın Alıp şehrayin kuruyordu beynimdeki lâl Tam dört kez gördüm dans ediyordu II Özleyen bir bakıştayım her mevsim dünyanın en uzak ucundan fısıldıyorum Allah’ım ne güzeldi İstanbul bir başka sayfasına uzanıp bir daha görmek istediğim sayısız yakamozları gecedeki boğazın sayısız ve binlerce defa kamaştıran gözlerimi bir balıkçı teknesinin yüz kez öptüğü masmavi, simsiyah yakasını açmış; bakımlı, alagöz İstanbul’um seni bir çınarın altından seyreden güvercinlerle saatler çabucak akar tik-taksız bir zamanda biliyorsun böylesi hoş ve deniz her mevsim sevinçten lâl her mevsim bambaşka en başka çok başka... Tanrım yitmesin... |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|