Giriş

Tam Sürümü Görüntüle : Mustafa Cilasun


Sayfa : [1] 2 3 4

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:44 AM
“Nerde durmak istiyorsan” diyorsunuz?

Eğer şu bedbin gönlüm,
Bir öğreticiye rastlamasaydı,
Rahmeti anlamasaydı,
Manasız kalsaydı,
Enaniyetine sarılsaydı,
İnsani hasleti unutsaydı,
İman hakikatinden habersiz olsaydı,
Nasıl dururdu ki,
Nerede duracaktı?
İdraki ne yapacaktı?
Tefekkür ne olacaktı?
Tahayyül unutulacak mıydı?
İrfanı nerde bulacaktı?
İhsanı sormayacak mıydı?
İhlâsı hiç aramayacak mıydı?
Ezeli sollayacak mıydı?
Ebedi anlamayacak mıydı?
Ahirine inanmayacak!
Zahirinde mi kalacaktı?
Fazilet ne olacaktı?
Vicdan rafa mı kalkacaktı?
Güç mü konuşacaktı?
Ceza ve takdir bir ölçü mü?
Onu mu referans alacaktı?
Durmayı bilmekte bir erdemdir
Değil mi kıymetli hocam?

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:44 AM
27 Nisan andıcı…

Ne tuhaf karşılanan bir sabahtı,
Haberler durmadı, peş peşe aktı,
Spikerler garip bir şekilde baktı,
Bir haberle her tarafı andıç sardı.

Derler ya asker uyumaz, ayaktadır,
Ülkenin güvenliğinin teminatıdır.
Cumhurbaşkanına odaklanmaktadır,
Gece yarısında, tehdit savurmaktadır.

Hani hukuk devletiydi, saygılıydık,
Demokrasi vazgeçilemezimiz saydık,
Sosyal ve hukuk nidalarına inandık,
Sabah kalktık, andıç haberiyle sarsıldık.

Askeri erkân kendini, hâkim addetti,
Gizli bir oturumla, o kararını verdi,
Karar ne garip ki, imzasız beyandı,
Dünya bu habere şaşırdı, kabare sandı.

Ne oldu yani, savcılara çalım atıldı,
Valiler, pasiflikle, emniyet dışlandı,
Anayasal süreç olmasına rağmen andı,
Hükümeti solladı, hiçliğini elan saydı.

Kimdi askeri erkân, başbakana bağlı çalışan,
Başbakandan talimat alan, talepte bulunan,
Başbakanın atadığı bir görevde bulunan,
Milli güvenliği, terör kuruluna rağmen…

Millet efradını, iki bela korkutur olmuştu,
Neydi bunlar, terör ve irtica hortlamıştı,
Her gün bir şehit veriliyor, asker yetersizdi,
İrtica denen illet, kepuzeden farksız, albasandı.

Seviyesiz muhalefeti serdeden, şer üçgeni,
Birden kenetlendi, kurtuluş erken seçim dedi.
Demokrat duruştan feragat etti, geri çekildi,
Utanmadan ekranda, güya millete seslendi.

Ekonomi ne demek, kimin umurunda ki,
Devlet batmış, millet perişanlaşmış yani,
Yüzleri kızarmayan kepazeler, niyazı ile
Millete açık, üçüncü bir tehdit, darbe dedi,

Usandık artık, gına getirdik, hep çekildik,
Bir bilen vardır diyerek, sürekli sabrettik,
Ancak gördük ki, hinlikleri depreşenler,
Vakitsiz öten horozlardan hiç farksızdılar.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:45 AM
Acıda olsa sabırla!

Duymak
istemediğim serzenişler
yüreğime
bir hançer misali inerken

Haklılığın
gerekçesiyle tahammülü
çok yudumlamaya
ihtiyaçlı olduğumu biliyorum

Bireyler
aklına estiği şekliyle
değil de,
bir sonraki adımı düşünerek

Fikirlerini
beyan etseler kim bilir
ne kadar iyi olacaktır.

Bazı dostlarımız
maksatlarına binaen
“en”leri için hiçte
hoş görülü davranamıyorlar

Oysaki bunlar
evrensel değerleri
savunduklarını beyan
eden değerli arkadaşlar

Her düşüncenin
tartışılır olması bir güzelliktir

Özellik ise
o düşünceyi tartışanların

Nezaketi
önceleyerek, sevgiyi
örselemeden ifade etmektir

Bağnazlık
farklı düşünceye
kapalılık ne kadar
doğal değilse

Karşı tarafa
söz hakkını çok görmekte
ancak o kadar saygısızlıktır

Konuşurken
hislerimizin serencamı
ruhi enginliğimizle müsavi olmalıdır

Öncelikle hakkı
kendimizde görür isek
diğer hak sahiplerini
dışlamak alenen saflıktır

İnsan,
İnsani değerleriyle
anlamlı olan bir varlıktır

Bu bakımdan
paylaşır olması
fedakârlığın bulunması
sabırla soluklanması
erdemliliğin gereklerindendir

Her zaman
sen haklı çıksan
ne olacak ki

Benim
kalbim kırarak
uzaklaştırdıktan sonra

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:45 AM
Acıların hissedilenine öyle talibim ki!

Sızılar aman vermiyor kalan anlarda
Izdırap bir yere kadar hali darlığında
Ömür ki kendi serencam an mahfilde
Katreler anlamsızlaşıyor iksir sahilinde

Halin demi, keyfin fevki hisler kıdemli
Can kimin derdi, aşk şevkini ne verdi
Bir sevda ki derinlerde uzayan nehirdi
Meşk kimin derdiydi ahiri kimler bilirdi

Çocuğun umut olan uçurtması kaçar ya
Uçmak için kanadını çırpan kuşlar var ya
Ağlamak istenen gözyaşları hiç akmaz ya
Zindan ki duvarları umutlar için ne sayfalar

Mabet bekçisidir yüreğim karargâh seyrinde
Hadiselerden bizar artık arı öteleyen dillerde
Neler çektikse azimetin terk ediliş silsilesinde
Seküler kimliğin nezdinde, ahu figan adilince

Ne söyleyeyim ki halin kudret eli bilinmeyince
Utanmalar terk edilince, adaplar ki ötelenince
Aşklar kimliksiz, sevdalar ki bir rezilliğin içinde
Mana mevti hazanın hüznüyle boğulup eriyince

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:45 AM
Acımadınız…

Bilemezdim,
Kalbimde çoraklaşan,
Hislerimin,
Ne vakit neşet edeceğini,
Kimin için,
Yürekleneceğini,
Filizleneceğini,
Suya hasretini,
Güneşin doğuşunu,
Toprağın nakışını,
Başağın kalkışını,
Derinliğin gizemini,
Bilemezdi hislerim...
Mağdur kalırdım.
Gözlerim,
Görmeden bakarken,
Aşkın,
Sevdalılarını anıyordu...
Ancak o zaman,
Kalbim rahatlıyor, su alıyordu,
Birden, bilinmeden,
Satırlarında gizlenmen,
Tahayyülü seçmen,
Tefekkürü bilmen,
Tecessüsü silmen,
Seni bir selvi yapıyordu…
Yakışıyordu.
Gözler sana mahkûmdu...
Beklemiyordun,
Nazardan sakındın, sıkıldın,
Güle, tiken, güzele, sen
Denmesini bekleyemezdin....
Size her söylenen beyan,
Taltif olamazdı…
Ama siz,
Beklemediğiniz bir anda,
Bilmediğiniz insanlarla,
Yüceltilmeniz,
Manidardı, garip geldi...
Sizi, bir vehmim kuşattı...
Dağarcığınız zorlandı.
Bir itminanlık aradı,
Sorular zamansızdı,
Aradığınız anlatılamazdı.
Çok zordu,
Güneş o an zirve yapmıştı...
Su buharlaşmıştı...
Toprak kumuştu...
Başak boyun bükmüştü…
Siz mütereddittiniz.
Arkanıza bakmadan,
Kalbinize dalmadan,
Hissiyatı umursamadan,
Yüreğinize taş bastınız,
Durmadınız, hatırlattınız,
Acımadınız,
Gönül bağımı, o an koparttınız…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:45 AM
Acıyı bilmek bir sızıyla nefeslenmek!

Duyduğun sızıyla
Bıraktığın kahrın nağmeleri
Yüreklerin yarası olarak kanayacaktır

Her damlada
O sahneler açılır kedere
Gizemlerin zenginliğinde umut edile

Hikmetlerin
Karesi ahirde nezih payesi
Alınan nefeslerde sabrın öncelenmesi

Gaflet
Deryasında geçirilen zaman
Nefesler serencamında halde yoksun kan

Merak
İçinde kördüğüm olunca
Ne mümkün ki bir daha dönüş olmayacak

Vakit daralacak
Artık Hak konuşacak ne yapsak
Ne hazin çırpınış âleme ibrettir kafana tak

O sayfalar
Açılacak hikâyeler okunacak
Kat be kat bir umut adına hal çok aranacak

Zindanlarda
Bir ışık huzmesi ne kadar
Şık halin sadrında gaye mantığının farkıyla

Hüzün çarkında
Düşünmek için dirliğe ermek
Hezeyan nafile idrakten yoksun hukuku bilmek

Hak adına
Ne yapıyoruz hali görmüyoruz
Kendimizden geçerek o nefesleri tüketiyoruz

Menfaatimiz
Söz konusu olunca hal çaresiz
Mütemadiyen avuntu için takiyyedir tercihimiz

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:45 AM
Acizim, perişanım…

Günahım çok perişanım,
Sevabım yok biçareyim,
Fakirim, zavallı garibim,
Ya Rabbi, sana sığınırım…

Her şey verdin, lütfettin,
İnsanlık onuru bahşettin,
Akıl verdin, takat verdin,
Bunları hiç hatırlamadım…

Gücüm var iken bendim,
Kendim hükümran idim,
Yerdim, giyer, gezerdim,
Seni hiç hatırlamazdım…

Makamım, param vardı,
Zevk mi, doruğundaydı,
Muhtacı, kim umursardı,
Sen, her zaman bize acırdın…

Eş verdin, alımlı güzeldi,
Çocuk verdin, emanetlerdi,
Mal, mülk verdin kesmedin,
Ben, seni her vakit ihmal ettim…

Para bitti, makam, kuvvet gitti,
Ehlim, çocuğum boynunu büktü,
Her bir dost bıraktı, bizi terk etti,
Sen, hep vardın, hiç bırakmadın…

Biliyorum acizim, biganeyim,
Sana asla bir şey söyleyemem,
Mahcubum, gafilim ama seninim,
Sen bilirsin Ya Rab, her şeye razıyım…

Öleni görürdüm, etkilenmezdim,
Nasıl olsa bir gün gideceğiz derdim,
Ölmeden de ölüneceğini, nerden bilirdim,
Büyüksün Allahım, affını hiç esirgemezsin…

Anladım ki, yalnızca dünya değil fani,
Kâinatta bulunan bütün canı ve cananı,
Arzı, fezayı, zerreyi ve tüm mevcudatı,
Sen yaşatır, güldürür, sonrada öldürürsün…

İşte ahvalim, pür melalim, şu anda ki halim,
Perişanım, fakirim, biçareyim pek çok gafilim,
Tenim buruştu, omurgam eğildi, kalbim tekledi,
Ey Rabbim, sen bilirsin, nasıl istersen, çaresizim…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:45 AM
Açılan sayfalar baharla anlamlılar!

Baharlar, sineler için açılmış sayfalar
Ruh itminanlığında yudumlanır hazlar
Niyazlar kul için tükenmeyen arayışlar
Hükmün sahibiyle muhabbetli sevdalar

Ne aşklar, nede anlamsız olan kaygılar
Bilinmez ne zaman bitecek ön yargılar
İdrak edilmeyen hilkatle bir soluyanlar
Kalbin nizamından habersiz olan canlar

Beyan edilen aşklar insanlar niçin ağlar
Hissiyat kim için yakarışlar içinde sızlar
Uzuvlar, bitecek anın şahitliğinde ağlar
Lakin ruh, ten ekseninden olacak bizar

Salkımlarda sunulan kirazlar kimi anar
Kuşlar, melekût âleminden birer nazar
İnsan için bahşedilen hazlar, nasıl yaşar
Çatılan kaşlar serencamında aşk ne arar

Gönlün aç iken, lisanın beyanı anlamsız
Hal ikliminde edep yok ise örtü manasız
Kalbi aşklar zarafet içinde olamaz yarsız
Yar arsız kan kaygısız, ruhlar ki vicdansız

Hissetmek halin dirliğinde nefeslenmektir
Himmet etmek bahşedilen için verilmelidir
Şefkat göstermek, o sevginin banine sevktir
Sabretmek, nasip içinde gizlenen hikmettir

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:45 AM
Açılırken perdeler neyi müjdeler.

Yavaşça sıra ile açılıyordu perdeler
Sanki kat kat katlanmış gizemlerdi
Açmaz güller aşksız geçen ömürler
Bir bir gün ışığına hasreti yaşıyordu

Bir ömrün bedeli hak hakikat adına
Aşk, sevda kahrıyla demlenmek ise
Güzellikler adına hizmet bir şevkse
Razıyım elbet bu can perişan olsa da

Halime sirayet eşmişse, bir edebi hal
Hak rızasıyla yaşamak ne büyük melal
Ar sevda yolunda hiç durma sineni sal
Sen zan’ı bırak hakikat nuru içinde kal

Kime kaldı ki, kalanlar kim için vardı ki
Olmayacak cihanda bir nefes hilkat gibi
Terki diyar sakinleri haşyet içinde sanki
Mahşer telaşı içinde artık ne yapsalar ki

Bir nefeslik can Hak yolunda divane olan
Aşk meramıyla soluyan, sevda ile bakan
Her bir atışıyla kalbinin sahibini anan can
Sen aşk yolunda şakıyan hanif olan insan

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:45 AM
Açma sineyi yaramı

Açma sineyi yara mı ey sevgili revan
Bulunmasa da sende bir derdi perişan
Yüreğinde hicran, dilin de ikbali irfan
Sen kendinle oyalan olmayasın figan

Bir laf sayı cihan etmenizi dilerken
Kalbim perişan, dilim ayanı meyalken
Sizden zuhur edecek gülizarı bahçeden
Bir gül dilemek, onun merakına solmak

Biliyorum kozlar senin, bir eyvallahın yok
Diyarı uzaklar da bulunan perişanın hali yok
Sende bilinmeyen birçok, biçarede hiç yok
Kaldı yapayalnız, bir gülün dikeni dahi yok

Ne yaparsın ey yar biliyorum sende vicdan var
Koyma beni perişan, diyarda sensiz yalnızlaşan
Gözyaşlarını akıtan, umutsuzluğa umutla bakan
Her anında seni anan, senin melaline oyalanan

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:46 AM
Açsa ki hazanda bigane bahar…

Kapattım ömür billâh kapatacağımda
Ne esen yele ne de yağmur damlasına
Sarılmayacağım, sinemi açmayacağım
Aşk için asla bir umuda kapılmayacağım

Islansın her yerler, hatta korunan perdeler
Rüzgârın hiddetiyle raks eden nice ümitler
Derbeder gönüller, bir türlü sevilemeyenler
Çaresizliğe mahkûm edilen zavallı divaneler

Ne kaldı sanki yaşanacak şu minval ömürde
Soldurulan bir güllerde, gönüllerde yeşerende
Sana hasret nice ümitlerde, bilinmez kişiliğinde
Mahkûm ettiğin çaresizliğimde, gecemde seninle

Bıraksa yıldızlar, açsa ki hazanda bigane bahar
Ağustosta yağsa kar, çölleri sel alsa yağmurlar
Karanlık hücrelerinde mahkûm bırakılan umutlar
Şiirler yazsan da, bir silinmezi romanlaştırsan da

Kapılar çalmayacak artık yaktım onu umutlarımda
Duvarlar boyanmayacak kazıdığım bahtsızlığımda
Yarasalar mekân tutacak karanlığın hengâmesinde
Zavallı hiçliğim, derbeder kimliğimle nihayetlenecek

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:46 AM
Açtım sinemi artık rüzgârlara…

Ne kadar dilediysem gelmek istemedin sen
Hülyalarımda filizlenen en nadide sevgiyken
Hayallerimde tutuştu, yanarak kül olmuştu
Ruhumun güzergâhında açan gül solmuştu

Yok, artık menzile gidecek bir yüreğin hedefi
Sefilliğin kıdemlisi, biganeliğin en katmerlisi
Tutuşacak bir canın deryaları yaşatacak aşkı
Karartmıştı deruni kaygıları anlaşılmaz tavrı

Nasıl bu kadar acımazsızlığı içine sindirmiştin
Zulmün şedidini bilemiştin aşkımı kurban ettin
Gecenin haşyetinde kendi kabuğuna çekilmiştin
Demir aldın limandan, martıları hiç dinlememiştin

Sana doğru akan kanım neden hep bitap kalır
Andığım her salisede sensizliğin acısını anlatır
Yatır sen kimi istiyorsan mısralarında her satır
Ruhunun deruniliğinde bekleyen sevdana yatır

Açtım sinemi artık rüzgârlara meydan okurcasına
Çek git nasıl esersen es beni arkandan koşturma
Salma aşk kokumu, cihanın arzında sakın aranma
Bırak sen artık kendi halime, demlediğim hüznümle

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:46 AM
Adamlık âdemin kemaliyledir!

Her insan
Beşer olarak doğar
Ama her beşer maalesef
İnsan olmaya çok muvaffak olamaz

İnsan
Beşer olmaktan
Kurtulamadığı sürece
Kim olduğu bilmek ne kadar önemlidir

Her insan
Adam telakkisindedir
Ancak adam olmak idrakledir
Adamlık mükellefiyettin enginliğindedir

Mükellef
Aidiyetini bilmektir
Bilmekten öte bir idraktir
İnsanı kâmil olmak âdemin muradıdır

Hakikat
İdrakine ermektir
Adamlık kemaletledir
Kemal hilkatin seyrinde nefeslenmektir

Zira o
Aidiyetin müsebbibidir
Abit olmanın bir gereğidir
Zahidin her daim hissettiği meşkidir

Arifin
Vazgeçilmez hasletidir
Kulluğun yalnızca bir gereğidir
Aşkın pınarında hazzı serinlemektir
Sevdanın diyarında meşkle beslenmektir

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:46 AM
Ah açan bahar!

Kapattım
Ömür billâh
Kapatacağımda

Ne
Esen yele
Ne de yağmur
Damlasına

Sarılmayacağım
Sinemi
Açmayacağım

Aşk için
Asla
Bir umuda
Kapılmayacağım

Islansın
Her yerler
Hatta
Korunan perdeler

Rüzgârın
Hiddetiyle
Raks eden
Nice ümitler

Derbeder
Gönüller
Bir türlü
Sevilemeyenler

Çaresizliğe
Mahkûm edilen
Zavallı
Divaneler

Ne
Kaldı sanki
Yaşanacak
Şu minval
Ömürde

Soldurulan
Bir güllerde
Gönüllerde
Yeşerende

Sana
Hasret
Nice ümitlerde
Bilinmez
Kişiliğinde

Mahkûm ettiğin
Çaresizliğimde
Gecemde
Seninle

Bıraksa yıldızlar
Açsa ki hazanda
Bigane bahar

Ağustosta
Yağsa kar
Çölleri sel alsa
Yağmurlar

Karanlık
Hücrelerinde
Mahkûm
Bırakılan umutlar

Şiirler
Yazsan da
Bir silinmezi
Romanlaştırsan da

Kapılar
Çalmayacak
Artık
Yaktım
Onu
Umutlarımda

Duvarlar
Boyanmayacak
Kazıdığım
Bahtsızlığımda

Yarasalar
Mekân tutacak
Karanlığın
Hengâmesinde

Zavallı
Hiçliğim
Derbeder
Kimliğimle
Nihayetlenecek

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:46 AM
Ah bir bilsen!

Bilmenizi
Dilerdim ki
Şayet
Mümkün olsaydı
Eğer

Seni
Bu denli
Üzmek için
Neden
Uğraşaydım

Bıraktım
Demek
Belki
Senin için
Çok kolaydı

Gönül
Fütuhatını
Bir kez
Olsun
Bulsaydım

Vicdan
Azabını
Yaşatmak

Bir insan için
Vicdandan
Hiç anlamamak
Değil midir

Seni
Bu hale
Mahkûm
Bırakmak
Hangi aklın kari

Zulmün
Abadını
Serdetmek

O an
Ve bitecek olan
Bir zamanda
Nefeslenmek
Aşkı
Dileyen için
Keder mi

Sana
Ne
Diye bilirim ki
Artık
Ben sana

Aşk
Senin için
Bir vicdan
Azabı
Olacaksa

Sinende
Bir sevgim
Hiç
Olmayacaksa

Kalayım
Ben azapta
Sen
Yeter ki
Rahatsız olma

Ne garip
Bir halin
Bekçisiyim

Sineyi
Dairesinden
Habersiz
Nöbetçiyim

Ah
Kalbim
Ne çaresizim
Bir bilsen

Derbeder
Olan
Bir sefilim

Aşkın
Eşiğinde
Nefeslenen
Ne hadsiz
Bir derdim

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:48 AM
Ah bir tutku sandığım aşk neymiş?

Sen, sensizliğin ahengine kandıran
Bir gül iken, ben sadece seçilendim
Sensizliğin ayazında hep şekillenen
Çaresizdim, terk edilen bir sefildim

Aşk için tercih sebebi değildim itildim
Bir köşede çivilendim, orda kilitlendim
Zindan hazzında sensizlik feyzindeydim
Güne hasrettim, karanlıkta bir zahittim

Ne safhalardan geçtim, sayfalarını seçtim
Aşk anlamında hazin ki zavallı viraneydim
Kendimi geçtim, sensizliğin meşkindeydim
Nihayetinde bir tendin, ahenkle seferberdin

İşte ne yaparsın hayat bu, kader korkusu
Bilinmeyenlerin tortusu, umudun yortusu
Kalplerde neşet edecek haşyetin sorgusu
Mevla sevgisi, rahmet kokusunun yolcusu

Ah bir tutku sandığım aşk, meğer neymiş
Yolların en güzeli, tenlerden çok beriymiş
Manada özneleşen tahayyül mefkûresiymiş
Hayatın mayası, insanın manası sevgiymiş

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:48 AM
Ah çekerek yanarsın bir manalısın.

Kalbim, sen hiç benim olmadın
Göz ardı ederek, bazen ağladım
Sabaha kadar gözyaşıma kandım
Sen yanımdaydın hiç bırakmadın

Seni taşıyorum ki bak yaşıyorum
Ancak sana hiç sahip olamıyorum
Dalıyorum, anlamaya çalışıyorum
Aşk sevdanı ben hiç anlamıyorum

Sen ne buluyorsun nazı hazanında
Harlanmıyorsun ki baharın yazında
Ne bulursun ki *******in yıldızında
Ah çekerek yanarsın bir manalısın

Kim bilmek istiyor ki senin bu halini
Kim neylesin ki çileyi, mana şevkini
Sen deli, divane misin yoksa serseri
Sen kiminsin, eren misin, seren misin

Herkes bak zevkten dört köşe olurken
Sen hiç durmadan hala viraneleşirken
Bülbüller şakırken, gülbahar yaşarken
Sen sefilsin, derdiyle kederli sevensin

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:48 AM
Ah Gönlüm!

İçim alev, alev yanıyor, açamıyorum,
Sanki öyle bir yükü, kaçamıyorum,
Deniyorum, dertleniyorum, saçamıyorum,
Yoruldum inan ki, artık bakamıyorum.

Beni ben yapan faktörler hala ayakta,
Beni benliğimden uzaklaştıranlar bir odakta,
Meçhuldeyim sanki yaşadığım mekânda,
Bilinmeyenler neredesin yapış yakama.

Dostluklar artık menfaate dayanıyor,
Yoksa gücün bakarak için yanıyor,
Dermanın tükenip halsizlik sarıyor,
Bilinmeyenler her an beni kuşatıyor.

Aklım, mantığım, azmim elbette var,
Yoksa mesnetli bilgi neye yarar,
Manasızca devamlı koşmak beni yorar,
Mihengim neredesin gel beni sar.

Dava diye bağlanarak dem aldığımız,
Her şeye o gözle bakarak savunduğumuz,
Ön yargıdan beslenerek, tebliğ sandığımız,
Neredesiniz, söyleyin dayanaklarımız.

Her zaman inandık ve teslim olduk,
Neticesinde yalnızca bizler solduk,
Dağıldık, şevksiz denize daldık,
Öğrenmek ne demek, yılana sarıldık.

Her zaman mı bir kurtarıcı bekleyeceğiz,
Kolayı rahatı ne zaman terk edeceğiz,
Sen kendin olmaya çalış yeter artık,
Aklın, mantığın, senin için bir azık.

Rab derken açziyet ve sükûnetini,
Hak derken zulümden uzak adaletini,
Peygamber derken sabır ve metanetini,
İkmal et sanki hava gibi, su gibi.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:48 AM
Ah güzel kuş...

Ah güzel kuş,
Elbette haklısın…
Sevgi noksanlaştı…
Mana kalıplaştı…
Güven uzaklaştı…
Gezdiğin diyarlar,
Semada ki bulutlar,
Eşlik eden rüzgârlar,
Selam veren uçaklar,
Seni asla ürkütmüyor…
Sen, insana hasretsin…
Artık şartlar değişti…
Sevap hasleti gitti…
Hayvan sevgisi bitti…
Zişanın tavsiyesi yitti…
Sen elbette haklısın…
Oysaki ecdat ne yaptı,
Seni saraylarda ağırladı…
Estetik yuvalar yaptı…
Seni gıdasız bırakmadı…
Ah nazım, güzel sevdam,
Sen aşkla şakıyansın…
Sen aşksız yapamazsın…
Neyleyim kime gideyim,
Hangi dilbere söyleyeyim…
Sen hiç değilse uçuyorsun…
Ben sevgiliye, sen sevgiye,
Hasretsin biliyorum, sabret…
Elbet bir gün kader gülecek…
Nesil anlayacak her an seni…
Yürekler bırakacak sevgisini…
Sen mahzun olma güzel kuş…
Beni kim bulacak, solacak,
Kahrımla buharlaşacak,
Senin sevginle manalaşacak…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:48 AM
Ah kalbim ne çaresizim bir bilsen

Bil ki mümkün olsaydı eğer
Neden seni üzmek için uğraşaydım
Bıraktım demek belki kolaydı
Gönül fütuhatını bir kez bulsaydım

Vicdan azabını yaşatmak
Vicdandan hiç anlamamak değil mi
Bu hale mahkûm koymak
Zulmün abadını serdetmek keder mi

Ne diye bilirim ki artık ben sana
Aşk senin için vicdan azabı olacaksa
Sinende bir sevgi hiç olmayacaksa
Kalayım ben azapta sen rahatsız olma

Ne garip bir halin bekçisiyim
Sineyi dairesinden habersiz nöbetçiyim
Ah kalbim ne çaresizim bir bilsen
Aşk eşiğinde nefeslenen ne hadsiz derdim

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:48 AM
Ah karşılayan dağlar!

Uzaklardan seni nazar ediyorum
Görüyorum ki dumanın yükseliyor
Enginler senden çok aman diliyor
Lakin sen acını kim anlıyor gidiyor

Yüreğim derinliğinde bir sızım var
Senin halini görünce hicrana katar
Yerini bilemediğim gizli sevdan yar
Dağlar halime yanar sinemi dağlar

Her çıktığımda onun tepesinde sen
Varlığımın nefeslerinde haz şevkisin
Sen atık kiminlesin dertlerim inlesin
Sen yeter ki mutlu ol sinem depreşin

Lakin dağların tepesinde senimleyim
Çınarların gölgesinde çizdiğimiz resim
Birlikte bestelediğimiz hicranlı eserin
Kuşattığı kederimle sen hep benimlesin

Resimleri tek tek tararken sancım artıyor
Yazdığın şiirler duvarlarımdan hiç inmiyor
Gömleğimin kopan düğmesini dikmiştin hani
Giymiyorum o gömleği inan kokluyorum seni

En son seninle eski bir kuyunun başına vardık
Kardeşlerince kıskanılan yakışıklı Yusuf’u andık
Maziyi terennüm ettik seninle itminanlık yaşadık
Züleyha’nın hırsında muhayyilede zorlandık kaldık

Şimdilerde senle mazi sayfalarında anlamlaşırken
Melalimde kalan güzelliklerden en nadide çiçekten
Sende tanık olduğum edebin hasletine erişmekten
Gıyabında niyazlar etmekten başka ne gelir elimden

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:48 AM
Ah Mehtab...

Öyle bir duruşu var ki,
Durdum seyre daldım,
Gördüğüm güzellik,
Karşısında kendimi,
Dirliğimi unuttum…
Mehtabın asudeliği,
Ruhuma aşina geldi.
Ve beni celbetti…
Yutkundum, direndim,
Ve dayanamadım…
Kendine bağladı…
Başladım sırlarımı,
Paylaşmaya ve onu,
Yavaşça yudumlamaya,
Matem doluydum,
Hüznümü unuttum,
Onunla hemhal oldum.
Hislerim mest oldu,
Duygularım canlandı,
Biran ufkum sallandı,
Ve gözlerim karardı…
Mehtabın esrarında,
Mihengimi arıyorum,
Gönlümün kucağında,
Ahvalimi soruyorum.
Şafak vakti söküyordu,
Ufkum tarumar olmuş,
Yeni sayfalar açıyordu.
Gördüm aradığım gülü,
Güller fakat bir sürü,
Eğilip koklar iken,
Yok, koku sanki diken.
Bu zaman sıkılıyorum,
Çare için aranıyorum.
Ümidin meşalesinde,
Yaratana sığınıyorum.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:48 AM
Ah o nefes…

Bir gün yine çaresiz kaldım,
Şaşkındım, sadece baktım,
Açziyetim doruktaydı, sarktım,
Tavan bana, ben tavana baktım.

Her şey durmuştu, çalışmıyordu,
Duvarda sinek vardı, uçmuyordu,
Bir ses olmaz mı, duyulmuyordu,
Zaman dondurucudaydı, oradaydı.

Ah o nefes, bir soluk istenmiyordu,
Kalp bilsem ki benimleydi, nerdeydi,
Ten soğuk, omurga duruk, efkâr buruk,
Hayat bitap, gül harap, sen büyüksün Rab.

Ölüm buymuş demek, bedeni terk etmek,
Bedende ölmek, o an soluyarak gömülmek,
Sürünmek değil mi, hayatı aciz yaşamamak,
Ha mezar, ha kefen, yaşamayınca ne fark eder.

Zihnin kitlendiği an, ilaç asla deva olamaz,
Hafsala iflasta, zaman naçarın işine yaramaz,
Sadece aşk, sevdamı hayat, kimi arar bulamaz,
Hayat, yaşama sevincidir, nihayeti tende ölmektir.

Anlaşılmazlık, hayatın içinde yalnız yaşamaktır,
Anlaşılırlık ise nabza göre şerbet vermek değildir,
Duruşunu, Hilmi, vakarı, hilkatinle resmetmektir.
Sen, kimsin, her vakit aidiyetinle kulaklaşmalısın.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:49 AM
Ah sevda!

Nasıl olduğunu bilseniz!
Nelerden vazgeçerdiniz!
Yakar, dağlar, kanatmaz,
Bir dirhem acıyı tattırmaz.

Cefa, sıkıntı haz’a dönüşür.
Hizmet, himmet aşkı verir.
Uyutmaz, yedirmez, yatırmaz,
Zikrettirir, şükrettirir, hu dedirtir.

Âlem kollarını açar, dal salkar,
Yaratılmışlar haşyetle bakar,
Gönül divanedir, sine yakar,
Arzı mekân bir ahenge dalar.

Zerreler, çekirdekler, küreler,
Nebatattaki hakiki halkalar,
Surlar, kaleler, kervanlar,
Onun aşkıyla meşki yaşarlar.

Ey dostlar, ahbaplar, arkadaşlar.
Aşkı aramayın, hizmet için yanın,
İnsana ve hakikatlere konuşlanın,
İşte o zaman aranmayın, aşk yakalar.

Yaşıyorsun, yaşadın, yaşayacaksın,
Ne vakit terk edeceksin, bilemezsin,
Bizlerde ki bir emanetti, silemezsin,
Avuntuları bırak, Hakkın aşkına bak.

Kurtarmayacak seni malın, ayalin,
Daldığın gafletten, uyan bir silkin,
Eş, iş, aş, kaş, baş, yaş yetme dimi?
Gidenleri dahi, hiç görmedin mi?

Peygamberler, nebiler, sabiler,
Bunlar masundu ve ismettiler,
Ne yaptılar, Hak için yandılar,
Secdeye kapandılar, Hakka yalvardılar.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:49 AM
Ah yar sen bizar olma…

Gökyüzünün alyansları siz duyun bari sesimi
Sine harap, yürek bitap, bir ses etmiyor sevgili
Sizler bizim ortak paydalarımızsınız, sizinle varız
Efkârı umum iyemizi ancak sizlerle yâre anlatırız

Yıldırım aşkımı ne bu hal hangi asırda yaşıyoruz
Kısa bir zamanda olacak bir iş mi mantık nerede
Direnmesinde haklıymış, öyle diyor aşkı tanıyan
Aşkın kıvamımdan bihaber olan sevgili bir gülizar

Tacir değilim, sanatçı hiç değilim ben biçareyim
Açıkça haykırıyorum ey ahali bilin ki seviyorum
Küllenen ateşi kora dönüştüreni merak ediyorum
Eğer bu aşk değilse, ben insan değilim diyorum

Bir final mi ki mantığın katresini elbet arayalım
Bir mahlûkatı hayvaniye değil ki onu oyalayalım
İnsan da zuhur eden, yürekten fetheden bir aşkı
Kim bilir ki, nasıl bir tahayyülle ondan faydalanalım

Bırak zaten perişanım, ben kendi halinde bir insanım
Anlamam, mantıktan, her türlü zanaattan biçareyim
İşte ne yaparsın bir hadsizliktir, yüreğime yanarım
Anlamam denizden, geceden, meşkten bir ahenkten

Ah yar sen bizar olma, yeter ki sen bari biraz solma
Bir dosttun, engin tavsiyelerine gark oldum, soldum
Yürek neymiş demeliyim, şiire süresiz ara vermeliyim
Çekilmeliyim melalime, kalbime çeki düzen vermeliyim

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:49 AM
Aidiyetinden habersiz bir nefes!

Diyor ki
Bir atanmış vali açıklamasında
Milletin, menfaatleri safhasında
Açıklamasının tamda ortasında
Cehalet seremonisi, kursağında

Konuşurken
O hezeyanlarını, beyan ederken
Dirliğin ve birliğin tesisini işlerken
Ne derler vehmiyle nefeslenirken
Aşikâr olan cehli belliyken birden

Milletin
Cehalet içinde kaldığını zikrediyor
Cehaleti yenmek adına döktürüyor
Bir tebaa kültüründen dem vuruyor
Ve milletin bireyi olduğunu unutuyor

Şaşkındım
Soluklandım şöyle birde yutkundum
Millet, devlet birliğinde o hale baktım
Mülkü amiri seyrederken hayıflandım
Yönetici vasfının, olmadığını anladım

Kelam
Edilirken muhakkak bir düşünülmeli
Sosyolojik o gerçekler idrak edilmeli
Kim için, bir niyaz edip nefeslenmeli
Valiler çok düşünmeli halkı dinlemeli

Efrat
Milli hassasiyet sebebiyle sorgulamaz
Devlete bağlılığında gafleti de aramaz
Lakin kirpinden kokanlardan, korkmaz
Onları hiç adamdan saymaz uğraşmaz

Devlet
Milleti içinde barındıran büyük bir ülfet
Dirliği için kolluk kuvveti ne yapar acep
Milletin serencamında bulunur bir edep
O vali kime dert sinesinde saklanır hep

Kimsin
Sen gönül tahtından çokta habersizsin
Okumuşun milletini anlamayan cahilsin
En çok öğrencisi olan bir ilinde valisisin
Bir tefekkür etmelisin, özrünü bilmelisin

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:49 AM
Akan gözyaşlarına bakarken!

Söyle şimdi sen neden ağladın
Kim bilir ki ne gelmiştir başına
Değer mi bir damla gözyaşına
Yazık değil mi bu güzel canına

Sinede mahfuz ettiğin sevdamı
Seni senden alan hicranı aşk mı
Hasret çektiğin yüreğinde yaramı
Melalini hasrettiğin ulaşılmaz mı

Ağla hiç değilse sen gözyaşlarınla
Kalbi nur inhisarında rahatlarken
Rahmet damlasına gark olmuşken
Yaprak misali hazan sarısı eserken

Ben damla akana hasret çekerken
Hazanın kalanlarını demle yaşarken
Kanatsız kuş misali hiç uçamazken
Aşktan nasipsiz can olarak neylerim

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:49 AM
Akan yaşlar…

O yaşlar, ne kadar güzel akarlar,
Ten bizar, beden inhisar, göz bakar,
O bakan bir çift göz, yaşlarını salar,
Yumuşacık ve sessiz, yanağı ıslatır…

O yaş o kadar kutsi ki, olaya bakmaz,
Vicdan imdat’ı açar, kimseye sarkmaz,
Zihin tarumar, hissiyat naiftir zayıflar,
Gözlerden o güzel damlalar, akarlar.

Çocuklar masum, vicdanları çağlar…
Kızlar rahmetin hamisi birer akarlar,
Kadın anadır, rahmet tecellisi yaşlar,
En büyük hazine, yoksa yüreği yakar…

O yaşlar öyle mübarek ki sineyi yakalar,
İnadı kırarlar, gönlü yumuşatırlar, akarlar,
Sırları temizler, kalbimiz mutmainliği arar,
Bir rahmettir, aşktır, sevdadır, hatta ummandır…

Olmasaydı o güzel yaşlar, süzülen gözlerde,
Âdemi beşer biçareydi, dolar infilak ederdi.
Öyle bir infilak olurdu ki, mekân aciz kalırdı.
En büyük silahtı, her an ve her zaman patlardı…

İşte o yaş bir rahmetti, barut kuru kalmıyordu,
Sine daralıyor, güç bitiyordu, ama yaş akıyordu.
O yaş bir deryaydı, pınardı, sineden püskürürdü,
O bir sığınaktı, Rahmeti Rahmanın temsilcisiydi…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:49 AM
Akıyordu…

Yüreğim çaresizliği yaşarken,
Tenimi, lekelemeden derinden
Ilık bir kan akıyordu…
Akan kan, yüreğimden sızan,
Hüsranın dinmeyen acısıydı…
Yapılacak hiç bir şey kalmamıştı.
Elden gelen ve bilinen her gayret,
Esirgenmemişti. Açıkça gösterildi,
Ondan asla, gizlenmemişti.
Beyhude bir sevdanın, ayak sesleri
Çok uzaklardan duyulmuştu artık,
Hatta biraz sertçe uyarılmıştı.
Ancak gönüldü bu, ne yapılırdı?
Asla bir şey yapılamıyordu.
Kan akardı, yara kanardı.
O kaçardı. Aslında haklıydı…
Kendi dünyasında bir denkliği,
Bulamıyordu. Nihayet diliyordu…
Suçlayamıyordum…
Ona kızamıyordum…
Yarama bakıyordum…
Sadece yakınıyorum…
Kendi halindeydi. Yoğunluğu bir dertti.
Şendi, neşeliydi. Bir sanat düşkünüydü.
Başarı konusunda ilerdeydi.
Mana noktasında, seviyesi yüksekti.
Halis bir buketti. Alımlıydı.
Artık bir kilosu yoktu. Bakımlıydı.
Seçiciği çok önemliydi. Duygusaldı.
*******in sessizliğinde, aldığı her nefeste,
Ve aheste, aheste, sırrını serdediyordu.
Hayalin gölgesinde gezinirdi. İdealisti.
Bir dava insanıydı. Azme çok sarılmıştı.
Her insan gibi, masumluğun arifesinde,
Aşka kapı aralamıştı.
Onu tanımış, ulaşmıştı.
Şair ruhluydu. Kitap kurduydu.
Merakın serinliğinde,
Kimseye ses etmeden, gezerdi.
Bazen ummadığı iltifat,
Bir vakarla, hemen salınırdı.
Tevazuu, başvuru membaıydı.
Gizliliği severdi. Özele metfundu.
Tefekkürü severdi.
Bilinmeyenlerde sarsılırdı.
Böyle biriydi, satırlarda bulduğum,
Ahengiyle meşke daldığım,
Solmayan bir orkideydi.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:49 AM
Aksa da yaş…

İstemediğim yaşlar,
Göz damarlarımdan,
İstemesem de akıyor,
Yüreğimde ki ateş için.

Yanan ateşi söndürmez,
Damla düşmeden kurur,
Sende ki, mevcut gurur.
Kalbimde, sevgiyi kurutur.

Yılgınlığın arifesindeyim,
Sensizlik nezaretindeyim,
Divane, mahzun biçareyim,
Tenim cansız bir viraneyim.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:49 AM
Aksın masun yaşlar damlasın kanlar.

Damla damla akan kanlarımız
Bir gül yaprağı misali
Toprağa düşerken
Gözyaşlarımız
Haşyet ürpertisiyle
Atinin müjdesini veriyor
Aksın bu kanlar
Durmasın onca yaşlar
Halin aşkını
Anlatana kadar
Şahadet şerbetinin
Hak rızası için cengin
En büyük cihat olarak sıfatlandırılan
Nefsi mücahedenin
Bizleri kuşatarak
Anlam katmasını bir gün
Cenabı Hak nasip edecek kadar

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:49 AM
Akşam kızıllığından suya!

Kendi halince, sakin ve sessizce
Akşamın izlerinin kuşattığı kızıllık
Suyun güzelliğine rengini katınca
Aşk sessizliğinde sakince kaybolur

Ne olur ki depreşen dertlerin akını
Halden hale sınırsız geçen salkımı
Hiçbir zaman bitmeyecekti umudu
Aşk tek korkumdu şimdi kayboldu

Suyla başlar tüm hikâyeler nefesler
Topraktan alınır gelecek her ümitler
Kursaklarda yaşanan onca hevesler
Aşk hasretiyle sinelerde demlenirler

Akşamdan geceye doğru salınır akan
Damarlarda durmadan hoyratça kan
Aklı bulunan can nihayette insan olan
Kalbin sahibinden uzaklaşan heyecan

O suda hayallerin ateş saçan gözlerin
Sende gizlidir merak ettiğin hünerlerin
Ey nisayı dilberim can içindeki hevesim
Senin için seyrederim halin bekçisiyim

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:50 AM
Akşam oluyor…

Ağarmayan ne var
Dönmese de yüzünü akşam
Seslerin serencamında yalnız
Gelişlerden gidiş için çaresiz

Nihayetin bilindiği an sensiz
Beklenmese de sevince gece
Ben yine sensiz ve sessizlerde
İçsek te bir yudum su ne olur

Her gece uykusuzum kime sorulur
Kalsa da bir dirhem canı mecal
Gözyaşlarımdan süzülen damlalar
Yüreğimde kararan bulutlar

Yenilginin habercisiydi avuntular
Her zerresinde bir sınırın ıssızlığı
Sunulmuşken bizlere hüzün vardı
Çaresizdik akşam oluyordu sen

Sokuluyordun kuytu karanlığa
Ben ise biçere ellerle akşamlara
Sensizliğin acısıyla kıvranırken sızım
Dinmiyordu sen ve ben yine yalnızdık

Akşamları ecelin gelmesini beklerken
Sensiz ve bensiz aşka hasret mezarlık
Gecenin ıssız serinliğini seninle yaşarken
Mezranın başında seni anıyordum sevdiğm

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:50 AM
Akşama yakın bir vakitti.

Akşama yakın bir vakitti.
Kuşlar o kadar güzel uçuyorlardı ki hürriyetin yekparesinde bir nefes sıhhat gibi.
Oldukça canlı ve diri bir keyfiyette, hilkatleri mucibince, rızklarının taksimince!
Semanın haşmeti, maviliğin enginliği, bulutların serpilişi bir nizamın ölçüsüydü.

Etrafımız oldukça kalabalıktı, muhtelif seslerin can havliyle çıktığı, meramların paylaşıldığı, dikkatlerin bir yöne doğru çekilmek dilendiği bir ortamdı.

Her bir arkadaşım bir güç gösterisine soyunmuştu sanki. Aslen güçsüz olanlar dahi her zaman ulaşabileceği bir babası veya annesi olduğundan, evleri yakın bulunduğundan daha çok baskın çıkıyorlardı.

Top oynansa, maç yapılsa, met değnekte olsa, yakarda karar kılınsa, tıpta oynansa, saklambaçta varsa yinede pek değişen bir şey olmuyordu bu meyanda.

Uçurtmalarımız çok olmuştur, topaçlarımız nasılda zınılayarak ses çıkartırlardı.
Bir kaş arkadaş uçurtma sevdasıyla gökyüzünde seyri âlem ederken düşlerimiz, hülya sağanaklarımız, kursağımızda kalan umutlarımız sayfalarını açardı sanki!

Bir ayçiçeğinin kalpaklarında, bir mısırın sümbül yelpazesinde, bir nohudun metanetinde, bir karpuzun masumiyetinde, bir kavunun dirayetinde, bir çileğin zarafetinde, bir domatesin hazırlığında, bir biberin süzülüşünde farklı farklı!

En heyecanlı anlarımızda annemizin gel diyen amir sesi ne de hoşnutsuzdu!

Babalarımız sanki daha bir masumdu, çok yüz göz olmazlardı, çalışan dirayetli pervanelerdi. Annelerimiz sabrın demi, sevginin seli, hoş görünün nefesiydi.

Ablalarımız can yoldaşımız, yardım sağanağımız, kaygı yumağımız canlardı.
Ağabeylerimiz sanki daha katı, yaptırım noktasında karalı, müsamaha açısından çok sıkıntılı olanlardı.

Komşularımız ne kadarda birbirinden farklı insanlardı. Bir kooperatif marifetiyle bir müşterekliği bulunan, çok değişik mekânlardan gelmek zorunda kalanlardı.

Kültür farkı o kadar sarih olandı ki, tercih sebepleri dikkate şayan olanlardı.

Bir Ahmet amca vardı ki sakin bir adamdı, eskilerin klup sigarasını çok içerdi.
Hasan amca canı tez olan her bir olayda bir tutam tuzu bulunan farklı insandı.
Fethi amca çok ciğerpare olan bir amcaydı, tebessüm yüzünden asla eksik olmazdı, çok narin kızardı, her vakit yardıma koşan değerli ve dost bir insandı.

Ama Hatice teyze yani hanımı tam tersi, asık suratlı, iddiacı, layardımcı olandı.
Hani derler ya tencere yuvarlanıp kapağını bulmuş tesellemesi misali gibi.

Evlerinin tek oğlu durumunda ki Mehmet çok şımartılmıştı. Babasının avcılık lakabı bulunan Mehmet’e kimseler söz edemezlerdi. Ne kadar çok şımarsa da!

Çok haksızlık yapsa da, onun her hareketi birilerince masum karşılanırdı. Çünkü avcı olan Ahmet amcadan çok korkarlardı. Lakin Ahmet amca bunlardan habersiz olan, kendi işleriyle ilgili çalışmaları bulunan çok sakin bir insandı.

Bizler uzaktan da olsa bir kötülüğüne şahit olamadığımızdan azda olsa onu severdik. Oğlu Mehmet’i hiç sevmediğimiz halde, onu şımarttığını bildiğimiz nedenle diyemem, çünkü onu hiç yüz göz olurken görmemiştik.

Bir gün yine uçurtmalarımızı uçururken şımarık Mehmet bir diğer arkadaşın ipini kopartmak için, uçurtmasını kaçırtmak için saldırmıştı.

Mağdur olan arkadaşımız Sait ne kadar sabrederek dirense de, bizler bir gayret göstersek te tüm çabalarımız nafileydi. Mehmet’i bir kere hırs basmıştı.

Çok rahat dövebileceğimiz bir arkadaştı lakin onun babası acı olan bir adandı!
Ara da olsa omzunda tüfekle gezdiği görülürdü. Farklı kıyafetler eşliğinde.

Mehmet mücadelesine devam ederken mağdur olan arkadaş Sait’in babası işten geliyormuş duyduğu sesler onun dikkatini çekince koşarak geldi ve sevimsiz mücadeleyi gördü.

Ayırmak için yüksek sesle müdahale etse de Mehmet artık dut durak bilmiyordu.
Hakaretler yapmaya başladı, salim amca fazla dayanamadı ve Mehmet’e bir fiske vurdu.

Mehmet ağlayarak koşar adımlarla babasını çağırmaya gittiğini haykırıyordu.
Bir müddet sonra Mehmet anne ve babasına her ne anlatmışsa bir fırtına koptu.

Mehmet’in babası tüfeği elinde soluk soluğa koşarak geldi. Salim amcanın oğlu Sait’in uçurtmasını hedef alarak tüfeği ateşlemişti.

Bizlerde korku ile havada ki uçurtmaya bakıyorduk.

Uçurtma tam ortasından delinmişti ve çok fazla direnmeden elektrik direğine dolandı ve arada çaresiz bir şekilde kalmıştı.

Tüfeğin saçmalarından nasibini alan üç tane kuşta cansız bedenleriyle yere öylece düşmüşlerdi.

Hırsın, mantıksızlığın, ahmaklığın bir yaşı olmadığını o kadar bariz bir şekilde görmüştük ki şaşkınlığımız ayyuka çıkmıştı.

Başlangıç paragrafında neler söylemiştik oysaki!

Kuşlar o kadar güzel uçuyorlardı ki hürriyetin yekparesinde bir nefes sıhhat gibi.
Oldukça canlı ve diri bir keyfiyette, hilkatleri mucibince, rızklarının taksimince!
Semanın haşmeti, maviliğin enginliği, bulutların serpilişi bir nizamın ölçüsüydü.

Ne kalmıştı bunlarda artan geriye sadece terbiye edilmeyen, tefekkürle şekillenmeyen, ahirle özleşmeyen, mizanla bütünleşmeyen fiiliyatlar.

Gözyaşından başka bir şey kalmamıştı. Üzülenler çok fazlaydı. Hafızalarına kayıt düşenler en bahtsız olan zavallı masum çocuklardı.

Düşünmek onu tercih etmek, insan olmanın erdemiyle nefeslenmek demektir.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:50 AM
Al düşlerimin kopan gül yaprağı…

Mor hüzünler akşamın ilk adımlarında
Penceremin pervazlarında yerini alırlar
Çırpınan kuşun kanatlarında uzaklaşan
Umutlarım başka bir günün avuçlarındadır

Öfkemin kızıllığının çare olamadığını bilirdim
Kanayan aşk yaramı hiç dindirmeyeceğini de
Al düşlerimin kopan gül yaprağı misali sızısını
Terennüm ederdim, akşamın hicran şarkısıyla

Divaneliğim nüksederdi atardım kendimi yere
Köşelerin en sefiline, derinliğin hengâmesine
Bırakırdım melalimi, sersemliğimin eşliğinde
Derinlerde ki yüreğime hayıflanırdım seyrime

Kara bir geceye al müjdeler sunan her heceye
Gönlümün kararan penceresinde ki bilmeceye
Tozlu yollardan murat için gelen nefeslenene
El sallamak istiyorum yolunuz açık olsun diye

Şu akan damlalar ki iyi ki var yağar yağmurlar
Alır çıkarır beni kuytu kimliğimde ki korkumdan
Sevinç tohumlarını akıtırken yüreğime aşkından
Umudun hazzına yeniden vardırır gizli ellerinden

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:50 AM
Al sana medeniyet ve asri yet!

Bu mu medeniyet, bu mu asri yet
Bire kâfir kefereler bu nasıl şirret

Bir çocuğa ancak bu kadar cesaret
Sen durma Müslümanları hep inlet

Ne istiyorsunuz bu zavallı çocuktan
Ey Müslüman uyan, anaları perişan

Babalar olmuş birer kurban ey iman
Sen Allah rızası için bir kendine yan

Müslümanları her geçen gün eziliyor
Hattı zatında hazin ki kobay seçiliyor

Müslümanlar heyhat birbirini öldürüyor
Dünya müstekbiri müsabaka seyrediyor

Şu resimde ki ıraklı çocuklara bir bakın
Allah rızası için ha ne olur biraz hislenin

Mazlum için yeter artık ha bir kenetlenin
Allah rızası için şöyle bir kendinize gelin

Biz bize vurdukça, kâfirlere ne hacet ki
Zaten o zalimlerin en kutsal dilekleriydi

Bizler rezil kepazeyken kimle keyiflenir
Hangi idrak, hangi izan bundan demlenir

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:50 AM
Aldığım her nefes seninle ancak!

Divane olmak
Senin yolunda soluklanmak
Kalbin itminanlığında aşk ile dirliğe uzanmak

Yıldızlar el sallar
Kimler için semada hayaller kurar
Sevdalılar umut içinde hükmün sahibine kanar

Sular akar
İkliminde kefen kokusuyla kar yağar
Toprak onu hasretle kucaklar, özlemiyle kanar

Düşen damlalar
Kan içinde korunan oksijen ne yapar
Beyin için çabalar, insan nasibince rızkını kovalar

Aşk ilkimizde kokar
Halden anlamayan heveslerine dalar
Çiçekler şifa için açar, renkler insan için bahtiyar

Kanat çırpan kuşlar
Mahzun gönüllerden akseden hıçkırışlar
İhsan sahibinden asla zuhur etmez fevri davranışlar

Tefekkür ikliminde
Bir ahenk var, insanı anlar çare arar
Melalini insanlık için hizmete açık tutar ihlâsla bakar

Kul olmak neye yarar
İnsan halini anlayamazsa onu kim anlar
Kalbin sessizliğinde açar en güzide olan nice baharlar

Adamlıkta kokar
Zarafet içinde gizlenmiş olan ülfet
Namert hazlanmaz asliyet için gerçekleşir her hürmet

Vefa kadri bilmektir
İnsan onun için en mücerret sebeptir
Nisa için edep hakkaniyettir, er kişi için mücbir nedendir

Ne çocuğa ne cana
Bağırırsan sen, senin gibi olan insana
Bulacaktır seni bir gün halini anlatamadığın bir zamana

Her ne yaparsan
Muhakkak ki bir gün bulacaktır seni
Senden neşet eden değerleri idrak içinde çok nefeslenmeli

Âdeme ne demeli
Ölümün güzelliğiyle seyri hale refakat etmeli
Mezar içinde bir densizliğe düşmemeli, ruhun nihayeti fikredilmeli

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:50 AM
Aldırma dalgaların hissiyat nedametine!

Akılsız, bilinçsiz körlüğüm için dövündüm
Sözde bir aşk inkılâbıydı yaşadığım hicran
Gönül tahtımın sarsılmaz sütun aralıklarında
Sevdanın kollarında çaresizdim gömüldüm

Yüreğimi amansızca sarsan bilinmez andıçlar
Umutsuzluğu haykıran, sefilliği anlatan satırlar
Kaçamak bakışalar, söküp atan her nakaratlar
Mahkûm bırakan acımasız yargıçlar, gardiyanlar

Taşladım artık vuslata giden deniz fenerlerini
Aldırmadım dalgaların hissiyat nedametlerini
Dinlemedim martıların senfonilerini, hallerini
Bir kez olsun anmadım gemiden seyredenleri

Kefensiz, niyazsız her bir tabutu mevt misali
Kalmışım kayalıklara vuran cesetlerin timsali
Ha yaşamışım, ruhsuzluğun demini almışım
Veyahut ta aşksız bir girdabın eline kalmışım

Bu haykırışlarım asla bir umut için değildir
Benim gibi bir esintiye kapılan en sefillerindir
Elbette ki bir ibreti âlem içindir, aşk kimindir
Sevilmeyi hak etmeyen zavallı çaresizlerindir

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:50 AM
Âlicenaplık!

Evet, siyasetin adavetsiz,
Bulunduğu bir ortamda,
Hollanda kraliçesi,
Şehrimize teşrif ederek,
Hiç değilse, bir nostalji,
Yaşamamıza, vesile oldular.
Ev sahibi konumunda,
Bulunan, yönetici hazır un,
Misafirperverlikte asla,
Bir kusur, işlemediler.
Kraliçenin;
Hamile olduğunu öğrenen,
Şehrin lokomotifi,
Konumunda bulunan,
Sayın (İstikbal) Boydaklar,
Kraliçe hanımefendiye,
Çok anlamlı bir hediye,
Vermeyi ihmal etmediler.
Kayseri konağında,
Tertip edilen toplantının,
Mahiyeti oldukça ilginçti!
Orada bulunan hazır una,
Bir vefa manifestosu, yaşattılar.
Neydi konu! Anlamaya çalışalım!
Gurbetçi işçilerimizden,
On beş aile, emekli olduktan sonra,
Memleketleri olan Kayseri ye,
Kesin dönüş yapmaları sebebiyle,
Bu ailelere, ülkeleri adına,
Teşekkür etmek ve yeniden ziyaret için,
Bir davette bulunmak, adına gelmişler.
Bu günlerde, ne kadar çok,
Özlem duyduğumuz,
Önemsemediğimiz hasletler, değil mi?
Biz emeklilerimize,
Eziyeti ve kuyrukta bekletmeyi,
Henüz çözememişken, reva görürken,
Bu insanlar, insanlık adına,
Bir zamanlar ecdadımın yaptığını,
Şimdi bunlar bizlere yapıyor!
Hüzünlenmeyim mi?
Efkârı yudumlamayım mı?
Âlicenaplık göstererek,
Şehrimizin ileri gelen,
Yöneticilerinin hafızalarına,
'Nakşeden bir imzayı”
Alenen ve nezaketle,
Atmayı başardılar.
İlmi siyaseti, unutanlar,
Nasıl başarılı olacaklar!
Şaşarak melülce bakarım.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:50 AM
Allahın Emrinden Edebin Gereğinden Kimler Sorumludur?

Kul olmak bilinci o kadar ehemmiyetlidir ki bu gerçeğe müdrik olmak ancak hidayetin tecellisi sebebiyle müminler idrak ederek mükellef olurlar.

Sinlerinde henüz rahmetin gereği olan teslimiyet ve itminanlık zafiyeti yaşayanlar, akıl ve zanlarını iblisin telakkisinde görmeleri nedeni ile dini müeyyideleri hakir görürler ve tahkir ederler.

Sebebi hikmetinden bigane olan bu yaratılanlar, beşer kimliğinin diğer safhasında tercihlerini zanlar üzerinden netice almaya çalışırlar.

Çünkü sıtkı can ile teslimiyet, duyarlılık, akidenin idraki hissiyatı bahşeden Cenabı Hakka olmadığından, zan ve şüpheyle tahakküm ederler.

Her zerreye ve arzı cihana bakış açılarında ezelin yerine Darvin teorisinin çaresizliğine bir fırsat doğsun diye ulusalcılığı ikame ettiler.

Rabbani olan her şey bunlar için bir daralma sebebi olduğu bugünün tercihi değildir.

Bu sebeple Allaha kulluk noktasında problem yaşayan hidayete ihtiyaçlı insanlar tuğyanları konusunda ısrarlarını sürdüreceklerdir.

Dünyaya teşrif eden her can üryan olarak doğarlar. Sabidir, emanettir, vesaire yani mükellef değildir henüz.

Aklın ve idrakin kabulüyle ilintili olarak ilk mürebbisi olan anne ve babasının öğretileri gereği tercihler netleşecektir.

Kabul ve ret tahkikin netleşmesiyle iradenin karar sürecini önceleyerek tercihler gerçekleşecektir.

Bu insan Ya Allaha kulluğu la şerike diyerek tercih edecek veya akıl ve zanlarından ihdas edilen pagan ve tağuti güç odaklarını tercih ederek kendini rakip yerine koyacaktır.

Kendi kutsalı adına hezeyanlarını farklı telakki ve takiyyelerle insanların önüne serecektir.

İşte bu sebeple bir kul olarak Müslüman öğretisiyle donanan canlar örtünen, setri avdeti bilen, örf ve adetlerin zenginliğine inanan kullar olarak farklı şekillerde bu gayelerine ulaşırlar.

Lakin bu hakikatlerden habersiz olanlar, edebin ve sebebin hikmetine bigane bulunanlar, kendilerine bir değer katmak kaygısıyla tahrif ve tahriklerin de ısraren devamlılığı artırırlar.

Bu insanlara acımak elbette ki yetersiz, sabır içinde cahilliklerine müdrik olarak hidayetin sebebini bilmeliyiz.

Zaman kavramının hangi zamanlardan itibaren devam ederek bu süreci hikâye ettiğini bilerek, evrensel ve mutlak olan mesajı terennüm ederek hayıflanmalıyız.

Yani hülasa edersek;

Dinimizin emri olan örtünmek, inanmayanlar tarafından en çok itiraza uğrayan hususlardan birisidir.

İtirazların hakiki sebebi, hidayetten mahrum olmalarından dolayı örtünmenin hikmet ve sebeplerini bilememeleri bilhassa kadınların, örtünüp belli nizam içinde yaşamalarının esaret, açılıp saçılmalarının ise hürriyet olduğunu zannetmeleridir.

Hâlbuki tesettür, izzet ve şeref, aksi ise hakaret ve zillet sebebidir.

Örtünmeyen, aşırı derecede açılan kadının, erkeklerin taarruzlarına maruz kalma ihtimali vardır. Bu da kadınlara büyük bir hakarettir.

İs1âmi şekilde örtünmek, garplıların dediği gibi ne sıhhati bozar, ne de asabi zaafa düşürür.

Bilakis sahibine şahsiyet, iffet, izzet ve sıhhat kazandırır. Bir takım rezaletlere mani teşkil eder. Buna manevi maniler de ilave edildiği zaman, beşeriyet büyük bir mefsedetten kurtulmuş olur.

Şurası bir hakikattir ki, kadının açılıp saçılması, erkeklere, kadının kendileri için açıldıkları hissini verir. Böylece bir takım kimselerin, o kadına satılık meta imiş gibi bakmalarına, neticede taarruzda bulunmalarına yol açar ki, bu kadına en büyük bir hakarettir.

Süslenerek sokağa çıkan kadın, kimin için süslenmektedir? Kendisi için süslendiğini iddia etse bile, bir kısım erkeklerin kendisi hakkında kötü düşünmelerine, onların nefsanî hislerinin tahrik edilmesine sebebiyet vermesine mani olabilecek midir? Cevap elbette hayır olacaktır.

Örtünmek, sahibini bu kötülüklerden koruyacağı gibi Allah’ın (c.c.) emrine uymaktan dolayı sevaba sebep olacaktır.

Semavî kitapların hepsi tesettürü emretmiştir Nitekim İncildeki bir ayette “Bir kadın başı açık bir şekilde tâatde bulunursa ve fikir beyan ederse iffetsizliği davet etmiş olur.” Buyrulmuştur.

Dinimiz ahlâki temeller üzerine kurulmuştur. İslami ahlâ¬kın temeli ise, Allah’tan melekten ve insanlardan hayâ etmektir. Açılıp saçılmak ise İslâmi ahlâka ters düşen, hayvanlara has bir durumdur.

Demek ki, örtünmenin hikmetlerinden bir diğeri ahlaki kaidelere riayettir. Dinimizin hedefi, insanları sonu hayırlı olan bir yola sevk etmek, onlara huzurlu bir dünya hayatı bahşetmek, bu huzurlu hayatı, manevi kazançlara vesile kılarak insanlara iki cihan saadeti temin etmektir.

Bu ise in¬sanların her türlü düşmanlarından kurtulmaları ile mümkündür. Nefislerinin tasallutundan kurtulamayan ve Onun arzularına gem vuramayan insan, huzurlu olamaz.

Zira nefsanî arzuların sonu olmadığı gibi, bu arzuların tam******, hatta birçoğuna ulaşmak mümkün de değildir.

Kadınların ve erkeklerin, avret yerlerini açmaları, süslenerek karşı Cinsi tahrik etmeleri, insanları şehvet boyunduruğunun altına sokup, bunun altında inleyen insanın evvela dünya saadetini, sonra da ahiret selâmetini kaybetmesine sebebiyet vereceğinden, Allah (c.c) insanlara örtünmeyi emreder ve insanlara bu şekilde zulüm edilmesine müsaade etmez.

Örtünmenin erkekler ve kadınlar için daha birçok faideleri bulunmaktadır.

Örtünmeyle korunmak istenen üç önemli unsur vardır:

1-Nefsin korunması

2-Neslin Korunması

3-İmanın korunması

Bir kadının örtüye bürünmesi çok büyük anlamlar taşımaktadır. Örtü bir kadının iman ve takva sahibi olduğunun göstergesidir.

Örtü onun, Allah’ın emrine baş eğmesinin, nefs ve şeytana karşı bilinçli oluşunu göstermektedir. İnanmış kadın mütesettir bir hayata alışmakla, hem ruhunun gıdasını ve hem de Yaratıcının rızasını kazanmış olur:

Burada kadını korumaktan maksat onun zayıf, kendini bilmez ve suç sayılmasından değildir. Onun korunmak istenmesi, çok değerli olmasından ve onun¬la kurulacak yuvanın sağlam ve sağlıklı olmasını temin etmek yüzündendir.

Tüm kıymetli şeyler istisnasız bir koruyucu içinde muhafaza edilir.

Kadınlar hoş gösterilecek tarzda yaratılmıştır. Bu hoş görünüşleri ile daima çekicidirler. Onların bu cazibeli hallerinden sürekli tahrik olmak, şuuraltı bunalımlara, aşırı şekilde hayvani hislerin açığa çıkmasına sebep olmaktadır.

“İnsanlar için kadınlara, evlatlara, kantar kantar altın ve gümüşlere, salma atlara, hayvanlara ve ekinlere karşı olan sevgiler hoş gösterilmiştir.”(Sure-i Ali İmran,14)

İslam, cinsi duyguların şuuraltına itilmesine mey¬dan vermemektedir. İslam dini, bu duyguları ayeti kerimede de görüldüğü gibi insan neslinin devamı için güzel göstermiştir.

Bu güzel duygunun tahrip olunmasına da, gayri meşru yollar sebep olmaktadır. Tahrip olunmaması için cinsi arzuların meşru yollardan tatmin edilmesi zorunludur.

Bu meşru yolların kullanılmasını zorunlu kılan da bir yerde kadının tesettürüdür. Toplumun sağlıklı kalabilmesi için kadının sağlıklı olması gerekmektedir. İşte örtünme kadına bu değerini sağlamaktadır.

Cinsel duyguların varlığı bir realitedir. Müslüman da bunun bir vakıa olduğunu, ilahi kanunların da bunun varlığını kabul ettiğini bildiğinden, tabi atiyle bu duygulara karşı bir nefret ve tiksinme duymamaktadır.

Erkek kadın her Müslüman bu yüzden vakti gelince evliliği tercih etmektedir. Evlilikten bu şekilde tiksinme olmayanca, cinsi isteklerin şuuraltına itilmesi de olmamaktadır.

Fakat hiçbir zaman insan bu duygulara kendisini köle yapmayacak, İnsanlıktan çıkacak derecede cinsel isteklere tabi olmasının caiz olduğunu da ortaya koyamaz.”

Kadının, yaratılışı itibariyle karşı cinsi etkileyeceği gerçeği, apaçık ortadadır. İnsanlık tarihi boyunca bu iki cins arasında çeşitli yönelimlerin sergilendiği, bir hakikattir.

İnsanın dünyadaki hayatı, kadınla erkek arasında kurulan sevgi bağları ile devam etmektedir. Bu da ancak sağlam bir nikâh akdiyle kurulan yuva ve evliliktir.

Kadını, nahoş cinsel duygulara hedef olmaktan koruyan şeylerin başında, tesettür gelmektedir. Tesettür, büyük ve güçlü bir silahtır. Bunun aksini düşünmek, hayatta ve cemiyette meydana gelen çeşitli olaylara vakıf olmamak demektir.

Tesettürü şuurlu bir şekilde uygulamak, Müslüman kadının Allah’ın emrine bağlı oluşundan kaynaklanır. Allahu Teala Nur Suresi’nin başında açıkça ifade etmektedir:

“Bu indirdiğimiz ve hükümlerini (tatbikini) farz kıldığımız bir suredir. Ondan açık açık ayetler indirdik, ta ki belleyip ibret alasınız” Sure-i Nur, 1)

Ayet-i kerimede “Bu indirdiğimiz suredir” Cümle¬sinin dikkat edilecek bir özelliği vardır. Allahu Teala’nın (biz) kelimesiyle yaptığı te’kit şunları ifade etmektedir:

a) Kadınların tesettüre kesin uymaları

b) Kadınların kocaları tarafından açılmaları konusunda zorlanmamaları

c) Örtünmeleri konusunda kadınlara yardımcı olunmalı.

Bu surenin İndiricisi hâşâ kuvvetsiz ve kudretsiz zayıf bir nasihatçi durumunda değildir. 0 nefs ve kudretlerimizi elinde tutan, aciz bırakamayacağımız, hayatta da, hayattan sonra da, sizin muhafaza etmesine mani olamayacağınız bir kimsedir.

İkinci cümlede “Hükümlerinin tatbikini farz kıldığımız” yani bu suredeki öğütler, kurallar, helal ve haram hakkındaki hükümler. Emir ve yasaklar, cezalara inanıp inanmamakta serbest olduğunuz tavsiyeler mesabesinde değildir.

Onlar, eğer gerçekten Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız. Ferdi veya sosyal hayatınız¬da tatbik edeceğiniz kat’i hükümlerdendir. Bu hükümlerden de taviz vererek ‘Müslümancı yaşıyorum’ denilemez.

Üçüncü cümlede, “Ona da açık açık ayetler indir¬dik. Ta ki, iyice belleyip berat olasınız.” İndirdiğimiz sürenin hükümlerinden gizli kapalı hiçbir şey yoktur.

“Anlayamadığımız için tatbik edemedik” diye özür beyan etmenize fırsat vermeyecek şekilde apaçıktır. Bu sure toplumda önemi büyük olacak ölçüde kurallar koymuş¬tur.
Hem de konulan hükümlerin kesin ve açık olduğu¬nu ifade ederek.

Bu açıdan yukarıdaki surenin önemini düşünürsek, kadın örtünmekle, önemli bir vazifeyi yerine getirmemin yanında;

1-Allah’a olan inancını tasdik bakımından amelini de güçlendirecek

2-içindeki ve çevresindeki düşmanlarına karşı başarı kazanacak

3-“Açık olarak indirilmiş olan bu surenin hakikati açıktır, anlaşılmayan yönü yoktur” ifadesini kanıtlayacak,

4-Zinaya itilmeden, toplumu da kendisini de kurtararak,

5-Ahiret hayatını, bu dünyada edindiği mükâfat ile kazanacak

6-Kendisine kötü emeller besleyenlere karşı fırsat vermeyecek

7-Ve bu suredeki hükümlerin farziyeti kesin olduğu için uygulanmadaki hatanın affedilmeyeceğini; kişinin, bu hataya düşmemek için, kendini yetiştirmesi gerektiğinin bilincine erecektir…

Kısaca sıraladığımız bu maddeler, tesettürün kadına kazandıracağı faydalardır. Tesettürlü olma hakkı, Müslüman kadının vazgeçemeyeceği en önemli bir haktır.

Surenin birinci ayetinde, hükmün keyfiyetini bilmemek ve kendini ona göre ayarlamamak ta, bir sorumluluk içine girmektedir. Tesettür, kadının bu bilinç içinde olduğunun en belirgin göstergesi ve şuurlu oluşunun ifadesidir.

İslam’daki tesettür, aşağılık ve sapıklığı önlemek olduğu gibi emirlere riayet ve iffet ölçülerini de koru¬maktadır.

Tesettür, kadınları erkeklerin elinde oyuncak kılma ve onların çirkin heveslerine engel olmakta, bunla¬rı reddetmektedir.

Tesettür böylelikle kadını tam bir koruma altına alıp, onların nefsanî duygulara kapılarak süfli hayat yaşamalarının önünü alıyor.

Tesettür sayesinde kadın, hatalara düşmekten ve istismar edilerek saptırılmaktan kurtulur. İşte bütün toplumlarda gittikçe onursuz bir yaşamı seçerek çoğalan ve para için kendini satan zavallı kadınlar görülmektedir.

Müslüman toplumlarda ise tesettür, bu kötü hayata düşmekten kadınları korumaktadır. İslam anlayışına göre kadın kötülük için yaratılmış şeytani bir varlık değildir.

Bunun aksine o; İslam’da ilk inanan, İslam uğrunda ilk şehit olan, muhterem kılınmış bir annedir.

“Cennet annelerin ayakları altındadır” Bu hadiste kastedilen anne olabilmesi için Müslüman bir kadın, edep ve hayâ içinde mütesettir bir şekilde yaşamalı ve inancına sahip çıkmalıdır. Aksi halde böyle bir anne olabilmesi mümkün değildir.

Vücudunun güzelliği, hislerinin nezaketi, gönlü¬nün safiyeti ve samimiyeti yüzünden istismar edilmeğe, aldatılmaya ve böylece kıymet ve asaletinin elinden alınmasına çok müsaittir.

Bunun için İslam Dini tesettürü emretmekle, kadını korumayı, onun kıymetini artırmayı ve hürriyete layık bir insan olduğunu ispat etmeyi amaçlamaktadır.

Örtünmekten maksat, vücudun çirkin yerlerini örtüp güzel yerlerini açmak değildir.

Bir kadın tesettürü, bütün kural ve detayları ile uygulayıp örtünürse, ona kesinlikle şehvet nazarıyla bakılmaz.

Tesettür olsa olsa erkekte, umumi bir kadın vücudu tecessüsü mey¬dana getirir. Bu da erkek ya da kadını izdivaca sevk eder.

Açıklık saçıklık ise erkeğin tecessüsünün bizzat temaşaya dönüşmesi ve sonra bununla da yetinmeyerek çirkin temasa zorlamasıdır ki, bunun adına fuhuş denir.

Kadın örtünmekle, kendi vücudunu ve iffetini koruma altına aldığı gibi, erkeği de fuhşa itmekten alı kor.

Örtünmekten maksat avret yerlerini görünmeyecek şekilde kapamak ve erkekleri temaşa fuhşundan alıkoymaktır. Bu kapanmanın şekli, elbiselerin geniş ve ölçüye uygun olmasıdır.

Ancak bu şekilde kadın ör¬tünmüş olur ve bu örtünmesiyle gerçek saygınlığını kazanır. Kadın tesettürüne sahip olmakla imanını güçlendirmesinin yanında, toplumu gizli veya aşikâr olarak fuhuştan kurtarmış olmaktadır.

Böylelikle kadın, örtünme olmaksızın, ne kendisinin ne de toplumun sağlıklı yaşayamayacağını bilecek ve örtünmenin zorunlu olduğunu kabul edecektir.

İslam’ı anladıktan sonra, bir hanım, her konuda mutedil davranacaktır. Özellikle giyim kuşamı ve dış görünümünde aşırılığa kaçmayacaktır.

0 örtünün altında giyim ve davranışıyla mutlu bir geleceğin teminatı olacaktır. Kadın tesettürü ile hem imanını, hem de toplumun sağlığını güçlendirir.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:51 AM
Alnının çatından mühürlenmiş gibi!

Ey gönlümden muhabbetin
Akmasına vesile olan
Has insanlar pek değerli
Mana vecdiyle şakıyan
Gönül süruru arkadaşlarım
Hiç bilmez olur muyum
Bunun için bilenmez miyim
Aşkın şevkiyle nefeslenmez miyim
Cenabı Hakka şükret mez miyim
Benim için İnşaallah
Bir rahmet telakisindeyim
Kuşaklar içinden
Çetin mücadelelerden
Metanetin serinliğinden
Mazimin ibret serüveninden
Atimin şeksiz şüphesizliğinden
Efendimin örneğinden
Erenlerin dirliğinden
Abitlerin mertliğinden
Nefeslenince bunlar ne ki
Sanki çanak çömlek gibi
Zatı âlinizin ahengi
Hoş sedası yeterde artar
Allah c.c hu hali en iyi bilendir
Aşk için çok yeterlidir
Cenk için nefs ne günedir
Bırakın bir takım nefesler
Meramlarını serdetsin
Umulur ki bir muvazene bulunsun
Ahenkle konuşulsun
Dualarımla baki selamlar

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:51 AM
Ama ne olursa olsun bir daha kapı mı çalma!

Çalma ne olur bir daha gönül kapımı yar
Ben çaresiz kalsam, yapayalnız olsam da
Sen hiç aldırma, gözünü uyku tutmasa da
Gecenin serinliğinde, şu yıldızların eşliğinde

Sana çok dil döktüm, halimi perişan ettin
Kederlerle erittin, dağlarda yeşertin settin
Sevdaya kapalı bir benttin, sen nasıl illettin
Nağmelerde dolaşan bir nefestin, esintiydin

Sen güya maslahat gözettin, azimeti seçtin
Ruhsata hiçbir geçit vermedin, hanif miydin?
Yoksa bir yaren miydin, sen kimin nesiydin
Bilinmezlerde gezen yoksa bir derviş miydin?

Sen ah sen var ya sen beni hasrete serdin
Sanki bir çileydin, sabrı anlamlaştıran erdin
Sırlarıyla kaim serhaddın, metanettin feyzdin
Sen bir ezgiydin, ağıttın, gazeldin, bir aşktın

Dilim varsa da gönlüm el vermiyor bir siteme
Kaldırımda sabahlasam da, rıhtıma kalsam da
Martılara yem olsam da, güneşte kavrulsan da
Sen yeter ki hiç bizar olma, kal kendi tercihinle

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:51 AM
Ama Sen!

Farkında mısın?
Hiddetlenmişsin!
Cümle kuramıyordun.
Aklına ne geldiyse.
Öylece konuşuyordun.
Dinlemek zorundayım.
Yaranı anlamalıydım.
Yaklaşınca yüz hatların.
Öylesine gerilmişti ki,
Çaresizim, dinlemeliydim.
Tükenmiştin ama dinmedin!
Ahengini dahi kaybetmiştin.
Nezaket yoktu, kinlenmiştin.
Sen, hala kendine gelmemiştin.
Bir söz hakkı dahi vermiyordun.
Ne olduğunu bende, anlamalıydım.
Ama sen, ağlıyordun, bağırıyordun.
Seni bırakamazdım, zorundaydım.
Sesin dahi kısılmıştı, ama sen durmadın.
Öyle bir kızmıştın ki, yorulmuyordun.
Dayanamadım, önünde diz çöktüm.
O zaman sen, boynuma sarılmıştın.
Sevgini, kimseyle paylaşmayacağını,
Sakin bir sesle, kulağıma fısıldamıştın.
İşte ancak o zaman anlamıştım, seni.
Oysaki ben, habersizdim, her şeyden.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:51 AM
Ama şimdi!

Arzı mekânda
Hayatını idame ettiren
Âdemoğlu

Yaratıldığı
Hilkat üzerine
Hayatını idame ettirmesi
Aslolandır

Âdemin
Sulbü ve meşrebi
Sosyal ve psikolojik
Bir analizi neden
Gerektirir bir düşünelim

Âdem
Mükellef oluncaya
Kadar elbette ki
Bir masumiyet sahibidir

Bu hakkı
Kimin verdiği
Tefekkür edilerek
Bulunmalıdır

Sabiliğin
Tek cazibesi
Bir emanet olarak

Masum bir şefkate
Muhtaç olunmasıyla
Verilen merhametin
İnhisarıyla bağlantılıdır

Yaşamak
Mutlaka bir adam olmayı
Muhakkak ki gerçekleştirmez

Adam
Olmak için
Kanaat sahibinin niyeti

Cehdi idraki ve inkişafı
Halde mizan tefekkürünü
Mutlakıyet için ahdi gerektirir

Sosyal şartlar
Kapsamında var olan
O an
Yaşanılan mekân

Çevre
Fiziki alt yapı
Güç ve imkânlar
Tamamlayıcı unsurların
En önemli göstergelerdir

Bilinç
Akıl bilgi muhakeme

Tecrübe
Neticesinde oluşan
Bir idraktir
Elbette icraat gerektirir

İnsanların
Bir düzen dâhilinde
Yaşamaları için

Nizam dediğimiz
Disiplin ve asayiş asla
İhmal edilmemesi gerekir

Zira
Gücün olduğu yerde
Yarış ve rekabet asıldır

Kabul ve ret
Bilinç dâhilinde
Ve görsel olduğu için

Tercihlerinde
Bir manada
Farklı olacağı muhakkaktır

Çünkü zevkler
Bireyin kültürüne göre
Bir anlam kazanacağından

Farklılığın olacağı
Kaçınılmaz olacaktır

Doğruyu
Bulmak için
Hakikate koşmak niçin
Ahir trendi kimler için

Akan zaman
Hangi
Melallere gebedir
Konuşmak halleşmek
Bunun için
Gerekli değil midir

Yalnız
Bir temel koşulu
Hiç aranmayacaksa

Neye mal olacağı
Hesaplanmayacaksa
Öğrenmek
Öğretmek niyedir

Rehber
Akıl bilgi ve tecrübe
Yalnız başına
Ne kadar yeterlidir

Şevk
Meyil sevgi merak
Elzemi şaheserdir gereklidir
Bir düşünülmelidir

Gayret bunun için
Mutlaka olması gereken
Bir illiyet sebebidir

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:51 AM
Anam ağlar, gerisi yalan!

Yaşamışlar, yaşayanlar, yaşayacaklar!
Bu bedenlerin bu dünya için verildiğini bilmeliyiz.
Bedenlerin tekâmülünü sağlayan hücre ve dokular acıyı bilmezler!
Acı, tatlı, ekşi ve tuzlu yaşantınızda her neyi ifade ediyorsa,
Neşe, sevinç, sevgi, muhabbet, kin, zan, husumet ve inat,
Hüzün, elem, keder, kaygı, kuruntu ve uyuntu her ne ise,
Nimet, külfet, izzet, zillet, adavet, delalet ve rahmet,
Bereket, himmet, zahmet, hamaset, feraset mevhumlarını,
Evvelkiler yaşamışlar, şimdi yaşayanlar, yaşayacaklar!
Milleti, devleti, Rahmetten uzaklaştıranlar,
Yaşamışlar, yaşayanlar, yaşayacaklar!
Zahirin, ahirin, ahvalin, yaşanan bu halin meali!
Kendimizde, kimliğimizde, mukallitliğimizdedir.
Ağlarken, yanarken, dalarken, yaşarken hiçliğimizi görmeliyiz.
Yazdıran, yaşatan, konuşturan, her halin sahibi bulunana,
Hissiyatımızın katresiyle yönelmezsek, ona dönmezsek!
Zahir zaten bin perişan, ahir ise hüznün nağmeleriyle temaşa ediyor.
Görmüyoruz, göremiyoruz, görmek istemiyoruz…
Şerre, şiddete, adavete, zillete, sessiz kalanlar…
Alkış tutanlar…
Yalaka olanlar…
Aldatanlar…
Onlara taraf olanlar…
Maçlar ve stada dolanlar…
Ahlaksızlıkta yarışanlar…
Bunlara mekân açanlar…
Mazlum, mağdur, perişan olan bu insanları ne kadar dert adindiler.
Avunmayalım, kendimizi bari aldatmayalım,
Hesap günü, olduğunu unutmayalım

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:51 AM
Ancak seninle varım sızım kalsa da!

Artık gelmeyeceksin gelemezsin
Aşkın seyrinde serinlenen hissin
Hakikat karşısında gizlenen izsin
Gelmeyecek gelmemi istemezsin

Gel diyemezsin sen gelemeyensin
İstemeyerek engellenen nadidesin
Dillenen ne güzel bir şiir neşesisin
Sen isteyip gelmeyen edep yârisin

Sen nihayetin mızrabıyla soluyan
Sazın nağmesiyle konuşan kulsun
*******in dilinde şekillenen aşksın
Sen bir sevdanın en güzel hazzısın

Gelmesen de gelmek istemesen de
Sevda sen enginliğinde ki gölgende
Her bir şeyimde mana derinliğimde
Seninle varım sensiz canın sızısında

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:51 AM
Andım seni derinden!

Kalbim
Yine üzgün
Seni andımda bak derinden

Geçtim
Yine şimdi
Sararmış hazan bahçesinden

Üzgün
Ve kırılmış
İnce ve ben çok kederliyken

Senin
Halinden uzakken
Hicran sinemde baharı diliyor

Aşkının
Karşılığını bekliyor
Umutla o bulutları seyrediyor

Senin
Hasretinle tükeniyor
Sessizliğinde çiçekleri ekiyor

Sazendeyi
Bastığı perdeleri
Güftenin hüzünle uzandığını

Hayatı
Sensiz olan canı
Hissiz yaşamayı ömrün hazanı

Neşemde sen
Hüznümde ben soldum
Kolsuz kanatsız bir hal oldum

Tükenmez
Yolun yolcusuyum
Han duvarından umut ararım

Seni yazarım
Halin acizliğini anarım
Hasretin devranında yanarım

Ağlarım
Yüreğimi bağlarım
Ancak mısralarda seni anarım

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:51 AM
Anılan bir sevda!

Sen
Gönlümde açan
Baharın gülüsün

Sen
En nadide
Açan bembeyaz
Olan yarenimsin

Sen
Ger gece
Rüyamda geçilen
Eşiz bir nağmesin

Sen
Benimsin
Göz bebeğimsin
Sen her şeyimsin

Sen şimdi
Uzak diyarlarda
Haliyle süzülen
Nadide karanfilsin

Sen
Ne kadar güzel
Olan bir rahmetsin
Sen benim neşemsin

Sen
En güzel
Uğraşım bestemsin
Sen şiirlerimde hecesin

Sen
Özlemimsin
Sen şefkatimsin
Bir huzuru verensin

Sen
Kalbimin süruru
Sev dağımın da
Solmayan gururusun

Sen aşkı
Mana bütünlüğünde
Gören böyle önceleyen
Asudelik yaşatan serinliksin

Sen
Bir damlasın
Sanki asmasın
Sen bir sarmaşıksın

Sen
Aşkların
Güzelini yaşatan
Bu sevdanın adısın

Sen
Uçan kelebeklerde
Uçamayan hallerde
Umutların kanatlarında

Sen
Martıların
Uğultusunda
Zambakların arasında

Sen
Limanların merakı
Hasretin ahu diyarısın

Sen
Gecenin açan
Tüm yıldızlarda
Hep vardın en yüce
Rüyalarımın sayfasında

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:51 AM
Anılan günler!

Gün
Doğanı göçeni yaşayanı

Dün
Gizemlerde kalan
Her türlü yaşanmışları

Hayatı
Anlamlı kılma çalışmaları
Sevginin, sevgilinin
Anlam bütünlüğündedir

Gönüllerde
Neşet eden her şeyde
Bahşedilen o sevgi aramak

Sevgi ve sevgiliye
Hasreti anlamlandırmaktır
Rahmetin
Membaına özlem duymaktır

Sevgiden
Uzak kalmış bir gönül
Nefsinde
Yaşadığın ateşi söndür

Sevgi, sevgili
Sevgilim teraneleri
Kalbin değil
Dilin adavetleridir

Yaşanan
Bir aşkın muvazenesi
Can ve cananın
Mahrem muhayyileyi sidir

Bilimin, etiketin
Apoletin seçilen şivelerin
Aşinalık yoluna
Dizilen şiir ve nağmelerin
İhatasına adeta muhatap olduk

Sevgilim
Benim mahremim, gönül dilim
Retlerinde seni
Anlamam derhal silkelerim.

Anlaşmak,
Kavuşmak sevgili olmak
Meğer ne kadar kolaymış
Aranan aşkı hemen bulmak

Tükenmeyen
Cazibeler yumağı bulunmak
Gerçek sevgiliye
Yaşarken de hasret kalmak

Eşimiz refikamız
Zevcemiz, sevgilimiz mi
Sevgiliyse hiddet inat
Tokat, sokağa atmalar niye

Mahrum etmek
Geldiği eve göndermek
Her zaman
Sevgili kalmayı başarmak

Muhabbet
Ve şefkate kucak açmak
Onların verildiği
Kaynağı kalp ile kucaklamaktır

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:51 AM
Anlamadan asla sevme beni!

Bir gün kalbinden silip atacaksan
Dert içinde coşturup kaçacaksan
Hicranın sayfalarını artıracaksan,
Hazanın solmuşluğuna katacaksan…

Gözyaşlarımda tufanı hatırlatırsan,
Düşlerime ürpertileri davet edersen,
Naz için aşkın güftesini yapacaksam,
Ömrü şevkinde hasrete uzanacaksam…

Canımda bezdirip illet ettireceksen,
Nedamet içinde zilleti yaşatacaksan,
Kıskanıp kör kuyuda sabahlatacaksan,
Ölmeden, ölüm için niyaz ettireceksen…

Nisa ikliminden azade olup şakıyacaksan,
Edebi halinde ar içinde bulunmayacaksan,
Özeli muhafaza etmeden durmayacaksan,
Lafazanlık adına durmadan bıktıracaksan…

Sevmenin güzelliğine vasıl olmadan anarsan,
Aşkın ikliminde kalbinde kuraklığı yaşarsan,
Zahirim için ülfeti hiç bilmeden koşacaksan,
Sevme beni, hasretme ünsiyetin çeşitliliğini…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:52 AM
Anlamadan ayıkmadan kanma!

Sanma ki
Ayrılık, tenlerin hülasadır
Nefeslerin sıcaklığının hüzün salkımlarıdır

Mekânsal
Ayrılık hiçbir an olmayacaktır
Kan akmasa, can çıkmasından korkulsa da

Ayrılık halden
Ruhun ikliminde ki güzelliğinden
Kalbin yegânesinden, hissedilmeyen enden

Hükmün sahibinden
Kitabı celilin akseden inceliğinden
Gülün ezeli hikmetinde ki dirlik adresinden

Ne kadar sevsen de
Kelamı mısralara döşesen de
Kalp sahibinden habersizse söyle vefa nerde

Sen seni var edeni
Benliğinde nakşeden lekeleri
Tekebbür vehmiyle raks eden sefilliği sorgula

Sen kendiyle
Kaim olmayan bir nefes iken
Hüccetinde ayetler seni ayan ederken uyuklama

Hala heveslerine
Nihayeti aşikâr olan zevklerine
Lafazanlıkta lügat tanımayan pervasızlığa kanma

An ve bekleyen zaman
Ömür içinde nefeslerini anlamayan
Ruhun baharında hicrana sarılan bir canda olma

Kan durunca
Can senden sakıtlaşınca
Ruhun ezeliyle muhabbetinin hasretine dalınca

Nefsin kalacak
Seninle sadece ve baş başa
Sen kimliğinde ki bedbinliği soluyunca hayrola

Muhabbet erzakları
Sevginin intizarı, dostluğun hazanı
Ruhunu daraltacak, nedametler seninle anılacak

Hakkın kelamı
Tegannilerde ki meramı
Hakkıyla anlaşılmayan beyanı gün gibi parlayacak

Feveran olan halin
Sahnelere taş çıkartacak hazin
Sayfalardan fevkalade muhkem olan has niyetin

Seni sana anlatarak
Senin yargıçlığında hükme ulaşarak
Çaresizliğin kadimliğinde ruhun utanarak kalacak

Eza, cefa, sana
Aşk, sevda kalbiyle barışık olana
Ruhun ikliminde yeşeren mümbit baharlar anlayana

Hülasa edersem
Dertlerin serinliğinde şükredersen
Hikmetin tecellisinde vicdanın hükmüne meyledersen

Cenneti dünyanda
Cehennemi vehimlerinin odağında
Kalbin senden ayrı, yüreğin kanın tavında hicranıyla

Sen ruhunu anlamayınca
Kalbin itminanlığına duyarsız kalınca
Ayrılık şarkısı nağmeleriyle yanıksa da sen iyi anla

Yolun safiliğinde canla
Kanın damarlarında sana baksa da
Sen kalbin yelpazesinde, ruhun vaziyetiyle çok yaşa

Akıl anlamak için
Tahkik zekâdan inkişaf eden bilginin
Tasarruf sadece hakikatin ve sende var olan kalbin

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:52 AM
Anlamak isteyenler neyi önceliyorlarsa!

Her insan farklı hissiyatların müntesibidir.

Her yazılan muhtelif değerlerde ki kimi meramlar, muhakkak ki bir şeyler anlatmak içindir.

Lakin telakkilerin açılımları o kadar değişkenliğe kapı aralamaktadır ki bu bakımdan da okuyan her insan, muhakkak ki yazanın mevcut halini mutlaka anlayacak diye bir şart bulunmamaktadır.

Okuyan her ne diliyorsa ve neyi önceliyorsa bu yöne kanalize olacağından ibretin, letafetin ve nezaketin çoğu kez farkını kaçıracaktır.

Korkulur ki bir şartlanmışlığın, fanatikliğin, taassubu yetin prangalarına sinesini, tahkikini ve şevkini teslim etmemiş olsun ve vicdanı diri bulunsun.

Her insan bir başka âleme için kapı araladığından, fevkalade farklılığı bulunduğundan ve bizzat mükellefiyete muhatap olduğundan çok önemlidir ve oldukça değerlidir.

Ne zaman ki bu hasletlere haiz bulunan insan, zatını ve ayalini mücehhez kılan en değerli hazinesi durumunda ki değerleri reddi miras addederse…

Örfü ve kültürel alt yapıyı ve özellikle manasını tamamen dışlayan ve bir hakirliğin içinde nazar etmeye başladığı zamanlarda…

Kendini amansız bir boşluğun ve ne denli temelsizliğin safhasında bulacaktır.

Bu zaman diliminde mukallitlik aslolan olacağından, idrak ve izan yozlaşacağından, mazi ve ati buharlaşacağından ulvi gayeler yerini sekülerliğe terk edecektir.

Bu yönde yapılan tercih öyle bir iletir ki, hükmü, tahakkümü ve mukayeseleri sadece tek bir amaç için seferber ederler.

Kazanmak, kazananın yanında yer almak bir hayatı bu istikamette müdavim kılmak.

Bir nevi ve daha sarih bir ifadeyle nefslerin köleliğine itibar ederek yaşamaya razı olmak ve bu uğurda gayret göstermektir.

Bazen halime manidar gelen bir tabir vardır!

“yalan dünya” diye

Oysaki bizler tüm doğruları bu yalan dünyada öğrenmeye çalışırken bu hamiyetperver dünyaya da sitem gönderiyoruz bir şekilde.

Onu yaratan bilinirken, nasıl bir görevle mücehhez kılındığı varit iken.

Düşünmek ancak bilerek düşünmek ve neyi düşüneceğimizi bilmek latayiflerin, hale yansıyan akıbetin, mizan haşyetinde ki aksedanın gül esintilerinden zuhur eden arzı mekânın yalnızca ona ait olan rahmet kokusunu terennüm etmeliyiz.

Bu minval üzerine hayatımızı şekillendirmeliyiz.

Ezel ve ebet için nefeslenmeliyiz, kadrin, ahirin şevk veren hazzı için meşk edebilmeliyiz.

Hamasetin ve enaniyetin girdabında nefeslenir isek işte o vakit hak getire.

Mazlum; hakkı gasledilen elinden zorla alınan, çaresiz bırakılan feryatlarıdır.

Evveli âdemden beri, kıyametin son sahnelerine kadar da devam edecektir.

Bu öğretinin sahibi tek önderim ve bir ümmeti olmaktan şeref duyduğum efendimdir, onun yolundan giderin ancak onun için nefes tüketirim.

Onu en son olarak gönderen, şeref bahşeden, kâinatı onun için yarattığını söyleyen, geçmiş ümmetlerin hayatlarını hikâye eden, aşkın membaı güzelliğin dergâhı, faziletin perdahı, hakikatin kaynağı Cenabı Hak ve tekaddes hazretleridir.

Zatımın hayat felsefesi, nizam gayesi, destur ilkesi ancak budur ve böyle kalacaktır.
Mecburum, icbarım, hicranım, bu uğurda köleyim, bu yolun aşığıyım.

Her kim ne derde ve ne söylerse bir canı insan olduğu için muhakkak dinlerim.

Zatım için her ne söylerlerse elbette sabrederim çünkü mizanı önceleyenim.

Nefs bakımından en hakir, en rezil ve en şirret birisi olduğumu muhakkak ki bilirim.

Çıkarım adına, menfaatim uğruma ne kadar hadsiz olduğumun da bilincindeyim.

Zaten bu bakımdan, öğrenmem açısından burada değil miyim ki?

Her ne kadar bazen muvazenem bozulsa da elbette ki takdir hakkı sizlerindir.

Dolayısıyla ütopiler, hayaller, bir maksada mebni için yaşanılmayanlardır.

Kişiler kişiliklerinin el verdiği ölçüde, mana muhayyilesinde kaldığı müddetçe kendi melaliyle dalgalıdır.

Kimi insan dalganın sesine, kimisi şevkine ve kimileride yalnızlığın iklimlerinde susuzluğa gark olmuş çaresizler misali.

Hissi veren, ilga eden, sevgiyi tecellisiyle getiren membaa belli, her kim nasıl dilerse hissettiği ölçüde yaşayandır, anlayandır, manzara keyfiyetiyle bakandır.
Sevgi ve saygılarımla BERAT KANDİLİNİZ mübarek olması dileklerimle.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:52 AM
Anlamak ne müşkülmüş meğer!

Seni anlamak bu kadar mı zormuş
Yazgılara kalem nasibimi anlatmış
Hikmeti nerede varmış an’a kalmış
Sukut içinde gayret sabra adaymış

Her gün birçok aşinayı görüp geçeriz
Hissetmezse nasıl aşktan söz ederiz
Sessizliğin hecelerinde biz bölünürüz
Edep içinde tecelliyi hasretle bekleriz

Sevdayı, yar için akan kanı, her acıyı
Farklı anlaşılmaları kaygılarda ki zannı
Seher vakti idamı, vuslat için o sabahı
Haysiyet için vefayı, aşkım için fedayı

Kalbin müstesna köşesinde ki C.Allahı
Bahşettiği her ihsanı, kâinattaki kanı
Sevdan içinde hasredilen aşkın sancısı
Yürek hicranı, hüznün hal için devranı

Ne anlar, umut içinde aşkı soluyanlar
Hasret dergâhında sabırla anlaşanlar
Nefsi marazlara bulaşmayan cananlar
Halin deminde has kemaliyeti bulanlar

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:52 AM
Anlamak…

Konuşmaktan
Maksat,
Anlaşılır,
Anlamlı olmaktır.
Anlaşılmazlığı
Yaşamak kahrımdır...
Süreç
Her geçen bir andır...
Nihayeti
Bilemem nasıldır...
Sevgilerin
Bir kalbe hususen
Konamayacağını biliyorum.
Sevgiler,
Mutlaka bir nazarı
Gerektirmezler...
Yanılgılar muhakkaktır...
Hayali sukut yaşamak,
Hakkı tanımamaktır...
Sizi yalnızca,
Satırlarınızla tanıdım...
O zaman,
aslolan meramınızdır...
Cismani özellik,
şekliyeti önceleyen
Bireylerin uğraşlarıdır.
Zatımın acizliği
Görünen resmiyle kaimdi...
Yaş, mesleği, v.s.
Ama siz benim için
Bir bilinmeyendiniz.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:52 AM
Anlamaya çalışıyorum lakin!

Sessizliğimin tüm Kadrelerinde nefeslenirken hilkatimin muvacehesince bir insan olmam, onun için hayatı anlamam, ruhumla barışık olmam gerekmez mi diye sormadan edemiyorum.

Her şeyden habersizken…
Bir sahibe muhtaçlıyken…
Halimde umut için bakarken…

Zaman ve mekân sayesinde sabitlenerek resmedilen o anı hangi çocuğun güzel gözlerinde, halinde ki teslimiyette görmeyiz ki…

Geleceğin teminatları olarak taltif edilen bu şefkatin emanetçisi çocukların hak ve hukuku adına ne hezeyanlar beyan edilmiyor ki…

Oysaki tertemiz ve berrak hafızalarıyla merakın eşiğinde nefeslenirlerken muhakkak bir teslimiyet içindedirler…

Onlar için anne ve babaları tüm varlıklarını seferber ederler…
Kendi hürriyetlerini vakfederler, heveslerinden vazgeçerler…
Yeter ki çocuklarımız bir eminlik içinde büyüsünler diyerek…

Kolay mı anne ve baba olmak…
Onun değerine müdrik bulunmak…

Bir zillet uğruna zevklere sarılmak…
Ne olduğu belirsiz ilişkilerde bulunmak…
Adına da bir hak diyerek nisaları pazarlamak…

Bizim olan, milletin efradı bulunan insanlar…
Hak adına nefes alan canlar çaresiz kalanlar…
Bizzat hakları ellerinden sökülerek alınan zavallılar…

Biliyoruz ki bunlar bizim canlardı…
Sahipsiz bırakılan masum kanlardı…
Teslim olmaları bizlere olan inançlarındandı…

Akıl… Nesil… Can… Mal… Din…
Gibi beş temel hak ve özgürlüğü korumak zorunda bulunan nizam…

Nizamlara vaziyete eden bizim olan insan…
Mazlumu zalimin ellerine teslim eden bir vicdan…

Ben yine sakin köşemde nefes alırken…
Tevdi edilen canın nihayetini beklerken…
Niyazımla ellerimi yaşlarla yüzüme sürerken nasibi beklerim….

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:52 AM
Anlamlı olmak için yaşamak!

Anlaşılır olmak diler melali canım
Can içinde saklı olan dinmez ahım
Çalmaz ki akordu olmayan sazım
Kalmadı ki sineden süzülen hazzım

Dilerdim elbette bir güftekar olmayı
Mana içinde tefekkür şevki bulamayı
Hu diye solumaya aşka vasıl olmaya
Muhabbet sevdasında hazanlaşmaya

İstemem ki teni ala kılan şevki baharı
Hak rızasıyla bakmayan her bir nazarı
Onsuz serdedilen zevki sefa ile bir aşkı
Dilemem, hazzetmem o kokular saçanı

Bir âlem ki âlemlerin şevkiyle yaşayan
Bir nefeslik canın ahirinde hazla bakan
Akıbetini hesaplayarak aşk ile cefalaşan
Hamdın kadrinde nefes alan sevdalanan

Avcı canı kovalar avlanmamak için kaçar
Hakikatte her ikisi de yaşamak için yapar
Yaşatmak için gayret âdemleri kâmil kılar
Aşk ile nazar edebilmek ihsanı edeb koyar

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:53 AM
Anlar yaşanan zamanlar!

Geldim kollarımı açarak
Onca asırlık bir sevgi demetiyle
Ruhlara bırakılan kutsi emanetlerle
Bedenimde vicdanımla inatlaşan nefsimle

Dalgaların masum hıçkırışında
Su yüzünde gezinen şişeler içinde
Balıkların deniz enginliğinde ki seyrinde
Senden arta kalan düşlerimle şiir yazdım

Geçmişten kalan hatıratta
Kayıt altına alınan onca kitaplarda
Büyük bir özlemle yazdığım mektupta
Senin umudunu yaşadım verdiğin sevginle

Biliyorum ki artık mazi oldu
Kartpostallar sanki müzelere kondu
Hal hatır sormalar kontörle hesaplaştı
Her bir can zaruretten arta kalanla yaşadı

Sahilin sessizliğinde haykıran
Bir ahenk içinde umuda kucak açan
Nakaratlar halinde zılgıt çalan şu martılar
Senden arta kalan hasret bıraktığın nazarlar

Anam derdi ki aman oğlum
Gönlüne mukayyet ol sakın alınma
Gördüğün güzelliğe kanma adam sanma
Ruhundan habersiz dilberlerle oturup kalkma

Seçtiğin arkadaşların var ya
Hani adam olmak için yarışıyorlar ya
Sen yine onların davranışlarına asla kanma
Adam gibi adam olmadıktan sonra sen inanma

Elbet sende bir gün seveceksin
Sevilmeden meyledecek gideceksin
Gülü tanımayan güzelliği de anlamayan
Şekliyeti önceleyen cazibeyi mi seçeceksin

Dağda davarları hep güderken
Koyunlar sürüler halinde meleşirken
Gönlün dilinden bihaber olan çabanın
Çaldığı kaval nefsi meyleder ruhu öteler

Sakın hayvan deyip te geçmeyesin
Onlarda ne marifet var sen hissetmelisin
Nelere dikkat edilir muhakkak ki bilmelisin
Sen bir değersin hislerinle hep idraki seçersin

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:53 AM
Anlarda kalan zamanlar!

Tefekkür panayırının sakinleri
Çok farklılıklar oluşturuyorlardı

Bu farklılıklar tabidi
Hiç sarfı nazar
Etmeyeceğimiz zenginlikti

Argümanlar, söylemler
Örfler, net değildi
Sanki bir karmaşaydı

En’ler, ben’ler, latifeler
Taltifler, hüccetler, akıl danelerdi
Oysaki panayır bir çeşitlilikti

Tabilikti, hoş görüydü, sevgiydi
Panayırın müdavimleri akran değillerdi
Farklı yaşlardaydı

Ortak payda durumunda ki lisan
Azami dikkatten uzak kalmıştı
Nasıl anlaşılırdı… Anlaşılmalıydı

Zorlanmak kaçınılmazdı
Kitaplar mahzundu
Hakkıyla okunmuyorlardı
Yalnızdı

Kültürün bir hazine olduğu
Sadece birilerince söyleniyordu
Oysaki hiç aranmıyordu

Aslında banknotu
Metali her bir değeri ancak
Onun sayesinde bulabilirdik

Bu günlerde kültür
Sadece yarışma aracı
Gösteri merkezi oluyordu

Onsuz bir sevda
Onsuz bir aşk ne kadar
Manalı olurdu kim bilir belki

Kişinin kendini
Kimliğini, mazisini
Atisini bilmesi bir zarurettir

İşte anlayamadığım
Zaruret kelimesinin
Gereğince anlaşılmamasıydı

Aynı azimet ve ruhsat gibi
Madde ve mana gibi
Âlim ve cahil gibi

Adabı muaşeretin
Satın alınamaz olduğu
Kim bilir ne kadar biliniyordu

Edep artık aranır
Bir haslet olmaktan çıkmıştı
Arsızlık bir sosyallikti

Öyle anlaşılıyordu
Yapılar, mevhumlar
Kabul ve retler enteresandı

Parklar, mezarlar
Banklar artık düşüncenin değil
Zevklerin barınağı olmuştu

Akıl, nesil, din
Can ve mal emniyeti
Canın kuvvetine göreydi

Hak nerdeydi
Tüketim hat safhadaydı
Zevk doruktaydı

Aşk mı
Sadece bedendeydi
Tabiî ki onunla başlar

Manalaşır
Ahenkleşir
Meşkte netleşir

Anlaşılır olmak
Hasret kalmak
Manaya dalmak

Bir gün belki
İşte sizin farkınız
Hissiyatınızla buradaydı

Siz yazılarınızda
Uykusuz *******i işlerken
Adeta manalaşıyordunuz

Tefekkür zenginliğiniz
Seçiciliğinizi önceliyordu
Siz tefekkür panayırın bir buketisiniz

Yüreğinizde neşet eden
Her hasret, sürura ve mesruriyete
Her daim sizinle kapı aralasın
Siz bir dareyn sevdalısınız

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:53 AM
Anların izinde zamanda kayboluş!

Ben nerde kaldım şimdi bilmiyorum
Yıllar var ki her daim onu arıyorum
Bazen takatsiz kalıyor yoruluyorum
Yeniden umuda sarılarak çalışıyorum

Bir can olarak teşrif ettik bilemedik
Hükmün asıl sahibini idrak edemedik
Ne derler ne öğütlerlerse peki dedik
Yola çıktık sukut ettik hala ulaşmadık

Dualar ediliyor hiç durmadan ağlayarak
Kâbe tavaf edilir bir ter içinde kalarak
Salâvatlar getirilir Muhammet anılarak
Zulümler sürekli artar insanlık bakarak

Ya niyette bir gariplik var ya da imanda
Anlaşılmıyor bir türlü Kuran bu zamanda
Okunan ezanlar, yapılan hatimler ortada
Neden bir rahmet kuşatmaz kan aksa da

Su akıyor, insan alıkça bakıyor anlamıyor
Dağlar sukutuyla ne anlatıyor uzaklaşıyor
Nebatat ve haşarat azalıyor kim sakınıyor
Can içinde nefes alan insan mukallit oluyor

Uhud için hazırlanan nebi neden kuşanıyor
Neden sadece duaya sığınarak kaçınmıyor
Cehtle gayret ederek kılıcın hakkını istiyor
Miskinliği dışlıyor, bir tembihata sığınmıyor

Devlet hükmün sahibiyle ederse meşveret
Muvazenede yaşanmaz illaki olası bir zillet
Sabret, ne için olduğuna anlamadan ne uzlet
Fetret deniliyor, ilimden fertler vazgeçiyor

İlim bilinmeden tafsil etmeden ne muttakisin
Sen maslahatlar durağında anlaşılmaz hecesin
Bir gün gideceksin, ötelerin izlerini süreceksin
Sen tahkik etmeden nasıl teni terek edeceksin

Vedalar, vefalar verilen sözlerde ki hakikatler
Sende kayboluyor iz’anlar vicdani darboğazlar
Sinelerde sorgulanıyor ruhi kayıplar o açmazlar
Ömür tükeniyor, aşk buharlaşıyor kayboluyorlar

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:53 AM
Anlaşılmadan okunan bir kitap!

Arzı mekanda,
Çok okunan bir kitap olması,
İlahi bir mesaj olduğundan,
Saygı duyulması,
Öpülerek alnımızla konması,
Taziyelerde okunması,
Çoğu kez, teganniye kaçılması,
Siyasiler, istismarla güç bulması,
Her evin, başköşesinde bulunması,
Çocuklarımızın, kurs kitabı olması,
Nikâhlar kıyılırken, illiyet kurulması,
Erkek sünnetinin gereği sanılması,
Hastaların, şifa için okutması,
Fanilerin, kurtuluşu sanılması,
Kursların sayılarının artması,
İmamların beş vakit sınırlaması,
Tartışmaların konusu yapılması,
Fakat bir çözüm bulunamaması,
İslam âleminin uydu kalması,
Din ulularının ruhsat sayması,
Evrenin vicdana hapsedilmesi,
Ahirin ütopya görülmesi,
Zahirin âdemi beşeri kuşatması,
Büyük alametlerin beklenir olması,
Din adına rasgele konuşulması,
İnancın aşağılanması,
Tesettürün teferruat sanılması,
Sekilerliğe kapı aralanması,
Çaresizliğimizde başvurulması,
Lafazanlığın fazilet sanılması,
Haysiyetin paralanması,
Mukallitlerin artması,
Evrensel bir mesaj olmasına rağmen,
Okuyanlar tarafından hiç anlaşılmaması
Bizleri çözümsüzlüğe mahkûm ediyor.
Din tacirleri pazar paylarının
Kaybolmaması için sürekli konuşuyorlar.
Vatandaşın çaresizlik içinde çırpınarak,
Vaziyete mahkûm olması,
Hala nereye kadar sürecek?

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:53 AM
Anlaşılmaz oldu!

Anlaşılmaz oldu
Meramı hakikatlerim

Kime ne diyeyim ki
Halin tahtı efendim

Sukutu hal
Eylemek isterim!

Ben ne sefilim!
Ümmetinim

Lakin
Pek rezilim
Hakirim Efendim

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:54 AM
Ansızın beklediğin…

Açmam açamam artık sinemi sana
Yılgınlığın haşatını yaşattın sen bana
Koymadın yüreğimde bir ümidi bahar
Bırakmadın bir şevki nazarın haşmetini

Hasretinin şevkiyle meşk edemez oldum
Seni anmak, nameni okumadan yoruldum
Sen’i yaşıyorsun, kimseyi umursamıyorsun
Mahzun bir yüreğin girdabına aldırmıyorsun

Neticesi olmayan bir sevdanın yolcusu olamam
Belkilerle oyalanamam, hayalinle yaşayamam
Tanımadığım bir âdeme kanamam oyalanamam
Yolun açık olsun, sadece bir anı kalsın diyorsun

Yürek senin, sen yine şimdi bildiğini okuyorsun
Elbette ki herkes aynı şeyi yapıyor mu diyorsun
Yüreğinde en ufak bir sevda yok onu söylüyorsun
Sen yoluna, ben yoluma hiç tanışamadık nasıl olsa

Bu kadar acımasız nasıl olabiliyorsun Allah aşkına
Zerreyi acı yaşasaydın bu kadar kayıtsız kalır mıydın?
Hani denizin dalgası, hani gecenin yortusu kalmadı mı?
Ansızın beklediğin “…” en ufak bir umudun kalmadı mı?

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:54 AM
Aradığım bir aşk!

Seyrederken hislerimi dinlediğim
Kaldırdığım kaya parçasını altında
Ritmik nefesle hayatını demleyen
Can karşısında sabrı yeni anladım

Bir türlü anlayamıyordum dertleri
Sabırdan uzak resmettiğim fikirleri
Arz etmeden talep edilen sevgileri
Aransan ne çıkar nasip için değeri

Kar bembeyaz semadan öyle akar
Nar içinde bilseniz ne anlamlar var
Kan içince anlamlaşır dilenen bahar
Ruh zaviyesinde muhakkaktır aşklar

Adımlamadan bir komut alır ayaklar
Beyinde oluşur tercihlerinde kararlar
İradedir zevklerinde arandığın kadar
Kalp ritmik atışlarıyla zamanı kovalar

Aynada gördüğün özendiğin o yüzün
Kafa iskeletinde olan her derin örtün
Sinirler içinde gizli o kudrettedir öğün
Ruhun için anlamlaş bilinmezdir ölüm

Bebek, çocuk, genç, olgun yaşlı ihtiyar
Kim bilir kime ne zaman açacak bahar
Senin kalbinde gizlenen güzide gülizar
Hilkat seni sürükleyecek bir aşka salar

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:54 AM
Aranırsan la havle vela kuvvete derim!

Aniden bir hiddetin içinde kendini bulan
Nedenini bilmeden koşmaktan soluyan
Reddi mirası sanki bir marifetim sayan
Hala izanı kapalı olan anlamsız konuşan

Ahat nedir niye söylenir ne çileler çekilir
Onun yolunda bir engel kimlerin zevkidir
Paganlaşmak ki nasıl bir beşer tercihidir
Dünyevileşmek uğruna akıbetler ötelenir

Tamam, mademki tercihin bu yöne meyil
Kaldır kollarını al başını bir ibretlik ki seyir
Nakarat halinde sen hiç durmadan da geğir
Salyalarınla seril hakaretlerinle arda gömül

Bir mukallit ki öyle bir tahkiyeci ki ne denir
Rejimler ancak bu kadar delil içinde bir şekil
Şekliyette heves saldı artık devasa bir nesil
Bir emniyet mi kaldı yasama budandı vekil

İki mücadele başladı sıfatlar şartlandı kaldı
Bir ılımlı İslam lakabı kalıcı olarak mı takıldı
Layt laiklik sınıfta mı kaldı ezberciler şaşırdı
Bir despotluk gösterisi şimdilerde başını aldı

Senin tercihin elbette senin en değerli şevkin
O vakit ki niye gücenirsin hiddet için elverirsin
Bilmez misin sen kimin derdisin nereye gidersin
Aklı başında bir kelam etmek için arlanmaz mısın

Seni sana bıraktım artık çünkü sen bir korkaksın
Arı umursamayan ne betbah arsız bir bühtansın
İnsanlık tanımazsın, hakkaniyet bilmezsin zansın
Sen kendi kendine mücadele eden sefih yaratıksın

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:56 AM
Arayacağım!

Sensizliği ritimlerde,
Güftelerde, bestelerde,
Hecelerde, cümlelerde,
Arıyorum, arayacağım.

Ağaçların gölgesinde,
Dalgaların arasında,
Kuşların kanadında,
Arıyorum, arayacağım

Yaprağın damarında,
Toprağın kokusunda,
Tarlanın başağında,
Arıyorum, arayacağım

Ananın kucağında,
Babanın ocağında,
Garibin yatağında,
Arıyorum, arayacağım

Dağların yamacında,
Asmanın salkımında,
Çocuğun gamzesinde,
Arıyorum, arayacağım

Bulutların seyrinde,
Bermuda üçgeninde,
Fezanın derinliğinde,
Arıyorum, arayacağım

Uçakların inişlerinde,
Kuşların feryadında,
Leyleğin gagasında
Arıyorum, arayacağım

Mektupların arasında,
Hayalimin karesinde,
Sazların nağmelerinde,
Arıyorum, arayacağım

Asla yorulmadan,
Alnımı kırıştırmadan,
Kaşlarımı çatmadan.
Her zaman arayacağım.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:56 AM
Ardı sıra açılınca sayfalar!

Çocukluk yılların
Anılarının serinliğinde
Silinmeyen hicranı yaşmak

Sayfaları
Bir kez daha o anları
Hatırlayarak sorgulamak
Hissedilince ne kadar hüzünlü

Bir erkek çocuğu
Olmanın zorluklarını iliklerime
Kadar yaşamak zorunluluğum vardı adeta

Bir takım ileriye
Matuf kaygıların açmazlarıyla
Büyüklerimce sürekli zorlanıyordum

Çocuk
Ruhundan anlamak
Onun indinde anlaşılır olmayı başarmak

Herkesçe yaşanılan
Bir süreçti lakin onunla kalmak adına

Asla bir gayret
Görünmüyordu sinelerde.
Öncelikle nasibin nasıl teşekkül edeceğinin

Gayri samimi
Bilinciyle sürekli bir takın umdeler
Uğruna yüklemeler yapılır çocuğun pak ruhuna

Sosyal koşulların
Gereği, idarecilerin basiretsizliği
Yüzünden onca insan neler çekilmemiş ki

Sanki
Bir zamanların
Yaşanan zorlukları
Kapıda hazır bekliyorlardı

Almadığı hırsını
Tekraren nesillere yaşatmak gibi

Bizzat hayatın karardığı
Kışların yaşandığı tütmeyen
Bacaların ayazlarında soluklanmak gibi

Sorardım bazen
Kendi kendime hiç mi
Bahar olmayacak, gönlümde

Çiçekler açmayacak
Melalimi doyasıya ısıtacak
Ve sevgiyle biraz osun bakacak anları

Artık dirliğimi
Mukayese edebilecek
Bir şeyler bulmuştum sinemde

Benzerlik
Oluşturmuyor değildim
Yaprağın nasibinde güzellikleriyle

Toz toprağın
Uğrak vermesiyle
Ayazların Hücrelerini titretmesiyle

Vakit gelince
Anlam Bulduğu dalı
Terk ederek çürüyüp gitmesini

Ne olurdu sanki
Bir nebze korkutmadan
Ön yargılarla donatmadan

Sevgilerini
Dondurmadan
Hayatın tüm güzelliklerini

Müşahhas
Bir şekilde teneffüs
Ettirmenin kıvancını yaşasalardı

Akide
Muğlâk olunca
Teslimiyet enaniyeti bulunca
Ruh
Hilkatinden soyutlanınca

Pak vicdana
Karanlık duvarlar örülünce
Bilginin açlığı Hissedilmeyince

Her şey
O kadar bariz
Ve çok anlamsız oluyor ki

Aşk sadece
Samimiyet içinde
Vakfedilen gayretin oluyor

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:56 AM
Arınmak...

Yaşamak,
için
barınmak,
Her
canlının
tabi
işidir…
Yaşatmak
için
çalışmak,
Er
kişinin
hasletidir…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:56 AM
Arkandan çaresiz bakarken!

Artık ne çare ki hal kalmadı
Ardından bu göremeyen
Gözlerle çaresiz bakarken
Esrarın perdesini aralarken
Sen yine sessiz habersizdin
Merakın ayalinde yaşamak
Ne demektir hiç bilir misin
Kopartılan yaprağı figanını
Oltaya takılan balığın acısını
Kanatlarını çırpamayan kuşu
Susuzluğa mahkûm kuyuyu
Zindanlarda çürüyen sevdayı
Kalem tutamayan parmakları
Meramını anlatamayan canı
İnsanı sefil eden zevki sefayı
Manasından uzaklaşan bir kanı
Anaya hasret meleyen kuzuları
Metanetin sancısındaki dağları
Aşksız yaşayan onca zavallıları
Öylece düşünürken sendeki aşkı
Bırakmadın hiç içimdeki bir hazzı
Git artık nereyi diliyorsan çek git
Sanki seni hiç görmediğim an gibi
Sesini asla duymadığım bir hal gibi
Yazılarını hiç okumadığım yazan gibi
Git artık dilediğin gönüllerin seyrine

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:57 AM
Artık çekilirken!

Bir hayatın
Bedeli bu olmamalıydı
Hislerin susuzluğuyla kurumamalıydı

Sevmeyi
Hissetmeyi nefeslenmeyi
Terennüm ederek hasreti içmemeliydi

Bedbinlik
Şevksiz ömürlük
Hayatın baharında başlıyordu sönüklük

Gün geliyor
Yar çekip gidiyor
Ölümü davet ediyor sessiz nefesleniyor

Sinem
Hazan içinde eriyor
Yâri özlüyor çaresizliğe kurşun sıkıyor

Zaman
Ruh keyfiyetinde nizam
Kalbin vuzuhunda gerekiyor ihtimam

Çare sensin
İçinde var olan hevessin
Nedamet şevki neylesin yar görünmesin

Rüzgâr essin
Bahar sinende neylesin
Ömür mühletinde muhabbetle tükensin

Hür ol
Gönlün güzelliğinde
Gül ol, solan yaprağın efkârıyla ram ol

Şahit ol
Anlık zevkten arî ol
Mevtanın sükûnetinde haline vakıf ol

Musallada
Tekbir getirilen yaşta
Hakikatin güzergâhında kalbine bir sor

Ellerde tabut
Gönüllerde gizlenir umut
An gelmeden yürekte yeşermezsen unut

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:57 AM
Artık çok geç!

Artık
Yıllar geçip gidince anma
Yorgun şarkılarda umutla aranma

Sevginin
Hasretiyle kavrulma
Geçmiş hatıratın izlerinde soluma

Vakti
Kaçırmıştın bir kez
Zevkle yaşıyordun hep nefes nefes

Kes artık
Yüksünmeyi ümitlenmeyi
Keş kelerle dertleri şimdi demlemeyi

Sana
Çok söylemiştim lakin
Sen dinlemek istemedin çekip gittin

Sevilmeyi
Kalbinde hissetmedin
Heveslerin peşinden sürüklenendin

Şimdi
Yeniden çıkıp geldin
Fark etmem için bahaneler serdettin

Zamanı
Halin hazanını önemsemedin
Kuruyan yürekten sen hala umut ettin

Yeniden
Hüznün bizarlığını yaşattın
Şimdi yorgun yüreğimi hicrana kattın

Yaramı
Hiç anlamadan kanattın
Bir kez daha anıların sayfasında bıraktın

Geçti artık
Ömür içinde şimdi darlık
Yorgun şarkılarla arkadaşlık yaparak andık

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:57 AM
Artık Giderken!

Onca yıl…
Farkında olmadan yaşadığım ömrüm…
Ansızın nasıl geçmiş anlayamadım ve şu an
İnanın şaşırdım kaldım, diye feryat etsem ne olacak!

Şimdi ne düşüneceğimi
Dahi, bilememenin aczini yaşıyorum,
Evet, bu dünyada işimiz bitti belli ki gidiyoruz,

Diye kederlenmem!
Ama nereye ve nasıl bir yere,
Gideceğim hakkında mütereddit olarak,

Aşina olduğumuz tabuta
Kefenlenip konacağız, salaca ya konup
Arkamızdan gelenlere bakacağız, diyerek hayıflanmam!

Tabuttan çıkarılıp
Üç metre kefenle, bizi hasretle
Bekleyen ve katiyen reddetmeyen,

Sergisi topsak olan,
Meçhulde derinliği bulunan
Kabir’e bir çırpıda ağıtlarla konacağız!

Ruhumuzun terk ettiği
Dünya ve nimetlerini, bir mühlet sonra da
Kefen ve etlerimiz çürüyerek, iskeletimizi bir ati olarak
Kalan neslimize sunacağız!

Sorgu meleklerine
Ne diyeceğiz, çok bilemiyoruz
Haşyet ve taaccüple şaşırıp kalacağız,

Kabir âlemi
Ve azabı neyse onu
Mutlaka göreceğiz ve öğreneceğiz!

Cehennem
Çukurlarından olan,
Bir çukura mı, yoksa cennet
Bahçelerinden bir bahçeye mi!

Kapı aralandığını
Amellerimiz ölçüsünde
Nihayet bir karar verilerek,

Mahşer gününü
Beklemek zorunda kalacağız!
Korku, panik, haşyet duygularını,
En büyük azıkmış gibi, hep yanımızda bulacağız.

Ve bu duyguların,
Sadece dünyaya ait olmadığını,
Çok geçte olsa nihayet anlayacağız!

İmanımızı, amellerimizi,
Hayırlı evlat ve varsa hizmetlerimizi,
Çok arayacağız beklide bulamayacağız,

Fakat
Tükenmeyen bir ümitle
Sürekli arayıp durmayacağız

Ölümün
Ne demek olduğunu,
Ancak o zaman idrak edeceğiz

Ve en müşahhas
Biçimiyle öyle anlayacağız ki, fakat
Bunu anlamakta bizlere bir kurtuluş sunmayacak.

İşte akıl ve izan sahipleri
Bu aşamaları hiç yaşamadan,
Vakit geçmeden ve mühlet varken,

Varlık ve kuvvetimiz,
Hatta en canlı hislerimiz,
Bizleri nihayet terk etmeden,

Düşünmek,
İdrak etmek ve bunun,
En büyük sermaye olduğunu bilmek,

Şan, şöhret
Ve makamların insana
Asli yet kazandırmadığını deruhte
Ederek ve anlamak durumundayız.

Ölümü, asıl
Ve bu tespitlerden
Yola çıkarak düşünmeliyiz,

Yoksa ölmüş insanların
Durumunu, tahayyül etmek,
İbret almak için belki uygundur!

Bizimde akıbetimizin,
Nihayetini bilmemek ve sadece
Bu haliyle tasavvur etmek ne demek!

Aklederek irdelemek
Ve bu tespitlerden sonra düşünmek gerek.

Gariptir belki,
Fakat anlayamadığım,
Taklide müteallik olgular benim için,
Bir çıkış yolu olarak, asla görünmüyor.

Şu an yaşamakta olduğum
Ve aramakla yorulduğum problemlere,
Çare olacak bir tek alternatif sunamıyordu.

Maşallah, inşallah temennileri,
Gerekçesiz olduğu sürece, çözümün kendisi olmamalıdır!

Hayatı anlamlı kılmak adına yaşarken,
Mesnetsiz ve içi boş saplantılara kolayımıza
Geldiği için niçin bel bağlıyoruz hala anlamıyorum

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:57 AM
Artık hazanın seyrinde bir seferdeyim.

Bülbül sesi olsa ne çıkar şarkı nağmesinde
Yalnızlığın en muazzam kederinin izlerinde
Sensizliğin hazanında *******in serinliğinde
Sen bilinmezlerin en derinlerde ki seyrinde

Artık ne çıkar ki bundan sonra anmasan da
Hiç aranıp boş yere sen ne olur hiç yorulma
Sinende maya tutmamış anılarının hazzında
Sen artık boş yere hiç oyalanma hatırlama

Acıma duygum zedelendi vicdanım meyletti
Vefa kimin derdi, kim bunun için gayret etti
İbret almak, idrake ulaşmak kimin derdiydi
Sende herkes gibi herkes birilerinin takipçisi

Boş bir idrakle bakınırsan elbette ki bir zillet
Sen ha ne olur bir kez kendi derinliğini keşfet
İnsansın, akledensin, düşünürken ne edersin
Önüne serilene meyledip mananı katledersin

Sen nesin, kimin derdisin, ne sefil bir illetsin
Uçkura meyledersin, mideni şişirip geğirirsin
Menfaat tellallığında, arlanmadan zirvedesin
Sen, enaniyetinin en mübariz bir mihengisin

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:57 AM
Artık her bahar bir hazandır.

Bırakın düşsünler tek yapraklar
Uçamasınlar kanatları kopanlar
Ağlamasın yaşları kalmayanlar
Yanmasın sinelerini boşaltanlar

Artık her bahar bir hazanı yârdir
Hicranlar benim için en değerlidir
Gün aşk için seldir gece benimdir
Şevk sevilenin keder heder içindir

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:57 AM
Artık neye ihtiyacım var!

Ne sağa ve nede sol algılara
Sevgi barındırmayan manaya
İnsanı aldatan her fraksiyona
Şimdi benim ne ihtiyacım var

Ne kem lafa, nede gizli dolaba
İnsanı gönüllü köle yapan ağıta
Manasız soluyan cahil bir insafa
Nefsine tamah eden aşkı nisaya

Ne bağım olsun ve nede bahçem
İdraki boşayınca olamasın akçem
Sevgi yolunda yalnızca bir kerem
Sevmesin neyleyim çulsuzum ben

Adım sanım aşikârdır amma lakin
Adam şan ile pek bağdaşmayandır
Sitayişte ayazı seçen âdemi hastır
Aşkı mizanın esrar kokan erbabıdır

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:57 AM
Artık neylersen öylece eğlen!

Biliyorum ki artık çaresiz
Halsiz hissiz ne çok sessiz
Tefekkür ahenginde fersiz
Meşk içinde kalan kefensiz

Artık yârin halinde halsizim
Elan renksiz şevksiz biriyim
Cananı gitmiş, bir bedenim
Sanki kederlerin hedefiyim

Neredesin desem ne olacak
Derdime bir şifa mı katacak
Saklandığı bir günde solacak
Konuşacak kelam mı kalacak

Artık neylersen öylece eğlen
Hasretmediğin sevgini beğen
Ey sevdalar içindeki gezinen
Sen neylersin ki öylece eğlen

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:57 AM
Artık neyleyim ki canı…

Hasta düştüm, seni düşünmekten,
Bitap bıraktın, benliğimi kaybettim,
Yatağımda yatamaz, kıvranır oldum,
Mecalim kalmadı, yoruldum, soldum…

Meğer bu hallere de düşecekmişim,
Ha ne var anam görmese neymişim,
Dayanamaz, tanıyamaz kaybetmişim,
Kimliğim de garip kalarak tükenmişim…

Artık neyleyim ki canı ve hatta cananı,
Gönlüm perişan, zavallı takatsiz melali,
Canan da görse gayrı, hiç reddeder gider,
Kalmadı sevgim, kurudu muhabbet hali…

Kırdınız, gücendirdiniz, merak etmediniz,
Hastane köşelerin de yalnız bırakıp gittiniz,
Vicdan nerde, ruh nerde, vefayı bilmediniz,
A dostlar dünya dâhil, her şey sizlerin olsun…

Bir candım, zararsız fakirdim, kimsesizdim,
Elimden tutan olmazdı, hakikaten arkasızdım,
Bakardım, umardım, beklerdim bir teklifinizi,
Söyleyemezdim, çaresizdim, başımı öne eğerdim…

Gidiyorum artık, bilmem ki hiç haberiniz var mı?
Nihayetin de bende bir candım, bir kez sorsalardı,
Ne bu âdemin hali, nedir ki melali diyecek olsalar,
Vallahi de istemezdim tek bir malı, hatta dünyayı…

İnsan, insanlık içinde mana bulur, kıymet kazanırlar,
Ölçü asimile olmuş, kulluk mu billahi de unutulmuş,
Cazibe, şek, şüphe, ön yargı her bir tarafa savrulmuş,
İnsanlık unutulmuş, her yere insan mukallitleri dolmuş…

Bir sevdaydı, şefkatti, hilimdi, hizmetti, muhabbetti,
Fisebilillahtı, merhametti, himmetti, bir sahavetti,
Bırakın malı, eşlerini dahi verirlerdi, ikilemezlerdi,
Nereye gideceklerini bilirlerdi, hep tefekkür ederlerdi…

Ne yani efendimiz yok, oda gitti, ama her şeyi öğretti,
Yemedi yedirdi, giymedi giydirdi, hizmette önde gitti,
Taşlandı, dışlandı ama kahretmedi, her zaman dua etti,
Onun yüzü suyu hürmetini, hiçlemediniz elan unuttunuz…

Ki o yoksulun hamisiydi, gariplerin kalesiydi, efendimizdi,
O günü bekliyor, bizleri seyrediyor, ümmetin haline şaşıyor,
Oysaki iki emanet bırakmıştım, Kur’an ve benim sünnetim,
Unutturuldular, sahipsizler, ne olur şu enaniyeti terk etseler…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:57 AM
Artık silik duvarlar çok anlamsızlar!

Sen hiç bilir misin sessizliğin gizli çığlığını,
Fetret içinde gizlenen sancının yaşandığını,
Nesillerin yozlaşmışlığında salınan adamlığı,
Mukallit kimliğinde ki bağnazca çığırtkanlığı…

Akıl, nesil, din can mal ekseninde ki emaneti,
Devletin derinliğine nükseden kümeleşmeleri,
İllegal ite teranelerinde ki sırnaş duyarsızlığı,
Düşmana hacet bırakmayan tuğyan simsarlığını…

Nesilleri kim vurduruyor, niyaz kime yapılıyor,
Tüketim adına bireyleri kimler yarışa zorluyor,
Gönüllü köleliğin sayfaları takiyyelerle açılıyor,
Nisa kimliğine arz çaresizliğini hep yutkunuyor…

İnsan pazarlığı aşikâr yapılıyor medeniyet adına,
Simsarlarda çörekleniyor yobazlığın panayırında,
Tahakküm yapılıyor aslı astarı olmayan gamsızlığa,
Millet adına kansızlığa, alkış tutuluyor gammazlığa…

Milletin ferdi mahkûm ediliyor darboğaz nafakaya,
Hani ölüm herkesin elinde olsa parlayacak yangına,
Neme lazımcı sırnaşığa, aşk kolsun aşkı anlayan ana,
Kalmadı şevki bahar canın hasret kaldığı akşamlara…

Zaman aynı, mekânlar farklı, insan anlamda kalmalı,
Mütemadiyen o heveslerinin zindanında yaşamamalı,
Ruhunu anlamalı, kalbin letafetinde uzlete ulaşmalı,
Hakkın sofrasında, halin muhabbetini aşkla solumalı…

Ne derviş ve nede ermiş telakkilerinden vazgeçilmeli,
İnsan iklimine öncelikle azimet mükellefiyeti dikilmeli,
Toprağın bereketinde idrak gayretinle çok filizlenmeli,
Ölümün serinliğinde tefekkür rüknü hiç ihmal edilmemeli…

İnsan u bazen yanılacak ve şaşacak ancak hali anlayacak,
Dost ikliminde yargıçlık bireyin tekelinde asla olmayacak,
Müşavere yapacak, ürkütmeden şefkatini kalbe akıtacak,
Rızayı bari için külfetin güzelliğinde o aşkla kucaklaşacak…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:57 AM
Arz kan ağlıyor…

Ey kıtanın mağdurları, mahzunları,
Kadınları, çocukları yetim kaldınız,
Sahipsiz, biçare, kan pare, can yerde,
Mazlum halde, kıtadan göçüyorsunuz.

Dimağım duruyor, nutkum çöküyor,
Zihnim havale geçiriyor, kalbim titriyor,
Dizlerim kireçleşti, ayaklarım gitmiyor,
Kimseler sizleri görmüyor, ilgilenmiyor.

Hani insan içindi, insanlıktı medeniyet,
Artık tanıdık senin gerçek yüzünü şirret,
Gasp, zulüm, bilinmeliydi senindir ihanet.
Tarihe şahit olarak yaşamak, bir zillettir.

Her savaşta, mağdur kadın ve çocuklar,
Aslında onlar yeryüzünün manasıdırlar,
Müstekbire karşı, hanif kulları ararlar,
Çaresizlik için de, gözyaşlarını akıtırlar.

Ne olur yarenler, dostlar, ahbaplar,
Ne bu hal, hareket yok, tüketim çok,
Rezalet ayyuka çıkmış, tavan yapmış,
Cennet vatan teraneleri her yeri sarmış.

Bu nasıl bir cennet vatan ki, ahval perişan,
Gasp ehliler, illegal tacirler, kızları satanlar,
Fuhşu, alkolü, eroini, simsarlığı pazarlayanlar.
Cennet denilen arzı mekânda tertipleniyor…

Ne vakit uyanacağız, kimlere inanacağız,
Din önderleri kayıplarda ne zaman bulacağız,
Hiç olmazsa bari hep birlikte zalimleri lanetle,
Yürek dayanmaz artık yaşanan bu vahşetlere.

Stratejik ortağımız dedik, zulme ortak olduk,
En aşağılık, pislik nifakın odağına sarıldık,
Uçaklarımızın modernizasyonları için anlaştık,
Filistin, Irak mazlumlarının sadece kanına baktık.

Eğer rahmet kesilirse, şayet bir azap gelirse,
Çoktan hak ettik, kimse tarafından bilinmese de,
Efendimiz gelse, inananların bu gafletini bir görse,
Arz sarsılır, sema katlanır, insanlar fark etmesede.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:57 AM
Askerler ve yunuslar!

İşte gözümüzün önündeki fotoğraflar...
İnsanlara güya hizmet için bekliyorlar...
Kameralar, rampalar ve bombalar...
Hadsizler! Masum yunusları da alet ettiler...
Ne yapsınlar zavallılar, insana inanıyorlar...
Oysaki hakikat! insanlığı katlediyorlar...
Hücreleri ve dokuları bulunanlar...
Bunları maksadı dışında kullananlar...
Kaybedenler, kazandıklarını zannedenler...
İnsanlar ve insanlık adına yarışanlar...
Asker, nefer, er ve birey ne için savaşırlar...
Arzı mekânın asıl sahibini dışlayanlar...
Kıtalar yetmedi, fezayı paylaşanlar...
Gasp edenler, zulmedenler, inleyenler...
İnsanlık adına diyerek, payelenenler...
Kâfirler, münafıklar, kara cahiller...
Müslüman kimliğiyle bunlara sahip çıkanlar...
Tebaalar, tabiler, kronikler, alkış tutanlar...
Safları özellikle belirsiz hale getirenler...
Ne yapsınlar Yunuslarda şaşırdılar...
İnsanlık adına katliam yapacaklarını bilemediler...
Asker, mücahit, komando, kont gerilla dediler...
Anneler, babalar bir emanet diye yetiştirdiler…
Peygamber ocağıdır diye, inanarak teslim ettiler…
Ölenler, öldürülenler ve şehit olanlar…
Geride bıraktıkları bir ömür boyu ve hala ağlarlar…
Resme bakarlar, bayrak dikerler, çiçek ekerler mezara…
Yunusların yüzmelerini, eğitimlerini izlerler şaşkın bir nazarla…
İnsanlık için, medenilik için, münevverlik için Müslümanlar…
Bakmadan, takmadan, yatmadan, kaçmadan ve yılmadan…
Tüketmeden üretmeyi, hak etmeden yememeyi, bilmeliler…
Milletin bir illet olması, ati ve mazisini unutmasıdır…
Cep telefonu hastası olması, mukallitliğin esasıdır…
Her bir yerde kulaklıkla müzik dinlemek! Düşünmek ne demek?
Stres atalım, dans yapalım, iki kadeh tokuşturalım yaftası…
Bir alt kimliğin, cahilin, gafilin, mukallitlerin cazibesidir…
Cenabı Hak ve Tekaddes Hazretleri, idrak ve ihsan nasip etsin.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:58 AM
Aşikâra ne, siyaset mi?

Sen terki diyar etsen de vatandan
Kurtulamayacağını bilmelisin yakından

Satılan ne vatan ve nede elan zannedilen
Sadece kullanım ortaklığıdır kabul edilen

Bak bir kullandığın her şeye hatta mabede
Hangisi ithal değil, hangisi yerlidir bir bilsene

Efrat “a” yı bilmezken, cep telefonları niye
Atisinden habersiz bir neslin faydası kime

Küreselleşmenin mimarları kimdir baksana
Neyi sana bırakıyor akledip kendine sorsana

Özentin üçüncü dünya mı, kaybolup gitmemi
İlmi siyasetten habersiz, politik bir teranemi

Kullandığın uçağa bak, silaha hatta arabaya
Hanımların mağazalardan akın edip aldıklarına

Sanatçılarına, ekranlarına, meydan avarelerine
Tetiklendiği zaman hemen yargıçlığa kesilenlere

Hani nerde irfan, abit, âlim, eren mütefekkirler
Kimler bu insanlara bir payeyi çok görmüyorlar

Din adına horlananlar, türbanları aniden soyulanlar
Millet ne demektir bir bak ıstılaha hilkatini unutanlar

Ne yapsaydı yani halk seçme hakkını kullan masamıydı
Ülkenin hali belliydi, görmese miydi, kime oy verseydi

Talanı unuttun mu, kaldırılan kararları yuttun mu?
Milletin sefaletini, paranın değerini, bayrağın kadrini

Hamasetle milliyetçilik bugün bir revaçta mı kaldı
Din adına siyaset yapanları bir gör millet dışlamadı mı?

Bir bak kendine, gücüne, taraf etrafında gezinen herkese
Akait kayıp, tarih kayık, aidiyet varoşçuluk felsefesi etkisinde

Yaptığın tatbikatta, sema da uçan uçakta, attığın bombada
Akıtılan insan kanında, içtiğin sigarada kimin izi var baksana

Kan gövdeyi götürmüyor, emperyalistler insanları katlediyor
Sınırda şehit olan Mehmetçik, hangi silahla kimleri bekliyor

Ekonomik alt yapın olmayınca, dermanın, takatin bulunamaz
Onun bulunmadığı bir mekânda, topraktan bir sual olunamaz

İster âdem ol veya istersen badem hakikatten azade
Ne Kıbrıs, ne Irak veya Kerkük tek başınasın bila beden

Ne yapabildin ambargo karşısında bire sevgili âdem
Kore ye gönderilen askerlerin akıbetlerini araştır lütfen

Ekonomiyi dar boğazdan kurtarmak adına ellili yılarda
Dünya bankasından alınan çok komik bir nakit meblağla

Askerlerimizin Kore de savaşmasına kararını verdirmişti
En milliyetçi geçinen vatan perverlere, nice siyasi emellere

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:58 AM
Aşk yolunda kopan bir yaprak!

Uykusuz
Bir geceye gebe düşlerimin
Manası kalmıyordu zamanın seyrinde

Vuslat
Demir aldı görünmezlerinde
******* bu zamanda bana kaldı yine

Sessizliğin
Çıldırtan sahnesi başlıyordu
Gönlümde kopan dinemeyen fırtınalarla

Bir insicamın
Haykırışını yansıtıyordu adeta
İçimde ki bende hiçbir anlam kalmıyordu

Aslında
Benliğimi mi avuttuyordum
Aşk adına kendi kendimi mi kandırıyordum

Hasret
Kaldığım mana için kahroluyordum
Sanki bir çıkış yolu olduğuna inanıyordum

Nihayetinde
Bir gönlün sahibiydim, neyi bilirdim
Aşk adına kim bilir neleri feda etmezdim

Bir sevdanın
Hasretindeydim, divaneydim
Kendi halinde bir zavallı aciz viraneydim

Solan, sararan,
Esintiyle dalından kopan
Aşkın hazzını anlatan bir yaprakla anlatılan

Hazanın
En bariz kudretini halde yaşatan
Yaprağın hilminde ki enginliğe davet çıkartan

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:59 AM
Aşk adına, hak adına, nefsi öteleyenler!

Akşamın serinliği, sessizliğin keyfiyle
Yavaş ve nezaketle hissediliyordu artık

Dağın yamaçlarından gelen şen sesler
Kuşların serencamından meşk sunuyordu

Bin bir çeşit güftenin seslendirildiği alan
Dağın sessizliğinde tefekküre dalanlardı

Kim bilirdi ki neyi anlatmak istiyorlardı
Mutlaka anlaşılır olmak tek umutlarıydı

Her taşın altında sabrı terennüm ederek
Bir umutla bekler, kendine gelecek rızkı

Hanesine teşrif edecek, en nadide baharı
Asla yüksünmeden, tefekkürdedir sabahı

Nihayetinde bir candı, cananı için vardı
Vuslatın banisi, çilenin hengâmesi sardı

Çaresizlik içinde, kanaati seçen bir candı
Himmet için vardı, hizmet için seferberdi

Bilirdi akıbetini, sabrı cemil için tek adresti
Zerrenin sahibi, hilkatin banisi hakikat neydi

Bunun için zikreden en şahane dervişlerdi
Hak için divanelerdi, nihayetlerini bilenlerdi

Unuttun birden kendimi, has olan enaniyetimi
Salındım kuşlar misali almıştım tefekkür halini

Kaldım melalimle baş başa, salmıştı Arasat’a
Sızlayan hissiyat bırakmıştı beni akan yaşlara

Bir arzı endamın asudesiyle sallanan başaklardı
Hak aşığı nebatat, nice mahlûkat ibret için vardı

Hakikat unutuldu, bırakılan emanetler kime kaldı
Âdemi mutlak avuntularda kaldı, itikadı da saklandı

İşte mahlûkat bunları anlatandı, faniliği yaşatandı
Nihayette mizanı hatırlatandı, kabir hazzını anandı

Mana denkliği, ahengin meşki, ancak böyle yaşanırdı
Aşk adına, hak adına, sevda adına nefsi öteleyenlerdi

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:59 AM
Aşk arşın seyrinde şakıyarak haz dağıtırdı!

Artık çaresiz vagonları seyretmekteyim
Hep hissettiğim ses sarsıntısı melaliyle
Geleceksin diye, gelmeyeceğini bile bile
Söz dinletemiyorum derinlerde ki sevene

Ha ne olur bir kez dahi olsun umut tazele
Sen gelmesen de esintinle, bir selam eyle
Serinliğinde yaşadığım hasret derinliğinde
Sinemde ki solmayan güle, gel yazık etme

Arzın her zerresinde, batının gizemlerinde
Gecenin dilinde, yıldızların hep hayretinde
Hilalin süzülüşünde, denizin sır perdesinde
Aldığım her nefeste, gönlüme nakşedendin

Sen sırlarıyla muhkemleşen bir abideydin
Sessizliğin deruniliğinde zikreden şefkattin
Vefanın ne olduğunu bilen ne güzel yardın
Emanet haşyetiyle yol alan bir manidardın

Sen yanımda olsaydın, merakım sarsılırdı
Hasret kavuşmanın hazzıyla anlamalaşırdı
Aşk arşın seyrinde şakıyarak haz dağıtırdı
Ten yanardı, dağlardı, kor altında yaşardı

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:59 AM
Aşk badirelerle anlamlaşır ancak!

Kanıyor
Bu yüreğim hiç
Onu anmak istemesem de

Kuytu
Ve derbeder zavallı
Sessiz olan köşeme çekilsem de

İçim
Yanıyor havsalam
Daralıyor hiç onu zikretmesem de

Gönlüm
Mahzunlaşıyor sinem
Burkuluyor canı aşkı hissetmesem de

Nasıl
Bir tutkudur bu
Ya Rab, yüreğimde husule gelen bu an

Geçmiyor
Bitmesi istenmeyen
Kendi halinde deveran olan şu zaman

Yüreğimde
Sürekli fışkıran hicran
Hıçkırıklarımla melülleşiyor şimdi izan

Dayanmak
Metanete sarılmak
İstiyorum artık sensizliğe gark oldu bu can

Kırk
Düğüm misali
Kör düğümlerde bıraktın sen yüreğimi

Acımadın
Kalbinde yeşertmedin
Kaldırdın muhayyilenden fırlattın attın

Hali
Cezp ederek benliğimde
Tarumarlığı yaşattın uzaklaştın anlamadın

Şimdi
Sana kahretmiyorum
Bir hezeyan içinde asla nefeslenmiyorum
Susuyorum
Nutkum daralıyor
Biliyorum lakin bir sitemle yâd etmiyorum

Seni
Şarkılarla buluyor
Çaresizliğimde sabrı terennüm ediyorum

Halimin
Perişanlığına şaşıyor
Hikmeti sebebine hüznümle ram eğliyorum

Demek ki
Dillenen gamı aşkı
Yaşamaya kanaatsiz can dayanamazmış

Merakın
Deruniliğinde kalan
Silinmez izlerin rengârenk olan nakışlarıymış

Sabırla
Meşk edenler nasıl
Muhkem, itminan ve deruni insanlarmış

Aşkın
Erdeminde beslenen
ne kadar erdemli bahtiyar olan canlarmış

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:59 AM
Aşk can içinde hazanı resmediyor!

Hayatı
Anlayarak yaşamak
İçin yaratılmıştır her bir nefes

Sır perdesi
Aşkın sebep sonuç ilişkisi
Ve onun enginliğe yaşanan merhalelerini

Bir sevdanın
Coşkusuyla solan gülleri
Alıp götüren yel misali can içindeki kederi

Hilkatin
Sebebiyken serdedilen
Sevginin katlarını yudumlarız haz alırken

O zaman
Yaklaşırken kuşatır hissiyatı
Sessizce hiç bir paniğe geçit vermeden

Vefayı
Görmezden gelmeden
Seni beni öncelemeden aşka giderken

Kuşkuları
Hiçleyip dikkate almadan
Duyguları bir kudretin kuşattığı zaman

Merak içinde
İçselliğe salınırken o an
Seni senden alan kendine katan zaman

Katrenin
Düşlerinde haşyeti salan
Kalmıyor hükmü anlık hazlarda yaşanan

En mücehhez
Kıldığımız savrulduğumuz
Ne derlerle avunduğumuz zahir algılarımız

Kuşatan esrar
Perdesinde ki meçhul adımımız
Hiç tahkiki öncelemeden herkes misali giderken

Aşkın izlerinde
Nefeslenir sevdaları itiraf ederken
Bir aşkı ilahi kuşatmasında her bir şey yenilenirken

Yepyeni anlamaları
İçerirken o beni bir hanif yaparken
En sevgiliyle nazarın hazzıyla bakarken onu anarken

Hiçliğin figanında
Sefilliğin ahında zahiri aşka bakarken
Anlamlar içinde ki manayı terennüm ederek yaşarken

Aşkı
Hazzı sevdayı bu mihenk
Üzerinden yeniden siz değerlere anlatırken

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:59 AM
Aşk diyorlardı…

Gönül hücremin hengâmesinde
Attığım adımlar bir boşluktaydı
Çekim denen illet çekip gitmişti
Haz adına konuşulan kelimeler
Manadan yoksun birer badireydi
Ahenk bulunmuyor, kaybolmuştu
Üç harften oluşan bir kelimeydi
Telaffuzu kolaydı manası hazdı
Bu değeri anlayan o kadar azdı
Her yaşadığını zanneden insan
Kimliğinden habersiz badireden
Aidiyet meşalesinde sinesinden
Hilkat garibesi nefs üçgeninden
Debelenirken yaşadığı her zevki
Tatmininde ki vahim derbederliği
Göremiyordu bu bir aşk diyordu
Salyası akan bir kuduran olmuş
Uçkuru kopmuş soysuzlaşmıştı
Nesil emniyeti onun derdi değildi
Din kaygısı şekliyetten ibaretti
Analar, bacılar onlara yabancıydı
Zevk nerdeyse cazibe ordaydı
Her bir kız orkideydi koparıldı
İnsafsızca ortalar da savruldu
Analar kıvrandı yürekleri yandı
Babalar şereflerini o an kaybetti
Bir zevk uğrunaydı yapılanlardı
Fütursuzca hiç utanmıyorlardı
Uygunsuzluğa kılıf bulmuşlardı
Aşk diye salyalarını saçıyorlardı.
Mecnunun aşkını bilmiyorlardı
Meczubun halinden anlamıyordu
Halden hiç bir şey yansımıyordu
Aşkı meşki ahengi bilmiyorlardı.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 07:59 AM
Aşk halin sürurudur!

Aşk
Bir hazdır
Aşk ne sabırdır

Aşk
Hal ile başkadır
Onun yanında zevk sınıfta kalır

Müminleri
Anlamlı kılanda budur
Çileyi yudumlayarak solumaktır

Onunla
Barışık olmayı başarmaktır
Bir nedamet duymadan yaşamaktır

Hareket
Ve kuvvetin sahibine koşmaktır
Keşke lerden sürekli olarak sıyrılmaktır

Umut için
Cehtte bulunarak kucaklaşmaktır
Rahmetin kadrinde serinleyerek barışmaktır

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:00 AM
Aşk hasretin enginliğini yaşamaksa!

Ne çare ki elvermiyor işte bu zaman
Kavuşmak dilense de, ten serilse de
Yar sessiz kalmakta hala dirense de
Aşk serinliğini terennümle gizlese de

Yelkenlerin her açılışında yaşanansa
Aşk, hasretin enginliğini yaşamaksa
Sevda susamaksa, rahmeti anmaksa
Dil kurur dudak çatlar gözler kapanır

Görsem ne olur ki görmeden sevsem
Hasretin ahengiyle daim meşk etsem
Aşkın serinliğinde kıdemleşsem ersem
Sevgiyi özümsesem, şefkati keşfetsem

Sen dinmeyen hasretine çok yakındın
Kelebek kanatlarında yaşanan hazdın
Susuz kalamazdın, dalgasız olamazdın
Sen derinliğinde okyanusu yaşayandın

Yar, seni anacağım kadar andım tavdım
İnsanım, merakta kalanım, heyecandım
Bıraktım artık melalinle, zorunda kaldım
Gönlümün derinliğinde kokladığım aşktın

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:00 AM
Aşk için damlalar!

Uzadıkça
Sensizlik
Öfkem birden
Kabarıyor

Her
Zerremi
İhata ediyor
Beni
Çaresiz koyuyor

Benliğimden
Ediyor
Muvazenemi
Bozuyor

Hasretim
O kadar
Çok ki

Sinemi eritiyor
Derbeder
Bırakıyor

Yoruldum
Her akşam
Sensizliği
Demlemekten

Kederlenmekten
Gülememekten

Kendimden
Kaçar oldum
Soldum
Nihayetime
Yaklaşırken

Aşk için
Soluksuzluğa
Kandım
Ölümü yaşarken

Neydi
Dinmez arzum
Bir tene mi
Vurulmuştum

Bu kadar
Aciz
Kul muydum

Nedir
Yorgunluğum

Mana
Tutkunuyum

Cihan da ahenk
Sarhoşuyum

Yalnızlığımla
Konuşan
Berduşum

sanki
Bir meczubum

Semadan
Akan
Damlalar

Dalları
Bırakan o
Yapraklar

Aşk için
Açan güller
Aşiyanı için
Çırpınan
Bülbüller

Gökyüzünde ki
Yıldızlar
Hak Teala için
Telaştalar

Yalnızca
Aşk için varlar
Meşkin
Ahengini ararlar

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:00 AM
Aşk için gönüller serilse…

Sevda sahilde beklenenler
Elbette bilinmelidir kimler
Sessizliğin izinde nefesler
Kim için olduğunu bilenler

Gülümsesin elbet bulutlar
Ancak verilmeyen umutlar
Karanlığa mahkûm ruhlar
Çaresizlik sarhoşu olanlar

Hiç bir aşkın basiti olur mu?
Ne zamandır mana yoksunu
Önemsenen ahenk meşkini
Kalbin şifahiye medresesini

Her bir kar tanesi aşk içindir
O öyle bir aşk ki kimin içindir
Âdemi hakikat hep seçkindir
Aşk onun içindir, ruh niçindir

Karanlıkların hep şahitliğinde
Melalin acizliğin hilimle rinde
Nereye kadar kaçmak bilinse
Aşk için gönüller hep serilse

Kendini verdiği her nefeste
Tükenmişliğin katrelerinde
Hüznün bitmez nağmesinde
Kimselerin bilmediği halinle

Ağlasa da hiçliğin boşluğuna
Bir umutla beklenen sahilde
*******in yalnız serinliğinde
Aklın her köşesinde kendinle

Ten senindir be hey sevgili
Bedenin sermayeyi edebin
Dilenmez senden bir kokun
Yalnızca mana sarhoşuyum

Ne olur hiç görünmesen de
Biliyorum ki derinlik sende
Aşk için çaba vermesen de
Çaresizim sen kal kendinle

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:00 AM
Aşk için yoktur katlanılmayacak!

Gece hırçınlığının pençesinde
Gönül pencerem bir zavallıydı

Haşyetin tebarüzüyle solumak
İmkânsız ve ne kadar korkunçtu

Heyecan, merak adeta kuşatıyor
Hücrelerime kadar donduruyordu

Sokaklar gölgelerimi kirletirken
Hayatımı acımasızca örseliyordu

Yalnızlığım kaldırımlarda çaresiz
Vuslat yolculuğunda çok isteksizdi

Sinemde çöreklenen hasretin hali
Avuçlarımla sildiğim gözyaşlarımdı

Zamanın bir nefeslik acımasızlığını
Zerresine kadar hissettiğim hayattı

Aşk, asla menfaati barındırmayan
Üç harflik ve beş noktalık anlamdı

Cezbe kapılmak, bir meczup olmak
Aşk için yoktur ki katlanılmayacak

Bir çekim kuvvetiyle yolu aramak
Manaya kanmak, budur yaşamak

Ne meczup delidir, ne âşık divanedir
El hak, ikisi de Allah için zikredendir

Hayatın her katresinde alınan soluktur
Aşk, bunların en mütenahi olgusudur

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:01 AM
Aşk içinde gizlenen ölüm!

Seherin ilk ışıkları o kadar sessiz ve asude
bir şekilde inkişaf ediyor ki yeni bir güne başlamanın
sancısını, heyecanın sunduğu yelpazeyle sinelere doluyordu.

Bir muammanın Ummanlaştığı sır perdeleri
her bir ışığın umut aşılamasıyla bir bir berraklaşıyordu adeta.

Umutlarımız var olduğu sürece,
sürükleyen bir aşkın seyri âleminde, nasibin
her katresinde nedamet halimize nüfus ediyorsa
akide merhalemizde muhakkak bir yozlaşma vardır.

Bir sabinin teslimiyetinde ki berraklık,
ruhi dirliğimizde kalbin sahibine karşı her an var olmasıyla kaimdir.

Gönül bir cezbeye muttali olduğu vakit
neyi görür, kimi dinler, neleri arzular, nelerden vazgeçer…

Aşkın namütenahi esrarı karşısında,
nefsin perişanlığı yaşamasındaki gerçeklik gibi…

Suyun dalgalar halinde seyretmesi,
sahilin sessizliğinde bir umut aralaması, martıların
durmak bilmeyen nidası karşısında, kemaninin hicran şarkısı olacaktır.

Dallar üzerinde şakıyan kuşlar,
hazanın kokusunu alan yapraklar, ayın ışığında
can hıraş serencamlar, hissiyatın yelpazesinde nükseden
nazarlarla sanki daha da anlamlılar.

Akan gözyaşları ne çok şey anlatıyor
meğerse anlama özürlü olmayanlar için.

Hislerin tanınma sürecinde melal içinde
var olan itminanlık o denli kuvvetlidir ki idrak edene!

Gelinen yaşın bıraktığı izlerde
gizlenen sırlar, ahir için elde kalan tek vesikalardır.

Ruhun vuzuha ermesini bekleyen bir güzellik,
bilinmesine rağmen bazen hoyratça, bazen bir titreşimle,
bazen alaca karanlıkta ve bazen de aşkın umutlarında kapımızı aniden aralar.

Kasların kuvveti ve kudreti nasıl bir
göstermelik ve işin gereği lüzumu hasletse,
kalbin yağlanması sağlık bakımından tehlikeliyse…

Vicdanın berraklığında ki isteklerde düşüncenin mefkûreye
dönüşmesiyle ancak mümkün olan bir değerdir.

Aşk kalbin, ölüm ruhun vazgeçilmezidir.

Zevkler bireyin kültüre göre
anlamlı kazanacağından, hevesler nedenli önemlidir.

Korkularımız ölüme bu kadar yakınken
neden gereğinden çok daha fazla önemli olan değerdir…

Karıncada, kanatlıda, sürünen güzelde,
sinede ki enenle bir muhasebe her vakit yapılınca…

Kefen senin en yakınında ki aşka
selam gönderdiğin en nadide olan güzelliktedir…

Yaşarken ölmek ve öyle çürümek,
ön yargılarla mevcut bağnazlığı öncelemektir.

O vakitler sevgi o mekânı terk eder,
şekliyet melalleri ihata ederek nefsi önceler.

Sadece lisanı aşk avuntular içinde
fırsatçılığa ve tatminliğe doğru hızla seyreder.

Ruh aldığı yarayla, kalbin karalıyla,
destanlar yazsa da sadece kadehlerin içindir.

Aşk ölümle iç içe olan bir güzelliktir,
çünkü o en yüce olan Cenabı Hakkın emridir.

Bu güzelliği bilen bilir zira bilmek bir erdemdir.
Bilmediğini bildiği halde onu gizleyen bir hederdir.

Aşk insan içindir. Nisa güzelliğin en kadim değeridir.
Onu anlamayan insani değerlerden yoksun olan biçaredir.

Toprağın özünde buluna aşka yabancı olan,
yaprağın sunduğu senfoniyi asla anlayamaz.

Kuşu kafese hapsederek,
Hürriyetten ne anladığını ayanı beyan eder.

Hak olan bir dil, sevgiyle gül, güzellikte tefekkür,
İnsan için arz edilen teşekkür aslolan bir değerken
bundan sarfı nazar etmek insan için en büyük kötülüktür.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:02 AM
Aşk ile verilirken benlikten geçerken!

Hayatı yaşamak için yaratılmış bir nefes
Ne bilirdik nelerde ki hikmetin tecellisini
Gizemlerindeki sır perdesini
Aşkın sebep sonuç ilişkisinde ki
Enginliğe açılan merhalelerini
Bir sevdanın coşku kokan sellerini
Bir alıp götüren yel misali habersizken
Hilkatin sebebiyken serdedilenler
Oysaki bir sabiyken şefkatin
Katlarını yudumlarız haz alırken

O zaman yaklaşırken sarar hissiyatı
Yavaşça bir paniğe geçit vermeden
Aidiyeti vefatı görmezden gelmeden
Seni beni öncelemeden aşka giderken
Kuşkuları hiçleyip bir dikkate almadan
Duyguları bir kudretin kuşattığı zaman
Merak içinde bir içselliğe salınırken o an
Seni senden alan kendine katan bir zaman
Katrenin dilimlerinde yaşanan haşyeti salan

Kalmıyordu anlık yaşanan hazlarda ki
En mücehhez kıldığımız savrulduğumuz
Ne derlerle avunduğumuz zahir algılarımız
Kuşatan esrar perdesinde ki meçhul adımımız
Bir tahkiki öncelemeden herkes misali giderken
Aşkın izlerinde nefeslenir sevdaları itiraf ederken
Bir aşkı ilahi kuşatmasında her bir şey yenilenirken
Yepyeni anlamaları içerirken beni bir hanif yaparken
En sevgiliyle nazarın hazzıyla bakarken onu anarken
Hiçliğin figanında sefilliğin ahında zahir aşka bakarken
Anlamlar içinde ki manayı terennüm ederek yaşarken
Aşkı sevdayı bu mihenk üzerinden yeniden anlatırken

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:02 AM
Aşk kendi dirliğine amadedir!

Her gün başakların arasında yalnızım,
Hasretin kokusuyla sevdaya ışıksızım,
Toprağın bendinde fukara naçarlığım,
Aşk sofrasında, muhabbetti aradığım…

Sığ yamaçların kuraklığında adımlarım,
Umudun yolculuğunda viranede darlığım,
Adamlık kimliğinde aldatmaya davacıyım,
Ben ne hancıyım yolculuk içinde sancıyım…

Sayfalara halimde nakşedeni anlattığım,
Aşk adına sudur ediyor benimle saflığım,
Anlaşılmak için kelimelere çok sarıldığım,
Mısralar içinde saklıdır elim yakarışlarım…

Ruhumun yalnızlığında seni pek çok anarım,
Kalbin sıcaklığında sevdana yaslanır kalırım,
Sevgiyi o zaman anlarım, muhabbeti tanırım,
Ben vefa içinde soluklanan fakir bir insanım…

Çiçeklerin renklerindeki hevesleri derlerim,
Nisa kimliğinde öteden beri edebi öncelerim,
Hal ikliminde demlenen aşk için seferberim,
Nasibi beklerim, sabır içinde anımı gözlerim…

Sanat bireyin içinde gizlenen muvaffakiyettir,
Gayretin vuzuhunda uçmayı bekleyen ufuktur,
İnsan kimliğinde, kalbi halinde anlamlaşacaktır,
Ruhun serencamını anlayan bir gün şahlanacaktır…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:02 AM
Aşk kim için saklıdır?

Aşk en muazzam sanattır
Sanat, çıraklık için şarttır
Çıraklık için merak asıldır
Merak için zekâ mutlaktır

Hidayet kimler için vardır
Kimler için saklanmaktadır
Tüm insanlıktan niye uzaktır
Kimin himayesinde bulunur

Aşk üç harf beş noktadır
Kimler bunu anlamaktadır
Neden sürekli aranandır
Yalnızca Hak yolundamıdır

Yalnız bilmek kâfimidir
Aşk bunun neresindedir
İdrak kim ve ne içindir
Tefekkür ne ile zikredilir

Aşk tenden beridir
Kim için olduğu bellidir
Arif hani nerdedir
İnsan niye derbederdir

Gelsen yalnız kalma
Yalnızlığa hiç sarılma
Aşk için sen bizar olma
Senin derinliğinde korkma

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:02 AM
Aşk kokardı…

İşte insan böyle bir şey,
Kimliğinde çok dirayetli,
Kişiliğinde, pek azametli,
Aşkın karşısında, hizmetli.

Nice canlar, hatta yiğitler,
Yârin yanında divane idiler,
Ses verdiler, nefes kestiler,
Sevda yolunda, hesaplaştılar.

Harun, Karun, Süleymanlar,
Şahlar, krallar, en padişahlar,
Saraylar, hanlar nice konaklar,
Onlar için vardı, aşk kokardı.

Cihana hükmeder, gezersin,
İnsanlığın içinde seçilensin,
Kalendersin, cihan mertsin,
Yar karşısında diz çökensin,

Kadın bu, su misali durur mu?
Gönlünde ki aşkı, hiç korur mu?
Yorulur mu, durulur mu, olur mu?
Aşkıyla harman olup savrulur mu?

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:03 AM
Aşk korkumdu…

Kalbimin boşluğu,
Yolumun uzunluğunu,
Fütursuzca haykırıyordu…
Sarfı nazar etmiştim…
Perdeleri çekmiştim…
Her ne halse ürkmüştüm…
Etrafımda tanık olduğum,
Bahtsız, aşk mağdurları,
Yaşadıklarını anlatıyorlardı…
Onları hüzün kuşatıyordu…
Mecallerinden, eser kalmıyordu…
Kapalı devre yaşıyorlardı…
Umutları tamamen soluyordu…
Heyecanları iflas ediyordu…
Neşeden bir eser kalmıyordu…
Meyhaneler tamamen doluyordu…
Gözyaşları durmuyor sel oluyordu…
Feryadı figan zirve yapıyordu…
Yüzler sanki yastaydı, hastaydı…
Kalpler nazdaydı, zihin pastaydı…
Beden hastaydı, iştah kapanmıştı…
Ölüm, ancak bu kadar yaklaşmıştı…
Bu haller, bana yabancıydı, kalbim
Allah’ındı, ancak ona aitti, yeterdi…
Canan, aşk için sadece bir merdivendi…
Biliyorum bunu kimse kabullenmezdi…
Beni yarsızlığa, yalnızlığa terk ederlerdi…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:03 AM
Aşk muhayyilesiyle nazar ederken!

Düşünüyorum zevklerin anlam derinliğini
Keyfiyette ki o gizemi merakın enginliğini
Bulamasam da bir netliği vicdan esintisini
Anlıyorum ki o şeyin dirliği kültür mihengi

Aşkı en anlamlı kılan unsur mananın rengi
Olmasaydı eğer, sevdanın ne önemi vardı
Aşk akçeyle alınamayan ne güzel değerdi
En nadide bir sevgiydi, kuşatan derunilikti

İşte vakit geldi zamanın çarkında şekillendi
Ne kadar güzeldi içselliğin en mütenahisiydi
Sanki bir seldi, bentlerin ensesinde serinlikti
İnsanı kâmilleştiren ne güzel bir haz verendi

Ana teması, aklın muhayyilesi aşk tezkeresi
Serinlik içinde yanmayı anlatan müzakereydi
Ser veren sır belli etmeyen tefekkür melaliydi
Hayata anlam katan mükemmel eden servetti

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:03 AM
Aşk öyle bir düşer ki nasibi doğrultusunda!

Suya nağmelerini yazan yapraklar teker teker diziliyordu. Bir aşkın mana katresinde ki yansımalarını aksediyordu. Ne parmaklar okşamıştı, bir şevk katmıştı melallerin seyri hallerince.

Her nedense bir yaprağın hali nezaketinde her zaman bir nisanın, bir aşkın, bir hazzın, bir kızın salınması, naz ile samimiyeti hatırıma gelirdi. Bir damlanın dalgaları misali, melalin dili sukut hali gibi.

Ne hicranlar gizliydi oysaki pakı mahzun umutlarında, feryat edemediği soluklarında, yutkunduğu muratlarında. Her düşen bir yaprak misali…

Her bir nefesi anlamlaştıran ruhunun güzelliğinde ki sanattır. Ruh hak için vardır, mutlaktır, aşkın rengiyle boyanmaktır.
Nedendir sanat harikası aşklar sürekli ibreti hak olarak telakki edilerek anlatılırlar.

Nesiller boyu tarihin savaşlar kusturan teganniliğinde sanki uzatılan bir buket misali, bir salkım üzüm gibi, tenin derisinden boşandığı gibi, midenin kendi yetisiyle iktifa ettiği misali.

Bedende bir yenileşme, sinede içsel derinleşme safhası başlardı sanki açlığın yudumlanan sahnelerinde. Kulluğun idraki gibi, muştunun kalan izleri misali, aşkın hali hissiyatta devri mana yapması gibi…

Ruh bedene vaziyet ettiği sürece itibarlıdır, vardır, anlamlıdır, kadri mutlaktır.
Nefisler asla eziyete, ızdıraba, gayrete, meşakkate kapalıdırlar.

Yan gelip yatmak isterler, doymak nedir bilmezler, bedenin kas yapısını tahrik ederek miskinleştirirler. Ölmek temayülüne hız katarak, manasız kalırlar ancak.

Oysa sessizliğinde sukutu hal ile akıbetini bekleyen su, emri hak ile hiddetin ve şiddetin korkusuyla esrarın safhalarındaydı. Yaprak ki dalından kopmak zorunda bırakılan bir sevdanın mahzunluğunu yaşayarak habersizdi olacaklardan.

Lakin düşmek zorunaydı hikmetin muvacehesinde ki mevcut nasibince.
Bu öyle kutlu bir yoldu ki teslimiyetle ancak durulur, solunur, anlam bulunurdu.

Muhakkak ki bir halk edenin nuruydu, muradıydı, tasarrufuydu, nizamıydı.
Maksuda ulaşmanın bir tek yolu rızayı bari ile solumak, konuşmak, hem hal olmaktı, aksi bir tavrın tercih edilerek enaniyet için isyana girilmesi şirretti.

Hazanın esrarında kurumaya yüz tutarak, hayat damarları sessiz bir sukutun perdelerinde aranan mızraptan akseden bir feryadın nağmesi misaliydi.

Gözyaşları içe akarken, kan çekilirken, iksir tükenirken, cazibe biterken bırakılmak gibi, azadın izleri misali. Hürriyeti hayata yeniden başlamak gibi…

Suya düşerken bile esintilerin etkisinde sessiz melalin derinliğinde. Sesler, renkler anlamsızlaşır, tükenen bedende ki can gibi, mecalsiz nazarlar misali.

Anılar! Bir yerde nutku duranlar, zihni bulananlar, şevki kaçanlar, ahirin unutanların seyri halleri gibi.
Artık eneyi önceleyen kudret kalmamıştı düşen yaprağın melalinde!
Güç kalmayınca suyun serinliğinden habersiz bir esinti gibi serilir.

O zerreyi hakikati merak edenler olamaz mı hiç mahlûklar arasında beklenirken.
Mühleti hayatı bulunan canlar bir gayretin içine girerek can havliyle yarışırlar.

Oysaki düşen yaprak cansız kalınmışlığın her aşamasını büyük bir nezaketle arz ediyordu, işte düştüm elinize her ne ederseniz, neye layık görürseniz, nasıl tasarruf ederseniz demek istiyordu.

Üflenen bir neyin sesi, tamburdan akseden hüzzam gibi, kemanın hüzünle kuşatan nağmesi misali… Edep halin dili, mananın ahengi, gülün rengidir.

Dil dane olmak, onu bahşeden, letafeti serde ten, edep içinde eriyen bir piri fani, fuzuli, baki, seyrani meşkiyle kıdemleşerek nefeslenmek muhayyilesi.

Aşklar sadece mükellef olanların hasleti zannedilir, oysaki onu bahşeden kimdir, kimler için hikmetler nasip etmiştir nerden bilinir ki, bir idraki hakikat ötelenirse.

İdrakimiz her ne kadar bu hakikate müdrik olsa da, ruhi derinliğin kifayetsizliğinden inkıtaa uğramak zorunda kalacaktır. Çünkü terbiye düsturuna hasret bir nefs erdemliliği, fazileti, münevverliği engelleyecektir.

Bu hal üzerine mütenasip olan bir can, aşkın hazzından ne kadar anlayacaktır. Bu nedenle anlaşılır olacaktır, vuslat için koşturacak, koklayacak, yorulacaktır.

Düşen bir yaprağın meramından, aşkın hazından, mahzunluğundan, suyun hilminden, içselliğinde ki teslimiyetinden ne kadar anlaya bilecektir ki.

Oysaki her zerreyi hakikatin yaratılış sebebi nihayetinde bir rahmetin tecellisiydi.
Rahmet ki, bir gül misali sineleri ihata ederken, gülün mihengi efendimizi anlattığını onun için neşet ettiğini haykırıyordu.

Cahilliğinden azat olmuş bir münevver misali, zindandan kurtulmuş Mehmet gibi, kaldırımlarda sabahlayan bir himmet ehlinin şefkati gibi, ağlayan bir sabinin derdiyle hemhal olan bir ana misali, yavuklusuna hasret bir sevdalı gibi.

Elbette ki gedik ki gideceğiz, neyi düşüneceğiz, güle hasretiz, edebin derdiyiz, halin kederiyiz, suyun sesiyiz, yaprağın yüreklerde korlaştırdığı izleriz.

Biz düşününce bir değeriz, tahkik edince faziletliyiz, zekâ içinde merak edeniz, teslimiyette mukallitliği seçmeyiz, idrakin seyrinde serinleriz, hareket ve kuvvetin kime ait olduğunu bileniz.

Biz kulluğun itminanlığında Rahmanın huzurunda köleliğin müdriki olarak haz alan, hakkın rızası doğrultusunda efendimize olan sevgimizi nefsimizden ziyade sevdiğimizi beyan ederken, içselliğimizde ne derler vehmiyle yaşayan biçareyiz.

La şerike derken ne demek olduğunun farkında olmayan zavallı inananlarız.
Bu sebeple halden, demden, meşkten, aşktan ancak idrakimiz oranında anlarız.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:12 AM
Aşk seni sarsın!

Hayat
Her nedense
Anlaşılır olmak
Dileğince iyice
Kendini koy verdi

Zihnimde
Yaşadıklarım
Birden sıralandı
Çok acı bir hissin
Hicran
Rengi gibi

Her yaşadığım
Geçmiş gün
Gözlerimin önünden
Bir şerit misali
Geçiyordu
Aniden

Yıllarca
Aradığım
Özlemiyle
Kavrulduğum sevda
Artık bir kenara
Çekilmişti

Hiç
Anlamadığımı
Söylersem
Sadece melalimi
Avuturum

Bu manada
Hiçliğimin fakirliğine
Sığınırım
Muhakkak ki
Onun şefkatini
Anarım

Bir meltemin
Esintisinde yine
Halimde
Hasretim yeşerirdi
Kendince

Masum
Gülmelerin
Bir tebessümün
Açılan penceresinin önünde
Heyhat
Artık çok geç
Bir zamanların
Nezaket
İkliminde
Nefes alanların

Fedakârlık
İçin dirliğini
Yok sayanların
Sevdaları
Aşkları yok artık

Bir umudun
Hazzı kuşatan ışığı
Dahi kalmadı
Bırakma
Sen kendini
Esintiye ey Yâr

Kendi haline
Günahkârlığın
Kalan vebaline

Sakın
Acımasın
Bu halime kimse
Bizar kalmasın
Yaşattığı
Şu ahvalime

Nereden
Bilinirdi ki divanelik
Yaşanmadan
Çileyi çekebilmek

Aşkın umuduyla
Bir an bile olsa
Onunla serinlemek
Bu ilkimde
Sine-i can ile
Teneffüs etmek

Ne kadar
Zor şeymiş meğer
Anlaşılır
Olamamak
Hali
Anlatamamak
Meramı
Hissedecek olana
Sunamamak

İşte
Böyle bir hayatı
Yaşamak
Zorunda kalmak
Daha da
Evlası bedenin
İlk hanesi
Teni unutmak

Bedeni
Aşk yolunda
Kullanmamak
Ruha
Bakmak
Asliyetteki
Manaya kanmak

Sen diliyorsan
Melalimi
Anlamıyorsan
Aşk sadece
Tenle
Yaşanır diyorsan
Sen kal
Kimi diliyorsan

Nasıl bir mizan
Önceliyorsan
Onunla kal

Sana
Benliğine iksir
Bahşeden sevdanla

Diliyorum ki
Aşk seni
Bir sarmaşık gibi
Sarsın
Halini
Kuşatarak
Cemali anlatsın
Seni
Ona yakınlaştırsın

Canın
Önemini sana
Olabildiğince haykırsın
Bir nazarın kadrini
Hatırlatsın
Çilede ki aşkı anlatsın

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:13 AM
Aşk seyri hal etti esinti bırakamadı!

Ne söylersen ne dersen sabrederim
Biliyorsun ki çaresizliği hak edenim
Ne bedbinim ne kadarda bencileyim
Yalnızlık serencamında nefeslenenim

Oysaki bir nefes, hakikatte her heves
Hadsiz bir nefis zevki sefa mı istemez
İdrak etmeyen ne dilemez kim istemez
Akıbetini öncelemez mahşeri hiç bilmez

Bir can ki canan için mi yaratıldı sanılır
Hayale dalınır hazan içinde nefes alınır
Muratlar bir onda mı saklıdır hak nasıldır
Uzaklarda aranır şah damardan yakındır

Kalmadı zevki sefa içinde salınacak hal
Sen ey nefsin sahibi kimi diliyorsan kal
Bırakmadın melalimde kalsın ki bir bahar
Harlaşan gönlümde Hak aşkı var ne arar

Bir vakit varitti esintilerle gelen zarafetti
Ne hazindir ki kendi kendini esintilere itti
Sineler pes etti Cenabı Hakka niyaz edildi
Aşk membaına seyri hal etti esinti kalmadı

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:13 AM
Aşk sizdedir…

Sizi hayran bırakmak ne büyük kıvanç
Tefekkürün meşkinde buluşuruz ancak
Sen kaçsan ne olacak yüreğim solacak
Şifasız kalacak aşkın serinliğini unutacak

Dilime hayranlığınız biliniz ki sizdendir
Yoksa benim gibi bedbin ne çaresizdir
Aşk sizdedir, şevk sizde, zekâ sizdedir
Bir can olan bu fakir biliyorum hadsizdir

Sen yeter ki tasalanma, kaygıya kapılma
Keserim billahi dilimi, her bir türlü halimi
Kaybolurum, silinmezlerden de korunurum
Seni, *******inde yalnız, kendinize bırakırım

Bunca kelamı lisandan sonra yoksa bir sözün
Ne diyeyim ki ben, sen yeter ki aşkınla öğün
Acısınlar bulutlar, yağan yağmurlar sen dövün
Zaten biçare kulum, bitmeyen kahrınla kovdun

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:13 AM
Aşk ve oynaş…

Yüreğim,
Kanıyor…
Sinem,
Daralıyor,
Kalbim
Tekliyor…
Hafızam,
Siliniyor…
Dilim,
Dönmüyor…
Bedenim,
Sabitleniyor…
Zaman,
Akmıyor…
Gül, artık solmuş…
Gün, kaybolmuş…
Karanlık, iflah olmuş…
Hayat, bilmem ki,
Ne olmuş, morarmış…
Bilinmeyen, ayanolmuş…
Aşk mı, bilmem,
Kim bulmuş…
Sevda mı ne,
Kimi yutmuş…
Kız kayıp,
Mekân yalnız…
Adam alan da,
Ama nutku kayık…
Aşk aranıyormuş,
Zevkte asla bulunmaz…
Sevda mı, piyasa da,
Ama aldanan ne çok…
Ki, ne aşk ve nede sev da,
O hakikattir asla kandırmaz…
Onu henüz tanımayanlar…
Oynaşlarına, kılıf arıyorlar…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:13 AM
Aşk yolunda biçareler!

Gamlı hazanın
Seherinde biçare bırakırken
Gönül dilimden tek anlayan naif bülbüldü

Kalmadı gönül
Bahçemde açacak bir gül
Ey kaçan sevgili sen dilediğin yere süzül

Gelmez oldu
Aşiyandan neşet eden ahenk
Ey şakıyan bülbül, açan gül aşk sizde denk

Ağla yüreğim
Ağla sen aşk derdinde kalma
Esintiye kapılma, sevda kokusuna aldırma

Rıhtımdan kalkan
Gemiler hasreti perdeler
Çırpınan kırlangıçlar aşk yolunda sazendeler

Ey kaptan
Durma tez elden çal bir sirtoyu
Gönül silkelesin, bırakmasın aşk kokusunu

Okyanuslara
Salınan, balıklarda aranan aşkı
Gönülde bıraktığı nakışı dinmeyen haykırışı

Ya Rab
Bilmekteyim ki her halimle seninim
Kalmadı bir mecalim şemi aruzu neyleyim

Yanan bu kalple
Nasıl geleyim aşkı neyleyim
Senin Cemalini seyredeyim hakikate ereyim

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:13 AM
Aşk...

Aşk,
Bir bakış,
Belki kaçış,
Bazen inanış,
Yürekte yanıştır…
Aşk,
Bir başlangıç,
Kalbi aralayış,
Bilinmeyenlere,
Her an yaklaşıştır…
Aşk,
Açlığın,
Saçmalığın,
Gamsızlığın,
Nihayetidir…
Aşk,
Nefsi,
Zevki,
Mideyi,
Bedeni,
Nizam ettirir…
Aşk,
Canı,
Cananı,
Dünyayı,
Ukbayı,
Hakka vermektir…
Aşk,
Her cana,
Bir kana,
Bazen mala,
Yakıştırılan,
Bir leke değildir…
Aşk,
Bir nur,
Hatta onur,
Zilletten korur,
Manayla buluşur…
Aşk,
Haldir,
Melaldir,
Ölmektir,
Hakta dirilmektir…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:13 AM
Aşka açılan kapılar sabırla bulunur!

Ona olan hasretimin
Vecdiyle bir kement attım uzaklara
Namütenahi olanda bir nefese aldım

Nice görünmezlerde kaldım
Her şeyi savruk halimde cevher sandım
Her söylenene inandım şimdi aciz kaldım

Sukutun içinde
Konuşmanın şevkine müdahil oldum
Nasılların enginliğinde sadece candım

Sualler makamında
Bocaladım halsiz kaldım çare aradım
Cahilliğin hengâmesinde soluklandım

Varlığımda kanaati
Bilmeden yokluğun halini hiç aramazdım
Çaresizliği acizlere mal eder avunurdum

Zevkin envayisinden
Elden geldiğince pay alır öyle yaslanırdım
Tenimi bulunmazların cazibesine adardım

Aşktan hiç anlamazdım
Zahirden dem alarak varlığımı ona adardım
Güzelliklerin bu olduğuna kalben inanırdım

Varlığım benim en bariz
Çekip kuvvetimdi cazibem bu değerdeydi
Arzın bunun için var edildiğine şaşırırdım

Bir zevkle yaşamayacaksa
Sade kalınacaksa, bir kaygılar kuşatacaksa
Hissiyatın kıvamından hiç anlamayacaksak

Sürekli yanmaktan
Korkarak, hali ürpertilerle anlamsızlaşacaksak
Bu tenler cehennemde birer olacaksa yakacak

Aşk niçin vardır
Sevdayı kimler yaşar merak edilir o zaman
Mana muhayyilesiyle şöyle düşünelim bir an

Arzı kâinatın hakikatinde
Her an ziyadesiyle zikreden aşk zade yıldızlar
Aşkın aslen mana içinde yaşandığına inanırlar

Nefs terbiyesinde
Bir sıkıntı duymayanlar canlar için itminanlıktır
Aşkın rengiyle meşkin enginliğine ermek asıldır

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:14 AM
Aşkı aramak!

Sardın, kuşattın yeksan ettin,
Yağmur oldun, rahmet ektin,
Kaynadın pınar oldun, damladın,
Hasretine kavuştun, topraklaştın.

Sessizlikle nüfus ettin, ısıttın,
Sabahlattın, gafletten kaldırdın,
Toprakta kayboldun, başak verdin,
Sen, sessizlikte zikrine devam ettin.

Hal, ahval tarumar, haşyetle meyal
Sen de yok olmayı bilmek, ne hal
Mevcudat, beşerin perişanlığına şaşar,
Zaman durmaz, kendi eksenin de akar.

Ey Hak ve Hakikatin sahibi Cemal,
Hamdık, ahmaktık eremedik kemal,
Nefsi, vicdanı, hazzı, zevki muhal,
Aşka, sevdaya hasret kaldık bu hal.

Can, cananı arar, onun için yanar,
Canan, arzı mekân da aşkını arar,
Kor görünmez, duman tütmez yanar,
Aşk, yok olmaktır, manayı bulmaktır.

Ey yarenler, sevenler, bekleyenler,
Hamdı, sabrı, metaneti, hizmeti,
Terk edenler, bilmeyenler aşkı,
Tene mahkûm edenler, neyi beklerler.

Onun aşkı, kuşatır, yeşertir, yaşatır.
Ahengin ritmin de, kimliğini işletir,
Gördüğün her zerre, kendine yöneltir,
Bir kölesin bilirsin, secdeye serilirsin.

Durmaz damlalar, akar gözden yaşlar,
Tende tahrip yapmazlar, aşkla akarlar,
Ten toprak, gözyaşı su olur ahdi hatırlar,
Bela sözün de harman olur, anlamlaşırlar.

Ey yârim, Halikım, Malikim, sahibim,
Biliyorsun sen, gafildik, biçareydik,
Ceddim âdem bile yanılırken sen,
Rahmetini hiç esirgemedin, lütfettin.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:14 AM
Aşkı asla tanıyamaz…

Yek parende hercümerç olduğum avare
Dili payede arzı endam ederken seninle
Gönül hücrende merakın demindeydim
Sen met cezirin seyrindeyken hayaldin

Hiçbir şey kendiliğinden var olamaz öyle mi?
Var oluyorsa şayet bir şey kimin hükmündedir?
Yürekler yaralı, kalpler figanı yaşarken sen
Kimin adına sevdalı, kimin adına davalısın

Bir ilhamın esri olacak kadar gafil değilim
Gafletimin fevk iğinde divaneliği pek bilirim
Bir itibari inancım var, kalbime giren sevda
Perişan etmeyecek asla, şükranı ilahın olacak

Seni azat eyledim, gönül diyarımdan hürsün
Kimi beklersin, kalbi hançeri diyarında bilmem
Öyle bir yara ki ya Rabbi, veren sensin bilirim
Bilmediğim dilberin aşk esintisine gark edersin

Ya Rab bu nasıl bir yüreğin sahibi ki aşikâr olmaz
Kalamaz yüreğinde bir sevda, aşkı asla tanıyamaz
Yansın kalan günlerinde, hasrete kansın acıyı yaşasın
Senin verdiğine bigane kalmasın, şefkatsiz olmasın

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:14 AM
Aşkı fani yaşarken!

Onun
Yaşadığı dönem
Ve safhalar
Âdete birer tablodur

O yaşarken
Azimeti her an
Şiar edinmesi gerçeği
Hala yüreğimi sendeler

Buhran
Ve kaosun pazarında
Bıkmadan yorulmadan
Bir mitsizliğe
Asla kapılmadan

Kul
Kimliğinden
Ödün vermeden
Rehavete kapılmadan

Refahını
Asla artırmadan
O an hazır bulunan
İki yorganından birini

Toprakta bahar olan
Filizleriyle umut aşılayan
Ezelin ürpertisiyle Şiiler yazan

Necip Fazıl
Ve öğrencilerine vakfeden
Çok sevdiği bir bardak çayı
En büyük ikram kabul eden

Mürebbilikten
Asla taviz vermeyen
Mutlaka bir hedef tayin eden

İbadet ve zikirde
Tahammülü bulunmayan
Gelecek nesillerin
Kaygısını o günden çeken
Çileleri zenginlik kabul eden
Bir piri fani mekânı idrak olan candı

Sinema ve cazibesinin
Derinliğinde ki oluşumları
Görmek ve değerlendirmek
Gayretini hala gıpta ile karşılarım

Aşkı fani olan can diğer
Manevi önderlerden çok farklı
Bir çizgisinin olduğunu ve tekabülü
Terakkiyi çok önemsediğini görmeliyiz

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:14 AM
Aşkı için dirilen ölümle gidilen!

Çekerken çilesini eşsiz yalnızlığın
Sabır bir gül kokusuna götürürken
Muştusuyla sabahlara ramak kala
Açılıyor perdeler silsile yapa yapa

Aşkın bir diğer adı değil mi ölmek
An için meşk seyrinde nefeslenmek
Merakın hasret ahengini gözlemek
Son nefes için özlem çekerek ölmek

Sevdanın buğusu o kadar kuşatır ki
Kor ateşlerin serinliğine gidene denk
Melal dalıp gider seni senden alarak
Hazzın derinliğinde umutla açılarak

O öyle bir sevgili ki gülü canan ne ki
Asrın hasret serinliğinde haza meşki
Zevk öylemi kim aranırsa onun derdi
Sevgili aşkı için dirilen ölümle gidilen

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:14 AM
Aşkı kemaliyle anmak!

Aşkı yaşamak
Bazen büyük bir bela
Hem de çok değerli bir fırsattır

Aşk bazen
İnsana bir fırtına gibi gelebilir

Gece yarısı
Yer sarsılmış, duvarlar
Tavan üstümüze çökmüştür

Elbette ki
Yaşadığımız aşksa
Sadece hormonal bir fırtına

Romantik
Bir gaflet karşılığı olmayan
Kendimize özgü düşlerden oluşmuş

Bir fantezi
Yumağı, tuhaf bir geçicilik
Değilse o vakit aşk söz konusu olandır

İnsansın
Çaresizsin, sınırlısın
Ve nihayet ölümlü varlıksın

Sen çaresizliğini
Aşabilme imkânlarıyla
Bu zamanda karşı karşıyasın

Yaşarken
Eşiğinde haiz olduğun
Müstesna donatısı olan aşktır

Şayet
Yaşaya biliyorsan aşkı
İki büyük sorumluluğun var demektir

Bu ise
Sadece ve müstakilen
Aşkın aradığı sorumluluğudur

Aşk
Bigane kalanları yakar
Aşk bir tür tinsel kayırmasıdır hayatın

Sen diliyorsan
Aşkı tercih ediyorsan
Bunun bedelini muhakkak ödemelisin

Aşk iki kişilik
Yalnızlık asla olamaz
Biz sevgilide insanları severiz

İnsanlığı
Aşkın ahlaki sorumluluğuyla
Aşkın enerjisiyle onlara vermemizi hatırlatır

Aşk hem estetik
Ve hem de ödevler verir bize
Sevgilini severek insanları sev diye

Kendi
Bencil dünyandan çık
Bir takım duvarları yık diyerek

Müştereken
Dönüşümler yapmayı öğütler
Eğer âşıksan sorumluluğu alacaksın

Çünkü sen âşıksın
Gönlünde bir aşk varsa sen
İnsanlara gönül borcunu hatırlamalısın

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:14 AM
Aşkı seninle teneffüs etmek!

Artık sensiz
Çaresizce giden vagonları
Seyrediyorum ses sarsıntısı haliyle

Hep hissettim
Bir gün geleceksin diye
Gelmeyeceğini bile bile beklenirse

Söz
Dinletemiyorum halime
Derinlerden seslenen çaresiz sevene

Ne olurdu
Bir kez dahi olsun umut tazele
Sen gelmesen de esintinle bir selam eyle

Serinliğinde
Yaşadığım hasret derinliğinde
Halimde solmayan güle gel sen yazık etme

Arzın
Zerresinde, batın izlerinde
Gecenin dilinde, yıldızların şevkiyle gel

Hilalin
Mahur süzülüşünde, denizin
Kuşatan sır perdesinde ki gezinen nefeslere

Sensiz
Aldığım her nefeste
Gönlüme nakşeylediğin mefkûresiyle gel

Muhayyilemde
Sırrıyla muhkemleşen abideydin
Sessizliğin deruniliğinde zikreden bir kalptin

Vefanın
Hakikatine eren ne güzel yârdin
Emanet haşyetiyle yol alan bir manidardın

Sen yanımda
Olsaydın merakım sarsılırdı
Hasret, kavuşmanın hazzıyla anlamalaşırdı

Aşk arşın seyrinde
Şakıyarak canlara haz dağıtırdı
Ten yanardı, dağlardı, kor altında yaşardı

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:14 AM
Aşkın ahengiyle meşkin deruniliği!

Hasretin vecdiyle bir kement attım
Namütenahi olana bir nefes kaldım

Görünmez her şeyi cevher sandım
Her söylenene inandım aciz kaldım

Susup konuşmanın şevkine vardım
Nasılların enginliğinde sade candım

Suallerimde bocaladım naçar kaldım
Cahilliğin hengâmesinde soluklandım

Varlığımda, yokluğumu hiç aramazdım
Çaresizliği acizlere mal eder avunurdum

Zevkin envayisinden pay alır yaslanırdım
Tenimi bulunmazların cazibesine adardım

Aşktan hiç anlamaz, zahirden dem alırdım
Güzelliklerin bu olduğuna kalben inanırdım

Varlığım çekip kuvvetiydi, paramda vardı
Dünyanın bunun için yaratıldığını sanırdım

Zevk alarak yaşamayacak, sade kalacaksak
Hissiyatın kıvamından hiç anlamayacaksak

Hep yanmaktan korkup, anlamsızlaşacaksak
Bu tenler cehennemde birer olacaksa yakacak

Aşk niçin var, sevdayı kimler yaşar o zaman
Mana muhayyilesiyle şöyle düşünelim bir an

Arzı hakikate her an zikreden aşk zade yıldızlar
Aşkın aslen mana içinde yaşandığına inananlar

Nefs terbiyesinde kalanlar buna tam inananlar
Aşkın ahengiyle meşkin deruniliğinde yatanlar

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:14 AM
Aşkın dirliğinde nefesler!

Bir gecede birilerince
Maslahat gözetilerek kesilen
Devasa çam ağaçlarının arasında
Hüzünlenerek yavaş yavaş ilerliyorum

Ruhumun insicamından
Bir hicran nidası nüksediyordu
Kendiliğinden ezelin güzelliğinde ki
Senfoninin ahenginden ebedin mefkûresinden

Ağacı, taşı, toprağı
Hasret çektiği damlayı anlamak
Artık o kadar zorlaşıyor ki her geçen gün

Ruhlarımıza hükmeden
İlahi aşk ötelenirken, sefilliğin
İçinde ki hevesler ve talepler dur durak bilmeden
Yol kat ediyordu işte birilerinin can vermesine değin

Hafızamda mevcut mazi
Ne kadar değerliyse hiç birinden
Kalıcı bir iz bulunmuyordu idrake dönüşmeyince

Reddi miras maharetleri
Arttıkça ağaçlardan ne anlaşılır ki
Mazinin değerleri ne kadar anlamlı olu ki

Atiye bakmak için kültür
Varlığının önemi anlaşılmazsa şayet
Bu vakitten sonra kime ne söyleyelim, ne anlatalım

Her tarafı kuşatan
Karanlıklar yakasında kararlar alınırken,
Sana bırakılan değerleri görmezden gelerek
Tatmini aramak tefekkür ederseniz ne kadar acıdır

Mezarlıklar mekânını
İhata eden rezilliğin daniskası
Ne kadar insanlıkla alakalı olarak anlaşılmalı

Gönül, insanın insan olma iradesidir
İnsan olma, olgunluğa erme aşamasında gönül olmadır
Gönül, insanın birçok etkinliğini, özelliğini taşıyan bir kavramdır

Bir arzu-bilinçtir isteyen
Talep eden, iradesi olan bir bilinç yani İnsanı, insan
Kılan özelliklerini bütünleyen, bu bütünleme çabasında
Onun kendini, kendine özgü bireyselliğini ortaya çıkaran güçtür

Bir havadır, bir yaşam alanıdır
Bir ortamdır, çevredir, gönül hem içimizdeki güç,
Hem dışımızda, bizi kuşatan bir atmosfer, bir küredir
Bireylerin gönlünü bedenleri
Duyguları, akılları, çevreleri, kültürleri besler

Bu gönül besleyici ırmaklar arasında
Bağlantılar kuramayan birey, gönlünü donatamaz

Akılsız gönül olmaz.
Akıl, akıllayarak gönle girer
Gönlün “akletme” boyutunu oluşturur

Gönül düşünür, tasarlar
Ölçer, hesaplar. Akıllayan akılla
Birey gönlü, yalnızca bireyle sınırlı değildir

Birey gönlü,
Çevresiyle, ortamıyla gönüldür

Gönül, bireyde, bireyin ilişkileriyle can bulur
Bu ilişkiler, toplumsal, kültürel, etik, politik, ekonomik
Olabilir, birey gönlü, ortamlayarak, çevreleşerek ortaya çıkar

Ağaçları bir çırpıda kesenler
Her bir canı hırsları uğruna heba edenler
Ruhun dirliğinden ziyada nefsin heveslerinde gezenler
Ölümü hiç akletme yenler, yaşatmak içinde buluna bilirler mi?

Aşkı hiç anlamadan zikredenler
Fikirleriyle aşkı zevklere mahkûm edenler
Tefekkür keyfiyetinden kendilerini öteleyen nice fertler
Kimliğinden yoksun kişilik zafiyeti bulunan onlarca nefesler

Düşündükçe işte bir yorgunluk
Hâsıl oluyor benliğime, umutlarım mı tükeniyor dirliğimde
Milletimin esenliğinde, insanlığımın mazisinde ki var olan değerde
Asırların kavline yazdıkları silinmeyecek güzellikler bir bir düşünülünce

Sanki aşklar o zamanlarda kalmış
Mazi sayfalarında kokusu bulunan ne değerli hazmış
Yeşilliğe meftun bırakan devasa ağaçların köklerinde yatarmış
Bilmeyenler sadece zavallılıklarından bakarak, bağnazlık yaparmış

Zaman mühleti nöbeti istikametinde
Teslim olmuş bir vuzuhla aşk ile mütemadiyen
İlerlerken, tasalardan korunmuş bir itminanlığa davet eder
Düşünenleri, mana muhayyilesinde ki beklenecek nasiplerin hikmeti

Sen ne dersen de iraden seninle
Bir insan kimliğinde, aşkın dirliğinde nefeslenmezsen
Asla hiçbir değerin olmayacaktır mahlûkatı hayatın sinelerinde
İnsan gönlüne, sevgiyle girilmedikçe, zikredilen aşklar hep bahane

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:14 AM
Aşkın erdeminde beslenen bahtiyarlar!

Kanıyor işte yüreğim hiç anmak istemesem de
Kuytu ve derbeder zavallı köşeme çekilsem de
İçim yanıyor, havsalam daralıyor zikretmesem de
Gönlüm kalıyor, içim burkuluyor hissetmesem de

Nasıl bir tutkudur bu ya Rab, sinemdeki bu an
Geçmiyor işte, bitmesi istenmeyen şu zaman
Yüreğimde fışkıran hicran, hıçkırıyorum her an
Dayanamıyorum artık sensizliğe habersiz can

Kırk düğüm misali kör düğümlerde bıraktın
Hiç acımadın, kalbinde yeşertmedin yaktın
Kaldırdın bir artık muhayyilesiyle fırlattın
Beni benliğimden uzaklaştırdın anlamadın

Sana kahretmiyorum, bunu asla istemiyorum
Ancak nutkum duruyor, bazen sitem ediyorum
Seni şarkılarla buluyor çaresiz demleniyorum
Halimin perişanlığına şaşıyor öylece kalıyorum

Demek ki aşk yaşanmaya asla dayanamazmış
Merakın deruniliğinde kalan silinmez nakışlarmış
Sabırla meşk edenler nasıl muhkem insanlarmış
Aşkın erdeminde beslenen ne hoş bahtiyarlarmış

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:14 AM
Aşkın eşiğinde bigane bir zavallı…

Konmuş yine bülbül şakıyor ağaçlarda
Habersiz kaldım karanlıklarda ki aştan
Yaprak misali dallara tutundum kaldım
Yaşanmayan aşkları oracıkta bir andım

Hicranı yaşattın ey sevgili sana kandım
Sensizlik girdabında perişanlık yaşadım
Bir dala konamadım, bir an şakıyamadım
Aşkımı yaşayamadım, hazanlara kaldım

Ey bülbül sen dertleşme benimle bugün
Kalbimde bestelediğim hüzündür şu gün
Gamı hazanın seyri haliyim ben her gün
Efkârı halim haraptır her geçen bir gün

Uykusuz gözlerimde beliren bu halkalar
Ne aşksız kalmasam, mahzun olmasam
Derelerde çaresiz kalan bir kamış olsam
Sevgiye hasret kalmasam, aşkı yaşasam

Bir kürdîlihicazkâr duyulur ta ötelerden
İçimde yılardır bakir kalan bir yalnızken
Aşkın eşiğinde bigane zavallı çaresizken
Seni hiç dinleyemem ey şakıyan bülbül

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:14 AM
Aşkın hazzını anlatan bir yaprak…

Uykusuz bir geceye gebe düşlerimin
Manası kalmıyordu zamanın seyrinde
Vuslat demir aldı en görünmezlerinde
******* bu zamanda bana kaldı yine

Sessizliğin çıldırtan sahnesi başlıyor
Gönlümde kopan dinemeyen fırtınalar
Bir insicamın haykırışını yansıtıyordu
İçimde ki bende hiç anlam kalmıyordu

Aslında sadece benliğimi avutuyordum
Aşk adına kendi kendimi kandırıyordum
Hasret kaldığım mana için kahroluyordum
Sanki bir çıkış yolu olduğuna inanıyordum

Güya bir gönlün sahibiydim, neyi bilirdim
Aşk adına kim bilir neleri feda etmezdim
Bir sevdanın hasretindeydim, divaneydim
Kendi halinde bir zavallı aciz viraneydim

Solan, sararan, esintiyle dalından kopan
Aşkın hazzını anlatan bir yaprakta kokan
Hazanın namütenahiliğini bizlere yaşatan
Yaprağın hilminde ki o enginliğine şaşarım

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:14 AM
Aşkın ikliminde!

Ey can
Neyleyim seni
Aşka hasret bendini

Sende
Terk edip gideceksin
Bir gün benimi

Teni
Neyleyim
Teri neyleyim
Sen anla beni

Mananın
Ahengine kandır,
Meşkle sula beni

Hani
Şu görünen canlar
Var ya inanırlar aşka

Rastlarsan
Söyle onlara
Hiç aranır mı
Pazarda

Aşk
Yardadır
Haldedir
Çilededir
O çok derindir

Onu
Anlamayanlar
Gör bak şimdi
Ne hallerdedir

Hak
Nerededir
Zevk kimlerindir
Meşk kim içindir

Tefekkür
Ne için verilmiştir,
Tahayyül kimlerindir

İdrak
Nerededir
Akıl
Kime verilmiştir
Zekâ niyedir

Ten
Esbabı hakikattir
Aşk kalbin deruni
Hazzıdır

Köle
Olmak evet
Hakiki köleliği
Hemen başarmak

Hak
Aşkıyla yanmak,
Ona hep kanmak
Yalvarmak

Rahmeti aramak,
Hakikatte kalmak ona
Yaklaşmak

Haşyetle
Secdeye kapanmak
Son duamızı yapmak

Ey Hak
Sen bilirsin,
En yücesin,
Sen hep sevensin

Aşkın
ne olduğunu
İbreti âlemle
Bizlere öğretensin

Sen
Rahmetin
El hak kendisisin
Mühleti verensin

Sen
Hep affedensin
Bizleri bilensin

Sen
Bize bizden
Daha
Yakın olan
Rabbimizsin

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:15 AM
Aşkın ne olduğunu bizlere öğretensin…

Ey can neyleyim seni, aşka hasret bendini
Sende terk edip gideceksin bir gün benimi
Teni neyleyim, teri neyleyim sen anla beni
Mananın ahengine kandır, meşkle sula beni

Hani şu görünen canlar var ya inanırlar aşka
Rastlarsan söyle onlara hiç aranır mı pazarda
Aşk yardadır, haldedir, çilededir o çok derindir
Onu anlamayanlar gör bak şimdi ne hallerdedir

Hak nerdedir, zevk kimlerindir, meşk kim içindir
Tefekkür ne için verilmiştir, tahayyül kimlerindir
İdrak nerdedir, akıl kime verilmiştir, zekâ niyedir
Ten esbabı hakikattir, aşk kalbin deruni hazzıdır

Köle olmak evet hakiki köleliği hemen başarmak
Hak aşkıyla yanmak, ona hep kanmak yalvarmak
Rahmeti aramak, hakikatte kalmak ona yaklaşmak
Haşyetle secdeye kapanmak, son duamızı yapmak

Ey Hak sen bilirsin, en yücesin, sen hep sevensin
Aşkın ne olduğunu ibreti âlem bizlere öğretensin
Mühlet verensin, bir rahmetsin, sen hep affedensin
Bizleri bilensin, sen bize bizden daha yakınsın Rabsın

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:16 AM
Aşkın ummanında yeşermek!

Ardından bakarken, ayazın serinliğinde,
Nutku duran duvarlar, hayret ediyordu.
Kaldırımlarda inleyen feryat dinmiyordu.
Semalardan süzülen damlalar bitmiyordu.

Hıçkırığın boğuculuğu kıvamını ararken,
Perişanlığım, tenime ilişen yamalıklardı.
Yalnızlığımı terk etmeyen sadece imandı.
Şükürler olsun ki yalnızca ona niyazımdı.

Aşk çeken, kendi mihrakında seyrettirendi.
Aklı erteleyen, hissiyat ahengini yaşatandı.
Mananın meşkine erdiren en ulvi bir sanattı.
Kendine katan, benliği ayıran, bir vakıaydı.

İllallah demek, birliğin itminanlığına ermek,
Enaniyeti azat etmek, nefsi hakka erdirmek,
Şüpheden emin olmak, takva için azmetmek,
Aşkın umanında yeşermek, eşrefliği seçmek.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:16 AM
Aşkını yaşayan candın…

Ey uzaklardan bakan sevdiğim
Sezgilerinin serinliğinde yüzerken
Tenini saran hücrelerin olmayı
Bilsen ne kadar çok isterdim
Senin serinliğin her bir sezgindim
Uzak diyarlardan aldığım kokular
Miski amberindi saldığın soluklar
Her doğan gün sen yanımdaydın
Kaybolan güneşle koynumdaydın
Her aldığım bir kaşıkta tadımdın
Uzandığım çimenlerde goncamdın
Sen uzaklardaydın ama ben yakındım
Yazdığım her bir satırda seni andım
Sensizliğin girdabını öyle bir yaşadım ki
Fırtınanın muştusu hortumlar kifayetsizdi
Sen kendi halinde aşkını yaşayan candın

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:16 AM
Aşkların en güzelini anlatan sevdanın adısın…

Sen sanki gönlümde açan baharın gülüsün
Sen en nadide açan bembeyaz yasanımsın
Sen ger gece rüyamda geçilen bir nağmesin
Sen benimsin, göz bebeğimsin, her şeyimsin

Sen şimdi uzak diyarlarda süzülen karanfilsin
Sen ne kadar güzel bir rahmetsin, neşemsin
Sen en güzel bestemsin, şiirlerimde hecesin
Özlemimsin, şefkatimsin, sen huzur verensin

Sen kalbimin süruru, sev dağımın gururusun
Sen manayı önceleyen ne güzel bir serinliksin
Bir damlasın, bir asmasın, sen bir sarmaşıksın
Aşkların en güzelini yaşatan bu sevdanın adısın

Uçan kelebeklerde, kırlangıçların kanatlarında
Martıların uğultusunda, zambakların arasında
Limanların esrarında, gece için açan yıldızlarda
Sen vardın en yüce hülyalarımda, yarınlarımda

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:16 AM
Aşkların izinde…

Bulutlar durmuyor bir haykırış içinde
Gök gürlüyor içimde yankılanan sesle
Şimşek öyle hiddetli çakıyor ki karanlığın
Muştuladığı sinede gizlenen aşkın sesine

Lahuti bir ses kulak çeperlerinim içine
O kadar muazzam bir ahenkle akıyor ki,
Aşkın katrelerini, nihayetini haykırıyordu
Beklediğimiz anın, son zamanını anlatıyordu

Akşam yine bir hüzünle gelmek üzereydi
Nice şamdanların, yaşanan aşkların izinde
Yüreğin her zerresinde onsuz çalan sirende
Gamı hazanın kapısını vuruyordu okunan ezan

Kurtuluşa çağırırken, kapattığımız kulaklar
Hakkı haykırırken, bigane kaldığımız idrakler
Seherler, *******, yatsılar, akşamlar, ikindiler
Kılınması gereken namazlar, açılamayan eller

Niyazdan uzak gönüller, nedameti bilmeyen diller
Çekilen canlar, cansız bedenler, bir nice cenazeler
Kabrin içinde her şey, toprağın beslediği hayaller,
Nice enler, tükenmeyen enaniyetler ölüme hasretler

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:16 AM
Aşksız bir hayatın girdabında yaşamak!

Zindanı yaşamak vardı, onunla solumak
Nefessiz kalmak, hayattan öyle çekilmek
Bırakmak, unutulmak, yalnızlık yaşamak
Voltalarla tefekkürün zindeliğini yaşamak

Öyle bir haldi, olmuş ve olacak serencamı
Her an izleyen gölgeyi, kaderde bilmeceyi
Çekeceğim çileyle ayazda hep gecelemeyi
Gam etmiyordum, gönlümdeki kalan izleri

Ben ve yalnızlığım, tespih tanelerinde anım
Günlerce adımladığım, haksızlığadır figanım
Zulmet karşısında yine yalnızım, sevdasızım
Aşksız bir hayatın girdabında boğulmaktayım

Kuşlarla avunanım, kanatlarında hülyalarım
Ben yine hazanın en acımasızını yaşayanım
Taş duvarların nemini koklayan mahkûmum
Aşk kelepçesi takılan bir divanedir bu halim

Ey yar sen hürsün, aşk adına özgür gülsün
Semalarda süzülen gölgesin, bir serinliksin
Hasretle gözlenen bir ümitsin, sen sevgisin
Aşkı bilensin, vicdana gelensin bir rahmetsin

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:16 AM
Atık bıraktım…

Bıraktım hislerimi boşluğa,
Sıkmakla artık yorulmuştum.

Daldım gülistan anlı bahçeye,
Yaklaştım çok zarif bir güle,

Tutmak için elimi uzatınca,
Tiken battı, acımadı tenime.

Aniden bırakırken o gülü,
Hicranım aniden söküldü.

Gül iken, gül sanki bir tiken,
Uzak kalırken, gam derinden,

Ya âdem, işte her görünen,
Senin olmayacağını bilmen,

İbret alman, bir kez düşünmen,
Gülün endamında ki arı bilmen,

Hatada dirilmen, edebe girmen,
İnsanın aslıdır, salimine girmen,

Kim olduğunu bilmen, düşünmen,
Nefs ten ziyade, vicdanı öncelemen,

Bir gün gerçekleşirse, tiken gül,
Ancak senin emin elerin de hürdür.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:16 AM
Ayak izlerin…

Sende bir zamanlar
Kahkahalar atarak tutunduğum
Ellerinle umut saçıyordun
Parmaklarımız kenetleniyordu
Kan dahi gelemez olmuştu
O kadar çok seviyorduk ki
Her zerre sevinç kaynağımızdı
Annen seni çağırınca
Yüreğimden kopmalar başlardı
Kütleleşen buzlar eriyordu
Güneşi istemiyordum
Anneni dilemiyordum
Sensizliğe sabredemiyordum
Çaresiz gidince sessizdin
Sensizlikte öyle bezgindim ki
Peşinden gelmeyi çok istedim
Gelemezdim üzülmeni istemezdim
Ayaklarının izlerini takip ederdim
Seni ancak öylece sevebilirdim
Sensizdim, sazende arayan biriydim
Ancak nağmelerle serinlerdim
Senin ismini telaffuz ederdim
Sana nefesimle seslenirdim

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:16 AM
Ayaklardan arta kalanlar!

Kaldırımların
Kadim dostu adımlarım
Sayısız düşüncelerime
Refakat etmişlerdir

Bedenimi
Taşıyan ayaklarım
Kim bilir kaç ayakkabıyı
Eskiterek anısıyla kalmıştır

Köşkerler
Örslerini artık kullanmıyor

Yenilenen modellerde
Eskimeye bir hacet bırakmıyor

Heveslerin
Dinmeyen arzularında
Neler bulunmuyor ki
Eğer hadsizliği söz konusuysa

Ne kadar
Kolaysa meğer düşünmek
Herkesçe dur durak bilmeden
Israrla her ortamda öneriyor

Lakin
Bilgi idrakle buluşur ise
Ancak o vakit çok önemli
Olan bir değeri hikmettir

Bedenler
Zahir için aslolan
Mihenktir

Fakat teni
Taşıyan kalp
Beyin daha çok
Senin asliyendir

İnsan
Aidiyetini bildikçe
Değerli olan bir candır

Değersiz olan ise
Damarlarda akan kandır

Kan
Ruh bütünlüğünde
Husule gelen değere aittir

Ruhun
Biganelik yaşaması
Kalbin bariz hastalığıdır

Bilmeden yaşamak
Öyle büyük kayıptır ki
Ayıp olan ise
Ruhun ihatasından uzaklıktır

Sen bir hiçken
Dirliğin için kaim edilen

Bütünlüğünde eriştiğin
Güzide olan denkliğe giderken

Bir hesabın
Olacağı muhakkaktır
Bir baksana etrafına
Hesapsız kalan ne vardır

Vaki iken gitmek
Her şeye rağmen sende
Umut ederek
Duyarsızlığı yenmelisin
Sen aşk için vaziyet edilensin

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:17 AM
Aydınlık olsa da kalmasın sevgisiz…

Yavaş yavaş çözülüyordu sinelerde sevgiler
Sokak lambaları ışıl ışık aydınlatsa da sokağı
Karanlığın izinden hiç bir haber kalmasa da
Vicdanlar kararıyordu tükenen sevgisizlikten

Hani bir saklambaç oynardık, hatta bir körebe
Duvar kenarların da, köşe başların da anlatırdık
Korkularımızı, sevinçlerimizi bitmeyen heyecanla
Kalmadı artık bir heyecan, ne de yüreklerde vicdan

Bizim değerlerimizi, bize haber vermeden almışlardı
Bedenlerimiz oburluğumuzun yüküne amade kalmıştı
Ten kokularımız dahi müstemlekenin bir esiri olmuştu
Gözlerimiz ekranlara kilitli, parmaklarımız kumandaya

Oysa benim hasretim unutulmaya yüz tutan sevgiydi
Bizim olan bizim değerlerimizdi, örftü, ananeydi, edepti
Hayâ duygusu fıtridir, yaratılış hilkatidir fakat kayboldu
En kutsal değerlerimiz unutuldu, birden kapı dışarı edildi

Niye ilk aşklar unutulmaz, yaşanılan o saflık sorgulanmaz
Ne kadar sofiyane duygulardı, ilk yaşananlardı unutulmazdı
Saflığın her katresinde bir iz vardı, samimiyet tabi ki hadsizdi
Her taraf aydınlık olsa da, kararan bir yanımız vardı gönlümüz

Hüzün her tarafı sarmışken, en yüce değerler niye hatırlanmaz
Aşk bu kadar basit mi, yalnızca bir zevk mi, niçin hiç okunmaz
İbret alınması için hakikate bakılmaz, tefekkür ihtiyacı duyulmaz
Bakıyoruz görmekten yoksunuz, dinliyoruz anlamaktan korkuyoruz

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:17 AM
Ayrılığa doğru adımlar yaklaşırken!

Meğer ne kadar zormuş bu ayrılık
Gönülde bırakmıyor hiçbir aydınlık
Zihin karma karışık, ahval bulanık
Her yerde gözler kayık, dil sarkık

Halin iflası demek böyle bitermiş
Nefesler şevksiz, hisler derbeder
Hayat manasını yitirir terler gelir
Her şey sessizleşirken can çekilir

İşte bir ulviyetten yoksunsa can
Ne kadar anlamlı ki aksa hep kan
Can içinde ki can aşk ile sevdalan
Yoksa kalmaz manası sen oyalan

Aşk acıyı öteler asla ona sığınmaz
Sevda maksadı içinde barındırmaz
Elit olanlar bundan hiç anlamazlar
Kalbi yürek zanneden aşk bulamaz

Ancak bir emelin arzusuyla salınır
Esrarın perdelerinde neler aranır
Kim kiminle anlamlıdır dem alınır
Bir hayatın sayfaları böyle kapanır

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:17 AM
B i l i r m i s i n!

Bilir misin neler vardır bakışlarında!
Gözlerin bir başka konuşur bilir misin?

Sana seni anlatırım,
Sana; kendimi anlatırım.

Sana söylemediğimi anlatır bakışlarım…

Bir şarkı mırıldanırım dudaklarımda
İstersen haykırırım sana duygularımı

Yalnızca bizim dünyamızı istiyorum!

Ama uzak çok uzak!
Birde sen tutman ellerimden
Düşerim boşluğa…

Sen ve diğerleri birliktesiniz!
Hep ellerinden tutarsın onların,
Sözlerin hep onlardan yanadır.

Bakamam sana…

Bakarım; haykırır bakışlarım
Gelmeyin üstüme
Bütün bakışlarım okunacaktır.

Okunması anlaşılması lazımdır.
Gözlerim bambaşka konuşur sana
B i l i r m i s i n!

Bilir misin neler vardır bakışlarında!
Gözlerin bir başka konuşur bilir misin?

Sana seni anlatırım,
Sana; kendimi anlatırım.

Sana söylemediğimi anlatır bakışlarım…

Bir şarkı mırıldanırım dudaklarımda
İstersen haykırırım sana duygularımı

Yalnızca bizim dünyamızı istiyorum!

Ama uzak çok uzak!
Birde sen tutman ellerimden
Düşerim boşluğa…

Sen ve diğerleri birliktesiniz!
Hep ellerinden tutarsın onların,
Sözlerin hep onlardan yanadır.

Bakamam sana…

Bakarım; haykırır bakışlarım
Gelmeyin üstüme
Bütün bakışlarım okunacaktır.

Okunması anlaşılması lazımdır.
Gözlerim bambaşka konuşur sana
Sana seni
Sana; kendimi

Sana söyleyemediğimi anlatır bakışlarım…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:17 AM
Bağışlayın…

Hanımefendi;
Naçiz
Satırlarımı okumanız,
Elbette ki
Kıvanç vesilemdir.
Ama lütfen
Biliniz ki, Asla
Bir şair veya yazar değilim.
Olamamda.
Yetersizim. Acizim.
Biçareyim.
Yalnızlığımı seyredenim.
Sessizim.
Sevgiye hasretim...
Yüreğim sızladı.
Biraz
Anlamaya zorlamdım.
Yaşlıyım.
Lütfen bağışlayın...
Kafiye için
Şiir yazmak,
Tabirine ilgisizim.
Bilsem ki,
Kafiye ne demek,
Elbette isterdi bir emek...
Ama bilmeyene,
Zan,
Etmemek gerek.
Saygı,
Ve selam sunuyorum.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:17 AM
Baharlar seninle anlamlı!

İlkbahar tüm cazibesiyle
Kuşatmaya azmetmişti solgun yürekleri
Neler anlatmıyor, hangi sayfaları açtırmıyordu ki

Hissediliyor ötelerin şevki
Sinelerde mahfuz tutulan bir hasret ki
Bu nasıl ihata eden yüceleşen bir mefkûre özlemi

Her şeyi onunla sevmek
Onun dirliğiyle nefeslenerek meşk etmek
Ahirin özlemiyle bugünü ahenkleştirerek aşkla yürümek

Ey gönlümün sevdiği
Hevesleriyle halimi seyrettirdiğim revan
Seni, dirliğini, varlığın için serdettiğim her şeyi rızayı bari içindir

Sana olan bu tutkum
Edebinin bendinde melalimi soluttuğun
Sabrın keyfiliğinde çileyi bir duvar misali benliğimde örmüştün

Sen varlığını vakfetmiştin
Benim için en vazgeçilmez bir hazineydin
Bitmeyen bir şevk, dinmeyen bir muhabbet iksirinin eşiğiydin

Baharlar seninle anlamlı
Yaprakların gizemleri seninle daha manalı
Yağmurlar o kadar manalı ki tefekkür ikliminin sunduğu arz ile

Düşüncelerim cem oluyor
Seninle bir bereketin hikmetini hissediyor
Görüyor baktıklarının derinliğinde husule gelen inhisarı

O vakit sorguluyor
Senin halinde var olan ihsanı ve ihlâsı
Bir gıptayı nazar ile kıskanmıyor değil inkişaf eylediğin hadisatı

Sanki ötelerin izleriyle
Halinde husule getirdiği enginliğiyle
Diyorsun ki sen her şey çok yakındır sabrın güzelliğinde

Yeter ki halis bir niyetle niyaz eyle
Enaniyetine asla yenilme, ne derlerse yi dert etme
Kalbinin sesini dinle, sahibini zikreyle, beyanını ikrar eyle

Efendiler efendisi ne söyler
Sana seni anlatır, ruhun nizamını hatırlatır
Akiden ile sevmeyi, hoş görüyle nazar etmeyi asırlar önce söyle

Tanı artık sen senden olanı
Sana kimliği ve kişiliği kazandıran varlığı
Ölüm içinde gizlenen dirliği, aşk içinde meşk edilen mefkureyi

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:17 AM
Bahşedilen Emirgan…

Uyandığım bir sabahın
Uyku mamurluğunu yaşarken
Bedbin tenim hüzün kokuyordu
Fersiz gözlerim tavanı süzerken
Emirgana gitmek geçti içimden
Gülün, lalenin, erguvan eşliğinde
Küçük denizi hasretle seyrederken
Pembe köşkü, hazır birkaç konağı
Rahmetlik olan Abdülaziz padişahı
Feragatini, yaptığı engin fütuhatları
Yahya Kemali, Faruk Nafizi, çok şairi
Ebussuud efendiyi, lalenin güzelliğini
Gülün temsilcisini, oraya serpilişini
Erguvanın çarmıh acısını hatırlattığını
Gülün kâinatın efendisini yansıttığını
Lalenin arzın tek hâkimini anlattığını
Tahayyül ederken, yaşanan aşkları
Aşkın bıraktığı silinmeyecek izleri
Yeniden yaşayarak oradan kalktım

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:17 AM
Bak gelecektin hala gelemedin!

Bak hala gelemedin, beklerken
Dünyaları devirir, âleme bakarken
Gönlüme söz dinlemememin sızısı sarıyor
Sensiz yalnızlığımda çaresizim nefeslenirken

Sanki bu cana can katan kansın
Merakımın mihenginden ayrılmayansın
Öyle bir sedasın ki duyanlar nasıl şaşmasın
Sen manayı anlamlaştıran en güzel bir nazarsın

Her şey seninle ne kadar güzel
Sen ancak ve illaki en özelimsin özel
******* sensizlikte bilsen ki ne kadar beter
Ey canımın devası şimdi nerdeysen artık çıkagel

Herkes çekildi, sessizlik çok beterdi
Sensizlik artık çekilmeyen en hazin dertti
Sancılar tebarüz etti zihnim iflasa gitti sanki
Sen kendinle kalırken, beni meraka terk ederken

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:17 AM
Bak sen hala gelemedin!

Bak hala sen gelemedin
Çaresizliğimde beklerken
Dünyaları her an deviriren
Şu âleme bir nazar ederken

Gönül hazin söz mü dinler
Dinlerken dahi sızısı kilitler
Sensiz yalnızlığım ne çeker
Nefeslenirken halim heder

Sanki bu var olan cana
Can katan bir serencama
Merakımın odağında olana
Oradan ayrılmayacaktın ya

Sen öyle hoş bir sedasın ki
Duyanlar ki nasıl şaşmasın
Sen manayı anlamlaştıran
En nadide olan bir nazarsın

Her şey seninle ne güzeldi
Ne kadar güzidelik verendi
Sen ancak ve illaki hilimdin
En özelimsin bir tane hissin

******* sensizlikte bir bilsen
Ne kadar çok hazinlik çeker
Ey canımın devası şimdi gel
Nerdeysen çık ta bir ses ver

Herkes bir yana çekildi artık
Sessizlikte kahır çok beterdi
Sensizlik ki çekilmeyen dertti
En hazin olan bir illet gidendi

Sancılar ki öylece tebarüz etti
Zihnim şimdi eridi gitti o yetti
Sen kendinle salınırken şevkti
Bırakıp ta giderken ne zulmetti

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:17 AM
Bakarken…

Daldım,
Uzaklarda bekleyen,
Hiç,
Bitmeyen hayallerime.
Ruhum,
Salınıyor, kaynıyordu.
Yâri,
Gözlerin görmediği,
Zihnin,
Çözemediği netliği,
Arıyordu…
Öyle dalıyordu ki,
Martılar,
Şaşırıp kalıyordu.
Yelkenler,
Acıyor, el sallıyordu.
İçi yanıyor,
Kan ağlıyor, bayılıyordu.
O yar,
Ağlar, perişanlığı yaşar.
Çaresiz,
Bakar, uzaklara dalar,
Feryadını,
Semaya, arza salar,
Niyazını,
Arz eder, sabreder,
Bigane,
Beklerde beklerdi.
Âşıktı,
Kalbi kavruktu,
Seven,
Bir gün gelecekti.
Onu,
Süresiz bekleyecekti.
Gönüldü,
Hülyasında görürdü,
Rüyasını,
Süsleyen bugün güldü.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:21 AM
Bakmak...

Bakmak,
ihtiyaridir…
Görmek
merakın
izalesidir…
Temaşa,
gönlün
meşalesidir…
Kalb,
gözlerin
penceresidir…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:21 AM
Baktın hale yansıdın!

Hazin
Bir aşkın hikâyesi gibi
Dertlerin hışmında kalmış can misali

Hayatın
Getirdikleri nasipti
Temaşa etmiştim sende ki asudeliği

Yoksa
Neme lazımdı hazin
Sararan yapraklardan bulurum halimi

Bir baktın
Çok uzaklardan tanıdıktın
Yüreğimin derinliklerinde çok sadıktın

Elimden
Ne gelirdi ki hislerim
Beni alıyordu ötelerin verdiği şevkten

Anlatılmaz
Müşahhas olmayan
Gerçeklerin düşündürdükleri o halden

Vaktin
Tecellisi olan yarenken
Aşk iksirinde anlam bulduğu yegânelikten

Beni benden
Halimin sakin dirliğinden
Resmedilen hikâyelerde ki aşk güzelliğinden

Almıştım
Senin sayende bir dem
İçselliğimde sökün ediyor durmayan payem

Yılara sâri
Bir yalnızlık halinden
Bir hışımla çıkarı verdin sen şimdi sevginden

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:22 AM
Bayrak, hilal ve yıldızsız sade kandır.

Yüreğimden feryat ile yankılanıyor
Ayyuka çıkan küfrün ayak izlerinde
Bayrakları bayrak yapan bu toprakta
Dinimübin’e saldıran sürüler çoğalıyor

Beşeri istekleri sistemi korumak adına
Yılarca tasallutu altında inlettiği milleti
Uçkuru adına, kursağı tadın da zulmeti
Reva görüyor, talan ediyor nara atıyor

En hazin tarafı da bu şirreti millet adına
Hezeyanları kurtuluş reçetesi göstermesi
Sübyan yavruları, kadını, kızları avutması
Dikta komite mensuplarını taşeron yapması

Solu severdik, dine saldırınca elense ederdik
Meydanlar da biriken yığınlar dine saldırdıkça
İngiliz, Fransız, Amerikan, yunandan da farksız
Salladığı al bayrak, hilal ve aysız bir sade kandır

Varsa bir gücün, namert değilsen çık meydana
Güvenmedin milletine, dinine, tarihine, atine
Ateist, komünist, emperyalizmin uşağı oldun
Hani senin yurdun, milletin sinesinden kovuldun.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:22 AM
Bazen dile geliyor sineden!

Bir sitem ki
Geliyor sineden…
Sabretsem de işte aksederek!

Bir hayat ki
Hükmün sahibince
Hak tanınmış, bu fırsat verilmiş.

Nasip edilmiş,
Evvel ve ahir öncelenmiş,
Haktan olan belirlenmiş, elçi gönderilmiş

Cihanı arzın
Sükûnu ve saadetinin temini
Bakımından kitabı kebir gönderilmiş

Mutlak uyulması,
Akide birliğinde dirilmesi,
Vahdet için bilenmesi, vuslat için gidilmesi,

Şeytanın
Lanetlenmesi, enelere
Taviz verilmemesi akide olarak
Tayin edilmiş ve böylece yerini almış.

Şirk ve tuğyan
O kadar zikredilmiş ki
Ve sosyolojik olarak sınıflandırılmış

İnsanlığın
Önüne istifade etmesi
Ve ibret alması için ruhuyla senetleşmiş.

Bireyin
Tercih haklarına asla
Müdahale edilmemiş, yalnızca
Meşveret edilerek tebliğ silsilesi takip edilmiş.

İnsan
Bir yaratılan olarak
Cihanın mücerret bir öznesidir.

Ancak
Mükellefiyet prensibine
Sadakat gösterdiği ölçüde de,

Akide birliğini
Muhafaza ettiği müddetçe,
Arzı mekânın efendisi ve en şerefli yaratılanıdır.

Bireyin
Tercihleri konusunda,
İlk yaratılan ve öğretiyle donatılan
Ve bu prensibe sadık kalarak yaşarken…

Zillet ve isyan
Adına ilk müdahale ve vehimler,

İblisten
Gelerek kanaat ve vicdan
Tahribe nefs muarız bırakılıyor!

İnsani
Zafiyeti ağır basan
O güzel can tercihiyle kanmış oluyor!

Yani
İlk asilikten, Hakka
Başkaldırmaktan sonra bu sayede

İkincisi
Devreye konarak,
Melekût âleminden insanlığa geçiyor


Kim tarafından?
Cenabı Hakka o denli sadık
Ve bağlı bulunarak aşk konusunda rakipsiz

Sebep
Üstünlüğü kendinde
Görmesiyle, teslimiyeti gölgelemesidir.

İnsan olarak,
Bu sıfatın kimler tarafından
Verildiğine inanarak bazen içimden geçiyor.

Eğer mükâfat
Ve ceza benim içinse,
Helal ve haram benim için var edilmişse,

Cennet
Ve cehennem
Bunun için sebepse…

Ahirim
Ve zahirim yalnızca
Tek beni ilgilendirecekse…

Kabir,
Arasat, mizan
Yalnızca beni ilgilendirecekse…

Mahşer
Gününde her nefis
Kendi başının çaresine bakacaksa…

Öyleyse
Bırakın Allah aşkına,
Kendi tercihlerimi, hayat felsefemi,

Dilediğim yönde
Tespit ederek yaşamak
İmkânına rahatlıkla vasıl bulunayım…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:22 AM
Bazen…

Bazen
Dalar insan,
Kaldığı derinlik,
Bilinmez nelerdir…
Bir âlemdir…
Hırçın dalgalar,
Beyaz bulutlar,
Esen rüzgârlar,
Yaşanan anılar,
Alır, getirir, götürür…
Serencamı,
Yaşadığın anı,
Seni,
Senden alan,
Efkârı, hicranı,
Hep yaşarız bu anı…
Bir sevgili,
Belki dertli,
Her kederli,
Derinliğinde,
Yaşarlar hep bu anı…
Bir varlık,
Her yaratık,
Bazen de sanığız,
Hüzünde kalınca…
Çekip giden,
Hiç gelmeyen,
Her denenen,
Merakı gideren,
Yaşanılmışlar,
Alır götürür hepimizi…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:22 AM
Bedbinlik içinden ümitle!

Bekledim
Gelecektin ömre bedel
Hangisi, eridim ben şimdi zaman gibi

Lakin
Aldanmak kahrımsa
Umutlar kararıyor semanın baharında

Candan
Geçtim ben sevginle
Kalbimde dinmez hazin hıçkırıklarımla

Ben sana
Aşkının elim kuraklığında
Ruhumun mahzunluğunda ömrüm varsa

Hürriyetin
Bizarı zindanlığından ana
Karalar içinde dalgalanan acı sukutumla

Seni anlatan
Halinde sürurla açan hazza
Perişanım geceden artan uykusuzluğumda

Ne aklıma
Ne de akan şevksiz kanıma
Ben sana, sende bulduğum aşka mahkûmum

Hem yargıç
Ve hem de çaresiz izanımla
Zemheri ayazlarında, takatsiz çile zadeyim

Ben sana
Yüreğimden kopan naza
Aşkın prangasında, fırtınaya duçar olan kanım

Zamanda
Boşluğa amade canımla
Sokaklarda yılmadan mütemadiyen seni ararım

Anılarında
Halimde yeşerttiğin aşkla
Beni tenden alan hazzınla sensizliğe yanarım

Sabırla hale
İçinde kıymet bulan saadete
Düşlerin muhayyilesiyle bıraktım artık ahire

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:23 AM
Beklenenler!

Suç ve günah...
Helal ve haram...
Ceza ve mükâfat...
Takdir ve tekdir...
İkaz ve ihtar...
Hüküm ve ültimatom...
İnsanlar... Yaşayanlar... Kayda alınanlar...
Hesap soranlar, mühlet verenler...
Önemsemeyenler, tolerans gösterenler...
Utanalar, sıkılanlar, girmek için yer arayanlar...
Aldananlar, aldırmayanlar, kayıtsız kalanlar...
Onaylayanlar, tavsiye edenler, alkış tutanlar...
Yüzleri kızarmayanlar, ar damarları çatlayanlar...
Fütursuzluğu, kepazeliği marifet sayanlar...
Gidenler, katılanlar, katkı yapanlar, keyif alanlar...
Ardanali, heyecanı, merakı, meramı karıştıranlar...
Aşkı, meşki, hazzı, tatmini, bilmeden yaşayanlar...
Muhabbeti, adaveti, hamaseti ayırmayanlar...
Emanetlere köle muamelesi yapanlar...
Kendi kimliklerini, merak etmeyenler...
Herkes gibi bende yaşıyorum diyenler...
Mukallit olgunluğuyla, her şeye özenenler...
Ati ve mazisini enaniyetine denkleyenler...
Ahiri ve zahiri birbirine karıştıranlar…
Milletin, bireyin, insanın bu hale gelmesini hedeflediler…
Milletleri, aileleri, fertleri, manadan özellikle uzaklaştırdılar…
Aidiyetini bilen fert ve milletler, asırlarca muzaffer oldular…
Hakkı, adaleti, hukuku, aidiyeti, zürriyeti muhafaza ettiler…
Paganlaştırılan fert ve milletler, asliyeti terk etmekteler…
Küresleşme dediler, insanlığı yok ettiler…
Arzı ve mekânı, atmosferi ve dünyayı talan ettiler…
İnsanlık adına teraneleriyle, bireyleri zehirlediler…
Zümrüdüanka güney Afrika’yı açlığa terk ettiler…
Nesil emniyetini, fuhuş sektörüyle iflah ettiler…
Bunlara el açan, yardım alan, dost sayan, elemanı olan…
Azmasını, büyümesini sağlayan, sözcüsü alan herkes…
Öyle bir vebal altındalar ki, rahmet zor görünüyor…
Hep fetret devri diyerek, hanif kullar uyutuldular…
Böyle devam ettiği müddetçe yozlaşma kaçınılmaz…
Dört saniyede bir suç işlenirse dahi asla şaşırma olmaz…
Hesap günü… Yüce divan… Mizan… Ölüm ve mezarlar…
Kimleri ilgilendiriyorsa, nefislerine verdikleri önem kadar…
Dert edinip çırpınmıyorsa, haşyete kapılmıyorsa…
Hüznünü sadece gözyaşlarıyla yudumluyorsa…
Bela ahdimizi ne zaman hatırlayacağız?

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:23 AM
Beklenmiyordu!

Anneler...
Babalar...
Çocuklar...
Garipler...
Yetimler...
Sahipsizler...
Yakılanlar...
Satılanlar...
Aldatılanlar...
Yaralanmak...
Karalanmak...
Haşlanmak...
Kızarmak...
Kezzaplanmak...
Şereflerini yitirenler...
Haysiyeti terk edenler...
Kazalar, belalar, afetler...
İzzetler, zilletler, keyfiyetler...
Adaplar, ahlaklar, edepler...
Küfürler, fitneler, hidayetler...
Dünya ve içindekiler...
Ahir ve bilinmeyen hikmetler...
Kesilen başlar...
Başı olan kafasızlar...
Pazarlanan çocuklar...
Berdel olarak verilen kızlar...
Asılanlar, intihar edenler...
Hapisten kurtulup sevinenler...
Kinlenenler...
Kilitlenenler...
Yemlenenler...
Yem verilenler...
Yaşamışlar... Yaşayanlar... Yaşayacaklar...
Hayrın ve şerrin Allahtan olduğuna inananlar...
İman ettiklerini zannedenler…
Küfrün deryasında gezenler…
Şirkin içinde debelenenler…
Geleceklerin karartanlar...
Hırslarına saplananlar...
Sınır tanımayanlar...
Hareket ve kuvvetin asıl sahibini bilmeyenler...
Bilmek istemeyenler...
Öğrenenler...
Neyi öğreneceğini bilemeyenler…
Sürekli akıl verenler…
Kendi lehlerine kullanamayanlar…
Yaşamak… Kazada ölmek…
Beklenmiyordu… Ecelin vakti ve saati…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:23 AM
Beklerken…

Ne yapayım,
Öyle yürekten vuruyor ki,
Ta ciğerlerimi,
Şiddetle, hiddetle silkeliyor,
Derinden,
Bir ah dedirtiyor, çektiriyor,
Figana,
Efkârı ne yapsın, savuruyor,
Bir iç çekerek,
Sitemin payitahtına bakıyor,
Gözler,
Dalıyor, bakıyor, yakıyor,
Nağmeler,
Hatırlatıyor, derinlik katıyor,
Yalnızlık,
Baht oluyor, yüreği doluyor,
Kimselere,
Anlatamıyor, her gün soluyor,
Çaresiz,
Kalıyor, donuyor, yoruluyor,
Sıcak,
Bir el, derde bedel, nerde keder,
İstese de,
Ötelerde, bilinmeyende ne bekler,
Keder,
Onu bekler, dert ekler, çeker gider,
Olmasa iman,
Yaşadığım mekânı terk eder gider,
Mahşerde,
Akıbetimi bekleyen beni görecekler,
Hiç değilse,
Bir hak var, mizan var, cehennem nar,
Günahkârı,
Zebani yakalar, vicdanı olanlar bakar,
Ruhum,
Haşyette, nefsim mecalde, hal salkar,
Rahmet,
Selinden bir umutla çaresiz, şefaat arar,
İşte böyle,
Ne yapayım derken, seni bekleyenler var,
Akıbet,
Bilinmez ki ne vakit yakalar, ruhunu arar,
Allah,
Taala ve tekaddes hazretleri, en iyi bilendir.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:23 AM
Bekleyenim…

Biliyorum,
Hasret kalanımı,
Seyre,
Dalarak bakanımı,
Zamanı,
Kollayan o anı,
Hayal,
Âlemimde olanı,
Hayatım,
Solan baharımı,
Umudum,
Bitmeyen ummandı,
Tenim,
Kırışıp, katlanandı,
Yüzüm,
Nursuz bir karaydı,
Gözüm,
Fersiz bakandı,
Dilim,
Kala, kalandı,
Halim,
Tarumardı,
Yaşım,
Yarım bir asırdı,
Hasretim,
Elan nihayetimdi…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:23 AM
Bekleyerek tükenme!

Ne olur
Bana sen kahretme
Her duyduğuna serilip öylece serpilme

Hani
Aklın nerede
Tahkik kimlerin emanetinde haydi söyle

Bakın
Her şeyin ucuzu
Fakir halin yolculuğuna adanan korkudur

Merak
İnsan kimliğinde
Nizam edilerek olgunlaşmaya ilk adımdır

Düşünmek
Ancak bilgiyle kardır
Cahil insan düşünmeden akıl satan hardır

Dostun
Evla olanı haktır
Her yakınlık gösterende maksatlı aranandır

Hayır
İhsanın eşiğinde
İhlâsın badiresinde terennüm edilen sanattır

Her yerde
Zikredilen zelil nefesler
Kendi kimliklerinde çaresiz olan fakirlerdir

Adam
Olmak âdem içindir
Âdemliğin farkında olan, ise güzide zakirdir

Ne yatta
Ve nede katlarda
Fazilet vardır akide fakirliği yaşayan yatırdadır

Niyaz
Yalnızca Hakkadır
Muğlâk akideyle dağınıklık yaşamak zavallılıktır

Ecdat
Sekenatla anlamlıdır
Anlamsız yakarışlar cahiliyetin bendine koşmaktır

Muttaki
İnsan, halinde kavrulandır
Şefaat dağıtmak bu kadar kolay mı sanılmaktadır

Aşk
Dirilten ölümdür
Farkı akide ikliminde azimetle yol alarak koşmadır

Maslahat
Tekeli kaldırılmalıdır
Zavallı saf nefesler tahkikten uzaklaştırmamalıdır

Şecaat
Duyarlılığı ihsanındır
Hafiflik arzın nefeslerinde var olmak sevdasıdır

Varlık
Fazilete endekslidir
Oda eren kimliğinde has fikirlerin ülfete tevdiidir

Sabır
Elden gelmeyene değil
Varlık içinde rızaya koşarak ihtiyaçlıyı bulmaktır

Fakir
Dilenen değildir
Kalbinin sesinden bihaber olan nefesin hazinidir

Tahammül
Hukuksuzluğa değil
Nizam edilmesi yönünde ki gayretlerin nedenidir

Rekabet
Sünnetullahın rüknüdür
Âdem kimliği kuvvetin nedenleriyle muvazenelidir

Nihayet
Ölümle değildir
Aslolan ruhi iklimde hesabı önceleyerek yürümektir

Çünkü
Sonsuzluk başlayacak
Haşr insanın nefsiyle baş başa kalarak konuşacaktır

O vakit
Mezarların tabiiliği
Ahir için ahengi, haşyetin her rengi seninle olacaktır

Kul hakkı
Seni sana bırakmayacak
Hasenatının yetersizliği ziyadesiyle seni korkutacaktır

Cennet
Aşksız kokmayacak
Cehennem gerekçesiz seni senden asla almayacaktır

Amelin
Seninle anlamlaşacak
O vakit ihsan bilinçle yoğrularak netliği arayacaktır

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:23 AM
Belki bilmiyorsunuz!

Mısralarınızın
İçinde kaybolurken,

Hissiyat dalgaları
Yavaş yavaş mecalimi kuşatıyor...

Ve bu manada
Size şiir yazmak çok yakışıyor,

Derinliğin
İkliminde nefes aldırıyor...

Biliyorum,
Güzel çalışmalarınıza
Gerekli katkıyı yapamıyorum,

Bu anlamda
Halimde huzursuzum...

Lakin
Genel olarak böyle bir içsel
Sıkıntının prangasında solumaktayım...

Yoğunluğumdan
Dostları ihmal ettiğimin farkındayım...

Siz,
Hususiyetlerinizle
Fevkalade yücesiniz…

Kalbinizle
Şefkati önceleyen hamiyetsiniz...

Edebiyatı
Veya şiiri, edepten
Ari olduğum ve nitelik konusunda,

Sorunlu
Bulunduğum için
Sizin kadar güzel yazamıyorum…

Lakin göğsümün
Kabardığını ifade etmeliyim...

Teşekkürler ediyorum,
Halinizin
Güzelliğinde sürur diliyorum,

Muhabbetle
Niyaz ile selam eğliyorum efendim...

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:23 AM
Belki bir gün!

Ne kadar
İstesem de biliyorum sana kavuşamam
Bir yolcu hicranıyla sana el sallayamam

Sen ki
Her mevsim güzelliğini içime serensin
Vefasız bir kuşun misali kalbi titretirsin

Yıllarca
Avunduğum, umudun dalları kök saldı
Yapraklar sarardı bir gün çiçek açmadı

Baharlar
Hep sonbahar oldu, yüreğim burkuldu
Tenim titremelerin bir esiri olarak soldu

Sana olan
Hasretim, dağların zirvesinden seslenirim
Muhayyilemde demlediğim senin o sevgin

Divane eder
Bir mantık mı dinler gönülüm feryat eder
Olmasın böyle bir keder insanı telef eder

İstemem
Seninle el ele göze göze gelmeyi neyleyim
Senin gönlüme sereceğin o sevgini özlerim

Zevki
Neyleyim hevesi dileyene vereyim hazdır işim
Senin aşkınla, mana ahenginde nefesleneyim

Cazibeler
Ne kadar bulunur dirliğin içinde gizlenen izler
Tükenecektir nefesler kadrin içinde silinmezler

Senin
Gönlünde bir iz bırakmak, senle nefes almak
Cihanı anlamak, hali tanımak aşkı yaşamaktır

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:23 AM
Belki bir sabah geleceksin…

Sen hiç yorulma yıllar sonra olur ya bir gün
Hatırlamak zorunda kalırsan hüzün yaşama
Bırak toprağa, bir kâğıda, gecenin ıssızlığına
Kalmasın içinde ne varsa hatırlatmasın sana

Biz sevmekten, en son nefesimize kalsak ta
Hastalıklardan bizar olsak ta sen asla anma
Öyle ki yüreğinin mütenahi köşesinde koyma
Bir şiir, bir şarkı, gecenin hicranını unuttursun

Belki bir sabah geleceksin lakin kiminle olacak
Yüreğinde en mahfuz biçimde sakladığın sevgin
Kimlerin üzerinde açacak, şiirsel bir abide olacak
Her anı seninle olacak, yalnızca seninle şakıyacak

Bıraktığın her izin kalıbını çıkartıyorum şiir olarak
Öyle ki okuyanın yüreğinde hüzünler fışkıracak
Ahu figanında kaybolacak, her vakit seni anacak
Bir anı roman olacak her okuyan aşka kanacak

Sen habersiz olacaksın bunlardan sevdalınla
Kol kanat olup uçacaksın hıçkırığın gelmesiyle
Unutulmazlarda bıraktığın izler seni anacaklar
Kulakların çınlayacak, yüreğin de kıpırtı olacak

Bıraktın birden, bensiz kimliğimle çırptın attın
Karanlığın karelerini sen yaşattın öyle salındın
Kendinden uzaklaştırdın, şiir zevki bırakmadın
Yalnızlığınla baş başa kaldın, *******de daldın

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:23 AM
Ben alaylıyım de gardaş korkma!

Bilinmeyenler iklim kuşağında fideler
Yeşertmek için dikilir her türlü filizler
Bazıları var ki ilk adımlarında talihsizler
Ne diyecekler ki kime ne söyleyecekler

Öğrenmek öylemi ne öğreneceği bilmek
Kimler tarafından şekillenmeyi istemek
Teslim olmak ne demek! Tahkik adavet
Zekâ kimler için nimet mukallit hamaset

Duygusallık bir yere kadar ne değeri var
Mantığın olmadığı yerde her şey tarumar
Akıl kimlerde var ki muhasebe neye yarar
Ahirin haşyetinden kim korkar aşk-ı buhar

Üç beş kelime hazinem var ki neler yazar
Beğenilmek adına ne derler kaygısı basar
Bir lügat patlatmak için şekliyet bir oyalar
Hal ki mahzunluğu yaşar aşka böyle nazar

Yaşamak için gayret ki onun için sen aklet
Mukallitçe düşünmek tavsiyesini ki terk et
Halin deminde seyret avamsın artık şükret
Alaylı olduğunu bilmek ona yürüye bilmek

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:23 AM
Ben kayboldum anne!

Anne
Beni bul artık
Silik yamaçlardan bıktık usandık

Ruhun
Horlanmışlığından
Mananın dışlanmışlığından bizar olduk

Varoşlar
Soluk soluğa hıçkırıklar
Yağmurlarda tufan yaşayan sabi çocuklar

Hastaneler
Acizlere kim rağbet eder
Fakirliğin içinde gizlenen hazindedir hikmetler

Zaptiyeler
Bir maaş için tuğyan edenler
Hak hukuk dinlemeyen mezalim kusan nefesler

Hepsi
Annenin şefkatindeydi
Şimdi onlar saltanat için el hak şekillendi

Ne dendi
Millet için hizmet esası dilendi
Kimler parsellendi, sermaye için akide geçildi

Korku
Haşyetin nevinden şubeydi
Şimdi can kimin derdi, intihar sitayiş için gerekti

Anne
Söyler misin ne denirdi
Şahadet için nesiller feda edilerek ant içildi

Toprak
Bereketini uzak eğledi
Rahmet esrarını deşifre etmeden sukut eğledi

Anne
Bunun için çekilir mi
Benim dünyaya gelmem için hiç sabredilir mi

Babam
İşçi emeklisi vadesi yetmedi
Onca döktüğü ter kimin için değerdi ey anne

Kimliğin
Buharlaştığı bir iklimde
Edebin yobazlık sayıldığı sefillik hengâmesinde

Senin
Ehemmiyet verdiğin
Mili birliğimizde nizam eden, yasayı delen nedir

Türküm
Derken, talanı riyayı
Doğruyum derken, bin ir çeşit dillenen yalanı

Menfaat
Uğruna görmediğim haramı
Hikâye misali dinlediğim ahirden vaazları

Anne
Ben nerdeyim kiminleyim
Tercihlerimin hevesinde gezinen bir nefesim

Gelirine
Göre, değeri yönlendiren
Gülü sadece günlere hasreden kariyerli âdemim

Anne
Ben senin büyüttüğün
Sütünü emzirdiğin, şefkatini verdiğin çocuğun muyum

Anne
Ben dehlizlerde gezinen
Çıkarını her şeyin üzerinde gören bir hissim

Beni
Şimdiki halimle sev
Çocukluğum mazi sayfalarında ve birde o resimde kaldı

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:24 AM
Ben ne diyeyim sana!

Söyle
Şimdi ne diyeyim sana
Hamiyetten nasıl bahsedeyim

Dirliğin
İklimi için
Hoyratça sinelerden sökülen

Hak
Ve akideler
Uğrunda ölünesi hedefler

Şahadet için
Mefkûreyi saadetler
Nesillerin kursağında kurutuluyor

Hukuk
Legal ite adına
Şimdi hüsranı soluyor

Emrivakiler
Derinlerden icbar ediliyor
Yüreklere ürkeklik enjekte ediliyor

Adamlık
Karanlıklar içinde kabadayılık
Olarak soysuzca karşımıza çıkıyor

Düşünceler
Mecalsiz kalıyor
Doğrular erdemli kanaatler

Mukallit
Kimliğin nezdinde
Anlamını hep kaybediyor

Yaşamak
Kahrı hınçla solumak
Yumrukları şakaklarda patlatmak

Zindanlarda
Duvarla konuşmak
Geliyor içimden şimdilerde

Yorgunluk
Böyle anlam buluyor sinemde,
İpe çekilen nefeslerin hazinliğinde

Şafağın
Berrak sayfalarında
Maslahatların harmanında,
Gençliğin kelepçe takılan kollarında

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:24 AM
Ben olayım…

Sen yeter ki üzülme,
Avunan, ben olayım…
Yeter ki sen gerilme,
Yerinen, ben olayım…
İstiyorsan kal kendinle,
Razıyım sen üzülme…
Hayatının resmini yap,
Durma, kemanını kap,
Bensiz, güftenle yat,
Nağmeleri rüyana kat.
Yetti artık, kaçtığın,
Yalnızlığa saldığın,
Zamana bıraktığın,
Sevgini istiyorum.
Hasım olurum kine,
Sende saklı kalbine,
Benden başka birine,
Verirsen girmesine,
Mahşerde yapışırım,
Sensizliği haykırırım,
Hayatımı karartırım.
Seni, sevginle bırakırım.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:24 AM
Ben seni durduramam neyleyim!

Git sende durma git ötekiler misali
Kalbin hicran içinde çağlayandır ahı
Nasibi muvacehesinde düş bir sancı
Acı ruhumun haline nedense yabancı

Bir mahzunluk duçar olur imdi halime
Sol yanımda nükseder sancı ahvalime
Nidayım solgun umutlu aşksız kalbime
Hicranım yılları deviren vakti zamana

Ne kaldı ömürden iki çeyreği götürdü
Gül kokusuna hasreti kefeniyle sürdü
Hüzün sandalı dalga eşliğinde göründü
Ruhum seyisliğinde sefilliğe refakatti

Solgunluluğun adımlarında aşkı tatmadı
Sevda tutkularıyla sağanakta ıslanmadı
Hülyalar uykusuna nefeslerle boğulmadı
Sade bir hayatın hissizliğinde soluklandı

Ayazın en şiddetlisinde çatları şu ellerim
Ağustosun sıcağında ekmek için terlerdim
Aşka haletimi ekleyerek düşünür giderdim
Sazendenin nağmelerine gezinir düşlerdim

Ne varlığım vardı nede mevcut bir niteliğim
Aşka talip olursam ben şimdi kime ne derim
Zevklerin insicamında boğulan aşkı neyleyim
Ben derdin deminden serinleyen bir nefesim

Nisa denince anam, bacım gözümde canlanır
Kan damarda edepten soyutlanınca ne utanır
Hayâ perdesi insanlık için sağduyu cenahıdır
Anlayanlar akide mertliğinde masum yolcudur

Kime hasret olduğumu bilerek sabırla giderim
Sevdiğim canlar muhabbetleriyle anlamlaşırım
Ruhumun hicranında ötelerin hazzıyla yaşarım
Aşkın ölümsüzlüğünde ağır aksak bir yolcuyum

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:24 AM
Benliğimden bir seldi giden…

Gönül bağımın kıvrımları kanlık asudeydi
Yürümeyi beceremeyen takatsiz ayaklarım
Birden doludizgin koşacak kıvama gelmişti
Kalbimin kıpırtısında bir aşkın şarkısı vardı

Sevda rüzgârının esintisine kapılan hislerim
Gençliğimin iksirine ulaşmıştı kaptırdı birden
Gelen aşk kokusuydu kendine çekti aniden
Derinliğimde ki benliğimden bir seldi giden

Anlaşılır olmak için yaşarız öyle değil mi?
Anlaşılmazlarda olmak en büyük talihsizlik
Gönlün dilinde ki akustikle, sunulan zindelik
Son demlerimin en vazgeçilmez değerindeydi

Makul karşılanmadık, anlamlı hiç bulunmadık
Gönlün fermanını canana sunamadık salındık
Bir anda hışmına uğradık öylece şaşırdık kaldık
Bir daha mı asla ağzımızı hiç açmadık kapattık

Koydum gönül bağımın kıvrımlarında sev dağımı
Kal orada gün görmeden karanlığın sessizliğinde
Kapılma rüzgârın esintisine, şiir kokusu zindeliğine
Bırakma kendini aşkın nağmesinden süzülen işvelere

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:24 AM
Benliğime nakşeden şaheserdin.

Sen sanki baharın şen gülüsün
Sen sanki menekşenin rengisin
Sen bir haz verensin ne güzelsin
En derinlerde sörf eden sevgisin

Sen aşkın en güzel bereketisin
Sen sanki şahane bir şelalesin
Sen ne güzel serinlik verensin
*******imin en güzel bestesisin

Yaşama hazzı veren sevinçsin
Hayata bağlayan bir bağ desin
Asmanın tanesi umut payesisin
Sen yalnızlığımın en kıdemlisisin

Beni bana bıraktın, sen çekip gittin
Hasretinle beslendiğim bir kederdin
Sen ne güzel bir demdin ne meşktin
Benliğimde nakşeden bir şaheserdin

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:24 AM
Benlik!

İşte o ben, insanı oyalayan,
İşte o ben, vicdanı karalayan,
İşte o ben, kalbi, yürekten ayırmayan,
İşte o ben, tefekkürü öteleyen,
İşte o ben, sadakati karıştıran,
İşte o ben, hilkati anlamayan,
İşte o ben, kim olduğunu anlamayan,
İşte o ben, vefayı sollayan,
İşte o ben, sevdayı saymayan,
İşte o ben, aşkı tanımayan,
İşte o ben, varlığını enesine bağlayan,
İşte o ben, hakkı teslim etmeyen,
İşte o ben, fütursuzluğu, marifet telakki eden,
İşte o ben, insanlığı yaralayan,
İşte o ben, zalimi alkışlayan,
İşte o ben, mazluma kulak asmayan,
İşte o ben, beni benden alan,
İşte o ben, kimseyi tanımayan,
İşte o ben, fakiri sevindirmeyen,
İşte o ben, milleti dinamitleyen,
İşte o ben, manayı görmeyen,
İşte o ben, maddeye kitlenen,
İşte o ben, şekliyeti önceleyen,
İşte o ben, bedeni mekanikleştiren,
İşte o ben, ölüme kafa tutan,
İşte o ben, hiç ölmeyeceğine inanan,
İşte o ben, insanı şeytanlaştıran,
Sürekli ben, kendini bilmeyen,
Sürekli ben, gönüllerde yer etmeyen,
Sürekli ben, ateşi bekleyen,
Sürekli ben, kendi sahibine baş kaldıran,
Benlik, enaniyet, tekebbür, âdemin işi değildir.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:24 AM
Benzer sahneler!

İnanmak
Onun için inanırlığı başarmak
Kalbi mutmainlik içinde ebet içinde nefes almak

Ruhun istiklali
Kalbin sahibinden uzaklaşarak
Nasıl kaim edileceği mümkün değil iken

Dinim adına
Ahkâm kesenleri gördükçe
Hissiyatımı bir titremedir alır gidiyor

Korkaklar
Ruhundan bigane olanlar
Ötelerin özlemini sinelerinde duymayanlar

Bugün hazin ki
En büyük bir tehlike olarak
Cihan imparatorluğuna götüren akideyi dışlıyor

Ecdadı reddediyor
İrtica denen ne olduğu belirsiz bir vehimle
Bizzat egemenliğin sahibine tahakküm ederek icbar ediyor

Kimler onlar
Devleti halkın gözünde küçültenler
Halkı korku ve şiddet karşı çaresizliğini dileyenler

Kendileri dilediklerinde
Bir emir komuta zinciriyle halkı dipçikleyenler
Sorgu ve sualsiz yıllarca hapislerde işkence edenler

Ne zaman ki
Hak ve özgürlükler adına bir çalışma
Ortaya konacak olsa güneydoğu çözüme kavuşacak olsa

Saltanatları
Sarsıntıya uğrayacak olan zinde güç
Nasıl olda hazinece maaşı garanti altında halk ne yaparsa

Vatandaş
Nasıl bizar olursa çaresiz
Onlara el açarak telalığını yeniden ikrar ederlerse

Vur patlaşın çal oynasın illegal ite böyle isteyince!

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:25 AM
Beyan uygulamayla orantılı olursa makbuldür!

Yine 70 li yıllardan bir anının terennümüydü anlatılan…

O yılarda Ankara’nın Altındağ ilçesine bağlı olan bir gecekondu semtiydi.
Hayatımızın nasibi muvacehesince tercih edilen ve iradi olarak karar verilen bir ahşap evde oturuyorduk.

Bin metrekare alana bir gecede kondurulan lakin muhtelif kapıları bulunan beş altı evin bir avluyu paylaştığı mekânlardı.

Sokaklar oldukça dardı. Son derece engebeli bir arazisi bulunuyordu.
Hani derler ya kırk çeşit millet diye…

Ülkemizin birçok vilayetinden, kasaba veya köylerinden bir iş umuduyla gelinen
O zaman dilinimde enkara denen bir paylaşım kentiydi…

Bir parti asabiyeti bulunuyor ve hatta yokluğun önünü alacak kadar gündem oluşturuyordu.

Henüz yaş olarak bir er kişiliğe erişmeme rağmen, bu zamana kadar yaşadıklarım halime o kadar çok yansımış ve bir badire karşısında öyle alışa gelmiştim ki birçok şey olağan hale gelmeye başlamıştı.

Henüz o yıllarda evimizin geçimiyle birer bir sorumluluğum bulunduğundan yaşadığım hicranlı yıllar sanki melalime enjekte edilen aşılar kıymetindeydi.

Mahallemizde çok farklı ahlaki değerleri bulunan insanlar vardı.
Manadan ya bizler habersizdik veya günübirlik hayatta hiç esintisi bulunmuyordu.

Arkadaşlık yapacağım yaşıtlarımı bulmakta o kadar çok zorlanıyordum ki anlatmam. Çünkü her birinin bir müştereklik anında gözlemlediğim çok tuhaf, rencide edici, hevesini gerçekleştirmek için neler yaptıklarına şahit oluyordum.

Dorusu bizim aile yapımızda da çok duyarlılık kazandıran bir durum yoktu lakin bu yaşıma kadar yetiştiğim çevrem, mahallem, sokağım hiç burarla benzemiyordu.

Zevkler ve tercihler o kadar farklıydı ki bir kaygı yaşamamaktan kendimi alamıyordum.

Amca dediğimiz yaşlı insandan kulaklarımızı yırtarcasına duymak zorunda kaldığımız küfürler hala kulaklarımı çınlatır.

Teyze dediğimiz yaşlı kadınlar kendi aralarında o kadar dertliydi ki, geçinmek ve evinin nafakasını temin etmek adeta onların sorumluluğunda gibiydi.

Fakat her iki tarafta da en çok fark edilen cihet sevginin adeta yok satmasıydı.
İzzet, hürmet, şefkat, himmet, sahavet, muhabbet sanki bu mekânların ve sakinlerinin yabancısıydı.

Her ne kadar yokluk her tarafı kuşatmışsa da bir tebessüm her halde bir ücrete tabi değildi. Aranırdım, sorardım kendi ilklerimi yoklardım neydi bu cimrilik diye.

Fakat yapabilecek çok bir şey yoktu, hani bir hastalık sirayet eder ya tıpkı onun misali her bir yanı kasım kavuruyordu.
Şiddet, hiddet, husumet, adavet…

Yokluğun neler yaptırdığına çok yakinen, içim parçalanarak şahit olmuştum.
Bir teyze vardı biraz kilolu olan, çok fazla olmasa da yaşlıydı, her aile gibi onlarında geçim sıkıntısı vardı.

Altı yaşlarında bir oğlu, on altı yaşlarında da bir kızı bulunuyordu. Kızı alımlıydı, kendi halinde annesiyle birlikte hayatını ikame ediyorlardı.

Mahallenin ahlaki sorunu bulunan birçok genci bu zavallı insanları taciz ederlerdi. Kız çocuğuna annesinin yanında dahi son derece üzücü kelamlar ederlerdi.

Bu duruma şahit olmam bana o kadar ağır gelirdi ki çoğu kez dayanamazdım atılırdım, kavga ederdim bu eğitimsiz canlarla…

Çok ilgili değildim, kendileriyle bir çift kelam bile etmemiştim lakin bu insanlar sana ne bir çıkarın var mı neden sahipleniyorsun diye beni pasifise etmeyi başarırlardı.

Bir kenara çekilirdim ve kuytu sessizliğimle melalime yaşları akıtırdım.

Bazen merak etmez değildim, neden polislere haber vermiyorlar diye fakat o yıllarda polis bile çare olmaktan çıkmış diye her bir insan nakarat halinde beyan ederlerdi.

Rüşvet, yolsuzluk, gayri ahlaki konular kimlerin ağzında değildi ki!

Zaten bu zavallı aileyi bir kimseye şikâyet edersen, edecek olursan gece baskın yaparız diyerek her zaman korku salıyorlarmış.

Bu gençlerin birçoğu esrar satıyor ve silah taşıyorlardı, gün içinde kim kime!
Ailemizin tek erkek çocuğu olduğum için annem üzerime çok düşerdi.

Bak oğlum senin kimin kimsen yok, bu adamların arkası çok seni perişan ederler, gecenin karanlığında senin başına bir iş açarlar sakın ha bunlara bulaşma yoksa hakkımı helal etmem diye çok uyarılar yapmıştı.

İlerleyen bir gün bu gençlerden birisi gece yarısı bu ailenin evinden çıktığı haberi konuşuluyordu. Bu haberin yayılması üzerine başka gençlerde aranmaya başlamışlardı.

Normalde her sabah 05.30 da dört yol üzerinden sitelerin yolunu tuttuğumuzdan çalıştığımız iş yerine ulaşmak için, zaten gün içinde neler olduğunu bilemezdim.

Akşam 20.30 da ancak evimize yorgun düşerdik. Bir soluklanmak adına sokakta ki gençlerden duyduklarımız içler acısı olan durumlardı.


Bir akşam işten gelirken dört yolda önümüzü bazı gençler keserdi. Sigara para talep ederlerdi, vermek istemeyince çok olduklarından tehdit ederek neticeye giderlerdi.

Artık arkadaşlarımın başlarına gelen bu durum karşısında asla seyirci kalamazdım. Bir müddet ne yapmalıyım sorgusundan sora mahallemizde Kadir isminde bir arkadaş vardı, onun uzak doğu sporlarıyla uğraştığı anlatıldı.

Kadirin yanına giderek hal hatıran sonra benimde ilgi duyduğumu beyan ederek, yardımcı olmasını talep ettim. Sağ olsun memnuniyetle diyerek gönlümü aldı.

Fakat onların gelir düzeyleri çok iyi olduğundan işe gitmiyor ve diledikçe solona gidiyormuş. Ben ise işten fırsat buldukça gidebilecektim.

Nihayet kararımı vermiştim, mutlaka gitmeliydi. Çünkü o zamana kadar bizle karakucak dövüş ve savunması yapardık.

O zamanların meşhur İsmet İraz’ı hocamızdı. Çalışmalara başlamıştık, işten çıktıktan sonra gece 23.00 kadar çalışıyorduk.

Benim çok yakinen bilmediğim Kadir salonda hocalık yapıyormuş ve siyah kuşakmış. Doğrusu şaşırmamış değildim. Çünkü Kadiri artistik hareketleriyle daha çok tanımıştık.

Yine bir akşam arkadaşlarla eve doğru geliyorduk saat 23.45 civarıydı.
Kadir her ne sebeple olduğunu bilmiyorum gecenin yarısında bir bina istikametine doğru ıslık çaldı.

Tabi biz pek oralı olmamıştık nihayetinde kadirdi çalan bir bildiği vardı muhakkak
Kabilinden ilerlemek istiyorduk.

Dr. Sami ulus çocuk hastanesi yanında duyduğumuz acı bir frenle irkilmiştik.
Bir piyasa taksisi bize doğru aracın camından seslenerek hadi bekliyorum dedi.

Biz bir şaşkınlık yaşadık doğal olarak ve Kadire baktık, çünkü ıslığı çalan kendisiydi. Kadirden bir ses çıkmıyordu. Biz daha çok şaşırdık.

Taksici dört yolun müdavim şoförü olduğundan gözü pek ve belası eksik olmazdı.
Kadirden bir ses çıkmayınca biz hemşerim sana çalmadık arkadaşını çağırmak için çalmıştı Kadir arkadaşımız deyiverdik.

Taksici ikna olmamıştı ve eline koca bir sopayı alarak bizlere doğru geliyordu.
O kadar enteresan ki biz dört kişiyiz ve taksici bir kişi. Fakat o bizim üzerimize geliyor.

Kadir bizim içimizde hocalık yaptığı için ona karşı bir güvenimiz vardı. Teknik konuda bizlerden çok iyi durumda ve daha iri yapılıydı.

Taksici gecenin bu saatinde beni değil de belanızı mı arıyorsunuz diyerek sopayı kaldırmaya yeltendi. Adama bir yanlış anlaşılma var kusura bakma diyerek zor ikna ettik ve Kadirin gerçek yüzünü bu saya de keşfetmiştik.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:25 AM
Beyanı halim!

Beyan ediyorum, halime acıyorum,
Perişanlığı iliklerime kadar yaşıyorum,
Öyle bir nefs taşıyorum ki, şaşıyorum,
Hadsizliği, ahenksizliği yudumluyorum.

Suçlu yok, aramıyorum, çalışmıyorum,
Dâhilimde ki, Betbah lığa yanıyorum,
Hilmi, vicdanı, merhameti, dışlıyorum,
Anlayamadığın bir hayatı yaşıyorum.

Ayalim ne yapsın, kime başvursun,
Çaresizler, güya şahsıma emanetler,
Emin kim, emanet ne önemsenmezler,
Biçareler, susarlar, yutkunurlar, uyurlar.

Halim bu, melalim zevkin doruğu,
Yaşamak için onu, bin bahane konu,
Sıkıntı yaşamam bulmak için onu,
Bin bir çeşit, her tarafta dopdolu.

Mazi diyorlar, ati diye söylüyorlar,
Kimin nesine gerek bunu bilmiyorlar,
Ben’i, benliği her daim önceliyorlar,
Enaniyetine dikkat et sakın diyorlar.

Bensen, ben varsam, ben yaparsan,
Benliğimde bir kimlik oluşturursam,
Benim kim olduğumu haykırırsam,
Aramayın zilleti, illeti, merhameti.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:25 AM
Beyhude mi!

Bakma
Ardına ey gönül
Onda vefa yok artık sağır

Duymaz
Seni anlamaz
Arkasına hayâ edip bakmaz

Kalbin
Şevksiz nefesin
Onu hiç bağlamaz aldırmaz

Halin
Koruduğun sevgin
Aşka hasret bırakılan hislerin

Onsuz
*******de hüznün
Seherler çiçeklere sanki küskün

Hisler
Filizler misali üzgün
Gözler hasretin kimliğinde yorgun

Gelme
Bir kez olsun düşünme
Hüzne bürünme, elemle nefeslenme

Zaten
Bizarım, hazanım
Sevdanın kuraklığında şevksiz ayarım

Anarım
Ömrümün müddetince
Nefesin bahşedildiği imkânın süresinde

Güllerin
Zarafetinde ki hecede
Mana ikliminde anıldığı hasret lehçesiyle

Kelimenin
Şiirleşen güzelliğiyle
Nezaketin edebin hale nüfus eden haliyle

Yüreğin
Çaresiz terennümüyle
Aşkın muhayyileyi kuşatan umut darlığında

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:25 AM
Bıçaklanan kadın…

Günlerde Cuma…
Oldukça sakin geçen ve monoton bir hayatın ak sedasıydı…
Rutin çalışmam nihayetlenmişti.
Evimize dönmeliydim…
Her hangi bir gece hayatının, müdavimi olmadığımdan,
Ehlim ve ayalimle huzur bulur ve öylece rahatlardım…
O zaman diliminde, esrarlı filmlerin izlendiği gece sineması vardı…
Her evde bulunan televizyon, bizimde bir eğlence kaynağımızdı…
Hanemizin gülleri, zarif ve naif olduklarından,
Uykusuzluğa asla dayanamazlardı…
O gece geç saatlerde oynayacak, esrarlı filmi bekliyordum…
Doğrusu gözlerim beni zorluyordu, beynim yorulmuştu…
Her ne hikmetse, seyretmek adına karalıydım…
Ve zaman gelmişti, kalktım kapıyı örttüm,
Gecenin bir vaktinde ses, kimseyi rahatsız etmesin diye…
00.30 civarındaydı saat, sedire oturdum ve seyre dalmıştım…
Film gerçekte çok esrarlıydı, uykum dahi kaçmıştı…
Takriben film sona doğru yaklaşıyordu…
Gecenin o matemli sessizliğin de duyduğum bir ses…
“Yüreğimi ağzıma getirdi” derler ya hani, aynen öyle oldu…
Kalb atışlarım hızlanmıştı, filmin hiçbir önemi kalmamıştı…
Öyle bir sesti ki, yürek dağlıyordu, gece yankılanıyordu…
Duyduğum bir bayan sesiydi, feryat ediyordu…
İmdat istiyordu…
Kurtarın beni diyerek ağlıyordu…
Bağırıyordu…
Derhal perdeyi sıyırarak, pencereyi açtım…
Sesin geldiği yönü arıyordum,
Çaprazımız da yanan, bir ışık gördüm…
Bir kadın, dizlerine vurarak feryat ediyordu…
İki veya üç adam da, bir kadını yerde sürüklüyorlardı…
Ancak imdat çığlığı, gecenin bir yarısında,
Ortalığı aydınlatıyordu…
Görünürde mağdur olan, zavallı iki bayan vardı…
Öyle etkilenmiştim ki,
Pencereden var gücümle
Geliyorum, korkamayın diye bağırıyordum…
Sesime uyanan güllerim, şaşkındı bana bakıyorlardı…
Sevgili eşim, halimden korkmuştu…
Beni göndermiyordu, gitmemem için yalvarıyordu…
Onu hiç duymuyordum, mutlaka gitmeliydim…
Bir insan ve hem de bayan yardım istiyordu…
Asla kayıtsız kalamazdım…
Her neye mal olursa, yardıma koşmalıydım…
Sevgili refikamın kollarını sıyırarak…
Yalın ayak koşmuştum…
Olay mahalline yetiştiğim de, bir aracın gittiğini fark ettim.
Neler olduğunu anlamaya çalışıyordum…
Bıçakla yaralanmış bir kadın ağlıyordu…
Durmuyordu, hıçkırıklarla anlatıyordu…
Kadın dulmuş ve iki çocuğu ile yaşıyormuş…
Oğlu askere gitmiş, kızı bir yıl önce boşanmış…
Sebep, darp ve şiddete maruz kalmak…
İşte o zalim eski koca veya damat…
Gecenin bir vaktinde, yanına üç kişiyi alarak…
Kaynının, askere gittiğini duyunca…
Evi basarak, kayın valideyi bıçaklayarak…
Boşandığı eski hanımını, sürükleyerek götürüyor…
Hadiseyi böyle anladıktan sonra, koşarak adımlarla…
Karakolun yolunu tuttum.
Sebep kadına bir şey yapacakları kaygısından…
Nihayet soluk soluğa karakola girmiştim…
Tam karşımda ve masanın başında oturan…
İki yıldızlı hiç tanımadığım komiseri gördüm…
Kendimi tanıttım ve olayı bir solukta anlattım…
Komiser, masaya bir gazete sayfası açarak…
Yumurta soymakla meşguldü…
Sanki hiç tınmamıştı…
Yüzüme dahi bakmıyordu…
Soyduğu yumurtaları, ekmeğin arasına koyuyordu…
İçim kan ağlıyordu,
Masayı komiserin başına geçirmek istiyordum…
Zıkkım olsun diye geçiriyordum içimden…
Bir insan bu kadar mı duyarsız olurmuş meğer
Şaşırdım kaldım, sadece diyor ki bana…
Sen bıçaklanma hadisesini gördün mü diyor…
Hayır, görmedim deyince…
Tamam, artık gidebilirsin dedi…
Karakol ve polis ve komiser…
Güya güvenliğimi temin edecekler…
Sakın ha pek fazla beklenti için de olmayın…
Yoksa benim gibi sukutuhayale uğrarsınız…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:25 AM
Bıktırma zanla!

Yeter yeter
Uzatma artık hak aşkına
Her ne diliyorsan iraden seninle

Kimliğinde
Esrarını koruyan edebinle
Heveslerin sürüklediği beyhudeliğe

Yorma beni
Takatsiz olduğum bilinmeli
Ruhum yorgun artık sana ne demeli

Israrımın sebebi
Zevklerinin dinmeyen serüveni
Her gördüğün nasıl edebi ötelemeli

Kanaat örtün
Hani sabırdı azimetin
Takva için *******den vazgeçerdin

Durmadan
Bana nasihat ederdin
Tahakküm ederek halden bezdirirdin

Şimdi söyle
Ne oldu o natürel rengin
Çile içinde gayretin hedefince dilediğin

Hesap edemedin
İmtihanın rüknünü bilemedin
Şimdi elinin tersiyle silip benden geçtin

Ömrü tükettin
Baharlarımı hazan ettin
Şevksiz bir hayatın kurbanı etmiştin

Böyle olmamalı
Taassubiyetten arınmalı
Günahın bedeli bu kadar acımasız olmamalı

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:25 AM
Bırak kalsın…

Ne söyledimse derdimi anlatamadım
Muradımın bir salkımını sunamadım
Yandım yakardım ama hiç anlatamadım
Sevgimi sunamadım, aşka kanamadım

Kuşku elbette güzeldir, iman bunun içindir
Yüreğinin serinliğinde seyrederken nerdeydin
Niye açtın yüreğini, dinmeyen derdinle kederdin
Sineme tohumlar serptin, bir anda aşkı yeşerttin

Kesim kesiyorsun öyle mi, bir gün göndereceğim diye
Yorulma sen ey güzel dilber, biz durmasını bilenlerdeniz
Dil senin, yürek senin, şiirlerin senin, her bir zevk senin
Neylerim ben senin gibi üst perdeleri, hala güvenmeyenleri

Bilmeliydin bizde de bir yürek var, ondan öte bir onur var
Katlanmadım şimdiye kadar, ne cana ve hatta bir canana
Kalbine elbette giremem, ama bilmeliydin bizde de iman var
Seni bekleyen yar, akıbetin seni kovalar, serbestsin ey yar

Neylersen eyle, ister bir kelam istersen de mahrum eyle
Verme bir selam, yüreğinde kalsın her sakladığın melale
Sen müsterih ol ben zaten kendimle uğraşan bir virane
Sen sazende, şairane, okyanus hayalinde artık kendinlesin

Güveni hak etmediğim müddetçe asla nefsimi tanımam
İradem asıldır, adamlığımın öznesidir bir sele kapılmam
Aşk mı, sevda mı, hülya mı güven olmasa asla bakmam
Bir kapı aralamam, gereksiz hayallerin etkiyle yaşamam

Sen hazzı hiç anlamadın, mana da yaşamaya kanmadın
Hep korktun, korkuttun, sanki hayali unuttun sarmadın
Kaygıların galebe çaldı, sevginin önüne geçti aldırmadın
Sen kendinle kaldın, gizemlerinle zenginsin hiç salmadın

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:25 AM
Bıraktığın izler…

Bıraktığın izlerin seyrindeydim
Hilalin geceye kattığı güzellikte
Karanlığın aydınlandığı yüzdün
Asma yapraklarından süzülürdün

Yanaklarında ki al üzüm tanesinin
İnkişafında şekillenen bir gerdandı
Omuzlarında şal asma yapraklarıydı
Dudakların salkımın en nadidesiydi

Yeşil yapraklar arasında salkımdın
Gecenin en güzel asudesi hilaldin
Parmakların üzüm tanesini verirken
Ben sende kaybolan bir geceydim

Hilalin keyfinde uzandığım dizlerin
Huzur kaynağımdı, baş yastığımdı
Ellerin saçlarımı okşarken tarağımdı
Teninden neşet eden kokun öznendi.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:25 AM
Biçareliği tadarken!

Çocukluğumu
Yaşadığım yıllardı

Bu yıllarda genellikle
Bir yokluk hâkimdi

Cebimde
Hiçbir zaman
Harçlığım
Olmamıştı

Evimize
Giren erzak
Tanelerle sayılırdı

Asla
Kahvaltıda
Bir çay içemezdik

Her sabah
Mutlaka
Çorba pişirilirdi

Günlük olarak
Ekmek alındığını
Hiç Hatırlamam

Hamur
Akşamdan
Yoğrulur ve
Haftalık pişerdi

Ailemizde
Benden başka
Bir erkek yoktu

Babam
Gece çalışır
Gündüz uyurdu

Tek odada
Kaldığımızdan
Kapıda otururduk

Fırından
Ekmeği getirirken
Beynim delinirdi

Çok küçük
Yaşlarındaydım
Hiç bir şey
Yapamazdım

Melülleşirdim
Duygulanırdım
Çaresiz kalırdım

Kimi
Suçlayacaktım
Yapamazdım
Anne diyordum

Babam
Çok saftı
Kandırılırdı
Aylığını kaptırırdı

Annem,
Yine çaresiz kalır
Çalışmaya giderdi

Bu yıllarda,
Kayısı çekirdeği
Karpuz çekirdeği

Ayrıştırılır
Kurutulurdu
Onca
Zahmete karşılık

Sadece
Delikli bir yüz para
Ve bir ekmek ederdi

Milangaz
Tüp ocağı yoktu
Gazocağı
Adeta nimetti

Çilekeş annem
Bizler için
Ücretle
Çamaşır yıkardı
Arkadaşlarım
Seyyardan
Tatlı alırlardı

Ben
Yutkunarak
Onları seyretmek
Zorunda kalırdım

Yazın
Dondurma alırlar
Ve iştahla yalarlardı

Bakarken
Dayanamazdım
Hüznüm
İçime akardı

Kendi kendime,
Bir ant içmek
Zorunda
Kalmıştım

Şayet
Büyürsem
Büyük bir çaydanlık
Alacaktım

Kana, kana
Demlediğim
Çayı
Yudumlayacaktım

Kendi
Kendime verdiğim
Bir başka söz

Bir kilo
Tulumba tatlısı
Alacaktım

Onu da
Yılların hasretiyle
Ve iştahla yiyecektim

O zamanlar,
Naylon ve delikli
Bir ayakkabımız vardı
Suyu
Çamuru, soğuğu
Teklifsizce
İçine alırdı

Bizim,
Ne düşündüğümüzü
Asla önemsemezdi

Düşünmeyi
Dahi
Beceremediğimizi
Her nasılsa bilirdi

Okul
Hayatımda
Çok istediğim
Halde
Hiç velim olmadı

Zavallı babam
Henüz bir elimi
Dahi tutmadı

Sokakta
Yürürken asla
Gururlanamazdım

Mahzundum
Mağdurdum
Efkârımı
Yudumlardım

Sahipsizdim,
Yorgunluktan
Duvarlarda uyurdum

Bir komşu
Vicdana gelir
Anneme
Haber verirse

Ancak
O zaman
Ne yaptığımı anlardım

Annem
Alaşağı eder
Birde azarlar
Uykum kaçardı

Komşu
Kadınlarından
Öyle utanırdım ki

Sizlere
Hissiyatımı
Anlatmayı nasıl
Başarırdım

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:25 AM
Bildiğiniz halde özellikle mi?

Neden zatımın çaresizliğini bildiğiniz halde
Hala hiddetti hal gösterirsiniz

Neden itirafı hal eylediğim halde
Hala yanlış anlaşıldığınızı düşünürsünüz

Sert beyanlar cahilin baş hitabıdır
Madem arifsiniz peki niçin celallenirsiniz

Sizin gibi zarif bir hanımefendiyi
Ne haddimdir kırmak bumudur paylaşmak

Kızınca hemen huzurdan çıkmak
Bir daha asla yorum yapmam ne demek

Siz ki mesleğiniz icabı acıların içinde
Şefkati rahmetin sebebiyle kuşanansınız

Neden Hak için bu fakiri anlamaktan kaçınır
Ve bir müşkül duruma sokarsınız

Oysaki siz bir şefkatiniz, rahmetsiniz
Toprak muhayyilesinde bir katresiniz

Cihanın en güzel gülü, insanlığın öznesi
Yaratılmışların en zarifi olan insansınız

Yapmışsam bir hadsizlik affınıza talibim
Siz bundan bizarsanız artık ne diyebilirim

Sevgiler sizin için, saygı hak edenler için
Tefekkürde bizim gibi hadsizler içindir

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:26 AM
Bileceksin…

Can,
Cananındır…
Canan,
Sevdanındır…
Sevda,
Gizli aşkındır…
Aşk,
Onun,
Hakikatidir…
Yanarsa
Sine,
Yâr’e,
Derdini söyle…
Kalp,
Sessizse,
Melalin,
Haizse,
Zihnin,
Netse,
Vicdanın,
Rahat eyle…
Dünya,
Fani,
Sen,
Olmayasın,
Bir cani…
Hırs,
Sahibini,
Bir ölçü,
Tanımazsa,
Elan boğar…
Heyecan,
Hadsiz,
Değildir…
Kalb buna,
Asla,
Dayanmaz…
Naz,
Bazen iyidir…
Yalnız,
Sevda yolunda…
Merak,
Zekânındır…
Öğrenesin diye…
Her merak,
Bühtandır…
Seni neyliye…
Ölüm andır,
Vakit,
Bir zamandır…
Akit,
Verilen anttır…
Kabir,
Bir mekândır…
Haşarat,
Günahlarındır…
Geldin ki,
Bir gün gideceksin…
Sevdin ki,
Kime olduğunu bileceksin…
Nefret mi?
Efendimi yâd edeceksin…
Külfet mi?
Nimetin kadrini bileceksin…
Fakirlik mi?
Kanaati çok seveceksin…
Varlık mı?
İnfaka harcayacaksın…
Zan mı?
Mutlaka kaçacaksın…
An mı?
Her an bekleyeceksin…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:26 AM
Bilemedin?

Bilemedin?
Seni,
Zorlayamam…
Çünkü
Gönlüm tutkun…
Seni,
Suçlayamam,
Hakkım yok…
Sana,
Kırılacak bir,
İmkânım yok…
Mahkûmum…
Bilemezdim,
Gözlerin,
O an,
Bir yakuttu…
Gönlüm,
Sevdaya,
Susamıştı…
Bir anda,
Ve duran,
Zaman da…
Sen,
Karşıma çıktın…
Gözlerime,
Baktın,
İçimi yaktın,
Yüreğimi,
Dağladın…
Ne yapmıştım,
Ben sana…
Madem,
Gidecektin…
Neden baktın,
Gözlerime…
Her kes bakar…
Ama sen,
Yakarak baktın…
Beni,
Böyle,
Biçere bıraktın…
Sen yaktın…
Sen,
İçime aktın…
Sen,
Aşkı hatırlattın…
Sen,
Bigane bıraktın…
Sen,
Sedaydın, bir aşktın…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:26 AM
Bilerek güçlenmek!

Bir devlet
Milletin bekası için evet
Açziyetin izlerinde nefeslenmek nedamet

Varlığımız
Millet olarak tek sığınağımız
Semanın hürriyetinde dalgalanır bayrağımız

Milli birlik
Her şeyin üzerindedir dirlik
Hamaset içinde biz nasıl birliğimizden edildik

Vatan aşkı
Her şeyin üzerindedir manası
Hürriyetin mayası, ruhun ve vicdani düşüncenin beyanı

Akıl insan içindir
Onu kullanmasını bilmeyen cahildir
Bağnazlık ve yobazlık bilgisiz, izansız olan topluluklarındır

Akılın ve mantığın
Kabul etmediği manasız maslahatın
Kehanetler içindeki gizlenen nice enaniyet olan hezeyanlardır

Efrat saf
Dini müeyyide için çıkıyor fırsat
Her kez mübelliği kesiliyor, hukuku bilmeden hüküm veriyor

En çok ezilen
Asırlarca zulmet içinde sömürülen
Allahın rızası için kilitlenen, az çok tahkik etmeyen bireylerdir

Sen bilmeden
Can, mal, akıl, nesil, din emniyetini
Nasıl sağlayacaksın ve onu nasıl muhafaza edebileceksin

Bilmeden
Ne derlerse yakinen teslim olman
Senin kendi içinde olan açmazın ve ruhunun sesini anlamamandır

Kuran ve sünnet
Öncelikle aklı, istişareyi öncelerken
Sen aklını ve zekânı birilerine tevdi ederek mukallit oluyorsun

Kuran ve sünnet
Tahkik eden insan merkezlidir
Gümüz de ise insanların geneli bir şeyhin izlerinde gitmektedir

Tasavvuf bunun için midir
Nefsin delaletinden kurtulması için reçetemidir
Bilmeyen, aklını kullanmayan, zekâsını öteleyen nasıl hesap edecektir
Ruh insan için verilmiştir, ruhun sahibi mizana gidecektir, şefaat akleden içindir

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:26 AM
Bilerek sessiz nefeslenerek!

Yağan
Yağmurdan ıslanan
Yalnızca topraklar değildi elbet

İliklerime
Kadar nüfuz eden
Yalnızlığımla kenetlenendim evet

Çaresizdim
Umudun katresinde
Sinmiştim, geleceğine güvenendim

Yağmurdu
Yıllarca gözlerimden
Fütursuzca akanlar, hicranı sızdırdı

Yeşertmiyordu
Yüreğimde kuruyan
Şu zavallı filizleri bitmeyen dertleri

Asla
Silinmeyecek en deruni izleri
Sabrın hanelerini çekerken zikrettiğim geçmişi

Neye
Nasıl, hangi şekilde
Bilinmeyenler denkliğinde inanacaktım

Anlatanlardan
Zaten bizardım bir saftım
Onca zamandır işlenen hadsiz günahtan

Sonra
İnanmam için anlatılanlar
Meçhulde bir kelamdı itminanlık kalmamıştı

Aile ortamı
Dağılmıştı, verandı
Kadın kocasını, erkek karısını aldatırken

Sabi mahzun
Neye inanmalıydı, gerçekleri
Nasıl ayırmalıydı masundu onlar bir aldatılandı

Nasıl inanacaktı,
Kandırıldığını bilerek nasıl saf tutacaktı
Çardağa, yağan yağmurda ıslanan zavallılardı

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:26 AM
Bilesin ey yar!

Hayatın
Nevinde şu olan bitenler var ya
Senden habersiz açan baharı niyazlar

İnsan
İçin dinmeyen heyecanlar
Akan kanlar taş üstünde taş bırakmayanlar

Üzülme
Taş yağsın bir can kalmasın
Ne geçmişi düşün ve ne gelecekten kork

Sen
Olmayınca güller, sevgiler
Dillerden düşmeyen aşklar hiç yok

Ne
Buse konduran kızıl dudaklar
Ve nede mis kokulu rengârenk erguvanlar

Seninle
Anlamlı sabahlar, akşamlar
Sensiz sinelerde ne gün var ve nede bahar

Sensiz
Çekilmiyor tasalar, sevinçler
Ancak seninle anlamlıdır tüm *******

Aşk
Yoksa sinede dünya neye yarar
Ben düşündükçe var, olmazsa neye yarar

Uyurken
Rüyanda akıllı bir insan
Uykudan uyan sevinç gülü açmaz uyurken

Gerçeği
Bilmeliyiz her dem madem
Fikret meyince bir düşün neye yarar o âdem

Bir ömür
Kuşku içinde kalmak nahoş
Böyle karanlıkta ha ayık olmuşun ha sarhoş

Neye
Yarayacak anlamsız olan dilekler
Dünya ders almak için tefekkür edene yeter

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:26 AM
Bilesin!

Öncelikle
Kabullenmelisin
Ben her şeyimi sana hasredemem

Yalnızca
Seni düşünerek
İla nihayet nefeslenerek yürümem

Kimliğinde
Nefsinin hükmünde
Heveslerin renklerinde kaybolmam

Tekabülü
Erdem addederim
Bilinçlenmeyi elzem telakki ederim

Yozlukta
Sefilleşir eririm
Zamanı anlamadan tükenir körelirim

İnsansın
Bazen kızarsın veya nazsın
Yaşamak adına tercihlerinle baş başasın

İradenle
Anlam kazanacak yaştasın
Günah lekeleriyle yakarışlara adanırsın

Veyahut
Nemelazımcısın
Mizan kaygısından azade olan varlıksın

Belli olmaz
Hayat insanla anlamlı
İnsan zaman içinde farklı düşlere sancılı

Değişkenlik
Tabiatın ilgasında farklı
Fetret insan kanında şanlı akılda zamanlı

Elbet severim
Ancak bir ölçüye hasrederim
Kalbin sahibinde anlamlaşmayı yeğlerim

Aşkların
Hizmet nevinde sezgim
Heveslere olmaz ilgim düşünmeyi yeğlerim

Ölüme gülerim
Tebessümün hazzına ererim
Bildiğimin vuzuhuyla meşk etmeyi severim

Nisadan dileğim
Edep içinde zarafeti öncelerim
Özünde var olan şefkati hasretle nefeslenirim

Emanetim
Neslimde yıllara sâri düşlerim
Ancak onunla şerefe ererim, haysiyeti öncelerim

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:26 AM
Bilgihaneler!

İnsan
Haricinde her şey
Yaratılmışlar içinde bir
Ahenk ritmiyle senfoni oluştururlar

Yaratılırken
En mükemmelde anlam
Bulan insanlar, hayatını İdame ettirirken

Derinliğinde
Ki ahenk dirliğini çoğu kez
Her nedense bir şekilde ihmal ederler

Derinliğinde
İnkişafını bekleyen ahenkten
Uzaklaşan bu insanlar yüzeysellikle yaşarlar

Aczi yenmek
İçin çırpınırken, saldırıyı
Kırıcılığı, aldatmayı, zulüm etmeyi

Sövmeyi
Ve dövmeyi
Asla ihmal etmezler

En hazin tarafı
İnsanın bu gerçeği idrak
Ve hissiyat noktasında bilmesine rağmen

Ahenk
Ve meşkten uzak tercihleri
Nedeniyle, mukallit kimliğini oluşturur

Maksat
Ve manadan
Farkında olmadan uzaklaşırlar

Her şeyin
Bir ahenge ihtiyacı
Bulunduğu gibi kütüphanenin ahengi

Manaya
Yakınlaştıran bilgiyi yudum
Yudum terennüm ederek serinlemektir

Cehli yenmektir
Tefekkürün gereğinin sebebidir
İnsan için bilgi, aklın idraki vicdanın selametidir

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:26 AM
Bilinç yetersizse!

Kalın duvarların nefesimi daralttığı yıllardı.
Birçok insanla bir şekliyle müşterekliği paylaşmak zorunluluğumuz bulunuyordu zira adeta kaçınılmaz olan vakıaydı.

Tanış olduğum insanları gözlemlerken terennüm ettikleri nefeslerde hicranın izlerini görmemek mümkün değildi. Aslında saf ve temizlerdi.

Bir güvenle inanmanın…
O manada hadiselere bakmanın…
Bilinmeyenler karşısında niyazda bulunmanın açmazıyla karşılaşıyordum.

Nimetin sebebi belliyken…
Nedenlerini fikredenler irdelerken…
Gayretin nispetinde refahın olacağı aşikârken bu gerçek bilinirken…

Hiç lüzumu gerekmeyen…
İradesini avuntuya yeğleyen…
Hiddet ve adaveti piyasaya sürenler karışıklık ortamında demlenirlerdi…

Kurban olan her insan…
İnandığını mukaddes sayar…
İdealistlik o kadar işlenmiş ki marifetle anar…

Bayrağımız belliyken…
Milletimiz yıların dirliğini özlerken…
Dinimiz vicdanlarımızda bilinmeden yeğlenirken…

Sabah… Öğle… Akşam…
Birilerince yönlendirilen birçok insan…
Vatan… Nizam… Güzelliğinde hep kaygılandırılan…

Yıllara sâri olarak gelişen…
Bir girdabın içinde çaresizliğe mahkûm edilen…
Bir öğrenciyken hatta çocuk yaştayken davalar ilan edilirken…

Örfümün donattığı…
Ailemin yıllarca anlattığı…
Okullarda ezberlerin yaptırıldığı lakin hale yansımadığı…

Konuların sevgi diliyle anlatılmadığı…
Bilinmeyen her şeyden gereksizce kaçıldığı…
Zekânın gereği olan merakın insanlarca kullanılmadığı…

Bağıran şiddeti çağıranlar…
Hamaset uğruna bir yatırıma koşanlar…
Katledilen onca canlar, cahilleşendir bu insanlar…

Ruh aşkı arar… Vicdan nefrette ne arar… Can ona şaşar…
Çaresizsin… Gideceğin yeri bilensin… Sen akleden düşünensin…
Hak için derlenensin sen kalbinin sahibinin sesini ne vakit dinleyeceksin.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:26 AM
Bilinir ki!

Zerre
Kuvvete amadedir
Kuvvette kulluğun gerekçesidir

Gün
Verile mühletin
*******de tefekkür için senin

Uykun
Ölümle muvazenen
Nefsin seni tüketen heveslerin

Karanlık
Sanma ki aydınlığı olmayan
Bilakis, kalbi karanlıkta boğulan

Cehalet
Bilmeden yoksun nefesin
Bildiğini iddia eden nice sefilin

Vuslat
Kitabı kebirin vuzuhu
Emanetlerini tevdi edenin kokusu

Hilmi
Bilerek hali sererek
Sevgiyi aşkın dirliğinde nefeslenerek

Geldim ki
Gideceğim o gün gelecek
Hasretin meşkiyle nefsimin nizamıyla

Efendimin
Naçarlığındaki nefsim
Acizliğimdedir beyhudeliğim çok özledim

Neslim
Arza saldığım dallarım
Haysiyet dergahında emanetleri anarım

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:26 AM
Bilinmesi dileğiyle…

Verilmeyen hiç bir umudun suali sorulmaz.
Yürek bir aşk ile çırpınıyorsa...
Aşkı yaşamayan anlayamaz...
Arzu bir haz değildir...
Zevk asla bir niyaz değildir.
Aşkın hakikatinden anlamayan
Bir hal ehli olamaz.
Aşk temizleyendir...
Güvendir... Sevgidir...
Hinliğe geçit vermez...
Ten bu aşkın seyrine
Gıptayı nazarla bakar...
Fanilik sadece bedeni bağlar...
Ruh masiva da aşkın hazzını yaşar...
Had ihlali zahiren mücerret olandır...
Hülyalar insanı yücelten hasletlerdir...
Kin barınıyorsa yüreğinde şayet...
Bilmelisin aşk senin işin değildir...
Hayrı ve şerri bilen yürek
Neyin aranmasındadır...
Adam diye hitap ettiğin zat,
Herhalde bir adam ki kadrini kazanmış...
Hayatında nüveleşmiş...
Suçlanarak vuslata haiz olunamaz.
Fedakârlık ve vefayla
Terennüm edilirse maksat hâsıl olur.
Siz şiir yazarken,
Yüreğinizden dökülenleri
Bir terbiyeye tabi tutuyorsunuz.
Hal sahibi âdemler
Asla bundan bizar değillerdir.
Bilinmesi dileğiyle...

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:29 AM
Bilinmez ise Hak aşk neye yarayacak?

Gitti işte, ne kaldı ki senden geriye
Baksam aşk muhayyilesiyle maziye
Hazanın serpiştirdiği bölünmeler var
Yaprak misali toprağı öpecek kadar

Ne kaldı yağmurdan bir damla sanki
Aşiyanlar sessiz çığlıkların hicranında
Dallar renksiz ağaçların kefensiz hali
Köksüz bir atinin çürümeleri hazin ki

Bir fideydik el hak galudan gönderildik
Ruhlar âleminde sanki bir tek nefestik
Hani ne demiştik bela sözünü vermiştik
Vakidir ahde vefa için sırayla gönderildik

Can canandan önce gelen hak mutlaktır
Can ise canan için var olan bir hakikattir
Aşk ne içindir, güzellik kimlerin tercihidir
Sevda öyle bir meşk halidir ki bilinmelidir

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:29 AM
Bilinmez ki sevda ne zaman!

Uçurumlarla alay eden gönüller
Ölümle iç içe yaşayandır yiğitler
Düşmek ne her vakit sürünenler
Sevda uğruna gömüler nice erler

Sen değil bir tepe, her tepeninsin
Sığıntı ne demek aksine sığınaksın
Bağırmak avazın çıktığı kadar mısın
Sen hal diliyle konuşan bir insansın

Sen düşmelerin elinde bir umut iken
Sevdanın deminde haz ile serinlerken
Aşkın hazıhak dilini cihana anlatırken
Herkesle hukukunu korumayı bilirken

Bir başlangıcın ayak izlerine bakarken
Merak müşkülatı seni öylece sararken
Kalbinin ritmik atışlarında bir tiz olsam
Seni düşmeden yakalayıp aşka salsam

Olmasaydı karanlık aydınlık kimler içindi
Gün senin, bahar seven gönüllerin seyri
Aşk kimlerin kısmeti dileyen sevemez ki
Korkular az bilenlerindi sevenler yeşerdi

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:29 AM
Bilir miydin horlanacağını!

Annen
Varlığının her damlasıyla
Sana sunduğu şefkatiyle okumanı diliyordu

Çünkü
Kendisi yıllarca akıllılarca!
Cahillikle itham edilerek hor hakir görülmüştü

Reçetesi
Beliğdi, neslini adam edecekti
Çünkü adamlık diplomayla ancak itibar görendi

Düşünmezlerdi
Ana kimliğinde ki hamiyeti
Bizzat onlar için bahşedilen ülfetin bereketini

Hayatının
Ömrünün baharının hazzını
Mürvet olarak telakki ettiği efradının dirliğiydi

Yediren
Emziren, himaye eden sevgiydi
Şefkatin cihanda ki seyriydi, muhabbetin banisiydi

Gün oldu
Harman hasatla duruldu
Davarlar ovalarda otlanarak süt ve ayran için hazırdı

Kümeste
Tavuklar, şen şakraktı
Yumurtalar için yaratılmış solmayan bahar ve aktı

Derken
Yıllar aktı diploma son duraktı
Kepleri fırlatmak, özgürlüğe ramak kalmak farktı

Tören
Komitesi yerini aldı
Konuşmalar ardı arkası kesilmesen heyecan sarktı

Köyden
Gelen yağız delikanlı etrafa
Baktı, anasını, babasını davet etmek için soluklanıyordu

Nihayet
Yüksek sesle ve seninle çağırdı
İşgüzar yobazlar, anasına başını açmazsan gidemezsini anlattı

O an yürek
Burkuldu, bağnazlığın farkı anıldı
Yağız delikanlı şaşkınlık içinde gözyaşlarıyla diplomasını aldı

Eğer
Devleti milletsek
Kamusal alan hikâyelerini depreştirerek nesilleri hiçlersek

Biriliğin
Onunla anlam bulacak dirliğin
Gerekçesiz icbar edilen yobazlık kültürünün altında kalırız

Nemalanmak
İçin teokrasiyi dışlarız
Devleti derinlerde ve milletin gözü önünde soyan namerdiz

Kime
Ne deriz, biz kendi iklimini
Zehirleyen hukukun ikame edildiği yargıçların hengâmesindeyiz

Lakin biz
Ötelerin nefeslerini hisseden ereniz
Sabrı biliriz, şekliyeti asla önemsemeyiz, hamaseti reddederiz

Çünkü biz
Varlığın, hareket ve kuvvetin
Yegâne sahibine iltica eden, çileyi aşkla güzelleştiren nefesiz

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:29 AM
Biliyorum ey güzelim…

Açarken sana sırlarımı, hadsizliğim vardı
Coşku doluydum, sen içimde ki bendin
Seninle bir kelamı, edebilmenin hazzını
Terennüm ederken, dünyalar benimdi.

Sen çekiniyordun, seviyordun biliyorum
Hissediyordun, meramımı iyi anlıyordun
Bir çare adına, umut salıyordun oralardan
Ama nafileydi, o umut ancak seninle kaimdi.

Sen elbette seviyordun, bir gayretin içindeydin
Yoksa bu çaba niye, bu özellerimiz kimin neyine
Senin gizemlerine, müdahil olamam istemedikçe
Sen istemedikçe adını anmam, bir kelam yazmam

İste ne olur bir sev, hiç değilse bir kelama koyul
Yüreğini aç hapsetme, sızıyor bak fark etmesen de
Sürçü lisanından dökülen, her bir hece ve kelime
Hissiyatını haykırıyor, sen her ne kadar gizlesen de

Sen ruhu, gururu, vicdanı, kalple yaşanan aşkı
Senden bana geçen, her bir katreye ait mısrayı
Vurgularını, anmalarını, yalnızlığında ki hallerini
Biliyorum ey güzelim, sen ketum kalsan da diyorum.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:29 AM
Biliyorum kırıldın...

Biliyorum…
Birden oldu
Yalnızlığın korkusu,
İçten içe sarıyordu…
Zaman sanki durdu,
Takat o an soldu,
Heyecan kayboldu,
Yalnızlığın hüznüyle…
Sensizliği yudumluyorum…
Gece hep vardı,
Seninle başkaydı,
Her taraf ışıktı,
Hissiyat açıktı,
Biliyorum, birden oldu,
Yokluğunu hicran aldı…
Sana söyleyemezdim,
Bilmiyor çekinirdim,
Sensiz kalırım hüznüyle,
Kaçardım açılmazdım…
Sendin, olmasaydın
Manalaşır mıydın?
Nasıl söylerdim,
Sen kokmaz mıydın?
Biliyorum,
Tükenmez kaygıların,
Uykusuz sabahların,
Sana hasret bahtların,
Kaygısıydın, anlamlıydın…
Ama işte beraberiz,
Ancak sizden bihaberiz,
Bazen keder, hayır dileriz,
Sensiz kalmaktan çekiniriz.
İşte biçareyiz, asosyaliz…
Korkum yaşınaydı,
Ufkun dağ başındaydı,
Ar ederdim, sıkılırdım,
Yalnızlığa çaresiz alışırdım…
Bilsem ki anlayacağını,
Hoş görüyle bakacağını,
Asla dışlamayacağını,
Sende kaybolur, kavrulurdum…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:29 AM
Biliyorum!

Anlaşılmak için bende
Bir çaba saf ediyorum

Lakin melalimden
İnhisar ettiği şekliyle
Kayda geçsin istiyorum

Okurlarımdan
Dostlarımdan biraz
Müsamaha ve anlamak için
Gayret etmelerini diliyorum

Yarım asırlık bir ömrün son
Demlerinde bulunan halimin

Bir gün anlaşılacağını
Elbette ümit ediyorum

Çünkü ben araştırıyorum
Konuları tahkik ediyorum
Haklı olarak merak ediyorum

Bir edep içinde nefeslenirken
Kimselere asla ses etmeden

Gölgemle güneşi kesmeden
Elzem olan ahengi ötelemeden

Bildiğim o zahiri öncelemeden
Ne derlerdi vehmine girmeden
Karakalem azmaya çalışıyorum

Biliyorum ki siz varlığın sahibi
Tarafından hasetsen aziz kılınan

Yağan yağmur damlasıyla anılan
Bahşedilen şefkat için arz olunan

Merhamet halkasından tutunan
Toprak misali filize anlam katan
Hayatın aşkısın bahtiyarlardansın

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:29 AM
Bilmeden dinlemeden zanla yürüme!

Dilersen, öncelikle tavsiyelerimi dinle,
Daha sonra kesin kararını ver kalbinle,
Vehimlerden uzak olan akide dirliğinle,
Muhabbet elzemliğinde, vefa kadriyle…

Öncelikle zahirimde sudur eden halimle,
Zahirin faniliğimde ki mazi derinliğinde,
Vakti gelince nasip olacak zafiyetlerinle,
Aranma hatadan arî kimliği, hasret sevgiyi…

Bil ki senden bir farkım yok akıl konusunda,
Tenlerin farklılığı ikimiz içinde hâsıl olunca,
İnsan kimliğinde, mükellefiyet icbar kılınca,
Kul olmak kalıyor açıkça ikimizinse karşımıza…

Ben asla bağnazlıktan haz etmem bilmelisin,
Ruhsuz sözden, yurtsuz teraneden kaçarım,
Duruşu olmayanı, vefayı tanımayanı sevemem,
Şekliyet için nefesi tere âmâda edene gülerim…

Bizim yöresel kültürse beş haslet vardır bilesin,
Hane sahibi bunu fevkalade önemseterek yürür,
Bunlar en temel yükümlülükler olarak ta bilinirler,
Evin, bağın, mezarın, aracın ve bunlar içinde iş yeri…

Evin, hane sıcaklığında husule gelen hamiyet için,
Bağın, efradın toprağı tanıyarak öteni rüknü için,
Mezar, her an ölümü hissedip hesabını bilmen için,
Aracın, kalbinin refahı, hamiyetin ilzamı şükrü için…

İş yeri, helal lokmanın kazanılmasında mizanın için,
Aşkı külfetiyle hikmetine ram eylemek zaruretiyle,
Sevdayı, hizmetin rızasında telakki ederek gitmeyi,
Ölümde dirliği, dirlik içinde gizlenen birliği bilmelisin…

Severken de ölçülü olmayı bilerek hisleri nizam etmeli,
Nefsi heveslerin peşine düşmeden düşünmeyi bilmelisin,
Bilgiyi idrak etmeden, nasihat için bir sıraya girmemelisin,
Sen öncelikle kendini bilmelisin, ruhun nizamıyla yürümelisin…

Daha sonra sevdiğini, hatalarıyla sevmeyi becerebilmelisin,
Kendi enaniyetin yüzünden bir kul hakkını ihlal etmemelisin,
Sevmeyi, karşılık beklemeden, ihsan içinde yeşerte bilmelisin,
Nedameti, taliplileri için vermelisin, keşke lerden arî olmalısın

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:29 AM
Bilmek…

Her nefes,
Nafilemidir?
Asla!
Zerresi,
Sahibine aittir…
Hak,
Bir hakikattir…
Zan,
Cehalettir…
Kaygı,
Adavettir…
Yargı,
Garabettir…
Saygı,
Nezakettir…
Algı,
Hassasiyettir…
Nal,
Zarurettir…
Mal,
Sahavettir…
Bal,
Bir ibrettir…
Sal,
Suyu bilmektir…
Zar,
Bir gaflettir…
Kar,
Rahmettir…
Nar,
Berekettir…
Bar,
Rezalettir…
Can,
Bir nihayettir…
Kan,
Asliyendir…
Canan,
En yakınındır…
Ar,
Edep bilmektir…
An,
Bir akibetir…
Yar,
Bir gayedir…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:29 AM
Bilmeliydin et yar…

Bilmeli elbette ki, duymalı ey yar
Esirgediği bir selamı vermeli yar
Sevgimi haykırıyorum ne demeli
Ayaklarına mı gitmeli ne söylemeli

Bildiğini biliyorum, elbet diliyorum
Kalbine giremiyorum, erişemiyorum
Düşündüğünü kesinlikle hissediyorum
Dili asudeden süzülenleri görüyorum

Sen söyle ey yar ses ver korkak mıyım yoksa
Yoktur ki cihanda cenk edemeyeceğim şuanda
Akan bir zamanda sende ki bilmediğim kararda
Elbet çaresizim, böyle bir zamanın her alanında

İlan ediyorum ses veriyorum cihanı hakikatte
Seviyorum karanlıklar perisi güzel meşakkati
Nağmelerindeki seni sende mevcut her zerreyi
Seviyorum, görmesem de, bilmesem de seni

Sanma ne olur aşikâr olana bakıp ta yanılma
Demiştin hatırlarsan dinlemez gönül fermanı
Aşktır bu yaşanan, hiçbir hududa bağlı kalmaz
Bedenlere hapsolmaz, nefisle yaşanmayan haz

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:29 AM
Bilmeliyim ki!

Kulum,
Kulluğumda
Arızi lekeler bulurum,

Hak
Yolunda,
Mukallitliğimle solurum,

Ne
Derler vehmiyle
Takiyyelere bulaşırım,

Ruhumun
Kalbi nizam
Etmesinden uzağım...

Dert
Ve her türlü illet
Bilinmelidir ki hikmet,

Çileler
Devranında,
Sabrı kanaat halis ülfet,

Nefsin
Hastalığından
Şikâyet, iradidir elbet,

Bilincin
Kadar sahavet,
İhsanın adıdır rahmet...

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:29 AM
Bilmem ki kime ne demeli ne önermeli!

Yaşıyordum elbet bende diğerleri gibi
Yaşadığını zanneden tüm nefesler gibi
Geldim dünyaya, her gün gidecek gibi
Hiç bitmeyecek zevkler enaniyetler seli

Bilmem ki kime ne demeli neyi önermeli
Bilinmeyenlerde netleşmeli hedeflenmeli
Neyi düşüneceğimiz her zaman bilinmeli
Düşünmek için merak gerekli idraktir teli

Aslanın pençesinden sen hızla kaçarken
Timsahın dişlerinden her an korunurken
Yılandan kaçarken, akrepten korkarken
Ölümden habersiz bir hayatı kucaklarken

Bir sevdanın türküsüyle seyri hal ederken
Maziden bihaber, atiden şevsiz bir hal iken
Sen kim olduğundan habersiz bir âdemken
Manasından kopmuş, teni kokmuş olurken

Sen seni bilen en güzel değerli mutlak iken
Âlemin seyrinde serinlenir nefes tüketirken
Bela ahdinden vazgeçip, avuntuyu seçerken
Mahşerin haşyetinden habersiz bir sefilken

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:30 AM
Bilmeni diliyorum…

Satırlarınızda
Yalnızlığı işlerken,
Gönül mimarinizden
Ve siz istemeden,
Her geçen bir gün
Yapı taşı azalıyordu.
Azalan bu taşlar,
Gönül dünyanızda
Eksilen bu tuğlalar,
Sizden alınırken
Farkındaydınız ve çok
Etkileniyordunuz.
Çaresiz kalıyordunuz.
Feryat ediyordunuz.
Ama sadece siz
Duyuyordunuz.
Zira kimselerin üzülmesine
Gönlünüz el vermiyordu.
Zannediyordunuz ki,
Yıpranıyorsunuz.
Aslında hakikat
Hiçte öyle değildi.
Size bir direnç katıyordu.
İçselliğinizi artırıyordu.
Sizi ve melalinizi,
Evrenselliğin
Hasreti bulunan asudeliği,
Satırlarınızla yeniden
İnşa etmeye başlamıştı.
Oysa henüz yaşınız
On dokuz civarındaydı.
Mükellefliğin mesruriyet ini,
Metanetinize,
Havale ediyordunuz.
Gönlünüzün derinliğine
Vakıf olan insanlar,
Göstermiş olduğunuz gayrete,
Ve güzel hasletlerinizle
Berhudar oluyorlardı.
Ama siz belki
Yoğunluğunuzdan,
Belki garipsediğinizden,
Mesafeli duruyorsunuz.
Netliği arıyorsunuz.
Tahammülde,
Zorlanıyorsunuz.
Acı hissediyorsunuz.
Bazen düşüncelerinizden
Sıyrılmayı istiyorsunuz.
Biliniz ki siz, yüreğinizle,
Fikirlerinizle,
Nezaket ve edebinizle,
Ayalinizi yüceltiyorsunuz.
Sorunlar veya imtihanlar
Nihayetsiz olamazlar.
O zaman rahmet,
Manasızlaşır.
Nimete kavuşmanın
Bir tek yolu,
İhsan ve ihlâsta
Gayretin asıl olmasıdır.
Takva yalnızca buradadır.
Aşk bir sevdadır.
Manadır. Aşikârdır.
Can ve cananda yaşanan aşklar,
Bir vesile sebebidirler.
Ten, nesil emniyetini önceler.
Ben, iblisi günceller.
Sen manada kaybolansın.
Bilmekteyim ki bir kaygı
Seni saracak.
Ama kaygılar,
Kulluk noktasında
Manalaşacak.
Aksi takdirde.
Mana kaybolacak.
Sevgi ve sabır
Yoldaşınız olsun…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:30 AM
Bilsem ki ne çare olacak feryadım!

Solduran bedbinlik hüküm sürüyor
Nefesler şekillenip hevesler gidiyor

Ensemde hissettiğim neleri söylüyor
Çaresizliğim nedamet izlerini sürüyor

Elden ne gelirdi haykıran zindeliğimde
Yalnızlık kıyıya vurduğu şevksizliğimle

Artık meramımı dağlara sunuyorum
Çınara yakınlaşıyor ahını duyuyorum

Nedametimi yalnız ona haykırıyorum
Onun sabrını anlıyor ahir kokluyorum

Mazimde onca nefeslerle halleşiyorum
Tarihimle kucaklaşıyor cehdi anlıyorum

Yaprağın sessizliğinde tebliğ buluyorum
Kuşların sesinde atime hazzı sunuyorum

Muhatap kim bilmekte çok zorlanıyorum
Her yanımda ahengin hasretini anıyorum

Menfaat kat mı kat artarak kul ne rahat
Tefekküre inat idraki kes at manada halt

Merkeplere inat beşeriyet mi kalk ta bak
Sabahlara kadar nara atmak bu mu hak

Ey cehalette saklanan cevvalliğini sunan
Tenlerini zevkleri uğruna yerlere sarkıtan

Uyan be hey ahmak artık ne çare ki uyan
Senden arta kalan zihinlerini de kiralayan

Beşeriyet için nesil ehemmiyetini bırakan
Güya adam kalan ceddine anlaşılmaz olan

Gözler kafeslendi diller zevklere kilitlendi
Zihinler üretkenliği keyfiyet için terk etti

Ne çare ki nesiller dilendiği gibi şekillendi
Kimler bir gayelerine kilitlendi arifliği seçti

Reddi mirasçılar ne söyledi idrak ötelendi
Medeniyet! asrında gönüllü köleler türedi

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:30 AM
Bilsem ki onu düşünsem!

Nasıl bir dert ki
Şimdi kime ne söylesem
Izdırabımı bir sel misali salıversem

Hicranı anlatan
Nağmeleriyle tükenip gitsem
Aşkın esintisinde yalnız nefeslensem

Akarsu misali
Çağlayan o hislerimin
Hal dilinin sinedeki meşktir sefilliği

Baharın şevkine
Susamış hasretin izleri
Aşkın güzelliği için ben sabrederim

Can, canan için
Arzı kemalat dirliğidir
Terennüm içinde ne güzel bir histir

Hizmet için
Serdedilen eşsiz nefestir
Güzeldir, haldir, idrak için çok elzemdir

Mızrabın nefesinde
Her sazendenin sinesinde
Nağmelerin efkârı hüzün meşk edilirken

Aşkın bendinde
Alınan tüm hicran nefeslerinde
Güzelliğin esenliğinde, ona hasretin izlerinde

Usanmadan
Bizarlık hali yaşamadan
Hakikat işaretlerini idrak ederek öyle gitmek

Onu vereni
Bilmeden, bir samimiyet
Göstermeden ihsan esenliğinde nefeslenmek

Avuntular içinde
Gülün hükmüyle yüzleşmek
Bahşedilen sevgiyi yâre hasretmeyi istemek

Bilmeden gitmek
Düşünmek için şarttır onu bilmek
Merakı seferber ederek aklı selim ile yürümek

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:30 AM
Bilsem neyim…

Ne sen sor, nede ben söyleyim,
İçimde hicran, nasıl resmedeyim,
Perişanlığı yaşayan bir divaneyim,
Hengâmede badireyim, bilsem neyim.

Seni saran, yüreğini kuşatan, akan,
Senin sevdanda kaybolan, solan,
Aşkınla buharlaşan, meşke dalan,
Bir avareyim, pervaneyim, neyim.

Sen tenimi okşayan bir esen yelsin,
Fersin, ışıtan fenersin, sazendesin,
Benliğinde kaybolmayan abitsin,
Sen, nefsini öteleyen bir zahitsin.

Senin çekim alanın, sırlı gizemindir,
İtminanlık için, yaşadığın düzenindir,
Seherin yalvaranısın, yaşı akıtansın,
Maksut için yaşayansın, sen vakarsın.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:30 AM
Bilsem!

Bilsem şu sevgiyi tanışsam,
Kaynasam, yansam, yakışsam,
Arza bunu yaşayanlara baksam,
Hicranımı dahi onlarla yaşasam.

Sevgi nedir, var mı bilen söylesin,
Zevki, heyecanı ona yüklemesin,
Nefsini bilsin, birliği paylaşsın,
Her amelini, sevgiye bulamasın,

Sevgi hayattır, bizzat yaşamaktır,
Onsuz hayat, efkâra batmaktır,
Bulunmaz sinelerde, inkişaftır.
Sevgiyi, bahşeden de yaşamaktır.

Hakkiyle bilinmiyor, deneniyor,
Önüne gelen sevdiğini söylüyor,
Biganeyim, hasretim, özlemimdir.
Sevgiyi, hak ettiği yere koymaktır.

Bakıyorum, şaşıyorum, kınıyorum,
Sevgiyi karıştıranlara kızıyorum,
Her istek sevgi olsa, haz yaşanmaz,
Sevgi asla ahenksizlikle barışmaz.

Sevenler, sevdiğini söyleyenler,
Birbirine karışanlar, Bir’i unutanlar,
Depreşenler, kimliğini kaybedenler,
Aidiyetini dahi bilmeden, sevenler!

Sevmek haslettir, manadır, ummandır.
Arzı kâinatı yudumlamak, anmaktır,
Haykırmak değil, hal ile yaşamaktır,
Sevgiyi, bahşedenle buluşmaktır.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:30 AM
Bilseydin!

Sensiz
Dünyamın güneşi
Gün batımının hüzün bestesi

Yorgun
Gönüllerin çilesi
Aşkın tek adresi dem hanesi

Ömrün
Hazza uzanan payeyi
Sinenin reçetesi sabrın kalesi

Özlemin
Hicran bestesi
Yorgun şarkıların şevk gayesi

Hüznün
Titremeleri dilemesi
Seherin gözlerden uyku hecesi

Gecenin
Kuşattığı busesi
Bülbülün çaresiz lisanı ötelemesi

Kokun
Solgun hazanı
Gül kuruyan yaprakları anlatınca

Hatıran
Yaslarda elde tutulan
Namelerinden hissiyatı coşturan

Sensiz
Duygular renksiz
Yürek sebepsiz raks ediyor sessiz

Hicran
Perdeleri kefensiz
Ölüm arz edilen umutla göçüp gidilen

Yalnızlığın
Muhabbetten yoksun ayazın
Kemiklerimi sızlatan dirliğindedir acın

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:30 AM
Bir ağaç altında dağlarda yaşarken!

Hani bir çaresizliğin içinde nefeslenirken
Acizliğin hükmettiği kan, seyri haldeyken
Düşüne bilmek, nihayete o anda girerken
Hazanın kuşatan esintisinde halden yazdırır

Sevdalanmak karşılığı olmazsa ne hazindir
Aşk içten içe yudumlanan hicran sancısıdır
Melal neyler nazarın ne önemi var hazsızdır
Hisler şevksiz asmalar üzümsüz bir haldedir

Artık kanatlarını çırpan kuşlar beni sarmıyor
Uzaktan dinlediğim şarkılar sinemi karartıyor
Ancak dağlar derdime ram olacak o anlayacak
Semadan yaşlar boşalacak mahlûklar acıyacak

Bir sevdanın haşyet nedameti mahşer olacak
Her taraftan duyulan feryatlar zarlar yırtacak
Aşk acısı cihanı saracak gözlerden acı akacak
Sevdalar durmayacak sel misali kalbi bulacak

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:30 AM
Bir ah…

Yüreğimden sıyrılan,
Haşyette bir nida olan,
Ve çeperleri tanımayan,
Hoyratça çıkan, o ah sesi

Neler anlatır, barındırır,
Katlanılamaz bir yaradır,
Elan saradır, o bayıltır,
İnsanı kaybettirir, dağıtır.

Yürekleri yakan feryattır,
Onulmaz yarada kezzaptır,
Lavdır, kalaydır, bir yaradır.
Bahtsız bir sevdanın ahıdır.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:30 AM
Bir ahenktir…

Hayat yalnız onun içindir,
O bütün hissiyatın şifresidir,
Bir gizem değildir, aşikârdır,
Arzı bekleyen bir bahtiyardır.

Bilen bilir, bilmeyen sinesizdir,
Varsa bir yürek, onsuz divanedir,
Bazen seldir, kimi zaman şelaledir,
Dil bilir, gönül serilir, o ahenktir.

Onsuz bir hayat, buhranı davettir,
Ona gelecek her gönül, azamettir,
Hoştur, latiftir, zarif bir nadidedir,
Has bahçenin, en güzel gülüdür.

İyilikte, hizmette bir meşk bulur,
Ona hasret yürekler, akortsuzdur,
Bakan gözler donuktur, nursuzdur,
Kalplerin inkişafı, zihnin keşfidir.

İşte o mümtaz misafir, zahittir,
Gönüllerde taht kurmuş ariftir,
Kahır bilmez, nisyan istemez,
Hayatın manası, eşiz sevgidir…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:33 AM
Bir ahenktir…

Hayat yalnız onun içindir,
O bütün hissiyatın şifresidir,
Bir gizem değildir, aşikârdır,
Arzı bekleyen bir bahtiyardır.

Bilen bilir, bilmeyen sinesizdir,
Varsa bir yürek, onsuz divanedir,
Bazen seldir, kimi zaman şelaledir,
Dil bilir, gönül serilir, o ahenktir.

Onsuz bir hayat, buhranı davettir,
Ona gelecek her gönül, azamettir,
Hoştur, latiftir, zarif bir nadidedir,
Has bahçenin, en güzel gülüdür.

İyilikte, hizmette bir meşk bulur,
Ona hasret yürekler, akortsuzdur,
Bakan gözler donuktur, nursuzdur,
Kalplerin inkişafı, zihnin keşfidir.

İşte o mümtaz misafir, zahittir,
Gönüllerde taht kurmuş ariftir,
Kahır bilmez, nisyan istemez,
Hayatın manası, eşiz sevgidir…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:34 AM
Bir akşam acil servisi…

Artık gün yavaşça çekiliyordu.
Nezaketin, ahengin zenginliğini anımsatarak sanki el sallıyordu, görüşmek üzere dercesine çekip gidiyordu.
Güneş onca haşmetine rağmen, tevazuunun tüm ritüellerini sunarak adeta bir ders veriyordu seyredenlere.
Oysa her kez bir telaş içindeydi. Yaşadığı hayatın bir daha ele geçmeyeceğini bilerek bir yarış içindeydiler.
Çocuklar oyunlarının heyecan çeperlerini son derece zorlayarak, merakın deşifrelerini aralıyorlardı kendilerince.
Koşarak, gülerek, bazen de ağlayarak.
Annelerinden su, ekmek istemeyi unutmuyorlardı.
Anneleri çocukları göz hapsinde tutuyorlardı uzaklığın hengâmesinde.
Baharın güzelliğini resmeden tüm donanımlar mevcuttu, insanların çeşitliliği, mahlûkatın zenginliği, nebatatın deruniliği bir şeyler anlatıyordu.
Çocukluğumuzda öğrendiğimiz cennette düğün başlamıştı artık!
Gizemlerin namütenahi serencamında paydalar beklenirken.
Niye bu öğreti hafızamızda kalıcılığını sağlamıştır bilinmez oysaki!
Göremediğimiz cennetteki düğün sevincine ortak olurduk işte.
Nasıl olurdu hatırlayalım!
Güneş zevaldeyken, yağmurun yağmasıyla en güzel renklerin gök kuşağını oluşturmasıyla öyle değil mi?
Bizin diyarlarda böyle bir öğretiyle cennet sevgisi izanlarımıza işlenirdi.
İnsan ölse de hayatın renkliği, sevinci, neşesi devam ettiğinin vurgusuydu.
Alkış tutardık düğün sevincinin coşkusuna minik ellerimizle, acıyana kadar.
Bir umudum sevince dönüşmesini, hayatta acılardan ziyade sevincin payidar olmasını öncelerdi. Kanaatin, sabrın, hizmetin, himmetin olgunluğuyla.
Akşam namazının daveti geliyordu kulağıma, çok hoş bir ezanın okunmasıyla… Tekrar etmek durumunda olduğumu anımsadım birden, anladığım kadarıyla Arapça bilgim olmadan, anlam derinliğine kulaç atarak.
Şükürler olsun ki Rabbime bu ezanlar gafletimizden bir anda olsa sıyrılmamızı temin ediyor, düşünmemi, tefekkür etmemi gerekli kılıyor.
Hazırlığımı tamamlamıştım abdestimi alarak, namaz kılmak için.
Cenabı Hakkın huzuruna duracaktım, onca gafletimin karanlığında.
Ruhumu titreten bu tablo, haşyetin ince merhalelerinden geçiriyordu sessizce.
Divana durmak, Kâinatın Hâkiminin huzurunda ona secde etmek, acizliğimin her katresinde ondan mağfiret dilemek, onunla dertleşmek, her halin bilinmezliğinden kurtularak, halim bu diyebilmek, gözyaşlarıyla serinlemek!
Aman yarabbi ne yüce bir imkân, dilediğim her an seni bulmak, huzuruna çıkmak, meramımı ifade etmek, ne istiyorsam dilemek, nedametimi itiraf etmek.
Kul olmanın, insan olarak yaratılmanın, meleklerden üstün kılınmanın, cihanın emre amade kılınmasının namütenahiliğinde aidiyetin binmesiyle.
Kulağıma televizyon ekranından lahuti bir ses geliyordu, hicranın en çarpıcı vurgusuyla ruhumu delip geçiyordu.
O kadar açık ve sarih ki yaşanan hüzün, ümmeti Muhammet bir yetimliğin hercümerçliğini yaşıyordu sinelerinde.
Sahip çıkılması elzem olan hakikatler, en değerli mevhumlar dışlanıyordu.
Din adına belamlar peyda olmuştu. İnsanları aldatıyorlardı. Tuğyan hat safhadaydı, şirkin envayı çeşidi pazarlanmıştı.
Ebu cehiller kıtaları aşmıştı.
Doğru söylüyordu rahmetli şair Arif Nihat Asya haykırıyordu gerçekleri
Nedametinim enginliğinde hazanın esintilerini yaşatarak.

Seccaden kumlardı…
Devirlerden, diyarlardan
Gelip, göklerde buluşan
Ezanların vardı!

Mescit mümin, minber mümin...
Taşardı kubbelerden tekbir,
Dolardı kubbelere “amin”.

Ve mübarek ******* dualarımız;
Geri gelmeyen dualardı...
******* ki pırıl pırıl
Kandillerin yanardı..

Kapına gelenler ya Muhammed,
— uzaktan, yakından –
Mümin döndüler kapından...

Besmele, ekmeğimizin bereketiydi;
İki dünyada aziz ümmet,
Muhammed ümmetiydi...

Konsun – yine - pervazlara
Güvercinler,
“hu hu” lara karışsın
Âminler,
Mübarek akşamdır;
Gelin ey fatihalar, yasinler...

Yüreğimin derinliğinde kurumaya yüz tutan gözyaşlarım her nasılsa birden harekete geçmişti. Damlalar akıntıya dönüşmüştü.
Kapın açılmasıyla utancımı gizlemek adına sevgili revanımdan yüzümü çevirmiştim. Lakin bir kez fark etmişti görmeye alışık olmadığı perişanlığımı.
Çaresiz kalmıştım, sessizliğimin eşiğinde.
Şefkatini sunmuştu kanatlarını açarak, hamiyetinin yüceliğini göstermişti okşayarak yanaklarımı. Utanmıştım bir çocuğun perişanlığında.
Şiddetle vurulan kapı dikkatimizi çekmişti!
Hayırdır inşallah diyerek kapıya yönelen sevgili zevcem bir telaş içinde sesleniyordu. Fırladım oturduğum yerimden!
Oğlum İsmail’in elinden kan boşalıyordu. Derhal kesilen yerleri sararken kesiklerin hayli derin olduğunu fark etmiştim, iki ayrı yerden.
Hayırdır oğlum diye sorduğumda, mahcup bir tavırla hızla dış kapıyı iterken çerçeve çam kırılınca elini camlar parçalamış. Gayri ihtiyari kızmak geldi içimden, kocaman adam olmuştu on yedi yaş gibi, ikizlerin on beş dakika kıdemlisiydi. Cevvaldi, hizmet ehliydi, tebessümü yüzünden hiç eksik etmezdi.
Acilen hastaneye götürmemiz gerekliydi lakin büyük oğlum, ama ikinci çocuğum Abdullah (yirmi üç yaşında) arabayı götürmüş işine giderken.
Davranış bozukluğuna kapalı bir yaşantım olduğundan, kızmamak için çok zorlanıyordum. Telefon açarak derhal gelmesini emretmiştim.
Komşularımız gelmişti sağ olsunlar biz götürelim diye, teşekkür ederek programlarından alı koymak istememiştim.
Kısa bir zamanda geldi oğlum Abdullah. Hızla araca doğru yol alıyorduk, acile götürmek için İsmail’i. Erciyes fakültesinin yoluna koyulmuştuk, direksiyonda ben vardım, kısa bir sürede vardık.
İşlemlerden sonra travma servisine girdik, doktorlar çok sakince müdahale ediyorlardı. Film çekilmesini önerdiler ve kanayan yerleri temizlediler.
Bu arada filmi beklerken servisteki diğer hastalar dikkatimi çekmişti.
O hastaların yanında bizim çocuğun ki adeta bir hiçti.
Yaşlı bir teyzenin sol omzu kırılmış, bir başka gencin yüz hatları parçalanmış ve benzeri vakalar pek çoktu.
Aniden yeni bir hasta gelmişti sedyeyle, başı çok kalabalıktı doktorlardan.
Bir telaş içinde davrandıklarından dikkatimizi çekmişti.
Biraz olsun yakından görmek maksadıyla yakınlaşmıştım ki içim parçalandı!
Genç yaşlarda sayılacak bir bayandı…
Bir insanın yüz hatları bu kadar mı feci değişikliğe uğrarmış, şaşkınlığımdan hayali sukuta uğramıştım.
Nutkum durmuştu aniden!
Oğlum İsmail’in eline dikişler atılırken büyük oğlum Abdullah’ı güvenlik görevlileri dışarıya çıkmasını önermişlerdi.
Doktorlar bayan hastaya müdahale ederken zavallı çığlık atıyordu hissettiği acıdan, fakat uzaktan da baksam yüreğim parçalanıyordu bu bayanın halinden.
Yüzü kan revan içindeydi, her tarafı şişmişti. Kandan çok fark edilmiyordu, kıvranıyordu, doktorlar bazen kızıyorlardı, senin için buradayız diyorlardı.
Bayanın yüzünde başka yerlerinde de, bedeninin muhtelif yerlerinde yaralar ve kanlar görünüyordu.
Benim gibi ayakta merakla vakaya bakan güvenlik görevlisine, trafik kazası mı olmuş diye sordum.
Hayır, aile kavgasıymış, kocası dayak atmış deyince bir kez daha kahroldum, kendi erkekliğimden utandım, perişanlığı yaşadım.
Bir insan nasıl bu kadar cani olabilir?
Bir insana bu kadar sefil bir zulüm nasıl reva görülür?
Bir düşmana dahi katiyen yapılmaması gereken bir muamele, bir eşe nasıl yapılabilir? Velev ki en galiz, en affedilmeyecek bir suç işlese dahi!
Hukuk niye vardır?
Medeniyet niye aranır?
Bu zulmü işleyen şahsı en ağır ceza verilmeliydi!
Bir kadına şiddet asla kullanılmamalıdır?
Kullananlar acizdir, sefildir, cahildir, dengesizdir!
Doktorlar dört ünite kan talimatını verdiler ama durum ümitsiz görünüyordu.
Kül tablasıyla dövülmüş, kafası duvarlara çarpılmış, dört kez de bıçaklanmış. Bir umuttur deneyeceğiz diyorlardı doktorlar!
O gün sabaha kadar uyuyamamıştım!
Toplumda her geçen gün artan şiddet temayülü neyin habercisiydi?
Bir gün sonra haberleri izliyorum, zavallı kadın eksi olmuş haberiyle yeniden irkiliyordum.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:34 AM
Bir asudesin…

Olmayan anımda yoksun,
Bir soluksun, sen ne hoşun,
Her heyecanım, yarınımsın,
Hayallerimde hep kokansın.

Sana ulaşamadığım her bir an,
Çölde mahsur kalmış perişan,
Sensiz geçen zaman ve her an,
Hücre hayatı yaşamakla kalan.

Bilemezsin, sen beni göremezsin,
Yoğunluğundan fark edemezsin,
Yazarsın, yaparsın, çalarsın sen,
Ne acılar yaşadığımı göremezsin.

Köşesine çekilip bir süzülensin,
Yüreğini gizleyen, bir asudesin,
Sessizsin, yalnız kendi halindesin,
Sabredensin, şükredensin, örtensin.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:34 AM
Bir aşıktı…

Feryat ediyor,
Figanı yaşıyor,
Çaresiz kalıyor,
Nutku duruyor,
Karartı siliniyor,
Güneş gidiyor,
Gün bitiyor,
Gece beliriyor
Ne olur gitme,
Diyemiyordu…
Kanı donuyor,
Ten soğuyor,
Diş sesleniyor,
Göz buğulanıyor,
Ne olur gitme,
Diyemiyordu…
Kalp çarpıyor,
Nabız yavaşlıyor,
Zihin daralıyor,
Dil uyuşuyor,
Ne olur gitme,
Diyemiyordu…
Diyemezdi,
Bilemezdi,
Çözemezdi,
Çekimdeydi,
Bir sevdaydı…
Yaşadığı,
İlk heyecandı…
Ne bilirdi,
Biganeydi,
Divaneydi,
Bir sevendi,
O çaresizdi…
Zavallı bir âşıktı…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:34 AM
Bir azap mı aşksız yaşamak!

Öyle bir azap ki
Yaşattığın tadına kanmadan
Gözlerden kan boşalmadan hali bırakmadan

Ayaklar yorulmadan
Kanın donmasına ramak kalmadan
Dili kurutup zihnime haşyeti çağrıştırmadan

Ruhum ahirin
Meyline sevk etmeden
Aşka müdrik olamadan sevdayı yaşamadan

Sevginin bir
Rahmet tecellisi olduğu
Yakinen hıfzedilmeden bir tutku arifesinde

Yalnız nefeslenirken
Çıktın aniden hiç görünmeden
Merak ile seyri hal ederken müthiş nimetmiş

Seni senden alıyor
Ve kendi devranında kuşatıyor
Mücerret olan hilkat acziyle çaresiz soluklanıyor

Bir çaresizlik
Hale diliyle sirayet ettiriyor
Meğerse damarlardan çekilen kan hükmüyle akıyor

Ciğerde toplanan
Suyun beyne ulaşması gibi
O an kalbin çaresizlik içinde teklemesinin nedameti

Bir teslimi şuurun
Tahkik eden insanı tarumarı gibi
Şevkin heyecanın merakın hazzın terk ettiği misali

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:34 AM
Bir badiresin…

Satırlarından uzaklaştığım an,
Yüreğimi karartan, bir zaman,
Sensizliğin seyrinde ki seyran,
Hasat divanesiyim oldum saman.

İçeceğim su, çayımın demisin,
Benim vazgeçilmez, her anımsın,
Canımsın, cananımsın, varımsın,
Hayalimin en güzide, asudesisin…

Bil, bilme, sev, sevme, gel, gelme,
Her nasıl isterden, sen kabulümsün,
Sen varlığınla zahirleşen gecemsin,
Satırlarımın öznesi, en önemli hecesin.

Ne garip bir adam, takıldı gidiyor,
Sırrını gizlemiyor ortalığa seriyor,
Sevdiğini söylüyor, inanç bekliyor,
Kendini avutuyor, sanki eğleniyor.

Sen haklısın, sırsın, bir salınansın,
Eminliği arayan, ermiş bahtiyarsın,
Şensin, sevmeyi bilensin, o sensin,
Bir selamı esirgemeyen hoş badiresin…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:34 AM
Bir bilsen…

Anlatamadım bir türlü,
Sana hiç yaklaşamadım,
Uzaklardan öyle baktım,
Hasretine yandım, andım.

Neleri denedim bir bilsen,
Seni, istiyorum hissetsen,
Bir selamı çok görmesen,
Kelam etsen, sürur versen.

Belki anlamak istemedin,
Bilinmez eksenine çekildin,
Keder verdin, beni unuttun,
Kendi halinde, hep sen oldun.

Ne olacaktı, bir anlasaydın,
Anlamazlık hiç yapmasaydın,
Doğrulasan, sevinç akıtsaydın,
Benim en büyük bahtiyarımdın.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:34 AM
Bir Bilseniz ki Ne Kadar Mütehassıs Oldum!

Melalimin burukluğunu yutkunmak zorunda kaldım.

Zorundaydım, çaresiz kaldım, edep için var olandım.

Yunus olamazdım, aşkın seyrinde sabırla kalamadım.

Bir bülbül, bir aşiyan, bir yaprak, bir damla olsaydım.

Cehdin içinde aşkın meşkiyle sabır için yoğrulsaydım.

Halime şeref ve onuru bahşeden efendimi anlasaydım.

Kahrın zilletinde nedametle niyaz için ellerimi açardım.

Hicranın tüm esintilerini ahirim için hazla soluklanırdım.

Hüzün yılları ki ne bugün nede yarın dinmeyecek halim.

Anlamak için ne çaba sarf ederim nafile olduğunu bilirim.

Öyle bir idrak ki, anlamaktan maada saldırmak keyfiyetim.

Hayrım kadar var olan şerrim olmasına rağmen şu melalim.

Hiddet ve nefretin zerk edildiği, mukallitliğin pikleştiği zaman…

Evrensel olan ve hâkimi mutlak bulunan en son mesajın

Koruyucusunun kim olduğu aşikârken mühletin seyrinde ki ahval!

Bu denli fütursuzluğa nasıl sessiz kalırdı ki yazı, şiir yazmak adına?

Bin canım feda olsun dini mübin için, zulmün defi için koşturanlara.

Elbette ki bu siteden istifa etmeme nedenim siz değerli dostlar içindi.

Bir alışkanlığın payesinden silkinmek içindi, neler değişecek ki sanki?

Hayatımın silinmeyen izlerinde yılların mücadele sirayeti elan demir aldı.

Sekülerle şen kimliğin, paganlık tahakkümü kulvarında ki alkış tempoları!

Bir zamanların ümmetlerini tarumar etti, mahzenlerde yaşamak taş çıkarttı.

Reddi miras nereye kadar hükmüne sürdürecek, mukallitlerin dinmez iştiyakı.

Artık kokmayan güllerin, ötmeyen bülbüllerin, kesilen çınar esintileriniz şevki!

Okyanusun derinliğinde ki bir basınç misali, monotonluğun hız kesmeyen hali!

Damarlarımda ki mevcut kanın işlevinde bir problem yaşanacağı aşikârdı sanki!

Kardeşim olan, bir nisa canı soluyan şekliyet karşısında metanetini konuşturan,

Bir paçavra muhayyilesiyle silkeleyip atan değerli kardeşim için aldığım karar azdı bile, bir makale marifetiyle hadlerini bildirmek adına yazacaktım fakat o vakit site içinde tarafsızlığını korumak adına yazan canları düşündüm.

Bu bakımdan sessizliğimin gölgesinde sabrederken, siz değerli dost ve kardeşlerim bulunan Vasfi, Taha, Tarık, Mehmet, İsa beyler...

Tekraren bir mağdurluğu yaşamalarına sebep olmak istemediğim ve bu nedenle isimlerini zikretmediğim hanımefendi kardeşlerime şükranlarımı sunuyorum.

Cenabı Hak kendilerinden razı olsun niyazındayım.

Arkadaşlarıma teker teker cevap vermek yerine böyle genel bir cevap niteliğinde yazmamı mazur görürlerdir İnşaallah öyle temenni ediyorum.

Sevgi ve muhabbetle kalınız diyorum, bıkmış olanları sevindiriyorum.

Seven gönüllere özlemle muhabbetlerimi gönderiyorum ve kalbinizin sahibine emanet olunuz diyorum efendim.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:34 AM
Bir bir sahnelenen ömür!

Hani diyorum ki
Halinde ki yalnızlık an yudumu
Gerekçesiz gururun hiç kadri olur mu

Artık sana seni
İçselliğinde ki ufuk halini
Bulutlar üzerinde gezindiğini anlatsam

Bire bir hayatı
Toz pepe gördüğün ayanı
Yere basmayan rüyalarında ki ayağını

Hevesin için
Dur durak bilmeyen isyanın
Dirliği tuğyana çeviren zannı hüsranın

Vehimler içinde
Şekliyetin açılan çehresiyle
Cezbe tutulan aklı duran hayrı anmayan

Ten kokusunu
Can içinde korunan heyecanı
Salgılıyorsun mantığı hazanlaşan sırnaşan

Mizanı unutan
Hesabın hükmünü tınlamayan
Ağzında ki lafsıyla sabahlara denk konuşan

Her bir mekânda
Soluksuz, korumasız salgın
İnsana bizarlığı veciz bir şekilde anlatan anın

Nisa kimliğinden
Kadının edep halinde ki
Zarafetinden yoksun bir halde nefesleniyorsun

Nereye kadar sabır
Nereye kadar zamanda kahır
Ömrün sahnelenmesi, halin ayan perdesi açılınca

Ruhun fakirliği
Kalbin hederliğine şahit olunca
Zaman seni sana başaklar misali tek tek anlatınca

Vakit çok geç olacak
Kan damarda donup kalacak
Hararetin seni yalnızlığınla ceset halinde bırakacak

Rahmet umulacak
Bilinmeyen şahit olunmayan nakarat
Hep bir ağızdan duyulunca kurtuluş mu olacak

Kabir seni anacak
Toprak şefkatiyle sessizce saracak
O an halini kuşatacak seni seninle hesaplaştıracak

Lakin ne çare ki
Nefsin seninle çaresiz kalacak
İraden, uzuvların, tercihin gün yüzünde hayıflanacak

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:34 AM
Bir çağlayan misali içime akıyordu!

Kaybettiğim o gün tebessümü, gözyaşlarım
Bir çağlayan misali sessizce içime akıyordu
Biçare kalışım, benliğimi o kadar eritiyordu ki
Kişiliğim buharlaşıyor, dişlerim harp ediyordu

Neydi benim bu kadar bedbin kalmama hacet
Neydi girdabın içinde anlamsızlaştığıma sebep
Gücüm, azmim, onurum, heyecanım kayboluyor
Sanki hasletlerimi sabitleyip, o an donduruyordu

Bir çocuğun ruhundan yansıyan feryadın yankısı
Çaresizliğin her hücremde şekillenmesinin sızısını
Uzatamadığım şu ellerimin kırılası her parmakları
Her bir katrede eridiğim bu dehşetin sahnesiniydi

Ancak bu kadar mı çaresiz kalınır anlamsızlaşırmış
Dehşet sahnesine müdahale edecek hiç kalmamış
Bırakılmış bu masum sabiler en şeditlerin ellerine
Parçala organları, takas et sanki en sefil gönüllere

O an annesinin yüreğinden sökülen dehşet sahnesi
Yıldırımlara taş çıkartır, feryadı arzı cihanı titretirdi
Kendini parçalarcasına duvarlara çarpmasının hali
Babasının o sahnede bir kalkan olması kurtaramadı

Bir vuslatın yolcusu, en acımasız bir şekilde katledildi
Duvarlara resmeden kan lekeleri kayıp imanı arıyordu
Anne kendini parçalıyor, babası çaresiz kalıyor ağlıyor
İnandıklarını söyleyen şu yürekler sadece seyrediyordu

Müslümanlığa ne olmuştu, neme lazımcılık vurgunuydu
Safahat sarmıştı benlikleri, menfaat tellallığının sırasıydı
Ne olacaktı sanki kolayı vardı, güya af kapısı hep açıktı
Zulmet ne olacaktı, yarın kimleri bulacaktı, yiğit kalmadı

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:35 AM
Bir çağlayandır sineme akan!

Kaybettiğim o gün
Tebessümdü gözyaşlarım
Bir çağlayan misali
Sessizce içime akıyordu

Biçare kalışım
Benliğimi o kadar eritiyordu ki
Kişiliğim buharlaşıyor
Dişlerim harp ediyordu

Neydi
Benim bu kadar
Bedbin kalmama hacet

Neydi
Girdabın içinde
Anlamsızlaştığıma sebep

Gücüm, azmim, onurum
Heyecanım kayboluyor
Sanki
Hasletlerimi sabitleyip
O an donduruyordu

Bir çocuğun
Ruhundan yansıyan feryadın
Yankısı

Çaresizliğin
Her hücremde
Şekillenmesinin sızısını

Uzatamadığım
Şu ellerimin kırılası
Her parmakları

Her bir katrede eridiğim
Bu dehşetin sahnesiniydi

Ancak
Bu kadar mı
Çaresiz kalınır
Anlamsızlaşırmış

Dehşet sahnesine
Müdahale edecek
Hiç kalmamış
Bırakılmış

Bu masum sabiler
En şeditlerin ellerine
Parçala organları
Takas et sanki
En sefil gönüllere

O an
Annesinin yüreğinden sökülen
Dehşet sahnesi
Yıldırımlara taş çıkartır
Feryadı arzı cihanı titretirdi

Kendini parçalarcasına
Duvarlara çarpmasının hali
Babasının o sahnede
Bir kalkan olması kurtaramadı

Bir vuslatın yolcusu
En acımasız bir şekilde
Ve haince katledildi

Duvarlara resmeden
Kan lekeleri
Kayıp imanı arıyordu

Annesi
Kendini parçalıyor
Babası
Çaresiz kalıyor ağlıyor

İnandıklarını söyleyen
Şu yürekler
Sadece seyrediyordu

Müslümanlığa ne olmuştu
Neme lazımcılık vurgunuydu

Safahat sarmıştı benlikleri
Menfaat tellallığının sırasıydı

Ne olacaktı sanki
Kolayı vardı

Güya af kapısı hep açıktı
Zulmet ne olacaktı
Yarın kimleri bulacaktı
Artık yiğitlik mi buharlaştı

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:35 AM
Bir çocuk...

Anne,
Anneciğim…
Nidasıyla,
Feryat ediyor,
O kadar,
Çırpınıyor ki,
Güzel,
Gözlerinden,
Yaş,
Bir sicimdi,
Öylece boşalıyor…
Anne,
Perişan,
Ve çaresiz,
Gözleri,
Bir Yar arıyor…
Heyhat…
Ne mümkün,
Kimseyi,
Yanında bulamıyor…
Beyi çalışıyor…
Bir nafaka,
İçin uğraşıyordu…
Çocuğun,
Ağlama sesi,
Kesilmişti…
Anne,
Dikkat kesildi…
Bir tuhaflığın,
Farkındaydı…
Çocuk,
Morarmıştı…
Gözleri,
Kayıyordu…
Dişleri,
Kitleniyordu…
Anne biçareydi…
Ayağa fırladı…
Çeşmeye doğru,
Amansızca koştu…
Çocuğun kafasını,
Suyla yıkıyordu…
Başparmağı,
Çocuğun,
Dişleri arasındaydı…
Telaş, zirve yapmıştı…
Perişanlık hadsizdi…
Ahvali hal bezgindi…
Zihin berbattı, netsizdi…
Çocuk havale geçirmişti…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:35 AM
Bir daha bakma sineme akma!

Bakma
Artık bir kez olsun
Dönüp te yüzüme bakma

Sinemde
Bıraktığın ne kadar
Silinmez varsa onu yaşatma

Bir
Zerresi olsun koyma
Beni bir daha sakın yorma

Her
Mevsim bana
Hazanı yaşatarak daraltma

Anmam
Artık ne sevdanı
Ve nede sarardığın her anı

Bir
Anlamsızlık içinde
Sürekli vehimlerini kuşandığını

Bir
Türlü anlatamadığım
Hasretim olan mücehhez bir aşkı

Sen
Koymadın halimde
Hiçbir zaman açacak baharı

Sular,
Hissedenler için
Aktıkça bilsen neler anlatırlar

İçinde
Gizlenir onun yıllarca
Bembeyaz yağan umutlu karlar

Sürekli
Anılan aşklar, suyu
Anlamlaştırırlar o zamanlar

Damar
İçinde hücrelere
Namzet olan çetrefilli bulunanlar

Aşk
Seninle anlamlı
Seninle şanlı o bir anlaşılsa

Sevdanın
Muazzamlığında
Nice hikmetler bilinir saklı

İnsan
Kan içinde bir
Mefkûre için koşan o can

Ötelerin
Nefesiyle aşkı
Anlayan deruni olan bir kan

Artık
Şimdilerde ne baharlar
Ve nede yağan karlar anılır

İnsan
Mesrur olmayınca
Sinede nasıl bir aşk yaşanır

Düşünmek
Kimlere yakışır
Akıl neden kim için sorgulanır

İnsan
Olmak yalnızca kul
Olmakla anlam kazanır aşk yaşanır

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:35 AM
Bir devran içinde yaşanken!

Meğer
Ne kadar zormuş ayrılık
Sinede bırakmıyor hiç bir aydınlık

Zihnim
Karma karışık ahval bulanık
Nereye baksam göz kayık dil sanık

Halin
İflası demek böyle bitermiş
Nefesler şevksiz, hisler derbedermiş

Hayat
Manasını yitirir terler gelir
Her şey sessizleşirken canı iksir çekilir

İşte bir
Ulviyetten yoksunsa bu can
Ne kadar anlamlı ki aksa her daim kan

Can içinde
Can aşk ile bir sevdalan
Zira kalmaz manası ne kadar oyalansan

Aşk acıyı
Öteler, sine bir sürura erer
Sevda maksadı içinde vehmi barındırmaz

Elit takılan
Halden serinliğini anlamaz
Kalbi yürek zannedenler asla aşka kanamaz

Ancak
Ne emelin arzusuyla salınır
Esrarın perdelerinde bak gör sen neler aranır

Canı nefesler
Kiminle anlamlıdır oyalanır
Bir hayatın zikredilen sayfaları böyle kapanır

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:36 AM
Bir dirilişin başlangıç senfonisi!

Nedametin nisyanıyla geçiyor zaman
Kim diyor ki sana aranıyorsun her an
Meraklanma elbet gelecek o aklanan
Takatin, mütemadiyen kesildiği biran

O zatı zülcelâl ki en yakınımızda olan
Göstermeye ne hacet sızıyı veren Hak
Niye utanırsın ki ey hak içinde ki apak
Aşk sızısı anlaşılsaydı mecnunluk niye

Sen yeter ki esirgeme verilen sevgiyi
Kalpte aşikâr olur Hak Taala dileyince
Sen yeter ki bir vehim sanma sevdayı
Gönülde yeşeren sır durumunda ki aşkı

Sen sözlerin en latif olanlarına layıksın
Sen mevcudat içinde en çok anlamlısın
Sen çölleşen gönlün, gülistanı baharsın
Sen harikasın, bir başka olan bir nazsın

Eğer hiçliğimden dökülen mısralar üzerse
O pak gönlü zerre miktar olsa zedelersem
Bir nedametin içine sürüklersem en sefilim
Kalemimi kırarım yutkunur kenara çekilirim

Ölüm ne kadar mükemmel bir diriliş aynası
Ebedi bir hayatın başlangıcı, sevgililer diyarı
Zahirden kurtulmak günahtan arınmak hazzı
Hakikatin karşılaması arzın vuzuha ermesidir

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:36 AM
Bir doğum günüydü…

Efendim çok teşekkür ediyorum.
Böylesi nazik ve duyarlı hasletleriniz için.
Biliyor musunuz sevgili tefekkür ehlim,
Yaşamak zorunluluğuna bir nevi mahkûm olduğumuz,
Monoton bir yaşantının acziyle kıvranan,
Siz değerli dostlar günün bu saatinde,
Tüm hüzünlerden sıyrılmamıza vesile oluyorlar.
Yeniden teşekkür ediyor, çalışmalarınızda
Ve yaşam huzurunuzda,
İtminanlığın sizi bırakmamasını diliyorum.
Gözlerim sürçülisan ile yazdığım şiirlerde,
Size has, pak ve zarif yorumlarınızı görmek ister,
Lütfen bu fakiri sizi üzmeyecekse şayet,
Bundan mahrum etmeyin, bigane bırakmayın.
Bakın artık size bir merhaba demekten
Bilhassa sarfı nazar ediyorum.
Size en kalbi hislerimle dua ederken,
Bilmediğim doğum gününüz size
Şevk ve bahtiyarlık nasip etsin.
Sizi hasretlerinizle özlemin
En deruni kıvamını yaşatsın.
Yüreğinizde mahfuz bulunan dilekleriniz,
Ardı sıra durmadan gerçekleşsin.
Sizin gönlünüzde unutulmaz bahtiyarlığı
Her daim sevdiklerinizle yaşatsın.
Sizi unutulmayanlardan kılsın.
Gül anılınca sizi hatırlatsın.
Aşiyan sizinle anlam bulsun.
Aşk manasında yoğrulsun.
Ahenk her yanınızı kuşatsın.
Sevda en değerli hazineniz olsun.
Yağmurlar umudunuzu yaşatsın.
******* Kevser’in demini sunsun.
Berzah sana hasretini anlatsın.
Martılar senin için kanat çırpsın.
Vapurlar sirtolarını senin için çalsın.
Okyanus her dalgasında seni anlatsın.
Entariyin etekleri hiç ıslanmasın.
Gözyaşların gök kuşağını yaşatsın.
Seni dilediğinle yaşaman temennim gerçekleşsin.
Bugün beni hatırlaman, unutmaman,
Bana ne yaşattıysa, sana daha mislisini yaşatsın.
Yeniden teşekkür ediyor, muhabbetlerimi,
Saygı ve hürmetlerimi kabul etmenizi diliyorum.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:36 AM
Bir düşün konuşmak mı senin işin!

Bir sahipsizliktir alıp gidiyor başını
Fetret devdi diyorlar hissiyat ahiri
Nasipte kim bilir ki gayretin sebebi
Kime ne ki demeli neleri öncelemeli

Bila istisnadır ki aklın haneleri türedi
Meraka ne hacet ki öylece serdedendi
Düşünmek ne demek hazır zemberekti
Dilemeden sarf edilen manasız gayretti

Eğer düşünseydi ki akıl herkesin ahıydı
Yaşamak ki aşktan yoksun anlamsızlıktı
Sevdalar kimlere kaldı, mana buharlaştı
Mesnetsiz fikirler ne betbah hezeyanlardı

Konuşmak anlamlı olmak manayı yaşamak
Hayat iksirinde ki latif mihenkle koklaşmak
Tefekkür içinde edeb meşkiyle nefeslenmek
Ahir izlerinde latifliğine ermek için sürünmek

Ne hüccetler ki neleri söyleme çekip gittiler
Her şeyi söylemenin marifet olmadığını bilirler
Tefekkür ederler, halin demiyle meşk ederler
Kuvvetin sahibini nasip ölçüsünde nefeslenirler

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:37 AM
Bir edebi hal olmazsa aşk kimin umurunda!

Diledim ki ehli diller arasında bir haz alayım
Kimi kimden sorayım neden vehim taşıyayım
Her hüner makbul müdür bir tasada kalayım
Edebi hal bulunmayınca kime dert anlatayım

Ceddim ki ruhu şad olsun ne ülfetler bırakmış
Kime ne yapmış dek durunca himayeye almış
Şan katmış kıtalara uzanmış hak ile haykırmış
Edebi hal ile salınmış edebiyat ki tarihi yazmış

Ne canları ne cananları yaşanan mana aşklarını
Hayâ içindeki salınmaları arı nam ile sevdalarını
Takvanın hasletini ihsanın mürüvvetini saadetini
Meşhur sazendeleri, dede efendileri, Hacı Arifleri

Asırlar geçse ne olacak, hoş seda olarak kalacak
Şevkin, meşkin, muhabbetin hep mihengi olacak
Kime ne kalacak aşk hicran sayfalarında kalacak
Hazan unutulanla yaşanacak hüzün sine saracak

Canı beden olarak tevdi edilen kalan nefes ne ki
Zevki aşk kıvamında bir mana bulunmazsa şekli
Bir vefa ki sevilince serilir yerlere aşk bulununca
Salar ki yavaşça o masum canı kendi öz yurduna

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:37 AM
Bir feryadın yansıması…

Feryat ediyordu Mine…

Kendini yerden yere atıyordu…

Yürekler dayanmıyordu artık yankılanan bu feryada.

Komşular kendi âlemlerinde, ilgisiz ve duyulan seslere bigane kalıyorlardı.

Güya bir bela istemiyorlardı.

Minenin annesi zavallı bir kadındı.

Çok saftı. Her söylenene inanırdı.

Minenin babası ise annesinden daha da saf bir insandı.

Kendi halinde, işine gidip gelen garip bir adamdı.

Evin yönetimi anneye aitti. Baba İsmail Efendi çok sessizdi.

Eşi Kıymet Hanım çok çile çekmiş, iki analı elinde büyümüş, bir yetimdi.

Tevekkeldi. Yüreği acıların senfonisiydi adeta.
Bir ah çektiği vakit ne çok şey gizli kalırdı, anlatamadıkları.

Üç çocukları vardı.

Safiye, mine Ve Tekcan diye…

Aralarında beş, üç, iki yaş farkı bulunuyordu.

Tekcan en küçükleri olan bir erkek kardeşleriydi.

Çok ufaktı on yaşlarında filan bu seslerin duyulduğunda.

İçi doluyordu, gözerli yaşarıyordu ama çaresiz kalıyordu.

Ablası minenin bu hazin durumu karşısında bizar oluyordu.

Elinden delen hiçbir şey toktu.

Bakmak zorunda kalmak onu kahrediyordu.

Nihayetinde çok sevdiği bir ablasıydı.

Onun ızdırabına kayıtsız kalamazdı.
Niye bu kadar feryat ediyordu?

Neden bu denli çırpınıyordu, anlamaya çalışıyordu, burukluk içinde.

Bir tarafta annesi, diğer tarafta ise ablasının acısıydı.

Bu durumdan evin babası gececi olduğundan habersizdi.

Hoş haberdar olsa bile değişen bir şey olmayacaktı.

Söz hakkı pek bulunmuyordu. Kıymet hanım otoriteydi.

Minenin gözler ağlamaktan kan çanağına dönmüştü.

Sahipsizlik bu kadar mı kötü olurmuş, her katresiyle yaşanıyordu.

Zaten zar zor geçinen bir aile olduklarından çok mağdurlardı.

Mahallenin en mahzun aile yapıları vardı.

Çocuklar boynu bükük oynarlardı.

Anneleri, babası onların bir kez olsun ellerinden tutup oynamamışlardı.

Çocukların dünyasından kopuk bir anlayışları vardı. Ne hissederler çok bilmiyorlardı.

Sadece muhannete muhtaç olmadan geçinmeye çalışan insanlardı.

Evin annesi Kıymet Hanımı bir şekilde kandırmışlardı.

Henüz 13 yaşında ki Minenin evlenme sözünü kimseye danışmadan vermişti.

Söz verdiği aile ceberut tarifiyle uyumlu konum dalardı.

Her gün bastırıyorlar ve mineyi hemen alıp gideceğiz diyorlardı.

Zavallı mine göz göre göre annesinin cahilliğinin kurbanı olmak üzereydi.

Ne kadar dirense de nafileydi. Baskın yapan kişi sayısı çok fazlaydı.

Zavallı Mine o kadar perişan haldeydi ki, baskı altında, karyolanın altına girmek zorunda kaldı. Çıkmıyordu. Ama nafileydi.

Bir çırpıda çekip almışlardı, gözyaşları durmayan mineyi.

O kadar iyi kalpli bir kızdı ki, elinden gelen fedakârlığı asla esirgemezdi. Annesinin bir dediğini ikilemezdi.

Kardeşleri için can sipererağne gayret gösterirdi.

Fakat o ş,imdi çaresizdi.

Onun gözlerinden boşalan yaş, Tekcan’ı o kadar etkilemişti ki, annesine içten içe kızıyordu.

Ona karşı sevgisi azalıyordu.

Niye bu gariplikler yaşanıyordu.

Yaşanmak zorunda kalınıyordu.

Soruyordu bunu kendi kendine.

Yüreği kan ağlayarak.

Asla bir evde son söz kadının olmamalıydı.

Otorite ondan sorulmamalıydı.

İşler karma karışıktı.

Kendi kendine bir söz vermişti.

Hangi halde bulunursam bulunayım, takdir hakkını bir kadına bırakmamalıyım diye ant içmişti.

Bu konuda kesin karalıydı.

Hangi ortamda bulunursa bulunsun, kadının söz hakkı mutlaka olmalıydı ama son söz erkeğin olmalıydı.

Çocukluk ruhunun derinliklerine bu kararı kalın çizgilerle işlemişti Tekcan.

Dünürcüler o kadar bedevi ruhlu insanlardı ki, adeta terör estiriyorlardı.

Kıymet Hanım bir söz verdi diye başına neler gelmişti.
O vakitler karakol, polise ihbar pek bilinen hasletler değildi.

Milletin zaten iflahı kesilmişti. Ne yapsın, nereye gitsin.

Vatandaş kendi haklarından habersizdi. Bugün öyle değil mi sanki!

Kaç kişi biliyor hak ve hukukunu. İş başa düşmeyince öğrenilmiyor.

Hani derler ya bir musibet, bin nasihatten evladır diye…

Akşamüzeri apar topar bir hışımla henüz 13 yaşında ki Mineyi, ailesinin ellerinden koparıp almışlardı.

Minenin o yaşında, başına gelenlerin sebebi kim olduğunu sorgularsak, cahillik çıkar karşımıza.

Bu yaşta ki bir kız çocuğunun hayatını karartmak, umutlarını köreltmek asla affedilemez.

En yakınları tarafından, feda edilmek zorunda bırakılan bir kızın dramı.

Bu dram karşısında kardeşi Tekcan’ın yaşadığı buhranlar.

Bu yaşanan travmalar kişilikleri ömür boyu etkileyen, en önemli göstergelerdir.

Tekcan bu durum karşısında en çaresiz olandı.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:38 AM
Bir gidişin izlerinde serzeniş!

O kadar hissedilen bir değerdin ki
Hasretini çektiğim mahur bakışların
Beni kendine katan fikri nakışların
Haz yumağım oldu gönül serabımdın

Şimdilerde yoksun
Yalnızlık korkumsun

Ne çare ki elzem diyarlardan
Asma salkımları bulunan topraktan
Kokusuyla kuşandığım sabahlardan
Bir haykırışla uyandığım rüyalardan

Ne hülyalar ki varılan kesmiyor artık
Sensiz nefesler nihayete daha yakın
Bahtım seninle anlamlaşan hayatım
Şimdilerde ahu figan yaşamaktayım

Gel artık yetti pişmanlık
Her şeyden çok usandık
*******den kaçar olduk
Sabahlarda yaprakla buluştuk
Parmaklarımla onunla konuştuk
Her bir damarında seni aradık
Senden kalan anıları kokladık

Oysaki neler yaşamıştık
Sensizlikte kararmıştık

Yağan yağmur taneleri
Tenime her dokunuşunda
Senden den vuruyor
Keyif içinde şevk veriyordu
Tefekkür denkliği esiyordu

Avuçladığım toprak
Toprak içinde olan hak
Mücerretliğinde hakikat
Mana ahenginde davet

O kadar çok şey anlatıyordu ki
O vakit bir haşyet kuşatıyordu

Hicran içinde kanat çırpan kuşlar
Okyanus içinde yaşayan o canlar
Toprak altında anı bekleyen kanlar
Semada aşk ile seyreden yıldızlar

Seni anlatıyordu halin esenliğinde
Üzülme sende geleceksin diyorlar

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:38 AM
Bir gönül naçar içinde ömür!

Çalma ne olur
Bir daha
Gönül kapımı yar

Ben
Çaresiz kalsam
Yapayalnız olsam da

Sen
Hiç aldırma

Gözünü
Uyku tutmasa da
Gecenin serinliğinde
Şu yıldızların eşliğinde

Sana
Çok dil döktüm
Halimi perişan ettin
Kederlerle erittin
Dağlarda yeşertin

Sen
Adeta bir settin

Sevdaya kapalı olan
Haşmeti salan
Korkuyu yaşatan
Hazin bir benttin

Sen
Nasıl illettin
Nağmelerde dolaşan
Eşiz bir nefestin
Sen
Çok hoş bir esintiydin

Sen
Güya bir maslahat
Gözetmekte direndin
Azimeti seçtin gittin

Ruhsata
Hiçbir geçit vermedin
Sen hanif miydin

Yoksa
Bir yaren miydin
Sen kimin nesiydin
Bilinmezlerde gezen
Yoksa sen
Bir derviş miydin

Sen ah
Sen var ya sen

Beni
Hasrete serdin
Sanki bir çileydin
Sabrı anlamlaştıran
Güzel bir neferdin

Sırlarıyla kaim olan
bir serhaddın
Metanettin feyziydin

Sen bir ezgiydin
Ağıttın gazeldin
Sen
Müstesna bir aşktın

Dilim varsa da
Gönlüm el vermiyor işte
Bir sitem etsem
Kaldırımda
Sabahlara kadar
Gözyaşlarım
Durmaksızın aksa da

Sen
Rıhtımla yapayalnız kalsan da
Ben Martılara
Yem olsam da
Güneşte kavrulsam da

Sen
Yeter ki
Hiç bizar olma
Kal kendi tercihinle
Hasret çektiğin güzellikte

Nağmelerin
Hissiyat derinliğinin
Melalin izlerinin
Sessiz şiirlerin
Hüzün içinde meşkin
Umut için gayretin
Sen adeta
Cihanı arzda
Nakşeden bir güzelliktin

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:38 AM
Bir güldün…

Ey güzel kız,
İşte her nasılsa,
Hiç beklemeden,
Ummadığım
Bir zamanda,
Karşıma çıkmıştın…
Oysa kapalıydım,
Çok yalındım,
Hayli yorgundum…
Birden çıktın,
Aniden çektin,
Fikirler ektin,
Gönlümü yeşerttin…
İçine gark ettin…
Bilemezdim…
Bilemezdin…
Hiç kestiremezdim…
Derbederdim…
Yalnızlığı seçerdim…
Asrın,
Bir yarısıydım…
Hasta,
Bir nefse maliktim…
Kederliydim,
Manaya hasrettim…
Sen çıktın,
Aniden içime aktın…
Fikirlerin,
Seni besleyen düşlerin…
Metanetin,
Sahip olduğu izzetin…
Sabrın,
Yaşamakta ki ısrarın,
Hazzın,
İlahi hedefin, nihayetin…
İşte sen,
Çekim kuvvetimdin…
Belki,
Her şeyden habersizdin…
Bir periydin,
İlham kaynağımdın…
Satırlarımın,
Ana temasıydın, güldün.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:40 AM
Bir gün bizim şarkımızı dinleyelim!

Bir şarkımız olsun istiyorum ikimizin,
Ruhi iklimine hulasa edilen hazinenin,
Kalp sahibinin, sen ise sevginle benim,
Aşkın sağanak damlalarında sevinelim…

Gecenin sabahına uzanacağım düşlerin,
Yüzünden hiç eksiltmediğin gülüşlerin,
Tevazuun içinde demlediğin hamiyetin,
Acizliğimde teslimiyetin şefkatti senin…

Ne söylesem senin için yetersiz bilirim,
Ben zarafetle taşıdığın edebin esiriyim,
Nisa kimliğinde başka renkleri neyleyim,
Sadakatine aşığım, kanaatine sevdalıyım…

Bazen can çıkmadan huy çıkmaz derler ya,
Ruhun daralmalarında ayazlar kuşatır anla,
Kalp sahibinden azade olunca nahoş umutla,
Sevda kuraklığında aşk derin acılar tadında…

Senin huyuna, umut için solgunluğuna aşığım,
Halinde taşıdığın mefkûrenin sancısındayım,
Teninin naifliğinde ben soluksuz devrancıyım,
Ben tenimde kiracıyım, ancak seninle hancıyım…

Bizi muhabbete gark eden ziyadesiyle manadır,
Aşk, nur ikliminde taliplisini arayan kervancıdır,
Gülün kokusunda, ötenin sultasında aranacaktır,
Şayet murattan bahsedilecekse şaşılmayacaktır…

Renklerin envai çeşitleriyle heveslerini destele,
Zevklerin azamisinde düşün nefeslerini tüketme,
Nihayet ömrün takip edileceği zaman hanesinde,
Ruhun ilk adresin kayıplarında gidiyor adımlarla…

Ben seninle bahtiyarım ancak sol yanım ağrısa da,
Hicran şarkıları beyhudeliğime bir selam salsa da,
Hasret damarlarımda kuruyan kanın tek ahı olsa da,
Ruhum kendi sarhoşluğunda, kalbim Hakkın yolunda…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:41 AM
Bir gün gideceğini düşünürken!

Biliyorum bir gün seninle yollarımız
Hıçkırıklar içinde gözlerimiz aksa da
Sinemiz dağlansa mecal kalmasa da
Ayrılacak bunun farkında olmasan da

Öyle bir an gelecek ki sesler duracak
Sukut ki bir altın değerinde sayılacak
Gönül dayanmayacak hal kalmayacak
Hisseden sineler mahzunca bakacak

Sen sessizliğin serinliğinde gideceksin
Hiç fark ettirmeden akıp süzüleceksin
Yapraklar dökülecek çiçeklerde solacak
Şarkılar hüznün nağmeleriyle coşacak

Senden geriye kalan yalnız aşk olacak
Gönlümün derinliğinde hepten boğacak
Bir şevk kalmayacak melülce bakılacak
Maziden bir sayfam olarak yerini alacak

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:41 AM
Bir gün vicdanın sızlar mı?

Ne kadar dertliyim haberin var mı?
Nasıl kederdeyim vicdanın sızlar mı?
Hangi derdin pençesinde kıvrandığı mı?
Bir su al etsen olmaz mıydı ey sorutan!

Ne aşktan anlarsın nede sevildiğinden!
Mucize mi beklersin bilmem kimlerden!
Ey kendiyle yetinen, kederiyle filizlenen!
Bir kelamı dahi esirgeyen, sessizliği seçen!

Bir dost iken düşman mı olduk savrulduk
Kimlerin vicdanında mahkûm olduk solduk
Uçan kuştan, esen rüzgârdan medet umduk
Umutsuzluğu soluduk, gönülden mi kovulduk

Ya Rab sen kalbimin tek sahibisin, sevdamsın
Gönüllere en nadide aşkı yalnız sen koyansın
Neden beni böyle bitap bırakır, kapıyı açmazsın
Aşk yolunda hicranı hayatla, hüzünde koyarsın

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:41 AM
Bir gün, gün batımını yaşarken…

Artık yapraklar sararmaya yüz tutmuştu.

Dalların şevki kırılmış, mülayimliğin kesitleri görülmeye başlamıştı.

Ağaçlar esintinin hışmında çaresiz kalıyor, aşiyanlar sahipsiz görünüyordu.

Kuşlar kanat çırpmadan sessizliğe bürünmüş garip bir şekilde bakıyorlardı.

Âlem manzarasının karelerindeki seyri hallere.

Ağacın gölgesi bile bir hüznün nağmesiyle sarsılıyordu.

Bir nedametin izleri, bariz bir şekilde haykırmasa da anlamlılık adına tezekkür vardı.

Artık zahirdeki iksir yavaşça ve nezaketle çekilse de, batın yönünde akımı sürüyordu.

Geldiği yöne doğru, kader cilvesindeki esrar sahnesine.

Toprak onun haznesiydi.

Tuval derinliğinde ki resmiydi.

Vazgeçilmez hazzıydı.

En güzel aşkıydı.

Bulunmaz sevdasıydı.

Bu yol sayesinde hilkatin fanisiydi.

Bir gün zail olacağını bilen dervişti.

Varislerinin banisi olmak adına bir himmetti.

Rahmet adına elçi, vefa adına temsilciydi.

Emanetin ne olduğunu idrak eden sezgiydi.

Nihayet konusunda metanet adına bir neferdi.

İlmi hakikat sahnelenirken, haşyet nebatatı kuşatırdı.

Mahlûkat ancak bu kadar duyarlı olan yaratılmışlardı.

İnsan, en güzel biçimde tanzim edilmiş sanat adamıydı.

Payelerin erbabı, cihanın efendisi, hakikatin temsilcisiydi.

Yalnız iman için hedeflenen nesillerdi, inkârı reddedenlerdi.

Hak adına kenetlenen, evrensel mesajla ibret için sergilenenler.

Peygamberleri hiçleyerek, iblisin yolunu seçen nice sefiller olmaz mı?

Aşk adına teni seçenler, sevda adına gönül dinlemeyen her kimseler.

Hayat memat ilişkisinde denkliği bulamayan, aramayan onca canlar.

Ne derler kaygısını üzerinden bir türlü atamayan sefih hezeyanlar.

Nimetin kadrini bilmeden hoyratça ahenk bozukluğuna boğulan canlar.

Ağacın, dalın yaprağın, canın hengâmesinde anlamsızlıkta kalanlar…

Geldik ki gideceğiz derken hazırlık aşamasında mağfireti anlamayanlar.

Bir nefes kadar yakınken, her gün ölürken, hastalıkta şifa ararken...

Musalla taşına bakarken, bir faniyi omuzlarken, ecdadı anarken neler…

Bizi bize bırakmayan enler, benler, şekliyeti önceleyen heceler kimler…

Yalnız geldik, gelmek için vesilelerden geçtik, ama bizler niye geldik…

Bir aslanın pençesinden korkarken, timsahın dişlerinden kaçarken…

Bir kuşu avuçlarken, yaprağı koparırken, çocuğu kucaklayıp öperken…

Uykuya dalarken, rüyalar görürken, hülyalarda gezerken kimlerdik…

Bazen şefkatken, bazen hiddetken, bazen dilberken, bazen ihsanken…

Her gün bir canı gömerken, en yakınlarımızı toprağa gönderirken…

Aşk adına ısrar ederken, manayı öncelemeden, teni güncelleştirmek…

Bir hırs uğruna meşkten feragat etmek, itminanlığı terk etmek demek…

Edebi silmek, hayâyı ötelemek, adabı bilmemek, manayı öncelememek

Her geçen bir zamanda tefekkür hazzını yaşamadan güne başlamak…

Ölmeden ölmek ne demek bunu idrak etmek, aşkla serinliğe ermek…

Cemalin hakikatinde nefeslenmek, sevda meşkiyle ölümsüzleşmek…

Mahşerin katresinde akıbetimizi terennüm ederek hemen yüzleşmek…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:41 AM
Bir gün…

Bir gün başıma kakacaksan sevme,
Verdiklerini, ifşa edeceksen sevme,
Her vakit aranacaksan sakın sevme,
Kanaati, hamdı bilmiyorsan sevme.

Sana, bir vaatte bulunmadım inandım,
Sadeliğine kandım, bu yüzden baktım,
Nerden bilecektim, kuşku arayacaktım,
Kendim gibi sandım, sana içimi açtım.

Mahremimsin, edebimsin, timsalimsin,
Sen benim her şeyimsin, namusumsun,
Saflık çok, hinlik asla hanemde bulunmaz,
Seni, benden başkası hakkıyla tanıyamaz.

Sevginin emaneti olmaz, gönülde bulunmaz,
Sevgi yapmacık tavırları, içinde barındırmaz,
Birinden diğerine satılmaz, bilen asla kanmaz,
Bilmeyen biçareler ne yapsın, hayatı tanımaz.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:41 AM
Bir hakikattir ki olacaktır aşkı ilan!

Zannediyorsun ki her gün yeni bir aşk
Safhaları dâhilinde soluyarak uyumak
Nefsin arzusuyla aranmak için bakmak
Nasip olması için haram içinde kalmak

Ne muazzam bir nizamı hakikat ki gelen
Asırlara hükmeden ahirin için dillendirilen
Mükellef olduğun için sana da tebliğ edilen
Ümmetlerden hikâye yi akıbeti için serilen

Sana ait olan hissiyatın içinde hatırlatılan
Hilkatin gerektiğinde vicdanının katresinde
İdrakin için seferber edilen terki diyar eden
Mazi sayfasında atinin baharında anımsanan

Sen ki hali hazır tenin ve hattaki o bedenin
Dili hücresindeki nefeslerin hilkat atfedilenin
Zerreyi hakikattir ki hazır tüm gözeneklerin
Hu telakkisinde ki hikmetlerin zikredilenlerin

Aşkı mutlakın yalnızca Cenabı Hak için olanın
Hikmeti deryasında haz ile soluklanan canların
Sevda telakkisinde nefsin ötesinde ki hatıranın
Ebet içinde ki hakikat olan ihtiyacı tek şefaatin

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:41 AM
Bir hakiki yaren için yazılanlardı.

Bir iç sızısıdır işte yaşadığım…

Vicdanları azapla tanış kılmak zorunda bıraksam da.

Bu muhayyile karşısında zalim olmak korkusunu yaşıyorum.

Arzı mekânın her bir boylamında onca insan yaşarken niye ki…

Öyle mütemadiyen soruyorum, adımladığım kaldırımlarda…

Sessizliğim ayak vurgularında…

Vadinin solan çayırında…

Ağaçlardan düşen yapraklarda hep kendimi görürken yine bir esrarın tahayyülü…

Zorunda kaldığım halin müşkülatını yazmak hevesinden vazgeçecek kadar.

Yazılanları yetti artık yaşattığın azap diyerek, hepsini birden imha edecek kadar…

Ama niye bunlar, bilinmezlerin her merak dilimlerinde!

Neden zulmün abadı olayım, ne kadar büyük bir hadsizlik değil mi?

Şu okunan ezanlar suyu hürmetine hiçbir dahlim olmadan bunlar niye?

Neden cezbe tutulmuş bir halin müdavimi olmak zorunda kalıyorum?

Yalnızca bu sebeple hiçbir suçu olmayan bir canı neden üzmek zorunda bırakayım.

Bu kadar sefil bir canın hamalı olmaktan bir bilinse ne kadar bizarım.

Ne pazardayım ne mezardayım, acizliğinin her katresini haykırmak için bu saflardayım.

Olamadım işte ne abit ve ne de zahit.

Olsam olsam hederde ki bir viraneyim.

Ama biliyorum ki bu müşkülüm olan konuda asla ve hassaten bir şey yapmış değilim.

Ne edepten anlarım ve ne de edebiyattan

Ve hatta safhalarından anlayışı kıt bir girdabın pençesinde nefeslenen hissiz bir illetim.

Efendim, her aklıma geldiğimde gözlerimden süzülenlere yanarım, mukallit olduğuma inananlardanım.

Hakkın kelamı karşısında okumak için otururken teganniye kaçacak kadar bağıran bir ahmağım.

Gülden anlamam, koparmak için can atanlardanım.

Enaniyetim takiyye kalkanımdır, ar içindir bütün gayretim, hak rızası nerde bilmeyenlerdenim.

İşte demem o ki ey can;

Sizi yetiştiren eve beyniniz meğer en güzel ziynetle müşerref kılmış.

Bir emanetin itminanlığında sizi abit yapmayı başarmış.

Biliyorum ki sizde ki ruh güzelliği,

Zaten sizin için hususen verilen bir nimetti.

Ve siz bunu en güzel bir biçimde deruhte ederek lütfederek bizi ihya ettiniz.

Bilseniz ki ne kadar müşfiksiniz, ibreti âlemsiniz bir mücahide siniz.

Sizin için sarf edilen beyanlar biliniz ki yetersiz çünkü siz bir erensiniz.

Aslına bakarsanız bu risaleyi yazmayacaktım lakin gönlüm elvermedi.

Hakikat karşısında susmanın bir zillet olacağının idrakine vardırdı.

Eğer hiç bir karşılık yoksa alınan nefeslerde etkileşim niyedir bilinmez.

Her etki bir tetik mi asla ve fakat sinede ki cana ne demeli hak için salıvermeli değil mi?

Lakin eğer bu hissiyat bir azap olacaksa Allaha sığınmam mutlaktır.

Çükü esrarın perdesini aralayanda odur, kalplere ilga edende odur.

Onca yaşayan canlar arasında bu hususilik ne ile anlamlıdır

Bilmek isterdim doğrusu lütfederseniz ayrıca mesrur olurum.

Bir azapsa asla, bir hazsa illa diyerek, geldik ki elbet bir gün gideceğiz.

Verdiğimiz o sözle imtihandan geçeceğiz ama sevdiğimiz için yerilmeyeceğiz.

Bir hoş seda olarak kalabilmem imkânsız…

Bunu ancak mana derinliğine haiz olan gönüller başarabilirler…

Lakin bir hüznü yaşatan olmayı asla tercih edemem…

Gönüller ancak görmeden de kalp diliyle kemalatı yaşaya biliyorlarsa…

Sevgi ve muhabbet ve hatta aşk bu manada çok yücedir hal ehli olan gönüller için bulunmaz bir nimettir…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:41 AM
Bir hastalık ki nedamet niye?

Oysaki ne kadar değerli!
Ezelin ve ebedin sahibi verendi!
Eza ve cefa aşkın kendisiydi!
Hanif kullar sabreden nefeslerdi!
Bazen insan olmamız nedeni ile
Hicranın katrelerinde sinemizden
Bir şeyler sızmaz değil
Feryatlar duyulmaz değil
Bilakis hareket ve kuvvetin
Mutlak sahibi Cenabı Hak
Hazretleri olması nedeniyle
Etki ve tepkilerde bu manada
Önem arz etmektedir
Zaman denen çark
O kadar mütekabil
Dizayn edilmiş ki
Bela ahdini veren
Her nefis akıbetin zuhuruna dek
İradeyi cüz iyesi ifasındadır
Hayırların nelere müteallik olacağı
Esrarını korumaktadır
Düşünmek elbette
Ancak neyi düşüneceğimizi
Bilmemiz daha anlamlıdır
Hastalıklar sanıldığının
Aksinde bir gerçektir
Kulun niyazıyla orantılıdır
Sevilenler için muhakkaktır
Çünkü o müstakil bir değerdir
Kadri bilendir, hamiyet perverdir
Sizi anladığımı zannediyorum
Hasta yatağımda tefekkür için
Muhasebe imkânı buldum
Göremediğim safhaların
Deşifresine nail bulundum
Siz kalbinizin sahibini bilensiniz
O kudretin elindesiniz
Tasa ve kaygı gereksiz
Vehimlerde yersiz
Şifa ancak yaratan Rabbe aittir
Dert, illetin sebebidir
Sabır, la şerike için dilenir
Nimet, hamt için yeterli sebeptir
Dualarımız sizinle.
Selam ve niyazlarımla…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:41 AM
Bir hayatın utanılacak halleri!

Sen sineyi hicran yolunu adımlarken
Mezalim için gözyaşını esirgemezken
Mazlum efrat için ne çileler çekerken
Ben benliğimin sofrasında ne sefilim

Her tarafta feryadın yankısı çınlarken
Nisalar ayaklar altında parçalanırken
Masum çocuklar ölen babayı ararken
Toprak ar diyordu bu zilletin sancısına

Vardı bir zaman mücahit hanif canlar
Hak rızasını en büyük nimet sayanlar
Ey can içinde, binlerce can taşıyanlar
Allah rızasını, zül addederek kaçanlar

Dlı. Cahiller din adına ahkâm kesenler
Hukuku hukuksuzluk içinde alalayanlar
Milletin gözüne bakarak kandıran canlar
Aldatmayı marifet telakki eden zavallılar

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:41 AM
Bir hazan-ı aşktır yaşanan!

Hissederken
Çaresizliğimin nedameti
Bırakmıyor bir türlü
Seni anmadan

İçime senden
Bir şey düşmeye görsün
Uzak diyarlarda
Biçare perişanım ben

Tüm heybetinden
Yoksun kor ateşler
Seni özlemekten
Kahroluyorum ben

Nasıl bu kadar
Her şeyi kapsıyorsun
Sensizliğin
Boşluğunda avutuyorsun

Biliyorum
******* senin
Sadık dostun
Geç vakitlere kadar
Hala yazmaktasın

Biliyorum ki sen
Mısralarının arasında
Hep kaybolmaktasın
Sevdayı,
Dinmeyen bir aşkı
Halinle yaşatmaktasın

Nerdesin ey can
Seyretmek istiyorum
Seni cihanı arzdan
Gemilerden arta kalan
Hazandan Denizi
İnleten martılardan

Sende ki mevcut
Ummanı
Yüreğinde
Husule gelen anı
Salıver ey yar
Ellerim kavrasın onu

Esmeyen bir rüzgârın
Adımlarıyla yürürken
Sensizliğin çaresizliği
Bir hançerdi sanki
Her adımda
Sineme saplanarak
Yarayı deşen sızı
Seni yaşatıyordu bana
Bir nefes vermeden

Gözyaşların
Tesellim olmuştu
O an tutunacak
Benim için olmasa
Dahi bir yaştır akacak

Senin
Melalinle solacak
Bir gün konacak
Günlerin
Hasretiyle seni
Zikreder dururum

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:41 AM
Bir hedefsin…

Sen,
Gönül dilimsin,
Sen,
Açan bir gülsün,
Sen,
Sevda çiçeğimsin,
Sen,
Umudu yeşertensin,
Sen,
Gizemi bilensin,
Sen,
Bir sevilensin,
Sen,
Sevmeyi bilensin,
Sen,
Çok sabredensin,
Sen,
Kahretmeyensin,
Sen,
Hakkı bilensin,
Sen,
Uykunun rüyasısın,
Sen,
Hayallerin hülyasısın,
Sen,
Yarınların hedefisin,
Sen,
Dünleri idrak edensin,
Sen,
Şefkat müdavimisin,
Sen,
Mananın öznesisin,
Sen,
Hedeflenen güzelsin,
Sen,
Bir aşk buketisin,
Haşyet saadetisin…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:41 AM
Bir hederdim…

Yüreğimin yanan Katresinde,
Ümit yolculuğu yanmayandı.
Donmayan bir kandı, akandı,
Yalnızlığıma kanandı, anardı…

Hislerini söyleyemeyen ardı,
Derinliğinde manalaşan nardı.
Hayâyı önceleyen bir nazardı,
Bazen kızar, üzülünce yazardı…

Çekinirdim, edebi perdelerdim,
Kalb benimdi söyleyemezdim,
Hisseder, ama neyler bilmezdim,
Kendi halimdeydim, hederdim…

Biliyorum, manayı resmediyor,
Gizemlerini aksediyor, sunuyor,
Nağmelerde arıyor, sabrediyor,
Kor olan aşkını yaşamak istiyor…

Neylesin beni, içimdeki hasreti,
Kendine olan hislerimi, ahvalimi,
Gündü, güneşti, en güzel bir güldü,
Halimden habersiz, bir ümidimdi…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:42 AM
Bir hicranın izlerinden kalanlar!

Ne hicran ki gölgesi inletiyor ahıyla
Katrelerde kalan muradın feryadıyla
Sevda çilesi ki o hazzı pak figanıyla
Cezp ediyor âlemin tükenen anısıyla

Verilen haslet, serdedilen merhamet
Dinmiyor ki adavet bilinsin o kudret
Haşyetin içinde ne büyük bir himmet
Mizan derinliğinde ki o haki mücerret

Halin gafleti sürüklerken idrak hakikati
Avuntular panayırındaki mukallitti saki
Abdiâciz melalinde ne vakit olacak vaki
Hal itminanlığında unutulan ecelin vakti

Aşk ki gayretin nispetinde seni cezbeler
Hani nerede kaldı sendeki hakiki vaatler
O an ki bitecek o zamanda es geçilenler
Haşyet derinliğinde alınacak ah nefesler

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:42 AM
Bir hüznün nağmesiydi hissettiğim!

Bir daha cihana gelsem ne olacak ki
Hicranın katrelerinde kimler solacak
Hasretin yumağında bir ilmik olunca
Nefesler tutulunca yürek ki durunca

Ahlar çekilir ki istenmeyerek dertlenir
Kimlerin kısmetinde yalnız bir hecedir
Sevgi bir bilmecedir kimlere hasredilir
Kim kimindi niçindi hikmetinde gizliydi

Nihayetinde sende bir cansın salınırsın
Al güllerin içinde niçin bakınıp aranırsın
Melaline hasredilen hissiyatında kalırsın
Yalnızlık meşkiyle hali sanat paylaşırsın

Güfteler ki ne badeden nede badireden
Hicranı sızıdan feryadı hale inkişaf eden
Gözler ki damla olarak hüzündü süzülen
Aşk sahnesiydi bu zamanlarda gösterilen

Nevi şahsa münhasırdır duyguyla yaşanan
Sevdadır korlaşan sinelerden böyle coşan
Hak rızasıyla yeksan olan o dil ile konuşan
Mananın şevkiyle miski amber kokusu alan

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:42 AM
Bir hüzün olsan da!

Hiç
İstemesem de
Melalimin bendi olan
Kederime

Sensiz bir hüzün
Doluyor
Sen bilmesen de

Bir türlü
Sabahlar olmuyor

******* ki
Hala sinsice
Bir çekim kuvvetiyle
Durmadan
İçine çekiyor

Hikmetin
Gayesi bilinse

Nefesler
Bu manada
Tüketilse

Merak
Kimsesizliği terk etse

Keder
Hevesler
Gerçekleşmeyince

Dirayet
Kesp etmeyince

İradede
Niçinler gidince

Zihin
Eğer Bir
Keşmekeş içindeyse

Aşk
Bir zevke
Alet edilecek kadar
Tefekkür edilmezse

Hissiyat
Yaratılış hilkatince
Sessiz bir yürüyüşe
Geçince
Beşerlik hükmü
Duçar oluyor işte

Sen bu hakikati
Bilmesen de
Ve hatta
Bilmek istemesen de

Geleceğin
Göçmüş izlerinde

Saraylar içinde
Geçse de

Nisalar
Meyletseler de

Yapraklar dillense
Kuşlar
Diyarı terk etse
Kelebekler
Bir renk
Dahi bahşetmese

Yıldızlar
Seni sana
Yalnızlığına
Ağıtlarına
Vaki olan umutlarına
Zenginlik katsa da

Bir ömürde
Yaşamak istenen

Derunilik bahşeden
Aşkı farklı addeden
Şu naçiz serencam

Sensiz
Bir şevk bulamıyor
İşte

Halin enginliğine
Bir türlü erişemiyor

Yapraklar üzerinde
Yelpaze olan
Her zaman dolaşan

Bir zerre misali
Huzur ile anılan
Bir esinti huşusu diliyor

Sanki
Bir güneş misali

Yıldızların dinmez hazzı
Baharların ilk olanı

Gülistanların
Zarafettir nazı

Hal
Serencamında yaşanan
Muazzam olan
Bir şarkı

Ritmik atışların
Ahengiyle
Şevki
Yaşatan bir ozanı

Ne kadar berrak
Bir muhayyile ki
Salıyor işte
Katrelerin sayfasına

Onca yaşanmış
İbretlik anılara
Nakşeden olana

Akıbeti
Soluyan canlara
Onun rızasını
Hak etmek
Hazzıyla yananlara

Hak aşkıyla
Yanar kalanlar
Beklenen muratlara

Bir yar ki
Öyle bir nefesi var ki

Diyarlar ötesinden
Mekânların
Hazzı salan şevkinden

Toprağın deminden
Kabirlerin haşyetinden

Ogün gün olacak
Mizanın
Akıbetinden

Mahşerin şiddetinden
Merakın illetinde
Sessizce beklerken

Ne demiştim
Bir esinti
Hazzımsın

Aşkın
Bir çile olduğunu
Sessizliğinle
Bir edep içinde

Hilmin serinliğinde
Sevginin
Sadece
Bir gaye için
Serdedilmesiyle

Tefekkürün
Gereğince muştularsın

Oysaki
Görmediğim
Bir nefessin
Mana için gereksin

Ten senin
Lakin
Lüzumunu akleden
Emanetin illetini bilen
Güzelsin bir fersin

Öylece
Nefeslenensin

Zevk ise
Arzu edenlerin

Artık sen
Esinti vermeyen
Şevk koymayan bedelsin

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:42 AM
Bir izdin sen bir nefestin.

Çok zor
Anlatamam artık
Gönül iklimimdeki
O gizemi

Kalbimi
İhya edeni
Serinliğindeki
Yeşeren filizi

Çektiğim
Çileleri
Uykusuz geçen
Şu *******imi

Sukutuhayal
İçinde kaldığım
Hasreti yaşatan
Cenderesini

Öyle bir esrar ki
Hissedilen
Merakın
Enginliğini yaşamak
Onunla
Hülyada olsa
Bile buluşmak
Korkumu yenmek

Mısralarıyla
Halvet etmek
Onun serdettiğini
Bildiğim hicran
Nağmesini dinlemek
Sitemden vazgeçmek
Nedameti ötelememek

Bir gün evet
Elbette gelecektir
Beklediğim
O gün
Bu nasıl bir sürgün
Cenderede geçirilen
Şu hazin gün

Sazın
Nağmesinden
Süzülen hüzünle
Geçen her gün

Sen
Solma
Gözlerini yorma
Ufkunu da
Hiç karartma


Ben kaldım
Çaresizliğime yakındım
Artık bu uzak
Diyarlarda
Yapayalnız kaldım

Her ne kadar
Uçak olsa da
Ulaşım çoğalsa da

İşte uzaklarda
Mahkûmun sana
Ne diyeyim ki
Bir çaresi olsa

Senin sevdana
Kanamadım
İşte aşkına
Manada nükseden
Kalan tahayyüle

Sadece
Yetinip kalacaktım
Aşktan
Bir haz alacaktım

En azından
Aşkı tattığıma
İnanarak öyle
Yaşayacaktım

Hasretimle
Nihayetti bekleyerek
Sinenden
Sessizce çekilerek
Halime
Nakşedecektim

Silinmeyenlerden
Bir izdin
Ancak
Seninle
Haz alan
Yalnız kalan
Bir nefestim

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:42 AM
Bir kahır ki ne yarar sağlar bilinmez!

Bir güzel gün görmedi şu avare gönlüm
Neler çekti neler hicrandı biçare gönlüm
Kalmadı artık kimseye söyleyecek sözüm
Bir yorgunluk ki hali haz ile soluklanırım

Muhabbeti hal mi kaldı o sevda olmayınca
Muratlar nasip olmayınca kahırlar ki kalınca
Salkımlar misali hicranıhaz süruru kuşatınca
Bir âlem ki mahzun olunca o hal kalmayınca

Silkinip attım hali avare melali nasiptir meali
Ey ahali terki diyar için bir tefekkürü hal hani
Bu vebal ki kimseler hiç çekmez billahi tallahi
İzan hani, alık haki, mantık sahi el hakk vaki

Bir karar arefesinde dilim hareket etmese de
Sinemde bir feryat muhayyilesiyle neşet eden
Melalin inhisarında serdedilen halin serencamı
Anlatıyordu işte merakın keyfi hal zenginliğinde

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:42 AM
Bir karşılık vermesen de!

Anladım ki
Sen imkânsız sevdasın
Sineden silinmeyecek bir aşksın

Karın
Altında umuda susayan
Berivansın sessizliğini koruyansın

Gecenin
Karanlığında sızlatan
Düşlerin süzülüşünü yaşatan nazsın

Nisasın
Yağmurun bereketi
Yaprağın masumiyetinde aranansın

Toprağın
Hasletinde filizin
Naifliğinde zarafetsin sen gizemsin

Yüreğin
Demisin, hissin esintisi
Vicdanın yekpareliğinde bir kıdemsin

Sessizsin
Hıçkırıkların deşifresi
Melalin en nadide solmayan gülüsün

Süzülürsün
Kuşlar misali özgürsün
Hilkatin ikliminde nakşeden bir izsin

Şevksin
Güzelliğin bahçesisin
Bereketiyle bahşedilen zarif ülfetsin

Seni anlamayan
Sana hor bakan hissiz
Şefkatin lütfünden nasipsizdir densiz

Sen çilesiz
Sabır sensiz çok mahzun
Metanet senin izzetinle nesillerde daim

Sema nazarda
Toprak mezarın sevdasında
Ben sensiz diyarların hüzün soluklarıyla

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:42 AM
Bir kere sinene…

Güzel kız seni sevmem,
Belki bir hadsizliğimdir.

Gönül hiç söz anlar mı?
Kaydı bir kere ta sinene.

Kim bilir kaç kere sordum,
Ne yapıyorsun, sefilsin diye.

Kaydı bir kere, sende ki sineye,
Derinliği görmeye, seni bilmeye.

Çok gör, ama ne olur beni kınama,
Bugün erkendir, seninde gelir başına.

Benim ızdırabımı dilemem yaşama,
Hasrette kalma, kendini de kınama.

Biliyorsun ki, seninle tanışmadık,
Ama kaçmadık, hiç saklanmadık.

Kandık, mana denklemin de kaldık,
Sana haykırdık, melaline sığındık.

Elbette ki bu benim kendi sorunum,
Sen, her gece yüreğimde ki konuğum.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:43 AM
Bir kez de olsa!

Sana
Dokunamasam
Bir kez
Bakamasam da

Sensiz
Yalnızlığı
Çok
Yaşasam da

Bilesin ki
Gam değil
Razıyım ben
Bu sevdaya

Aldın
Beni
Benden
Sen
Kendine kattın

Bizzat
Kuşattın
Sonrada
Uzaklaştın

Şimdi sen
Ne yaptın
Nasıl böyle
Yalnız bıraktın
Nereye kaçtın

Hiç
Söylemesen de
Olsun Sen
Yeter ki
Kederlenme

Sensiz
Bir cesetsem de

Kederimle
Derde
Kalsam da

Nihayet
Bekleyen toprağa
Bulanıp Mezara
Girsem de

Sen
Hiç öfkelenme
Kolay değil
Sevmek

Gönül vermek
Hicranı
Yudumlayarak
İçmeyi bilmek

Ben
Razıyım
Şikâyetim yok

Varsa
Bir efkârım
Ne olurdu
Tek bir kez
Haber salsaydın

Karakalemde
Olsa bir
Pusula yazsaydın

Sana
Sevdamı
Anlasaydın

Aşkı
Tek yaşatmasaydın

Ağaca
O
Dalında
Sessizliği kuşanan
Yaprağında

Evvelden
Haber salan
Anka’ya

Rahmeti
Özümleyen
Bir güle
Arzın
Gizemleriyle
Yoğrulan toprağa
Basaydın

Yüzümü
Süreydim diye
De sen
Hayıflanmama

Engel
Olmak istiyorum
Fakat
Ne mümkün

Kalbim
Öyle buruk ki
Takatim
Kifayet etmiyor

Solukta
İki satırda
Bir kelamda

Sokakta
Kaldırımda
Ayazdayım
Bak ayakta

Ovada
Bucakta
Arzı cihanda
Seni arıyorum
Bir kez olsun ses ver

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:44 AM
Bir mektup...

Bir,
Mektup aldım,
Derin,
Bir merakla,
İlk adımı,
Sükûnetle,
Yüreğim,
Titreyerek,
Zarfın,
Yüzüne bakarak,
Yavaşça attım…
Pul,
Mühür
Ve manasızlık,
Usulca zarfı açtım…
Kâğıdı,
Çıkartmadım,
Kimden,
Olabilirdi…
Bilmiyordum…
Gizliyordum…
Her nedense,
İçimin,
Derinden,
Sızladığını,
Biliyordum…
Yoksa
Hasretin miydi?
Neyi,
Müjdeliyordu?
Kalbim,
Tekliyordu…
Dayanılmaz,
Bir acıydı,
Yıllar,
Aralamıştı…
Merakım,
Asıl ondandı…
Aşkımın,
Satırlarıydı,
Onun, kokusu vardı…
Boğazımın, kuruması,
Nutkumun, durması,
Kalbimin, daralması,
Onun, sevdasıydı…
Yıllarca, hasrettim,
Ona, satırlarına,
Hangi yürekle,
Bakabilecektim…
Bir sevda ki, hasretimle, yaşadım…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:45 AM
Bir nazsın...

Yok, be gülüm,
Lütfen bekleme,
Bir acaba deme,
Dahi kederlenme,
Ben buyum işte…
Sen bekleme,
Sendeki halleri,
Zarafetleri,
Nezaketleri,
Edebi hali,
Benden bekleme…
Ne yapayım,
Hal fakiriyim,
Fikre hasretim,
Ufuk nerde derim,
Sen de her şey ney,
Yazıyorsun,
Umuyorsun,
Soruyorsun,
Bekliyorsun,
Biliyorum be gülüm…
Yok, işte bende, erdem…
Seni suçlayamam,
Hatta bakamam,
Halime yanamam,
Sana hiç anlatamam,
Gönül pasıma yanarım…
Sen paksın,
Çok hassın,
Bir nazsın,
İlkbaharsın,
Badesin, güzelsin,
Bilemezsin, ben
Sensiz ne haldeyim…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:45 AM
Bir nefes...

Manasız,
Bir nefes,
Bilmeliyiz ki,
Nasıl manalıdır…
Küresel ısınma diyoruz…
Müsebbipleri kimler…
Büyük orta doğu projesi diyorlar…
Aktörün niyeti neler…
Stratejik ortak,
Demek zorunda bırakıyorlar…
Biçareleri…
Arz asırlarca sömürüldü…
Birilerinin refahı için dendi…
Özgürlükler ülkesi dendi…
İnsanlar satıldı…
Uyuşturucuyla savaş dendi…
Kimler pazarladı…
Silahlar kimler için üretildi…
Nereler de denendi…
Irak demokrasiye hasret dendi…
Her zulüm elendi…
Müslümanlara terörist dendi…
Onlar, kim ki inanıldı…
Dünyayı insanlığa dar eden,
Bizzat Amerika’ydı…
Rusya’ydı, İngiltere’ydi,
Her türlü emperyalizmdi…
Onların mücadelesi belliydi…
İblis cephesiydi…
Hakikat mahzunlaştı,
Bir fetret yaşandı…
Din uyuşturucu ilan edildi…
Eşarp süngülendi…
Minber yalnızlaştı…
İmamlar fişlendi…
Hutbeler resmileşti…
******* bidatleşti…
Çocuklar katledildi…
Kadınlar hançerlendi…
Din yabancılaştı…
Tuğyan yaygınlaştı…
Millet farklılaştı…
Hedefler şaştı…
Birey zevke daldı…
Nefs palazlandı…
Ruh yalnızlaştı…
Vicdan fenalaştı…
Arz mezarlaştı…
Mezar anıtlaştı…
Fani paganlaştı…
Ati hezeyandı…
Mazi buharlaştı…

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:45 AM
Bir Nisaydın…

Siz ve dünya, rüyada mısın …?
Sıkılınca, kapılıyorsun
Anlamsız bir kaygıya...
Sen bu olamazsın... Olmamalısın...
Habersizdin... Sabi idin...
Nisaydın... Yarının anasıydın...
Sen kimliğinden... Korkmayan...
Hanif bir kuldun... Biliyorum... Yoruldun...
Mecalsiz kaldın... Kucakladığın sevgiler...
Seni, terk ettiler... Beklettiler…
Vefa göstermediler... Boyun büktürdüler...
Seni dinlemediler... Ne düşündüğünü...
Önemsemediler... Güldüler... Ama sen...
Hatırlamalıydın... Dünya masum...
Arz mahzun... Mahlûkat kızgın...
Sen bilmeliydin... Kulak vermeliydin...
Dinlemeliydin... Sen suçsuzdun...
Fidandın... Figandın... Bir kızdın...
Seni yoran dünya... Değil aslında...
Yaratılmışlar içinde... İnsan...
Her şey ondan...
Neşet ediyor... İnanmıyor... İnanıyor...
Yaşamıyor... Kandırıyor... Öldürüyor...
Zulmediyor... Gasp ediyor...
Karunlaşıyor... Tagutlaşıyor...
Belam yaşıyor... Tabiatı katlediyor...
Bu insan... Kendi akıl ev zanlarından...
Kanunlar yapıyor... Yasalar çıkartıyor...
Zorluyor... Bu fiilleri... Nefsin esirleri oluyor...
Erdem kayboluyor... Mana buharlaşıyor...
Ruh daralıyor... Buhran başlıyor...
Boşanma süreci başlıyor... Oysa bilmeliydin...
Gelinlik... Çağına gelmiş...
Yüzlerce kız... Bir mekâna...
Kilitlenip... Acımasızca yakılmıştı...
Babalar... Şeref kaybı... Sayıyorlardı...
Dışlıyor... Utanıyorlardı...
Kızlarını... Kandırarak...
Canlı gömüyorlardı...
Sen bunları... Biliyordun...
Ama şuanda... Yaşadıkların...
Perde oldu... Sünnetullahtı...
Değişmez bir yasaydı...
Sen yarınların... Anasıydın...
Sevginin... Goncasıydın...
Aşkın gülüydün... Sen buydun...

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:45 AM
Bir özlemin terennümünde güzellikler!

Nasıl bir özlemdir ki şu memleket hasreti
Ta derinlerden o özlemle nefesler çekilirdi
Kimseye söylenemezdi enginlerde bir izdi
Bizi bizden alıp götüren vazgeçilmezimizdi

İçimizde bir uhde olarak kalan neler varsa
Hasretimiz ezelin kokusunu salan topraksa
İlk tanış olduğumuz merak için korkumuzsa
İçimizi kıpırdatan sevgi esenliğini coşturansa

Her birimizde bir olmayı başaran biri vardır
Kendi halinde salınan bir bahardır haylazdır
Asilik içinde salınan en coşkun kan kirazdır
Korkulan kahırdır sanki eriyen naif bir kardır

Onun hasretiyle demlenmek anıları tazelemek
Onsuzluğun içinde hüzün ile meşk edebilmek
Bahtın tecellisinde irade mefhumunu düşünmek
Bir şevk ile güneşlenmeyi bilmek gölge istemek

Vatan üzerinde yaşandığı için vatandır kandır
Candır istiklale koşan marştır sulh için şarttır
Mazi derinliğinde anlamlaşan en güzide olandır
Beni ben yapan bir mana ile yoğuran murattır

Onsuzlukta ne vardır dünya insanı olmak mıdır
Bayrak niye vardır milleti millet yapan sevdadır
Sema esenliğinde salınan en ihtişamlı bir aşktır
Hürriyet için şart olan aidiyet için muhakkaktır

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:45 AM
Bir resital…

Dağarcığınızda,
Malik olduğunuz,
Tefekkür zenginliği,
Adeta bir resital
Enginliğinde...
Güftenin teması
Hüzün...
Sevginin nüvesi,
Eksilmeyen ümit...
Hasret tarlasında
Nadir yetişen
Naif bir haslet...
Sanatçı bedbin...
Nameler seçkin...
Salon tıklım, tıklım...
Nümayiş,
İse tabi bir zıpkın...
Yarenlerin selamı,
Gönüllerin sultanıdır...
Bitkin yürekler,
Şaşkınlığı yaşamaktadır...
Sizi ayakta alkışlıyorum...

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:45 AM
Bir sabah!

Saat 10.00 civarıydı, annem soluk soluğa gelerek, beni bir kenara çekti, oğlum kızmazsan, sana bir şey söyleyeceğim dedi.
Tamam, anne söyle kızmam dedim,
Söz ver demesin mi, ya anacığım her neyse haydi söyle, işimiz çok, bunu sende biliyorsun ve hala beni oyalıyorsun bak deyince bir solukta.
Bak oğlum, hocanın evindeki hanım kızla tanıştım ve hocanın kızı olduğunu öğrendiğim.
Çok beğendim bu kızı, kibar mı kibar, hanım hanımcık, cana çok yakın öyle tanıdım, sende bir şekilde gör, benim şimdiye kadar, hiçbir kıza böyle içim ısınmamıştı, ne olur beni kırma diyerek yalvarınca.
Anacığım belki yanılıyorsun, hocanın kızı falan değildir, belki gelinidir, kendini boş yere heveslenerek yorma.
Eğer hocanın kızı olsaydı, mutlaka benim duymam lazımdı, haydi ben duymadım diyelim, fakat en azından Mehmet duyardı, dedim.
Annem, benin kararlı ve kendimden emin tavrımı görünce, tereddüde düşerek, üzüntülü bir vaziyette yanımdan ayrıldı, ben yeniden işlere daldım.
Belki kırk beş dakika sonra, annem yeniden, yukarı kattan hızlı indiği için, nefes nefese büyük bir sevinçle, yine yanıma geldi ve oğlum inan ki bak, hocanın kızıymış, gelini değilmiş, tekrar tekrar sordum aynısını söyledi bana dedi.
Baktım ısrarlı ve çok kararlı, nereden biliyorsun, nasıl tanıyorsun, bu tespitleri ne zaman yaptın deyince.
Evladım siz eşyaları indirirken, beni evlerine davet ettiler, bende olur diyerek yukarıya çıktım, hocayı göremedim, neredeyse yok, ailesiyle tanıştım.
Mutfakta sizlere kahvaltı hazırlamak için, kızartma yapan hanım kızla, usulca konuştum, bizzat ona sorarak, hocanın kızı olduğunu öğrendim.
Hocanın evinde bekâr üç kızı varmış, bir de tanıdığım kızın, küçüğü olan oğlu varmış, toplam sekiz kardeşlermiş, ağabeyleri ve üç ablası evliymiş, diye söyleyince.
Şaşkınlık annemden bana geçti, tamam anacığım iyice, eksiksiz neyin ne olduğunu iyice öğrenelim ve daha sonra karar verelim dedim.
Ama emin ol anne, bana söylediklerin doğru çıkarsa ve geçineceğine inanıyorsan benim hocamın kızını görmeme gerek bile yok dedim.
Böyle bir insanın kızını, gözlerim kapalı olarak ve büyük bir huzurla kabul ederim, sen merakta kalma olur mu diyerek ayrıca tembihledim.
Allah razı olsun kısa bir zamanda çok güzel hazırlık yapmışlar, fevkalade bir sofra hazırlamışlar.
Üzerine kıyma serpilmiş, biberlerle süslenmiş, domateslerle diriliği sağlanmış, patateslerle donatılmış enfes bir kızartma, yanında yumurtalar haşlanmış, peynir ve çeşitli nevalelerde cabası.
Bu sofranın hazırlanış biçimi dahi, mutmain olmama, huzur bulmama yeterli bir sebepti, zira bayanların, hanımefendi olma istidatları, her bir eylemlerinde ve özellikle hizmetlerinde en bariz şekilde kendini gösterirdi.
Zarafet, estetik, tasarım ve mükemmeliyeti sağlayan faktörler, eğitim alınmadan ve düşünülmeden bir araya gelmeleri mümkün değildi.
Bizler ise düşünen insanlara hasret kalmıştık.
Çünkü toplumda mantıklı ve anlamlı yaşamanın eksikliği, o kadar fazla gözleniyordu ki, manasızlık ve malay anilik, alelâdelik ve tembellik, sanki at başı, yarışına çıkmışlardı.

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:45 AM
Bir selamı esirgersin!

Neyleyim ki
Aşkının
Hakikatiyle yansam

Bu manada
Serabı ansam

Güneşin
Haşmetiyle
Kavrularak yıkılsam
Çöl
Fırtınasında
Susuz kalsam

Orada
Kaybolsam
Gam değil

Sen
Kelamı kadimini
Her kiminle
Diliyorsan
Ona bahşet

Senin
Yüreğinde
Payeyi-i aşkı
Yeşertemiyorsam

Naçar kalıyor
Meçhulün sevdasını
Yaşıyorsam

Bedbinlik içinde
Nefes alıyorsam
Seninle
Konuşmaktan
Alıkoyulup
Unutuluyorsam

Sen
Dert etme
Yinede eyleme
Bir kelam

Vermeyesin
Bir selam
Halinlesin

Haz
Yaşasaydın
Aşkın kollarında
Nefes almayı
Tatsaydın
Ona mecbur
Kalsaydın
O vakit anlardın

Suhuleti
Tatsaydın
Mesruru yeti
Aşk ile terennüm
Ederek yaşasaydın

Sen
Aşk kokusunda
Kalsaydın
Sevda
Meşkini haz ile
Yudumlasaydın

Hayatı
Muhakkak ki
Daha iyi anlardın

Anı
Felsefeye boğmaz
Hezeyana kaçmaz
Hissettiğin
Manada yaşar
Ve Kalırdın

Aşk
Hissedilendir

En güzide
Olan bir değerdir

Gönüllerde
Filizlenen
Hazzı yeşertendir

Maslahat
Her zaman
Ölçü değildir

Bazen
Mantıksal doğruları
Hiçleyen
Ve hatta
Umursamayıp geçen
Bir süreçtir
Şelale misali
Çok yücedir
Nasibi enginliktir

Mananın
Ahengi
Meşkinde demidir
O Güftenin
Seyir hecesidir

Yüreğin
En vazgeçilmezi
Cihanın serveti
Halin yitiği
Dertlerin mübelliğidir
O bir güzelliktir

Sen
Yinede
Gönlün elverdiği
Müddetçe
Kal kalmak
İstediklerinle
Kal yine

Sana asla
Bir müdahale
Edemem

Seni
Bu uğurda
Zorlayamam

Aşkı
Mısralarımla
Sana
Asla anlatamam

Senin
Gönlünde
Yaşatamam
Yüreğini açıp ta
Konamam

O bakımdan
Seni
Koklayamam
Uzaklardan
Hiç bakamam
Merhaban olmadan da
Artık Yazamam

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:45 AM
Bir sesti…

Ne garip, duygularım,
Hazanı yaşken birden,
Sanını, anını, melalini,
Bilmediğim, satırdaydı.

Serdettiği inkişaflar,
Saadetin halkasıydı,
Yarının hoş ümidiydi,
Naifçe sine işliyordu.

Belli ki hiç habersizdi,
Gizeminden bir sesti,
Bir meltemdi, hoş esti,
Yüreğimi yeşertti, ekti.

Denkliğimiz hazin ki yok,
Gönlüne almak isteyen çok,
Keyif yok, şevki çok, aşk yok,
Sevilmeden sevmek, bir şok.

Onun olsun teni hatta bedeni,
Bir kelamdır dileğim beklemeli,
Sevilmesen de sevmeyi bilmeli,
Sevgiye değer vermeli, ermeli,

Mustafa Cilasun

GooD aNd EvıL
10-01-2008, 08:45 AM
Bir sevdalı gözlerden dökülürken!

Umudun
Semadan yağmur damlaları misali
Kokuları yağdırırken
Sevda tüter hüzünler diner
Her damlanın
Sesinde ki nağmeler bir şarkıdır
Hayalin inkişafında
Notaların ritmini hatırlatır


Yol
Dayanmaz bir seyridir
Sevdalanan gözlerin
Aranırken
Kanat çırpan kuşların
Aşiyan bakışların
Dinmeyen cıvıltıların
Hicranın engin pınarlarının
Akustik
Senfonisini yaşatırlar
Şakıyan melalleriyle


Karanlıklarda
Yaşadığım *******in
Sessizliğinde
Bir bade
İçmesem de saatlerce
Karaladığım yazı
Nihayetin habercisiydi,
Dilemesem de bir ayrılığı
Bir çırpıda
Aniden bitirmişti
Bir yudumluk çay gibi


Unutulmuşluğun acısını
Silinmezlere gönderdim
Her bir katresinde acıyı
Terennüm ettim eridim
Okumaydı gözlerim
Senden zuhur eden mısraları
Filizlenip
Aşka kapı aralamasaydı
Odur nedametim


Kurak çöllerinde
Kalbimin
Yeşeren filiziydin bir anda
Pişmanlılığın
Her merhalesini yaşatan
Dinmeyen halin


Bir vadinin sakinlerini
Her an celp ediyordu
Esrarlı tahayyülün
Bir davadır ahengin
Sen ona sevdalısın
Aşktır hakikatin


Pişmanlığın
Zirvesini yaşatırken
Halinden süzülenler
Metanetin
İnce çizgilerinde
Sana sabrı önceletiyordu
Ama bu kadar
Amcasız olamazdın
Çırpınan kalbinle
Aldığın nefeste
Uyamadığın *******de
Yazdığın bir şiirle

Mustafa Cilasun