PDA

Tam Sürümü Görüntüle : Melih Coşkun


Sayfa : 1 [2] 3

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:33 PM
Fısılda Kendine Sessizliğini

Fısılda yine
Kendi kendine sessizliğini
Sessizliğini ve sensizliğini...

Yalnızlığın sessizliğindir
Ve kimsesizliğin

Söylenmiş tüm güzel sözler boş
Usulca bir kulağa fısıldanmadıktan sonra

Neye yarar o güzel gözler gülmeyi beceremiyorsa

Bu yürek ne işe yarar
Sevmeyi bilmiyorsa eğer...

Neyi anlatır bu şiir
Bir anlayan olmadıkça

Sevmek nedir
Sevilmedikten sonra

Bu beden ne işine yarar senin
Beyninde fırtınalar kopmuyorsa
Korkuyorsan kavgaya girmekten,

Bu dil neye yarar
Sevgini söyleyemiyorsan
Ve isyan edemiyorsan bağırarak bu yaşadıklarına

Yalnızsan
Neye yarar dünyadaki altı milyar insan

Yapılacak iş bugün sadece:
Yaşamak sadece inadına
Sonunda ölüm olduğunu bilsen de
Yine de sevmek
Kan ağlasa da sol yanın...

21 Aralık 2002
00: 38

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:33 PM
Fikrim Gezinip Dururken İstanbul'un Meydanlarında

Fikrim gezinip dururken
İstanbul'un kalabalık meydanlarında
Birden eski bir şarkı çınladı kulaklarımda
Yüzümde hissettim ıslak rüzgarlarını
Ve duydum özgürce uçuşan martıların çığlıklarını

Nasıl özledim bir bilsen
Deniz kıyısında yediğim gevrek bir simiti
Bir bardak demli çayı
Nasıl özledim bir bilsen
Kardeşimin yüzünü
Anamın o sıcaklığını
Ve babamın içine gömdüğü
Gözlerinin derinliğinde sakladığı
O koskocaman sevgisini

Şimdi Küpeli'nin korkunç ıssızlığında
Bir başımayım kendi kendimle
Hiçbir şey ama hiçbir şey gelmiyor aklıma
Yaşamaktan başka

Altı gün ve altı bitmeyen soğuk gece
Ürkütücü bir ekim gecesiydi dolunayın altında
Ayaklarımın altında ezilirken yirmi üç yaşım

Altı gün ve altı soğuk gece
Ayın altında yürüyen asker gölgeleri
Ayaklarının altında ezilen yüz elli kilometre
Borcudur üvey çocuklarının vatana faiziyle ödedikleri

Buralarda dağlar öyle güzel
Ve öylesine acımasız ki
Dünyanın en güzel çiçekleri buralarda açar
Buralarda yakılır en gerçek türküleri yurdumun

Bütün bunlar geçerken aklımdan
Başımın üzerinden geçer ıslığıyla top mermileri
Ayaklarımın altında binlerce mayın

Tek umududur dağ köylerinde
Acı yüzlü esmer çocuklarının
Asker kumanyası
Ve bir asker selamı

HAKKINI HELAL ET HEWAL!
BEN SENİN İÇİN BURDAYIM...

29 EKİM 2004
ŞIRNAK

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:33 PM
Garip Oldum Bu Günlerde

Bir garip oldum bu günlerde
Üşürken yüzümde ateş
Gülerken bile
Müthiş bir keder içimde
Hiçbir cümlemin sonunu getiremez oldum
Bütün kelimelerim eksik

İçimdeki çocuk her zamankinden fazla direniyor dönmek için
Bir parça olsun insan gibi yaşamak
Sevmek, gülebilmek
Ve ağlamak gerektiği yerde
Günlerim sonbaharda savrulan bir sarı yaprak
Nerelere götürür şimdi bu deli fırtına beni bilinmez

İçimdeki çocuk daha da fazla direniyor yaşamak için
Kavuşmak hak ettiğine
Karışmadan alın teri gözyaşlarına

Sular çekildi artık bu denizlerden
Son kıpırtısını duydum parmaklarımın arasında
Soluksuz kalmış hayatların

Bir garip oldum son günlerde
Bitişin hüznümü
Yoksa başlangıcın heyecanımı anlayamadım
Haksızlıklar çelikten duvarlar gibi dikildi önüme
Gülümsedim sadece
Bakıp gözlerinin içine,
Dedim kendi kendime
Gün gelir başka gemiler yanaşır limana
Gün gelir bizden yana eser bütün rüzgarlar
Güçsüz haklı olur bir gün elbet
Ve bulur karşılığını kuşkusuz
Karşılıksız sevmek
Kurtulur zalimin elinden gelecek
Varır mutlaka tüm ******* sabaha
İçimdeki çocuk öğrenir
Ayakta kalmayı hiçbir omuza yaslanmadan
Ağlamayı yeri geldiği zaman
Ama asla uzun uzun kanamamayı...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:33 PM
Gece Uzundur

Yalnız fahişeler ve gece bekçileri bilirler
Ne kadar uzun olduğunu gecenin.

Adına şiir yazılabilecek ne varsa uykudadır şimdi
Kanun namına kurşunlar sıkılır alnına gençliğinin
En güzel şiirler tevkif edilir

Ateşlenir silahlar
Kurşun sesleri duyulmaz ancak
Herkes uykudadır
Kurur kaldırımlarda kan lekesi
Çünkü gece uzundur
Ancak fahişeler ve gece bekçileri bilirler bunu

Yalnız ben bilirim
Nasıl aşık olduğumu
Sen hiç ama hiç bilmezsin...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:33 PM
Gece Yarısı

Gece yarısı
Parıldayan çelik
Gecenin beyazını bir bıçak gibi kesiyor

Gece
Beyaz ve kızıl
Hayalin rengi yok
Hayal kokusuz, renksiz

Düşlerinde gördüğün aydınlık
Hiçbir zaman düşlememiş olsa da seni
Demek değildir ki
Hep karanlık geçecek gece

Gece yarısı
Buluşuyor tren yolu
Uzak şehirlerin asfaltıyla

Hayatımız uzak yolların kesişmesidir
Bir sebebin sonucudur
Yeryüzünde yürüyüşün

Yürümemiş olsa o adam o sahilde
Belki hiç tanımamış olacaktı
O yeşil gözlü kadını
Belki sevmeyecekti çılgınca,
Belki hiç doğmayacaktı
Yarını kurtarmaya yeminli o çocuk

Beyaz bir kağıt büküp boynunu durmasaydı önünde
O şiir yazılmaya hiç başlanmayacaktı belki de

Ömür denilen şey
Uzun yolların kesişmesidir
Aşk
Koskocaman bir tesadüf...

16 Şubat 2003
01: 34

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:33 PM
Gece; Demir Bir Parmaklık...

Gece;
Demir bir parmaklık
Gece;
Karanlık kör bir zindan
Ellerinin sıcaklığı ve
Kış soğuğunda
Sımcıcak yuvamda portakal kokusu...

İşte böyledir
Bu topraklarda doğmak
İsyan kokan her şarkıda
Yemyeşil bir dalı kopartıp yüreğinin bahçesinden
Beyninin tam ortasına koymak.

Gece;
Talan
Gece;
Bitmek bilmeyen bir titremedir yurdumda,
Bacası tütmeyen soba
Ve susmaya yeminli bir ağızdır,

Gece;
Amansız bir hastalıktır
Karanlığından medet umarsın bir parça soluk alabilmek için
Ne bir gardiyan vardır ortalıkta
Ne kelepçe, ne zindan
Ama esir düşmüşsündür çoktan...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:33 PM
Gecenin İlk Mavisiyle Parlayan Yıldız

Gündüzün son
Gecenin ilk mavisiyle parlayan yıldız
Işığın yansımaz oldu toprağıma

Uzak dağların ardında kaldığından beri yüzün
Ve yüzümüzde alevlenen hüzün

Sen gittiğinden beri dağlar ardına
Karışır oldu yaban
Tuzuna çorbamızın,
Soframızdaki soğana, ekmeğimize,

Sen düştüğünden beri dağlar ardına
Geldiler saklanmış orduları zulmün
Gizlice girdiler şehirlerimize
Üçüncü paylaşımlarda
Paylaşıldı geleceğimiz

Bekliyor ilk mavileriyle gece
Bulutlar ardından gülümseyecek yüzünü
Bekliyor bitecek karanlık gecenin hüznünü
İnancı çağıracak parıltınla
Dövüşecek karanlıkla ışığın
Güneş doğsun diye yarınlarda...

18 Ocak 2003
23: 55

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:34 PM
Gecenin Yaratma ve Yaratılma Zamanı

Gecenin yaratmaya ve yaratılmaya
En müsait zamanında
İzinsiz açılır bir kapı
Yağmalanır en mahrem duyguların
Gizli kalan hiçbir şey yoktur artık
Bütün sırların deşifre edilmiştir
Herkes daha farklı bakar gözlerinin içine
Sadece bakarlar
Görmezler fakat
Sadece dinlerler
Fakat ancak algıladıkları kadardır bütün duydukları
Daha da huzursuz eder seni
Tek kişilik dünyana izinsizce giren kalabalıklar
Çaresizsindir artık
Çünkü talan edilmeye başlamıştır *******in
Yaşadığın şehri suçlamaya başlarsın
Taşları, bahçeleri, sokakları
Hatta en sevdiklerinden kopup gidersin bir hiç uğrunda
Hiçbir şey mutlu etmeye yetmez artık seni
Zoraki hüzünler yaratmaya çalışırsın beyninde

Kendi kendine yenilmeye başlamışsındır artık
Kendi kendini vurursun içerden
Aklına söyleyecek hiçbir söz gelmez
Konuşmayı unutmuşçasına susarsın

Gece korkaktır
Sessiz ve haindir
Ve arkadan vurur oda bütün korkaklar gibi
Kıyamam dediklerin
Gözünü kırpmadan kıyarlar sana

Ama her şeye rağmen kavga bitmemiştir hala
Yaşıyorum dediğin müddetçe de sürer
Yüreğinin volkanı patlayıp
Saçar en güzel dizelerini hayata...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:34 PM
Geceye Yakışan Hüzündür

Geceye yakışan hüzündür
Gündüze umut
Oysa ben çok defa
Şiirler yazdım güneş okşarken alnımı.
Kederlendim bazı gün
En güzel rüyalarımdan
Hoyratça dürterek uyandırdığında gün ışığı
Oysa ben *******i severdim en çok
Dilsizdi ******* çünkü
Ve saklarlardı üzgün yüzümü sabahlardan.

Bazı günler
Saklayamam yazdıklarımı
Okumasını istemediğim hiç kimseden.
Öyle günlerde en çok kendimden kaçmak isterim
Ama kaçamam
İflah olmaz bir aşka düşer kalemim
Kanar durmadan
Yaralarını saramam...

Geceye yakışan hüzündür
Gündüze umut
Oysa ben
Bir gündüz vakti görmüştüm ilk defa.
Uğruna ******* boyu şiirler yazdığım gözlerini...

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:34 PM
Geç Öğrendik

Geç öğrendik
Ağlamanın ayıp olmadığını
İçimize akıttığımız yağmurlarda
Kaç ceylan boğuldu
Kaç deniz tuzsuz kaldı
Kaç çığ büyüttük yamaçlarımızda

Saklı kaldık
Bir çift gözün ardında
En cesurumuz
Akıttığı zaman yüreğinin nehirlerini
İlk biz ayıpladık
Çünkü biz çok geç anladık
Ağlamanın ayıp olmadığını...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:34 PM
Geçen Yıllar ve Buruk Bir Doğum Günü Mektubu

Çocukluk arkadaşım H.Cihat DURGUN'a,


GEÇEN YILLAR

Çocukluğumuzda top oynayıp koştuğumuz çimler şimdi neredeler?
Betonlara gömülen anılarımız zamana yenik düştü söyle bize neler oldu?
Değişen biz miyiz yoksa zamanı değiştiren bizler mi?

Geçmişi geri getirmek ne kadar zorsa yaşadığımız o günleri, neşe içinde koştuğumuz kahkahalarımızın gömüldüğü, küçük bedenlerimizin aşındırdığı çimleri, yırtılan pantolonlarımızı akşam yemeklerinde yorgun şekilde eve gelmemizi, ramazan aylarında balkonda ezan sesini beklemeyi, şimdilerde unuttuğumuz komşu ziyaretlerini unutmak çok daha zor.

Yaşama sevinciyle dolu minik yüreklerin kuş cıvıltılarını anımsatan okul bahçesinde yani hayatın bizlerden sorulduğu çağlarda hep aynı sırada yan yana iki küçük yürek iki neferdik biz....
Okul çıkışlarında koşturmalarımızı, köşe başı simitçilerini, niyetçilerini, kos helvacıları ak sakallı macuncu dedeyi unutmakta zor seni unutmakta…..

H.Cihat DURGUN
Şubat 2001

.......Güzel dostum,
.......Bir bilsen ne kadar direndim büyümemek için. Bir yanım hep çocuk kalsın istedim ama beceremedim. Şimdi söylenen her söz, yüzüme çarpan her kapı öylesine ağırıma gidiyor ki bir türlü hazmedemiyor yüreğim büyümeyi.
.......Hatırlar mısın çocukluk akşamlarımızı,o incir ağacının altındaki duvarın üzerinde saattlerce oturup dünyayla dalga geçişimizi. Ne çok eğlenip, ne çok gülerdik. Dünyadaki hiçbir keder kolay kolay uğrayamazdı yanımıza.
.......Ah güzel dostum, şimdi nedense hiç gülmek gelmiyor içimden. Dokunsalar ağlayacak gibi oluyorum.
.......O çocukluk bahçelerimiz de yenik düştü sonunda gri beton yığınlarına. Şimdi koca bir gölge var sereserpe uzandığımız çocukluk düşlerimizin yeşerdiği bahçenin tam ortasında. Şimdi bütün çocukların hayalleri sadece dört duvar arasında.
.......Artık her doğum günümde biraz daha kederli uyanıyorum gelen sabaha. Mutluluğun o rengarenk resmini yapmak yerine her mısrasından kan damlayan şiirler yazıyorum. Soğuk bir dağbaşında karşıladığım yirmi üç yaşımı ve doğum günümden bir gün once işsiz kaldığım yirmi dört yaşımın şiirini…
.......Bugün 28 Ekim, çimler üzerinde koşup oynadığın o çocukluk arkadaşın yirmi dört yıl once bugün bir şafak vakti merhaba demişti bu hayata.
.......Son zamanlarda aldığım en güzel doğum günü hediyemi verdin belki de farkında olmadan. Buğulanan gözlerimin çukurundan küçük bir tebessüm ayırdım senin için.
.......Gözlerinden öpüyorum güzel dostum…

Çocukluk arkadaşın
Melih COŞKUN

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:34 PM
Geçiyorum Günlerin Üzerine Basarak

Geçiyorum günlerin üzerine basarak
Ayaklarımın altında can veriyor batan güneş
Günler;
Dalında kurumuş bir incir tanesi
Günler;
Kızgın bir güneşin
Yalnızlığına isyan edip
Kendini ufuklarına bıraktığı bir uzak deniz

Kalmadı işte kendinden başka
Yaşamamışlığının hesabını soracak kimse
Sen de vazgeçersen sevmekten
Kalmayacak senin kadar sevecek kimse

Özünde başlar her şey
Her şey özünde biter
Bir bakıştan çok ötedir
Bir dokunuştan anlamlı
En güzel söz içinde saklıdır

En güzel sevgi anlatılamaz
Sonsuza dek konuşulsa bile
Çünkü tanımı yoktur gerçek sevginin
Bir resimdir yüreğine çizilmiş
Kızıllığında saklıdır kanımın her damlasının
Tuzunda saklıdır gözyaşımın

Susmamı istiyorsunuz benden
Susuyorum işte
İçimin gürültülerini dinliyorum sadece
Susuyorsunuz aslında hepiniz benim gibi
Ne kadar çok konuşursanız konuşun susuyorsunuz

Üzerine basarak geçtiğim her gün
İnce bir bıçak yarasıdır artık esmer tenimde
Her gün biraz daha tükeniyor
Adını nabzım fırlayarak andığım ne varsa
Aşk gibi
Emek gibi
Ve ben tükeniyorum

Daha da önemsizleşiyorum
Sokaktan geçen adamı oynuyorum artık sadece
Sokaklarda çirkin sesiyle türküler okuyan

Çoktan akmıştır başucumda sakladığım kitabın mürekkebi
Milyonlarca göz olsanız
Milyonlarca kulak olsanız
Duymayacaksınız artık
Kendi duymak istediklerinizden başka hiçbir şeyi

Kaybediyor olsam da bugün her şeyimi
En derin yerime hapsettim sevgiyi
İnan ki ne kadar hırpalasalar da
Terk etmeyeceğim...

2 Mayıs 2003

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:34 PM
Geçti Günler

Geçti günler
Bir dilim daha eksildi hayat pastasından.
Her son başka bir başlangıcı getirir diye bilirdik.
Sonun başlangıcı da olabiliyormuş oysa her başlangıç.
Bazen öyle anlamsız geliyor ki tüm yaşanılanlar
Ufak sevinçleri ve tarif edilemeyen kederleri hayatın.
Yani hayatın yazılamayan kısmı.
Aşklarımızdan ve acılarımızdan ibaret sanırdık hayatı.
Ama hiç düşünmezdik
Bizden daha çok acı çekenlerin olabileceğini
Oysa biz değildik sadece sıcaktan bunalan
Yağmurda sırılsıklam kalan ve üşüyen.
Sadece biz değildik
Çılgınca seven ve karşılık bulamayan sevgisine.

Acılarından da mutluluklar çıkartmayı bilmeli insan
Yalnızlığın sanıldığı kadar kötü olmadığını anlamalı bazı zamanlarda
Nasıl yazılırdı dilinden düşürmediğin
O ayrılığı anlatan şarkı
Baştan sona ezbere bildiğin
Ve okuduğunda ağladığın şiir nasıl yazılırdı.
“Acılar tohumlarıdır şiirlerimizin” demiştim ya sana bir seferinde.
Öyle ki
Hiçbir zaman pişman olmadım yaşadığıma
Acıları da, mutlulukları da...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:34 PM
Gel ki Adını Değiştirelim Kışın

Gel ki
Adını değiştirelim kışın
Binlerce kızıl çiçek açsın
Beyaza boyanmış dağlar ardında

Kışın da başlayabilen hayatlar keşfedelim
Hiç yürek değmemiş aşklar bulalım
Güneşin solgun bakışlarında
Gelecek baharı hatırlatalım
Donmuş parmaklarına inat
Gülümsemesini hiç yitirmemiş çocuklarına

Gel ki
Adını değiştirelim kışın
Kardan evler yapalım
Yuvasız kuşlara...

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:34 PM
Geleceğimiz? ! : (...

Geleceğimiz bir soru işareti
Üzgün yüzümüzde ağlar bütün ünlemler.
Ve vazgemiş üst üste iki noktalar
Davranışlarımızın sebeplerini açıklamaktan.
Oysa şimdi her keder
Bir harfe karşılık geliyor
Yada biz şiir yazmayı öğreniyoruz zamanla…

Artık hiçbir paragrafa sığmıyor
Şu bitmeyen kederimiz.
Giriş bölümü hiç yazılamadığı için
Kavruk kalmış çocukluklar gibi
Büküyor boynunu
Ömür boyu unutulmaya mahkum edilmiş bütün aşklar.
Oysa şahidi değil miydi üç nokta
Sonsuza dek bitmeyecek olan sevdalarımızın.

Şimdi küçük puntolarla
Yazım hatasıdır kaderimiz
Gazetelerin üçüncü sayfalarında.
Ama ne olursa olsun
Umut da saklı o satırların arasında
Ne uzak dağların ardında
Ne de deniz aşırı diyarlarda
Umut;
Sadece senin olduğun yerde.

Bundan sonra sadece sevincimi anlatacak ünlemler
Aşkın tanımını yapacak yeni baştan
Üstüste duran iki noktalar.
Çok uzaklardan gelen bir kartpostalda
Neler yazdığını merak edecekler yalnızca soru işaretleri
Ve en büyük şahidi olacak üç nokta
Seni nasıl sevdiğimin…

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:35 PM
Gençliğim

80 sonrasının çocuklarındanım ben
Yaşamadım o günlerin acısını
Tamamen özgürüm diyemesem de
Yatmadım hiç zindanda
Hiç dayak yemedim öldüresiye
Sabahlamadım sorgularda
Dayanmadı alnıma bir on dörtlü
Kurşunlanmadım Beyazıt Meydanında
Ama tanıdım hayatımın baharında,
Ben dünyaya gelirken tükenen çocukları
Hüznünü saldılar yüreğime o günlerin
Onlar öğretti bana fedakarlığı
Dimdik durmayı ayakta haksızlığa karşı
Onlar öğretti bana şiir okurken ağlamayı
Ve onlardan kaldı yüreğimdeki derin uçurum duygusu
Her kalleşlikte biraz daha sıktım dişlerimi
Her susuşumda utandım varlığımdan
Sevdim imkansızın peşine düşmeyi
Sevdim yüreğim kan ağlasa da
Yine de yaşamayı
İnadına yaşamayı...

28.06.2002
00.29

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:35 PM
Gerçek Aşk Kavganın İçinde Başlar

Gerçek aşk kavganın içinde başlar
Karanlık çöker
Pusuya düşer yüreğin
Bir çift göz düşer birden aklına
Gülümseyişlerdeki gamzelerde çukurlaşırken hayat
Yaşayacak bir sebep yaratırsın kendine...

Gerçek aşk kavganın içinde başlar
Kar altında üşürken ellerin
Birden ılık bir bahar akşamı çöker göğüne
Yarin saçları bayrak olur dalgalanır
Rüzgar olasın gelir...

12 Ocak 2003
23: 42

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:35 PM
Gerçek Destanlar Yaratılmaz

Gerçek destanlar yaratılmaz asla
Yaşanır nefes nefes
Yürünür adım adım
Kandır akan damarlarımdan
Mürekkep değil kalemimden boşalan
Hikayesidir künyesi dağlarda kalmış çocuklarının
Umududur yavrusunu bekleyen analarının
Doğarken ölen bir çocuğun hiç duyulmayan çığlığıdır umut.
Tükense de çoğalır yeniden ufacık bir kıvılcımla.

Gerçek destanlar yaratılmaz asla
Dağlar şahittir yalnızca
Bilmez ışıklı şehirler,
Bilmez duman altı kahvehaneler,
Kalabalık caddeler.
Gül değildir göğsümüzde çiçek çiçek açan
Dağlar şahittir yalnızca
Künyesi doruklarında kalmış çocuklarına…

05.01.2005
Şırnak

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:35 PM
Gerçek Dost

Gerçek dost
Dünyanın çamuruna bulansa da ellerin
Bütün içtenliğiyle tutabilendir
Sana gözleriyle değil
Yüreğiyle bakabilendir

Ve bir gün zindanlar
Kıtalar
Dünyalar girse de araya
Adını andığında gözleri dolabilendir

Yiten eski bir dostun yüzünde
Senin hiç bilmediğin bakışın kalır
Beraber söylediğin şarkı ağlar
Dost ağlar...

Gerçek dost gurbeti sıla yapandır
Ve seni sen yapan...

(Tanımak istiyorsan eğer dostunu
Ona bir sırrını söyle
Sırrın sır kaldığı kadardır dostluk)

20 Şubat 2003
21: 52

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:35 PM
Gereği Yoktur Rüzgara Direnmenin

Sana kendin olduğumu hatırlatan
Bütün her şeyi unutturmaya başlamışsa hayat
Vazgeçmek günü gelmiştir artık bir şeylerden

Seni sen yapan tüm heyecanlar
Dinlemekten sıkıldığın eski bir şarkı gibi geliyorsa kulağına
Akıntıya karşı kulaç atmanın da faydası kalmamıştır artık

Bırak kendini rüzgarın esintisine
Bir bildiği vardır elbet gökyüzünün

Ne kadar geçti
Boğazının son düğümlenmesinden
Hangi sayfalarda kaldı
Dişlerini sıkarak yazdığın son şiir

Aslında gitmeler
Böyle zamanlar içindir
Çünkü yaşanacak bir şey kalmamıştır
Tutunacak bir acın kalmamıştır sessiz akşamlarında
Öyleyse yeniden başlamanın vakti gelip geçmiştir çoktan

Hele birde
Dallarını zamansız esen fırtınalar gibi kıran o sevda,
O umutsuzluk bile uzak bir mevsim gibiyse artık sana
Gereği yoktur rüzgara direnmenin...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:36 PM
Geri Geldi Hüzün Mevsimim

Geri geldi hüzün mevsimim
Beyazın siyaha meydan okuduğu aşk ayazı
Dar çerçeveli camlarına soluğumun buğusuyla yazılmış yazı
Her tanesi etime
Yüreğime işleyen kar beyazı

Şiir tadında geçip gitmek var bu sulardan
Dört yanı beyaza sarmalanmış
Yedi tepeli bir şehrin ortasından

Ömrüm ufukta kaybolan bir vapur bacası
Hiç dönmemek ihtimalide var artık bu limana
Koskoca bir sayfayı
Hiç yazılmamışçasına yırtıp atmak defterinden
Hiç yaşamamış gibi
Kopup gitmek bir şehirden

Geri geldi hüzün mevsimim
İçimde hep aynı aşkın ayazı
Kader diye alnımıza yazdıkları kahpe yazı...

2004

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:36 PM
Gezintiye Çıktım Bu Sabah Gökyüzünde

Gezintiye çıktım bu sabah gökyüzünde
Haylaz bir çocuğun çizdiği resimdi sanki
Yeryüzü
Bin beşyüz metrede

Bir vapur yarıyordu suları Marmara’da
Kız kulesi gözünü kırpmadan
Ona bakıyordu...
Martılar koşuyordu gökyüzünde
Vapurla yarışırcasına.
Birkaç mil açıkta bir balıkçı
Bitmeyen kederini takıyordu oltasının ucuna.
Hayatın selamını esirgediği orta yaşlı bir kadın
Yalnızlığını satıyordu Karaköy’ün
En yüksek kaldırımında.

Tarlabaşı’nda esmer yürekli bir çocuk
Çöpleri karıştırırken bulduğu
Tek tekerleği kalmış
Oyuncak bir arabayla oynuyordu
Tanrı’nın ona gönderdiği
Doğum günü hediyesi sanarak.

İstiklal’de
Yılların yükünü
Yorgun omuzlarında taşıyan yaşlı bir adam
Bir kapı eşiğinde
Hıçkırarak ağlıyordu
Açlığından değil
Otuz yıl terinin son damlasına kadar çalışıp
Yine de kuru bir ekmeğe yetecek parası olmadığından...

Gezintiye çıktım bu sabah gökyüzünde
Haylaz bir çocuğun çizdiği resimdi İstanbul
Bin beş yüz metrede
Anladım
Bulutların sonbaharda
Neden bu kadar çok ağladıklarını.....................!

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:36 PM
Gideceksiniz

Gideceksiniz
Ne adımlarınızın izi kalacak sokaklarda
Ne mırıldandığınız türkü çalacak radyoda

Gideceksiniz
Allahaısmarladık diyecek vakit bulamadan belki
Yatağınızda kirli bir battaniye
Vazoda kurumuş bir gül bırakarak...

(Her ömür nihavent bir şarkıdır aslında...)

2006

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:36 PM
Gidende Benim Kalanda

Ekimi içine sindiremeyen
Bir güneş yakıyor yolları
Bir yangından kaçar gibi geldiğim bu şehirde
Büyük şehirlerin
Gönülsüz kaçağıyım ben
Ardımda bana sarsıntısını bırakan
Yedi tepeli İstanbul toprağının
Gönülsüz sürgünüyüm
Eksik uykuların
Tedirgin bekleyişlerin
Toprağında gözyaşı kurumamış
Mezarlar arasından geliyorum,

Dümdüz uzanırken
Güneşin kırmızı gözlerine
Teslim bir şehir
İçimde gitgide çoğalan bir gurbettir artık
Yedi tepeli İstanbul

Ve ilk defa gördüğüm
Hasretlerin bitip başladığı yerdeki
O daracık pencerelerden öğreniyorum aşık olmayı

Buymuş meğer diyorum kendime
Yabancı olmak bütün kentlere
Hatta kendine bile kimi zaman

Adına ne gurbet diyebiliyorum
Ne de sıla,
Anladım ki
Büyümek
Bir şehirde
Yalnız kalıp
Gözyaşı dökmekmiş
Kimseler görmeden

Gidenler ve kalanlar
Arasında tek perdeli bir oyunmuş
Artık bu yaşanılan
Ve ağlarmış
Oyuncuları
Buğulu bir otobüs camının ardında...

Gidende benim
Kalanda bu şehirde
Çünkü benden başka ağlayan olmayacak
Bir gece vakti gidişime...

11 Mayıs 2003
22:04

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:36 PM
Gidişim Gözyaşının Kızıla Boyanmışlığıdır

Sere serpe yere uzanmış bedeninde
Yeni akmış kan sıcaklığıdır yüreğim
Ve beni bekleme artık deyişim yalan
Çünkü ben umut için düşerim ancak yola
Umudu unut demek bana yakışmaz
Gidişim gözyaşının kızıla boyanmışlığıdır
Herkes gibi ağla sende
Ne olur kan akmasın gözlerinden

Herkes gibi ağla sende
Senin suçun değil
Yanlış zamanlarda doğmak
Saçlarını okşayan bu yabancı eller,

Hisset içinde
Buz kesmişliğini yüreklerinin
Geleceğine susamışlıklarını hisset
Göz yaşı yerine kan akıyorsa gözlerinden
Bu bedel senin değil
Bırak senin yerine
İnsanlığımız ağlasın biraz da
Karartma altında kalmış *******imiz ağlasın...

Bekle,
Dönüşüm
Gözyaşın yerine
Gökyüzünün kızıla boyanmışlığı olacak bir gün mutlaka...

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:36 PM
Gidiyorum

Gidiyorum
Artık anmayın adımı bu şehirde
Yollarınızdan adımlarımı
Ve silerek duvarlarınızdan bütün şiirlerimi
Gidiyorum,
Farz edin hiç gelmedim bu şehre
Aldanıp yalancı bir mavinin gülümsemesine
Şiirler yazmadım sabahlara kadar
Gidiyorum,
Suları çekildi artık içimdeki denizin

Belki ilk adım silinir hafızalarınızdan
Sonra yüzüm kaybolur gider gözlerinizden
Gidiyorum
Farz edin ki hiç oturmadım şu limana karşı
Taşlar savurmadım ******* boyu
Karanlığın koynuna...

Gidiyorum
Farz et ki
Hiç yazılmadı bu şiir...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:36 PM
Gireceğim İnadına O Kente

Mezar taşları nöbet tutuyor
Şehirlerin sahipsizliğinde
El koymuşsa geceme temmuz
Çiçekler bitmemişse daha dost mezarlarında
Yaram kabuk bağlamadan
Gireceğim inadına o kente
Gireceğim mevsim ne olursa olsun...

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:36 PM
Gitmek İçin Bir Sebep Yaratmalı Bu Şehir Bana

Gitmek için bir sebep yaratmalı bana bu şehir
Çevirip yüzümü gidebilmeliyim
Sıcak denizlerin çalkantısına

Keder bu şehirde değil
Kaçmak kurtuluş değil hiçbir zaman
Nereye gitsen seninle gelir bu yara
Şehri değil bu yarayı terk edip gidebilmeli insan

Bu şehir bir sebep yaratmalı gitmek için
Her ölümün kendine bir sebep buluşu gibi
Her sonun bir başlangıcı oluşu gibi

Dönüp sırtımı Akdeniz’in ılımanlığına
Ve denize savurduğum tüm çakıl taşlarından özür dileyerek
Kalmamalı omzuna yaslanıp ağlayacağım bir dost
Mavi renk yüzüne bile bakmamalı artık

Kalmak için hiçbir sebep kalmamalı bu şehirde
Bu şehir bana küsmeli
Ve ben küsmeliyim bu şehre...

2 Mart 2003
19: 20

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:36 PM
Gönderilmemiş Mektuplar

…….Çocukluğumdan beri düşünürüm. Hiçbir zaman gönderilmeyecek olan mektupları neden yazar insanlar.

…….Şimdi çok iyi anlıyorum. İnsan kendisi içinde bir şeyler yazmak ve bunları tıpkı çok uzaklardan kendisine gönderilmiş gibi heyecanla okumak istiyor bazen.

.....Çocukluk diyorum içimden, düpedüz çocukluk. Ama neden çocukken bu kadar mantıksız gelirken bütün bunlar şimdi neden bu kadar çok acıtıyor canımı. Yoksa büyüyeceğim yere sürekli küçülüyor muyum ben?

…….Muhatabına söylenmeye cesaret edilememiş birkaç küskün cümle, bazen her harfinden kan damlayan birkaç dize. Aslında hiç kimse kendimizi bize anlattığımız kadar tanımıyor bizi...Bizi bizden başka kimse bilmiyor. Bunun için yalnızlık kaderimiz oluyor her seferinde.

…….Bazen de adı ve adresini bilmediğimiz birilerine yazıyoruz mektuplarımızı. Gözlerinin rengini ve nerede yaşadığını hayal ederek.

…….En çok da hasreti yazıyoruz mektuplarımızda. Çok uzakta olmanın kederini ve umudunu bir gün elbet geri dönüleceğin.

…….Çocukluğumdan beri düşünürüm. Belki de sorular yaşandıkça cevaplanmak için...
…….Belki çok sonra anlayacağım.
…….Belki yıllar sonra bir gün yapayalnız kaldığımda...

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:36 PM
Gönlümüz Aldırdı Yapılanlara

“Dertlerin kalkınca bir sitem yolla Allah’a
Görecek günler var daha
Aldırma gönül aldırma...”

........Gönlümüz aldırdı ancak bütün yapılanlara, dökülen kanlara ve vakitsiz biten bütün yaşamlara. Ağlamak ayıptı bize,güçsüzlük sayılırdı ağlamak, işte o yüzden içimize akıttık göz yaşlarımızı sürekli. Ve gün geldi bu ülke nasırlaştırdı acılarımızı.
.......Siyah beyaz bir resimdi, o zamanlar bütün kavgalardan uzak bir genç kızın bana anlattığı öyküden aklımda kalan. Çılgın zamanlarda yaşayan ve bir iş yapıyorum diyebilmek için ölümü alınlarının tam ortasında hissetmek zorunda olan çocukların siyah beyaz resmi.
.......70’lerin ikinci yarısı, kaderin kanla yazıldığı yılların tam ortası. Ve çatışmalardan kaçan liseli genç bir kız silüeti sokakta çılgınca koşturan.
Ve yıllardır o şarkıyı her dinlediğinde gözünün önüne gelen okulun önünde boylu boyunca uzanmış gencecik bir beden. İnancı uğruna düşen binlerce fidandan sadece bir tanesi.
.......Önce birkaç kişiydi gencecik fidanın başında toplananlar, sonra on ve bir süre sonra sıkılı yumruk gibi omuz omuza yüzlerce yürek. Ve o gencecik fidanın başında hep bir ağızdan söylenmeye başlanan o şarkı.

“Başın öne eğilmesin
Aldırma gönül aldırma
Ağladığın duyulmasın”

.......Kimsenin ağlayışı duyulmamıştı o gün. Herkes birbirinden sakladığı gözyaşlarını sessizce içine akıtmıştı.
.......Tüylerim hala diken diken olur bugün hala her dinlediğimde ve her aklıma gelişinde okulun önünde yatan gencecik bedenin ve başındaki yüzlerce kişinin resmi. Ne bir konserde yumruğunu sımsıkı havaya kaldırmaya benzerdi bu duygu, ne de bir meydanda avazının çıktığınca bağırmaya.
.......Bu acı hatırayı bana anlatan, sokaklarda çatışmalardan kaçan o genç kız, başım her sıkıştığında yorgun omuzlarına yaslandığım annemdi. Anlatırken, bir gün bunları kağıda dökeceğim aklının ucundan bile geçmemişti belki...

Başımız öne eğilmedi hiç
Gönlümüz aldırsa da
Silemedi zamanın nasırlaştırdığı hiçbir acı
Görecek güzel günlere olan inancımızı.
Ağladık inadına
Ağladık kendimizden bile saklayarak göz yaşlarımızı.
Ağladık,
Göz yaşlarımız can suyu olur diye bütün isimsiz fidanlara.....................!

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:37 PM
Görmüyor musun

Görmüyor musun
Daha tükenmemiş paylaşabileceklerimiz
Hepimize yetecek bir gökyüzü var tepemizde
En büyük tesellidir bel ki de insana
Sevdiğiyle aynı havayı soluduğunu düşünmek bazen
Günaydın derken
Hissetmek aydınlık bir günü paylaştığını
Aynı yıldızları saymak
Aynı yolları yürümek
Yemek, içmek, gülmek, ağlamak
Aynı otobüse binmek
Maaş günlerini beklemek
Geleceği düşünmek
Ve ölümü
Ürpermek kimi zaman
Kimi zaman korkmak karanlıktan
Kimi zaman ağlamak yitirilenin ardından

Ve en büyük mutluluktur anlayabilene
En büyük ortak noktamızı:
Hayatı...

30 Eylül 2002
23: 50

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:37 PM
Gözlerin Çıkmaz Sokak

Gözlerin çıkmaz sokak
Girmişim çıkamam
Tutmuşlar sokağın başını askerler
Yığılıp kalmışım
Kanlar içinde
Sokağının maviliğine...

Sokağının maviliğinde bıraktım ellerimi
Bacaklarım taşımaz oldu bedenimi
Kanımın soğumaya yüz tutmuş kızıllığıdır
Karışan sokağının sonsuz maviliğine

Özgürlük altın tepsilerde sunulurken önüme
Ben senin daracık çıkmaz sokağında esareti seçtim
Tüm renkleri ittim elimin tersiyle bir yana
Ben senin sokağının maviliğini seçtim...

16 Aralık 2002
20: 48

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:37 PM
Gözümü Diktiğim Yer

Gözümü dikip kaldığım yerdedir hayallerim
Kimi zaman bir meydandadır
Bir delikanlının gür sesiyle haykırdığı,
Kimi zaman bir dağ başındadır
Özgürce söylendiği türkülerin
Gözümü dikip kaldığım yerde kavgam var,
Sevdam var bir kuş tüyü gibi yumuşacık...

19.06.2002
23: 52

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:37 PM
Gülüşüm Gözyaşıma Karıştı

Gülüşüm gözyaşıma karıştı.
Hiç aklıma gelmezdi böyle olacağım.
Karalandı bütün boş kağıtlar
Dindi tahta kapının gıcırtısı

Demiştim ya
“Belki gelirim ilkbahara”diye
Döndüm işte
Ardımda bırakarak
Bütün o esmer çocuk gülümseyişlerini
Ranzama yazdığım o dörtlüğü

Gülüşüm gözyaşıma karıştı
Hiç aklıma gelmezdi böyle olacağım
Ardımda bıraktım
Bütün yeşillerini ömrümün
Ve hasretin üç beş nöbetlerini

Bir şehri sevebilir insan
Onu o şehre bağlayan hiçbir şey olmasa da
Hatta o şehirde hiçbir şey olmasa da
Bir şehri sevebilir insan.
Sırf şiir yazdığı için havasını soluyarak
Kafasını koyacağı yastığı
Ve bir parça ekmeği bulabildiği için akşamlarında.
Ben bu şehri en çok
Hasreti sevdirdiği için sevmiştim ben.

Nasıl unuturum
Soludum bir kere
Barut kokusunu gökyüzünde
Gördüm acılarını ve korkularını
Esmer yüzlü insanlarımın.

Ve nasıl unuturum seni
Kavgamı gözlerinin aleviyle yakmışım ben
Senin için yazmışım
O en uzakların hasret şiirlerini.

Gülüşüm gözyaşıma karıştı
Hiç aklıma gelmezdi böyle olacağım.
Hakkınızı helal edin dostlar
Bahar geldi işte...

(Şafak Doğan Güneş-Son asker türküsü)

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:37 PM
Gülüyorsam Bugün

Gülüyorsam bugün
Mutlu olduğumdan değildir
Bu gülüş acılara inat

Avazım çıktığı kadar bağırıyorsam bugün
Dişlerimi sıkıp,
Daha sert vuruyorsam ayaklarımı yere
Bu haykırış
İsyandır uzayıp giden suskunluğa,

Bakışlarımın duvarlarına bir çivi gibi
Çakıldığı odam şahittir
Şu kalabalık içindeki yalnızlığıma

Öfkem geçen zamana belki
Belki de kendime kızıyorum sadece
Bütün umutlarım
Sadece umut olarak mı kalacak
Diyorum kendi kendime
Gerçek olur mu bir gün inandıklarım

Tek korkum ise umutsuz kalmak bu dünyada
Tükenen her umut
Nemli toprağa indirilmiş çıplak bir bedendir.

1 Kasım 2002
22: 17

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:38 PM
Gün Gelecek

Gün gelecek
Hesap soracak sana
Yarısında bıraktığın kitap
Yürümediğin yol

Dudaklarını bükecek
Yazıp bitiremediğin şiir,
Ruhları dolaşacak odanın içinde
Kağıttan silip attığın kelimelerin,

Transit geçen bir yolcusuyuz bu yolun
En güzel yıllarını duraklamadan geçen,
Yıllar arası ekspres bir trenin camlarından
Akıp giden koskoca bir dünya...
(Yada sensin akıp giden farkında olmadan)

Hesap soracak sana bir gün
Uçurumlara yuvarlanırken
Uzanıp tutamadığın el

Zaman adım adım gelecek peşinden
İçi boş bırakılmış
Her dakikasıyla
Her saatiyle,
Her günüyle,
Yapışacak yakana,

Kalbin hesabını soracak bir gün
Öpülmemiş her gülüşün
Söylenmemiş her sözün
Tutulmamış sıcak bir elin

Ve pişmanlık bir zincir olup uzayıp gitmişse ömründe
Zamanın olmayacak
Bunca yaşanmamışlığın hesabını vermeye...

22 Ocak 2003
01: 04

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:38 PM
Gün Oldu Kendi Yüzümü Tanıyamadım

Gün oldu
Kendi yüzümü tanıyamadım aynada
Buruk sevinçlerim oldu,
Hüzünlerim oldu
İnce bir gülümseme vardı yüzümün kıyısında

Gün oldu kırdım dostlarımı
Ve dostlarım kırdılar beni çoğunlukla
Utandığımda oldu soluduğum havadan
Gurur duyduğumda insan oluşumdan
Daha çok parçalandım kırdıklarımdan
Onarmak için onları yeniden

Gün oldu
Hasret çektim,
Sevdim ölesiye,
Sevilmememe rağmen
Şiirler yazdım aşkı ve hürriyeti anlatan
Farkettim konuşurken sustuklarımı
Bağıra bağıra yazabildiğimi,
Sevmenin yaşamak demek olduğunu
Ve yaşamaktan daha mühim bir iş olmadığını yeryüzünde...

29.04.2004
ŞIRNAK-MİLLİ

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:38 PM
Güneş Selamını Salıyor Geceme

Güneş selamını salıyor geceme
Dolunayın kederli yüzüyle

Denizin karanlık yüzünde
Altın bir köprüdür
Ufka uzanan ay ışığı
Son bir umuttur artık çaresizliğime
Bir kıvılcımdır umudu alevlendirecek

Yazdın şairim,
Yazdın bütün güzellikleri ******* boyu
Paslı bir balkon demirinin ardında
Gökyüzünün dağlara güldüğü
O büyük boşluğa bakarken
Bembeyaz düşünü kurduğun ne varsa
Gerçek olur diye bir gün

Yaşamak günüdür artık
Mekanı değişse de kederin
Sökülmüş olsa da yerinden
Kapaklarına şiirler yazdığın dolap
Yazıldı bir kere hikayesi
Budur işte hiç değişmeyecek olan

Kanamasa da artık o yara
Ay selamını salmayacak olsa da geceme
Yazıldı o akşamlar hiç silinmemecesine
Ve hiçbir şey değiştiremeyecek
Soğuk bir kış akşamı
Sonsuz siyahın koynuna savrulanı
Kurumaz artık o gözyaşı
Ilıklığı yüreğinden taşmışsa gözbebeklerine...

Melih Coşkun

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:38 PM
Güneşi Getiremem Ayaklarına

Güneşi getiremem ayaklarına
Ama anlatabilirim sana,
Nasıl ısıttığını
Buz tutmuş sabahlarımı

Sana öğretemem aşık olmayı
Ama hiçbir karşılık beklemeden sevebilirim seni
Hem de bedenimde hiç kapanmayacak bir yara olduğunu bildiğim halde...

Anlatamam sana nasıl ağlanır bir türküye gece boyu
Anlamazsın belki
Anlatsam da...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:38 PM
Güzel Atlar Diyarından Geçiyorum

Güzel atlar diyarından geçiyorum
Başı beyaz köpüklü dağlar arasından.
Otobüsümün penceresinde
Oyuncak bir şehir
Hani o “çocukluk günleri”nden kalma

Yaşanmamışlığımın üzerine ekliyorum
Görmediğim her bir köşesini memleketimin
Yeniden seviyorum annemin gülümseyen yüzünü

Bir türkü akıyor içerime
Yüreğimin aralık kalan kapısından
Hasan Dağı’nın kar kokulu rüzgarından.
Yaşamadan anlıyorum
Bir kardeş için yanmanın kederini
Yaşamadan ağlıyorum...

Yaşanmamışlığımın üzerine ekliyorum
Tanımadan sevebildiğim her insanın yüzünü
Daha da güzelleşiyor annemin yüzü gençlik resimlerinde
Ona benzemeli diyorum
Başımı omzuna yaslayıp ağlayabileceğim tek kadın

Güzel atlar diyarından geçiyorum
Soluğumda binlerce yılın sarhoşluğu...

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:38 PM
Güzelliğe Dair Ne Varsa

Paylaşılmış dünyada güzelliğe dair ne varsa
Bugün bize hüzün kalır
Bugün bize pişmanlık
Bugün yitik devrimlerin acısı kalır
Sevmeyi bile çok görürler bugün bize
Dokunulmamış
Bir kar tanesi gibi beyaz sevmeleri
Çok görürler bu koca yüreklere

Ama umutlarımızı bırakmayacağız onlara
Saklayacağız zulamızda
Toprağın altına gömeceğiz
Yarın gün doğmadan sulayacağız toprağı
Güneşle birlikte yaracak toprağı
Yükselecek hızla göğe
Hafiften bir tebessüm başlayacak o zaman yüzlerde
Yürekteki zincirler parçalanacak
O gün gelecek
Artık sadece sevinçten ağlayacağız
Şarkılar söyleyeceğiz meydanlarda yüz binlerle
Şiirler okuyacağız bağırarak
Sabahlara kadar koşacağız
Güneşin doğduğu yere doğru
Özgür olacağız o gün...

06.07.2002
23: 48

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:38 PM
Güzelliğin Bir Sigaranın İlk Nefesidir

Güzelliğin
Bir sigaranın ilk nefesi gibidir
Heyecanla çekersin içine
Başı döndürür
Gittikçe tükenir
Tükenir ve biter sonunda

Geriye sararan resimler kalır geçmişten
Resimlerin bile yaşlanır
Gülüşün eskir
Gün gelir
Yaprağın yeşilini kıskanırsın
Çünkü sen çoktan sararmışsındır
Denizdeki dalgayı kıskanırsın
Çoktan durulmuştur heyecanın
Resimlerde kalmıştır o gülümsemeler

Yalancı baharlarda yeşeren ağaçların
İlk yağmurda dökülen çiçekleri gibidir güzelliğin
Bir çığın düşüşü gibidir zaman
Yaşanmamış ne varsa ardına takarak
Düşer büyük bir hızla bilinmeyenin boşluğuna...

23 Aralık 2002
00: 01

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:38 PM
Hainler Ararken Etrafınızda

Hainler ararken etrafınızda
Farkına varamadınız
Kendi yüreğinizdeki ihanetin
Oysa kanlı bıçağıyla
Gezinip dururdu ardınızca

Nasıl sattınız
Sonsuza dek sürecek dediğiniz aşklarınızı
Nasıl bozdunuz yeminlerinizi
Ve nasıl oldu da unuttunuz
Yaşama sebebinizi

Taştan değildi oysa bir zamanlar kalbiniz
Elleriniz buzdan yapılmamıştı
Ve yağmur suları değildi göğsünüzde kuruyan ıslaklık
Belki sizde iç geçirirdiniz
Çalan sevda türküsünde
Daha hızlı çarpmaya başlardı yüreğiniz
İnancı ve direnişi anlatan şiirleri okurken

Suçlular ararken etrafınızda
Farkına varamadınız
Elinize bulaşan çamurun
Fırsat kolladınız her seferinde
Yok etmek için tertemiz düşlerinizi…

2005

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:38 PM
Hak Edenden Yana Koyana Dek Tavrını Hayat...

Hayat,
Hak edenden yana
Koyana dek tavrını
Ve alın teri kurumadan
Alıncaya dek hakkını emek
Delikanlı
Kavuşuncaya kadar
Hasretini göğsünde bir sır gibi taşıdığı
O mavi gözlü sevgiliye
Şiirler yazmalı

Şiirler yazmalı
Gökyüzünün mavisinin
Yavaş yavaş laciverde kestiği yerde...
Şiirler yazmalı
Yaşanacak güzel günler üzerine
Bir parça ekmek
Bir damla su
Sonra adını bile koymadığım bir sen

Böyle zamanlarda özler insan özlemeyi bile
İnsan kendini bile özler böyle zamanlarda
İçten bir gülümsemeyi
Sıcak bir çorbayı
Annenin şefkatle bakan gözlerini

Hayat,
Bizden yana koyana dek tavrını
Şiirler yazmak gerek
Acıları sevince döndürecek
Umutları gerçeğe çevirecek...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:38 PM
Hala İmla Hatasıdır Adımız

Biz insanız
Ve hala imla hatasıdır adımız
Kuşe kağıdına baskılı yaşamlarda.

Namlu ucu tedirginliği
Eksik uykularımızda.
Esmer yüzlü çocuklar
Türküler söylerler
Gerçekle inatlaşırcasına.

Biz ki insanız
Tanrı’nın yeryüzündeki yansımasıyız yani
Ve hala imla hatasıdır adımız
Nüfus kayıtlarında.
Kayıp düşlerimiz
Yazmaz asla mezar taşlarımızda.

Gazetelerde üçüncü sayfa haberi ölümümüz
Hala kara kalem sallamakta şairler
Siyah beyaz iş ilanlarında.
Soluk yüzlü kayıp çocuklar
Mahallenin boyasız duvarlarında
Ve bahsetmez kederimizden
Akşam bültenleri.

Biz ki insanız
Düşüktür reytingi onurumuzun
Prime-time da
Düşüktür omuzları
Ay başlarında çocuklarının yüzüne bakmaya utanan
Solgun yüzlü babamızın.

Ve hala imla hatasıdır adımız
Kuşe kağıdına baskılı yaşamlarda...

3-11 Haziran 2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:38 PM
Hala Özlenebilmek Ne Güzel Değil mi?

Hala özlenebilmek ne güzel değil mi
Uzaklarda olsan da adını anan birilerinin olması
Ustası olabilmek umut etmenin, beklemenin,
Uğruna harcamış olsan da koskoca bir ömrü
Acemisi olabilmek aşkın

Hala hatırlanabilmek ne güzel değil mi?
Güzel yanından bakabilmek hayatın karanlığına
Öğrettiği için titreyen dizlerine
Ayakta kalmayı aşk denen depremin acımasız yıkımında
Ve öğrettiği için hiçbir farkının kalmayacağını
Kalleşten öç aldığın vakit kalleşlikle

Hala hatırlayabilmek ne güzel değil mi?
Çıkarsızca uzanan sıcak bir dost elini
Bütün dertlerden boşayıp başını
Dünyanın en mutlu insanı olabilmek
Bir gecelikte olsa...

Hala gülebilmek güzel şey değil mi?
Ağlatanların dünyasında
Hep tebessüm eden
Masum bir çocuğun gözleriyle bakabilmek dünyaya...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:39 PM
Hangi Devrim Var ki...

Hangi devrim var ki
Kessin öz kardeşinin boğazını
Ve dökülen kanla yazsın
Çorak toprağa
Barışın, demokrasinin adını...

Kaç çocuk bıraktım dağlarımda
Daha aşk çağında,
Kaç annenin yüreğini gömdüm toprağa

Hangi baharın açmadan solan çiçeğiydin sen oğul
Adını bile bilmeden
Ortasına atıldığın kavgada,
Oysa görevin sadece yaşamaktır demişlerdi sana
Sebebini bile bilmediğin bu anlamsız savaşta.
Kim inandırır artık seni
Dağlara barut tozuyla yazılan barışa...

Hangi devrim var ki
Kessin kendi kardeşinin boğazını
Ve halktan bahsedip sürekli
Unutsun kendi halkının gözyaşını...

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:39 PM
Hangi Dilde Söylendiğini Bilmediğim Bir Türküsün Sen

Hangi dilde söylendiğini bilmediğim
Bir türküsün sen sözlerini bilmediğim
Belki bir gün çok uzak denizlerde
Karşıma çıkacak olan

Ilık rüzgarları vururken alnına Akdeniz’in
Ve açılırken fikrin binlerce mil
Açık mavilerin koynunda
Sonsuz sessizlikte bir ses çalınır
Belki kulağıma ansızın
Dokunur küçücük elleriyle sırtına
Ve derki;
Korkma
Ben o türküyüm işte
Ve hangi dilde söyleniyor olursam olayım
Ben seni anlatıyorum aslında
Yalnız akşamlarında
Senden başka kimsenin okumayacağı
Okusa da anlayamayacağı o kitabın
Sayfalarında bıraktığın o tuzlu ıslaklığı
Sesimde senin bile tanımadığın bir sen var
Sesimde sevgin var kimselerin bilmediği

Yorgunum
Uzak denizlerden geliyorum
İsimsiz türkülerin adasından
Belki söylenmezdim sonsuza dek
Gözlerinde beni çağıran bir şey olmasa
Sen olmasan
İnan ki
Bende olmazdım hiçbir zaman...

27 Mart 2003
20: 25

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:39 PM
Hangisi Sıla

Hangisi sıla
Söyle bana
Ey doğduğum koca şehir
Doğduğum yer midir sıla
Yoksa seveceğim yer mi olacak

Bir şehir nasıl güzelleşir bir günde
Bir şehrin dağları nasıl yeşerir
Gurbet nasıl sıla olur
Bir adam nasıl bırakıp gider
Herkesi ve her şeyi arkasında

Uzun bir yolculuk romanıdır artık hayatımız
Kim bilir hangi meçhul şehirde bitecek bu roman...

14 Ekim 2002
23: 12

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:39 PM
Hasrete Vurgun Bir Yürekteydi Sevdamız

Hasret çekilene değil
Hasrete vurgun bir yürekteydi sevdamız

Sevdalanmak değildi
Ki sevda zaten vardı yaratılıştan bu yana
Ve yaratılışın sırrını içinde taşıyordu ilk günden

Bir sözcüğünle
Hiç çizilmemiş resimler çiziyorum duvarlara
Hiç söylenmemiş sözler söylüyorum kendime

Bir yol vardı her zaman
Başlamak adına
Bir yürek vardı her zaman
Sevmek için yaratılmış
Bütün ayrılıklar bahaneydi
Kavuşmak için...

Hasret çekilene değil
Hasrete vurgun bir yürekteydi sevdamız

Her kelimemde bunu anlattım size
Belki anlamadınız
Belki sevmediniz hiçbir zaman
Vazgeçercesine kendinizden

An geldi, nefret eder oldunuz
Herşeyden ve herkesten
Sürekli iyilikten yanan yüzünüzü
Çevirdiniz hesapsızca başka yüzlere
Hiçbir anıyı bırakmadan ardınızda

Şimdi hasret, son dizesi silinmiş bir şiirdir içimizde
Noktasını bile koymamışken henüz
Uykusuz kalarak yazdığımızı unuttuğumuz...

2003

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:39 PM
Hasretini Düşündükçe

Hasretini düşündükçe
Cudi'ler küçülür gözümde
Kızılırmak bir içimlik su
Bir nefesimde yıkılır şu köhnemiş dünya
Üzerime devrilir içi boşaltılmış zaman

Hasretini düşündükçe
Yollar kısalır gözümde
Dicle'yi kurutur yüreğimdeki alev
Binlerce kez tükürürüm ölümün kalleş yüzüne

En gerçek türkümdür bu benim
Haykırsam uzak kalır sesim
Oysa yazıllmış en gerçek hikayedir
Sadece eksik kalmış yüreklerin duyamadığı

Sazım kırıktır
Yahut kopartılmıştır bütün telleri
Üç telden anlatmaya başlarım sana bütün bildiklerimi
Susuz dere yataklarını
Kurutulmuş yüreğini insanlığımızın
Ne kadar sevmişsek
O kadar hor görüldüğümüzü

Hasretini düşündükçe
Günler uzar gider
Zaman hoyrat bir nehirdir
Ömrümü akıntısına bıraktığım

Bekle beni
Yüce dağların ardında
Akıp giden hayat gibi bekle
Her adımım sana uzanır
Her adımım hayata
BEKLE BENİ
DENİZE ULAŞIR BİR GÜN BÜTÜN NEHİRLERİM...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:39 PM
Hata Yapmayı Seviyorum

Hata yapmayı seviyorum
İnsan olduğumu anımsatıyor bana her seferinde
Seviyorum acıyı mutluluğu sevdiğim kadar
Acılarda bizim içindir bu dünyada
En az mutluluklar kadar

Seviyorum gerekli gereksiz bütün heyecanları
Yüreğimin çarptığını anımsatıyor bana
Her defasında.

Paylaşılan bütün mavilerini seviyorum hayatın

Düşmanlarım sizi seviyorum
Mücadeleyi öğrettiğiniz için bana
Dik durmayı öğrettiniz haksızlıklar karşısında,

Seviyorum karanlığı
Değerli kıldığı için sürekli aydınlıkları,

Sevmeyen her kim kaldıysa bu dünyada
Hepinizi seviyorum
Sevmeyi öğrenirsiniz diye bir gün...

15 Kasım 2002
18: 40

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:39 PM
Hatırlat Bana Sevgili

Hatırlat bana sevgili
Yalnızlığı aşkla bölünmüş bir adamın
Kar ayazında kalmışçasına titreyen ellerini

Gözlerinden dökülen yaşlarla sula
Koynumuzda açacak kızıl çiçekleri
Acınla besle
İsyanınla büyüt

Geri getir bana sevgili
Ellerimin o eski sıcaklağını
Yine tek bir sözcüğünle
Gökyüzüne vursun başım

Çoğalt beni sevgili
Git gide azalmakta olan yüreğimin sevincini
Sıradanlaşan sözlerime
Yeni anlamlar yükle yine

Hatırlat bana sevgili
Gözlerim sen diye baksın yine dünyaya
Ve seni yazsın her bir damla mürekkebi kalemimin...

2007

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:39 PM
Hayat

Hayat;
Yüzlerce yıl yaşansa da bırakıp gidilemeyecek kadar değerli,
Bütün yaşanılanların tek kalemde, tek nefeste silip atılabileceği kadar anlamsız,
Sevinçlerin ve heyecanların sığdırılamayacağı kadar kısa,
Bitmek tükenmek bilmeyen kederlerin kadar uzun,
Yeni doğmuş bebeğin ağlayışı gibi genç
Her an ölünecekmiş gibi yaşlı,
Hürriyet için sıkılan kurşun kadar namuslu,
Üç kuruşa ruhunu satacak kadar kalleş,
Ne kadar gezinseler de yaralarında baş eğmeyecek kadar onurlu...

Ama ne olursa olsun,
Hayat;
-Aşık olmak kadar güzel
Ve yalnızca bunun için yaşanacak kadar umutlu

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:39 PM
Hayat Okulu

Hayat okulu

Ders 1: Bir beyin, bir yürek ve hayalden başka ihtiyacın yok hiçbir şeye sevebilmek için...

Ders 2: Kaybetmek üzerine kurulmuş bir dünyada hiçbir yenilgi sana ait değil,
Asıl yenilen insanlığımızdır aslında, asıl kaybeden gülen yüzü insanlığımızın...

Ders 3: Biten hiçbir şey için üzülme. Çünkü her bitiş yeni bir başlangıç taşır içinde...

Ders 4: Kendi kendini önemli bulduğun kadar önemlisin. Başkalarının seni önemsediği kadar değil...

Ders 5: Dürüst olmaya karar verdiysen İşe kendi kendine bir şeyleri itiraf etmekle başla...

Ders 6: Yapabileceklerini en iyi kendin bilebilirsin. İşe kendine inanmakla başla.

Ders 7: Bu acıyı taşıdığın için şanssız sayma kendini. Dünyanın en güzel yarasını taşıyorsun çünkü yüreğinde...

Ders 8: Yaşamak; pişmanlık duymamaktır son nefesini verirken yaşadıklarından...

Ders 9: Doğru; inandığın yoldur senden başka kimse inanmasa da. Doğru; ölebilmektir gerekirse, inandıklarına inanmayanlar uğrunda...

Ders 10: Hiçbir ders kitabında yazmayacak hayatın acı gerçekleri. Çünkü hayatın gerçek yanı ders kitaplarında yazılmayanlardır...

Ders 11: Hata yapmayı sev. Çünkü insan olduğunu hatırlatır sana her seferinde...

Ders 12: Büyüyüp gerçeğin kötümserliğini kabul etmektense, çocuk kal ve hayalin iyimser dünyasında yaşa... İnan ki daha mutlu olacaksın...

Ders 13: Seni sevmeyenlerin söylediklerini önemse. Şüphesiz ki seni sevenlerden daha açık sözlü olacaklardır...

Ders 14: Mutluluğu uzaklarda arama. Mutluluk; her zaman düşündüğünden daha yakınlarda bir yerdedir...

30 Nisan 2003
22:22

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:39 PM
Hayat Tüketiyor Günden Güne İyi Çocuklarını

Hayat tüketiyor günden güne iyi çocuklarını
Türküsüz bir güne dönüyor gökyüzü
Her gün biraz daha karşılıksız kalıyor sevmelerim
Saklayamaz oluyor artık yüzüm solukluğunu

Alın terim
Can suyum
Güzel çocuk
Ne olur çevirme yüzünü ötelere
Sensiz sahipsiz kalır acılarım,

Günden güne daha da çoğalıyor omuzlarında
İnsan olmanın ağırlığı
Ve sadece iyi çocuklarını böyle hırpalar hayat.
Şarkılarda kalmayacak kadar gerçektir
Güzellikten yanmak
Ve bunun için garip bir haz duymak...

(İnanmak;
Gerçekten de inanmak mıdır?
Bedelini göze almamışsan.)

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:40 PM
Hayat Yine Savurmakta Yorgun Bedenimi

Hayat yine savurmakta yorgun bedenimi
Hiç bilmediğim uzak limanlara

Bu sefer her zamankinden farklı
Beynimi de götürüyorum beraberimde
Ve beni ben yapan tüm heyecanlarımı

Tüm şiirlerimi sökerek almak istiyorum
Bütün sokaklarından bu köhnemiş kentin

Ve bütün sevinçlerimi bitirmeden
Bu düş teröristi şehir
Bir karşı eylem gibi gidiyorum buralardan
Ve başlamadan biten aşklarımı yazarak çatlamış duvarlara
Birkaç yıkık dize bırakarak ardımda

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:40 PM
Hayata Dair Cümleler

Hayata dair cümleler kuruyorum
Bilincim;
Hiç bir zaman tükenmeyen kalemim
Söylenmemiş söz kalmayıncaya dek
Dokunulmamış yara...

Ah benim eksik yanım
Şimdi senin olmadığın her şiir biraz yarım
Her boş kağıt biraz yaralı

Geniş zamanları yaşamak hangimizin harcı
Takılıp bir balığın peşine tüm deryayı dolaşmak
Sonra serin rüzgarlarda kurutmak ıslanan bedenimizi

Hayatın anlaşılır yüzüyüm ben
İyi bilirim
Kendi dilinde karanlığa küfretmeyi...

Dostlarım bilir en iyi beni
Bazen durgun
Bazen nasıl coşkunca aktığımı
Tek bir kıvılcımla
Bütün dünyayı saracak alevler yaktığımı...

“Bir sen bilsen yeter” diyeceğim
Bir sen kalsa yeterdi oysa bana
Gülümseyişimin ardında
Ihlamur kokulu bir bahçe saklardım o zaman sana
Her gece gizlice yıldız toplardım göğünden

Hayatın anlaşılır yüzüyüm ben ey can
Gözlerime baksan yeter
Anlamak için kederimi...

2006

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:40 PM
Hayata Sitem

Ne olurdu
Bir kaç dize eksik kalsaydı şiirimde
Ve sadece kavuşmayı
Anlatabilseydi yazılmış bütün öyküler.

Daha az acıtsaydı canımı hayat
Güzel haberlerin umuduyla
Açabilseydim çalan telefonu
Bu kadar tez duyulmasıydı
Kara haberi yiten dostların.

Çektiğim acılar şair yaptı beni
Ne olurdu
Şair olmasaydım...............!

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:40 PM
Hayatın Nizamiye Kapısı

Hayatın nizamiye kapısından
Çok oldu geçeli,
Kendimi bildim bileli
Her birimiz
İkinci sınıf bir dünyada
İtaatkar bir sıra neferi

Konuşmak yasak bize,
Türkü söylemek
Veya ıslıkla çalmak çok sevdiğin bir melodiyi

Hazır ol! ..
İkinci bir emre kadar,
Rahat etmek
Sadece özgür insanın işi...
Emrindedir
Gıcırdayan postal sesleri arasında
Şeffaf zarfları
Siyah elbiseli adamlarıyla
Teksas tipi demokrasi...

Kalın kitapların başlıklarını bile okumak yasak bize
Sevdiğimiz şiirleri ezberlemek
Düşünmekse ölümcül bir günah

Hayatın nizamiye kapısından
Çok oldu geçeli
Kendimi bildim bileli
Her birimiz
İkinci sınıf bir dünyada
İtaatkar bir sıra neferi...

(Bir Askerin Kaleminden)

J. Komando Asteğmen
Melih COŞKUN

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:40 PM
Hayattan Yana Durmak İçin

Hayattan yana durmak için
Aykırı olduk çağımıza
Sevgisizlik çağında
Aşık yüreklerimizle...

En tehlikeli kitapları okuduk
En zorlu yollarda yürüdük ömrümüzü
Kimimiz şiir yazdı
Karanlığa küfretti *******ce,
Kimimiz ömrünü koydu ortaya
Kırıldı boynumuz en delikanlı çağında

Hayattan yana olmak için sadece
Asi olduk çağımıza...

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:40 PM
Haydi Dağlara Vuralım Kendimizi

(*Sevgili abim Mim Kemal Ertuğrul'un 'Yazdan kalma Bi'ş' şiirinden imgelemime düşen...)



Haydi dağlara vuralım kendimizi, yemyeşil ormanlara...
Sadece kuş cıvıltıları bulaşsın mısralarımıza.
Görmesin gözlerimiz
Dereler gibi akan kanın kızıllığını,
Duymasın kulaklarımız
Savaşlar ortasında kalmış bir bebeğin ağla(ma) yışını

Haydi dağlara vuralım kendimizi
Acıların yanımıza uğrayamayacağı diyarlara
Hiçbir çığlığın ulaşamayacağı kadar uzaklara.

Ah güzel abim
Boşuna aslında bütün çırpınışlarımız
Adım gibi biliyorum ki
Sen, bu dağ başında bile
Annesini arayan bir karacanın
Parlayan gözlerine bakıp ağlayacaksın.
Belki bozduğun için farkında olmadan
Bir karıncanın yuvasını
******* boyu uyumayacaksın…

Senin suçun değil
Gül yaprağının yankısında kırılan sırça yüreğin.
Öyle isterdim ki
İpinden kurtulmuş bir uçurtma kadar hür olabilmeni

Bekle güzel abim
Zulüm sözlüklerden çıkartıldığı gün
Gül yüzlü çocuklar
Kızıl çiçekler bırakacaklar mezarlarımıza…

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:54 PM
Hep Aynı Yerden Başladık Yola

Hep aynı yerden başladık yola
Hep aynı yere vardık sonunda

Anladık ki sonunda biz bir adım bile yürümemişiz
Ve bir sayfasını bile okumadan
Sonuna gelmişiz bitimsiz sandığımız hikayenin

Tanımsız kaldı bütün kavuşmalarım
Ayrılığın bütün duygularımı yağmaladığı yerde

Düştü son bayrak yere
Soldu duvardaki slogan
Bir kez olsun öpemeden alnından
Yüzüne toprak kokusu bulaşan o güzelliği
Sarılırken bir yari kucaklar gibi
Hayatın ince beline
Kesildi bir anda bütün sesler
Müzik sustu
Ve başladı sessizliğin ölümcül saltanatı

Aynı acılardan yanan yüreğimiz
Ve hep aynı sözlerle sarmaya çalışan açık yaralarını
Yorula yorula yine aynı yerde tükenir...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:54 PM
Hep Bir 'Sen' Var Düşlerimizde

Hep bir 'sen' var
Düşlerimizde
Gülüşlerimizde...
Hep bir 'sen' var
'Sen'in olmadığın *******de bile

“Sen”in olduğun şiirler yazıyorum.
Beni “sen”sizliğe mahkum ettiğin *******de.

Hep bir 'sen' var
Düşlerimizde
Gülüşmelerimizde

Anladım ki artık
“sen” olmadan da yaşanabileceğini
Beni “sen”sizliğe kurban ettiğin *******de
Ancak
Şiirsiz asla……………………………….!

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:54 PM
Hep Bir Işık Vardı

Hep bir ışık vardı o tünelin sonunda.
Bir yol vardı ömrümüz boyu uzanan
Bitecek bir gün derken hep bizi tüketen

Umut hiç eksilmezdi içimizde
Katık yapıp ekmeğimize kattığımız akşamlarda
Olmasa da yanımızda
Olmasını umut ettiğimiz bir gülümseyiş vardı hep

Hep bir ağızdan söyleşir
Türküler söylerdik hep bir ağızdan
Sürgün olsak da severdik yaşamayı
Aç kalsak ta kaybetmezdik
Yarınlara olan inancımızı

En kötüsünü görmüştük
Vurgunların, talanların
Kıtlıklardan, kıranlardan geçmişti yolumuz
Ama yine de bir ışık vardı tünelin sonunda
Kendimiz tükensek de
İçimizde hiç tükenmeyen umudumuz vardı.

Bütün baharlar yakındı bize
Soğuktan titreyen ellerimize rağmen
Her şeye rağmen yaşamaya değerdi gelecek.
Filizlenecekti elbet
Yüreğimizde aşkın en güzel çiçekleri
Yani yakındı
Ateşler yakıp dostluk bahçelerinde
Etrafında tekrar türküler söyleyeceğimiz günler

Hiçbiri olmayacak olsa bile
Ne kadar güzeldi bir bilsen
Düş kurabilmek…

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:54 PM
Hep Ertelenmiş Bir Şiirdi İçimde Aşk

Hep ertelenmiş bir şiirdi içimde aşk
Mutlu günlerimi atlatmayı beceremezdim bir türlü
Ayrılığı anlatan tek bir hece bile yokken yazdıklarımda
Her gece göğsümün üzerinde gezinirdi hüznün elleri

Evcilleştirilmiş acılarım vardı benim
Küçük bir yaraya değen tuz zerreciği gibi dayanılır.
Öyle zordu ki
Acıyı sahiplenişime sıradan bahaneler uydurmak.

Bakir kelimelerin ardına sığınıp
Yüzüne tükürüyorum şimdi aşklarımın
Ne söylesem eksik kalıyor
Nereye gitsem uzuyor yollarım sürekli...

Kızma ne olur bana
Kitap harfleriyle konuşmayı beceremiyorum artık
Ağzımı bıçak açmadığı zamanlarda
En çok kendimle dertleşiyorum
Kendimi bırakıp gittiğim yollar sana varmıyor
Eksik kalıyor kendimden çaldığım zamanlar

Hep ertelenmiş bir şiirdi içimde aşk
Anlatmayı beceremezdim bir türlü
Seninleyken sensiz olmanın kederini...

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:54 PM
Hepimizindir Bu Şiir

Bir şiirdir söylenilen
Onların şiiri
Yani bizim
Yani sizin
Yani hepimizin

Hürriyet uğruna esir düşene bu şiir;
Eşit olalım, hür olalım derken
İncitmezken bir karıncayı bile
Bir somun ekmeği
Tedirgin, umutla, cesaretle bölerken ikiye
Sessiz sedasız gidene
Meçhul bir vakitte bir meçhule...

Mutlu tok bir yarın için aç kalana bu şiir
Emeği;
Ellerimizin, beynimizin, yüreğimizin,
Emeğe sınır koymuşlar bugün
Emek açlık sınırı altında
Ve ellerimiz,
Beynimiz,
Yüreğimiz,
Açlık sınırı altında bugün
Onlara bu şiir
Bu şiir emek döküp,
Aç uyuyanındır...

Yaşamak için ölene bu şiir;
Sevgisiz, karanlık
Ve zulümle yaşamaktansa
-Bir on dörtlünün namlusu ucunda yaşamak gibi-
Dağ başlarını sarmışken ihanet ve yalnızlık
Düşmek yola
Sevdayı katık yapmak ekmekle
Arkadan yaklaştıklarını bilerek
Yürümek kararlılıkla
Dağların ardından yükselecek güneşe doğru,
Bu şiir ölenindir
Bir halk yaşasın diye ilelebet...

22 Ekim 2002
22: 47

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:54 PM
Hepsi Bir Kandırmaca

Hepsi bir kandırmaca
Duvarları delip geçen bakışlardaki sihir,

En sağlam duvarları yıkacak rüzgarları
Doğuracak olan en coşkun çağında
Koskoca bir evreni alıp avcunun içine
Paramparça edip bir anda
Sonra yepyeni dünyalar ve güneşler yaratacak kadar
Çılgın ve korkusuz yaşında
Nedir bu durgun sular gibi
Kendi sessizliğinde boğuluşun
Milyar milyar atacakken kalbin
Dünya dünya soluyacakken gökyüzünü
Bir kalp atışına bağlı saatli bomba gibi duruşun niye

Öyledir ki
Günü gelir
Üç metrekarelik karanlık bir odada dünyaları
Veya koskoca bir dünyada karanlık küçük bir odayı yaşarsın
Günü gelir aldırmaz olursun
Olup biten alçaklıklara
Silinir beyninden koskoca bir halk
Zapt eder yüreğin beynini
Artık bir yürek ihtilalidir beyninde yaşanılan...

Aşk denen aptallık hapının uyuşturduğu beyninle
Büyürken yüreğin beynini küçültürsün...

Oysa kavgada yaşamak vardı aşkı
Bileyip bir sevdayı saplamak sevgisizliğin bağrına
Unutup gitmek değil bir halkı
Bir halk olmak aşkın kucağında
Yıkıp yeniden sevgiyle kurmak
Bu sevgisizlikten kararmış dünyayı...

29 Ocak 2003
02: 14

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:55 PM
Her Akşam Yeniden Yazabilirim Bu Şiiri

Her akşam yeniden yazabilirim bu şiiri
Ellerimin titremesine aldırmadan

Bambaşka bir uykudan uyanır gibi
Kendi ellerimle yeniden yaratabilirim
Çalınmış sabahlarımızı

Hiçbir zaman gelmeyeceğini bilerek
Ve kederinden hergün biraz daha gebererek
Görülmemiş bir aşkla sevebilirim seni...

2004

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:55 PM
Her Cümle Biraz Yalan

Susmaktı her konuşma
Ve onun için yalandı her cümle biraz
Söylenmesi düşlenen her söz gerçek.

Her kavga biraz destan
Her düş biraz çocuksu
Ve çığlık çığlığa her insan

Bağırıyor bir ambulans caddenin ortasında
Islak yolları bıçak gibi keserek
Bir hasta ölümüne hazırlanıyor yine
Güzel yaşayamadığından olsa gerek...

Bir şair kuytulukta şiir yakıp ısıtıyor ellerini
Ateş daha bir sıcak
Gece daha bir aydınlık yine
Bir anlayan olmadığından olsa gerek...

Bir susuştu her konuşma
Her sevgi biraz eksik
Ve yalandı her cümle biraz
Düşlenen, gerçek...

5 Mart 2003
22: 22

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:55 PM
Her Gidiş Bir Ölümdür

Her gidiş bir ölümdür
Bir film karesinde bir çocuk ağlar
Hiç kimseler görmeden
Küçük bir andır zamanın sonsuzluğunda
Ancak ömürdür bir yürekte
Her gidiş buğulu bir otobüs camı
Camın arkasında anlaşılmayan
Çılgınca merak edilen son cümleler
Bir bakışa sığdırılışı
Bir ömre sığdırılamayacak kadar çok kelimenin

Yitirilen çocukluk hayalleri gibidir şimdi
Her giden otobüs,
Her gidiş bir ölümdür
Ve buğulu bir otobüs camında
Gizlice ağlayan bir çocuktur hasret...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:55 PM
Her İnsan Kendine Aşıktı Aslında

Hiç olmadık bir zamanda
Başka yerde olmak gibi
Hürriyet gibi
Şiirlerce, romanlarca özlediğim
Çok uzaklarda olsan bile
Hemen yanı başında olduğunu hissedebilmek
Haylaz bir çocuğun
Duvara çizdiği resim gibi
Ellerimle yarattım sevgiyi

Vazgeçtiğim gün ise
Hasret çekmeye başladım
Bakışını unuttuğum gün
Vazgeçtim sana aşık olmaktan
İşte o an
Belki binlerce dize silindi şiirlerimden
Oysa ne kadar cümle vardı
Söylemek isteyip de bir türlü söyleyemediğim

Vazgeçti artık kanat çırpmaktan
Yüreğimde hasretle çırpınan kuş
Hiç kimse gibi bende kabullenemedim o gerçeği;
Herkes kendine aşık olurdu aslında en çok
Bunun için vazgeçemezdi asla yaşamaktan
Kendine aşkından acı çekerdi kanatıldığı zamanlarda
Ve sevildiği için mutlu olur du belki en çok
Onun içindir ki her insan kendi aşıktır aslında...


Milli J. Komando Taburu
ŞIRNAK

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:55 PM
Her Kavga İsyan Kokar

Bir kokusu vardır hayatın
Burnunun direğini sızlatırcasına keskin

Tüm ayrılıklar hüzün kokar
Tüm otogarlar,
Tren istasyonları,
Vapur iskelelerinde ayrılık,

Her kavga isyan kokar
Ve gelecek

Bir kokusu vardır
“Bizimle bitmez bu kavga” diye haykırmanın

İntikam kokusu zulmün dağlarında
Ve yüreğine aşk düşmeyenin duyduğu sadece
Çatlamış damarlardan sızan sıcak kan

Bir kokusu vardır seni seviyorum demenin
Fabrika bacalarının griye kesmiş dumanı
Ve yanık lastik kokusu
Sararken şehrin göğünü
Kaplar geceyi güneyli rüzgarlarla

Yalnız kokusu yoktur ölümün
Ölüm kokusuz
Renksiz
Sensiz
Bensiz
Ve aşksız...

22 Ocak 2003
01: 56

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:56 PM
Her Mayın Bir Tohumdur Ayrılığın Bahçesinde

Her mayın bir tohumdur ayrılığın bahçesinde
Oysa biz sadece sevgi olsun istedik aşk bahçelerinde
O bahçelerde koşup oynasın çocuklar
Kolsuz bacaksız kalmadan
O çocuklar tüm renkleriyle görebilsinler dünyayı.

Her giden
Dönebilsin geriye
Kimse ölmesin aşk çağında
Hem de sebebini bile bilmediğini bir kavgada.

O çocuklar büyüyebilsinler istedim
Küstürülmeden hayatlarına
Yorulduğumuzda devam edip bıraktığımız yerden yürümeye
Yarım kalan şiirlerimizi tamamlasınlar diye.

Her mayın bir tohumdur ayrılığın bahçesinde
Oysa ölmesin istedim ben kimse
Aşk çağında...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:56 PM
Her Ölüm Yazılmaya Başlanamamış Bir Şiirdir

Her ölüm
Yazılmaya başlanamamış bir şiirdir.

Her ölüm
Tükenmiş bir kalem
Yazmak istesen de bitmiştir mürekkebin
Kitap yarıda kalmıştır

Çoktan papatyalar bitmiştir mezarlarında
Dün elini öptüklerimizin

Çok ayrıdır artık
Bir demet kır çiçeğini koklamakla
Büyütmek göğsünde...

Her ölüm inmiş bir perde
Oyuncular çoktan gitmiştir evlerine

Salon;
Sessizdir artık
Ne birkaç damla gözyaşı
Ne bir yudum sevinç

Her ölüm yazılmaya başlanamamış bir şiirdir
Perdesi inmiş bir oyun...

16 Şubat 2003
02: 07

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:56 PM
Her Şehir Bir Parça Memlelet

Bir kavşağa vardı ömrüm
Aşınmış yolları bırakarak arkasında
Her karışında bir dost yüzü kaldı
Her karışında bir o kadar ihanet

Kusursuz değildi hiç kimse
Tertemiz bir eli tutacak kadar

Aynalarda ufalan gözlerimde
Benden uzaklaşan bir şeyler içimde
Uzak şehirler çağırıyor beni
Beni arıyor birileri
Hiç bilmediğim coğrafyalarda

Büyümeyen bir çocuktur
Her yol kavşağında içimi kemiren hasret,

Karanlık ve dar yollar var önümde
Hangi şehirlere çıktığını bilmediğim

Belki yüzünü hiç görmediğim insanlar çıkacak karşıma
Ne bir dost olacak yanı başımda
Ne sırtımda bir ihanet

Belki göçeceğim yine soğuk denizlere
Eski bir şarkı gibi doğduğum topraklar
Kucaklar mı yine beni çocukluğum gibi

Gurbet-Sıla karıştı beynimde
Bu kavşakları yalnız geçecek artık ömrüm
Olmayacak bir ışık tutan
Dostun omzu olmayacak omzunda
Tökezlediğin çukurlarda

Giderken ağlayacağım her yerdir artık sıla
Şiir yazdığım her şehir bir parça memleket...

20 Ocak 2003
01: 37

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:56 PM
Her Şeye Yeniden Başlamanın Zamanı Geldi

Her şeye yeniden başlamanın zamanı geldi artık
Eski bir kitabı kurtarıp tozlu rafların tutsaklığından
Okumaya başlamalı eksik kalmış yerinden
Tam o anda en sevdiğim türkü çalmalı radyoda
Ve annem bilmemeli
Şiirler çıkartıp yüreğimin kınından
Her gece gizli gizli ağladığımı

Tamamlamanın zamanı geldi artık
Yarım bıraktığım her bir şeyi
Hiç görmediğim şehirleri gezmeliyim
Yeni insanlarla tanışmalıyım
Ve düşmeliyim apansızın yürekli bir sevdanın koynuna

Uçurum olsa da yolum
Kan revan içinde kalsam da her düştüğümde
Vazgeçmemeliyim inandığım hiçbir şeyden
Ne olursa olsun
Vazgeçmemeli insan asla
Sevmekten...

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:56 PM
Her Şiir Yarımdır Aslında

Her şiir yarımdır aslında
Her ömür gibi
Bir satır daha yaşamak ister çünkü her insan
Bir gün daha yazabilmek,
Bir kelimeye sığdırabilmek
Koskoca bir kitabı
Bir anı tutup avuçlarının içinde sımsıkı
Bir ömrü yaşayabilmek yeniden...

Her şiir yarımdır aslında
Her ömür gibi
Her şairin en az bir dizesi vardır çünkü
Son akşamında
Yazılamamış...

2004

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:56 PM
Her Türküde Havada Olacak Yumruğum

Her türküde havada olacak yumruğum
Tükenmedikçe sol yanımı
Sıtma tutmuşçası titreten o sevda
Biter mi kısa çöpün
Uzun çöple olan hesabı,
Hangi aşık vazgeçer sevdasından

Bizim türkümüzdür çalınacak
Hınca hınç meydanlarında şehrin
Hayır, mahşer değil bu yaşanan
Tarihte özler kendini kimi zaman

Bastırılmış bir isyan yüreklerdeki
Her kış yeni baharların ümidiyle yaşayan,
Bayraklarını zulalarında taşıyor o kalabalıklar
Sakladıkları gibi yıllar yılı kanayan yaralarını
Tarih de özler kendini
Ve kendine döner bir gün mutlaka...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:56 PM
Her Veda Bir Kitaptır Şaire

Her veda
Bir kitaptır şaire
Uzaklaşırken hızlı adımlarla
Ardında buğulu bir camda
Ağlayan bir kadın yüzü bırakır.

Gelip çatar ayrılık vakti
Saatin akrebi acımasızdır her zamankinden
Bir adam içine atar yangınını.
Klakson sesleri arasında
Başlar acımasız bir vedanın
Hüzün makamında melodisi

Düşlediğim yerde başladı o bitiş
O son bakış saplandı kaldı adımlarıma

Ne olur ardımda bırakmayın buğulu gözlerinizi
Hangi bavula sığar şimdi bu hasret
Hangi odanın terli duvarları arasında yazılır
O kan kırmızı şiirler

Dedim ya
Her veda bir kitaptır şaire
Kavuşmak
Üç ciltlik hayat ansiklopedisi...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:56 PM
Her Yanımda Çelişkiler Yumağı

Her yanımda çelişkiler yumağı
Son model bir arabanın ısıtmalı koltuğunda
Devrim türküleri okumak kadar,
Ruhumuzu aldatmıştık oysa hepimiz
Çünkü gerçek savaşçıların payına düşen
Sadece acılardı
Ve buydu elbette onları her zaman haklı kılan

Hangi umudu tazeler doğacak güneş
Belki biraz ısıtır sadece üşüyen düşlerimizi.
Çoktan unutmuşuz deliksiz gece uykularını
Taze ekmeği,
Sıcak bir odayı.
Onun için dedik ki sana ey halkım
En gerçeği budur sevebilmenin

Yine duman kapladı aşılmaz dağların zirvesini.
Üşüyorum
Yok ellerimi tutabilecek kimse.
Düşüyorum
Kederin sarp yamaçlarından.
Sadece bir bakışın yeter bana ey yar
Ellerin olmasa da
Her şeye rağmen ayakta durmama
Bir gülüşün yeter
Sabahsız *******de buz tutmuş yüreğimi ısıtmaya.

Unutma beni en gerçek sevdam
Biz seninle birlikte yenmeyi öğrendik acılarımızı…

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:56 PM
Her Yer Yalnızlıktır

Her yer yalnızlıktır
Sinema salonları
Deniz kıyıları,

Boynumu gümüş bir kolye gibi sarar ölüm
Tutma ellerimi ne olur
Dokunmadan soluyor bahçemde gülüm

Naif gülümseyişlerinde
Büyür canhıraş feryatları şairlerin
Sivrilir kurşun kalemleri
Sararken bütün yalnızlıkları büyüyen isyan

Her şey yalnızlıktır
Ellerini hiçbir zaman tutamayışım
Bakamayışım gözlerinin içine.

Sırtıma mor pençesini vurur kalleş ölüm
Bakma gözlerime ne olur
Bahara kavuşmadan soluyor bahçemde gülüm

Sensiz bir günümde anladım ki
Eğer olsaydın hep yanımda
Yazamazdım bu dizelerin tek bir harfini belki de...

2004

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:56 PM
Her Yolculuk Öncesi Bir Şiir Yazmalı İnsan

Her harften ayrı bir söz yarattım kendimce
Her satırını işledim ilmek ilmek
Dedim ki
Her yolculuk öncesi
Mutlaka bir şiir yazmalı insan
Döndüğünde okumayı ümit edeceği

Bağıra çağıra şarkı söylemeyi unuttum nicedir
Balkon kapısını ardına kadar açıp
Dağı taşı türküye boğmak
Sonra aşık olmak yeniden
Beynimde yarattığım güzelliğe
Ve yeniden doğmak

Her yolculuk öncesi
Bir şiir yazmalı insan
Dönüp de bulmayı ümit ettiği dost yüzleri gibi...
Bir parçasını doğduğu şehirde bırakmalı
Canı her sıkıldığında
Başını dost bir omuza yaslar gibi

Bütün renkleri boyamalı milyon kere
Aynı sözcükleri kullanarak
Her defasında farklı şeyleri anlatabilmeli
Mesela sığdırabilmeli bir kelimeye bütün beyazlarını dünyanın
Koskoca bir aşkı anlatabilmeli tek bir hecede

Her yolculuk öncesi bir şiir yazmalı insan.
Hiçbir zaman dönemeyecek olsa bile...

2004

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:57 PM
Hergün Biraz Daha Eksiliyoruz

Her gün biraz daha eksiliyoruz
Her doğum günümüzde bir parçamız daha ölüyor
En acı makamdan çalıyor bütün şarkılar
Bitti derken
Herşey canlanıyor yeniden
Ya da ölüyor içimizde birşeyler

Her mevsim
Bir tabak daha eksiliyor yoksul sofralarımızdan
Ağlayıp susuyoruz
Ve gülmeye başlıyoruz yeniden

Her sabah biraz daha değişmiş olarak kalkıyoruz yataklarımızdan
Anlıyoruz artık
Hiçbirşeyin eskisi gibi olmayacağını
Büyüyoruz çocuklar
Büyüyoruz...

2004

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:57 PM
Herkes Anlayabilsin Söylediklerimi

Herkes anlayabilsin söylediklerimi
Kederlensin
Bir ateş böceğinin
Karanlıkla sevişmesine benzeyen
Dağ başında yanan çoban ateşi

Ağlasın
Haftalar boyunca tek damla suya hasret kalmış
Selamın bile ulaşmadığı
Sınır köyündeki yorgun çeşme
Çınlasın kulaklarında
Tutunacak bir dalı kalmadığı için
Hayattan ümidini kesenin,
Takılsın diline dokuz yaşında bir çocuğun
Karla kaplı okul yolunda yürürken,
Cesaret olsun ezberinde
Aşkını kalbinin en derininde saklayanın.

İmgelerim
En büyük mirasıdır acılarınızın
Ne olur
Siz anlayın beni...

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:57 PM
Herkes Kendi Kavgasının Kahramanıdır

Herkes kendi kavgasının kahramanıdır
Ve cesurdur yürüyebildikçe korkularının üzerine
İrkilir titremeye başlarsın serin bir gecenin karanlığında
Yüreğini ısıtacak olan herkes senden
Sanki senden binlerce yıl uzaktadır
Karanlık çağıldar gittikçe yükselen bir sesle üzerine
Pusu kurarlar sessizliğine
Ve bil ki kan ter içinde kendini attığın bu yer
Ne deliksiz bir gece uykusu
Ne sımsıcak koynudur sevgilinin

İşte tam o anda
Bambaşka bir alev düşer fikrine
Titreyen ellerin en cesur türküsünü söylemeye başlar aniden

Herkes kendi kavgasının kahramanıdır
Ve cesurdur dövüşebildiği kadar korkularıyla...

(Tuzla Piyade Okulu günlerinden)

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:57 PM
Herkes Kendi Olduğu İçin...

Herkes sadece kendi olduğu için
Farklı hepimizden
Herkes kendi olduğu için bu kadar yabancı

Herkes kendi olduğu için
Nefret dolu gözleri
Bakarken gözlerimizin içine

Ve herkes kendi olduğu için
Feda sözcüğü bu kadar yabancı hepimize
Sevmek bile korkunç bir bencillik bilincimizde

Herkes sadece kendi olduğu için
Tanıdık aslında birbirine
Aynı aşktan yanan
Aynı kavgada dövüşen
Ve aynı felaketlerde yitiren sevdiklerini

Soluduğuz hava hepimize yeter
Hepimize yeter o hürriyet
Yeter ki beraber dövüşmesini beraberce bilelim uğrunda...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:57 PM
Herkesin Bir Sırrı Vardır

Herkesin bir sırrı vardır
Söylemekten korktuğu
O gerçektir ki
Uzayıp giden ******* boyu
Düşlerini alt üst eden
Sabahlara kadar

Kimisi korkar karanlıktan
İnkar eder inatla
Kimisi susar zulme
Kabul etmez suskunluğunu,
Kimisi sevmiştir ölesiye
Korkar söylemekten kendine bile,

Herkesin bir sırrı vardır mutlaka
Hayatın kendisi bir sırdır aslında
Bilen var mıdır niye geldiğini
Şu garip dünyaya,
Bilen var mıdır ne zaman gideceğini
Ve bilen var mıdır ki
Ne zaman seveceğini...

3 Kasım 2002
23: 00

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:57 PM
Herkesin İçini Acıtan Bir Şehir Vardır

Herkesin içini acıtan bir şehir vardır
Eski ölümlerin acısı
Gece yarısı geçilen karanlık yollar gibi
Kuş bakışıyla en güzeli yeşilin
Maviye hasret bir yaz...

Zaten aşk dediğimiz
Ağustos sıcağının kalbini terletmesi değil midir

O şehirlerde nasıl yaşanır ayrılıklar
Kaç hasret eskir
Kaç zalim aşkı ağlatır acımasızca

Şiirim yalnızdır
Anlamasını istediklerim okumayacaktır çünkü hiçbir zaman
İçimde gece yarısı geçilen karanlık yollar
Buz tutmuştur kasabalarda evlerin camları
Ve iklimi gibi serttir yüzleri insanlarının

Bir duyan yoksa
Yalnızdır bütün cümlelerim

Kaybolduysan yalnızlığında
Gördüğün her ışığın peşine düşme
Başlangıç sandığın her yol
Bir bitiştir belki de
Mezar taşlarının yosun tutmuş yanı
Kaybettiklerine çıkar

Hasretin şehrinde yıkılmış binalar vardır
Yaşamamış olsan da ezbere bilirsin bütün caddelerini
Sobalarında demlenen çayları
Kahvelerinde muhabbetleri her akşam
Zamansız biten aşklarını
Ve o zamansız biten aşkların yıkıntılarını...

Herkesin içini acıtan bir şehir vardır
Eski ayrılıkların tarihçesi
Ve boşa yazılmış bütün şiirlerin sancısı gibi...

Zaten aşk dediğimiz şey;
Ağustos sıcağının yüreğini terletmesi değil midir...

5 Nisan 2003

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:57 PM
Herkesin Yolu Düşer Bir Gün Dağlara

Herkesin yolu düşer bir gün dağlara
Vakit geç ve öyle acımasızdır
Karanlık pusu kurar kapında
Ne bir dost gülümseyişi
Ne eski bir şarkı radyoda
Vaktidir artık en aciz korkularınla yüzleşmenin
Artık bu ölüme kafa tutuşun anıdır

Herkesin yolu bir gün düşer dağlara
Her nerede olursa olsun,
O dağlar ki satmazlar dost bildiklerini
Ve sırrını vermez hiç kimselere
Yeter ki satma sevdanı sen namussuza
Yeter ki eğilmesin başın zalimin önünde

Unutma gönlüm
Zaman öyle bir nehirdir ki
Yağmur suları gibi akar dağ başlarından
Ulaştırır bizi o çok sevdiğimiz maviye...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:57 PM
Herşey Senindir Aslında

Her zaman umduğun yerde değil beklediklerin
Yarattığın yerde başlar bütün sevmelerin

Sımsıcak bir odadan
Buz gibi bir karanlığın ortasına dalar gibi
Ve küçücük bir kıvılcımla
Koskoca bir ateşi yakar gibi

Ruhunu kaplarken uzun bir sessizlik
Bütün duygularının sustuğunu sandığın bir zaman
Daha hızlı çarpmaya başlar kalbin
Milyonlarca dize yırtılıp çıkar yürek kafesinden

İşte o zaman
Özgürlük tadında bir türkü takılır dudaklarına
Öfken kırar bileklerine dolanan paslı zincirleri

Gökyüzü bütün sonsuzluğuyla uzanırken tepende
Esir olmak da senindir,
Dört duvar arasında bütün dünyayı dolaşmak da

Yarattığın yerde başlar bütün sevinçlerin
Cesur bir merminin şarjöründen sıyrılışıdır artık kaderin
Yavru bir kuşun boşluktaki ilk kanat çırpısıdır
Kaçmak senindir
Yada kovalamak hayatın güzel yanını

Yaşarken her gün ölümü ensende hissetmek de senindir
Ölüm döşeğinde hayatı anlayan şiirler söylemek de senin...

2004

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-07-2009, 07:58 PM
Hicaz Makamında Bir Yürek Sancısı

Şarkılar bu kadar güzelleşeceklerini biliyorlardı elbette
Onun içindi bu alaycı bakışları gözünün içine
Sözlüklerin en kuytuluk yerinde saklı kalan
O kelimeler biliyorlardı elbet kendi anlamlarını aşacaklarını bir gün

Söylemek vardı o şarkıları
Yalnız başına kalmadan,
Yeniden yazmak tüm güzellikleriyle o kelimeleri
Harf harf, hece hece
Her şeyi ve herkesi tanımlamak yeniden
Yaratmak isyanla yüreklenmiş dizeleri

Ve anlatmak
Yürekten söylenmezse o şarkıların
Aşk denilen varoluşun imkansızlığını

Bu yürek erozyonu
Bu azalış gün be gün
-yeşillendirmeli insanlığın dik yamaçlarını
geceye şarkı ekmeli-

Çalmasa o keman nasıl aşık olur insan
Yada aşk olmasa artık bu dünyada
Nasıl çalar o şarkılar bir daha

Hicaz makamında bir yürek sancısıdır bu
Tarihin en acımasız sayfalarında sıkışıp kalan
Bestecisi kayıp
Yalnız bir şarkıdır söylenilen...

24 Şubat 2003

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:04 PM
Hiç Ama Hiç Büyümedim

Kader dediğimiz
Dalından zamansız düşen bir incir tanesi
Yahut bir çiçek mevsimsiz açan
Bir türlü inanmak istemediğimiz
Ama yaşadığımız

Ve büyümek
Kabullenmekti acıları
Hiç büyümedim ben bu yüzden
Onun için çocuksu bakışlarım

Dediler ki
Acılarını içine atacak yaştasın
Hapsetmeyi öğren artık gözyaşlarını
Hep çocuk kaldım inadına
Sevdim hayatı ilk satırından
Son satırına kadar,
Hiç ama hiç büyümedim
Gülen gözlerle bakabilmek için dünyaya...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:04 PM
Hiç Dönmeyecekmiş Gibi Bırakıp Gitmek Bir Şehri

Hiç dönmeyecekmiş gibi bırakıp gitmek bir şehri
Bir ölüyü toprağa bırakıp gitmek gibidir
En çok onda kanasan da
Onda ağlasan da en çok
Bir şehri terk etmek
Eski bir sevdadan vazgeçmek demektir
Dost gülüşlerinden
Güneşinden ve ıslaklığından

Bahaneler aramak ne kadar gereksiz artık
Kader diyerek adına yaşanılan bütün saçmalıkların.
Evet bırakıp gittim
Aslında bırakıp gittim de diyemem
Sadece gittim...
Sadece gülüşlerimi bıraktım size
Çok ağlamıştım fakat hiçbiriniz görmemiştiniz...

Sadece gittim
Mazeretler uydurmadım
Ve nefret etmedim vazgeçtiğim hiçbir şeyden
Fırtınaya kızıp ıssızlığa sığınmaktı belki de benimkisi

Sadece gittim
Gitme kal diyen yoktu çünkü ardımda...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:04 PM
Hiç Kere Daha Seveceğim Seni

Yıldızsız gökyüzü altında
Sana hiç kere aşık oluşumun
Kaçıncı gecesidir bu yaşanılan
Hiç kere unuttuğum sesindi
Her konuştuğunda yüreğimde ormanlar yakan

Hiç kere ölüşümdür bu benim
Kara toprağı ellerime bulaşan

Buz kesmiş ayazlarda
Demli sıcak bir çay gibi düşlediğim
Yahut bir yürüyüşün en yorgun adımlarında
Bir ilkbahar günü gibi fikrimi zapteden
Acını eritiyorum içimde ne zamandır
Ama izi kalıyor tenimde yaşananın

Sen ki yalancı düşü *******imin
Hiç kere daha seveceğim seni...

2004

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:04 PM
Hiç mi Suçu Yok Gözlerinin

Hep ben çağırdım seni
******* boyu
Sadece ben yazdım o şiirleri
Hiçbir zaman okumayacağını bile bile.

Suçluyum
Kabul ediyorum
En çok ben sevdim seni.

Peki ama söyle bana
Hiç mi suçu yok gözlerinin!

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:04 PM
Hiçbir Kente Ait Değil Hiçbir Acı

Hep kaçtım
Bir tek kendimden kurtulamadım
En çok kendimi kanattım
Her insan yangınını içinde taşırdı
Ve hiçbir kente ait değildi hiçbir acı
Çok geç anladım

Yalnız bu şehrin ayrılıkları mı vururdu insanı
Sadece bu şehirde mi uykusuz kalırdı insan aşk acısından

Hep aradım
Bir tek kendimi bulamadım
Hiçbir sokakta
Hiçbir şarkıda
Hiçbir aynada
Gülen yüzüme rastlamadım

Hep savaştım
Bir tek kendime yenildim
Yüreğiyleydi en büyük kavgası insanın.
Kendimden başka herkesi suçladım
Oysa hiçbir kente ait değildi hiçbir acı
Ve herkes içinde taşırdı yangınını
Kül olduktan sonra anladım...

2004
Düzenleme-2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:04 PM
Hiçlik Bulutları

Artık sadece uzak dostların
Cenazelerinde karşılaşan
Yüzü unutulmuş
Eski dostlar gibi yabancıyız birbirimize
Aramızdan geçen
Ne yıllar, ne asırlar
Aramızdan geçen bir hiçlik bulutu

Gri bir sis çöküyor üzerimize
Yüzün, kayıp bir çocukluk düşü
Yüzün, düşüp kaldığım çıkmaz sokak
Yabancıyız artık seninle birbirimize
Sığdıramasam da içime...

Seni görmek için
Ölmesi mi gerek
Bütün eski dostların
Yoksa bütün akrepleri tersine mi çevirmeli
Kazanmak için yeniden
Kaybettiklerimizi...

Dağıtıp bütün gri sisleri
Çizmek kayıp yüzünü ellerimle,
Sonra seslenmek sana çok uzaklardan
Duymayacak olsan da hiçbir zaman
Bilsem de bir gün tersten dönmeyeceğini bu dünyanın
Yine de beklerim
Hele esmeye başlasın rüzgar
Dağılsın yüzünü saklayan o gri sis
Gider uzaklara o hiçlik bulutları
Yüzün döner
Güzel günlerine bir gün...

14 Mayıs 2003
23:40

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:04 PM
Hissetmek Yaşamaktan da Öte

Şavkında boğun beni
Bölüşmek suçsa eğer ay ışığını,
Yakın beni
Kızıllığını türküme kattığım
Güneşin sıcaklığında,

Sevdamı kazıdığım ağacın gövdesinde
Kurşunlayın bedenimi
Şiirlerimi de asın
Yaftamın yanına

Her ölüm bir diriliştir aslında
Söylenir meydanlarca
Susmak;
Şimdi en gürültülü eylemdir.
Susmak;
Seni sensizliğinde
Ne kadar sevdiğimi söylemektir.

Yazdığım hiçbir dize yalan değil
Yalan değil
Ruhumu çığlıklar içinde dağlayan o yalnızlık

Hissetmek;
Şimdi yaşamaktan da öte.
Haydi yaz adımı sonsuzluğa yokluğunla
Abıhayat içelim
Aşkın sımsıcak koynunda.
Ne ellerin kalır
Ellerimde oldukça
Ne gözlerin kalır gözlerime baktıkça

Hissetmek şimdi yaşamaktan daha da öte
Haydi ölümsüzleştir adımı
Sensiz bırakarak mısralarımı...

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:04 PM
Hoşgeldin Aşk

Hoşgeldin aşk
Seni bekliyordu yorgun başım
Yaslanabilmek için omuzlarına

Bir parça şiirim
Ve sadık yalnızlığımla
Hazırım bütüm varlığıma ortak olmana
Senin olsun
Sevgiliye söylenebilecek
En güzel sözlerim
Ve ******* boyu
Beynimi zapteden bütün hüzünlerim.

Hoşgeldin aşk
Misafirim ol
Bilmelisin ki
Yüreğimin üzerinde yerin var…

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:04 PM
Hoşgeldin Yüzyılıma

Bir hayat yeşeriyor
Hayatı anlatacak size umutsuz zamanlarda
Umut düşüyor işte ana rahmine
Işığa kavuşacak işte en güzel tanımı sevginin
Karanlıkta gülmeyi öğretecek bakışları
Hasreti öğrenecek sıla
Keşfedeceksiniz yeniden yaşamanın tadını

Bir hayat yeşeriyor
Yüzyıllar boyu her gün doğacak odanıza
Haykıracak her sabah avazının çıktığınca
Yeniden tadını keşfedeceksiniz tuzun, ekmeğin

Kalkacaksınız İspanya’da Alman tankının ezdiği bedeninizle
Tüküreceksiniz bir Schutz Staffel subayının suratına
Hiroşima’da on bin metrede Rock and Roll yaparken
Bir U.S army uçağı
Koşacaksınız yanmış bedenlerinizle güneşin doğduğu yere
Kurşuna dizilirken bedeniniz
Son anınızda bağıracaksınız Viva Liberta diye

Bir hayat yeşeriyor
Karlı bir kış havası yurdumda
Ve yedi tepesinde yedi ayrı hasret; İstanbul toprağı
Ve isyanın en güzel rengi; Kırmızı
Rumeli’den yükseliyor umut güneşe karşı
Büyüyecek bir gün
Büyüyecek ve “güneşi zaaaaaptedecek.........”

Bir hayat yeşerdi onunla yüreklerimizle
Aşkla
İsyanla
Hasretle
Kavgayla

İşte ana rahmine düştü umut
Hoş geldin ustam
Hoş geldin yüzyılıma....

(Nazım Hikmet Ran Anısına)

15 Ocak 2003
21:28

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:04 PM
Hürriyet Sadece Beyinlerimizde

Hürriyet sadece beyinlerimizde.
Kimimiz dağlar denizler boyu tutsak
Kimimiz üç metrekarelik betonlar arasında hür

Yürek ister
Görebilmek için
Göz değil,
Yürek ister
Koklayabilmek için
Çok uzaklarda açan bir çiçeği
Dört duvar arasında…

Hangi zincir sarar kollarını
Beynimde yarattığım
O en gerçek hürriyetin
Hangi pranga bağlar ayaklarımı
İnadına yürürüm
Düşlerimde kurduğum
O çiçekler içindeki ülkeme.

Tecrit edilmiş
Yüreğin yasındadır şimdi sevdam
Tezgahta satılan bir gül demeti gibi
Ayrı bırakılmış yurdundan.
Kalmışım beyaz bir odanın
Simsiyah yalnızlığında
Tırnaklarım kalemimdir
Yazarım özgürlüğün türküsünü
Esaretin duvarlarına…

Hürriyet sadece beyinlerimizde
Kimimiz dağlar denizler boyu tutsak
Kimimiz bembeyaz bir hücrenin duvarları arasında hür…

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:04 PM
Hüzün Çıkartması

Hüzün çıkartmasıdır bu
Kalbimin kıyılarına
İsyanın buğulu sesidir

Burası hayatın kıyısıdır
Gürüldeyen bir su sesidir şairin yüreğinde
Yorulsa da hiç bastırılamayacak olan isyandır
-Zaten her şiir isyandır biraz-

Güzel yavrum benim
Zindan ederler bu dünyayı sana
Sana yasak ederler sevmeyi
Güzel yavrum
Ne kadar zordur bilemezsin
Kurtlar dağında kuzu olarak kalabilmek
Sevgisizlik çağında
Seviyorum diye haykırabilmek sesin çıktığınca

Hüzün çıkartmasıdır bu
Su alır bütün gemilerin
Korkma gömülsek de karanlığına
Bu deniz bizimdir
Tıpkı gökyüzü gibi...

2004

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:04 PM
Hüzün Sana Yakışıyor

Hüzün sana yakışıyor çocuk
Gülüşünde geçmişin bıçak yarası
Yüzünün değişen her kıvrımında
Kalp ağrısı gibi sancıyan bir halk

Gülüşünde sakladığın bir şeyler var
Derinlerde bir yerde hiç gülmeyen bir çocuk
Gözlerinden taşan kederin dağlar
Sevincin deryalar kadar...

Hüzün sana yakışıyor çocuk
Akan her gözyaşında
Dar sokaklarda düşen bir yoldaş
Her kahkahanda
Sömürüsüz bir geleceğin pembe düşü

Gülebilseydin sende
Seni ağlatanlar kadar
Gülebilseydi eğer bir halk
Gülmekte yakışırdı sana
En az ağlayışın kadar...

29 Ocak 2003
21: 36

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:04 PM
Ilık Su ve Bayatlamış Ekmek Tadında Hayat

Ilık su ve bayatlamış ekmek tadında hayat
Biriktirip de söyleyemediklerim gibi
Çok özleyip de yaşayamadıklarım gibi

Korkusuz gözlerle bakabilirim artık her şeye
Kırılacak yeri kalmadı kalbimin diğer zulümlere
Kurtuldu sen kelimesi bütün tekilliğinden
Hepiniz
Hepiniz birden gelin üzerime...

Çektim şiirimden o sesi
Dağıldı kelimelerim bir bir
İskeleti sökülmüş gibi
Her parçası yeni bir hayata
Her parçası yeni bir sevdaya vursun diye,
Tadına varmak için yaratmanın
Ve yeniden varolmak için
Kendimi yokluktan sayarken.

Hiçbir kafiye yakışmadı bu kadar hiçbir şiire
Hiçbir söz bu kadar güzel tarif edemedi güzelliğini
Bir ömrün sebebiydi seni sevmek
Ve şair olmaktı anlatabilmek seni...

Seni sevmek;
Susmamak demekti ilelebet
Ağzımı bıçak açmadığı zamanlarda bile
Gözlerimle de olsa anlatabilmek.
Kazımak ıssızlığın ortasına adını
Sonra susmak
İzlemek seni
Ellerini, yüzünü
İzlemek bakışlarına vuran o imkansızlığını.

Kahkahaların bile
Bıçak yarası gibi kanadığı bir günde anladım ki
Düşlerde acıtır insanı.
Ilık su ve bayatlamış ekmek tadında gelirken üzerime hayat
Hala bir sebebi vardır yaşamanın
Hala sevilecek birileri vardır
Ve hala bir dava vardır uğruna ölünecek...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:05 PM
İç Ses

Kimsenin duyamadığı sesler duyarım
Dost diyerek uzanan elin
Kendi içindeki yaptığı pazarlığı
Konuşulanın
Her zaman düşünülen olmadığını

Görebilirim
Sizin sadece baktıklarınızı
Veya görüp de görmezlikten geldiklerinizi
Asfaltta kuruyan kan lekesinin kızıllığını,
Üç yaşındaki mezar taşını

Beni hep ileri sürükleyecek
Rüzgarları alırım sırtıma
Sırf bu yüzden
Her rüzgarda yönünü değiştiren akıllılar!
Deli derler çoğu zaman adıma

Bilirim kıymetini bardağın su dolu yarısının
Ama sorgularım aynı zamanda
Neden boş olduğunu geri kalan kısmının
Çok soru sorarsam eğer
Çalarlar soru işaretlerimi cümlelerimden.
Daha da ileri gidersem
Düşerim mavi boyalı bir binanın dördüncü katından
Ellerim ve gözlerim bağlı.

Koşarım sonsuzluğun o yemyeşil ormanlarında
Ağaçların rüzgara eşlik ettiği o en güzel şarkıda
Güller biten yaralı ayaklarımla
Koşarım yaralanmış yarınıma...

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:05 PM
İçimde Bir Şair Vurulur Her Akşam

I.
Bu saatlerde
İçimde bir şair vurulur her akşam
Sınır boylarında yalnız başına
İsimsiz
Hüviyetsiz
Ve şiirsiz bırakılarak

Bir şair vurulur
Yüreğinde bir mermi gibi
Saplanıp kalmış sevdasıyla

II.
Belki bir ağaca bağlamışlardır yorgun gövdeni
Ve kalın gövdesine karışacaktır birazdan
Gözünü bile kırpmadan
Bakıyorsundur gözlerinin içine

Koca bir çınarın dallarından
Yağmur olup damlar saçına iki damla gözyaşı

Ağlama ey koca çınar
Birazdan gövdene karışacak gövdem
Kan kardeşimsin bundan sonra benim
Seninle dökeceğim yapraklarımı her eylül

Ağlama koca çınar
Emeğin türküsünü söyledik seninle yıllar yılı
Zindanı yeşil bahçeler gibi anlattık seninle
Ardımızdan gelenlere

III.
Yok adım
Hüviyetim
Yurtsuz bir şairim ben
Koyu bir kızılı arıyorum gün batımında
Bütün mavilerden uzak
Yarınımı arıyorum
Yarınım nerede?
Nerede aydınlığım?

Ağlama koca çınar
Ben senin dalından kopan sarı bir yaprak olsam da
Her bahar
Binlerce
Binlerce yeşerirsin yeniden
Binlerce yeniden
Yaz sıcağında
Yaylaların serin sularını içer gibi
Yarine sevdiğini söyler gibi
Bir diriliş başlar yeniden dallarında...

Yurtsuz bırakılmış bir şairim ben
Savundum diye
Kendi hasadını toplayan bir yurdu
Kendi türküsünü söyleyen bir yurdu

Adına vatan diyebilmek için
Tel örgülerle çevrilmiş
Bu savaş meydanına

Bir somun ekmeği bölmeden
Bir baş soğanı kırmadan sofrasında
Uyumasın diyebilmek için
Yarını çalınmış o çocuk

Yurtsuz, türküsüz ve yarınsız
Bir şairim artık ben
Alın her şeyim sizin olsun
Yalnız dokunmayım şiirime...
Uğruna sürgün olduğum kendi yurdumdan
Beni de alın benden gerekirse
Yeter ki şiirsiz bırakmayın beni...

15 Nisan 2003

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:05 PM
İçimi Burkan Sensizlik Değildi

İçimi burkan sensizlik değildi
Seninleyken sensiz olmayı anlatan mısralarım değil
Güzelliğin değildi
Yüreğimde ışık değmemiş ormanları
Yedi renge boğan

Sevmekten çok sevilmeyi özlediğim içindi
Uzak dağ başları gibi
Güzel görünmesi gözlerinin...

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:05 PM
İçki Masasındaki Haykırış

İçki masalarını değil
Kavgamı paylaştığım dostlarım olsun isterdim
Sözümüzde değil sadece
Özümüzde saklı olmalıydı sevdamız.

Bıçağın keğime dayandığı yerdeydi sabır
Toprağın yağmura susadığı
Yurdumun aç ve arkasız yaşadığı
Ancak acısını herkesten sakladığı
Kara toprak damında uzak dağ köylerinin

Yarınsız umutlarımızın
Karalandığı yerdeydim
Gülümsüyordu başucumda
Direnişin en güzel fotoğrafı.

Sözde renkli dünyamızda
Siyah beyaz bir fotoğrafa bağlamıştık bütün umutlarımızı.
Korkularla girip yatağıma
Sevinçle uyanırdım bazı sabahlar
Gerçek sanarak rüyalarımın sahte mutluluğunu.

İçki masalarında değil
Meydanlarda haykırmak isterdim oysa hep
Kavgamı paylaştığım dostlarım olmalıydı
Sözümüzde değil sadece
Özümüzde saklı olmalıydı sevdamız,
Ve içki masalarında değil
Meydanlarda haykırmak isterdim
Hiç bitmeyecek bu sevdamı...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:05 PM
İhtiyacım Var

Sonsuz kederine değil,
Gözlerinin içi gülen çocuklarına ihtiyacım var.
Ağlayışların değil,
Duvarlarından kahkahaların yankılandığı bir şehre ihtiyacım var
Ağlama duvarları olmamalı şehrimde
Olmamalı dünyada.
İnsanlar öğrenmeli duvarlara ağlamamayı
Birisi anlatmalı onlara gülmeyi
Gülmeyi duvarlara
Gülmeyi bir ağaca
Gülmeyi bir buluta
En mühimi gülmeyi bir insana
Ama yine de unutmamalı hüzünlenmeyi
Sevinci değerli kılan hüzünlerdir elbette.
Susuzluğun yağmuru
Hasretlerin kavuşmayı değerli kıldığı gibi

Sana ihtiyacım var
Ve senin gözlerinin içi gülen çocuklarına ihtiyacım var.

26 Ağustos 2002
23: 08

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:07 PM
İkimiz İçin Yaratılmadı Bu Dünya

Anla artık sevdiğim
İkimiz için yaratılmadı bu dünya
Onun için deniz gibi sevdim seni hep.

Görmezlikten gelmek çare değil
Sadece bizi anlatmıyor çünkü
Yazılmış en güzel aşk sözcükleri,
Duvarlara kazırken zaferi muştulayan öfkesini
Kalbinin bir köşesine de
Sevdasını kazıyan birileri var mutlaka.

Sanma ki bir tek biz yaktık
Sararmış mektupların ucunu
Uzak diyarlarda,
Sanma ki yalnız bizim attığımız taşlarla
Dalgalandı denizlerin sessiz karanlığı.

Kavgamın en ateşli durağındaydı gülüşün
Onun için halkım gibi sevdim seni hep.
O onurlu direnişin ortasında düşmek gibi
Adam gibi bir şeyler uğruna dövüşmek gibi.

Anla artık
Yalnız ikimiz için yaratılmadı bu dünya
Ve bir gün bittiğinde bizim için her şey
Durdurmayacak dönmesini.

Sen gülüşünü bırak yeter
Ardın sıra yürüyeceklere...

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:07 PM
İlk Kelimeyle Başladı Her Şey

İlk kelimeyle başladı her şey
İlk dizesi gibi acemi bir şairin.
İlk öpücükte saklıydı aşkın büyüsü,
İlk adımındaydı sevinç
Yeni yürümeye başlayan çocuğun.
İlk ayrılışındaydı hüzün delikanlının sevdiğinden.

Her şey ilklerde saklıydı
Hiç aklıma gelmezdi sonu da gelebileceği güzelliklerin
Tükenebileceği sonunda bütün mutluluklarımızın.

Ben yine de ilk şiirim gibi
Heyecanla okuyacağım sana yazdığım şiirlerimi
Ve her seferinde
İlk defa tutuyormuş gibi yine yüzüm kızararak
Tutacağım ellerini.
Onlarca yıl geçse de üzerinden
Ben sende hep ilklerimizi hatırlayacağım
Sonuna gelmiş olsakta yaralı ömrümüzün.

Yani sevdiğim
Her şey başladığı gibi bitecek bende
Sana söylediğim ilk söz olacak
Son sözüm...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:07 PM
İlk Mavisi Sabah Ayazının

İlk mavisi sabah ayazının
Öpmek bir düşü yanağından
Sarılmak boynuna imkansızın

Dağlarımda tek tek ışıklar yanar
Parıldar hiç görmediğim ülkeler uzaklarda

Ve yanı başımda insanlar
Omuzlarına basarak dostum dediklerinin
İterler suların altına,
Nefes almaya çalışırlar
Soluksuz bırakarak

Yükselmek budur işte derler
Yükselmek;
Çiğneyerek omuz başlarını
Yükseğe,
Daha da yükseğe

Yüksek zirveler
Bu leş yığınları
Üstüne basıp yükseldiğimiz
Bu tepeler
Alçalışın ta kendisiydi aslında

Sonra öpmek yanağından bir tebessümü
Bir babanın sarılması küçük kızına çıkarsızca
Sonra sevmek
Alın teriyle kazanılmış bir parça ekmek,
Bir yudum su gibi yada
Bir anne kuşun yavrusunu doyurması,
Mayıs şafağında dökülen gözyaşı
Ölüme inat hayatı anlatan kitaplar
Yasaklı dizeler gibi,
Yükseliyorum işte
Farkında olmasanız da
Alçala
Alçala

Yükselmek,
O beyaz başlı doruklara
“Seni herkese ve her şeye rağmen seviyorum” diyebilmekti aslında
Bağırdım korkusuzca...

12 Mart 2003
00: 49

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:07 PM
İlk Nefesteki Mutluluk

Soluksuz kaldıktan sonra
İlk nefesteki mutluluğu düşün,
Yağmurdan sonra açacak güneşi,
Demli bir sabah çayının
Boğazına bıraktığı sıcaklığı

Bil ki hiçbir dağ sonsuzluğa uzanmaz
Bütün karanlık yollar çıkar mutlaka bir gün aydınlığa

Mideni kemiren açlıktan sonra
İlk lokmadaki mutluluğu düşün,
Uzun bir deniz yolculuğundan sonra
Ufukta ilk ışıklarını memleketinin
Ve o memleketin güleç yüzlü güzel çocuklarını
Alevlenen gözlerini ve çatlamış ellerini
Yani seni sen yapan bütün heyecanlarını

Düşün bugün de ölmediğini
Bugün de inadına yaşadığını...

13 Haziran 2004
Foça

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:07 PM
İlk ve Son Kitabım

Sen benim okurken
Ağladığım
İlk ve son kitabımsın

Bunca zaman
Elime kalem kağıt almadığımı söylesem
Biliyorum inanmayacaksın bana
Bütün her şeyi tırnaklarıma kazıdım beynimin duvarlarıma

Çevirme sayfalarını
Satır aralarında tuzu kaldı gözyaşımın

Kaç yaz soğuk savaşlar yaşadım
Kaç kış sıcak çatışmalarda öldüm ben
Bilemezsin
Kaç akşam uykusuz tükendi
Sen deliksiz uykulardayken

Göç vakti ağır ağır çöküyor üzerime
Oysa yaşanabilecek ne kadar çok şey vardı daha bu kentte
Şiiri yazılmamış kaç sokak vardı daha

En unutulmazlarımı bırakıyorum bu şehre
İlk şiirimi bırakıyorum,
İlk aşkımı,
İlk aldanışımı,
Sayfalarına göz yaşlarımı akıttığım
İlk kitabımı bırakıyorum,

Kahkahalarla gülüşlerimi bırakıyorum
Ve ağlayışlarımı sebepsiz yere
Sensizliğimi bırakıyorum bu şehirde...
Yalnızlığımı...

19 Nisan 2003

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:07 PM
İlk ve Son Sevdam

Kızıl akışı asi nehrimin,
Sen alın terim,
Emek verdiğim ilk ve son sevdamsın benim.
Tek ve son kavgası ömrümün
Sözüm olsun sana
Kendi ellerimle yeniden yazacağım
Bize kader diye dayatılan yazıyı
Kıracağım kendi ellerimle
Tüm bentleri
Barikatları,
Seni uyur uyanık sabahlarda
Çığlık çığlığa çağıracağım,
Aklımdan her geçeni söyleyeceğim sana

Özgürlük tadında şiirler yazacağım sana
Marşlar okuyacağım sıkarak dişlerimi
Ve söz veriyorum
Titremeyecek dizlerim senden başka
Kimsenin karşısında.
Her gün daha da çok seveceğim seni
Her gün yeni bir rengini keşfedeceğim
Bilincinden yansıyan ışıltının.
Yeniden çizeceğim ak kağıtlara
Yüzünü, ellerini
Anlatacağım bütün doğaya güzelliğini.

Sen, can yoldaşım
En hüzünlü imgesi şiirlerimin
Hiçbir zaman korkunun kölesi olmayacağız seninle
Emeği yücelteceğiz kendi ellerimizle

Sen benim yürekli sevdam
Sen alın terim
Tek ve son kavgası ömrümün
Yazdığım en güzel şiirim olacaksın benim...

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:07 PM
İmgelem

Sen kendi ruhunun resmini çizebiliyor musun?
Aynalarda görünmeyişinin
Otuz iki dişinle gülemeyişinin

Sen kendi ruhunun resmini çizebiliyor musun?
Koskoca evrenin
Bir cümleye sığdırılmış şiirini
İçinde bir yerlerde
Koşup oynarken düşen çocuğun
Kanayan dizini,

Neşter vurdukça
Durdurabiliyor musun kanamasını cümlelerinin?
Acılarınla yoldaş olup yalnızlığında
Başkaldırabiliyor musun yapılan haksızlıklara?
Kalemsiz kağıtsız kalsan da
Kanınla yazabiliyor musun umudun şiirini
Göğsünün yıkılmaz duvarlarına...

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:07 PM
İmla Hatası

Bir imla hatası bile bazen
Değiştirilemeyecek kadar güzel durabilmeli

Yılların yüzünde belirginleştirdiği her çizgide
İnadına daha da çok sevebilmeliyim seni...
Her gün biraz daha güzelleşmeli gözlerin
İlk günkü gibi kaçırıp bakışlarımı
Dizlerim kesilebilmeli
Düşüp kaybolmalı heyecansızlığım
Gözlerinin o kahverengi sonsuzluğunda

Eksik yanlarını da sevebilmeliyim
En az senin kadar
Gülümseyişin kadar gözyaşlarını
Umudun kadar umutsuzluğunu

Bir imla hatası bile
Değiştirilemeyecek kadar güzel durabilmeli bazen
Yakışmalı diline
Kekeleyerek söylediğin bir sevda sözcüğü

Sevebilmeliyim hatalarını
Suskunda sakladığın milyonlarca cümleyi

Her mevsim çiçeğe durur mu gül
Her mevsim yeşil kalır mı ağaç
Kışını da sevebilmeliyim senin
En az baharın kadar...

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:07 PM
İnan Bana

İnan bana
Doğmamış bir çocuğun
Güleç bakışlarında saklı
Yazılmamış en güzel şiir

Erimeyen kar gördün mü sen hiç
Hangi dağ var ki
Sonu düzlüğe kavuşmayan

“Güzel günler göreceğiz” diyen şaire inan
Ölüme inat
Hayata

Yaşanmamış günlerinin ilk günü bugün
Her sabah yeniden doğduğuna inan...

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:08 PM
İnandıklarımız

İnandıklarımız
Ölürcesine inandıklarımız
Söyle bana
Bir yalan mıydı hepsi söyle
Neydi inandığımız
Neydi öldüğümüz uğruna
Yaşadığımız neydi

Neydi böyle diken diken eden
Bütün tüylerimizi
Dişlerimizi akım verilircesine titreten
Kıpkızıl eden bakışlarımızı

Kızıl göklü *******de
Bulutlara bakıp döktüğün bu gözyaşı neden
Kimin için bu büyük kavga
Bu bayrak kimin için dalgalanıyor
Kimin için döküldü bunca kan

İşte o gerçektir
O gerçektir ki
Böylesine kabartan öfkemizi
O gerçektir ki
Bir zamanlar
Yürüdü üzerine ne varsa körelten inancı
Yürüdü üstüne oligarşinin
Yürüdü üstüne faşizmin

Gün geldi
Çürüttüler inandığımız ne varsa
Yalanladılar dünyayı
Yalanladılar insana dair ne varsa

Bu şiirler bir yalan için mi yazıldı
Yalan mıydı alın teri bu insanların
Yalan mıydı bu ekmek kavgası
Bir yalan mıydı kurulan darağacı
Son sözlerin yalan mıydı

Bir yalanda olsa bugün yaşadığımız
Yalanda olsa bunca heyecanlandıran yüreklerimizi
Yalanda olsa tüm inandıklarımız
Sonuna kadar inanacağız
Bu dünyanın en güzel yalanına
Ve inandıkça herkes
Güzelleşir bu diyarlar...

Unutma ki
Bir yalan
Uğruna ölen olursa gerçek olur bir gün...

21 Kasım 2002
23: 35

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:08 PM
İnanmanın Tadı

Ne bir bardak suya
Ne tok uyumaya benzer
Bir şeye inanmanın tadı.

Karanlık bir tünelde ilerlemek
Işığı hiç görememe ihtimalin olsa bile
Yahut bir türkü söyler gibi
Yürüyebilmek kendi ölümüne.

Yeşil bahçeleri düşlemek
Işıksız, rutubetli zindanlarda.
Fikrini özgür tutmak
Bedeninin tutsaklığına inat.

Kanla yazabilmek adını
Ardınca gelenlerin yoluna
Tırnaklarınla kazıyabilmek şiirlerini duvarlara
Kalemsiz ve kağıtsız bırakıldığın akşamlarda

Ne bir bardak suya
Ne tok uyumaya benzer
Bir şeye inanmanın tadı.
Ölebilmek
Yeri geldiğinde
İnandıklarına inanmayanlar uğrunda...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:08 PM
İnkar

Bir şiiri inkar etmek
Dünyanın gözlerinden gözlerini kaçırmaktır...

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:08 PM
İnsan Neyi Sever Bu Hayatta

Bir insan neyi sever hayatta
Nedir yeşil bir yaprak gibi
Titreten insanın yüreğini
Nedir her rengi böyle anlamlı kılan
Nedir hayata böylesine bağlayan

Böylesine sürükleyen insanı
Böylesine heyecanlandıran
Böylesine sevdiren
Sadece bir gülümseme değil miydi
Sıcak ve anlamlı gözlerden fışkıran
Çocuksu bir gülümseme değil mi

O gülümsemedir kimi zaman
Beklenen bir ömür boyu
Bulmak için dağların ardına düşülen
O gülümseme değil mi

Son gülende astığı zaman suratını
Öfkeyle baktığı zaman bütün gözler
O zaman neyi sevebilir insan
Neye aşık olur
Ne titretebilir bir yaprak dalı gibi yürekleri

Kaybolmasın içinde gülen sevimli çocuk
Sönmesin gözlerinin ışığı
Sevmelerin bitmesin bir ömür boyu...

25 Kasım 2002
21: 01

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:08 PM
İnsan Olabilmeye Dair

Hep bir adım önünden yürü korkularının
Cesaretinin bir adım gerisinde...
Ustan da kendi yüreğin olsun
Çırağın da...

Hatalarını da sev
En az doğruların kadar
Seni sen yapan bütün heyecanlarını

Gözünü kırpmadan atılmışsan onurlu bir kavganın ortasına
Ve bir kez düşünmeden kendi kurtuluşunu
Dövüşmüşsen son damlasına kadar kanının
Yenilgin bile gururlandırsın seni

Küçümseme kimseyi sakın
Unutma ki;
En basit insan bile
Bir derya saklar yüreğinde...

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:08 PM
İnsanlara Anlatmak İstedim

Anlatmak istedim insanlara
Güzelliğini,
Sevgiyle yaratılan her şeyin,
Erdemini
Paylaşmanın bir sevgiyi,

Dinlemediler,
Haykırdılar hep bir ağızdan;
Hep gördük çirkinlikleri,
Kötülükleri ve zulmü
Demek ki
Bu sevgi denen şey
Uğramadı bizim diyarlara
Kendimizi bile sevemez olduk

Ve ben dedim ki onlara;
Severek kendinde yaratabilirsin
Kendi güzelliklerini
Ve paylaşarak güzelliklerini
Büyütürsün bir sevgiyi...

5 Kasım 2002
00: 07

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:08 PM
İnzivada Yazılmış Şiir

Sen inzivada yazılmış şiirimsin benim
Hangi aşk gerçek olurdu hasret olmasa
Elbette acılarımızdı değerli kılan sevinçlerimizi
Ve ayrılıklarımızdı değerli kılan kavuşmalarımızı

Tepeden tırnağa şiire kesmiş yüreğim
Sen inanasın diye değil ancak
Unutma 'İspat öze dönüktür' demiştim sana
Keşfedilmek değil niyetim
Kar çiçeği değilim ki ben dağbaşlarında açan
Yitik bir şairim sadece inzivada...

14.12.2004
Şahin Tepesi/ ŞIRNAK

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:08 PM
İsimsiz Aşklarımın Kahramanı

Hiç ummadığın anlarda
Tersten esen bir rüzgardır
Bu yazılanlar
Olmadık zamanlarda
Damdan düşercesine
Aşık olmak gibi...
Cebindeki son parayı
Köşe başında bekleyen esmer yüzlü
Çocuğun eline verip
Yürümek yürek rahatlığıyla evinin yolunda

Ellerimle yontup bütün acıları
Çamurlaştırıyorum
Tuzlu tadıyla gözyaşımın
Sana bir kuş yapıyorum ellerimle
Uçmayı öğrenmemiş
Şefkatine muhtaç bir kuş yapıyorum ellerimle
Uçmayı öğretirsin diye ona belki bir gün
Aşklar yaratıyorum
İsimleri
Ve adresleri olmayan
Ve sıyrılıp
Bulaştığım bütün kirlerinden dünyanın
Silip yeniden çizmek istiyorum
Yollara tırnaklarımla kazıdığım o yürek resmini...

Sevmek böyle bir şey işte
Güneşli bir günün öğleninde aniden bastıran yağmur
Esmer bir çocuğa verilen
Cebimdeki son para
Sırtımda kuruyan gömlek gibi...

Sevmeler yaratıyorum
Bakışlarınla büyüt o kuşu
Ona uçmayı öğret ellerinle

Sen, isimsiz aşklarımın kahramanı
Çözüldü beynimde yüreğinin bütün şifreleri
Hiçbir köşe başından medet ummadan
Kendi ellerimle yaratıyorum artık sevgiyi...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:08 PM
İsimsiz Fidan

İkinci günüydü içeri alınışının
Kulağından kan geldiğinde
Eğildi ve fısıldadı kulağıma usulca
‘Biz kolay ölmeyiz reis’ dedi
Daha çok işimiz var yapılacak

Bakışlarını güneşten ödünç almıştı sanırım
Adı neydi hala bilmem
Fidanlara isim konmaz derdi eski bir dostum

Hürriyet; karşılıksız aşkıydı bütün kahraman çocuklarının
Gidip de dönmemenin diğer bir adıydı gece yarıları
Daha yola çıkmadan bütün kalemler kırılmıştır oysa
Yazılmıştır bütün fermanlar daha barikatlar kurulmadan

İkinci günüydü içeri alınışının
Kulağından kan geldiğinde
Eğildi ve fısıldadı kulağıma usulca
‘Aldırma’ dedi
‘Ben bir yaprağım
Koparsalar da dalımdan
Ağaçta yaprak tükenir mi hiç’

Şimdi bütün devrimler
Söylenememiş aşklar gibi yarım
Bütün isimsiz çocuklarının
Dudaklarının kıyısında kurumuş kan izleri

Fidanlara isim koymaya başladım bugün
Kırmızı yazılarla yazdım bütün sahipsiz duvarlara
Bin yıllık bir türküyü okudum her gün gibi
Her gün gibi geçtim acıların ormanından
Yaralı ayaklarımı sürüyerek
Ve bitmek tükenmek bilmeyen bir inatla yürüyerek

İkinci günüydü içeri alınışının
Kulağından kan geldiğinde
Eğildim ve fısıldadım kulağına usulca
‘artık seninde adın var
hiç bitmeyecek kavganın adı gibi'...

2004

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:08 PM
İstanbul

İstanbul,
Sende sevdalanmak isterdim,
Aşk şiirleri yazmak boğaz içine karşı,
Bir vapurun arkasında
Martılara uçuşurken bağırmak gökyüzüne
Batan güneşe inat
Aydınlık tutmak yüreğini

Aşkı ve kavgayı sen bulmuşsun gibi
Bakma bugün suratıma
Asıl sahiplerini kaybettin sen
Sen artık soğumuş yüreklilerin şehrisin
İnsanlarının yüzlerinde korku ve nefret

Böyle değildi bu şehir bir zamanlar
Böyle değildi bu denizler, bu martılar
Böyle değildi insanlar,
Yürekleri büyük gelmeye başlayanlar bu şehre
Çekip gittiler bir akşam
Bir daha dönmemecesine
Geldiler oturdular kalktığımız yerlere
O daracık yürekli adamlar

O dar yürekliler sıkılıp ta bırakırlarsa bu şehri
Belki tekrar otururuz kalktığımız yerlere
Sevgimizle güzelleşir yine bu şehir...

14 Ekim 2002
23: 22

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:08 PM
İsyandadır Fikrim

Karanlık bir gece yolculuğundasın
Fikrin isyanda gezer

Düşünce;
Yırtıp beyninin duvarlarını
Yükselecek sanki göğe birazdan

Zaptedemezler seni bu gece
Kapatsalar şehrin
En karanlık hücresine,
İsyandadır fikrin

Bekle çekilsin el ayak yine
Ateşle sessizliğin fitilini
Çeyrek var isyana
Tüm takvim yapraklarında kurtuluş yazıyor
Bugün büyük kurtuluş gününün birinci günü

Korkma çocuk
Fikrim isyandadır
Benden başka aydınlatan olmaz geceni

Ne acımasız füze başlıkları,
Ne kaburga kemiklerini tuzla buz eden tank paleti

Göğsüm senindir
Kalkan olsun diye yarınına
Çıkabilesin diye karartma *******inden
Aydınlık yarınlara
İsyandadır fikrim

Belki son türkündü söylediğin
Güneşini saklayacak zulüm
Alıp götürecek kendi diyarlarına
Belki son kez öpeceksin yanağından kardeşinin

İsyandadır fikrim
Sömürülmesin diye göğünde bulut
Gün ışığında da türküler okuyabilesin diye
Fikrim senindir
Yüreğim senin...

27 Şubat 2003
00: 32

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:08 PM
İşçi Yüreğim

Yüreğinin gözünü çapak almış yiğidim benim
Yüzünün karasını
Güneşin yalazında yıkamış işçi yüreğim
Bağışla beni
Suskumda çığlar biriktiriyorum nicedir
Yıllar var ki
Sancıtıyor göğsümü titreyen ellerinin itaatkarlığı

Hayatı bir yarış diye anlattılar sana hep
Aynı kızıllıkta doğarken güneş hepimizin üzerine
Hepimize aynı mavilikte gülümserken deniz

Sabret yüreğim
Masumiyetimin ardına
Nice isyanlar saklıyorum senin için
Sabret işçi yüreğim
Hayatın yarış değil
Paylaşım olacağı güne kadar...

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:08 PM
İşte İtiraf Ediyorum Kendime

Söyleyemesem de başkalarına
En azından kendime söylüyorum
Ömrümün bütün gerçeğini.
Korkma diye haykırıp
Ölürcesine korktuklarımı,
Ertelediğim bütün sevdaları.

Demiştim ya hani sana
Gecenin ağzı sıkıdır
Sır tutmayı bilir gece.
Ama şairliğim ele verir beni her seferinde.
Kimse görmese de
Bilirler hangi şarkılara ağladığımı.
Neyin bu kadar dağladığını sahipsiz yüreğimi.

İşte itiraf ediyorum kendime
Seni
Senin beni sevmeni beklemeyecek kadar
Çok sevdim
Ve kızmadım asla bunun için kendime
Hala sevebilen bir kalbim olduğu için.

Ben birazda onunla beslendiğim için
Sevdim acılarımı.
Aradım karşılıksız aşklarımın kederini
Kalbimin kandan mürekkebinin
Tükendiği zamanlarda.

İtiraf ediyorum işte kendime
Sana olan aşkımı
Senden daha fazla özlüyorum ben
Ve senden daha fazla özlüyorum
Şiirlerce, türkülerce kanattığın kapanmaz sandığım yaramı...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:08 PM
İşte Şimdi Başlıyor Hayat

Şimdi başlıyor işte hayat
Kalkıyor sisler yavaş yavaş
Tüm perdeleri açılıyor hayatın
Düşüyor tüm maskeler

Daralıyor gitgide yollar
Öyle daralıyor ki
İmkanı yoktur artık yan yana yürümenin
Yalnız başınasın artık bu yolculukta

Rüzgar daha sert esiyor artık
Uyuşuyor sol yanı yüreğin

Gözyaşının bir anlamı var artık
Gözyaşları;
Yaşamak için dökülen
Gözyaşları;
Hayat için...
Gözyaşları;
Senin için
Gözyaşları;
Gelecek
Gözyaşları;
Ölüm...

28 Kasım 2002
22: 49

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:09 PM
İtiraf Kuşandım

İtiraf kuşandım
Yürüyorum işte
Geçit vermez dağlarına

Yarın bugünden farklı olacak
Yüzleşecek hayal gerçekle
Beyninin ırmaklarında destan gibi yaşadığın ne varsa
Gece yarıları yüreğinde titreyişlerle ağladığın dizeler
Temizler mi gerçeğin kirini
Bilemeden...

Yığınak yaptığım kalbinin kıyısında
Anasının yüzüne hasret bir asker gibi
Tezkereni bekliyorum senin

Nehri seviyorum
Akıntısına meydan okuyarak

İtiraf kuşandım
Yürüyorum işte inadına
Geçit vermeyen dağlarına,
Yürüyorum barikatlar çekilmiş yollarında...

İtiraf kuşandım
Yürüyorum işte...

3 Mart 2003
20: 13

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:09 PM
İyi Bak Dünya'nın Gözlerinin İçine

İyi bak dünyanın masmavi gözlerine
Hiçbir hayat masalsı değil inan
Hiçbir ölüm destansı...

Hayat bazen boşluğa akan bir su
Hatırla kaç gökkuşağı yitirdik
Renklerinin güzelliğini anlatamadan

İyi bak dünyanın gözlerinin içine
Öyle çok memleket var ki
Güneşin daha güzel doğduğu
Öyle çok çiçek
Adlarını ve kokularını bilmediğin

Si Bemolden okunmuş bir türkü gibi
Yaşamak vardı oysa
Islıkla çalabilmek çok sevdiğin bir marşı

Yaşamak bazen;
Bazen eli kulağında bir paydos düdüğü
Yahut katık yapabilmek ekmeği umudunla
Hem ömür dediğimiz nedir ki
Buz gibi bir bardak suyu
Kana kana içmekten başka...

2006

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:09 PM
İyi ki Çıktın Karşıma!

Yine en zamansız zamanımda çıktın karşıma
Habersizce gelip kuruldu
O acı tebessümün
Göğsümün derin boşluğuna.
Yine hazırlıksız yakalandım
Yüreğimin en dağınık anında

İlk defa görüyormuş gibi
Sarıldım yüreğime akan o sıcaklığına.
Bambaşka bir heyecanla çarpardı kalbim
Daha önce karşılaştığımız bütün zamanlardan.
Ve farklıydı seni gördüğüm her yer
Daha önce karşıma çıktığın bütün mekanlardan

Kimi zaman hiç sönmeyecek bir ateşi
Avcunun içinde sıkarak gelirdin
Kimi zaman okul yolunda donup kalan
Dokuz yaşında bir çocuğun kederiyle.
Isıtırdım üşüyen ellerini ellerimde
Isıtırdın üşüyen yüreğimi yüreğinde

İlk karşılaşmamız
Dün gibi hatırımda hala
Bir bahar sabahı
Yine damdan düşer gibi çıkmıştın karşıma

Kimi zaman en isyankar imgelerinle gelirdin
Sövüp sayardım
******* boyu yapılan bütün haksızlıklara
Bazen utana sıkıla
Küçük bir öpücük kondururdum
Hayatın kıpkırmızı yanağına...

HOŞGELGİN ŞİİRİM
İYİ Kİ ÇIKTIN KARŞIMA.................!

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:09 PM
İyi Koru Yüreğini

Dostum iyi koru yüreğini
Nesli tükenmekte olan bir kuştur yüreğin
Bir çocuk saflığındadır.
İyiye, doğruya, güzele hazır kendini fedaya.
Bir volkandır patlamaya hazır
Zulme, haksızlığa karşı
Bir tarafı coşkun bir nehir
Akar insanlığa doğru
Bir tarafı durgun bir deniz
Ve onurludur yalnız kalacak kadar
Kendini yalnız bırakanlar için çarpar
Bir ırgatın alın teridir
Bir bebeğin ağlayışıdır.
Bir kar tanesidir temiz ve yumuşak
Parçalara böler kendini insanlık adına
Dağlara verir bir parçasını
Denizdedir bir parçası
Bir parçası özgürce dolaşan bir bulut
Yağmur olur bulutla yağar yeryüzüne
Yağar sokaktaki insanların üzerine
Güzelliğini yaymak adına dünyaya...

16 Haziran 2002
23: 41

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:09 PM
İyimserlik...

Bütün mesele;
Dikenin yanında
Gülün kırmızısını da görebilmekte...

2006

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:09 PM
Kabullenişin Yıldönümü

Tam bir yıl geçti üzerinden
Bugün daha iyi anlıyorum
Kabullenmenin ne demek olduğunu
Bazı acılarım evcilleşti
Bazıları ise her zamanki gibi tazeledi kendini.

Zayıf yanlarım vardı benim de herkes gibi
Kimselere gösteremediğim
Gün ışığı görmemiş kederlerim vardı
Alkollü akşamların bile dindiremediği

Tam bir yıl geçti üzerinden
Bazı şarkıları gözlerim dolmadan dinleyebiliyorum artık
Daha az hayal kuruyorum
Rüyalarımdan düşüp kan revan içinde kalmamak için
Oysa okuduğum kitaplarda;
Direnmenin onuru her şeyden daha kutsaldı
Ve insan inanmışsa bir davanın haklılığına
Sonuna kadar gitmeliydi
Bedeli ne olursa olsun.
Yani gülü dikenine rağmen sevebilmek
Ve bir yüreğin çıkmazına ömrünü koyabilmekti bütün mesele
O kitaplar yazmamışlardı oysa
En büyük kavgaların içinde bile aşık olunabileceğini

Tam bir yıl geçti üzerinden
Hiçbir mermi bu kadar öldürmemişti beni şimdiye kadar
Kırmaktan daha zordu bir oyuncağı tamir etmek
Yani kırılmak ve hiç tamir edilmemek
Birbiriyle bağıntılı iki yıkıcı eylemdi

Ölmüş kuşlar uçamazlardı bir daha rüyalarında bile
Ayağa kalmak değiştirmezdi
İnsanın düşmüş olduğu gerçeğini.

Vazgeçmek kaderi olmuşsa insanın
Yüreğini fırlatıp atmalıydı uzak bir yere...

2004

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:09 PM
Kaç Kez Uyandım Derin Uykulardan

Kaç kez uyandım uykulardan
Ömrümün en güzel dizelerini yazarken rüyalarımda
Çırpınıp can verirken avuçlarımda binlerce balık
Dışarıda çocukluğum gibi yağıyordu kar
Hiçbir zaman hiçbir kelimesini hatırlayamadım oysa o dizelerin

Artık çocuk değilim diyorum
Ama susarak da anlatamıyorum hiçbir şeyi
Ufacık şeyler bile mutlu etmeye yeterdi beni
Şimdi avutmuyor en sevdiğim şarkılar bile,
Soru sormak aklıma bile gelmiyor
Kahramanlık denilmezdi belki adına
Ama yine de sorgulamak çamurlara bulanmış ömürlerimizi,

Sade ve anlaşılır bir Türkçe’yle
Anlatabilirdim nasıl sevdiğimi
Bir dinleyen olsaydı eğer,
Söyleyebilirdim en sevdiğim türküleri bağıra çağıra
Bir söyleyen olsaydı benimle birlikte

Kar yağınca nasıl güzel olur bu şehir bilir misin?
Ve ne kadar acımasızdır
Kar tanelerine benzetiyorum kaybettiğim her şeyi
Sıcak rüzgarlarla eriyorum her gün
Sanki hiç yokmuşum gibi davranıyor bu şehir bana
Oysa ben onu sevip de sevilmediğim herkes kadar seviyorum.

Kaç kez uyandım derin uykulardan
Kağıt, kalem bulamadım yanı başımda
Oysa en güzel dizelerini yazacaktım belki de ömrümün.
Yalnız gözlerini görmedim rüyalarımda
Bir de ellerini tutmadım nicedir,
Oysa sendin bu öldüren zehri salan beynimin ıssız yerine
Sendin imkansızlığını bile bana ölürcesine sevdiren.
Annem bilmez neler geçer aklımdan ikinci kadehin ardından
Hangi türküleri okurum yollarda çığlık çığlığa

Gözlerini düşünmeden de şiir yazabiliyorum artık
Hayal etmeden bir gün ellerini tutabileceğimi
Bir kere düşmeyegörsün yüreğime o ateş
Benim sevgim hepinize yeter...

2004

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:09 PM
Kaçıncı Geçişim Bu Yoldan

Kaçıncı geçişim bu yoldan
Ve kaçıncı kere
Yoksun rüyalarımda

Öyle güzeldi ki
Hiçbir zaman gelmeyeceğini bilerek
Yine de beklemek seni
Yürümek tenha sokaklarda
Dilimde masmavi ezgilerle.

Sensiz dinlediğim bütün şarkılarda
Kederli parmaklarıyla dokunuyor yalnızlık
Göğsümün bamteline
Suyu çekilmiş bir kuyu kadar anlamsız şimdi bakışlarım
Sesini kaybetmiş bir keman kadar duygusuz

Akdeniz’im
Sana geldim
Bir parça lacivert vermez misin bana
Öpmez misin gözlerinden anılarımın...

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:09 PM
Kafamda Yarım Bırakılmış Bir Düşüncedir Sevmek

Kafamda yarım bırakılmış bir düşüncedir seni sevmek
En yalansız öpücük
Özgürlüğü anlatan dudaklarında

Ve keşke başka zamanlarda
Başka diyarlarda sevebilseydim seni diyebilmek
Sadece bunun için yaşayabilmek
Ve ölmek sadece bunun uğrunda

Yalnız bir akşamdı
Ellerini çizdim önce
Sonra kalbini
Yüzün mavisini arayan bir denizdi
Bir kez olsun dokunmadım
Kendi ellerimle yarattığım o güzelliğe

Derken bir sabah
Dağıldı gri sisleri ömrümün
Dedim ki
Bazen kalmak da bir yolculuktur kendi içinde
Ve bitimsiz değildir
Hiçbir şey gibi ayrılıklar da...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:09 PM
Kahraman Olmak İstemiyorum

Kahraman olmak istemiyorum artık
Sevilmek istiyorum sadece sevdiğim kadar,
Hep ayıpmış gibi sakladım göz yaşlarımı bugüne kadar
Artık ağlamak istiyorum
Dizeler döküp ******* boyu
Denizi maviye
Geceyi siyahı
Ve yarını umuda boyadığım için değil
Sadece varolduğum için sevilmek istiyorum.

Sadece insan olduğum için
Paylaşsınlar benimle bir somun ekmeği
Ve sadece aynı gökyüzüne uyandığım için
Günaydın desinler bana
Ve hiçbir sebep olmaksızın
Gülerek baksınlar istiyorum gözlerimin içine

Kahraman olmak istemiyorum artık ben
Sadece sevilmek istiyorum
Sevebildiğim için çıkarsızca...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:09 PM
Kahrettik Bütün..........izm'lerini Hayatın

Kahrettik bütün.........izm’lerini hayatın
Yankısı kaldı gençliğimizin
Yıkıldı üzerine hasretimizi kazıdığımız
Kıpkızıl yazılarıyla beyaz boyalı duvarları kentin

Kahrettik bütün.........izm’lerini hayatın
Yalnızlık düştü payımıza
Çekildi ordular şehirlerimizden
Kurudu kan lekesi yürüdüğümüz yollarda

Kahrolası zaman kapatıyor en onulmaz yaraları
Yankıları bile boğuluyor bütün seslerin
Çığlıklar boğulur mu hiç deme bana
Yüreğim kabul et artık yenilmişliğini
(Diyemem asla sana)

Karanlığa doğru çevrilirken tüm çarkları paslanmış hayatın
Dolar çelikten kasaları yalancı cennetlerin
Olmaz deme
Her şey gibi kurarlar sahtesini çalınmış cennetlerinde

Yeniden ayağa kalkmanın zamanı gelmedi mi
Satılığa çıkarılırken nice ucuz hayatlar
Sahipsiz denizlere dönerken yurdunda alın teri
Açsın artık içinde kızıl çiçekleri isyanın

Kahrettik bütün.............izm’lerini hayatın
O yollar silemediler hiçbir zaman ayak izlerimizi
O kurşunlar öldüremedi hiçbir zaman bizi

Ey sevdayı isyanla katık eden hayat
Şunu yaz bir kenara
Kıyamete kalmayacak yenilmişliğim...

2004

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:09 PM
Kalem Kağıttan Utanır, Ben Gözlerinden

Kalem kağıttan utanır
Ben gözlerinden.
Ne zaman ağzımı açacak olsam
Dilime dolanır bütün kelimelerim
Ne zaman bakacak olsam gözlerine
Yarım bırakıp kaçarım yazdığım şiirleri

Kaç deniz kurur
Kaç garip yürek bezer canından
Kalem direnir yine de
Tek mısra vermez mavi kanından

Adının hiçbir harfi olmadan
Yazdım en güzel dizelerimi
Sonra unutup eşsiz sandığım güzelliğini
Delice bağlandım
Sensiz geçirdiğim her bir anıma.

İki kişilik yalnızlık yok
İnatla yalanlıyor bunu bütün cümlelerim
Yalnız kalabalıklar
Sadece ucuz aşk romanlarında.
Kendimden çıktığım bütün yolculuklar
Sana varıyor şimdi sadece
Yıllardır yürüdüğüm caddelerde kayboluyor
Beynimin sol yarısı,
Seni bulduğum her adreste
Kendi hüviyetimi kaybediyorum...

Şimdi beni sensizliğine aşık ettin ya
Artık ne seninle yapabiliyor yüreğim
Ne de sensiz...

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:09 PM
Kalmadı Size Verecek Ruhum

Kalmadı size verecek ruhum
Kendime yetecek kadar bile
Ya siz fazlaydınız bana
Ya ben eksik kalmıştım hayata

Ben ki soyunup çıkmışım
O taptaze aşkın koynundan
Toplayarak dört bir yana saçılan
Yüreğimin küllerini

Kendi ellerimle kapattım
Açık kalan bütün pencereleri
Veda ederken
Şehrin bittiği yerde uzanan o beyaz binalara
Bir tek kederini aldım yanıma
Serin sonbahar akşamlarının

İsmini unutmadım
Sevdiğim hiçbir kızın
Hiçbir resme bakıp ağlamadım ******* boyu

Koşarken umutlu adımlarla
Hayattan hızlı
Ve ölümden yavaş
Sızısı kaldı içimde
Unutmak denen hastalığın

Hasret bile yenik düşüyor artık hayatın sıradanlığına
Hiçbir bakış yaralamıyor artık eskisi kadar
İnatla yanan son ışıkta söndü işte
Savruldu içimin külleri
Yanacak yeri kalmadı
Artık benim size verecek ruhum kalmadı...

2003

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:09 PM
Kalmakta Uzun Bir Yolculuktur Kimi Zaman

Roman oldu yüreğimin defterine yazdıklarım
Yine de gidemedim bu şehirden
Omzuna yaslanıp uyumadan hiç kimselerin
Derin muhabbetine daldım kendi yalnızlığımın

Sonbahar düştü dallara
Ağlayan bir kadın yüzü geldi aklıma ansızın
Küçük bir kız çocuğunun uzak çığlığını duydum
Sonra buğulandı çocuk gözlerim
Anlamını buldular birer birer
Gizli kalmış tüm dizelerim

Mekanı kaybolur bütün kederlerin
Bir lunapark kapısı
Yahut bir sinema salonu yalnızlığı vurur
Daha sıkı sarılırım eski dostlarıma
Uzaktan bir İstanbul seslenir
Bir vapur yarıp geçer dalgalarımı

Dar gelir bütün şehirler artık bana
Uzar bütün yollar
Bütün hayatlar yolculuklar üzerine kuruludur oysa
Ve kalmak da uzak bir yolculuktur kimi zaman
En az gitmek kadar...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:09 PM
Kan Değil Şiirimden Damlayan

Kan değil şiirimden damlayan
Gözlerinden akan tuzlu yağmurdur kalemim

Sen acının makasıyla kesilmiş kağıttan bebek
Söyle kaç yıldan başlar
Güzel, mutlu bir geleceği düşlemek
Neden demir tadı dolaşır
Soğuyan damarlarımda

Kan değil şiirimden damlayan
Bu hakça yaşama özlemi
Ve halkça haykırmak

Beceriksiz biriyim biliyorum
Beceremiyorum tutsaklığı
Bir de aşık olmayı acı çekmeden.
Gençliğim hızla akıp gidiyor gözlerimden, yüreğimden
Pişmanlığın adı çoktan konmuş
Heyecanla yazmaya başladığım şiir yarımdır hala

Kan değil şiirimden damlayan
Bir yaşanmamışlık öyküsüdür yitip giden günlerim...

2004

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:10 PM
Kan Kardeşi

Kan kardeşi midir
Savaş meydanında kanları birbirine karışanlar.....................?

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:10 PM
Kan Yürümüş Düşlerimizin Beynine

Kan yürümüş düşlerimizin beynine
Ayakları bağlanmış bileklerinden
Kuru bir ağacın dalına
Korkmuyorum yine de
Dilimde bu türkü varken
Toprağa dönük olsa da şu yüzüm
Fikrimin bahçelerinde
Yarının kırmızı gülleri açmıştır artık

Çoğu kez unutup
Bedenimde hapis olan
Şu kısacık ömrümü
Ruhumun sonsuzluğuyla başlarım yaşamaya yeniden...

Düşünürüm gereksiz korkuları
Bütün gereksiz heyecanları
Bir anlam veremem
Çünkü;
Kapını mutlaka çalacaktır
O karanlık bahçenin bekçisi
Görecek ve kabul edeceksin ki
Siyah da açarmış güller
Ecel de olsa adı
Her sevginin bir sonu varmış...

Bir tek adım kaldı
Tereddütsüz söyleyebildiğim
Kendime bile anlatamıyorum
Artık kim olduğumu
Bilincimi, ışıltısı gözümü alan
Süslü caddelerde bıraktım
Uzak dağların ardında bıraktım
Güzel günlere olan inancımı...

Öyle kısa ki bu yaşamak denilen
Aşık olmaya yetmiyor artık hiçbir ömür
Bütün zamanlar dar artık
Gülü, dikenine rağmen kalbinde taşıyabilene
Ve bir gönlün çıkmazına
Ömrünü koyabilene...
Yani dostlarım
Hayat dar geliyor artık bütün sevmelere
Hayat aşka yetmiyor

İçimde her şafak
Bir asker duvarlarımı kanatıyor tırnaklarıyla
Bitecek ve başlayacak günlerim arasında
Anne babasını arayan bir çocuğun gözleriyle
Bakıyorum yarına
Bağırıyorum
Kayboldum kendi şehrimde
Kendimi bulamıyorum...

2003

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:10 PM
Kana Kesmiş Mayıs

Ağlayışım çaresizliğimden değil
Hala mayıs şafağında gözyaşı döken birileri kalsın diyedir...

Ve kana kesmiştir Mayıs
Meyve verecekken çiçeklenmiş dallar,
Bir yudum su verin toprağıma
Kanla yeşermez bu ağaçlar...

28 Şubat 2003
00: 34

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:10 PM
Kanamakta Olan Bir Şair İçin

(Kanamakta olan bir şair için
Acil olarak
Aşk aranıyor...)

Tükenmiş mürekkebi kalemimin
Günden güne kuruyor avuçlarımda
Aşka adanmış karanfil.
Kırılıyor ellerimin değdiği bütün anılar
Kırılıyor gelip geçtiğim yerinden zaman.

Söylenmemiş aşklar ansiklopedisinde
Kaçıncı ciltte saklı kaldı resmim
Kaç şiir yazdım sana senden habersiz bilemezsin.

Şimdi son kez çağırıyorum
Kendini sevilmeye mahkum ettiğin yüzünü
Gel de çağır geriye
Benim o eski heyecanımı
Yine en güzel şiirlerimi senin için yazayım...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:10 PM
Kanayan Ülkeme Mektuplar-1

Kanayan Ülkeme Mektuplar-1

Güzel annem,
Burada geçirdiğim ilk günüm. “İnsanoğlu kuş misali” dedikleri ne kadar doğruymuş. Oysa daha dün dizlerinin dibinde otururken zamanın hiç geçmemesini böylece durmasını diliyordum tanrıdan.
Kuş deyince aklıma geldi. Dünyanın en güzel duygusu olsa gerek kuş misali uçabilmek. Belki kanatlarım yok benim ama dün uçağa ilk defa bindiğimde bu duyguyu tattım birkaç saatliğine de olsa. Haylaz bir çocuğun duvara çizdiği resim gibi görünüyordu yeryüzü binlerce metre yukarıdan.
Yolumuza otobüsle devam ettik uçaktan sonra. Otobüs yolculukları hep öğrencilik yıllarımı hatırlatır bana. En sevdiğim şiirler hep o otobüs yolculukları üzerine yazılmıştır. Ama keder verir insana daha önce hiç gitmediğin ve hiç kimsenin gitmek istemediği bir yere gidiyorsan. Yollar her zaman kavuşmalara uzanmıyor ne yazık ki anne.
Buradaki yollar bizim oradakilere hiç benzemiyor. Yol kenarlarında görmeye alıştığım onca şey bile o kadar farklı ki. Sanki gökten taş yağmış bütün tarlalarına uçsuz bucaksız Mezopotamya’nın. Dalıp gitmişim bakarken o düzlüğün sonsuzluğa uzanışına.
Uyandığımda o düzlük yerini dağların sonsuzluğa uzanışına bırakmıştı. Sonsuzluk kavramı gerçekten ne kadar değişken anne. Bazen sürüp gideceğini sanıyor insan bazı şeylerin. Oysa her şeyin bir sonu var. Acılarımızın da, mutluluklarımızın da...
Sanırım senin içinde en az benim için olduğu kadar zor olacak bu ayrılık. Malum, geldiğim yer adını bile duymak tedirgin etmeye yetiyor insanı. Ama senin için çok daha farklı olmalı. Nasıl bir duygudur ki etinden yüreğinden bir parçanın çok uzaklarda soğuk bir namlunun yalnızlığında sabahlaması. Büyük fedakarlıklarla büyüttüğün, hastalandığında sabahlara kadar başından ayrılamadığın oğlunu ölesiye merak etmek, sesini duyabilmek için bütün gün telefonun başında yüreği avucunda çırpınarak beklemesi nasıl bir duygu acaba anne...
Sana ne kadar ben iyiyim, beni merak etme desem de biliyorum ki sen yine yüreğin avucunda bekleyeceksin bütün gün telefonun başında. Endişe etme gün gelecek baharda gelmiş olacak memleketime.Ve bu dağlara da bir gün mutlaka bahar gelecek anne. O zaman dönmüş olacağım belki yorgun dizlerinin dibine...

Oğlun

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:10 PM
Kanayan Ülkeme Mektuplar-2

Güzel annem,

Burada bir haftamı bitirdim. Yavaş yavaş alışmaya başlıyorum buradaki hayata. İlk günlerdeki burukluğumu da attım üzerimden. Alışkanlık böyle bir şey işte anne. Ne kadar berbat olursa olsun yadırgamıyor insan bir zaman sonra, ilk başta şaşkınlıkla, tedirginlikle karşıladıklarını.
Bunları yazarken aklıma geldi. İnsan acaba acılarına da alışabilir mi anne? Alışmak mı, yoksa sağalması mı hiç kapanmayacak sandığımız yaralarımızın?
Bu soruyu sana soruyorum çünkü biliyorum en çok annelerdir acı çeken. Sende bir annesin ülkemin bütün yüreği kanayan anneleri gibi. Hiç kimse annelerin hissettiklerini duyamaz etinden canından bir parça koparılıp koynundan binlerce kilometre uzağa gönderildiğinde. Hiç kimse hissedemez biricik oğlunun artık hiç dönmeme ihtimalini düşündüğünde hissettiklerini.
Yine sulandırdın biliyorum o güzel gözlerini. Ağlama demiyorum sana. Yoksa bilirim gizli gizli içine akıtacaksın gözyaşlarını. Ağla ama umutsuzluk olmasın gözyaşında. Hasret olsun sadece, hasret büyütür sevincini kavuşmaların.
Bende saklamıyorum artık göz yaşlarımı. Güçsüzlük sanırdım ağlamayı küçükken. Utanırdım, saklardım en yakınlarımdan bile. Artık utanmıyorum. Çünkü utanması gerekenlerin hiç ağlamayanlar olduğunu öğrendim büyüdükçe.
Daha yazacak o kadar çok şey var ki bir daha ki mektuba kısmetse. Hasretle öpüyorum kederli alnından...

Oğlun

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:10 PM
Kanayan Ülkeme Mektuplar-3

Güzel annem,

.......Birkaç gün sonra iki ayımı tamamlayacağım burada. Havalar öyle sıcak ki bu günlerde. Geldiğim günden bu yana bir damla yağmur düşmedi toprağa. Ve ben hiçbir zaman buradaki kadar kızgın görmemiştim güneşi.
.......Ancak ne kadar kinini kusar gibi yakıyor olsa da tenimizi kimse güneşin batmasını istemiyor.Buradaki herkes geceden korkuyor anne, tıpkı karanlıktan korkan çocuklar gibi. Çünkü buranın *******i büyük şehirlerdeki parıltılı *******e hiç benzemiyor. Alabildiğine uzanan dağlarda, alabildiğine karanlık, çok uzaklarda tek tük yanan ışıklar ve ufak bir ses bölmeye yetiyor bıçak sırtında uyunan uykuları.
.......Herkes sorular soruyor kendine sürekli. Neden ben, neden bir başkası değil? Ben de soruyordum bu soruyu kendime ilk zamanlarda. Ama alışmak; olmuş olanı kabullenmek bir anlamda. Bizim yerimizde olmasını istediklerimizde soracaklardı bu soruyu elbet kendilerine. Yani anlayacağın güzel annem hasretin üç beş nöbetini tutmak bize düştü sürekli kanamakta olan ülkemde.
.......Her an daha da çok özlüyorum şehrimi ve sizleri. Deniz kokusu hala burnumda. Hala duyar gibi oluyorum gökyüzünde martı çığlıklarını.
.......İnsan doğduğu yerin havasına suyuna alıştığı için özlüyor besbelli. Sırf bu yüzden bir şehri sevebiliyor insan. Onu oraya bağlayacak hiç bir şey olmasa da. Hatta o şehirde hiçbir şey olmasa da bir şehri sevebiliyor insan. İnsanların doğdukları yere bu kadar bağlı olması bundan elbette. Düşünsene hayatında denizi görmemiş biri nasıl özlem duyar sonsuz maviliğe.
.......Mektubuma son verirken seni bir kez daha öpüyorum yaslı alnından. Gün gelecek bu dağlara da bahar gelecek elbet. Hoşçakal anne...

Oğlun

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:10 PM
Kanayan Ülkeme Mektuplar-4

Merhaba güzel annem,

.......En son mektubumda artık buradaki hayata alıştığımı anlatmıştım. İnsan her şeye alışıyor ama hasrete alışılmıyor nedense bir türlü. Daha öncede ayrı kaldığım zamanlar oldu sizlerden ve tüm sevdiklerimden ama inan ki hiç böyle olmamıştım ben hiçbir ayrılıkta..
.......En son konuştuğumuzda sen hala benim küçük oğlumsun demiştin ya bana. Neden büyümez çocuklar anne babalarının gözünde hiç? Bunu baba olduğum zaman öğreneceğim sanırım.
.......Aslında korkmuyor da değilim büyümekten. Sebebini bilmediğim bir çocuk kalma isteği var içimde, olup bitene hep beş yaşında bir çocuğun gözlerinden bakabilmek, acılardan bile küçük mutluluklar çıkartabilmek payıma. Ve hala yaslayabilmek istiyorum hayatın karabasan gibi üzerime geldiği *******de yorgun başımı omzuna.
.......Güzel annem ne kadar büyüsem de bilmeni isterim ki ben koynunda uyuyan o çocuk yüzüyüm hala. Gözlerim beş yaşında. İnan bana acılar yüreğimi büyüttü sadece ama beni asla.
.......Büyümek de istemiyorum hiç bir zaman. Korkuyorum hayatın beni her seferinde acılarla imtihan etmesinden, sanki bütün suçlu benmişim gibi büyümüş olmanın bütün ağır yükünü omuzlarıma yüklemesinden. Korkuyorum aşık olup sevilmemekten, incitilmekten, yapılan haksızlıklara ve söylenen yalanlara karşı çıktığımda yanımda kimseyi bulamamaktan.
.......Öyle midir oysa çocukluk. Çocuklardır en beyaz yanıyla görebilen dünyayı, hiç bir sebep yokken sevebilen bir kediyi, kuşu, çiçeği. Çocuklardır yalnızca ölümü ve ayrılığı düşünüp kederlenmeyen.
.......Ne yazık ki bir mektup boyunca büyüdüm bugün yine. Ama sen yine de beni koynunda uyuyan o çocuk yüzümle hatırla olur mu...
.......Öpüyorum kederli alnından bir kez daha...

Oğlun

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:11 PM
Kanayış

Cam kırıkları üzerinde dolaştım yıllar yılı
İzim kaldı kanlı ayaklarımla bastığım
Bütün topraklarında yurdumun.
Duydum gencecik bir yaşamı sona erdiren merminin
Namluya sürülürken çıkarttığı
O çelik kokan çığlığını

Düşen her tetikte
Kanadı umudu kavuşmanın
Yuvasından fırlayan her boş kovanda
Can verdi
Merhameti insan kalan yanımın.

Başka acılara bastım
Toprağının her karışında
Kan revan içindeki ayaklarımla.
Kızıl akan derelerde yıkadım yüzümü
Ekmeksiz, aşsız evlerde sabahladım.

Şimdi isyan olup
Fırlatsam sesimi sonsuzluğa
Neye faydam olur
Kendi vicdanımı kurtarmaktan başka.
Oysa her çığlığımda
Bir can katabilmek isterdim
Susuz bırakılmış her karış toprağıma.
Bir cana daha öğretebilmek
Bölüşmeyi sofrasında tuzu, ekmeği
Direnebileyi yeri geldiğinde
Hakkını almak için
Sevgiden ve ekmekten yana…

Cam kırıkları üzerinde dolaştım yıllar yılı
Sızladı ayaklarım
Kan revan içinde yürüdüğüm
Her karış toprağında yurdumun
Gördüm bir hayalin alnının ortasından vuruluşunu
Toprakta boylu boyunca uzanırken
İnsanlığımız……………………..!

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:11 PM
Kanım Kurumadı Daha

Kanım kurumadı daha
Bedenim sıcak
Ben bir kız çocuğuyum Gazze’de.
Yasaklamışlar bana büyümeyi
Onun için hep küçücük ellerim
Sonsuza dek çocuk kalacak gözlerim.

Alnımda yarınsızlığın onulmaz yarası
Ben bir kız çocuğuyum Gazze’de
Üç yaşımı yeni bitirdim daha
Ateşten yapılmış sokaklarda öğrendim yürümeyi.
Çelikten yağmurlar yağardı her gece bahçemize
Gökyüzümüz griye kesmiş.
Tarih utanır belki
Bakamaz açık kalan gözlerime,
Boşluğa yarınsızlığın kederiyle bakan gözlerime.

Ben bir çocuğum Necef’te.
Ateşten bir top düştü dün gece çatımıza
Koşamam çılgınca sokaklarda
Yok ayaklarım.
Göremem baharda yeşillenen bahçeleri
Gözlerim nerede?
Nerede benim özgürlüğüm?

Ben bir çocuğum dünyada
Kara çalmışlar yarınıma
Kana bulamışlar ekmeğimi, unumu
Umut edemem gelecek güzel günleri.
Yarınım kaybedilmiş
Düşüncem hani
Ben bir çocuğum yirmi birinci yüzyılda
Yarını kuracak benim çocuk ellerim…

27.01.2005
Şırnak

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:11 PM
Kapansın Tüm Kapılar

Kapansın tüm kapılar
Bütün perdeleri çekilsin şehrin
Çoktan geldi de geçiyor şiir yazmanın vakti

Sorsana haydi kendine
******* kimin için böyle karanlık
Hangi yürek sancısını hafifletir günün ilk ışığı

Öyle zor ki
Tertemiz bir yüreğin ağırlığını taşımak
Ve savunmak onurlu bir yaşamı
Kirletilmiş karanlık suratlara.

Çoktan geldi şiir yazmanın vakti
Öyle güzel çıkar ki sesim bu saatlerde
Şairliğim tutar
Yoksa görsem de söyleyemem
Anlatamam gözlerine aksi vuran cennetimi
Saçlarını savuran dört mevsimi
Yedi iklimi.
Bilsem de anlatamam
Seni ne kadar sevdiğimi

Kapansın tüm kapılar
Tüm ışıkları sönsün bu şehrin
Yazılmalı ömrümün tek ve son kavgası...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:12 PM
Kapımı Çalmayın Bu Akşam

Kapımı çalmayın bu akşam
Yanmasın sizinde yüzünüz
Yüzümdeki yangınla.
Çalmayın kapımı artık ne olur
Görmeyin gözümden akan yaşları.
Sakladım sizden kederli yüzlerinizi
Acılarınız acılarımdı
Yalnız sizin gözlerinizle ağladım.

Çocuk oldum
Aldınız elimden oyuncağımı,
Genç oldum
Yaktınız en sevdiğim kitaplarımı,
Baba oldum
Bakamadım çocuğumun yüzüne
Ekmeksiz döndüğüm akşamlarda,
Yaşlandım
Ancak yaşadım diyemedim bir an olsun.

Kapımı çalmayın bu akşam
Yanmasın sizin de yüzünüz
Yüzümdeki yangınla
Acılarınız acılarımdı
Siz bana yanmasanız da…

22.02.2005
Şırnak

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:12 PM
Kaptan Çevirdi Rotasını Güneşe

Kaptan çevirdi rotasını güneşe
Attı şair damarlarındaki zehri
Acılı bir vapur bağırdı limanda
Martılar uçtu sonsuzlukta
Çözmüşçesine sırrını hayatın

Yürek küstü sevmelere
Bırakıp bedenini
Üç yanı ayrılıklarla kaplı yalnızlığa
Ruhunu saldı sonsuz mavinin hürriyetine

Dedi ki kendine
Merak etme dost
Deniz yükselir boğar bu yalnızlığı
Yer gök sevda olur
Yer gök
Hürriyet...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:12 PM
Kar Tanesi

Hala burnumu cama yapıştırıp izlerim
Düşen her kar tanesini.
Çocukluğumdan mı,
Şairliğimden mi
Bulamam bir türlü
Beyazı neden bu kadar sevdiğimi.

Küçüktüm,
Düşmanım olurdu o zamanlar
Yolda ayaklarını sürüyerek yürüyen her adam,
Bilmezdi çocuk yüreğim
O adamın her akşam iş çıkışında
Kentin öbür ucundaki evine yürürken
Yorgun adımlarını kaldıracak dermanı kalmadığını
Bilmezdim o zamanlar
Bu havalarda üşüyenlerin de olduğunu.
Ve düş ülkemi kuracağını sandığım
O ucu bucağı olmayan kırmızı bulutun
Kimsesiz kalmışlığın üzerine ölüm yağdırdığını

İstasyonlar görürdüm sonra
Yirmili yaşlarımın başladığı yerde
Lacivert gövdeli trenlerin kalktığı…
Ulaşıma kapalı
Ancak düşlerin sonsuzluluğa açık bir karayolunun
Gecenin beyazını bir bıçak gibi kesen parlaklığıyla
Kesiştiği herhangi bir kilometresinde
Avuturdum kendimi boş hayallerle
“Düşlerinde gördüğün aydınlık
Hiçbir zaman düşlememiş olsa da seni
Sanma ki hep karanlık geçecek gece.”

Sokağımda tek ışık yanmadığı halde
Korkusuzca yürüyebildiğim
Kıpkızıl bir gökyüzünün geceyi yenişiydin sen.
Şehrin bütün kirine rağmen
Değişmeyen tek rengi çocukluğumun…

Belki sadece bu yüzden
Bu kadar çok seviyorum seni…

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:13 PM
Kar Tanesinde Sevdim Hayatı

Ben hayatı
Çizgili, üzgün yüzünde gördüm halkımın
Kaldırımlardaki çıplak ayaklı kızın bakışlarında gördüm
Bir annenin gözyaşında gördüm
Şarkılarda, şiirde sevdim hayatı
Yaprağın yeşilinde sevdim
Kar tanesinde
Zindanda bile sevdim hayatı
Mazlumun sevincinde sevdim
Ama sevmedim ölümü
Hayatı sevdiğim için
“Yaşamak ağır bastığından...”

28 Mayıs 2002
00: 02

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:13 PM
Kar Toplayan Güneş Soğuğudur Yüzüm

Kahkahalarla gülen yüzüm
Kar toplayan güneş soğukluğudur
Yağmaya başlar ansızın
Anlayamazsın

Her yara kendi bedeninde sızlar çünkü
Her kan kendi damarından boşalır

Herkesin acısını
Duysan da derinlerinde kendi acın gibi
Yine belli etmek istemezsin başkalarına

Hep başkalarının acılarından yanan yüreğin
Yine de yanacaktır
Onlar yanmasa da sana
Bir kere bile bakmayacak olsalar da
Işık taşıyan gözlerinin içine

Onlar uyurken
Uyanık kalacak onların yerine de
Kan ter içinde mısralar dökecek sabahlara dek
Anlamasalar da...

15 Nisan 2003

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:13 PM
Kar Yağardı Usulca

Kar yağardı usulca
Kirlenmiş bir şehrin sokaklarına
Örterdi bir yorgan gibi
Kirletilmiş ne varsa bu şehirde

Kar yağardı şehre
Ve biz sahiplenirdik bütün beyazları
Onlar bizim aydınlığımızdı
Bizim beyazlığımız

Sen, yolda dalgın yürüyen çocuk
Bastığın yere dikkatli bas
O üzerinde yürüdüğün bizim beyazlarımızdır.

Hiç bitmesin isterdik
Bu sonsuz beyazlık
Hep böyle sürsün
O kirletilmiş şehir dönmesin geriye
Bitmesin içimizdeki çocukça sevinçler...

(Ne mutlu sana çocuk
Bir kar tanesi bile yetiyorsa
Seni mutlu etmeye)

9 Kasım 2002
23: 18

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:13 PM
Kar Yağdı Dağlarına Şehrin

Kar yağdı dağlarına şehrin bu sabah
Bu sabah çocukluğum geldi aklıma
Ağlamadım bu sabah
Boş boş baktım sadece
Hissizleştim
Ne aşk geldi aklıma bu sabah
Ne zulüm
Şiir kitapları yığıldıkça yığılıyor başucumda
Ders kitapları açılmak istemiyor
Telefon hiç çalmıyor bu sabah
Ben varım dünyada sadece
Ve yanımda yine ben
Ne hasret
Ne ihanet
Ne yalnızlık
Akşamı bekliyorum
Parçalamak için
Bu iğrenç hissizliği

O karlar hiç erimemeli
Çocukluğum hiç silinmemeli hafızamdan
Bir tarafım ağlamalı sürekli
Bir tarafım gülmeli
Boş kalmamalı beynimin hiçbir köşesi
Dişlerimi sıkıp
Ağız dolusu küfretmeliyim duvarlara
Kalbim çarpmalı hızlı hızlı sebepsiz yere

Akşam oluyor
Yalnız *******imizde çalan
Şarkılar çalıyor yine odamda
Yalnızlık bile daha güzel
Düşünmeden geçirilecek bir ömürden
Yaşamamaktan her duyguyu derinlemesine
Yaşamaktı düşünmek
Öyleyse daha ölmemiştik

O dağ başlarına yağan kar değildi aslında
Dağ başlarındaki çocukluk hayallerimizdi
Yitip gitmesin istiyorduk o çocukluk düşümüz
Hep çocuk kalalım
Hiç kalkmasın dağ başlarından çocukluğumuz...
Yitmesin hayallerimiz....

10 Kasım 2002
16: 18

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:13 PM
Kar Yağmasaydı Bu Gece

Belki kar yağmasaydı
Şiir yazmazdım bu gece sana
Yüreğimin ardına saklanıp
Gizli gizli ağlamazdım

Dışım toprak ve durgun bir deniz kadar sakin
Ama bilemezsin ne çelikleri eritir
İçimde yanan ateş

Belki sevmeseydim bu kadar seni
(Kim olduğunu ben bile bilmiyorum halbuki)
Yazmazdım bu şiiri
Belki şair bile olmazdım böyle bağlanmasaydım sana.

Bir tek soru kaldı aklıma takılan
Şair olmak mı seni sevmek?
Yoksa seni sevmek mi şair olmak?

Belki kar yağmasaydı bu gece
Yazmazdım hiçbir zaman bu şiiri...

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:13 PM
Karşılaştırma (Sen ve Ben)

Sen suyu görürsün sadece akan nehirlerde
Ben içinde boğulduğum zamanı
Sen güneş dersin adına
Ben avucumda yanan hürriyet.
Bir çift gözdür sana göre
Benimse sadece bir bakışı
Yaşamama sebep.

Senin için erken gelen
Bende çok geçtir.
Sana göre karaysa
Bende aktır.
Sende nefretse her an
Benim yüreğimde bitmeyen aşktır.

Sende korlaşan
Bende küldür çoktan.

Her şeye rağmen ben yine de severim seni
Sen benden nefret etsen de
Aslında en büyük farkımız da bu...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:14 PM
Kaybediyoruz Unutuldukça...

İçimizden her geçeni
Kalbimizin sularına gömdük
Kayıp okyanus ölülerine döndü
En masum düşlerimiz.
Her geçen gün biraz daha yittik
Bir gidip, bin döneriz dediğimiz yollardan
Yalnız başımıza döndük her defasında.

Şimdi anladık ki;
Sadece eski filmlerin sonunda
Kaybediyor o kötü adamlar
Artık sadece bayram kartlarının
Süslü yazılarına sıkışıp kalıyor
Güzel şeylere olan inancımız.

Her gün biraz daha eksiliyoruz
Her gün eski bir dost adı daha siliniyor defterlerimizden
Ve her gün eski bir dost daha
Unutuyor adımızı ve adresimizi.
Gidiyoruz binlerce
Yitiyoruz yüz binlerce
Artık kimse dönmüyor o yollardan geriye
Ve sonunda bekleyeni de kalmıyor ardında
Hiçbir gidenin.

En güzel düşlerimizi kalbimizin sularına gömüyoruz
Yerçekimine meydan okuyan yumruklarımıza
Çöküyor binlerce ton ağırlığı zamanın
Ve hayat gereksiz bir inatla
Vermiyor hak edene karşılığını
Artık her seferinde o kötü adamlar kazanıyor
Kaybediyoruz dostlar
Unutuldukça...

2003

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:14 PM
Kayıp Bir Kalbin Haritası

Kayıp bir kalbin haritasıydı
Taşın üstünde kuruyan kan lekesi
Kimsesiz ve
Kimliksiz bırakılmış kalbimin
Son haykırışı.

Kayıp bir şehrin haritasıydı
Kimsesiz bırakılmış çocuk yüzüm
-Ki insanlar kaybolmazlardı
Yirmi birinci yüzyılda
Sevilmiş olsalardı
Biraz olsun-

İntiharı düşünmezdi belki bir adam
İnsan gibi yaşayabilmiş olsaydı
Bir gün bile.

Çoktandır unuttum gülmeyi
Ağız dolusu,
Çoktandır kanla yazıyorum şiirlerimi
Yorgun duvarlarına şehrin.

Gökyüzünü çizdim yeniden
Ölmesin diye avcumda can çekişen güvercin.
Elimden geleni yaptım
Hayat adına
Hürriyet adına
Ne yapalım ki
Başka bir şey gelmezdi elimden
“İnsan olmaktan başka”.

Kayıp bir kalbin haritasıydı
Taşın üstünde kuruyan kan lekesi.
Duy beni artık
Son haykırışı bu sana
Sahipsiz bırakılmış kalbimin...

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:14 PM
Kendi Başıma Büyümek İstiyorum

Kim derdi ki
Bu kadar yaralayacak çocuk yüreğimi bahçeme düşen kar tanesi
O hiç bitmesin dediğimiz beyazlık her kış beni böyle ağlatacak.

Papatyalar soluyor esmer teninde toprağın
Ayazlarda kalmış göğsüm soğuyor
Tutup çekmek istesem seni
Ellerim yetişmez ki
Bağırsam duyulmaz ki sesim

Kendi şehrim bile yabancı olmuş bugün bana
Bütün tanıdıklarım yabancı
Silinmiş gözlerindeki umut eski dostlarımın
Yüksek binalar sarmış çocukluk bahçelerimi

Rahat bırakın artık beni
Kendi başıma büyümek istiyorum...

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:14 PM
Kendi Bilincinin Tutsağısın Sen

Ellerin kayıp
Ve durmadan titriyor dizlerin
Paltosu yamalı bir çocuk üşüyor
Yüreğinin saçaklarında
Yanı başındaki serinlik
Yalancı bir dünyanın sahte esintisi
Kollarına bağlı değil o ipler
O ipler beynindedir artık senin

Kayıp yüzleriyle
Bakıyorlar yüzüne
Yüksek binaların tek yüzü karanlık pencerelerinden.
Sen onları göremesen de
Kitapları, şifreleri
Ve ordularıyla
Hizaya sokuyorlar
İtaatkar bedenini.

Yüzün silik
Yüzün kayıp ilanlarının ezik çehresi
Işıksız bir bahçede yeşili aramak gibi
Tanıyamıyor artık seni
En sevdiklerin bile

Adına kader dedikleri bu dayatma
Doğmadan adı konmuş bir çocuk gibidir artık
Ve düşünmek
Değiştirmeyecektir gideni ve gelmekte olanı

Kollarında değil asıl o paslı zincirler
Beyninin her hücresinde hapis yatan
Binlerce tutsak
Dünyanın en özgür insanlarıdır aslında
Düşündüğünü yaşar insan nerede olursa olsun
Düşündüğü kadar aşıktır
Ve düşündüğü kadar asi

Kimse kapatmadı seni
Bu karanlık hücreye
Kendi bilincinin tutsağısın yani sen
Kendin kardın harcını
O güneş geçirmeyen duvarların
Kollarına bağlı o ipler,
Kendi ellerinin emeği
Çeliğini bile kendi ellerinle soğuttuğun
Bedenini paramparça eden silah.

Kendi ellerinde
Büyüttüğün bir canavardır artık
O esaret denilen
Ve yine
Kendi marifetli ellerinle
Yok edilecek olan...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:14 PM
Kendi Gözlerimle Anlatabilmek...

Kendi gözlerimle anlatabilmek seni
Dünyayı
Aşkı ve kavgayı
Karanlıkta dişleyip de
Rengini kendi damak tadımla
Tarif ettiğim bir elmanın tadı gibi...

Sussam da bağırırım
Yalnız sen duymazsın sesimi
Bilincim, sadece saçlarını okşamasını bilenlere açılan
İçine kapanık bir çocuk
Dokunmadıkça koku vermeyen
Kırmızı bir gül yaprağıdır yüreğim.

Kar çiçeği değilim
Uzak dağ başlarında
Keşfedilmeyi bekleyen.

Bağırarak söylüyorum işte;
Benim sebeb-i hayatım
Sende değil
Bir ömrü boyu karşılıksız sevebilmekte...

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:14 PM
Kendi Yüreğimle Yarışmak

Yüzerken uçsuz bucaksız imgeler denizinde
Kollarıma değer milyonlarca balık
Yosun kokar avuçlarımdaki çizgiler
Sensizlik kaçar genzime her hece
Nefessiz kalırım
Uzun bir sessizlik olurum

Kendi yüreğimle yarışırım her gece
Her hece çıldırtırım açık denizlerde yakamozları
Kokun karışır soluğuma
Gözlerim dolar hiç yoktan
Ağlarım...

2004

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:14 PM
Kendi Yüzüne Küskün Çocuk

Sen,
Kendi yüzüne küskün çocuk
En güzeli sendedir sevmelerin
İlk aşk gibi
İlk pişmanlık gibi
İlk sürgün gibi
Kaybolup gitmelerim gibisin
Kimselerin bilmediği ıssızlığa,
Ve ansızın çıkıp gelmelerim

En büyüğü sendedir kederlerin
Zamansız uzanmak gibi
Toprağın sırılsıklam koynuna

Mutluluk;
Hiçbir zaman boyanmamış resim
Sendedir bütün renkler...

Kederden gebermek de senindir
Başkaldırıp kader diye sana dayattıkları yalana direnmek de

Sen,
Kendi yüzüne küskün çocuk
Herkes kadar seninde hakkındır
Hakça yaşamak
Ve bölüşmek her lokmanı korkmadan...

2003

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:14 PM
Kendim İçin Yarım Bıraktım Bu Şiiri

Hangi dilde söylendiğini bilmediğim türküm benim
Uzak denizlerdeki yalnızlığım
Şu anda hiçbir şeyi yazmak mümkün değil
Mümkün değil anlatmak

Sadece kendim içim yarım bıraktım bu şiiri
Ve sadece tamamlamak için döneceğim geri...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:14 PM
Kendimden Kaçtım da Geldim

Bize en berbat şarkıları sevdiren
Keşfedilmemiş kederlerin
Koynundan çıkıp geldim
Ben ve çıplaklığım
Tam da yürürlükten kaldırılmışken bütün sevmelerim
Tam da herkes vazgeçmişken ölesiye aşık olmaktan

Anason kokulu bir akşamın koynundan çıkıp geldim
Ben ve sarhoşluğum
Tam da tozlu sayfalarda kalmışken
Adam gibi dertlere efkarlanmak
Tam da karışmaya başlamışken alkol damarlarıma

Halk dilinde türküler söyledim
Emek kutsallığında
Tam da zulüm dolamışken kollarını sarmaşıklar gibi
Kıldan ince boyunlarımıza
Tam da öfkem aşmışken yüksek duvarları

Sımsıkı tut beni
Gitmeme izin verme ne olursun
Kendimden kaçtım da geldim...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:14 PM
Kendimi Vurdum Yine Bu Akşam

Kendimi vurdum yine bu akşam
Bilmezlerdi nasıl kanadığımı
Oysa yaratan da bendim o aşkı
Tütün yerine tuz basan da
Açık kalmış yaralarıma

Kendime vuruldum yine bu akşam
İlk kurşun bilincime saplanıp kaldı
Düşünemez ve sorgulayamaz oldum hiçbir şeyi
İkinci kurşun kalbime
Saçıldı etrafa kan kızılı sevmelerim...

Kendimi vurdum yine bu akşam
İçimdeki kahramanı öldürdüm *******ce
Ve sonunda korkaklara kaldı dünya...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:14 PM
Kendimle Dertleşebildiğim Tek Yer

Kendimle dertleşebildiğim
Tek yerdir şiirim
Kimse alamaz yerini
Beyaz bir kağıdın sırdaşlığının

Nerde sönmüş bir ateş görsem
Yeniden alevlendirmek gelir içimden
Zaman acılardan yana çevirse de yüzünü
Ben çevirmem asla yüzümü zamana
Çünkü gelecek ellerimdir biraz benim
Gelecek beynimdir biraz
Gelecek yüreğim...

Kendimle dertleştiğim tek yerdir şiirim
Anlatırım *******ce
Kimselere anlatamadığım sırlarımı kendime

Söyle yüreğim benim
Kor olmuş heceleri
Tutup savurmak kimin harcı
Kimin harcı
Tenha köşelerde çılgınca sevişmek
Beyninin bütün hücreleriyle..

Kendimle dertleşebileceğim tek yerdir şiirim
Saklarım yazdıklarımı
Haylaz bir çocuğun
Duvara gizlice çizdiği resim gibi...

2005

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:14 PM
Kendimle Tanıştım Bu Akşam

Kendimle tanıştım bu akşam.
Tek başıma kaldığım bir an
Yazdım aklımdan bütün geçenleri bir kenara,
Hayata dair bildiğim ne varsa
Ne varsa
Aşka ve kavgaya dair.

Söylediğim bütün yalanları
Ayırdım bir kenara
Ve doğru olduğunu bildiğim
Ama kendime bile söylemekten korktuğum
Bütün gerçekleri.

Başkaydı yüzüm
Her sabah aynada karşılaştığımdan.
Belki de düşündüğüm gibi yaşayamamanın
Ve yaşadığım gibi yazamamanın pişmanlığından.

Kendimle tanıştım bu akşam
Haykırdım bütün içime gömdüklerimi
Saçtım odamın her yanına
******* boyu umudun fitilini ateşleyen
O en isyankar imgelerimi.

Ve en sonunda kattım söylenen bütün yalanları kendime
Dünyayla tanıştım...

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:15 PM
Kendin Hep Eksik Kalsan da

Yazdıktan sonra anlamını bulan şiirler gibi hayatım
Gerçek olunca şaşırdığım düş
Mart sonunda yağan kar
Ve zamansız soğuğa direnen çiçekler gibi

Hiçbir zaman gelmeyecek olsa da
Ömrüm boyunca beklediğim
Düşler ülkesinin
O nehir bakışlı perisi,
Yine de devam edeceğim ben
Adını bile bilmezken
Senin için şiirler yazmaya

Sen ruhumun resmini çizen
Ölümsüz ressamım,
Ne olur
İmgelerimi eksik bırakma dizelerimden
Kendin hep eksik kalsan da...

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:15 PM
Kesişen Yalnızlıklar

Yalnızlıkların kesiştiği uzak bir yolda
Karşılaştık ilk defa
Biraz tedirgin
Ve biraz yabancı
İlk defa görüyor olsam da
Tanıyordum seni asırlardan beri

O akşam, koskoca bir ömrün
Aktığını gördüm göz pınarlarından
Uzatıp ellerimi silmek istedim,
Silemedim,
Tren yollarından bahsettin
Dedin ki;
Aslında hayatın ta kendisidir tren yolları
Ve ben dedim ki o anda sana;
Hayat dediğin uzak yolların kesişmesidir
Aslında bir sebebin sonucudur yeryüzünde yürüyüşün

Seçtiğim her yolun ağırlığını kendim taşıdım kısa hayatım boyunca
Pişman olmadım yaşadığım hiçbir şeyden
Pişmanlığım sadece yaşayamadıklarımdandır
Hayaller sadece yaşama sebebimiz
Hiçbir şey tamam değildi oysa
Ve hiçbir zamanda tamam olmayacaktı hiçbir şey.

Giderayak rastladım sana
Ömrümüm bütün güzellikleri gibi
Giderayak gördüm
İçinde ağlayan güzel çocuğun gözlerini

Gittiğim her yerden
Bir şiirimi yarım bırakıp ayrılırdım hep
Geri dönüp tamamlamak umuduyla
Yaşamak için
Hep eksik bırakırdım kendimi
Şimdi bütün şiirlerim noktasız
Ve yaşanmamış yanım hep yarım

Şimdi eksik kalan yanımı tamamla benim
Kaldığım yerden yaşamaya başla hayatımı
Ve içinde ağlayan çocuğu susturma sakın
O susarsa
Bil ki bir şair daha ölecek içimde bu akşam...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:15 PM
Keşfedilmemiş Şarkı

Yıllar boyu keşfedemediğim
Bir şarkı gibi geldi sesin
Duyupta anlayamadığım
Baksam da hiç bir zaman göremediğim
Sonra gözlerinin kıyısına vurdu yüreğim
Kara bir bulut geçti üzerimden
Oysa ne güzel başlamıştı gün
Kıpırtısız, sakin
Sanki dünya bile dönmüyordu o vakit
İlk dalga kalbime vurdu
Alabora oldum
Sahipsiz denizlerde...

Tanımını değiştirdim
İçimdeki bütün mavilerin
Ne bir çıkmaz sokak
Ne umutsuzça beklediğim o köşebaşı yalnızlığı

Ne zor şeydi
Bölmek
Koskoca bir okyanusu
Ortadan ikiye,
Ve anlatabilmek
Bu kadar çok sevilebileceğini
Hiç kimseden
Hiç bir şey beklemeden...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:15 PM
Keşke

Keşke bu dünya dümdüz olsaydı bir tepsi gibi
Dünyanın bittiği yeri bularak bütün tankları oradan aşağı atmak isterdim

Tankların paletleri arasında ezilen çocuklar değil anaların yürekleri,
Toprağa her düşen bir ölü değil, bir ananın gözyaşıdır
ve yüreklere saplanan her mermi bir yıldızdır saçlarına düşen.

Keşke dünyanın bütün silahlarını bir meydanda toplayıp yakabilseydim, .
Acı yüzlü çocuklarımızın hürriyeti için.

(Üzülme dostum gün gelir
Belki de çiçek dikeriz bütün kışlalara
Kavuşur belki bütün çocuklar analarına)


3 Nisan 2002
00: 01

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:15 PM
Kırık Öyküler

Nereye çevirsem başımı
Hep kırık öyküler
Mevsimsiz açmış çiçekler gibi
Herkesin boynu eğik
Herkes kınında bir bıçak gibi
Parmak tetiğe dayalı
Çıktı çıkacak neredeyse ok yaydan
Namlu alnına dayalı
Patlamaya hazır bir bomba gibi yaşamışız hep
Ya zindan
Ya kara sevda

Tüm imkansızlıklar bizim
Yarınlar onlarındı
Bugün onların
Bize kalan dünün yaşanmamışlığı

İkinci sınıf bir filmin
Adi figürasyonu hikayemiz

Kırık bir öykü I:

Zayıftı
Yaşlıydı
Ve titriyordu dizleri
Bacakları daha fazla taşıyamadı bu yükü ve
Yuvarlandı çamurun içine

Soğuktu
Hava sulu sepken
Uzadıkça uzuyordu kuyruk
Tutup kaldırmak istedim
Keder ve isyan o kadar ağırlaştırmıştı ki onu
Kaldıramadım bu yükü tek başıma
Düşmüştü
Ağlıyordu...

İşte ben o gün küfür etmeyi öğrendim! ...

III.
Kırık bir öykü II:

Yürüyordum
Kederin fazla uğramadığını düşündüğüm
Burjuvazinin yalancı ışıklarıyla süslenmiş o caddede

Bir kız çocuğuydu
Elleri horoz şekerleriyle doluydu
“Sizde bir tane almaz mısınız?
Belki de bir hayat kurtulacak bu horoz şekerleriyle” dedi
Yapabilsem çıkarıp yüreğimi de verecektim o anda
Parlıyordu gözleri
Sesinden umut yankılanıyordu caddeye

Dedim ki kendi kendime;
Hala bir şansımız var
Hala gözleri ışıldayan birileri var bu coğrafyada

O gün anladım ki;
Dostluk diye,
Vefa diye bir şey hala var
Bunca tükenmişliğe rağmen

Ve de anladım ki kederin giremeyeceği hiçbir cadde
Hiçbir sokak,
Hiçbir ev yok,
Ama umut diye bir şey var hala...

Kırılmış, hırpalanmış da olsa hikayemiz
Mevsimsiz açmış çiçekler gibi
Bükük kalmış olsa da boynumuz
Kınından çıkmaya hazır bir bıçak gibi dursak ta
Namlu dayalı olsa da alnımıza
Yarına daha gün var
Kırıldığı gibi onarılır da bu öykü
Yeter ki kırılan insanlığın olmasın...

20 Şubat 2003
20: 29

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:15 PM
Kırılgan Şiir

Yazmaktan her seferinde vazgeçtiğim mektuplar gibisin
Düşlerime saplanan kırık bir kalem
Ondandır bütün hayallerimin kırıklığı

Kanatları kırılır bütün sahipsiz kuşlarımın
Tek damla kan akmaz yine de
Kurur göz pınarlarım
Ağlayamam

Uzadıkça uzar önümde sıradağlar
Sırtımda hayatın ağır yükü
Yorgun adımlarım gittikçe küçülmeye başlar
Bir parça ekmek
Birkaç damla su gibi hayal ederim gözlerini
Kızgın güneşin altında yemyeşil bir ağacın gölgesi gibi

Bilirim hiçbir yol beni sana ulaştırmaz
Sadece kırılgan şiirler yazdırır dağ başlarına...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:15 PM
Kış Geçmeden Yeşermez Bahar

I.
Bir kişi eksik uyandık yine bu sabah
Bir çift ayakkabı daha kondu kapı önlerine
Bir kişi daha azaldı beklediğin kuyruktan
Bir muhabbet daha azaldı demli çayımızdan
Soframızdan bir tabak
Yollarımızdan bir ayak izi
Dünyamızdan bir soluk


II.
Bizler o yaşlı çınarın yapraklarıydık
Rüzgarın her sert esişinde
Savrulan birer birer
Ve her bahar sabahı
Yeni yeşiller doğurtan

Dallarında yenilendikçe hayat
Varoluşun içinde bir sır olarak kalacak ilelebet
Bu başlangıç ve son

Sevinç ve hüzün...
Birbirinin yüzüne hasret
İki kardeştir

Her ölüm bir hayat doğurur
Her yitişte bir varoluş saklıdır
Her sonda bir başlangıç
Ve Gece bitmeden doğmaz güneş

Şunu bil ki
Kış geçmeden yeşermez bahar...

25 Ocak 2003
22: 02

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:15 PM
Kışı Yaza Çevirebilir mi Aşk?

Kışı yaza çevirebilir mi aşk
Ağustosta yüreğimize kar yağdırdığı gibi? ..
Hala sırılsıklam geziniyorum
Aşkına ıslandığım bulutun sevdasına

Beynimin sabah tazeliğini
Serdim kapına yine bu sabah
Bir demet gül yerine.
Seni sensiz zamanlarda
Sana inat daha çok sevdim
Bana şiir yazdıran gözlerinin uğruna...

Kışı yaza çeviremez belki aşk
Ağustosta kar yağdıramaz saçlarıma
Ama en güzel şiirimi yazdırır bana
Senin değil
Ölürcesine sevebilen kalbimin hatırına...

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:15 PM
Kıvılcım

En büyük yangınlar
Bir kıvılcımdan doğar
En uzun yolculuklar
Küçük bir adımla başlar
En büyük sevgiler
Küçücük bir bakışla

Küçücük birer damlaydık biz
Farkında değildik birbirimizin
Sandığımız gibi az değildik oysa
Fark etseydik yalnız olmadığımızı
Görebilseydik birbirimizi
Yağmur olabilirdik belki de...

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:15 PM
Kim Bilir Yalnızlığın Kıymetini

Kim bilir yalnızlığın kıymetini
Şairden başka.
Kim evcilleştirip
Canımıza susamış acıları
Katık yapabilir balımızla.

Fakirin ekmeğiyse umut
Benimkisi acılardır.
Hangi şair yazabildi ki zaten
Mutluluğun o bitmeyen şiirini
Hangi ressam çizebildi
“1961 yazı ortalarında Küba’nın gözlerindeki
Bitmeyecek sandığı tebessümün resmini.
Hala mezedir
Küskün rakı sofralarında
En güzel şiirlerimiz.
Hala çığlık çığlığa ağlar
Guernica'lar savaş meydanlarında.

Bin yıllık yoldan geliyorum
Bin yılın sancısı var titreyen bacaklarımda.
Bin yıllık bir ateş
Yanar hala avuçlarımda.
“Sallanır hala cesedim
Serez’in esnaf çarşısında”
Hala sıcaktır
Göğsüme saplanan kurşun Vietnam’da.

Ölüme giderken bile
Yaşamanın güzelliğini anlattım size sürekli
Tarihin yüzünü çevireceğini bizden yana.
“O gün gelip
Sadece bir gün kaldığında kurtuluşa”

Ben bir şairim
Kimse kurşunlanmadı benim kadar
Sınır boylarında.
Hiç kimse bir dalgayla arkadaş olmadı
Mahpusanelerin ıslak duvarları arasında.

Ve şunu bil ki
Ölüm öldüremez beni asla.
Hiç ummadığın bir anda
Belki kurtuluşa yakın bir zamanda
Doğarım yeniden
Şafağa yazgılı çocukların
Şehrin duvarlarına yazdığı
Kıpkızıl sloganlarda…

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:27 PM
Kim Bu Dövüşenler

Kim bu dövüşen çamur deryası içinde
Kan revan içinde
Hangi ülkenin çocuklarıdır
Elindeki bir lokma ekmeği
Kaptırmamak uğruna
Gırtlağını sıkabilecek olan
En yakın dostunun

Ve kesilmiş hayvan başlarıdır
Bu akşam soframızdaki
Ve içtiğimiz
Dostun bileklerinden akan ılık kandır bu akşam.

Bu meydanlar güzel bir yarın için dolmuyor artık
Hürriyet için değil
Bu meydanlar tok bir yaşam için değil
Bu meydanlar doluyor artık
Sadece tok geçirilecek bir gün için

Ölüm,
Bir on dörtlünün namlusundan fırlayarak
Kalbe saplanan bir kurşun kadar yakındır artık onlara
Tezkeresi gelmeyen bir askerdir onlar kimi zaman
Oynayacak sokağı olmayan bir çocuk
Denizlere düşüp
Sarılacak yılana muhtaç olan onlardır.

Onlardır
Satan kanını hastane kapılarında
Yaşamak için
Canlı canlı satan organlarını

Onlardır sabah vakti şu yollara düşenler
Dağları aşanlar,
Öfkeyle bakanlar gözlerimizin içine
Bir ülkedir onlar
Bir vatandır.
Onlar kanatılmış bir Türkiye...

9 Kasım 2002
20: 45

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:28 PM
Kim Bu Kalabalıklar

Kim bu kalabalıklar üzerine yürüyen
Kim bu sınayan yüreğini

(Acıların acılarımdır dedim
En çok sen kanattın yaralarımı)

Uslandır beni ey asi yağmur
Kollarımdan tutsun gece
Tutun hayatı ucundan
Sizin yükünüz için gelmedim ben bu dünyaya

Bak yine gün yaptı yapacağını
Gökyüzüm yarım kaldı
Ne olur biraz soluk verin soluğuma
Boğuluyorum...

5 Mart 2003
22: 25

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:28 PM
Kim Olduğumu Soruyorsun Bana

Yüzüne bakıyorum
Uzun uzun ve tek kelime etmeden
Kendi yüzüme bakar gibi bakıyorum
Ve her baktığımda bir kez daha ölüyorum
Senin bedeninde yaratılmış bir ben oluyorum

Kim olduğumu soruyorsun bana
Ben senin yüzünde ağlayan çocuğum diyorum
Gülmeyi öğretmemişlerdi zaten ikimize de
Yüreğin olup aşık oluyorum kendime
Ellerin olup şiirler yazıyorum her gece

Uzakları düşündüğün zaman
Hiç görmediğim şehirleri görmüş gibi oluyorum
Nefes nefese koşuyorum
Pamuk tarlaları arasında Çukurova’nın
Seni arıyorum(kendimi)
Başı bulutlara yoldaş Toroslar’ında Akdenizin

Seni ne zaman kaybetsem
Senin gözlerinle ağlayan bir çocuk oluyorum
Bir gün değil
Senin olmadığın her gün biraz daha ölüyorum...

Gel diyorum artık
Sevgiye daha çok zaman var...

2004

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:28 PM
Kimin İçin Bu Kayboluş

Yarin öpülesi yanağı
Gelmemiş baharlar
Ilık akşam üzerleri
Ve sabahlarımızdan eksiltilmiş bütün günaydınlar adına...

Soruyorum size
Ne için kim için bunca feda?

Boğazına bir kolye gibi asılan bu alın yazısı
Adını kazıyıp adi bir demir parçasının kararmışlığına
Damaklarını yaran
Ve sesini sonsuzluğa gömen bu eller kimin

Eksik kalmış baharlarımı istiyorum
Bir kez daha öpmek sımsıcak yanağından kardeşimi
Yarin, yüreğimi volkanlar gibi yakan sıcak gözlerini istiyorum sizden

Söküp çıkarın damaklarımdan bu iğrenç demiri
Susturmayın
Çağlayan şu sesimi
Susmak için çok erken daha
Söyleyecek daha o kadar söz varken
Okunmamış onca şiir varken gitmek bana yakışmaz...

Her ölüm biraz erkendir
Çünkü hala dönmektedir dünya
Çılgınca akarken hayat yanı başında
Her veda zamansızdır biraz...

Hiçbir bayrak getirmeyecektir artık
Yaşanmamış günlerimizi
Bıraksalar sonsuza dek sessizliğe
İsyan edebilecek olan bu sesimizi
Kimseler duymayacaktır artık.

Ve bütün saatler geçtir artık sevdalanmak için...

Soruyorum size
Kimin için bu kayboluş
Bu alın yazısı kimin...

5 Nisan 2003
01: 04

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:28 PM
Kimseler Yok Şimdi

Kimseler yok şimdi
Kıpkızıl kanadığım yerde
Uzun zaman düşündüm kendi kendime
Neden döndüğünü dünyanın
Unutmak için dedi bir ses
Kül soğusun
Ve sağalsın diye
Hiç kapanmayacak sanılan yaralar
Başka maviler de girebilsin diye rüyalarına

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:29 PM
Kimsesizlik Devri

Devir
Kimsesizlik devridir
Kalabalıklar içinde

Ve vakit akşamdır
Merhem gibi yarada
En sıcak yerinde
Terli bir ağustosun
Dağlardan gelen serinliktir o ses

Bir devrimcinin sonsuz kere güzelleşmesidir
Kızıl ışıklar ardında
Her karış toprağını öpmektir
Tepeden tırnağa
Sevgisiz ve ekmeksiz bırakılmış bir yurdun...

2003

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:29 PM
Kimseye Değil Küskünlüğüm

Kimseye değil küskünlüğüm
Sadece şiir yazmak istedi canım
Kimseye kırgın değilim kendimden başka
Hem nasıl kızar ki insan
Yemyeşil bir bahar gününe
Bir kar tanesine yada
Nasıl susturur kuş cıvıltısını
Nasıl kurutur
İçindeki çocuksu sevinci...

Hepsi bu kadardır
Gerisi laf kalabalığı
Gerisi anlamsız bir hayat hikayesi
Herkes aynı gözlerle bakar.
Farklı olsa da söylenenler
Hep aynı sözler işitilir
Güneşin sarısına sıkışıp kalır
Yedi ayrı rengi evrenin
Yalancı bir mavinin gövdesine sıkışıp kalır
Cümle mahlukatı sonsuz denizlerin

Nefes almak
Yemek, içmek kadar
Sıradanlaştırılmıştır artık her şey
Hiçbir şarkı
Hiçbir şiir
Ağlatamaz nasır tutmuş yüreklerimizi
Ağlayan bir çocuk gördüğümüzde
Başka yöne çevirmeye başlarız yorgun başımızı
İlk satırını heyecanla okuduğumuz kitap yarım kalır
Umursamazlık cüzzam illeti gibi
Yavaş yavaş dökerken ruhumuzun etlerini
Aşk ve inanç
Titreye titreye can verir kapımızda

Ölüm bile yitirir hüznünü artık
Ve hayat bize kendimizden başka kızacak
Hiç kimseyi bırakmaz sonunda
Herkes kendi düş krallığının
Acımasız diktatörüdür artık
Ve günden güne yükselir
Saklandıkları kalelerin duvarları.
Ve ilk dalgada yıkılınca
Kumdan yapılmış kaleleri
Kendi gerçeğiyle yüzleşir insan

Yani hayat bize küsecek kimse bırakmaz
Kendimizden başka...

2004

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:29 PM
Kolay İş Değil Elbet

Kolay iş değil elbet
Her gece paslı bıçakların sırtında yürümek
Kor bir alevi sıkı sıkı tutup avuçlarının içinde
Acı çeksen de kimseye belli etmemek

Şimdi benim bedenimde
Acıyan bir bıçak yarası
Şimdi benim kalemimde
Bitmek tükenmek bilmeyen mürekkeptir gözyaşlarım
Şimdi benim gönlümde iflah olmaz bir yaradır
Sevdiklerimin dudaklarından çıkan her söz

Kolay değil elbet
Serseri mayın gibi her dokunulduğunda
Yeryüzünün dört diyarına dağılmak
Beyaz bir kağıtla sırdaş olmak
Bütün göçmen kuşlara yoldaş olmak

Şimdi benim dizelerimde
Bitmek bilmeyen isyandır her kelime
Şimdi sen şiir dersin belki
Ben aşk derim
Kavga derim adına...

2004

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:29 PM
Kolay mı?

Kolay mı şimdi
Kopartıp ömrünün bir parçasını dalından
Yatırmak acımasız bir mitralyözün göğsüne

Ayırıp bir parçanı bedeninden
Başka şehirler gibi yaşamak
Sancımak başka *******in ayazında
Kolay mı
Hasretin üç beş nöbetlerinde
Duygusuz bir demir yığınıyla sevişmek

Yavrum diye haykıran
Sesin kulaklarımda hala
Ve ısıtmıyor beni üzerime serilen hiçbir yorgan
Bu yabancı şehirde

Güzelleşiyor günden güne
Yüzümde yüzün
Sesim sesinde dağlardan savrulan yankı

Senindir dediğim ömrümü
İstiyorlar şimdi benden bir hiç uğrunda
Mayasına alın teri karışan
Hamurumuzu soframızdan

Bir parçam sende kanıyor hala
Sende atıyor bir parçası kalbimin
Ne olur içine dökme
O coşkun ırmağı
Boğulmaktan korkuyorum
Karanlıklarında...

2003

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:29 PM
Kolay mıdır Yazmak Mutlu Geçmiş Bir Baharı

Kolaydır yaşanmamış üzerine şiir yazmak
Gelmemiş baharları mesela
Hiçbir zaman açmamış çiçekleri.
Yaşandıkça yitiriyor oysa anlamını herşey
Kavuşuncaya kadar yazılıyor hasretin şiiri
Islanıncaya kadar toprağın yağmura özlemi
Ve ben
Yalnız senin olmadığın zamanlarda
Şiir yazıyorum sana,
Mutlu bir aşkı yaşamak
Yazmak için zaman bırakmaz ki insana.

En çok ta acılarımızdır
Bizi şair eden
Yani nakış nakış işleyip
Yüreğinin kanından güzellikler yarattıran.

Söyle bana şair,
Kolay mıdır yazmak mutlu geçmiş bir baharı...

24.12.2004
ŞIRNAK

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:29 PM
Konuşmak

Konuşmak;
Suların yolları parçalaması gibi
Volkanların patlaması gibi

Konuşmak
Sabahlara kadar
Bugüne dek tüm sustuklarını,
Aylar boyu
Yıllar boyu
Susmaksızın konuşmak,

Belki kısık sesle ve tedirgin en başında
Ve sonra gürler gibi şehrin meydanlarında
Sessizliğin nankör duvarlarını parçalarcasına konuşmak

(Korkma çiğden
Sen gül yaprağı da olsan
Solsan da güzellikten solarsın,
Ölsen de cesaretinden ölürsün
Korkaklığından değil)

Konuşmak;
Dinleyen olmasa da sesini
Duyan olmasa da
Dağ başlarının sessizliğine inat

Bütün kuru gürültüleri bölercesine
Sevgiliye güzel bir söz söylercesine

Konuşmak
Susmadan ve kan kusmadan
Zalimin zulmüne inat
Kelepçeye, işkenceye,
Zindana, tel örgüye,
Sınırların esaretine inat

Konuşmak
Suskunluğa inat...

12 Mart 2003
00: 17

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:29 PM
Korkma Ağlamaktan

Korkma ağlamaktan
İki damla gözyaşınla
Yenilmiş sayılmazsın zulme
O iki damla gözyaşı
Büyütür sadece
Yüreğindeki yemyeşil ormanı

Kızmamalısın düşmanına
Her kalleşliğinde onun
Biraz daha adam olmadın mı
Her kalleşliğinde biraz daha insan

Eksiltme yüreğini
Gün gelecek
Göz yaşların boğacak tüm kalleşlikleri
Gün gelecek
Dostun silecek göz yaşlarını

Korkma
Kimse talan edemeyecek
İçindeki o yemyeşil ormanı
O orman sevgiyle yetişti çünkü
O ormanın ağaçları kardeşçe yaşadı
Ve kardeşçe yaşayacak
Bir ömür boyu

Diren
Bir avuç kalmış
Fakat hala varolan dostun için,
Haksızlığın, zulmün saraylarını
Yıkmak için bir gün,
Diren
İnandıklarının hatırına,
Diren
Onurla tüketilecek
Bir ömür hatırına...

8 Kasım 2002
21: 39

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:32 PM
Korkma Yüreğim

Korkma yüreğim
Korkma, yaz bu şiiri
Sensiz her gün kaybediyorum zaten ben bu kavgayı

Sıradan bir hikayenin
Koskoca bir destana dönüşü gibi
Güçsüzün güçlü oluşu
Ve daha önce hiç aşık olmamış birinin
Sevgiyi keşfetmesi gibi kayıp yüreğinde

Korkma yüreğim
Korkma, yaz bu şiiri
Her gün binlerce ölmekten iyidir
Bir kere ölmek.

Ah benim
Bilinci mühürlenmiş gençliğim
Konuşsam duyan olur mu sesimi kendimden başka...

2004

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:32 PM
Korkma, Buradayız Daha

Sen,
Kazmasına bir yüreği tutar gibi sarılan
Yeraltından güneş ışığı çıkartan madenci
Sen,
İşlediği çelikten yapılan bıçak
Sırtına saplanan çelik ustası,
Sen,
İngiliz anahtarını namusu gibi taşıyan
Tamirci çocuk,
Sen,
Bir meçhule giden asker,
Sen,
Oğlu meçhule gönderilmiş ana,

İşitiyor musun sesimi?
Bugün birileri bana
Bırak bu işleri diyor
Bırak bu işleri
Devir, vahşi kapitalizmin,
Devir, ölsün diye çocuklar
Yetki alanın parlamentosundan,
Ve adına demokrasi diyenin,
Adına dünya barışı diyenin vahşetin,
Bırak diyor bu işleri
Eşitlik diye bir şey yok artık bu dünyada
Hürriyet yok
Yirmi birinci yüzyıldayız artık farkında değil misin?
Devir, vahşi kapitalizmin
Devir kuyruğu kanlı köpeklerin
Ve Artık yoksun sen.

Cevap:

Korkma,
Burdayım
Bırakmadım kavgayı
Senin insanın yaşıyorsa daha on altıncı yüzyılı
Gün ışığına muhtaçsa
Açlıktan kokmuşsa nefesi
Yitiyorsa bir meçhulde
Ağlıyorsa analar,
Ölüyorsa çocuklar,
Ben buradayım,
Bırakmam bu işleri...

12 Ekim 2002
00: 33

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:32 PM
Korkuyorum Sevmeyi Unutmaktan

O içinde kararmış gölün
Derinlerinde balıklar geziyor hala fark etmesen de
O karanlık ormanın
Bir yerinde
Cılızda olsa bir ışık yanıyor hala

Senin yazın değildi
Bu sürekli kaybediş
Bu sana inandırılmış olan bir yalandı sadece...

Yirmi yaşım
Kaldırım taşlarına bırakmasa da
O kızıl kanını
Taşımasa da tabanlarında
Direnmenin o kıpkırmızı mührünü
Yaşadı yine de kederin en güzelini

Yirmi yaşım
Kara deliğe düşmüş gezegenler gibi
Sonunu arıyor karanlıklar içinde
Kırık ayağıyla
Vurulmadan kendi ölümüne ağlayan bir tayın gözyaşıyla
Gelecek günlerine ağlıyor
Geçmişinden de çok

Kapanıyor bir devri ömrün
Korkuyorum
Kuruturlar diye içimde akan bu nehri
Sevmekten yorulurum diye korkuyorum
Küstürürler diye beni bir gün aşka

Korkuyorum
Alışırım diye bu gitmelere...
Kapılıp sevgisizliğin akıntısına sürüklenmekten
Sevmeyi unuturum diye korkuyorum...

11 Mayıs 2003
23:49

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:32 PM
Koynunda Uyuyan Çocuk Yüzüyüm Ben Hala

Ne kadar büyüsek de
Hala o çocuk yüzlerimiz saklıdır
Annelerimizin yüreklerinde.
Ilk sözlediğimiz sözler hala kulaklarında.
Hala bir gülümseme kaplar dudaklarının kenarını
Akıllarına geldiğinde attığımız ilk adım.

Annem,
Ne kadar büyüsem de
Koynunda uyuyan o çocuk yüzüyüm ben hala
Hala doluyor gözlerim
Sevdiğin şarkıları dinlerken
Ve üzülmeyesin diye saklıyorum
Kanayarak yazdığım şiirlerimi.

Ayrı kaldığımız zamanlarda anladım
Ne demek olduğunu
Yüreğin bir parçasının
Başka bir şehirde atmasını.

Bir parçasını toprakla paylaşan anneleri düşündüm
Etinden yüreğinden bir parçanın
Artık hiç olmayacak olmasını
Artık göğsüne yaslanıp uyuyamayacak olmasını.
Ve uzak yolculuklardan döndüğünde
Sarılıp acılı boynuna
Binlerce kez öpemeyecek olmasını yanaklarından.

Kabuk bağlamıyor artık
İnsanların yüreğimde açtığı yaralar
Durup durup kanıyor
En çok da dost bildiklerim acıtıyor canımı
Dönen dünya mı
Yoksa biz miyiz çözemedim acıların ekseninde.
Bulamadım bu sorunun cevabını yıllardır…
Inanmadım seninkinden başka ellerin sıcaklığına
Senden başka hiçbir omza yaslayıp başımı
Ağlayamadım…
Ağlayamadım hiç kimsenin yanında
Senin yanında ağlayabildiğim kadar…

Güzel annem,
Ne kadar büyüsemde
Hala koynunda uyuyan o çocuk yüzüyüm ben…

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:36 PM
Kulağımdaki Çocuk Sesi

Bir çocuk sesi var kulağımda
Teninde toprak koyuluğu
Seksen beş model bir Mercedes’in altında
Elinde İngiliz anahtarı

Belki hiç görmedi
Bedava ekmeğin düşünü
Motor yağına bulanmış elleri
Belki tutmadı bir oyuncağı
Belki hiçbir zaman tutamayacak...

Ama bir gün mutlaka hesap soracak sizden
Yağlı siyah elleriyle
Toprak koyuluğu teniyle
Sahip olamadığı oyuncağın
Oynayamadığı
Bütün yeşil bahçelerin
Yaşayamadığı çocukluğun
Hesabını soracak elbet bir gün sizden...

23 Nisan 2003
01:13

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:36 PM
Kulağımın Her Çınladığında...

Kulağımın her çınladığında
Biliyorum ki adımı anan birileri var
Çok uzaklarda
Bir çift göz var
Kurak *******imde
Tuzlu tadıyla yüreğime akan

Rüyamda gördüğüm son kavşak işte bu
Derin uykularda yazılıyor belki de kaderim

Çok önce yazıldı bu yazı
Belki doğmamıştınız hiçbiriniz
Belki öğrenmemiştik gülmeyi
Çok öncelerde gördüm
O bataklıklar içinde kurulmuş yalancı cenneti
Büyük kapılar ardında
Kimsesiz bir kalabalık içindeydi
Hiçkimse ve herkes

Tanımamıştım
Anlamlı gözleri ardında
Büyük yangınlar saklayan o güzel insanları
Ve sır gibi sakladıkları acılarını

Bir gülümseme vardı
Gecenin hüzünlü yüzüne anlam katan
Yaşamak vardı
Farkına vararak hiçbir an yalnız olmadığını

Kulağımın her çınladığında
Düşünmek vardı
Buğulu bir cam ardında ağlayan
O güzel kadının yüzünü
Ve hasretin pasını
Kendi ardında saklayan bir babanın bakışını

Merak etmeyin üzülmüyorum artık
Ayrılık bitti
Kavuşmak kaldı geriye...

2003

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:36 PM
Kurtuluş Ne Zaman

Kurtuluş ne zaman:
Fakirin ekmek bulduğu gün mü
Ellerini açıp şükredebildiği gün mü,
Aşığın sevdalısına kavuştuğu gün mü yoksa,
Yada hasretlerin kavuşmaya döndüğü zamanlarda mı,
Belki de bir körün
Görmeye başlaması doğanın renklerini,
Bir askerin yaşamayı başararak
Bitirdiği bir savaş,
Umutsuz bir adamın kucaklaması ölümü
Ve kimi zaman bir mezar taşı,
O kötü adamların
Çekip gittikleri gün
Belki gerçek olur
Yüreğinden tüm geçenler bir şairin,
Ve ekmek
Ve aşk
Ve bir çift göz
Ve hayat
Ve ölüm
Ve hürriyet
Ve işte o gün
Kurtuluş...

14 Ekim 2002
00: 04

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:36 PM
Kusursuz Bir Hayat Üzerine

Boşuna paraladın kendini bunca yıl
Kusursuz bir hayat için yeryüzünde
Bir ömür boyu mutluluk yok
Lafın kısası gülmek yok sürekli
Ancak resimlerde güler insan yıllar boyu

Şunu unutma ki
Açlık yoksa bu dünyada
Sevdalanmak kederi var bir gün
Kavuşmak varsa bu dünyada
Ayrılık var bir gün
Ayrılık yoksa bu dünyada
Ölüm var bir gün.

Sen yeter ki
Yaşamayı bil doyasıya
Hüznü de ve mutluluğu da,
Hüznün kıymetini bil
Mutluluğu değerli kıldığı için,
Ve kıymetini bil mutluluğun
Kederden geberdiğin günlerini düşünüp...

28 Eylül 2002
21: 25

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:36 PM
Kuşatılmış Bir Eylül Akşamıdır Gözlerin

Kuşatılmış bir eylül akşamıdır gözlerin
Kırmızı ve kederli
Ve anlaşılması zor olan bir denklem gibi

Sokaklarında yanık lastik kokusu
Kaldırımlarında polisler ve askerler
Güneşi çalınmış bir gün
Yıldızları kaybedilmiş bir gece gibi.

Biz güneşi arıyorduk oysa
Gece yarılarında bile.
Güneşi arıyoruz şimdi
Şimdi kırk mumluk bir ampulün
Titrek ışığına muhtaç edilmiş gözlerimizle,
Ve güneşi arayacağız yarın
Gece yarılarına inat...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:36 PM
Kuzeyden Esiyor Bütün Rüzgarlar

Kuzeyden esiyor bütün rüzgarlar
Mevsim yaza dönmekte
Oysa bir yerlerde direniyor hala sonbahar

Anlıyorum
Bu gitmelerin ardı arkası gelmeyecek
Gönüllü değil hiçbir sürgün...


23 Nisan 2003
02:32

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:36 PM
Küçülüyorum Karşınızda (Ama Bilin ki Beynim, Yüreğim Değil...)

Evet küçülüyorum karşınızda
Ama bilin ki beynim
Yüreğim değil...

Basitleşiyorum karşınızda
Konuşabileceğimi düşünürken
Ömrümün sonuna dek
Üçüncü cümlede tıkanıp kalıyorum

Kalabalıklaştıkça daha da yalnız
Konuştukça suskun
Yürüdükçe asi bir karanfil oluyor bakışlarım

Güneş batıyor
Akşam olup türkü söylensin diye...
Yarım kalmış şiirler bitsin diye

Büyüdüğümü düşünürken
Sürekli küçülüyorum
İnanmak istemiyorum gerçek olana
Dostların sesini duymak zor geliyor,
Hayali hançerliyor sırtından
Gerçeğin acımasızlığı

Düşünmek çok ağır
Hayatın hiçbir zaman hak ettiğini vermeyeceği gerçeğini
Umuttan söz edin bana
Gerçeği kabullenebilecek kadar büyümedim daha

Ellerinde kalın kitaplar
Sürekli bir şeyler anlatıyorlar
Globalleşme,
Sermaye,
Daha çok kazanmalı diyorlar
Daha da fazla
Daha da
Bütün inceliklerini öğretiyorlar
Nasıl sayılacağını yağlı avuçlarına
Kalın enseli para babalarının
O korkunç yeşil canavarın

(diyordum ki kendi kendime
bu çarkın dişlisi değil
bir çark olmalısın kendi başına)
Yorgundum
Tükenmemiştim ama
Yenildiğimi sandılar
Nasıl da aldandılar
Dişlerimi sıkıp gezdikçe
Gerçek bükemez boynumuzu

Evet küçülüyorum karşınızda
Bu sevgisizlik küçültüyor günden güne beynimi
Ama yüreğimi değil asla...

21 Şubat 2003
21: 56

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:36 PM
Kül Rengindeki Yalnızlık

Yine kül rengi bir yalnızlık kalır bize temmuzdan
Toprak unutur suyun rengini
Unutur o sevdalılar
Yürekteki depremi
Alevler sarar her yanı bir anda
O kül yığınından geriye
Bir tek kavgam kalır...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:36 PM
Manifesto

Şiir değil bu
Bir yüreğin manifestosu
Delikanlı bir öykünün
Ömrümüzün tam ortasına çizdiği
Benzersiz resim.

Aşkın tanımı
Aşksız zamanlarında
Kansız ve silahsız
Tek kavgası
Yeniden kurulacak olan
O masmavi dünyanın.

Yeryüzüne adanmış
İmzasız bir yazı
İnsan olabilmenin
Kalıbından çıkarılmış,
Adlarını ve isimlerini bilmeden
Milyonlarca
Milyarlarca
Sevebilmenin
Kağıtlara dökülmemiş destanı.

Şiir değil bu
Bir yüreğin manifestosu
Dilimde acılarınızdan bana kalan
İlk ve son şarkı

Şiir değil bu
Kavganızın en büyük mirası...

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:37 PM
Masaya Bırakılan Not

Tüm kadehler karıştığı zaman birbirine
Devrilen son şişenin dibinde
Bekliyor seni gülümseyişim...

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:37 PM
Mavi Kaplı Kitap

Yanı başımda yirminci sayfasında bırakılmış
Mavi kaplı bir kitap

Beş yarda keten bezi
Üç ceket
Ve emeği ellerinin

Sahte gülümseyişi satılmış sermayenin
Paylaşılmış dünyaların
Patlamaya hazır volkanları ile
Dipdiri bir dünya

Ve dev kazanlar içinde eritilişi günden güne
İnsan beyninin

II.

Koşun:
Sirenler çalıyor
Kuşatıldı gökyüzü tepemizde
Ölümün en kalleşi sırtına
Kör bir bıçak gibi yaklaşıyor bu gece

Koş çocuk
Bu kuytuda sinerek ölmek sana yakışmaz
Düzlüklere çık aç göğsünü zulmün yüzüne

Koş çocuk
Belki ağır ağır çürümeyecek etlerin
Ağır betonlar altında bitecek bu zulüm bir anda

III.

Bütün bunlar
Yirminci sayfasında kaldı diyedir
Mavi kaplı kitap

Yirminci sayfasında kaldı diyedir

Beş yarda keten bezi
Üç ceket
Ve emeği ellerinin

Yirminci sayfada kalmış diyedir
Sahte gülümseyişi satılmış sermayenin...

Cilt bir sayfa yirmi
Döneceğiz sana ayaklarımızdaki
Zincirlerimizi sürükleyerek
Tamamlanacak eksik kalmış ne varsa...

23 Ocak 2003
23: 59

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:37 PM
Maviye Hasret

Unutma,
Denizi hiç görmemiş birisi
Hasret kalmaz hiçbir zaman
Hiçbir maviye,
Aşkı hor görmesi gibi
Yüreğine ateş düşmeyenin.

Oysa ben bilmiştim kıymetini ellerinin
Hiçbir zaman tutmamış olsam da
Hiç bakmamış olsan da gözlerime
En çok ben kaybolmuştum derinliğinde
Hiç birini okumamış olsan da
En çok ben şiir yazmıştım sana gece yarıları
Sen farkında değildin belki
Hiç sevmemiş olsan da
En çok ben sevmiştim seni.

Unutma hiç sevilmemiş biri
Sevilenden daha bilir aşkın kıymetini...

Öyle özledim denizi
Bir de hayal etmeyi
Başımı omzuna koyup ağladığımı sabahlara kadar...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:37 PM
Merhamet Yalın Ayak Gezer Dağlarda

I.
Merhamet yalın ayak gezer bu dağlarda
Tabanlarını sıcaktan çatlayan
Çakmak taşı kayalar keser
Bir türkü söyler Kürtçe
Dokuz -onbir nöbetinde Mehmet Çavuş
Yamaçlarında çiçekler açan dağları anlatan
Ben ağlarım Türkçe...

II.
Yakup,
On bir yaşında,
Denizi hiç görmemiş hayatında.
Bir salkım üzüme uzanır gibi
Sevmiş yeryüzünü
Yeryüzünün de onu sevmesini beklemeyerek.
Uzatır bana daldan koparttığı üzümleri.
Hoşçakal der giderken Kürtçe
Ben saçını okşarım onun Türkçe...

III.
Agit,
Kömür karası bulaşmış ciğerlerine
Cudi’nin kar tutmayan tek yamacında
Sekiz nüfus
Tek göz odada
Onun eline bakmakta
Ve o sabahtan akşama
Kara dumanında Cudi’nin
Karın tokluğuna çalışmakta...

IV.
Ölüm
İkiz kardeşidir bu dağlarda hayatın
Vurulur düşlerin kardeş sandığın kalleşin
Silahından çıkan kurşunla.
Senin kanınla yazarlar çorak toprağa
O en büyük yalanı
Barış derler adına
Anamın gözlerinden dökülen her damla gözyaşının
Demokrasi derler
İtalyan mayınıyla kopan bacağımın...

Ve tek bir cümle kalır geriye
Bir mezar taşının beyaz gövdesine kazınmış:
“Hiçbir kavgayı sevmedim ben
Yaşamak kadar...”

2005

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:37 PM
Militan Bir Ağrı

Militan bir ağrı
Saplanır göğsüme
Nefes aldığım her dakika
Bana tehlikeli şiirler yazdırır.

Sahte aşklar bulurum sürekli
Doldurabilmek için
Göğsümü kaplayan
O büyük boşluğu.
Düşlerim kör bir bıçakla
Bölünürken binlerce parçaya.
Bir damla yaş akmaz eylülün gözlerinden.

Sokaklardan esirgeyip selamını
Yiten günlerin yalancı aydınlığı
Yarım kalan mevsimler gibi göçüyor
Adını duymadığım çok uzak coğrafyalara.

Sen, doğmamış çocuklarımın hüznü
Saçımda sarı ıslaklığı yağmurlarının
Ne olur çek ellerini
Son yaz çiçeklerimden...

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:37 PM
Minnet

Kimseye minnetim yok bu dünyada
Beni aşka ve hayata çağıran gözlerinden başka..................!

2006

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:37 PM
Miras

Bükerken boynunu
Yarın için kanattığın baharın
Patlayan tomurcuğu

Akşam güneşi
Üzgün yüzünü kıpkızıl dökerken dağ yamaçlarına
Soracak son kez sana:

Söyle bana
Ne bırakacaksın bu dünyaya
Bir yırtık ceket
Bir bozuk şemsiyeden başka...................!

2006

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:37 PM
Mona Lisa'nın Ağlayan Yüzüdür Her Kadın

Yalnız resimlerde ve düğünlerde gülen bir ülkenin
Gizli gizli ağlayan yüzleridir onlar.
On beşinde yasak düşler kuran
On altısında evlendirilen
Aşk çağında aşka küfredercesine
Ve on yedisinde
Kendi tutsak bedenlerinde
Yeni hayatlar yaratan
Yurdumun toprak ve karanfil kokan kadınları

Mona Lisa’nın ağlayan yüzüdür
Ülkemde yaşayan her kadın.
Ki sadece resimlerde gülerler onlar
(Ağlayan yüzlerin tablosunu yapmak bile yasaktır buralarda)

Onlar anadır,
Gidip de dönmeyen bir oğlun
Sancısını kimse duyamaz onlar kadar
Ve hiçbir gözyaşı onların ki kadar gerçek değildir.
Zamansız düşen her çocuk
Birer yapraktır dallarından zamansız kopartılmış
Her bahar yeşillense de yeniden
Kurumaz hiçbir mevsim dalları, gözyaşlarından

Deliler gibi aşık olup kendimizden geçtiğimiz
Uğrunda dağları deldiğimiz
Ve tamda vurulup düşmüşken yürekli bir kavganın ortasında
Gözlerini getirip gözlerimizin önüne
Bir nefes daha yaşayabilmek için direndiğimiz
Yurdumun toprak ve karanfil kokan kadınları...

Yalnızca resimlerde ve düğünlerde gülen bir ülkede
Mona Lisa’nın ağlayan yüzüdür
Ülkemde yaşayan her kadın...

8 Mart 2004

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:37 PM
Mutluluğu da Yazmak İsterdim

Bir gün mutluluğumu da yazmak isterim.
Hiçbir şey yaşanmamış gibi
Sadece mutluluğun gözyaşını dökmek
Yeni baştan ak sayfalara
Kendi göğsümden çalıp ateşi
Dirilmek yeniden
Bütün sönmüş heyecanlarda…

Yazmak;
Babanın mutlu ve umutlu dönüşünü
Ay sonlarında sımsıcak yuvasına
Annenin kavuşmasını
Yıllarca hasretle yolunu gözlediği yavrusuna.

Kimsenin güpegündüz kaybedilmediği,
Esmer yüzlü çocukların
Şehrin kaldırımlarından yağmur içmediği
Sazımın yakılmadığı
Ve sözümün yasaklanmadığı
İnsanın insana zulmetmediği
Güçlünün zayıfa hükmetmediği
Hür ve eşit bir geleceği…

Bir gün mutluluğu da yazmak isterdim
“Di”li geçmiş zamanların pişmanlığını
Silip yaslı yüreklerimizden
Kucak açmak
Gelecek nice güzel günlere…

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:37 PM
Mutluluk

Baharını kendin getireceksin
Tırnaklarınla kazımaya gerek kalmadan güneşi
Dağları aşmaya gerek yok mutluluk için
Mutluluk sana o kadar yakın ki
Uzandığında tutabileceksin onu
Mutluluk yaprağıdır bir ağacın
Bir bebeğin gülücüğüdür kaygısızca
Birbiriyle kenetlenmiş iki eldir.
Mazlumun inancıdır mutluluk, geleceğe dair
Sıcak bir aş adına, ekmek adına,
Bir türküdür mutluluk
Acı yüreklerde söylenen.
Bir hastanın iyileşme umududur mutluluk
Mutluluk iki çekingen dudak arasından sızan
Birkaç kelimedir.
Sevmektir insanları
Hiçbir çıkar gözetmeksizin...

5 Haziran 2002
21: 56

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:37 PM
Mürekkep Değildir Kağıtlarındaki

Mürekkep değildir kağıtlarındaki
Kandır beyaz kağıtlara dökülen
Cesur damarlardan boşalan
Karanlık sokaklarındaki
Yıkılası duvarlarında yazılı olan bu haykırış
Alın yazısıydı bir halkın.

Bu halkın çocuklarıydı hepsi
Ölen, öldürülen
Aç kalan,
Aşık olan,
Özgür kuşlar çizen duvarlarına şehrin,
Yaşamaya çalışan sadece,

Ve onlar
Yaşama direncinin düşmanları
Umudun cellatları
Onlardır
Sehpanı tekmelerken ruhsuz bir çingene
Bir Schutz Staffel subayı edasıyla bakan
16’sında kitabına uydurulan ölümüne...

Ve sen çocuk
Yosunlu duvarlarına
Kahrolsun diye yazarken de bir şehrin
Son sigaranı içerken de
Aynıydı bakışların
Özgür kuşlar uçuyordu avlunun üzerinde

O darağacı kurulmuyor artık o avlularda
16’sında asmıyorlar artık adamı
Son sigara çoktan tükendi
Yine kuşlar uçuyor avluların üzerinde
Bir tek son bakışın kaldı
Siyah beyaz resimlerde
Birde son haykırışların gür sesinle
Kanatılmış avlularında bu şehrin...

18 Kasım 2002
22: 15

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:37 PM
Mürekkep Lekesi

Bir gün sussa da şu bedenim
Yaşamaya devam edecek heyecanım
Beynim tavana vuracak yine
Söylenen gurbet türkülerinde

Sonsuza dek nefes almaya devam edecek sevdam
Beyaz bir kağıt parçasına
Küçük puntolarla yazılmış
Bir mürekkep lekesi olsa bile adım...

2006

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:38 PM
Nasıl Bir Rüzgardır ki Bu...

Nasıl bir rüzgardır ki bu ufacık bir kıvılcımı
Taşır çok uzaklara
Nasıl bir kıvılcımdır ki bu
O kadar uzaktaki bir ormanı kül eder tek başına
Nasıl bir küldür ki bu söyle bana
Nasıl bir küldür
Hiç soğumaz
Yakar ayaklarını gezindikçe üzerinde

Kopan yaprağın
Kanadı kırılmış kuşun yasını tutar rüzgar
Hafif hafif eser
Belki coşturmamak için yürekte yanan alevi

Orta yaşlı bir adamın
Sürekli soğuyan alnından öper genç bir adam
Belki bir o kadar çocuk
Belki bir o kadar ihtiyar

Kopan yaprak salınır hafifçe gökyüzünde
Çok eski bir şarkı duyulur radyoda
Rüzgar sus pus olmuştur artık
Yaprağın sessizlikle yıkanmış yorgun bedeni
Hafifçe düşüp uzanır toprağa
Biter eski şarkı
Ve radyo kapanır...

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:38 PM
Nasıl Bir Yürek

Nasıl bir yürektir bu
Kimi zaman
Yüzüne tükürülecek kadar korkak
Kimi zaman
Karanlığı yırtarcasına cesur
Kimi zaman bir gül dalı gibi ürkek
İki günlük çocuk gibi acemi bazen

Neden herkesi yaşamana rağmen içinde
Herkes olamıyorsun
Neden bir çocuğun küçücük elleri ağlatıyor seni
Neden gülüyorsun yüreğin kan ağlarken

Bunca yıl devirdin
Hala öğrenemedin yaşamayı
Ne olmalısın sen?
Kendisi için ağlayan herkes mi
Yoksa herkes için ağlayan kendin mi?

Dostun anlamadı seni
Bir sazın teliyle
Gökyüzüne değerken yüreğin
Bilemedi herkes olmadığını
Göremedi gözlerinin içini
Çünkü o da herkes den biriydi sadece

Varsın bilmesinler
Bilebilselerdi zaten
Onlarda kendileri olabilirler di belki...

2 Ekim 2002
19: 37

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:38 PM
Nasıl Kızarım Size

.......Ey insanlar,
.......Nasıl kızarım size. Üzerinden geçtiğiniz yerin bu kadar kırılgan olduğunuz bilseydiniz basar mıydınız hiç. Farkına varsaydınız benimde sizler gibi bir kalbe sahip olduğumu bu kadar oynar mıydınız yaralarımla...
.......Anlamakta zorlansam da o anlamsız gözlerinizdeki sevgisizliği vazgeçemiyorum bir türlü siz karşılıksız sevmekten.
.......Benim kafam ki yüreğimin içine sığacak kadar dar.
.......Benim yüreğim ki kocaman, düşüncemi sığdırabileceğim kadar...
.......Ey insanlar,
.......Sizi sevmenin bedelini öyle ağır ödettirdiniz ki bana o gün bu gündür çiçek açmıyor hiçbir darağacı...
.......Büyük sözlerim yok benim sizi kendinizden utandıracak. Daha çok suskunluğumdan tanırsınız beni. Her an patlamaya hazır dinamit gibi duruşumdan. Bana yaşanacak bir tek an bırakmayan o kahrolası gururumdan.
.......İhtiyacım yok artık o sahte duyarlılıklarınıza. Kendi vicdanınızın muhasebesini tutmaya yarayan zoraki merhametiniz size kalsın.
.......Yine de kızamıyorum işte size. Sizin sevgisizliğiniz öğretti bana sevginin ne kadar kıymetli olduğunu. Bir damla güneş ışığını esirgediğiniz rutubetli zindanlarda öğrendim hürriyetin sütbeyaz şarkısını bağıra çağıra söylemeyi.
.......Ey insanlar,
.......Nasıl kızarım size,
En çok sizin vurdumduymazlıklarınız şaire çıkarttı adımı...

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:38 PM
Nasıl mıyım?

Nasıl mıyım?
Rüzgarsız havada deniz nasılsa
Öyle durgun,
Bir sazın kopan teli nasılsa
Öyle sessiz,
Pimi çekilmiş bomba nasılsa
Öyle patlamaya hazır,

Şimdi dağılsam dört bir yana
Toplayıp suya koyar mısın çiçeklerimi
Şimdi bütün kavgalardan uzak,
Seni bekliyorum
Hiçbir zaman gelmeyeceğini bile bile
Sessizliğin çığ gibi büyüdüğü yalnızlıkta

Kayıp afişlerinde
Kara kalemle çizilmiş
Tedirgin bir çocuk yüzüyüm
Karakola bırakılacak tek bir resmim bile yok
Yok adımı soran
Hastane morglarında.

Bu sokakların çocukları kayboldukları için aranmıyorlar artık
Aranmadıkları için kayboluyorlar.
Güneş yılını çoktan geçtik
Bir ay bile yetiyor unutmaya
Sevgiler zaman aşımından kalkıyor eskimiş dosyalara.

Nasıl mıyım?
Şiirleri yakılan bir şair nasılsa
Öyle çaresiz.
Çiçeksiz bir bozkır nasılsa
Öyle çıplak

Üşüyorum,
Isınmak için bir tek şiirim var yanımda
Ellerin olsaydı belki ellerimde
Tutabilseydim ömrüme tutunur gibi ayaz yemiş *******imde
Şiir yakıp ısınmazdım belki de...

2004
Düzenleme-2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:39 PM
Nasıldır Düşündün mü Hiç?

Nasıldır düşündün mü hiç
Mızrak ucunda yaşamak
Her kıpırdanışında
Etine işleyen tarifsiz bir acıyla uyanmak

Ve ne hisseder insan
Kalleş bir kurşun delip geçtiğinde yüreğinin duvarını
İşte böyle yaşanıyor ne zamandır buralarda
Adı yaşamaksa sadece nefes almanın

Nasıldır düşündün mü hiç
Hiçbir yere gitmediğin halde
Her anını sürgün gibi yaşamak
Sürgün gibi yaşlanmak kısacık ömrünü

Şiir yazmaktan başka ne gelir elimden
Yaşamaktan ötesini beceremem
Aşık olmaktan ötesini
Bir hayat boyu beni beklemesini isteyemem hiç kimseden
Umut bile terk etmişken ışıklı şehirleri...

2003

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:39 PM
Ne Geçti Ömrümden İlk Çıplaklığımdan Bu Yana

Söyle ayrılık mısın bana
Durup durup kendini hatırlatan,
Kavuşmak mısın
Hiç olmadık anlarda çıkıp gelen
Söyle
Ne geçti ömrümden
İlk çırılçıplaklığımdan bu yana

Söyle hiç çığlık çığlığa bağırdığın oldu mu
Dayanılmaz bir acıyla
Daha da kötüsü
Sustun mu hiç acı çekmene rağmen
Oyuncağın alındı mı hiç elinden

Bugün doğum günüm
Yirmi iki yıl
Kırk dört mevsim geçti
İlk çıplaklığımdan bu yana
Bugün sessizliğin
Bütün mumlarını
Bir nefeste söndürdüm

Anladım ki
Sönen bir mumdur biten günlerimiz
Ve gelecek
Düşleyebilmek
Yeniden yanabileceğini yüreğimizde bu ateşin

Bugün doğum günüm
Yaşanmamış günlerimin ilk günü yani
Gülümsemek borçtur bugün yüreğime...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:39 PM
Ne Kadar Kaçarsan Kaç

Ne kadar kaçarsan kaç
Gelir bulur seni kayıp zamanların rüzgarı
Sen kavga mevsiminin çocuğusun
En gerçek türküyü yazmaktır senin işin

Nereye saklanırsan saklan
Gelir bulur seni bu deli fırtına
Korkak da olsan
Kahraman da
İçine çekilirsin sebepsiz kavgaların
Sebepsiz ölümler boy gösterir kapında
Koskoca bir hiçliğin ortasında
Masum bir çocuk gibi dolanıp durursun
Silahlar tutuştururlar eline
Oysa her insan en çok kendi kavgasının kahramanıdır
En çok korkutan da
Hiç kere hiçliğin ortasında düşüp kalmaktır.

Nerede olursan ol
Kapılır seninde yüreğin
O deli gibi akan ırmağın sularına
Aşk çağını feda edersin belki yurduna…

2004

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:39 PM
Ne Mutlu Bize Üstat

Ne mutlu bize üstat
Ne mutlu ki
Daha büyüğüz acılarımızdan

Böyle yenmeyi öğrenmiştik yenilmeyi
Böyle sevmeyi öğrenmiştik
Bizi sevmeyenleri bile

Ne mutlu bize dostum
Ne mutlu ki
Daha güçlüyüz düşmanlarımızdan
Çünkü yaşamak ve yaşatmaktır kavgamız
Kirletmek için değil ellerimizi
Kan ve barut kokusu için değil
En önemlisi kendimiz için değil
Hepimiz için

Ne mutlu bize
Omuz omuza dövüşebildik
Yenilsek de teslim olmadık hiçbir zaman
Titremedi hiçbir zaman dizlerimiz zulmün karşısında

Yaşamayı borç bildik kendimize
Ölümle inatlaşırcasına…

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:39 PM
Ne Olur Ağlama İnsan Kalan Yanım

Ne olur ağlama insan kalan yanım
Tek beyaz nokta olsan da
Sonsuz siyahın ortasında,
Her gün biraz daha çökse de
Hayatın ağır yükü omuzlarına...

Ne olur ağlama insan kalan yanım
Üç kuruşa muhtaç edilmiş olsa da ellerinin emeği
Uykusuz ve umutsuz bırakılsan da
Ve kaşıkla verdikleri
Kepçesiyle geri alınsa da senden...

Ne olur ağlama insan kalan yanım
Silen çıkar bir gün mutlaka
*******imizi kızıla boyayan göz yaşlarını.
Sevmeyi öğrenir eksik bırakılmış yüreğim
Ve öğrenir yeniden gülmeyi
İnsan kalan yanım...

2003

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:39 PM
Ne Olur Diren Kalemim

“sonra biz büyüdük
büyüdükçe yüreğimizi küçülttük”
(Tayfun Talipoğlu)


Hayatın sırrına varmış çocuklardık biz. Gözlerimiz beş yaşındaydı ama yüreğimizde yüzlerce yılın yaşanmışlığı. Yeryüzünde kaç bebeğin çığlığı toprakla boğulduysa, kaç ana soğuk bir taşla sarmışsa bağrını, kaç köy yakılıp yıkılmışsa, kaç insan yalın yapıldak dökülmüşse yollara biz görmüştük sadece.
Yağmurun sesine ıslanırdık sımsıcak yuvamızda. Dünyanın öbür ucunda kırılan bir gül dalıyla kırılırdık.
Ah be çocuk ne zaman unuttu gözlerimiz hüzünle gülümsemeyi. En son ne zaman ağladık bir türküye sabaha kadar. Ne zaman unuttu elimizdeki kalem mürekkepten gözyaşlarını dökmeyi sayfalara...
Düşlerimiz de farklıydı oysa öncelerde. Hürriyet caddesinde özgürce oynayan çocuklar vardı. Devrim sokağında yorgun akşamüstleri güleç yüzlü işçiler dönerlerdi evlerine.
Düşlerimiz de farklıydı oysa öncelerde. Ne dağlar bizim olsun isterdik, ne denizler. Sahte de olsa anlık bir gülümsemeydi bütün beklediğimiz.
Şimdi hergün biraz daha kuruyor gözpınarlarım ve hergün biraz daha kuruyor yüreğimde aşka adanmış karanfil. Ellerimi uzattığım yer uçurum oluyor sanki.
Umudu anlatan şiirler yazmak istiyorum yine, içinde ölümlerin ve ayrılıkların olmadığı. Pırıl pırıl bir bahar sabahı, yiten dostların gülümseyişlerini. Sonra bir yıldırım gibi düşsün istiyorum yüreğime yarin o parıldayan gözleri...

Ne olur diren kalemim
Vakit geç değil daha...

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:39 PM
Ne Olur İsyansız Bırakma Gecemi

Ne olur isyansız bırakma gecemi
Aşksız bırakma
Bir ağaç gibi öylece durmak istemiyorum
Bir şeyler söyle bana
Kanım Kızılırmak gibi coşsun damarlarımda

Şiirsiz bırakma gecemi
Aşksız bırakma
Sıcak bir ekmek gibi gel
Demini yeni almış bir çay gibi
Geleceğini kovalayan çocuklar gibi
Ekim’e hazırlanan ordular gibi gel

-Bir- mayıs sabahı Kızılay’a yürüyen
Mavi tulumlu işçi gibi gel
Kendi ilmeğini boynuna cesaretle takar gibi
Kıpkızıl bir güneşe bakar gibi

Yeter ki isyansız bırakma gecemi
Şiirsizliğim olma benim
Aşksızlığım olma...

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:39 PM
Ne Şiir Biter, Ne Aşk

O aşk ki
Sonucunu düşünmeden bağlanmak bir imkansıza,
Görmezden gelmek eksik olanı
Ya da sevmek en az kendin kadar
Hiç bir zaman olmayanı

Ne aşk biterdi yazdıkça
Ne de şiir biterdi
Bu dünyada aşk oldukça

O aşk ki
Bağlanmaktı bir hiçe
Yalan da olsa bilincine çizdiğin o resim

Aradığın o bakış
Çok uzaklarda kaldı şimdi
Bir sabah daha uyanışına anlam katan
O alev kırmızısı çiçek
Açmayacak belki bir daha

Kim çözer şimdi sımsıkı bağlanmış ellerimi
Kim soğutur yangınlar arasında kalmış yüreğimi
Kuşansam da artık bütün cesaretimi
Faydasız artık
Seni seviyorum demek bile

Seni seviyorum
Hem de hiçbir şey beklemeden diyebilmek
Yani en basitinden sevilmeyi bile beklemeden
Yeşil bahçelere sevdalanmış bir kuş gibi

O aşk ki
Hiç düşünmemek
Nerede ve nasıl son bulacağını
İnanmak bir gün gerçek olacağına
O en güzel düşün

Ne aşk biter yazdıkça
Ne şiir biter dünyada aşk oldukça...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:39 PM
Ne Zaman

Ne zaman parçalanıp ufalansa kalbim
Yüzüne tükürmek geliyor içimden
Tüm insanların
Silmek geliyor içimden tüm sevdiklerimin
Adreslerini,

Bu ben değilim bir başkası
Bıraksalar duvarları yumruklarıyla parçalayacak olan
Öfkeyle bakan tüm sevdiklerinin yüzlerine,

Ben parçalayıp dağıtmışım kalbimi
Daha çok severler diye
Tüm sevdiklerime,
Onlar süpürüp atmışlar çöpe

Belki artık başka bir şehir uslandırır beni
Başka zamanlarda başka sevgiler belki
Oralarda da parçalarlar mı sevgileri
Savururlar mı bir kalbi
Var mıdır böyle bir şehir
Var mıdır böyle bir zaman
Gerçekten sevmek var mıdır? ...

2 Kasım 2002
23: 00

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:39 PM
Ne Zaman Bir Şair Ölse...

Ne zaman bir şair ölse
İstanbul’a inceden bir yağmur yağardı
Ve eksik kalmış bir devrimin
Hüznüyle ıslanırdı kaldırımlar

Ve ne zaman İstanbul’a yağmur yağsa
Sırılsıklam bir kız çocuğunun ürkek bakışlarını düşünüp
Titremeye başlardı şairin elleri...

2007

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:40 PM
Ne Zaman Yırtılmış Bir Resim Görsem

Ne zaman yırtılmış bir resim görsem
Aklımda yanık bir otel odası
Son satırı gibi
Sona ermekte olan bir hayatın
Yada noktası konmamış bir şiir
Kül renginde...

Her renk sende güzeldir
Her kelime sende bulur anlamını
Bir ömrün sebebidir
Seni anlamak
Ve şair olmaktır
Anlatmak seni...

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:40 PM
Neden Korkuyorsunuz

Neden korkuyorsunuz
Aydınlığımızdan
Bizim ışıklarımız çok mu parlak geldi size
Rahatsız mı etti karanlığa alışmış gözlerinizi
Böldü mü *******inizi
Kızıl güneşimizin
Gökleri delip gelen yedi rengi

Neydi bu kadar huzursuz eden sizi
Bakışlarımız mı rahatsız etti sizi
Neden bu kadar öfkeyle bakıyordunuz
Gözlerimizin içine

Neden yaktınız bütün kitaplarımızı
Toplayıp bir meydanda?
Sadece iyinin, doğrunun,
Güzel bir dünyanın olduğu kitapları,
Küfür mü ediliyordu yoksa size o kitaplarda

Neden okutmadınız şiirlerimizi bize
Türkümüzü niye söyletmediniz
Neden yağmaladınız günlerimizi
Neden talan ettiniz yüreklerimizi

Aydınlık dedik
Karanlığa mahkum ettiniz günlerimizi
Hürriyet dedik
Esir ettiniz özgürce uçan kuşları bile zindanlarda
Seviyoruz dedik
Ertelediniz sevdaları ikinci bir emre kadar

Gelecek güzel günlerde
Yer yok artık boşaltılmış yüreklerinize
Bakışlarınız olmayacak artık meydanlarımızda
Kimse yakamayacak artık kitaplarımızı
Susturamayacaklar türkü diyen dillerimizi
Kelepçelemeyecekler artık emekle yücelmiş ellerimizi
Parçalayamayacaklar sevgiyle büyüyen yüreğimizi
Ve dağlayamayacaklar artık inançlı gözlerimizi...

16 Kasım 2002
23: 53

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:40 PM
Neden Örttünüz Beyaz Örtüleri Şiirimin Üstüne

Neden örttünüz beyaz örtüleri
Şiirimin üstüne,
Şimdi ruhsuz beton yığınları arasında ezilmekte bedenim
Gel benim heyecanım
Sensiz özgürlükten bahsetmek bile zindan bana

Daha da çok sancıyor bugün sol yanım
Başımda ağrı gibi hala o haksızlıklar

Dur düşün yüreğim
Sor kendi kendine
Böyle yaşamak niye
Neden bu kadar dertlenmek
Karartmak isteyenlere inat
Maviyse hala gökyüzü
Ve hala soluk alıyorsak bizi yok etmek isteyenlere inat
Daha yenilmedik demektir...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:40 PM
Neden Sonu Var En Güzel Şeylerin

Neden sonu var en güzel şeylerin
Hayat gibi
Aşk gibi
Ya da İlk bakıştaki o heyecan

Şimdi bu sessizlik niye
Neden şimdi alışmak acılara
Bu kuruyan bu kan lekesi
Dünyanın en güzel yarasından akmamış mıydı bir vakit

Kızgın dalgaları
Paramparça eden kayalıklar gibi
(Aslınsa kayalıklardır parçalanan içten içe)
Sessiz ve mağrur duruş
Ve inadına dönüşü dünyanın

Yenilenmek derken
Gün be gün yitmek de bizim
Sevmek derken
Ağrımakta var bir imkansızın uğrunda...

Çaresi yok biten akşamın
En güzel şeylerinde sonu gelecek hiç istemesende
Tükenen sen olma yeter...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:40 PM
Nedir Anlamı?

Ne haklılığı ideolojilerin
Ne de tartışmaları
O kalın gözlüklü adamların
Elli beş ekran televizyonlarda

Anlamı nedir
Bir diyeniniz çıkar mı
İt gibi titremenin kar altında
Sadece ibret alınan
Ve yine de şükredilen o kahrolası yokluk

Ne gerekliliği uzaktan kumandalı demokrasinin
Ne soyluluğu sonradan olma aristokrasinin
Ne kalleşliği yüreğini satılığa çıkaran kapitalizmin
Hangisi anlatır insanın bu kadar vahşileşebileceğini insana karşı
Açlık üzerine hipotezler kurulabilir mi
Fidanken kırılmanın biyoloji kitaplarında yeri var mıdır?
Genç iken ölmenin insanlığa getirdikleri var mıdır tarih kitaplarında?

Kanı çekiliyor işte gençliğinin
Haklı haksız karışıyor birbirine
Doğruyla yalan,
Ölüm bile aptalca bahaneler buluyor kendine
Tarih yazıyor en acı reçetesini daralmış yüreklere
Globalleşiyor çıplak ayaklarıyla yağmur içen esmer çocuk
Globalleşiyor tütmeyen bacası,
Sofrasında ekmeği, soğanı yoksulluğumuzun.

İçimiz buz tutmuş
Güneş bile ısıtmaz şimdi
Ah anlamıyor kimseler bizi
Bizi kimseler duymuyor
Tüm kahredişiyle akıp gidiyor önümüzden hayat

Ah benim bilinci mühürlenmiş gençliğim
Ne olur sen terk etme beni...

2004

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:40 PM
Nehrim Var Benim

Bir nehrim var benim,
Gür akar tüm nehirlerden
Taştı mı yıkar zulüm kalelerini

Şehirlerim var benim,
Gülmeler yasaklanmış
Sabahları ertelenmiş

İnsanlarım var benim,
Aç mı aç
Suskun mu suskun
Aşık mı aşık

Çocuklarım var benim,
Gözleri alev alev
Yüreklerinde kavgaları
Yüzlerinde kocaman bir gülümseme

Ve bir yüreğim var benim
İçinde ateşler yanan
En gür akan nehirlerin bile söndüremediği

Benim nehrim
Şehirlerim
İnsanlarım
Çocuklarım
Yüreğim var bugün

Ben yokum...

24 Ekim 2002
23: 36

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:40 PM
Neredesin Ey Yürekli Sevdam

Belki seni
Senin sevdiğinden fazla
Sevecek biri olduğu zaman
Anlamını bulacak o şiir

Kimse için daralmıyorsa bugünlerde göğsün
Kendin kadar uzaksa sana ölü yıldızlar
Ve uzak bir resimse artık gökyüzü sana
Kendini ara ayın kızıla kesmiş yüzünde
Belki gülümser sana beton yığınları üzerinden

Belki çok yakınında
Ölümüne aradığın o sevda
Belki sönmüş yıldızlar kadar uzaktır sana herşey

Yürek tanımını bulur senin aydınlık yüzünde
O beden çoktan yaratılmıştır zihninde
Fikrime çoktan düştü o kıvılcım
Patladı patlayacak

Soruyor kendi kendine
Neredesin ey yürekli sevdam
Nerelerdesin...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:40 PM
Neredeydiniz?

Neredeydiniz?
Kül olup yağarken
Yanan bedenimiz
Kış günü kar yerine.
Katledilirken çocuk gülümseyişi
Yedi yaşında bir kız çocuğunun...

Kurşunlanırken meydanlarda
Binlerce ve binlerce kez.
Camlarımız tuzla buz edilirken
Ve yıkılırken kürsülerimiz...

Neredeydiniz?
Yakılırken türkülerimiz.
Karışırken kara toprağa
Yazılmamış şiirlerimiz...

İstiklal’de bir kapı eşiğinde
Açlığından ağlarken alın terimiz
Kaldırımların kemirdiği ayakkabılarımız
İçerken kana kana sonbahar yağmurlarını...

Neredeydiniz?
Yok pahasına satılırken
Doğmamış çocuklarımızın geleceği
Emeğimiz
binlerce, onbinlerce
Kapı önüne atılırken

Yıkılırken evlerimiz başımıza
Eriyen kar suları akarken yatağımıza.
Ve bütün kapılar kapanırken suratımıza

Neredeydiniz?
Biz bu dünyada
Sadece insan gibi yaşamaya çalışırken...

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:40 PM
Neresinden Bakarsan Ayrılık

Neresinden bakarsan ayrılık
Neresinden bakarsan yol
Gitmek de zor kalmak da
Her yer gurbet artık bana
Gittiğim hiçbir yer sıla

Kim özler oysa
Kızgın asfaltında demlenen kanın
İkindisine bulaşan yasını
Evcil didişmelerden uzak
Şehrin yeşil kalmış bahçelerinde
Balkonu dağlara gülümseyen
Uzak evlerin ayazını

Neresinden bakarsan ayrılık
Neresenden bakarsan yol
Gitmek de zor
Kalmak da.

Her yer gurbet artık bana
Hiçbir yer sıla...

Melih Coşkun