Giriş

Tam Sürümü Görüntüle : Melih Coşkun


Sayfa : 1 2 [3]

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:40 PM
Nesnesi Yok Bu Aşkın

Nesnesi yok bu aşkın
Öznesi içinde saklı
Bir çift göze sığdıramayacak kadar büyük
En ilkel insanın anlayacağı kadar basit
Ve en akıllı olanın çözemeyeceği kadar karmaşık
1+1’in üç olabileceği
Ve siyahın en koyu tonunu masmavi gösterebilecek kadar
Yahut en berbat şarkıları
Bağıra bağıra söyletebilecek kadar,
Faili malum bir eyleme
Kurban arar gibi
Nesnesi yok bu aşkın
İspatı yok
İnanan için varolan
İnanmayan içinse koskoca bir yalan

Aşık olmaz ki şair
Ta kendisidir aşkın
Nesnesi yok bu aşkın
Öznesi içinde saklı...

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:41 PM
Neydi Vazgeçilmez Olan?

Gözlerim mi giderek bulanan
Yoksa kendisi mi dünyanın
Ayaklarımın ağrısı mı
Yüreğimin bitmek tükenmek bilmeyen sancısı mı?

Sen miydin kendini ölürcesine sevdiren?
Yoksa ben miydim ta kendisi sevdanın?

Düşün,
Neydi vazgeçilmez olan
Sevmek mi,
Hayat mı?

Marifet, ölebilmek mi sevda için
Yoksa sadece onun için yaşayabilmek mi?

2004

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:42 PM
Neye Yarar Kavuşmalar

Bir oyunsa tüm bu bekleyişler
Bu giderek ıssızlaşan karanlık gece
Koynumda giderek ağırlaşan şu soğuk namlu
Bir oyunsa eğer tüm bu yaşanılanlar
Neden gözlerinde buğulanıp durur zaman
Ve neden dönmemek ihtimalinden bahseder şiirler

Aramızda onca yol
Onca dağ ve sonsuz düzlükler
Aramızda dünyalar var sanki
Uzaktayım yüreğine yüreğimin elleriyle dokunamayacak kadar
Ve uzaktasın sana yaktığım türküyü duyamayacak kadar

Bir oyunsa herşey
Neden bu kadar gücüme gider tüm yapılanlar
Bu hasretlik neden böyle uzayıp gider
Ve neden her gece biraz daha zor geçer bir öncekinden

Aldırma sürgün yüreğim
Hasret olmasa neye yarar kavusmalar...

25 Eylül 2004
Şırnak

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:42 PM
Neyse Bu Hayatta Heyacanlandıran Seni

Neyse bu hayatta heyecanlandıran seni
Düş peşine ölümüne
Aşksa dağları delmelisin Ferhat gibi
Özgürlükse
Açmalısın yelkenlerini hayatın sonsuzluklarına
Umutsa,
Bekleyebilmelisin küçücük bir ışık için
Gerekirse bir ömür boyu...

Yol uzun, engebeli
Yaşamak emektir,
Yaşamak yürek ister
Kaçmak en kolayı her zaman
Eskilerin dediği gibi
“gönül neyi arıyorsa onun peşinden gider
aşkı arıyorsa aşık, zulmü arıyorsa zalim”

Yani ölebilmeli ve yaşayabilmeli insan
İnandıkları uğruna
Eğer koşacak bir yolu kalmamışsa
Bu dünyada
Zaten yaşamıyordur.
Bu heyecandır yaşatan insanı
Kalbinin attığını anımsatan
Ve insan olduğunu...

20 Kasım 2002
23: 23

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:42 PM
O Güzel Günler de Gelecek

O güzel günler de gelecek
Gerçek olacak bütün imkansız sanılan düşlerimiz...
Farkedince ne kadar marifetli olduğunu ellerimizin
Ve kutsallığını yıllar yılı sömürülen emeğimizin

O güzel günler gelecek
Yoldaşların dağlar eriten volkanlar gibi çağlayan sözlerinde
Ve bakışlarını güneşten ödünç almışçasına bakan
Kızıl alevden gözlerinde…

Söyleyecek titreyen elleriniz
En cesur türküsünü
Büyüyecek yazdığımız şiirlerde
Öfkeleri kanatılmış geçmişlerinden miras kalan
O güzel yürekli çocuklar.

Büyüyecek söylenen bütün yalanların hıncı
Yeniden yazıcak
Toprağın ve suyun kaderi.
Sarsılacak söylediğimiz marşlardan
Büyük şehirlerin ışıklı vitrinleri.

O güzel günlerde gelecek
Fabrikaların gri dumanıyla yazılacak gökyüzüne
Umudun hiç bitmeyecek türküsü.
Yenecek kalemin gücü
Bilek gücünü.
Haklıyken haksız yapılmanın
Hesabı sorulacak mahşerden önce…

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:42 PM
O Sabahlarda Gelir Bir Gün

O sabahlarda gelir bir gün
Dilinde dünyanın en güzel türküsüyle uyanacağın
Hiç bitmeyecek dediğin tüm *******
Varır sabaha mutlaka

Enkazı kalkar çaresizliğin
Betonlar altında kalmışçasına daralmış bu beden
Bir kuş gibi özgürce uçar dağlarında bir gün...

30 Mart 2003
01: 14

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:43 PM
Okulun Önünde Yatan Ölü

Bir ölü yatıyor,
Okulun önünde
Sıcak kanı bulaşarak yoldaşların ayaklarına
Bir yiğit düşmüş 79 baharı ortalarında
Hayatının baharında
Ve yaşamaktan başka bir çıkarı olmayan dünyadan
(Yaşamak, ama hür
Yaşamak, ama eşit
Yaşamak, ama insanca)
Havada ağır bir kan kokusu
Havada isyan kokuyor
Nefes almak zor
Toplanıyor on binler
Toplanıyorlar işte takip ederek arkadaşlarının kanını
Güneşe gömmeye geliyorlar vuruşarak düşen yoldaşlarını
Yumrukları göğü delecek gibi
Yükseldikçe birleşiyor gökyüzünde
Haykırıyorlar tek yürek:
“Başın öne eğilmesin
Aldırma gönül aldırma”
Merak etme çocuk
Başımızı öne eğemediler
Biz bugün yine o okulun önündeyiz
Üç beş kişi kalsak bile
İnadına haykırıyoruz
“Aldırma gönül aldırma
görecek günler var daha”

21 Temmuz 2002
01: 03

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:43 PM
Omuzlarınıza Güvenmedim

Omuzlarınıza güvenmedim ayakta durmaya çalışırken
Dostluğunuz sanmıştım
Beni böyle asırlık çınarlar gibi dimdik tutan
Aşkınız sanmıştım böyle şair kılan

Karanlıksa
Benimdir o karanlık
Bana düşer elbet aydınlatmak

Şiirse
Benimdir o şiir
Hiçbiriniz yoktunuz
Sonbahar yağmurları damlarken
Açık kalan yarama

Ben yalnız başıma öğrendim
O dar yollarda yürümeyi
Hasret
Bir atımlık mermiydi
Şiirimin şarjöründe
Aşk,
Yüreğimde patlamaya hazır bir bomba
Kimseler bilmez bunu benden başka

Omuzlarınıza güvenmedim ayakta dururken
Dostluğunuz değildir beni dimdik tutan
Ama ne olursa olsun
Özleminizdir beni böyle şair kılan...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:43 PM
Onlar Kendileri Çizdiler Resimlerini

Onlar kendileri çizdiler resimlerini
Kendi sahillerine
Coşup aniden durgunlaşan denizler gibiydiler
Kirli sakallarının ardındaki çocuk gülüşleriyle.
Yendiler ve yenildiler kimi zaman
Ama vazgeçmediler dövüşmekten hiçbir zaman.

Onlar kendileri yazdılar şiirlerini
Kendi duvarlarına
Ve en çok onlar ağladılar ayrılıklarına.
Hayat koskoca bir karalama tahtasıydı
İlk önce onların karalandı adları
Onlar üvey çocuklarıydılar bu ülkenin
Hem sevip hem hor görülen...

Aşksa uzak bir limandı
Hep gidilmesi hayal edilen
Ve zaman o limana ulaşılmayacak kadar dardı
Onlar kendileri yarattılar destanlarını
Vazgeçmediler hayattan hiçbir zaman...

18.12.2004
ŞIRNAK

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:43 PM
Onurumuz Bir Namlu Ucunda

Onurumuz bir namlu ucunda
Alınıp satılmakta, pazarlanmakta
Bir adam hor görülmenin hıncını
Kendinden çıkarmakta
Tüm su başlarını tutmuş itler
Yeşil banknotun üzerindeki
Amerikalının yüzünde
Alaycı bir gülümseme
Bir tefeci ipoteklemiş yüreğimizi
Sarmışlar etrafımızı,
Sıkıştırıyorlar her bir yandan
O kirli yüzlü adamlar
Elleri havada bir şeyler anlatmaya çalışıyorlar.
Kandıramıyor artık beni
O iğrenç gülümsemeleri

Bir niyet mektubu bugün hayatımız
Hayatımız bir şirket cirosu
Hayatımız Amerikan doları,
Ve bir polis copu

Ve soğuk bir on dörtlünün namlusuna
Dayalı olan yüreklerimizdir...

16 Ekim 2002
23: 31

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:43 PM
Öldürmeyin İçimde Şarkılar Söyleyen Çocuğu

Öldürmeyin içimde şarkılar söyleyen
Aydınlık yüzlü çocuğu
Bir gülümseme bekliyor sizden sadece
Ömrünüzü değil

Belki karanlık bir boğazın sularına
Böyle alaycı bakan sizlersiniz
Sesi kulağınıza gelecek kadar yakınsınız
Yanı başınızda dizleri üzerinde sürünen
O kokuşmuş hayata

Dünyanın en güzel denizine
En sefil gözlerle bakarken
Bu ıssız yarımadanın sahipsiz insanları
Bunca ışık da avutmaz artık
Bıçak sırtında yatılan bir geceyi
Boğazı yırtan
Ancak duyulmayan o sesi
Duyan olmaz bir daha...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:43 PM
Ölmek Dert Değil de Yazık Olmaz mı Umuda

Gözlerinde bu akşam
Yumruk yumruk
Yumruklaşan bir hasret
Sol kolun gökyüzüne özlemi
Ve yerçekimine meydan okuyan direnişi

Alnından akan tuzlu sıcak ter değil
Alnından akan kıpkızıl bir kan
En delikanlı günlerimizin
Şakaklarında onlarca kurşun yarası
Tanklar geçiyor sanki yüreğinin üzerinden

En güzel günlerinin önünde dev barikatlar
Ve ölümünü düşünmediğin kadar cesursun
Yoldaşların türkü söylediği sokaklardan geçiyorsun
İçinde aynı yolu yürümenin gururu

Böyle yitmemeliydi elbet bu hikaye
Bu tuzlu ter, bu kusursuz emek
Kuşkusuz daha güzel bir yarın adına
En güzel günlere ulaşmak adına bu fedakarlık
Dalgalı denizler durulur diye bir gün
Diner diye çatıları uçuran fırtınalar,
Sonsuz anlamlı gözleri ve elleriyle
Davar gütmek yerine çayırlarda,
Kalem tutsun
Ve büyüsün
Ve Yürüsün diye
Şu küçücük yürekler

Beynimde yumruklaşan bu hasret
Şakaklarından kızıl kanlar yerine
Sıcak, tuzlu ve namusla aksın diyedir ter.

(Ölmek dert değil de
Yazık olmaz mı umuda...)

18 Aralık 2002
01: 39

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:43 PM
Ölüm Dediğin...

Hani zayıf yüzlü genç bir adam vardı
Gözleri alev alev bakardı
Yüreğinin dokunduğu yerde
Nice ormanlar yakardı...

Nedendir böyle kederli duruşun
Tuzu mu değdi asi denizin
Kemençenin tellerine
Ölümden korkan
Onun kadar kalleş olsun be uşağım...

Kederli bir yol havasıdır ki sürer gider ömrümce
Söylenir sisli yaylalarca
Çeşme başlarınca
Genç kızların ürkek bakışlarınca

Ey Karadeniz’im
Özgürlüğe akan suyum
Al savur
Abıhayatla yıkanmış bedenimi dalgalarına
Ölüm dediğin iki türkülük yol da olsa
Korkmadan söylemek
Kime yakışır bizden başka...

2006

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:43 PM
Ölüm mü Var Yeryüzünde...

Gökyüzü karanfiller yağdırırken aymazlığınıza
Benim de bir avuç kum atıldı yüreğimin gözlerine...
Kızsam kendime
Neye yarar
Dişlerimle dudaklarımı kanatmaktan başka
Kaçsam neye yarar
Cahil cüretinize yenik düşer bilincim

Kalır mı yanınıza sanıyorsunuz yaptıklarınız
Boşuna mı çekildi yoksa bunca acı
Titremez miydi elleri celladın
Yağlı ilmeği geçirirken boğazıma

İşlemediğim suçların
Cezası olsun
Onurum...
İstemem
Servetini yoksul yüreklerinizin.
Tek silahım sazım olsun
Tek silahım kalemim

Sesini yüreğine kat
Saf sularında yıkansın günahlarım
Seninle arınır ancak
Ruhumun kirleri...

Ölüm mü var yeryüzünde
Ey can,
Yüreğinin diliyle konuşabilene...

2006

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:43 PM
Ölüm; Adın Yaşamaktır Artık Senin

Bir idam mahkumunun
Son gecesinde
Annesine gizlice okuduğu türkü kadar sevebilmek hayatı
Hem de o en çok kirletilmiş çağında aşkın
Hani o en çok sevipte sevilmeyen çağında

Hep şafak vaktine gelirdi ayrılıklar
Üç kişi eksik kalkardık yataklarımızdan
Bağları çözülmüş bir çitf postal kalırdı geceden
Ve zincir sesleri hala kulağımda çınlayan
Kansız bir ölüm kalırdı

Hep bir adım önde yürüyenin kaderiydi çünkü
Hep bir adım önde ölmek
Başı dik ve türkü söyler gibi

Çirkin yüzlerin gölgesi vururken sabahın ilk ışıklarına
Ne zincir sesi,
Ne yankısı kalır o cesur türkünün
Kansız bir ölümdür artık geceden bize kalan
Bir ananın sessiz ağıtıdır
Ve yitirmiştir anlamını ölüm
Ne yazgıdır bu
Ne de kalleş bir kurşun
Ölüm;
Adın yaşamaktır artık senin...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:43 PM
Ölümsüzlüğüm Senin Elinden Olacak

Kanırtıp imgelerimi
Beynimin yasak bahçesinden
Takacağım göğsüne
Bir kızıl gül yerine

Sadece bir dize dökülecek kalemimden
Gerisi dur durak bilmeyen yürek akıntısı
Terim damlarken
Sarı saman kağıtlı kitapların
En ateşli sayfalarına
Yalnızca benim haykırışımı duyacaksın

Düşündükçe sensizliğimi
Gökyüzünü yırtacağım tırnaklarımla
Buharlaşınca alın terim
Kendi ellerimle
En güzel gökkuşağını yapacağım sana

En güzel imgesi ömrümün,
Bil ki
Ölümsüzlüğüm senin elinden olacak...

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:43 PM
Ömrüm Seni Sevmekle...

“Ömrüm seni sevmekle nihayet bulacaktır.”

.......Oysa biz nicedir unuttuk öyle sevmeleri. Nicedir saçma sapan yaşanıyor elli beş ekran televizyon ekranlarında adına aşk dedikleri.
.......Çok sevdiğim bir ağabeyim bu şarkıları sevmeye başladığın gün büyümüş olacaksın demişti bana. Ne kadar doğruymuş gerçekten. Fikrim yeni ufuklara, yeni umutlara kucak açtıktan sonra sevmeye başladım o şarkıları ve o şarkılarla vazgeçtim çocuk olmaktan.
.......İlk kez yüreğime düştüğünde aşk denilen yangının közü şu sözler takılmıştı dilime ******* boyunca;

Öyle dudak büküp hor gözle bakma
Bırak küçük dağlar yerinde dursun
Çoktan unuturdum ben seni çoktan
Ah bu şarkıların gözü kör olsun.

.......Bir şair neden sever acılarını sorusunun cevabını o zamanlar anladım işte ben. Acılardan güzellikler yaratmanın ne olduğunu, sevmenin yeri geldiğinde sevileni de aşabileceğini.
.......Biraz daha büyüdüm o şarkılarda. Annemin sevdiği şarkılara hüzünlendiğimde anladım bunu. Kadehin en derin yerinde ararken sevdalılar birbirlerini. İstanbul’un kalabalık sokaklarında dolaşırken bir başıma. İlk defa aşk acısı çektiğimde, ülkemin acı gerçeklerinin içinde boğulduğumda, kangren olmuş yalnızlıklara düştüğümde, ezildiğimde, isyan ettiğimde. Sevip de sevilmediğimde anladım işte büyüdüğümü.
.......Ve “Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktığında
.......Denizler ortasında yelkensiz bıraktığında” ağladım en çok çaresizliğime.
.......Ey hayat;
.......Şimdi dinlediğim her şarkı bana seni hatırlatıyor. Nicedir unuttum ağız dolusu gülmeyi. Bir avutan da yok şimdi sahipsiz kalan kalbimi. Ne olur sen tut bari üşüyen ellerimi...

“Yalnız senin aşkınla ruhum solacaktır.”

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:43 PM
Örgütlendi Kelimeler

Örgütlendi kelimeler
Cümleler kıta kıta, bölük bölük
Fısıldaşıyorlar aralarında
Anlatıyorlar birbirlerine yaşanmayan ne varsa
Ne kalmışsa söylenmeyen
Şifreliyorlar hayatı
Şifreliyorlar aşkı, kavgayı

Örgütlendi kelimeler
Yeniden kuruyorlar hayatı
Her gece yarısı saat on ikiyi geçtikten sonra
Başlıyorlar dünyayı değiştirmeye...

Solmuş çiçekler kaldırıyorlar boyunlarını
Değişiyor sevginin tanımı
Ağaç daha yeşil oluyor
Deniz daha da mavi

Bir ses çalınıyor kulaklarına suskun çocuklarının:
İsyan...

Yürüyorlar işte
Söylenmemiş ne kadar kelime varsa geçiyor caddelerden

Emek...
Hürriyet...
Eşitlik....
Aşk...
Zulüm...
Ölüm...
Vefa...
İsyan...

Örgütlendi işte kelimeler
Cümleler kıta kıta, bölük bölük
Yürüyecekler hep birlikte
Saat on ikiyi geçtikten sonra
Değiştirecekler dünyayı...

12 Ocak 2003
16: 24

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:44 PM
Öyle Adaletsiz ki Şu Hayat Dedikleri

Öyle adaletsiz ki
Şu hayat dedikleri oyun
Dönüp duruyor başımız acıların ekseninde

İnsanlar unutturdular bana
Kendilerine güvenebilmeyi
O gün bu gündür
Aşka sığınıyorum.
Yağmurdan kaçan bir kedi yavrusu gibi.

Zor yolların yolcusuyduk
Kirlenmemiş yüzlerimizle
Kovulduk girdiğimiz bütün kapılardan.
Fazla geldi dürüstlüğümüz
Yaşamak için yalancıların dünyasında
Yüreğimiz büyük geldi
Yüreksizliğinin ardına sığınanlara

Öyle adaletsiz ki şu hayat denilen
Hainleri kahraman yapar
Gerçek kahramanlarını hain.
Sevmek terk etmeyi gerektirir
Nefretse ilk sayfa haberi gazetelerde.

Gür çıktıkça sesim
Kalın duvarlar örerler etrafıma
En büyük hatadır bahsetmek
Haktan
Alın terinden
Hürriyetten.

Meze yapılır alın teri sarhoş masalarında
Haysiyet kapı dışarı çıkmaya utanır ay başlarında
Ve dünya dönmektedir hala
Acıların ekseninde…

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:44 PM
Öyle Bir Özlemdi ki Bu

Öyle bir özlemdi ki bu
Ne suya benzerdi
Ne de ormana.
Yalnız bir an için
Koskoca bir ömrü harcayabilirdi belki insan
Vazgeçebilirdi bütün anılarından

Öyle bir hasretti ki bu
Tükenmek bilmezdi zaman
Uzundu alabildiğine aramızdaki yollar
Kelimelere sığmazdı anlatmaya kalksam
Adının geçtiği bütün muhabbetlerde
Okuduğum bütün mektuplarda
Yani seni hatırlatan her şeyde
Göğsüm kafesinden çıkmak isteyen
Hürriyet sevdalısı bir kuş gibi çırpınırdı.
Kendi ellerimde yarattığım bir aşktı bu
Her sabah gerçek olması ümidiyle uyandığım rüyalar gibiydi
Hiç bitmesini istemediğim filmler gibi
Her sabah hüzünle kalkardım yatağımdan
Delice kıskanırdım mutlu insanları
Kenarından tutmak isterdim onların dünyalarını
Sonra yeni yüzler görürdüm
Vapurlarda, otobüslerde
Kalabalık kaldırımlarında şehrin
Aklıma getirirdim yeniden sevebileceğimi
Başka gözler içinde şiirler yazabileceğimi
Ve içimin tekrar sebepsiz yere büyük bir sevinçle dolabileceğini

Evet öyle bir özlemdi ki bu
Bütün anlarını harcayabilirdi insan
Bir tek an için
Vazgeçebilirdi bütün anılarından…

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:44 PM
Öyle Güzel İnsanlar Tanıdım ki...

Karamsarlığın karanlık duvarları
Karabasan gibi çökerken üzerine gecemin
Sonsuzluktan sızan bir ışık gibi
Aydınlattın içimi.
Alnında yıldızlı beresiyle gülümsedi duvarımda Che
Diğer yanımda bir bıçak kadar keskin mavi bakışlarıyla
Mustafa Kemal...

Öyle güzel insanlar tanıdım ki ben
Güzel oldukları için yok olan
Ölümün soğuk çehresini
Sımsıcak bakışlarıyla ısıtan
Ve ellerinin dokunduğu darağaçlarına bile
Kızıl çiçekler açtıran

Öyle yiğit çocuklar tanıdım ki ben
Sonbahar yerinden vurulmuş,
Sonsuz perdeli bir gitarda
Ölüme ve hayata adanmış
Yedi buruk nota gibiydi düşleri
Ve yedi rengin en güzeliydi gülüşleri...

Ah güzel abim
Eski camları bardak yapıp
Yüreğime batırıyorlar şimdi her bir parçasını
Şehrin bütün pisliğini akıtıyorlar
Ömrünüzün aynası o berraklığa

Saçlarını okşadığın çocuklar
Göz kırpar gibi
Devirdiler çeyrek asrı,
Altından koskoca bir tarihin aktığı
O köprüleri attılar hiç acımadan
Kötücül bakışlı adamlar.
Öyle ki, hayat
Kendimden başka kavga edebileceğim
Bir tek kişi bırakmadı bana

Öyle güzel insanlar tanıdım ki ben
“Artık yoklar...”

2005

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:44 PM
Öyle Güzel ki Ateş

Öyle güzel ki ateş
Yakıp kül etmedikçe bir yerleri,
Öyle temiz ve berrak ki kan
Dolaştıkça sadece damarlarında,
Öyle masum ki karanlık
Sadece aşkı çağırıyorsa gece kapına,
Öyle temiz ki insanoğlunun yüzü
Unutmadıktan sonra insan olduğunu,
Ve öyle mutlu ki şu dünya
Sömürülmedikten sonra alın teri

O kadar güzel ki yaşamak dostum
Bu kadar çileli olsa da
Ve bu kadar zor,
Öyle güzel ki aşk
Hiç sevilmemiş olsan da...

Ve öyle gerekli ki umut
Yıkımlar arasında ayakta tutabiliyorsa her an seni...

2004

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:44 PM
Öyle Sorulmalı ki Soru Cevap Önemini Yitirmeli

Öyle sorulmalı ki soru
Cevap önemini yitirmeli

Öyle dövüşmelisin ki kavganda
Yenilsen bile
Unutulmalı kazananı kavganın
Sen akılda kalmalısın...

Ve bu cümleler geldikçe aklına
Daha bir sert bakmalısın yüzüne kederin
Yırtıp çaresizliğin kağıttan duvarlarını
Yarına tırmanmalı
Yarına
Daha da yarına...

Öyle sorulmalı ki soru
Cevap kaybolmalı sorunun içinde.
Sevgisizlik kaybolmalı sevginin içinde...

7 Şubat 2003
01: 18

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:45 PM
Özetlenmiş Bir Gençlik

I.
Uçurum diplerinde bekle beni
Kanının Kızılırmağ’ı kızıllaştırdığı yerde
Geleceğim akşam çökmeden
Gözyaşının yağmura karıştığı yerde bekle beni...

II.
Erkenden toprak olursa bu tükenmez umudun
Toprak utanmaz mı topraklığından
Gencecik bedeninden
Seni düşüren namlu utanır çeliğinden
O çelik ki emekle terle yoğrulan
O toprak ki kanını döktüğün
Ekmeğini yediğin, dövüştüğün

Vurulup düştüğün gün
Anlarsın umutta tükenir bir gün...

III.
İsyan dolu türküler okurcasına
Geçiyorum caddelerinden şehrin
Altımda son model bir yalnızlık
Sen ki yeni çağın cesur ve aşık genci
Ütopya’ nı çoktan kuşatmışlar senin

IV.
3 milimetre bir cam ardından bakıyorum dünyaya
Hiçbir eskisi gibi görünmüyor artık bana
Kaldırımlarda karamsarlık
Küpeli kulakları ve jöleli saçlarıyla
Aşkları ağlatılar züppe burjuva çocukları caddelerde
Dikilir durursun fakültenin önünde
Şu sözler takılır kalır aklına
“aç olduğun kadar sosyalistsin
ve zengin olduğun kadar kapitalist”
Dönek bir kurşundur inanç
Kendi silahından çıkan kurşunla vurulursun

Kafanda giderek belirginleşen bir yanıt
Yine o kendi bacağından asılan koyun hikayesi
Ve hürriyet
Hani günümüzde sadece paran olduğu kadar sahip olduğun
Ve adalet
Güçlü olduğun kadar sana işleyen
Kurtuluş:
Eskiden bir halk derdik
İnsanlık derdik
Şimdi patronların şişman ve terli avuçları arasında yitirdiğimiz

Gözümün önünde miyop bir dünya
Bulanık her taraf
Ben mi böyle görüyorum
Yoksa
Her şey bozuldu mu bu kadar
Değiştik diyoruz
Değişen sadece biziz oysa
Zaman yine aynı zaman
Kurt, kuş yine o aynı kurt kuş
Düşman yine aynı düşman
Kanlı kanatlarıyla yine dolaşmakta
Yurdumun semalarında

V.
Aciz olduğun kadar müttefik olursun bugün kanlı bir katile
Kredi notu kadar hürdür yurdun
Ve çaresizliğin parandaki sıfırlar kadardır bugün
Can satarsın bugün,
Namus satarsın,

Bir şirket bütçesinde küçük bir gider kalemidir günlerin
Günlerin bir niyet mektubu
Amerikan doları
Günlerin dişlerini sıkarak geçen
Günlerin isyandan uzak ve aşksız

VI.
Sana sesleniyorum
İki ihtilali arasından yurdumun
Mart’tan sesleniyorum
Eylül’den sesleniyorum işitiyor musun?
Dilimde otuz yıllık şarkılarla
Yüreğimde bir heyecanla haykırıyorum kavgamı

VII.
Uzadıkça uzuyor bu bitmez tükenmez aldanmışlık
Sessizlik;
Kanserli hücrelerin vücudu sarışı gibi
Yürüdükçe yürüyor vücudumda
Gülüşüm ne olur sende terk etme beni

VIII.
Şimdi bu hadım edilmiş beyinlerimizle
Kim savunur artık emeğini ellerinin
Sopalı, kanlı elleriyle
Dipolitize etmişler gençliğimizi
Bizi duygusuzlaştırmışlar
İnandırmışlar susmanın erdem olduğuna

IX.
Etrafında binlerce meraklı göz
Her biri sanki beyninin içine bakmakta
Hayat denen bu hayvanat bahçesinin korkulukları ardında
Daha ne kadar sürecek bu seyir
Daha ne kadar sürecek bu yalnızlık
Bir anlayan çıksa, çıkartıp yüreğimi yerinden
Bölerdim ikiye hiç düşünmeden


X.
Otomobillerin camları ardında çok daha farklı bir dünya
Gölgeden çok daha farklı güneş ışığı
Aşk farklı yalnızlıktan
Açlık farklı tokluktan
Farklı değil fakat kazanmak yada kaybetmek bu kavgada

Bu sonlu dünyada kavgayı kazanmak değildi önemli olan
Önemli olan hak bildiğim yolda savaştım diyebilmekti elbette...


XI.

Elli bir ekran televizyonlarda
Elleri kirli, suratları maskeli adamlar masa başlarında oturur
Konu malum:
Birimizin birin üçünü aldığı
Ve birimizin üçün birini aldığı düzenin geleceği
Ve doların tüm yeşillerden baskın yeşili
Değişir ilanları gazetelerin:
(Tepkisiz bir toplumdan ikinci el satılık vatan)

Büyür kalbimizde delik
Büyüdükçe bir İncirlik olur
Amerikan toprağı olur yurdumda
Uçak benzini dolar akciğerlerimize
Nefesimiz kesilir
Gözümüz takılıp kalır
Tepemizde uçuşan şu yırtıcı kuş sürüsüne

XII.

Kahvelerde masaların yeşil çuhalarında
Dirseklerini parçalayan
Sigara dumanlarının sisi altında kaybolmuş bir gençlik
Yarınsız aşklar
Sahte yüzler
Sahte gülümseler
Sahteleşmiş bir dünya
Yalan her şey
Konuşulan ne varsa
Denize atılan taş yalan
Bakışların koskoca bir yalan

Hep diyordun ya kendi kendine
“Hayatta hiçbir şey ve hiç kimse için
böylesine köpekleşmeye değmez”
Çünkü böyle yaşadıkça
Unutursun insan olduğunu bir gün.
Ömür dediğimiz hikaye
Onuru elden bırakmayacak kadar kısa
Ve sen bir köpek olamayacak kadar insansın...

Sevdan vasıfsız bir emek misali *** edilmiştir
İnadına sevmişsindir dünyayı
Seveni ve sevmeyeniyle
Hayat sevecek kadar güzel
Sevdan hayat kadar...
Vazgeçmek sevdadan
Şüphesiz en büyüğüdür ihanetin
Bir müebbet mahkumu ne kadar vazgeçebilirse
Özgürlük sevdasından
Sende o kadar vazgeçebilirsin sevmekten
Bugün sevdan bir paçavra gibi atılsa da bir kuytuya

Alın teri; üzerine dolma kalemle yazılmış bir şirket çeki
Üzerine kara çalarlar emeğinin
Herkes yabancı olur
Herkesin bakışları boş
Sana düşen bir kapı önü yalnızlığıdır sadece

Sana söz veriyorum
Şakaklardan akan kan
Söz veriyorum alın terim
İçimizde kalan insanlığın son kırıntısıyla
Yüreğimizin hiç el değmemiş ak yanıyla
Söz veriyorum
Uykusuz gece yarılarım
Yürüyerek eskittiğim cadde
Okulu ve ışığı dağlar ardında bırakılmış köylü çocuğu
Sana söz veriyorum
Söz veriyorum
Emeği,
Mayasında vefa ve isyan ile yoğrulmuş insanoğlunun
Ellerinde yücelteceğiz
Ey yarın sana söz veriyorum...

(Ben bir gençlik demiştim, bir vatan oldu şiirim. Okul yolunda beş yüz metreyi yürürken aklımdan geçenleri yazmak istemiştim sadece. Yol uzadı sınır boylarına vardı nerdeyse. Bu hikaye kanatılmış gençliğimizin kısa bir özetidir. M.C)
25 Aralık 2002
00: 08

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:45 PM
Özetlenmiş Bir Şiir (Dört Mevsim)

Bir bahar günüydü
Yasa dışı yaşanıyordu bütün aşklar
Saklı kalmış bir isyan taşıyordum beynimin kıyısında
Hüznün adı konmamıştı daha
Örgütlenmemişti hiçbir kelime
Gitmemişti otobüs
Ve aşkı anlatmıyordu hiçbir şarkı

Bir bahar günüydü
Ve benim bir nehrim vardı akmaya hazır
Çünkü yaşıyorduk
İçimizde geçmiş günlerin hüznünü
Ve yaşanmamış günlerin umudunu taşıyarak
Yedi tepesinde yedi ayrı hüzün yaşanıyordu
Kıpkızıl bir hasret içinde İstanbul toprağı
Ve ben hiçbir zaman kurşunlanmadım Beyazıt Meydanında
Hiçbir on dörtlü alnıma dayanmadı benim

Gözüm takılıp kaldı
Bir delikanlının gür sesiyle haykırdığı o meydanda
Paylaşılmıştı dünyada iyiye, güzele dair ne varsa
Bize kalan yitmiş devrimlerin acısıydı sadece
Ama ne olursa olsun
Mutluluğu kendin getirecektin
Hem de tırnaklarınla kazımaya gerek kalmadan güneşi
Düşmeden dağların ardına

Derken büyüdük yavaş yavaş
Büyüdük ve türkü söylemeyi öğrendik
Resimlerde kalan gülümseyişlerle
Bitti içimdeki o çocukluk düşü
Acı çekmeyi öğrendik
Ve acı çektiğini bizden başkalarının da

Balık olsam dedim
Balık olup unutsam bu dünyanın gamını tasasını
Doyasıya yaşayarak masmavi denizlerde
Sonsuz hürriyeti
Saat on ikiyi geçti ve değiştirmeye başladım dünyayı
Ve derin bir uykuya daldım sonra
Sarartmaya başladılar rüyamın ortasında yaprakları
Yasakladılar çiçeklere açmayı
Sevdayı yasak ettiler bize
Eylül koyduk inadına
O gün doğan bütün çocukların adını
Kursunlar diye bir gün
Tanksız, postalsız, silahsız bir dünyayı...

Karanlıktı gece
Ve gelmemişti
Düşüşünde depremler saklayan
Acı yüzlü çocuklar
Dünya gidenler ve gelenlerden ibaret
Bir otogardı oysa
Ve buğulu bir otobüs camında
Gizlice ağlayan bir çocuktu hasret

Kusursuz değildi hiçbir hayat
Bir ömür boyu mutluluk yoktu ki hiçbir serüvende
Lafın kısası
Ancak resimlerde gülebilirdi insan yıllar boyu
Bulabildiğin kadarıyla en güzelini yaşamaktı esas olan
Bilmek hüznün kıymetini
Kederden geberdiğin günlerini düşünüp

Bir duvar aradım
Çocukların üzerine bahar resimleri yaptıkları
Öpmek istedim sonra o çocukların
Gülmeyi öğrenmemiş gözlerinden

Bir pazar sabahının
Şifrelenmiş dizelerinde saklıydı sevmek
Okyanusun en derin yerine atılmış
Ve içinde dünyanın en güzel şiirinin yazıldığı
Bir şişe gibi

Sevgisiz bir asır tüketmektense
Sevdayla bir çeyreği yeter dedik bize hayatın
Anlatamadık
Ve ağlayamadık
Çünkü ayıptı ağlamak bir çocuk gibi
İçimize akıttığımız gözyaşlarında kaç ceylan boğuldu
Kaç deniz tuzsuz kaldı sayamadık.
Utandık çocuk kalamayan yüreğimizden
Ağlayamayan gözlerimizden utandık...

Sustum
Gözlerimde yüzyılların yangını
Ve sessizlikti haykırışım
Bağırdım gözlerimle ‘kahrolsun’ diye
Duymadı sadece küçük sesleri işiten sesiniz
Avazım çıktığı kadar sustum

Umudu kesmek olmazdı yarından
Hala paylaşacak bir gökyüzü varken tepemizde
En mutlu olanlar,
Anlayabilenlerdi
En büyük ortak noktamızı:
Hayatı

Vazgeçtim bir akşam sevdalanmaktan
Çünkü kanatılmış bir Eylül akşamıydı
Artık bende sevdalanmak hürriyeti
Para yerine şiir taşımaya başladım ceplerimde
Belki bir gün daha güzel olur diye bu dünya...

Hayal kırıklıkları biriktirdim
Kara kaplı defterimde
Kızmadım kimseye
Kırılmadım
Şair oldum sadece
‘Çünkü birazda acılardı adam eden adamı
Ve kansız bir düşünce inkilabıydı şair eden adamı’

Uzakta
Hasretlerin bitip başladığı yerdeydi
Bir pencereydi sanırım
Geç saatlere kadar ışıkları yanan
Bil ki senin için yazılmadı bu şiir
Bu şiir yazıldığı için geldin sen dünyaya
Bu şiir yazılsın diye
Bütün hayal kırıklıklarım
Kavgamın sebebi
Bu asi yürek...

Her akşam devrim yapmaya çalışırken beynimde
Zalim bir ordunun ihtilaliyle uyandım her sabah
Gecenin on ikiyi vurduğu yerde örgütlendi tüm kelimeler
Kusursuz bir gökyüzü hayal ettim
Sonra sonsuz bir deniz

Sonra dedim ki kendi kendime:
“*******i atmış mumluk bir ampul altında
Dünyayı yenilemek isteyenler çoğaldığında,
Sabahları postal gıcırtısı yerine
Çocuk sesleri ve kuş cıvıltılarıyla uyandığımızda,
Hatırladığımızda insan oluşumuzu,
Gerçek olacak tüm imkansız hayallerimiz...”

Hasret sıla karıştı beynimde
Ucuz bir yolculuk romanı yazdım
Ve bırakıp gittim sevdiğim şehri...
Çevirip sırtımı Akdeniz’in ılık rüzgarlarına...

Yarın çocuğuma bırakacak bir şeyim olsun istedim
Yalansız
Tertemiz bir şey
Bir şiirim olmalıydı mesela
Görsün diye beynime sığmayıp taşan bir nehri
Ne demek istediğimizi anlasın diye günün birinde...

Cilt cilt yazabilecekken hayatı
İki kelimede kilitlenip kalmıştı dudaklarımız
Alın terinin ekmeği hak ettiği kadar
Toprağın yağmuru hak ettiği kadar
Hak ediyorduk bizde sevmeyi ve sevilmeyi
Nerede ve ne zaman olursa olsun söylenmeliydi
Bize düşen sorulmasıydı en güzel sorunun
Cevaplar değildi verilmesi gereken
Çünkü “işiydi şairin bahar günü aşık olmak çiçeğe”...

Bir çocuğun ağlayan gözlerine bakabilmek için utanmadan
Biraz daha sevmek sadece
Anlamak hayatı ve daha sıkı sarılmak geleceğe
Hayat
Son model bir arabayla gezerken
Hor görmek değildi dünyayı
Hayat, bir türküydü belki de
Biz söylemeyi bilememiştik...

Duvarlara yazıyorum bu şiiri
Kanayan yaramdan akan kanla
Akarsular üzerine resimler yapıyorum
Aşık olup fazla mesai yapıyorum yine bu gece...

Bir ses çalınıyor kulağıma
Çok derinlerden
Güneşi arıyor birileri
Yerin kat kat altında
Tırnaklarıyla kazıyarak toprağı
Bir çocuk
Derisinde toprak koyuluğu
Seksen beş model Mersedes’in altında,
Belki hiç hayal etmedi
Bedava ekmek düşünü
Küçük yağlı elleri
Belki tutmadı bir oyuncağı
Belki hiçbir zaman tutamayacak

Korkma çocuk
Buradayım daha
Yeraltından çıkarılıncaya kadar güneş
Arınıncaya kadar
Küçük ellerinden motor yağı
Bütün analar gülünceye kadar buradayım
Bırakmam seni...
Bırakmayacaklar seni
Düşüşünde depremler saklayan o acı yüzlü çocuklar
Başka bir kentin çocuklarıdır onlar
Başka zamanlarda yaşayan
Başka zamanlarda dövüşen
Olmadık zamanlarda türküler söyleyen
Ateşler yakarlar sabaha karşı
Doğacak günü beklerler
Korkmadan
Etrafı saran dişi kanlı kurt sürülerinden
Bir şafak vakti aşık olurlar güneşe
Ve bir akşam güneş batınca ölürler...

Yine şafak vakti çöküyor
Gecenin en karanlık yerine yavaş yavaş
Bir bebek ağlamaya başlıyor
Serin bir sonbahar sabahında
Belki postal sesleriyle uyanmayacak hiçbir sabah
Belki çok sonra öğrenecek
Dünyada kendinden başka ağlayanlarında olduğunu
Hayal edecek gelecek kurtuluşu
Fakirin ekmeği
Aşığın sevdalısını
Körün ağaçların yeşilini hayal etmesi gibi
Hayal edecek gelecek güzel günleri

Bir kıvılcımla başlıyordu bütün yangınlar
En uzun yolculuklar küçücük bir adımla
En güzel sevgiler küçücük bir bakışla
Küçücük bir damlaydık biz
Farkında değildik birbirimizin
Fark etseydik yalnız olmadığımızı
Görebilseydik birbirimizi
Bir yağmur olabilirdik belki de...

Aldırma yine de
Yalnız olsan da
Kederin yoldaş olsa da bugün sana
Farz etki mavisin sen
Bir okyanusun en uçsuz bucaksız yerindesin
Bir gökyüzüsün kirletilmemiş
Sen dünyanın bütün mavilerindesin
Yine söylüyorum;
SENİN İÇİN YAZILMADI BU ŞİİR
BU ŞİİR YAZILDIĞI İÇİN GELDİN SEN BU DÜNYAYA

Hepimizindir bu şiir
Hürriyet uğruna esir düşenini
Mutlu, tok bir yaşam için aç kalanın
Bu şiir ölenindir
BİR HALK YAŞASIN DİYE İLELEBET...



Dedim ki sana
Bir yürek resmi çiz ellerinle
Kirletilmemiş bembeyaz kağıtlara
Farkında olmasan da
Aynı yolun yolcusuyuz hepimiz
Ağlayanıyla, güleniyle
Oturanı ve ayakta gideniyle
Önemli olan
Tüketmek değil
Herkesin geçtiği bu aşınmış yolları
Asıl önemli olan
Bir yürek resmi kazıyabilmektir tırnaklarınla
Senden sonra yürüyeceklerin görebileceği...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:45 PM
Özgürlük

Özgürlük;
Masmavi bir ışıltıdır çocuğun gözlerindeki
Gülebilmek en zor anında bile
Ağlayabilmek halkının gözleriyle.

Özgürlük;
Yaşadım diyebilmektir
Ölümün bütün kalleşliğine inat
Haykırabilmek boğazındaki yağlı ilmeğe inat.

Özgürlük;
Yenilsen bile yürekli bir kavgada
Kazanandan daha çok
Akıllarda kalabilmektir…

Özgürlük;
Nefes almak değil yalnızca
Yaşıyorum diyebilmek
Ve haykırabilmektir son nefesinde bile…

23.01.2005
Şırnak

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:47 PM
Özlem

Böyle miydi bir zamanlar
Şu griye kesmiş meydan,
Yeşili çalınmış meyve bahçesi
Ve yeni doğmuş bir bebeğin
Masmavi gözleri değil miydi bu Dünya
Gerçeküstü düşlerinizin
O ılıman iklimli sahnesi

Daha güzel şeyler de vardı
Kalküta’da gecenin rahmini parçalayarak doğan güneşin
Marmara’da kıpkızıl batışını izlemek
Sonra parmak hesabı sayabilmek gökteki bütün yıldızları

Hani erdemleriniz vardı,
Yeryüzünün öbür ucunda suya düşen
Bir gül yaprağının çıkarttığı sesi duyabilen
Fidan gibi gencecik nesilleriniz vardı
Ayışığını avuçlarında taşıyan
Ardı sıra yürüyeceklere

Hani inandıklarınız vardı
Uğruna kendi hürriyetlerinizi
Hiç düşünmeden feda ettiğiniz

Anneleriniz vardı
Altı milyar çocuğu
Kendi çocuğu gibi bağrına basan.
Vakur ve onurlu insanlarınız vardı
Hürriyet altın tepside sunulurken önüne
Daracık bir odada ölümsüzlüğü seçen...

Bir zamanlar öyle güzeldi ki
Şu insanlık dedikleri
Şimdi ne zaman “bir çift güvercin havalansa'
Ağlamaklı oluyor gözlerim...

2005

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:48 PM
Özlüyorum Seni Ey Yaşamak

Özlüyorum seni ey yaşamak
Özlüyorum seni
Dur durak bilmeksizin
Özgürce koşmak düzlüklerinde
Sonra yorulmak
Ve daha ölmediğini anımsamak
Kaptırmadan kendini hayatın sıradanlığına
Günbatımını yeniden keşfeder gibi boyamak
Bütün renkleri yeniden.

Hergün başka türlü severek
Dünden yeni
Yarından eski
Ve bugün kadar yaşanası
Ama bugün kadar acımasız
Hergün başka renklerle sevişmek
Anımsamak için her anında nefes almanın tadını

Yaşamak;
Düşlemek her anında yeniden aşık olabileceğini,
Nefesine vururken kokusu
Aç yatılan akşamlarının
Umut edebimek
Bir gün hakkını alacağını
Sevgiden ve ekmekten yana...

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:48 PM
Perdenin Kanayışı

Sordu kadın:
-Sen ne zaman büyüyeceksin?
-Ölünce
Dedi adam...
Kanadı perde
Onun içindi kıpkırmızı gözükmesi belki.
Ve söndü bütün ışıklar
Yorgun yüzünde insanlığın

Gerçekler yalan oldu
Yalanlar gerçek
Ayaklar baş oldu
Başlar ayak.
Ancak bu durumdan hiç utanan olmadı.

Sevenler hain oldu
Hainlerse kahraman
Yüzünü acılardan yana çeviren zaman
Nedense yaralarımızın bir anda en büyük ilacı oldu.

Ve perdenin dışında
Altı yaşında bir kız çocuğu
Unutup kağıt mendil sattığını
Kendini eğlenceli bir oyunun içinde buldu.
Bir dilenci toplayıp günün hasılatını
Akşam vakti
Gizli gizli evinin yolunu tuttu.

Yineledi kadın sorusunu
-Ne zaman büyüyeceksin sen?
Yanıtladı adam
-Ölünce.
Kapandı perde
Söndü bütün ışıkları şehrin

Hatırladı mendil satan çocuk
Yaptığının bir oyun olmadığını
Dilenci utandı yine
Yaptığı işten.

-Peki şair ne oldu?
-Büyüdü.......................................

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:48 PM
Rengarenk Yaşıyoruz

Rengarenk yaşıyoruz
Mavi tulumlu adamlar
(belki denize dalıp uzun uzun, hiç iç geçirmemişlerdi)
Üç kuruşa yıkıyorlar kirlenmiş ölülerimizi

İnfazlar sarıyor moraran boynumu bir kolye gibi
Yeşil arabalar taşıyor kanı çekilmiş bedenimi
Belki burası son bahçesidir çocukluğumun
Hayatın kahverengi gözlerine son bakışım
Ve ayrılığın ince beline son kez sarılışım...

Kına değil ellerine sürülen
Yağmuru içmiş toprağımda kan kızıllığıdır
Oysa bembeyazdı senin ellerin
Düşlerim gibi
Taptaze gülüşlerim gibi bembeyazdı
El sürülmemiş bir pamuk tarlasıydı sanki
Elimi sürsem kırılacağından korkardım.

Rengarenk yaşıyoruz
Gri bulutlar biriktiriyor ağır gövdesinde göz yaşlarımızı
Aşk renginde bir yağmur sonra
Akıyor bütün renkler
Sen kalıyorsun sadece
Islanıyorsun...

2005
Düzenleme

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:48 PM
Renkler Çalarım Hayatın Özünden

Renkler çalarım hayatın özünden
Maviyi gökyüzünden
Yeşili ağaçtan,
İmgeler çalarım
Eşi benzeri olmayan
Nehir gözlerinden.

Adının geçtiği bütün sayfalardan
Eksilir beş harf
Güneş saçlarında arar
En güzelini yedi renginin
Yıldızlar çalıp gecenin en karanlık yerinden
Taç yaparım ipekten saçlarına.

Tenin cennetin en beyaz yeridir
Düştüğüm yerin cehennemim olur
Yanarım
Su olup buharlaşırım ateşten dudaklarında...

Çalarım hürriyeti göçmen kuşların kanadından
Hediye ederim
Kendi göğsünün kafesinde
Tutsak kalan çocuğa
İşte o gün sevdiğim
Yıkılmış olur bütün beton duvarları esaretin
El ele yürürüz
Güneşin doğduğu yere
Dilimizde en çok sevdiğimiz türkülerle...

O gün
En güzel imgelerimi çalarım
Şiir gözlerinden
Ve yeniden yazarım adını
Aşkın...

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:48 PM
Resimlerde

Resimlerde
Karlar hiç erimiyor
Solmuyor çiçeklerin kırmızısı hiçbir mevsim

Hep taze kalıyor gülüşlerimiz
Ve terk edip gitmiyor bizi sevdiklerimiz
Yıllar alıp götürse de canlılığını
Gözlerimiz hep aynı heyecanla parlıyor

Zoruma gidiyor
Denize doğru koşar adım uzanan bir ırmağın
Çağlayan sesini yitirmesi bayram kartlarında
Bir martının gökyüzüne astığı
İki kanattan ibaretmiş gibi duran zamanın durağanlığı

Portakal dolu bütün ağaçlar
Leylak moru baharı müjdeleyen dallarda
Ve sen hep aynı gülümseyişinle
Her dem taze bir esintisin
İnadına akıp giden hayatın umutsuzluğu içinde...

Yalan söylemiyor aslında
Hiç tükenmeyecekmiş gibi duran kadeh
O resimlerin tek karesi bile kandırmıyor bizi
Bizim onu kandırdığımız kadar sahte gülüşlerimizle...

2006

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:48 PM
Resmini Yapıyorum Hayatın Ellerinizle Tutamayacağınız Kağıtlara

Mutluluğu ve acıyı
Bütün hücrelerimde yaşayacak kadar şairdir yüreğim

Gece yarıları
Hasta bir kız çocuğunun yaşama direncini düşünüp
Ağlayacak kadar insan...

Taşlayarak derin denizleri
Sığlaştıracak kadar aşık...

Yarın ölecekmişim gibi yaşlı
Dün doğmuşum gibi genç...

Kelimeleri örgütleyecek kadar tehlikeli
Ve hürriyeti düşünecek kadar...

Asiyim insanın hor görüldüğü kadar,
Enkaz altında kalmış her insanda
Yeni doğmuş bir çocuk,
Siz öldükçe ben sizin yerinize doğuyorum her şafak

Nehrime bentler çekilemeyecek kadar özgürüm
Cebimdeki yeşil yüzlü kağıtların az olduğu kadar tutsak

Her yaz akşamında beynimde orduları
Yeni Ekimlere hazırlayacak kadar devrimcidir sevdam

Sözün kısası
Biraz daha hızlı büyüyorum sizden
Gün batarken pencerenizde
Bende yeni doğmuş bir güneş
Kışın titrerken elleriniz
Bende terli bir temmuz akşamı

Simgeleşiyor bende acılarınız
Hayatın resmini yapıyorum
Elinizle tutamayacağınız kağıtlara
Ve her gece gözlerimi kapattığımda
Kelimeler bir kuş gibi uçuyor
Bilincimin ufuklarında

Resmini yapıyorum hayatın
Ellerinizle tutamayacağınız kağıtlara...

20 Ocak 2003
01: 56


Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:48 PM
Riyakar!

Sen, yalancı aydınlığını
Hileli aynalarda büyüten
Mağruriyet,
Beyaz boyalı bir binanın
Hiç kimseler görmediği için
Gri ve kirli bırakılmış
Boşluğu gibi yüreğin

Sen ey
Kendi bilincinin çukurunda kaybolmuş yaratık
Sadece senin etrafında döndüğünü sanma
Şu kocaman dünyanın
Ve hırs bürümüş göz bebeklerine
Yansıyandan ibaret olduğunu
İğrenç ellerinle çamurlara buladığın hayatın.

Alın başınıza çalın o zoraki merhametlerinizi
Sonbahar yağmurlarından bile daha fazla üşütüyor artık beni
O sahte göz yaşlarınız...

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:48 PM
Robot Resim

Bir gün
Yüzünde sebepsiz gülümseyişiyle
Şarkılar mırıldanarak yürüyen
Erken büyümüş bir çocuk görürsen karşında
Bil ki o benim…

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:48 PM
Rüyamdan Düştüm

Rüyamdan düştüm
Paramparça oldu düşüm
Bir daha uyumak istemiyorum
Bir yanım dünyada kalsın istiyorum
Bir yanım daima uyanık

Rüyamdan düştüm
Onun için bütün düş kırıklarım
Bir yanım hala o deli çocuk
Hayat dediğin iki güzel sözden ibaret

Tüm zaferler
Yenilgiler
Tüm sevinçler
Üzüntüler
Hepsi yalan
Sevgidir gerçek
Sevgidir sadece bize kalan...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:48 PM
Rüzgardı O Esen

Rüzgardı o esen
Ben çekingen bir yaprak
O bir deli rüzgardı
Ben sararmıştım,
Bir sonbahardı

Koskoca bir rüzgardı o
Ben sadece sararmış bir yaprak
Kuru bir ağacın dalında.
Öyle deli esti ki
Koptum dalımdan
Savruldum uzak diyarlara
Bir daha dönmemecesine yurduma.

Şimdi soğuk bir aralık akşamında
Karlar altında çürümektedir
Sararmış, kurumuş bedenim
O ise başka diyarlarda
Başka yaprakları savurmakta dallarından...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:48 PM
Sabah Gün Doğarken

Sabah gün doğarken
Attığında kendini sokaklara
Bakabilecek misin kaldırım taşlarına
Yüzün kızarmadan
Bakabilecek misin ağlayan bir çocuğun
Gözlerinin içine utanmadan
Hayat,
Son model bir arabayla gezerken
Hor görmek değildi dünyayı
Hayat, pazar yerlerinde
Asfalt taşına yapışmış
Sebzeleri toplamak da değildi
Bir şiirdi belki
Özgürce okuyamadığımız
Hayat, belki bir türküydü sadece
Biz söylemeyi bilememiştik...

13 Ekim 2002
21: 02

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:49 PM
Saçlarını Rüzgara Bırakma

Saçlarını rüzgara bırakma
Bütün poyrazlarda kalbim ağrıyor artık
Başlamak derken bitmek oluyor bende herşey
Gülmek derken ağlamak oluyor gözlerim
Yaşamak derken zamansız bir ölüm oluyor ömrüm

Gözlerini kaçırma gözlerimden
Bütün ayazlara düşman oluyorum artık...

13 Nisan 2003

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:49 PM
Sadece Görmek İstediğindir

Sadece görmek istediğindir
O son adımını bekleyen derin uçurum
Bir hayallik mesafede
Yeşil bahçeler eskiyor
Gürül gürül akıyor yanı başında
Yıllar boyu gelmemiş olsa da sesi kulağına
Akıyor asi nehirler
Akıntılarına meydan okuyan asi balıklarıyla

Yani üzerimize çılgınca akarken şu hayat
Sulara kapılmak
Yada direnmek asi bir balık gibi
Yosunları yüzüne çarpan
O serin sulara...
Hepsi senin elinde
Balık olup unutmak her şeyi
Yada insan olup yaşamak
İnsanlığını kanatanlara inat

İnsansın sen
Budur farklı kılan seni diğerlerinden
Varolduğunun farkında olan
Ve umut edebilen tek canlısısın yeryüzünün

Bir tek sensin kendine sorabilen
Neden bu kadar üzgün olduğunu
Ve neden bu kadar kırgın
Yaşamak savaşmak demektir yine de
Çünkü bazen isyan gerektirir
İnsan olduğunu hatırlayabilmek
Ve yaşayabilmek
Kimsenin sepetine doldurmadan
O kendi ellerinde topladığın yaşamın meyvelerini

Bazen isyan demektir ayakta kalmak
Uçurumlara inat
Düşünmek yeşil bahçeleri
Çekmek ciğerlerine
Dalından kopartmadan koklayabilmek bir çiçeği
Ve sevebilmek
En büyük hayal kırıklığında olsa
Bu dünyayı hesapsızca...

23 Mayıs 2003
01:30

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:52 PM
Sadece Sevebilmek Seni

Öyle bir meret ki
Şu zaman denilen
Mutlu günlerim kadar hızlı
Ve kederli günlerim kadar yavaş.

Günler taştan duvar
Gece demir bir parmaklık
Tırnaklarımla kazırım takvim yapraklarını
Kana bulanır ellerim
Ağustos sıcağının yakıcılığında
Ellerine değer sonra ansızın
Kirpiklerinden süzülen yaşları silerim geceleyin
Sen farkına bile varmazsın bunun

Müebbet muhabbete mahkum bir şairim ben
Zamanın karanlık zindanında
Bir gün yanında olacağımı düşünmek bile
Çıldırtır inancımı gelecek nice güzel günlere...

Günler demir bir kapı
Kol demirleri iner her gece bütün kapılarıma
Bağıra bağıra yazarım
Konuşurken sustuğum tüm cümleleri.

Bir kağıt,
Bir kalem
Ve düşünebilmek seni.
Şairsem yeter bana
Sadece sevebilmek seni...


Yeşiltepe / ŞIRNAK

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:52 PM
Saf Yüreğim

Saf yüreğim
Kaldıramıyorsun artık şu yalancı dünyanın yükünü
Ağır geliyor sana
Bu kemirici kurtlar arasında
Bir elma kadar saf ve temiz olmak,
Şuranda bir sızı içten kemirmekteyse seni
Dostun sıcacık gülücüğü yerine
Hançerini göstermişse sana
Kederden gebermekteysen
Ve yine de inadına gülebiliyorsan
İnsanlara dostça,
Bu yaşadığımız dünya senin değil demektir
Tertemiz yüreğin daha ne kadar kaldırır bu yükü
Ve sen bu yürekle iflah olmazsın kardeşim...

28 Haziran 2002
00: 02

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:52 PM
Sahip Çık Ne Olursun Yaralı Ruhuma

Sahip çıkmak istiyorum
O yaralı ruhuna
Gel bul beni
Sürgün yüreğimin uzaklığında.
Bizim için yazılmış bu kader baksana
Eksik kalmış neyimiz varsa
Birleşip tamamlanır diye birbirimizde

Uçurumun kıyısında yürüyene
Yaşadığı her an armağanıdır hayatın
Eğilip tutmak istiyorum ellerinden
Koparcasına ağrısa da bileklerim,
Hediye etmek istiyorum sana
Eksik kalmış hayatını.
Bu kader bizim için yazılmış inan bana
Sahip çık ne olursun şu yaralı ruhuma…

02.01.2005
Şırnak

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:52 PM
Sahipsizliğimin Ellerinden Tut

Görüş günlerinde
Adı hiç okunmayan
Bir mahkum çaresizliğinde geçiyor günlerim
Hani saçları bir kez okşanmadan
Kaybolan çocukluklar gibi.

Ne olursun sahipsizliğimin ellerinden tut
Akşamları babasının iş dönüşlerini bekleyen
Beş yaşında bir çocuğun kederiyle sar beni kollarına...

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:52 PM
Sahte Bir Sevişmenin Gölgesi

Sahte bir sevişmenin gölgesi
Yüzüne vuran anlamsızlık,
Satılık keyiflerin arka bahçesi
O çok sevdiğin şehirler
Çembere alınmış kalbin
Yalnızlığın kuşatılmış dört bir yandan
Ve elinde kanlı bıçağıyla iyice yaklaşmış zaman

Yalancı bütün aynalar
Aynalarda sevişen yüzün bütün sevdiklerinden yabancı
Bütün sevgiler peşin fiyatına
Sonsuz taksitle satılmakta can pazarında
Kanını satar olmuş fakirliğin
Ve satar olmuş kansızlığın en yakın dostlarını

Sahte bir sevişmenin karanlığı
Yüzüne vuran anlamsızlık

Böyle küskün durma ne olur
Benim bastırılmış çocuk bilincim
Bir tek sen kaldın
Böyle başı dik
Bir tek sensin yolun sonuna dek
Ayakta kalabilecek olan...

Ne olur sen de bırakıp gitme beni ey kalbim
İsyankar şiirim benim...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:52 PM
Sakla O Kusursuz Yüreği

Sakla o kusursuz yüreği
Kırmayan ama kırılan
Vurmayan ama vurulan
Sevilmesede sevdiği için en ufak bir pişmanlık duymayan

Ve ne kadar aydınlık olursa olsun
Bir gün koyu bir kahverenginin serinliğinde yitecek olan
Kilitli sandıklarda saklanan en temiz sevda
O en güzel kırmızının kalp çarpıntısı
En güzel heyecanı ilk sevişmelerin

Sen;
Zihninin en güzel düşlerini
Yarasıyla birlikte saklayan
Sen;
O kocaman yüreğin sahibi
Kahve fallarında bile yoksun
Yoksun üç vaktin herhangi birinde
Ne yalan içindeki gerçeksin artık
Ne de gerçek içindeki yalan

Hiçbir kalın camın ardında yok
Işığı gözbebeklerine yansıyan yüreğin
Kimi zaman korkak
Ve çocuk gibi ağlamaklı her türküde

Dönmedim hiçbirinize sırtımı
Göremiyor olsam da yüzlerinizi,
Duyamıyor olsamda seslerinizi...

Sakla o kocaman yüreği
Kırılsanda kırmak değil kavga
Vurmak değil vurulsan da
Sevmektir dost,
Sevmektir
Sevmeseler de...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:52 PM
Sana Ağlamayı Yasaklayamazlar

Sana ağlamayı yasaklayamazlar
Susturamazlar sesini
Yasak bir türkü olsan da.
Hiçbir karanlık zaptedemez aydınlığı
Onun karanlığı aydınlattığı kadar,

Sana sevmeyi yasaklayamazlar
En zorudur çünkü yüreğe zincir vurmak,
Düşünüp ******* boyu
Beyninin duvarlarına
Yüreğinin mürekkebiyle şiirler yazmak,
Sonra fısıldamak usulca
Küçük, narin kulağına sevgilinin

Dedim ya
Sevmeyi yasaklayamazlar sana
Hangi zindana sığar ki yürek,
Bendini aşmışsa
O coşkun sular gibi çağlayan heyecan
Önünde durabilecek hiçbir şey yoktur artık.
Duvarlar sallanmaya başlar
Toprak kudurur
Ve inançlı, çalışkan ellerinle
Koskoca bir dünya yeniden kurulur...

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:52 PM
Sana Söz Veriyorum

Sana söz veriyorum
Kıyamete kalmayacak yenilmişliğim

Şiirce yaşamak
Seninle başlayacak sabahlar kadar güzel
Sensizliğin ülkesine sürgün etme ne olur beni
Baharı çalınmış çocukların hatırına
Ne olur bir karşı devrim gibi
Yıkıp gitme masum düşlerimi

Sana söz veriyorum
Kıyamete kalmayacak mağlubiyetim
Alnımdan akan kanın ılıklığı kadar gerçek
Hürriyet için sıkılan kurşun kadar namuslu
Soframdaki ekmek ve tuz kadar haktır sözüm...

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:52 PM
Sana Veda Etmeyeceğim

Birkaç damla gözyaşımı akıttım toprağına
Sana
Veda etmeyeceğim
Yok saysalar da
Yanımdaydın çünkü hep sen

Sana veda etmeyeceğim
Yanımdasın benim
Odamda
Boyası çatlamış duvarlarımdaki sararmış resim
Okurken ağladığım kitabımdaki
Son kahraman
Şiirimde mürekkep
Ve kavgamda yüreksin
Adını her andığımda çarpmaya başlayan

Sana veda etmeyeceğim
En güzel yerindeydin sen
Susturulmuş bir mayıs gecesinin
Hüznün coştuğu sokaklarda,
Serinliğinde
Hapishane avlularının yetim kalmış yalnızlığının,

Sana veda etmeyeceğim
Sahipsiz bırakılmış devrimlerimdesin sen benim
Aşklarımda
Şarkılarımda
Ve umutla beklediğim günlerimde
Sen benim yarınımdasın...

Sana veda etmeyeceğim
Bilmeseler de
Bakışın hala duruyor meydanlarımda...

6 Mayıs 2003
01:05

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:53 PM
Sanma Bir Düş Olduğumu

Biraz eksik
Biraz fazla bir çocuğum ben
Bilmem mesela bütün çiçek adlarını
Islıkla çalamam çok sevdiğim bir melodiyi

Yüzünü hiç görmediğim
Kaç kadın ağladı mısralarımda
Kaç kişinin ellerinden tuttum farkında olmadan
Uçurumun kenarında.

Biraz eksik
Biraz fazla bir çocuğum ben
Hiç kimsenin
Hiçbir şeyi olmayan...

Kederli *******inize katık yaptığınız
Sibemol’den okunmuş sızılı bir türküyüm.

Sanma bir düş olduğumu
Dokunduğunda bütün sihrini kaybedecek
Ölüm kadar yakınım sana
Ve hayat kadar gerçek...

2006

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:53 PM
Sarsıldık

Sarsıldık
Derin yarıklar böldü
En derin uykularımızı
Çıldırdı dünya
Yeryüzü öfkesini kustu
Atmak istercesine hepimizi üzerinden

Düştük yere
Beton bloklar altında kaldı bedenimiz
Ağlayamadık
Sustuk
Sadece sustuk

Baktık
Yıkılan beton blokların altına
Ses soluk çıkmıyordu
Enkaz altında kalmak mı
Yoksa dışarıda olmak mı
Hangisi daha zor bu gece
Yukarda kalanlar
Asıl ölen onlardır bu gece

İnsanca yaşamak istediler
Olmadı
Bari insanca ölelim dediler bir gün
İnsanca ölmek bile zordu bu diyarlarda

Bir ılık su değildir
Ezilmiş bedenime döktükleri
Su değil
Bembeyaz kireçtir bedenimdeki

Toprak olmak istedik biz sadece
Toprak
Beton değil
Dostlar sevgiyle indirsinler istedik
O ebedi çukura
Bir dozer kepçesi değil
Biz insanca ölmek istedik sadece
Yaşayamadığımız gibi insanca...

13 Kasım 2002
01: 53

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:53 PM
Sebepsiz Değil

Sebepsiz değil,
Midende kramp,
Sol kolundaki dinmeyen sancı,
Damarlarını hırpalarcasına coşan kan

Ve tüm gördükleriniz koskoca bir yalan
Bildiğinizi sandığınız
En büyük yanılgınızdır aslında.

Sebepsiz değil
Mavi rengin daha da güzelleşmesi
Yükselen nabız
Alevlenen ten

İçindeki bu titreme soğuktan değil
Yorgunluktan değil tutmayışı dizlerinin.

Tüm yaşanılan
Koskoca bir yalan.
Aşk gerçek...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:53 PM
Sebepsiz Yere Yazılan Şiir!

Sessizlik çoğalıyor gitgide arayarak sesini
Tüm gürültüsünü yayıyor ortalığa dinginlik

Sebepsiz yere şiirler yazılıyor
Aşık olmadan da yaşanabilen mahallelerde
Aşık olmadan da yaşayabilen adamlar
Kaplıyorlar koskoca bir ülkeyi baştan başa

Her şeyin sahtesi bulunabiliyor artık tezgahlarda
Sahte romanlarda dünyayı kurtarıyor sahte kahramanlar
Sahte marşlar söyleniyor
Sahte devrimlere

Bak işte çoğalıyor sessizlik sesini çağırarak
Avaz avaz susuyor kalabalıklar
Acı çekenler dillerini ısırıyorlar bağırmamak için
Çocuklar bile artık yalnızca sessiz sinema oynuyorlar

Ve ben susan bir ülkede
Konuşmayı öğreniyorum kendi başıma
İşte bu sebeptendir ki
Ödüller konuyor başıma...

Ve o aşık olmadan da yaşanabilen mahallelerde
Sevmeyi öğreniyorum
Hem de sevilmeye bile ihtiyaç duymadan...

2004

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:53 PM
Sen Benim Yorgun Bir Sabah Başkaldırışımsın

Yine yorgun bir sabaha merhaba diyecek gözlerim
Cesur bir gecenin sabahına uyanacağım
Bitkin ve çaresiz
Oysa dün gece yine avcumun içinde sıkıp bunaltmıştım evreni
Öyle başı dik
Öyle yenilmez
Ve öyle gururlu

Kıpkırmızı gözlerle gülümseyip hüznün yüzüne
Dünyanın ötesinde bir yoldaşa merhaba dedim
Belki ruhsuz beton yığınları arasında dolaşıyordu
Belki Konya’nın sonsuz sarıları içinde bir beyaz mendildi

Öptü usulca beynimde dolaşan
İnce ayaklı evcil geyiği gözlerinden

Belki şu anda kan ve ter içinde bir gecenin sabahına uyanmaktadır
Karlı tepeler ardında ışıl ışıl gözleriyle ışığı beklemektedir
Yanı başımdadır belki de
Soluğumun sıcaklığını alnında hissedecek kadar
Gözlerimin içine bakmaktadır

Yıldızlar kadar uzaktadır
Veya nefesin sıcaklığı kadar yakın
Nerede olursa olsun
Beynimde yanandır o benim
Ruhumda yanan

Alevler içinde koşuyorum
Yıkıyorum zulmün harcıyla örülmüş duvarları
Koşuyorum
Çünkü
Ruhumda alevlenensin sensin benim
Hücre hücre
Organ organ örgütleyen bedenimi

Sen benim yorgun bir sabaha başkaldırışımsın...

25 Şubat 2003
01: 59

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:53 PM
Sen Bir Şehrin Gözyaşlarını Saydın mı Hiç?

Sen bir şehrin gözyaşlarını saydın mı hiç
Esmer yüzlü bir direnişçi gezinirken uykularında

İçimde talan edilir bir şeyler
Ve her zamankinden beterdir
Tepemdeki gri bulutların hıncı
Her yürekte üç kuruşa satılmış olmanın kederi
Üç beş kelimelik muhabbetlerin
En yavanı kahvehanelerde

Tadına baktığın oldu mu hiç yağan yağmurun
Böyle tuzlu oluşu nedendir hiç sordun mu kendine?

Kırmızıya boyanır bütün yol kenarları
Bir adam alnından kan sızarak
Yürür daha yeni açılmış sıcak yarasıyla...
Ölüm bir on dörtlünün namlusundan çıkan kurşunun
Bir saniyede kat ettiği yol kadar hızlı
Ve zamanı hor kullanan saatli bomba kadar duygusuzdur

Sen hiç şehrinin gözyaşını saydın mı?
Yahut görülmemiş kederlerle yüreğini sınadın mı?
Yağmalanırken en mahrem duyguların
Hiçbir şey olmamış gibi devirip başını yattın mı?

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:53 PM
Sen Ey Yiğit Çocuk

Sen ey yiğit çocuk,
Bu toprak gözlerinden almıştır rengini.
Bu tarih,
Kıpkırmızı kanınla yazılmıştır senin.
Depremler yaratır yeryüzünde
Kalbinin her çarpışı.
Heyecanın delikanlı bir bıçaktır
Durmaz asla kınında.

İşte kabarıyor deniz
Gitgide yaklaşıyor o zalim fırtına
Korkma sakın
“Sen ki ustasısın vatan sevmenin”
Ve bir karış toprağı için
Seve seve can vermenin.

Bıyıkları yeni terlemiş daha
Kendi küçük ama
Yürekleri yüzlerce yaşında
Yüz binlerce çocuk.

Sen ey yiğit çocuk,
Kahraman olunmaz elbette
Kahraman doğulur anadan.
Senin marifetli parmaklarınla
Yoğrulur bütün destanlar.
Göğsünde coşan fırtınalarla
Dalgalanır kanınla boyanmış bayrağın.

Ardında bırakmış
Nazlı yarini
Ve yaslı yüreğiyle anasını
Ve daha doğmamış çocuğunu,
Cehennem yüreğiyle Ahmet Çavuş
Ülkesinin bütün cehennem yürekli çocukları gibi.
Yattığın yer sıcak döşeğin değildir
Uzaktır sana yarin susan dudaklarında sabahlamak.
Başını koyduğun yer
Şefkatli göğsü değildir ananın
Kanınla sulanmış toprağıdır vatanın.
Şimdi gözlerini her kapadığında
Sıra sıra kavakları gelir aklına memleketinin
Unutur midesini kemiren açlığını
Hissetmez her hücresini donduran
O amansız soğuk geceyi.

Gitgide yaklaşıyor fırtına
Çelik canavarlar sarıyor deryamızı
Susuyor gökyüzü çığlık çığlığa.

Onur;
Süngü takıp yattığın yerdir artık senin
Ve ölmek
Çok sevdiğin bir türküyü söylemek kadar güzeldir.
Çünkü bir vatanı sevmek;
Fedayı kabul etmektir.
Sefa süremeyeceğini bilerek
Ve bundan en ufak bir pişmanlık duymamak.

Sen ey yiğit çocuk,
Unutma sakın
“Sen ki ustasısın vatan sevmenin”
Ve bir karış toprağı için
Gözünü kırpmadan
Seve seve can vermenin…

15.03.2005
Şırnak

(18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma Günü için yazdığım ve Şırnak/Milli Jandarma Komando Taburunda düzenlenen törende okuduğum şiirimdir.)

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:53 PM
Sen Gülersin...

Sen gülersin
Bahçelerde ilk yazdan kalma tatlı bir rüzgar
Sonra çok uzaklarda
Bir kelebeğin kanat çırpışı değiştirmeye başlar dünyayı
Adını çağırdığında bahar çiçekleri
Gökkuşağına bürünür titreyen ellerim

Sen gülersin
Caddelerde ilkbahardan kalma ipince bir yağmur
Ağzımdan çıkan tek bir sözcükle
Dolar bütün boşalan meydanlar yeniden
Taze karlar yağar dağbaşlarına
Beyaza boyanır bütün karanlıkları yeryüzünün

Sen gülersin
En güzel cümleler kurulur sevdaya dair
Ve yeniden gülmeyi öğrenir seninle tüm dünya...

2006

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:53 PM
Sen Hiç Ay Işığında Şiir Yazdın mı?

Sen hiç ay ışığında şiir yazdın mı?
Belanın tam kıyısında
Korktun mu hiç ölesiye
Alırlar diye elinden kalemini?

Öyle bir akşamdayım ki şimdi
Bütün hiçlerimi uçurumlara bıraktığım
Sanma ki hep sıcak odalarda
Cevizden masalarda yazılır tüm şiirler
Bir gün elbet şairlerinde yolu düşer dağlara
İşte o zaman yazılmaya başlanır
En gerçek türküleri hayatın

Baykuş ve çakal sesleri boğar sessizliğini gecenin
Çığlık çığlığa susar gecenin karanlığı

Sen bilmezsin
Yalnızlık soğuk bir namlu ağzıdır bu şehirde
Derim ki sana
Şairlerde bir gün çıkar dağlara
İşte o gün yazılır
En gerçek türküleri hayatın...

Otlutepe/ ŞIRNAK

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:54 PM
Sen ki İnsansın

Sen ki insansın
Yaratılmanın en uç noktası
En muhteşem
Ve en korkunç yanısın

Sen ki insansın
Tanrı’nın yeryüzüne yansımasısın yani
Olamazsın bu kadar kötü yürekli
Bu kadar adaletsiz

Sen ki insansın
Topraktan yaratıldı senin kalbin
Taştan demirden değil

Sen ki insansın
Harcında isyan ve gözyaşı
En tehlikelisisin düşüncenin

Merhametle zulmün arasındaki
İnce çizgide yürümektesin
Elindeki çelik canavar değil asıl kan kusturan
Ona yön veren parmakların
O beynin sahibisin sen.

Sen ki insansın
Karaya boyansa da kalbinin her yanı
Beyaz bir yer kalmıştır mutlaka
Dünyaya ayıracak

Çünkü sen bir insansın hala...

30 Aralık 2002
01: 34

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:54 PM
Sen Maviler Biriktir

Sevdalanmak değildi istediğin
Çok doluydu yüreğin
Bölmek istedin sadece ikiye
Aynı yolları yürümek
Bastığı yerlere basmak
Güldüğü yerde gülmek
Öldüğü yerde ölmek

Anlamadı seni sonbahar akşamları
Anlamadı dostun
Senin mavilerin az gelmişti bir sevgiye
Oysa istese bütün mavileri getirebilirdin dünyadaki

Sen beceremezsin ki sevmeyi
Bu çocuk yüreğinle
Oyuncağını kaybetmiş bir çocuk gibi
Ağlardın yitirdiğin zaman bir aşkı

Bakalım bölebilecek misin bu yüreği
Taşmadan içini dolduranlar
Üzülme daha zamanın var
Sen maviler biriktir yeter ki
Bir sevgiye yetecek kadar...

2 Kasım 2002
00: 15

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:54 PM
Sen Olmasan

Sen olmasan hangi bulut ağlar kederinden
Hangi toprak susuz kalır
Hangi çiçek büker boynunu ey can

Şu koca evrende
Bir küçücük nokta
Çölde bir kum tanesi olsan da
Yine de duymalısın yüreğinde varolmanın o müthiş hazzını

Öyle ki
Sadece bir zerre iken
Hayatın o büyük dolaşımının içinde
Ne olduğunu ve olacağını düşünmeden
Bırakmalısın kendini sonsuzluğun o muhteşem döngüsüne

Daha çok sevmelisin
Çiçekte moru
Gün batımında turuncuyu
Bir gün öleceğinin düşüncesi bile
Kaçıramamalı gözlerindeki yaşam parıltısını...

Okyanusta bir damla su
Uçsuz bucaksız çöllerde bir kum tanesi olsan da
Ne mutlu sana
Varmışsan varoluşun o muhteşem sırrına...

2006

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:54 PM
Sen Yüreğime Çizdiğim Resimsin

Sen yüreğime çizdiğim resimsin.
Gökyüzüyle boyarım gözlerini,
Saçlarını sabah güneşiyle.
Ne zaman bütün acemiliğimle
Alsam fırçayı elime
Dünyanın en güzel resmini yaparım.

Öyle zor ki seni sana anlatmak
Sığdıramam kağıtlara güzelliğini
Aldığım her nefesin birazı sen, birazı şiir
Gerisi mi?
Gerisi koskoca bir boşluk
Gerisi;
Vazgeçmek demek yaşamaktan
Tadına varamadan şu kısacık hayatın
Çünkü sende saklıdır
Görülen görülmeyen bütün renkler
Senin için yazıldı şiirlerin en güzeli
Senin için kazındı tırnaklarla duvarlara aşkın en yüreklisi

Sen yüreğime çizdiğim resimsin
Anlatamam seni sana
Anlamazsın
Anlatsam da güzelliğini...

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:54 PM
Sen Zihnimde Yarattığım Kahramanımsın

Sen zihnimde yarattığım kahramanımsın benim
Çeşme başında çocuklayan kadınım
Sonsuz yeşilliğimde özgürce koşturan kısrağım
Issız bir sokakta kaşından kan sızanımsın
Gerçeğim ve en büyük yalanımsın
Sen benim zihnimde yarattığım kahramanımsın

Yürekli bir kavgada düşüp kalanımsın benim
Okul yolunda gözyaşı donan yavrumsun
En uzak coğrafyalara sürülen öğretmenimsin
Düğünlerde gülen
Her ölümle biraz daha ölen insanımsın benim,
Gerçeğim ve en büyük yalanımsın
Sen benim zihnimde yarattığım kahramanımsın

Yarını ertelenmiş halkımsın benim
Dağlarda tüfek çatanım
Aşık olanım, ağlayanım
Göz yaşı yerine kan akıtanımsın
Gerçeğim ve en büyük yalanımsın
Sen benim zihnimde yarattığım kahramanımsın...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:54 PM
Sende Kalsın Çocuk Yüzüm

Acılar mıydı büyüten yüzünü
Hep çocuk kalmak isterken
Toprağın kuruyan yüzümüydü
Yaz sıcağında
Böylesine çatlatan ellerini

Senin harcın mıydı
Doldurmak boş kalan her satırı,
Boşaltmak denizlere
Yüreğinin ırmaklarını

Sessizliğin kulakları sağır eden gürültüsü
Sarıyor her yanı
Dile geliyor kapkara yazılarıyla
Eski bir mezar taşı

Belki bu ilk şarkı yaşarken yazılamamış,
İlk şiirdir
Sevdiğini ömrü boyunca bir defa olsun anlatamamış

Büyüdüm işte
Sende kalsın çocuk yüzüm
Anladım ki tutulmaz çıplak ellerle o sonsuzluk
Yaklaştığını sanırken sürekli bir şeylere
Uzaklaşmak vardı sürekli
Zamansız bir ayrılık olmak vardı
Kavuşmaktan bahsederken...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:54 PM
Senden Sonra

Söyle bu kaçıncı ayrılık
Belki aynı şarkıydı
Binlerce kez dinleyip hüzünlendiğimiz.

Kaç insan tanıdım senden sonra
Kendi yangınında kavrulmuş kaç esmer yürek,

Kaç iklim gördüm senden sonra
Hepsinde ayrı üşüdüm
Ayrı terledim her temmuzda
Soluk alıp vermek kadar kısaydı sanki vakitler
Başımı çevirdiğim vakit akşam oluyordu
Dağ başlarında keklik takımları koşuyordu gökyüzüne doğru
Koşuyordu yorgun ayaklarıyla
Yenilmiş düşler ordusunun esmer çocukları
Gözyaşı döken dağlardan
O çok sevdikleri şehirlere dönmenin umuduyla

Kaç şehir gördüm senden sonra
Hepsinde farklı yaşanıyordu ayrılıklar
Farklı telden çalınan bir türkü gibi
Ama aynı yürek yakıcılığında

Kaç kez belalara bulaştı asi başım senden sonra
Sabahladım sorgularda ******* boyunca
Uğruna dövüştüklerim hiç tanımamışlardı oysa beni
Duymamışlardı meydanlarda gürleyen sesimi
Acıyan bir bakış bıraktılar sadece ardımca

Hiç aşık olmadım senden sonra
Belki hiç unutamadığımdan gözlerini
Belki kapanmadığı için yüreğimde açtığın o yara,
Sana benzeyen kadınlar gördüm
Çok uzak şehirlerde
Ama senin gibi bakmıyordu hiçbiri
Hiçbiri senin gibi yüreğimi yakmıyordu.

Kaç kez döndüm derin uçurumların kıyısından
Binlerce kez tükürdüm ölümün çirkin yüzüne
Yok, korkmadım hiç ölmekten
Alışkın değilim sadece
Kavuşması olmayan ayrılıklara.

Hiç aşık olmadım senden sonra
Belki hiç unutamadığımdan gözlerini…

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:54 PM
Seni Sana Anlattım Seninle

Seni sana anlattım seninle
Seni sana anlattım bensiz zamanlarda
Sen çizerken kendini ak kağıtlara
Ben yoktum sokaklarında şehrin

Kırgındın,
Üzgündün,
Öfkeliydin,
Umutsuz değildin fakat

Yorgundun,
Susamıştın,
Acıkmıştın,
Beter hırpalanmıştın kuytularda,
Bir tas su veremedim sana
Bir somun ekmek veremedim
Saramadım durmadan kanayan yaralarını,

Göremedim seni meydanlarda
Yürürken sokaklarda,
Bağırırken tenhalarında şehrin,
Süremedim yüzüme dalgalanan bayrağını,

Ben yalnız seni sana anlattım senin güzel sesinle
Seni anlattım sana bensiz zamanlarda,
Düşüşünü anlattım,
Hiç girmediğim o çıkmaz sokaklarda.
Seni anlattım;
Haykırışını gökyüzüne
Korkusuz gözlerini,

Ben seni anlattım sana sonsuzluğunla
Kavgamız kadar güzel gözlerini senin,
Seni sana anlattım umudunla,
Yarını...

13 Aralık 2002
22: 26

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:55 PM
Seni Sevmek

Seni sevmek
Daha dün bahçemde koşturan çocuk
Seni sevmek
Ellerimi hissetmeyene dek
Tutmak o sonsuz beyazlığı
Ve sonra küfretmek bütün ayazlara
Seni sevmek
Kalın bir romanın son satırında
Tattığım sonsuz mutluluk
Kaybedilmiş bir kavgada
Yine de dövüştüm diyebilmenin
Verdiği tarifsiz gurur

Seni sevmek
Baharda olsa dallarının kırıldığı vakit
Kırıklarımı sevmek
Ve adam gibi bir şeylerden yandığı için
Sahiplenmek o koskocaman yüreği

Seni sevmek
Yaşamak için bir sebep yaratmak demek kendine
Daha önce hiç duymadığım bir türkünün
Yarattığı müthiş keder
Ve hiç ummadığım anlarda
Ansızın kapımı çalan tarifsiz sevinç
Seni sevmek ölmek gibi bir şey
Gerektiğinde inandıklarına inanmayanlar uğrunda

Seni sevmek
Dün bahçemde koşturan çocuk
Ne çocuk büyüdü
Ne ben vazgeçtim ellerimi hissetmeyene dek
Sarılmaktan o sonsuz beyazlığa...

2004

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:55 PM
Seni Unuttuktan Sonra

Seni unuttuktan sonra
Seni anımsatan hiçbir şarkıya ağlamadım
İçimde derin bir boşluk bıraktın sadece
Kelimelerimi çalıp şiirlerimden
Beni kendi hüznüme hasret bıraktın

Seni unuttuktan sonra
Seni değil
En çok kendimi özledim ben
Mısra döküp hala kanamakta olan yaralarımdan
Sabahlara kadar şiirler yazmayı

Seni sevdiren
Senden daha güzel bir şeyler vardı
Tanımlayamadığım
Ve binlerce şairin adını koyamadığı
Aşk kadar temiz
Ekmek kadar kutsal
Ve yaşamak kadar güzeldi

Seni unuttuktan sonra
Küsmedim hiçbir şehre
Ve suçlamadım kimseyi kendimden başka
Öyle göçebe gibi kentten kente savruluşum
Alın yazımdır belki bilinmez

Seni unuttuktan sonra
Taşlar savurmadım hiçbir denizin karaltısına
İçinde adının geçtiği bütün muhabbetlerden
Ayak izlerinin olduğu bütün yollardan koşar adım kaçtım
Seni hatırlatacak her şeyden soyutladım kendimi
Bir tek yüreğim kaldı
Çıkartıp yerinden atamadım...

2004

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:55 PM
Senin Bildiğini Sandığın...

Kitaplarda yazıldığı gibi değil
Yaşamadan bildiğini sandığın

Senin bildiğini sandığın
Beyninin derinliklerinde renklendirdiğin
Bir anlık resim
Göğün o sıradan mavisi
Yaprağın yeşili

Ölümcül hastaya sor
Yaşamanın kıymetini,
Özgürlüğü
Bütün ömrünü dört duvar arasında çürütene
Güneşte kalana sor gölgenin kıymetini...

Öyle zor ki
İçinden ölüm geçmeyen şiirlerde
Ölümü anlatmak...
Kara kalemle yazabilmek
Gülü kendinden utandıran kan kırmızını...

Kitaplarda yazıldığı gibi değil
Bildiğini sandığın

Senin bildiğin
Çatlayan dudağına değen tuzun acısı kadar ancak...

2006

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:55 PM
Senin İçin Yazılmadı Bu Şiir

Sararmış bir eylül akşamı
Çıplak adımlarla bastım
Hüzün mevsiminin sararan yapraklarına
Yeni doğmuş bir kız çocuğunun
İlk çığlığından almışçasına adını
Bir sonbahar hüznü taşıyordu göğsünde

Olduğu yerde öylece dönüp durdu dünya
Farkında değildi yitirdiklerimizin
Gidenler unutuldu
İyileşti hiç kapanmayacak sanılan yaralar

Tam yarım kaldım derken
Adı konmamış bir mevsim gibi düştün aklıma
Rengi yoktu çiçeklerinin anlatamadım
Sadece seni yaşadım sende
Sana bile ihtiyaç duymadan

Kaybetti benliğini
Şiirimde o düşünce
Demiştim ya sana
“SENİN İÇİN YAZILMADI BU ŞİİR
BU ŞİİR YAZILDIĞI İÇİN GELDİN DÜNYAYA”

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:55 PM
Seninle Başlayacak Sabahların Muştusu

Seninle başlayacak sabahların
Muştusunu veriyor penceremde kuşlar
Sakat doğmuş çocuklarının
Rüyalarında çılgınca koştuğu yalan *******in sonrasında.
Ben ki,
Dört yanı duvarlarla çevrilmiş bir avluda açan çiçek gibi
Tutsak yaşamışım yıllar yılı
Ve yokluğun
Etime saplanan kırık bir cam parçası gibi
Acıtmış sürekli canımı

Kollarına zincirler vurulmadan,
Kapanmadan demir kapılar üzerine
Yani özgürken tutsak olmak nasıldır bilir misin?

Bir baksana
Zaman nasıl değiştirmiş bizi
Nasıl eskimiş gülüşlerimiz,
Siyah beyaz öpüşlerimiz
'Ağlamak bize yakışmaz 'derlerdi eskiden
Şimdi ne zaman hatırlasam eski dostlarımın yüzlerini
İki gözüm iki çeşme...

Militan kuşlar uçuşuyor penceremin önünde
Seninle yaşanacak günlerin muştusunu veriyorlar yine bana
Belli ki bu sabah güneş biraz daha parlak doğacak...

2004

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:55 PM
Seninle Öğrendim Ben Şair Olmayı

.......Suskunluğumun çığlık çığlığa haykırdığı bir bahar gecesiydi başkaldırdığımda duygularımın yağmalanmasına. Nehirler aktı yüreğimin dik yamaçlarından sayfaların düzlüğüne. *******ce hiç durmadı mürekkepten yağmurlarım. Sel oldu, tufan oldu, alıp sürükledi o güne dek içime attığım her ne varsa...

.......Sen kağıtta ustalığım
.......Dilimde en büyük acemiliğimdin benim
.......Seninle öğrendim ben deniz olmayı,
.......Güneşin yedi rengi karışınca gövdeme, yağmur olmayı öğrendim. İlk damlam saçlarına düştü, buğulandı çocuk gözlerin ikinci damlamda.

.......Üçüncü damlamda bana ne kadar sevdalı olduğunu öğrendim toprağın, ben onsuz yaşabilsem de onun bensiz asla hayata tutunamayacağını.

.......Dördüncü damlamda çamur olmayı öğrendim yoksul mahallelerin sokaklarında. Mavi önlüğüne bulaştım okul yolunda solgun yüzlü bir çocuğun.

.......Seninle öğrendim ben kar tanesi olmayı. Kristalleşti gözyaşlarım seninleyken sensiz olmanın buz kesen soluğunda. Nice sevdalı yürek donup kaldı deli boranlarımda.

.......Gülüşün gamzesiydi bahar güneşinin.Seninle öğrendin ben nehir olmayı, sel olmayı tufan olmayı, alıp sürüklemeyi içimde sana dair ne varsa.

.......Sen kağıtta ustalığım
.......Dilimde acemiliğimdin benim
.......Ben seninle öğrendim şair olmayı...

2005

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:55 PM
Seninle Özgürleşmeyen Bedenimden Utanıyorum

Kim çizdi bu korkunç resmi
Şehrin üstüne
Kimin elinde o siyah kalem
Yarını karalayan

En keskin yerindeyim kılıcın
Utanıyorum türkü söyleyen sesimden
Kalem tutan elimden,
Bu akşam seninle birlikte ölmeyen bedenimden utanıyorum

Zalimin elinde oyuncak olurken gelecek
Kapitalizmin en uç noktasından
Bir emperyalizm bakıyor bana kanlı gözleriyle
Bomba bomba yağıyor üzerine

Özgürlük diyorlar artık adına ölümün
Bak işte özgürlük yağıyor gökyüzünden üzerine
Alevler içinde bir hürriyet çığlık çığlığa can veriyor uzaklarda
Seninle özgürleşmeyen beynimden utanıyorum bu gece...

21 Mart 2003
21: 20

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:55 PM
Serseri Kurşun Gibi Ömürlerimiz

Bir serseri kurşun gibi ömürlerimizde
Savrulup gidiyoruz
Yolların nereye çıkacağını bilemeden

Belki o serseri kurşunlarla bitecek olan ömürlerimizle
Terk edip gideceğiz bütün sevdaları
Bütün kavgaları yetim bırakıp
Kendi kuytuluğumuzda kaybolacak günlerimiz
Hiçbir sorguda geçmeyecek artık adımız
Tüm tutanaklardan çıkartılacak sözlerimiz

Kaderini alnına yazar gibi yarıp gövdeni
Yarınını silecek takvimlerden
Çalacak yazılmamış şiirlerini kaleminden

Bozkırda sahipsiz bir çiçekte olsan
Yada gri betonları içinde de kalmış olsan bu ışıklı kentin
Sevip de hesapsızca,
Sevilmemişsen hiçbir zaman
Yada ayrı düşmüşsen sevdiklerinden
Bir kağıt parçası gibi atılmış olsan da çöpe
İnsan olduğunu hatırla her seferinde

Ve her zaman mücadele edebileceğin
Bir düşmanın olsun ömründe
Sana hala yaşadığını anımsatacak
Tertemiz bir kavgan olsun
Yüreğini koyabileceğin orta yere...

8 Nisan 2003
00: 18

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:56 PM
Sesin Çöl Yağmurudur Susuzluğumda

Sesin çöl yağmurudur susuzluğumda
Susma
Sararıyor yapraklarım
Dalından zamansız kopan bir meyve oluyorum
Kokusuz, tatsız.
Koparma dalımdan
Bir kurşun atımı zamanda
Bitiyor bütün baharlarım
Eski bir Temmuz gibi düşüyorsun aklıma

Susma
Kuruyor bütün kelimelerim
Çatlaklar açılıyor cümlelerimin göğsünde
Ama diyorum ki yine de sana
Madem ki sadece bir sonu var bu sararmış hikayenin
En güzelidir
Susuzluğunda ölmek...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:56 PM
Sesini Sesime Kat

Yürüyorum,
Pusuya düşürülmüş sevinçlerimin hürriyeti için
Tazelemek için çürüyen şu bilincimi
Nefesim gökyüzünü delen bir mızrak
Ve nerdeyse dile gelecek caddeler, binalar
Yürüyorum,
Bin bir farklı yüz
Ve farklı düşüncenin özgürlüğü için

Öyle bir türküdür ki bu
Çıplak sesle söyletilmeyecek kadar güzel
Kısık sesle söylenmeyecek kadar gürültülü

Yürüyorum,
Çalınmış umutlarımın hürriyeti için
Tazelemek için beni ayakta tutan yaşama sevincini

Sesini sesime kat
Yalnız başına duyulmaz bu türkü...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:56 PM
Sev Beni Sebepsiz Yere

Gördüm toprakta karaltıyı
Duydum dizlerimde
İğrenç sızısını güneşsizliğimin.
Çölleşen göğsüm
Yağmura hasret nicedir.

Mutlu günlerimde oldu saniyeler gibi geçen
Mutsuzluğumdu asırlar boyu sürüp giden
Sahipsiz gönlüm
Sebebi olmadan sevilmeye hasret yıllardır.
Ne aynı kanı taşıdığın için damarlarında
Ne de aynı şarkılara ağladığın için hüzünlü akşamlarında.
Gönlüm severek sevilmeye hasret yıllardır
“Seni seviyorum
Çünkü…………” demeden sevilmeye.

Ne olur sev beni sebepsiz yere...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:56 PM
Sev Beni Sevilmediğim Kadar

Al beni
Sahip çık sahipsizliğime,
Hak ol gel
Haram edilmiş günlerime,
Sev beni hiç sevilmediğim kadar
Ve hatırla en çok unutulduğum anda...

Hiçbir şeyim eksik kalmadı senin kadar
Ne yıllar yılı bekledim
Paslı demirler ardında hürriyeti
Ne açlık bir kurt gibi kemirdi midemi

Adını bile hiç duymadığım türküydün sen
Hiç yazılamamış,
Saklı bir şiirdin dudaklarımda.

Silip boşa geçen tüm zamanları
Bir güne sığdırabilmek güzelliğini
Ve güneş doğmadan fırlayıp yatağımdan
Seninle başlayan bir günü gözümü kırpmadan izlemek isterdim...

Al beni
Tertemiz gülüş ol sevincime
Sımsıcak öpüş ol suskun dudağımda
Annem kadar hiçbir kadın sevmedi beni
Sevilmediğim kadar çok sev beni...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:56 PM
Sevgilerdir Bu Dünyada

Sevgilerdir bu dünyada
Yaratan
Cenneti ve cehennemi,
Yaratandır tüm güzellikleri
Ve çirkinlikleri kimi zaman
Kimi kana bular dünyayı
Sevgisi uğruna
Kimi çiçek diker
Elinin erişebildiği her yere

Seversin ülkeni,
Kolsuz, bacaksız, başsız kalırsın
Cansız kalırsın gerekirse,
Seversin birisini
Farkına varmaz sevginin
Çürütür yüreğini
Bir ömür boyu,
Seversin özgürlüğü,
Söyledin diye sevgini haykırarak
İnadına esir ederler seni,

O sevgidir
Yaratan
Cenneti ve cehennemi
Yaratandır
Tüm güzellikleri ve çirkinlikleri,
Bizi ve yarattıklarımızı

4 Kasım 2002
23: 38

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:56 PM
Sevgilerin Alınıp Satıldığı Zamanlar

Sevgilerin alınıp satıldığı zamanlarda
Ceplerine şiir doldurup
Gezmek sokaklarda
Delilikse eğer
Nedir akıllılık
Nasıl yaşanmalı bu hayat
Sabahlayarak mı satılmış *******inde bir şehrin
Zulüm çarkının dişlilerinden biri olarak mı
Veya Das Kapitali okumanın sonsuz gereksizliğine
İnanan bir burjuva çocuğunun
Hain bakışları gibi mi yoksa...

Tehlikeli şiirler yazıp
Karanlığa küfrettiğimiz günler
Çok mu uzaklarda kaldı şimdi
Dostlar çok mu eskilerde kaldınız
Ben mi çok yenilerdeyim yoksa
Kalmadı mı içinizde
Bir türkü diyeniniz...
Bir şiir taşıyanınız cebinde
O inançlı bakışlarınız nerelerdedir şimdi
Nerede taşıdığınız bayrak
Bağırışlarınız nerede
Yenildiniz mi yoksa.
Yenildinizse eğer
Nerede kazananı bu kavganın
Nedendir bugün kendimi
Böyle yalnız ve sahipsiz hissedişim

Siyah beyaz resimlerden çıkıp gelen
Buruk bir inançtır son bakışlarınız...
Ve son şiir diyeninizde yitti
Bir darağacında...

Bekliyorum bir gün dirilir diye yitenler
Geri getirirler yitirdiğimiz ne varsa
Gelirler
Bayrakları
Türküleri
Ve şiirleriyle
Gelirler umutların yittiği
Bir bahar akşamında
Yaşatırlar yine umudu...

15 Kasım 2002
21: 52

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:56 PM
Sevgimi Sevgisizlikle Çarptım

Sevgimi sevgisizlikle çarptım
Koskoca bir sonsuzluk oldu yalnızlığım

Biz hep başkalarının yerine de sevdik
Bu sevgisizlikten kırılan dünyada
Onun içindi
Sol koldaki bitip tükenmeyen sancımız

Ve bu hayatın en önemsiz şahsiyetleri olup çıktık
Temize çekilen ajandalardan
Silinen ilk biz olduk
Adı ilk önce unutulan
Hep dudak bükülen biz olduk

Koskoca bir okyanusun ortasında
Eski püskü bir kayık içinde
Küreksiz ve pusulasız kaldık
Sevgisizlik denizinde
Sevgiyi bulma umuduyla
Issız da olsa
Bulduğumuz ilk adaya sarıldık

Panayır yerlerinde anne babasını kaybetmiş çocuklar gibiydik
Gözümüz yaşlı
Yüreğimizde müthiş bir tedirginlik
Bize umut veren her sesin peşine takıldık

Ama sevgisizlik hiçbir zaman yıldıramadı bizi
Belki bu kadar sevgisiz kalmamış olsaydı yeryüzü
Biz de olmayacaktık
Yalnız başımıza bunca yükü taşımak zorunda kalmayacaktık,
Belki gecenin bu saatinde
Bu dizeleri yazmak zorunda hissetmeyecektim kendimi
Bu kadar sevmek zorunda hissetmeyecektim...

Bir savaştı belki de bu
Bu dünyadan sevgiyi yok etmeye çalışanlara karşı açılan
Biz hep ön saflarda çarpıştık
İlk kurşun bizim göğsümüze saplandı
İlk biz düştük...

Bunca kalabalığa rağmen çok sessizdi dünya
Biz hep başkalarının yerine de bağırdık
Birleştirmek isterken herkesi ve her şeyi
Parçalamakla suçladılar
Oysa yaşamak ve yaşatmak istiyorduk sadece insanca
Darağacı şahittir buna
Bileklerimizdeki zincirler şahittir
Kitaplarımızdan sökülüp çıkartılan dizeler şahittir
(Bir şiir mi tehlike unsurudur anayasaya karşı
yoksa şiiri kitaplardan silen bir anayasamı anlayamadık hiçbir zaman)

Biz hep sorulamayan soruları sorduk hayata dair
Hep yanıtsız kalan biz olduk

Herkes bırakırken kendini nehrin azgın sularına
Biz inadına akıntıya karşı kulaç attık
Bunun bu kadar güçlü kaldı kollarımız
Güçlü kaldık...

Yenilmedik sevgisizliğe
Bu yalnızlık yıldıramadı bizi
Hala güçlüyüz
Çünkü
Seviyoruz
Ve seveceğiz
Başkalarının yerine de...

23 Şubat 2003
00: 07

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:56 PM
Sevileni de Aşar Sevmek

Öyle bir gün gelir ki
O uğruna ölünecek sevda
Sevileni de aşar

Öyle bir gün gelir ki
En önemli olan ne varsa önemsiz
Ölüme gidilir
En önemsiz olan uğrunda

Zamanın dönme dolabında
Şehre yükseklerden hayranlıkla bakan
Bir çocuğun düşlerinde
Günler yuvarlanıyor takvimin yamaçlarından

Öyle bir gün gelir ki
Nefretle bakan gözler dost
Dostum dediklerin yabancı olur bir anda sana

Gün gelir
Çıkar sandık dibinde unutulmuş şiirler
Yine saplanır o kalbe
Binlerce iğnenin sancısı
Sevilen hatırlanır
Kirpikler nemlenir

Gün gelir dost
Sevileni de aşar sevmek...

2 Haziran 2003
00:36

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:56 PM
Sevinçlerden Payımıza Hüzün Çıkartmak Bizim

Sevinçlerden payımıza
Hüzün çıkartmak bizim
Biten her güzel şeyde doyasıya ağlamak
Gülmek,
Her şeye yeniden başlarcasına

Koşar adım geçerken günlerimizden
Tükenmenin tedirginliğidir
Derin bir sancı gibi
Tüm göğsümü kaplayan

Sizin olsun bu yaşanası dünya
Bana kalsın pişmanlıklarınız
Dört duvarı gökyüzü bellemem
Sizin içindir,
Sefası sürülsün diye
Çektiğimiz bunca cefa

Yaşamak size kalsın
Yaşamak için ölmek bizim...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:57 PM
Seviyorum Seni Ey Hayat Sebepsiz Yere

Yaşadım,
Gördüm
Ve biliyorum diyebilmek
İnsan yapmaya yeter mi seni?
Söyle kaç insan sevdi seni,
Kaç kişi düştü ardına dara düştüğünde
Ve kaç yarayı sardın kendi ellerinle,
Kaç kişiyi sevdin hiç karşılıksız,
En son kime müjdeli bir haber verebildin,
Aldırma diyebildin hayalleri yıkılmışa?

Yaşadım,
Gördüm
Ve biliyorum diyebilmek
İnsan yapmaya yeter mi hiç seni?
Söyle kaç gece ağladın halkının gözleriyle,
Kaç kez gülebildin
Güldüğünde dostların?
En son ne zaman
Bir gül koyabildin sevdiklerinin mezarına
En çok sevdikleri şarkıları okudun?

Yaşadım
Gördüm
Ve biliyorum
Seviyorum seni ey hayat
Sebepsiz yere…

2004

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:57 PM
Sevmiyorum Artık Bu Şehri

Dar geliyor artık bu şehir bana
Dar geliyor insanları
Dar geliyor yürekleri

Burada evlerin ışıkları
Vurmuyor deniz kıyısına
Karşı kıyı sonsuz bir karanlık sanki
Deniz kaybetmiş ruhunu

Burada martılar duygusuz, ruhsuz
Bu denizin dalgaları acımasız
İnsanları gibi,

İstanbul’um
Ağlardı martıların biz ağlayınca
Deniz ağlardı
Ağlardı boğaz içi
Gülerdi adaların gülünce

Derin kırıklar ortasındaki
Yüreği kırık insanların şehri
İstanbul
Derin fay kırıkları yüreğinin ortasında
O kırıklar sende değil insanlarında aslında
Bekliyor o büyük sarsıntıyı her gün

Erimiş yaşadığım şehir cehennem sıcaklarında
Yürekleri erimiş insanlarının
Boşalmış göğüs kafesleri

Bu yitik şehir
Artık bir sürgün gibi geliyor bana
Bende yitiyorum onunla günden güne
Ve ben İstanbul’u özlüyorum
Umutlarımın tükendiği bu yerde...

6 Kasım 2002
22: 50

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:57 PM
Seyri Değişti Efkarın

Seyri değişti efkarın,
Değişti Pazar sabahlarının
Boğazı düğüm düğüm eden yalnızlığı

Umutsuz bir aşkı anlatıyor
Haber spikeri sabah bülteninde
Ve dışarıda sabaha inat kavrulan sokaklar
Tükenişi anlatıyor yorgun düşmüş bedenine

Kendini bölmeye ve parçalamaya meyilliydi dizelerin
Yazamadın...
Korkmak değildi bu
Ya da utanmak kendinden
Üşüşmesin diye leş kuşları üzerine
Kırmasınlar diye bilincinde uçuşan kuşların kanatlarını

Değişti seyri efkarın
Haydi deşifre et yüreğini
Parçala dağılgan günlerini
Dağıt yüreğini düşünmeden

Adına mutluluk denen ne varsa,
Yaşamak uğruna
Yaşatıyorsa en mutsuz günlerini
Alacaklısın elbet bu hayattan...

Değişti seyri efkarın
Haydi dağıt yüreğini yaşama
Elbet toplayacaksın bir gün meyveleriyle

Sensin tarla
Bulut sensin
Yağmur sende
Öyleyse senindir bu hasat

Bu direnç senin
Senin bu güzellik
Bu inanç sende
Öyleyse senindir bu hayat.
Hak ettiğin mutluluk...

9 Mart 2003
20: 27

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:57 PM
Seyyar Bir Gözyaşı

Bir adam yürüyordu
Eskimiş asfaltında şehrin
Bir seyyar satıcı,
Bir baba,
Kafasında yuvasının yarını
Yürüyordu yolları yararcasına
Yürüyordu aldırmadan devirdiği yıllara
Yüreğinde bir burukluk
Dizlerinde yılların ağırlığı
Beyninde ekmek kavgası

Oğlu Ankara’da okuyordu.
Siyasalda
Üç kuruş gönderebilmek için oğluna
Okutmak için oğlunu
Okutup
Kurtarsın diye onu
Bu karanlıktan, sefaletten
Yolları yararcasına aşıyordu
Seyyar arabasıyla
Yollar uzuyor, uzuyordu
Akşam oluyordu.

Onurlu geçiyordu akşamları
Alın teriyle pişirilen iki kap yemeğin
Gururuyla ve minnetle

Sabah oluyor
Topuklarını asfaltın yediği ayakkabılarını
Takıp ayağına
Düşüyordu yollara yine
Emeğinin gururuyla yürüyordu sokaklarda

Derken bir gün
O lacivert üniformalı adamlar
Göründü köşe başında
Göründüler
Emeğe karşı devlet hakkını savunmak için
Emekle, namusla kazanılmış üç kuruşun
Hesabını sormak için
Kaçmak istedi
Kaçamadı
Devrilirken arabası
Sanki yüreğini deviriyorlardı
Bir köşeye ilişti
İki damla gözyaşı süzüldü yanaklarından,
Yarını silindi gözlerinden
Oğlu geldi aklına
Nasıl bakacaktı şimdi yüzüne
Nasıl okuyacaktı
Nasıl kurtulacaklardı bu
Kokuşmuş karanlıktan

Kimse silmedi gözyaşlarını
Kimse sarmadı yaralarını
Her yanda insanlığını kaybeymiş yüzler
Boş bakışları içi boşalmış kalabalıkların

O kalabalıklar ki çoğu aç ve işsiz
O kalabalıklar ki bir o kadar suskun
Bakışları anlamsız

Ne zaman ki yürüyecek bu kalabalıklar
Bu gözleri yaşlı adamla omuz omuza
Ne zaman ki anlamlı bakmayı öğrenecekler
Ne zaman ki haykıracaklar
Gelecek diye,
Eşitlik diye,
Hürriyet diye,
İşte o zaman dinecek
Bu yaşlı adamın gözyaşları...

27 Ekim 2002
01: 18

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:57 PM
Silinmeyen Yazılar

Belki sildiniz duvarlarımızdan
Yazdığımız yazıları
Ama yüreğimizden asla.
Biz ki
Güneşten koparttığımız kızıllıkla
Kazıdık her harfini
Göğsümüzün en beyaz sayfalarına
Ve her bir rengini
Aşkla ve kavgayla
Taşıdık umut kokan yarınlara.

Sadece ırmağına, suyuna değil
Yangınına da sevdalı çocuklarıydık biz
Kanamakta olan ülkemin.
Aç uyuyan çocuklarına
Çeşme başında çocuklayan kadınlarına,
Kavuşmasız ayrılıklarına
İflah olmaz sayrılıklarına...

Belki söylettiniz dilimize
Duymak istediklerinizi
Ama yüreğimize asla.
Biz ki
Bir ülkeyi karşılıksız sevmenin bedelini ödedik
Hiçbir mevsim çiçek açmayan darağaçlarında.
Ve sökülmez boyalarıyla yazdık umudu
Unutulmasın diye adımız
Gelecek güzel yarınlarda...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:57 PM
Siyah Beyaz Resimlerden Taşan Sevda

Siyah beyaz resimlerden taşan
İsyankar bir kırmızıdır sevdam

Dolmabahçe’nin denizine karşı
Taş gibi savrulan
Tek kırmızısı
Siyah beyaz zamanların
En cüretkar kurşunu
Eski bir on dörtlünün
Ve sen,
Ölümüne türkü söyler gibi yürüyen
İnan ki
Darağacı yalan
Sevdan ölüm kadar gerçek...

Siyahtan başka rengi yoktur
Zulmün
Eskilerde kalmış olsa
Kıpkırmızıdır hala bu sevda
Damarlarında akan nehirler gibi.

Bak gökyüzüne adlarını yazıyorlar
Kavgalarını sevdası bellemiş çocukların
Sıcak bir yuvanın hasretini
Bir kere bile düşürmeden akıllarına
Yaşamak
Ve yaşatmak için eksik olanı
Adlarını yazıyorlar gökyüzüne
Bembeyaz elleriyle,
Dinsin diye kara bulutların öfkesi
Siyah beyaz resimler renklensin diye...

Ay ışığı yarıyor gecenin siyahını boydan boya
Durgun denizler
Saklasalar da hoyrat fırtınaları arkalarında
Yaşanacaktır
Yaşanacak ne varsa...
Saklı kalmayacaktır hiçbir düşüncesi insanoğlunun
Saklı kalmayacaktır hiçbir sevda
Söylenecektir
Son gününde de olsa bir ömrün...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:57 PM
Siz mi Fazlaydınız Benden!

Ey beni az bulan çoklar
Siz mi fazlaydınız benden
Yoksa ben eksik mi kalmıştım hayata...

En iyi siz koklardınız
Bahçe duvarından sokağa taşan bir manolyayı
En iyi siz çekerdiniz ciğerlerinize iyot kokusunu
Anlayamazdı sizin kadar kimse
Dört duvar arasında hür olabilmeyi
Ve anlatamazdı sizin kadar
Haklı iken suçlu olmanın kederini

Kimse sizin anladığınızı anlayamazdı okuduğu öyküden
Sığdıramazdı dinlediği şarkının her notasına
Binlerce sevinci ve kederi aynı anda...

Yalnızca sizin boynunuzun borcuydu
İçki masalarında devrimler yapmak her gece
Bitmeyecek sanılan karanlık *******i
Sabaha erdirmek...

Ey kendini hayatın hamalı zannedenler,
Siz mi fazlaydınız benden
Yoksa ben mi eksik kalmıştım hayata...

2006

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:57 PM
Siz Olmasanız da...

Öyle çok şekle büründüm kendi yüreğimin ellerinde, öyle hallere düştüm ki bu sevdadan, yine de sorsalar pişman mısın diye, ömrüm boyunca söylediğim bütün evetleri silip atma pahasına hayır derdim.

Böyle birşey olsa gerek “acıya gönüllü olmak.” Yazılan onca şiiri tekrar tekrar okumanın verdiği buruk haz. Ben o evcilleştirilmiş acılarım sayesinde öğrendim aslında hergün biraz daha sağlam adımlarla yürümeyi hayatta…

Bilir misiniz nasıldır, hayatınızdaki herkesin sizi dinlemesi ancak söylediklerinizin tek kelimesini bile anlamaması.
İnsanlar vardı hayatımda, her anımda. İnsanlar vardı beni seven veya nefret eden… İnsanlar vardı, beni anlamayan ancak anladığını zannedip inatla yol göstermeye çalışan . Oysa mümkün müydü bir an için benim gözlerimle bakabilmeleri dünyaya.

Sevmek, en büyük bencillikti insanın yüreğinde. Kıldan inceydi bu yüzden aşk ve nefret arasındaki çizgi ve söylenen bütün sözler “Seni kendim için sevdim” diyen şaiiri haklı çıkartıyordu sanki. Oysa ben nefret edemedim sevdiğim hiçbir kızdan, sevgimi buruşturup bir köşeye atmış olsalar bile.

Bu sevda sayesinde öğrendim daha önce bilmediğim, kendime ait birçok şeyi. Evet ondan önce de şiirler yazıyordum ama ondan sonra öğrendim şair olduğumu, gerçek sevginin sevileni de aşabileceğini, ölesiye sevdiklerimizin aslında içimizdeki aşkın sadece bir nesnesi olduğunu (yani onlar olmasa da bu duygunun bizdeki mevcudiyetini) , sahip olunan bir düşün bütün sihrini yitirdiğini onu elde ettiğimizde
Ve en önemlisi, “İspatın öze dönük” olduğunu…

Şimdi yalnızca birkaç dize kaldı geriye o sevdalardan;

Yazılacaktı zaten o şiirler
Siz olsanız da
Olmasanız da

Yazılıyordu sizden önce de
Ve yazılacak
Sizden sonra da...

2006

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:57 PM
Siz Sevemedikçe...

Gökyüzü
Beyaz bir kılıç gibi
Saplıyor öfkesini geceye

İnan ki küsmedim hiçbir maviye
En zayıf yerime saplamış olsa da bıçağını
Dikeni yüzünden güle darılmak şaire yakışmaz

Yağmuruyla sevdim gökyüzünü
Toprağı çamuruyla
Yenilmişliğiyle sevdim yurdumu
Eksik yaşanmışlığıyla hayatı

Dikenlerle kaplanmış olsa da her yanın
Sarmaşıklar sarmış olsa da duvarlarını
Sevmek
Kavgaya girmek demektir
Hesapsızca
Sonunun ne olacağını düşünmeden
Güneşe yürümek gibi çılgınca

Ürkek ve tedirgin ellerin
En cesur türküsünü söylemeye başlar aniden
Haykırır bütün sustuklarını,
Düşünmeden
Nerede ve nasıl son bulacağını...

Kafanda aykırı bir düşünce belirir
Yaşayabilmek için öldürmek değil
Ölmek,
Yaşatabilmek için...

Göğsünde kabaran bıçak yarası değil cesaret,
Elinde mavzerinle
Dalmak değil
Aç ve arkasız köylerin yoksul hanelerine
Yalnız hürriyet için çıkar kurşun silahımızdan
Yaşatmak için,
Öldürmek için değil,

Koskoca bir halkın
Rahatlıkla sığabileceği şu göğsümde
Sevgiye daha çok yer var.
Her acı, sevgiye biraz daha yer açar
Aşık oldukça cesurdur,
Her acı biraz daha azdırır inancımı

Siz sevemedikçe
Her gün daha da çok seviyorum sizi...

18 Nisan 2003

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:57 PM
Sizi, Size Rağmen

Sizi
Size rağmen
Sizin sevemediğiniz kadar
Çok seviyorum

Masum bir bakıştı
En çok yaralayan
O önemsiz sesinle
Yaşasın özgürlük diyebilmek
Özgür olamasanda hiçbir zaman,
Ve sevebilmek
Yüreğinin hissebildiği ne varsa
Sevilmemiş olsanda hiçbir zaman

Çirkin sesleriyle
Kendi sessizliklerine boğmak isterler sesini
Konuşamazsın
Bağıramazsın
Kururken alın teri gün be gün
Kaybolurken ufukta
Bir zamanlar yollarına düştüğün
O yürekli sevda
Çok yukarılardan gelen
Bir ölüm fermanıdır sanki o çaresizlik

Sizi
Size rağmen
Sizin sevemediğinizden daha çok seviyorum
Yine de...........

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:57 PM
Soldu Bugün

Soldu bugün
Döktü bütün yapraklarını
Yurdumun meyve vermeyen tek ağacı
Niye dikmişlerdi ki zaten onu oraya
Gözü pek çocuklarının çıkıp ta
İnmeyi başaramadıkları tek ağacı
Neden dikmişlerdi zaten
En güzel şiirler yazılsın diye mi son akşamlarda
Yok etmek için mi bir dost gülüşü?
Peki nasıl susar haykırışı 17’sinde asılanın
Son sigara kahrolmaz mı şimdi
Keşke hemen tükenmeseydim diye
O çingene bulabilecek mi artık
Kaybettiği şahsiyetini
Artık çiçek açar mı o darağacı
Ve söyleyin
Kim geri getirebilir
Kaybedilen dostların gülüşlerini...

01 Eylül 02
00: 17

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:57 PM
Son Balıkçı

Bir oltanın ucuna takıp yüreğimi
Sallıyorum kederin kıyısından
Bütün balıkların
Başka sulara göç ettiği
Kimsesizlik denizine
Dev borulardan
Oluk oluk akarken kirletilmiş yalnızlıklarımız
Sevgisizlik yetip artıyor
Yaşadığının bile farkına varamayan bunca insana...

Martılar bile ağlıyorlar artık çaresizliklerine
Kentin göğsü dökerken kahverengi kanını
Her gün biraz daha çoğalıp
Daha da yalnızlaştığı günlerine,

Madem ki dipsizdir artık bu deniz
Ve şehrin sevgisizliği
Öldürmüştür bütün balıklarını
Vakti gelmiştir artık
Uzak denizlere açılmanın
Aşk üzerine yazılmış
Bir kitapta
Vakti gelmiştir artık sevilmenin...

Ben bu denizin son balıkçısıyım
Kanaması durunca
Göğsünde şehrin
Dönerim mutlaka
Bir akşam vakti...

13 Mayıs 2003
17:58

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:58 PM
Son Bir Şiir Daha Yazacağım Sana

Son bir şiir daha yazacağım sana
Sımsıcak bir maviyi büyüterek ellerimle

Bütün umutları saklamışsa ardına
Tesadüflerin büyüttüğü
O korkunç köşe başı yalnızlığı
Ve bir celladın
Kurbanına baktığı gibi bakıyorsa tüm gözler
Vazgeçmez yine de sevmekten
Dünyaya aşık o çocuk

Susmaktı belki her şeyi en iyi anlatacak olan
Susamadım
Çığlar büyüdü içimde
Ağır gelmeye başladı
İçimde sakladığım ne varsa
Konuştum yine de
Susmayı göze alarak bir ömür boyu

Kaldırımda yürüyen bir görünmez adam
En güzel türkülerini söyler
Dinlemese de hiç kimse
Derim ki yine de
Aldırma dostum
Önemli olan söylenmesidir o türkünün
Ve ses yürekten geliyorsa eğer
Dünyanın en güzel türküsüdür o artık
En berbat sesinle söylemiş olsan bile

Hiçbir söz anlatamadı seni
O türkü kadar
Hiçbir şey avutamadı o sazın teli kadar

Yine örgütlenen bir şeyler var içimde
Pişmanlık değil bu
Korku değil
Söyledim söylenmesi gereken ne varsa
Korkmadan ve pişmanlık duymadan hiçbir zaman

Deseler ki
Sevmenin ilk
Hayatın son günü bu yaşadığın
Yürürdüm yine de bu yolda
En ufak bir pişmanlık duymadan...
Asi bir karanfilim ben toprağına sığmayan
Mevsimi yok içimde hiçbir duygunun
Sığmasa da hayata
Bilirim ki yaşanır ölümden sonra da

Son bir şiir daha yazacağım sana bilmesen de hiçbir zaman
Sımsıcak bir maviyi büyüteceğim ellerimle...

21 Mayıs 2003
16:34

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:58 PM
Son Sivil Türküm

Beni aradığında
Belki çok uzakta olurum
Belki hiç bilmediğim bir şehirde
Hasretin üç beş nöbetinde
Duygusuz bir demir yığınıyla sevişirim her gece

Belki daha önce adını bile duymadığım bir köyde
Çapraz tüfek kuşanıp
Yüklenirim gecenin karanlığını sırtıma

Beni aradığında
Belki çok uzakta olurum
Bir duyguda, daha önce hiç tatmadığım
Yabancı bir gökyüzü altında
Sırtımı yeşilliğine yaslayıp hiç yatmadığım

Beni aradığında
Belki çok uzakta olurum
Sadece türkülerini duyduğum
Ama insanlarının yüzlerini
Toprak kokusu gibi içimde hissettiğim bir memlekette...

Son sivil türküm bu sana yaktığım
Mektup yazarsan bana, ucunu yakmayı unutma sakın...


Tuzla Piyade Okulu
Jandarma Komando Asteğmen- Melih COŞKUN

(Beni sorarsanız ben orada olacağım,
Kulağım çınlarsa eğer *******i
biliyorum ki şiirlerimi okuyan birileri var uzaklarda.
En yakın zamanda görüşmek dileğiyle,
Şiirle kalın dostlar...)

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:58 PM
Son Söz

Biliyorum ne desem eksik kalacak
Dünyaya ve sana dair
Biliyorum gözlerimin ardındaki ‘sen’i göremeyecek kimseler
Sustukça daha da büyüteceğim seni içimde

Sana söylediğim son söz
Yazılmış en güzel şiirim olsun
Öylesine ki
Yüzyıllar geçse bile kaybetmesin güzelliğini ceylan gözlerin…

2007

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:58 PM
Sonsuzluk Kadar Çok Vaktin Var Susmak İçin

Uykusuz gözlerimdeki kırmızılık,
Beni şiir yazmaktan alıkoyan ruhsuz gece,
Susma temiz kalan yanım benim
Susma ey insanlığım benim
Konuş,
Susmak için sonsuzluk kadar çok vaktin olacak

Korkunç gözleri
Acımasızca baktığında gözlerinin içine
Söyleyecek birkaç delikanlı sözün olsun

Konuş
Dilinin döndüğünce
Yüreğinin yettiğince
En çaresiz anlarında bile

Tükenmekte olan bir yaşama
Soluk verir gibi gelmeli sesin
Sustuktan sonra yankısı yarına kalmalı...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:58 PM
Sorma Bana Kendine Sürgün Yüreğimin Kederini

Sakın sorma bana kendine sürgün yüreğimin kederini. Acıyı bu denli sahiplenişime mantıklı bir sebep bulmak öyle zor ki...
Öyle zor ki güzel çocuk, acı tebessümümü büyük şehirlerin yalnızlığa bırakıp bir ıhlamur kokusunun peşine takılıp gidebilmek.

Kendimi bildim bileli boğazımda bir yumruyla dolaşıyorum. Saçları bir kez okşanmayan bütün çocuklukların yasını tutuyorum her gece. Omuzları çökmüş her babanın kederini taşıyorum omuzlarımda...

Senin suçun değil çocuk, deniz kıyısında bir martının gözlerine bakıp hayata dair cümleler kuramayışın
Hayatı bir yarış diye anlattılar çünkü bize. Bizi kendimizden çalmaya uğraştılar büyümeye başladığım günden beri. Kimi zaman kirli yeşil bir kağıt parçasının gölgesine saklamak istediler insan oluşumuzu, kimi zaman kendi kirli çarklarının parçası olmaya zorladılar bir nefeslik gökyüzü karşılığında.
Hayatın paylaşmak olduğuna inandım oysa kendimi bildiğim günden bu yana ve sırf bu yüzdendi karanlık her düştüğünde peşime çocukluğuma kaçışım.

Bu ülkenin çocukları biraz erken büyüyor derler ya,
Bakışlarınızın ardına sakladığınız yarayı görmeseydim bu kadar erken büyümezdim belki de ben. Beş yaşında bir çocuğun gözleriyle bakardım o zaman dünyaya. Dişlerimle dudaklarımı kanatırcasına isyankar cümleler kurmazdım her gece.

O kadar çok şey okudum ki gözlerinizde;
Sevecendi kiminiz, bakışlarınızın değdiği yerde bahar çiçekleri açardı.
Kiminizinse çirkindi bakışları, her güldüğümde masumiyetimin yüzüne tükürürdünüz.
Yine de vazgeçemezdim “sizi, size rağmen, beni sevemeyeceğiniz kadar çok sevmekten....”

Sorma bana çocuk,
Kendine sürgün yüreğimin kederini.
Çocuk gözlerime bakıp aldanma
Öylesine büyük işler yapmaya yeminli ki ellerim...

İnan bana
Ne olur inan
Hayatın yarış değil
Paylaşım olacağı o güzel günlere...

2006

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:58 PM
Sorun Gitmek Değil

Sorun gitmek değil
Yada kalmak

Bana kal diyen kimse olmayacak
Bu şehirde
Ağlayışım bu yüzden...

16 Mart 2003
20: 29

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:58 PM
Sönmekte Olan Bir Yıldızın Gülümseyişi

Kaç gece
Yüreğimin elleriyle
Çiçek topladım sana Samanyolu’ndan.
Oysa sen bilmedin hiçbir zaman
Gün ışığına nasıl düşman olduğumu
Seni alıp sakladığında yalancı maviliğine

Şimdi sana söylediğim her söz
Milyonlarca yıl uzaktaki
Bir yıldızın göz kırpışıdır
Belki sönmüşümdür çoktan
Belki yetmiyordur ışığım kendime bile

Pişman değilim yine de
Bir kez çevirmemiş olsan da başını gökyüzüne
Çok uzaklarda hiç tanımadığım insanların yaralarına
Merhem olabilmisşe parıldayışım
Yağmursuz bir gecenin müjdesini verebilmişsem
Yuvasız kalmış bir kedi yavrusuna…

Pişman değilim
Bir gün karanlıklara gömüleceğimi bile bile
Gülümseyişimi bırakabildiysem gökyüzüne…

2006

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:58 PM
Söylenemeyenlerden Arda Kalan

İki satır yazı sadece
Tüm söylenemeyenlerden arda kalan.
Belki unutuldu birçoğu o cümlelerin.
Gez
Göz
Arpacık
Vuruldu aşk alnının tam ortasından.
Düş kurmaktan yorulmuş zihnim
Çoktan unuttu
Gözlerinde uzanan sonsuz denizi

Söz tükendi artık
Yelken açtı gemiler
Her şeye rağmen gelecek olan bahara.

Aldırma sürgün yüreğim
Hangi ayrılık yere serebildi bizi
Hangi acının karşısında büküldü boynumuz

İki satır yazı sadece
Yaşanamayanlardan arda kalan
Çoktan unuttum gözlerinin rengini
Anlamı yok artık dökülmüş onca gözyaşının.

Vuruldu bir aşk alnının ortasından
Faili yüreğimde mahkum
Daldım acılar denizine bütün yorgunluğumla
Yine de durdum karşında dizlerim titremeden

Düşlerini de kendi yaratır insan
Tıpkı kaderi gibi
Ve isterse silebilir bir gün yarattıklarını
Yani en çok kendini kanatır
Sağaltabileceği gibi bütün yaralarını…

2005

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:58 PM
Söylenmesi Gereken Ne Varsa

Mutlaka söylenecek bir gün
Söylenmesi gereken ne varsa
Ömür yetmese de
Toprağımda bir bahar günü
Göğsümü yırtıp açan çiçeğin
Yaprağına bak
Onda ben konuşuyor olacağım
Mahşere de kalsa söylenecek her şey
Sırat’ tan geçerken bir fısıltı çalınacak olursa kulağına
Bil ki benim sesimdir...

20 Şubat 2003
20: 18

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:59 PM
Damlası

Ömrüm;
Genç bir kızın simsiyah saçlarından
Alnına süzülen bir su damlası,
Akıp geçiyor gözlerimden, yüreğimden...

Ayın ondördünün beyaza boyadığı
Terk edilmiş dağ köyleri görüyorum
Sonra bulvarlar, caddeler
Sonra uçsuz bucaksız kalabalıklar
Hep bir ağızdan zafer şarkıları söyleyen

Bir parça ay ışığı
Gözlüklerimin camında,
Aklımda bir soru
Ölüm dediğin nedir ki?
-Sonsuzlukta küçücük bir an
Öyleyse seni bunca korkutan;
-Koklayamamak baharda açacak çiçekleri
Doğmamış çocukların
Süt kokuşunu duyamamak
Ağlayamamak ilk baba deyişlerinde

Süzülüyor su damlası
Kızın alnından
Kemanın tellerine.

Terk edilmediği halde
Aranıp sorulmayan arka mahalleler geliyor aklıma
Ve o mahallelerin
Aransa da bir daha asla bulunamayan çocukları.
Sonra
Meydanlar
Hınca hınç yürekle dolu
Hep bir ağızdan zafer şarkıları söyleyen
Haykırmak istiyorum onlarla birlikte
Ağzımda beyaz bir mendil
Dişlerimin kanıyla kızıla boyanmış.
Susuyorum...

Yürüyor su damlası
Kemanın tellerinden perdelerine doğru

Bir ışık sönüyor ansızın
Orta Anadolu’nun sert iklimli şehirlerinden birinin
Herhangi bir evinde
Bir mezar çöküyor ansızın,
Su damlası düşüyor toprağa,
Susuyor keman
Susuyorum...

2006

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:59 PM
Su Olmak Gerek

Bazen bir deniz olmak bile yetmiyor
Anlatmak için ruhumda kopan fırtınayı
Öyle zamanlarda.
Okyanus olsam keşke diyorum

Öyle zamanlarda
Alim olmak da çare değil
Okuyabilmek için gözlerinin kahverengisinde
Sakladığın o sonsuzluğu...

Yasak edilmiş iki hecesin sözlerimde
Oysa bir tek benim dilime yakışırdı adın
Suskunluğumda büyüttüğüm
Sözsüz bir şarkıydı yokluğun,
Yokluğun;
Ölümün gözlerindeki sonsuz beyazlık

Öyle çok şey var ki
Dönüşü olmayan bir yolun tarifi gibi
Sana seninleyken sensiz olmayı anlatabilmek...

Kirli ve ücra bir sokaktaki
Çukura düşen su damlasıydım ben
Belki yoktu yüzüm
Belki kimseler anmazdı adımı

Ne deniz olmak yetiyor aslında
Ne okyanus
Su olmak gerek önce
Yunmak arınmak için
Anlaşılmaktan da öte...

2006

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:59 PM
Suçlayamam Seni Hiçbir Şey İçin

Suçlayamam seni hiçbir şey için
Bilemezsin nasıl acıttığını bu duygunun
Her sözünün derin yaralar açtığını sahipsiz ruhumda.

Bilemezsin, bakışlarının
Bir ok gibi saplandığını yüreğime her seferinde
Her defasında beynimdeki milyonlarca hücrenin coşmasını,
Ve ayaklarımın
Uçsuz bucaksız yaylalar boyunca umarsızca koşmasını.

Bilemezsin nasıl tükendiğini akşamlarımın
Senin için yazdığım binlerce dizeyi.

Suçlayamam seni
Sen hiç aşık olmadın ki daha önce
Hiçbir söz derin yaralar açmadı ki yüreğinde

Bilemezsin nasıldır
Sevilmeden
Sevmek…

18.01.2005

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:59 PM
Susarsam Cehennem Olur Gözlerim

Susarsam,
Cehennem olur gözlerim.
İçi boşalır
Sarhoş masalarda muhabbetlerin.
Susarsam,
Korlaşmış bir isyan olur
Tüm söylenmemiş cümlelerim.

Ruhum kamçılıyor şimdi tutsaklaşan bedenimi
“Çek çıkart beni
Bu yalancı yeşilin koynundan.
Bana sevmesini öğret kendi kelimelerimle”

Bu yolları ben açmadım
Sadece yürümesini bilirim kendi ayaklarımla
Ben yaratmadım o harfleri, heceleri
Yazmasını bilirim sadece
Aşkların en güzelini.

Susarsam,
Cehennem olur gözlerim
Çoktan küstürülmüş aşka sözlerim
Ve küstürülmüş ellerim sıcak ellerine.
Oysa ben hiçbir zaman küsmemiştim sana
Sözlerin göğsüme bir mızrak gibi
Saplandığı zamanlarda bile
Sevdiğimi bile bile
Bilmezlikten geldiğin zamanlarda bile.
Kendi yüzüme küstüm yalnızca
Gerçeği yüzyıllarca suratıma tokat gibi çarpan
Puslu aynalarda.

Susarsam,
Cehennem olur gözlerim.
Gözlerinse cennetimdir
Ölümü bile kendinde güzelleştiren…

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:59 PM
Suskunluğum Haykırışımdır

Suskunluğum haykırışımdır.
Sessiz görünsem de
Bağırıyorum
Hem de avazım çıktığı kadar

Mümkün müdür?
Gözlerinle
Gözlerinle “kahrolsun” diye bağırabilmek
Gözlerinle
Seni seviyorum diyebilmek
Öyle yüksek bir sesle bağırıyorum ki
Siz bile duyamazsınız beni
Siz ancak küçük haykırışları işitebilirsiniz

En büyük isyandır kimi zaman sessizlik
Bir muhtıra veriyor eşsiz derin gözlerimiz
Sorgula kendini
Bunu görebilecek kadar temiz midir yüreğin?
Sen de haykırabilir misin benim gibi
Kimseler duymadan...

1 Ekim 2002
20: 52

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:59 PM
Susmak

Susmak
Daha da susmak
Her gün biraz daha fazla susmak,
Ezilmek
Daha da ezilmek
Her gün biraz daha fazla ezilmek,
İnadına biraz daha fazla susmak

Yalnızdım
Bağırıyordum
Sesim bir yalnızlık türküsü gibi çınlıyordu dağlarda
Kimseler duymadı bu türküyü
Adı sadece yalnızlıktı haykırışın

Tüm inandıkların
Tarih kitaplarında kalmıştır bugün
Genç bir kızın üzerinde
Amerikan bayraklı bir T-shirt
Senin ekip biçtiğin topraklardan
Uçak kaldırıyor şimdi
Bir zamanlar denize döktüklerin

Daha rahat uyuyordur artık
Bir karış toprağın için can verenler bugün

Ve gururu hiç eksilmesin
Bir madalya edasıyla taşısınlar tarih boyu
Bizi böyle susturup
Üç haftada adam edenler
Onlar öğretti sana
Bütün damarların boşalsa dahi susmayı
Bir dilin vardı senin bir zamanlar
Bir yüreğin vardı
Onlar unutturdular sana
Düşünebilmenin erdemini

Bugün susuyorsun inadına
Sen sustukça
Her gün daha da çok
Sen sustukça inadına
Daha da üşüşecekler üstüne
Beynini sökecekler yerinden
Boşaltacaklar damarlarındaki kanı
Söyleyecek son sözün bile olmayacak bu hayatta
Noktanı, virgülünü, soru işaretlerini alıp gidecekler
Uyandığında bir gün bu derin uykudan pişmanlıkla
Bakmışsın ki
Düşünecek ve konuşacak hiçbir organın kalmamıştır
Sana ait olan...

20 Kasım 2002
00: 08

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:59 PM
Susturulmuş Ağzımda Kan Tadı

Susturulmuş ağzımda
Kan tadıdır karanlıkta bekleyişim

Bitmeler miydi yalnız sonu gelmeyen
Tükettikçe bizi
Hiç tükenmeyen,
O gözler miydi
Yalancı bir gülüşe aldanıp
Uğruna ömrümüzü koyduğumuz

Silmeseniz de olur alnımdan akan teri
Kaç kere kurusa da emeğimin üstünde
Kaç kere unutturmuş olsalar da bana insan olduğumu karanlık odalarda
Ağızdan çıkan bir kelime
Sonrası anlamsızlık,
Sonrası çaresizliktir sadece.

Sessizliği parçalayıp savuran bir haykırış gibidir
Suskun dudaklarımda isyan
Çünkü o kurşun çıktıktan sonra namlusundan
Sanma ki dönecektir artık geri,
Sanma durur gürül gürül çağlayan bu ses artık
Ve yıkılırsa o bent günün birinde
Hanginiz önüne geçebilirsiniz
O çılgınca akan suyun.

Hayat hak ettiğini vermek için o cesareti bekliyor senden
Kaybede kaybede, kazanmayı öğrenmeni.

İşte o hayat;
Her yaranın kabuk bağlamasını bekleyecek kadar uzun değil
Haydi tükür ağzındaki kan tadı geceyi
Ve unutma ki,
Bitmelerin sonu gelmiyorsa
Başlangıçlar da bitmez hiçbir zaman...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:59 PM
Susuyorum Sessizlikler İçinde

Susuyorum
Kulakları sağır eden sessizlikler içinde
Aydınlığa türkü yakar gibi
Karanlıklar içinde

Aynı şiir her gün yeniden yazdığımız
En ucuz kahramanlıklarımız
Ulu orta bağırışımız

Şunu anlatamadık ki onlara
Yada onlar anlamak istemediler hiçbir zaman
Yürektedir asıl gürültü
Asıl kahramanlık yürekte.

Susuyorum
Gecenin en gürültülü sessizliğinde
Aşık olmak gibi
Sevmeyi öğrenmemiş yüreklerde...

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:59 PM
Susuz Bırakmam Seni

Toprak tohum zanneder
Gencecik bedenini
İncecik bileklerin
Zamansız kırılan bir gül dalı
Susuz bırakmam fidanını
Kuruyarak geçirecek olsam da koskoca bir yazı

Bedenin bembeyaz bir tohumdur
Yurdumun bahçelerinde
Binlerce ve binlerce kez açacak
Susuz da kalsam
O hiç ama hiç kurumayacak...

Toprağa en çok yakışan
Zorlu mevsimlerde açan çiçeklerdir.

Direniş mevsiminden
Kopup geldin sen
Gülüşünde saklayarak
Binlerce yıllık acını
Kök salarak
Bütün kurutulmuş bahçelere...

Unutulmuş bir sonbaharı
Hatırlattın
Küçücük ellerinle
Gitmiyor burnumdan
Toprağının kokusu

Solma;
Sararır seninle yüzüm
Çiğ düşer kırılır kollarım seninle beraber
Nefessiz kalırım fırtınalarda
Eksik olmadıkça
Gökyüzünde mavi
Ayaklarımın altında yeryüzü
Kendim kuruyacak olsam da
Susuz bırakmam seni...
Unutulmuş bir sonbaharı
Hatırlatır bana
Senin aydınlık yüzün...

18 Mayıs 2003
17:19

Melih Coşkun

GooD aNd EvıL
04-09-2009, 03:59 PM
Sürgün Babaların Çocukları

Sürgün babaların çocukları
Resimlerde büyürler
Hiçbir fotoğrafa sığmaz
Renkleri ayrılığın
Ve hiçbir şeye benzemez
Yurduna ve sevdiklerine hasret kalmanın sancısı

Sürgün babaların çocukları
Mektuplarda öğrenirler baba demeyi
Yürümeye erken başlarlar bütün çocuklardan
Koşabilmek için bir an önce uzak hasretlerine
Yaşıtlarından daha iyi bilirler atlaslarda uzak şehirleri
Dağlarını ve ırmaklarını ülkesinin

Ve o çocukların sürgün babaları mektuplarda ölürler
Noktası konur bütün gurbet masallarının
Yazılanların hepsi yalandır artık
Resimlerse sararır sadece
Resimler ölmezler insanlar gibi...

Melih Coşkun