PDA

Tam Sürümü Görüntüle : ...:::Karışık ßenden Şiirler:::...


Sayfa : 1 [2] 3

OrDeRPrOs
06-23-2007, 11:37 PM
ŞAİRLİĞİMDEN UTANIRIM

Çözemedim zihnimdeki düğümü,
Kısır düşüncemin acizliğinden,
Hayatın sırrını bilmediğimi,
Bildim de utandım cahilliğimden.

Görünce baharın sekeratını,
Farkettim ölümün nasihatını,
Solgun yaprakların tesbihatını,
Duydum da utandım gafilliğimden.

Zamanı kuşatmış görünmez bir el,
Avucunun içinde ebed ve ezel,
Hayatın ahengi şiirden güzel,
Gördüm de utandım şairliğimden.

OrDeRPrOs
06-23-2007, 11:37 PM
Abarttık

tamam sus artık,
anladık,
abarttık,
anlamadık,
anlaşılmadık,
sus artık,
bu son anlarımızda,
sus artık,
yılandan dilin,
akrepten elin,
sus artık,
bizde insanız,
yeter artık,
sus artık,
en azından,
ben giderken,
saygılı ol biraz,
sus artık,
susmak nedir ,
bilmezmisin sen,
sus artık,
tamam anladık,
sen hiçbir şeye değmezmişsin,
abarttık,
sus artık,
ben gidiyorum,
allah'ını seversen
sus artık...

OrDeRPrOs
06-23-2007, 11:37 PM
Türküler Kanatlansın

Sana umutlarımı getirmiştim ötelerden
Bir de hasretimi
Giderken götürecek değilim
Sende kalsın
Hüzünlere ve bu boyası dökülmüş şehre inat
Umutlarımı besle, hasretimle büyü
Sil gözyaşlarını ey yar
Gidişim sonsuzluk perdesini aralayacak
Başaklar boy verecek
Balalar soy verecek
Türküler söylenecek
Belki kurt yalnızlığı düşecek hissemize
Hüzünler saracak ufkumuzu hüzünler
Hüzünler taze bahar gibidir
Unutma bahar senin içinde
Nereye gidersen götürürsün
Taze tomurcuklar şimdi kavuşma zamanı diyorlar
Türküler söyleniyor bir yerlerden
Meşeler gövermiş
Söyleyin o yare durmasın gelsin diyorlar
Şimdi sesime ses ver artık
Yüreğini yüreğime ekle
Kanatlansın türküler

OrDeRPrOs
06-23-2007, 11:37 PM
yanlizlik

yanLizligim Gecen GünLer Gibi,Umutsuz Vede Yorgun gecıyor gülüm Sensiz,solan gül sensizlik sızlayan yara,Gözümden Beş damla yas akti o beş damla yaş ömürden ömür günlerden gün aLdida Bu kadar Umutsuz Perisan Yürek oLmadi Dünyada DöngeL Gülüm DöngeLde Yürek Sevgi Saygi Görsün Ki Sevmek Neymiş kaLp anLasin Gülüm... DOGuBey|EvRim

OrDeRPrOs
06-23-2007, 11:37 PM
Boşa

Tuz da bitti, biber de
Ne katarsan kat aşa
Mana denizi kurudu
Koca bir çukur kaldı
Ömrü harcadık boşa…

OrDeRPrOs
06-23-2007, 11:38 PM
Gücenme

Ben ne acı sular içtim
Günahlar işledim
Sarhoşlandım güzelliğine
Bazen hür, bazen de serseriyim
Ateş de sensin, güneş de
Ne olduysa bana, sen ettin
İsyanıma gücenme!

OrDeRPrOs
06-23-2007, 11:38 PM
Gölgeni Seveceğim

Polen baskını altındaıym
Senin çılgın baharında
Esintilerin saçlarını okşayıp geçtiği
Yüreğimin sağrılarında sarı çiçekler
Kan rengi gelincik dudakların
Hayalin bile yeter mutluluğa
Her sabah öperken güneş gözlerini
Diner tüm fırtınalar…

Leylekler su yılanı topluyor çeltik tarlalaryndan
Elenciklere bayrak yaptım düşlerimi
Mısır püsküllerinden ok
Saçların dolansın diye boynuma
Kurbağalar geceye türkü söylerken
Söğüt ağacynyn altında
Gölgeni seveceğim…

Mızıkamı çalıyor kuşlar çalılıkta
Ateşim yükseliyor ansızın ölçümsüz
Ellerini tutmak geçiyor içimden
Şimşekler çakıyor üstüme
İstemlerin havuzunda eriyorum
Bir beyaz at altımda, sevgi yellerindeyim
Ufuk çizgisinde bekle
Yörüngene geleceğim…

OrDeRPrOs
06-23-2007, 11:38 PM
Sabahı Bekliyorum İstanbul'da

Şimdi rüya görüyor
Köprü altlarında kimsesiz çocuklar

Bir eski zaman gecesi sarhoş geçiyor Haliç'ten
Kaldırımlar gibi bölmüşler, çiğnemişler zamanı
Tesbihler gibi tek tek çekilen saatlerde
Gözlerimde titreklik var Kızkulesi'ndeki kandilde

Adım adım ölçüyorum İstanbul sokaklarını
Kiminde çamur, kiminde asfalt döşeli
Şu kendinden geçmiş Tophane meyhaneleri
Düşmesin insan bir kere bu yola
Derdine derman sanıyor şişeleri...

Kilitlemişler bu saatlerde mabetleri
Gökkubbenin altında seni düşünüyorum
Usul usul yağmur yağıyor denizlere
Denizler seninle büyük, denizler seninle parlak
Seninle seviyorum *******i...

Suların dert ortağı balıkçılar umutlu
Kemençenin telleri kayıkçının neşesi
Ağlarda ekmek kokar, oltalar ay ışığı
Düşen yapraklar gibi uçup giden uykular
Işıktan bir iz gibi içimde yanan sırlar...

Yumak yumak büyüyor dalgaların beyazı
Kuğular titrek titrek sabahı müjdeliyor
Yeşile kur yapıyor mavinin bakışları
Ezan sesinden önce uçan martı kuşları
Buğday yüklü mavnaya ilk selamı veriyor...

Artık gün doğuyor, uyanmış tüm İstanbul
Kadıköy vapurları Karaköy'e geliyor
Şu mahzun yüzlü çocuk, tüy gibi hafif kızlar
Çantalar dolusu ezberlenmiş kitaplar
Seni hatırlatırlar,
Seni hatırlatırlar...

OrDeRPrOs
06-23-2007, 11:38 PM
YILDIZLAR SEVGİMİ KUTSARKEN

Şimdi gecenin en derin yerinde
Sen uyuyorsun
Bir ben, bir de dua çiçekleri uyumuyor
Ceylan güzeli gözlerini düşünüyorum
Ay doğmuş anlam denizinin üstüne
Ölümsüzlük otu yemiş gibiyim
seni ışınlayıp alabilseydim yanıma
Yıldızlar sevgimi kutsarken sessizce
Öpücükler gönderdim gizemli yerlerine...

Öylesine saydamsınki
Gölge olsam üstüne düşsem
Deler geçer sevdan beni,
Sana söyleyemem...
Ölüm ötesi bir yerde bekleyeceğim
sonsuzluğun çiçek bahçelerinde
bir tek dalı bile koparmaya kıyamam
Kelebekler özgürce konsun diye dallarına
Sonra duyguların en güzelini gönderirim
Seher yellerinin serin kanatlarında
Okyanus içi derinliğe...

OrDeRPrOs
06-23-2007, 11:38 PM
Üsküdarlı Martılar

Buz dağları gibi gemiler geçiyor Boğaz'dan
Korku yüklü gemiler
Minarelerde ikindi ezanı okunuyor
Kanepelerde oturacak yer bulamıyorum
Emekliler, emekçiler, işsizler
Düşünen heykeller gibi acılı
Akşam simidi yiyerek yürüyenler...
Oturuyorum iskelenin yanında bir taşa
Oltalarda izmaritler, istavritler
Karabataklar dalışta
Martılar avlanıyor
Vapurlar kalkıyor Beşiktaş'a
Dilencilerin binbir çeşit duaları
Gelip geçenlerin cüzdanlarında
Tesbih gibi çekiyorlar umutları
Nuh'un Gemisi hiç geçmedi bu denizden
Onun çığırtkanları yoktu
Motorların sesi kulaklarımda
Bir arabesk şarkıdır dinlediğim
Umut yüklü takalarda

Üsküdarlı martılar çığlık çığlığa oynaşıyorlar
Kanatlarında batmakta olan güneşin ışıkları
İnsanlar yarına koşuyorlar
Akşam daha soğuk olacak
Üşüyorlar...

OrDeRPrOs
06-23-2007, 11:41 PM
Şavkı Düşmüş

Can kuşu, yakında yuvasına dönecek
Gönül gözüm görüyor ışığın geldiği yeri
Geçmişten geleceğe uzanan ellerinde…
Tüm yıldızlar yarışta, güneşi öpecekler
Gölgelere sığınmış üveyikler
Şifa şerbeti sunacaklar hastalara
Feleğin hırkası yırtılmış
Şavkı düşmüş sevdiğimin, aynalara…

OrDeRPrOs
06-23-2007, 11:41 PM
Ağustosta Yüreğime Kar Düşer

Bu günüme, yarınıma, dünüme
Baktığımda aklıma hep "bir" düşer.
Garibim yol bilmem hemen önüme
Vuslat için bir kılavuz "nur" düşer.

Dosta hasret bir uykusuz pınarım
Sitem etme ben kendimi kınarım.
Zemheride cayır cayır yanarım
Ağustosta yüreğime "kar" düşer.

Hesaplar gününü geçer kıyıda
Ben rahmet beklerim karşı kıyıda.
İbrahim ateşte, Yusuf kuyuda
Bayram eder, hatırına "yâr" düşer

Hakkın boyasıyla boyanamazsam,
Zulmün kapısına dayanamazsam,
Gaflet uykusundan uyanamazsam.
Hem bedenim, hem ruhuma "kir" düşer.

Tuzaklar kurulur yolun üstüne
Sevda borç değil mi kulun üstüne!
Diken arasında gülün üstüne
Seher vakti damla damla "ter" düşer

OrDeRPrOs
06-23-2007, 11:41 PM
Ruhsat Versin Gözlerin

Ey gülüm bilirmisin, bilirmisin ey gülüm
Yüreğimi ortadan ikiye böldüğümü
Ey gülüm gelirmisin, gelirmisin ey gülüm
Duyarsan gurbet elde yalınız öldüğümü

Ömrümce hep adını anarım hece hece
Sana hasret kalalı kim görmüş güldüğümü?
Ruhsat versin gözlerin, vuslat için bir gece
Gül dudağın üstüne atayım gül düğümü

OrDeRPrOs
06-23-2007, 11:41 PM
İhtiyacım Var

Ekmek kadar, hava kadar, su kadar
Gönül dostlarına ihtiyacım var.
Bülbül için bir gül kokusu kadar
Gönül dostlarına ihtiyacım var.

Dost dediğin dost kadrini bilecek
Dost ile ağlayıp dostla gülecek
Karagünde çağırmadan gelecek
Gönül dostlarına ihtiyacım var.

Candan aziz bildim hatırasını
Can dostun bir ömür tuttum yasını
Hatırdan çıkarmam dostun hasını
Gönül dostlarına ihtiyacım var.

Haline şükredip halden anlayan
Halikı tanıyıp kuldan anlayan
Selamdan, kelamdan, dilden anlayan
Gönül dostlarına ihtiyacım var.

Dostumun dostunu dost bildim andım
Nice dost eliyle odlara yandım
Riyakar dostlardan bıktım usandım
Gönül dostlarına ihtiyacım var.

OrDeRPrOs
06-23-2007, 11:41 PM
Bugün Yine Doluyum

Ben Allahın gariban bir kuluyum
Gelen vurmuş giden vurmuş acılar çocuğuyum
Bilmem ki doğruyu nerede bulayım
Sevdiğimden ayrıldım gardaş
Bugün yine doluyum.

Nedense tek tek bıraktılar beni yalnız başıma
Kurban olurdum ben onların gözlerine kaşına
Gelip bakan yok şimdi gözümün yaşına
Koca dünyada yalnızım gülüm
Bugün yine doluyum.

Tutunacak bir dalım yok ki
Niye yaşadığımı bilmiyorum ki
Yaşayan bir ölüyüm sanki
Çok içerim meyhaneci baba
Bu gün yine doluyum.

Savaştım kötülerle şerefsizlerle
Hayatla kaderle
Başaramadım yenildim ben kadere
Çaresiz kalmışım kardeşim
Bu gün yine doluyum.

Alın yazısımıdır kader mi bilemem
Akar gözümün yaşı silemem
Gül güzelim senden başkasını sevemem
Çok of çekerim emmioğlu
Bu gün yine doluyum.

Biliyorum ki bana kimseden fayda yok
Parayı göstersem dostum sevgilim çok
Bana benden bile hayır yok
Yerimde olsan yaşayamazdın dostum
Bu gün yine doluyum.

OrDeRPrOs
06-23-2007, 11:42 PM
Niçin

Sana seni seviyorum diyorum
Sabahlara kadar uyuyamadığımda
Aklımda bir tek sen olduğun için

Sana seni seviyorum diyorum
Seni görünce içimde fırtınalar koptuğu için

Sana seni seviyorum diyorum
Herkesin dediği için değil
İlk defa kendimi böyle hissettiğim için

Ve sana ömrümün sonuna dek
Seni seviyorum diyeceğim
Kara sevda dediklerinin bende olduğu için

OrDeRPrOs
06-23-2007, 11:42 PM
Serseri

Sen sosyete kızı ben memur çocuğu
Neydi bilmem ki bu abdullahın suçu
Genç yaşımda bulmuş beni
Yalan dünyanın derdi kederi işi gücü

Sen masalarda dans ederek büyürken
Elini sıcak sudan soğuk suya değmezken
Ben karanlıklara girmişim
Henüz neyin ne olduğunu bilmeden

Sokakları mesken tutmuşum on üçümde
Büyük aşklara kalkmış isyan etmişim on beşimde
Dünyaya kafa tutmuşum on sekizimde
Sen ise yüzüyordun bodrumun denizinde

Sen annenin sıcak kucağında uyurken
Ben başımı soğuk kaldırım taşlarına vurmuşum
Kaderin en acımasızını anlımda bulmuşum
Sen ise gülüm beni can evimden vurmuşun

Ah gülüm ah senin kim olduğunu biliyorum
Annenin küçük prensesisin
Ben ise bir garip kırıkkale serserisiyim
Yarını olmayan garip birisiyim

Aramızdaki fark nedir biliyormusun sosyete kızı
Sen iki günlük zevk için seversin
Ben ise sevdi mi
Allahına kadar namusum yapmak için severim

Yıllar sonra bir gün mezarlığa yolun düşerse
Kabri başında kuran yerine müslüm baba okutulan
Bir serseri görürsen beni hatırla
Bu serseriden olacak sana son hatıra.

OrDeRPrOs
06-23-2007, 11:42 PM
Hayal Değil Gerçek

Gece ve karanlık baş başa,
Hüzün savuruyorken etrafa
Bir mum ışığı gibi görünse de
Sanki bir güneş doğacak dünyada...

Ümitler tükenmiş,
nerede beklenen nesil?
Sende benim gibi kör olma!
İşte o altın nesil.

Aysberg misali, üçte ikisi yolda
Yetişecek Hızır gibi kaldığımızda darda.
Aç gözünü kaldır perdeyi,
Duy o harikulade besteyi.

Ne duruyorsun sende şahlan at gibi
Kaf Dağı'nda değil, diriliş yanı başında!

OrDeRPrOs
06-23-2007, 11:42 PM
Kanar Böyle Her Gece

Gözlerine hasret kaldığım,
Gül yüzünü mumla aradığım,
Sesiyle hayallere daldığım,
Sen değil miydin sevgili!!!

Aklıma düşünce iki damla yaş ile
Heyhat! Bu şiirde de yapılmaz ki hile,
Sen her zaman aklımdasın desem bile
İnanır mısın bana sevgili!!!

Sekiz şubat iki bin altı
Henüz vakit gece yarısı
Attığın dört-beş mesaj tam bir kalp yarası
Sen beni böyle üzer miydin sevgili!!!

Uykularım kaçtı, ******* karanlık
Sanma ki hatırlarım seni anlık
Daima kalbimdesin fakat kalbim kırık!
Bir gün bana gelir misin sevgili!!!

Ümit son buldu yetişsin artık ölüm
Senin yaptığın değil mi bana zulüm?
Bırakıp gitsen de beni be gülüm
İyi dualarım her zaman seninledir sevgili...

OrDeRPrOs
06-23-2007, 11:42 PM
Yeis Kıvılcımları

Her fırsatın başında bir engel, bir bela
Seni bana yar etmemek için yarışıyor adeta
Her ne yeis gelse de başa
İsyan değil, şükür gerektir Mevla'ya.

OrDeRPrOs
06-23-2007, 11:43 PM
Özlem

Ayrılığın resmini çizdim dün gece
Bulutlara yazdım adını
Dağlara kazıdım sevdamı
Unutamadığım! seni çizdim dün gece
Loş bir gecenin içinde
Lüzumsuz akan gözyaşlarımla
Ayrılığım! seni çizdim dün gece
Hayallerim ve seninle.

OrDeRPrOs
06-23-2007, 11:43 PM
HİROŞİMA'DAN CARETTALARA

Dün hiroşimada
bin insan
bin candı
Bir insan tetiğe bastı
bin canı aldı

ve bin yıldız oldu bin can.

Gel bugün
bin yıldız
altında

başka bin yıldızın
bin cana dönüşünü izleyelim.
ve onlardan
sevda alalım denize duyulan
umut alalım yaşama dair.

OrDeRPrOs
06-23-2007, 11:43 PM
KORKU

Her öykü
en az bir kötü
içerir,
içermeli

İçermeli
ve içerlememeli
kötü düşüncelere,
katılmadığımız
söylemlere
kaygılara.

Kaygı yada korku
insana tanrıdan birer armağan.

kendinden
farklı olsun istemiş
ve oldurmuş
tanrı yada tanrılar.

Ve insan korkuya
korkuda insana dair

işte demiş tanrı yada tanrılar
belki de Sokrates.
bu noktada sen başlıyorsun.
yüzleşmek ve aşmak.
aşmak yada aşmamak
olmak yada olmamak

sen,
olmanın mücadelesini
verdin ve kazandın.

bizde kazanmak
keyif değil bir tanem
yepyeni mahkumiyetler

bizde varmak;
yeni hedefe
bilet almak için verilen
kısa bir mola,
ve sonsuza dek mücadele
sürüyor ve sürecek
beyinde
evinde
sokakta

aşmak yada aşmamak
olmak yada olmamak
işte
bütün mesele

OrDeRPrOs
06-23-2007, 11:43 PM
NE OLACAK

Ne olacak söyleyeyim,

Öncelikle aşık olacağız her gün yeniden.
Her gün birine yada başka birine.
Hep anlamlar yükleyeceğiz güne ve düne.

Özgür olacağız örneğin düşünürken
Bırakacağız şu teknik adam yalın bakışını
En yalın yaşamımızı dahi süsleyeceğiz ve
Anlamlandıracağız yaşamı en anlamsız anında dahi

Ve aşık olacağız yeniden her gün
Birine yada başka birine

Kendimize putlar yapacağız tapacak,
Bir vuruşta yıkacağız ertesi gün yaptığımız putları
Yeni putlar gelecek ertesi gün
Ve daha ertesi
Yıkılması an meselesi

Yani aşık olacağız yeniden her gün
Birine yada başka birine

Doğaya bakacağız, çevreci şefkatini bırakıp
Bir parçası olduğumuz sorumluluğu ile
Bir parça olmaktan öteye gitmeyecek iddiamız.

Hep birşeyler bekleyeceğiz
Çok şey olacak
Önce biz çoğalacağız ve çok olacağız

Yani aşık olacağız yeniden her gün
Birine yada başka birine

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:07 AM
ON CAN

Ulucanlarda
uluyacan diyenlere
direnen
on can
can verdi
toprağa, suya
Işık oldu
güneşe.

Ulucanlarda
ışık oldu
on can
uyuyacan diyenlerin
emrine
uyarken
biz
çoğunluk
sessiz.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:07 AM
OTUZ SEKİZ ÖMÜR

Yaş Otuzu geçti mi
fark etmez

Her yılın aynı heyecana
bir ilave
kat sadece

Söylenmez otuzundan sonrası
ömrün,
gizlenir.

Bazen yaşlanma korkusu,
bazen artan kırışıklık
bazen beğenilememe

Deprem gibi otuz
ve otuzdan sonrası

Depremde evi yıkıldı
ve umudun altında
kaldı ise
binlerce can
ve yaşlanamadı
ve diyemedilerse
Denmesi zor yaşları
ve gizleyemedilerse
otuzundan sonrasını
ömrün

Yani ömürleri topyekün
gizlendi ise
Üzerlerine yıkılan
umutları altında

Sen söyle !
Bir zaferi anımsatan
30 ağustostaki doğumunu
her yılıyla hemde

hemde her günü
her düşü
ve her gülüşüyle
gülümseyerek söyle
otuz sekiz yaşının
otuz sekiz ömre
bedel olduğunu.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:07 AM
QUO VADIS

Bizi düşünüyorum
beni bırakıp
hangi kavşakta rastladık birbirimize
ve çarpıştı arabalarımız karakolluk olduk

hangi paralel iki çizgi kesişti
hangimiz dik kenardı
hangimiz yatay

hangi dağda vurulduk
üç beş gram metal vücutlarımızda
aşkımızdan bir kan damlası
düştü kimliklerimize

hangi çocuğun gözlerinde ışıktık
öğrendik sevmeyi yalınayak
bir gece yarısı
yukarda ay ışığı
özlemlerimiz

hangi ülkede anıt
kule yada mabet oldu aşkımız
efsaneler yazılan uğruna
yürekler tarafından

quo vadis
nereye gidiyoruz
beraber el ele
yalın ayak yüreğimiz
gülümseyen yüzlerimizle

bilmiyoruz
bilmekte istemiyoruz.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:08 AM
SENİ BEKLERKEN

Seni beklerken
birtanem,
Bir tane düşündüm.

Gözlerin kadar güzel,
ışığın kadar aydınlık

Bulamadım.

Seni beklerken bir tanem
düşümü bekledim
gerçeğimi yaşadım.

En güzel beklemek
en güzeli beklemek
idi
seni beklemek.

Ve en güzel dut ağacının altında
beklerken seni bir tanem
dünü düşündüm
evvelsi günü

Dün Hiroşima
evvelsi gün tiner
ve sevgisiz eller.
Ellerini düşündüm bir tanem
seni beklerken
bir çocuk düşü kadar yumuşak
ve sevgi dolu

Beklerken seni bir tanem
bir tane düşledim
ellerin
bir gerçeğimiz
çocuklar
ve yüreğimizde
umutlar

Seni beklemek
sana kavuşmak bedelli
en güzel işti
yaptığım

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:08 AM
ULAŞIN DÜŞÜ ya da DÜŞÜŞÜ

Düşünün ulaştığı
Ulaşın düşündüğü
ile aynı olmaması
Ulaş'ı düşündürdü

Ulaş düşündü
düşünü söyledi,
düşü ütopya
düşü Tanrı
Tanrısı düştü

Düşündü
düşüncenin ulaştığı
noktayı ötelemek
için.

İçine sığmayan
düşünü
söyledi
suçlandı,
bozduğundan
alışılmış düşleri

Şimdi içerde
yine düşünüyor
düşünceyi ötelemek için
buraya düşmeye
değer miydi?

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:08 AM
VAROLUŞÇU

Sen bana vardığında,
ben sana vardım.

sen bana var
ben sana yok
olamazdı
çünkü vardım.

var olmanın
sınırsız sevinci
sevgi seli
sevgiliye

hiçbir şey
yoktan var olamazdı

Sen bana varmadan
önce de vardın

yokların arasında
sen beni gördün
ve bana vardın

var oluşçu sendin
var eden sen oldun

seni sevmek,
sana varmak,
ya da var olmak
hepsi aynı aslında.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:08 AM
ÖZLEM

Özlemi indirdik falezlerden,
yüreğimize ellerimizle.

Gecenin karanlığı
6 yürekten gelen ışıkla aydınlandı.
ve her yer gündüz
ve özlemlerimiz
indirdiğimiz, sevgimizin tam ortasına.

Bin öykü yaşamış özlemimiz küsmüştü
ki tüm insanlığa
bir el verdik.
elimizi tuttu.
aşağı indi.

aşağı indi
çünkü çok yukarıdaydı.
çünkü biz çok aşağıdaydık.
uyuyabildik özlemimizi hissedemeden günlerce.
biz çok aşağıdaydık ve o çok yukardaydı.

özür diledik.
af istedik.
sorumsuzluğumuzdan utandık.
direnişini örnek aldık.
özlemimiz direndi biz direnemedik.

Sadece direnişini örnek aldık.
O her şeye rağmen dedi.
ve bizi affetti.
affedildik.
affetmeyi öğrendik.
Adı neden özlemdi.
neye özlemdi.
neden özlemler bitti
ve özlem rafa kaldırılır gibi falezlerde bırakıldı.
bilemedik.
şaşkındık.
şaşkınlığımız uzun sürdü.
konuşamadık.
karanlığa alışan gözlerimizle seslenmeye başladık.
seslendik.
söz verdik.
Hayallerimiz vardı.
özlemlerimiz kadar önemli.
sınırsız sanırdık.
Görülen gece hayallerimiz sınırlarını aştı.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:11 AM
Bu Toprakta

Asırların izi gizli
Bu toprakta, bu toprakta
Erenlerin özü gizli
Bu toprakta, bu toprakta

Sevdanın yanık türküsü
Kinin nefretin öyküsü
Yunus'un gönül köprüsü
Bu toprakta, bu toprakta

Bu toprağa ana denir
Yüreklerde filizlenir
Taşlar bile feyizlenir
Bu toprakta, bu toprakta

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:11 AM
Yürek Yarası

Ondurmaz yakar, yandırır bahtın karası
Yıldımı usandırır hasret narası

Can bedene sitem eder, yoktur arası
Kafesinden uçar gider gelse sırası

Her nefese yazı denir, olmaz turası
Ancak can ile ödenir aşkın kirası

Bu dert dertlerin hası, vuslattır tek devası
İlaç neylesin yara, yürek yarası

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:11 AM
Ne Çare

bu dostluk ebedi sürer sanmıştım,
bak daha yanmadan ne çare.
bir bilsen sana nasıl kanmıştım,
ümitler tersine döndü ne çare.

gülüp oynuyordun değiştin birden,
vurdun insafsızca beni kalbimden,
sanma ki bu dostluk başlar yeniden,
gönül ayrılığa bindi ne çare.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:11 AM
DESTAN

Eski kaldırım taşı sandın gururumu
Ama hep sen yıprattın
Hep sen çiğnedin
Sana olan sevgim
Alevler arasında yanan bir odun gibi
Kül oldu

Benim seni sevdiğimi sen değilde
Rüzgar savurdu
Dünyanın dört bir yanına

Belki bir gün çıkar
Sana olan sevgimin sonsuzluğuna
Ne farkeder ki inanan çıksa
Sen inanmadıktan sonra

Öldükten sonrasında da
Sana olan bu sevgim
Destan olup dilden dile dolaştığı sürece
Seviyor olacağım seni

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:11 AM
ERKEKLER YALNIZKEN AĞLAR

Göremezsin gözyaşlarını, silemezsin
İçten içten ağlar, köşelerde ağlar
Duyamazsın hıçkırıklarını
Bilemezsin neden ağladığını
Anlayamazsın senin için ağladığını

Bak şu kançanağı gözlere
Hissediyormusun seni sensiz yaşamanın acısını
Yıkılmış umutların içinde
Virane gezen şu sarhoşun
Söyleyemediği aşk sözcükleriyle boşutuğunu
Görebiliyormusun kançanağı gözlerimde...

Yine ağlıyorum
Yapayalnız karanlık gecemde
Sensiz geçen sensizliğimde
Sen hala görmüyorsun
Çünkü; ben yanlızken ağlarım

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:11 AM
KALEMİM SEN VE BEN

Dişlerim demir parmaklık,
Dilimse suçsuz bir mahkum.
Düşünce suçundan yargılanan bir zavallı gibi,
Duygularımı anlatamadım.

İşte bu yüzden yazıyorum boş sayfalara,
Yazıyor yırtıyor ve atıyorum...
Seninle yürüdüğüm yollara.
Belki bulup okursun diye,
Okuyup ta geri dönersin diye,
Durmadan yazıyor yırtıyor ve atıyorum...
Seninle yürüdüğüm yollara.

Hani ölmemiş bir insanı gömersin ya !
İşte onun gibi gömüyorum.
Yosun tutmuş anılarımı,
Karbeyaz sayfalara.

Kalemimin her temasında,
Bir kazma daha vuruluyordu toprağa.
Kendim için kazamadığım mezarı,
Kalemim kazıyordu karbeyaz sayfalara...

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:12 AM
SABAH GÜNEŞİ

Artık inanmıyorum sevgiye
Oysa her şeyin bir sonu olduğunu
Geçte olsa anladım sayende
Yoksa bir daha yanılacaktım
Sonsuza kadar bekleyecektim seni
Umutlara kapılıpta açık denizlerde kaybolacaktım yine

Şimdi şimdi ise
Mezarda değilde, tek başına bir yatakta
Hapiste değilde, tek başına bir odada
Üstelik bu odanın pencereside yok
Güneşin ışıklarını, uçuşan kuşları ve kelebekleri
Rengarenk çiçeklerin kokusunu
Rüzgar getirmiyordu bana

Söylermisin bana dışarıda hayat devam ediyor mu?
Eğer devam ediyorsa ben ölmüşüm
Hayat devam etmiyorsa,
Herşey yok olmuşsa seven insanların dışında
Sevenler ölmez diyebilirmiyim sevgilim

Neden yoksun dünyamda anladın mı sevgilim
Biliyordun sende benim gibi
Sevgisiz bir dünyanın olmayacağını
Sana fazla bağlanmadan ayrıldı yollarımız
Böyle olması daha iyi oldu
Yoksa her hüzünlü melodinin arkasından
Gelecek tek şey gözyaşlarım olurdu

Şimdi ise kalemimin mürekkebi gözyaşlarım
Yazdıkça ağlıyorum
Yazdıkça ıslanıyor sayfalar
ve tekrar tekrar yazıyorum
Islanmış sayfalara

Sanki ağlamak için gelmişim dünyaya
Biraz da gülmek istedim, izin vermedin vermediler
Çok şey istemedim senden
Sadece sevginden bir tutam
Hayatıma tat versin diye

Uzun zamandır bekliyordum
Tekrar güleceğim zamanı
Şu boş geçmişim gibi
Geleceğimde de
Sonu gelmez yolların
Yorulmak bilmeyen yolcusu olacağım
Uzun bir süre daha

Sabah güneşinin doğuşu
Yeni bir günü, hayatın devam ettiğini
Fısıldıyordu kulağıma
Hala bir çok sabahın olacağı belliydi güneşin doğuşundan

Nihayet gece oldu
Bulutlar çekildi bir kenara
Tek bir yıldız eşlik etti yolculuğumda
Her yer karanlıktı ama görüyordum herşeyi
Gündüz göremediklerimi bile

Yıllardır körebe oynuyormuşum
O yüzden göremiyormuşum beni sevenleri
O yüzden göremiyormuşum hayatın gerçeklerini
Hiç bir şey için geç olmadığını
Fısıldıyordu sabah güneşi.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:12 AM
TİTRİYORUM

Titriyorum nedendir bilemem.
Yokluğun acı veriyor bana,
İçimde bir sıkıntı,
Sanki her şey değişecek.

Sonbaharda sallanan yaprak gibi,
Güçsüz ve zayıf...
Dalından kopacağı anı beklercesine
Kopacağım sanki senden

Titriyor ellerim, avuçlarım terlemiş
Nedendir bilmem
Senin yokluğun
İçtiğim rakıdan bile acı veriyor

İsyanım ürkekliğim
Nedendir bilmem; ama
İçimdeki isyan beni benden
İyi tanırmışçasına acı veriyor bana

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:12 AM
Uzaksın Bana

Sahipsiz gönlümü almak istemezmisin.
Hissetmek istemez misin sevgimi
Yazmışım seni her parçama
Sigaramın her nefesinde
Aldığım her nefeste
Kokladığım her çiçekte
Bütün hayalimde sen varsın
Sanki her zaman benimlesin

Ne olur hep yanımda olsan
Sevginden birazcık tatsam

Rüzgar getiriyordu kokunu bana
Kuşlardan alıyordum haberini

Uzak kalma benden
Diz çökmüş bekliyorum seni
Zamanın içinde kaybolmuş gibisin sanki

Yıldızlara sordum, ağaçlara sordum
Taslara sordum ve kuşlara sordum
Dediler ki o gelmez sana
Sormaz olaydım.
Bütün umutlarım yıkıldı bir anda

*******in karanlığında kayboldum.
Artik aydınlatmıyordu yıldızlar yolumu
Bulamıyordum kaybettiğim umutlarımı


Sevginle büyüttüğüm çiçekler
Soldular birer birer.
Susamışlardı onlar da sana
En az benim susadığım kadar.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:12 AM
İki Yüzü Aynanın

Aynanın

İki Yüzü

Bir, zirvede habire şiştikçe şişene bak
Bir, tabanda her adım yıkılıp düşene bak
Bir, ülke yansa bile yan gelip yatanlara
Bir, yangın söndürmeye çarıksız koşana bak

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:12 AM
AÇIK DİLEKÇE

Görmediğim bir bambaşka durum var
Sizin şehrin kızlarında savcı bey
Yaklaşanı ta yürekten vururlar
Kan kokuyor gözlerinde savcı bey

Gayeleri gönül kırmak dal gibi
Bakışları çifte favül bal gibi
Ülkeler fethetmiş bir kral gibi
Gurur dolu pozlarında savcı bey

Kaş yaparken, göz çıkarır elleri;
Çok silahtan tesirlidir dilleri
Hayret ettim, bir tuhaf ki halleri
Poyraz eser yüzlerinde savcı bey

Derviş olup çıktım tığsız, tebersiz
İlk görüşte avladılar habersiz
Pişirdiler beni tuzsuz, bibersiz
Kebap oldum közlerinde savcı bey

Bölüştüler gönlüm ile aklımı
Davacıyım, ara benim hakkımı...
Bir yol göster, haklı mıyım, haksız mı?
Yorulmayım izlerinde savcı bey.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:13 AM
ALIŞKANLIK

Bu kirli düzenin düzenbazları
Azrail'e rüşvet vermeyi dener
Ölünce dünyanın en kurnazları
Torpille cennete girmeyi dener

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:13 AM
ANADOLU GEZİSİ

-1-

Ter kokuyordu Çukurova tarlaları
Irgat Türküleri duyuluyordu uzaktan
Ekin biçiyordu yalınayak köy kızları
Elleri kabarıyordu oraktan.

Gökbelen dağlarına yağmur yağıyordu;
Yetimler mahallesinde bir çocuk ağlıyordu

-2-

Kan kokuyordu doğunun çimenli yayları;
Silah sesleri geliyordu Şırnak'tan.
Oğulsuz koymuşlardı ak saçlı anaları;
Tütünler tedirgin olmuştu ocaktan.

Cilo dağlarında kamalaklar üşüyordu;
Garipler köyünde bir gelin düşünüyordu

-3-

Yosun kokuyordu Karadeniz'in mavnaları;
Yırtık havalar döküyordu parmaktan.
Bıçak gibi bir soğuk biçiyordu baharı;
Dal boylu gençler gidiyordu bıçaktan.

Ilgaz dağlarında kurtlar uluyordu.
Bekarlar kahvesinde bir adam uyuyordu.

-4-

Şehvet kokuyordu Ege'nin bereketli ovaları;
Taze bedenler soyuluyordu ahlaktan.
Tedirgin etmişlerdi bizim havaları;
Yadırgı seleri geliyor plaktan.

Çatalkaya dağında kartallar dönüyordu;
Bir nesil yaşıyor, bir tarih ölüyordu.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:13 AM
ANADOLU SEVGİSİ

Sen bizim dağları bilmezsin gülüm,
Hele boz dumanlar çekilsin de gör.
Her haftası bayram,her günü düğün,
Hele yaylalara çıkılsın da gör.

Bilmezsin ovalar nasıldır bizde;
Kağnılar yollarda,yoncalar dizde...
Saydıklarım damla değil denizde,
Hele bir ekinler ekilsin de gör.

Görmedin sen bizim mavi suları,
Karlar eriyince kırar yuları...
Köpük olur beyaz,sel olur sarı;
Hele taştan taşa dökülsün de gör.

Sen bizim köyleri görmedin ki hiç,
Yolları toz,çamur,evleri ker***.
O kirli kabukta,o en temiz iç;
Hele bir yakından bakılsın da gör.

Anlamaz,bilmezsin sen bizim halkı,
Sevgiyi bulasın,yakına gel ki...
Kalıplar gerçeği göstermez belki
Gönül perdeleri sökülsün de gör.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:13 AM
AYIP

Kara gözlüm bu ayrılık yetişir,
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.

Ayların sırtında yıllar taşındı,
Sanma ki garibi eller düşündü.
Bebekler evlendi,yollar aşındı
Kozalaklar çınar oldu gel gayrı.

Hesap et sen,gurbet ile
Otuz ay tutuldu kolay mı dile?
Hapisler,sürgünler,esirler bile
Sılasına döner oldu gel gayrı.

Gönlüm sende,gözüm yollarda durdu,
Saat isyan etti,takvim kudurdu.
Hasret hançerini bağrıma vurdu
yüreciğim kanar oldu gel gayrı.

Emeği boşadır yuvasız kuşun...
Nerdeyse toprağa değecek başın.
Beni düşünmezsen kendini düşün
Herkes seni kınar oldu gel gayrı.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:13 AM
AYNALARIN ÖTESİ

Her ne kusur varsa geçen zamanda;
Suçsuzdur aynalar, ela gözlü yar
Mecnunlar Mevla'yı bulursa canda,
El olur Leylalar ela gözlü yar

Güzel açar güzelliğin sergisin
Gün ağartır kara saçın örgüsün...
Muhabbet faslında ölüm türküsün
Kim söyler, kim çalar ela gözlü yar

Estikçe iş çıkar işin içinde;
Gençliğin hasret yer sevda göçünde
Bilmez misin, dört mevsimin üçünde
Kar olur yaylalar, ela gözlü yar

Alı al, yeşili yeşilde ara;
Ahirete gider kalbdeki yara...
Ne yapsan bir daha çıkmaz dallara,
Dökülen ayvalar ela gözlü yar

Vakit dolar, nakit biter kasanda...
Sevda bir kitaptır gönül masanda;
Okusan da olur, okumasan da...
Kapanır sayfalar ela gözlü yar

ABDURRAHİM KARAKOÇ

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:14 AM
AYNANIN İKİ YÜZÜ

Bir zirvede habire şiştikçe şişene bak
Bir tabanda her adım yıkılıp düşene bak
Bir ülke yansa bile yan gelip yatanlara
Bir yangın söndürmeye çarıksız koşana bak.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:14 AM
AYRILIK HAVASI

Ben nefret eyledim sizin gerçekten
Yalanı severim, yalanı gayrı
Tiksindim bülbülden, gülden çiçekten
Yılanı severim, yılanı gayrı


Yıllarca boş yere canımı sıktım
Nihayet yol buldum çığırdan çıktım
Beyden efendiden sayından bıktım
Ulanı severim ulanı gayrı


Sapıtmış bu diye beni yeriniz
Hakkımda bin türlü hüküm veriniz
Omuzumda yüktür dirileriniz
Öleni severim öleni gayrı

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:14 AM
Aşk Hikayesi

Başımdan bir kova sevda döküldü
Islanmadım, üşümedim, yandım oy!
İplik iplik damarlarım söküldü
Kurşun yemiş güvercine döndüm oy!

Yağmur yorgan oldu, döşek kar bana
Anladım ki kendi gönlüm dar bana
Alev dolu bardakları yâr bana
Sunuverdi içtim içtim kandım oy!

Sevgi ektim, naz biçmeye çalıştım
Ne zamana, ne kendime alıştım
Kırk senede yedi hasret bölüştüm
Yedi dünya bana düştü sandım oy!

Gönül şahinimi yordum gerçeğe
Sonsuzda yüzümü sürdüm gerçeğe
Teselliden kanat kırdım gerçeğe
Tecellinin sinesine kondum oy!

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:14 AM
BALABANIM

Geldi gönderdiğin şiirden mektup
Arada bir böyle yaz Balaban'ım
Zaman siciminin ucundan tutup
Bazen bağla, bazen çöz Balaban'ım

Fikir gölü derinleşir girdikçe
Dostluk gülü gümrah açar derdikçe
Sıhhat, zaman, mekan, imkan verdikçe
Cevapsız bırakmam, söz Balaban'ım

Ahval-i aleme kafayı takma
Allah Kerim, sabrı elden bırakma
İlmi düstur eyle, imanı sakla
Gayrisi savrulan toz Balaban'ım

Huzur içte gerek, kabukta değil
Vuslat acelede, çabukta değil
Akıl da baştadır, topukta değil
Çile yemekteki tuz Balaban'ım

Ahlakı, töreyi kenara atan
Dine 'Afyon' diyen, vatanı satan
Müslüman olamaz, Türk değil zaten
Dayanmaz görmeye göz Balaban'ım

Demişler ya 'Kuvvet birlikten doğar'
Kar, yağmur zamanı gelince yağar
Nasihatım o ki dinlersen eğer
İşaret 'ben' değil 'Biz' Balaban'ım

Çevremizi saran türlü ihanet
Gün geçtikçe görünüyor daha net
Başlangıçta bilmek değil kehanet
Bağrımıza girmiş köz Balaban'ım

Zaman geldi esir olduk maddeye
Zaman geldi hasır olduk caddeye
Zaman geldi küsur olduk şetteye
Daha bunlar bize az Balaban'ım

Dört yanımı gurbet yazmış kaderim
Dosttan mektup gelir, biter kederim
Gözlerinden öper, selam ederim
Aydınlık günlerde gez Balaban'ım

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:15 AM
Bambaşka

Doktor, benim derdim bambaşka bir dert
Ağrıyan yerimi sorma boşuna.
Yazdığın reçete değer mi zahmet?
Kağıtla kalemi yorma boşuna.

Kerem eyle, fayda vermez yardımın
Tıp ilminde çaresi yok derdimin
Her tarafı gurbet olmuş yurdumu
Düşünceme tuzak kurma boşuna.

Gönlüm yığın yığın hasret yüklüdür
İçimde tarifsiz keder saklıdır
Sökemezsin yaralarım köklüdür
Merhem sürüp, sargı sarma boşuna.

Dost yolları nakışlandı kanımdan
Sevdiklerim vergi keser canımdan
Sükûta muhtacım, ayrıl yanımdan
İncitip günaha girme boşuna.

Aşk koymuşlar ıstırabın adını
Alamadım yaşamanın tadını
Yapacaksan eğer bana yardımı
Öldür kurtar, ilâç verme boşuna.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:15 AM
BAYRAMLAR BAYRAM OLA -1

Güneş yükselmeden kuşluk yerine
Bir adam camiden döndü evine
Oturdu sessizce yer minderine

Kızı “Bayram” dedi, yalın ayaklı
Adam “Bayram” dedi, tam ağlamaklı..

Eli öpüldükçe içi burkuldu
Konuşmak istedi, dili tutuldu
Güç belâ ağzından bir “off! ” kurtuldu

Oğlu “Bayram” dedi, sırtı yamalı
Adam “he ya” dedi, gözü kapalı..

Düşündü kış yakın, evde odun yok
Tenekede yağ yok, çuvalda un yok
Yok yoka karışmış; tuz yok, sabun yok

Avrat “Bayram” dedi, eğdi başını
Adam “evet” dedi, sıktı dişini..

Çalışsa ne iş var, ne cepte para
Dağ oldu içinde büyüyen yara
Dikti gözlerini karşı duvara

Takvim “Bayram” dedi, silindi yazı
Adam “öyle” dedi, bağrında sızı..

Döndürse yönünü herhangi dosta
Yaralı, gariban, dul, yetim, hasta
Aylar, yıllar, günler erirken yasta

Yer-gök “Bayram” dedi, ağzını açtı
Adam “Bayram” dedi, evinden kaçtı..

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:15 AM
BAYRAMLAR BAYRAM OLA -2

Ana, bu bayram mı? . Aman çok ayıp
Çocukken gördüğüm bayramlar hani?
Mübarek elleri öpüp, koklayıp
Yüzüme sürdüğüm bayramlar hani?

Hani ya o özlem, hani ya o tad?
Ne dışım kaygusuz, ne içim rahat
Haftalar öncesi her gün, her saat
Babamdan sorduğum bayramlar hani?

Nur yağan *******, gündüzler nerde?
Neşe paylaştığım öksüzler nerde?
Dost yollar, dost evler, dost yüzler nerde?
Huzura erdiğim bayramlar hani?

Kar çiçeğim solmuş kar yatağında
Can verir ırmağın dar yatağında
Arife gecesi yer yatağında
Üstüme serdiğim bayramlar hani?

Bayram demek takvimdeki yazı mı?
Bayram hasret, bayram ağrı, sızı mı?
Açıp yüreğimi, yumup gözümü
Özüne girdiğim bayramlar hani?

Bayram af günüdür, barış günüdür
Bayramlar rahmete giriş günüdür
Bayram, Hak menzile varış günüdür
Gönlümü verdiğim bayramlar hani?

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:15 AM
BAYRAMLAR BAYRAM OLA -3

Kalkarım her sabah kötü bir günde
Yüreğim zindanda, sevgim sürgünde
Engeller yol vermez, gelemem oğul!

Taşırım başımda başıboşları
Konuşur karşımda mezar taşları
Diriler dil vermez, bilemem oğul!

Tecellim çiledir, çeker giderim
Gözyaşı selinde akar giderim
Dostlarım el vermez, kalamam oğul!

Hasretim göl göldür, hicranım nehir
Toprağım kor ateş, havam som zehir
Arılar bal vermez, alamam oğul!

Ben aşka koşarım, aşk beni vurur
Yaklaştığım deniz içimde kurur
Bahçeler gül vermez, gülemem oğul!

Bayramlar kurşundur, canımda kalır
Yazdığım tebrikler yanımda kalır
Postacı pul vermez, salamam oğul!

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:15 AM
BAYRAMLAR BAYRAM OLA -4

Yağma var yukarı katta
Benim canım çıkar altta
Çabalarım, akar terim
Allah kerim.

Zulüm köklendi, dallandı
İşkenceler “yasal”landı
Küfür içer, zılgıt yerim
Allah kerim.

Yokluk kırıyor dizimi
Zamlar güldürür yüzümü(!)
Sıkıntıdan kalkmaz serim
Allah kerim.

Bayram gelmiş.. gelir belki
Ben tebrik-mebrik bilmem ki
“Bayram bayram ola” derim
Allah kerim.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:16 AM
BAYRAMLAR BAYRAM OLA -5

Giden Bayramlardan almadık bir tad
Gardaş bu senenin bayramı nasıl?
Şenay’larda bayram her gün, her saat
Elif’in, Döne’nin bayramı nasıl?

İçinde boğulduk derdin, acının
Uykusu bitmedi şeyhin, hacının
Üç gardaşı şehit veren bacının
Oğulsuz ananın bayramı nasıl?

Neşe topuğumda, elem boyumda
Sen çoğunu anla, ben az deyim de
Kim öldü, kim kaldı garip köyümde
Ya bizim hanenin bayramı nasıl?

Dert deşmek değildir gayem, niyetim
Düşündükçe sızlar kemiğim, etim
Gelini dul kalmış, torunu yetim
Ak saçlı ninenin bayramı nasıl?

Hangi eller sürer suçluyu suça
Güdümlü başların destesi kaça
Kimler zorlanıyor gönülsüz göçe
Boş kalan binanın bayramı nasıl?

İşkence altında ezilir canlar
Masum yiğitlerle dolu zindanlar
Ses verin mezardan ulu sultanlar
Yusuf-u Kenan’ın bayramı nasıl?

Bizden sandığımız bize yabancı
Görünen simalar göze yabancı
Kabukta bayram var, öze yabancı
Söyleyin, mânânın bayramı nasıl?

Sabahtan haber yok, ufuklar kara
Semerkant kan ağlar, yanar Buhara
Keşmir, Kâbil, Kerkük hasret bahara
Kudüs’ün, Sina’nın bayramı nasıl?

Ayşe’nin bayramı gözyaşı, firak
Sultan’ı derdiyle baş başa bırak
Sormadan geçemem, etmişim merak
Nükhet’in, Nana’nın bayramı nasıl?

Mücahit, maddeye yapar akını
Devrimci, soygundan tutar yükünü
Biz toprağa verdik Hikmet Tekin’i
Kotil’in, Zana’nın bayramı nasıl?

Doğduğundan beri çamlar deviren
Ekranda iftira, yalan savuran
Salyası, ülkeyi göle çeviren
Boynuzlu dananın bayramı nasıl?

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:16 AM
BAYRAMLAR BAYRAM OLA -6

Âlem-i İslâm’a rahmet su gibi
Aksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.
Evleriniz cennet kokusu gibi
Koksun, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

Zindan “medrese”dir, gam yayla size
Farkı yok bin yılın bir ayla size
Melekler yukardan gıptayla size
Baksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

Uygur, Kazak, Kırgız, Azerî’nizden
Gitmesin gardaşlık nazarınızdan
Zalimler, zulmünü üzerinizden
Çeksin, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

Süleyman esir de, Simon neden hür?
Hiç durma dünyanın yüzüne tükür..
Müslümanın sesi münafıktan gür
Çıksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

Serilsin gönüller döşek misali
Patlasın sevgiler fişek misali
Hakikat, durmadan, şimşek misali
Çaksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

Haksızlık almasın Hak’kın yerini
Aşsın boyunuzdan aşkın derini
Kimi gözyaşını, kimi terini
Döksün, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

Kök bir, dallar ayrı ki, İslâm bir gül
Afganistan bir gül, Türkistan bir gül
Vahdet bahçesine her insan bir gül
Diksin, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

Mağdurlar, mazlumlar ersin felaha
Vuslata varanlar varsın bir daha
İrfan tohumunu gece, sabaha
Eksin, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

Kandır zalimlerin zulüm çiçeği
Öldürür cehalet, ölüm çiçeği
Gençler yakasına ilim çiçeği
Taksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

Şehide toprağın hürmet-i aşkı
Anadan fazladır şefkat-i aşkı
Rab’bim yüreklere ülfeti, aşkı
Soksun, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

Hazreti Resül’ün nurlu katına
Gitmek isteyenler binsin atına
Küfrün saltanatı yerin altına
Çöksün, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

Ne makam, ne para, ne senet, ne çek...
“Kurtuluş İslâm’da” vallahi gerçek
Bu mübarek sevda bizleri tek tek
Yaksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:16 AM
BEBEĞE ÇAĞRI

Soyguncu soysun da, vurguncu vursun
Sen ana karnında boşa durursun
Doksan günde çık gel dokuz ay dursun

Doğmaya gayret et, doğmaya bebek
Sonra geç kalırsın yağmaya bebek

Üçkağıtçı düzen geçip gitmeden
Her ocakta üç- beş baykuş ötmeden
Çabuk ' Devlet malı deniz' bitmeden

Doğmaya gayret et, doğmaya bebek
Sonra geç kalırsın yağmaya bebek

Makam armağandır, koltuk hediye
Muhkem ilamlar var ' rüşvet ye' diye
Ne diye beklersin söyle ne diye?

Doğmaya gayret et doğmaya bebek
Sonra geç kalırsın yağmaya bebek

Göz kırpınca sıfırı çok sayılar
Zirveye tırmandı topal ayılar
Yağcı yeğen arar haydut dayılar

Doğmaya gayret et doğmaya bebek
Sonra geç kalırsın yağmaya bebek

Artık banka soymak basit eğlence
Günde milyar hiçtir ' yurtsever genc' e(!)
Dünyaya duhül et, gel biraz önce

Doğmaya gayret et dogmaya bebek
Sonra geç kalırsın yağmaya bebek

Tez çık, haram süt bul, beleş kundak bul
Yalancılık mübah, yüzsüzlük makbul
Hukuksal açıdan bir ' olanak' bul

Doğmaya gayret et doğmaya bebek
Sonra geç kalırsın yağmaya bebek

Adi ekranlarda iğrenç yüzü gör
Halkı tiksindiren bir kof dizi gör
Önce onları gör, sonra bizi gör

Doğmaya gayret et doğmaya bebek
Sonra geç kalırsın yağmaya bebek

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:16 AM
BEBEĞE SİTEM

"Aman gelme" dedim, bak geldin işte
Dünyaya meylin var, beşer’sin bebek
Bir bilsen dünyamız neyin nesidir
Ayırır ağzını işersin bebek.

Kimisi su katar içtiğin süte
Kimisi at sokar yediğin ete
Günahtan, hileden, haramdan öte
Zulmet kuyusuna düşersin bebek.

Yukarıya gitsen'köle'sayarlar
Aşağıya insen tefe koyarlar
Her saat bir başka renge boyarlar
Baktıkça sen sana şaşarsın bebek.

Önün bal-petekli, elin mühürlü
Omuzun kötekli, dilin mühürlü
Haftan ipotekli, yılın mühürlü
Aydan, günden mahrum yaşarsın bebek.

Sevgimiz rüşvettir seversek seni
Aldatmak içindir ne versek seni
Kalleş çağımızla eversek seni
Gerdeğe girmeden boşarsın bebek.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:16 AM
Geçmişte yağmanın hasat dönemi
Acele gel diye çağırdım seni
Şimdi iş değişti dur, dinle beni
Dokuz aylık yolu altmış ayda çek
Beş sene dolmadan doğma ha bebek.

Emmin, dayın annen, baban kereste
İşçi, memur, çiftçi, çoban kereste
Çarşı, pazar, yazı-yaban kereste
İnsanlar ya mertek, ya orta direk
Beş sene dolmadan doğma ha bebek.

Doğarsan üç günlük iş bulamazsın
Acıkırsın, ekmek, aş bulamazsın
Ucuz toprak, beleş taş bulumazsın
Yaşamak rezillik, rüsvaylık demek
Beş sene dolmadan doğma ha bebek.

Arı peteğinde ağulu bal var
Kaçıp kurtulmaya ne yön, ne yol var
Sıkıver dişini, annene yalvar
Buradan rahattır orda beklemek
Beş sene dolmadan doğma ha bebek.

Kurtlar sülük oldu, sıyrıldı posttan
Kaçan kurtuluyor, ahbaptan dosttan
Değişti bahçıvan, bozuldu bostan,
Hıyarlar acıdır, karpuzlar kelek
Beş sene dolmadan doğma ha bebek.

Vaziyet bambaşka vaziyet oldu
Yaşamak işkence, eziyet oldu
Dalkavukluk üstün meziyet oldu.
Sanatkârlar sansar, dâhiler şebek
Sözümü dinlersen hiç doğma bebek.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:16 AM
BEKLEMEK...

Sarıcadüzü'nde bir yığın toprak
Sulanır her sabah göz yaşlarımla
Mihriban, Mihriban uyan da bir bak!
Hasret düğüm düğüm ak saçlarımda
Ardıçlı ağaçlarda gene ay doğar...
Akasya gölgeleri delik - deşik...
Bir pınar ağlar sabahtan akşama dek
Yapraklar sallanır, ışıklar söner
Büyüdükçe büyür içimde bir dert
BEKLEMEK...

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:17 AM
BEN..

Ben: Karlı dağların deli rüzgârı..
Ben: Tozlu yolların demirbaşıyım.
Ben: suyu kurumuş sevgi pınarı...
Ben: Toprak bekçisi, mezar taşıyım.

Ben: Hep yıllar yılı kanayan çıban...
Ben: Fikir sürüsün yitiren çoban.
Ben: Hayâl peşinde çarıksız taban...
Ben: gurbet ağzında bulgur aşıyım.

Ben: çürük bir gemi aşk denizinde..
Ben: Yağmur damlası dostun izinde.
Ben: Yanıp kül oldum aşkın közünde...
Ben: Kara sevdanın dert yoldaşıyım.

Ben: Koyu düşmanım yersiz gülüşe
Ben: Düşüvermişim bitmez bir düşe
Ben: Bıldır ağlarım bu yıl ölmüşe...
Ben: Bensiz duygunun ilk savaşıyım.

Ben: Gönlü aklına uymayan deli..
Ben: Az düşünceden doymayan deli.
Ben: Beni ben diye saymayan deli...
Bırakın, ben benden uzaklaşayım.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:17 AM
BENİ DE ÇAĞIR

Çileyi koklayıp gül niyetine,
Zindana girersen beni de çağır.
Sabrı, kanaatı bal niyetine
Ekmeğe dürersen beni de çağır.

Bazen iki dünya sığar içime,
Bazen iki güneş doğar içime.
Bazen gam yağmuru yağar içime
Sen beni ararsan, beni de çağır.

Dostların var ise divanelerden,
Göz yaşın aktıysa minarelerden.
Binlerce senelik viranelerden
Birşeyler sorarsan, beni de çağır

Ezelin ezelden öncesi vardı,
Yine sonsuzluktur sonsuzun ardı.
Zaman yumağına bizi kim sardı?
Aklını yorarsan beni de çağır.

Dışarda göz yanar, içerde yürek,
Taahhüt ehline tahammül gerek.
Mazlum yarasına merhem diyerek
Göz yaşı sürersen beni de çağır.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:17 AM
BENZETTİLER

Yeni bir afyondur yenen her lokma
Biber avrupalı,tuz avrupalı.
Gülücükler sahte kirpikler takma
Dudak Avrupalı,göz Avrupalı.

Bebeklikte benliğini yitiren
Tepe tepe tepemizde oturan
Bizi çıkmazlara alıp götüren
Ayak Avrupalı,iz avrupalı.

Birisi diskoda içer kıvırır
Birisi kulüpte konken çevirir
Yapmasını bilmez ki yıkar devirir
Ana avrupalı,kız avrupalı.

Kalıba uydurdu uyduklarımız
Yazmakla bitmez ki duyduklarımız
Paris modasıdır giydiklerimiz
Astar avrupalı,yüz avrupalı

En mahrem yerlerin kalktı örtüsü
Beş santim tırnaktır ellerin süsü
Bütün bunlar medenilik ölçüsü
Cilve avrupalı naz avrupalı

İster sari deyin isterse ırsi,
Büyük revaç buldu makbulün tersi
Duyduğumuz 'okey,adiyös,mersi'
Ağız avrupalı söz avrupalı

Her gün karşımıza on zıpır çıkar
Bağırır,çağırır,devirir yıkar
Dinler kulağımız gözümüz bakar
Şarkı avrupalı,saz avrupalı.

Başımız ayıkmaz binlerce halttan
Örf,adet gemimiz delindi alttan
Analar Muğla'dan Van'dan Tokat'tan
Bebek avrupalı bez avrupalı

Sahnede ekranda hıyar dinleriz
Deliye,densize uyar dinleriz
Saçma çığlıkları duyar dinleriz
Şarkı avrupalı saz avrupalı

Herkes soyunuyor açılmıyor ki
Sokakta boynuzdan geçilmiyor ki
Müslüman gavurdan seçilmiyor ki
Şekil avrupalı,poz avrupalı

Türklük bu mu desem bu diyecekler
Şampanyayı sorsam su diyecekler
Bir gün kökümüze hu diyecekler
Kabuk avrupalı,öz avrupalı.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:17 AM
BEREKET

Aşk dedin, bağrıma soktun bıçağı
Akan kanım göl olmadan tükenmez
Sevda kokan bu yaranın çiçeği
Petek petek bal olmadan tükenmez

Hasret nedir? Yarına sor, düne sor
İnanmazsan dönder-aktar gene sor
Sensiz geçen *******i bana sor
Saatleri yıl olmadan tükenmez

Görsem derim biçimini, rengini
Kötü talih yüksek yapar engini
İçimdeki bu sevginin yangını
Kemiklerim kül olmadan tükenmez

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:17 AM
BEŞİNCİ MEVSİM

Düştü can evime dördüncü cemre
Dünyayı üçüncü gözümle gördüm.
Dörtyüz seksenbeş gün çekti bir sene
Onaltıncı aya takvimsiz girdim.

Aynalara baktım korku gösterdi
Saatler her sabah kırkı gösterdi
Namlular, nişanlar Türk'ü gösterdi
Hayatım boyunca hedefte durdum.

Gül sundum yediler, koklamadılar
Armağan can verdim saklamadılar
Gittim... gelir diye beklemediler
Kaybolan gölgemi yollara sordum.

Getirdim yanıma ay'ı bir karış
Ölçtüm ki dağların boyu bir karış
Şehiri bir adım, köyü bir karış
Damlada denizdir en küçük derdim.

Savurdum, eledim, seçtim zamanı
Yaprak, yaprak tel tel açtım zamanı
Haftada üç asır geçtim zamanı
Nerye gittimse zamansız vardım.

Yırtıldı ruhlara çizdiğim resim
Yazık, kuklalara sığmadı sesim
Yaşadığım şimdi beşinci mevsim
Çağın çilesini sırtıma sardım

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:17 AM
BIRAKIN KALSIN



Çokta kederlenir, az da gülerim
Ustura ağzında düşüncelerim
Deliliktir belki...bırakın kalsın

Doğan her bebeğin hakkı var bende
Öğütülen benim her değirmende
Ne sonu, ne ilki...bırakın kalsın

Sevdam büyüdükçe dünyam dar olur
Zamandan çıktığım zamanlar olur
Ve öyle güzel ki...bırakın kalsın

Saatler ya geri, ya hep ileri
Kıran yok hileli terazileri
Umutlar ırakta...bırakın kalsın

Onbinlerle sohbet onbin nafile
Dönmüyor toprağa giren kafile
Öfkeler yürekte...bırakın kalsın

Ne yarım tam yarım, ne bütün tamam
Yolcular anlamaz, ben anlatamam
Tren son durakta...bırakın kalsın

Gelir beni yakar suya düşer kor
Düşünen baş çekmek, dert çekmekten zor
Kutsaldır bu yara...bırakın kalsın

Dursun, ayazına uyandığın kış
Dursun ki şevk ile sürsün bu yarış
Lüzum yok bahara...bırakın kalsın

Yıkılır, yırtılır her kalın perde
Hesaba çekilir dünya mahşerde
Yazın şu duvara...bırakın kalsın

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:17 AM
BIRAKMIYORLAR

Yad elden yanıma çağırdım seni
Gelmek istiyorsun bırakmıyorlar
Rüyada, mektupta albümde seni
Bulmak istiyorsun bırakmıyorlar

Umutlar hayaldir acılar gerçek
Çileye mahkumsun, kim ne bilecek
Ya bir kuru selam, ya bir top çicek
Salmak istiyorsun, bırakmıyorlar.

Otuz yıl ağladın hep yana yana
Yeter, yazık diyen olmadı sana
Vefasız dostluğa kalleş zamana
Gülmek istiyorsun bırakmıyorlar

Çalış derler ayak, bağlı el bağlı
Konuş derler, dudak bağlı, dil bağlı
Kalk git derler, kapı bağlı, yol bağlı
Kalmak istiyorsun bırakmıyorlar

Aydınlık ararsın hergün her yere
Çekerler önüne yedi kat perde
Zulüm kimden gelir, adalet nerde?
Bilmek istiyorsun bırakmıyorlar

Yıllar boyu uykuların bölündü
Uçacakken kanatların yolundu
Hayat hakkın vardı elden alındı
Ölmek istiyorsun bırakmıyorlar

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:18 AM
BU ÇAĞRI SANADIR

Bir damla SU gönder bana
Eğer gönderebilirsen
Ana sütü gibi tertemiz olsun
Bir damlası Karadeniz
Bir damlası Akdeniz olsun

Bir avuç TOPRAK gönder bana
Edirne koksun, Ağrı koksun
Her zerresi burcu burcu
Türkiye koksun
Anadolu’dan çağrı koksun

Bir dilim EKMEK gönder bana
Yiyince lezzetini hissedeyim
Bereketini hissedeyim
Köy köy, tarla tarla
Memleketimi hissedeyim

Bir demet ÇİÇEK gönder bana
Renkleri;
Sarı, kırmızı, beyaz ve mavi olsun
Râyihâsı, estetiği
semâvi olsun

Bir tutam SEVDA gönder bana
Veysel Garani’nin, Yunus Emre’nin
Sevdasından olsun
Mevlâna’nın Mevlâ’sından olsun
Sevdâların hasından olsun

Bir RÜYA gönder bana
Yürürken, otururken
Güneşi, Ayı seyredeyim
Aradan kalksın tüm duvarlar
Mâverâyı seyredeyim

Bir damla ALINTERİ gönder bana
Yazdığın ŞİİRLERİ gönder bana
Okumaya ihtiyacım var...

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:19 AM
BU ÇAĞRI SANADIR

Bir damla SU gönder bana
Eğer gönderebilirsen
Ana sütü gibi tertemiz olsun
Bir damlası Karade...niz
Bir damlası Akdeniz olsun

Bir avuç TOPRAK gönder bana
Edirne koksun, Ağrı koksun
Her zerresi burcu burcu
Türkiye koksun
Anadolu’dan çağrı koksun

Bir dilim EKMEK gönder bana
Yiyince lezzetini hissedeyim
Bereketini hissedeyim
Köy köy, tarla tarla
Memleketimi hissedeyim

Bir demet ÇİÇEK gönder bana
Renkleri;
Sarı, kırmızı, beyaz ve mavi olsun
Râyihâsı, estetiği
semâvi olsun

Bir tutam SEVDA gönder bana
Veysel Garani’nin, Yunus Emre’nin
Sevdasından olsun
Mevlâna’nın Mevlâ’sından olsun
Sevdâların hasından olsun

Bir RÜYA gönder bana
Yürürken, otururken
Güneşi, Ayı seyredeyim
Aradan kalksın tüm duvarlar
Mâverâyı seyredeyim

Bir damla ALINTERİ gönder bana
Yazdığın ŞİİRLERİ gönder bana
Okumaya ihtiyacım var...

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:19 AM
BU DÜNYA HANGİMİZİN

Bırak deli Haydar-bırak be gardaş
Kafayı bozmaya değmez bu dünya
İsterse hızlı dönsün isterse yavaş
Sen seni üzmeye değmez bu dünya

Fani diyen varsın desin sana ne
Gönül veren gitsin versin sana ne
Haydut vursun hırsız yesin sana ne
Gücenip kızmaya değmez bu dünya

Nerde kan akıtıp kavga verenler
Nerde şimdi sefasını sürenler
Ne götürdü kucağına girenler
Bir yırtık çizmeye değmez bu dünya

Kulpu yok ki neresinden tutasın
Sana göre lokma değil yutasın
İçine gireni Allah kurtarsın
Üstünde gezmeye değmez bu dünya.

Gel gitme kal desem kalamazsın ki
Ortadan böl desem bölemezsin ki
Git tekrar gel desem gelemezsin ki
Aldanıp azmaya değmez bu dünya

Almak-satmak, tapu-senef nafile
Toplayıp yığdığın servet nafile
Sıla nafiledir, gurbet nafile
Yağmaya tozmaya değmez bu dünya

Sınırlar çizilmiş konulmuş yasak
Beş para etmezdi bizler olmasak
Kısmen göz yaşı kan-kısmen kir pasak
Yıkayıp süzmeye değmez bu dünya

Senin benim ne ki? Küçük mü dar mı?
Hani kimin dostu, kimseye yar mı?
İnsan öldürmenin manası var mı?
Karınca ezmeye değmez bu dünya

Misafirsin, misafirlik suç değil,
Bakacaksan uzaktan bak, güç değil
Eti yenmez, koyun değil koç değil
Derisini yüzmeye değmez bu dünya

Kabuktur, manayı unutturmasın
Babayı, anayı unutturmasın
Boş hayal mevlayı unutturmasın
Tırnakla kazmaya değmez bu dünya

Arkası karanlık önü karanlık
Yarını karanlık, dünü karanlık
Kendine çağırır seni karanlık
Bir küçük hüzmeye değmez bu dünya

Cazibesi özelliği yok demem
Nakış nakış güzelliği yok demem
İki günde kaçar gider çok demem
Anlayıp sezmeye değmez bu dünya

Unutma ki yolcu yolunda gerek
Yolcunun azığı belinde gerek
İnsanlar insanlık halinde gerek
Mestolup sızmaya değmez bu dünya

Bilesin ha canım Haydar bilesin
Seni bekler soğuk mezar bilesin
Ebediyet ötede var bilesin
Tek satır yazmaya değmez bu dünya

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:19 AM
BU MEVTAYI NASIL TANIRSINIZ?

Giderken alkolden girdi komaya
Meyhaneyi yurt sayardı bu deyyus
Yemin eder 'pazar' derdi 'cuma'ya
Ağustosu mart sayardı bu deyyus

'Ben dahiyim, eşim-dengim az' derdi
İnat için 'zemheri'ye 'yaz' derdi
Kuşa 'kirpi', kurbağaya 'kaz' derdi
Kel sıpayı kurt sayardı bu deyyus

Nasipsizdi iman, edep, ahlaktan
Kin sağardı enayiden, ahmaktan
Biraz daha alçak idi alçaktan
Namertleri mert sayardı bu deyyus

Tam sapıktı, şer yollara sapardı
Heykel diker, ilah diye tapardı
Abdestsiz her yöne secde yapardı
Kıblegahı dört sayardı bu deyyus

Türklüğe düşmandı, hep kin güderdi
Yahudiye yaltakçılık ederdi
Hristiyan ile yola giderdi
Ermeniyi Kürt sayardı bu deyyus

Görgü şahidiyiz, yalan çok hocam
Tek güzel huyunu bilen yok hocam
Geberip giden var, ölen yok hocam
Doğruluğu dert sayardı bu deyyus

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:20 AM
BİR AŞK BULSAM

Bir aşk bulsam, yağmurunda ıslansam
Bir dost bulsam, irfanında beslensem
Bir dağ bulsam, sinesine yaslansam
Yalnızlığım bitermola, bilmem ki?

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:20 AM
BİR DAHA

tevazu severdi,kaynatıp taşırdılar
girdi hırs ambarına,çıkamadı bir daha....

haramla yağladılar ,kibirle pişirdiler
bulanık gölettiler,akamadı bir daha....

yakın arkadaşları çöplük yaptı beynini
doldurdular ve sonra dökemedi bir daha....

kör dikişler atıldı kaypak iradesine
sökmek istese bile sökemedi bir daha....

soyundu inancından terk-i edep eyledi
şerefini göğsüne takamadı bir daha....

sürdü benlikatını karanlık geleceğe
dönüp de geçmişine bakamadı bir daha....

söndü yüreğindeki yanan aşk alevleri
uyanıp yeni baştan yakamadı bir daha....

yediği haram oldu içtiği haram oldu
ellerini haramdan çekemedi bir daha

borçlardan indirilmiş bayraktı haysiyeti
alıp tekrar yerine dikemedi bir daha...

terk etti güzelliği çirkinliğe sarıldı
girdiği bataklıktan çıkamadı bir daha....,

kürü baştacı yaptı dostlarına darıldı
diktiği putları yıkamadı bir daha...

kazancı beleş oldu ve kendisi leş oldu
ıtır gibi gül gibi kokamadı bir daha....

zirvenin yollarında döndükçe dönekleşti
ağzına helal lokma sokamadı bir daha....

dost oldu zalimlere görmedi mazlumları
gam çekmedi göz yaşı dökemedi bir daha..

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:20 AM
BİR GÜZEL ÜLKÜ

Yüreklerde kök bağlayıp yaşayan
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.
Ezelden ebede müjde taşıyan
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Yesi'deki kutsal aşkın mayası
Malazgirt'te Alparslan'ın rüyası
Söğütteki has kilimin boyası
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Yunuslayın 'Et-kemiğe bürünen'
Selim ruhta Yavuz serdar görünen
Şems misali cümle kirden arınan
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Bedenlerde Koç Köroğlu yüreği
Debreştikçe yakın eyler ırağı
İman kalesinin bayrak direği
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Riya duygusuyla dolup taşmamış
İlimden, irfandan uzaklaşmamış
Benlik çamuruna ayak basmamış
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Dedem Korkut töresiyle töreli
Edep, ahlâk, sevgi, saygı sıralı
Kırk yıl önce.. aklım erdi ereli
Bir güzel ülküdür günül verdiğim.

Her kapıda bir hesaba girmeyen
İnancından zerre taviz vermeyen
Dost alnına kara leke sürmeyen
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Mazlumun yoldaşı, zalimin hasmı
Kendine put yapmaz heykeli, resmi
Hak'tır, adalettir, rahmettir ismi
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Bu ülkü candadır, sokakta yatmaz
Güneştir.. bir doğdu, bir daha batmaz
Menfaat uğruna kimseyi satmaz
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Şiddeti, kavgası, kanı olmayan
İçinde öfkesi, kini olmayan
Sonsuza uzanan, sonu olmayan
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Bedir’den Bizans’a akıp gelen o
Küfür setlerini yıkıp gelen o
İlâhî kaynaktan çıkıp gelen o
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Sinan'da estetik, Itrî'de ahenk
Sebillerde hayat, kubbelerde renk
Mevlânâ'da ilim, Barbaros'ta cenk
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Nizâm-ı Âlem'dir Hak'kın sözü bu
Söylediğim cümle sözün özü bu
Tek damlada umman eyler bizi bu
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Ülkü demek makam, mevki, taç değil,
Ülkü demek totem, sembol, haç değil
Kul icadı kof ilkeler hiç değil,
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Taze filiz vermiş Edebali’yle
Çiçeklenmiş Hacı Bayram Veli’yle
Ulubatlı Hasan’daki hâliyle
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Şehitlerin kanlarıyla ıslanan
Destan olup mavera’dan seslenen
Atıf'larla Said'lerle beslenen
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Türk'e ihsan olmuş “Kavm-i Necip”lik
Boş hayâldir bu şerefe rakiplik
Hayatlar gergeftir, ameller iplik
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Ne yazdımsa inanç, ahlâk, örf ile
Postaladım gönül denen zarf ile
Anlatılmaz yirmi dokuz harf ile,
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:20 AM
BİR YERDEN HER YERE MEKTUP

Sormayınız, görmeyiniz canlarım
Hakkınızı yiyip yutan burada
Dinlisini,dinsizini dinlerim
Besmeleye yalan katan burada.

Sofralara viski havyar dizilir
Fiatınız peçeteye yazılır
Sırtınızdan günde dört post yüzülür
Sizi soyup,sizi satan burada

Simsar siyasetçi,doktor,avukat
İnsan avlıyorlar her gün her saat
Hızlı köşe dönmek en üstün sanat
Kan gölünde balık tutan burada.

Ortada kol gezerken kıtlıklar,yoklar
Burda betonlarla delinir gökler
Kontlar,şansölyeler,baronlar,dükler
Kirli yağan,eğri biten burada.

Yürekler acısı bir garip alem
Rüşvetsiz imzaya yanaşmaz kalem
Pop müzik,şampanya.marlboro,salem
Gece gündüz keyif çatan burada

Kız,kadın pazarı sokağı,yurdu
Homoseksüeller çığlaşan ordu
Ne ahlak kaygusu ne namus derdi
Hızlı doğan erken öten burada.

Yazık..siz beğenir,siz seçersiniz
En çürük köprüden siz geçersiniz
Bilirim her zaman çar naçarsınız
Kör-kütük,zil-zurna yatan burada.

Hal gidiş bu minval bu vaziyette
Sabun işkencede,su eziyette
Rağbet ne ilimde ne meziyette
Aydınlığa çamur atan burada

Doğan bebek dost yemeye zorlanır
Düşündükçe içim dışım korlanır
Evlat sahiplenir ana horlanır
Ana vatan yavru vatan burada.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:20 AM
BİRAZ DA KİTAPLAR SENİ OKUSUN

Canlı bir kitapsın, yazarı Mevla
Açık dur, kitaplar seni okusun
Yüzünde şavklansın nazarı Mevla
Eğilsin mehtaplar seni okusun

Kasırga ol, döne döne zikir et
Her nefese on bin misli şükür et
Şüphe burgacında Hakk'ı fikir et
Uyansın girdaplar seni okusun

Erisin ******* gündüze gel ki
Kalmasın tek engel bir düze gel ki
Secdede Rabbin'le yüzyüze gel ki
Minberler, mihraplar seni okusun

Ezelin, ebedin şifresi sende
Menfinin, müsbetin şifresi sende
Çözülsen de olur, çözülmesen de
Sorular, cevaplar seni okusun

Aşktan, estetikten, ahenkten yana
Şiir, resim, müzik imrensin sana
Camiler, sebiler gelsin lisana
Hayırlar, sevaplar seni okusun

Bedenin coğrafya, tarihtir dünün
Ayrı ayrı sayfa saatin, günün
Dört kapısı açık dursun gönlünün
Alimler, erbaplar seni okusun

Nefret boşta kalsın, aşk ile dol da
Işık, kılavuz ol gittiğin yolda
Kur'an'dan feyz alana bir mektup ol da
Yazdığın kitaplar seni okusun

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:20 AM
BİRLİK

Bilmeyen öğrensin, duymayan duysun!
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.
Bölücü sapıklar aklına koysun
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.

Dünün insan yiyen kanlı çarkı yok!
Yüzlerde gam, gönüllerde korku yok...
Çerkezi yok, Kürdü yoktur, Türkü yok...
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.

Allah bir, vatan bir, bayrak bir beden
Yanlış yola sapmayalım bilmeden!
Doğu, batı diye ayırmak neden?
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.

Yırtılıp atılmaz tarih sepete!
Birlik oldu camide ve cephede;
Kore'de, Kıbrıs'ta, Kocatepe'de
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.

Nineler, dedeler, masum bebekler,
Bizlerden Huzurlu Türkiye bekler;
Tutuşsun el- ele kızlar erkekler:
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.

Kalacak adımız, kaldığı gibi,
Aleme velvele saldığı gibi
Tıpkı Sakarya'da olduğu gibi
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.

Ne zulmü severiz, ne kinimiz var!
Hayrı emreyleyen hak dinimiz var;
Dağlar, çağlar boyu yeminimiz var:
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:21 AM
BİTMEZ BİR GARİP HİKAYE

Otuz yaz otuz kış aynı durakta
Bekle babam bekle can mı dayanır.
Kara yalanları beyaz kundakta
Sakla babam sakla can mı dayanır.

Her yanımız gurbet...hani ya sıla
Ömür bitmez çile ölüm fasıla
Günleri aylara ayları yıla
Ekle babam ekle can mı dayanır.

Çare say,çanak tut çağ zilletine
Sarmaz mı umutlar,sarpa çetine
Katır tırnağını gül niyetine
Kokla babam kokla can mı dayanır.

Nimetler kurnaza ülkü mazluma
Cehennem ettiler mülkü mazluma
Aldatıp her çeşit mülkü mazluma
Yükle babam yükle can mı dayanır.

Bedavacı çomak soksun davana
Arı çıksın sinek girsin kovana
Giden kussun gelen kussun divana
Pakla babam pakla can mı dayanır.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:21 AM
BİZE GÖRE

Beşyüz itten kaçan kurda
Kurt diyenler halt eylemiş
Şehit verilmeyen yurda
Yurt diyenler halteylemiş

Birlik ister bizden olan
Kör olsun milleti bölen
Siyasette yalan, dolan
Şart diyenler halteylemiş

Yazıklar olsun ismine
Gider yan verir hasmına
Vatandaşın bir kısmına
Kurt diyenler halteylemiş.

Ülkü bizim baş tacımız;
Şeker, bal olur acımız.
Çilemizdir ilacımız
Dert diyenler halteylemiş

Hamdolsun alnımız aktır;
Zalimden korkumuz yoktur
Hakikatin yönü tektir
Dört diyenler halteylemiş

Danışsınlar canlarına
Kalmayacak yanlarına
Marksizmin hayranlarına
Mert diyenler halteylemiş

Rahmet yağar ilik ilik
Aşk suyunu içer çelik
On niyettir ülkücülük
Art diyenler halteylemiş

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:21 AM
BİZİ NE BİLSİN

Herşey madde diyen şaşı dinliler
Türk-İslam fikrine karşı kinliler
Tezek yürekliler, turp beyinliler
Temelden berbatlar bizi ne bilsin...
Türk'üz; Türk yurdunda birlik isteriz
Müslümanız; düzen, dirlik isteriz
Ülkücüyüz; mazbut erlik isteriz
Nemrutlar, Seddatlar bizi ne bilsin...
Kimisi 'küçük' der, kimi 'az' görür;
Kimisi yolacak hazır kaz görür;
Kimi Bozkurtları binamaz görür;
Sahtekar hoyratlar bizi ne bilsin

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:21 AM
BİZİMKİLER

Üç cins at, üç cins tosun salsak yukarı kata
Üç gün sonra üç katır, üç sağmal inek çıkar.
Zamanda mı, yerde mi, yoksa bizde mi hata?
Yapıp uçurduğumuz kartallar sinek çıkar.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:21 AM
EY GÖNÜL

Vardığın dergahta post ol, büyürsün
Gördüğün garibe dost ol, büyürsün
Meclise devam et, el sürme mey'e
Girdiğin sohbette mest ol, büyürsün.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:22 AM
FOTOĞRAF

Resmine baktığım güzel kız, genç kız
Unuttum, Unuttum, Unuttum seni
Eski bir albümde durursun yalnız
Unuttum, Unuttum, Unuttum seni

İki harf, bir imza, bir tarih; garip
Besbelli üçü de mutsuz muzdarip
Aklımı zorlama karşımda durup
Unuttum, Unuttum, Unuttum seni

Bilemem aradan geçti kaç sene
Memleketin nere, kimsin adın ne ?
"Hatırla" diyerek bakma yüzüme
Unuttum, Unuttum, Unuttum seni.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:22 AM
GONLUMDEKI GURBET

Dost ülkeler duman duman önümde
Dağların alnında gurbet yazılı
Gövgöcekler firez oldu gönlümde
Çamların dalında gurbet yazılı

Ilgıt ılgıt yeller eser ovadan
Kuşlar tüm tedirgin kalkar yuvadan
Özümüz gövünür yanık havadan
Sazların telinde gurbet yazılı

Gene yanar oldu bağrımın başı,
Nasıl söner bu sevginin ateşi?
Oğuzlar soyunun savaş yoldaşı
Atların nalında gurbet yazılı

Bir canım olsa da yurt için versem
Ufka nakış nakış kanımı sersem
Kalk gardaş sılaya gidelim desem
ÖTÜKEN yolunda gurbet yazılı

ABDURRAHİM KARAKOÇ

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:22 AM
GOZ DOSTU

Ormanlarda yuvasını yitiren
Bir kuş görsem, sen gelirsin aklıma.
Beni alıp uzaklara götüren
Bir düş görsem, sen gelirsin aklıma.

Gönlüm viranedir yıkılmış, yanmış
Hayâl mermerinde hatıram donmuş
Asırlar öncesi duvara konmuş
Bir taş görsem, sen gelirsin aklıma.

Toprakta ağacın her hâli güzel
Gölgesi, meyvesi, hem dalı güzel
Nerede ne zaman faydalı, güzel
Bir iş görsem, sen gelirsin aklıma.

Açılmış çiçektir her gülen dudak
Kılıfta tomurcuk zor gülen dudak
Bir dostluk bakışı, bir gülen dudak
Bir diş görsem, sen gelirsin aklıma.

Yüreğinde deli taylar eşinen
Gam ilinden dert iline taşınan
Altmış yıl yaşayıp, bin yıl düşünen
Bir baş görsem, sen gelirsin aklıma.

ABDURRAHİM KARAKOÇ

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:22 AM
GİDE GİDE

Gösterir gün gibi, düşüncelerin,
Derinden derine âşıksın gönül.
Çıkla kadın desem yalan söylerim;
Sen başka birine âşıksın gönül.

Kırılmış telleri sevda sazının;
Eşi yok sendeki ince sızının;
Tarlada çift süren köylü kızının,
Topraklı terine âşıksın gönül.

Maraş’, Muğla’ya, Kırklareli’ne,
Yiğit Köroğlu’nun Çamlıbel’ine,
Kars’ın yaylasına, Van’ın gölüne,
Ağrı’nın karına âşıksın gönül.

Baharın bulutu, seherin yeli,
Sarı seller gibi coşturur seni.
Varsın bilmeyenler desinler “deli”
Bugünden yarına âşıksın gönül.

Yüksekten dökülen suyun sesine,
Kekik kokusuna, çam gölgesine,
Renklerden sütbeyaz, koyu yeşile,
Toprağın moruna âşıksın gönül.

Yiğitin, sözünden dönmeyenine,
Ateşin yıllarca sönmeyenine,
Silahın omuzdan inmeyenine,
Atın gök kırına âşıksın gönül.

İyinin iyisi, güzelin hası..
Susamış yolcuya su veren tası,
Edibin kalemi, ressam fırçası..
Şairin şi’rine âşıksın gönül.

Değildir bu sevgi akıl erecek
Her duyan bir başka mânâ verecek
Şaşırmış yolcuya yol gösterecek
Hakikat nuruna âşıksın gönül.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:22 AM
GÜNEY İLLERİ

Gök mavi, dağlar ak, ovalar yeşil...
Dört mevsim bahardır güney illeri
Çiğ düşmüş çiçekte gün ışıl ışıl..
Bir sarı, bir mordur güney illeri

Yollar kıvrım kıvrım iner yokuştan,
Köpüklü suları dökülür taştan
Kuşları çiçekten, çiçeği kuştan
Seçilmeyen yerdir güney illeri

Dağılır yaylanın boz dumanları
Eğilir yıldızlar öper çamları
Bir başka alemdir yaz akşamları
Cennet ile birdir güney illeri

Baharda haz duyar nar çiçeklenir
Arı sesi çan sesine eklenir
Tüm güzellik Toroslarda renklenir;
Oylum oylum kardır güney illeri

Motor sesiyle uyanır sabah
Kekik kokusuna boyanır sabah
Özene- bezene yaratmış Allah,
Ne geniş, ne dardır güney illeri

Ordadır ozanın gönül bolluğu
Sevgi sıcak sıcak, aşk buğu buğu..
Gerçek yiğitlerin harman olduğu
Eşsiz bir diyardır güney illeri

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:23 AM
GÜZERGAH

Seğirtti faiz için borsanın tahviline
Kazandı, çıkıverdi masonlar mahfiline
Bir gün sağ, bir gün solda göbek atıp oynarken
Düştü gitti ansızın Esfel-i Safilin'e

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:23 AM
GÖNLÜMDEKİ GURBET

Dost ülkeler duman duman önümde
Dağların alnında gurbet yazılı
Gövgöcekler firez oldu gönlümde
Çamların dalında gurbet yazılı

Ilgıt ılgıt yeller eser ovadan
Kuşlar tüm tedirgin kalkar yuvadan
Özümüz gövünür yanık havadan
Sazların telinde gurbet yazılı

Gene yanar oldu bağrımın başı,
Nasıl söner bu sevginin ateşi?
Oğuzlar soyunun savaş yoldaşı
Atların nalında gurbet yazılı

Bir canım olsa da yurt için versem
Ufka nakış nakış kanımı sersem
Kalk gardaş sılaya gidelim desem
ÖTÜKEN yolunda gurbet yazılı

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:23 AM
GÖREN BİLİR !..

Çarşısında bir kız gördüm Antep'in,
Kız mı ki...
Gözleri var, ala geyik gözleri,
Göz mü ki....
Ak göğsünün ortasında bir ben var,
Az mı ki....
Yiyip içme, yüzüne bak yetişir,
Yüz mü ki....
'Güzel' sözü çok güzele çok amma
Bu kıza da 'güzel' demek söz mü ki.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:23 AM
GÖZ DOSTU / GÖNÜL MİSAFİRİ

Ormanlarda yuvasını yitiren
Bir kuş görsem, sen gelirsin aklıma.
Beni alıp uzaklara götüren
Bir düş görsem, sen gelirsin aklıma.

Gönlüm viranedir yıkılmış, yanmış
Hayâl mermerinde hatıram donmuş
Asırlar öncesi duvara konmuş
Bir taş görsem, sen gelirsin aklıma.

Toprakta ağacın her hâli güzel
Gölgesi, meyvesi, hem dalı güzel
Nerede ne zaman faydalı, güzel
Bir iş görsem, sen gelirsin aklıma.

Açılmış çiçektir her gülen dudak
Kılıfta tomurcuk zor gülen dudak
Bir dostluk bakışı, bir gülen dudak
Bir diş görsem, sen gelirsin aklıma.

Yüreğinde deli taylar eşinen
Gam ilinden dert iline taşınan
Altmış yıl yaşayıp, bin yıl düşünen
Bir baş görsem, sen gelirsin aklıma.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:23 AM
HAKİM BEĞ

Gene tehir etme üç ay öteye,
Bu dava dedemden kaldı hâkim beğ.
Otuz yıl da babam düştü ardına;
Siz sağ olun, o da öldü hâkim beğ.

Kırk yıl önce; yani babam ölünce,
Kadılıklar hâkimliğe dönünce,
Mirasçılar tarla, takım bölünce,
İrezillik beni buldu hâkim beğ.

Yaşım yetmiş iki, usandım gel-git;
Bini buldu burda yediğim zılgıt.
Eğer diyeceksen: 'bana ne, öl git!'
Oğlumun bir oğlu oldu hâkim beğ.

Sekiz evlek tarla, bir geverlik su,
Yüz yılda höküme bağlanmaz mı bu?
Kazanmasam da hu, kazansam da hu!
Canım ta burnuma geldi hâkim beğ.

Keşife-meşife, damgaya, harc'a
Kanımız kurudu harca da, harca..
Sayenizde avukatlar yıllarca,
Fakiri yoldu da yoldu hâkim beğ.

Mübaşir itekler, kâtip zavırlar;
Değişti bizde de göya devirler.
Yüz yıl önce adam yiyen gâvurlar,
Tapucuyu aya saldı hâkim beğ.

Kabahat sizde mi, kanunlarda mı?
Şaşırdım billâhi yolu yordamı..
Kızma sözlerime alam kadanı,
Sıkıntıdan içim doldu hâkim beğ.

Mülkün temeliydi adalet hani?...
Bizim hak temelde saklı mı yani?
Çıkartıp ta versen kim olur mâni?
Yoksa hırsızlar mı çaldı hâkim beğ?!

Hem davacı pişman, hem de davalı..
Bu yolda tükettik çulu, çuvalı.
Sabret makamından çalma kavalı,
Sürüler ekine daldı hâkim beğ.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:23 AM
HANCI

Bilir misin hancı, bu güne kadar
Hanından kaç yolcu çıktı bu yola?
Sıladan gurbete giden yolcular
Kaç damla göz yaşı döktü bu yola?

Getirmeden bu yolların sonunu,
Kaç yolcu son durak yaptı hanını?
Kaç yolcu bu yolda verdi canını,
Ecel kaç yolcuyu çekti bu yola?

Akar bir oluktan beş dağın karı,
Demişler adına 'hasret pınarı'
Şu mezarı gölgeleyen çınarı
Kimin için kimler dikti bu yola?

Kaç aşık bu yolda zaman eritti,
Kaç yorgun hanında terin kuruttu.
Bu taşlı yol kaç çarığı çürüttü
Kaç topuğun kanı aktı bu yola?

Yollar kıvrım kıvrım, dağlar sıralı,
Düşünürüm, yollar beni yoralı.
Kaç ceylan iniyor böğrü yaralı
Her gecenin seher vakti bu yola?

Ben bilmedim gitti n'olur sen söyle,
Bu yollar kararsız uzar mı böyle?
Yar için iç çekip, karşıki köyde
Hangi göz kaç sene baktı bu yola?

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:23 AM
HASANA MEKTUP

Çok oku, çok düşün, çok şeyler anla,
Aha bu mektubu alınca Hasan.
Manalar iplikten incedir amma,
Kelimeler biraz kalınca Hasan.

Gene ağzımızı açmıyor bıçak,
Huzur size ömür..... Dert salkım saçak.
Oyuna kalkıyor yüzlerce köçek,
Batıdan bir hava çalınca Hasan.

Kök saldı bahçede ayrık otları,
Yemler pay edildi, sattık atları.
Biz kovalım derken baştan bitleri,
Sülükler yapıştı, kulunca Hasan.

Süt dolu güğümü çalarız taşa,
Kutsal görevimiz 'Sağol çok yaşa !'
Mülkte hakikati aramak boşa,
Tüm suçlular güçlü olunca Hasan.

Derisini yüzdük demokrasinin,
İşi iştir imtiyazlı asinin.
Hakikatte vahşi, sözde 'vasinin'
Dörtnala gidilir yolunca Hasan.

Canım Hürriyeti koydunsa ara,
Ekmek yalınayak kaçtı dağlara.
Çevremize küsmüş kardeşlik var ya,
Haber ver, izini bulunca Hasan.

Soysuzlar taş atar mukaddesata
Karşı duramazsak bizdedir hata.
Tahammül teşviktir, böyle hayata,
Öl..İnsan küçülmez ölünce Hasan.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:24 AM
HATIRLATMA

Mektup derken şiir oldu bak gene
Darılırsan ben ölürüm, unutma...
Taze sarmaşığım, hoyrat bedene...
Sarılırsan ben ölürüm, unutma...

Bir gün güneş olur göle doğarsın
Bir gün yağmur olur yola yağarsın
Bir gün çiçeklerden koku sağarsın
Yorulursan ben ölürüm, unutma...

Kılıç ağzı yoldur, ok ucu meydan
Dikkat et; sen benim canımsın ey can! .
Koyakta kekliksin, kayada ceylan
Vurulursan ben ölürüm, unutma...

“Aşk” denince aklı bırak, deli ol! .
Işık ışık gökten inen dolu ol
Boz-bulanık akan yağmur seli ol
Durulursan ben ölürüm, unutma...

Dinlemek zor, anlamak zor yâr beni
Göreceksen dertte, gamda gör beni
Gönül toprağıma yaptım türbeni
Dirilirsen ben ölürüm, unutma..

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:24 AM
HAYAL VE GERÇEK

Ay ışığı pencereden girende,
Senden yana hayâl kurmak ne güzel.
Ya bir otobüste, ya bir trende,
Gurbet ilden sana varmak ne güzel.

Aşkın mayasını senden alıp da,
Şekillendim sevda denen kalıpta.
Evinizin kapısını çalıp da,
İlk çıkandan seni sormak ne güzel.

Umudu yoksula bol verir Hudâ;
Bin tohuma can var bir damla suda.
Gerek uyanık ol, gerek uykuda,
Benden bakıp seni görmek ne güzel.

Kurumadan daha yolculuk teri,
”Gel” diye yanına çağırsan beni;
Bırakıp bir yana gamı, kederi,
Doya doya seni sarmak ne güzel.

Aşk deyince anlattığı her şeydir;
Öldürdükçe tadı gelen bir şeydir..
Azrai'le can vermesi zor şeydir;
Sen istersen sana vermek ne güzel.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:24 AM
HEPSİ BİZİM KESEMİZDEN

Müdür, bakana yağ yakar;
Tel parası kesemizden.
Teri bile şipir kokar;
Gül parası kesemizden.

Kahvaltısı kaymakla bal,
Sepet sepet muz, portakal...
Viski içer, yüzü al al;
Yal parası kesemizden.

Hanım berberde kırıtır;
Kızı terzide sırıtır;
Her gün bir makam donatır;
Çul parası kesemizden.

Fakir gelir ters ters süzer;
Torpilliye fıstık ezer;
Metresine mektup yazar,
Pul parası kesemizden.

İskoç giyer, Salem içer;
Sekreterle dalga geçer;
Sık sık yolluk alır uçar,
Yol parası kesemizden.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:24 AM
HUDUT TAŞLARI

Bu bulanık hava,bu toprak bu su
Beni benden beni senden ayırır
Bu sabahsız gece bu düş bu uyku
Beni benden beni senden ayırır

Doğmadık güneşin aydınlığında
Uzarsa gölgeler dost kılığında
Şüphe keleplenir gönül çığında
Beni benden beni senden ayırır

Doğrultmak istersem kırılır dallar
Sınadım zamana sığmadı yıllar
Bu dikenli yollar bu taşlı yollar
Beni benden beni senden ayırır

Sevgi bulutundan rahmet damlası
Düşmeden ayrılık doldurur tası
Yoğun maddelerin ince manası
Beni benden beni senden ayırır

Sen aşka hiç dersin bense hayata
Kimbilir belki de bendedir hata
Bu dalgalı deniz bu yanlış rota
Beni benden beni senden ayırır

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:24 AM
KESİT ..

Gözlerim yollarda serili kilim
Yüreğim denizde bir garip balık
Yaralı kekliktir ağzımda dilim
Ben kendi türkümü anlamam artık

Dağa kaçmış ceylan güldeki koku
Şahin umutlarım inmez havadan...
En rahat yatakta uyumaz korku
Su doldurur kan içerim kovadan

Aydınlık noktadır derin kuyuda
Sabahsız ******* ömrümü aşar...
Girse kuğularım boğulur suda
Çile bende doğar dert bende yaşar

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:25 AM
KIRKINCI YIL HESABI

Uykuları harman ettim, savurdum
Bir mübarek düş aradım kırk sene.
Ne usandım, ne yoruldum, ne durdum
İçi doğru dış aradım kırk sene.

Çıktım dağ boş, indim baktım ova boş
Toprak garip, su tedirgin, hava boş
Nere gitsem dallar kırık, yuva boş
Yumurtada kuş aradım kırk sene.

Aşk yükünü indirince arkamdan
Doğmadık bebekler tuttu yakamdan
Hesap-kitap ettim kaçtım rakamdan
On yitirdim, beş aradım kırk sene.

Binalar yükselir: Gözyaşı, kin, kan...
Koymuşlar adını “uygarlık, ümran”!
Yükseklerde, midelerdir hükümran
Alçaklarda, baş aradım kırk sene.

Gönül penceremi dünyaya açtım
Baktım manzaraya, ben benden geçtim...
Ucuzdan tiksindim, kolaydan kaçtım
Belâsı çok iş aradım kırk sene...

Birbirinden çürük çıktı seneler
Öz yiğidi az doğurdu analar
Hayâl oldu gönlümdeki binalar
Temel için taş aradım kırk sene.

Adı “devrim” oldu avrat soyarak
Denge kurdu toklar açı yiyerek
Aptallara ibret olsun diyerek
Solucanda diş aradım kırk sene.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:25 AM
KONUŞMA

O dedi ki:
Bir gün bana gönül verdin
'Aşktır benim mayam' derdin
Sonsuz bir hisle severdin
Aklında mı?

Ben dedim ki:
Aşktan yana, histen yana
Gayri sual sorma bana
Belki dün bilirdim ama
Unutmuşum!

O dedi ki:
Yüreğime ektin bir köz
Yaralarım oldu göz göz
Yemin edip verdiğin söz
Aklında mı?

Ben dedim ki:
Yanan yakar iyi bil ki
Ben de yaralıyım belki
Unutmak ayıp değil ki
Unutmuşum!

O dedi ki:
Yalan söylemezdin yani
Unutmam derdin sen beni
Sormak suç olmasın yani
Aklında mı?

Ben dedim ki:
Hangi yalan, hangi gerçek?
Meyvesini yedi çiçek
Soru sorma, cevabım tek;
Unutmuşum!

O dedi ki:
Mühürledin dudaklarım
Düğümün kalpte saklarım
Mektup yazan parmakların
Aklında mı?

Ben dedim ki:
Ne mühür kaldı, ne senet
Er-geç kopar cürük kenet
Uçmuş akıl denen meret
Unutmuşum!

O dedi ki:
Beni, benden almıştın da
Çokla sen ben olmuştun ya
Gerçek sevgi, yalan dünya
Aklında mı?

Ben dedim ki:
Vazgeç gayri iş yok bende
Yitirmişim seni, sende
Kimin nesisin, adın ne?
Unutmuşum!

Ve bilenler dediler ki:
Aşk da, söz de yalan imiş
Akıl işi değil bu iş
Ve sonra hatırladık ki
Sevenler hep boşa sevmiş..

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:25 AM
KORKU ..

Ben deliden çok kurnazdan korkarım
Cahilden ziyade yobazdan korkarım
Bedenimdeki hastalıklardan değil,
Adalete düşen marazdan korkarım.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:25 AM
KÜÇÜK SINAV

Ana, baba vesiledir ortada;
Kim gönderdi? Nasıl geldin? De hele.
Et, kemik, kan mevcut durur mevtada
Eksilen ne? Niye öldün? De hele

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:25 AM
KÖROĞLUNA DAİR

Benden selâm olsun Koç Köroğlu’na,
Şimdi devir başka, zaman değişti.
Karga konar kır atların beline,
Arpa bulunmuyor, saman değişti.

Gayri ne Kenan var, ne Demircioğlu,
Tarihe karıştı, Ayvaz’la Hoylu,
Herkes Bolu Beyi, her taraf Bolu,
Yiğitlik kalmadı, insan değişti.

Sır tutmuyor suya giden testiler,
Kılınçları müzelere astılar,
Çamlıbel’in çamlarını kestiler,
Dağlar çıplak kaldı, orman değişti.

Kale yoktur, ok atılmaz burçlardan,
İnsanoğlu yüksek uçar kuşlardan,
Boz tavşanlar haraç alır kurtlardan,
Erlik başkalaştı, meydan değişti.

Kervan geçmez, uçurdular hanları,
Hile satar asrın bezirgânları,
Banka kurup biriktirdik kanları,
Dertler yenilendi, derman değişti.

Tad bozuldu, küp kokutur turşular,
Haydutlara yatak oldu çarşılar,
Şişkin cüzdan bin belâyı karşılar,
Boynuzlar göz oldu, kalkan değişti.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:25 AM
MAYA

“Sılaya dön” diye mektubun geldi;
Sılayı sılada yitirdim anam.
Biten takvimlere sattım gençliği,
Uykuyu rüyada yitirdim anam.

Özü bulmak için indim derine;
Geç değdi ellerim dost ellerine.
Salınca gönlümü mahşer yerine,
Dünyayı dünyada yitirdim anam.

Öteyi ötede, burayı burda,
Güneşin nurunu bir başka nurda,
İsa’yı çarmıhta, Musa’yı Tur’da,
Adem’i Havva’da yitirdim anam.

Kapattım kapımı “of” ile ah’a,
Açtım penceremi sonsuz sabaha..
Ağrımı, sızımı sorma bir daha,
Onları orada yitirdim anam.

Bu hiç, o herşeyden verince müjde,
Silindi hayâller kalmadı gözde.
Aşkım çiçek açtı yandığım közde,
Aklımı, sevdada yitirdim anam.

Ölçtüm ve düşündüm inceden ince;
Sıyrıldı kılıftan “son” ile “önce”
Mânâlar zihnimde şekillenince,
Ben beni aynada yitirdim anam.

Önce kökü dalda, dalı çiçekte;
Çiçeği meyvede, meyveyi renkte;
Var olan herşeyi bir çekirdekte,
Onu da MEVLÂ’da yitirdim anam.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:25 AM
Mihriban (Unutursun)

“Unutmak kolay mı? ” deme,
Unutursun Mihriban’ım.
Oğlun, kızın olsun hele
Unutursun Mihriban’ım.

Zaman erir kelep kelep..
Meyve dalında kalmaz hep.
Unutturur birçok sebep,
Unutursun Mihriban’ım.

Yıllar sinene yaslanır;
Hâtıraların paslanır.
Bu deli gönlün uslanır...
Unutursun Mihriban’ım.

Süt emerdin gündüz-gece
Unuttun ya, büyüyünce...
Ha işte tıpkı öylece
Unutursun Mihriban’ım.

Gün geçer, azalır sevgi;
Değişir herşeyin rengi
Bugün değil, yarın belki
Unutursun Mihriban’ım.

Düzen böyle bu gemide;
Eskiler yiter yenide.
Beni değil, sen seni de
Unutursun Mihriban’ım.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:26 AM
MİHRİBAN

Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamıştın,çözülmüyor mihriban
Ayrılıktan zor belleme ölümü
Görmeyince sezilmiyor mihriban

Yar,deyince kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor
Lambada titreyen alev üşüyor
Aşk kağıda yazılmıyor mihriban

Önce naz sonra söz ve sonra hile
Sevilen seveni düşürür dile
Seneler asırlar değişse bile
Eski töre bozulmuyor mihriban

Tabiplerde ilaç yoktur yarama
Aşk değince ötesini arama
Her nesnenin bir bitimi var ama
Aşka hudut cizilmiyor mihriban

Boşa bağlanmış bülbül gülüne
Kar koysan köz olur aşkın külüne
Şaştım karabahtım tahammülüne
Taşa çalsam ezilmiyor mihriban

Tarife sığmıyor aşkın anlamı
Ancak çeken bilir bu derdi gamı
Bir kördüğüm baştan sona tamamı
Çözemedim çözülmüyor mihriban

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:26 AM
MÜZELİK ŞİİR

Yürüyen heykellerle aynı müzedeyim ben
Konuşan mumyalara kimden söz edeyim ben
Fikren işkencedeyim, ruhen cezadayım ben

Korkaklığın sükûtu kol geziyor her yerde
Sanki tek başımayım, tek kişilik mahşerde.

Putların gölgesinde dans eder akbabalar
Söz sokakta dolaşır, öz zindanda çabalar
Atılan ucuz safra selâmlar, merhabalar

En temiz topraklara gül eksem mantar biter
Yollar sırat köprüsü, durmak düşmekten beter.

Kaybettim mesafeyi, zamandan uzaklaştım
Sevgi diye sarıldım, isyanla kucaklaştım
Ne kendimden kurtuldum, ne kendime yaklaştım

Toprağın üstü mezar, zevke dalmış ölüler
Can sıkmaya yetiyor canlı kalmış ölüler.

Fuhuş yuvası sanki en görkemli binalar
Çamur evlât doğurur taş yürekli analar
Resmen hak tevzi eder hakkı boğan canavar

Koşanlar, yarışanlar.. dehşet ötesi dehşet
Akıl karaya vurdu, gırtlağı geçti vahşet.

Meydanlar tıklım tıklım, caddeler salkım-saçak
Kölelik histerisi yayılmış köşe-bucak
Elli tane hokkabaz, elli milyon oyuncak

Müdür ve müdüriçe müzenin bekçileri
Aferine çalışır düzenin bekçileri.

Mülkü kazanan ayrı, tasarruf eden ayrı
Hisseler neden farklı, hak, hukuk neden ayrı?
Hasta yaşar deniyor, baş ile beden ayrı

Mantık yürütmek yasak, itiraz eylemek suç
Neşe-eğlence cinnet.. yatıp uyumak korkunç.

Güvenmek aldanmaktır.. ölçü-tartı izafî
Mert-namert, güzel-çirkin, eksi-artı izafî
Çoğunun cebindeki kimlik kartı izafî

Kim kimdir? Kim kim değil? Anlamak ve bilmek zor
Oynanan komediye gül diyorlar, gülmek zor.

Figüran heykeller var kül tablası boyunda
Yediyüz göbek atar dakikalık oyunda
İşlenen her günaha kurtta ortak, koyun da

Kalmışım ara yerde, tozdayım, dumandayım
Kirli bir mekândayım, iğrenç bir zamandayım.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:26 AM
NOKTADA O ZAMAN

Gönül kurşun yemiş yaralı ceylan
Döndüğü noktadan bin yıl uzakta
Yürek ateş düşmüş kuru bir harman
Yandığı noktadan bin yıl uzakta

Ne nişan bozulur, ne düşer tetik
Zaman kanlı tezgah,acılar mekik
Umut yavrusunu yitiren keklik
Konduğu noktadan bin yıl uzakta

Şans ne ki? Bir doğar ölür bin kere
En güzel arzular kalır mahşere
Sevginin meyvesi dalından
İndiği noktadan bin yıl uzakta

Çıkar oyunbazlar ikibin katına
Tepeler dağları alır altına
Dostluk sürücüsü vefa atına
Bindiği noktadan bin yıl uzakta

Esasta her canlı mutlak bir ceset
Dünyamız soluyan ufak bir ceset
Evren teneşirde çıplak bir ceset
Yunduğu noktadan bin yıl uzakta

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:26 AM
NÖBETÇİNİN VUKUATI

Yüzbaşım, garajda nöbet tutarken
Hatırıma sıla düştü bu gece
Güngören'in horozları öterken
Gönül kalktı yola düştü bu gece

İçinde dışında yoktur yalanı
Anlatayım dur başıma geleni
Bir yar için düşüncemin olanı
Sapanca'da göle düştü bu gece

Bozhöyük'e vardım Güllü kadına
Fal açtırdım Ülker'imin adına
Gelin olmuş bak şu işin tadına
Bizim kısmet ele düştü bu gece

Kırk yıl geçse unutamam bu günü
Olmuş bitmiş sevdiğimin düğünü
Hep çözülmüş sırrımızın düğümü
Maceramız dile düştü bu gece

Kalbime ateşten vurdular yama
Perişan bir halde döndüm kıtama
Karakoç bildiğin KARAKOÇ ama,
Bilmediğin hale düştü bu gece

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:26 AM
POSTACI

Eylen bir haber ver, acele gitme
Sevgilimden mektup var mı postacı?
Yok deyip de beni perişan etme
Sevgilimden mektup var mı postacı?

Tel çekmiştim giden ayın üçüne
Cevap gelmez korku düştü içime
Karıştır çantayı bir bak içine
Sevgilimden mektup var mı postacı?

Uykumu dağıtan korkulu düşler
Gün biten her gece yeniden başlar
Ber evet dünyayı bana bağışlar
Sevgilimden mektup var mı postacı?

Hiç haber çıkmadı on pazar
Beklerim saatler yıl kara uzar
Zarfının üstünde KARAKOÇ yazar
Sevgilimden bir haber var mı postacı?

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:27 AM
SAATİ YOK EREMİ YOK

Aşktan yana söz duyunca,
Ben hep seni düşünürüm.
Uçsuz hayaller boyunca,
Ben hep seni düşünürüm.

Yıldızlar kayar yüceden;
Renkler sıyrılır geceden;
Yüreğim sızlar inceden;
Ben hep seni düşünürüm.

Aklın ucu değer hiçe;
Yol ararım içten içe.
Kainat uyur sessizce,
Ben hep seni düşünürüm.

Korkunun bittiği yerde
Haz duyarım perde perde.
Bir mezar görsem bir yerde,
Ben hep seni düşünürüm.

Zaman hep sonsuza akar
Meyve dökülür,dal kalkar.
Çiçekler bakar bakar,
Ben hep seni düşünürüm.

Rüzgar eser ilden il'e
Sağlıkta bitmez bu çile.
'Var'dan öte 'Yok'ta bile
Ben hep seni düşünürüm.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:27 AM
SAÇ MESELESİ

Karlı dağlar gibi dik durur başı
Bahar bulutuna benzer saçları
Ayrı bir konudur kirpiği, kaşı;
Yaralar bağrımı ezer saçları

Kaç gönül takılı kalmış telinde,
Dalgalanır omuzunda, belinde...
Bazan ak gerdanda, bazan alında
Yayladan yaylaya gezer saçları

Yanakları çiçek açmış nar gibi,
Gözleri çağşaklı bir pınar gibi.
Göğsü mor sırtlara yağan kar gibi...
İlla hepsinden güzel saçları ,

Bağlar ki esen yel atmasın diye,
Görenler itiraz etmesin diye.
Kimsenin gözüne batmasın diye
Akşamdan akşama çözer saçları

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:27 AM
SANA GELİYORUM SANA

Görmeden, doğduğum gecenin seherini
Ellerim değmeden anama,
Ve günah izi yokken dudaklarımda,
Bebeklere has bir dille ağlayarak,
SANA geliyorum SANA
Çırılçıplak

Köklerim sığmadı zamana;
Silktim ham meyvelerimi utandım da,
Bir garip ağaç oldum aşk ükesinde,
Kutsal duygularınla donandım yaprak yaprak
SANA geliyorum SANA
Dal-budak

Ne bir dürüm ekmek var heybemde
Ne içecek suyum kana kana...
Bir tutam umutla düştüm yollara,
Bazan yürüyerek, bazan koşarak
SANA geliyorum SANA
Yalınayak

Yollar uzadıkça yük ağırlaştı,
Ateş düştü gönlümdeki harmana
Bıraktım ağrıyı, sızıyı bir yana;
Hasretinden ipil ipil yanarak,
SANA geliyorum SANA
Bir avuç toprak

Seyrettim uzaktan benliğimi ki,
Et, kemik, kan değilmiş manâ
Habibin hakkına, İsmin hakkına
Af dilemek icin ağlayarak,
SANA geliyorun SANA
Ya HAKK..

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:27 AM
SAY BİR GERÇEK SAY BİR YALAN

Ömür dediğiniz nedir
Üç gün hilal, üç gün bedir
Haftaya boş kalır sedir
Say bir karış, say bir adım
Geçti gitti, anlamadım

Her türlü nimet sofrada
Yığın yığın dert sofrada
En uzun mühlet sofrada
Say bir içim, say bir tadım
Kaçtı gitti, anlamadım

Denizde kayıktır umut
Yaralı geyiktir umut
Ürkek üveyiktir umut
Say bir lokma, say bir yudum
Uçtu gitti, anlamadım

Dakikalar yazlık, kışlık
Saatlarda mı yanlışlık
İklim mevsim tek karışlık
Say bir dondum, say bir yandım
Göçti gitti, anlamadım

Bembeyaz düşler topladık
Bitmemiş işler topladık
Bebek gülüşler topladık
Hızar kurdu itimadım
Biçti gitti, anlamadım

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:27 AM
SEN . ..

Sen : Çamlı dağlarda ağaran şafak...
Sen : Duru gönüllerin nilüferisin
Sen : Engin ovada sararan başak...
Sen : Umut kaynağı, alınterisin
Sen : Gökte yıldızsın, uykularda düş...
Sen : Yeşil ekinsin sen beyaz gümüş..
Sen : Mavi denizsin sise bürünmüş...
Sen : Sevda sırrının düğümlerisin
Sen : Her güzelliğin canlı sergisi
Sen : Kalb yarasının emin sargısı...
Sen : Benim dileğim, Hakk'ın vergisi..
Sen : Gönlümde saplı aşk hançerisin
Sen : Koyu gölgesin yaz sıcağında
Sen : Olgun meyvesin dal kucağında
Sen : Korsun, alevsin aşk ocağında
Sen : Gadir Allah'ın şaheserisin
Sen : Bensin gel gör ki ben sen değilim
Sen : Benim düşünce ruhum ve dilim
Sen : Benim gözlerim, ayağım, elim...
Emin ol, sen bana benden berisin

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:27 AM
SEN VARSIN

Gönül tezgahında şiir dokudum
İplik iplik nakışında sen varsın
Aşk yolunun kanununu okudum
Madde madde yokuşunda sen varsın

Fikir vadisinden bir ırmak geçer
Eğilir selviler suyundan içer
Bağrında ay doğar zambaklar açar
Sessiz sessiz akışında sen varsın

Öz suyusun hayat denen şişenin
Nedenisin keder ile neşenin
Sevda cephesinde şehit düşenin
Donuk donuk bakışında sen varsın

Hep senin renginde görünür bahar
Yaprakta yeşilin gülde kokun var
Yama yama kalbimdeki yaralar
Sıra sıra dikişinde sen varsın

Gidip de yorulma çok uzaklara
Sen; seni gel benim içimde ara...
Umut güneşimin mor bulutlara
Girip girip çıkışında sen varsın

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:28 AM
SENİ ARADIM

Omuzumda sevda yükü
Yollarda seni aradım
Beste beste, türkü türkü
Tellerde seni aradım

Girdim yeşilden sarıya
Sordum ölüye diriye
Çiçeği verdim arıya
Ballarda seni aradım

Aşk yalımı girdi cana
Gönlüm döndü gülistana
Gece gündüz yana yana
Küllerde seni aradım

Yorulup demedim yeter
Hasretin gözümde tüter
Kerem'den, Mecnun'dan beter
Çöllerde seni aradım

Bahçem çiçek bağım gazel
Birleşir ebedle ezel
Ayırmadım çirkin, güzel
Kullarda seni aradim

Ulaşmak icin rahmete
Katlandım binbir zahmete
Karışıp söze sohbete
Dillerde seni aradım

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:28 AM
SERGİ

Zümrüt bahçe, Altın saray
Girdim amma beğenmedim
Ortasında elmas bir ay
Gördüm amma beğenmedim.

Hak diye döndüm yönümü
Boynuma taktım ölümü
İstediler ak gönlümü
Verdim ama beğenmedim

Çile çektim sünnet diye
Kınadılar cinnet diye
Çağırdılar cennet diye
Vardım ama beğenmedim

Kalbim tarla, sevgim başak
Tahammülü yaptım kuşak
Dost yoluna candan döşek
Serdim amma beğenmedim

Beyde makam, beyde para
Garibanda türlü yara
İnsanlığı insanlara
Sordum amma beğenmedim

Başlar hep beyine muhtaç
Mideler dolu, gözler aç
Her çıbana üç-beş ilaç
Sürdüm amma beğenmedim

Gelen olmadı çağrıma
Ellerim düştü böğrüme
Var gücümle öz bağrıma
Vurdum ama beğenmedim

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:28 AM
SEVDAM VE BEN

Ey SEVDAM! Nerede kucaklaştık seninle,
Ne zaman dolduk, ne zaman taştık seninle?
Beklediğimiz sabahları görmeden
Bak.. Bak işte mezara yaklaştık seninle.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:28 AM
SULARI ISLATAMADIM

Savaştayım elli yıldır
Ömrüm geçti boşalt, doldur
Anlamadım bu ne haldir

Birgün silah çatamadım
Suları ıslatamadım

Ekin ektim başak yılan
Kuşandığım kuşak yılan
Yorgan akrep, döşek yılan

Birgün rahat yatamadım
Suları ıslatamadım

Ne payem oldu ne sayem
En doğruya varmak gayem
Düşüncemdir tek sermayem

Alan yoktur satamadım
Suları ıslatamadım

Yolum yokuş, izim ayrı
Dilim yağsız, sözüm ayrı
Bedenimden özüm ayrı

Biri bire katamadım
Suları ıslatamadım

Talipli yoktur sevgiye
Anlamadım, neden? Niye?
Canlar gücenmesin diye

Can attım gül atamadım
Suları ıslatamadım

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:28 AM
SİZE BIRAKTIM

Bana Mevlana'yı, Yunus'u verin
Mecnun'u, Leyla'yı size bıraktım
Kırk yıldır susuzum, bir tas su verin
Irmağı, deryayı size bıraktım

Talipli değilim şöhrete, şana,
Makamı, rütbeyi yük etmem cana
Dostluk, sevgi, şefkat yetişir bana,
Dövüşü, kavgayı size bıraktım.

Zaman yoktur ekip, biçip, sürmeme
Ham topraktan haram mahsul dermeme
Bir tek gönül kâfi gelir girmeme
Konağı, sarayı size bıraktım.

Çokta değil, hakta buldum huzuru,
İstediğim alınteri, göznuru
Benliği, kibiri, iğrenç gururu
Faizi, bankayı size bıraktım.

Hiç biriniz telaş etmesin boşa
Doyacak gözünüz toprağa, taşa..
Beni inancımla koyun başbaşa..
Topyekün dünyayı size bıraktım

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:28 AM
TOPRAKTAKİ SEVİNCE

Al elmalar yeşil dalı eğince
Yaprakların ucu yere değince
Bak o zaman topraktaki sevince

Hava bulutlanıp gök gürleyince
Bir yağmur başlar ya inceden ince
Bak o zaman topraktaki sevince

Sevdalılar al kefeni giyince
Kara yerler seni beni yiyince
Bak o zaman topraktaki sevince

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:28 AM
TUT ELLERİMDEN

Sırat’tan incedir sevda köprüsü
Beraber geçelim tut ellerimden.
Niyet ak güvercin, vuslat gökyüzü
Beraber uçalım tut ellerimden

Gönüldeki birlik kalkandır dışa
Aldırma ayaza, yele, yağışa
Giden ilkbahara, gelecek kışa
Beraber göçelim tut ellerimden.

Birleşmek üzredir şafakla gurûp
Korku beklenilmez kapıda durup
İster zehir olsun, isterse şurup
Beraber içelim tut ellerimden.

Çağır hayallerin en ötesini
Yakından duyarsın aşkın sesini
Sonsuz mutluluğun penceresini
Beraber açalım tut ellerimden.

Hatırla kaybolan hatıraları
Elmastan ışıklı, altundan sarı
Zaman tortusundan işte onları
Beraber seçelim tut ellerimden.

Şüphe “başlangıç”tır, karar “nihayet”
Zamanı zamana etme şikayet
Kaçmak kurtuluştur diyorsan şayet
Beraber kaçalım tut ellerimden.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:29 AM
VE SONRA

Kurudu sevgiler gönül tasında
Her mevsim bir başka aldattı bizi
Renkler başkalaştı gün ortasında
Koyu bir karanlık öptü denizi

Daraldı her sabah geniş ufuklar
Aşkımızı gölgeledi bulutlar
Yaprak yaprak daldan düştü umutlar
Tüketti takvimler gençliğimizi

Seneler yalancı çıktı düş gibi
Tüm yazlar üşüttü kara kış gibi
Mermere işlenmiş bir nakış gibi
Dağıldı yüzlerce yokluğun izi

Önce Gerçek dedik ve sonra Neden
Bekledik bir daha gelmedi giden
Uyandık en güzel düşü görmeden
Aynalardan sorduk birbirimizi

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:29 AM
YAĞMUR YAĞAR GİBİ

Ormanlarda yuvasını yitiren
Bir kuş görsem sen gelirsin aklıma.
Beni alıp uzaklara götüren
Bir düş görsem sen gelirsin aklıma.

Gönlüm viranedir, yakılmış, yanmış
Hayal mermerinde hatıram donmuş.
Asırlar öncesi duvara konmuş
Bir taş görsem sen gelirsin aklıma.

Toprak, ağacın her hali güzel
Gölgesi, meyvesi hem dalı güzel
Nerede, ne zaman faydalı, güzel
Bir iş görsem sen gelirsin aklıma.

Acılmış bir çiçektir her gülen dudak
Kılıfta tomurcuk zor gülen dudak
Bir dostluk bakış ı, bir gülen dudak
Bir diş görsem sen gelirsin aklıma.

Yüreğinde deli taylar eş ınan
Gam ilinden dert iline taş ınan
Altmış yıl yaş ayıp bin yıl düş ünen
Bir baş görsem sen gelirsin aklıma.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:30 AM
YALNIZLIK

buğulu penceremde bir ben birde yalnızlık
hava soğuk,yağmurlu ve karanlık
sakin sessiz ve bomboş ortalık
buğulu penceremde bir ben bir de yalnızlık
sokak lambaları birer birer yanarken
insanlar yavaşça sokakları terkederken
bu akşam hüzün yine benimleyken
buğulu penceremde bir yalnızlık birde ben
dolunay çıkınca ortaya kalmadı karanlık
deniz olabildiğince durgun ve bulanık
hikayeme henüz bulamazken bir başlık
buğulu penceremde bir ben birde yalnızlık
herkesin hikayesi gibi zannederken
farklı yaşadığımı henüz bilmezken
yalnızlığımın farkında değilken
buğulu penceremde bir yalnızlık birde ben
kafam düğümlü ipler gibi karmakarışık
neden acaba bu anlaşılmazlık
buğulu penceremde ben yokum artık
hikayemin adı yalnızlık...

IdeaL AykuT

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:30 AM
YALVARIŞ

Ya Rab bu hasrete can dayanmıyor;
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.
Her adımda bir engel var, salmıyor,
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.

Mümkün mü bu yolda maksuda ermek?
Mümkün mü sılada dost yüzü görmek?
Aşığa ar gelir geriye dönmek;
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.

Çekilmez bir şelek vurdun arkama;
Şaşırdım yollarda kaldım, akşama.
Umudum her zaman bakidir amma,
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.

Sevip sevilmemek varsa kaderde,
Hangi doktor ilaç verir bu derde?
Hastayım, susuzum gurbet illerde;
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.

Ey hanlar hanını halkeden Hancı!
Bir yudum aşkınla doğdu bu sancı.
Ey fakir ekmeği, Mümin inancı!
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:30 AM
YANAN SULAR

Elimle musluğunu açtığım sular yandı
Yürüyerek içinden geçtiğim sular yandı
Boyu üç yılı aşan sabır orucu tuttum
İftar vakti olanda içtiğim sular yandı.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:30 AM
YAPABİLİRSEN

Serçe kadar yok musun be
Hadi uç uçabilirsen
Akıl, izan, idrak sende
Kader, seç seçebilirsen

Alev dondu, akıl yandı
Su uyudu, taş uyandı
Ecel kapına dayandı
Durma, kaç kaçabilirsen

İşe el attı dayılar
Çamura battı sayılar
Köprüyü tuttu ayılar
Yürü, geç geçebilirsen

Bırak kalsın çeşme, kuyu
Değiştir gel eski huyu
Havada var olan suyu
Buyur, iç içebilirsen

Taksit taksit, adım adım
Nedir yani, anlamadım
Ev emanet, mezar kadim
Hemen göç göçebilirsen

Farkın var kuştan, sığırdan
Gayret et, alma ağırdan
Gitme köhnemiş çağırdan
Çığır aç açabilirsen

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:31 AM
YETER Kİ GEL

Üzülme her hafta gelemem diye
Haftada olmazsa ayda gel canım.
Üçyüzaltmışbeşi böl onikiye
Sırala otuzu say da gel canım.

Bekletme geciken müddet ziyandır
Güzel kin,öfke,hiddet ziyandır
Varsa gurur,kibir,şiddet ziyandır
Onları orada koy da gel canım.

Kitap aşk,masal der,yıkar bırakmaz
Akıl "tedbir al" der çöker bırakmaz
Korku "gitme kal"der çeker bırakmaz
Sen gönül sözüne uy da gel canım.

Yazı,güzü,kışı bahar zamanı
Yaşadın bilirsin ki her zamanı
Dinle rüzgarları seher zamanı
Uzaktan sesimi duy da gel canım.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:31 AM
İKİNİN BİRİ

Can özünden besmeleyi çekende
Dil yanmazsa ben yanarım sultanım
Hak uğruna bir sefere çıkanda
Yol yanmazsa ben yanarım sultanım

Arzuhalim ulaşırsa divana
Korkarım ki taban değer tavana
Çiçeğimden zerre girse kovana
Bal yanmazsa ben yanarım sultanım

Göz utanır gönül dostu görünce
Can tutuşur candan selam gelince
Bülbül olup bir bahçeye girince
Gül yanmazsa ben yanarım sultanım

Aşıklık içimde doğduğu zaman
Taş yanar göz yaşım yağdığı zaman
Mızrabım sazıma değdiği zaman
Tel yanmazsa ben yanarım sultanım

Üzülmedim erkenine geçine
Akıl yordum herşeyine hiçine
Söküp yüreğimi atsam içine
Göl yanmazsa ben yanarım sultanım

Alev alev ruhta, canda bu ateş
Bakmakla görülmez bende bu ateş
Bırakılsa hangi günde bu ateş
Yıl yanmazsa ben yanarım sultanım

Dosta mektup yazma vakti gelirse
Yazar postalarım kısmet olursa
Mektubumun mahiyetin bilirse
Pul yanmazsa ben yanarım sultanım

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:31 AM
İNCİTME

Gölgesinde otur amma
Yaprak senden incinmesin.
Temizlen de gir mezara
Toprak senden incinmesin.

Yollar uzun, yollar ince
Yol kısalır aşk gelince
Yat kurban ol İsmail’ce
Bıçak senden incinmesin.

Burdayım de ararlarsa
Doğru söyle sorarlarsa
Tabutuna sararlarsa
Bayrak senden incinmesin.

İl göçsün göçtüğün vakit
Yol yansın geçtiğin vakit
Suyundan içtiğin vakit
Irmak senden incinmesin.

Toz konmasın sakın sana
Hakkı geçer halkın sana
Gücenmesin yakın sana
Uzak senden incinmesin.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:32 AM
İNSANLARIN DRAMI

Hilkatten bugüne her ne çektiyse
Zekası kıtlardan çekti insanlık
Hazar zamanıysa, sefer vaktiyse
'Gel'lerden, 'git'lerden çekti insanlık

Putçular put dikip dünyalar vurdu
Tezahürat arttı, tefekkür durdu
Firavun emretti, Nemrut buyurdu
Yürüyen putlardan çekti insanlık

Küfür gemisinde hep kürek çeken
Etrafa iftira tohumu eken
Kula kulluk için yarışa ÇIKAN
Tasmalı itlerdan çekti insanlık

Aferine göbek atan, oy atan
Hatasını sevap diye dayatan
Masum gönüllere girip boy atan
Zararlı otlardan çekti insanlık

Gün geçmedi üç-beş Nemrut türedi
Kötü günler kötülere yaradı
Yitirenler yanlış yerde aradı
Hit'lerden, bitlerdan çekti insanlık

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:32 AM
YOL .

Hayat kapısından tek tek
Her giriş ecele doğru
Toprakta sürünür bebek
Her karış ecele doğru

İster yürü, ister bekle
İster çıkart, ister ekle
'Geç kaldım' diye gam çekme
Her varış ecele doğru

Ayaklar zemine değer
Analar yavrusun döğer
Kalpten damara kan yağar
Her vuruş ecele doğru

Yürü, koş, uyu, otur, kalk
Yukarı bak, aşağı bak
Dört yana dönmeyi bırak
Her duruş ecele doğru

Bir el yapar, bin el bozar
Gün alçalır, gün uzar
Önü kundak, sonu mezar
Her yarış ecele doğru

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:32 AM
YOLLARIN SONU

Bilir misin hancı,bu güne kadar
Hanından kaç yolcu çıktı bu yola?
Sıladan gurbete giden yolcular
Kaç damla göz yaşı döktü bu yola?

Getirmeden bu yolların sonunu,
Kaç yolcu son durak yaptı hanını?
Kaç yolcu bu yolda verdi canını,
Ecel kaç yolcuyu çekti bu yola?

Akar bir oluktan beş dağın karı,
demişler adına 'hasret pınarı'
Şu mezarı gölgeleyen çınarı
Kimin için kimler dikti bu yola?

Kaç aşık bu yolda zaman eritti,
Kaç yorgun hanında terin kuruttu.
Bu taşlı yol kaç çarığı çürüttü
Kaç topuğun kanı aktı bu yola?

Yollar kıvrım kıvrım,dağlar sıralı,
Düşünürüm,yollar beni yoralı.
Kaç ceylan iniyor böğrü yaralı
Her gecenin seher vakti bu yola?

Ben bilmedim gitti n'olur sen söyle,
Bu yollar kararsız uzar mı böyle?
Yar için iç çekip,karşıki köyde
Hangi göz kaç sene baktı bu yola?..

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:32 AM
İSYANLI SÜKUT

Gitmişti makama arz-ı hâl için,
'Bey' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Bir azar yedi ki oldu o biçim...
'Şey' dedi, yutkundu, eğdi başını.

Kapıdan dört büklüm çıktı dışarı,
Gözler çakmak çakmak, benzi sapsarı...
Bir baktı konağa alttan yukarı,
'Vay' dedi, yutkundu, eğdi başını.

Çekti ayakları kahveye vardı,
Açtı tabakasın, sigara sardı.
Daldı.. neden sonra garsonu gördü,
'Çay' dedi, yutkundu, eğdi başını.

İçmedi, masada unuttu çayı;
Kalktı ki garsona vere parayı,
Uzattı çakmağı ve sigarayı,
'Say' dedi, yutkundu, eğdi başını.

Döndü, gözlerinde bulgur bulgur yaş,
Sandım can evime döktüler ateş.
Sordum: 'memleketin neresi gardaş? '
'Köy' dedi, yutkundu, eğdi başını.

Yürüdü, kör-topal çıktı şehirden,
Ağzına küfürler doldu zehirden;
Salladı dilini... vazgeçti birden,
'Oy' dedi, yutkundu, eğdi başını.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:32 AM
İTİRAF

Sevgiliden sevgiliye hediye,
Ayva gider, elma gider, nar gider.
Sevenin yüreği bir renkli mevsim;
Yağmur gider, rüzgar gider, kar gider.

Işıklı saçların dökmüş beline,
Bağladım gönlümü her bir teline,
Ana, bir ben değil bu aşk yoluna,
Topal gider, sağır gider, kör gider

Fakir, zengin, yiğit, akıllı, deli...
Bunların hepsi de sever güzeli,
Baba, bu çığırdan ezel ezeli,
Hasta gider, esir gider, hür gider.

Sarıldım boynuna, öptüm yüzünden;
Sevdim, ayrılamam kara gözlümden,
Ah! Gardaş neyleyim gönül izinden,
Herkes gitmiş, ben giderim, yar gider.

Karakoç'um düşmüş gönül derdine;
Can adaktır güzellerin merdine,
Hey arkadaş, bu sevdanın ardına
Şahlar bile tahtı, tacı kor gider.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:33 AM
ŞİKAYET

Yıldırımlar sağdım umut bahçeme
Hasretimi yangınlarla süsledim
Depremleri dost eyledim geceme
Yüreğimde fırtınalar besledim
Bekledim ki sen gelesin yanıma
Gelmiyorsun yetti gayri canıma

Kokuştu, acıdı, gazlaştı sular
Bozuldu, değişti, yozlaştı sular
Kurudu, savruldu, tozlaştı sular
Bekledim ki sen gelesin yardıma
Gelmiyorsun, ortağım yok derdime

Boş dergahta tek dervişim, gerçek bu
Yalnızlığa boş vermişim gerçek bu
Sabır, sebat benim işim gerçek bu
Silahımı kalemime yasladım
Bekledim ki sen gelesin muradım
Gelme gayri, kapıları kapadım

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:33 AM
ŞİİRE DAİR

Şiir bir cennet bahçesi
Girmeyene anlatılmaz.
Cennet nedir, bahçe nasıl?
Görmeyene anlatılmaz.

Şair gülü, şükür gülü
Yaprak yaprak dokur gülü
Her mısradan fikir gülü
Dermeyene anlatılmaz.

İne gönül, kalka gönül
Hep doğruya baka gönül
Hak vergisi.. Hakk’a gönül
Vermeyene anlatılmaz.

Şiir toprak kokusudur
Şiir damla damla sudur
Ermişlerin duygusudur
Ermeyene anlatılmaz.

Şairler sultanı Yunus
Her sözü yüz defa yumuş
Aşk bağına dergâh kurmuş
Varmayana anlatılmaz.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:34 AM
Dikkat Et

Dikkat et her sözüne, sakın yalan olmasın;
Dikkat et her lokmana, sakın haram olmasın.
Cünkü yalan ile iman, bir arada durmaz,
Haram lokma yiyenin, duası kabul olmaz.

Dikkat et devlet malına sakın elin uzatma;
Çünkü onda milyonların; yetimin hakkı vardır.
Helalin az da olsa yetin, sakın ona haram katma;
Bil ki herkesin rızkı, Rabbin takdiri kadardır.

Sen rızkını değil de, zenginliği ararsın;
Haram, helal demeden, her kasaya dalarsın.
Sonra da şüphe eder, fetvasını sorarsın;
Mal devletin, ben devletin, bu da haram mı dersin.

Eşref-i mahlukatsın sen, şerefine dikkat et;
Yanlış bir iş yaparsan, şerefinden olursun.
Bu ünvan, Rabbin tarafından verildi sana;
Her işinde, bu ünvanı korumaya dikkat et.

Dikkat et, her vazife, sana bir emanettir
Onu hakkıyla yapmamak, emanete ihanettir.
Eğer tövbe edip de, hak yoluna dönmezse
Dünya ve ahireti, hüsrandan ibarettir.

Dikkat et kul hakkına, o hakkın affı yoktur;
Velev ki sahibinden helallık almadıkça.
Dikkat et komşu hakkına, onun vebali çoktur.
Vebalden kurtulamazsın, komşun razı olmadıkça.

Amir isen, emrindeki insanlara dikkat et;
Memur isen, görevini tam yapmaya dikkat et.
İşçi isen, çalıştığın saate dikkat et;
Esnaf isen, satışlarda dürüstlüğe dikkat et

Ey fani insanoğlu, bu sözlere dikkat et;
Ey fani insanoğlu, bu sözlere dikkat et;
Sözü benden de olsa, özü islamdandır.
Nefsini haklı görmek için, kendi kendini avutma;
Kim olursan ol musallaya geleceğin günü unutma.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:34 AM
Ara Notlar

Olmuyor kardeşim olmuyor
Şair olmak çok zormuş, inandım
Yakışmaz bize yenik düşmek derdim
Ama, veya, oysa yenildim işte
Hem de onulmaz biçimde
Başım dik değil insanlar arasında
Ne yüreğim kavi ne ayağım seyirtken
Ne özlemim kaldı ne özlediğim
Tükendim bittim anlayaçağın...

Bıktım hayatı beceriksizce yaşamaktan
Beylik sloganlardan, mürayi merhabalardan
Ne dava haramisi
Ne entellektüel sanat çığıtkanı
Ne ütopya devşirmeni
Hepsi insan olabilmek içindi çabamın
Yada insan kalabilmek için...

Gidiyorum,
Yüreğimde pörsümüş bir yığın hüzün
Yarına taşıyamadığım mavilikler
Didiklenmiş sevdam ve insanlık onurumla...

Gidiyorum,
Kördüğüm iklimlerin gri öpüşlerinden
Şaşı bakışlarından, sahte gülücüklerinden
Yalan tevazulardan, hesaplardan uzağa, uzaklara...
Kendime dönüyorum

Gidiyorum işte!
Ellerimde rengarenk bulut harmanı,
Örtülmemiş yüz hatlarımla.

Alın çizgilerinin en soylu isyanıyla
Yaşamana bak
Şöhret ve para taşlarıyla öğüt yüzakını
İğdiş et vakarını
İnsanlarda vurulur mihenge
Son gülen iyi güler unutma...

Gidiyorum,
Vaveyla istemem arkamdam
Ne alkış ne kargış
Yenilmek bize yakışmaz
Bil gene de

Karanlığa akça sözüm
Karaya ak yüreğim olsun istedim
Olmadı,yapamadım,yenildim işte
Gidiyorum,
Hoşçakal,
Hoşçakal...

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:34 AM
Düşün

Otur, dinlen burada, düşün, tefekkür et;
Bir yanda hayat, ortada cami, yanda mezarlık
Dedikodu, gıybet yapma, ya hayır konuş, ya sükut et;
Oku mevtaların ruhuna, yapamazsan Rab'bini zikret.

Yüksek sesle konuşma, kahkaha ile gülme;
Gülmek kalbi öldürür, gözyaşı affa vesile.
Yüce Rab'bine sığın, ondan affını dile;
Selam olsun Yüce Veli, Akbaba Sultan Hazretleri'ne.

Zor bulursun böyle bir yer, sana ilham verecek;
Manevi sıkıntını, acını dindirecek.
Gerçek bir inanışla bakarsan etrafına;
Bu bakış, hayatına yeni bir yön verecek.

Düşün demiştik sana, sözümüzün başında;
Ergeç herkes yatacak, şu musalla taşında.
Eğer dürüst olursan bütün dünya işinde;
Korkma, inşallah korkma, bu ömrün bitişinde.

Bak, soldaki ağaçlık, mezarlıktır orası;
Genç, ihtiyar demeden, gider gelen sırası.
Kelime-i Tevhit'le, verirsek son nefesi;
Kurtuluşa erenlerden, oluruz inşallah.

Cami, türbe, mezarlık, musalla birarada;
Bilinmez ki yarın acap, hangimiz var sırada.
Daha sıram var deme, bakarsın beklenen sıra bozulur;
Büyükbaba dururken, torunun kabri kazınır.

Bu ne hikmettir ki ya Rab, sebebi sence malum;
Kabre konduğum zaman, ne olur benim halim
Ne malım fayda verir, ne de evlad-ı eyalim;
Benimle gelen sadece, kefenimle amelim.

İşte, bunları düşün, düşün bak da ibret al;
Vaktin olursa eğer, ihmal etme gene gel.
Böyle bir yer bulamazsın, tefekküre dalacak;
Sıkıntıdan kurtulup, kalbe huzur dolacak.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:34 AM
Yetiminim

Sen gittin
Hayatın öbür ucunda bıraktın beni
Issızlaştı şehir
Yetim kaldı şarkılar

Sen gittin
Ummanımı besleyen dereler gitti
Enlemler boylamlar
Ülkeler gitti
Şaşırdı yönleri kuzey ve güney
Demirden kavilik, yelden hafiflik
Savaşlar barışlar gitti

Sen gittin
Aşımın hamuru gitti
Sen gittin
Yapımın çamuru gitti
Sen gittin
Nisanın yağmuru gitti
Sen gittin
Dünyanın uğuru gitti
Söylesene ağzımın tadı mı kalır
Hangi beyaz keyif çatar çayımda

Sen gittin
aralandı sahte dünyam yokluğa
Bir yağ emmez çıkrık kolu hatıran
Sen içimde büyüdükçe, ben küçülüyorum
Adını kazıyamadı zaman
Nar tadından
Kar suyundan

Sen gittin
Devletim gitti
Sen gittin
Sen gittin
Servetim gitti
Sen gittin
İzzetim gitti
Sen gittin
Saadetim gitti
Yıkılmış bir hisar kaldı tevarüs
Bulutlara kan karıştı ardından

Sen gittin
Örtüm gitti
Açıktayım cascavlak
Muhteşem rüzgarlar dağımı yoklar
Tüm yangınlar beni yakar önce
Tipi bir yandan boran bir yandan biler dişini
Bende kalan en son yanını ister

Sen gittin
Elim gitti
Sen gittin
Dilim gitti
Sen gittin
Gülüm gitti
Baştan sona diken dolu gülistan
Yediveren suya saldı ıtrını
Kırağı düştü bülbüllerin sesine
Akreplere kaldı bütün türküler

Sen gittin
Kalakaldım tamtakır
Zenginliğim eteğinle sürüldü
Bir yığın suç, zillet bastı hanemi
Ateşten gömlek giydim, şerbet içtim kızılcık
Tacirlere bayram oldu gidişin

Sen gittin
Ben bittim

Ne olur
Benden uzak tutma nurunu
Nerde aşk varsa oraya yetişir elin
Yalnızlıklardan beni yine
Korursa sevdan korur ancak

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:34 AM
Bir Sefilenin Hasbıhalinden

Ne idim ben, ne tabii bir kız
Belki sahrada rebii bir kız

En büyük zevkim, ümidim, neşem
Kırda seyran idi, her gün, her dem

Düşünürken o büyük sahrada
Beni hâk eyleyeni tenhada

Duruyorken hareketsiz, sessiz
Yere inmiş göğe benzerdi deniz

Aksi tekbir ile dolmuş dereler
Secde eylerdi bütün meşcereler

Şebi mehtap doğar aynı şafak
Her taraf nura olur müstağrak

Akıyormuş gibi her suda hayat
Yüzüyormuş gibi hep mahlukat

Uçacakmış gibi eflake zemin
Halden, mazi ile atiden emin

Mutmain şevk ile soldan, sağdan
Bir şataretle inerdim dağdan.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:35 AM
Çamlıca'da

Hey Çamlıca mehtâbı ne olmuş sana öyle?
Küskün duruyorsun.
Bir şey kuruyorsun.
Seyrinle iyan et bana, ilhâm ile söyle:
Aksetmede âlâm-ı vatandan mı bu halet?
Anlat; bu tahavvül neye etmekte delâlet.
Vaktiyle ederken bu havâliyi zılâlin
Bir sâha-i nilî.
Ey neyyir-i leylî,
Matem döküyor arza bugün bedr ü hilâlin
Bir şeb ki, zîrinde küsûfun,
Seyrangehi olmakda tuyûfun.
Mâzîden esip gelmede bir nevha-i vâveyl.
Bir âh-ı müebbed.
Hangi güneşin mâtemidir zulmetin ey leyl,
Ey şi’r-i muakkad
Yıldızlar olur bence meâlin gibi nâ-yab
Atîde görünmezse o mâzideki mehtâb
Olmazdı sabahın da yarın gülmeye meyli
Pîşinde bu dîdar-ı mahûfun.
Kartallara baktım düşüyorlar yere bi-ta’b;
Oldum sanıyordum Melekü’l Mevt ile hem-hâb

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:35 AM
Varsayılan
Elveda Diyemedik

Yıldızsız bir geceydi
Bir dağ çiçeği gibi şimdiden hasretteydim
sürgündüm çok uzaklardaydım,
Ve gözlerindi sürgün sebebim..
Çok çabuk çekildin hayatımdan
Kaderle el eleydin,
Bense kederle sarhoş...
Yarım kalmıştı hikayemiz
Göçmen kuşları gibi gelip geçtin bu şehirden
Belkide hayatımdan
Duymadın haykırışımı, acılarımı,
Benimsin sanmıştım uçtun avuçlarımdan
Tutamadım, gitmede diyemedim
Olamadın bir yıldızın kayışı kadar hayatımda
Zaman çok kısaydı bizim için
Yetmedi gözlerimizden yaşı silecek kadar
Nede elveda diyebilecek kadar...

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:36 AM
Elveda Diyemedik

Yıldızsız bir geceydi
Bir dağ çiçeği gibi şimdiden hasretteydim
sürgündüm çok uzaklardaydım,
Ve gözlerindi sürgün sebebim..
Çok çabuk çekildin hayatımdan
Kaderle el eleydin,
Bense kederle sarhoş...
Yarım kalmıştı hikayemiz
Göçmen kuşları gibi gelip geçtin bu şehirden
Belkide hayatımdan
Duymadın haykırışımı, acılarımı,
Benimsin sanmıştım uçtun avuçlarımdan
Tutamadım, gitmede diyemedim
Olamadın bir yıldızın kayışı kadar hayatımda
Zaman çok kısaydı bizim için
Yetmedi gözlerimizden yaşı silecek kadar
Nede elveda diyebilecek kadar...

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:36 AM
Makber

Eyvah ne yer ne yâr kaldı
Gönlüm dolu ah-u zâr kaldı
Şimdi buradaydı gitti elden
Gitti ebede gelip ezelden
Ben gittim o haksar kaldı
Bir köşede tarumar kaldı
Baki o enisi dilden eyvah
Beyrutta bir mezar kaldı

Bildir bana nerde nerde Yarab
Kim attı beni bu derde Yarab
Nerde arayayım o dil rübayı
Kimden sorayım bi-nevayı
Derlerki unut o aşnayı
Gitti tutarak reh-i bekayı

Sığsın mı hayale bu hakikat?
Görsün mü gözüm bu macerayı?
Sür'atle nasılda değişti halim
Almaz bunu havsalam hayalim.

Çık Fatıma! lahteden kıyam et
Yanımdaki haline devam et
Ketn etme bu razı öyle bir söz
Ben isterim ah öyle birsöz
Güller gibi meyl-i ibtisam et
Dağı dile çare bul meram et
Bir tatlı bakışla bir gülüşle
Eyyamı hayatımı temam et

Makber mi nedir şu gördüğüm yer?
Ya böyle reva mı ey cay-ı dilber

(Bu şiiri ilk eşi Fatma Hanım'ın
Beyrut'ta ölümü üzerine yazdı)

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:36 AM
İçimde Sen

Nihal' e

Yine gece, yine hüzün
Ve yine içimde sen
Ve yine biliyor musun?
İçimde sen olunca hüzün de güzel

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:37 AM
İstanbul Düşman İstilası Altında İken Çamlıca’da

Hey Çamlıca mehtâbı ne olmuş sana öyle?..
Küskün duruyorsun.
Bir şey kuruyorsun.
Seyrinle ıyan et bana, ilhâm ile söyle:
Aksetmede âlâm-ı vatandan mı bu halet?..
Anlat; bu tahavvül neye etmekte delâlet.
Vaktiyle ederken bu havâliyi zılâlin
Bir sâha-i nilî.
Ey neyyir-i leylî,
Matem döküyor arza bugün bedr ü hilâlin
Bir şeb ki, zîrinde küsûfun,
Seyrangehi olmakda tuyûfun.
Mâzîden esip gelmede bir nevha-i vâveyl..
Bir âh-ı müebbed.
Hangi güneşin mâtemidir zulmetin ey leyl,
Ey şi’r-i muakkad
Yıldızlar olur bence meâlin gibi nâ-yab
Atîde görünmezse o mâzideki mehtâb
Olmazdı sabahın da yarın gülmeye meyli
Pîşinde bu dîdar-ı mahûfun.
Kartallara baktım düşüyorlar yere bi-ta’b;
Oldum sanıyordum Melekü’l Mevt ile hem-hâb

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:37 AM
Şair-i Azam

Mevki Viyana
Bir darbe-i ma'kus ile düşmüş o yana
Hep tersine dönmüştür onun giydiği şeyler
Hem bid-defaat!
Onlarla yatıp kalkar imiş kendisi söyler
Vaktiyle bütün Pul'da yapılmışsa da heyhat!
Cümlesi solmuş.
Vaktiyle siyah, şimdi fakat yemyeşil olmuş
Bir paltosu vardır.
Tek gözlüğü vardır, ******* kandilidir o.
Ya rab ne hayat!
Cepler delik az çok
Lakin ne zarar var ki delikten düşecek yok.
Bir korkusu vardır
Meyhanelerin saat-i tatili pek erken...
Bir kirli paçavrayla gezer
Mendilidir o.
Lastikleri bir başkasınındır ki yürürken
Durmaz ayağından çıkar ekser...
Serpuşu ne festir, ne külahtır, ne sarıktır
Kalpak da değildir
Bir şapka mı, haşa. O onun kendine mahsus
Bir başka şekildir.
Keşkül gibi bir şey...
Milliyetini farık olan yok, soruyorlar:
Kimdir bu alamet, bu musibet, ne kılıktır.
Ürkütmeyelim sus...
Bir kahkaha, bir av'ava kopmakta peyapey
Bazen de müheyyâ-yı tasadduk duruyorlar.
Zül farkına bir zam!
Ancak biri vardır, ona der: Şair-i Azam!

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:37 AM
Aklı İpe Çekmeli

Karasevdalılara
Su sesi dinletilmeli
Gül bahçesini gezmeli
Deli gülmeli eğlenmeli diyorlar
Bilemiyorum bütün bunları
Ey yar.

Bildiğim bir başka şey var
Gece gündüz yalvar yakar
Baş çarptığın kayalıklar
Zincir sürdüğün ovalara kadar.

Sen de bilirsin
Deli aklı ipe çekmeli
Ve mantık ölmeli sevgili
Beni soğuk bodrumlara zincirlemeli.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:37 AM
Bir Gittin Dönmedin

Bu bahar karlarla yağmurlarla gel
Bizim burda susuz kurak bağlar var
Seni yâr etmezler bana sevgili
Aramızda aşılası dağlar var

Günler uzadıkça ömrüm kısaldı
Aklımı bu sevda bir yeldir aldı
Yıllar var gözlerim yollarda kaldı
Bir bilsen ardından nice ağlar var

Bir şarkıdır adın dilimde her dem
Bir tutkudur sevdan sensiz edemem
Gelmez isen ben bu yerden gidemem
Beni sana bend eyleyen bağlar var

Bir gittin dönmedin dünya güzeli
Ne sevincim belli ne gamım belli
Tekrar düşümdür bir tek teselli
Seni böyle tutan hangi bağlar var

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:37 AM
Bir Kurşundur Gözlerin

Rüzgar beni ısıtır güneş dondurur beni
Aşkın ki bir ateştir yakar kavurur beni

Kurşun sıkılmaz derler sevdaya ki bilirim
Bir kurşundur gözlerin kalbimden vurur beni

İpeklerden yumuşak kılıçtan keskin sözün
Salar bağlı köleyi zincire vurur beni

Sevdan ateşten bir kor onu nasıl saklasam
Gözyaşlarım aleme yayar duyurur beni

Bir ömür ara ile bir kez görsem düşümde
Yeri göğü dolanır ayrılık bulur beni

Nasıl hasretim sana ah bir anlatabilsem
Ülkene hangi deli rüzgar uçurur beni.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:38 AM
Çiçekler Topladım

Gül yüzün rengini yansıtsın diye
Kıpkızıl yemyeşil ve de bembeyaz
Çiçekler topladım kırlarda bu yaz

Çöllerde sürdüğüm izindir senin
Sensin aradığım durmadan kış yaz
Halime bir renk ver halinden biraz

Seninle olmazsam tuttuğum oruç
Ettiğim dualar kıldığım namaz
Sevgili bilirsin anlam taşımaz

Bakma sen perişan halime benim
Sana yakışanı bilirim pek az
Ve belki usulsüz ettiğim niyaz

Ama sen bilirsin senin içindir
Böyle gece gündüz hep avaz avaz
Çaldığım türküler inlettiğim saz

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:38 AM
Her Gece Bir Baskın Yaşar Yüreğim

Dilimin ucunda sevdan var senin
Desem ben yanarım demesem kalbim
Ben de ne gelgitler ne yangınlar var

Buz tutan dağlardan sesler yükselir
Her gece bir baskın yaşar yüreğim
Üstüme her gece ne akınlar var

Yüreğim sıkışır bir terdir basar
Rüzgar açar kapar kapımı benim
Çevremde ne uzak ne yakınlar var

Seninse sevdanı yasakladılar
Seni köşe bucak hep sakladılar
Ülkemde ne cahil ne çılgınlar var

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:38 AM
Yalnız Ölürüm Bilmezsin

Kar
Üstüme yağar
Saçlarımı rüzgarlar tarar
Gül uzar yağmur olur gelmezsin

Bir bir
Kesilir ikindileri
Çoban ve kaval sesleri
Derin bir yalnızlığa gömülürüm
Bu anlarda ölürüm de bilmezsin

Akşamları
Üstüme karı
Yorgan diye örterim
Etrafta kurt ulumaları
Gözlerim dolar boşanır silmezsin

Sonra
Gece olur
El ayak çekilir hayat durur
Yıldızlar kurulur gökyüzüne
Gözlerimin önüne film seti olur çekilmezsin

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:38 AM
Yarım Kalır Uykularım

Kar
Soğuk rüzgar
Savaş zulüm ölüm var
Bosna'da analar çocuklar ağlar

Yarım
Kalır uykularım
Korkunç bir baskın yaşarım
Her gece bir çığlıkla irkilir ağlarım

Yanık
Yüreği tık tık
Heryer sessiz ve karanlık
Gözü yaşlı annem yalnız uyanık

Namazda
Elleri duada
Bir çocuk vurulsa Bosna'da
Vurulur ta yüreğinden duysa da duymasa da

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:38 AM
Ağaçlar Gibi

Emeğin örsünde umudu dövdü
Üleşmenin göğsünde dostluğu
İnsandı o insanı sevdi
Onur'a çifte su verdi

Dikenler içinden gülleri derdi
Balçık içinden güheri
İğneyle kayalar deldi
Sevgiye has bir kimlik verdi

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:38 AM
ANKARA

Niçin sevilir bir kent
Ekmeği suyu insanı için mi
Yoksa uğultusundaki
o sürekli derinlere kaçan
eskil renkten mi
Yoksa gizlediği için mi
suçlarımızı
gökyüzünden kırlardan
Niçin sevilir bir kent
Bilmem ki.


Ama artık zamanı geldi
İtiraf etmeliyim
Seviyorum bu kenti ben de
Bir kadını sever gibi.
İçim içimi yiyor kimi zaman
Kızıyorum gördükçe hafifliklerini
Ama çıkıp baktığımda tepelerinde aşağılara
İnip yitirdiğimde kendimi
o buğulu sokaklarında
Anlıyorum onsuz edemeyeceğimi
Niçin sevilir bir kadın
Bilmem ki.


Ankara
Ey aziz kentim benim
Bana kimliğimi kişiliğimi verdin
Zor günlerde sen emzirdin
yetim şiirlerimi
Ey güzeller güzeli
Mustafa Kemal'in gelini.


Göğe atılırken taş kesilmiş
Çift başlı bir Hitit kartalı gibi
Bakarken Anadolu'ya
Asıldım ayaklarına
Boynumda Midas'ın armağanı
Gümüş bir gemi çapasıyla
Dolaşıp duruyorum
Ay ağılı dolamlı
Düş çanağında.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:38 AM
Bir Sabah Kalktım Ki

Bir sabah kalktım ki
Dövünüp duruyor sabah yeli
Gölcük Adapazarı İzmit yerle bir
Şiirin neye yarar şair…

Gül renkli harmanisini almış
Kapkara bir şala bürünmüş şafak
N’olur benden bilmeyin diyor yalvararak
Doğan gün benden değil…

Savruluyor yollarda
Notaları güneşi karşılama senfonisinin
Orman yangınından da beter
Acıyla inliyor ağaçlar
Çaresiz sersefil…

Ah bunları da mı görecektim
Gözyaşları sicim gibi
Boyunları bükük
Küçük tabutlar taşıyor kuşlar
Dizilmiş bir bir…

Soframdaki biricik ekmeği verdim
Benden mektup isteyen güvercine
Götür dedim
Ölü çocuklara bölüştür…

Bir sabah kalktım ki
Kalkmaz olaydım
Ayıplıyor beni yıkılan her şey
Bir taşı kaldırmak yerine
Utandım şiir yazdığım için…

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:39 AM
Çiçekleri Ölümsüzlüğün

5. Senfonisinin esiniyle Beethoven’e

sonsuzluğu dövüyor dev çekiçleri şiirin
tüm yıldızlarını döküyor umudun gecesi
arzunun denizlerine
karanlığın kalbine dörtnala deniz atlıları

parçalanarak saçılıyor koca bir nar gibi onurun suskunluğu
günbatımında devrimin
ayağa kalkıyor engizisyon kurbanları çıkarak odun ateşleri içinden
kuşatıyor aşkın askerleri son kalesini de yazgının

çocuklar çığlık çığlığa
zümrüt çimenlerinde sevincin
gökten gül yağıyor bulutlar kucak kucağa
utkumuzu bekliyor kadınlar ovada
ağaçları altında alınterinin
arkadaş artık anla
son bağbozumundayız düşlerin

haydi haydi
çabuk olun
alın yerinizi
ordusunda yaratanların
dayanın yaşamın siperlerine
sürün namlulara ışığın mermilerini
özgürlüğün toplarını doldurun

ateş! çokuluslu tümenleri evrensel sevmenin
ateş korkaklığa ikiyüzlülüğe ihanete
işte bakın nasıl da açıyor
çiçekleri ölümsüzlüğün
Beethoven’le birlikte

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:39 AM
Darende Özlemi

benim dizelerim
şırıltıları gibidir bir derenin
akarlar
kıskanmadan çağıltılarını büyük nehirlerin

Ayrılığın ve Ölümün Dışında, Yeditepe Y. 1984

Şimdi kavaklar budanır bizim oralarda
Rahatlar yorgun gövdeleri ağaçların
Dallarda ilkyazı muştulayan o göksel koku
Balkır babamın yüzü gibi
Güneş karşı tepelerde

Şimdi ocaklar tüter bizim oralarda
Yükselir göğe mavi dumanlar
Çizerek “mutluluğun resmini” döne döne
Evlerde o yufka kokulu yufka yürekli sevgi
Ana baba kardeş bir arada
Yankır anamın sesi gibi
Tohma’nın sesi Darende Vadisi’nde

Ah yaz bostanları yaz meyveleri
Bize daha tatlı gelir nedense
komşunun elması eriği
Hocalar’ın karadutu Karcılar’ın mişmişi
Dolanır durur
Çocukların sevincini kutsayan bir derviş gibi
Karıklardan akan su bahçelerde

Nasıl anımsamam şimdi
Bir kavak gölgesine uzanmış
suların sesini dinlerken
Gürr diye kalkan kuş sürülerini
Sonra derin bir sessizlik ve
Çalınır yeniden zamanın ezgisi gibi
Rüzgârın senfonisi serviliklerde



Kıraç dağların koynunda yeşil bir vadi
Ne kadar anlatsam anlatamam ki
Elinde büyüdüm ben onun
Ruhumu o biçimlendirdi
Bekler beni oğlunu bekleyen bir ana gibi
Otuz yapraklı gül şehri / Darende

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:39 AM
Evde Ekmek Yok

Evde ekmek yok
Boynu bükük dışarıda güneşin
İçerde çiçeklerin
Onca zaman
Kendilerine şiir yazan adama
Bir gün de
Esin yerine
Ekmek veremedikleri için

Bir telefon tam da sırasında
Hergelenin biri
Aşık mıymışım
Şiir mi yazıyor muşum
Kafayı mı çekmişim ne

Evet evet şiir yazıyorum
Kafayı çektim biraz önce
Aşığım da
Haydi bir kadeh de senin sağlığına

Adamın bir yeri bir yerine denk
Kıçı trampet çalıyor
Hoplayan göbeği
Telefonun almacında
Tıs tıs hop hop
Çarpıyor kulağıma

Ulan kapatsana telefonu adamın suratına
Nezaket en büyük alçaklıktır
Diyen Üstâd geliyor aklıma
Alçaklığına doyma

Evde ekmek yok
Kıs kıs gülüyor karşımda devetabanı
Telefondaki adamı duymuş gibi haspa
Aldırmayıp karanfilin sardunyanın ayıplamasına
Hanımeli de katılıyor devetabanına

Derken ikiye bölünüyor çiçekler
“Ekmek bulamıyorsan şiir ye”
Diyenler bir yanda
Bir yanda “Dayan,
Boyun eğme” diyenler.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:40 AM
Güldönümü

lacivert gecenin koynunda
açılıyor kutsal ölümlerin yumağı
gizil yollarına yaşamın
sessiz yolcuları zamanötesinin
dönüyorlar bir unutuştan bir unutuşa
bir geyik ölüsünü taşıyor gazeller
alçakgönüllüğün kayalıklarında
ağladığını görüyorum emek kartallarının
dinozorlar saygı duruşunda

bir çocuk fırçasını aya batırıyor
yokluğun resmini yapıyor her şeyin tuvaline
gelene geçene soruyor çirkin sözcüğünün anlamını bir adam
kimse bilmiyor

adı yok hiçbir şeyin
herkes gördüğünü söylüyor
ağaca baba diyor biri
biri yıldıza köpek
tanrıyla tanışmamış hiç kimse
herkes ozan herkes bilge
bir kadın bir erkeği burnundan öpüyor

ah ben nerdeyim
benim ellerim nerde
hiç kimse şaşırmıyor
benden başka
gülümseyen geceye

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:40 AM
Hades Yolunda

Esrik geçiyorum Sakarya Caddesi’nden
Masalara güneş düşmüş
Nereye uzansam oraya akıyor
Yanımda taşıdığım ırmak

Dağdan inmiş bir kurt gibiyim
Arkadaşım zincirlerini sürüyen yaralı bir Arslan
Açılıyor telaşla iki yana kalabalık
Ardımızda bize yetişmeye çalışan ağaçlar
Biliyorum şiir yazmaz has şair
Şiiri yaşar
Yaşamak dediğin nedir
Biraz gök biraz yer
“Ekmek arası şiir”

Her şair biraz nergistir
Sağlıklarında açar Akdeniz zambakları
Siz öteye bakın
Bakmayın sarıldıklarına
Boşluğa sarılan sarmaşık gibi yaşama



Hades’te bir gül görürseniz eğer
Ey ölümlüler
Bilin ki onu bir şair yetiştirmiştir

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:40 AM
Hitit Göğünün Altında

Bir gün bana içini açacağını biliyordum bu göğün
Çünkü onun gibi ben de suskundum

Sizin tarihinizle dört bin yıl oldu
Ne demişti Lamassi
Asur kentindeki kocası Pusuken’e yazdığı mektupta:
“Biliyor musun insanlık ne kötüleşti
Kardeş kardeşi yiyecek
Herkes komşusunu yutmağa çalışıyor…”
Lamassi’nin kemikleri kül oldu
Pusuken’in de
Hattuşaş kuruldu yıkıldı
Kuruldu yıkıldı
Ama değişen ne
Bir zamanlar demir altından üstündü
Şimdi altın demirden üstün
Ama insanlar yine birbirini öldürüyor
Lamassi’nin dediğini yinelemeye gelmemiş miydin sen de
Hattuşaş’ı yıkan demir silahlı deniz süvarilerinin sesleri duyuluyor hâlâ

Yine kurulabilir Hattuşaş
Yine yıkıyabilir
Çünkü Fırtına Tanrısı’na havale edilmiştir
Yalnız Hattuşaş mı
Yalnız Berlin mi
Yalnız Paris mi
Bütün dünya
Bütün dünya Fırtına Tanrısı’na havale edilmiştir

Şimdi git ve sus
Birbirlerini boşuna öldürüşünü insanların
Çağdaş sunaklardan yükselen çığlıkları sus
Tarihsel küldür bu mavilik
Külün mavi senfonisini sus

Hattuşaş’ın yıkık surlarının önüne git
Orada taşların altında yabani çiçekler göreceksin
Adlarını sorma
Biz canımız sıkıldıkça onlarla konuşuruz
Git sen de onlarla konuş.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:40 AM
Merak

Bir gün öldüğümde
Ardımdan ağlayacak karım ve kızım
Topu topu birkaç dostum üzülecek
Yahu diyecekler haberiniz var mı Kadir ölmüş
Başsağlığı dilemeye gelecekler kızıma ve karıma

Bütün bunları merak etmiyorum
Ha bir gün önce olmuş ha bir gün sonra
Anacığım duyacak mı mezarında
İşte onu söyleyin bana

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:40 AM
Nokta Koymuyorum Şiirlerime

Nokta koymuyorum şiirlerime
Yoktur çünkü sona eren hiçbir şey bende
Kimi yarım kalmıştır / aşklarım gibi
Kimi gündüz gibidir / her geceden sonra sürmekte

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:41 AM
Sürgün

toprak
sessizlik
kuru otlar
usul bir yel
güz güneşi
cırcır böcekleri
hışırtısı dalların yaprakların
elinde kuru bir meşe dalı
yürürsün patikalarda

kuşlar
adsız bir tepenin ucundasın
aşağıda göl
göl sakin
gökyüzü suskun
dokun ağaçların gövdelerine
dallarını okşa
cebine koymayı unutma nar rengi yapraklardan

yorulmasan da
uzun sırtüstü toprağa
göğe bak
ak bulutlara
güneyden ağır ağır gelen
rüzgârı dinle
vadinin uğultusunu
sonsuzluğun kokusunu içine çek
acılarını alır orman
yüreğini ısıtır güneş
herkesi bağışlarsın dönerken

dönerken
ağaç diplerine
kayalara tutunan yosunlara bak
ağzında bir çiçek
karınca yuvalarına
basmadan

birdenbire
başının üstünden
göğü yalayarak geçen bir kuş katarı
seni uğurlamaktadır

sürgün bir ağaçsın artık

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:41 AM
Yanlışlık

Yanlış dal seçtim meslekte
Türkçe öğretmeni olmak varken tarih öğretmeni oldum

Aslında benim seveceğim güldü
Yanlışlıkla karanfile tutuldum

Bir kıyı kasabasına yerleşmek varken
Ömrümü bir bozkır kentinde doldurdum

Hele hele yanlışlıkla edindiğim arkadaşların haddi hesabı yok
Dahası iki kez yanlış evlilik kurdum

Bir orman bekçisi olacağıma
Tuttum şairliğe soyundum

Yanlışlıkla geçti tüm yaşamım
Yaşamak bir yanlışlık olmasın

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:41 AM
Yeni Bir Şey Yok Yaşamda

Aralamış pencerenin perdesini
yaprak güzeli
Uzanmış bakıyor saf saf
bir çocuk gibi
Söyle diyor haydi
bir şiir yaz
bırak tembelliği

Karanfille yaprakgüzelinin arasında
Halinden hoşnut sardunya
Gel diyor usulca
bir şey fısıldayacağım
gel yanıma

Başı yukarda karanfilin
Diyor ki
Boşuna seçmedi insanlar beni
bir kırmızı gül
bir de ben değil miyiz
özgürlüğün simgesi

Yüzünü avuçlarına almış
Mor düşlere dalmış menekşe
Siz işinize bakın diyor
bırakın beni kendi halimde

Duyuluyor yüz yıllık yoldan gelen çocuk sesi günışığının
Yeni bir şey yok diyor sessizce
Yeni bir şey yok yaşamda
Ben sizdeyim nicedir
Siz de bende.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:41 AM
Yitik Gece

Yaşamı anımsatıyordu gece
ışıkları yanıyordu bütün evlerin
bir kadın eğilmiş iki çiçek saksısı arasından
sokağa bakıyordu.

Gecenin çarptığı çiftler geçiyordu
birbirine yaslanmış
gülümseyen sokak fenerleri altından.

Çocuklarını uyutmaya çalışıyordu anneler
sarhoş kocalar evlerine dönüyordu.

*******den bir geceydi
gecenin içinde
bir yerlerde
billur sular gibi
mutlu kadın kahkahaları dökülüyordu.

Biz iki dost
uzak yıldızlara bakarak
birer kadehle anıyorduk tüm sevdiklerimizi.

Zevk sözcüğü yakışmaz böyle anlara
olsa olsa sevk olur
bir başka dünyaya
rakıdan değildi başımızın dönmesi.

Yaşamı anımsatıyordu gece
“kirlicam”larda öldürüme inat
gözdağlarına aldırmadan zamanın
umudu açıyordu
yürek yürek.

Ey bizi alan gece
bir daha gelir misin bilmem
ama bildiğim bir şey var
yorulunca teslim olmadın sen
usul kanatlı bir kuş olup
uçup gittin ötelere
günün eline düşmeden.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:42 AM
Ödev

Onlar insanı kırdılar, doğru
Ama gelin sayın yargıçlar
Siz kalemlerinizi kırmayın
İdam gömleği yerine
Giydirin birer okul önlüğü
Kalemlerinizi verin bu “çocuk”lara
Bir de defter yanında
Otuz beş kez “insan” yazılacak
Deyin ödev olarak da

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:42 AM
DİRENİŞ GÜNLERİ ŞİİRLERİ

Silahtarağa'dasın
Bakıyorsun Kağıthane Köprüsü'ne
Sarmış tam yüzük yerinden
Haliç'i kuzeye bakan kolunu
O yüzden öyle görünüyor
Sarılı bir parmak gibi
Haliç'in kuzeye bakan kolu

Saklı değil yüzün
Alabildiğine gür ve açık
Az önünde kurulan halaydan
Patlamak üzere hep birden
Bir Refaiye türküsü

Silahtarağa'dasın
Madeni seslerin çarptığı yerlere
Direniş sözcüğü yazıyorsun
Bir tas su sunar gibi
Eski bir dostuna

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:42 AM
DİRENİŞ GÜNLERİNİN ŞİİRLERİ

I

Şu günlerde güpegündüz
Genç bir sözcükle beraber
Öpmek istiyorsun hayatı
Alnının ortasından

En güzeli yürüyorsun
Alibeyköy'ün az ilerisinden
Direniş günlerine doğru
Gül oluyor göğsün
Kokluyorsun

II

Senin bu haklılığına
Bir yara yeri gibi yüzünde
Taşıdığın Halep çıbanının
İzi bile farkında

En güzeli yürüyorsun
Yanında umudun inancın
Güzel günlere bakarak
Çürük bir kavun gibi
Taşımamak için alnını

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:42 AM
DİRENİŞ GÜNÜ

DİRENİŞ GÜNÜ
Senden şiirler okur oldum
Direniş günlerini göreli beri
Alibeyköy'de ve çamur üstünde
Bir fışkın gibi süyerken umut
Ve bir muska gibi
Muşambalanırken

Senden şiirle okur oldum
Belime hızlıca soktuğum gül
Esmer bir arkadaşa benzeyeli
Ve üstündeki el beresine
İyice inanalı

Senden şiirler okur oldum
Direniş günlerini göreli beri
Yürüyeli beri köklerin ucuna
Bir kalem kadar akan su
Ve bir çamur tadında olan
Kelime

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:42 AM
GÖZYAŞLARI DA ÇİÇEK AÇAR

Ellerimi dokunduğum her yerde
Çığlık çığlığa kıvranıyor hayat
Ve ölen arkadaşların giysilerini
Bir kere daha dürüp koyuyor analar
Çamaşır sandıklarına
Gözyaşları da çiçek açar

Bugün yurtyeri olsa da acılara
Kayaların en sarp yerlerindeki
Kırlangıç yuvalarını andıran alnın
Bir gün terli bir gelecek uçuracak
Sabahlardan akşamlara kadar
Gözyaşları da çiçek açar

Ansızın oyuna başlayan çocukların
Sesleri kadar canlı ve huylu
Sevinçleri kadar taze ve acemi
Bir duruş kuşatır seni o zaman
Gözyaşları da çiçek açar

Başını dayadığın ağaç dalı
Bak hafifçe eğildi toprağa doğru
Uyuyan bir çocuğun soluk alışını
Dinler gibi kendini vererek
Yaklaş yüzünü örse de acılar
Boynundan ter boşalan herkese
Gözyaşları da çiçek açar

Yaklaş, yüzünü örse de acılar
Ve nasıl yakalarsa toprağı kök
Suları renk, dalları kiraz
Sen de öyle yakala hayatı
Yürü kol kola canıma değsin
Gözyaşları da çiçek açar

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:42 AM
HOŞUMA GİDER

HOŞUMA GİDER
Hoşuma gider
Elinde çay bardağı
Güneyde bir köy evinin
Üstü çinkolu balkonundan
ve yağmurlu havalarda
Dağlara bakan birisinin
Duruşu

Hoşuma gider
Her gün sokaklarda
Uzuneşek oynayan çocukların
Avuçlarına tükürerek
Koşmaları

Hoşuma gider
Çiçeği burnunda aşıkların
Bir okul sonrasında
Koltuklarına sıkıştırarak
Ciltleri bozulmuş kitapları
Ve ürkek bir tavşan gibi
Aşklarını, acılarını
Elleriyle bastırarak
Yürümeleri

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:43 AM
KALEMÖZÜ

Bir ye adıdır şimdi
Yalçı Dağı'nın oralarda
Kalemözü
Ve tüfek memesine benzer
Bir de yere düşürülmüş
Bir kırlangıç yuvasına

- kalemi bileli beri
Şiiri arkalar gördüm

Bir süyüm sudur aslında
Çıkarken toprağın içinden
Bir çocuk parmağı gibi
İnce buharlar bırakır
Gökyüzüne ve toprağa

- İslaklığı Kalemözü'nün
Şiire yol açar

Bu durumuyla Kalemözü
Yeni bir gelenek sayılır
O yüzden çocuklara çeker
Ve duyarlı oluşu bile
Azımsanmaz hiç oralarda
Türkülere de konu olmuşsa
Kurşuna çalan rengi

- Sevdası kuşlarınkine yakın
Ve mevsimine göredir

Yataklık etmiştir özgürlüğe
Kuşlara ilkyaz gelince
Ve ozanın elindeki kaleme
Gurbet bulmuştur boyuna
Çünkü yer yer adıdır
Kalemözü

- Yiğide saklı durur
Dağların toy olanları

Sessizlik eski bir töredir
Ayrılıklarla başlar ilkin
Gece de inmişse Kalemözü'ne
Kına günleri ansılanır
Elin ortasında kan
Gibi bir uygarlık

- Türküyle girilir geceye
Bir de şiirle

Bir yer adıdır Kalemözü
Anamur'un az ilerisinde
Güneşin ve umudun altında
Bir damar gibi vurur olur
Toprağın derisine

- Güzün getirdiği yağmura
Sabanla varılır

Ey suları taşıyan toprak
Omuzların senin ne yaman
Ve ne kadar da sarkık
Bir dişi şahan duruşunda
Ve avına ayarlı

- Kuşlar havalanınca
Gökyüzü eskiyebilir

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:43 AM
OYUNCAKÇI AMCA

Oyuncakçı amca,
Ne çok oyuncakların var;
Top, tank, tüfek, tabanca...
Gövdem titriyor,
Onlara bakınca!

N'olursun oyuncakçı amca,
Bundan böyle bizlere,
Oyuncak tüfekler yerine,
Ak yelkenli bir gemi,
Bir de süslü bebekler getir,
Unutma emi?

Sonra oyuncakçı amca,
Senden aldığım tüfekleri,
Bozarak onlardan kuş yaptım,
Bana kızmazsın değil mi?

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:43 AM
SEN TEK BAŞINA DEĞİLSİN

Sen tek başına değilsin
Yağmurda koşan taylar gibi
Ve toprağı iyice kavrayan
Kökler kadar akranın var
Omuzlarında hayat ve şiir
Alınterinden bir yürüyüş

Sis örtse de alnını bazan
Dalına göre konsa da kuşlar
Kalem seni arkalıyor boyna
Gülü saklayan yaprak
Ve kızartan toz

Çok alışkın acılı yanın
Güneşte bozaran yavşanların
Islaklığına

Ellesen yorgun bir buzağıyı
Sırdaşın olur senin yiğidim
Mapusane günlerinde görüşmecin
Çünkü adaşların da uğurlandı
Sen tek başına değilsin
Omuzlarında hayat ve şiir
Alınterinden bir yürüyüş

Sen tek başına değilsin

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:43 AM
YAKIMLAR 15

Bir kar yağışıydı endamın
Kuşların göğsü gibi sıcak
Alnından beyazlıklar havalanırdı
Sana yakın, bana uzak

Görünürdü boğazından geçerken
Siyah üzüm, mor dut
Oyuğuna kapattım ellerimi
Bırakma öylece tut

Alnından beyazlıklar geçerdi
Islak taylar gibi serin

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:44 AM
ÜLKEMİN ŞİİR ATLASI

III

Ben aradığım her şeyi yana yakıla aradım
Kaygılar taşıdım mutlaka bulmalıyım diye
Ama kaldırdığım her taşın altından
Çıka çıka bir yığın böcek çıktı
Kimisi deliklerine kaçtı, kimisi üstüme ağdı

Yol günlüklerine geçti attığım adımlar
Çocukken boynunu kopardığım kuş yavruları
Düşlerimde yolumu kesip bir bir gözlerimi oydular
Ve eğdiğim fidanlar büyüyüp gelişince
Gövdeleri tabutuma birer tahta oldu

Sulara bıraktığım hüsnüyusufların
Yan yatıp suyun üstünde durması gerekirken
Hepsi de dibine çöküp gitti bir bir
Demek ki her şeyin bir derinliği var
Demek ki her şey biraz da derinliktir

Daima ayrılıklar üretti benim yürüyüşlerim
O yüzden adı ayrılık olan bir çiçektir
Şimdi benim avuçlarımdaki çizgiler
Oysa eskiden alçalan bir kara kırlangıcın
Kuyruğunun duruşuydu.

XLVI

Bilirim incelik ister marifet ister
Arkadaş seçmek de yar seçmek kadar
Çünkü göreceğin küçük bir ihanet bile
Adama evlat acısı gibi koyar

Düşün ki içini döktüğün, sırlarını verdiğin
Seninle birlikte aynı ufka alın dayamış
Birlikte saklanmış, birlikte yatmış birisi
Bakmışsın ki günün birinde ayrılıp gitmiş

Aslında bir su damlası kadar hafiftir insan
Bir söz kadar uçucu, bir reyhan kadar yabani
Ve kırlangıçların gözleri kadar ürkek
Eğer cesaretle doldurmamışsa kalbini

Bilirim oldum olası incelik ister
Arkadaş seçmek de yar seçmek kadar
Çünkü gün gelip çıkarıp öfkeni vereceksin
Ve yurduna dair taşıdığın güzel şeyleri


XLVII

Yürüdüğüm yolları deftere yazmayı
Günlük tutmayı bağırıp çağırmayı
Ve hayatım üstüne haberler çıkarmayı
Bir marifet sayıp kendimi ele verdim

Bir damla suyun bile ağırlığını düşünmedim
Ama taşı toprakla toprağı çamurla kıyaslayıp
Taşıdığım düşüncelerin sözlere dökülüşüne
Bir anlam veremeden çekip gitmedim

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:44 AM
AĞIR ÇEKİM

Maskeli yüzleriyle
Eş dost hısım akraba
Gelirler arada bir
Söz döner dolaşır yine
Kurda kaptırınca kuzu
Ekşidir hep gülüşleri
Dilleriyse kaya tuzu

Artık yeller ateşlere
Doğru eser ve kuyu
Dibindeki Yusufların
Sayısı artar hızla
Akrep gibi kendini
Sokan aşklarımızla

En sıcak günlerde dağ
Çığ salar üstümüze
Sulak ovalarda susuz
Kalmış bitkiler gibi
Yüzümüze korkuların
Yerleşir soluk rengi

Örter alev damlası kum
Develerin de üstünü
Kaç ay oldu gelmediler
Giderek büyür fırtına
Bu yüzden kervanımız
Kaldı çöl ortasında

Ne erken ölümü yeğle
Ne bir kurtarıcı um
Gibi çelişkilerde
Bir ses: Boğuluyorum

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:44 AM
Ağrı

Dağından söz edecektim, bu beni aşar
Ağrımdan söz edeyim, kapalı anlamımdan
Geniş görünen evdeki odanın darlığından
Ben burada sahiciyim, büyük hayaller
Kurmayı unutalı yüzyıllar oldu
Evin oğlu yama gibi duran balkondur
Evin kızı bir merdiven boşluğu

Bu evin toplamı dört kişiden ibaret
Değildir işte, size öyle geliyor
Bu evin toplamı ıssızlıklardan
Yazmak bana düşüyor, okumak bir yaprağa
Bir kez daha kopuyorken dalından

Yüksek sesle düşünmeye çekiniyoruz
Kemandan tel koptuğunu ah birimiz söylese
Kaya gibi görünen kum tanesinin
Acıklı durumuna son vermeyi denese
Sürekli yağmur yağmasa gökyüzü görünecek
Sürekli rüzgâr esmese dalında duracak yaprak
Bu evin toplamı odalardan oluşmuyor
Bu evin toplamı dört otobüs, dört durak

Durgun bir göl gibi duruyor karım
Kurumuş kuyular gibi duruyor bakışları
Değişen şeyler var da konuşmuyoruz
Biten bir şeyler var, ekler gibiyiz
Ev dediğin artık büyükçe tabut
Dört omuz taşıyor, evet bildiniz

Akrabalar, komşular, saçaktaki kuşlar için
Öldürücü bir rolü oynayan biziz
Evin içi kabukla gizlenmiş yara
çay içmeye bile çıkamıyoruz
Düşeceğiz korkusuyla balkona

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:44 AM
AHŞAP RUHA TEN GİYİNMEK

Hiç bu kadar boğulmadım içimdeki bir gölde
Sunu yazısı başlığı olacaktı kitabında
Yaprak bir ormanı algılıyorken
Parkla insan yüzlerini karıştırdı her zaman
Ferit çünkü benziyordu parklara

Bir parti marşının sözlerini yazmayı
İsteyen bir adamdan kara bir cümle daha
İçeriği boşaltılan bir anlamda yaşıyoruz
Ten giyinmek zorundayız bu ahşap ruha

Hepimiz Yesenin'dik yani şehrin kır kokusu
Yanlış yerlerde gezerdik polis götürürdü bizi
Başımız derde girerdi Haydar açıklayınca
İçimizdeki ıssızlıktan başlardı Haydar
- Bırak ulan felsefeyi! dedirtirdi sonunda

Ah Ferit neden öldün park değildir mezarlık
Dördümüzü bine böldün ve böylece azaldık

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:44 AM
AŞK BENİ GEÇER

Çünkü bacakları uzun, mesafe tanımıyor
Çünkü rüzgârın atında, büyük deneyiminde
Elbette aşk beni geçer haritayı kendi çizmiş
Dağları iyi biliyor, nehirleri de

Bir ateşin koynunda uyuyorken bile geçer
Serin su başlarında dinleniyorken bile
Ve ben onun peşinden kurşun olsam yetişemem
Okyanusa vardığında göle gelmiş olur muyum
O çınar olduğunda yaprak olur muyum ben?

Bir dille yetinirim, bütün dilleri öğrenmiş
Dumana tanım ararım, yangınlardan geçmiş o
Ben merdiven arıyorken çoktan çıkmıştır göğe
Bir kadının saçlarına takılıp kalmış iken
Ruhunu ele geçirmiş binlerce sevgilinin
Bende bir esimlik yel, onda her zaman deprem
Elbet aşk beni geçer
Tren rayların üstünden

Aşk şiiri yazdığımı sanırım, ne hafiflik
Destanı bitirmiş olur ben çıkarken ilk dizeden
Uçup gitmiştir evet dünyayı kanat eyleyip
Ben iki teleği yanyana getirmişken

Aşk beni bir daha geçer
Tren rayların üstünden

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:44 AM
Aşk Var

Yıkandım, bütün sular tenime değdi
Atlasıma yeni dağlar ekledim
Yeniden tasarladım kitabımın kapağını
Seni sevdim, yazdıklarım aşka ilişkin

Bana yeni incelikler kazandıran sevdanın
Sularında yüzüyorum, ruhuma değiyor sular
Evet seni sevince öyle oldu, şaşırdım
Dallarımda zerdali, yelkenimdeyse rüzgâr

Kırgınlığa uyaklı şiirler yazıyorum
En az kırk yerinden yırtıktı kalbim
Gör yarışa kalktım büyük akan nehirle
Aşk var, köprü aramam karşıya geçmek için

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:45 AM
Aşkım ve Ülke

Ülkem kötüye gidiyor bendeki aşk iyiye
Bir yanda aymazlığım çılgınlığım bir yanda
Çölde çiçek açıyorken kopuyor dalından yaprak
Aynı anda yaşıyorum iki değişik duyguyu
Aşk bahsinde cesurum
Ülke bahsinde korkak

Ülke diyorum uçurum, aşk deyince köprüler
Birine düşüyorken tutuyor beni öteki
Dengelemek konusunda yetersiz kalıyorum
Aşkımı ve ülkemi

Kolay mıdır suları ateşlerle söndürmek
Elinde harita yoksa yol gostermek kolay mı
Dağların arasında rastladığın bir nehre
Ülkeysen yavaş yavaş
Aşıksan birdenbire

Ülkem de aşkım kadar iyi olsun isterdim
Kuğuyu özlemiyor havuzu çekilmiş de
Üstesinden gelirdi yangınların, depremin
Aşkım kadar güçlü olabilseydi ülke

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:45 AM
BABAM VE GÜZ

Başlık yanıltmasın sizi, babam yaza benzerdi
Ama her zaman için güzden yaprak alacaklı

Babam yaza benzerdi, kendine susamam için
Gözlerine bakardım, kurumuş kuyu ağzı

Yaza benzerdi babam, balkonda çay içmeye
Ya bana öyle gelirdi ya bardaklar kanardı

Babam bana benzerdi, bir göl manzarasına
Aniden fırtına çıkar kayık dediğin batardı

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:45 AM
Babam ve Mehtap

Şimdilerde yitirilmiş esin yeriydi mehtap
Günümüzün şairlerinin küçümsediği
Hiç unutmam ben bir kadın görmüştüm
Saçların, bacakların mehtaba değdiğini

Olsun varsın, gecikmiş bir oğulu
Azarlasın babası, dövsün belki de
Mehtap dördü katlanmış kağıt olarak
Şiir biçiminde dönerdi eve

Günümüzün şairlerine benzemiyorum
Bu yüzden uzun sürüyor bendeki akşam
Mayınlı babadan geçerek kağıtlara
Yine o kadını, mehtabı yazsam.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:45 AM
BABAM VE ORMAN

Bir kibrit çöpünün gücüne şaşılır hep
Kavla buluştuğunda yok olur orman

Baba ormansa eğer oğul kibrit çöpüyse
Külün raporu istenir Abdülkadir Budak'tan

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:45 AM
BAĞIŞLA BANA ADINI

- Leyla'yı anlat bana

Ey şiir, sesin çığlık
Uyağın vaha
Leyla'yı anlat bana

Yeldirmesi aşk oyalı
Etekleri yangın yeri
Kays adlı ağacın dalı
Bir sevdanın son depremi
Olan o güzel Leyla'yı
Anlat bana çölün dili
Kana benzeyen sahrayı
Anlat bana, hangi deli
Yıkmış gönül sarayını
Gül kanatan mezar yeri
Çağrıştırıyor Leyla'yı

- Bağışla bana adını

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:46 AM
Buradan Bir Şiir Çıkar

Kürekler çekiyorsa acemi kayıkçıyı

Taşı annesi sanıp sarılıyorsa yosun

Şehirli desen peşine düşmüşse köylü kilim

Bir kapı ötekine buyrun efendim diyorsa

Bir pencere ötekine açılıyorsa örneğin



Burdan bir şiir çıkar ve ben onu yazarım

Irmağın altından geçiyorsa bir köprü

Aşk ağacın gövdesini sallıyor

Yaprak ondan fazla ürperiyorsa

Çivi zannediyorsa çarmıh İsa’yı

Çıraktan el alıyorsa bir usta



Rujun belirlediği bir kadın dudağından

Şu sözler çıkıyorsa yapma çiçekler çağında

“Gözlerim rimelliydi ağlayamadım”

Bir yenilgi daha almış olur gül

Ve ben bunun şiirini yezarım



Kuş sınıfında yer almış olmalarından

Bir şiir çıkabilir serçe ile kartalın

Koca dünya bir hamalı taşımaz

Koca dünya sırtındadır hamalın



Şiir deneylerle değil acemilikle yazılır

Otelin yolcuda dinlediği vakitler

Ateş üşüyorken dergiden kitaplardan

Nice Abdülkadir Budak’lar geçer

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:46 AM
Çağ

Geçen bayramlardan kalma
Boydan çekmiş giysileri
Giyiyordu iyi kötü

Kim yırtıp atmış kenara
Kim ve neden
Taş mı kesildin ey yürek
Neyden çok inliyor neyzen

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:46 AM
CEVAP ANAHTARI

Suyu özetleyen bendim bir bardağın içinde
Taşa sarılan yosun taşı bitirir, anladım
Parmaklar dile dönüştü ellerinde dilsizin
Ve balkon demirleri inceldi tanrım!

Gömleğimden birkaç düğme açtığım zaman
Çarpar rüzgar kadın olur titrerdi
Yanlış anlaşılmasın çaptan düşmüş değilim
Makasa son kez bakan kumaş beni etkiledi

Kırlarla şehirleri karıştırdığım oldu
Atımın ayakları asfalt kokar bu yüzden
Bir çift metal kanatla uçmaların sonunda
Yorgun otelim artık, yolcusunda dinlenen

Teneke sözcüklerin altındanmış anlamları
Benzedim mühürlenmiş sarraf terazisine
Ama şunu öğrendim: kaç boğulmuş çocuk eder
Nil ile Kızılırmak arasındaki mesafe

Ayın yansısı ancak kuyunun ağzı kadar
Kuyunun içi tanrım ne kadar karanlık, derin
Ben ölünce sanırım dünya yalınlaşacak
Gözlerim Âşık Veysel, bileklerim Yesenin!

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:46 AM
ÇIĞLIK

Çığlık şimdi en sevdiği kelime
Onu bir yankıyla birleştirmesi iyi
Ellerini ateşe sokmadan biraz önce
Çığlıkla denize sürdü tekneyi

Giydiği çığlığıdır ipekten gömlek gibi
Kendi hacminden fazla yer buluyor dünyada
Gülde bir çiğ tanesi oluyor kimi zaman
Kimi zaman kırk kapılı bir oda

Çığlıktır dinlenme yeri yorulduğu vakitler
Ciğerlerinin ise sağlıklı denemesi
Dipsiz kuyuları andıran *******de
Ürpertilerle yüklü ılık kadın nefesi

Bulunan adresidir yitirilen dostların
Bir öpüşten arta kalan kırmızı ruj lekesi
Saksıdaki çiçeğin kokusu çığlık
Ağır hasta bir çocuğun annesi

Çığlığı yazmasa çıldıracaktı
Kimi uyaklar ile düştü bu şiirine
Sesine kelepçeler takılan arkadaşın
Çığlık şimdi en sevdiği kelime

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:46 AM
DERE BÖYLE NEREYE

(Doğanın Yüzüne Dilin Aynası'ndan)

Hani bahar aylarında kıyılarında açan
Papatyalar söylesin senin özgeçmişini
Üstüne kurulan ahşap tahta köprüler
Su içmeye sokulan ürkek ceylan anlatsın
İri memeleriyle eğilip doğrularak
Tokaçlarla çamaşır yıkayan kadınların

Ey dere ne şanslısın doğa öyle söylüyor
Ağaç büyür ot biter geçtiğin yerde senin
Sana uzatır kızlar beyaz bacaklarını
Herkes seni çağırır bahçesine bağına
Ay buluta girende el ayak çekilende
Sen sokuluverirsin bir gölün yatağına

Nice vadiler tanırsın akıp giden ovalar
Nice çakıl taşlarını okşar dalgacıkların
Bazen genişlersin sen kıvrılır incelirsin
Üstüne söğüt dalları abanır esintide
Ekili topraklara uğramayı seversin
Katkın var sofralara uzanan berekete

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:46 AM
DÜŞMANIMIN SAYISI ÜÇ

Tabutuma ilk çiviyi kim çakar
Doğrusu bunu merak etmiyorum da
İlk kim merak eder ayakkabı numaramı
Üstelik dünyayı yürümelerden
Kurtulduğum sırada

Ayakkabı numaram kalacak, biliyorum
Ayaklarım değil de

İlk kim anar adımı yas günlerinden
Çıktıktan hemen sonra ve de lanetle
Üçten fazla düşmanım olmadı benim
Uğraştım, indiremedim sayıyı bire

Düştüğüm kalacak, bunu da biliyorum
Yürüdüklerim değil de

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:47 AM
EV ZAMANI

1.

Büyük istasyonlardaki büyük vedalar için
Trenler uzun bekler güzel bir gelenektir
Büyük istasyona benziyor artık bu ev
Tren bir yolcu daha edinecek demektir

Bulunduğum ruh halinden şöyle bir bakıyorum
Şu odanın biçimini alan ben değilim sanki
Şu mutfağın çeşmesinden akmamışım su yerine
Sofrayı donatmamış oturmamışım balkonda
Özellikle çocuklara sarılıp baktığım zaman
Olduğumdan daha güzel göstermemiş beni ayna

Bir kartal karıştırmış kayalıklarla bu evi
Parsın homurtuları pençeleri bu evde
Evler baykuş olunca sözler saptırılıyor
Yırtıcı hayvanlara benziyorum bu yüzden
Kırılanın sayısı her geçen gün artıyor
Gülümseyen fotoğraflar eksiliyor albümden

Eşyalar beni tanırdı yer verirdi bir koltuk
Sandalye benim için yanaşırdı masaya
Ördüğü dantellere benzerdi karım
Çocuklar avcı görmüş ceylanın gözlerine
Bir kez daha ben bu eve benzerdim
Ölmüş anne resminin çerçevesine

Köprüsüz ırmaklar aramızdan geçiyor
Ev odayı ısıtmıyor oda yalnızlığımı
Bir kuyuya düşer gibi düşüyorum şiirlere
Evim büyük istasyona benziyor sanki
Ama yolcu binemiyor bir kez daha trene

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:47 AM
GENÇ OZAN

- Bu Mecnun Leylâ'sını değişmedi çöl kumuna
Önce Leylâ'nın Adıyla


Leylâ dedim, yanıt verdi yol tozu
Gurbeti sınayan yolcunun yakasında
Hancı tütün sardı, çorba ısıttı
Leylâ dedim, taş dönüştü yastığa

Leylâ dedim, ateş güle dönüştü
Konuklar büyücü sandılar beni
Çok uzakta yırttı ağı bir balık
Leylâ dedim, şerbet ettim zehiri

Leylâ dedim, oturdu sol yanıma
Avcıyı atlatan bir ürkek ceylan
Barut gül tozuydu, mermi oyuncak
Leylâ dedim, damarlarda kaldı kan

Leylâ dedim, dere indi denize
Kuş öğrendi kanadıyla uçmayı
Acının mürekkebine divit bandırıp
Leylâ dedim, bildim şiir yazmayı

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:47 AM
Gizli Cam Parçaları

Şehrin ortasındaki kır çiçekleri
Usulca çekildiler geldikleri yerlere
Kapatsak da olur artık camlarımızı
Balkonumuza serçeler beklemesek de

Şehrin ortasındaki kır çiçekleri
Çekildiler diyorum Metin Abi örneği
Ah hepimiz oluyoruz giderek
İntiharların çünkü biçimleri değişti

Büyük kalabalıklardaki yalnızlık intihardır
Görkemli caddelerin açılması uçuruma
Yapma çiçekler götürmek sevdiğimize
Yazmamak intihardır duyumsayıp da

Kesen bıçak değildir insanın bileğini
Yüreğimin kıyısındaki "gizli cam parçaları"
İntihardır bu çağda ağlamayı bilmemek (*)
Nilgün Marmara'yı sevmek, Beşir Fuat'ı

Ecza dükkanının önünde Metin Abi olsaydı!

(*) İntihar eden Şair Metin Akbaş’ın bir dizesi

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:47 AM
GÖSTERGE

Yalazı çıngıdan ayıran nedir
Sevdayı bağbozumundan
Çiğdemi nergisi ballı inciri
Ayıran ne bir küpeli kirazdan

Öğrenmem gereken çok şey var daha
Ortanca çiçeği nerede açar
Bir kuşun adıymış yalıçapkını
Nasıl öter hangi ilde konaklar

Karanlığa açılmakta bilirim
Şaşı günün penceresi
Neyle çizer gökyüzünü kırlangıç
Nasıl solar bilmem çuha çiçeği

Nerden bulur okurum
Sözcükleri firengili bir ozan
Erkenci kuşlarla yola çıkar mı
İçimizi ferahlatan sabahtan

Emeğin gülleri burcu burcu kokmalı
Her nakışta niye kan izleri var
Peçeli yüzlerin esrarlı ağızları
Buyurdukça niye kurur kurnalar

Öğrenmem gereken çok şey var daha
Ufku gösterirken maviliğin ibresi
Saçaktaki güvercin işkillenirken
Nasıl şişmez anlamam susanın dili

Hangi duyguları taşır
Savaş gemisindeki hekim yamağı
Ne görürler düşlerinde örneğin
İşveli zengin kızları

Zencefil kokusunu duysam tanımam
Öğrenmem gereken çok şey var daha
Islat bilgisiz dudaklarımı
Ey deneyim denen gümüş maşrapa

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:48 AM
Hayatta Ben En Çok Annemi Sevdim

Can Yücel'e nazire

Ona göre baştan beri iflâh olmaz biriydim
Babam korkuydu bana, annem yürek serinliği
En sevdiği oğluydum -bana hep öyle gelirdi-
Uzun avcı öykülerini ilk ondan dinlemiştim
Hayatta ben en çok annemi sevdim

Sözümona büyümüştüm, ekmek getirirdim eve
Annem öldü, düşüyorum, koptu salıncağın ipi
Anahtarsız bir kilide benzediğim doğru şimdi
Saçlarına tırmanırdım tutunup yıldızlara
Kokusu kalmıştır diye kapandım odalara

Kıyamazdı bilirdim şiirler yazan oğluna
Sevgilim terkedince benden fazla ağlardı
İstiridyeydi annem, içinden inci çıkardı
Hergün daha da büyüyor yüreğimdeki yırtık
Annemi anılarda bile bulamıyorum artık

Babamın hemen ardından gitmesi gerekmezdi
Evinin badanasını yarım bırakıp erkenden
O gün bugündür bana gülden önce gelir diken
Dedim ya anahtarını yitirmiş bir kilidim
Hayatta ben en çok annemi sevdim

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:48 AM
Kadın ve Nehir

İkisi de sürükleyip götürüyor ne varsa
Kadınla nehir arasında bir fark göremiyorum
Buluşuyor bir anlam iki ayrı sözcükte
Saçları omuzundan akıyor birisinin
Ötekinin mızrağı saplanıyor denize

Biri ihanet istemez, köprü istemez öteki
Kadından ve nehirden ancak aşkla geçilir
Biri geyik barındırır sularına eğilen
Öbürü bir avcıyı koynunda geliştirir

Maraton koşusuna benziyor ikisi de
Düş çalarken suçüstü yakalanmış çocuklara
Benim kadınım bir nehrin profilden fotoğrafı
Senin nehrin benziyor ateş emziren kadına

Bir halk ezgisi sanki, öfkeli ve tedirgin
Belki kalp çarpıntısı, yanardağ ve infilak
Nehir mi desem kadın mı, ikisi de olabilir
Ya iyi yüzme bilirsin ya sevmeyi adam gibi
Bir nehre ve kadına ancak böyle girilir

İkisi arasında bir fark göremiyorum
Erkeğinin yanında gözden geçirir kendini
Kadın sunar ruhunu gövde ambalajıyla
Dibindeki yosunun susuzluğunu bilir
Nehir ustadır artık köprüsüz buluşmada

Söğüt dalı olsaydım öper miydim bir nehri
Taçlandırırdı kadın aşkını haketseydim
İlle bir fark olmalı aralarında denirse
Biri denizi çağrıştırır öbürü uçurumu
Sal olduğumu bilirdim nehre düşseydim eğer
Ötekinde bir sınav sorusu olduğumu

Nehir: Doğada bir yatak bulmamaktır kendine
Kadın: Aramak değildir yatakta kendisini
Buradaki ayrıntı elbette önemlidir
Yine de diyorum ki, öyle büyük bir fark yok
Nehir eşittir kadın, kadın eşittir nehir

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:48 AM
KAYSERİ KAYSERİ

Bana bir Kayseri bulun, kırık dalın ucundan
Yere düşüp ezilmiş bir çiçeğe benzesin
Su içen ata benzesin, kanat tazeleyen kuşa
Ayna olup göstersin en yaralı dönemimi
Zaten kan kaybetmeye alışkın bir adamım
Bana bir Kayseri bulun, o yitik hançerimi

Bir dergiden söz açın, kitap çıkarmalardan
Yarışır gibi şiirler yazdığımız günlerden
O şehir o yanda kaldı burada bırakıp beni
Çivisini arıyor, yüreğime asılacak
Erciyes'in önünde çekilen hatıra resmi

Bana bir Kayseri bulun, akşam üstü çay içerken
Elimden düşürdüğüm bir bardağa benzesin
Yıkanmış ütülenmiş masa örtülerine
Bana bir Kayseri bulun, burada çok üşüyorum
Yorgan niyetine atıverin üstüme

Adımı şaire çıkaran bir Kayseri bulun bana
Şiir yazmayı bırakmış dostlar da olsun içinde

Bana bir Kayseri bulun, gecikmeniz halinde...

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:49 AM
Kazı

Koklanmayan gül üşür
Ayak sesi duyulmayan oda dar
sevgisizliği dene
Kar kar

İn derinlere korkma
Sürsün kazı
Bir zaman sonra göreceksin
Acının köklerinde sevincin ağzı

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:49 AM
KIRGIN, ARKANA BAKMA

O şehrin salıncakları düşürdü çocukları
İtfaiyecileri sözleştiler yangınla
Irmağının kıyısına çadır kuramam artık
Elimi uzatamam kapı tokmaklarına

Çarşafları kirli artık, yatamam otelinde
Çaylarını içemem bildik park kahvesinin
Irmağının kıyısına çadır kuramam artık
Halam beni bir daha o şehre beklemesin

O gün düşürdüm cebimden, getirmesin bulanlar
O şehirde çektirdiğim son hatıra resmini
Artık her yerim üşüyor, o şehir benim için
Avcı duvarında asılı ceylan derisi

Bastırılmış duyguların şiirini yazmalıyım
Mezun verdi güz okulu bu yıl da
Kelebek kanatlarını kopardığı doğrudur
Bahçelerini kuşatan dikenli çit tellerinin
Sabun arıyor şehir, ellerini yıkayacak
Benim içimden gelmiyor başkası versin

Bilmiyorum ne kadar sürecek kırgınlığım
Yama tutar mı bilemem yüreğimdeki yırtık
Arada bir giderdim çocukluğumu bulmaya
Gitmek gelmiyor içimden büyüdüm artık

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:49 AM
KIRMIZI KAZAĞI GÜLTEN ABLANIN

Evet öyle, alevden bir çıkıntı
Uzun bir alıntı belki destandan
Belki derin kuyulara salınan çıkrık
Göle okyanus dersleri, fidana çınar
Yorulmuş yolcuya yürümek önerisi
Kırmızı kazağı Gülten Ablanın
Esin kaynağım oldu, yazdıracak şiiri

Bu söğüt dalını öpen su var ya
Bu dağ macerası, imgesi uçurumun
Avcısı bol ceylan, bu gerili yay
Kırmızı kazaklı Gülten Abla bu
Öte yanda bir umuda kıvılcım
Beri yanda bıçağa pas korkusu

Amazon olabilir, Kızılırmak, Nil belki
Köprütanımazın biri, isyan belki de
Kırmızı kazağı Gülten Ablanın
Kuşa uçma duygusu, esin şiire

Öyle olsun, yalnızca bir fotoğraf
Sözgelimi söğüt dalı öpen su
Kırmızı kazağı Gülten Ablanın
Sana giysi, bana sınav sorusu

Tam burada kalem düştü elimden
Sözlüğüm daraldı nefesimle birlikte
Gücüm yetmeyecek bitirmeye şiiri
Kırmızı kazağı Gülten Ablanın
Bir başlık olarak kalacak belki

Tutuşur muydu saçların kestirmeseydin
Nedir sahi sımsıkı sarmış olan bedenini
Ateşi kıskandıran kırmızı bir kazağın
İçinde Gülten varsa yazılamaz şiiri

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:50 AM
MUHTEŞEM AYIPLAR

Göğsümün yelkenini şişirecek bir rüzgar
Suratıma çarpılacak bir kapı bulmalıyım
Dışlanmak nasıl bir şey, öğrenmek için
Ruh halini metale yenik düşen ahşabın

Katliamdan kıl payı kurtulan günün sonunda
Payımdan çoğunu almak muhteşen ayıplardan
Öpen dudaklar ahşap, okşanan metal ise
Sevişmeyi ayıp saymak mümkündür kaptan

Tekne şizofren öyle mi, kayalara yöneliyor
İlk celsede berrat ettiriliyor deniz
Soru metal, yanıt ahşap; asılan bir sokağa
Cadde adını verecek kadar incelikliyiz

Midye çıkarma konusunda usta olsam ne çıkar
İnci bulamadıktan, inci bulamadıktan...
Zıtların birliği çok can yakıcı tanrım!
Gövdem metal, ruhum ise ahşaptan

Ağaç ile dar sözcüğü yer değişmiş, aldanma
Sallanan bedenlere bakınca göreceksin
Yoruldum, uykum geldi, sözlerim kapanıyor
Terzi ahşap, kumaş metal; kırılmış bir iğneyim

Tanrım! Bu orantısızlık beni çok korkutuyor
Şehrin elleri ne büyük, ne kadar küçük başı
Kanın sızdığını gördüm bir çivinin sesinden
Karıştırmak zorundayım metal ile ahşabı

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:50 AM
REÇETE

Aklımı askıya aldım ne yapsam duygudandır
Ah akıl senin yüzünden kaçırdım yaşamayı
Aynı gemi aynı liman aynı yük
Güverteden denize iteklemek geliyor
Tayfa olup içimdeki kaptanı

Hayatın çırağı olduğum günler güzeldi
Ah kendine zincir olan ustalık!
Diyerek aklımı duygularımla tartıp
Dünya son sözünü söylemeden ölümle
Önce evdekileri, komşuyu, şehri sonra
İnandırmak isterdim delirdiğime

Yolcu olmaktan çıktım otele alışınca
Ok yayla buluşunca bulacak kimliğini
Bütün ara istasyonlardan beni alsın bir tren
Gidilecek yerler vardır, geç kalınmış değildir
Acıkmış patlamaya bir avcının tüfeği
Kısmetse kaçırdığım av olur gelir

Duygu aklın önüne geçerse böyle olur
Yüksek duvarı atlayıp bir bahçeye girilir
Evin kızı öpülür, daha ileri gidilir
Ay omuz başında doğar kasıklarda batarsa
İnsan kendini burda şair zannedebilir

Hayatın çırağı olduğum günler güzeldi
Ustalık disiplindir, nefes alamıyorum
Çıraklık provası yani aslıma dönmenin
Sessiz sakin yanımı ayartma girişimi
Toprağım işgal altında artık şunu öğrendim
Akıl beyaz adamdır, duygu Kızılderili

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:50 AM
SAĞLAMA

Yalnızlık sessizlikte yapıyor sağlamasını
Zehir sağlamasını yılanın çatal dilinde
Bisiklet rüyasında çocukları görüyor
Bisikletin sağlaması çocuk sevinçleriyle

Giyotinin sağlaması kestiği boyunlarda
Yokluğunun sağlaması eli bıçaklı gece
Kumsalda sağlamasını yapan garip tekneyim
Bir denize bakarak ve büyük gemilere

Düğünden cenaze törenine geçilir hani
Yokluğun öyle bir şey, ölüm tetikte
Boş konserve kutusunun tekme yemiş haliyim
Çok ağır kokuyorum yalnızlık çöplüğünde

Sevgiliye özlem bir bisiklettir
Öte yandan yoksul çocuk düşünde
O kadar özledim ki sevgilim seni
Bütün yoksul çocuklar bisikletlerde

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:50 AM
Sana Bakmak

Göğe bakmak gibi bir şeydi anlaşılan
Açık mavi bir göğe, gündüz yıldızları olan

Sana bakmak gölde kayık olmaktı
Kış günü köy evinde soba olmaktı bir de
Yaz günü bir ağacın gölgesinde uyumak
Elma soymak gibiydi, kavun kokusu
İçimdeki hastaneden taburcu olmak
Sana bakmak bana hep iyi geldi
Sanki saç örgüsüydün salkım söğütte
Sana bakmak güzel olan her şeydi

Sokak kedisine şefkat, baltalara merhamet
Sana bakmak ağaçlardan yana olmak demekti
Bahçe mahkemesinde nergisin tanıklığı
Yoksul öğrencilere defterlerdi, kalemdi

Heyecanını yitirmiş istasyondum belki de
Gelen hiçbir tren beklediğim değildi
Yalnızlığa sarılmaktan kurtuldum
Çünkü yüzüne baktım çünkü yüzün ay
Işıtıverdi birden içimdeki geceyi

Sana bakmak yastan çıkıp dörtnala
Lunapark şenliğine geçmekti bir bakıma

Teneffüs zili kadar sevimli derslerdi yüzün
Çiçekten karneyle eve dönmekti
Bitmiş gibi konuştum, şaşkınlıktandır
Sana bakmak iyi değil, pekiyi

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:50 AM
Sayfalar

Bir sonraki sayfada tayfanın biri
Kırmızı şaraplı masada çekiyor kürekleri

Bir sayfa daha çevirsem tay yerine geçecek
Bir kadının aşka koşan ince ayak bilekleri7

Her şeyim vardı da mataram yoktu
Neler ögretti hayat; kevgirden su içmeyi

Bir sayfa daha lütfen, dükkanıma bir mühür
Bir sayfa daha lütfen, ben hatalı terazi

Buğday olup çıkardım yanık tarlanın birinde
Un olmaya hevesliyim bulurdum değirmeni

Hangi sayfada kalmıştık? Gecenin yetim yerinde
Bendim gündüz aydınlığına yenilmiş el feneri

Baltayım, birkaç ağaç gövdesi bulun bana
Ustam şiirin bir yerinde şaşırt dediydi

Sayfa dediğin biter, koynunda bir kadının
Bencileyin bir erkek ve sonsuzken elleri...

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:50 AM
Seçim Sonuçları

Ahırlar içinden kır kokulu bir atlı

Adı gül olanını çiçeklerin içinden

Edebi sanatlardan şiiri seçiyorum

Sesim seçiyorum kör kuyulardan

Ressamlardan arasından Nuri İyem’i

Neyden hıçkırıklar ağaçtan orman



Ağrı adlı bir dağı ağrıyan yerlerime

Kadın adlarını içinden beş harfli olanını

En mahzun duruşumu fotoğraflar içinden

Kanatsız kuş resmiyle süslenmiş mektubumu

Postacıların greve gittiği günden



Kayığını kaldırma bağlamış biri

Yerine geçiyorum şu sıra Ankara’da

Dev konseri kaçırmış bir kemanın

Hüznüyle dönüyorum uzun provalara



Raylara bağımlı trenler hep

Kaybolmuş çocuklardan bir cumartesi

Annemi seçiyorum annemlerin içinden

Babalar içinden en genç öleni

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:51 AM
SENİ BEKLEMEK

Yaralı Bağdat'ım, Amerika'nın
Şefkatli kollarında; bakar mısın sen?

İşte böyle bir şeyim seni beklerken
Kaç askerin ansızın kan dolar matarası?
İntihar saldırısı; kaç ölü, kaç yalnızlık?
Demeç, demeç, demeç ve başsağlığı

Soluduğum hava mayınlanmıştır
Gelsen de savaş bitse; en azından içimdeki
Ormanı bir kibritle dolaşıyorum
Bu benim yaptığım normal değil ki

'Yalın gece', karmaşık hal, nefesin
Ateş nehir ve ben salkım söğütsem
Bunda senin payın büyük arzulu geyik
Pars olmuşsam ve bu kadar gerginsem

Seni beklemek var ya, iki kol iki ayakla
Gidip en az birini bırakarak dönmektir
Seni beklemek var ya, bir tavan arasında
Ölmüş annemin gelinliğini bulmak gibidir

Tutkunun haritası birazdan yırtılacak
Gece çekip gidecek, beklemekten yoruldu
Seni beklemek diyorum, havuzda balinayı
Yüzdürmeye kalkmak; anladığım bu

Gerginim, aç parsın yerine geçtim
Sirenli Bağdat gecesi *******im

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:51 AM
Sevdanın Son Kerem'i

Yanlış düşler içinde dalgın dalgın yürüyen
Başını çarpıp kanatan arasıra gerceğe
İki de bir karıştıran ağaçta
Bir dal mı olduğunu yoksa yaprak mı
Yoksamaya çalışan alaycı bir ormanı
Sensin toz kumaşlı giysiyi seven
İnce bir uğultunun küçük kardeşi
Sevdanın son Kerem'ine benzeyen

Seni bir yerlerden ısırıyor gözleri
Antika eşya gibisin aşkın seri salonunda
Görkemli gösterilerin yapay oyuncuları
Tükrük üretmeye alışkın ağızlarca
Bilgiç laflar ediyorlar karşında
Konuşsun susmayı beceremeyen
Sen dinle üstünü kül örtmüş ateş
Sevdanın son Kerem'ine benzeyen

Eskimiş öykülerde kimlik arıyor değilim
Yazıyorum acıyla, yanlış yorumluyorlar
Yaralı hayvan gibi soluyup iç çekerek
Pazarlığa giriştiğini söylüyorum aşkların
Geçmişi özlediğimi sanıp aldanıyorlar
Anımsat onlara n'olur gömleğinin deseni
Yazdığımın aynası, ikiz kardeşim benim
Göster yaz sıcağında üşüyen yüreğimi

Üstüme yorgan getir, koklamaya bir çiçek
Otur şöyle yanıma duygularıma benzeyen
Yenik düşmüş gibiyim aşkın tartışmasında
Yeniden onar beni ve beni haklı çıkar
Taşlanmayı göze alan antika
Süte su katanları kargışlama işini
Unutursam anımsat, dalgın bir adamım ben
Ey yüksek yapıların alçakgönüllü temeli
Sevdanın son Kerem'ine benzeyen

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:51 AM
Sincan'da Ölmek

"Bir şair İstanbul'da doğmamışsa İstanbul'da ölmelidir"

Bu cümleyi kurduğumda Kuğulu Park'ta mıydım?
Yanımda Yücel mi vardı -milattan önceki Yücel -
Hayati mi geçiyordu, Hüseyin Atabaş mı?
Hangisine seslendim, duymayan hangisiydi?
Ama şundan eminim ben bu sözü ederken
Havuz dediğin deniz, kuğuı dediğin martıydı

İnsan kendi yazdığını tırnak içine alır mı?
"Kayığını kaldırıma bağlamış biri
Yerine geçiyorum şu sıra Ankara'da"
İstanbul düşleriyle yaşlanıyorum
Yarım Kayseri geride, çeyrek Malatya

Teselli ustasıyım; Ankara fena değil
Mülkiyeliler bahçesi Mehmet Taner'le
Çay içimi Ahmet Telli; öteki Adnan
Beriki Salih Bolat, karınca kararınca
Gizli şair Hasan Ali, yakın olan uzaklık
Şükrü bir türkünün su boylarında

Ve benim burada ikilemlerim
Kravatlı şehirde yakası açık gezmeler
Hep şapkalı görmek Ahmet Özer'i
Tavla oynar gibi sakalla oynar
Engürü Kahvesi'nde Nihat Genç keyfi

Şimdi Ahmet Erhan İstanbul'da ya
Yaşadığı "daüssıla"
Ben daha buradayım, kuğular parkta
Giderim belki bir gün, çocuklar uçar
Ve Zerrin saçlarını sarıya boyatırsa

(Üç kitabı burda yazdım, bu evde
Çekiç ve çivilerle)

Bir gün mezarlığına gömülürüm de
Sincan'da bir sokağa adım verilmez
Olur ya, belediye başkanlarından biri
Adımı değil de
Yalnızlığımı belki

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:51 AM
Soğuma

Dudakta bir öpüşün soğurken sıcaklığı
Yalnızlık odadan çıkar ve sığmaz alanlara
Orman çok uzakta ama dal burada kırılır
Nehir çok uzak ama burada yıkılır köprü-
Her tabut yanlışlıkla bu eve getirilir
Omuzlayacak olanlar ölüden daha ölü

Anılara ne oldu? Madenden çabuk soğuyor
Yaş elli mi olüyor, ki bakon çiçekleri
Bahçe düşlerine nokta koyuyor.
Bir arkadaş sesi gibi sıcaktım düne kadar
Her kilidin üzerinde anahtar vardı
Nehir demiştim dördüncü dizede
Düşen köprümü sulara, zaman mı?

Dudakta bir öpüşün soğurken sıcaklığı
Yaş elli mi oluyor, öyle mi geliyor bana?
Ölüm dediğin nedir, kendinden uzaklaşmak
Caddelerin kapanması içindeki sokağa

Ev dediğin bana göre odalardan ibaret
Yani ötekilere kapalı odalardan
Elli yaş nedir peki? Yalnızlık yürüyüşü
Bir otele ulaşmak ıslak kaldırımlardan

İzmarit kadar hükmüm yok tiryaki dudağında
İçim sanki otelin yolcudan yoksunluğu
Jokeyini bir daha mahçup eden at.
Farkım yok sararmış pencere perdesinden
Yanmış kömür soba için ne anlama gelirse
Elli yaşın sınırında o anlamı buldum ben

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:51 AM
SİNCAN'DA BİR SOKAĞIN BALKONDAN GÖRÜNÜŞÜ

Kendine bile açılmayan bahçenin kapısından
Çocukluğumun yitik lale çalma girişimleri
Korkuları görünüyor sokak adlı bu aynada
Düşük ölçekli depremi andıran bir ihtiyar
Son kez dokunuyor sanki gecenin saçlarına

Yüz metre kadar ilerde nasırlı el öpülüyor
Yeni evli olduğunu sandığım iki insanca
Üç-beş omzun üzerinde beliriyor bir tabut
Çiçek düşüyor saksıdan, yılan akıyor balkona

Başka neler görünüyor, Sincan'da bir sokağın
Gözlerine büyüteçle baktığım zaman
Gözyaşı deseniyle süslenmiş bir mendilin
Takıldığı netleşiyor sokağın yakasına
Acelesi varmış gibi söz ettiğim ölünün
Ulaştığını görüyorum bir camii avlusuna

Yerde pankart yırtıkları, güz resminin üstünden
Koşarak geçtiğini görüyorum gençlerin
Birisi bana benziyor, lise sonda olmalı
İzmaritli günlerimi, ilk içkimi andırıyor
Çantasında şiir vardır, yüreğinde leylâ'sı

Yürüyüşüm değişirdi aşık olduğum zamanlar
Kimse beni tutamazdı dördüncü kat balkonunda
Bütün sokak duyardı, yirmi beş yıl öncesi
Sesim fena sayılmazdı elbet aşk şarkısında

Annemin öldüğünü hiç kimse farketmemiş
Saçı sarmaşık ablamın, sesi kuş çığlıkları
Balkonumdan bakıyorum, kendi içine çıkıyor
Parka teğet geçmiyor, sokak değil içkanama
Şiirini yazmalıyım bana benziyor çünkü
Akrabalar arasındaki müthiş yalnızlığıma

Bol gelirken gündüze gecenin elbisesi
Ankara'da başladım yeni bir gurbet faslına
Ben gelince gitmiş herkes, çiğdemler, çiçeklerle
Hiçbir şey görünmüyor, Sincan'da bir sokağa
Ya bir perde çekilmiş ya da perde gözlerimde

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:51 AM
TRAVMA

Karlı sularda açan köksüz bir nilüferdim
Suları temiz gösterdim, köklerim var sanıldı
Bunca şaraptan sonra kusma vakti gelmiştir
Kırılmalı bin yerinden yaldızlı sandık
Sıradanlaştı birden gülün çığlığı bile
"Efsane-i Leylâ vü Mecnun'dan usandık"

Göl bile olmamışken okyanustan konuşmak
Yanılsama ustasının harcı olsa gerektir
Oğlundan öç alırmış babasına yenilen
Şaraba dönüşmek ise üzümün ilkesidir

Psikologdan önce fark etmiştim, sakladım
Karanlığı yedim de sanki ışık geğirdim
Parçalanmış kişilik babadan miras kaldı
Meşale elimi yaktı, oğluma verdim

Baba! En az senin kadar şiddetli seviyorum
Ve en az senin kadar kırıyorum sevdiğimi
Ortasını bulmak için durgun rüzgara bindim
O bile savuruverdi acemi biniciyi

Sahte cümleler içerir kurda yazılan mektup
Kuzu diliyle kaleme alınmışsa değil mi?
Kaç kişi bilebilir bir serçenin içinde
Diyelim ki üç-beş tane kartal bulunduğunu
Değirmenin varlığı öğütmeye bağlıdır
Buğdayın yönelişi akla getirir unu

Suyun yüzüne baba, gözlerinle bakmıştım
Ve görmüştüm dipteki çakıl yalnızlığını
Yenilecek kadar güçlüyüm artık
Bir tekneyim, gösterin bana kayalıkları!

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:52 AM
TUTSAK YOLCU DİLEĞİ

1/

Perdeleri çekmeyelim çıkarken
Bizi bekleme duygusuyla bırakalım bu evi
Bu evi öyle sevdik, bir ölünün tabutu
Kirpinin dikenlerini sevdiği gibi

Eşyalara bakmaktan birbirimize
Bakamaz olmuşuz fark etmedin mi?
Ev önce sığınak, bir tuzak sonra
Yolculuk birbirimizi görmek için bir fırsat
Ayna da eşyadır, valize koma!

2/

"eşyanın konumunu biçimini rengini almışlardır"
En büyük cakaları karşı komşuya karşı
çay içme bahanesiyle balkona çıkmalardır

Böyledir evlilikler, evlerden çıkmayınca
Evimizden çıkalım, özleriz belki
Otobüse binelim kuşların durağından

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:52 AM
Tuzlu Çeşme

Yetinmeyi bilirim okyanus ile
Aşkım söz konusu olduğu zamanlarda
Bir deve yatağını ırmağa çeviririm
Bir öpüşü kıvılcımdan yangına

Bir dal parçasıyken orman olurum
Öptüğüm zaman boynunu
Kollarım bir vücudu sarmakla yetinemez
Sevgilim bilir benim sonsuzluğumu

Hangimiz dişi panteriz bilinmez
Vahşi bir doğurganlık sevişmelerde
Soluğumuzun toplamı yanardağ ağzı
Yağmur elde ederiz çiğ tanesinde

Matematik bizim işimiz değil
En güzel hesap hatası bizim aşkımız
Dünyayı kocaman gözlerle gören
Etrafını duymayan iki sağırız

Sarılmak dediğin sarmaşıklara benzer
Balkondan ibaret sayılan evde
Yüklü bir kamyon gibi rampayı çıkıyoruz
Rüzgârdaki kuş tüyü hafifliğinde

Bir çıkmaz sokağız caddeye sorsak
Postacıya kalırsa pulsuz mektubuz
Nereye gideceğimiz belli değilmiş
Belki bir uçuruma bizim yolumuz
Olsun varsın, dünya bizden ibaret
Klasik göl manzaralı gecede
Bütün uçmalara bir çift kanadız
Ah efendim, sevgilim tuz ben çeşme

OrDeRPrOs
06-24-2007, 12:52 AM
YANLIŞ ANKA DESTANI 3

Uzun bir öyküdür, anlatanı bulunmalı
Bir dizeyle özetlenir: Koklanmayan gül üşür
Ama açmalı onu, birazcık kanatmalı
Şiiri, sevdayı içerir öykü
Yolcu düşkünü hanları

Söz düşmez hancıya, o ne bilir ki
Bir acı şiirle nasıl örtüşür
Yüzünü ayaz mı yalamış, hancı
Her zaman bir sıcaklığı öpmüştür

Yolcumu ki toz tadını tanısın
Hancıdır o, bu şiirde bir simge
Açıklamak için kimi şeyleri
Araç olacak belki de

(Eski sözdür: Kuşlar kanat açmalı
Bu öyküyü dinleyen bulunmalı)

OrDeRPrOs
06-24-2007, 01:19 PM
İÇİMDEKİ DANSINA ARA VERDİ İSPANYA

Büyük Umutlar Caddesi'ndeki hiçbir ev benim değil
Hindistanım yok benim, bende Nil kıyısı yok
Adım yok afişinde çok tutulan bir filmin
Bana değil tufanı andıran bu alkışlar
Her zaman iyi gelirdi Ülkü Tamer okumak
O da iyi gelmiyor nedense şu sıralar

Ankara manzaralı Çankaya sırtlarım yok
Gitaristi değilim ünlü bir topluluğun
Bisikletle dünya turu düşlemiyorum artık
Sallamayı bilmiyor bindiğim kör salıncak
Karada yüzmesini öğrenemeyen gemiyim
Bu yüzden trenlerim İstanbul'a kalkacak

Çok isterdim Çin Seddinin mimarıyla konuşmayı
Kanat ile pençe arasına sıkışmış kartal ağzıyla
Bütün bunlar olmadı Madrit'e gidemedim
İçimdeki dansına ara verdi İspanya

Haydar gel çay içelim konuşalım aşklardan
Seni bilmem ama ben çok kötüyüm
Moskova kışı gibiyim bu yaz gününde
Taşla doldurulmuş bir kuyu göğsüm

OrDeRPrOs
06-24-2007, 01:19 PM
İMZASI GÜL

İmgeydi gül, kan sızdıran yerinde
Bahçıvan ekmeği bançe düşleri
Uzun yol sürücüsü, otel kâtibi
Kıskançlığın alfabesi örneğin
Sözgelimi bir cinayet nedeni

İmgeydi gül derin avcı izinde
Ezilmiş ceylan bakışı imgesi
İmgeydi gül, elyazması kitaptı
Sığ okumaların göremediği
Gül imgesi sırı dökülmüş ayna
Nasıl göstersindi inceliğini?

İmgeydi gül, yani hekim çantası
Bir ecza dükkânı yaralarına
Büyümeyi öğretirken sudaki halkalara
İmgeydi gül, bileğine çiviydi
Göndermeydi çarmıhtakı İsa'ya

İmgeydi gül, yenik zafer gününde
Özenle büyütülen sevişme vakitleri
Diyorum ki karbonuydu kimliğin
Ceketinin cebindeki bir gözyaşı mendili

İmzası gül, bir hançere oyulmuş
Kanayan bir kalbin üzerindeki
Yazmıyorum ölüyorum diyerek
Güllerle örtüyor bir şair cesedini

OrDeRPrOs
06-24-2007, 01:28 PM
İşaretler

İşaretler bırakarak yürümeyi yeğledim

Acıydı pişmanlıklardı yenilgilerdi

Bağlanmaktı kopmaktı yeniden bağlanmalar

Kayık olmalardı ve su almalar

Yazmaktı kitaptı yerde yağmur bulutları

Az geride yanık kavak daha geride orman

Ortalarda bir yerde kalbimin kırıkları



İşaretlerden biri asfalt delen çiçekti

Bir başkası iyilikti tanımadığım birine

Ne bileyim öpücüktü terli alna uzanan

Bir baba güveni anne şefkati

Cırcırböceği olmak geceye ses vermek için

Gecenin gözleri ateşböceği



Naylonu reddetmekti işaretlerden biri

Karanlık kuyu ağzında ayın yansısı

Tüfek enkazları bir de, Hüseyin bilir

Kırmızı çiçekler açan bir balta sapı



İşaretler bırakarak yürümeyi yeğledim

Tuhaf işaretler anlamsız işaretler

Uçuruma köprü bunlardan biri

Soracaksınız bilirim: -Neresi anlamsız bunun?

Ben toplarım o köprüden geçerken düşenleri



Bakmalar gömerek gözlerin çukuruna

İşaretler bırakarak geldim buraya

Sağır kulaklar bıraktım

Top sesleri arasına



Taşradan şehre gelmek önemli işaretti

Ve burada kendimi daha bir kaybedişim



Devrilmiş grev çadırı patlamış iki davul

Çalınmış emekler diğer işaretlerdi

Sebebi ben değildim bundan emindim ama

Yine de saatimin tersine işleyişi



Çoğu insan gibi ne az ne fazla

Ahşap çıkıp metal geldim buraya

OrDeRPrOs
06-24-2007, 01:28 PM
ÖLÜMCÜL BAHÇE AĞIDI

(Doğanın Yüzüne Dilin Aynası'ndan)

Şu köşede çardak vardı sarmaşıkları olan
Şu yanında çekirdeği kırmızı domatesler
Kahkahaların vardı bahçevana eşlik eden
En uzak çevrelerde dillenmişti güzelliğin
Ne olmuş yeşil giysine yırtılmış rengi soluk
Güzel bahçem sende mi döşeğe düşecektin

O beyaz badanalı kırmızı kiremitli
Gönlünü çelmeye çalışan konut nerde
Nerde kuş seslerine karışan çocuk sesi
Ya esnek dallarına kurulan salıncaklar
Konuş ölümcül bahçem dilini biliyorum
Çıngı mı düştü içine erken mi bastırdı kar

Koltuk değnekleriyle ayakta duruyorsun
Nerede güllerini sürekli koklayanlar
Kelebeklerin hani bal devşiren arıların
Yüzün niye sararmış ya ellerin nerede
Kımıldat dudağını beni tanımadın mı
Çekip gitmiş gibisin yabancı bir iklime

Gül biçimi kaşıklarla yenen öğle yemeği
Nerde sularını güneşe öptüren havuz
Kıvrak tepsilerde koşuşan demli çaylar
Bir kara yel mi esti göğüs geremediğin
Kıtlık kıran mı geldi gittiler birer birer
Ilık nefeslerini her şeyden çok sevdiklerin

OrDeRPrOs
06-24-2007, 01:29 PM
ÖZELEŞTİRİ

1

Sendin söğüt dalı gibi
Eğilen serin sulara
Çiçeklere özenen
Hele ki leylaklara

Sendin incesazdan fasıl
Gülen gül dokunan el
Sendin yarımı bütün
Eden çirkini güzel

Güneş alan odaları
Yeğleyen geniş evlerde
Arandığında bulunan
Sendin ince şiirlerde

2

Sendin dönende yüzünü
Gün ay ışıksız geceye
Bir yıkımın dipnotunu
Düşürmesini beceren
Acılar katan şiire

Biliyorsun ki ozana
Gülden hem bal hem koku
Edinme yaraşır ya
Şiir umudu içerir
Yaşanır olmayı dünya

Dönmek zorundasın hep
Sen sırtını güneşe
Dönüşmeli ey ozan
Acı sende sevince

OrDeRPrOs
06-24-2007, 01:29 PM
Şair Olmak

"Odası dünyadan büyük" ikinci şair benim
Ev odadan ibarettir, çocuklar da olmasa
Koridorun sonunda daha uzun koridor
Daha uzun koridor bitince masa

Ve üstünde sözcüklerden kurulu hayat
Piknikte kitap okurum karıma sorulursa
Doktor tanıyı koyar : "Bu sözcük bağımlısı"
Ben tanıyı koyarım : "Sözcükten ibaret dünya"

Erken bir veda gibi gördüm kendimi
Bitti sandığım şiiri yayımlayınca
Bitmiş olsaydı yazmazdım ötekileri
Benzetmezdim şiiri aşık olmaya

Dilim varmıyor ama aşk bile şiir için
Darlıktaki genişlik, oda yerine masa
Dünya denilen boşluğa ben nasıl tutunurdum?
Bir şiir daha yazmanın hazzı olmasa

Yıldızlara gecikmenin öteki adı şairlik
Yıldız olup gökyüzünden düşüyorken yazdın mı?
Şair duvar sesinden çiviyi anlar
Bir çividen çekicin insafsız yazgısını

Avcının iştahıyla ceylan derisine yaz
Kendini ceylan yerine koyarak ama
Balta görmüş ağacın ağzıyla söylüyorum
Şiiri böyle yaz da istersen şair olma!

OrDeRPrOs
06-24-2007, 11:55 PM
Ağıtlarımızı Gizledik

Ağıtlarımızı perçemlenmiş
dişlerimiz arasına gizledik.

Sarışın bir bedenin
pamuk tenine dokunurken
Ağlamadık, sızlamadık...

Gün olur dedik,
Zemheri ayını bekledik,

Siftah ederken
Ölümün sıcak nefesini ensemizde
Çıkardık
Zulamızdaki kızılcık şerbetini.
Savurduk suratlarına.

Ağıtlarımızı gün batımından
gün doğumuna birer birer söyledik.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 11:55 PM
Biz Kaç Kişiydik, Ve Öldük

Güneş saklanınca dağların ardına,
Günah melekleri çıkar sokaklara.
"İmparator" un çirkin köleleri
Ellerinde adisyon fişleriyle
Sıralanır loş masa önlerine..

Bir kuşun kanadında geçtik akdenizi
Altın sarısı kumlarını, kan kızıl koylarını,
Ve bir sevda türküsünü anımsadık.
İlk ışıkları vurunca akçadenize,
Dalgalar dinginleşir,
Şavkı vurur, aydınlanır odalar.
"Köleler" yataklarda yorgun
Çeker tesbihini ya sabır makamında.

Benzer yaşam öykülerini anlatır,
Uzak diyarlarda maviş gözlü bebeler
Analara emanettir.
Ve yüreklerinde "birgün mutlaka"
Sevgisiz, insansız, ihanetsiz yaşamlar..
Gerçekleşirse özlem,
Çırpınır bir daha Karadeniz.
Anlatılan masallar kalır dillerde.

Hani sıcaklar bastırır,yaz gelir,
Hani yürekler sevdaya palazlanır,
Hani iki yürek buluşur ya,
Eller kenetlenir, bedenler tümleşir..

Apansız fırtınalar kopar.
Dolunayda kan yükselir damarlarda.
Astımlı hasta gibi soluklar,
Zorlar göğsünün kafesini,
Anlatılar karadenizden
Akdenize uzanır,
Bir kuşun kanadından
Seyreylenir yaşamlar..

II.

Günahlar güneşle çekilir odalara.
İmparator " malibu" içerken meksikalı
Sapkın "yalnız kurtlar" dörtçekerlilerde
Taşır kanatsız melekleri,
gecenin en yalnız saatlerine.

Yüreğimizdeki sevdayı anlatırız.
Tanıdık, dişi bedenlere.
Tüm çekim eklerinin di’li geçmiş zamanını.
Bırakır bir kenara,
Ağıdımızı haykırırız.
Ey hüzün git artık,
Kuzeyli dilberlerle günah vaktidir
Sonra;
Tutkulu bedenlerde giyinik "geyşalar"
Karadenizin kuzeyini anlatır.
Dilleri dillerimize yabancı.
Ey kanadı kırık,
Yeleleri sapkın ayrılıklar
İhaneti dostluğa çanak tutanlar
Karadeniz, akdeniz çırpınıyor
Kanatlarında seyreylerken yoz dağları
Gözlerim pınar olur, kan akar "çıkartmada"

Mor salkımlı dağları dolaşırız,
Figuran rollerde sarışın bedenler
Unutturmak eyleminin başlangıcı
Ve Beşparmak’ta yok olan umutlarım.
Ben ah çekerken, bir daha, bir daha ah..
Salkım olur, saçaklanır zakkumlu ağaççıklar.
Bir güzelin katli vacip fetvası savrulur manastırdan.

III.

Biz acıları tadarken bedenlerimizle,
Uzak diyarlardan seslenir ağıdımız.
Memet dayı’ya verdiğimiz ant,
Gözlerimizde şavkılanır.

Unutma;
Sözümüz namusumuzdur.
Sen rahat uyudukça toprağında
Andımız ve adımızdır arda kalan.

IV.

Biz üç kişiydik.
Ben , sen ve o.
Sen’i ihanet denizine gönderdim.
Ben, temmuza hükümlü.
O; gözleri (bakmaya doyamadığım),
Elleri (öylesine güzel, anlamlı) ve ruhuyla,
Bedenimde gizlidir.
Biz üç kişiydik.
Ben, infazım hazır "kaç ay kaldı ki,
Sen, yaşanmamış birkaç gün.
O; şimdi bedenimde onulmaz yaradır ,
Masum ve gizemli.

V.

Öyküler başladığı gibi bitmez.
Başlanan rol aktörleri de etkilerse,
Senaryolar değiştirebilir.
Şimdi ‘yaşam’ bölümünün finali çekilecek.
Kamera hazır.
Motor, başla komutu.
Gözlerimde hüznün bulutları gezinir.
Film biter.
Dağbaşları bulutlanır.

Yazılmamış öyküler,
Daha yaşanmamıştır bilesiniz.
Yaşanırsa sevinçler,
Acıdır ve hüzündür bilir misiniz?

Biz kaç kişiydik, öldük.
Bir sen kaldın geride,
Birde senli anılarımla ben.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 11:55 PM
Pazar Gününü Hiç Sevmem

"Ilhami Vardi'ya"

Amik'ta agustos aylari cehennemdir.
Sicagin kemikleri erittigi saatte
Günesi renklerine hapsetmis arabada
ceketine sarilmis, sigara içiyor.

"Agabek" diyor;

Çako dayinin
Ahiska günlerinden kalma hüznüyle.

"Agabek;
Ben hiç sevmedim pazar gününü
Mapusane yadigaridir bana."

Ve biçkin delikanlilik günlerini,
Ve keskin devrimci yanilgilarini
Ve Mapuseneyi anlatti ilhami Usta...

Cehennem sicaginda
Üsüyen adam,
derin bir oh çekiyor
Sigaranin tadina varip.

Anlatir hüznün

ve yalnizligin
ve üsümenin öyküsünü...

Mapusanelerde pazar günü

yalnizliktir,
hüzündür,
gözyasidir.

Mapusanede en sicak günes
üsütür körpe, biçkin bedenleri.

Ve ben yillardir
sicak bölgelere hasretim.
Üsüyorum.
Sicak akdeniz koylarini düslüyorum.

Ne gelen olur pazar günleri,
ne giden olur mahkemelere,
umutlar ertelenmistir.
kimi yanik türküler okur,

Ben siire sarildim,
Ustalarin siirlerine
Yalnizlik buzdagidir bedenlerimizin,

simdi üsüyorsak,
Pazar günlerindendir "Agabek"

OrDeRPrOs
06-24-2007, 11:55 PM
Sevmeyi Öğreniyorum Anne

Sevmeyi ilk annemle öğrendim.
O; beyaz yüzlü, güzeller güzeli kadından.
Seveceksin, herşeyi der,
Sevmenin anlamını, yüceliğini
Anlatırdı kırık kelimelerle.

Sevmeyi hala öğreniyorum.
Kuşları, böcekleri, çirkinlikleri,
-hamam böceklerini bile,,,
Birtek ikiyüzlü
Dostlları,
İhaneti,
Ve yalanı sevemedim.,
Bağışla beni anne.
Kurşunlayanı sevdim,
Dağlarda yaşayanları sevdim .
Dostluğa ihaneti sevemedim anne.

Bağışla beni anne.
Sevmeyi sen öğrettin
Bir bir yapıyorum dediklerini,
Sevmeyi daha çok seviyorum anne.
İhanetler olmasa, dostluklar bozulmasa,
Ne çok seveceğim daha anne.

Sevmeyi daha da çok sevdim anne.
Sen ne dedinse yaptım.
Birtek kalleşliği,
Hainleri,
Arkadan bıçaklamaları sevmedim.
Bağışla beni anne.
Seninle sevmeyi özledim.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 11:55 PM
MUTLULUĞUN RESMİ

Kokusu buram buram tüten
Limanda simit satan çocuklar
Martıların telaşı bambaşka
İşçiler gözler yolunu.
İnebilseydin o vapurdan
Ayağında Varnanın tozu
Yüreğinde ince bir sızı.
Mavi gözlerinde yanıp tutuşan
hasretle kucaklayabilseydim
seninle, bir daha.
Davullar çalsa, zurnalar söyleseydi
Bağrımıza bassaydık seni Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
Başında delikanlı şapkan,
kolların sıvalı, kavgaya hazır
Bahriyeli adımlarla düşüp yola
Gidebilseydik Meserret Kahvesine,
İlk karşılaştığımız yere
Ve bir acı kahvemi içseydin.
Anlatsaydık
o günlerden, geçmişten, gelecekten,
Ne günler biterdi,
Ne *******...
Dinerdi tüm acılar seninle
Bir düş olurdu ayrılığımız,
anılarda kalan.
Ve dolaşsaydık Türkiyeyi
bir baştan bir başa.
Yattığımız yerler müze olmuş,
Sürgün şehirler cennet.


İşte o zaman Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
Buna da ne tual yeterdi;
ne boya...

OrDeRPrOs
06-24-2007, 11:55 PM
GENE GELECEĞİZ

Gene geleceğiz
karşılaşmanın yollarında.
Bir bülbül kulağıma fısıldadı:
Gene geleceğiz.
Bülbüller oralarda
yaşarlar henüz.
Şakırlar yazılarımızda.
Gene geleceğiz
gölgeleri arasında özlemin,
yadırgamanın mezarlarında
bizim yerimiz de var,
bu kesin.
Yorulma gönül,
dönüşün yollarında
çökme sakın.
Gene geleceğiz,
gene.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 11:56 PM
Adak Yaptığım Hüznüm

kaybolacak hüznüm bir gün bu dağlarda
sözüm şu ki arkamdan ağıt yakacak kadınlara
ben neden cenge tutuşmuştum
çürümüş zamanla
öğretin kuşlara aşk derdiyle avunanlara

söylediğim antika türküleri saydıkca,
sayıları tükettim
tükenmedim rüzgar törpüledikce
taze ümitlerimi
şiirim dedim can versin ağıtlarınıza.

Şen kızlardan dinlediğim
truvaya aşık adamın köhne hikayesine
şimdi de dağlarda sadalarca rastlamak ne kötü
bakışlarıyla türküleri altın yaldızlı yapan adamın
sömürüşü yamalı urbalı sevgilileri
ne kötü
yavrusunu yüreğine saran ananın yanında
kutsanmış ezgilere feda edilen anaları görmek

ölüm gecesinde mutluydu dedem,
ölüpte gidince
yaş bilmeyen gözlerim sel oldu dedi ninem

uysal kasırgalara yaktığım
türkülerden beni azad edin
kapanmış yaraları depreştirmemi hoş görün
tabiblerin yaşamaz dediklerini
kara bulutlarda saklayışımı da
şanlı suları zafer fermanlarını yakışımıda

olacaksa af'sız kalacak tek şeyim
bir gün bu dağlarda kaybolacak hüznüm

OrDeRPrOs
06-24-2007, 11:56 PM
Ağlama Makamı

yaralıyım, peşimsıra düş avcıları
harcım değil ki, ellerini bırakayım.
Bozkır vadilerde etimi kemirdiler
öptüğün güneş renkli dağlarda
hala ben
ağlama makamındayım.

Hırçın kuşların yüküdür, ellerin yorgunluğu
toprağımı itirazsız çağırıyorum
gözlerime üşüşen güvercin sürüsüyle.

Usul usul açılır ellerin
kıyısında gölgemi kaybettiğim denizlerime
çığlığımı kaçırıyor yüreğinden uğurladığın gemi
haylaz ergenliğimle
ellerinden ümid sağıyorum.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 11:56 PM
Aysun'un Hikayesi

Aysunun elleri pek temizdi, ipektendi.
Gülleri okşayınca, güller bin bir hale girerlerdi.
Üzülürler sevinirler, özlerlerdi.
Dallarındaki dikenleri.
Aysundan uzak tutmak için.
Kanlı yaşlar dökerlerdi.

Aysunun gözleri alımlıydı, canlıydı.
Gözlere bakınca, gözler utanırlar, sıkılırlar.
Gizliden gizliye ağlarlardı.
Aysunun gözüne, ışık vurmasın diye.
Güneşe her gün isyan ederlerdi.
Açık kalırlarsa canalıcının kucağındayken.
Bilinirki aysunu göremeden gitmişti.

Aysunun teni yumuşaktı, sıcaktı.
Giysiler değince paklığına, titrerlerdi.
Kırışmasın isterler, hafiflerlerdi.
Aysunun aşıklarının eli tenine dokundukça.
Kirlendik diye çıkarılırlardı.

Cansız düşen bezler yeni yetmelere söylenir.
'Sefanız bir aşığın koynuna girene kadardır'.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 11:56 PM
Bizim Hikayemiz

Koşuyor adam duvara, doğum yaptırmaya.
Biliyor duvarın doğumuna sekiz ay var daha.
İnliyor,ağlıyor, birde utanmadan.
Kocaman binanın içinde yatıp kalkıyor.
Gevşemeden, üşenmeden, üçten iki fazla.
Birgün çok görünce benzerlerini, yer yer sararmış.
Çizgilerle bölünmüş, yeşil çimende.
Ayak kokulu yerde, üçten iki fazlaya iki ekleyince.
Toplanan günde.
Kurtulduk zannetmede.
Nerde nerde...

Böyle mi olacaktı, aya boşuna mı boydan boya.
Hendek kazıldı.
Yüzler bir taş.
Biri birden faza taş.
Önce omzunda sonra kuşağında.
Dişe atılan taş.
Söz'de baştacı yapılan yer, taş.
Vurulup vurulup.
Kıvılcım vermeyen taş.
Yanardağ olacakmış.
Nerde nerde...

Kimileri kızak yağlar.
Birkaç kuşak öncesi, bıyığına tarak takar.
Böyle gelmiş böyle gitmez diyenler haklı tabi.
Fazla değil, az bir kuşak sonrası.

Haremden bir kazak olmayınca yanında.
Bozkırda at süremez.
Üşüyüp donar mı bilinmez
şerefle ölmek mi donup ölmek.
Nerde nerde...

Ben çeyreksem, bir şahlanırım.
Bir dünyaya bedel olurum.
Uzayda hayat varsa nolacak.
Nolacak kaleden kaleye atlayan adamı yanıma alırım.
Varsa yeryüzünde adam. Erkekse yan baksın.
Nerde nerde...

Hasılı kelam, böyle giderse.
Bu yazı bitmez.
Okuyucu desene, yazıp yazıp yatacağına.
Kalk biraz.
Nerde nerde...

OrDeRPrOs
06-24-2007, 11:56 PM
BİZE AŞKI ANLAT GÜZEL ADAM

bize aşkı anlat güzel adam,
siyaha çalım satan saçların,
çalmasını beyazı bulutlardan,
ve akşamın kızıllığında,
yanmasını güneşin,
vedasız bir sevgilinin ardından.
bize aşkı anlat güzel adam.
kalbimizde salınan nazlı bir kızdan.
kalan şarkıları anlat.
serip te açıları,
gölgesi anlılardan yaslanmış çınarın altına,
gidenlerin yoluna saldığımız suyu,
hangi denizlerden getirdiğimizi anlat.
bize aşkı anlat güzel adam,
dağlarda sırtını kalbine yaslamışları,
anlat,
tükenmez hüzünleri azat edişimizi,
yağmuru sevgilinin gözlerine indirişimizi,
anlat güzel adam.
bir yetim hüznüyle nasıl aşık olunur,
söyle bize, anlat bize.
güzel adam...

OrDeRPrOs
06-24-2007, 11:56 PM
Derviş Türküsü

Şimdi adım yok mezartaşımda
rüzgar savurdu harflerimi
utandımda gelen geçenden
toprakla kapladım bedenimi.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 11:58 PM
Ebrad Reddiyesi


-28'lere-

I.
Bir ormanımız bile yok
ağaçtan yonttuğumuz sopamız
bş koyacak zalim kralımız
yine de kim demiş
robin hood olamayız

II:
hem kalesi yok düşmanımızın
çelikten de olsa silahı
öldükçe bin dirilecek başı yok

III.
Aşklarımı alıp düştüm mü yola
ne başlar dizelerim kalemimin ucuna

OrDeRPrOs
06-24-2007, 11:58 PM
Eliften Yalnızlık

I.
Sende olduğumun itirafıdır bu sözler
şeffaf bir gölde ağa tutulan balık
gözleriyle bana çaresizliğimi söyler
karanlık sıvalı bir kadın endamı ile
okyanusa açıldığım gemim batık

II:
dalgalarda azılı bir yara gibi azmaktayım
kıyıya vurmasamda kim demiş sulardayım
yurdunda yan yatmış ay ışığıyla
eliften yalnızlık çalmaktayım

III.
Okyanusa bakan bir kalede oynaşır kraliçe
ekşi sözleri yankılayan burçlar
gelişimi haber verdikçe aşıkları gülmekte
erken geldiğimden habersiz olmamalılar
şişe hainlik etmediyse.

OrDeRPrOs
06-24-2007, 11:58 PM
Hayal Libaslı Akşam

Her bakışında bir kuş konar
o dilsiz çig damlasına
ve sarhoş bir duman
huruç eder güneşten sana
hüzün buluttan iner ve yığılır
hayal libaslı akşamlara
ki akşam
bir yansımadır müphem sularda

ve akşam
güllerden ateş yakan sağır
bir uyku olup bana sırnaşır
işte o zaman ben
çıkarım aşkın burçlarına
bir ok çekip kıskançlık sadağımdan
kahkahayla fırlatırım sana
ve tutunarak öfkenin eteğine
çıktım sanırım gizemli patikaya

ne zaman ki
kristal bir vazonun kırılışı gibi
kaybolunca sarhoşluğun ayak izleri
ve zaman süt verince
ak kanatlarıyla emekleyen bebeğe
ağlamak denilen bir orduyla çarpıştım

OrDeRPrOs
06-24-2007, 11:59 PM
Koma

Aynalara küsen adam ben değilim
damıtırken yüzüme hüzün mevsimini

suçluyum
bir sarı benizli mumyadan
içli bir müderris dersi dilememeliydim
verdiğim ruşen müjdenin
kalabalıklara uzandığını
beş haneli evimizi aydınlatan devin
gözlerinin
aşk denizinin kıyısından çalındığını bilmeliydim

Suçlarımın eksildiğini söylemesin hiç kimse
ve kimse bilmesin benim
ne denli ağlamaklı olduğumu
saçlarını okşadığım her çocuktan
bir tebessüm çaldığımı
bilmesin anneler

o ahenkli ölçüyü sinesinde barındıran
intikam günü gelince
kullardan değil, günahlarımdan değil
korkum
bir çığlığın efkarına not düştüğümde
sessiz kalmayı yeğleyen aynalardan.