Tam Sürümü Görüntüle : ...:::Karışık ßenden Şiirler:::...
OrDeRPrOs
06-24-2007, 11:59 PM
Kısır Bahşiş
Bilgiç bir günışığı anlattı seni bana
öldüğünde başlarmış canlılığın
eğilişi gibi bir ceylanın suya
bir imparator diz çökermiş saltanatında
gökyüzüyle kabaran bir ezgi olurmuşsun
her doğduğunda gümüş ayaklar
sedef eller bulurmuşsun
kutsal bir sarhoşluk verirmiş
ölümsüzlük ezgilerin
ve uyurmuşsun
ağrıyan yanına yaslanıp da ruhunun
senden önce de gözlerim vardı ama tutumlu
göremezdim görmeyi ve bir karış ırmak gibi
bir zar atışına bağlamıştım her şeyi
tut ki erguvar bir odunun son neferiyim
ben ki tanrının en uzun ömürlü kulu
iki buçuk can gibiyim
açtım dikkatin vanalarını sonuna kadar
senin kilit vurduğun kabuğun içinde
yaktım geçmişini obur bir kibritle
lüzumsuz artık kürek çekmek yarınlara
ruhlara tüneyip
kısır bahşişler dağıtmak kullara
gölgeler tutun nefesinizi
kulak verin beni çizen sanatkara.
OrDeRPrOs
06-24-2007, 11:59 PM
Körelmiş Bir Hançeri Kirpiğiyle Bileyen
-Şamil B.'ye-
Ey ıslak gülleri yakasında gezdiren adam
dalgalara sırt verip söylediğin
türküleri dinledim.
Anladım seni büyüten kundağın
çılgın bir nehir olduğunu
kadınca gülmelerin taşıdığı o
yemyeşil bakışını
bir ağacın dalına astığın o paslı yüreğini
getir bana
getir ve ürkek bir kaplan edası ile kaybol
sulak bir ormanda yaralarımızı güllerle yıka
sen ki yaslanıp ince bir demir tarağa
acıları raksa sürerdin bakardım ardından
koşarak haber verirdim
yalnızlık baktığını kuşların
kuyuya düşmüş bir ceylandan bahsederdin
ülkesi kızgın sularla çevrili
körelmiş bir hançeri kirpiğiyle bileyen
işte o adam derdim o adam
hüzün uçurumuna
bir damla gözyaşı bırakın.
OrDeRPrOs
06-24-2007, 11:59 PM
Mızrak Deliğine Saklanan Aşk
- ben mi geciktim
yoksa ben mi geciktim.
c.zarioğlu
Görememişken karşı yamacı, hazırdın
hızlı varışların kalkış noktasında, öyle ki
yelkenlinin bezini
damarlarınla yamadın bin yerinden
delikleri tıkamıştın, birkaç enli yanlı mısraları
karaladığın eliften kılıcının düzlediği
kaburca kemiklerimizle
ne senindi güdülmeden doymuş düşünceler
ne benim
Ne sen takıldın çobanın düz dallardan ördüğü
zamanın boynunda asılı kolye gibi duran çite
ne ben
sen bilemedin vasiyetinden anladım
zirvelerin yolu uğramazdı o çitlere
kim eğmiş yolları bildik ya.
Hüzne sahiplenen dalları
düzelttiğimiz kazanda yaktım
vasiyetinin gereği.
Ateş gülümsedi seni andığımda
ağlamayı def ettik ayıklanmış topraktan
toprak çıkarıp başını aşktan
geri verdi mızrak deliğine sakladığın dişlerini
tüm gölgeler gölgeni andı, ağladım.
Yelkenliler tazelendi fosforlandı
yollar gerildi
hainler toprağın çenesinde kilitlendi
haydi'ler bürünürken hoşça kal'ın hırkasına
şaşıran insanlara
vasiyetinin gereği bu şiiri yazmak düştü.
OrDeRPrOs
06-24-2007, 11:59 PM
Pijamasız Ahtapot
Karada yaşayan tek ahtapottu
dedemin ağaçtan yatağı
ısırgan kollarını doladıkça pijamaya
saniyelerin kanını kurutan akrep
kabarır dururdu duvarda
evin önünde azraili korkutan lamba
bilmezdi gecenin gölgesi olmayacağını
kıtlık yıllarından kalma alışkanlık
siyaha inat ışığını salmazdı
tek lamba ve musluk bakışırdı
her gece yarısı
mezarlık korkusuna uyuyamayan çocuk
bulurdu dedeyi ağlama makamında
her gece yarısı
lambaya inat duvarda dolaşan
sakallı gölgeyle.
OrDeRPrOs
06-24-2007, 11:59 PM
Saçlarının Kokusu
Lotusa benzer saçlarının kokusu
içime çektikçe tüm fenerlerim söner
gözlerin narin bir bakışla
donmuş güneşimin tüm buzlarını çözer
mesut aşıklar yakalanınca tek bir bakışına
aşıklığına kara bir isyan eder
bilinmez gergef gergef ördüğün bu ağa
neden sadece uyanık aşıklar düşer
denizci türkülerinde duyulur saçlarının kokusu
dalgaların kıyıya vurmaları sendendir
sen varken bitmez dağdan dağa rüzgarın kokusu
gökyüzünün avare kusları senin eserindir
tanrının yeryüzüne saldığı sis
seni benden saklamak için midir
rahibeleri anladım isa aşkına
peki sendeki bu tazelik nedendir
solgun denizlere renk veren saçlarının kokusu
gölgesinde saklar, gökkuşağının kayıp rengini
cezirde sana koşar, okyanus sularının buğusu
sana hasetlerindendir
eliflerin yalnız duruşu
gel salalım çılgınca heryere,
saçlarının kokusunu
baharlar hiç eskimesin yeryüzünde.
OrDeRPrOs
06-24-2007, 11:59 PM
Su Geçiyor Ağlayan Meryem Heykeli
I.
Bir rahibi derinden sarsıyor günahlarım
ağlayan meryem heykelinin su geçirir
taştan yapıldığını hissetmiştim
bilal'in rüyasına doluşan çanları kıvırıyorum
soğuk yerlerinden
bir rahip yamağı küskün küskün bakıyor
rahibi mecnun eylemişim
II.
Islak çillere düşen, saçlarındaki sebudenmiş
sorunca kum tanelerinin derinliklerine
senin gelişin süraka'nın atıyla aynı
geliştenmiş
süreyyana dizdiğim horgörüsüzlüğümü
gömerken iki kız iskeletinin oynaştığı çukura
feran dağlarının hira'ya bakan taraflarına
gözyaşıma soruyorum ömer'den bana kalanmış
III:
ucube yanlarımı yama yapıyorum
ayın cukurlarında saklı kalmış ayak izine
gelen giden her füzenin, deve böğürmesi
gibi inlemesi yok mu
kalmadı sıvazlayacak sırtını
boşuna göz yaşı dökme
ebu zer'den son sevdiğine kalan o miras gibi
ayın hulle olduğunu minareden
sahibimi arıyorum.
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:00 AM
Taş Bağırlı Şehir
Köpüğün balığa naz edip
kızlığını vermesi gibi dalgalara
şehir düşünlerin anasıdır
taş bağırlı sokaklarıyla.
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:00 AM
Veremli Güvercin
Dolaşırken kan bedenin labirentlerinde
veremli bir güvercin uzatıp gagasını
maktül bir solucandan miras kalmış gibi
eşeleyip durur toprağın derisini
bilmez ki çimler kenesidir toprağın
ve çimler duvaktır toprağa
sabaha nikahı kıyıldığında
ve bir de ihtiyar kadınlar iyi ezer üzümü
bilirler ve beddua ederler
dilberlerin karşısında kim içerse şarabı.
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:00 AM
YAKARIŞ İLAHİSİ
hayatı ve kalbimizi geri istiyoruz
hergün yaşadığımıza
ve bebenimizi eskittiğimize
takvim yaprakları işaret düşüyor.
yer gök sarsılıyor,
ve sımsıkı sarıdığımız hayatlarımıza,
ölüm doğuyor her sabah.
şimdi; bu girift zamanın yetim çocukları bizler,
göç edip giden turnaları geri çağırıyoruz.
çünkü biz sert rüzgarlara değil,
narin yellere yol veren yiğit adamlarız.
zindanlarda sahici gülen,
doludizgin bir tufana taylarımızı sürenleriz.
her gülüşümüzde yağmurlar getiririz uzak iklimlerden.
çıra renkli kor kalplerimizle severiz güzelleri.
şehre ileniriz, şehir ki; gözlerimizi ağrıtır baktıkça.
soğuk kaldırımlarda gülümseyen kelebeklere
türkü yakarız.
biz hayatı, kalbimizi ve aşklarımızı geri istiyoruz.
duy bizi ey kalblerin sahibi...
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:00 AM
YARALI CEYLAN ŞARKISI
her karanlık seni hatırlatır bana,
hüznünden koparılmış,
kahkaha gibi oluverirsin karanlıkta,
yaşamın bize bakan yanından,
kafilerle serüven peşinde koşanlarına,
adını söyletirsin bize.
her gülüşüne bin tahtı terkettirişin gelir ,
içli bir resmin aynaya yansıyan siluetine.
aynada gördüğümüzün,
hep kendimiz olduğunu sanır da,
bir tebessüm bırakıveririz peşinden.
sonra da bize gönderdiğin badem gözlerinin ateşi kalır,
bir dağın yamacına serdiğimiz yorgunluğumuza.
mirasın kıymetini bilmezler gibi oluruz,
ve sana yaklaşırız.
ne karanlıklar gördük bilemeyiz aşka nasıl susanır.
nasıl bir kılıcın gölgesinde,
kehkeşanlarla ateş dansı yapılır.
nasıl bir şarkının en içli yerinde,
keloğlan masalı anımsanır.
bilemeyiz, bilemeyiz ama bir yağmurun,
gözyaşıyla birlikte bir güle nasıl döndüğünü görürüz.
her karanlıktan korkmasakta,
kuşkunun ilacını koyarız heybemize.
hiç bitmeyecek gibi gözükse de,
bir yoldayız o da yeter bize.
her ressam seni oyar soğuk taşlara.
her güftenin ilk notası sen olursun.
ve her şiir usandırır bizi, bilsek de cefanın kıymetini.
her noktada saklanan da sen olursun.
her rengin parlaklığı da sendendir.
sen bizim içimizde büyüttüğümüz yar,
gecenin karanlığında neden kaybolursun.
her kazmada bir aşığın feryadı gizlidir.
yani ferhat'ların... her çölde bir kokun.
yani mecnunların...
fırat'ın kanlı sularında da yitirdiğimiz sensin.
nil'in altın şarısı sularında da.
şimdi ne Süraka'lar koşarda ardımızdan,
atımızı kumdan kurtaranlayız.
alaca bir siyahı vardır her atın,
hep alaca yüreklerde gezer.
işte bizim karanlıktan korkumuz,
bu ata hasretimizdendir.
işte ey gözleri yalnızlık bakan ceylan,
her ırmakta aradığımız senin ağzının kokusudur.
seni asırlardır soranlara,
boyun büküklüğümüz cevap verdi.
seni bir karanfilde koklayanları rüzgarın hışırtısı kaçırttı.
seni bir okyanus yatağından kaldırıp,
aşıklara pervane edecektik.
viran memleketlerin yetimleri seni bizden uzaklaştırdı.
şimdi yaralarımıza sürdüğümüz kokulardan belli,
seni ceninken öldürdük kahkahalarımızla.
seni öldürdük yar,
hiç isyan etmeyen mantar ruhlar ve yüreklerle..
şimdi kapındayız.
şimdi avuçlarımızdaki damlacıklarla,
ve heybemizdeki sümbül kokulu dualarla yürüyoruz.
kaf dağı'nın arkalarına bile düşse yolumuz,
hiçbir hazineye seni değişmeyeceğiz.
ve her şarkıya senin de bir mısranı ekleyeceğiz..
içimizde büyüttüğümüz yaralı ceylan, yiğitlen artık...
“ve güldün rengarenk yağmurlar yağdı
insanı ağlatan yağmurlar yağdı
yaralı bir ceylan gözleri kadar sıcak
yaralı bir ceylan kalbi gibi içli bir sesin var.”
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:00 AM
Yüzondört
Vera çiçekleri ektim
ölüm ve dirimin elleriyle
çağırdım uzun saçlı yağmuru
aşkımı taşıdığım o kutsal çöle
sorulunca bu ne diye, dedim
avuçlarım bin bahara gebe
ve benim sinem ıssız bir mahzen gibidir
gülersem kan gelir gözlerimden
dolar kaygısız çağa
ve her bayram
sadaka dağıtır martılarım
yoksul limanlara
ve kurular buzların terini
sorarım size
kafi midir bu yüzbin fidan yeşertmeye
ve yürütmeye yüz ondört kemiği
belirsiz bir zaman aralığında
bulutların annesi oldum
ve mum diktim yaralı alınlara
arzumun duasını güllere adayınca
ılık bir düş vakti
but tuttu kalbimin sarhoş buğusu
ve umudu gizleyecek bir cep bulmak için
yollara düştüm
tenimde bakire sümbül kokusu.
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:00 AM
Ölünün Kavalı
Cambazına çelme takan ip
bir idamlığa söyler sırrını
ve denizin yelelerini yalayan ölü
ne çok arar
adını söyleyecek bir mezartaşı
ve rüzgardır ölünün
mezarlıkta kavalı.
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:01 AM
KAMELYAM
Kamelyam
Serin kavak yelleri esiyordu başımda
Ümit ekmiştim nadasa bıraktığım tüm tarlalara
Alnımdaki teri kurutsam diye
Bağrımı açtığım rüzgarlar
Tutam tutam
Saçlarımı götürdüler
Nasıl anlatsam
Kurşun sıktılar hayallerimin
En umulmaz yerinden
Kamelyam
Akşamüstleri horozlar ötmezmiş
Köy sokaklarında alımlı gezmezmiş köy kızları
Ay tutulmayadursun
Tüfeği dayarlar
Uğursuz sayarlar
'Hele dur! Destursuz girme', dediler bu kapılardan
Yıllar yılı acıyla bağladılar ellerimi
Yasak koydular gözlerime
Seven göze yasak olur mu demediler
Oturmadılar sofralarıma, yemediler
Ateşle korkuttular
Zaten yanmışım buram buram
Ezikliği yüreğimde tüm sevgilerin
Kamelyam
Senin için bastığım adımlara mayın döşediler
Eşkiyalar kesti yollarımı
Sana gelmek için rüyalarımda uçtum *******i
Uykularımı böldüm en kuytusunda karanlığın
Kadermiş, değişmezmiş!
Yılar yılı boşuna aldandım
Med yapmışlar ikimizi ayırıyorlar, oynuyorlar
Kamelyam
Gitti de beni, gitti de...
Tanınmaz insanların balosuna gitti de
Bıkmışlığın ezgisi yalnızlıktan
Bir sükutun nabzı damarlarımda
Düğüm düğüm içimde
Başka dünyaların çoçuğuyuz biz
Başka dünyaların çoçuğu...
Kamelyam
Çok şeyleri elde etmeye yetmiyor sevgimiz
Oraya yaz mektuplarını
Ararsan Simeranya'ya
Allah'a ısmarladık
Kamelyam
Kamelyam...
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:01 AM
Artık Git
Şu senin eşsiz sessizliğin
kabaran yerlerinden duyulabilir pekâlâ
mesela kolunun dirsek içine dokununca
göğsüne başını dayadığında herhangi biri
ellerin tutulduğunda bir kedi karşıdan karşıya geçirilirken
kokunu içime derin bir solumayla çektiğim zaman
şiir okurken gözlerinde beliren gözlerden
öyle ki hepsi başka başka
bir kovan bal gibi bakarsın arıya
kusursuz yaratılmaktan duyulan hoşnutluk gibi mavi
dalgalanan dağlar gibi mordan da öte
gönlümde yer eder
çünkü onlar bütün kış kar sularıyla oğuşturulan
bir kıyının dinlendiği yerdir ki
yine pek dingin bir ekim akşamında
oturmuştuk karşılıklı
umutla
Tuhaf şey diyesi geliyor insanın
tuhaf şey!
her şeyin böyle baştan sona değişmesi
doğa tüzüğünün ilk sayfasında yazılıysa da
her şeyin böyle baştan sona
bir uğultu ormanı gibi sessizliğe gömülmesi
hüzünden de ağır bir hüzün veriyor insana
azala çoğala
ağaçların ağır ağır açtığı yolda
yürürken mahşeri çağrıştıran sessiz kalabalıkta
yoksunluğumu
yoksulluğumu demiyorum, yoksunluğumu
gideren düşüncelerin ard arda sararıp dökülmesi
kimin kabahati diye sormuyorum
küsmene bakılırsa…
Nerde bir yalnızlık görse
konuna almaya yetinen Edip
her şeye gecikilir demişti ya
hiçbir şeye yetişilmez
kimbilir, belki de ziyade ciddiye aldım şairi
hayata geciktim, ölüme yetişemedim
istesem kusurumu sırtına yükleyebilirdim
ama ben güneşi seçtim
çünkü okumayı en iyi o biliyor
vurunca alnıma
atamın apamın kazıdığı kargacık burgacığı
tomruk kılıp kanımı
damar duvarlarıma saldırtan yazıyı
okuyanı ağlatan yazıyı
beni bikes bırakan o antik vesikayı
Söz, rakıya verilmişse tutulmayabilir kaldı ki
işim birde mi bitecek demişim
o halde iki gibi çiçekli kitapçının önünde
cebimde şiir taslağı mektup
aklımda kahverengi denizler
bal rengi
mavi
ve siyah
gözlerin neden böyle kararsız derken
birden aklıma geldi
ankara’da doğup büyüyen her kadın
nedense alaca düşünür ve düşündürür kendini
gülümseme salonundan öfke mutfağına geçilen hol
öylesine kısa ve dardır ki
basık mı basık bir gökyüzüyle
kabarık sarı bir plato arasında
bırakıp terk eder sevdiğini
üstünü toprakla örtmek için
döner yalnızca
Diyecektim ki hazırım
vazgeçtim birden
yüzümün hayata yakışmadığı doğru, ölsem de
yakışmayacak
üstelik diyorum kendi kendime
eksik değil ki dağlara koşar gibi aşka isteğim
gücüm dersen yerinde
ve Ferhad’ın külüngüne eş becerikli
sonuna kadar sabırla ve dirençle
ne kadar uzakta olsam da en yakın kalp sarayından
ne kadar da yokluğunla yaralı, yorgun
ne kadar da bu şiir böyle
umudunu bile korku tığıyla işlese de suyun üstüne
aklı gidip gidip gelse de çocuğumun
seni hatırlayınca kendimi unutup
kızgın bir kaya gibi yağmurun altında
için için eririm
Artık git
ben ardından toprak olur gelirim
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:01 AM
BİN YIL DAHA ÜLKESİZ
Nereye
O uysal saçlarınla nereye, hem sen nereye
Nereye ey gözleri gurbet
Sınadım kendimi bir başka biçimlerle
Her iklimde dondum, her aynada hiç
Yüzünü dön
Yüzünü dön
Can aynam paramparça...
Nereye
O atlarla nereye, hem sen nereye
Nereye hiç dönmeyecekmiş gibi böyle
Ardından kanım akıtır kendini gittiğin yere
Çeviremem önünü kırılmış ellerimle
Yüzünü dön
Yüzünü dön
Düğüm at damarıma...
Gidersen
Bin yıl daha ülkesiz bir çocuk kalır
Yıldızsız, pusulasız, mülteci, kanamalı
Gidersen fırtınada en ince söğüt dalı
O sabah kırılırım toprağıma düşemem
Yüzünü dön
Yüzünü dön
Gülümse baharıma...
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:01 AM
Büyük Taarruz
Sevgilim karakol menekşesi
bıçkın İsmetpaşaya dik dik bakan
joplu sopalı
Anafartalar pervazında
Görülsün diye içim dışım
yalın giyineceğime dair
ona söz verdiğimi unutur muyum hiç
gerçeküstü olan ben değilim ama, inanın
benim bile akıl erdiremediğim bir Dadaizm var
menekşemin işinde uğraşında
Orda ne mi yapıyor; çocuklara bakıyor
belinde parabellum
bir sürü kaba saba numara
ve buz gibi kodun arasından
Çocuklar otoparkta
sonradan anlaşılmış, babaları unutmuş
görsen demişti, nasıl nasıl güzeller
biri kız biri oğlan
Beni de böyle bulmuştu dikdörtgen bir bahçede
lakin ruhu yamuk bir masada unutulmuşken
o gün daha kimler vardı, unuttum
sen söyle şükranım
sen söyle Emel Abla
Sevgilim karakol menekşesi
hayta İsmetpaşaya dik dik bakan
joplu sopalı
Anafartalar pervazında
iyi de nerden çıktı şimdi bu parodi
gözünü sevdiğim hey gidinin
nerde Mustafa Kemal
Hakkımız yok ama yine de helal edin
az kaldı Büyük Taarruz'a...
Büyük Taarruz
Sevgilim karakol menekşesi
bıçkın İsmetpaşaya dik dik bakan
joplu sopalı
Anafartalar pervazında
Görülsün diye içim dışım
yalın giyineceğime dair
ona söz verdiğimi unutur muyum hiç
gerçeküstü olan ben değilim ama, inanın
benim bile akıl erdiremediğim bir Dadaizm var
menekşemin işinde uğraşında
Orda ne mi yapıyor; çocuklara bakıyor
belinde parabellum
bir sürü kaba saba numara
ve buz gibi kodun arasından
Çocuklar otoparkta
sonradan anlaşılmış, babaları unutmuş
görsen demişti, nasıl nasıl güzeller
biri kız biri oğlan
Beni de böyle bulmuştu dikdörtgen bir bahçede
lakin ruhu yamuk bir masada unutulmuşken
o gün daha kimler vardı, unuttum
sen söyle şükranım
sen söyle Emel Abla
Sevgilim karakol menekşesi
hayta İsmetpaşaya dik dik bakan
joplu sopalı
Anafartalar pervazında
iyi de nerden çıktı şimdi bu parodi
gözünü sevdiğim hey gidinin
nerde Mustafa Kemal
Hakkımız yok ama yine de helal edin
az kaldı Büyük Taarruz'a...
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:02 AM
DOĞU BALADI
derinlik olmayı sürdüreceğim bu sığ denizde
bir halkım ben, dünyanın kalbinde paslı bir hançer
kabuk bağlayan yaranın altında kaynayan irin
yurdumda konuk, içimde tutsak, uğraksız göçer
bir derinlik hepsi bu, başka hiçbir şey
saklı bir yanardağ olmanın kendisiyim ben
doğuda, ellerinizden çok uzaklarda
binyıllık bir uykuyu ölerek silkeleyen
halkın derinlik olduğunu kim söylemişti
söyleyin nerde seceresi yitik soyum, nerede derinliğim
siliniyor ölü ceylanın derisindeki mürekkep
avcı burda ey bilici ya ben nerdeyim
yurdumun olmayan denizlere taşınan toprağım
parçalanan kayayım bin parça eşkiyadan
çoğalan bir korkuyum, bin parça yoksulluk
ve kan... denizlere akan, denizlere, yurdumun olmayan
uyruksuz mu denir limanı olmayan gemilere
limanım yok, tutulduğum bu çağdaş fırtınada
ışığım yok, dört yönüm karanlık bir pusula
uyruğum yok, sığmıyor kavmim koca dünyaya
umudum uygarlığım, ey bayrak, ey bayraktar
ovalara bir dağ mağrurluğuyla inerken yeşil
vuruldukça güzelleşen alnın ki, gül rengi
güneşi ince kanadında sürükleyen esenlik rüzgar
n'olur ölme artık, ölüp ölüp terketme beni
ey ölür gibi yaşayan bir halkın derinliği...
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:02 AM
Eksikti ******* ve Bazı Günler 2
Her şeyi inkâr et ama bak bunu edemezsin
ben seni unutmak sarayında uyurken buldum
çaldım kalbinin zillerini iki anlamda, uyardım seni
kaldırdım uykunu, soydum bir güzel
yudum yıkadım can yunağımda
Tenimle kuruladım gölgeni sözlerimle giydirdim
gülüşler geliştirdim gülüşünden
üzdüm,üzüncüm oldun
kırdım, öptüm onardım
her kim unuttuysa ben hatırladım
Gün yirmi dört saat, hatıran bin yıl
başucumda sönmeyen kandil yüzün
ey acıların ardından gelen mutluluk
eşsiz fısıldayışı dünyanın
aklımı fikrimi sürükleyen su
Selanik türküsünü senin için söylüyorum
aman ölüm zalım ölüm üç gün ara ver
alıp götürsün beni bu azap
ölsün bu rebib
mademki görüp göreceği sevinç bu
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:02 AM
Eski Bir
Akşamlar rakılar laflar... burdan çıkınca
Gün ortası bana da uğrayalım bir bir
sağıma soluma, olmadı, üstüme başıma
gönlüm şurda, aklın bir sokak ötesindedir
eski bir bulutların yeni bir sağnağından
bir kat yukarda durmaya mayil nehir
burdan çıkınca
Sana da uğrayalım, yaz konağına güneşin
dolunay çıkmazına, aşkın yezidi aksanına
o sensin, terletirsin sözcükleri serinletirsin
eski bir mevsimlerin yeni bir takviminde
haziran pişman, tenhadır temmuz, ağustos kahin
burdan çıkınca
Ona da uğrayalım, rüya burdan kaç adım
av dönüşü bir akşam, belki yatıya
bunu bir daha düşünelim, bak ben fena sıkıştım
eski bir süreklerle yeni bir koru arasında
üzülüp namlumuz kaşını yıksın, utanalım
burdan çıkınca
Keklik dağa dönsün, kurşun yuvaya.
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:03 AM
Güneşli ******* Ağacında...
Seviyorum seni, ölümsüz bir meyvenin
zamanlara eşit yüzyıllardan bu yana
benim de pırıltılı diş izimi taşıyor
güneşli ******* ağacında sallanan elma
Seviyorum seni, de ki,tenin gözeneğinde
kendinden geçmiş tuz eriyiği
biçimsiz bir akış, dalgın, dağınık
itiyor hırpani imgelerin yardım elini
Seviyorum seni, ne menem şeydir şu senin aşkın
en çok neye benzer diye sorulduğunda
dilsiz kayalara verdim yanıt hakkımı
kaynaşık çakılları gösterdim de onlara
Seviyorum seni demek yetmiyor bazan
yer değiştirmez de değişir insan
sesi incelir, sezgileri gelişir güzelleşir
sevdikçe seni bana benzedim
Seviyorum seni, çok uzaklardaki
annesinin öldüğünü sezen yavru köpeğin
sabaha dek inlediğini dinlemiştim birinden
işte demiştim bu benim yas tutan aşkım
Daha yitirmeden acına erdim
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:03 AM
Güzeldir Gece
Güzeldir gece dağınık gündüzlerden
toplanır renkler ılıman bir noktada
mürekkebe dönüşür parıltılı söz
buruşur kâğıt, oluşur kalem
Söylerim, sana söylerim o zaman sevdiğimi
örülürken uzayan saçlarını çocukların
şaşırtan bir koşudur kendi de tanıyamaz
uzaklaşınca yelesi benzerlerinden
Diyelim ki yoldalar iki yanı da ağaçlıklı
biz çağırmadan aklımıza gelenler
biri yolun kucağındaki ay ışığı olsun örneğin
gecemizin kulak misafiri birkaç yıldız diğeri
Ve dallarda mırıldanan ışıltılar
kimseyi mutsuz etmeyecek söyledikleri
arada bir uğradığımız tenha sarayda
geveze bir sevinç, gör bizden köşe bucak
Öcünü akarak alır ayrılıkların
aşkımız bizim, zifiri su, işçimen kederimiz
doldurup karangu boşlukla kovasını
özlenen uykuyu dökünce üstümüze
Güneşi gösterir bize, güzeldir gece.
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:03 AM
Hep Seninle
Daha önce de görmüştüm seni;
Gezici bir yağmur ağacının
Dallarından damlayan ılık kuş cıvıltısı
Terden bir şemsiyenin üstüne.
Burdan geçiyordu yıkanmış oba
Havayı karıştıran pır pır bir sevinç
Kulelerden kulelere bayır aşağı
Ereksiz koşu
Dalgın dağınık bir gölgenin peşinden.
Diyorum ki,
Ne güzel olurdu, hep seninle
Dağlar, taşlar, denizler
Bütün aymaz ölümsüzlükler gibi yüz yüze
Konuşuyor olsaydık
Çok uzak geleceği.
Ne mümkün,
Şapşallığın sonu yok, isteklerin de.
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:03 AM
Kavuşmak Gibi Ayrılmak da...
biraz üzgün biraz kırgınım ama
kavuşmak gibi ayrılmak da senin eserin
sormasın mı yakınmaya da mı hakkı olmasın
korkusunu saklayan kör cesaretin
aşkım... aşkım... niçin beni bıraktın
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:03 AM
Kirli ve Yitik...
Bilmem nerden gelirdim, yolumu zaman kesti
hayata lime lime ödediğim borç
artıyor bir, beş, on; derken bir ömür
ucuza kapatılmış yıllar yığını
anımsanmayan bir dolu şey sonra
Küf kesmiş günler defterimin borç hanesinde
aldığım ne: kelepir bir yaşamak ve elden düşme
başkasından artanını yaşıyorum günün
kirli ve paslı tabaklarda nasibim
Bu yolun sonu nereye çıkar
asam kör derviş, yıldızım yitik
güneş uyanırken uyur bahtım
serçe parmağımdan geçiyor hayat çizgim
bir çember dönüyor fincanımda
Çember döner, ben dönerim
zamanla uzatarak bir arpa boyu yolu
suyun inadı yokuşa sözgelimi
lekenin tutkusu doruktaki beyaza
Nerde doğdum ben, bilen varsa söylesin
tanığım yok yıllardır,babam öleli
kimliğimi doğrulatmak mümkün
olmadı ihanetler tığıyla kabuğum pul pul örüleli
Böyle nerden gelirim, kime sormalı
yaşamıyor artık kulağıma ezan okuyan dede
sevgilim için kalbimden yonttuğum çiçek yaşamıyor
kanımı görmek için yanıp tutuşan polis de
Hayatı kutsayan rahiplerle oynadığım kumarda
alnıma derin bir çizgi ekleyerek edindim
ölmek, okyanuslarda dip yosunu olmak hakkını
elim açık, beş benzemez, restim görülsün
Size tuhaf gelmiyor mu şu insan
su da yürüsün de toprağa gömülsün...
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:03 AM
Pusula
Ben savruk göçerliğini yüzümün
Öyleyse bir şarkıya başlamalı
Çiçekçilerden çalınmış bir şarkıya
Haydi aklını zorla, başka ne söylenir ki
Ansızın doğacak bu aşkın adına
Hangi çiçek yakışır yakasına
Hangi mevsim, hangi gök...
Belki de pervazında eksiksiz bir begonya
Bu güzün sonrasını beklemek yersiz
Beyaz bir bulut olmalı göğün alnında.
Durma dağıt kuşkunu, bana aldırma
Gizlice boğazlarım bir kuytuda göçerliğimi
Direnmek kolay beni götürecek yollara
Sen aklını zorla, başka ne söylenir ki
Önü alınamaz bu aşk adına
Hangi denizde yıkasak onu
Hangi kuşlarla duyursak uzak dağlara
Hangi ülke ses verir ilticasına
Kıyısına yalnızca insanların vurduğu bir deniz
İnce bir serçe uçarsa yeter dağlara
Aşklar ki gurbeti olmayan bir tek ülkesiz.
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:03 AM
Tehdit
Sevgilim yanıtlanmış bir soru, dimdik yürüyor
ne tuhaf, galiba ikinci kez kullanıyorum bu sözcüğü şiirde
hangi sözcüğü, sevgilim elbet, ilkinde daha yoktu
sen yoktun kimse yoktu, sen varsın herkes daha yok
dimdik karışmasaydın grafimdeki yatık çarpıntıya
gururla söz açabilirdim bundan utanç sözlüğümde
abartmazdım bu kadar
Eteklerine yapışır -
hızla sararan bir mevsimin kıyısından karşıya geçerdim
karşıya, güleryüzlü paravanın ardındaki acıya
karşıya, riya banliyösünden daha taşraya
artık terziye çırak mı dururum ahçıya yamak mı bilmem
sabi sayılırım, dalıma su yürümemiş daha
bunu, habire ensemi okşasınlar isteğimden çıkarıyorum
büyütecekmiş kısmetimi ay annemmm
gecemin sözü var sabaha
Annem safi güvercin
annem kalbimin kızkardeşi, annem kusursuz elma
ben sersem sepet, ben kıskanç köpek, ceplerimi doldurup ellerimle
dışarıdayken hep dışarıdayken
vitrin önlerinde hayal kumkuması, anneannemin avlusunda uykulu
hani öksüz kalmaya henüz akıl erdiremediğim uzun *******de
neonların farların spotların bile karartamadığı ışıklı gölgem
içerdeki sevda filminin bitmesini beklerken
hatırladığını varsaydıkları her şeyi bir bir unuturdu
Şimdi kimden duyduğumu unuttuğum sözü de
kimseden duymadım belki de ben uydurdum
bunu bile bile yapıyorum, bilebile yapıybrum
sıra bana gelince kuklaları konuşturuyorum yerime
ya binamı yapan özgüven katmayı unuttu harcıma
ya da şahane bir sorumsuzluk anıtıyım ben
halbuki anlaşılması gayetle kolay bir cümle kurabilirdim
dal uzamayı unutmuşsa kurumuştur mu demişti biri
diyebilirdim söz gelimi
su akmayı unutmuşsa mutlaka kurumuştur ama
kanamayı unutmuşsa yara, ne iyi,
söz işitilmeyi unutmuşsa, bu daha
Ama unutmuşsan güneyli bir aksanla yalandığımı, bu kötü işte
köpeksi bir dille öptüğümü unutmuşsan, bu daha kötü
unutmuşsan özlemin yazısı acı, turası sevinç
acı akranı sevinçten daha yaşlıdır unutmuşsan
en kötüsü de bu
güzel kıskanç gönlüme çekilirim o vakit güzel ikindileyin
ve tıpkı tabiatın hür çocuğu katır dirençli Engidu
metroya dudak büküp yaban eşeklerinin ardı sıra
aşkım olan arkadaşımı hayata terk ederim.
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:04 AM
Türkü
Seni diyorum seni
ateşlerin başında
uykulu ellerini
Tutmuşlar yıkamışlar
rüya denizlerinde
tutmuşlar yıkamışlar
Üç uygar iki barbar
bize dediklerini
dur dinle yürü söyle
Bak burdan gitmeyince
kimsecik hatırlamaz
duvardaki gölgeni
Ağardı böyle az az
gölgen ki günden mavi
kucağında turnalar
Gökyüzü falan değil
deniz meniz hiç değil
daha geniş daha dar
Kapılardan içeri
girdim suyun gönlüne
aldım bengü haberi
Yağmur yılıymış sende
kışa uyruk eski yaz
mevsim mevsime köle
Aşki bahar bendeki
soluyor da soluyor
gecikmiş hevesini
Şu edilen cümleyi
bildin mi ören kalbim
-Ölüm yok şimde'geri
Bu söz hepsinden yeni
bu söz hepsinden yeni
bu söz hepsinden yeni
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:04 AM
Uzun Bir
Uzun bir yola benziyor aşkımız, kıyısında
biri durgun biri çalkantılı iki deniz
uzun bir yola benziyor aşkımız, esasında
yol alsak da yolcu falan değiliz
Öylece oturuyoruz ayın altında
yol akıyor, ağaçlar esiyor, biz bakıyoruz
öylece oturuyoruz, güneş şimdi tahtında
bakıyorum eylüldü, bakıyorsun temmuz
Her birini bir yerlerden tanıyoruz
kuşkucu neşe, sabırlı kasvet ve acımız
her birini bizden biri sanıyoruz
ayrılmak ev sahibi, kavuşmak kiracımız
Biri arada bir uğrar, diğeri ayrılmaz evimizden
kimseyi suçladığım yok, onları biz çağırmıştık
biri arada bir uğrar, biri ayrılmaz peşimizden
bırakalım gitsinler ya da bıraksınlar gidelim artık.
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:04 AM
Yağmurdan Sonraki Güneş
(LİRİK TEZLER)
I/ Çoğu Kez Kaybetmek
Büyük konuşmamalı insan birgün yenilebilir
ıssız bir patikanın dar bükümünde
neler bekler insanı kimler karşılar
belki güneş yağmuru belki çığ
Mızıkmasın kimse; kağıtlar eşit dağıtılıyor
zardır bu; herkese altı yüzü var
tek yumurta ikizidir her olasılık
çoğu kez kaybetmek iyidir kazanmaktan
Ne diye taşımalı gurur denen urbayı
masada bırakmalı yük sayılan ne varsa
eşeğini sırtlamış Nasıralı’dan
herkesin alacağı bir ders olmalı
II/ Senden Bir Adım Sonra Ancak
Diyorum ve seni izliyorum hiç erinmeden
dokunduğun her çalıya bir tutam yapağı bırakarak
soyunup serildiğin kumsala ulaşıyorum
senden bir adım sonra ancak
Kâşif dediğin sevdiğinin acemisidir
daha önce yürümediği yoldur aşk
daha önce görmediği düştür gövdesi
höyük altında gömülü şehir
Ki her kalbin mimarı kendisidir
örneksiz çizer sevda projesini
aksak bir kalemle ilerler sayfalarda
yaşamaktır gönyesi iletkisi
Aynı dili konuşabilseydi adaş dağlar
Büyük Ağrı’da da işe yarardı
Küçük Ağrı’ya çıkma deneyi
Şirin sarptır Leyla engin. Aslı dik
Bundandır Kerem’in Ferhad’a benzemediği
III/ Bulanık Aşk, Yarım Tümce...
Bu benim esrik yazım durmadan yalpalıyor
derinliği bulandıran kıpkızıl mürekkebim
çağırır gibi sessiz bir gülümseyişle
bir şeyler mırıldanıyor anlamıyorum
Sanki gelme diyor, sanki gel diyor
varınca kapısından kovuyor beni
umudunu kesme diyor falıma bakan teyze
başka türlü düşünüyor kalbin telvesi
Bulanık aşk, yarım tümce, böyle de iyi
keskin ışıklara sırtını dönmüş ayna
geri çeviriyor saygıyla sunulan giysileri
yapyalnız, çırçıplak bir belirsizlik
Bir şeyler görünüyor yine de çift taraflı aynada
bir yüzünde ergimiş ruhun ötekine aktığı
ne demektir bu, hayra yoramıyorum
bir yüzünde ellerimi bıraktığını
IV/ Kavuşmak Gibi Ayrılmak da...
Kıyıya set çeken kayaların üstünde
yırtıcı bir hayvanın kanlı ayak izleri
vurmuş da biri; biri yarasına sarmış da gibi
takılıp kalmış acılı bakışları geriye
Ve hançer ürpertisi ipeğin yüreğinde
bir zamanlar dağlandığımı anımsatıyor bana
geriniyor kendini içimde unutmuş pençe
hayli karışık rüya sona eriyor
Gerçi bir an olsun aklımdan geçirmedim
neye varır diye bu işin sonu
yenildiğim için pişman değilim
yerlerde sürüklediğim için gururumu
Biraz üzgün biraz kırgınım ama
kavuşmak gibi ayrılmak da senin eserin
sormasın mı, yakınmaya da mı hakkı olmasın
korkusunu saklayan kör cesaretin
Aşkım... aşkım... niçin beni bıraktın.
(...)
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:04 AM
Yazı
oğlum Denizali’ye...
I
İlk ne yazmışım, hatırlamak isterken
gördüm ki çocuk olmak fena iş
Tanrı’yla karıştırırlar sizi
herkes bir şeyler umar elinizden
Bir ev harfi yaz demişti babam
yanına yöresine birkaç ağaç
üç beş kuş harfi iki de kedi
güneş yağmur ve akşam
Annemin neyi eksik, yaz dedi o da
söğüde kavağa ardıca selam
göğünde yıldız harflerinin yürüdüğü
deredeki mışıl mışıl uykuya
Kafdağı harfini biliyor musun
apak pelerini karlardan bulutlardan
ablamın hasreti şehzade harfi
istiyor ki at harfini koştursun
Ağbimi tanısaydınız hiç şaşmazdınız
ne işi var çalışmak harfinin bu yazıda
yesin zıbarsın içsin zıbarsın
aklında uzak bir hamak yalnı
II
Bir ev harfi yazdım babama
alçacık vagon; çatılı, tekerlekli
penceresi kapısı yerli yerinde
bacası boşlukta duruyor ama
Sağında cıscıbıldak beş ağaç
çelimsiz kökleri rüzgar alıyor
titrek kuş harfleri üşümüş mü ne
eşikteki tekir aç bilaç
Öbüründe bir esneme bir esneme bir uyku
sayfanın en serin kuytusunda
söğütlere konmuş sıra sıra balıklar
annemin yıldızları dereyi içiyordu
Ters çevirdim çatalı, Kafdağı yaptım
tepesinde babamın unuttuğum güneşi
at harfinin çilesi kanıma dokunmuştu
şehzadeyi yağmurda basbayağı ıslattım
Harf mitingi varmış sanayi çarşısında
kımıl kımıl bir mahşer, eh biraz gürültülü
tere batmış ağbim motor indiriyor
hamak kitap okuyor karşısında
III
Hadi bana yazdıklarını oku da anlat
bunu çiçek annem, ümmi annem söyledi
tekerleğe tınmadı, bacaya taktı babam
-Hiçbir şey boşlukta duramaz evlat!
Ablama göre bu da bir görüş
yine de çözemediği birkaç düğüm var
neden at harfinin sırtı sivri bu kadar
neden şehzade böyle eciş bücüş
Tozumu alırken görmeliydiniz ağbimi
dünyanın gidişine kafam basmıyor
ne dese tersinden anlıyormuşum
-Kitap okuyan hamak, olacak şey mi?
Öğretmen cımbızlı kostak kalemiyle
yoluverdi balıklarımın kanatlarını
yıldızları tek tek ayıkladı dereden
-Bilim saygı ister, hah şöyle!
Bak dedi, işte bu senin düşündüğündür
panoya iliştirdi düzeltili kara yazımı
ismime bir huni geçirdi arkadaşlarım
sınıfta kümem olmadı o gün bu gündür
Ağardı saçım sakalım, kuşkum kalmadı
kalemin tuttuğu yas, düşünceye düğündür.
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:04 AM
İspinoz
Unut bildiğin tek türküyü
suyu kıskanmayı bırak
ateşi düşünmeyi
o sana aldırmıyor
Bak nasıl da duruluyor aşağılarda
bozbulanık akışan tepeler
damarları boyunca yaprakların
yeniden tırmanıyor basamakları
Bizler gibi mi gibi
bin pişman
evinin önünde yağmur
paçalarını çırpıyor bir iki
eşikte çiseliyor tozlu pabuçlar
çağrılsın istiyor içeriye
Peki, ya ağaç dedim
şuramdaki şu ağaç
bütün bunları nasıl unutsun
Dedi: Unutsun!
Hatırladıkça kafasını karıştırıyor toprak.
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:04 AM
Zamir
Tıknaz ömür. Bodur ay. Şubat gibi bir şey bu
mutluluk öksüzü şöyle bir yalayıp geçer
öylesine geçtiydi aklımdan adın, dönüp
bakmadın. Baksaydın keşke işitseydin ki
biri bizi kendisine benzetebilir isterse
Benzedik benzeye birazcık kaldık, evet
ben, sen, biz ona... tekil zamir sürüsü
toplanmıştık dört harf bir fiskos civarına
yayvanı yassısı ince bellisi kamburu; şirret
çağ bağiçesindeki kadınsı balta gürültüsü
kesilir. Kesilince büzülür çadırdan gece
neye benzer o zaman baş başa kaldığımız
birkaç soylu geveze vıdı vıdı bir ölü dille
köşeli bir boşluğa eğilir anlatırız
kim ölürken kimden daha güzeldi
Bırak yarışmayı da kaldır başını seyret
naylon tentelidir göğümüz bakılınca
görülür: kıyamet taburu geçiyor samanyolundan
sakalları var çocuklarının gün aşırı kırçıl güneşli
uzun uzun saçları kirli yıldızlar
Adamlar yay burcundan bir soluk ayrılmadı
kadınlar kadın olmadı hiç gök yaylamızda
cam gözü bakışları aydan da gerü
bir şiveyle saplanırdı kâğıdın duygusuna
yürek postamızda düşünce dergileri
Dönüşte okumalı Mudanya'dan Silvan'a
ağaçların ucun ucun kemirdiği kunduzu
kemikleri ulu gönder, eti sancak sayılır
kurutup yazdılardı kürkünü çıplak omuzlarına
bir ağızdan yeşerip tek tek solduğumuzu
orman ki şol tende kabuktan hatıradır
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:05 AM
Ölü
Uslu gecede kıpırtısız göl
seni doğuran zaman mı yoksa
beyaz ıslak çiçeklerle dindirdi
dibindeki depremi
yansıyan ben olmadım hiç
sana bakarken
yansıyan kimdi
göklerin çılgın çobanı
serin ıslıklı rüzgar
bir kez olsun yağmadı
şu sürdüğün bulutlar
yangınımla ben ne çok bekledimdi
ağaca tutunan yosundum o zamanlar
güneşe yekindim de
ardıma gölgem bile düşmedi
yanardağ köpüğü, taşlaşan tansık
sen değilsen kim
bir söz mü görünmez kılıyor
diriliğimi
adım gibi...
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:05 AM
ÖLÜ BİR GÜRÜLTÜYÜM
Büyüdüm ey girdap, yanılmayan yasa büyüdüm
Bedelsiz bir askerim ve senin surlarında
Cankuşum kafesinde, yüreğim yurdunda değil
Selinden kopan bir damlayım, yitmek yolunda
Birgün kavuşacak toprağım da yok
Sonsuz boşluğa dökülüyor kanımın şelalesi,
Ölü bir gürültüyüm yalnızca
Ya da bir ölünün çürüyen sesi
Çürüyorum ey girdap, ürkülecek yanım yok.
Pusatsızım ey yasa, hançer belimde değil
Boğazımı paslı bir hırıltıyla yırtıyor gurbet
Tanık yok. Oysa kentin ortasında cinayet
Sinsice gizledim katilimi yüzümün gölgesiyle.
Duyarlı çocuklar uykusu için
Katlanmaksa bu işte.
Düşürmedim gecenin tenhalığına beyaz bir leke.
Katlanıyorum ey cani ey kahreden açlığım
Umarımı eriterek geçen günlere
İntiharı düşünsem; ne bir şakağım var, ne de bir mermi
Sormuyorum bile birgün... Birgün biter mi?
Sormuyorum bile. Su olsam döner miyim
Koptuğum dağlarıma, en derin yatağıma
Güz öncesi resmime, en eski çerçeveme
Anlıyorum ey yasa, yargıçlar yanıtlamaz
Kırık bir asa olur, körün tek karşılığı
Attığı her adımı saydıran kaygı
Dönmekten vazgeçmeyi bile yasaklar.
Olmadı öyle bir şey, o geçmiş yoktur
Bin kez daha tövbeler, beni bağışla
O geçmiş yoktur... O geçmiş yoktur...
Koru ölü sesimi ey çağdaş dua.
Olmadı öyle bir şey, tek bir çiçek vermedim
Filizi olduğum ilkyaz anaya
Yollara düşmedim hiç, dağlarda ölmedim hiç
Kanayarak söylemedim hiçbir şarkıyı
Sevmedim hiçbir şeyi, bir şeyden iğrenmedim
Bu kadarı yetmez mi yüzümü anlatmaya
Olmadı öyle bir şey, öyle bir geçmiş
Dayadım ağzımı kuruttuğun çeşmeye
Çıldırırsa bilincim suyu beklerken
Küflenmiş tırnaklarım çökerse gırtlağına
Suçsuzum ey yasa
Çünkü bütün ölüler dışındadır yasanın.
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:05 AM
ACIYA KURSUN ISLEMEZ
Sabrın çalkalanıp taştığı sulardadır
Çığlıklarla parçalanmış uykularda
Buruşturulup atılmış aşklarda
Ve çalınmış mutluluklardadır
Ses ile yürek
Büyük rüzgarların o yanık şarkısı
Hala yükselir içimizden dağılır
Coşkunun doruklarında sürer yankısı
İlk kurban adanırken bir nehire
Korkunun ilk nişanında başlamıştır
Gözyaşının ilk damlasından kalma
yaslı baharlarla gelmiştir bugüne
Kanla yazılan yasalarla
Açlığın otağ kurduğu sabahlara
Ve sonuçsuz kalan ahlarla gelmiştir
Acıya kurşun işlemez artık
ölüm bile bu acıyı cellat bilmiştir
Yok bundan böyle ter yarası
Zincir tusaklığı ve sabır
Kırbaç yalvartması sessizliğin
Can pazarı ve kahır yok
Her şey yaşanan şu gün gibi gerçek
Adımız halk olduğu günden beri
Bir direnç olmuştur bizde sevinçler
Şimdi acının her kuraklığında
Onlar
Yüreğimizin ovalarına çiselenirler
Boşuna değil bu ölürcesine sevmek
Ve ölürken bile yürümek
Boşuna değil
Hep yatağı olduk tarihin ırmağının
Yenilgilerle durulmanın
Zaferlerle köpürüp kabarmanın
Ama hiç bir zaman
Anası olamadık geçmişi doğurmanın
Yıdızlar ve sular tanıktır
aç ve kavruk bir memeden
Direnmeyi yudum yudum emen
Bir çocuk gibi öğrendik
Ve direndik
Ordular kurduk türkü renklerinden
Bütün ağıtları bir hücumda yendik
Acıya kurşun işlemez artık
Biz yaşamayı zulümsüz sevdik
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:05 AM
ADI KAYIP
Deniz yok olursa diyor bir çocuk
Balık kaybolursa
Ne derim benden sonraki çocuklara
İnsanlar kaybolurken gözaltılarda
Çöllerde boğulan nehirler
Ey çocuk
Nasıl varır okyanuslara
Adı karanfil ki suçu rengidir
Özgürlük dilinde bir imge
Tutsaklık dilinde bir söylencedir
Karanlıkta bir el koparır dalından
Artık ölüme varmış bir işkencedir
Orman yok olursa diyor bir çocuk
Ağaç kaybolursa
Ne derim benden sonraki çocuklara
İnsanlar kaybolurken gözaltılarda
Dalından koparılan tomurcuk
Ey çocuk
Nasıl meyvelenir sana ve diğer çocuklara
Adı narçiçeği ki suçu patlamak
Birdenbire güneşe haykırmak
Ve güneş diliyle kıpkızıl çoğalmak
Karanlıkta bir el koparır dalından
Adı kayıptır artık
Daha meyveye bile durmadan
Aç gözlerini o çığlıklaraı çocuk
Kayıp analarının gözlerine bak
O gözler ki karanfil kıvrımında nar çokluğu
Sevda denizlerinde oğul ve kız yokluğudur
Her biri bir depremdir yüreklerde
Her biri açlık içinde zulüm tokluğudur
Sen ki bir badem dalısın baharda
Yüzünde solgun bir yeşil akşamı
Dalıyor gözlerin bir çağın artıklarına
Kazılardan yeni çıkmış gibisin
Bakışlarında düş fosilleri
Güneşli bir yeşili özler gibisin
İnsanlar kaybedilirken ey çocuk
İnsanlık adına
Nasıl başlar bu yeşil ve mavi yolculuk
Hangi gemi kalkar bu ülke limanlarından
Hangi mavilikler karşılar seni
Kıyılar zincir olmuş bileklerde
Dalgalar yargısız infaz
Al kalemi eline ey çocuk
Yeşilin ve mavinin şiirini yeniden yaz
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:07 AM
AGLATAN MUTLULUK
Çıksam şimdi güzelliğin gökyüzüne
Dolaşsam
Görsem bütün tanrısal sevgileri
Ölümsüzlüğün sofrasına bağdaş kursam
Ve anlatsam
Anlatsam o ağlatan mutluluğu
Bilmem inanır mı bana mavilikler
Suskun bir coşkunun doruklarında
Pürköpük ve rüzgarlı
Bir nehir kahkahasıydı gözyaşı
Vivaldi böyle dinlenirmiş meğer
Mutluluk bile sensiz çekilmezmiş
Ben ki yaşamı toprak bilmiştim
Nice tohumlar ekmiştim bunca yıl
Geç anladım
Aşkın tohumu sensiz ekilmezmiş
Sessizlik açarken zulüm bahçeleri
Gözlerinde bir anda dört mevsim
Her mevsimin güzelliğinde sen
Bunca ayrık ve diken içinden
Güle çıkmak işte budur desem
Bilmem inanır mı bana çiçekler
İçimde sayısız denizlerin şahlandığı
O günü tarihlesem şimdi
Irmak ırmak çizsem zamanın yüzüne
Adına sonsuzluk desem
Ve her saniyesini o sonsuzluğun
An be an şiirleştirmek istesem
Bilmem inanır mı bana sözcükler
ADNAN YÜCEL
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:07 AM
Atesin ve güneşin cocukları
Ozlenen ates yakilmisti sonunda
Elden ele butun dunyaya tasinmisti
Kivilcim dansiydi gozlerdeki sevinc
Kavga daglarda bilinci kusanmis
Zindanlarda dirence sarilmisti
Ve haykiran dudaklar
Her ihanet vakti col col yarilmisti
...oOo...
Bir agittir belki Agri'da Zilan deresi
Dersim'de Lac deresi bir kanli siir
Oysa bir destandi Diyarbakir kalesi
Ve Diyarbakir zindaninda
Atesle sevisen 'dortlerin gecesi'
Ne ki zindan - ne ki tutsak olmak
Ne ki kavga - ne ki daglarda vurulmak
Bir sehpada idam olmak ne ki
Ihanet utanciyla yasamak var ya hani
Onursuzlugun lagim cukurunda yok olmak
Uniformali bir Dehak onunde durmak
Ve beyninin iCindekileri bir bir kusmak
Sonra bir et yiginina donusup kalmak
Iste buydu Diyarbakir zindaninda yasamak
Sesler ihanete donusurdu her gece
Bir tas corba - bir dilim ekmek ugruna
Ihanetler acilara donusurdu kallesce
Acilar hep turkulere vururdu kendini
Etten ve kemikten insan olur mu
Beyinsiz insan ayakta durur mu
Ayni kavgaya gonlunu verenler
Dostunu ihanet ile vurur mu
O zindan ki zincir sesidir sarkisi
Her sozunde bir ciglik yukselir
Her notasinda bin ofke
Her dizesinde bin isyan beslenir
Isyan siirlere
Siirler yureklere seslenir
O zindan ki her yemek vakti
Tutsak agizlari kanla suslenir
Onur kaleleri yikilirken birer birer
Yureklerde dal budak salar ihanetler
Ve dusman kasetinde u"c onder
Beyinlerini kusarak dusmana sergiler
Ayni anda siradan bir nefer
Hic aldirmadan onderlerinin sesine
Tutsaklik icinde ozgurlugu soyler
Sus dostum sus - sozun yarida kalsin
Ozgurluk dilinde kilitli kalsin
Baslar egilse de acilsin gozler
Konusan onderler geride kalsin
Ne zaman umutsuzluk cokse direncin kiyisina
Bir aci saplanir yuregin tam ortasina
Koguslar susar
Parmakliklar durur
Ranzalarda kullenen umutlar aglar
Geriye dogru atilan her adim
YakIlan ates ustune yagmur diye yagar
Anlatilmaz bir destandir yasanan
Ne soze gelir ne saza
Kirbaclar sopalara ve zincirlere karisir
Oluler ayaklara dolanir *******i
Kanli battaniyelere sarilir
Her direniste tabutlarla cikilir disari
Gozyaslari zilgit seslerine katilir
Elleri hep koynunda kalir kizlarin
Analarin gozleri dikenli tellere takilir
Bir acili sessizlik sarar yurekleri
Dicle'nin sulari susuzluga cakilir
Kale burclarindaki akbabalara
Ve uniformalar giyinmis yeni Dehak'lara
Yalnizca zindanin mazgallarindan bakilir
Bir adam cogalir bir basina hucresinde
Yuregi Kawa'dadir gozleri Babek'te
Atesler yanarken dag doruklarinda
Ihanet zindan karanliginda kol gezmekte
Kawa'lara Babek'lere bir yandas gerek
Bu zindan karanligina bir ates gerek
Cevrilen ihanet carkini kirmak icin
Olumu gogusleyecek bir yoldas gerek
Bir anda yirtilir zindan karanliklari
Sessiz bir gurultuyle sarsilir duvarlar
Patlar bir beyinde Newroz isiklari
Ey atesin ve gunesin cocuklari
Hani bilincin sesi yureklerimizde
Gozlerimizde inancin sancaklari nerede
Bu gidise dur demek gerekir bilirim
Hucrede her saniyeyi bir yil eylerim
Bir ates yaktik sonmesin diye hicbir yerde
O ates sonerse yasamayi neylerim
Bu yuzden u"c kibrit ile Newroz gunu
Yuregimi sizlere armagan eylerim
U"c kibriti bayrak diye devralan
Ki daglari delip dostlarina yol kilan
Haykirdi olum haberini onde gidenin
Ozgurlugu zindan karanliginda gunesleyenin
Ey bu kavgaya gonul verenler
Ser yerine sir verenler
Serden gecip de sir vermeyenler
Bu zindan karanligi yirtilsin diye
Bu ihanet duvarlari yikilsin diye
Newroz gecesi bir onder
Atesi bedeniyle zindanlara tasimistir
Olurken bile hucresinde
Bizlere kIstan bahari mustulamistir
Atesi saraylara - komurlerde degil
Bir isik ugruna yureginde yakmistir
Silinmiyordu gozlerden suzulen yaslar
AksIn diyordu herkes - aksin
Aglamayi unutmus gozler aglasin
Gozyaslari alev alev harlansin
Dudaklarda tutusup dillerde sahlansin
Olen artik yureklerde bir bayraktir
ihanet yolunda durulan?bir duraktir
Karanlikta bir cingi ates
Korlere yol gosteren bir isiktir
Atilan zilgitlar bir baskadir o gun
Bir bayram gunu olumu sevmek
Olumsuzluge duyulan bir askadir o gun
Dolasti u"c kibrit elden ele sessizce
Hucreden hucreye
Kogustan kogusa gizlice
Konusuldu ugrun ugrun
Tartisildi ******* boyu ince ince
Zindandan daglara vurdu savkini
Daglardan en kalabalik kentlere
Dallarda ciceklere verdi rengini
Nehirlerde en coskulu kopuklere
Dolasti yurdunu boydan boya
Sazda kirIlmayan tel
Dilde susmayan soz oldu turkulere
Zindanda yurekler yine baskida
Eller bagli - govdeler askida
U"c kibritin atesi sonsun istenir
Inanclar ihanete donsun istenir
Dusunceler zincire
Sevgiler prangaya vurulsun istenir
Yureklerde caglayan ozgurluk suyu
Bulana bulana durulsun istenir
Uniformali bir Dehak'in sahsinda
Zalimin zulmu kurulsun istenir
Baskilar yetmezse itirafta bulunmalara
Yapilan itiraflar dinletilir tutsaklara
Iste biri - biri daha - biri daha
Susardi butun koguslar
Donerdi bir anda sessiz mezarlara
Ve ciglik cigliga o sessizlik
Binlerce ofkeyi
Binlerce isyani doldururdu bakislara
U"c kibriti dortlemek derdi bir ses
Dort kibriti beslemek
Ve olumu isyan atesleriyle duslemek
Bir kogus vardi koguslar icinde
U"c kibriti dortleyenler yatardi icinde
Dort yildiz gibiydiler yildizlar icinde
Teslimiyete gonul verilirken onlerinde
Atesi cogaltarak yakmak gerek dediler
Olume yasamak diye bakmak gerek dediler
Sonuyorsa yakilan atesler birer birer
Atesi bedenlerde cogaltmak gerek dediler
Oturdular her gece diz dize
Once olumu sevmeyi ogrendiler
Ve olumde olumsuzlugun rengini gorduler
Karardan Once yurtlarinda kalanlarini
Ciceklerinde acanlarini sordular
Dus degildi yasayip gordukleri
Sozlerini gelecek adina bir dus diye
Dordu bir agizdan hayra yordular
Binlerce tutsak icinde
Ve en kanli kudurmuslugunda vahsetin
Olum cehenneminde bir cennet kurdular
Havasizlik icinde veremler yaratilirken
gardiyan hakimler ve savci cavuslarla
Her gece mahkemeler kurulurken
Insanlar soyundurulup makatlar aranirken
Hangi kus konardi zindan penceresine
Ve makatlara sigara takilip yakilirken
Insanlar dort ayak ile yurutulurken
Hangi bayrak cekilirdi onur kalesine
U"c kibriti yureklerinde dortleyenler
Acligin ve yoksullugun kotulugunu gorduler
Ama hicbir seyin
Boyun egmekten daha kotu olmadigini
Ve boyun egenlerin
Yarinlara kalmadigini bildiler
Her kotulugun daha kotusunu tartisip
Gozlerinde butun korkulari sildiler
Binlerce baskidan ve kufurden sonra
Newroz atesi yakip siirler soylediler
O gunun adini milat koyup
U"c kibrit oncesi
Ve u"c kibrit sonrasi dediler
Otsun diye kendi yuvasinda kus
Acsin diye kendi dalinda cicek
gorduler ki yepyeni kibritler gerek
Ates olup yanmaktaysa butun gercek
Yanarken turku soyleyen can?ar gerek
Atesi kaniyla tutusturanlar gerek
Patladi zindanlarda yepyeni bir isyan seni
Olumdur sinayan insan yigitligini
Olumu bedenimizde bogmak gerek
Olumsuzluge varip olumlerde
Daglarda kir ciceklerince cogalmak gerek
Olumu gamzelerde ciceklemek ve gulmek
Gulmek ki yasama bilenmek demek
Ille de insan sicagi kokarken koguslar
Gulmek ki
Kurumus derelerde sellenmek demek
Col kurakliginda gullenmek demek
Var git dostum var git
Kendin al bu gece nobeti
Bu gece olmek
Sonsuz bir olumsuzluge yurumek demek
Aylardan mayis ki dallarda cicektir
Toprakta bereket ve dogada renktir
Inancta guzellik ve zamanda gelecektir
Dort yoldas o gun baharin koynuna girdiler
Olumun alcaldigini gozleriyle gorduler
Gomleklerini - kalemlerini ve saatlerini
Anilsinlar diye sevdiklerine verdiler
Ve dort agizdan u"c kibritin isikli sesini
gok gurultusunu cildirtarak gurlediler
Bu ihanet girdabinda bogulmadan
Sahsimizda davamiz son bulmadan
Ve geriye donusler virus gibi cogalmadan
Canimizla bu ihanet carkina dur demeliyiz
Onur bayraklarini gogsumuze dikmeliyiz
Kawa'nin orsune koyup davamizi
Yureklerimizi korUklenen ateslere surmeliyiz
Bu zindanda yolumuz aydinliktir artik
U"c kibriti dortle carpip bu gece
Butun sehitlere konuk gitmeliyiz
Saat dortte dort canin etrafi dort duvar
Duvarlarin otesi mayis gulleri ve bahar
Analar ve bacilar aglayacakmis ne cikar
Bu gece 'dortlerin gecesi'
Dort goguste yar diye yalnizca ates yanar
Biri nobet tutar - biri bildiri yazar
Digerleri dort kisilik bir ates kurar
Zindan sessiz - zindan canli bir mezar
gokyuzunde bir anda dort yildiz kayar
Butun dostlar uykuda
Dortlerin gozlerinde yalniz ates var
Dimdik baslarla
Emin ve kararli bakislarla
Ihaneti durdurmak icin atese yuruyorlar
Dordu de yasamaya sevdali
Ozgurluge nisanliydilar
Tutsaklik kesmisti mutluluk yollarini
Bu zindanda olume nikahliydilar
Bu olum ki ozgurlugun ilk adimi
Tutsakligin ve ihanetin kirilma ani
Takvimde on yedi mayis kalkar
On sekiz mayis dortlere bakar
Disarda gune hazirlanirken tomurcuklar
Dort candan baska uykudadir butun tutsaklar
Dag - tas ve zindan uykudadir
Yalnizca dort ozgurluk yolcusu
O gece olume hesap sormaktadir
Yillar boyu iskenceler icinde
Ihanetler ve direnmeler icinde
Beklediler - beklediler de gelmedi olum
Tuttular yakasindan koydular onlerine
Konus be olum - konus dediler
Biz buyuruz sen boyle kuculdukce
Seninle kavgamiz insanlik tarihiyledir
Prometheus'tan Spartakus'e
Bruna'dan Che guewera'ya
Vr Kawa'dan bizlere dek ates iledir
Gel de bagdas kur soframiza ey olum
Senin alcaldigini gormek
Ozgurluk adina sunulan canlar iledir
Zindan sessiz - zindan canli bir mezar
Dort can el ele bir demire sarildilar
Tinerler - neftler ve boyalar
Zindanda dort can
Kazan altinda betona cakilmis birer civiydiler
Demirin belin? sarilmis dort percindiler
Ve bir potada erimeye hazir cevherdiler
Haykirdi u"c kibrit yolunda onde giden
Atesi zindanlardan kentlere goturen
Tamam miyiz
U"c yerine dort kibrit cikarip cebinden
Yakti yuregindeki korlanan atesten
Tutusan ates
Patlayan tinerlerin ve neftlerin sesi
Dokunmasin hic kimse
Bu gece dortlerin ozgurluk gecesi
Dort bin yilda yazilmis bir destanin
Gunes diliyle soylenmis ilk hecesi
Boyle tutusur - boyle yanar ancak
Uzay caginda bir zindan gecesi
...oOo...
Bir havar yukseldi zindandan kirlara
Dort atesten dort kivilcim dustu daglara
Daglar tutusup indi baglara
Dort ayri ses yukseldi her atesten
Sondurmeyin atesi
Ufleyin korlara - ufleyin korlara
(...)
Yak artik canlarla yakilan atesleri
Yak ki acilsin dunyanin korelmis gozleri
Yak ki yirtilsin ******* isiginla
Yak ki tarihi yeniden baslatsin
Kawa'nin -u"c kibritin ve dortlerin sozleri
Yak ki yayilsin dunyaya
Atesin ve gunesin olumsuz sesi
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:07 AM
Dörtlerin Gecesi
(Ateşin ve Güneşin Çocukları)
(...)
Özlenen ateş yakılmıştı sonunda
Elden ele bütün dünyaya taşınmıştı
Kıvılcım dansıydı gözlerdeki sevinç
Kavga dağlarda bilinci kuşanmış
Zindanlarda dirence sarılmıştı
Ve haykıran dudaklar
Her ihanet vakti çöl çöl yarılmıştı
...oOo...
Bir ağıttır belki Ağrı'da Zilan deresi
Dersim'de Lac deresi bir kanlı şiir
Oysa bir destandı Diyarbakır kalesi
Ve Diyarbakır zindanında
Ateşle sevişen 'dörtlerin gecesi'
Ne ki zindan - ne ki tutsak olmak
Ne ki kavga - ne ki dağlarda vurulmak
Bir sehpada idam olmak ne ki
İhanet utancıyla yaşamak var ya hani
Onursuzluğun lağım çukurunda yok olmak
Üniformalı bir Dehak önünde durmak
Ve beyninin içindekileri bir bir kusmak
Sonra bir et yığınına dönüşüp kalmak
İşte buydu Diyarbakır zindanında yaşamak
Sesler ihanete dönüşürdü her gece
Bir tas çorba - bir dilim ekmek uğruna
İhanetler acılara dönüşürdü kalleşçe
Acılar hep türkülere vururdu kendini
Etten ve kemikten insan olur mu
Beyinsiz insan ayakta durur mu
Aynı kavgaya gönlünü verenler
Dostunu ihanet ile vurur mu
O zindan ki zincir sesidir şarkısı
Her sözünde bir çığlık yükselir
Her notasında bin öfke
Her dizesinde bin isyan beslenir
İsyan şiirlere
Şiirler yüreklere seslenir
O zindan ki her yemek vakti
Tutsak ağızları kanla süslenir
Onur kaleleri yıkılırken birer birer
Yüreklerde dal budak salar ihanetler
Ve düşman kasetinde ü"ç önder
Beyinlerini kusarak düşmana sergiler
Aynı anda sıradan bir nefer
Hiç aldırmadan önderlerinin sesine
Tutsaklık içinde özgürlüğü söyler
Sus dostum sus - sözün yarıda kalsın
Özgürlük dilinde kilitli kalsın
Başlar eğilse de açılsın gözler
Konuşan önderler geride kalsın
Ne zaman umutsuzluk çökse direncin kıyısına
Bir acı saplanır yüreğin tam ortasına
Koğuşlar susar
Parmaklıklar durur
Ranzalarda küllenen umutlar ağlar
Geriye doğru atılan her adım
Yakılan ateş üstüne yağmur diye yağar
Anlatılmaz bir destandır yaşanan
Ne söze gelir ne saza
Kırbaçlar sopalara ve zincirlere karışır
Ölüler ayaklara dolanır *******i
Kanlı battaniyelere sarılır
Her direnişte tabutlarla çıkılır dışarı
Gözyaşları zılgıt seslerine katılır
Elleri hep koynunda kalır kızların
Anaların gözleri dikenli tellere takılır
Bir acılı sessizlik sarar yürekleri
Dicle'nin suları susuzluğa çakılır
Kale burçlarındaki akbabalara
Ve üniformalar giyinmiş yeni Dehak'lara
Yalnızca zindanın mazgallarından bakılır
Bir adam çoğalır bir başına hücresinde
Yüreği Kawa'dadır gözleri Babek'te
Ateşler yanarken dağ doruklarında
İhanet zindan karanlığında kol gezmekte
Kawa'lara Babek'lere bir yandaş gerek
Bu zindan karanlığına bir ateş gerek
Çevrilen ihanet çarkını kırmak için
Ölümü göğüsleyecek bir yoldaş gerek
Bir anda yırtılır zindan karanlıkları
Sessiz bir gürültüyle sarsılır duvarlar
Patlar bir beyinde Newroz ışıkları
Ey ateşin ve güneşin çocukları
Hani bilincin sesi yüreklerimizde
Gözlerimizde inancın sancakları nerede
Bu gidişe dur demek gerekir bilirim
Hücrede her saniyeyi bir yıl eylerim
Bir ateş yaktık sönmesin diye hiçbir yerde
O ateş sönerse yaşamayı neylerim
Bu yüzden ü"ç kibrit ile Newroz günü
Yüreğimi sizlere armağan eylerim
Ü"ç kibriti bayrak diye devralan
Ki dağları delip dostlarına yol kılan
Haykırdı ölüm haberini önde gidenin
Özgürlüğü zindan karanlığında güneşleyenin
Ey bu kavgaya gönül verenler
Ser yerine sır verenler
Serden geçip de sır vermeyenler
Bu zindan karanlığı yırtılsın diye
Bu ihanet duvarları yıkılsın diye
Newroz gecesi bir önder
Ateşi bedeniyle zindanlara taşımıştır
Ölürken bile hücresinde
Bizlere kıştan baharı muştulamıştır
Ateşi saraylara - kömürlerde değil
Bir ışık uğruna yüreğinde yakmıştır
Silinmiyordu gözlerden süzülen yaşlar
Aksın diyordu herkes - aksın
Ağlamayı unutmuş gözler ağlasın
Gözyaşları alev alev harlansın
Dudaklarda tutuşup dillerde şahlansın
Ölen artık yüreklerde bir bayraktır
İhanet yolunda durulan bir duraktır
Karanlıkta bir çingi ateş
Körlere yol gösteren bir ışıktır
Atılan zılgıtlar bir başkadır o gün
Bir bayram günü ölümü sevmek
Ölümsüzlüğe duyulan bir aşkadır o gün
Dolaştı ü"ç kibrit elden ele sessizce
Hücreden hücreye
Koğuştan koğuşa gizlice
Konuşuldu uğrun uğrun
Tartışıldı ******* boyu ince ince
Zindandan dağlara vurdu şavkını
Dağlardan en kalabalık kentlere
Dallarda çiçeklere verdi rengini
Nehirlerde en coşkulu köpüklere
Dolaştı yurdunu boydan boya
Sazda kırılmayan tel
Dilde susmayan söz oldu türkülere
Zindanda yürekler yine baskıda
Eller bağlı - gövdeler askıda
Ü"ç kibritin ateşi sönsün istenir
İnançlar ihanete dönsün istenir
Düşünceler zincire
Sevgiler prangaya vurulsun istenir
Yüreklerde çağlayan özgürlük suyu
Bulana bulana durulsun istenir
Üniformalı bir Dehak'ın şahsında
Zalimin zulmü kurulsun istenir
Baskılar yetmezse itirafta bulunmalara
Yapılan itiraflar dinletilir tutsaklara
İşte biri - biri daha - biri daha
Susardı bütün koğuşlar
Dönerdi bir anda sessiz mezarlara
Ve çığlık çığlığa o sessizlik
Binlerce öfkeyi
Binlerce isyanı doldururdu bakışlara
Ü"ç kibriti dörtlemek derdi bir ses
Dört kibriti beslemek
Ve ölümü isyan ateşleriyle düşlemek
Bir koğuş vardı koğuşlar içinde
Ü"ç kibriti dörtleyenler yatardı içinde
Dört yıldız gibiydiler yıldızlar içinde
Teslimiyete gönül verilirken önlerinde
Ateşi çoğaltarak yakmak gerek dediler
Ölüme yaşamak diye bakmak gerek dediler
Sönüyorsa yakılan ateşler birer birer
Ateşi bedenlerde çoğaltmak gerek dediler
Oturdular her gece diz dize
Önce ölümü sevmeyi öğrendiler
Ve ölümde ölümsüzlüğün rengini gördüler
Karardan Önce yurtlarında kalanlarını
Çiçeklerinde açanlarını sordular
Düş değildi yaşayıp gördükleri
Sözlerini gelecek adına bir düş diye
Dördü bir ağızdan hayra yordular
Binlerce tutsak içinde
Ve en kanlı kudurmuşluğunda vahşetin
Ölüm cehenneminde bir cennet kurdular
Havasızlık içinde veremler yaratılırken
Gardiyan hakimler ve savcı çavuşlarla
Her gece mahkemeler kurulurken
İnsanlar soyundurulup makatlar aranırken
Hangi kuş konardı zindan penceresine
Ve makatlara sigara takılıp yakılırken
İnsanlar dört ayak ile yürütülürken
Hangi bayrak çekilirdi onur kalesine
Ü"ç kibriti yüreklerinde dörtleyenler
Açlığın ve yoksulluğun kötülüğünü gördüler
Ama hiçbir şeyin
Boyun eğmekten daha kötü olmadığını
Ve boyun eğenlerin
Yarınlara kalmadığını bildiler
Her kötülüğün daha kötüsünü tartışıp
Gözlerinde bütün korkuları sildiler
Binlerce baskıdan ve küfürden sonra
Newroz ateşi yakıp şiirler söylediler
O günün adını milat koyup
Ü"ç kibrit öncesi
Ve ü"ç kibrit sonrası dediler
Ötsün diye kendi yuvasında kuş
Açsın diye kendi dalında çiçek
Gördüler ki yepyeni kibritler gerek
Ateş olup yanmaktaysa bütün gerçek
Yanarken türkü söyleyen canlar gerek
Ateşi kanıyla tutuşturanlar gerek
Patladı zindanlarda yepyeni bir isyan seli
Ölümdür sınayan insan yiğitliğini
Ölümü bedenimizde boğmak gerek
Ölümsüzlüğe varıp ölümlerde
Dağlarda kır çiçeklerince çoğalmak gerek
Ölümü gamzelerde çiçeklemek ve gülmek
Gülmek ki yaşama bilenmek demek
İlle de insan sıcağı kokarken koğuşlar
Gülmek ki
Kurumuş derelerde sellenmek demek
Çol kuraklığında güllenmek demek
Var git dostum var git
Kendin al bu gece nöbeti
Bu gece ölmek
Sonsuz bir ölümsüzlüğe yürümek demek
Aylardan mayıs ki dallarda çiçektir
Toprakta bereket ve doğada renktir
İnançta güzellik ve zamanda gelecektir
Dört yoldaş o gün baharın koynuna girdiler
Ölümün alçaldığını gözleriyle gördüler
Gömleklerini - kalemlerini ve saatlerini
Anılsınlar diye sevdiklerine verdiler
Ve dört ağızdan ü"ç kibritin ışıklı sesini
Gök gürültüsünü çıldırtarak gürlediler
Bu ihanet girdabında boğulmadan
Şahsımızda davamız son bulmadan
Ve geriye dönüşler virus gibi çoğalmadan
Canımızla bu ihanet çarkına dur demeliyiz
Onur bayraklarını göğsümüze dikmeliyiz
Kawa'nın örsüne koyup davamızı
Yüreklerimizi körüklenen ateşlere sürmeliyiz
Bu zindanda yolumuz aydınlıktır artık
Ü"ç kibriti dörtle çarpıp bu gece
Bütün şehitlere konuk gitmeliyiz
Saat dörtte dört canın etrafı dört duvar
Duvarların ötesi mayıs gülleri ve bahar
Analar ve bacılar ağlayacakmış ne çıkar
Bu gece 'dörtlerin gecesi'
Dört göğüste yar diye yalnızca ateş yanar
Biri nöbet tutar - biri bildiri yazar
Diğerleri dört kişilik bir ateş kurar
Zindan sessiz - zindan canlı bir mezar
Gökyüzünde bir anda dört yıldız kayar
Bütün dostlar uykuda
Dörtlerin gözlerinde yalnız ateş var
Dimdik başlarla
Emin ve kararlı bakışlarla
İhaneti durdurmak için ateşe yürüyorlar
Dördü de yaşamaya sevdalı
Özgürlüğe nişanlıydılar
Tutsaklık kesmişti mutluluk yollarını
Bu zindanda ölüme nikahlıydılar
Bu ölüm ki özgürlüğün ilk adımı
Tutsaklığın ve ihanetin kırılma anı
Takvimde on yedi mayıs kalkar
On sekiz mayıs dörtlere bakar
Dışarda güne hazırlanırken tomurcuklar
Dört candan başka uykudadır bütün tutsaklar
Dağ - taş ve zindan uykudadır
Yalnızca dört özgürlük yolcusu
O gece ölüme hesap sormaktadır
Yıllar boyu işkenceler içinde
İhanetler ve direnmeler içinde
Beklediler - beklediler de gelmedi ölüm
Tuttular yakasından koydular önlerine
Konuş be ölüm - konuş dediler
Biz büyürüz sen böyle küçüldükçe
Seninle kavgamız insanlık tarihiyledir
Prometheus'tan Spartakus'e
Bruna'dan Che Guewera'ya
Vr Kawa'dan bizlere dek ateş iledir
Gel de bağdaş kur soframıza ey ölüm
Senin alçaldığını görmek
Özgürlük adına sunulan canlar iledir
Zindan sessiz - zindan canlı bir mezar
Dört can el ele bir demire sarıldılar
Tinerler - neftler ve boyalar
Zindanda dört can
Kazan altında betona çakılmış birer çiviydiler
Demirin beline sarılmış dört perçindiler
Ve bir potada erimeye hazır cevherdiler
Haykırdı ü"ç kibrit yolunda önde giden
Ateşi zindanlardan kentlere götüren
Tamam mıyız
Ü"ç yerine dört kibrit çıkarıp cebinden
Yaktı yüreğindeki korlanan ateşten
Tutuşan ateş
Patlayan tinerlerin ve neftlerin sesi
Dokunmasın hiç kimse
Bu gece dörtlerin özgürlük gecesi
Dört bin yılda yazılmış bir destanın
Güneş diliyle söylenmiş ilk hecesi
Böyle tutuşur - böyle yanar ancak
Uzay çağında bir zindan gecesi
...oOo...
Bir havar yükseldi zindandan kırlara
Dört ateşten dört kıvılcım düştü dağlara
Dağlar tutuşup indi bağlara
Dört ayrı ses yükseldi her ateşten
Söndürmeyin ateşi
Üfleyin korlara - üfleyin korlara
(...)
Yak artık canlarla yakılan ateşleri
Yak ki açılsın dünyanın körelmiş gözleri
Yak ki yırtılsın ******* ışığınla
Yak ki tarihi yeniden başlatsın
Kawa'nın -ü"ç kibritin ve dörtlerin sözleri
Yak ki yayılsın dünyaya
Ateşin ve güneşin ölümsüz sesi
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:08 AM
GERIYE KALAN
Neyi yaşıyoruz şu anda
Nelerle sığmıyoruz dünyaya
Aşktan
Öfkeye geçiriyoruz birdenbire
Sevinçten üzüntülere
Durgunluktan coşkulara koşuyoruz
Coşkulardan
Mutsuzluğa gömülüyoruz sessizce
Ve yaşıyoruz böylece her yılı
Koskoca bitmez bir saniyede
Bu çelişkili yürüyüşler içinde
Bizden ne kalır ki geriye
Bir ölenle ölebilmek
Bir gülenle gülebilmek
Mutluluğuna sevinmek insanlığın
Kan ağlamak ölümlerine
Ve Afrika'lı kapkara bir acıyı
Duyabilmek bembeyaz yüreğimizde
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:08 AM
Gözler yangın şimdi
bunca yil cigliklar kosturulmus bu yolda
deli taylar gibi ter icinde cigliklar
savrulan bir yanlisa vurulmak icin mi
yoksa daglari yirta yirta yuruyen
bir irmak diliyle durulmak icin mi
gozler yangin simdi-ufuklar duman
dunya degisiyor-masali koca bir yalan
tam kirk yil bulandirdilar sulari
niliferleri daglara tasidilar
kekikleri caylara
ugrun ugrun-ince ince-gizlice
ve sinsice yuruduler karanliklara
pinarbaslarinda yarpuzlar utandi
ormanda koknarlar
sonra leylak dusmani bir aksam vakti
dunyanin degistigini buyurdular
ihaneti kanli bir gelinlik icinde
yeryuzunun yataginda doyurdular
durduk dusunduk sularla birlikte
daglarla - ormanlarla - bulutlarla birlikte
durduk dusunduk
nergislerle - nevruzlarla - gullerle birlikte
yok olan hicbir cicek yoktu yeryuzunde
durduk dusunduk
martilarla - turnalarla - guvercinlerle birlikte
yok olan hicbir guzellik yoktu yeryuzunde
durduk dusunduk
nehirlerle - denizlerle - okyanuslarla birlikte
yok olan hicbir dalga yoktu yeryuzunde
tamda yunuslar sevisirken arsipel'de
tamda gokkusagi sevinlesirken
ozlenen renkler siliniyor dediler
tamda insanin insanligina ceyrek kala
yarim metrelik cam bir savas alaniyla
ciktilar karsimiza teknoloji yalaniyla
gozler yangin simdi ufuklar duman
dunya degisiyor masali koca bir yalan
cocuklar olurken butun ulkelerda
ey koca nazim
ey ustamin ustam dedigi
milyonlar icindeki vatansiz yalnizim
cocuklar guldu demistin o buyuk ulkede
gelde gor simdi
o yuzlerde buyumus yarinsiz ofkeyi
gelde gor
gece gelen telgraftaki yuce degerin
nasil bir korluge kurban verildigini
yureklerde yukselen son anitinda
gelde gor nasil yerlere serildigini
sonrasi vurgun soygun ve talan
sonrasi gozyasi ve kan
caykovski harlemde bir tepinme
tolstoy sutyen bosluklarinda pembe dizi
mayakovski bir papaz duasi belki
puskin carlik ozlemlerinin siirsel gizi
gozler yangin simdi ufuklar duman
dunya degisiyor masali koca bir yalan
ne olur tunctandi demirdendi demeseydin
bir tabuttan korkan o saire gonul vermeseydin
a....... neruda'nin sili kasimpatilarini
hasan huseyin'in kirmizi gul dallarini
howard fast'in firtina sonrasi cigliklarini
olmeden once mezarinin basina koysaydin
burcu burcu gurcu gurcu koksaydin
dunya degisiyor masalina kahkalar atsaydin
son anda sokup ellerini kanayan kalbine
cocuk yuzlu yepyeni bir siir cikarsaydin
nasilda severim seni
hirosimali bir kizin yaprak dudaklarinda
isci tulumuyla istanbul da taksim alaninda
ve 1960 yazinda kuba da nasilda severim
al simdi ellerimi
yattigin o buyuk ulkenin topraklarina uzat
yanar parmaklarim yanar
ne solohovlar ne de gorkiler var
yalnizca seni o topraklarda tutsak edenler
ve memed in ozlemiyle oraya gomenler var
yanardaglar mi patliyor bilemiyorum
denizlerle karalar yer degistiriyor
dinazorlar mi gocuyor yoksa
bir yanim tirpan yine-bir yanim gul bahcesi
bir yanim soygun yine-bir yanim ter ezgisi
soylermisin ey ustalarin ustasi
nedir bu degismenin yarinsiz sonrasi
simdi senin ceviz yapragi kivil kivil ulkende
kimi dunya degisiyor masalinin halinde
ki orta asya nin kimiz tadi hala dilinde
kimi zonguldak madenlerinde
pasabahcede ve cukobirlikte
yurtici kargoda ve toros gubrede
direnen butun yureklerle birlikte
kimi dort bin yillik gunes pesinde
adinin ozgurlugu icin dogusmekte
degisen nedir soylermisin
alinterinin nehirlestigi bu yasam icinde
bir tren penceresinde saman sarisi saclar
ruzgarin yelesinde nasil ulkeden ulkeye
beyinden yurege nasil firtinalarla kosar
o buyuk coskular
o sonsuz duygular
uzansam her teline simdi ellerim yanar
her biri bes dolara bir masadan ucar
bir baska masaya konar
seninse bu korkutuk gidis icinde
insanlik adina yuregin bir baska kanar
dikersin gozlerini masmavi yarinlara
insanligin insanca yasamini ozlersin
ve soylenirsin kendi kendine
caginin tanigi her sair gibi sen de
ne aclik ne zulum ne de kan
ancak biz kazandigimiz zaman
ve butun insanlik insanca yasadigi zaman
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:08 AM
HANGİ GÜNÜN YÜZYILI
Sancısını yaşıyorsun kaç zamandır
Yeni bir güne sevinçle başlamanın
Yoluna ışık tutan sözcükler
Var mı o günün ışıltılı kanatlarında
Rüzgâra dost olan soluklar var mı
Altını çize çize soruyorsun nedense
Ki hep aldatmış olduğun kendine
Adın çoktan çocuğa çıkmış oysa
Çoktan anlaşılmaz olmuşsun
Şu güzel ömrün tam ortasında
Kuşları sora sora düşen yapraklarda
Ey çılgın
Kanadı kırık her kuşa
Kanat olmaktan yorulmuşsun
Bulutları çarpışa çarpışa yorgun
Bir gökyüzüdür artık gülüşün
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:09 AM
KIRDIN KALBIMI
Ne zaman yağmur yağsa
Bir buluşma yeri olurdun
İstanbul'da rüzgâr soluklara
Mavisi yasaklanmış deniz
Kızıl tufanı yaratmadan daha
Ne zaman yağmur yağsa
Tarihin şiir tanığı olurdun
Yağmurdan sonra
Toprak kokusu bakışlılara
Tam otuz yıl nasıl kıydım sana
Bin zehirli duman arasında
Islığınla besteledim hep
En pembe çocuk düşlerini
Pan'ın flütünden mi kalma
Babam'ın dilsiz kavalından mı
Hep rüzgârla bir tuttum seni
Hani yolu yakın
Aşkı sonsuz kılan rüzgârla bir
Ey can içre cankörüğüm
Hangi kentin temiz havası
Yetmez oldu ki soluğuna
Çıkardın kendini ölüm doruğuna
Ölmek kolay değil cankörüğüm
Kalbimde sevinç gözesi pınarlar
Kalbimde yaşamak aşkı çınarlar
Ve bir nice coşkular coşkular
Sende onlar gibi yaşayacaksın
Akıp ırmaklara karışacaksın
Sırılsıklam bütün sevişmeleri
Yine soluğunla kurutacaksın
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:09 AM
Kutup Yıldızı
O korku vardi hep cikilan yolda
O korkusuzluk vardi
Suyun su oldugu gunden beri akardi
Biri can verip aydinlatir
Digeri bogar ve yakardi
Yasamin her donum noktasinda
Bir ileri bir de geri
Atilan adimlar gibi alcalma ve yucelme
Atilan adimlar gibi
Buyume ve kuculmeydi adi
Biri sevgi olup yapardi
Digeri ofke olup yikardi
O korku vardi hep cikilan yolda
O korkusuzluk vardi
******* guvensizdi
Gokyuzunde soluklar tukenirken
Ay sevincsizdi
Bir sey vardi sanki hep yarim kalan
Bir ani ya da bir dus gibi
Uzak Ucurumlarda sessizce sallanan
Yillardan beri canli tutulan atesler
Sondurulurken yureklerde birer birer
Kim yakacakti
Ugrunda olunen o buyuk atesi kim
Daha gun batmadan
Karartilan gunlerin rengini
Gun dogarken
Kim haykiracakti mor bahcelere kim
Kim aglayacak
Kim gulecekti tum guzellikler adina
Kim sevecek
Kim dovusecekti
Kim takacakti olurken
Olumsuzlugu gul diye yakasina
Kisin kar acip
Cicek olacakti buz sarkitan dallarda
Yazin gunes acip
Gelecek olacakti ufuklarda kim
Bir yildiz vardir hani
Butun yildizlar icinde der Homeros
Ne kopmustur hic bir zaman
Kok saldigi kutsal yerinden
Ne de boyun egmistir
Olum kusan hic bir karanlik onunde
Nasil susulursa
Bin yillik zamana karsi okyanus dilinde
Aynen oyle parlamistir
Tum *******in gokyuzunde
Aynen oyle
Notalarin toren toren canlanip
Dile geldigi gunden beri
Hic bir senfoni bulamadi bu sesi
Bulamadi saraylarin gorkemli sutunlarinda
Hic mi hic bestelenmeden
Ve seslendirilmeden yasandi zindanlarda
Hucreler senfonisiydi adi
Yayli sazlar: Demir parmakliklar
Ve demir kilitli demir kapilar
Vurmali sazlar: Tas duvarlar
Ve tas katiliginda kor baskilar
Uflemeli sazlar: Safakta idamliklar
Ve direnen tutuklular
Erkekler kadinlar duvarlar ve ufuklar
Yildizlar icindeki o yildizin
Olume ve olumsuzluge dogru
Akisiyla basliyordu hep birden ucusarak
Ardindan diger butun notalar
Ki maviliklerde suzulen kuslar
Kurtulus savasinda
Kursuna ve saza vurulan turkuler
Fransiz ihtilalinde
Surgune ve giyotine gidilen marslar
Ve bir nice kizil meydanda
Yankilanan ugultular - ugultular
Sonra gunese gonderilen
Ozgurluk renkleri pes pese
Ve fethedilerek
Agizdan opulen enginler - enginler
Ey halkimin demir kazik dedigi
Yildizlar icindeki soylu yildiz
Varsin onlar sondu bilsinler seni
Bulutlari delerek saldigin isiklar
Ki bin renkli gelenek uzre
Balkiyip cogaliyor simdi
Susmayan bir hucreler senfonisinde
Kentlerin en yumusak sessizliginde
Bildiriler dusuyor artik
Insanlarin yuregine yagmur taneleriyle
Gok gurlemeyince yer gulmez
Gok gurlemeyince yer gulmez diye
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:10 AM
KUŞ MİTİNGİ
Sonbahardan sonra ağaçlar
Hep duman açar Ankara'da
Saksılarda yeşil bir yalnızlık
Uzayıp gider ev tutsaklığında
Kış boyu rüzgârsız ve çiçeksiz
Ne gün kalır güneşin yüreğinde
Ne şafak ne sabah
Kar altında dilsiz ve sessiz
Bir tohum gibi bekler baharı
Taş üstünde topraksız çaresiz
Sonbahardan sonra Ankara'ya dair
Hep aynı sözler söylenir
Ama yağmur
Yine utanır yağarken
Kar yine yağmadan kirlenir
Sonbaharda sonra Ankara'da
Yalnızca kuşların isyanı vardır
Bakarsınız bir akşamüstü
Bütün ağaçlar kuş açmıştır
Ve gökyüzü meydanında
Kuş dilinde bir miting başlamıştır
Bir çığlıktır artık yaşanan
Sözcükler yetmez anlatmaya
Notalar fırçalar susar
Çünkü mitingden sonra kuşlar
Kırıp kanatlarını
Ankara'ya ölüm bırakırlar
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:10 AM
RUZGARLA BİR
Hangi günün gecesidir / yazı kışta kılan bilir
Gün içinde görünmeden / günü suya salan bilir
Dağlar düze iner birden
Aşkı sonsuz kılan bilir / rüzgarla bir olan bilir
Göl göl olur damda biri / çentik atar günlerine
Sel sel akar diğerleri / güneş güler tenlerine
Biri bine döner birden
Yolu yakın kılan bilir / rüzgarla bir olan bilir
Rüzgar çocuk sesleriyle / mavi bir düş kurar gökte
Sözde türkü dalda çiçek / olur açar her yürekte
Gözden perde iner birden
Düşü gerek kılan bilir / rüzgarla bir olan bilir
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:11 AM
SEN Kİ ANLARSIN
Kendini bir suyun akışında
Ve suları kendi bakışlarında
Bulabilenler bilir bu türküyü.
Sen ki anlarsın
Bir türkü uğruna
Çileler çektin yıllar boyu.
Soluğunda
Yaban menekşelerinin kokusu.
Gözlerinde
Serin pınarların uğultusu.
Dağlar seni yaşardı her gün
Ormanlar sıcak dostluğunu.
Ne zaman çatlasa bir kaya
Bir çığlık düşse sulara
Irmaklar
Adını çizer toprağa.
değil mi ki
Hep o yangınların adına
Adına belasına
Özlemi duyulunca özgürlüğün
Öfkesini göklere çalan
Bir şimşek gibi dalardın yaşama.
Sen ki anlarsın bu yaşamı
Aşklar şimdi hücrelerde tutsak
Düğünler kelepçeli
Doğumlar
Ve çocuklar zindanlarda.
Bunları nasıl anlatayım sana
Bu türküleri nasıl çağırayım
Bu ninnileri nasıl.
Ölüme
Kapkara bir kaygu değil artık
Bembeyaz
Bir kitap diyoruz koltuğumuzda.
Kitapların göğüslerinde kan
Bu kanı nasıl okuyayım sana.
Şimdi devleşen bir öfkenin
Ve sınırlar ötesi bir özlemin
Bildirisi okunurken her gün
Her saat, her dakika,
Can çekişen
Bir çağı yaşıyoruz dünyada.
Sen ki anlarsın bu yaşamı
Okul yolunda telaşlı bir öğrenci
Bir grev sözcüsü işyerinde
Okunan kitap
Yazılan defter
Yükselen bilinç
Ve eriyen cevher
Şimdi sabahın ala şafağında
Doludizgin
Bir at gibi giriyor sulara.
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:11 AM
YAGMUR OLSAM
Sel taşkını bir akşamüstü
Bulutları bağrına basan
Ağaçlara sordum seni
Yaprak rüzgarı tutmaz dediler
Uzun uzun baktılar yalnızlığıma
Yangın yeri bir yürek
Bir de yağmur gösterdiler
Ne olur şu yağmurların
Birdenbire yağanı ben olsam
Rüzgarı düğümlesem saçlarına
Bir daha bırakmasam
Öpsem kirpiklerini
Süzülüp gözyaşlarına karışsam
Çağlayıp aksam çağlayıp aksam
Yüzündeki ırmaklarla geçsem ovaları
Dudaklarında denizlere çıksam
ADNAN YÜCEL
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:11 AM
YERYÜZÜ AŞKIN YÜZÜ OLUNCAYA DEK
Aşksız ve paramparçaydı yaşam
bir inancın yüceliğinde buldum seni
bir kavganın güzelliğinde sevdim.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
Aşk demişti yaşamın bütün ustaları
aşk ile sevmek bir güzelliği
ve dövüşebilmek o güzellik uğruna.
işte yüzünde badem çiçekleri
saçlarında gülen toprak ve ilkbahar.
sen misin seni sevdiğim o kavga,
sen o kavganın güzelliği misin yoksa...
Bir inancın yüceliğinde buldum seni
bir kavganın güzelliğinde sevdim.
bin kez budadılar körpe dallarımızı
bin kez kırdılar.
yine çiçekteyiz işte yine meyvedeyiz
bin kez korkuya boğdular zamanı
bin kez ölümlediler
yine doğumdayız işte, yine sevinçteyiz.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
Geçtiğimiz o ilk nehirlerden beri
suyun ayakları olmuştur ayaklarımız
ellerimiz, taşın ve toprağın elleri.
yağmura susamış sabahlarda çoğalırdık
törenlerle dikilirdik burçlarınıza.
türküler söylerdik hep aynı telden
aynı sesten, aynı yürekten
dağlara biz verirdik morluğunu,
henüz böyle yağmalanmamıştı gençliğimiz...
Ne gün batışı ölümlerin üzüncüne
ne tan atışı doğumların sevincine
ey bir elinde mezarcılar yaratan,
bir elinde ebeler koşturan doğa
bu seslenişimiz yalnızca sana
yaşamasına yaşıyoruz ya güzelliğini
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
Saraylar saltanatlar çöker
kan susar birgün
zulüm biter.
menekşelerde açılır üstümüzde
leylaklarda güler.
bugünlerden geriye,
bir yarına gidenler kalır
bir de yarınlar için direnenler...
Şiirler doğacak kıvamda yine
duygular yeniden yağacak kıvamda.
ve yürek,
imgelerin en ulaşılmaz doruğunda.
ey herşey bitti diyenler
korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler.
ne kırlarda direnen çiçekler
ne kentlerde devleşen öfkeler
henüz elveda demediler.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:11 AM
İMGE DEDİM ADINA
Son çocukluk da bitmişti ömrümde
Düşlerim belki kış ölüsü belki yaz
Kırlara bahar yetmese de içimde
Yüreğim nar çatlamasıydı sana kadar
Dilimde sözcüklerin çelik direnci
Sesimde ölüm rengine inat aşklar
Mavilikler yasaklandı gökyüzünde
Özgürlüğü kuş kanatlarında bekledim
Doğduğum gün adına "imge" dedim
Sevdim bütün insanları insan yanlarını
Sen de seveceksin
Dallarına su yürümüş ağaçlara güleceksin
Kar yağsa da yaktığın ateşler üstüne
Ateşi yüreğinle körükleyeceksin
Kuş sesleri de ertelenebilir güne karşı
Çiy de düşebilir anıların üstüne
En güzel ezgileri nehirağzı denizlerde
Hep kendi sesinle türküleyeceksin
Hüzün ağaçlarının sevinç açtığını
Adının sonsuz anlamında göreceksin
Sevdim soluğunu rüzgar kılan insanları
Soluğumu soluklarına kattım
Bir damla uğruna gökyüzünü omuzladım
Bir çocuk ölümleri ağlatti beni
Bir de türkülerde kalabalık ihanetler
Gülüp geçtim yalan iktidarlar görkemine
Aşk adına sesimi sürdüm namlulara
En büyük eylemleri söz eyledim
Doğduğun gün adına "imge" dedim
Sen elbette sen olacaksın biliyorum
Sesinde yirmibirinci yüzyılı dinliyorum
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:12 AM
Yürek Çağrısı
Acili yagmurlarla dusmusum yere
Tatli su gollerine akamiyorum
Yuzum yuregim deprem dalgasi
Bu gul kiyimlarina bakamiyorum
Her sevi bir turkudur bagrimda
Her ofke bir agit
Agitlar kusatmis dort yanimi
Kendi turkulerimi haykiramiyorum
Sarkilarla bezeniyor ufuklar
Yuregim patliyor dagbaslarinda
Yuregim
Sancimi duyar misin yaralarinda
Kus seslerinde yas nagmeleri
Sarkilar sabir ve cile makaminda
Mendilimde ofke cikinimda bilinc
Uykusuz kalir misin kitaplarima
Dudaklarimda huzun
Avuclarimda sevinc
Kulak verir misin cigliklarima
Daglari asarak gelmisim sana
Demir kapilari kirarak
Isik olur musun karanliklarima
Isterim ki senden
Yaylalarda otlak olasin
Ovalarda irmak olasin
Yayilasin gogsumun kirlarina
Sarasin beni sarasin
Dallarin sevdasi dusmus topraga
Olgun meyvelere hasret gencligimiz
Zamanin billur caglayani
Gurul gurul akarken avuclarimizda
Bir damla yagmur adina
Yakarmis dagbaslarinda yuregimiz
Gokyuzunde sanilmis butun yasam
Gokyuzune civilenmis ellerimiz
Atesler yine parliyor daglarda
Dolular yine kiriyor cicekleri
Gecenin karnina inerken safagin tekmeleri
Bulutlari delen isiklar
Ezik ve kinli
Aydinlik iri
Sanki kocalari iskencede kadin gozleri
Nasil kapanir bu kanayan yara
Nasil anlatilir ki sana bu hal
Terimde tuz gozyasimda bal
Bagdas kurar misin soframa
Gozlerimde umut yuregimde ask
Olumleri boslayip duser misin sevdama
Isterim ki senden
Inancima asik olasin
Zindanima isik olasin
Yuruyesin gonlumun yollarina
Sorasin beni sorasin
Ince kabuklari zorlaniyor zamanin
Gelecek damliyor yorgun havuzlara
Damlalarla yillarin gelin yuzu
Sularin ustunde koskoca bir cag
Umutlar sigmaz oluyor alanlara
Baharda gazel dokme bahcelerime
Ben yasamayi bilmez miyim
Cocuklarim okul yollarinda
Okullarim sabah kollarinda
Sanki guzellikleri gormez miyim
Papatya beyazliginda olum sarisi
Karanfil kivrimlarinda kan
Bu cicekler ugruna olmez miyim
De gulum ben seni sevmez miyim
Bahar degil aci yukleniyor dallarima
Yapraklarimda ayrilik
Meyvelerimde gurbet
Vuslat olup gelir misin kollarima
Ellerimde kis saclarimda kar
Cemre olup duser misin topragima
Isterim ki senden
Yilginlikta inanc olasin
Zulme karsi direnc olasin
Gomulesin askimin sularina
Goresin beni goresin
Goresin ki destan edesin
Soyleyesin dillerden dillere
Bir turkunun dizelerinde
Bir kavalin nagmelerinde
Alip basini gidesin
Bagri yanik yeller ustunde
Gunesin rengiyle dusesin ufuklarima
Kirasin karanliklarimi kirasin
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:12 AM
Tersyüz
1.
herkes ölü kaldı bir ben kaldım
artık körfez vapurları eksik iskelelere uçurur beni
herkes ölü kaldı sormalı bir işe yarar mıyım
herkes ölü kaldı şimdi kaldırımlar kimi dalar ki
2.
gelse tersyüz etse toprağımı
gelse ince olsa yine bol kazaklar giyinse
ışığı anlatsa bana bahçenin ışığını hep değişen
gölgeyi de söylese çim artık biçilmeli dese
3.
ama kal hep orada yaş almadan daha çok
ama kal hep orada bir tele-sekreter sesi olarak
ve dağılsın ömrümüz aşk bol geliyorsa sana bana
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:12 AM
BENİM ŞARKIM KÜÇÜK
bu akşam nasıl da şarkılıydım
nasıl tekinsiz bir kıyıdaydım
nasıl duruyordum bir sağanakla
sağanak sonu arasında
nasıl susmuştum susmadan
konuşmadan nasıl konuşmuştum
kuşlar kalkıp konuyordu
susmamla konuşmam arasında
adını çoktan unutmuştum
boyunun en yaşlı ve en
kimsesiz yerinden başlamıştım
nasıl doğrulanmıştı dünya
nasıl doğrulanmıştı zaman
bir çocuk haykırınca
kimseler duymayınca
ben nasıl şarkılıydım
şarkımda bir ölü ha
nasıl susmuştum ki suskumda
bir kâğıt bir kalem
nasıl konuşmuştum
benim şarkım küçük
bir ölüyle doğrulandı bu akşam
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:12 AM
BİR GECE İÇİN EKSİK SORULAR
Karanlığı soruyordun!
Çocukluğumu, yeniyetmeliğimi bilebilecek misin?
Bir kader-kısmet kutun oldu mu hiç senin?
Plastik saatler, zıpzıp toplar içeren bir kutunun
sevincini taşıyabilir miydin bu gecenin içine?
Durmadan genişleyen sessizliğinin neresindesin?
Suskunu ne ile süsleyeceksin?
Şimdi soruların ötesindesin, evet! Ama bir gün,
bir yer seçmiş olacaksın kendine: ya sulara çok yakın,
ya yollar için dar!..
Hem sonra senin de *******ine durmayacak mı
birbirinden kovulmuş üç-beş adam?
Birbirinden kovulmuş üç - beş adam!
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:12 AM
BİR SÖZ SÖYLE
hani kuşlar kaldıracak
yangınlar üfürecekti yel
uykusuzluklar büyüyecekti hani
nerde büyük ağartı
nerde yel
bir söz söyle içinden
durma! bir gül daha düşür
karanlığa
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:13 AM
BİR YÜRÜK SEMAİ İÇİN FAZLA MESAİ
aşk şarkı söylemeye başladı
ama rast perdesinden bir şey değil
aşk dallara takıldı, yapraklar yapraklarla
'tün sokaklar verevine boyandı
aşk büyük evliliğe hazırlanıyor, bir yastık
ve rastık ve dantelalar tamam
aşk haz'rolda bekledi kapı eşiklerinde jazz
zaten saz ama, barok'a merak sarıldı
aşk söz verdi, andiçti, yemin etti, ama bak
öpüşmeye başladı
aşk bizi bile boşladı
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:13 AM
BİR ŞİİRİN SON GÜNLERİ
fırat'a
günler yanlış zaman kısa ben gittikçe yalnızım
kalksam trenler istasyonlar eskişehir ankara
sabah gri bir gök ben adıma yanlışım
kalksam kara bir şiire uyanıyorum
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:13 AM
BİRDENBİRE SABAH
Bir muştu gibi iniyor gün
aydınlık ve anlaşılır
bir çocuk saflığıyla
bir gülüş gibi
terli çarşaflara sıkıntılara
geceden kalma karanlıklara
meraklı ve çiçeklerle örülmüş
bir muştu gibi gün.
Yüreğim bir pencere şimdi
aydınlıklara
geçmişsiz ama sevdalı
yüreğim telaş telaş
aydınlıklara!
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:13 AM
ÇOĞUL
1
Elimle değinirim sana
arar, bulur, birine gösteririm
bu köylü gecede seğiren
çete tadındaki sevgimi.
2
Bazen susarsın da hani
yankır söz aramızda
kaparım gözlerimi, gözlerin
ağan bir yıldızdaysa.
3
Artık hazır mısın sarmaya
yarasını öfkenin
unutmaya bu dili ve öğrenmeye
tenin sevincini.
Yarına hazır mısın
umuda, ışığa, karanlığa
apansız bir doğuma
çoğul'a hazır mısın!
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:13 AM
DÖNGÜ
Sevincin yüzü güler ya, umudun çiçeği açar
ben de gözlerimi şafağa açarım
sevginin pınarında yıkayıp saçlarımı
sana öyle gelirim.
Kuşlar uykudayken daha, rüzgârlar uykudayken
uyanırım sessizce
düşer yola yine sana gelirim
sana o zaman gelirim işte;
unutmak için herşeyi
öğrenmek için yenibaştan!
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:13 AM
ELELE GİTTİĞİMİZ
biliyor musun giderek azalıyoruz böyle
sen bir susuşa doğru kırılarak
ben senin susuşunun ardında
nereye gitsek orada olmuyoruz
biliyor musun giderek azalıyoruz muyuz böyle
akmaktadır günler belki bunlar son rüzgârlardır
çünkü neye değsek ellerimiz yanıyor
yaz kimliksiz bir gülle orda kalakalmış
yaz kalsın orda çocukluğum ağlasın
burda bakışlarımızı sular boğmaktadır
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:14 AM
Eski Gölge
1.
böyle şeyler hatırlıyorum tuhaf
kendini sürdürmüş bir mevsimin
dipte duruş gerekçesizliği gibi
ürkek bir gölgenin duvarlar arasında
ve altında yakıcı bir sağanağın
kaybolmayışkaybolmayışı gibi
hatırlıyorum kaça kadar sayıldı
hangi "rakkamlar" kime gerekli
2.
seni anlatamazdım, atlayamazdım
utangaç gölgem, bahanem, zoraki bağımsızlığım
adım hep yakıştıyakışacak sana
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:14 AM
Geçilen Odalar
hem herşeydim hem hiçbir şey
kazıyamayan biri geçilen odalara
az ışıklı ve uzak ve dip odalara
kalbim bir işaret fişeğiydi yine de
değerdi görülmeye
arka oldum ben de, orada, o odalarda
adımdan soyunarak, soyarak da
değerek solgun soykütüğümdeki sıralamaya
dün sigarayı bıraktım, hatta attım denize
kalbim yüzme bilmez, beni bağışla
kalbim bilemez hoyrat, olsa
da olmasa da benim kalp
şunun şura'sında
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:14 AM
Gittiğin
1.
behçet gitti gelmedi
ilişti karşıyaka'ya, sessizliği süsledi
ardından güz ürperişlerini
çağırdı, çağırdı çünkü şehri
bir tevatürdü, tedbirdi
her halükârda sabah yürüyüşleri
artık iyi bildiği her şeyi
ve benim seçemediğim şeyi
ama kimse gitmedi
ne erhan, ne de ercan'ın steteskop incelikleri
2.
behçet süs kaldı karşıyaka'ya
kaldı onunla, 'dair' her şey
dağınardıdarmadağın kalmadı
çağırdı behçet biz hepimizi
bir tek adviye kalmadı
hiçbir gözyaşı izi kanamadı
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:14 AM
GÜNLER
Nasıl eskiyim nasıl eskiyim
ince bıçaklar gezdiriyorum yedeğimde.
Bana eksiklerden söz etme
işte şu deniz şu yürüdüğüm fırtına
bak nasıl taşırıyor günleri
nasıl taşırıyor ve bakışlarım
hangi sular renginde.
Çok yoruldum ne çok yoruldum
hep sulardan çaldım suretini.
Artık kelimeleri unut adını unutturma
ölüm gelir ölüm gelir
bir balkondan avluya-
kalsın bütün beklediklerim.
Sonra beni günler ağlasın
sana ağlasın beni!
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:14 AM
HESAP BİLDİRİM CETVELİ
sıraya girdiler bir bir birbir sıraya
kim mahsun değil kim büküyor boynunu
hangi kasaba sulamış kendi ikindisini
kim hangi resmi boyamamış ve dahi
ben tam size göreyim unutun beni
sıraya girdiler bir bir birbir sıraya
'bu resim bu kadar ama'
'bu şiire on yıl sonra bak bir de'
ben sedef kakma bir geçmişten gelmiyorum ki ama
sıraya girdiler şarkıya durdular bir de
bana mezarlarımı gösteriyorlar bir de
bir kadastro inceliğindeler bükülüyorlar
kitaplarımı ölçüyorlar toz alıyorlar
'gelecek bol geliyor bana' diyor içlerinden biri
ben tam size göreyim
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:14 AM
Gizledikçe Aşk
Kışın soğuk balıktan günlerini sayıyorum ağımda.
O yaza hiç dönülmeyecek!
O başlatılmamış, o varsayılan ortasında yasanmış sevda
yakılmamış bir mum gibi aklımda.
Kesik ağzıyla suları iğrilten
boğaza karşı durup da
oraların kuşu yalıçapkınını hecelemiştik
beyaz bir yelkenli geçisiyle sulara.
Kışın vurgusu açık, bağımsız bir ses,
esiyor bize değmeden, bizden almadan
hiç uğramadığımız biryerlerden doğruca.
Uçuyor cinsiyetin kindar ağzıyla.
İbret olsun diye savuruyor
uzaklara bir meddücezir haritasını.
Ne uzanma, ne geri çekiliş;
biz varsayılanın ortasında
iki içine işleyen zaman,
iki uyurgezer nokta.
Şimdi sen bile bu şiir için
çeperleri kapanmış, kendi başına bir ses,
kışın soğuk balıklardan takviminde
sadece kendine dökülen bir yapraksın.
Yaliçapkını yeni bir sözcüğe uçuyordur şimdi
bilmediğimiz bir lügatta.
OrDeRPrOs
06-25-2007, 12:15 AM
Kafileler
Ne arıyorum çarşıda
tezgâhlardan düştü ellerim
ne alıp ne satmaya
uzun sokaklar düşlemek benim işim
yaza bakan, kireç boyalı
koştursun güneşin limondan atları
alkışlanarak
çırakların çürük lastik kokan nefesleriyle
kimin aslıyım ben
ne yüz oldum ne ayna
azdı gençliğim
aya doğru tutulan çarşaflar arasında
anladım hep aynı kadındır sokaklar
yokuşlar gevşemeyen ******lar
ne pamuk ne de zambakla
tarih olsun diye geldim buralara
son kez Ferat'ta yıkadım saçlarımı
billûr çıkardım eskiden
daha sığ bir deniz için
koridorlara girdim sonra
büstlerin ezdiği zamanı kullandım
boşuna,
telâşlanmaz artık şehirli
yaka yırtıp ünlesem
göstersem
varoşlara sürtünerek geçen kafileleri
kafileler kafileler
barbar Atilla'nın taylarıyla çekilen
şehirler kuruldukça
uğraklar yitiren kafileler
geçerler yine de
varoşlara sürtünerek geçerler
'yeryüzü hep delikanlı' diye haykıran
yiğitlerle dolu kafileler
OrDeRPrOs
06-25-2007, 11:43 AM
Konu yoruma açılmıştır yorumlarınızı yapabilirsiniz...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 09:57 AM
Erken Gel!
Ey genç adam, yolumu adım adım bilirsin!
Erken gel, beni evde bulamayabilirsin!
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 09:57 AM
Eser
Gecekondu yapısı, bir üfürüklük eser...
Elbet beklenen rüzgar bir gün Kıbleden eser!..
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 09:58 AM
Esfel-i Safilin
Bir bak, zaman ve mekan, nasıl kuşatılmışız;
Belli ki, en tepeden en dibe atılmışız...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 09:58 AM
Eski Rafta
Oyuncak kırılır, haydi, ya insan,
Nasıl parçalanır, nasıl bölünür?
Söylerler, mezara kulak dayasan;
Bir daha ölmemek için ölünür.
Çekilmez akılda bu kadar sancı;
Akıl bir küçük diş, at, kurtulursun!
Ölmemenin olsa gerek ilacı;
Eski rafta ara, belki bulursun!..
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 09:58 AM
Evim
Ahşap ev; camlarından kızıl biberler sarkan!
Arsız gökdelenlerle çevrilmiş önün, arkan!
Kefensiz bir cenaze, çırılçıplak, ortada...
Garanti yok sen gibi faniye sigortada!
Eskiden ne güzeldin; evdin, köşktün, yalıydın!
Madden kaç para eder, sen bir remz olmalıydın!
Bir köşende annanem, dalgın Kuran okurdu;
Ve karşısında annem, sessiz gergef dokurdu.
Semaverde huzuru besteleyen bir şarkı;
Asma saatte tık tık zamanın hazin çarkı...
Çam kokulu tahtalar, gıcır gıcır silinmiş;
Sular cömert, "temizlik imandandır" bilinmiş...
Komşuya hatır soran sıra sıra terlikler.
Ölçülü uzaklıkta, yakın beraberlikler...
Seni yiyip bitiren, kırk katlı ejder oldu;
Komşuluk, mana ve ruh, ne varsa heder oldu;
Bir yeni nesil geldi, üstüste binenlerden;
Göğe çıkayım derken boşluğa inenlerden...
Seninle sarmaş dolaş, kökten bozuldu denge;
Vuran kimse kalmadı bu davayı mihenge...
Şimdi git, mahkemede hesap ver, iki büklüm;
Cezan, susuz, ekmeksiz, olduğun yerde ölüm!..
Evim, evim, vah evim, gönül bucağı evim!
Tadım, rengim, ışığım, anne kucağı evim!
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 09:58 AM
Ezan
Ölürken aynı ahenk, sala sesinden sızan:
Kulağıma doğduğum günde okunan ezan.
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 09:59 AM
Feza Pilotu
Yirminci yüzyılın ablak yüzlü pilotu
Buldun mu Ay yüzünde ölüme çare otu?
Bir odun parçasına at diye binen çocuk!
Başında çelik külah, sırtında plastik gocuk.
Uzakları yenmiş Fatih edasındasın!
Dipsizliğin dibini bulmak sevdasındasın...
Allah'a dil çıkarır gibi küstah bir yarış...
Farkında değilsin ki, Ay Dünya'ya bir karış
Fezada milyarlarca ışık, yol, mesafe;
Seninki, saniyelik zafer, ilmi hurafe
Kavanozda, kendini deryada sanan balık;
Ne acı vahşet, mağrur ilimdeki kabalık;
Fezada 'Allah diye bir şey yok' iddiası!!!
Gel gör, kaç füzeye denk, bir mü'minin duası;
Rafa kaldırmak için ruhlarını dürdüler;
Güneş diye kalpteki güneşi söndürdüler.
Bilmediler; kalptedir, kalptedir asıl feza;
Kalptedir, ölümsüzlük kefili kutsi imza.
Sayıdan sonsuzluğa sınıf geçirtecek not;
Bizdedir ve bizdedir Arş'a giden astronot,
Ve mekandan arınmış ve zamandan ilerde,
Fezayı teslim alma sırrı bizimkilerde.
Bizimkiler ışığa gem vurur da binerler;
Yerden göğe çıkmazlar, gökten yere inerler...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 09:59 AM
Fikir Sancısı
Lafımın dostusunuz, çilemin yabancısı,
Yok mudur, sizin köyde, çeken fikir sancısı?
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 09:59 AM
Garipçik
Bahçemde Yusufçuk adlı kuş
Öter hep; Necipçik, Necipçik!
Bir iğne, kalbime sokulmuş,
Başımda küt diye bir dipçik.
Tabiat, gurbetten bir pusu;
Çırpınır, denizi arar su.
Haykırır, baykuşu, kumrusu:
Var yürü, garipçik, garipçik...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 09:59 AM
Gaye
Perdenin ardı perde, perdenin ardı perde,
Her siper aşıldıkça gaye öbür siperde...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:00 AM
Gece Yarısı
Her gece periler uyur odamda,
Derinlerden gelir uzun nefesler,
Yanan mum bir rüya seyreder camda,
Bir ağır hastanın nabzıdır sesler.
Gittikçe alçalır, yükselir tavan,
Duvarda küçülür, büyür parmaklar,
Elbisem çivide canlanır o ân,
İçinde bir başka vücudu saklar.
Her perdeden çıkar sivri sinekler,
Sanki bir tel gevşer, bir tel burulur.
Sokakta uyanık kalan köpekler,
Yıldızlara bakıp durmadan ulur.
Birdenbire bir şey çıtırdar, derken,
Merdivenden gelir bir ayak sesi,
Basamaklar birer birer esnerken,
Kilitli kapının düşer perdesi.
Gözler parlayınca karanlıklarda,
Kemikten parmaklar terimi siler,
Yanyana oturmuş, bekler dışarda,
Sarışın kediler, siyah kediler...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:00 AM
Geceye Şiir
Kalbim bir çiçektir, gündüzler ölgün;
Gelin, gelin, onu açın *******!
Beni yadedermiş gibi, bütün gün
Ötün kulağımda, çın çın *******!
******* çekmeyin benim için hüzün,
Gelin siz, ruhumu tenimden süzün;
Bırakın naşımı yerde gündüzün,
Gölgemi alın da kaçın *******!
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:00 AM
Geceye Şiir II
İnsanlar içinde en yalnız insan;
Düşün, taş duvara başın gömülü!
Ve kapan sükûta, granitten, taştan,
Mazgallı bir kale gibi örülü.
Gözünü tavandan ayırma ki, sen,
Üşürsün, gölgeni yerde görürsen.
Dikilir karşına, mumu söndürsen,
Ölüler içinde en yalnız ölü...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:00 AM
Geceye Şiir III
Sesimi alıp da kaybetse rüzgâr,
Versem gözlerimi bir sonsuz renge!
İçimde bir mahşer uğultusu var;
Ruhumdur çağıran, tenimi cenge.
Gözlerim bir kuyu, dilim kördüğüm,
Bir görünmez âlem olsa gördüğüm;
Mermer bir kabuğa girip, ördüğüm,
Kapansam içimden gelen âhenge...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:01 AM
Geçen Dakikalarım
Kimbilir nerdeseniz,
Geçen dakikalarım?
Kimbilir nerdesiniz?
Yıldızların korkarım,
Düştüğü yerdesiniz;
Geçen dakikalarım?
Acaba tütsü yaksam,
Görünür mü yüzünüz?
Acaba tütsü yaksam?
Siz benim yüzümsünüz
Eğilip suya baksam,
Görünür mü yüzünüz?
Gitti bütün güzeller;
Sararmış biri kaldı,
Gitti bütün güzeller.
Gün geldi saat çaldı,
Aranızda verin yer;
Sararmış biri kaldı!..
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:01 AM
Geçer
Hasret bir rüzgâr, kapı kapı aralar geçer;
Gördüğüm her güzel şey, beni yaralar geçer...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:01 AM
Geçer Akça
Hasis sarraf, kendine bir başka kese diktir!
Mezarda geçer akça neyse, onu biriktir!
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:01 AM
Geçilmez
Bu kapıdan kol ve kanat kırılmadan geçilmez;
Eşten, dosttan, sevgiliden ayrılmadan geçilmez.
İçeride bir has oda, yeri samur döşeli;
Bu odadan gelsin diye çağrılmadan geçilmez.
Eti zehir, yağı zehir, balı zehir dünyada,
Bütün fani lezzetlere darılmadan geçilmez.
Varlık niçin, yokluk nasıl, yaşamak ne topyekün?
Aklı yele salıverip çıldırmadan geçilmez.
Kayalık boğazlarda yön arayan bir gemi;
Usta kaptan kılavuza varılmadan geçilmez.
Ne okudun, ne öğrendin, ne bildinse berhava;
Yer çökmeden, gök iki şak yarılmadan geçilmez.
Geçitlerin, kilitlerin yalnız O'nda şifresi;
İşte, işte o eteğe sarılmadan geçilmez!
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:02 AM
Geçti Geçti
Geçti, geçti mevsimler...
Süpürüldü takvimler.
Gidenlerden kalan şey;
Duvarlarda resimler,
Mezarlarda isimler...
Geçti, geçti mevsimler...
Hani eski iklimler?
Has ekmekten dilimler.
Hey gidi zamane hey!
Tesellisiz ilimler,
Adaletsiz taksimler...
Hani eski iklimler?
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:02 AM
Gel!
Yüzün bir sebepsiz korkuyla uçuk,
O gün başucuma karalarla gel
Arkanda, çepçevre, kızıl bir ufuk,
Tepende simsiyah kargalarla gel
Elinden, dal gibi düşerken ümit,
Ne bir hasret dinle, ne bir ah işit;
Bir yaprak ol, esen rüzgarlarla git,
Kırık bir tekne ol, dalgalarla gel..
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:02 AM
Gelir
Pervane dediğin, cerağa gelir;
Sular, kıvrım kıvrım, ırmağa gelir.
Bülbül kovuldu mu dil bahçesinden,
Gak gak, karga; vak vak, kurbağa gelir.
O yön ki, ezelle ebed arası
Ne sola kıvrılır, ne sağa gelir.
Gam çekme, böyle gitmez bu devran,
Nihayet sonuncu durağa gelir.
Hasretle beklenen gelir mutlaka;
Sultan fikir, şanlı otağa gelir.
Yırtılır güneşin kapkara zarı,
Dünyamız yepyeni bir çağa gelir.
Füzeler kağnıya döner ve nöbet,
Işıktan da hızlı Burağa gelir.
Gökyüzü, yeryüzü, helalleşirler,
Nur, kaçtığı yerden toprağa gelir.
Birleşir, kupkuru dalla yanık kök,
Yemyeşil bir ışık, yaprağa gelir.
Kal'anın burcunda çakar işaret;
Millet, dalga dalga bayrağa gelir.
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:02 AM
Geliyorum
Geliyorum!
Tülbent içinde çenem;
Eski kütükte senem;
Geliyorum!
Meliyorum!
Dağlar hasret duvarı...
Dağıttılar davarı,
Meliyorum!
Deliyorum!
Zaman kesik ve çabuk;
Her kelime bir kabuk,
Deliyorum!
Eliyorum!
Akıl sormaya mecbur;
Gökleri kalbur kalbur
Eliyorum!
Çeliyorum!
Ey nefs keyfince dayat!
Bir çelmelik bu hayat!
Çeliyorum!
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:03 AM
Gitti
Gitti, su yollarını kıvrım kıvrım bilenler,
Bir ot yığını kaldı; kökünden kesilenler...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:03 AM
Gittiler
Dostlarım ev eşyamdı, bir bir gitti, diyorum,
Artık boş odalarda ölümü bekliyorum.
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:03 AM
Gizli
Azdırma, rahat bırak, içimdeki deliyi;
Bana sorma, benim de bilmediğim gizliyi!..
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:03 AM
Gölgeler
Gönlüm uçmak dilerken semavi ülkelere;
Ayağım takılıyor yerdeki gölgelere...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:04 AM
Gözler
Bir şey kalmaz, yalınız,
Kalır maziden gözler.
Ölür de her yanımız,
Sağ kalır, neden gözler?
Birer yıldız olur da,
Kırpışırlar havada,
Kupkuru bir kafada,
Apaçık giden gözler...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:04 AM
Gurbet
Dağda dolaşırken yakma kandili,
Fersiz gözlerimi dağlama gurbet!
Ne söylemez, akan suların dili,
Sessizlik içinde çağlama gurbet!
Titrek parmağınla tutup tığını.
Alnıma işleme kırışığını
Duvarda, emerek mum ışığını,
Bir veremli rengi bağlama gurbet
Gül büyütenlere mahsus hevesle,
Renk renk dertlerimi gözümde besle!
Yalnız, annem gibi, o ılık sesle,
İçimde dövünüp ağlama gurbet!..
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:04 AM
Güle Güle
Bu gömlek dikiş tutmaz hep söküle söküle;
Bütüne gel deseler ve gitsek güle güle...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:04 AM
Günah
Sanırım, insanların her suçunda ben varım;
Günah uzun bir kervan, tâ ucunda ben varım!
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:05 AM
Günah
Sana şah damarından daha da yakın Allah;
Günah mı dedin; ondan uzağa düşmek günah...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:05 AM
Güzel
Güzel Allah'ım, senden ne gelecekse gelsin;
Sen ki, rahmetinle de kahrınla da güzelsin...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:05 AM
Güzel Şey
Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber...
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?..
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:06 AM
Haberci
Ne kadar vatan varsa, o vatandan haberci,
Gurbet dediğin senin, Yaradandan haberci...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:06 AM
Haberi Yok
Şu geçeni durdursam, çekip de eteğinden;
Soruversem: Haberin var mı öleceğinden?
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:06 AM
Hakikat
Allah'a hakikatten yola çıkmak, meşakkat;
Allah'tan yola çıkıp varılan şey, hakikat...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:06 AM
Hâl
Pencereme vurmayın, ödüm patlayabilir;
Dokunmayın, vücudum boşluğa kayabilir...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:07 AM
Hâlim
Bilmem hangi alemden bu toprağa düşeli;
Yataklara serildim, cam kırığı döşeli...
Kaam bir cenk meydanı, kokusu kan ve barut;
Elindeyse düşünme, gücün yeterse unut!
Takılıyor yerdeki gölgelere ayağım;
Sanki arz delinecek ve ben yutulacağım.
Bana yanmak düşüyor, yangın görsem resimde;
Yaşıyorum zamanın koptuğu bir kesimde.
Alırken dilenciyim, verirken de borçluyum;
Kalmadı eşya ile aramda hiç bir uyum.
Taş taş üstüne koysam, bozuk diyorlar, devir!
Bir ok çeksem, diyorlar; peşinden koş ve çevir!
Nefes alırken bile inkisar ve pişmanlık;
Kimse edemez bana benim kadar düşmanlık.
İşte şüpheci aklı çatlatan korkunç nokta:
O ki sonsuz var, nasıl aranır dipsiz yok'ta?
Olur olmaz her şey, yokluk da O'nun kulu;
Bu noktaya vardın mı, el tutuk, dil burkulu.
Allah'ı hakikate soran kafa ne sakat?
Hakikat de ne; Hakk'ın muradıdır hakikat,
Balonunu kaçırmış çocuk gibi ağla dur!
Rabbim böyle emretmiş, ya dize gel, ya kudur!
Hayat bir zar içinde, hayatı örten bir zar;
Bana da hayat yeri "Bağlum"* köyünde mezar...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:07 AM
Hâlim
Benim bu sahipsizler yurdunda hâlim ne mi?
İn-cin yok bir ummanda düdük çalan bir gemi...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:07 AM
Hani Ya...
Gözüne mil çekersen
Görünür gerçek dünya.
Aynalarda sen, hep sen;
Dost, sevgili, hep riya!
Kaç, kurtul kelimeden;
Ağlamadan, gülmeden!
Hani ya sen ölmeden,
Ölecektin, hani ya?..
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:08 AM
Hasret
O ki, kadını var, kadına hasret;
Hasret, kelimeye, kelimelerde.
Bir damla bal tadsa, tadına hasret;
Peşinden koştukça ufuk ilerde.
Allah'ım, eşyanın hicabındasın!
Sensin suda, kuşta, telde ses veren.
Nice hasret varsa gıyabındasın;
Aynalarda sensin seni gösteren...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:08 AM
Hasret
Ölecek miyim, tam da söyleyecek çağımda
Söylenmedik cümlenin hasreti dudağımda...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:08 AM
Hasret
Hasretim, her tümseğin, her çatının ardında;
Kelimenin üstünde, cümlelerin altında...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:12 AM
Hâtıra
Nerede o has ekmek, bir kuruşa okkası;
Nerde o ağız tadı, eski reçel hokkası?..
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:12 AM
Hâtıra
Renk renk hâtıralarım oda oda silindi;
Anne kokan bir Türkçem vardı, o da silindi.
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:13 AM
Hayat
Rüzgârdan açılsa kapım bir anda,
Kara haber gelmiş gibi ürkerim.
Sanki gemilerim battı ummanda,
Paramparça oldu gökte ülkerim.
Ne acı, kaybetmek için sahiplik!
Ölümlüyü sevmek, ne korkulu iş!..
Hayat mı, püf desem kopacak iplik,
Çıkmaz sokaklarda varılmaz gidiş.
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:13 AM
Hayat, Mayat
Hayat, mayat diyorlar
Benim gözüm mayat'ta.
Hayatın eksiği var:
Hayat eksik hayatta.
Takınsam, kanat, manat;
Kuş, muş olsam seğirtsem.
Bomboş vatana inat,
Matan'a doğru gitsem...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:13 AM
Hayret
Şeyh-i Ekber'e göre en üstün makam, hayret;
Ben de şaşkınlardanım, Rabbim sonumu hayr et!...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:13 AM
Hayret
Ruhum öz dünyasına kaçmak için gayrette;
Yalan dünyaya şimdi inmiş gibi hayrette...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:14 AM
Hayret
Kuyruğu etrafında dönen kedi hayrette;
Âlim ki, hayreti yok, ne boş yere gayrette!
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:14 AM
Hep Nefs
Göğsü yakut ve safir,
Kapıda bir misafir...
Sordum: Kimsin, nesin sen?
Dedi: Şeytandan sefir!
Nefs isimli o kafir...
Yüzü kapkara zifir;
Elinde kös ve nefir.
Sabit fikir burgusu,
Dili, çözülmez cifir.
Nefs isimli o kafir...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:14 AM
Hep O
Hep nefs çıkar karşıma, ölüp ölüp dirilsem;
İnsandan kaçmak kolay; kendimden kaçabilsem...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:15 AM
Hey
Neye baksam aynı şey, neyi görsem aynı şey...
Olan sensin, hey gidi Hakikat Sultanı hey!
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:15 AM
Hırs
Sen kaçan bir yavru
Geyiksin dağda
Ben peşine düşmüş
Bir canavarım
İstersen dünyayı
Getir imdada,
Yeryüzünde bir sen,
Bir de ben varım.
Seni korkutacak
Geçtiğin yollar,
Arkandan gelecek
Hep ayak sesim.
Sarıp vücudunu
Hayali kollar
Enseni yakacak
Sıcak nefesim.
Kimsesiz odanda
Kış *******i
İçin ürperdiği
Anlar beni an.
De ki odur sarsan
Pencereleri
De ki, rüzgar değil,
Odur haykıran.
Göğsümden havaya
Kattığım zehir
Solduracak bir
Gül gibi ömrünü
Kaçıp dolaşsan da
Sen şehir şehir,
Bana kalacaksın,
Gene son günü
Hırsım gibi sonsuz
Yaşarsan sen de,
Ben ölümle sırdaş
Olur beklerim.
Hırsıma toprağı,
Rakip etsen de,
Mezarında bir taş olur
Beklerim
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:15 AM
Hicret
Baktığımız her ufkun öte yanına hasret;
Bir ömür sürüyoruz; nereye varsak hicret...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:15 AM
Hiç
Âlemin küfre göre, hem başı, hem sonu "hiç"...
"İki hiç" arasında varlık olur mu hiç?..
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:16 AM
Hiç Mi Hiç
Sayılarda çoğalmak, niçin, ne olmak için?
Bir tek hiçtir çarpışı, kırk milyona bir hiçin...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:16 AM
Hokkabaz
Marifetli hokkabaz, başını kaldır da bak!
Gökte bir oynayan var, yıldızlarla kaydırak...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:16 AM
Hüner
O demde ki, perdeler kalkar, perdeler iner,
Azraile "hoşgeldin!" diyebilmekte hüner...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:16 AM
Iraklarda
Yolcu benmişim gibi,
Bir gemi demir aldı,
Ey her yerin garibi,
Vatan ırakta kaldı.
Sıra sıra duraklar;
Durak bilmez ıraklar,
Şu uçuşan yapraklar,
Beni rüzgara saldı.
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:17 AM
İhtilâl
Ortalık mahşer gibi;
Kim buranın sahibi,
Kimlerin düğünü var?
Güneş, batan bir bayrak,
Şu kıpkızıl ufka bak,
Ana baba günü var!..
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:17 AM
İhtizaz
Renkte, seste, ışıkta her şeyde bir ihtizaz;
Her şeyde bir titreşim, zikir, fikir ve niyaz...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:17 AM
İlmihal
Yandı kitap dağlarım, ne garip bir hal oldu!
Sonunda bana kalan, yalnız ilmihal oldu!
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:17 AM
İman
Yum gözünü, kalbine her ân yokluğunu üfür
"Kendinden geçmek iman, kendinde olmak küfür".
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:18 AM
İn-Çık
Çıktım, çıktım, inilmez dağlar elimden tuttu;
İndim, indim, çıkılmaz çukurlar beni yuttu.
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:18 AM
İnanmaz
"Ticaretin tüm ziyan!" diye bir ses rüyada;
Mezarına birlikte girecek şeyi kazan!
Seni gözleyen eşya, bitpazarı dünyada,
Patiska kefen, çürük teneşir, isli kazan.
Minarede "ölü var!" diye bir acı salâ...
Er kişi niyetine saf saf namaz.. Ne alâ!
Böyledir de ölüme kimse inanmaz hâlâ!
Ne tabutu taşıyan, ne de toprağı kazan...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:18 AM
İnsan
Bir bölünmez ki, insan, onu zaman bölüyor;
İnsan her ân dirilip her saniye ölüyor...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:18 AM
İnsan
İnsan, bir mes'ut zalim, insan bir mağrur cahil;
Tekne kırık, su azgın ve kayıplarda sahil...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:19 AM
İnsan ve Allah
İnsan... İplikte büklüm, suda bir anlık suret...
Allah... Olmanın ona mahsus olduğu kudret...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:19 AM
İskele
Yorulmuş esnemekten,
Herkes neyi bekliyor?
Bir ölü beklemekten,
Bu bekleyiş daha zor.
Geldi yorgun ve hazin,
Hiç de sezdirmeksizin,
Sularda kabrimizin,
Yolunu açan vapur...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:19 AM
İslam
Her fikir, her inanış, tek mevsimlik vesselam;
Zaman ve mekan üstü biricik rejim, İslam...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:19 AM
İstasyon
Burda gelir insana,
Boş günlerin usancı.
Çalar birden kampana,
Ölüm çanından acı.
Sonra bir düdük öter,
Kesik çığlıklarla der:
Burdan bildik gidenler,
Yarın döner yabancı...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:20 AM
İste
Verirler 'ben acizim, kudret senin' dedikçe
Verenin şanı büyük, sen iste istedikçe!
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:20 AM
İşaret
O ki, pınar başında çeker suya hasreti;
Kadınında kadına, yurdunda yurda hasret.
Yalan dünyada bütün görünüşler iğreti;
Her şey o şeye hazin benzeyişten ibaret.
Var olan yoklukların ömrünü sürüyorum
Aşklar bomboş kuruntu, hürriyetler esaret
Yalnız, 'Rakip' ismiyle Allah'ı görüyorum
Bir yokluk ki, bu dünya, var olandan işaret...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:20 AM
İşim Acele
Gökte zamansızlık hangi noktada?
Elindeyse yıldız yıldız hecele!
Hüküm yazılıyken kara tahtada
İnsan yine çare arar ecele!
Gençlik... Gelip geçti... Bir günlük süstü;
Nefsim doymamaktan dünyaya küstü.
Eser darmadağın, emek yüzüstü;
Toplayın eşyamı, işim acele!
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:21 AM
Kâbus
Zamanın tık-tıkları,
Güder yaratıkları.
Kan sızan pençesinde
Beynimin yırtıkları.
Hayal, dalgıç ki arar,
Denizde batıkları.
Bu ne dünya; ne dünya,
Çerçöpten çattıkları!..
Bak şu maymun soyuna,
Ortaya attıkları!
Aziz ekmek, fikirde,
Teneke artıkları.
Ve evlerde baş köşe,
Batının pırtıkları,
Görünmezi görmeye
Eremez mantıkları.
Ya şu sözde müminler,
Şiltenin kıtıkları?
Yetmez mi bunca zaman
Yan gelip yattıkları?
Bir nesil özlüyorum,
Doğrultsun yatıkları!
Somunları taş olsun,
Zehir de katıkları!
Yorganları devirsin,
Dişlesin yastıkları!
Bir damla gözyaşına,
Sonsuzluk, sattıkları.
Hakk'a dönünüz Hakk'a,
Hakkın yarattıkları!..
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:21 AM
Kader
Kader, beyaz kâğıda sütle yazılmış yazı;
Elindeyse beyazdan, gel de sıyır beyazı!..
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:21 AM
Kadın
Kalıp değil bir fikir...
Elmas sorguçlu fakir;
Açıkta sırrı bakir;
Kadın...
Çölde kaçan bir serap;
Yönü kementli mihrap...
Madeni som ıstırap;
Kadın...
Dipsiz hasrete tuzak;
En yakınken en uzak...
Tadı zehrinde erzak;
Kadın...
Bir işaret, bir misal;
Ayrılık remzi visal...
Allah'a yol bir timsal;
Kadın...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:22 AM
Kadın
Bir ufuk ki, ne Mecnun varabildi, ne Ferhad;
Bir ufuk ki, ilahi sırrı bekleyen serhad...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:22 AM
Kadın
Kadından kendisinde olmayanı isteriz;
Hasret yerinde kalır ve biz çekip gideriz...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:22 AM
Kafa
Kan pıhtısı takkeli, saçları yoluk kafa!..
Sende "dır-dır" bildiğin ne varsa kaldır rafa!..
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:22 AM
Kafile
Her şeyde bir tükeniş, her oluşta bir bitiş;
Gökten ses: Ölümsüzler kafilesine yetiş!
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:23 AM
Kafiyeler
ne diye
bu şuna
şu buna
kafiye?
başa taş
aşa yaş
Hey'e ney
tuhaf şey
kafiye
mantığı
o mantık
hediye
sandığı
bu sandık!
o mantık
bu sandık-
ta sandık
ve yandık
ne yandık
hendese
kümese
tıkılmak
hadise
kırkayak
adese
oyuncak
vesvese
gökbayrak
ölümse
gel dese
tak tak tak
mu-hak-kak
sorular
sordular
neden çok
nasıl yok
niçin var
sanatsız
papağan
neden çok
ve atsız
kahraman
niçin yok
çok ve yok
yok ve çok
aç ve tok
tok ve aç
tut ve kaç
saklambaç
neden çok
nasıl yok
niçin var
niçin'i
boğarken
piçini
yatakta
bastılar
şafakta
astılar
ve derken
nasıl yok
niçin var
bir varmış
bir yokmuş
kararmış
ve kokmuş
dünyamız
rüyamız
kapkara
manzara
gebeler
döşeksiz
ebeler
isteksiz
kubbeler
desteksiz
habbeler
süreksiz
türbeler
meleksiz
tövbeler
gerçeksiz
cübbeler
yüreksiz
cezbeler
şimşeksiz
izbeler
emeksiz
heybeler
ekmeksiz
kafiye
hikaye
dava tek
ölmemek
peygamber
ne haber
bir batan
var vatan
kandil loş
ocak boş
ve dağ dağ
elveda!
gitme kal
nefes al
emir tez
bekletmez
ve O nur
bulunur
işte iz
geliniz
toprak post
ALLAH DOST...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:23 AM
Kahramanlık
Ne varsa çöplüğe at, belli başlı zamanlık;
Ölümü öldürmekte olanca kahramanlık.
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:23 AM
Kalan
Bir ebedi mahrumluk, kalan bu hikayeden;
Git, git, bir çıkmaz sokak, o varılmaz gayeden...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:24 AM
Kaldırımlar I
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında,
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık.
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn-cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık.
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
İçimde damla damla bir korku birikiyor,
Sanıyorum her sokak başını kesmiş devler,
Üstüme camlarını hep simsiyah dikiyor.
Gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler.
Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi,
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur ses kesilince sesi,
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.
Bana düşmez can vermek yumuşak bir kucakta,
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum...
Aman sabah olmasın bu karanlık sokakta,
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum.
Ben gideyim yol gitsin, ben gideyim yol gitsin,
İki yanımdan aksın bir sel gibi fenerler...
Tak tak ayaksesimi aç köpekler işitsin.
Yolumun zafer takı gölgeden taş kemerler.
Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim!
Gündüzler size kalsın verin karanlıkları.
Islak bir yorgan gibi sımsıkı bürüneyim.
Örtün üstüme örtün, serin karanlıkları.
Uzanıverse gövdem taşlara boydan boya,
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp sokaklar kadar esrarlı bir uykuya.
Ölse kaldırımların kara sevdalı eşi.
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:24 AM
Kaldırımlar II
Başını bir gayeye satmış kahraman gibi,
Etinle, kemiğinle, sokakların malısın!
Kurulup şiltesine bir tahtaravan gibi,
Sonsuz mesafelerin üstünden aşmalısın!
Fahişe yataklardan kaçtığın günden beri,
Erimiş ruhlarımız bir derdin potasında.
Senin gölgeni içmiş, onun gözbebekleri;
Onun taşı erimiş, senin kafatasında.
İkinizin de ne eş ne arkadaşınız var;
Sükût gibi münzevi, çığlık gibi hürsünüz.
Dünyada taşınacak bir kuru başınız var;
Onu da, hangi diyar olsa götürürsünüz.
Yağız atlı süvari, koştur atını, koştur!
Sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları.
Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur,
Ne senin anladığın kadar kaldırımları...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:24 AM
Kaldırımlar III
Bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece,
Vecd içinde başı dik, hayalini sürükler.
Simsiyah gözlerine, bir ân, gözüm değince,
Yolumu bekleyen genç, haydi düş peşime, der.
Ondan bir temas gibi rüzgâr beni bürür de,
Tutmak, tutmak isterim, onu göğsüme alıp.
Bir türlü yetişemem, fecre kadar yürür de,
Heyhat, o bir ince ruh, bense etten bir kalıp.
Arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım;
Onu bir başkasına râm oluyor sanırım,
Görsem pencerelerde, soyunan bir karaltı.
Varsın, bugün bir acı duymasın gözyaşımdan;
Bana rahat bir döşek serince yerin altı,
Bilirim, kalkmayacak, bir yâr gibi başımdan...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:24 AM
Kalmadı
Yıkılan sarayımdan tek bir nakış kalmadı;
Dışa mıhlandı gözler, içe bakış kalmadı.
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:25 AM
Kalmadı
Bu kasvet dünyasında kalmadı özlediğim,
Namaz vaktinden başka, ânını gözlediğim...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:25 AM
Kamış
Ben gurbet rüzgârının üflediği kamışım...
Bir su başında mahzun, yapayalnız kalmışım.
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:25 AM
Kamış
Ben o kutsi nefesin üflediği kamışım;
Ses onun, ben imzamı atmışım, atmamışım...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:26 AM
Kapı
Kapı kapı bu yolun son kapısı ölümse;
Her kapıda ağlayıp o kapıda gülümse!
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:26 AM
Kara Tahta
Dünyayı yererken de yine onunla ilgim;
Nefse el süremiyor kara tahtada silgim...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:26 AM
Karacaahmet
Deryada sonsuzluğu zikretmeye ne zahmet!
Al sana, derya gibi sonsuz Karacaahmet!
Göbeğinde yalancı şehrin, sahici belde;
Ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde?
Mezar, mezar, zıtların kenetlendiği nokta;
Mezar, mezar, varlığa yol veren geçit, yokta...
Onda sırların sırrı: Bulmak için kaybetmek.
Parmakların saydığı ne varsa hep tüketmek.
Varmak o iklime ki, uğramaz ihtiyarlık;
Ebedi gençliğin taht kurduğu yer, mezarlık.
Ebedi gençlik ölüm, desem kimse inanmaz;
Taş ihtiyarlar, servi çürür, ölüm yıpranmaz.
Karacaahmet bana neler söylüyor, neler!
Diyor ki, viran olmaz tek bucak, viraneler,
Zaman deli gömleği, onu yırtan da ölüm;
Ölümde yekpare an, ne kesiklik, ne bölüm...
Hep olmadan hiç olmaz, hiçin ötesinde hep;
Bu mu dersin, taşlarda donmuş sükuta sebep?
Kavuklu, başörtülü, fesli, başaçık taşlar;
Taşlara yaslanmış da küflü kemikten başlar,
Kum dolu gözleriyle süzüyor insanları;
Süzüyor, sahi diye toprağa basanları.
Onlar ki, her nefeste habersiz öldüğünden,
Gülüp oynamaktalar, gelir gibi düğünden.
Onlar ki, sıfırlarda rakamları bulmuşlar,
Fikirden kurtularak, ölümden kurtulmuşlar.
Söyle Karacaahmet, bu ne acıklı talih!
Taşlarına kapanmış, ağlıyor koca tarih!
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:26 AM
Karınca
Ruhum kelle şekeri, vehimlerse karınca;
Kömürden kara rengim, onlar beni sarınca...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:27 AM
Kavanoz
Bir cümbüştür kopsa da, gece, yakamozlarda;
Münzevi balıklarız ayrı kavanozlarda...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:27 AM
Kavuşmak
Ne görsem, ötesinde hasret çektiğim diyar;
Kavuşmak nasıl olmaz, madem ki ayrılık var?
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:27 AM
Kelime
İman, ihlas, vecd ve aşk, bunlar birer kelime...
Kelimeyi boğardım verselerdi elime...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 10:27 AM
Kervan
Yedi renkli Peygamber kuşağının altında,
Kervanım yola çıktı, öncüsü kır atında...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:50 PM
Kesiksiz Ân
Zamanın olmadığı diyar acaba nasıl?..
Kesiksiz bir ân mıdır bundan sonraki fasıl?
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:50 PM
Kevser
Yalnızlar!.. O havuzun çevresinde birleşme...
Susuzlar!.. O havuzda suyu kesilmez çeşme!..
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:50 PM
Kıvrım Kıvrım
Vehim kadehinde zehirli tütsü...
Kıvrım, kıvrım,
Beyin törpüsü...
Durulan sonsuzluk, yemyeşil gece...
Dalga dalga,
Büyük düşünce...
Tek ölçü, her şeyin her şeyden farkı...
Âhenk âhenk,
Bir yakan şarkı...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:51 PM
Kolay
Kolay mı Kafdağını çevirmek dolay dolay?
Var ol ey ulvî zorluk, yere bat sefil kolay!
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:51 PM
Korku
Bir kalbim var ki benim, sevdiğinden burkulur:
Kahredenden ziyade, sevilenden korkulur...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:51 PM
Korkuyorum
Su çekildi, göründü sanki zamanın dibi,
Korkuyorum, bu akşam kıyamet varmış gibi...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:51 PM
Koşu
Hakikat değişiyor daha bitmeden cümle;
Koşuyorum yetişmek için bütün gücümle...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:52 PM
Köroğlu
Sırmalı cepkeni attı koluna,
Tek elle dizgini gerdi Köroğlu.
Tozlarla atılıp dağın yoluna,
Yeşil muradına erdi Köroğlu.
Dağlar, omuz omza yaslanan dağlar,
Sular kararınca paslanan dağlar,
Azatlık ufkunda rastlanan dağlar;
Bu dağlara gönül verdi Köroğlu.
Dağların ardında kalınca çile,
Köroğlu yeniden gelmişti dile;
Ak saçlı anadan geçilse bile,
Dağlardan geçilmez derdi Köroğlu...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:52 PM
Kudret
Kudret O'nun; gayrında ne mecal var, ne tüyan;
Alim ilmine yansın, pazısına pehlivan...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:52 PM
Külhan Yeri
Yaklaştım hamamda külhan yerine;
Yaklaştıkça daha sıcak bölmeler...
Saplandı mı akıl bir kez derine,
Her ân dirilmeler, her ân ölmeler...
Necipcik, Necipcik, dem çekiyor kuş;
Yokuşlar iniştir, inişler yokuş;
Bir yokluk, bi varlık; ne değiş-tokuş!
Bir şu yan, bir bu yan, gidip gelmeler...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:52 PM
Lâtif
Eşya lâtifleştikçe göze görünmez olur;
Solucan kanat taksa yerde sürünmez olur.
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:53 PM
Levha
Mezarlarda susarken dilsizler, dudaksızlar,
Üstlerinde ot biter, kuş öter, arı vızlar...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:53 PM
Lodos
Lodos rüzgârıdır bu, tımarhane kafesi;
Günahkâr ölülerin, kezzap yüklü nefesi...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:53 PM
Lugat
Tutuşturanlar, lugat kitabını elime,
Bilsin: Allah'tan başka bilmiyorum kelime.
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:53 PM
Madde ve Ruh
Ne versa nakış nakış, tabiatta, maddede,
Gözlerimdeki nurun aksi, beyaz perdede...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:54 PM
Mangal
Bana tül gibi ince
Bir hülya verir mangal.
Küllerini deşince,
Titrer, ürperir mangal.
Şikâyetsiz âşıklar
Gibi içinden yanar,
Fani günleri anar,
Sabaha erir mangal...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:54 PM
Mansur
Mercan mercan, uçuk dudağında kan,
İnci inci, soluk şakağında ter.
Ne baş yedi, ne kan içti bu meydan
Bu meydan aşıktan canını ister.
Tatlıydı akrebin sana kıskacı,
Acıya acıda buldun ilacı;
Diyordun, geldikçe üstüste acı:
Bir azap isterim bundan da beter.
Sana taş attılar, sen gülümsedin,
Dervişin bir çiçek attı, inledin,
Bağrımı delmeye taş yetmez, dedin,
Halden anlayanın bir gülü yeter..
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:54 PM
Mantık
Dağı tanıyan, nasıl tanımaz uçurumu?
Madem ki yükseliş var, iniş olmaz olur mu?
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:54 PM
Manzara
Bütün manzara, ucuz bir dekor muşambası;
Kurtuluş günü, çıkmaz ayın son çarşambası...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:54 PM
Meçhul
Sordular: Adresi ne?.. Çeşmeye karşı, dedim;
"Çanakkale içinde aynalı çarşı" dedim.
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:55 PM
Medet
Beni zaman bölüyor, beni doğruyor adet,
Medet ey birin Bir 'i, ey birin Bir 'i medet!..
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:55 PM
Mercek
Kesildi mi yoksa ardı, arkası,
Nur diyarından kol kol gelenlerin?
Yetmez mi ampulün nura cakası,
Başları dönmez mi gökdelenlerin?
Hiç kalmadı soran; Ne var insanda?
Ben duvarda ezik bir böcek miyim?
Yoksa, pırıl pırıl, tek damla kanda,
Kâinatı süzen bir mercek miyim?
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:55 PM
Merdiven
Diyorlar bana: Kalsın şiir de sözde yerde!
Sen araştır, göklere çıkan merdiven nerde?
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:56 PM
Mesafe
Bu ne hazin mesafe iki ten arasında;
Bir hali dinleyenle dinleten arasında...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:56 PM
Mevsim Dönerken
Ufukta pas tuttu birdenbire yaz;
Gün çabucak geçti, akşam tez oldu.
Toz kaldırdı karşı yollardan poyraz,
Kopan yol uçları eklenmez oldu.
Akşam; sanki boşluk içime dolar;
Dağların cilası gittikçe solar,
Rüzgarda bir kadın saçını yolar.
Artık bu yollarda beklenmez oldu...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:56 PM
Mezar
Kapıya ne icra memuru gelir,
Ne Birinci Şube sivil polisi....
İçerde kimine kuş tüyü sedir;
Yüz üstü toprağa düşer kimisi....
Bir musiki orda zaman ve mekân....
Yıldız dolu feza küçük camekân....
İmkân atomunu çatlatan imkân....
Bir hiç ki, içinde heplerin hepsi
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:56 PM
Mimari
Fikret nasıl kurulmuş, içiçe bu iklimler?
Nasıl kaynaştırılmış, sesler, renkler, hacimler?
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:57 PM
Muhasebe
Ben artık ne şairim, ne fıkra muharriri!
Sadece beyni zonk zonk sızlayanlardan biri!
Bakmayın tozduğuma meşhur Babıalide!
Bulmuşum rahatımı ben de bir tesellide.
Fikrin ne fahişesi oldum, ne zamparası!
Bir vicdanın, bilemem, kaçtır hava parası?
Evet, kafam çatlıyor, güya ulvi hastalık;
Bendedir, duymadığı dertlerle kalabalık.
Büyük meydana düştüm, uçtu fildişi kulem;
Milyonlarca ayağın altında kaldı kellem.
Üstün çile, dev gibi gelip çattı birden! Tos!!
Sen cüce sanatkarlık, sana büsbütün paydos!
Cemiyet, ah cemiyet, yok edilen ruhiyle;
Ve cemiyet, cemiyet, yok eden güruhiyle...
Çok var ki, bu hınç bende fikirdir, fikirse hınç
Genç adam, al silahı; iman tılsımlı kılınç!
İşte bütün meselem, her meselenin başı,
Ben bir genç arıyorum, gençlikte köprübaşı!
Tırnağı en yırtıcı hayvanın pençesinden,
Daha keskin eliyle, başını ensesinden,
Ayırıp o genç adam, uzansa yatağına;
Yerleştirse başını, iki diz kapağına;
Soruverse: Ben neyim ve bu hal neyin nesi?
Yetiş, yetiş, hey sonsuz varlık muhasebesi!
Dışımda bir dünya var, zıpzıp gibi küçülen,
İçimde homurtular, inanma diye gülen...
İnanmıyorum, bana öğretilen tarihe!
Sebep ne, mezardansa bu hayatı tercihe?
Üç katlı ahşap evin her katı ayrı alem!
Üst kat: Elinde tespih, ağlıyor babaannem,
Orta kat: (Mavs) oynayan annem ve aşıkları,
Alt kat: Kızkardeşimin (Tamtam) da çığlıkları;
Bir kurtlu peynir gibi, ortasından kestiğim;
Buyrun ve maktaından seyredin, işte evim!
Bu ne hazin ağaçtır, bütün ufkumu tutmuş!
Kökü iffet, dalları taklit, meyvesi fuhuş...
Rahminde cemiyetin, ben doğum sancısıyım!
Mukaddes emanetin dönmez davacısıyım!
Zamanı kokutanlar mürteci diyor bana;
Yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana.
Zaman, korkunç daire; ilk ve son nokta nerde?
Bazı geriden gelen, yüzbin devir ilerde!
Yeter senden çektiğim, ey tersi dönmüş ahmak!
Bir saman kağıdından, bütün iş kopya almak;
Ve sonra kelimeler; kutlu, mutlu, ulusal.
Mavalları bastırdı devrim isimli masal.
Yeni çirkine mahkum, eskisi güzellerin;
Allah kuluna hakim, kulları heykellerin!
Buluştururlar bizi, elbet bir gün hesapta;
Lafını çok dinledik, şimdi iş inkılapta!
Bekleyin, görecektir, duranlar yürüyeni!
Sabredin, gelecektir, solmaz, pörsümez Yeni!
Karayel, bir kıvılcım; simsiyah oldu ocak!
Gün doğmakta, anneler ne zaman doğuracak?
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:57 PM
Mukayese
Çıbanımız çok derin, işletemez yakılar;
Nerde bizim şarkımız, nerde öbür şarkılar?
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:57 PM
Murad
Hangi dağa tırmansam, muradım ötesinde;
Murad, bugün yerine her günün ertesinde...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:57 PM
Mutlu
Mutlu adam, dünyayı bir acı gurbet bilen;
Öz vatan pınarından, ölümü şerbet bilen...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:58 PM
Müjde
O gün bir kanlı şafak, gökten üflenen ateş;
Birden, dağın sırtında atlılar belirecek.
Atlılar put şehrine gediklerden girecek;
Bir şehir ki, orada insan ayak üstü leş.
Yalnız iman ve fikir; ne sevgili ne kardeş;
Bir akıl gelecek ki, akıllar delirecek.
Ve bir devrim, evvela devrimi devirecek.
Her şey birbirine denk, her şey birbirine eş.
Fertle toplum arası kalkacak artık güreş;
Herkes tek tek sırtına toplumu bindirecek.
Gökler iki şakkolmuş haberi bildirecek.
Müjdeler olsun size; doğdu batmayan güneş!
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:58 PM
Müjde
Öleceğiz; müjdeler olsun, müjdeler olsun!
Ölümü de öldüren Rabbe secdeler olsun!
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:58 PM
Mürşid
Bana, yakan gözlerle, bir kerecik baktınız;
Ruhuma, büyük temel çivisini çaktınız!
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 01:59 PM
Müslüman Yüzü
O yüz, her hattı tevhid kaleminden bir satır;
O yüz ki, göz değince Allah'ı hatırlatır...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 02:00 PM
Nakarat
Küçükken derdi ki, dadım:
Çoğu gitti, azı kaldı.
Büyüdüm, ihtiyarladım,
Çoğu gitti, azı kaldı.
Vur kazmayı dağa Ferhat
Çoğu gitti, azı kaldı.
Kişne kır at, kişne kır at
Çoğu gitti, azı kaldı.
Doğar bir gün benim günüm,
Çoğu gitti, azı kaldı.
Kırk gün, kırk gece düğünüm,
Çoğu gitti, azı kaldı.
Ektik, ektik, yetişecek,
Çoğu gitti, azı kaldı.
Bütün yollar bitişecek,
Çoğu gitti, azı kaldı.
Bir gün anlaşılır şiir;
Çoğu gitti, azı kaldı.
Ekmek gibi azizleşir,
Çoğu gitti, azı kaldı...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 02:00 PM
Namaz
Namaz, sancıma ilâç, yanık yerime merhem;
Onsuz, ebedi hayat benim olsa istemem!
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 02:01 PM
Nasıl
Başım çığlıklı çoçuk, onu nasıl avutsam?
Ne yapsam da ölümü bir saatçik unutsam?..
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 02:01 PM
Ne Arıyorum?
An oluyor bir garip duyguya varıyorum,
Ben bu sefil dünyada acep ne arıyorum?..
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 02:02 PM
Ne İleri, Ne Geri
Ne ileri, ne geri;
Kimlerin var haberi
Benim sonsuz dünyamdan?
Belki sabahtan beri
Ve belki de akşamdan,
Bakıyorum bir camdan,
Renk renk billûr ehramdan,
Haberim yok, rüyamdan,
Ne geri, ne ileri!
İskemle düşmüş, bırak,
Açma, çalsın çıngırak!
Geçen trenlere bak;
Rüyada bir kabartma.
Onlar gidiyor ama,
Kalıyor dumanları.
Trenler götürüyor,
Kendi gölgelerinden
Kaçışan insanları.
Trenler götürüyor,
Dağdan dağa sürüyor,
Kendi gölgelerinden,
Başsız gövdelerinden
Kaçışan insanları...
Ve rüzgâr üfürüyor,
Geride dumanları.
Ve rüzgâr üfürüyor,
Kaynaşan ummanları.
Vaz geç onlardan vaz geç!
İstediğim bu değil;
Ve o değil, şu değil.
Eğil, ruhuma eğil!
Bin hayal içinden geç
Ve benim hülyamı seç!
Bak, şu ağaçlı yola,
Bize doğru geliyor.
Orda üç kız kol kola,
Bize doğru geliyor.
Kömür tozundan ince,
Su gibi şeffaf gece,
Doldurmuş yüzlerini,
Silmiş pürüzlerini.
Kalmamış, Meryem gibi
Yüzlerinde kırışık;
Ve o Bâkirem gibi,
Yüzleri birer ışık,
Vücutları bir âhenk.
Öyle hafif ki, onlar,
Elimizi uzatsak,
Havayı kımıldatsak,
Üçü de titreyecek,
Bir âhenk gibi ürkek,
Havada eriyecek.
Başka ses, ayrı biçim,
Ne de istiyor içim,
Kapının kenarına,
Parmaklık duvarına,
Bir genç aşık otursun.
Tel tel sazını kursun,
Karanlıkta başbaşa,
Gömsün başını taşa.
Ve derin, sıcak, uzun
Şarkısını okusun.
Trenler gitmeseydi.
Yolda gezen kızları,
Rüzgâr eritmeseydi.
Döşekler yalnızları,
Dürtmese, itmeseydi.
Şarkılar bitmeseydi.
Bu çözülmez bilmece;
Hep sayı, harf ve hece...
Peçe üstünde peçe...
Böyle aynı noktanın
Üstünde saatlerce,
Benliğime eğilsem,
Sabah, akşam ve gece,
Ortasında odanın,
Karanlıkla çevrilsem,
Bir çözülmez bilmece;
Hep sayı, harf ve hece...
İçinden bu kafanın,
Fâni dünyayı silsem.
Dünyalar nice nice;
Yavaşça ölebilsem,
Yeni baştan dirilsem,
Duysam, görsem ve bilsem!
Ne ileri, ne geri,
Ne geri, ne ileri!..
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 02:02 PM
Nefs
******* toprağa benimle inmiş.
Kasırga benimle kopmuş denizde.
Sanırım vebalı elim gezinmiş,
Çürüyen ağaçta, hasta benizde.
Cinnet, şüphe, korku benim eserim;
Sıcak kalbinizde gizlidir yerim,
Bir kurdum ki, sizi hep diş diş yerim
Ve gezerim her gün elbisenizde...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 02:02 PM
Nefs Muhasebesi
Bıçaklarım su oldu, boyuna bilenmekten;
Bitti benlik madenim her ân törpülenmekten
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 02:03 PM
Nimet
Dünyada her nimeti bıraksam ne çıkar ki?
Orda o varken, burda bırakılmaz ne var ki?
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 02:03 PM
Ninni
Melekler dolanır bu kuytu yerde,
Ey gün kadar güzel çocuğum, uyu!
Bir gün hasretiyle için titrer de,
Anarsın, bu derin, tatlı uykuyu.
Uyu da gündüzler su gibi dinsin,
Menekşe gözüne kirpikler insin;
Yarın, şafak vakti, içine sinsin,
Güneşle uyanan kuşların huyu.
Uyu yavrum, akşam seni üzüyor,
Artık gözlerini uyku süzüyor,
Uykunun gölünde başın yüzüyor,
Dalgalandırmadan o durgun suyu...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 02:04 PM
Nizam
Bir nizam ki, eskimez, yıpranmaz, sendelemez,
Mekân onu aşamaz, zaman onu delemez.
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 02:04 PM
Nur
Sen ol dersin ve olur!
Pırıltı dolu billur,
Çığlık içinde fağfur.
Bir renk bize öteden
Ve bir ses, o besteden
Nur bize, Allah'ım nur!
Büyük divan ve huzur...
Bekliyor mezarı Sûr.
Sonsuzluk, ölümsüzlük
Bitmez, tükenmez düzlük;
Nur bize, Allah'ım nur!
Güneşi tuttu çamur;
Elmas mahçup, zift mağrur.
Yakın kandili, yakın;
Ne donanma, ne yangın;
Nur bize, Allah'ım nur!
Sen ol dersin ve olur!
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 02:05 PM
Nur Şehri
Şehirlerde tabanım değil yüreğim yanık:
Nur şehrine gidelim, yürü çilekeş çarık!
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 02:05 PM
O
O, Allah'ın emriyle Kainat Efendisi;
Varlığın Tacı, varlık nurunun ta kendisi...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 02:06 PM
O An
Taş merdivenler gibi, aşınmış ayaklardan,
Secde yerine çarpa çarpa alınım aşınsa
Göklerin kamçısıyle yediğim dayaklardan,
Erisem de, tabutum boşmuş gibi taşınsa
Bir garip insan olsam, benzemez hiç kimseye;
Tek hece bilmez, tek renk görmez, tek ses işitmez.
Karanlığı, yoğursam nura döndüresiye.
Tırmansam o ana ki, yek paredir ve bitmez.
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 02:06 PM
O Bahçeler
Adımın o bahçeler, her gün anıldığı yer;
O bahçeler, yalanın bile yanıldığı yer...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 02:06 PM
O Dem
O dem çocuklar gibi sevinçten zıplar mısın?
Toprağın altındaki saklambaçta var mısın?
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 02:06 PM
O Diyorsa
Gözüm, aklım, fikrim var deme hepsini öldür!
Sana çöl gibi gelen, O göl diyorsa göldür!
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 02:07 PM
O Erler Ki...
O erler ki, gönül fezasındalar,
Toprakta sürünme ezasındalar.
Yıldızları tesbih tesbih çeker de,
Namazda arka saf hizasındalar.
İçine nefs sızan ibadetlerin,
Birbiri ardınca kazasındalar.
Günü her dem dolup her dem başlayan,
Ezel senedinin imzasındalar.
Bir ân yabancıya kaysa gözleri,
Bir ömür gözyaşı cezasındalar.
Her rengi silici aşk ötesi renk;
O rengin kavuran beyzasındalar.
Ne cennet tasası ve ne cehennem;
Sadece Allah'ın rızasındalar.
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 02:07 PM
O Gelsin
Akan suları çevir,
Sıra dağları devir!
O gelsin!
Gönüllerde bir tasvir...
Güneşi batmaz devir...
O gelsin!
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 02:08 PM
O Gün
Yüksek ateş... Peygamber hasta...
Dökünmekte kırba kırba su.
Müminlerin en derin yasta,
Ya giderse, diye korkusu.
Bir an, bir an, çalkalandı Mescit;
O göründü; halsiz, renk kaçık.
"Kapatılsın dedi, her geçit!
Ebubekir kapısı açık..."
"Her kul gibi, benim de elbet,
Hesaplıdır senem ve ayım.
Lahza geçme, erişir nöbet;
Kim kalmış ki, ben de kalayım?"
"Bir kula, ya Rabbin, ya dünya;
Seç dediler, deş de kalbini!
O kul da, hür bırakıldı ya,
Düşmeden seçti Rabbini."
"Arkasından kimi dürttüysem,
İşte arkam, gelsin ve vursun!
Kime borcum varsa tek dirhem,
Orta yerde malım, buyursun!"
"Kızım, kutlu soya ocaksın!
Bitti diye bak, hayatıma!
Bana ilk, sen kavuşacaksın!"
Ağlıyorken güldü Fatıma.
Ayişenin göğsünde başı,
Son sözleri şu:"Yüce Dosta!"...
Ve son nefes, çığlık, gözyaşı...
Güneş varken güneş paydosta.
O gün, o gün, pazarertesi;
Bütün büyük oluşlar o gün.
Bu dünyanın bundan ötesi,
Sade hasret, gurbet ve sürgün.
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 02:09 PM
O Kanun
O kanun ölümsüzlük nizamının hevengi,
O kanun doğru, güzel, iyinin tek mihengi...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 02:09 PM
O Kitap
Hasta olsam, ilâcım, çorbam, sütüm, o kitap...
Suda mantarım, gökte; paraşütüm o kitap...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 02:09 PM
O Nizam
Kim var o nizama ki, Hak yolunda kırbaçlık;
Fırın, fikir ekmeği verinceyedek, açlık...
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 02:10 PM
O Var!..
Her defa haberi taze bir müjde;
O var!
Her defasında, geç, gafletten vecde;
O var!
Ne sen varsın, ne ben, ne yâr, ne kimse;
O var!
Bütün sevdiklerin elden gittiyse;
O var!
Kalacak kim var ki dost tomarında?
O var!
Sana daha yakın şah damarından;
O var!
Arama, bir ilaç yok ezzahanede!
O var!
Gayede, sebepte ve bahanede;
O var!
Sevdiğini ebed boyu tutan dinç;
O var!
Ölümsüzlük şevki, ilahi sevinç;
O var!
Yıkılmaz dayanak, kırılmaz destek;
O var!
Tekten de tek, bir tek, tek başına tek;
O var!
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 02:10 PM
O Zeybek
Zeybeğimi, birkaç kızan, vurdular;
Çukurda üstüne taş doldurdular.
Bir de, ya kalkarsa diye kurdular...
Zeybeğim, zeybeğim, ne oldu sana?
Allah deyip, şöyle bir doğrulsana!
Zeybeğim, kalkamaz, dirilemez mi?
Odası mühürlü, girilemez mi?
Şu ters akan sular çevrilemez mi?
Ne günedek böyle gider bu devran?
Zeybeğim, bir sel ol, bir çığ ol, davran!
Kır at zincirlenmiş, ufuk sahipsiz...
Han kayıp, hancı yok, konuk sahipsiz...
Baş köşede sırma koltuk sahipsiz...
Kızanlar, dört yandan, hep abandınız!
Zeybeğin kanına ekmek bandınız!
Bilemem, susarak ölmek mi hüner?
Lisan çıldırıyor, dil nasıl döner?
Ondan son iz, uzak, uzak bir fener...
Öldü mü? Çatlarım yine inanmam!
Gizliye yanarım, ölüye yanmam!
Zeybek kaybolduysa bunca kayıp ne?
Tesbihi dökülmüş, aranır nine;
Balonu yok, ağlar çocuk haline...
Zeybeğim, dünyayı aldın götürdün!
Bir öldün de, beni binbir öldürdün!
Beyni tırmık tırmık, pençelere sor!
Mevsim niçin ölgün, bahçelere sor!
Sor; çukuru nerde, serçelere sor!
Ağla, bir dinmeyen hasretle ağla;
Zeybeksiz yolları gözetle, ağla!
F.S.Mehmet1453
07-02-2007, 02:11 PM
O’na
Benim efendim!
Ben sana bendim!
Bir üfledin de
Yıkıldı bend’im
Ben ki, denizdim.
Dağbaşı bendim
Şimdi sen oldun,
Âleme pendim.
Benim efendim!
Benim efendim!
Feza levendim!
Ölmemek neymiş;
Senden öğrendim.
Kayboldum sende,
Sende tükendim!
Sordum aynaya:
Hani ya kendim?
Benim efendim!
Benim efendim!
Emri yüklendim!
Dağlandım kalbden
Ve mühürlendim.
Askerin oldum,
Başta tülbendim;
Okum sadakta,
Elde kemendim.
Benim efendim.
vBulletin® v3.8.11, Copyright ©2000-2025, vBulletin Solutions Inc.