Tam Sürümü Görüntüle : ...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:12 AM
Aşk
Aşk gönüllerde bir ateş ve ruhlarda ışık,
Hicranla yanar âşık, ümitlerinde bahar...
Sînesinde gam, hüzün; ufku vuslata açık,
Gezer çölden çöle avare her zaman zâr zâr...
Feryadı sırrının sesi, sırrı kıpkızıl kor,
Dolaşır, dolaştığı gibi âhu peşinde...
Mest u mahmurdur dudağında bir kızıl fağfur,
Her gece bir visal yaşar Cânân’la düşünde.
Hayaletler gibi sarar ruhunu kuşkular,
Sîmasinda fecir sevinci, akşam tasasi;
Yer yer bir meçhule tâli’ kapı aralar,
Firdevs’ten rengi, Firdevs’ten suyu, havası.
Bazen yeisle kırılır, onulmaz kırığı,
Bazen ufku ışık, râyiha, renkle tüllenir;
Bazen tâ ötelerde duyulur hıçkırığı,
Yapraklar gibi sararır, mumlar gibi erir.
Hep hazan yaşar ama, hiç solmaz çiçekleri,
Dilinde her zaman hasret u hicran bestesi;
Kederi çok olsa da köpürür sevinçleri,
Aşkın ölümsüzlüğüyle tınlar çelikten sesi.
Gözlerinin içinde bir uhrevî enginlik,
Süzer çevresini ve derin derin gülümser...
Duygularında sonsuzluk gibi bir zenginlik,
Kâh çaylar gibi coşar, kâh yeller gibi eser.
Ey aşk artık anladım meğer sen her şeymişsin,
Hem öldüren bir zehir, hem dirilten bir iksir;
Allah’a götüren yollarda soluğun, sesin,
Diriliş üflemekte ölü ruhlara bir bir...
Kaynak: Sızıntı, Temmuz 1994
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:12 AM
Aşk ve Vuslat
Şahlanırken doludizgin mavi hülyâlarla,
Duyar Cânân’ı rûh sihirli râyihalarla.
Sardıkça her yanı o füsunlu hâtıralar,
Köpürür dalga dalga vuslat tüten duygular...
Uzaklaştıkça kendine âit sahillerden,
Ağarır az ötede ufuk, ağarır birden...
Derken sarar her yanı Mâşuk’un câzibesi.
Duyulur tasavvurlar üstü sihirli sesi...
Varlık aşkla gürleyen bir mûsikî kesilir,
Gittikçe düğüm düğüm bir âleme erilir.
Artık her yerde o sırla gezer ki, büyülü,
Her manzarayla tüllenir Cânân’ın kâkülü...
Hislerde işveyle tüten bir üslûp duyulur
Ve insan uhrevîliğe sırlı bir yol bulur.
Düşünceleriyle hummâlı, rûhu pür neş’e,
Ziyâ püskürür, fecrin tepeleri peş peşe...
Rüyâ gibi bir iklime erilir ki; eşsiz,
Füsûnuyla kuşatir bir haz, her yani sessiz.
Donakalir, sari güller gibi alninda ter;
Sonra da bir işiga erer ve her şey biter...
Solar bütün renkler; yeşil, mavi, pembe ve mor,
Mekân "lâ mekân" olur, zamanin nabzi durur.
Dökülür karanfil, yasemin, erguvan, zambak,
Menekşe, papatya, lâle ve gül yaprak yaprak.
Görülen bu rüyâ bitince her yan agarir,
Rûh da, vuslata ereceği rıhtıma varır...
Anlar o zaman gâyenin Allah olduğunu;
Duyar, var olmanın zevkini duyanlar bunu...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:12 AM
Aşk ve Vuslat
Şahlanırken doludizgin mavi hülyâlarla,
Duyar Cânân’ı rûh sihirli râyihalarla.
Sardıkça her yanı o füsunlu hâtıralar,
Köpürür dalga dalga vuslat tüten duygular...
Uzaklaştıkça kendine âit sahillerden,
Ağarır az ötede ufuk, ağarır birden...
Derken sarar her yanı Mâşuk’un câzibesi.
Duyulur tasavvurlar üstü sihirli sesi...
Varlık aşkla gürleyen bir mûsikî kesilir,
Gittikçe düğüm düğüm bir âleme erilir.
Artık her yerde o sırla gezer ki, büyülü,
Her manzarayla tüllenir Cânân’ın kâkülü...
Hislerde işveyle tüten bir üslûp duyulur
Ve insan uhrevîliğe sırlı bir yol bulur.
Düşünceleriyle hummâlı, rûhu pür neş’e,
Ziyâ püskürür, fecrin tepeleri peş peşe...
Rüyâ gibi bir iklime erilir ki; eşsiz,
Füsûnuyla kuşatir bir haz, her yani sessiz.
Donakalir, sari güller gibi alninda ter;
Sonra da bir işiga erer ve her şey biter...
Solar bütün renkler; yeşil, mavi, pembe ve mor,
Mekân "lâ mekân" olur, zamanin nabzi durur.
Dökülür karanfil, yasemin, erguvan, zambak,
Menekşe, papatya, lâle ve gül yaprak yaprak.
Görülen bu rüyâ bitince her yan agarir,
Rûh da, vuslata ereceği rıhtıma varır...
Anlar o zaman gâyenin Allah olduğunu;
Duyar, var olmanın zevkini duyanlar bunu...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:12 AM
Ateşten Çember
Gecem hem gündüzüm ateşten çember,
Yüreğimde sızı inceden ince.
Dilimde dildârın hayâli ezber,
Yer yer tülleniyor geceden gece...
İçimde tınlıyor firkat bestesi,
Sarsılıyor her an gönül kubbesi;
Uzaktan geliyor hicrânın sesi,
Çarpıyor rûhuma heceden hece.
Sarardı baharım, hazâna döndü;
Tam vuslat deminde ışığım söndü.
Ay yüzlü gidip hicâba büründü,
Açılmaz nikâbı peçeden peçe...
Harâboldu dünyam; her yer kan ağlar,
Kurudu çemenler bozuldu bağlar.
Hazân eser, eser rûhumu dağlar,
Savrulur güllerim gonceden gonce...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:12 AM
Ateşten Çember
Gecem hem gündüzüm ateşten çember,
Yüreğimde sızı inceden ince.
Dilimde dildârın hayâli ezber,
Yer yer tülleniyor geceden gece...
İçimde tınlıyor firkat bestesi,
Sarsılıyor her an gönül kubbesi;
Uzaktan geliyor hicrânın sesi,
Çarpıyor rûhuma heceden hece.
Sarardı baharım, hazâna döndü;
Tam vuslat deminde ışığım söndü.
Ay yüzlü gidip hicâba büründü,
Açılmaz nikâbı peçeden peçe...
Harâboldu dünyam; her yer kan ağlar,
Kurudu çemenler bozuldu bağlar.
Hazân eser, eser rûhumu dağlar,
Savrulur güllerim gonceden gonce...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:12 AM
Âvâre Gönül
Gel artık aldanma divâne gönül;
Pişman olup yoksa ağlayacaksın.
Oldun bir hayâle pervâne gönül,
O hülyâ ile bir gün yanacaksın...
Bildim bileli her dem âvâresin,
Yolların yoldaşı tam bîçâresin;
Dertleri pek çok bir baht-ı kâresin,
Bir bilsem ne zaman anlayacaksın...
Her gün ömrün mumlar gibi eriyor,
Bak, feryâdına kimse ses vermiyor!
Hasretlerin, hicranların bitmiyor,
Acaba ne zaman uyanacaksın!
Arzuların hep ruhunu kanattı,
Günahların her ufkunu kararttı;
Gelen günler geçenleri arattı,
Bilmem buna nasıl dayanacaksın?
Kaynak: Sızıntı, Mart 1999
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:12 AM
Âvâre Gönül
Gel artık aldanma divâne gönül;
Pişman olup yoksa ağlayacaksın.
Oldun bir hayâle pervâne gönül,
O hülyâ ile bir gün yanacaksın...
Bildim bileli her dem âvâresin,
Yolların yoldaşı tam bîçâresin;
Dertleri pek çok bir baht-ı kâresin,
Bir bilsem ne zaman anlayacaksın...
Her gün ömrün mumlar gibi eriyor,
Bak, feryâdına kimse ses vermiyor!
Hasretlerin, hicranların bitmiyor,
Acaba ne zaman uyanacaksın!
Arzuların hep ruhunu kanattı,
Günahların her ufkunu kararttı;
Gelen günler geçenleri arattı,
Bilmem buna nasıl dayanacaksın?
Kaynak: Sızıntı, Mart 1999
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:13 AM
Ay Yüzlü
Ay yüzlüm, apaçık sözlüm rûhum Sana kurban;
Gönlüm Sana hayran!
Nergis bakışlarının te’siri ne de yaman!
Sultânım el amân...!
Bak sînemde bir ok var, derûnumda bir acı,
Sen’dedir ilâcı...
Ey varlığı nûr, dünyâsı sürûr, sözü Kur’ân!
Her derdime derman...
Pür âteşim birakma beni hicranda zinhâr!
Rûhumda âh u zâr...
Hem mahzûn, hem de perişan derdlerle kivrandim;
Kapina dayandim!
Bilmem başka ocak, başka ateş, Sana yandim;
Sen’inle uyandım.
Ey dünyâya arşdan gelen nûr, ey meh-i tâbân!
Aydınlattı ziyân...
Hayâlimle gezip yine dîdârını andım;
Aşkınla kıvrandım.
Ey taptâze gül, kâkülü anber, saçı reyhân!
Câziben ne yaman!
Görmemiştir cihânda gözler Sen gibi dilber...
Güneşlerden enver...
Aç lütufla bağrını aç ki kıtmîr kulundur!
Dergâhın uludur...
Deryalar gibi kereminden bir katre ihsân,
Ey gönlüme Sultân!
Lütfeyle ne olur bildiğim başka kapı yok!
Derdim herkesden çok.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:13 AM
Ay Yüzlü
Ay yüzlüm, apaçık sözlüm rûhum Sana kurban;
Gönlüm Sana hayran!
Nergis bakışlarının te’siri ne de yaman!
Sultânım el amân...!
Bak sînemde bir ok var, derûnumda bir acı,
Sen’dedir ilâcı...
Ey varlığı nûr, dünyâsı sürûr, sözü Kur’ân!
Her derdime derman...
Pür âteşim birakma beni hicranda zinhâr!
Rûhumda âh u zâr...
Hem mahzûn, hem de perişan derdlerle kivrandim;
Kapina dayandim!
Bilmem başka ocak, başka ateş, Sana yandim;
Sen’inle uyandım.
Ey dünyâya arşdan gelen nûr, ey meh-i tâbân!
Aydınlattı ziyân...
Hayâlimle gezip yine dîdârını andım;
Aşkınla kıvrandım.
Ey taptâze gül, kâkülü anber, saçı reyhân!
Câziben ne yaman!
Görmemiştir cihânda gözler Sen gibi dilber...
Güneşlerden enver...
Aç lütufla bağrını aç ki kıtmîr kulundur!
Dergâhın uludur...
Deryalar gibi kereminden bir katre ihsân,
Ey gönlüme Sultân!
Lütfeyle ne olur bildiğim başka kapı yok!
Derdim herkesden çok.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:13 AM
Azap
Bağ bozuk, bağban yaslı, güllere hazan azap;
Yaz günü yaprakları solduran hicran azap.
Düşmanlar düşman tamam, ona bir şey diyemem;
Can azap, canan azap, her günkü yâran azap.
Yıllar var yollardayız, mesafeler amansız,
Yol asi, hedef uzak, bel veren zaman azap.
Yakmak için tek bir mum, çekilenler besbelli,
Söndürüyor rüzgârlar, savrulan harman azap.
Muzdarip bütün toplum, ilacı bunun iman,
İmana aç ruhlara başka bir derman azap.
Sarsılmış başta akıl, bakış bulanık hepten,
Bir acı imtihan bu, bize imtihan azap.
Himmete muhtaç herkes, kupkuru dağ ve bayır,
Çöllere dönmüş arza boşalan bâran azap.
İnsanlara el açmak, hep gîran geldi bize,
Mihrabı hak olana bu türden gîran azap.
Tatmadık hiç kimseden minnet kokan bir ihsan,
Vicdanı hür olana minnetli ihsan azap.
Kaynak: Sızıntı, Haziran 2000
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:13 AM
Azap
Bağ bozuk, bağban yaslı, güllere hazan azap;
Yaz günü yaprakları solduran hicran azap.
Düşmanlar düşman tamam, ona bir şey diyemem;
Can azap, canan azap, her günkü yâran azap.
Yıllar var yollardayız, mesafeler amansız,
Yol asi, hedef uzak, bel veren zaman azap.
Yakmak için tek bir mum, çekilenler besbelli,
Söndürüyor rüzgârlar, savrulan harman azap.
Muzdarip bütün toplum, ilacı bunun iman,
İmana aç ruhlara başka bir derman azap.
Sarsılmış başta akıl, bakış bulanık hepten,
Bir acı imtihan bu, bize imtihan azap.
Himmete muhtaç herkes, kupkuru dağ ve bayır,
Çöllere dönmüş arza boşalan bâran azap.
İnsanlara el açmak, hep gîran geldi bize,
Mihrabı hak olana bu türden gîran azap.
Tatmadık hiç kimseden minnet kokan bir ihsan,
Vicdanı hür olana minnetli ihsan azap.
Kaynak: Sızıntı, Haziran 2000
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:13 AM
Bahar Türküsü
Mevsim gelince bir bakarsın nevbâhar olur;
"Gül açar, bülbül öter" her yere lâlezâr olur.
Binbir râyiha ile soluklanır çiçekler,
Sermest dolaşır bu iklimde kuşlar, böcekler...
Ağaçlar semâa kalkar, okşar-geçer rüzgâr,
Rüzgâr nağmeleriyle her şey rakseder-oynar.
Ölümün ümîtle gülümsediği bu yerde,
Bahar, Cennet’in çehresinde ince bir perde.
Bu perdeyi aşan rûh Sonsuz’la bütünleşir,
Burada insan bütünüyle uhrevîleşir.
Artik çok sarp görünse de yollar ötelere,
Ne gam! Uçup gitmiş ruhlar için Cennet’lere...
Ufuklar daralsa, dünyâ sıksa da insanı,
Bambaşka genişlikler verir ona îmânı.
Arayanlar bulur burada sonsuz sükûnu,
Anlar ancak inançla gerilen ruhlar bunu...
Bir başka türlü bâdeyle mahmûrlaşan gözler,
Baharı seyreder ve Cennetlerde gezerler.
Ölürken de bunlar tohumlar gibi ölürler...
Sonra öteki baharda birbir dirilirler...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:13 AM
Bahar Türküsü
Mevsim gelince bir bakarsın nevbâhar olur;
"Gül açar, bülbül öter" her yere lâlezâr olur.
Binbir râyiha ile soluklanır çiçekler,
Sermest dolaşır bu iklimde kuşlar, böcekler...
Ağaçlar semâa kalkar, okşar-geçer rüzgâr,
Rüzgâr nağmeleriyle her şey rakseder-oynar.
Ölümün ümîtle gülümsediği bu yerde,
Bahar, Cennet’in çehresinde ince bir perde.
Bu perdeyi aşan rûh Sonsuz’la bütünleşir,
Burada insan bütünüyle uhrevîleşir.
Artik çok sarp görünse de yollar ötelere,
Ne gam! Uçup gitmiş ruhlar için Cennet’lere...
Ufuklar daralsa, dünyâ sıksa da insanı,
Bambaşka genişlikler verir ona îmânı.
Arayanlar bulur burada sonsuz sükûnu,
Anlar ancak inançla gerilen ruhlar bunu...
Bir başka türlü bâdeyle mahmûrlaşan gözler,
Baharı seyreder ve Cennetlerde gezerler.
Ölürken de bunlar tohumlar gibi ölürler...
Sonra öteki baharda birbir dirilirler...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:14 AM
Başı Tutan Gafiller
Üç beş şımarığın çılgınca mâcerâsına,
Kurban gitti millet, gitti Batı vebâsına.
İnsanlar doğranıyor, insanlarda sessizlik,
Bu ne hal İlâhî, nedir bu korkunç hissizlik?
Yanıyorken babasının yandığı ateşte,
Yok küçük bir gayret; yok olduğu kadar leşte...
En korkunç ümitsizlikle giderken ölüme,
Her şeyiyle pâymâl, her şeyiyle lime lime...
Meskenet içinde ölüyor önce vicdânı,
Sonra zilletle çıkıp gidiyor murdar canı.
Sanmam ola, insan için daha büyük hüsrân;
Kalmamış zerresi irfânın kör olmuş iz’ân.
Bir gün mâzînin o masmâvi semâlarında,
Rengârenk bayraklaşan rüyalarla ard-arda...
Durmadan güvercinler gibi kanat çırparken,
Yollar çığlık oldu inledi, bir sabah erken,
Dertle inledi sîneler, inledi derinden,
Ak kervan artık dönmeyecekti seferinden...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:14 AM
Başı Tutan Gafiller
Üç beş şımarığın çılgınca mâcerâsına,
Kurban gitti millet, gitti Batı vebâsına.
İnsanlar doğranıyor, insanlarda sessizlik,
Bu ne hal İlâhî, nedir bu korkunç hissizlik?
Yanıyorken babasının yandığı ateşte,
Yok küçük bir gayret; yok olduğu kadar leşte...
En korkunç ümitsizlikle giderken ölüme,
Her şeyiyle pâymâl, her şeyiyle lime lime...
Meskenet içinde ölüyor önce vicdânı,
Sonra zilletle çıkıp gidiyor murdar canı.
Sanmam ola, insan için daha büyük hüsrân;
Kalmamış zerresi irfânın kör olmuş iz’ân.
Bir gün mâzînin o masmâvi semâlarında,
Rengârenk bayraklaşan rüyalarla ard-arda...
Durmadan güvercinler gibi kanat çırparken,
Yollar çığlık oldu inledi, bir sabah erken,
Dertle inledi sîneler, inledi derinden,
Ak kervan artık dönmeyecekti seferinden...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:14 AM
Başkasını
Bir göz ki görmüş O’nu, o görmez başkasini.
Bir can ki duymuş O’nu, o anmaz başkasini.
Yanip yakilan insan, birkaç kere bir anda;
Sînesi kebâb ise, istemez başkasini.
Aşktir gönül üstâdi, döver rûhu havanda,
Bekleyip bulmuş ruhlar beklemez başkasini.
Gönül tahtlarin tahti, Süleymâni muhabbet,
Muhabbete yol bulan, aramaz başkasini.
Her işi başka cevir bu ma’şûk u pür hiddet,
O’nda varlığa eren, var saymaz başkasını.
Biz O Şâha kul olduk, kulluğu cihân değer,
Kullukta fahir bulduk, bilmeyiz başkasını.
Bulduk en bulunmazı, eşi olmayan cânân,
Güzelliği nümâyân, görmeyiz başkasını.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:14 AM
Başkasını
Bir göz ki görmüş O’nu, o görmez başkasini.
Bir can ki duymuş O’nu, o anmaz başkasini.
Yanip yakilan insan, birkaç kere bir anda;
Sînesi kebâb ise, istemez başkasini.
Aşktir gönül üstâdi, döver rûhu havanda,
Bekleyip bulmuş ruhlar beklemez başkasini.
Gönül tahtlarin tahti, Süleymâni muhabbet,
Muhabbete yol bulan, aramaz başkasini.
Her işi başka cevir bu ma’şûk u pür hiddet,
O’nda varlığa eren, var saymaz başkasını.
Biz O Şâha kul olduk, kulluğu cihân değer,
Kullukta fahir bulduk, bilmeyiz başkasını.
Bulduk en bulunmazı, eşi olmayan cânân,
Güzelliği nümâyân, görmeyiz başkasını.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:14 AM
Batı Hayranlığı
Batı hayranlığı sis gibi ruhları sardı,
Tıpkı bir ölüm şoku insanımızın hâli;
Ülkenin geleceği karardıkça karardı,
Kimlerin omuzunda nesillerin vebâli?
Batı illizyonu bitevî ruhları sardı.
Mesâfelere takılmış iddiâlı ruhlar,
Fânus içinde yanan yalancı mumlara denk.
Şerit değiştirip duran bu şaşkın gürûhlar;
Hedefe varamayacaklar ölünceye dek,
Mesâfelere takılmış iddiâlı ruhlar...
Yüce Yaradan’a karşi küstahça bir yariş,
O’nun icraâtına rekâbet sevdâsında...
Kendi işinde alınan yol henüz bir karış,
Zavallı hiç aşılmaz bir yolun cefâsında:
Yüce Yaradan’a karşi küstahça bir yariş...
Fezâda milyonlarca işik yili her yana,
Görüp sezdiklerin nedir bu müthiş boşlukta?.
Bildiklerinle Hakk’ı ilân düşüyor sana...
Yoksa boğulacaksın bu ürperten çoklukta...
Fezâda milyonlarca ışık yılı yanyana...
Seni Yaradan’a ulaştirmayan mârifet,
Rûhuna şaşkinlik verir ilimler adina;
Ögrenip işiga ermektir en büyük hikmet...
Sanmam insanoglunu erdirsin murâdina,
Onu Yaradan’a ulaştirmayan mârifet...
Gözlerini kapayip gerçegi görmeyenler,
Asirlarca koştular bir serap arkasinda.
Bugün kalplerindeki işigi söndürenler,
Anlayacaklar dünyânin öbür yakasinda,
Gözlerini kapayip gerçegi görmeyenler.!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:14 AM
Batı Hayranlığı
Batı hayranlığı sis gibi ruhları sardı,
Tıpkı bir ölüm şoku insanımızın hâli;
Ülkenin geleceği karardıkça karardı,
Kimlerin omuzunda nesillerin vebâli?
Batı illizyonu bitevî ruhları sardı.
Mesâfelere takılmış iddiâlı ruhlar,
Fânus içinde yanan yalancı mumlara denk.
Şerit değiştirip duran bu şaşkın gürûhlar;
Hedefe varamayacaklar ölünceye dek,
Mesâfelere takılmış iddiâlı ruhlar...
Yüce Yaradan’a karşi küstahça bir yariş,
O’nun icraâtına rekâbet sevdâsında...
Kendi işinde alınan yol henüz bir karış,
Zavallı hiç aşılmaz bir yolun cefâsında:
Yüce Yaradan’a karşi küstahça bir yariş...
Fezâda milyonlarca işik yili her yana,
Görüp sezdiklerin nedir bu müthiş boşlukta?.
Bildiklerinle Hakk’ı ilân düşüyor sana...
Yoksa boğulacaksın bu ürperten çoklukta...
Fezâda milyonlarca ışık yılı yanyana...
Seni Yaradan’a ulaştirmayan mârifet,
Rûhuna şaşkinlik verir ilimler adina;
Ögrenip işiga ermektir en büyük hikmet...
Sanmam insanoglunu erdirsin murâdina,
Onu Yaradan’a ulaştirmayan mârifet...
Gözlerini kapayip gerçegi görmeyenler,
Asirlarca koştular bir serap arkasinda.
Bugün kalplerindeki işigi söndürenler,
Anlayacaklar dünyânin öbür yakasinda,
Gözlerini kapayip gerçegi görmeyenler.!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:14 AM
Bayram Sevinci
Ölüm ayrılık ama, bize bayram sevinci,
Hoşnud ise Yaradan yolda bulunmuş inci.
Gözsüzlere bu dünyâ bir güzellik meşheri,
Germiş ağını her yörede ayrı bir peri...
Bu büyülü iklime kendini salan insan,
Serâzâd arzular içinde... ve zaman zaman;
Rûhunu sarar simsiyah perdesiyle yokluk,
İnkârcı ruhlar için her zamanki burukluk...
Ölüm bize dümdüz yol, onlara bir sarp yokuş;
Hak'ka varan yollarda yokuşlar bile pek hoş...
İnançsızın murâdı her zaman kâf dağında,
Dünyâ irem olsa da onunki sel ağında.
Biz de yatar kalkarız tıpkı ekinler gibi,
Onlarda devrilme ölüm, sarsan yel bir tipi...
Doğrulun kör yığınlar, doğrulun O’na dönün!
Gelmeden akın-karanın ayrılacağı gün...
Yaradan bağışlar, rahmeti kahrından artık,
Biraz döğünün kapısında ağlayın artık!
Ceyhun olan gözyaşı eritir dağı-taşı,
Gönülde hüzün ağı her ibâdetin başı...
Geril ibâdetle, uç semâvî ülkelere!
Ve eğilmesin başın yerdeki gölgelere..!
Yolda ölüm olsa da, bize bayram sevinci,
Hoşnud ise Yaradan yolda bulunmuş inci...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:14 AM
Bayram Sevinci
Ölüm ayrılık ama, bize bayram sevinci,
Hoşnud ise Yaradan yolda bulunmuş inci.
Gözsüzlere bu dünyâ bir güzellik meşheri,
Germiş ağını her yörede ayrı bir peri...
Bu büyülü iklime kendini salan insan,
Serâzâd arzular içinde... ve zaman zaman;
Rûhunu sarar simsiyah perdesiyle yokluk,
İnkârcı ruhlar için her zamanki burukluk...
Ölüm bize dümdüz yol, onlara bir sarp yokuş;
Hak'ka varan yollarda yokuşlar bile pek hoş...
İnançsızın murâdı her zaman kâf dağında,
Dünyâ irem olsa da onunki sel ağında.
Biz de yatar kalkarız tıpkı ekinler gibi,
Onlarda devrilme ölüm, sarsan yel bir tipi...
Doğrulun kör yığınlar, doğrulun O’na dönün!
Gelmeden akın-karanın ayrılacağı gün...
Yaradan bağışlar, rahmeti kahrından artık,
Biraz döğünün kapısında ağlayın artık!
Ceyhun olan gözyaşı eritir dağı-taşı,
Gönülde hüzün ağı her ibâdetin başı...
Geril ibâdetle, uç semâvî ülkelere!
Ve eğilmesin başın yerdeki gölgelere..!
Yolda ölüm olsa da, bize bayram sevinci,
Hoşnud ise Yaradan yolda bulunmuş inci...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:14 AM
Beklenen Nevbahar
Mevsim döndü birdenbire bahar oldu hazân,
Gül kokularıyla esiyor esince rüzgâr.
Sonsuzluğa doğru akıyor tül pembe zaman,
Az ötede muhteşem günün şehrâyini var...
Pas tutmuş gündüzler artık bir bir çözülüyor;
Kara-buza inat ufukta sımsıcak bir yaz...
Her yörede murat üveykleri süzülüyor,
Rüyâları masmavi, ufukları bembeyaz...
Keşke güneş batmasa, asla gece olmasa!
Yollar eklense uç uca ötelere kadar!.
Karanlık bassa da, zeminin rengi solmasa!
Bir daha yalnız kalmasa asırlık yalnızlar..!
Doğan şu renk renk sabah sürsün asırlar boyu!
Yaşayalım hülyâlarımızı doya doya...
Ve hazır ısınmışken karanlıkların suyu,
Dalmasın irâdeler o öldüren uykuya...
Kızıllık yaslandı gurûba gayri zor işi,
Diyalektik yanıyor içinden mangal gibi...
Devriliyor peş peşe bâtılın dördü beşi,
En son göründü yalancı hülyâların dibi...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:14 AM
Beklenen Nevbahar
Mevsim döndü birdenbire bahar oldu hazân,
Gül kokularıyla esiyor esince rüzgâr.
Sonsuzluğa doğru akıyor tül pembe zaman,
Az ötede muhteşem günün şehrâyini var...
Pas tutmuş gündüzler artık bir bir çözülüyor;
Kara-buza inat ufukta sımsıcak bir yaz...
Her yörede murat üveykleri süzülüyor,
Rüyâları masmavi, ufukları bembeyaz...
Keşke güneş batmasa, asla gece olmasa!
Yollar eklense uç uca ötelere kadar!.
Karanlık bassa da, zeminin rengi solmasa!
Bir daha yalnız kalmasa asırlık yalnızlar..!
Doğan şu renk renk sabah sürsün asırlar boyu!
Yaşayalım hülyâlarımızı doya doya...
Ve hazır ısınmışken karanlıkların suyu,
Dalmasın irâdeler o öldüren uykuya...
Kızıllık yaslandı gurûba gayri zor işi,
Diyalektik yanıyor içinden mangal gibi...
Devriliyor peş peşe bâtılın dördü beşi,
En son göründü yalancı hülyâların dibi...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:14 AM
Ben Geldim
Kullugum başimda billurdan bir tâç,
Kullukla erilmez pâyeye erdim.!
Kapinda bu benden hep Sana muhtaç;
Aç kapini, tut elimden ben geldim!
Duydum büyünü en engin bir hazla,
Koşarken koşanlar Sana bin nazla;
Yöneldim ben bu perişan niyâzla,
Aç kapini, tut elimden ben geldim!
Kalmadi korkum yakindan iraktan,
Her şeyi çözen, çürüten topraktan;
Tek endişem var, o da son duraktan;
Aç kapini, tut elimden ben geldim!
Fikirde boşluk bir hudutsuz fezâ,
Insan için ne dayanilmaz ezâ...
Bütün halâyik durunca niyâza,
Aç kapini, tut elimden ben geldim!
Ses ver, öteden nagmeler duyulsun!
Üns’ün akıp akıp rûhuma dolsun...
Yitirenler yitirdiğini bulsun,
Aç kapını, tut elimden ben geldim
Üst üste şafaklar söksün çöllerde,
Açsın bahtımın ikbâli her yerde;
Tıpkı bir tulû gibi perde perde,
Aç kapını, tut elimden ben geldim!
Doğup esince nûrun tepelerden,
Duyulduğunda nâmın kubbelerden;
Taşarken celâlin minarelerden,
Aç kapını, tut elimden ben geldim!
Hep uzak olsam da Sen yanımdaydın,
Bütün benliğime nûrunu yaydın;
Seninle olunca günlerim aydın,
Aç kapını, tut elimden ben geldim!
Ruhumda hafakan boynumda kement,
Hatırımı yakîninle ma’mûr et!
Halim sana ayân, eyle inâyet!
Aç kapını, tut elimden ben geldim!
Kaynak: Sızıntı, Mart 1996
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:14 AM
Ben Geldim
Kullugum başimda billurdan bir tâç,
Kullukla erilmez pâyeye erdim.!
Kapinda bu benden hep Sana muhtaç;
Aç kapini, tut elimden ben geldim!
Duydum büyünü en engin bir hazla,
Koşarken koşanlar Sana bin nazla;
Yöneldim ben bu perişan niyâzla,
Aç kapini, tut elimden ben geldim!
Kalmadi korkum yakindan iraktan,
Her şeyi çözen, çürüten topraktan;
Tek endişem var, o da son duraktan;
Aç kapini, tut elimden ben geldim!
Fikirde boşluk bir hudutsuz fezâ,
Insan için ne dayanilmaz ezâ...
Bütün halâyik durunca niyâza,
Aç kapini, tut elimden ben geldim!
Ses ver, öteden nagmeler duyulsun!
Üns’ün akıp akıp rûhuma dolsun...
Yitirenler yitirdiğini bulsun,
Aç kapını, tut elimden ben geldim
Üst üste şafaklar söksün çöllerde,
Açsın bahtımın ikbâli her yerde;
Tıpkı bir tulû gibi perde perde,
Aç kapını, tut elimden ben geldim!
Doğup esince nûrun tepelerden,
Duyulduğunda nâmın kubbelerden;
Taşarken celâlin minarelerden,
Aç kapını, tut elimden ben geldim!
Hep uzak olsam da Sen yanımdaydın,
Bütün benliğime nûrunu yaydın;
Seninle olunca günlerim aydın,
Aç kapını, tut elimden ben geldim!
Ruhumda hafakan boynumda kement,
Hatırımı yakîninle ma’mûr et!
Halim sana ayân, eyle inâyet!
Aç kapını, tut elimden ben geldim!
Kaynak: Sızıntı, Mart 1996
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:15 AM
Beni Yalnız Bırakma
Gönlüm gözüm Sen’in ile açılır,
Geçilmezler Sen’in ile geçilir,
Adın anılınca nurlar saçılır;
Doğ rûhuma beni hasretle yakma!
Hak aşkına kulun yalnız bırakma!
Ben bir kapıkulu, Sen de Sultansın,
Yolda kalmışlara Haktan emansın,
Ben bir cesed isem, Sen onda cansın;
Doğ ruhuma beni hasretle yakma!
Dost aşkına kulun yalnız bırakma!
Âşıklar ararlar Sen’i her yerde,
Dudağın şerbeti dermandır derde...
Ben bir dertli isem dermanım nerde?
Doğ rûhuma beni hasretle yakma!
Hak aşkına kulun yalnız bırakma!
Bir yüzü karayım pek çok vebâlim,
Düşe-kalka, kalmadı hiç mecâlim...
Bilmem ki ötede ne olur hâlim...?
Doğ rûhuma beni hasretle yakma!
Hak aşkına kulun yalnız bırakma!
Bir zaman mevsimler bütün bahardı,
Korkarım o günler bir bir karardı...
Merhamet! Yollarım bir sarpa sardı...
Doğ rûhuma beni hasretle yakma!
Dost aşkına kulun yalnız bırakma!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:15 AM
Beni Yalnız Bırakma
Gönlüm gözüm Sen’in ile açılır,
Geçilmezler Sen’in ile geçilir,
Adın anılınca nurlar saçılır;
Doğ rûhuma beni hasretle yakma!
Hak aşkına kulun yalnız bırakma!
Ben bir kapıkulu, Sen de Sultansın,
Yolda kalmışlara Haktan emansın,
Ben bir cesed isem, Sen onda cansın;
Doğ ruhuma beni hasretle yakma!
Dost aşkına kulun yalnız bırakma!
Âşıklar ararlar Sen’i her yerde,
Dudağın şerbeti dermandır derde...
Ben bir dertli isem dermanım nerde?
Doğ rûhuma beni hasretle yakma!
Hak aşkına kulun yalnız bırakma!
Bir yüzü karayım pek çok vebâlim,
Düşe-kalka, kalmadı hiç mecâlim...
Bilmem ki ötede ne olur hâlim...?
Doğ rûhuma beni hasretle yakma!
Hak aşkına kulun yalnız bırakma!
Bir zaman mevsimler bütün bahardı,
Korkarım o günler bir bir karardı...
Merhamet! Yollarım bir sarpa sardı...
Doğ rûhuma beni hasretle yakma!
Dost aşkına kulun yalnız bırakma!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:15 AM
Benim Rabbim
Benim Rabbim benim Rabbim;
Sen’den başka yoktur Rabbim!
Dostlugunda vefa gördüm;
Sen’in vefan çoktur Rabbim!
Kapında bendeler Sen’in,
Muradı Sen’sin cümlenin,
Aradan kaldır hicabı,
Görsünler cemâlin Rabbim.
Ma'rûfsun bilinmez Zât’ın,
Her şeyi kaplamış tahtın;
Görenler görmüştür Sen’i,
Gözsüzlere pinhân Rabbim!
Bildim diyenler aldandı,
Bilmeyenler nâra yandı;
Gönlümde kenzen bilindin;
Âşıklara sübhân Rabbim!
Ruhlara ışıktır adın,
Meclislere huzûr yâdın,
Ariflerin son durağı,
Dertlilere derman Rabbim!
Cürmüm pek çok yok tâatim,
Belki yaklaştı saatim,
Etmezsen inâyet eğer
Kimden ola gufran Rabbim!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:15 AM
Benim Rabbim
Benim Rabbim benim Rabbim;
Sen’den başka yoktur Rabbim!
Dostlugunda vefa gördüm;
Sen’in vefan çoktur Rabbim!
Kapında bendeler Sen’in,
Muradı Sen’sin cümlenin,
Aradan kaldır hicabı,
Görsünler cemâlin Rabbim.
Ma'rûfsun bilinmez Zât’ın,
Her şeyi kaplamış tahtın;
Görenler görmüştür Sen’i,
Gözsüzlere pinhân Rabbim!
Bildim diyenler aldandı,
Bilmeyenler nâra yandı;
Gönlümde kenzen bilindin;
Âşıklara sübhân Rabbim!
Ruhlara ışıktır adın,
Meclislere huzûr yâdın,
Ariflerin son durağı,
Dertlilere derman Rabbim!
Cürmüm pek çok yok tâatim,
Belki yaklaştı saatim,
Etmezsen inâyet eğer
Kimden ola gufran Rabbim!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:16 AM
Bilir
Iddiâdir görmemişin haberi,
Her şeyi rûhuyla görenler bilir.
Ermemişte yoktur bilgi eseri,
Hakk'in sirlarini erenler bilir.
Hakikat semtine varmayan bilmez,
Sirr-i "allemnâ" * yi görmeyen bilmez,
Mârifet güllerin dermeyen bilmez,
O’nun has bağına girenler bilir.
Dünyâyı dolaşan seyyahlar değil,
Alev alev yanan emrâhlar değil,
Mihrab değiştiren ham-ruhlar değil,
"Yâr yâr" diyerek can verenler bilir.
Aşk yolunda hep itilip kakılan,
Yığın yığın belâlara takılan,
Horlanıp ve hor gözlerle bakılan,
Şânını yollara serenler bilir.
* Kehf sûresinin 65. âyetinde "Nezdimizden, ona bir ilim öğretmiştik" şeklinde işaret edilen îlm-i ledün.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:16 AM
Bilir
Iddiâdir görmemişin haberi,
Her şeyi rûhuyla görenler bilir.
Ermemişte yoktur bilgi eseri,
Hakk'in sirlarini erenler bilir.
Hakikat semtine varmayan bilmez,
Sirr-i "allemnâ" * yi görmeyen bilmez,
Mârifet güllerin dermeyen bilmez,
O’nun has bağına girenler bilir.
Dünyâyı dolaşan seyyahlar değil,
Alev alev yanan emrâhlar değil,
Mihrab değiştiren ham-ruhlar değil,
"Yâr yâr" diyerek can verenler bilir.
Aşk yolunda hep itilip kakılan,
Yığın yığın belâlara takılan,
Horlanıp ve hor gözlerle bakılan,
Şânını yollara serenler bilir.
* Kehf sûresinin 65. âyetinde "Nezdimizden, ona bir ilim öğretmiştik" şeklinde işaret edilen îlm-i ledün.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:16 AM
Bir Işık Sun
Bir ışık sun ya Rab bize!
Gönlümüze nurlar dolsun.
Yollarımız çıksın düze,
Her arayan Seni bulsun.
Gökler yere rahmet döksün;
Ufuklarda şafak söksün;
Zulmetler yıkılıp çöksün;
Her yanda Nâmın duyulsun...
Gözler bunu gözlerimiz,
Yorgun ve bitkin hepimiz,
Evvel-âhir emelimiz,
Her gün bir şehrâyin olsun...
Can kat cana ışığından!
Kuvvet gönder otağından!
Sun bir ziyâ nur çağından!
Çarkın yeniden kurulsun.
Kaynak: Sızıntı, Haziran 1999
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:16 AM
Bir Işık Sun
Bir ışık sun ya Rab bize!
Gönlümüze nurlar dolsun.
Yollarımız çıksın düze,
Her arayan Seni bulsun.
Gökler yere rahmet döksün;
Ufuklarda şafak söksün;
Zulmetler yıkılıp çöksün;
Her yanda Nâmın duyulsun...
Gözler bunu gözlerimiz,
Yorgun ve bitkin hepimiz,
Evvel-âhir emelimiz,
Her gün bir şehrâyin olsun...
Can kat cana ışığından!
Kuvvet gönder otağından!
Sun bir ziyâ nur çağından!
Çarkın yeniden kurulsun.
Kaynak: Sızıntı, Haziran 1999
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:16 AM
Bir Kaşık İrfan
Haberi yok çoğunun bu yaşanan dünyâdan,
Hezeyanla geçiyor sabahlar ve akşamlar.
Seyrediyor varlığı sisli-paslı bir camdan,
Dolapta dönen yolda, yolunu kesmiş yollar...
Birşey gördüm sanıyor, gördüğü sis ve duman,
Zannınca yol alıyor, mesâfeler ayarsız;
Bir ömür boyu alıp satıyor hiç durmadan;
Ama, kantarlar vefâsız, kıstaslar vefâsız...
Gerçeklere kapalı rüyâlarla avunur,
Büyüklüğü sadece ikindi gölgesinde;
Alternatif yokluk, yoklukta çalım ve gurur,
Derenin dibindeyken, dağların zirvesinde...
Âlemi hor görme, bencillik, kibir ve caka,
Küçüklüğe emâre ne varsa hepsi onda.
Ne halka yararlı bir işi var ne de Hakk’a;
O pesbayağı ruh, görünme sevdâsında.
Çehresine bakarsan kömür elenmiş gibi,
Manâsız bakışlarında Mecnûn’ca gülüşler;
Bir kaşik çalsan irfânina görünür dibi,
Sirf bir aldatmaca o aydinca görünüşler.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:16 AM
Bir Kaşık İrfan
Haberi yok çoğunun bu yaşanan dünyâdan,
Hezeyanla geçiyor sabahlar ve akşamlar.
Seyrediyor varlığı sisli-paslı bir camdan,
Dolapta dönen yolda, yolunu kesmiş yollar...
Birşey gördüm sanıyor, gördüğü sis ve duman,
Zannınca yol alıyor, mesâfeler ayarsız;
Bir ömür boyu alıp satıyor hiç durmadan;
Ama, kantarlar vefâsız, kıstaslar vefâsız...
Gerçeklere kapalı rüyâlarla avunur,
Büyüklüğü sadece ikindi gölgesinde;
Alternatif yokluk, yoklukta çalım ve gurur,
Derenin dibindeyken, dağların zirvesinde...
Âlemi hor görme, bencillik, kibir ve caka,
Küçüklüğe emâre ne varsa hepsi onda.
Ne halka yararlı bir işi var ne de Hakk’a;
O pesbayağı ruh, görünme sevdâsında.
Çehresine bakarsan kömür elenmiş gibi,
Manâsız bakışlarında Mecnûn’ca gülüşler;
Bir kaşik çalsan irfânina görünür dibi,
Sirf bir aldatmaca o aydinca görünüşler.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:16 AM
Bizler De Dirileceğiz
Bu ülke ki gâzîler şehîdler diyârıdır,
Bütünüyle bize cedlerin armağanıdır.
Cennetleri andıran bağ ve bahçeleriyle,
Ovası obası zümrütten tepeleriyle;
Muhteşem geçmişin değerli yâdigârıdır.
Yâkut sütunlar üstünde fîrûze kubbeler,
Dört bir yanda şâha kalkmış gibi minâreler;
Hiç eskimeyen bir manâ ile hâlâ süzgün,
Gökte yıldızlarla mahyalaşan o şanlı dün
Ki sönük bir rüyâdır yanında efsâneler...
Ne şarklı İsfendiyâr ne garbın
İskender’i, Hayâl edememişti bu dünyâyi hiçbiri...
Âlem henüz karanliklar içinde yüzerken,
Ermiştik uhrevî aydinliklara çok erken...
Ve seyrediyorduk buradan tâ öteleri
Şimdi hazân vurmuş bu lâle bahçesinde biz,
Ümît ve inkisârla yutkunuyoruz sessiz...
Hülyâlarimizda bir yeni şafaklar çagi,
Her gün daha aydinlik görüyoruz varligi;
Ihtimâl ki bir gün bizler de dirilecegiz...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:16 AM
Bizler De Dirileceğiz
Bu ülke ki gâzîler şehîdler diyârıdır,
Bütünüyle bize cedlerin armağanıdır.
Cennetleri andıran bağ ve bahçeleriyle,
Ovası obası zümrütten tepeleriyle;
Muhteşem geçmişin değerli yâdigârıdır.
Yâkut sütunlar üstünde fîrûze kubbeler,
Dört bir yanda şâha kalkmış gibi minâreler;
Hiç eskimeyen bir manâ ile hâlâ süzgün,
Gökte yıldızlarla mahyalaşan o şanlı dün
Ki sönük bir rüyâdır yanında efsâneler...
Ne şarklı İsfendiyâr ne garbın
İskender’i, Hayâl edememişti bu dünyâyi hiçbiri...
Âlem henüz karanliklar içinde yüzerken,
Ermiştik uhrevî aydinliklara çok erken...
Ve seyrediyorduk buradan tâ öteleri
Şimdi hazân vurmuş bu lâle bahçesinde biz,
Ümît ve inkisârla yutkunuyoruz sessiz...
Hülyâlarimizda bir yeni şafaklar çagi,
Her gün daha aydinlik görüyoruz varligi;
Ihtimâl ki bir gün bizler de dirilecegiz...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:16 AM
Bu Gelen Bahar
Hem bahtıma hem ikbâlime ışık yağıyor,
Bir yerde gurûb, bir yerde de güneş doğuyor.
Hız kesiyor o eski gurbetler yavaş yavaş,
Sulh çizgisinde kalb ve kafa arası savaş...
Aşk ve sevgi kinleri, nefretleri aşıyor,
Herkes yitirdiği eski cennete koşuyor.
Ufukta şafak, artık gece gerilemede,
Yırtılıyor zulmetler her yerde perde perde.
Tülleniyor ruhlarımızda sevdalı bir yaz,
Ne çıkar sanki biraz sertçe esmişse poyraz.
Güller açıyor her yanda bülbül nağmesi var,
Dünkü renkleriyle geliyor bu gelen bahar...
Kaynak: Sızıntı, Temmuz 1998
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:16 AM
Bu Gelen Bahar
Hem bahtıma hem ikbâlime ışık yağıyor,
Bir yerde gurûb, bir yerde de güneş doğuyor.
Hız kesiyor o eski gurbetler yavaş yavaş,
Sulh çizgisinde kalb ve kafa arası savaş...
Aşk ve sevgi kinleri, nefretleri aşıyor,
Herkes yitirdiği eski cennete koşuyor.
Ufukta şafak, artık gece gerilemede,
Yırtılıyor zulmetler her yerde perde perde.
Tülleniyor ruhlarımızda sevdalı bir yaz,
Ne çıkar sanki biraz sertçe esmişse poyraz.
Güller açıyor her yanda bülbül nağmesi var,
Dünkü renkleriyle geliyor bu gelen bahar...
Kaynak: Sızıntı, Temmuz 1998
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:17 AM
Bu Ülke
Zulüm paletlerinin arkasından...
Bu ülkede "han sarhoş hancı sarhoş,"
Yanıp gitmiş başakları biçilmez.
Sular akar isli-paslı ve nâhoş,
Yosun tutmuş pınarları içilmez.
İnsanlarda heyecandan eser yok,
İsyan içinde aç, nankörlükte tok...
Ölmeden gömülmüş ararsan pek çok,
Hortlaklar diyarı yollar geçilmez.
Ak geçmişten kalmamış nâm u nişân,
Yıkılmış köprüler yollar perişân;
Acı bir rüyâ bizlere ulaşan,
Yalan - gerçek birbirinden seçilmez.
Târih bir koyda yanıp sönen fener,
Birkaç harâbe, bir-iki de kemer;
Üst üste devrilen bütün değerler,
Bir daha ya dikilir ya dikilmez.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:17 AM
Bu Ülke
Zulüm paletlerinin arkasından...
Bu ülkede "han sarhoş hancı sarhoş,"
Yanıp gitmiş başakları biçilmez.
Sular akar isli-paslı ve nâhoş,
Yosun tutmuş pınarları içilmez.
İnsanlarda heyecandan eser yok,
İsyan içinde aç, nankörlükte tok...
Ölmeden gömülmüş ararsan pek çok,
Hortlaklar diyarı yollar geçilmez.
Ak geçmişten kalmamış nâm u nişân,
Yıkılmış köprüler yollar perişân;
Acı bir rüyâ bizlere ulaşan,
Yalan - gerçek birbirinden seçilmez.
Târih bir koyda yanıp sönen fener,
Birkaç harâbe, bir-iki de kemer;
Üst üste devrilen bütün değerler,
Bir daha ya dikilir ya dikilmez.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:17 AM
Bülbül Ötmesin
Yok artık işim güller, çemenler, lâlelerle,
Aynı görüyorum karanfili yâseminle...
Duyduğumdan beri râyihasını sonsuzun,
Bir dünyâ ki, ölümle sona ermez; upuzun...
Kalmadı gözümde ne renk ne ziyâ sevdâsı,
Yeryüzünün ak zambakları, mor papatyası.
İsterse hiç açmasın tepelerde çiçekler,
Uçuşup, çiçeklerle oynaşmasın böcekler...
Ötmesin hiç bülbüller, uçmasın kelebekler,
Şimdi rûhum renkler ötesi bir şeyler bekler.
Gönlümde ağaran o kutlu günün sabâhı,
Gördüğüm, günler arasında günlerin şâhı...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:17 AM
Bülbül Ötmesin
Yok artık işim güller, çemenler, lâlelerle,
Aynı görüyorum karanfili yâseminle...
Duyduğumdan beri râyihasını sonsuzun,
Bir dünyâ ki, ölümle sona ermez; upuzun...
Kalmadı gözümde ne renk ne ziyâ sevdâsı,
Yeryüzünün ak zambakları, mor papatyası.
İsterse hiç açmasın tepelerde çiçekler,
Uçuşup, çiçeklerle oynaşmasın böcekler...
Ötmesin hiç bülbüller, uçmasın kelebekler,
Şimdi rûhum renkler ötesi bir şeyler bekler.
Gönlümde ağaran o kutlu günün sabâhı,
Gördüğüm, günler arasında günlerin şâhı...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:17 AM
Bülbülün Çığlığı
Bülbül hep kuytu bahçelerde öter,
Çiçeklerin raksettiği demlerde...
Her nağmesi bir poyraz olur eser,
Gariplerin dolaştığı yerlerde...
Feryâdı sînemdeki âhlara denk...
Ve bayırlarda perde perde sesi;
Dövünür tâ güneş doğuncaya dek,
Alevden demetler tıpkı nefesi...
El değmedik ağaçların başında,
Bir ömür boyu hiç durmadan inler;
Hüzün çağlar gözlerinin yaşında,
Kim görür, kim anlar ve kimler dinler!?
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:17 AM
Bülbülün Çığlığı
Bülbül hep kuytu bahçelerde öter,
Çiçeklerin raksettiği demlerde...
Her nağmesi bir poyraz olur eser,
Gariplerin dolaştığı yerlerde...
Feryâdı sînemdeki âhlara denk...
Ve bayırlarda perde perde sesi;
Dövünür tâ güneş doğuncaya dek,
Alevden demetler tıpkı nefesi...
El değmedik ağaçların başında,
Bir ömür boyu hiç durmadan inler;
Hüzün çağlar gözlerinin yaşında,
Kim görür, kim anlar ve kimler dinler!?
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:17 AM
Cihad Ruhu
Bir aşktı, bir tutkuydu ruhlarımızda cihad,
Sevdâyla kanatlandık çağlar ve çağlar boyu...
Duygularımız coşkun, gönüllerimiz âbâd,
Koştuk serhadlere her serhad bir ahret koyu...
Kur’ân yeminli gürül gürül atlarımızla,
Geçtik en aşılmaz tepeleri dolu dizgin;
Hülyâlardakine denk erişilmez bir hızla,
Vardık vuslat kapısına ruhlarımız gergin.
Yağdık yağmur gibi toprağı bâkir her yere,
Duygu duygu yeşerdik en münbit tepelerde;
Şehraynler gibi tüllendi bizimle her yöre,
Tünerken dünya henüz karanlık *******de.
Yiğit nârası, at kişnemesi, nal sesiyle,
İnledi yer-gök, inledi yıllar ve asırlar;
Yüce mefkûremizin ışıktan bestesiyle,
Yankılandı dağlar, taşlar, altın çayırlar...
Girmeden başka arzu, başka hayal araya,
Sînelerimizde şevk, şakaklarımızda ter;
Yolların açıldığı noktalarda ukbâya,
Erdik bir ölümsüzlüğe ruhlarla beraber.
Bu çerçevede şimdi bir gece kasveti var,
Bir hayli serince esiyor poyraz her yerde...
Ne çıkar, az ileride altın saçlı bahar,
Sarmış bütün ufku tülleniyor perde perde.
Kaynak: Sızıntı, Mart 1994
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:17 AM
Cihad Ruhu
Bir aşktı, bir tutkuydu ruhlarımızda cihad,
Sevdâyla kanatlandık çağlar ve çağlar boyu...
Duygularımız coşkun, gönüllerimiz âbâd,
Koştuk serhadlere her serhad bir ahret koyu...
Kur’ân yeminli gürül gürül atlarımızla,
Geçtik en aşılmaz tepeleri dolu dizgin;
Hülyâlardakine denk erişilmez bir hızla,
Vardık vuslat kapısına ruhlarımız gergin.
Yağdık yağmur gibi toprağı bâkir her yere,
Duygu duygu yeşerdik en münbit tepelerde;
Şehraynler gibi tüllendi bizimle her yöre,
Tünerken dünya henüz karanlık *******de.
Yiğit nârası, at kişnemesi, nal sesiyle,
İnledi yer-gök, inledi yıllar ve asırlar;
Yüce mefkûremizin ışıktan bestesiyle,
Yankılandı dağlar, taşlar, altın çayırlar...
Girmeden başka arzu, başka hayal araya,
Sînelerimizde şevk, şakaklarımızda ter;
Yolların açıldığı noktalarda ukbâya,
Erdik bir ölümsüzlüğe ruhlarla beraber.
Bu çerçevede şimdi bir gece kasveti var,
Bir hayli serince esiyor poyraz her yerde...
Ne çıkar, az ileride altın saçlı bahar,
Sarmış bütün ufku tülleniyor perde perde.
Kaynak: Sızıntı, Mart 1994
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:17 AM
Çarkımız
Bozulur her dümen vakit dolunca,
Bu "Ak nizam" sürer-gider âhenkle...
Dönüyor çarkımız yollu yolunca,
******* gündüze döner âhenkle.
Aşıp tepeleri çıkınca düze,
Bize bayram; mâtem olur köksüze...
Hasımlar gelince bitevî dize,
Işık karanlığı siler âhenkle.
Atıldığı gibi gidecek inan,
Tarihe savrulan o büyük yalan!
Şafak ortalığı sardığı zaman,
Ünümüz göklere erer âhenkle.
Yurdun evlatları bir bir dönecek,
Asırlık mahzûnlar o gün gülecek.
Hızır, Musa bir araya gelecek,
Ve artık bu devir sürer âhenkle...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:17 AM
Çarkımız
Bozulur her dümen vakit dolunca,
Bu "Ak nizam" sürer-gider âhenkle...
Dönüyor çarkımız yollu yolunca,
******* gündüze döner âhenkle.
Aşıp tepeleri çıkınca düze,
Bize bayram; mâtem olur köksüze...
Hasımlar gelince bitevî dize,
Işık karanlığı siler âhenkle.
Atıldığı gibi gidecek inan,
Tarihe savrulan o büyük yalan!
Şafak ortalığı sardığı zaman,
Ünümüz göklere erer âhenkle.
Yurdun evlatları bir bir dönecek,
Asırlık mahzûnlar o gün gülecek.
Hızır, Musa bir araya gelecek,
Ve artık bu devir sürer âhenkle...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:18 AM
Çekişen Dünyâlar
Acıyan O, gözeten O, gerisi hep hissiz,
Bir tane merhametli, bir sürü merhametsiz.
Kalbler derin bir şevkle O’nu hecelemekte,
İnançsız dimağlarsa, ömür boyu hayrette.
Yapayalnızlar, beşikten tâ mezara kadar,
Bu kara yalnızlıkta bir yığın ızdırâp var...
Dünyâ derin bir kuyu, sonu ölüm çukuru,
Yollar zaman tüneli, boru içinde boru.
Önde karadelik, arkada ölüm ejderi,
Ne bir adım ileri, ne de bir adım geri...
Ufku şafak bilmez, hazan sarmış baharını,
Bedbinlik, ümîdsizlik karartmış her yanını.
Bizim ufkumuzda renkler: Mavi, kırmızı, mor,
Her yerde renkten cümbüşler O’nu heceliyor.
Çevremiz pırıl pırıl nûr, buğu buğu huzûr,
Gök-yer raksa gelmiş her yanda ayrı bir sürûr!..
Kevserler çağlıyor, kevserler etrafında biz,
Suyu kesilmez çeşme akıyor sessiz sessiz...
Koş, yetiş sen de ışık ordusuna ve kurtul..!
Kulluklardan sıyrıl, sadece Allah’a kul ol!
Her şeyde bir ölgünleşme, her şeyde tükeniş,
Tek bir yol var: Ölümsüzler kervanina yetiş!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:18 AM
Çekişen Dünyâlar
Acıyan O, gözeten O, gerisi hep hissiz,
Bir tane merhametli, bir sürü merhametsiz.
Kalbler derin bir şevkle O’nu hecelemekte,
İnançsız dimağlarsa, ömür boyu hayrette.
Yapayalnızlar, beşikten tâ mezara kadar,
Bu kara yalnızlıkta bir yığın ızdırâp var...
Dünyâ derin bir kuyu, sonu ölüm çukuru,
Yollar zaman tüneli, boru içinde boru.
Önde karadelik, arkada ölüm ejderi,
Ne bir adım ileri, ne de bir adım geri...
Ufku şafak bilmez, hazan sarmış baharını,
Bedbinlik, ümîdsizlik karartmış her yanını.
Bizim ufkumuzda renkler: Mavi, kırmızı, mor,
Her yerde renkten cümbüşler O’nu heceliyor.
Çevremiz pırıl pırıl nûr, buğu buğu huzûr,
Gök-yer raksa gelmiş her yanda ayrı bir sürûr!..
Kevserler çağlıyor, kevserler etrafında biz,
Suyu kesilmez çeşme akıyor sessiz sessiz...
Koş, yetiş sen de ışık ordusuna ve kurtul..!
Kulluklardan sıyrıl, sadece Allah’a kul ol!
Her şeyde bir ölgünleşme, her şeyde tükeniş,
Tek bir yol var: Ölümsüzler kervanina yetiş!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:18 AM
Çırağ Perişan
Sus da bir kulak ver arzda her sese,
Bir baştan bir başa dünyâ perişan.
Sarmalanıp konmuş inanç kafese,
Gözü damla damla semâ perişan...
Nesiller arası korkunç uçurum,
Ölülere azâp yerde bu durum...
Fiyakalı bir iş, her gün oturum,
Dertlere dermânda edâ perişan.
Cemiyet derbeder, vatan sahipsiz,
Bilmeyen bilmiyor, bilenler hissiz;
Kalmamıştık böylesine kimsesiz!
Düşünceler sisli, dimağ perişan.
Dertli sîneler var sır tutar demez,
Alev alev ama, şikâyet bilmez.
Bunlar da olmasa hiçbir dert dinmez,
Duman duman yanan çırağ perişan...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:18 AM
Çırağ Perişan
Sus da bir kulak ver arzda her sese,
Bir baştan bir başa dünyâ perişan.
Sarmalanıp konmuş inanç kafese,
Gözü damla damla semâ perişan...
Nesiller arası korkunç uçurum,
Ölülere azâp yerde bu durum...
Fiyakalı bir iş, her gün oturum,
Dertlere dermânda edâ perişan.
Cemiyet derbeder, vatan sahipsiz,
Bilmeyen bilmiyor, bilenler hissiz;
Kalmamıştık böylesine kimsesiz!
Düşünceler sisli, dimağ perişan.
Dertli sîneler var sır tutar demez,
Alev alev ama, şikâyet bilmez.
Bunlar da olmasa hiçbir dert dinmez,
Duman duman yanan çırağ perişan...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:18 AM
Çiçeklerde Bahar Neşvesi
Bahara koşuyor bütün insanlık,
Sanki her tarafta Hızır gezinmiş;
Bozgunlar yaşıyor artık karanlık,
Öteden dünyaya ışıklar inmiş...
Ve akıllar kalb rengiyle bezenmiş...
Semâîleşmiş köy, kent, ova, oba,
Eski üstûreler dönmüş serâba;
Elvedâ elvedâ son ızdırâba.!
Başlamış mâziden âtîye geçiş,
İlhada ikbal, beyhûde bekleyiş.
Dün gezip her yerde göz boyayanlar,
Dolaşıp her gün şeâmet yayanlar;
Kalkıp yoka merdiven dayayanlar;
Onlar me’yûs, merdiven de devrilmiş...
Asirlik yalanlar yere serilmiş...
Bülbüller ötüyor şimdi her yerde,
Bir bahar neşvesi var çiçeklerde;
O masmavi gelecek az ilerde,
Her çaglayan âb-i hayat kesilmiş,
Ermek için bütün ruhlar gerilmiş.
Kaynak: Sizinti, Ocak 1999
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:18 AM
Çiçeklerde Bahar Neşvesi
Bahara koşuyor bütün insanlık,
Sanki her tarafta Hızır gezinmiş;
Bozgunlar yaşıyor artık karanlık,
Öteden dünyaya ışıklar inmiş...
Ve akıllar kalb rengiyle bezenmiş...
Semâîleşmiş köy, kent, ova, oba,
Eski üstûreler dönmüş serâba;
Elvedâ elvedâ son ızdırâba.!
Başlamış mâziden âtîye geçiş,
İlhada ikbal, beyhûde bekleyiş.
Dün gezip her yerde göz boyayanlar,
Dolaşıp her gün şeâmet yayanlar;
Kalkıp yoka merdiven dayayanlar;
Onlar me’yûs, merdiven de devrilmiş...
Asirlik yalanlar yere serilmiş...
Bülbüller ötüyor şimdi her yerde,
Bir bahar neşvesi var çiçeklerde;
O masmavi gelecek az ilerde,
Her çaglayan âb-i hayat kesilmiş,
Ermek için bütün ruhlar gerilmiş.
Kaynak: Sizinti, Ocak 1999
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:18 AM
Çocuk
Göğüslerde koklanıp okşanacak tomurcuk,
Üfül üfül esen tertemiz râyihasıyla;
Ötelerin en büyük armağanıdır çocuk,
Masmavi dünyâsı, neş’e tüten havasıyla...
Millet ulu bir çınar, çocuksa bir çekirdek,
Atkılar salar her yandan toprağın bağrına;
İşlediği iş, Fâtih ordularınkine denk,
Her tohum bir başka iklimi alır ağına...
Çocuk bir neş’e kaynağıdır yuvada inan!
En tatlı nağmeler gibidir soluğu-sesi...
Çocuksuz yuva eksik, onsuz mutluluk yalan,
Tıpkı Cennet meltemlerine benzer nefesi...
Goncalar gibi tebessüm eden çehresinde,
Ardarda başka güzellikler tüllenir durur...
Çocukla seslendirilen hayat bestesinde,
Ebediyet âleminden şarkılar duyulur.
Yuva çöl gibidir filizleninceye kadar,
Tomurcuklar arasında ev Cennet’e döner...
Filizlere giden yollar kapalıysa eğer,
Millet pâyimâl olur, yuva devrilir-gider.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:18 AM
Çocuk
Göğüslerde koklanıp okşanacak tomurcuk,
Üfül üfül esen tertemiz râyihasıyla;
Ötelerin en büyük armağanıdır çocuk,
Masmavi dünyâsı, neş’e tüten havasıyla...
Millet ulu bir çınar, çocuksa bir çekirdek,
Atkılar salar her yandan toprağın bağrına;
İşlediği iş, Fâtih ordularınkine denk,
Her tohum bir başka iklimi alır ağına...
Çocuk bir neş’e kaynağıdır yuvada inan!
En tatlı nağmeler gibidir soluğu-sesi...
Çocuksuz yuva eksik, onsuz mutluluk yalan,
Tıpkı Cennet meltemlerine benzer nefesi...
Goncalar gibi tebessüm eden çehresinde,
Ardarda başka güzellikler tüllenir durur...
Çocukla seslendirilen hayat bestesinde,
Ebediyet âleminden şarkılar duyulur.
Yuva çöl gibidir filizleninceye kadar,
Tomurcuklar arasında ev Cennet’e döner...
Filizlere giden yollar kapalıysa eğer,
Millet pâyimâl olur, yuva devrilir-gider.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:19 AM
Dâüssıla
Dinliyorum ruhumu gurbetten usanmışım,
Bunca "dâüssıla"ya dayanırım sanmıştım...
Her yeri vatan saymada meğer aldanmışım,
Herkesle hemdem olacağıma inanmıştım...
Millî ikbâlimize koşarken nefes nefes,
İlkemde yaşayıp orada ölmek hayalimdi;
Bir gam melodisi bu yerde duyduğum her ses,
Yutkunuyorum belirsiz duygularla şimdi.
Hiç bilmem gönlümün bu sevdâdan bıktığını,
Yer yer bükülmüş olsa da irademin kaddi;
Kim görmüş Mecnun‘un Leyla‘yı bıraktığını,
Hep bu oldu dünyada düşüncemin serhaddi.
Bir buz gibi gözümde her sabah doğan güneş,
Kâbûslar gibi çöküyor çökünce her gece;
Gündüzler burada kabir karanlığına eş,
İnsanlar ufuksuz, hayatsa tam bir bilmece...
Renkler bir darlığın ağında, hepsi de gri,
Anlamsız birer tümsek o koca gökdelenler;
Duygular derbeder, düşünceler serseri,
Bir hiçe bağlı burada doğanlar, ölenler.
Düz günler monoton, bayramlarsa bir karnaval,
Adeta bir çöl gibi bana bu koca diyar;
Izdırap tam ızdırap, neş’enin rengi melâl,
Hazanla inim inim duyduğum yaz-bahar.
Vermiyor bencesini zevk u safanın hayat,
Fecre kapalı sanki gönlümdeki tepeler;
Hep ümide koşsam da sarsılıyor hissiyat,
Kaplıyor ufukları siyah siyah perdeler.
Yok yaşamanın bu ülkede ölümden farkı,
Sisli, dumanlı geçiyor inadına zaman;
Hiç duyulmuyor hayattan dinlediğim şarkı,
Tın tın nabızlarımızda ruhumdaki hafakan...
İç murakabe deyip kendimi dinliyorum,
Gördüğüm çerçevede yapayalnız efkârım;
Bir mum macerası; yanıyor ve eriyorum,
Olsaydı aydınlatmak bari yanarken kârım.
Kaynak: Sızıntı, Eylül 1999
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:19 AM
Dâüssıla
Dinliyorum ruhumu gurbetten usanmışım,
Bunca "dâüssıla"ya dayanırım sanmıştım...
Her yeri vatan saymada meğer aldanmışım,
Herkesle hemdem olacağıma inanmıştım...
Millî ikbâlimize koşarken nefes nefes,
İlkemde yaşayıp orada ölmek hayalimdi;
Bir gam melodisi bu yerde duyduğum her ses,
Yutkunuyorum belirsiz duygularla şimdi.
Hiç bilmem gönlümün bu sevdâdan bıktığını,
Yer yer bükülmüş olsa da irademin kaddi;
Kim görmüş Mecnun‘un Leyla‘yı bıraktığını,
Hep bu oldu dünyada düşüncemin serhaddi.
Bir buz gibi gözümde her sabah doğan güneş,
Kâbûslar gibi çöküyor çökünce her gece;
Gündüzler burada kabir karanlığına eş,
İnsanlar ufuksuz, hayatsa tam bir bilmece...
Renkler bir darlığın ağında, hepsi de gri,
Anlamsız birer tümsek o koca gökdelenler;
Duygular derbeder, düşünceler serseri,
Bir hiçe bağlı burada doğanlar, ölenler.
Düz günler monoton, bayramlarsa bir karnaval,
Adeta bir çöl gibi bana bu koca diyar;
Izdırap tam ızdırap, neş’enin rengi melâl,
Hazanla inim inim duyduğum yaz-bahar.
Vermiyor bencesini zevk u safanın hayat,
Fecre kapalı sanki gönlümdeki tepeler;
Hep ümide koşsam da sarsılıyor hissiyat,
Kaplıyor ufukları siyah siyah perdeler.
Yok yaşamanın bu ülkede ölümden farkı,
Sisli, dumanlı geçiyor inadına zaman;
Hiç duyulmuyor hayattan dinlediğim şarkı,
Tın tın nabızlarımızda ruhumdaki hafakan...
İç murakabe deyip kendimi dinliyorum,
Gördüğüm çerçevede yapayalnız efkârım;
Bir mum macerası; yanıyor ve eriyorum,
Olsaydı aydınlatmak bari yanarken kârım.
Kaynak: Sızıntı, Eylül 1999
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:19 AM
Deli Sanır
Dost ile dost olmak gâyem,
Başka şey istemez gönlüm!
Aşk u şevk olsun sermâyem,
Tambur-ney istemez gönlüm.
Tek O’nunla dost olayım,
Kadehler gibi dolayım,
Gül bahçesinde kalayım,
Nam almak istemez gönlüm,
Şöhret ü şandan geçeyim,
Nurlu yolunu seçeyim,
Kulu olup hep sekeyim,
Şah olmak istemez gönlüm.
Hem yazımı hem kışımı,
Bırakayım meâşımı *
Koyam yoluna başımı,
Can u ten istemez gönlüm.
Sezmesin dostlar hâlimi,
O'na bağlı âmâlimi,
Duymasınlar melâlimi,
"Sen" ve "Ben" istemez gönlüm.
Zaten bir bahtı karayım
İçi-dışı hep yarayım,
Derdim dildâra varayım,
"Kîl"u "kâl" istemez gönlüm.
Kimi beni deli sanar;
Dertli kalbim O’nu anar ..
Şeker-şerbetlere banar,
Başka bal istemez gönlüm.
* Dünyâca yaşamak
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:19 AM
Deli Sanır
Dost ile dost olmak gâyem,
Başka şey istemez gönlüm!
Aşk u şevk olsun sermâyem,
Tambur-ney istemez gönlüm.
Tek O’nunla dost olayım,
Kadehler gibi dolayım,
Gül bahçesinde kalayım,
Nam almak istemez gönlüm,
Şöhret ü şandan geçeyim,
Nurlu yolunu seçeyim,
Kulu olup hep sekeyim,
Şah olmak istemez gönlüm.
Hem yazımı hem kışımı,
Bırakayım meâşımı *
Koyam yoluna başımı,
Can u ten istemez gönlüm.
Sezmesin dostlar hâlimi,
O'na bağlı âmâlimi,
Duymasınlar melâlimi,
"Sen" ve "Ben" istemez gönlüm.
Zaten bir bahtı karayım
İçi-dışı hep yarayım,
Derdim dildâra varayım,
"Kîl"u "kâl" istemez gönlüm.
Kimi beni deli sanar;
Dertli kalbim O’nu anar ..
Şeker-şerbetlere banar,
Başka bal istemez gönlüm.
* Dünyâca yaşamak
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:19 AM
Devlet-i Ebed Müddet
Battı diyorlar, ama bir gün yine doğacak,
Er-geç ışık gelip karanlıkları boğacak...
Saracak nûr üstüne nûr arzı dörtbir yandan,
Kurtulacak insanlık şu binbir hafakandan;
Göz yaşından rahmet bulutları çelik-çavak,
Her yana inci inci damlalar yağdıracak.
Bütün ölüler dirilip çıkacak mezardan,
Ellerinde bir demet gül bu yeni bahardan...
Sonra bir bir ölüm çukurlarını geçecek,
Varıp Hızır’la o sırlı halvete erecek;
Dudaklarında pırıl pırıl kâseler nurdan,
İçecekler "âb-ı hayat" fışkıran pınardan.
Îmânı, aşkı, ümidiyle tam şahlanarak,
Ve bendine sığmayan sel gibi çağlayarak,
Bir yep yeni dirilişe doğru bütün millet...
Dillerde kudsî türkü "Devlet-i ebed müddet"
Kasvet dolu son bir devreyi daha aşacak
Ruhların beklediği zirveye ulaşacak...
Hiç durma yürü gönlünde nûr, dilde hikmet
Yolun sonuna az kaldı; hele biraz gayret!.
Kıvran daha bir süre düşünce azâbıyla!
Ve rûhunda duyduklarının ızdırâbıyla,
Yüksel Sonsuz’a doğru ve milleti de yükselt!
Yükselt ki, biraz ilerde tarih-i şehâmet...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:19 AM
Devlet-i Ebed Müddet
Battı diyorlar, ama bir gün yine doğacak,
Er-geç ışık gelip karanlıkları boğacak...
Saracak nûr üstüne nûr arzı dörtbir yandan,
Kurtulacak insanlık şu binbir hafakandan;
Göz yaşından rahmet bulutları çelik-çavak,
Her yana inci inci damlalar yağdıracak.
Bütün ölüler dirilip çıkacak mezardan,
Ellerinde bir demet gül bu yeni bahardan...
Sonra bir bir ölüm çukurlarını geçecek,
Varıp Hızır’la o sırlı halvete erecek;
Dudaklarında pırıl pırıl kâseler nurdan,
İçecekler "âb-ı hayat" fışkıran pınardan.
Îmânı, aşkı, ümidiyle tam şahlanarak,
Ve bendine sığmayan sel gibi çağlayarak,
Bir yep yeni dirilişe doğru bütün millet...
Dillerde kudsî türkü "Devlet-i ebed müddet"
Kasvet dolu son bir devreyi daha aşacak
Ruhların beklediği zirveye ulaşacak...
Hiç durma yürü gönlünde nûr, dilde hikmet
Yolun sonuna az kaldı; hele biraz gayret!.
Kıvran daha bir süre düşünce azâbıyla!
Ve rûhunda duyduklarının ızdırâbıyla,
Yüksel Sonsuz’a doğru ve milleti de yükselt!
Yükselt ki, biraz ilerde tarih-i şehâmet...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:19 AM
Doğ Gönlümün İçine
Sevdirdi Seni bana her şeyden artık felek,
Varsın kebap olsun sînem tâ subh-i haşre dek;
Meftûn-u hüsnün gibi, belki de bilmeyerek
Yüzüm izinde dolaşıyorum inleyerek...
Açıp sîneme bak ateşi emelindendir,
Gözlerimden akan yaş gönlümün rengindendir;
Derdim hadden efzûn olsa da derman Sendendir;
Ne olur tut elimden bu da benden diyerek..!
Yıllar var ki yoldayım hiç rahatım kalmadı,
Düşe-kalkayım hep seyre tâkatim kalmadı;
Perişan hâlim ümid-i vuslatım kalmadı,
İltifât et ki bana sırf iltifâtın gerek...
Doğ gönlümün içine onu ney gibi inlet.!
Duyduklarının esrârını bana da dinlet.!
Yârâna güller sunarken Kıtmiri de yâdet.!
Ak ufkuna uymayan her hâlini bilerek...
Kaynak: Sızıntı, Nisan 1998
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:19 AM
Doğ Gönlümün İçine
Sevdirdi Seni bana her şeyden artık felek,
Varsın kebap olsun sînem tâ subh-i haşre dek;
Meftûn-u hüsnün gibi, belki de bilmeyerek
Yüzüm izinde dolaşıyorum inleyerek...
Açıp sîneme bak ateşi emelindendir,
Gözlerimden akan yaş gönlümün rengindendir;
Derdim hadden efzûn olsa da derman Sendendir;
Ne olur tut elimden bu da benden diyerek..!
Yıllar var ki yoldayım hiç rahatım kalmadı,
Düşe-kalkayım hep seyre tâkatim kalmadı;
Perişan hâlim ümid-i vuslatım kalmadı,
İltifât et ki bana sırf iltifâtın gerek...
Doğ gönlümün içine onu ney gibi inlet.!
Duyduklarının esrârını bana da dinlet.!
Yârâna güller sunarken Kıtmiri de yâdet.!
Ak ufkuna uymayan her hâlini bilerek...
Kaynak: Sızıntı, Nisan 1998
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:19 AM
Dost
Bilsem ki bu benim cânım hiç yol aldı mı dost!
Almayıp yâd ellerde âvâre kaldı mı dost!
Dağınık bitkin hâlim; derbeder, bîmecâlim;
Yakup gibi melâlim beni inletsin mi dost!
Dağa ulaştı yollar; kesti önümü çöller,
Elimde solgun güller; pörsüyüp gitsin mi dost!
Vurdu yokuşa düzler; her yanımda pürüzler,
Sönüp gitti gündüzler; böyle kalayım mı dost!
Bir küçük inâyet; lutfeyle az siyanet,
Etmezsen eğer himmet, hep ağlayayım mı dost!
Budur Sana zannım tam, zannım o ki afvolam,
Afvolmazsam ya n’olam, böyle yanayım mı dost!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:19 AM
Dost
Bilsem ki bu benim cânım hiç yol aldı mı dost!
Almayıp yâd ellerde âvâre kaldı mı dost!
Dağınık bitkin hâlim; derbeder, bîmecâlim;
Yakup gibi melâlim beni inletsin mi dost!
Dağa ulaştı yollar; kesti önümü çöller,
Elimde solgun güller; pörsüyüp gitsin mi dost!
Vurdu yokuşa düzler; her yanımda pürüzler,
Sönüp gitti gündüzler; böyle kalayım mı dost!
Bir küçük inâyet; lutfeyle az siyanet,
Etmezsen eğer himmet, hep ağlayayım mı dost!
Budur Sana zannım tam, zannım o ki afvolam,
Afvolmazsam ya n’olam, böyle yanayım mı dost!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:20 AM
Dostla Halvet
Hakk’a kul olanlar kula kul olmaz;
Kulluğa erenler yollarda kalmaz.
Ruhlarında vuslat, ruhlarında haz,
Âlem aldansa da onlar aldanmaz.
Baş koyup Hak eşiğinde bekleyen,
Dost düşünüp, dost deyip, dost söyleyen;
Şevklerle şahlanıp aşkla inleyen,
Yüz hazân görse de sararıp solmaz.
Üveyk gibi kanatlanan rûhuyla,
Pür neş’e ve meleklerle kolkola,
Uzayıp Sonsuz’a ulaşan yola,
Girip yol alanlar asla yorulmaz...
Kuşlar gibi her ân kanat çirparak,
Akil ermez ufuklarda uçarak;
Gidip sir kapilarini açarak,
Hakk’la halvet olur, olur ayrılmaz.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:20 AM
Dostla Halvet
Hakk’a kul olanlar kula kul olmaz;
Kulluğa erenler yollarda kalmaz.
Ruhlarında vuslat, ruhlarında haz,
Âlem aldansa da onlar aldanmaz.
Baş koyup Hak eşiğinde bekleyen,
Dost düşünüp, dost deyip, dost söyleyen;
Şevklerle şahlanıp aşkla inleyen,
Yüz hazân görse de sararıp solmaz.
Üveyk gibi kanatlanan rûhuyla,
Pür neş’e ve meleklerle kolkola,
Uzayıp Sonsuz’a ulaşan yola,
Girip yol alanlar asla yorulmaz...
Kuşlar gibi her ân kanat çirparak,
Akil ermez ufuklarda uçarak;
Gidip sir kapilarini açarak,
Hakk’la halvet olur, olur ayrılmaz.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:20 AM
Duyuşlar
Yollardayız her zaman, îmân, azim iç içe,
Yürüyoruz durmadan önümüzde tepeler...
Masmâvi ümitler fecrinde her gün, her gece,
Sisli bir şafak gibi tülleniyor öteler...
Gül kırmızı ufuklar, apaçık nûra gebe,
Zirveleri kolluyor güneşin hüzmeleri;
Aşıldı ve aşılıyor bir bir her engebe;
Bahar var az ötede ilkinden de ileri.
Yolcusuyuz sahilsiz enginlerin tâ dünden,
Gözlerimiz pâr pâr, gönüllerimizde huzûr;
Duyuyoruz var olma neşvesini derinden...
Ve cennet kokuları geliyor buhur buhur...
İçimize hüzme hüzme ışıklar yağıyor,
Görür gibiyiz o Akçağları şimdiden;
******* hırıltıda tan yeri ağarıyor...
Ve derken geçmişle buluşuyoruz âniden.
Bahar çağlıyor hazan estiği yerlerde,
Meltemle fısıldaşıyor her yanda yapraklar;
Ukbâ nağmeleri duyuluyor perde perde,
Bir başka ma’nâyla dalgalanıyor bayraklar...
Yürüyelim durmadan az ilerde son nokta,
Hayat bir sırlı rüyâ, îmân bir tatlı ses;
Yaşanan şu ömrümüz bir ezelî plâkta...
Var olmak ne güzel, âkıbet ondan da enfes...
Kaynak: Sızıntı, Aralık 1994
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:20 AM
Duyuşlar
Yollardayız her zaman, îmân, azim iç içe,
Yürüyoruz durmadan önümüzde tepeler...
Masmâvi ümitler fecrinde her gün, her gece,
Sisli bir şafak gibi tülleniyor öteler...
Gül kırmızı ufuklar, apaçık nûra gebe,
Zirveleri kolluyor güneşin hüzmeleri;
Aşıldı ve aşılıyor bir bir her engebe;
Bahar var az ötede ilkinden de ileri.
Yolcusuyuz sahilsiz enginlerin tâ dünden,
Gözlerimiz pâr pâr, gönüllerimizde huzûr;
Duyuyoruz var olma neşvesini derinden...
Ve cennet kokuları geliyor buhur buhur...
İçimize hüzme hüzme ışıklar yağıyor,
Görür gibiyiz o Akçağları şimdiden;
******* hırıltıda tan yeri ağarıyor...
Ve derken geçmişle buluşuyoruz âniden.
Bahar çağlıyor hazan estiği yerlerde,
Meltemle fısıldaşıyor her yanda yapraklar;
Ukbâ nağmeleri duyuluyor perde perde,
Bir başka ma’nâyla dalgalanıyor bayraklar...
Yürüyelim durmadan az ilerde son nokta,
Hayat bir sırlı rüyâ, îmân bir tatlı ses;
Yaşanan şu ömrümüz bir ezelî plâkta...
Var olmak ne güzel, âkıbet ondan da enfes...
Kaynak: Sızıntı, Aralık 1994
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:21 AM
Dünyâ
Burada hiç kimse durucu değil,
Hepimiz dünyâdan göçmeye geldik.
Kör olan bu işi görücü değil,
İyiyi kötüden seçmeye geldik.
Pazarcılar gibi alış-verişle,
Öbür âlem için bir sürü işle,
Az bir sıkıntı, biraz bekleyişle,
Bu çetin köprüyü geçmeye geldik.
Gelmedik buraya biz dava için,
Encâmı karanlık bir kavga için,
Dünyâlara ait bir sevdâ için,
Bizler âb-ı hayat içmeye geldik.
Kehf ashâbı gibi mağaralarda,
O en Kutlu ile mübârek GÂR'da,
Henüz ölüp gömülmeden mezarda,
Bitmeyen çileyi çekmeye geldik.
Niceler düştüler dünyâ ağına,
Vuruldular bahçesine bağına,
Anlarlar varınca son durağına,
Bizler bu bahçeyi ekmeye geldik...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:21 AM
Dünyâ
Burada hiç kimse durucu değil,
Hepimiz dünyâdan göçmeye geldik.
Kör olan bu işi görücü değil,
İyiyi kötüden seçmeye geldik.
Pazarcılar gibi alış-verişle,
Öbür âlem için bir sürü işle,
Az bir sıkıntı, biraz bekleyişle,
Bu çetin köprüyü geçmeye geldik.
Gelmedik buraya biz dava için,
Encâmı karanlık bir kavga için,
Dünyâlara ait bir sevdâ için,
Bizler âb-ı hayat içmeye geldik.
Kehf ashâbı gibi mağaralarda,
O en Kutlu ile mübârek GÂR'da,
Henüz ölüp gömülmeden mezarda,
Bitmeyen çileyi çekmeye geldik.
Niceler düştüler dünyâ ağına,
Vuruldular bahçesine bağına,
Anlarlar varınca son durağına,
Bizler bu bahçeyi ekmeye geldik...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:21 AM
Düşünce Tokmagi
Düşünce bir tokmak dövülen rûhum,
Tıpkı mercanlar gibi sînemde kan...
Yutkunup yutkunup hep inliyorum,
Dudağım buruk, rûhumda heyecan.
İçimde tasa, şakaklarımda ter,
Bir çıldırtan dert ki her dertten beter.
Bunu anlamak için irfan ister...
Ve ızdırâptan şerha şerha vicdan...
Gamsıza hâl anlatmak zorlardan zor,
Bedenin kulları bitevî mahmûr...
Çakırkeyf, serâzat, gamsız ve mağrur,
Gülüp geçiyorlar sana arkadan.
Çileyle başbaşa sonsuza kadar,
Kal ki "ateş düştüğü yeri yakar"
Varsın anlamasın derdini ağyâr,
Meydanlar er ister, erler de meydan.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:21 AM
Düşünce Tokmagi
Düşünce bir tokmak dövülen rûhum,
Tıpkı mercanlar gibi sînemde kan...
Yutkunup yutkunup hep inliyorum,
Dudağım buruk, rûhumda heyecan.
İçimde tasa, şakaklarımda ter,
Bir çıldırtan dert ki her dertten beter.
Bunu anlamak için irfan ister...
Ve ızdırâptan şerha şerha vicdan...
Gamsıza hâl anlatmak zorlardan zor,
Bedenin kulları bitevî mahmûr...
Çakırkeyf, serâzat, gamsız ve mağrur,
Gülüp geçiyorlar sana arkadan.
Çileyle başbaşa sonsuza kadar,
Kal ki "ateş düştüğü yeri yakar"
Varsın anlamasın derdini ağyâr,
Meydanlar er ister, erler de meydan.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:21 AM
Efendim
Hasret Sana bu gözler, gönlüm yolunu gözler,
Huzûra ersem bir kez, bahara döner güzler...
Erse pâyine başım, hep çağlasa gözyaşım,
"Sen Sen" deyip ağlasam, kalkar bütün pürüzler...
Köyünün pembe rengi, bulunmaz asla dengi;
Temizlenip giderler, günâhla gelen yüzler.
Gelenler erer nûra, her biri bir sürûra,
Rahmet yağar heryana, kalır mahrûm gözsüzler...
Toprağından tozundan, o mübârek izinden
Zulmetli dünyâlara akar gelir gündüzler...
Ölgün ne desem Sana, medhin düşmezdi bana;
Birşey diyeyim dedim, vefâ etmedi sözler.
O derin şefkatinden, çok engin himmetinden,
Dönüp bir teveccüh kıl; rûhum lütfunu özler!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:21 AM
Efendim
Hasret Sana bu gözler, gönlüm yolunu gözler,
Huzûra ersem bir kez, bahara döner güzler...
Erse pâyine başım, hep çağlasa gözyaşım,
"Sen Sen" deyip ağlasam, kalkar bütün pürüzler...
Köyünün pembe rengi, bulunmaz asla dengi;
Temizlenip giderler, günâhla gelen yüzler.
Gelenler erer nûra, her biri bir sürûra,
Rahmet yağar heryana, kalır mahrûm gözsüzler...
Toprağından tozundan, o mübârek izinden
Zulmetli dünyâlara akar gelir gündüzler...
Ölgün ne desem Sana, medhin düşmezdi bana;
Birşey diyeyim dedim, vefâ etmedi sözler.
O derin şefkatinden, çok engin himmetinden,
Dönüp bir teveccüh kıl; rûhum lütfunu özler!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:22 AM
El Değmemiş Bahar
Göründü ufku şûh tepelerin, mor dağların,
Yüzerken uyuyanlar en derin uykularda...
Mor pembe şafaklar tülleniyordu ard arda...
Kuğuların süzülüp gittiği gün sularda,
Duyduk ürperten soluklarını nevbaharın.
Bir mâvi sükûn sarmıştı hülyâlarımızı,
Gökyüzü ümitle göz kırpıyordu uzaktan...
Tam yapayalnız kaldığımız an dayanaktan;
İnâyet azimle bütünleştiği kuşaktan,
Morartıyordu mesajlar rüyâlarımızı.
Suyu gürül gürül çeşme coşmuştu yeniden,
Esiyordu her yörede ikbâl meltemleri.
Bir nurlu neş'e sarıyordu hemen her yeri...
Ve ömrün gönlümce geçen en mutlu günleri,
Yaşanıyordu bir kere daha en derinden.
Bir zümrüt içinde el değmemiş taze bahâr,
Tıpkı mâzînin deseni ve mâzînin rengi...
Örülüyor dantela gibi nizam hevengi,
Hasretli sînelerin hasretlerinin dengi;
Firdevsî tepeler üstünde mor erguvanlar...
Şimdi rüzgâr esiyor, çemenler ürperiyor,
Hazâna uğrayan yerlerde dipdiri güller...
Sûr sesi duymuş gibi diriliyor ölüler...
Bu hülyâlı mâvilikte onlarla beraber,
Hicrânla yanan sîneler vuslata eriyor...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:22 AM
El Değmemiş Bahar
Göründü ufku şûh tepelerin, mor dağların,
Yüzerken uyuyanlar en derin uykularda...
Mor pembe şafaklar tülleniyordu ard arda...
Kuğuların süzülüp gittiği gün sularda,
Duyduk ürperten soluklarını nevbaharın.
Bir mâvi sükûn sarmıştı hülyâlarımızı,
Gökyüzü ümitle göz kırpıyordu uzaktan...
Tam yapayalnız kaldığımız an dayanaktan;
İnâyet azimle bütünleştiği kuşaktan,
Morartıyordu mesajlar rüyâlarımızı.
Suyu gürül gürül çeşme coşmuştu yeniden,
Esiyordu her yörede ikbâl meltemleri.
Bir nurlu neş'e sarıyordu hemen her yeri...
Ve ömrün gönlümce geçen en mutlu günleri,
Yaşanıyordu bir kere daha en derinden.
Bir zümrüt içinde el değmemiş taze bahâr,
Tıpkı mâzînin deseni ve mâzînin rengi...
Örülüyor dantela gibi nizam hevengi,
Hasretli sînelerin hasretlerinin dengi;
Firdevsî tepeler üstünde mor erguvanlar...
Şimdi rüzgâr esiyor, çemenler ürperiyor,
Hazâna uğrayan yerlerde dipdiri güller...
Sûr sesi duymuş gibi diriliyor ölüler...
Bu hülyâlı mâvilikte onlarla beraber,
Hicrânla yanan sîneler vuslata eriyor...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:23 AM
Emekliyoruz
Kaç mevsim oldu yollarda zelil ve derbeder,
Gökte uçanlara inat hep emekliyoruz.
Hâlimiz mezardakilerin hâlinden beter,
Bir sırlı nur kapısı açılsın bekliyoruz...
Ayaklarımızda zincir, boynumuzda kement,
Sürüm sürümüz, sürüm sürüm bütün insanlık.
Yazık! Süründürülüyor bu koskoca millet,
Mukaddesler târ u mâr, düşünceler karanlık.
Yollarda bekleyenler de var süzülmüş gözler,
Sinelerinde sızı, çehrelerinde hasret...
Yürüyorlar arkalarında ışıktan izler;
Yürüyorlar ve Cennet kevserleriyle sermest.
"Âb-ı hayat" içip ölümsüzlüğe ermişler,
Hülyaları pırıl pırıl, ufuklarında nûr
Daha şimdiden varıp cennetlere girmişler,
Esiyor çevrelerinde üfül üfül huzûr.
İklimleri hazan bilmeyen bahçeler-bağlar,
Neş'eyle güler semâ, vuslatla coşar zemin...
Bu dünyâda her mevsim, ayrı bir bahar çağlar,
Âdetâ burada her şey gökler kadar derin...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:23 AM
Emekliyoruz
Kaç mevsim oldu yollarda zelil ve derbeder,
Gökte uçanlara inat hep emekliyoruz.
Hâlimiz mezardakilerin hâlinden beter,
Bir sırlı nur kapısı açılsın bekliyoruz...
Ayaklarımızda zincir, boynumuzda kement,
Sürüm sürümüz, sürüm sürüm bütün insanlık.
Yazık! Süründürülüyor bu koskoca millet,
Mukaddesler târ u mâr, düşünceler karanlık.
Yollarda bekleyenler de var süzülmüş gözler,
Sinelerinde sızı, çehrelerinde hasret...
Yürüyorlar arkalarında ışıktan izler;
Yürüyorlar ve Cennet kevserleriyle sermest.
"Âb-ı hayat" içip ölümsüzlüğe ermişler,
Hülyaları pırıl pırıl, ufuklarında nûr
Daha şimdiden varıp cennetlere girmişler,
Esiyor çevrelerinde üfül üfül huzûr.
İklimleri hazan bilmeyen bahçeler-bağlar,
Neş'eyle güler semâ, vuslatla coşar zemin...
Bu dünyâda her mevsim, ayrı bir bahar çağlar,
Âdetâ burada her şey gökler kadar derin...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:23 AM
Eski Günler
Hep eski yamaçlarda yeni güller,
Arayıp durmuştun bir ömür boyu...
Çiçeklerde geçmiş günlerin bûyu,
Geçmişten renkleri, geçmişten suyu,
Bekledin gelir diye mavi dünler...
Mecnûn gibi hep bir âhû peşinde,
Çölden çöle koştun tâ doğuşundan,
Çıkmadı asla hayâlinden cânân;
Hayatın bir nişan, ölümün bin şan,
Varları atıp yoku seçişinde...
Sessizdi rûhun derinliklerinde,
Hayâlindeki o mavi dünyâlar,
Ümîtle tebessüm eden verâlar,
İdealini haykıran sadâlar,
Ne ra’şeler vardi akislerinde..!
Sen coşkun, mevsim de tam müsaitti,
Çiçek koklamak için her bucakta...
Ve ak horoz ötüyordu şafakta,
Yankilandi nagmesi her dudakta,
Gökler bu armoniye müşâhitti...
Bilmedin hayatta bahari-güzü,
Zevk u safâ bir yanda, sen bir yanda,
Herkes serâzâd oldugu zamanda,
Âdetâ esir yaşadin cihânda,
Gece gibi geçirmiştin gündüzü...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:23 AM
Eski Günler
Hep eski yamaçlarda yeni güller,
Arayıp durmuştun bir ömür boyu...
Çiçeklerde geçmiş günlerin bûyu,
Geçmişten renkleri, geçmişten suyu,
Bekledin gelir diye mavi dünler...
Mecnûn gibi hep bir âhû peşinde,
Çölden çöle koştun tâ doğuşundan,
Çıkmadı asla hayâlinden cânân;
Hayatın bir nişan, ölümün bin şan,
Varları atıp yoku seçişinde...
Sessizdi rûhun derinliklerinde,
Hayâlindeki o mavi dünyâlar,
Ümîtle tebessüm eden verâlar,
İdealini haykıran sadâlar,
Ne ra’şeler vardi akislerinde..!
Sen coşkun, mevsim de tam müsaitti,
Çiçek koklamak için her bucakta...
Ve ak horoz ötüyordu şafakta,
Yankilandi nagmesi her dudakta,
Gökler bu armoniye müşâhitti...
Bilmedin hayatta bahari-güzü,
Zevk u safâ bir yanda, sen bir yanda,
Herkes serâzâd oldugu zamanda,
Âdetâ esir yaşadin cihânda,
Gece gibi geçirmiştin gündüzü...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:23 AM
Eski Şarki
Ruhlarimizi saran o manâda!
Şanli mâzîmizden bin râyiha var...
Güzelliklere açik adalarda;
Başka türlü esiyor şimdi rüzgâr,
Ruhlarimizi saran o manâda...
Bir düzine zafer tâki önünde,
At koşturuyoruz soluk soluga...
Hizir’la arkadaş, Musa yaninda;
Vardik "âb-i hayat" akan musluga,
Bir düzine zafer tâki önünde.
Iç içeyiz soyumuzla, pür-neş’e!.
Coşturan gülbanklarin gölgesinde;
Ruhlara ilhâm iniyor peşpeşe,
Tipki eski şarkilar güftesinde...
Iç içeyiz soyumuzla pür-neş’e...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:23 AM
Eski Şarki
Ruhlarimizi saran o manâda!
Şanli mâzîmizden bin râyiha var...
Güzelliklere açik adalarda;
Başka türlü esiyor şimdi rüzgâr,
Ruhlarimizi saran o manâda...
Bir düzine zafer tâki önünde,
At koşturuyoruz soluk soluga...
Hizir’la arkadaş, Musa yaninda;
Vardik "âb-i hayat" akan musluga,
Bir düzine zafer tâki önünde.
Iç içeyiz soyumuzla, pür-neş’e!.
Coşturan gülbanklarin gölgesinde;
Ruhlara ilhâm iniyor peşpeşe,
Tipki eski şarkilar güftesinde...
Iç içeyiz soyumuzla pür-neş’e...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:23 AM
Ey Nebi 1
Hicranla yandı gönlüm hâlimi sormaz mısın?
Dil ucuyla olsun melâlimi sormaz mısın?
Bilmem ki yoksa, dost vefâsından şüphen mi var...!
Lûtfedip bir kere hayâlimi sormaz mısın?
Dostlara ülfet yağdı, bize iltifat yok mu?
Kebab oldu sînem âhıma itimat yok mu?
Yüz sürüp izine bekledim ilk günden beri,
Yoksa bende Sen’in sevgine istidat yok mu...?
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:23 AM
Ey Nebi 1
Hicranla yandı gönlüm hâlimi sormaz mısın?
Dil ucuyla olsun melâlimi sormaz mısın?
Bilmem ki yoksa, dost vefâsından şüphen mi var...!
Lûtfedip bir kere hayâlimi sormaz mısın?
Dostlara ülfet yağdı, bize iltifat yok mu?
Kebab oldu sînem âhıma itimat yok mu?
Yüz sürüp izine bekledim ilk günden beri,
Yoksa bende Sen’in sevgine istidat yok mu...?
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:23 AM
Ey Nebi 2
Gözlerim yolunu sînemdeki tepelerde,
Gönlümde belirdin de daldım kaldığım yerde;
Hayâlin ağarırken ruhumda perde perde,
Gözlerim yolunu sînemdeki tepelerde...
Sen, o ışıktan ikliminle en tatlı rüyâ,
Sen, mor, pembe renklerle rûhumu saran hülyâ...
Kararır, Sen’i duyup Sen’i görmezsem dünyâ,
Dostlarınla elele gezdiğin tepelerde...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:23 AM
Ey Nebi 2
Gözlerim yolunu sînemdeki tepelerde,
Gönlümde belirdin de daldım kaldığım yerde;
Hayâlin ağarırken ruhumda perde perde,
Gözlerim yolunu sînemdeki tepelerde...
Sen, o ışıktan ikliminle en tatlı rüyâ,
Sen, mor, pembe renklerle rûhumu saran hülyâ...
Kararır, Sen’i duyup Sen’i görmezsem dünyâ,
Dostlarınla elele gezdiğin tepelerde...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:24 AM
Ezelî Nûr
Nurdan çehrendeki bu nikab da ne?
Güneşlere tâç giydiren işikken
Hep hicranla bunca yil bunca sene
Geçmiş gidiyor... baharlar beklerken...
Dog ruhlara arşdan gelen bürhanla
Inlet dört bir yani altin sadânla
Hayat üfle sihirli râyihanla
Hak adina üfül üfül eserken...
Konuş ki hatipler haddini bilsin
Ilâhî nefhanla ruhlar dirilsin
Sâyende tâ zirvelere erilsin
Başlamiş gökler de bunu dilerken...
Ey mukaddes kitap ey ezelî nûr
Ey iklimi ziyâ etrafı huzûr
Son demde bir kere daha ne olur
Ağar, ışık karanlığı boğarken...
Bahar olmasa da sonbahar olsun
Cihânlar bütün âvâzınla dolsun
Yeniden nâmın her yanda duyulsun
Şu fânî ömürlerimiz biterken...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:24 AM
Ezelî Nûr
Nurdan çehrendeki bu nikab da ne?
Güneşlere tâç giydiren işikken
Hep hicranla bunca yil bunca sene
Geçmiş gidiyor... baharlar beklerken...
Dog ruhlara arşdan gelen bürhanla
Inlet dört bir yani altin sadânla
Hayat üfle sihirli râyihanla
Hak adina üfül üfül eserken...
Konuş ki hatipler haddini bilsin
Ilâhî nefhanla ruhlar dirilsin
Sâyende tâ zirvelere erilsin
Başlamiş gökler de bunu dilerken...
Ey mukaddes kitap ey ezelî nûr
Ey iklimi ziyâ etrafı huzûr
Son demde bir kere daha ne olur
Ağar, ışık karanlığı boğarken...
Bahar olmasa da sonbahar olsun
Cihânlar bütün âvâzınla dolsun
Yeniden nâmın her yanda duyulsun
Şu fânî ömürlerimiz biterken...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:24 AM
Fenâ ve Bekâ
Dünyâyı bir Cennet saydı sayanlar,
Düştü arkasına hep aldananlar;
Dahası takılıp yolda kalanlar...
Ziyân olup, heder olup gittiler,
Tasa olup, keder olup gittiler.
Bir uzun yol, menzile zor erilir,
Erenler de gerildikçe gerilir...
İnâyet olmazsa çok zor girilir;
Dere olur, yokuş olur,zâr olur,
Tipi olur, boran olur, kar olur.
Emeller âdetâ kuyu içinde,
Gassal kazanının suyu içinde;
Varılmaz sâhilin koyu içinde...
Hem hicran hem yeis, yürekler hissiz,
Düşler kâbuslu, düşler merhametsiz.
Dünyâ bir fırıldak pek çok köşeli,
Her yanında inci mercan döşeli,
İnsanoğlu bu tuzağa düşeli,
Dermansız ve alîl, mahkûm ve sefil,
Şeytanın ağında, şeytanlar delîl.
Duruş aldatıcı, görünüş yalan,
Gelenler çok ama var mı bir kalan?
Gafillere plân üstüne plân...
Sezip aldanmayan kullar nerede..?
Ve, Hakk'a götüren yollar nerede..?
İzler var yollarda, izler silinmez,
Işıkla yürümüş Ulu bilinmez;
Herkes elenip gider O elenmez;
Sonsuzluk yolunda bir kudsî rehber,
Zirvelere ermiş Yüce Peygamber.
Işık ordusunun biricik nûru,
Garip ruhların neş’esi, sürûru,
İnananların sarsılmayan sûru...
O’na sığınanlar şâd olur-gider,
Ebedlere kadar yâd olur-gider.
Kulluğunla fahra erdik Sultanım!
Işığınla yola girdik Sultanım!
Sayende sevdik, sevildik Sultanım!
Sen’siz yol aşilmaz, kervan yürümez!
Sen’siz mahşer olmaz, kimse dirilmez!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:24 AM
Fenâ ve Bekâ
Dünyâyı bir Cennet saydı sayanlar,
Düştü arkasına hep aldananlar;
Dahası takılıp yolda kalanlar...
Ziyân olup, heder olup gittiler,
Tasa olup, keder olup gittiler.
Bir uzun yol, menzile zor erilir,
Erenler de gerildikçe gerilir...
İnâyet olmazsa çok zor girilir;
Dere olur, yokuş olur,zâr olur,
Tipi olur, boran olur, kar olur.
Emeller âdetâ kuyu içinde,
Gassal kazanının suyu içinde;
Varılmaz sâhilin koyu içinde...
Hem hicran hem yeis, yürekler hissiz,
Düşler kâbuslu, düşler merhametsiz.
Dünyâ bir fırıldak pek çok köşeli,
Her yanında inci mercan döşeli,
İnsanoğlu bu tuzağa düşeli,
Dermansız ve alîl, mahkûm ve sefil,
Şeytanın ağında, şeytanlar delîl.
Duruş aldatıcı, görünüş yalan,
Gelenler çok ama var mı bir kalan?
Gafillere plân üstüne plân...
Sezip aldanmayan kullar nerede..?
Ve, Hakk'a götüren yollar nerede..?
İzler var yollarda, izler silinmez,
Işıkla yürümüş Ulu bilinmez;
Herkes elenip gider O elenmez;
Sonsuzluk yolunda bir kudsî rehber,
Zirvelere ermiş Yüce Peygamber.
Işık ordusunun biricik nûru,
Garip ruhların neş’esi, sürûru,
İnananların sarsılmayan sûru...
O’na sığınanlar şâd olur-gider,
Ebedlere kadar yâd olur-gider.
Kulluğunla fahra erdik Sultanım!
Işığınla yola girdik Sultanım!
Sayende sevdik, sevildik Sultanım!
Sen’siz yol aşilmaz, kervan yürümez!
Sen’siz mahşer olmaz, kimse dirilmez!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:24 AM
Füsunlu Işık
Söyler Seni yüz bin dil ile dağlar, dereler,
Her yanda tül tül esmâ ve sıfatın görünür...
Duyunca adını her gönül ürperir-inler,
Çehreler büyülü bir mehabete bürünür...
Vücudun aynasıdır halâyık şüphe yok;
Her bir varlıkta Cemâlinden bir eda gizli...
Münkirlere olmasa da mü’mine şahit çok.
Gördügümüz her şey âdeta lâhut benizli...
Füsunlu işigin gerçi her simada ayân,
Ancak güzelligine âşinâ olan görür.
Renkler, şekiller, suretler Seni anar her an;
Anar ve çagiltilarla ummânina yürür.
Tesbih etmeyen var mi Zâtini bu cihanda?
Her şey Senin şem’ine pervane döner;
Vuslat duygusu her sinede bir kara sevda,
Kara sevdalı olmak bile pâyeymiş meğer...
Bırakma hicranlara açık tahtımla beni!
Lutfedip vuslatınla ruhumu âbâd eyle!
Yakma ikbal bilmeyen kara bahtımla beni!
Bir nim u nigâhınla gönlümü âzâd eyle!
Gönder ışığından ruhuma sönmeyen bir nûr!
Zuhûl etmeyeyim gayrı varlığından asla;
Ne olur insin artık mahzun gönlüme huzûr,
Kalmasın va’dinin is’âfı bir başka fasla.!
Kaynak: Sızıntı, Mayıs 1996
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:24 AM
Füsunlu Işık
Söyler Seni yüz bin dil ile dağlar, dereler,
Her yanda tül tül esmâ ve sıfatın görünür...
Duyunca adını her gönül ürperir-inler,
Çehreler büyülü bir mehabete bürünür...
Vücudun aynasıdır halâyık şüphe yok;
Her bir varlıkta Cemâlinden bir eda gizli...
Münkirlere olmasa da mü’mine şahit çok.
Gördügümüz her şey âdeta lâhut benizli...
Füsunlu işigin gerçi her simada ayân,
Ancak güzelligine âşinâ olan görür.
Renkler, şekiller, suretler Seni anar her an;
Anar ve çagiltilarla ummânina yürür.
Tesbih etmeyen var mi Zâtini bu cihanda?
Her şey Senin şem’ine pervane döner;
Vuslat duygusu her sinede bir kara sevda,
Kara sevdalı olmak bile pâyeymiş meğer...
Bırakma hicranlara açık tahtımla beni!
Lutfedip vuslatınla ruhumu âbâd eyle!
Yakma ikbal bilmeyen kara bahtımla beni!
Bir nim u nigâhınla gönlümü âzâd eyle!
Gönder ışığından ruhuma sönmeyen bir nûr!
Zuhûl etmeyeyim gayrı varlığından asla;
Ne olur insin artık mahzun gönlüme huzûr,
Kalmasın va’dinin is’âfı bir başka fasla.!
Kaynak: Sızıntı, Mayıs 1996
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:24 AM
Gece
Güneş varıp gurûba kapanınca,
Kakmalı bir taç gibi gül kırmızı;
Ve füsunlu mağrib ufku sarınca,
Artar hummalı gönüllerin hızı.
Gece sevdalı ruhların otağı
Gece âşıkların sırlı durağı
Salınır reftâre mavi *******,
Sinelere neler fısıldar neler...
Coşar duygular, uyanır sevgiler,
Duyulur her yanda gönül avazı...
Gönül gecenin sunduğuyla mahmûr
Gece O’nun ıtrıyla buhur buhur
Kurtulanlar uzaklığın ağından,
Mesajlar alırlar yar otağından,
Ererler sırlara ebed çağından
Ve duyarlar o en duyulmaz hazzı...
Hep anber sürünür gezer meltemler
Sihirli rüya gibidir *******
En büyülü tellerle ötelerden,
Nağmeler işitirler çok derinden;
Şarkılar dinlerler gönlün içinden,
Verâdan sözleri, verâdan sazı.
Duyulur cennetlerin akisleri
Gök kapılarının sırlı sesleri
Orada yalnız düşünenler kalır,
Maddî âlem daraldıkça daralır;
Ruh mesafe üstü mesafe alır,
Aşılır cismin aşılmaz çıkmazı
Sessizleşir sevdalılar, sevdalar
Ve sinelerinde baharlar çağlar
İner gönüllere bir mavi sükun,
Parıldar her yanı insânî ufkun...
Gece bir halvet mevsimidir O’nun,
Çığlık çığlıktır âşıkların nazı...
Duyarak ötelerin lezzetini
Cennetleri, Firdevs hayaletini
Kaynak: Sızıntı, Eylül 1994
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:24 AM
Gece
Güneş varıp gurûba kapanınca,
Kakmalı bir taç gibi gül kırmızı;
Ve füsunlu mağrib ufku sarınca,
Artar hummalı gönüllerin hızı.
Gece sevdalı ruhların otağı
Gece âşıkların sırlı durağı
Salınır reftâre mavi *******,
Sinelere neler fısıldar neler...
Coşar duygular, uyanır sevgiler,
Duyulur her yanda gönül avazı...
Gönül gecenin sunduğuyla mahmûr
Gece O’nun ıtrıyla buhur buhur
Kurtulanlar uzaklığın ağından,
Mesajlar alırlar yar otağından,
Ererler sırlara ebed çağından
Ve duyarlar o en duyulmaz hazzı...
Hep anber sürünür gezer meltemler
Sihirli rüya gibidir *******
En büyülü tellerle ötelerden,
Nağmeler işitirler çok derinden;
Şarkılar dinlerler gönlün içinden,
Verâdan sözleri, verâdan sazı.
Duyulur cennetlerin akisleri
Gök kapılarının sırlı sesleri
Orada yalnız düşünenler kalır,
Maddî âlem daraldıkça daralır;
Ruh mesafe üstü mesafe alır,
Aşılır cismin aşılmaz çıkmazı
Sessizleşir sevdalılar, sevdalar
Ve sinelerinde baharlar çağlar
İner gönüllere bir mavi sükun,
Parıldar her yanı insânî ufkun...
Gece bir halvet mevsimidir O’nun,
Çığlık çığlıktır âşıkların nazı...
Duyarak ötelerin lezzetini
Cennetleri, Firdevs hayaletini
Kaynak: Sızıntı, Eylül 1994
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:24 AM
Geçer
İnanıp Hakk’a eren geçilmez yoldan geçer;
Nur halkasına giren, gölden deryadan geçer.
Düşmüşse yâr yoluna "Ona Bağdat sorulmaz",
Yağma eder varını, servetten maldan geçer.
Bir girsin Dost hayâle başka ma’şûk aramaz,
O’nu özünde bulan can ile tenden geçer.
Kiminin kastı cemâl, kiminin kaş ile göz,
O’nu mahbûb bilenler, kirpikten kaştan geçer.
Varlik çay gibi akar, akana meyl edilmez!
Âkibeti görenler, her şeyden baştan geçer.
Aşka yelken açanlar yol almiştir muhakkak,
Tadanlar aşk şarâbin kaymaktan baldan geçer.
Nefsini bilmeyenler bilmezler O’nu asla!
O’nu bilen ârifler "kîl" ile "kâl"den geçer.
Benlik ateşten atlas, gurur karanlik da’va,
Gidip O'nu bulanlar benlikten, candan geçer.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:24 AM
Geçer
İnanıp Hakk’a eren geçilmez yoldan geçer;
Nur halkasına giren, gölden deryadan geçer.
Düşmüşse yâr yoluna "Ona Bağdat sorulmaz",
Yağma eder varını, servetten maldan geçer.
Bir girsin Dost hayâle başka ma’şûk aramaz,
O’nu özünde bulan can ile tenden geçer.
Kiminin kastı cemâl, kiminin kaş ile göz,
O’nu mahbûb bilenler, kirpikten kaştan geçer.
Varlik çay gibi akar, akana meyl edilmez!
Âkibeti görenler, her şeyden baştan geçer.
Aşka yelken açanlar yol almiştir muhakkak,
Tadanlar aşk şarâbin kaymaktan baldan geçer.
Nefsini bilmeyenler bilmezler O’nu asla!
O’nu bilen ârifler "kîl" ile "kâl"den geçer.
Benlik ateşten atlas, gurur karanlik da’va,
Gidip O'nu bulanlar benlikten, candan geçer.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:24 AM
Geçmiş ve Gelecek
Arkada kalmiş bir yaz gibidir geçen yillar,
Sîneler mahrumsa sonsuza açik ufuktan.
Hicrana uzanir şen-şakrak yürünen yollar,
Habersiz akip giden ömürler için Hak’tan...
Hüzünle inler gezip dolaştigin şuh daglar,
Güllerin çehresinde damla damla soguk ter...
Matemle tüter her yer, her yanda hazan çaglar.
Gözler kapaliysa bir yeni bahara eger.
Yeis esirir durur bu kipkizil dünyada...
Ve kasvetle kararir ufuklar perde perde...
Her mevsim kiş gibi geçer, kişlar da ard arda,
Cehenneme denktir günler bu ugursuz yerde.
Tipki bahar gibidir bizim dünyamiz bütün,
Her sabahi, her kuşlugu, her akşami hazdan...
Tadi, neş’esi, ışığı, büyüsü ile her gün,
Ümit fısıldar geçer cennet gibi bir yazdan...
Kaynak: Sızıntı, Eylül 1993
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:24 AM
Geçmiş ve Gelecek
Arkada kalmiş bir yaz gibidir geçen yillar,
Sîneler mahrumsa sonsuza açik ufuktan.
Hicrana uzanir şen-şakrak yürünen yollar,
Habersiz akip giden ömürler için Hak’tan...
Hüzünle inler gezip dolaştigin şuh daglar,
Güllerin çehresinde damla damla soguk ter...
Matemle tüter her yer, her yanda hazan çaglar.
Gözler kapaliysa bir yeni bahara eger.
Yeis esirir durur bu kipkizil dünyada...
Ve kasvetle kararir ufuklar perde perde...
Her mevsim kiş gibi geçer, kişlar da ard arda,
Cehenneme denktir günler bu ugursuz yerde.
Tipki bahar gibidir bizim dünyamiz bütün,
Her sabahi, her kuşlugu, her akşami hazdan...
Tadi, neş’esi, ışığı, büyüsü ile her gün,
Ümit fısıldar geçer cennet gibi bir yazdan...
Kaynak: Sızıntı, Eylül 1993
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:25 AM
Gelir
Ne gelirse bize dâhilden gelir,
Haddini bilmeyen câhilden gelir.
Mefsedet bitevî sardı heryanı,
Hem yayladan, hem de sâhilden gelir.
Dudağına geldi milletin canı,
Çıkacak canlar Azrâil’den gelir.
Millet perişân, ahâli derbeder,
Idâre bilmez nâehilden gelir.
Nesiller adina yaşanan keder,
Hem gençlerden hem de kâhilden gelir.
Aldatma, hiyânet bir mergub metâ,
Kimi soysuz, kimi asilden gelir.
Hayâ ve edebe artik elvedâ,
Öteler bilmeyen gâfilden gelir.
Deliler bitevî timarhânede,
Delilik bize hep âkilden gelir.
Dinsize yol açik hemen her yerde,
Bütün bunlar o ilk âmilden gelir.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:25 AM
Gelir
Ne gelirse bize dâhilden gelir,
Haddini bilmeyen câhilden gelir.
Mefsedet bitevî sardı heryanı,
Hem yayladan, hem de sâhilden gelir.
Dudağına geldi milletin canı,
Çıkacak canlar Azrâil’den gelir.
Millet perişân, ahâli derbeder,
Idâre bilmez nâehilden gelir.
Nesiller adina yaşanan keder,
Hem gençlerden hem de kâhilden gelir.
Aldatma, hiyânet bir mergub metâ,
Kimi soysuz, kimi asilden gelir.
Hayâ ve edebe artik elvedâ,
Öteler bilmeyen gâfilden gelir.
Deliler bitevî timarhânede,
Delilik bize hep âkilden gelir.
Dinsize yol açik hemen her yerde,
Bütün bunlar o ilk âmilden gelir.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:26 AM
Gençligim
Dalmiştim rengârenk hülyâlara bir dönemde,
Rûhumda dinleyerek sonsuzluk mûsikîsi;
Coşmuş ve haykirmiştim çelikten sadâ ile...
Bir sürü düşünce tüllenirken benligimde;
Ama bilmem ki kaçinin duyulmuştu sesi,
Hâlâ bir sir yumagi sanki o günkü çile.
Görürdü çocukluk devrimi idrâk edenler,
Hayâlin kollarinda bugünü kucaklarken;
Dogrusu, o gün bir rüyâ saniyordu bunu,
Kelebekler gibi işiga dogru gidenler;
Henüz âlem uykudayken... ve o kadar erken,
Göremezdik onlar ve ben bu rengârenk sonu.
Kutlu horoz ötüyordu bir ezan sesiyle,
Sadâ yankilanip çarpti mezar taşlarina
Bir karanliklar yumagi içindeyken eşyâ...
Hayat üflüyordu ilhâm kokan nefesiyle
Işik ordusundan nurlu arkadaşlarina
Artik diriliş solukluyordu bütün dünyâ...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:26 AM
Gençligim
Dalmiştim rengârenk hülyâlara bir dönemde,
Rûhumda dinleyerek sonsuzluk mûsikîsi;
Coşmuş ve haykirmiştim çelikten sadâ ile...
Bir sürü düşünce tüllenirken benligimde;
Ama bilmem ki kaçinin duyulmuştu sesi,
Hâlâ bir sir yumagi sanki o günkü çile.
Görürdü çocukluk devrimi idrâk edenler,
Hayâlin kollarinda bugünü kucaklarken;
Dogrusu, o gün bir rüyâ saniyordu bunu,
Kelebekler gibi işiga dogru gidenler;
Henüz âlem uykudayken... ve o kadar erken,
Göremezdik onlar ve ben bu rengârenk sonu.
Kutlu horoz ötüyordu bir ezan sesiyle,
Sadâ yankilanip çarpti mezar taşlarina
Bir karanliklar yumagi içindeyken eşyâ...
Hayat üflüyordu ilhâm kokan nefesiyle
Işik ordusundan nurlu arkadaşlarina
Artik diriliş solukluyordu bütün dünyâ...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:26 AM
Gökkuşagindan Tâklar
Işiktan gelmiş nizam begenmeyen begenmez,
Sistemler yikilip gitse de o sendelemez!
Gelip geçti her fikir, geçenleri kaldir at!
Çikmazlarda tek menfez Allah yolu hakikat...
Yençerice düşünce dikiş tutmaz sökülür,
Temsilci magrûr başlar başak başak dökülür...
Bâtilin her sistemi bir akilsizlik dengi,
Yollar içinde yolumuz dogruluk mehengi.
Sönmez işik kaynagi, peygamber yedeginde,
"Ballar bali" denilen hep O’nun peteğinde...
Ondan bize vasiyet sahip çıkın cihâna!
Tutun zimâmı elde hükmeyleyin zamana!
Çıksın öne artık, dünü-bugünü bilenler,
Savulup gitsin, hepsi bir baskınla gelenler..!
Gariplere bayram; belki bugün belki yarın!
Hele şu hamuru bir miktarcık daha karın!
İlhad çöküyor gayrı, ona gerek bir mezar.
Siz kazmasanız dahi, zaman bir çukur kazar...
Çoktan yolları doldurdu ışıktan atlılar,
Gökkuşağından tâklar, bayramınızı kutlar...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:26 AM
Gökkuşagindan Tâklar
Işiktan gelmiş nizam begenmeyen begenmez,
Sistemler yikilip gitse de o sendelemez!
Gelip geçti her fikir, geçenleri kaldir at!
Çikmazlarda tek menfez Allah yolu hakikat...
Yençerice düşünce dikiş tutmaz sökülür,
Temsilci magrûr başlar başak başak dökülür...
Bâtilin her sistemi bir akilsizlik dengi,
Yollar içinde yolumuz dogruluk mehengi.
Sönmez işik kaynagi, peygamber yedeginde,
"Ballar bali" denilen hep O’nun peteğinde...
Ondan bize vasiyet sahip çıkın cihâna!
Tutun zimâmı elde hükmeyleyin zamana!
Çıksın öne artık, dünü-bugünü bilenler,
Savulup gitsin, hepsi bir baskınla gelenler..!
Gariplere bayram; belki bugün belki yarın!
Hele şu hamuru bir miktarcık daha karın!
İlhad çöküyor gayrı, ona gerek bir mezar.
Siz kazmasanız dahi, zaman bir çukur kazar...
Çoktan yolları doldurdu ışıktan atlılar,
Gökkuşağından tâklar, bayramınızı kutlar...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:26 AM
Gökkuşağı
Gök mâvi, yer yeşil bambaşka renkler,
Bölüşülmüş her şey tam gökkuşağı;
Renk-ışık içinde duruyor insan...
Açmış ellerini bir şeyler diler,
Yüzü yukarıda, gönlü aşağı...
Ona gökler dâvetiyesi imân...
Toprakdan-balçıkdan bir yüce cevher,
Öteleri gösteren eşsiz ayna;
Verâlara dönük derin ve parlak...
Haydi gayret et, sen de özüne er!
Bütünleş rûhunla, rûhunla kayna!
Hem inleyerek, hem de ağlayarak...
Bir tomurcuk gibi hep yavaş yavaş,
Güneşle yüz yüze gelinceye dek...
Kök toprakta ama, gözler ışıkta...
Göklerde başladı bu sırlı savaş,
Kıyâmete kadar böyle sürecek;
Hiç durma! Geril, koş zafer ufukta..!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:26 AM
Gökkuşağı
Gök mâvi, yer yeşil bambaşka renkler,
Bölüşülmüş her şey tam gökkuşağı;
Renk-ışık içinde duruyor insan...
Açmış ellerini bir şeyler diler,
Yüzü yukarıda, gönlü aşağı...
Ona gökler dâvetiyesi imân...
Toprakdan-balçıkdan bir yüce cevher,
Öteleri gösteren eşsiz ayna;
Verâlara dönük derin ve parlak...
Haydi gayret et, sen de özüne er!
Bütünleş rûhunla, rûhunla kayna!
Hem inleyerek, hem de ağlayarak...
Bir tomurcuk gibi hep yavaş yavaş,
Güneşle yüz yüze gelinceye dek...
Kök toprakta ama, gözler ışıkta...
Göklerde başladı bu sırlı savaş,
Kıyâmete kadar böyle sürecek;
Hiç durma! Geril, koş zafer ufukta..!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:26 AM
Gönlümün Gülü
Sen’i seven her ruh uludur ya Resûlallâh!
Gönlü-gözü onun doludur ya Resûlallâh!
Cemâlin pertevinden zerre şevk alan billâh,
Kapinin ayrilmaz kuludur ya Resûlallâh!
Beklemez bir başka iltifât Sana erenler,
Semtin iltifat buguludur ya Resûlallâh!
Gönül gözleriyle bir kere seni görenler,
Onlar ruhların bir koludur ya Resûlallâh!
Uçuşur ikliminde altın kanatlı kuşlar,
İklimin kuşların yoludur ya Resûlallâh!
Cennet yamaçları gibidir orda ufuklar,
Cemâlin bu ufkun tülüdür ya Resûlallâh!
Sana ermek imanlı gönüllerin rüyâsı,
Seni bilmeyenler ölüdür ya Resûlallâh!
Vuslatın, bu garip kıtmîrin her dem hülyâsı,
Bu benim gönlümün gülüdür ya Resûlallâh!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:26 AM
Gönlümün Gülü
Sen’i seven her ruh uludur ya Resûlallâh!
Gönlü-gözü onun doludur ya Resûlallâh!
Cemâlin pertevinden zerre şevk alan billâh,
Kapinin ayrilmaz kuludur ya Resûlallâh!
Beklemez bir başka iltifât Sana erenler,
Semtin iltifat buguludur ya Resûlallâh!
Gönül gözleriyle bir kere seni görenler,
Onlar ruhların bir koludur ya Resûlallâh!
Uçuşur ikliminde altın kanatlı kuşlar,
İklimin kuşların yoludur ya Resûlallâh!
Cennet yamaçları gibidir orda ufuklar,
Cemâlin bu ufkun tülüdür ya Resûlallâh!
Sana ermek imanlı gönüllerin rüyâsı,
Seni bilmeyenler ölüdür ya Resûlallâh!
Vuslatın, bu garip kıtmîrin her dem hülyâsı,
Bu benim gönlümün gülüdür ya Resûlallâh!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:27 AM
Gönlümün Virdi
Yıllarca boşalıp doldum,
Değişip özümü buldum.
Karanlıktan hep korkardım,
Işığa erdim kurtuldum.
Ya şimdi neden korkayım,
Çelikten gerilmiş yayım,
Hem bugün hem de ferdâyım,
"Hû" deyip O’nunla doldum...
Ayrı düşen titrer elbet,
Gördüğünden bekler himmet.
Benim boynumda bir kement,
"Kulum" dedim halâs oldum...
Azrâil kiminin derdi,
Korkar ölümden en merdi...
O benim gönlümün virdi,
Korktuklarıyla yâr oldum...
Korktuğum olmuştu önce,
Dünyâ gönlüme düşünce,
O’nu yokluğa gömünce,
Artık yoklarla yok oldum...
Kendinden geçmeyen bilmez,
Beden insanı dirilmez...
Ölmeden ölenler ölmez!
Zannım o yolda yoruldum...
Kâh düşerek, kâh kalkarak,
Yürüdüm hep ağlayarak,
Çaylar gibi çağlayarak,
Ümîdim var ki duruldum..!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:27 AM
Gönlümün Virdi
Yıllarca boşalıp doldum,
Değişip özümü buldum.
Karanlıktan hep korkardım,
Işığa erdim kurtuldum.
Ya şimdi neden korkayım,
Çelikten gerilmiş yayım,
Hem bugün hem de ferdâyım,
"Hû" deyip O’nunla doldum...
Ayrı düşen titrer elbet,
Gördüğünden bekler himmet.
Benim boynumda bir kement,
"Kulum" dedim halâs oldum...
Azrâil kiminin derdi,
Korkar ölümden en merdi...
O benim gönlümün virdi,
Korktuklarıyla yâr oldum...
Korktuğum olmuştu önce,
Dünyâ gönlüme düşünce,
O’nu yokluğa gömünce,
Artık yoklarla yok oldum...
Kendinden geçmeyen bilmez,
Beden insanı dirilmez...
Ölmeden ölenler ölmez!
Zannım o yolda yoruldum...
Kâh düşerek, kâh kalkarak,
Yürüdüm hep ağlayarak,
Çaylar gibi çağlayarak,
Ümîdim var ki duruldum..!
вσυя∂¢αη
07-14-2007, 11:28 AM
gerçekten güzel paylaşımın için sağol kanka
вσυя∂¢αη
07-14-2007, 11:28 AM
gerçekten güzel paylaşımın için sağol kanka
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:32 AM
Gönlümüzü Âbâd Et
Yollardayız Allah'ım, Sen'den ola bir himmet;
Lütfunla kullarına bir kez daha imdad et!
Olmalı bir mîâdı bu teklemenin elbet...
Kurtar bendelerini ve gönlümüzü şâd et...
Gözlerimiz ufukta sürekli tulû' bekler,
Mihnetkeş garipleri bir de ünsünle yâd et!
Bahçelerde bağlarda her zaman güller açsın.!
Gül günlerini artık bizlere de mûtâd et!
Bilmem kaç asır oldu ırmaklar kuruyalı,
Nezdinde hapsettiğin rahmetini âzâd et!
Uçmak için sonsuza güçlü kanat ver bize,
Son arzumuzdur ya Rabb, gönlümüzü âbâd et!
Kaynak: Sızıntı, Temmuz 1999
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:32 AM
Gönlümüzü Âbâd Et
Yollardayız Allah'ım, Sen'den ola bir himmet;
Lütfunla kullarına bir kez daha imdad et!
Olmalı bir mîâdı bu teklemenin elbet...
Kurtar bendelerini ve gönlümüzü şâd et...
Gözlerimiz ufukta sürekli tulû' bekler,
Mihnetkeş garipleri bir de ünsünle yâd et!
Bahçelerde bağlarda her zaman güller açsın.!
Gül günlerini artık bizlere de mûtâd et!
Bilmem kaç asır oldu ırmaklar kuruyalı,
Nezdinde hapsettiğin rahmetini âzâd et!
Uçmak için sonsuza güçlü kanat ver bize,
Son arzumuzdur ya Rabb, gönlümüzü âbâd et!
Kaynak: Sızıntı, Temmuz 1999
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:33 AM
Gönül Gözüyle Yarınlar
Farklı dönüyor çark, zamanda bir fısıltı var,
Dağ-bayır, ova-oba her yanda gizli şölen...
Mevsim değişiyor artık ufukta nevbahar,
Tıpkı ilk Işık Çağı, az ilerde görülen.
Yeryüzü bitevî yağmur duasına durmuş,
Yasla kıvranan o kupkuru çölde inşirah;
Âdeta dünyaya ötelerin rengi vurmuş,
Bin büyüyle ağarıyor ağarınca sabah...
Tıpkı eşref saate bağlanmış gibi zaman,
Her yanda ışık meşalesi o Sonsuz Nur’dan
Tülleniyor bir bir O’nun inayeti, ayan...
Çarpıyor ruhlarımıza bir sırlı fağfurdan.
Bir bayram sevinci içinde bütün gariban,
Yol hazırlığıyla meşgul o meş’um ızdırap;
Tekmil değişiyor bir baştan bir başa cihan,
Nur Çağı’ndan renklerle doğuyor doğan mehtap...
Kaynak: Sızıntı, Haziran 2000
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:33 AM
Gönül Gözüyle Yarınlar
Farklı dönüyor çark, zamanda bir fısıltı var,
Dağ-bayır, ova-oba her yanda gizli şölen...
Mevsim değişiyor artık ufukta nevbahar,
Tıpkı ilk Işık Çağı, az ilerde görülen.
Yeryüzü bitevî yağmur duasına durmuş,
Yasla kıvranan o kupkuru çölde inşirah;
Âdeta dünyaya ötelerin rengi vurmuş,
Bin büyüyle ağarıyor ağarınca sabah...
Tıpkı eşref saate bağlanmış gibi zaman,
Her yanda ışık meşalesi o Sonsuz Nur’dan
Tülleniyor bir bir O’nun inayeti, ayan...
Çarpıyor ruhlarımıza bir sırlı fağfurdan.
Bir bayram sevinci içinde bütün gariban,
Yol hazırlığıyla meşgul o meş’um ızdırap;
Tekmil değişiyor bir baştan bir başa cihan,
Nur Çağı’ndan renklerle doğuyor doğan mehtap...
Kaynak: Sızıntı, Haziran 2000
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:33 AM
Gönüller Tahtın
Rahmetle doğup zahmetle içiçe büyüdün
İnâyet oldun bize, inâyettin Ezelden
Bir uğraktı dünyâ gelip "öte"ye yürüdün
Işık verdin âleme, ışık aldılar Sen’den.
Kapkaranlıkdı cihânlar Sen gelmeden evvel
Çehrenden akan nûrdan aydınlandı dört bucak
İçlere saldığın irfan dünyâlara bedel
Uyandık sâyende ve insanlık uyanacak!
Kurtuluş sabahı asrında, kurtulduk tekmîl
Takılıp yolda kalanlara yazıklar oldu
Bir hamlede ettin zulmeti ışığa tebdîl
Silindi kasvetler her taraf nûrlarla doldu.
Otağın bitevî yeryüzü, gönüller tahtın
Bir sultanlık kurmuştun Süleymân’dan ileri
Melekleri gıptaya salan zümrütten bahtın
Sana tebessüm ediyordu ilk günden beri
Feyzinle gül bahçesi olan düşkünler bağı
Şimdi dağınık zülüflerin gibi târ u mâr
Toprak nemrut bitiriyor, çağ firavun çağı
Küfür ve ilhatla esiyor esince rüzgâr.
Teşrîfinle altın renge boyanmıştı gökler
Şimdi simsiyah çehresiyle âdeta zar zar...
Yollar garip, yolcular düşer kalkar emekler
Ve dudaklarının suyuna susamış bahar
Bak kıyamet ışığı var aynalarda bugün
İblis keyfinde; cehenneme körük çekiyor
Bu üstüste kasvetten göz nemli, gönül üzgün
Kalk bunlara bir "Dur" de, deki zaman geçiyor.
Tanyeri ağaralı bir hayli zaman oldu
Yolunu bekleyenlerin canları dudakta
Henüz Sen gelmeden ışığın ruhlara doldu
Bir ümit dolu intizarla gözler ufukda...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:33 AM
Gönüller Tahtın
Rahmetle doğup zahmetle içiçe büyüdün
İnâyet oldun bize, inâyettin Ezelden
Bir uğraktı dünyâ gelip "öte"ye yürüdün
Işık verdin âleme, ışık aldılar Sen’den.
Kapkaranlıkdı cihânlar Sen gelmeden evvel
Çehrenden akan nûrdan aydınlandı dört bucak
İçlere saldığın irfan dünyâlara bedel
Uyandık sâyende ve insanlık uyanacak!
Kurtuluş sabahı asrında, kurtulduk tekmîl
Takılıp yolda kalanlara yazıklar oldu
Bir hamlede ettin zulmeti ışığa tebdîl
Silindi kasvetler her taraf nûrlarla doldu.
Otağın bitevî yeryüzü, gönüller tahtın
Bir sultanlık kurmuştun Süleymân’dan ileri
Melekleri gıptaya salan zümrütten bahtın
Sana tebessüm ediyordu ilk günden beri
Feyzinle gül bahçesi olan düşkünler bağı
Şimdi dağınık zülüflerin gibi târ u mâr
Toprak nemrut bitiriyor, çağ firavun çağı
Küfür ve ilhatla esiyor esince rüzgâr.
Teşrîfinle altın renge boyanmıştı gökler
Şimdi simsiyah çehresiyle âdeta zar zar...
Yollar garip, yolcular düşer kalkar emekler
Ve dudaklarının suyuna susamış bahar
Bak kıyamet ışığı var aynalarda bugün
İblis keyfinde; cehenneme körük çekiyor
Bu üstüste kasvetten göz nemli, gönül üzgün
Kalk bunlara bir "Dur" de, deki zaman geçiyor.
Tanyeri ağaralı bir hayli zaman oldu
Yolunu bekleyenlerin canları dudakta
Henüz Sen gelmeden ışığın ruhlara doldu
Bir ümit dolu intizarla gözler ufukda...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:34 AM
Gönüllerde Yeşeren Bahar
Karanlığın gözleri uykuyla kapanınca,
Fecrin ışık ordusu gönüllere ulaştı.
O eski nurlu günleri yeniden anınca,
Hülyâlarım coştu, coştu ve bendini aştı.
Bir nûr tûfânı oldu yer, ışığa büründü;
Ayrıldı birbirinden Hak-bâtıl ve kara-ak...
Ağardı ufuk, altın saçlı bahar göründü,
Bütün yamaçlar gül, nergis, papatya ve zambak...
Yaslı dudaklar, lâle yanaklarına döndü...
Ve bülbül dilinden ruhları nağmeler sardı,
Hasretle yanan sînelerin hasreti söndü...
Bu bahar, gönüllerde yeşeren bir bahardı.
Gelin odasına benzeyen gül yuvasından,
Gözlerimize sihirli sürmeler çekildi.
Bu zeberced iklimin, suyundan, havasından,
Duygularımız coştu, gönüller deme geldi.
Aşkla yanan dudaklarda kevser kadehleri,
Cibrîl'in dolaşıp durduğu altın yollarda...
Varıp Cennet'e erenler ve daha ileri,
Süprizler gördüler O Görünmez'den ardarda.
Kelebek kanadından renk almış ağaçlarda,
Çiçekler Cennet ıtırlarıyla burcu burcu.
Ebedle büyülü bu sihirli yamaçlarda,
Sonsuzla bütünleşir her şeyin diğer ucu...
Burada eşyâ bir başka nazla yatar-kalkar,
Burada bahar çemenleri selâmlar gezer;
Burada ırmaklar köpürür "Hû" deyip akar;
Burada Firdevsî renklerle tüllenir her yere.
Burada her gün bülbüller öter, güller açar,
Gonca gamzeler çakar, gamze yürekler deler...
Renkler dalga dalga gözlere güzellik saçar,
Geçerken burda Hızır seccâde sermiş meğer...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:34 AM
Gönüllerde Yeşeren Bahar
Karanlığın gözleri uykuyla kapanınca,
Fecrin ışık ordusu gönüllere ulaştı.
O eski nurlu günleri yeniden anınca,
Hülyâlarım coştu, coştu ve bendini aştı.
Bir nûr tûfânı oldu yer, ışığa büründü;
Ayrıldı birbirinden Hak-bâtıl ve kara-ak...
Ağardı ufuk, altın saçlı bahar göründü,
Bütün yamaçlar gül, nergis, papatya ve zambak...
Yaslı dudaklar, lâle yanaklarına döndü...
Ve bülbül dilinden ruhları nağmeler sardı,
Hasretle yanan sînelerin hasreti söndü...
Bu bahar, gönüllerde yeşeren bir bahardı.
Gelin odasına benzeyen gül yuvasından,
Gözlerimize sihirli sürmeler çekildi.
Bu zeberced iklimin, suyundan, havasından,
Duygularımız coştu, gönüller deme geldi.
Aşkla yanan dudaklarda kevser kadehleri,
Cibrîl'in dolaşıp durduğu altın yollarda...
Varıp Cennet'e erenler ve daha ileri,
Süprizler gördüler O Görünmez'den ardarda.
Kelebek kanadından renk almış ağaçlarda,
Çiçekler Cennet ıtırlarıyla burcu burcu.
Ebedle büyülü bu sihirli yamaçlarda,
Sonsuzla bütünleşir her şeyin diğer ucu...
Burada eşyâ bir başka nazla yatar-kalkar,
Burada bahar çemenleri selâmlar gezer;
Burada ırmaklar köpürür "Hû" deyip akar;
Burada Firdevsî renklerle tüllenir her yere.
Burada her gün bülbüller öter, güller açar,
Gonca gamzeler çakar, gamze yürekler deler...
Renkler dalga dalga gözlere güzellik saçar,
Geçerken burda Hızır seccâde sermiş meğer...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:34 AM
Gözlerimde Kan
Içimde izdirâp, gözümde damla damla kan
Sultânim el amân!
Ey rûhumu saran gizli dertlere nigehbân,
Lutfeyle el amân!
Hakkım diyemem ama, affıma ferman yok mu?
Cürmüm öyle çok mu...?
Boynu tasmalı bir kulum kapında her zaman,
Rûhum Sana kurban...!
Bir kere nazar kılmaz mısın ciğerim kebâp?
Yıllardır bu azâp...
Sen ehl-i keremsin, sun ihsân üstüne ihsân!
Ey derdime dermân!
Tabîbim, derde dermânımsın... perîşan hâlim..!
Kalmadı mecâlim...
Bırakma ne olur, âteş-i hasrette nâlân!
Gözlerim çağlayan...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:34 AM
Gözlerimde Kan
Içimde izdirâp, gözümde damla damla kan
Sultânim el amân!
Ey rûhumu saran gizli dertlere nigehbân,
Lutfeyle el amân!
Hakkım diyemem ama, affıma ferman yok mu?
Cürmüm öyle çok mu...?
Boynu tasmalı bir kulum kapında her zaman,
Rûhum Sana kurban...!
Bir kere nazar kılmaz mısın ciğerim kebâp?
Yıllardır bu azâp...
Sen ehl-i keremsin, sun ihsân üstüne ihsân!
Ey derdime dermân!
Tabîbim, derde dermânımsın... perîşan hâlim..!
Kalmadı mecâlim...
Bırakma ne olur, âteş-i hasrette nâlân!
Gözlerim çağlayan...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:34 AM
Gözyaşları
Gözyaşları damla damla mısralaşan şiir,
Sevincin-kederin, ümidin-ye’sin nağmesi...
Bazen hicranla yanar İnsan, mum gibi erir
Ve gözyaşlarına dönüşür soluğu, sesi.
Bazen çocuklar gibi coşar, sevinçle ağlar,
Görünce dört bir yanda tüllenen şafakları...
Bazen ocaklar gibi yanar ve ciğerin dağlar,
Kaplayınca bir karanlık keder ufukları.
Gözyaşları ateşleri söndüren bir iksir,
Cehennemlere karşı yırtılmayan bir sera;
Ve gönüldeki ma’nâlar onlarla yeşerir,
Onlarla cennetlere döner bütün bir verâ...
Yaş döken göz, cephedekilere denktir;
Görmez gayyâlari Allah için aglayanlar...
Içten aglama kalp sadakatine mihenktir,
Anlar bunu ancak gönülde Hakk’ı duyanlar...
Gönlüm her zaman bir gamlı haberle buğulu,
Uçup gidiyor sevdiklerimiz birer birer...
Hislerim sarsık, gözlerim yaşlarla dopdolu,
Bütün bu baharlar bir hazan içinmiş meğer..!
Hayat hep zahmet ve yaş varınca elli beşe,
Sararıyor arzular, emeller yaprak yaprak;
Sistemler açılıyor birden meçhul inişe,
Ve az ötede hislere çarpıyor son durak...
Ufukta bir kanlı şafak veya sonsuz nûr,
Durmaz yürür İmanlı gönüller O’na doğru;
Sonra eder ak-kara va’dolunanlar zuhûr,
Kimileri zift gibi kimisi de dupduru...
Ve ben pürmelâl ellerim arasında başım,
Ümit çiçeklerimde kırağı endişesi;
"Son"un bilmem ne kadar yakınına varmışım
Azrail’le söyleşir gibi ruhumun sesi...
Herkesle beraber yürüyoruz öbek öbek,
Salmişiz kendimizi ebed musikîsine;
Ruh sonsuza dogru pervaz eden bir kelebek,
Kaptirmiş kendini zevâlin en nefîsine...
Tipki bir ney gibi bütün ömür boyu zâr zâr,
Ne gurbeti biter, ne gurûbu hiçbir zaman...
Mecnun gibi hep ağlar dolaşır O’nu arar,
Gözleri hicranla dolu, gönlünde hafakan...
Ağla gözlerim ağla, ırmaklarda gün dönsün!
Ağla vadiler Nil, dağlar "Tûr-i Sînâ" olsun!
Ağla ki İbrahim’i saran ateşler sönsün!
Ve yeşeren asâ ile sihirler bozulsun.!
Şak şak olsun "Kafdagi" hayat suyu fişkirsin!
Dirilsin ölüler gözyaşi kurnalarinda;
Iradenin kollarindaki zincir kirilsin
Ve görünsün fecir süvarileri ard arda...
Kaynak: Sizinti, Agustos 1995
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:34 AM
Gözyaşları
Gözyaşları damla damla mısralaşan şiir,
Sevincin-kederin, ümidin-ye’sin nağmesi...
Bazen hicranla yanar İnsan, mum gibi erir
Ve gözyaşlarına dönüşür soluğu, sesi.
Bazen çocuklar gibi coşar, sevinçle ağlar,
Görünce dört bir yanda tüllenen şafakları...
Bazen ocaklar gibi yanar ve ciğerin dağlar,
Kaplayınca bir karanlık keder ufukları.
Gözyaşları ateşleri söndüren bir iksir,
Cehennemlere karşı yırtılmayan bir sera;
Ve gönüldeki ma’nâlar onlarla yeşerir,
Onlarla cennetlere döner bütün bir verâ...
Yaş döken göz, cephedekilere denktir;
Görmez gayyâlari Allah için aglayanlar...
Içten aglama kalp sadakatine mihenktir,
Anlar bunu ancak gönülde Hakk’ı duyanlar...
Gönlüm her zaman bir gamlı haberle buğulu,
Uçup gidiyor sevdiklerimiz birer birer...
Hislerim sarsık, gözlerim yaşlarla dopdolu,
Bütün bu baharlar bir hazan içinmiş meğer..!
Hayat hep zahmet ve yaş varınca elli beşe,
Sararıyor arzular, emeller yaprak yaprak;
Sistemler açılıyor birden meçhul inişe,
Ve az ötede hislere çarpıyor son durak...
Ufukta bir kanlı şafak veya sonsuz nûr,
Durmaz yürür İmanlı gönüller O’na doğru;
Sonra eder ak-kara va’dolunanlar zuhûr,
Kimileri zift gibi kimisi de dupduru...
Ve ben pürmelâl ellerim arasında başım,
Ümit çiçeklerimde kırağı endişesi;
"Son"un bilmem ne kadar yakınına varmışım
Azrail’le söyleşir gibi ruhumun sesi...
Herkesle beraber yürüyoruz öbek öbek,
Salmişiz kendimizi ebed musikîsine;
Ruh sonsuza dogru pervaz eden bir kelebek,
Kaptirmiş kendini zevâlin en nefîsine...
Tipki bir ney gibi bütün ömür boyu zâr zâr,
Ne gurbeti biter, ne gurûbu hiçbir zaman...
Mecnun gibi hep ağlar dolaşır O’nu arar,
Gözleri hicranla dolu, gönlünde hafakan...
Ağla gözlerim ağla, ırmaklarda gün dönsün!
Ağla vadiler Nil, dağlar "Tûr-i Sînâ" olsun!
Ağla ki İbrahim’i saran ateşler sönsün!
Ve yeşeren asâ ile sihirler bozulsun.!
Şak şak olsun "Kafdagi" hayat suyu fişkirsin!
Dirilsin ölüler gözyaşi kurnalarinda;
Iradenin kollarindaki zincir kirilsin
Ve görünsün fecir süvarileri ard arda...
Kaynak: Sizinti, Agustos 1995
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:35 AM
Gurbet 1
Gurbet rûhumda poyraz gibi esdiydi bir gün,
Hazân, türküler söylüyordu; yerlerde yaprak...
Sînemde iniltili hâlâ o hicranlı dün,
Gönlüm, hafakanlarıyla dalgalanan bayrak...
Daldım eski günlerdeki derin melâlime,
Kandan bir lücceydi âdeta gördüğüm yerler.
Ürperdim; bir kere daha acıdım hâlime,
Geçince birer birer hayâlimden o günler...
Gerçi yine bir gurbet hüznü var sînelerde,
Poyraz biraz serince okşuyor çiçekleri;
Perde perde neş’enin çağladığı her yerde,
Bir gamlı melodi susturuyor böcekleri.
Ama, o hep kasvetle esip gelen hicranlar,
Artık göçedip gittiler bir başka diyara...
Asırlardan beri gerçeği saran dumanlar,
Birer birer eriyip yol verdiler bahara...
Şimdi dertli sînemin o eski huysuzluğu,
Yalnızlık *******imde vefâlı arkadaş...
Ve çöllerdekine denk gönlümün susuzluğu;
"Az ağrı, âsân ölüm " ve îmân ola yoldaş..!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:35 AM
Gurbet 1
Gurbet rûhumda poyraz gibi esdiydi bir gün,
Hazân, türküler söylüyordu; yerlerde yaprak...
Sînemde iniltili hâlâ o hicranlı dün,
Gönlüm, hafakanlarıyla dalgalanan bayrak...
Daldım eski günlerdeki derin melâlime,
Kandan bir lücceydi âdeta gördüğüm yerler.
Ürperdim; bir kere daha acıdım hâlime,
Geçince birer birer hayâlimden o günler...
Gerçi yine bir gurbet hüznü var sînelerde,
Poyraz biraz serince okşuyor çiçekleri;
Perde perde neş’enin çağladığı her yerde,
Bir gamlı melodi susturuyor böcekleri.
Ama, o hep kasvetle esip gelen hicranlar,
Artık göçedip gittiler bir başka diyara...
Asırlardan beri gerçeği saran dumanlar,
Birer birer eriyip yol verdiler bahara...
Şimdi dertli sînemin o eski huysuzluğu,
Yalnızlık *******imde vefâlı arkadaş...
Ve çöllerdekine denk gönlümün susuzluğu;
"Az ağrı, âsân ölüm " ve îmân ola yoldaş..!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:35 AM
Gurbet 2
Gurbet içinde gurbet,
Yandım bîhuzûr oldum.
Hasret içinde hasret,
Hem boşaldım, hem doldum.
Ben ki, bir baht-ı kâre,
Dolaştım hep âvâre,
Bahtıma tam emâre,
Bir yeşerdim, bir soldum...
Kâh çöl gibi kavruldum;
Kâh bulut gibi doldum;
Damla damla savruldum,
Düşe düşe göl oldum...
Bahar geldi çiçekler,
Yapraklarda böcekler;
Yol yol gezer emekler,
Ben dururken yoruldum.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:35 AM
Gurbet 2
Gurbet içinde gurbet,
Yandım bîhuzûr oldum.
Hasret içinde hasret,
Hem boşaldım, hem doldum.
Ben ki, bir baht-ı kâre,
Dolaştım hep âvâre,
Bahtıma tam emâre,
Bir yeşerdim, bir soldum...
Kâh çöl gibi kavruldum;
Kâh bulut gibi doldum;
Damla damla savruldum,
Düşe düşe göl oldum...
Bahar geldi çiçekler,
Yapraklarda böcekler;
Yol yol gezer emekler,
Ben dururken yoruldum.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:35 AM
Gurbet Şiiri
Gurbet rûhumda poyraz gibi estiydi bir gün,
Hazân, türküler söylüyordu; yerlerde yaprak...
Sînemde iniltili hâlâ o hicranlı dün,
Gönlüm, hafakanlarıyla dalgalanan bayrak...
Daldım eski günlerdeki derin melâlime,
Kandan bir lücceydi âdeta gördüğüm yerler.
Ürperdim; bir kere daha acıdım hâlime,
Geçince birer birer hayâlimden o günler...
Gerçi yine bir gurbet hüznü var sînelerde,
Poyraz biraz serince okşuyor çiçekleri;
Perde perde neş'enin çağladığı her yerde,
Bir gamlı melodi susturuyor böcekleri.
Ama, o hep kasvetle esip gelen hicranlar,
Artık göçedip gittiler bir başka diyara...
Asırlardan beri gerçeği saran dumanlar,
Birer birer eriyip yol verdiler bahara...
Şimdi dertli sînemin o eski huysuzluğu,
Yalnızlık *******imde vefâlı arkadaş...
Ve çöllerdekine denk gönlümün susuzluğu;
"Az ağrı, âsân ölüm " ve îmân ola yoldaş..!
Kaynak: Kırık Mızrap
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:35 AM
Gurbet Şiiri
Gurbet rûhumda poyraz gibi estiydi bir gün,
Hazân, türküler söylüyordu; yerlerde yaprak...
Sînemde iniltili hâlâ o hicranlı dün,
Gönlüm, hafakanlarıyla dalgalanan bayrak...
Daldım eski günlerdeki derin melâlime,
Kandan bir lücceydi âdeta gördüğüm yerler.
Ürperdim; bir kere daha acıdım hâlime,
Geçince birer birer hayâlimden o günler...
Gerçi yine bir gurbet hüznü var sînelerde,
Poyraz biraz serince okşuyor çiçekleri;
Perde perde neş'enin çağladığı her yerde,
Bir gamlı melodi susturuyor böcekleri.
Ama, o hep kasvetle esip gelen hicranlar,
Artık göçedip gittiler bir başka diyara...
Asırlardan beri gerçeği saran dumanlar,
Birer birer eriyip yol verdiler bahara...
Şimdi dertli sînemin o eski huysuzluğu,
Yalnızlık *******imde vefâlı arkadaş...
Ve çöllerdekine denk gönlümün susuzluğu;
"Az ağrı, âsân ölüm " ve îmân ola yoldaş..!
Kaynak: Kırık Mızrap
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:35 AM
Gurbet Ufuklari
Insan bir gurbet çocugu, gurbet ürperten bir deryâ,
Yüzer dalgalar arasinda, titrer bir ömür boyu...
Her durak bir ümit fecri, her menzil bir yikik rüyâ,
Sabahlar hicran rihtimi, akşamlarsa vuslat koyu.
Ara sira fânilik rüzgârlari eser, eser serince,
Yetim nevhalari gibi sesler duyulur her yerde...
Yer yer semâvî korolar dinlenir sirli ve ince,
Vicdanlarin sesinden, rûhların derinliklerinde.
Bazen coşar insan köpürdüğü gibi dalgaların,
Sonsuza ulaşmak ister, gelir sahile mıhlanır;
Tutsağıdır âdeta zincirlerin, prangaların,
Kükrer, şahlanır ama, yine kendi havzında kalır.
Ufuksuz rûh, ömür boyu bu ferahfezâ dünyada,
Maddenin dar hendesesinde esirler gibi yaşar...
Gönlünün kuytularında hep hazan çağlar ard arda,
Dolaşır ye’sin fecir bilmez tepelerinde zâr zâr...
İdeal rûhlarda gurbet bir balayıdır her gece,
Bin bir temâşâ zevkiyle, heyecanlı bir pürneş’e;
Süzerler her zaman varlığı, gönülden ve derince,
Duyarlar âdeta ötelerin sesini peş peşe...
Sırtında alevden gömlek, yollarda bin bir ızdırap,
En acı günlerin sahilsiz deryâlarından bile;
İnancın engin hazzıyla dili âdeta bir mızrap,
Rûhlara neler dinletir gönlünün altın sesiyle!
Her gün yunar-yıkanır bir muhabbet çağlayanında;
Duyar O’nu, meleklerin duyduğu gibi derince,
En yapayalnız olduğu zamanlarda hep yanında;
Bin aşk zevkiyle erer en tatlı halvete kendince...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:35 AM
Gurbet Ufuklari
Insan bir gurbet çocugu, gurbet ürperten bir deryâ,
Yüzer dalgalar arasinda, titrer bir ömür boyu...
Her durak bir ümit fecri, her menzil bir yikik rüyâ,
Sabahlar hicran rihtimi, akşamlarsa vuslat koyu.
Ara sira fânilik rüzgârlari eser, eser serince,
Yetim nevhalari gibi sesler duyulur her yerde...
Yer yer semâvî korolar dinlenir sirli ve ince,
Vicdanlarin sesinden, rûhların derinliklerinde.
Bazen coşar insan köpürdüğü gibi dalgaların,
Sonsuza ulaşmak ister, gelir sahile mıhlanır;
Tutsağıdır âdeta zincirlerin, prangaların,
Kükrer, şahlanır ama, yine kendi havzında kalır.
Ufuksuz rûh, ömür boyu bu ferahfezâ dünyada,
Maddenin dar hendesesinde esirler gibi yaşar...
Gönlünün kuytularında hep hazan çağlar ard arda,
Dolaşır ye’sin fecir bilmez tepelerinde zâr zâr...
İdeal rûhlarda gurbet bir balayıdır her gece,
Bin bir temâşâ zevkiyle, heyecanlı bir pürneş’e;
Süzerler her zaman varlığı, gönülden ve derince,
Duyarlar âdeta ötelerin sesini peş peşe...
Sırtında alevden gömlek, yollarda bin bir ızdırap,
En acı günlerin sahilsiz deryâlarından bile;
İnancın engin hazzıyla dili âdeta bir mızrap,
Rûhlara neler dinletir gönlünün altın sesiyle!
Her gün yunar-yıkanır bir muhabbet çağlayanında;
Duyar O’nu, meleklerin duyduğu gibi derince,
En yapayalnız olduğu zamanlarda hep yanında;
Bin aşk zevkiyle erer en tatlı halvete kendince...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:36 AM
Gümüş Tenli Dünya
Gördümdü o gümüş tenli dünyâyı,
Kapı kapı hakîkatı ararken;
Ve onun ötesindeki manâyı,
Buldum bulanlarla bir sabah erken...
Artık gözlerimde tüllenen eşyâ,
Tıpkı bir kitaptı ışıktan, renkten;
Bu bildiğim arz, o göz kırpan semâ,
Bir güzel endâmla karşımda yekten;
Nergis gibi o mahmûr bakışıyla,
Gönlüme sihirli kemendler saldı...
Durup durup gamzeler çakışıyla,
Geçtim kendimden, rûhum kala kaldı...
Her nağmede büyüleyen bir sadâ,
Kulaklara çarpan, Cennet şarkısı;
Nağmelerinde füsünkâr bir edâ,
Ruhlara ninni kevser çağıltısı...
Sevdâyla yatar, sevdâyla kalkarlar,
Bu iklimde hayata uyananlar...
Yüzlerinde sönmeyen ışık pâr pâr,
Anlar bunu ancak aşkla yananlar.
Nağmeler salarlar gelip geçerken,
Zümrüt hülyâların altın sesinden;
Şevk ü târâbla coşarlar ve derken,
İlhâm soluklarlar Hak nefesinden...
Kendilerini Cennette sanırlar,
Haz duyarlar ebedler kadar derin;
Binlerce yıl ve binlerce asırlar...
Bu tâli’li bendeleri kaderin..!
Tenezzühe çıktıkları her yerde,
Tıpkı Itrî gibi bestekârlardan;
Mûsikîler dinlerler perde perde,
Zevkine doyulmayan baharlardan...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:36 AM
Gümüş Tenli Dünya
Gördümdü o gümüş tenli dünyâyı,
Kapı kapı hakîkatı ararken;
Ve onun ötesindeki manâyı,
Buldum bulanlarla bir sabah erken...
Artık gözlerimde tüllenen eşyâ,
Tıpkı bir kitaptı ışıktan, renkten;
Bu bildiğim arz, o göz kırpan semâ,
Bir güzel endâmla karşımda yekten;
Nergis gibi o mahmûr bakışıyla,
Gönlüme sihirli kemendler saldı...
Durup durup gamzeler çakışıyla,
Geçtim kendimden, rûhum kala kaldı...
Her nağmede büyüleyen bir sadâ,
Kulaklara çarpan, Cennet şarkısı;
Nağmelerinde füsünkâr bir edâ,
Ruhlara ninni kevser çağıltısı...
Sevdâyla yatar, sevdâyla kalkarlar,
Bu iklimde hayata uyananlar...
Yüzlerinde sönmeyen ışık pâr pâr,
Anlar bunu ancak aşkla yananlar.
Nağmeler salarlar gelip geçerken,
Zümrüt hülyâların altın sesinden;
Şevk ü târâbla coşarlar ve derken,
İlhâm soluklarlar Hak nefesinden...
Kendilerini Cennette sanırlar,
Haz duyarlar ebedler kadar derin;
Binlerce yıl ve binlerce asırlar...
Bu tâli’li bendeleri kaderin..!
Tenezzühe çıktıkları her yerde,
Tıpkı Itrî gibi bestekârlardan;
Mûsikîler dinlerler perde perde,
Zevkine doyulmayan baharlardan...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:36 AM
Güneş Doğacak
Ey mâyesi nurla yoğrulmuş millet!
Hele dişini sık az daha sabret!
Aman, sönmesin sînendeki himmet!
Son durağın "Devlet-i ebed müddet..."
Hiç durma yürü ki, yollarda gözler!
Durmuş şehid baban yolunu gözler
Geril, koş! Seni bekliyor pürüzler
Gel artık sevinsin kederli yüzler...!
Belli, da’vâ büyük yollar da uzun;
Ne gam! Yolcusu olmuşsun Sonsuz’un.
Kutlu Rehber bu yolda kılavuzun...
Lafı mı olur artık, karın-buzun...!
Nasıl olsa bir gün güneş doğacak;
Çevreye yeniden nurlar yağacak;
Dağ-dere, ova-oba bucak bucak,
Işık gelip karanlığı boğacak...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:36 AM
Güneş Doğacak
Ey mâyesi nurla yoğrulmuş millet!
Hele dişini sık az daha sabret!
Aman, sönmesin sînendeki himmet!
Son durağın "Devlet-i ebed müddet..."
Hiç durma yürü ki, yollarda gözler!
Durmuş şehid baban yolunu gözler
Geril, koş! Seni bekliyor pürüzler
Gel artık sevinsin kederli yüzler...!
Belli, da’vâ büyük yollar da uzun;
Ne gam! Yolcusu olmuşsun Sonsuz’un.
Kutlu Rehber bu yolda kılavuzun...
Lafı mı olur artık, karın-buzun...!
Nasıl olsa bir gün güneş doğacak;
Çevreye yeniden nurlar yağacak;
Dağ-dere, ova-oba bucak bucak,
Işık gelip karanlığı boğacak...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:36 AM
Hak Dostu
Hak dostu ezelin komşusu, ebed yolcusu,
Azığı, asâsı, yolu Allah’a emanet...
Hep tecelli avlar gönlünde ışıktan pusu,
Kemankeşi, yayı, oltası, ağı muhabbet...
Gözleri nergis gibi süzgün, çehresi apak,
Gönlünün kanatları meleklerinkine eş;
Sanki bir miraç şehsuvarı altında burak,
Nazarı ufuklar ötesi, ruhunda ateş.
Tıpkı bir mangal gibi derinliklerinde kor,
Duyguları bahar bulutları gibi yüklü;
Toprak kadar mahviyet içinde, ama vakur,
İçi dalga dalga ummanlardan da köpüklü...
Işıktan dünyasında madde-mânâ iç içe,
Beyan çeşmesinden "ledün" kevserleri akar;
Sureti, uhrevîliğine ince bir peçe,
Bir gözü dünyaya, öbürü ukbâya bakar...
Hep bir çevgâna benzeyen boynunun halkası,
Sonsuza ulaşma azmiyle yay gibi gergin;
Kaynaya kaynaya buharlaşmadır sevdası,
Kendince zerre olan gönlü, semalardan da rengin...
Nazarı, meleklerin dolaştığı noktada,
İklimi, dudağı kurumuşların durağı;
Ve her zaman kervanlar konar-kalkar ard arda,
Hızır çeşmesine benzer büyülü otağı.
Gözlerinin içinde sihirli seslenişler,
Çevresinde âdeta bir uhrevî tenhalık;
Bu uhrevî koyda hep ümitli bekleyişler,
Burası O’na bir kapı, kapı da aralık...
Gel sen de kır elindeki benlik kâsesini!
Yürü O’na açılan yolda son hadde kadar!
Duyacaksın her bucakta ezelin sesini,
Ve tüllenecek ufkunda solmayan bin bahar...
Kaynak: Sızıntı, Haziran 1996
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:36 AM
Hak Dostu
Hak dostu ezelin komşusu, ebed yolcusu,
Azığı, asâsı, yolu Allah’a emanet...
Hep tecelli avlar gönlünde ışıktan pusu,
Kemankeşi, yayı, oltası, ağı muhabbet...
Gözleri nergis gibi süzgün, çehresi apak,
Gönlünün kanatları meleklerinkine eş;
Sanki bir miraç şehsuvarı altında burak,
Nazarı ufuklar ötesi, ruhunda ateş.
Tıpkı bir mangal gibi derinliklerinde kor,
Duyguları bahar bulutları gibi yüklü;
Toprak kadar mahviyet içinde, ama vakur,
İçi dalga dalga ummanlardan da köpüklü...
Işıktan dünyasında madde-mânâ iç içe,
Beyan çeşmesinden "ledün" kevserleri akar;
Sureti, uhrevîliğine ince bir peçe,
Bir gözü dünyaya, öbürü ukbâya bakar...
Hep bir çevgâna benzeyen boynunun halkası,
Sonsuza ulaşma azmiyle yay gibi gergin;
Kaynaya kaynaya buharlaşmadır sevdası,
Kendince zerre olan gönlü, semalardan da rengin...
Nazarı, meleklerin dolaştığı noktada,
İklimi, dudağı kurumuşların durağı;
Ve her zaman kervanlar konar-kalkar ard arda,
Hızır çeşmesine benzer büyülü otağı.
Gözlerinin içinde sihirli seslenişler,
Çevresinde âdeta bir uhrevî tenhalık;
Bu uhrevî koyda hep ümitli bekleyişler,
Burası O’na bir kapı, kapı da aralık...
Gel sen de kır elindeki benlik kâsesini!
Yürü O’na açılan yolda son hadde kadar!
Duyacaksın her bucakta ezelin sesini,
Ve tüllenecek ufkunda solmayan bin bahar...
Kaynak: Sızıntı, Haziran 1996
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:36 AM
Hak Erleri
Koç yiğitler var gönül dünyasında,
Aramızda cefâsına dururlar.
Ruhlarıyla semâların verâsında,
Lûtfedip aramızda bulunurlar...
Ay gibidir vicdanları, yüzleri...
Gökten inmiş melek gibi dururlar.
Bir an vefâsızlık etse gözleri,
Ömür boyu dövünür, vurunurlar.
Az inhirâfa uğrasa özleri,
Hazân vurmuş güller gibi kururlar.
Âdetâ şeker-şerbettir sözleri,
İşitenleri gönülden vururlar.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:36 AM
Hak Erleri
Koç yiğitler var gönül dünyasında,
Aramızda cefâsına dururlar.
Ruhlarıyla semâların verâsında,
Lûtfedip aramızda bulunurlar...
Ay gibidir vicdanları, yüzleri...
Gökten inmiş melek gibi dururlar.
Bir an vefâsızlık etse gözleri,
Ömür boyu dövünür, vurunurlar.
Az inhirâfa uğrasa özleri,
Hazân vurmuş güller gibi kururlar.
Âdetâ şeker-şerbettir sözleri,
İşitenleri gönülden vururlar.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:37 AM
Hasbıhâl
İclâlinin âhengi her bucakta nümâyân!
Gönüllerde o tecellinin bir gölgesi var...
Bunu duyan ruh gezer her yerde Seni arar,
Gözlerinde tüllenir en tatlı hatıralar;
Her ses, her renk, her desende varlığın ayân...
Hep yollardayım, bak yüzümün rengi sararmış!
İçimde buğu buğu hüzün, gözlerim nemli,
Neyimden yükselen ses hüznümden de elemli,
Tarife ne hacet, içim belli-dışım belli!
Ama duydum ki mücrimlere affın da varmış...
Gönlümde derin bir acı, ruhumda hafakan,
Ağlar gezerim her gün bu biten mecâlimle,
Kaddimi büken o bağrımdaki melâlimle;
Hep düşe-kalkayım şu iki büklüm halimle
Bir gün şâd olsam da, her gün ayrı bir heyecan...
Anar Seni bu dertli sinem her seherinde,
Gel gönlümde konakla, ızdırâbımla konuş!
Enîsim ol ki, derûnum yalnızlıkla dolmuş;
Dünkü yamaçlarımda güllerim bir bir solmuş,
Hazan nağmeleri duyulur bestelerinde.
Tattır ruhuma aşkının ilâhî tadını!
Ferhat gibi hep hıçkırsın, Mecnûn gibi yansın;
İkliminin zümrütten renklerine uyansın,
Tüllenen güzelliklerinin şiirine kansın,
Bu kırık kalbime armağan et muradını..!
Sende buldu bulanlar vuslatın neş’esini,
Yıllardır yollardayım hâlim Sana emanet;
Senin yolunda olmak bile en büyük devlet,
Ey Yüce Sevgili, sevginle beni de şâd et!
Göreyim ruhumda Cemâlin gölgesini.
Kaynak: Sızıntı, Ekim 1996
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:37 AM
Hasbıhâl
İclâlinin âhengi her bucakta nümâyân!
Gönüllerde o tecellinin bir gölgesi var...
Bunu duyan ruh gezer her yerde Seni arar,
Gözlerinde tüllenir en tatlı hatıralar;
Her ses, her renk, her desende varlığın ayân...
Hep yollardayım, bak yüzümün rengi sararmış!
İçimde buğu buğu hüzün, gözlerim nemli,
Neyimden yükselen ses hüznümden de elemli,
Tarife ne hacet, içim belli-dışım belli!
Ama duydum ki mücrimlere affın da varmış...
Gönlümde derin bir acı, ruhumda hafakan,
Ağlar gezerim her gün bu biten mecâlimle,
Kaddimi büken o bağrımdaki melâlimle;
Hep düşe-kalkayım şu iki büklüm halimle
Bir gün şâd olsam da, her gün ayrı bir heyecan...
Anar Seni bu dertli sinem her seherinde,
Gel gönlümde konakla, ızdırâbımla konuş!
Enîsim ol ki, derûnum yalnızlıkla dolmuş;
Dünkü yamaçlarımda güllerim bir bir solmuş,
Hazan nağmeleri duyulur bestelerinde.
Tattır ruhuma aşkının ilâhî tadını!
Ferhat gibi hep hıçkırsın, Mecnûn gibi yansın;
İkliminin zümrütten renklerine uyansın,
Tüllenen güzelliklerinin şiirine kansın,
Bu kırık kalbime armağan et muradını..!
Sende buldu bulanlar vuslatın neş’esini,
Yıllardır yollardayım hâlim Sana emanet;
Senin yolunda olmak bile en büyük devlet,
Ey Yüce Sevgili, sevginle beni de şâd et!
Göreyim ruhumda Cemâlin gölgesini.
Kaynak: Sızıntı, Ekim 1996
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:37 AM
Hâtıra
Nurlu bir geceydi o eski zaman;
Hülyalarımda füsunlu hâtıra,
Yağmur nağmeleriyle ara ara,
Boşalıyor gönlümdeki bahara
Uyaran yıldırımlarıyla her an...
Sînemde hep geçmişin mûsikîsi;
Gürül gürül ve oldukça derinden,
Dalga dalga esen akislerinden,
Şehrâyinler gibi şen günlerinden
Ruhumda tınlayan cennet bestesi.
Hâlâ taptaze o şiirin gülleri;
Gülümseyen bir resim gibi sıcak,
Menekşeler gibi hep salkım saçak
Ve düşlerdeki bahardan daha ak,
Her lahzası ayrı bir haz günleri...
Güneşi asla batmayan bu dünya,
Her yerde ışıktan bir sürü izler...
İzlere yüz süren aydınlık yüzler,
Gerçi şimdilik sakin ve sessizler,
Ama her ruhta hep o eski rüya...
Her soluk huzurla gürleyen bir şarkı,
Neş’eler tülleniyor hülyalarda;
Yeniden gün döndüğü şu zamanda,
Devran gülde, lâlede, erguvanda,
Tıpkı mâzi gibi... fark sırf çağ farkı...
Dört bir yanda dünün soluğu, sesi,
******* bir sırlı doğumla gergin;
Duyup sezdiklerimizden de engin,
Geçmişin baharları gibi rengin
Ufukta tül tül onun emaresi...
Kaynak: Sızıntı, Nisan 1995
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:37 AM
Hâtıra
Nurlu bir geceydi o eski zaman;
Hülyalarımda füsunlu hâtıra,
Yağmur nağmeleriyle ara ara,
Boşalıyor gönlümdeki bahara
Uyaran yıldırımlarıyla her an...
Sînemde hep geçmişin mûsikîsi;
Gürül gürül ve oldukça derinden,
Dalga dalga esen akislerinden,
Şehrâyinler gibi şen günlerinden
Ruhumda tınlayan cennet bestesi.
Hâlâ taptaze o şiirin gülleri;
Gülümseyen bir resim gibi sıcak,
Menekşeler gibi hep salkım saçak
Ve düşlerdeki bahardan daha ak,
Her lahzası ayrı bir haz günleri...
Güneşi asla batmayan bu dünya,
Her yerde ışıktan bir sürü izler...
İzlere yüz süren aydınlık yüzler,
Gerçi şimdilik sakin ve sessizler,
Ama her ruhta hep o eski rüya...
Her soluk huzurla gürleyen bir şarkı,
Neş’eler tülleniyor hülyalarda;
Yeniden gün döndüğü şu zamanda,
Devran gülde, lâlede, erguvanda,
Tıpkı mâzi gibi... fark sırf çağ farkı...
Dört bir yanda dünün soluğu, sesi,
******* bir sırlı doğumla gergin;
Duyup sezdiklerimizden de engin,
Geçmişin baharları gibi rengin
Ufukta tül tül onun emaresi...
Kaynak: Sızıntı, Nisan 1995
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:37 AM
Hâtıralar
Yine geçmişin ak hâtıralarına daldım;
Bir tatlı çağıltıyla yerimde kalakaldım.
Her devri ayrı bir ihtişam ve ayrı bir şân,
Âdetâ dünyâları saran ışıktan tûfân...
Düşündüm o muhteşem devletini Osman’ın...
Ve zirvelere ulaştı elinde Orhan’ın.
Yürüdü garbın karanlık âfâkına emîn,
Gürledi gülbanklarla her yerde "feth-i mübîn"
Derken her yanda şahlandı evlâd-ı fâtihân,
Ve bir çığlık oldu inledi Yavuz Selim Hân...
Çağlar ve çağlar boyu böyle kükreyip durduk,
Dünyâda tıpkı bir uhrevî saltanat kurduk.
Hülyâm hâlâ meshûr cedlerin velvelesiyle,
Ve meydanları dolduran at kişnemesiyle...
Her taraf bağ-ı iremdi o kutlu devirde,
Adetâ cennetler tüllenirdi perde perde.
Meğer kadrini bilmişler zamanın çok erken,
Henüz hiçbir yerde onun sırrı bilinmezken.
Nurdan ırmaklar gibi akmışlar çağlar boyu,
Çağıltılarla her yanda, Cennetlerden suyu...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:37 AM
Hâtıralar
Yine geçmişin ak hâtıralarına daldım;
Bir tatlı çağıltıyla yerimde kalakaldım.
Her devri ayrı bir ihtişam ve ayrı bir şân,
Âdetâ dünyâları saran ışıktan tûfân...
Düşündüm o muhteşem devletini Osman’ın...
Ve zirvelere ulaştı elinde Orhan’ın.
Yürüdü garbın karanlık âfâkına emîn,
Gürledi gülbanklarla her yerde "feth-i mübîn"
Derken her yanda şahlandı evlâd-ı fâtihân,
Ve bir çığlık oldu inledi Yavuz Selim Hân...
Çağlar ve çağlar boyu böyle kükreyip durduk,
Dünyâda tıpkı bir uhrevî saltanat kurduk.
Hülyâm hâlâ meshûr cedlerin velvelesiyle,
Ve meydanları dolduran at kişnemesiyle...
Her taraf bağ-ı iremdi o kutlu devirde,
Adetâ cennetler tüllenirdi perde perde.
Meğer kadrini bilmişler zamanın çok erken,
Henüz hiçbir yerde onun sırrı bilinmezken.
Nurdan ırmaklar gibi akmışlar çağlar boyu,
Çağıltılarla her yanda, Cennetlerden suyu...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:37 AM
Hayâllerdeki Manâlar
Şevkle şahlanmiş ruhlarin gezdigi yerlerde,
Gördümdü yildizlar arasi taht kuranlari.
Her gece bir başka visal ile perde perde,
Girip Dost harîmine mahmûr dolaşanlari.
Aşkin "hay-hûy"uyla inleyen sînelerinde,
Ebedî sükûnun nağmeleri duyulurdu.
Binbir güneşin kol gezdiği iklimlerinde,
Gümüşten kanatlı güvercinler uçuşurdu.
Mâvilikler içinde uzayıp giden yollar...
Ve ışığın ilk kaynağı, herkesin murâdı.
Her lâhza vuslat arzusuyla gerilen kullar,
Hayrete erince secdeye kapanırlardı.
Şimdi üstûre sayılan o renkli levhalar,
Târihsiz nesillere göre birer hâm hayâl...
Ey hayâllerde hâlâ parıldayan manâlar;
Yetişir, gelin! Gelin, artık bitsin bu melâl!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:37 AM
Hayâllerdeki Manâlar
Şevkle şahlanmiş ruhlarin gezdigi yerlerde,
Gördümdü yildizlar arasi taht kuranlari.
Her gece bir başka visal ile perde perde,
Girip Dost harîmine mahmûr dolaşanlari.
Aşkin "hay-hûy"uyla inleyen sînelerinde,
Ebedî sükûnun nağmeleri duyulurdu.
Binbir güneşin kol gezdiği iklimlerinde,
Gümüşten kanatlı güvercinler uçuşurdu.
Mâvilikler içinde uzayıp giden yollar...
Ve ışığın ilk kaynağı, herkesin murâdı.
Her lâhza vuslat arzusuyla gerilen kullar,
Hayrete erince secdeye kapanırlardı.
Şimdi üstûre sayılan o renkli levhalar,
Târihsiz nesillere göre birer hâm hayâl...
Ey hayâllerde hâlâ parıldayan manâlar;
Yetişir, gelin! Gelin, artık bitsin bu melâl!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:37 AM
Haz ve Sızı
Duyduk sînelerimizde derince bir sızı,
Sanki ruhlarımızda alev alev bir ateş;
Ürpertti bir kere daha belâların hızı,
Mahvolmuş milletlerin ürpertilerine eş...
Bir sarsıldık ki, korkunç ve her yanda âh u zâr,
Çağladı gözyaşları yeniden oluk oluk;
Viran olan her şey gibi ruhlar da târumâr,
Yankılanıyor her bucakta müthiş bir boşluk.
Duygularda bitevî koskoyu bir karanlık,
Sapsarı şimdi ümitler ve solgun rüyâlar...
Sanki zulmetler kalıcı, ışıksa bir anlık;
Üst üste devrilmiş âdeta bütün hülyâlar.
Manzara müthiş... ama gel, bir de gönlünle bak.!
Enkaz üzerinde imar nurları parlıyor;
Teslim ol kadere ve kendini Hakk'a bırak.!
Dikkat et ki, gökler yeni ışıklar salıyor.
Kudret yeniliyor sararmış solmuş eskiyi,
Bir baharla ki, gelin edâsıyla ufukta;
Rahmete çeviriyor karı-buzu-tipiyi,
Kim bilir ne sürprizler var bu gelen şafakta..?
Yok olan mevsim ebedî hendese ağında,
Bir dantela gibi örülüyor sessiz sessiz...
Âb-ı hayat yudumluyor huzur kucağında,
Annelerimizin sütü gibi ak ve temiz.
Hassas ruhlar şimdiden Firdevs'e ermiş gibi,
Mârifet ufku ölçüsünde derin ve zengin;
Haz çağlayanlarındaki, baş döndüren debi,
Allah dostlarının duydukları kadar engin...
Kaynak: Sızıntı, Şubat 2000
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:37 AM
Haz ve Sızı
Duyduk sînelerimizde derince bir sızı,
Sanki ruhlarımızda alev alev bir ateş;
Ürpertti bir kere daha belâların hızı,
Mahvolmuş milletlerin ürpertilerine eş...
Bir sarsıldık ki, korkunç ve her yanda âh u zâr,
Çağladı gözyaşları yeniden oluk oluk;
Viran olan her şey gibi ruhlar da târumâr,
Yankılanıyor her bucakta müthiş bir boşluk.
Duygularda bitevî koskoyu bir karanlık,
Sapsarı şimdi ümitler ve solgun rüyâlar...
Sanki zulmetler kalıcı, ışıksa bir anlık;
Üst üste devrilmiş âdeta bütün hülyâlar.
Manzara müthiş... ama gel, bir de gönlünle bak.!
Enkaz üzerinde imar nurları parlıyor;
Teslim ol kadere ve kendini Hakk'a bırak.!
Dikkat et ki, gökler yeni ışıklar salıyor.
Kudret yeniliyor sararmış solmuş eskiyi,
Bir baharla ki, gelin edâsıyla ufukta;
Rahmete çeviriyor karı-buzu-tipiyi,
Kim bilir ne sürprizler var bu gelen şafakta..?
Yok olan mevsim ebedî hendese ağında,
Bir dantela gibi örülüyor sessiz sessiz...
Âb-ı hayat yudumluyor huzur kucağında,
Annelerimizin sütü gibi ak ve temiz.
Hassas ruhlar şimdiden Firdevs'e ermiş gibi,
Mârifet ufku ölçüsünde derin ve zengin;
Haz çağlayanlarındaki, baş döndüren debi,
Allah dostlarının duydukları kadar engin...
Kaynak: Sızıntı, Şubat 2000
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:38 AM
Hazan
Yorgun gözlerle yaşanan bir solgun macera,
Çarpar kulaklara poyraz gibi ara ara,
Ağlar bütünüyle bahar şi’rinin gülleri,
Sessiz bir melâl sarsar koylarda bülbülleri,
Hüzünle buğu buğudur artık şadırvanlar,
Ve kısar nâzenin boyunlarını kuğular,
Ovalar yasla inler, dağlar hicranla ağlar;
Mavi, yeşil, pembe, turuncu karalar bağlar;
Biten ömürlerin son dakikaları gibi,
Derince bakılsa görünür dünyanın dibi
Sonra yaz-bahar füsûnlu bir hâtıra olur,
Hülyâlar ümitleşir, vicdanlarda duyulur,
Bekâ, bu fanilik hissi içinde gelişir
Mantık bu büyüyle âdetâ uhrevîleşir,
Duyar İnsan ölümün sihirli sükûtunu,
Görünür herkese yürüdüğü yolun sonu,
Gömülse de hisler yok olmanın melâline,
Ve yutkunup ağlasa da kendi zevâline,
Düşünce tıpkı tohum gibi düşer toprağa,
Ve koşar firdevse ulaştıran durağa,
Hissetmeden asla ne bir acı ne bir sızı,
Köpürür duygularında ötelerin hazzı,
Sonbahar bir ak doğuşun şafak emaresi,
Ve hazan boşluğunda tın tın ümidin sesi.
Kaynak: Sızıntı, Aralık 1995
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:38 AM
Hazan
Yorgun gözlerle yaşanan bir solgun macera,
Çarpar kulaklara poyraz gibi ara ara,
Ağlar bütünüyle bahar şi’rinin gülleri,
Sessiz bir melâl sarsar koylarda bülbülleri,
Hüzünle buğu buğudur artık şadırvanlar,
Ve kısar nâzenin boyunlarını kuğular,
Ovalar yasla inler, dağlar hicranla ağlar;
Mavi, yeşil, pembe, turuncu karalar bağlar;
Biten ömürlerin son dakikaları gibi,
Derince bakılsa görünür dünyanın dibi
Sonra yaz-bahar füsûnlu bir hâtıra olur,
Hülyâlar ümitleşir, vicdanlarda duyulur,
Bekâ, bu fanilik hissi içinde gelişir
Mantık bu büyüyle âdetâ uhrevîleşir,
Duyar İnsan ölümün sihirli sükûtunu,
Görünür herkese yürüdüğü yolun sonu,
Gömülse de hisler yok olmanın melâline,
Ve yutkunup ağlasa da kendi zevâline,
Düşünce tıpkı tohum gibi düşer toprağa,
Ve koşar firdevse ulaştıran durağa,
Hissetmeden asla ne bir acı ne bir sızı,
Köpürür duygularında ötelerin hazzı,
Sonbahar bir ak doğuşun şafak emaresi,
Ve hazan boşluğunda tın tın ümidin sesi.
Kaynak: Sızıntı, Aralık 1995
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:38 AM
Hazân Şöleni
Bahar geçer, yaz uçar, hazân olur;
Döner her şey bir anda vîrân olur.
Esen rüzgâr hüzünle eser gelir
Ve ruhlarda garip hisler belirir.
Çiçekler vedâ rengine bürünür,
Ne varsa dallarda yerde sürünür.
Mâtemlenir her şey, karalar bağlar;
Sararan renkler geçen yaza ağlar...
Yeşili kasvetli bir hüzün boğar;
Hazânla her yana yapraklar yağar.
Neye baksan göçe hazır görünür;
Bu mevsimde sırf ölüme yürünür...
Yağar her tarafa gam üstüne gam,
Bahara karşı sanki bir intikam.
Ne gül kalır, ne çiçek, ne de lâle,
Gömülür her şey derin bir melâle.
Hüzünle doğar doğarken güneş, ay;
Duyulur her yanda mâtemli bir nây.
Belirir kış ufku daha derince,
Kırağılaşır çiğler ince ince.
Girip saklanır canlılar inine;
Vedâ eder gül-bülbül birbirine.
Uğuldar gurbetle dağlar, dereler;
Târumâr olur o şen şakrak yerler.
Bütün varlık olurken hazâna râm,
Belirir renklerde son bir ihtişâm.
Ağaç yaprakları renklerle güler,
İki kezmiş bahar bu yerde meğer..!
Sarı, mor, kırmızı, pembe rengiyle,
Gülümser her taraf yaz âhengiyle.
Duyanlar duyar bir bahar huzûrunu,
Nakış nakıştır bu mevsimin sonu.
Mâtemlenirken yazın zevâliyle,
Sevinçler duyarız bu son hâliyle.
Ufukta yeniden nurlar belirir,
Ve hazânla gelen her şey silinir.
Işığa ereriz gizli bir nurdan,
Işık yudumlarız nurlu fağfurdan.
Tüter her yerde ayrı bir inşirah
Ne keder kalır ne de bir âh u vah...
Duyar ruh her şeyi olduğu yerden,
Rüyada duyduğu gibi derinden.
Hazân susar, duygular da durulur,
Ruhlarda yepyeni bir bahar olur...
Kaynak: Sızıntı, Kasım 1999
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:38 AM
Hazân Şöleni
Bahar geçer, yaz uçar, hazân olur;
Döner her şey bir anda vîrân olur.
Esen rüzgâr hüzünle eser gelir
Ve ruhlarda garip hisler belirir.
Çiçekler vedâ rengine bürünür,
Ne varsa dallarda yerde sürünür.
Mâtemlenir her şey, karalar bağlar;
Sararan renkler geçen yaza ağlar...
Yeşili kasvetli bir hüzün boğar;
Hazânla her yana yapraklar yağar.
Neye baksan göçe hazır görünür;
Bu mevsimde sırf ölüme yürünür...
Yağar her tarafa gam üstüne gam,
Bahara karşı sanki bir intikam.
Ne gül kalır, ne çiçek, ne de lâle,
Gömülür her şey derin bir melâle.
Hüzünle doğar doğarken güneş, ay;
Duyulur her yanda mâtemli bir nây.
Belirir kış ufku daha derince,
Kırağılaşır çiğler ince ince.
Girip saklanır canlılar inine;
Vedâ eder gül-bülbül birbirine.
Uğuldar gurbetle dağlar, dereler;
Târumâr olur o şen şakrak yerler.
Bütün varlık olurken hazâna râm,
Belirir renklerde son bir ihtişâm.
Ağaç yaprakları renklerle güler,
İki kezmiş bahar bu yerde meğer..!
Sarı, mor, kırmızı, pembe rengiyle,
Gülümser her taraf yaz âhengiyle.
Duyanlar duyar bir bahar huzûrunu,
Nakış nakıştır bu mevsimin sonu.
Mâtemlenirken yazın zevâliyle,
Sevinçler duyarız bu son hâliyle.
Ufukta yeniden nurlar belirir,
Ve hazânla gelen her şey silinir.
Işığa ereriz gizli bir nurdan,
Işık yudumlarız nurlu fağfurdan.
Tüter her yerde ayrı bir inşirah
Ne keder kalır ne de bir âh u vah...
Duyar ruh her şeyi olduğu yerden,
Rüyada duyduğu gibi derinden.
Hazân susar, duygular da durulur,
Ruhlarda yepyeni bir bahar olur...
Kaynak: Sızıntı, Kasım 1999
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:38 AM
Her Şey Sen'den
Her şey Sen’den, Sen ganîsin,
Rabb’im Sana döndüm yüzüm!
Hem evvelsin hem âhirsin,
Rabb’im Sana döndüm yüzüm!
Bulduğumu Sen’de buldum,
Bâtıl şeylerden kurtuldum;
Gelip kapında kul oldum;
Rabb’im Sana döndüm yüzüm!
Ayân ışığın her yerde,
Gözsüzlere eşyâ perde;
Huzûrun dermân her derde,
Rabb’im Sana döndüm yüzüm!
Dünyâlar Sen’inle Cennet,
Nimet Sen’den kime minnet?
Gel kuluna merhamet et!
Rabb’im Sana döndüm yüzüm!
Gönüllere hayat îman,
İnananlarda itminân;
Gâfillerin hali yaman,
Rabb’im Sana döndüm yüzüm!
Işiginla aydin heryan,
Şaşkinlar ariyor bürhan,
Tecellin her yerde ayân,
Rabb’im Sana döndüm yüzüm!
Âlem kitap eşyâ ap-ak
Otlar agaçlar ve toprak,
Sen’i söyler yaprak yaprak,
Rabb’im Sana döndüm yüzüm!
Ârif gönlün bağlayarak;
Aşık herdem ağlayarak,
Kulun bağrın dağlayarak,
Rabb'im Sana döndüm yüzüm!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:38 AM
Her Şey Sen'den
Her şey Sen’den, Sen ganîsin,
Rabb’im Sana döndüm yüzüm!
Hem evvelsin hem âhirsin,
Rabb’im Sana döndüm yüzüm!
Bulduğumu Sen’de buldum,
Bâtıl şeylerden kurtuldum;
Gelip kapında kul oldum;
Rabb’im Sana döndüm yüzüm!
Ayân ışığın her yerde,
Gözsüzlere eşyâ perde;
Huzûrun dermân her derde,
Rabb’im Sana döndüm yüzüm!
Dünyâlar Sen’inle Cennet,
Nimet Sen’den kime minnet?
Gel kuluna merhamet et!
Rabb’im Sana döndüm yüzüm!
Gönüllere hayat îman,
İnananlarda itminân;
Gâfillerin hali yaman,
Rabb’im Sana döndüm yüzüm!
Işiginla aydin heryan,
Şaşkinlar ariyor bürhan,
Tecellin her yerde ayân,
Rabb’im Sana döndüm yüzüm!
Âlem kitap eşyâ ap-ak
Otlar agaçlar ve toprak,
Sen’i söyler yaprak yaprak,
Rabb’im Sana döndüm yüzüm!
Ârif gönlün bağlayarak;
Aşık herdem ağlayarak,
Kulun bağrın dağlayarak,
Rabb'im Sana döndüm yüzüm!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:38 AM
Her Yerde Cemâlin
Her yerde cemâlin neye baksam neyi görsem,
Sevdayla salınıyor her yanda bütün eşya...
Vuslata koşuyor pervaneler gibi dünya,
Ah ne olur bir kere de ben vaslına ersem!
Doğsa yıllardır beklediğim ümit mehtâbı,
Ellerinle okşasan keder tüten çehremi;
Açsan bana da nezdindeki kudsî haremi,
Bitiverse bu hicranlı günlerin itâbı.
Aşkının ezelî feyzini gönlüme salsan,
O bitmeyen asırlık hafakanlarım dinse;
Sinem mızrap yemiş bamteli gibi inlese,
Kalbimdeki sırrını dudaklara duyursan!
Gel gamla tüten gecenin rengini siliver
Ve şu mahzun sineme iltifatını duyur!
Boşlukta dönen benliğimi aşkınla doyur!
Tecelli et gönlüme "bu da beytim" deyiver...
Kaynak: Sızıntı, Ağustos 1998
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:38 AM
Her Yerde Cemâlin
Her yerde cemâlin neye baksam neyi görsem,
Sevdayla salınıyor her yanda bütün eşya...
Vuslata koşuyor pervaneler gibi dünya,
Ah ne olur bir kere de ben vaslına ersem!
Doğsa yıllardır beklediğim ümit mehtâbı,
Ellerinle okşasan keder tüten çehremi;
Açsan bana da nezdindeki kudsî haremi,
Bitiverse bu hicranlı günlerin itâbı.
Aşkının ezelî feyzini gönlüme salsan,
O bitmeyen asırlık hafakanlarım dinse;
Sinem mızrap yemiş bamteli gibi inlese,
Kalbimdeki sırrını dudaklara duyursan!
Gel gamla tüten gecenin rengini siliver
Ve şu mahzun sineme iltifatını duyur!
Boşlukta dönen benliğimi aşkınla doyur!
Tecelli et gönlüme "bu da beytim" deyiver...
Kaynak: Sızıntı, Ağustos 1998
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:38 AM
Her Yerde Seni Ararım
Duyur rûhuma sevgini,
Kalmasın Sen’siz kararım.
Mest et ki bezminle beni,
Her yerde Seni ararım.
Dört bir yanda izler ile,
Ufuklarda gözler ile,
En yürekten sözler ile,
Hem inler hem de yanarım.
Sağda-solda çağlayarak,
Sana gönül bağlayarak,
Hiç durmadan ağlayarak,
Seni herkesten sorarım.
Arzum, kendimden geçeyim,
Vuslat şarabın içeyim,
Ak yolunu yol seçeyim,
Yoksa, yollardan bîzârım.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:38 AM
Her Yerde Seni Ararım
Duyur rûhuma sevgini,
Kalmasın Sen’siz kararım.
Mest et ki bezminle beni,
Her yerde Seni ararım.
Dört bir yanda izler ile,
Ufuklarda gözler ile,
En yürekten sözler ile,
Hem inler hem de yanarım.
Sağda-solda çağlayarak,
Sana gönül bağlayarak,
Hiç durmadan ağlayarak,
Seni herkesten sorarım.
Arzum, kendimden geçeyim,
Vuslat şarabın içeyim,
Ak yolunu yol seçeyim,
Yoksa, yollardan bîzârım.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:39 AM
Hicran ve Ümit
Yine hicrân dolu günleri andım,
Yıllar gözyaşına karışıp gitmiş.
Ürperdim ve yerimde kalakaldım,
Dostlar düşmanlarla barışıp gitmiş.
Yüzerken millet derin uykularda,
Kaybolup gitti değerler ardarda...
Kan-ter var mâzînin şakaklarında,
Demir bukağılar ayaklarında;
Acı bir tebessüm dudaklarında;
Ne kızıl bir ruhla çarpışıp gitmiş...
Hâlâ ufukta yer yer karanlıklar;
Gecenin arkasında gündüzler var...
Hazân esmiş bütün bağlar bozulmuş,
Sararmış yapraklar çiçekler solmuş,
Yiğit ölmüş, küheylânı yorulmuş
Koca bir ifritle savaşıp gitmiş.
Şimdi olsa da çok çok uzaklarda,
Bekliyoruz hülyâlı şafaklarda...
Bir zamanlar parıldayan o tâclar,
Tâcdârlara sîne açan yamaçlar;
Altın yamaçlarda zümrüt ağaçlar,
Hicrân kervanına ulaşıp gitmiş.
Kıvılcım var, o ürperten sönüşten,
Kıvılcımda mesajlar var dönüşten...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:39 AM
Hicran ve Ümit
Yine hicrân dolu günleri andım,
Yıllar gözyaşına karışıp gitmiş.
Ürperdim ve yerimde kalakaldım,
Dostlar düşmanlarla barışıp gitmiş.
Yüzerken millet derin uykularda,
Kaybolup gitti değerler ardarda...
Kan-ter var mâzînin şakaklarında,
Demir bukağılar ayaklarında;
Acı bir tebessüm dudaklarında;
Ne kızıl bir ruhla çarpışıp gitmiş...
Hâlâ ufukta yer yer karanlıklar;
Gecenin arkasında gündüzler var...
Hazân esmiş bütün bağlar bozulmuş,
Sararmış yapraklar çiçekler solmuş,
Yiğit ölmüş, küheylânı yorulmuş
Koca bir ifritle savaşıp gitmiş.
Şimdi olsa da çok çok uzaklarda,
Bekliyoruz hülyâlı şafaklarda...
Bir zamanlar parıldayan o tâclar,
Tâcdârlara sîne açan yamaçlar;
Altın yamaçlarda zümrüt ağaçlar,
Hicrân kervanına ulaşıp gitmiş.
Kıvılcım var, o ürperten sönüşten,
Kıvılcımda mesajlar var dönüşten...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:39 AM
Hicranlı Yıllar
Hazânla geçti yıllar, aylar Muharrem gibi,
Yollara dökülüp bekleyen gözler pek yorgun.
Girdapla iç içeydiler, girdap ki yok dibi,
Ruh sarsık, gönül hafakanlı, düşünce durgun...
Yasla buruk dudaklarda kederli besteler,
Sînelerde sessiz çığlık, dimağlarda hummâ...
Ve her gün poyrazla gelen hüzünlü bir haber,
Biz bize hasm olmuştuk, yaygındı bu muammâ...
Çözülüş çok kadîm... sanıldığından da erken;
Bu kara günleri sezmiştik gün ortasında.
Ay uykuya dalıp güneş ufukta sönerken,
Uyanmıştık ama, iki ateş arasında...
Şimdi yeni iklimlere açılan yelkenler,
Bir uzun sefere azmetmiş gibi yürekten;
Bu hülyâlı mâviliklerde tüllenen günler,
Mutluluk bestesi söylüyor ışıktan, renkten.
Bir kasvetli rüyâdayız şu anda, bu gerçek;
Önümüzde aydınlıklara açık bir çağ var.!
Gece koyulaşsa da bir gün şafak sökecek...
Ve dalganacak rüzgâr bekleyen bayraklar.
Azmet, azmet ki göründü yer-gök sultanlığı,
Yılma uçurumlar gibi görünen boşluktan;
Yakala çağlar arasında o Altın Çağ’ı!
Peygamber safına gir, kurtul uyuşukluktan..!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:39 AM
Hicranlı Yıllar
Hazânla geçti yıllar, aylar Muharrem gibi,
Yollara dökülüp bekleyen gözler pek yorgun.
Girdapla iç içeydiler, girdap ki yok dibi,
Ruh sarsık, gönül hafakanlı, düşünce durgun...
Yasla buruk dudaklarda kederli besteler,
Sînelerde sessiz çığlık, dimağlarda hummâ...
Ve her gün poyrazla gelen hüzünlü bir haber,
Biz bize hasm olmuştuk, yaygındı bu muammâ...
Çözülüş çok kadîm... sanıldığından da erken;
Bu kara günleri sezmiştik gün ortasında.
Ay uykuya dalıp güneş ufukta sönerken,
Uyanmıştık ama, iki ateş arasında...
Şimdi yeni iklimlere açılan yelkenler,
Bir uzun sefere azmetmiş gibi yürekten;
Bu hülyâlı mâviliklerde tüllenen günler,
Mutluluk bestesi söylüyor ışıktan, renkten.
Bir kasvetli rüyâdayız şu anda, bu gerçek;
Önümüzde aydınlıklara açık bir çağ var.!
Gece koyulaşsa da bir gün şafak sökecek...
Ve dalganacak rüzgâr bekleyen bayraklar.
Azmet, azmet ki göründü yer-gök sultanlığı,
Yılma uçurumlar gibi görünen boşluktan;
Yakala çağlar arasında o Altın Çağ’ı!
Peygamber safına gir, kurtul uyuşukluktan..!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:39 AM
Hicret Ekseni
Hicret nedir bilmez ki onu, hicret etmeyen,
O bir gurûbdur, ümidi inkisarı bitmeyen...
Kan damlar gibi damlar sînelere her zaman,
Bir başka hasret, başka tasa ve başka hicran.
Günlerin aylar, ayların yıllar uzunluğu
Ve ruhların ahbab, sıla, vuslat susuzluğu,
Duyulur gönlün derinliklerinde sessizce...
Ve melâl türküleri dinler İnsan her gece.
Kederi gibi sevinci de boldur hicretin;
Hakk’a götüren yollar arasında en metin...
Büyüklüğe yürüyenler için o bir köprü,
Herkes ona uğramalıydı bundan ötürü.!
Asırlar önceydi; âdet-i ilâhi bu ya,
Tıpkı kabir gecesi gibiydi bütün dünya...
Işığa kapalı sînelerde bir homurtu,
Yarasalar şehrâyiniydi her kuytu.
Güneş doğacak diye zulmet çıldırıyordu,
İblis gönlünce renkli bir hayat sürüyordu.
Yağmura gebe atmosfer sıkışması gibi,
Üst üste bulutlar ki, görünmüyordu dibi.
Kâbe bir kuluçka gibi inim inim haliyle,
Yutkunup duruyordu suskun heyecanıyle.
İnanan dudaklarda sımsıkı bir fermuar,
Ezilen ruhlar ümitsizlik içinde zâr zâr...
Bu binbir gürültü içinde müthiş hissizlik,
Mekân şirke emanet, zamanın dibi delik.
Nebî muzdarip, çevre eza ile hep sarsık,
Canlar dudakta fecir bekleniyordu artık...
Tam bu esnada hâdiselerin en garibi;
Bir sepette Musa’nın Nil yolculuğu gibi,
Işıktan adama "Git" deniyordu şimdilik,
Bir kutlu beldeye ki yollar hep selvilik...
Arkada O, az önde kudsiler dörder-beşer
Ve dirilişe yürüyordu bütünüyle beşer.
Bir sırlı seyahat ki semavî; fakat yerde;
İçinde dönüş muştusuyla biraz ilerde...
Yürüdüler Allah’a güvenerek kol kola,
Ve bir gün ulaştilar devlete giden yola.
Mekke’de gurûb tasası Medine’de şafak,
Dünya yeni bir çagin kapisinda ki apak!
Zamanda hareket, gönüllerde kipirdaniş,
Duyanlar duydu, duymayaninki bir aldaniş...
Eridi kardan adamlar onun nefesiyle
Ve dirildi ölü gönüller altin sesiyle.
Artik çark O’na râm ve önünde iki büklüm,
Gündüzler alnının ziyasından bir tebessüm...
Gönüller "taht-ı revân" O ise bir Süleyman
Her ululuk bir damla, O ise tam bir umman...
Yürüdü iki cihan atının terkisinde,
Yürüdü, son noktanın bir adım berisinde...
Şimdi sırada tekmil çağın garipleri var,
"Hicret" deyip dökülmüş yollara O’nu arar.
Dolaşip durur ve her koyda ayri bir bahar.
Onlarin bagina dikenler eken gül toplar.
Onlarin hamurunu kudret eli yogurur,
Onlarin baginda saksagan tavus dogurur!
Onlar, varligin gaye ölçüsünde nüktesi,
Dillerinde ötelerin güftesiz bestesi...
Felek onlarin ikbaline boyun egmekte,
Kader geçecekleri yollara su serpmekte.
Allah tutkusuyla her zaman başlari mahmur,
Iklimleri cennet kokusuyla buhur buhur...
Kaynak: Sizinti, Haziran 1995
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:39 AM
Hicret Ekseni
Hicret nedir bilmez ki onu, hicret etmeyen,
O bir gurûbdur, ümidi inkisarı bitmeyen...
Kan damlar gibi damlar sînelere her zaman,
Bir başka hasret, başka tasa ve başka hicran.
Günlerin aylar, ayların yıllar uzunluğu
Ve ruhların ahbab, sıla, vuslat susuzluğu,
Duyulur gönlün derinliklerinde sessizce...
Ve melâl türküleri dinler İnsan her gece.
Kederi gibi sevinci de boldur hicretin;
Hakk’a götüren yollar arasında en metin...
Büyüklüğe yürüyenler için o bir köprü,
Herkes ona uğramalıydı bundan ötürü.!
Asırlar önceydi; âdet-i ilâhi bu ya,
Tıpkı kabir gecesi gibiydi bütün dünya...
Işığa kapalı sînelerde bir homurtu,
Yarasalar şehrâyiniydi her kuytu.
Güneş doğacak diye zulmet çıldırıyordu,
İblis gönlünce renkli bir hayat sürüyordu.
Yağmura gebe atmosfer sıkışması gibi,
Üst üste bulutlar ki, görünmüyordu dibi.
Kâbe bir kuluçka gibi inim inim haliyle,
Yutkunup duruyordu suskun heyecanıyle.
İnanan dudaklarda sımsıkı bir fermuar,
Ezilen ruhlar ümitsizlik içinde zâr zâr...
Bu binbir gürültü içinde müthiş hissizlik,
Mekân şirke emanet, zamanın dibi delik.
Nebî muzdarip, çevre eza ile hep sarsık,
Canlar dudakta fecir bekleniyordu artık...
Tam bu esnada hâdiselerin en garibi;
Bir sepette Musa’nın Nil yolculuğu gibi,
Işıktan adama "Git" deniyordu şimdilik,
Bir kutlu beldeye ki yollar hep selvilik...
Arkada O, az önde kudsiler dörder-beşer
Ve dirilişe yürüyordu bütünüyle beşer.
Bir sırlı seyahat ki semavî; fakat yerde;
İçinde dönüş muştusuyla biraz ilerde...
Yürüdüler Allah’a güvenerek kol kola,
Ve bir gün ulaştilar devlete giden yola.
Mekke’de gurûb tasası Medine’de şafak,
Dünya yeni bir çagin kapisinda ki apak!
Zamanda hareket, gönüllerde kipirdaniş,
Duyanlar duydu, duymayaninki bir aldaniş...
Eridi kardan adamlar onun nefesiyle
Ve dirildi ölü gönüller altin sesiyle.
Artik çark O’na râm ve önünde iki büklüm,
Gündüzler alnının ziyasından bir tebessüm...
Gönüller "taht-ı revân" O ise bir Süleyman
Her ululuk bir damla, O ise tam bir umman...
Yürüdü iki cihan atının terkisinde,
Yürüdü, son noktanın bir adım berisinde...
Şimdi sırada tekmil çağın garipleri var,
"Hicret" deyip dökülmüş yollara O’nu arar.
Dolaşip durur ve her koyda ayri bir bahar.
Onlarin bagina dikenler eken gül toplar.
Onlarin hamurunu kudret eli yogurur,
Onlarin baginda saksagan tavus dogurur!
Onlar, varligin gaye ölçüsünde nüktesi,
Dillerinde ötelerin güftesiz bestesi...
Felek onlarin ikbaline boyun egmekte,
Kader geçecekleri yollara su serpmekte.
Allah tutkusuyla her zaman başlari mahmur,
Iklimleri cennet kokusuyla buhur buhur...
Kaynak: Sizinti, Haziran 1995
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:39 AM
Hiç
Yunus'un rûhuna
Gönül Sen’i bulmuş ise,
Başkasini anar mi hiç!
Ateşine yanmiş ise,
Başka nâra yanar mi hiç!
Sen’i bulanlar bulmuştur,
Akip akip durulmuştur,
Ârif Sen’inle doymuştur,
Başkasina kanar mi hiç!
Var eden Sen’sin cihânı,
Varlığın canların cânı;
Bulanlar Sen’de ummânı,
Başka göle dalar mı hiç!
Adı her yerde okunan,
Sînede dertlere dermân,
Gönülden O'na inanan,
Başkasın Rab sanar mı hiç!
İrfan deryâsına dalan,
O'na rûhun fedâ kılan,
Cemâline hayran kalan,
Başka bala banar mı hiç!
O'nu görüp O'na yanan
Yolunun delisi olan,
Arayıp özünde bulan,
Başkasını sorar mı hiç!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:39 AM
Hiç
Yunus'un rûhuna
Gönül Sen’i bulmuş ise,
Başkasini anar mi hiç!
Ateşine yanmiş ise,
Başka nâra yanar mi hiç!
Sen’i bulanlar bulmuştur,
Akip akip durulmuştur,
Ârif Sen’inle doymuştur,
Başkasina kanar mi hiç!
Var eden Sen’sin cihânı,
Varlığın canların cânı;
Bulanlar Sen’de ummânı,
Başka göle dalar mı hiç!
Adı her yerde okunan,
Sînede dertlere dermân,
Gönülden O'na inanan,
Başkasın Rab sanar mı hiç!
İrfan deryâsına dalan,
O'na rûhun fedâ kılan,
Cemâline hayran kalan,
Başka bala banar mı hiç!
O'nu görüp O'na yanan
Yolunun delisi olan,
Arayıp özünde bulan,
Başkasını sorar mı hiç!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:39 AM
Hiç Eskimeyen
Ezelden ebede uzayan ibrişim atlas,
Bulutlar gibi serin, yagmurlar gibi berrak;
Rengi, deseni, şivesiyle dünyamiza has,
Tipki Cennetteki süt irmagi gibi apak...
O bir anlik ümit degil, sürüp giden huzur,
Ruhlari semâya taşiyan her yol O’nda...
O’nu tanımak kuvvet, O’na sığınmak nur;
O iklime girenlere sürprizler ard arda...
Taptaze mesajlarıyla hep ilgi odağı,
Cebrail’in ağız suyu var mürekkebinde;
Zümrüt tepeleri sonsuzla halvet otağı;
Atmosferinde şeytan künde üstüne künde...
Varlıkla Yaratan arasında en yeni sır,
En canlı beyan O’nun sesi, O’nun soluğu;
Bu sırra teşne gönüller el pençe ve hazır,
Ufuklarında hep uhrevîlik buğu buğu.
Bahar patlayışı var vaad ettiği günlerde
Ve ebedî var oluş hedefteki emeli;
Yollar sonsuza açılır O’nunla her yerde;
Duyulur yol boyu dost bahçelerinin yeli...
Yıllar hiçlik içinde damla damla erirken,
O’nda ne bilinmez bir zevke dönüşür zaman...
O en sürpriz mesajlarla gelmişti gelirken,
Altin nefesi en onulmaz dertlere derman.
O’nun ikliminde ruhtan feryat işitilmez,
Aşkla yananlar vuslat ümidiyle serinler...
Her mevsim kiş olsa da onda hazan bilinmez
Ve ölümsüzleşir o çerçeveye girenler...
Yürürler sonsuza ellerinde berâtlar,
Vuslata erer ve halvet umarlar her yerde;
Hiç yorulmadan hep uçar bu işik kanatlar,
Aşarlar, aşilmaz meçhulleri perde perde...
Kaynak: Sizinti, Ekim 1997
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:39 AM
Hiç Eskimeyen
Ezelden ebede uzayan ibrişim atlas,
Bulutlar gibi serin, yagmurlar gibi berrak;
Rengi, deseni, şivesiyle dünyamiza has,
Tipki Cennetteki süt irmagi gibi apak...
O bir anlik ümit degil, sürüp giden huzur,
Ruhlari semâya taşiyan her yol O’nda...
O’nu tanımak kuvvet, O’na sığınmak nur;
O iklime girenlere sürprizler ard arda...
Taptaze mesajlarıyla hep ilgi odağı,
Cebrail’in ağız suyu var mürekkebinde;
Zümrüt tepeleri sonsuzla halvet otağı;
Atmosferinde şeytan künde üstüne künde...
Varlıkla Yaratan arasında en yeni sır,
En canlı beyan O’nun sesi, O’nun soluğu;
Bu sırra teşne gönüller el pençe ve hazır,
Ufuklarında hep uhrevîlik buğu buğu.
Bahar patlayışı var vaad ettiği günlerde
Ve ebedî var oluş hedefteki emeli;
Yollar sonsuza açılır O’nunla her yerde;
Duyulur yol boyu dost bahçelerinin yeli...
Yıllar hiçlik içinde damla damla erirken,
O’nda ne bilinmez bir zevke dönüşür zaman...
O en sürpriz mesajlarla gelmişti gelirken,
Altin nefesi en onulmaz dertlere derman.
O’nun ikliminde ruhtan feryat işitilmez,
Aşkla yananlar vuslat ümidiyle serinler...
Her mevsim kiş olsa da onda hazan bilinmez
Ve ölümsüzleşir o çerçeveye girenler...
Yürürler sonsuza ellerinde berâtlar,
Vuslata erer ve halvet umarlar her yerde;
Hiç yorulmadan hep uçar bu işik kanatlar,
Aşarlar, aşilmaz meçhulleri perde perde...
Kaynak: Sizinti, Ekim 1997
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:40 AM
Hilafet
Gel ey, gül yüzlü, gümüş tenli, gözleri elâ!
Gel ey, gül bahçemde salınan kâmet-i bâlâ!
Uçup gittiğin günden beri hiç göz yummadan,
Hayâlinle söyleşiyorum gurûpta hâlâ...
Dönüp geleceksin diye hep bekleyip durdum,
Uçup gittiğin yolda herkese seni sordum,
Bilsen rûhumda senin’çün neler neler kurdum..!
Hayâlinle söyleşiyorum ey gül-i ra’nâ...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:40 AM
Hilafet
Gel ey, gül yüzlü, gümüş tenli, gözleri elâ!
Gel ey, gül bahçemde salınan kâmet-i bâlâ!
Uçup gittiğin günden beri hiç göz yummadan,
Hayâlinle söyleşiyorum gurûpta hâlâ...
Dönüp geleceksin diye hep bekleyip durdum,
Uçup gittiğin yolda herkese seni sordum,
Bilsen rûhumda senin’çün neler neler kurdum..!
Hayâlinle söyleşiyorum ey gül-i ra’nâ...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:40 AM
Hizir Çeşmesi
Ufukta ard arda şafaklar ve göklerde nûr,
Sarıyor her yanı, boğuyor karanlıkları;
Hırıltıda artık câhiliye artıkları...
Ve üfül üfül esiyor her tarafta huzûr...
Sanki bağrına ışıklar yağıyor gibi Tûr,
Göründü toplumun asırlık aradıkları;
Hızır çeşmesi şimdi başına vardıkları
Çehrelerinde ışıl ışıl bitevî sürûr.
Işık hep karanlığı takib etmiştir meşhûr;
Bütünleşiyor zamanın parçaladıkları,
Bir bir çıkıyor Hakk dostunun anlattıkları;
Bizlere zaferler, gülbanklar; soysuza kubûr...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:40 AM
Hizir Çeşmesi
Ufukta ard arda şafaklar ve göklerde nûr,
Sarıyor her yanı, boğuyor karanlıkları;
Hırıltıda artık câhiliye artıkları...
Ve üfül üfül esiyor her tarafta huzûr...
Sanki bağrına ışıklar yağıyor gibi Tûr,
Göründü toplumun asırlık aradıkları;
Hızır çeşmesi şimdi başına vardıkları
Çehrelerinde ışıl ışıl bitevî sürûr.
Işık hep karanlığı takib etmiştir meşhûr;
Bütünleşiyor zamanın parçaladıkları,
Bir bir çıkıyor Hakk dostunun anlattıkları;
Bizlere zaferler, gülbanklar; soysuza kubûr...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:40 AM
Hülyâlardaki Gerçek
Hayâlimle oturdum o eski bahçelerde,
Bir devri şen-şakrak yaşadığımız yerlerde...
En tatlı rüyâlara açıldım perde perde,
Saâdetlerle coştuğum kutlu tepelerde...
Hayâlimle oturdum o eski bahçelerde...
Derken kasvetli bulutlar ufuktan silindi,
Bin hâtıra zevkiyle gökten baharlar indi.
Cennet yamaçları gibi renkli ve derindi;
Şafağın ağaran dağları bir bir gerindi,
Derken kasvetli bulutlar ufuktan silindi...
Bir yol parıldıyordu az ötede gümüşten,
Yolda ışık vardı geçmişteki tatlı düşten...
Düşler, mesajlar sunuyordu öze dönüşten;
Tam sînelerdeki med vakti bu köpürüşten,
Bir yol parıldıyordu az ötede gümüşten.
Saldım kendimi bir âleme ki, yok serhaddi,
Silinip gitti hayâlimden ne varsa maddî...
Hummâlı gözlerimde yaz rüyâları şimdi,
Çoçukluğumdan beri kurduğum hayâlimdi...
Saldım kendimi o âleme ki, yok serhaddi...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:40 AM
Hülyâlardaki Gerçek
Hayâlimle oturdum o eski bahçelerde,
Bir devri şen-şakrak yaşadığımız yerlerde...
En tatlı rüyâlara açıldım perde perde,
Saâdetlerle coştuğum kutlu tepelerde...
Hayâlimle oturdum o eski bahçelerde...
Derken kasvetli bulutlar ufuktan silindi,
Bin hâtıra zevkiyle gökten baharlar indi.
Cennet yamaçları gibi renkli ve derindi;
Şafağın ağaran dağları bir bir gerindi,
Derken kasvetli bulutlar ufuktan silindi...
Bir yol parıldıyordu az ötede gümüşten,
Yolda ışık vardı geçmişteki tatlı düşten...
Düşler, mesajlar sunuyordu öze dönüşten;
Tam sînelerdeki med vakti bu köpürüşten,
Bir yol parıldıyordu az ötede gümüşten.
Saldım kendimi bir âleme ki, yok serhaddi,
Silinip gitti hayâlimden ne varsa maddî...
Hummâlı gözlerimde yaz rüyâları şimdi,
Çoçukluğumdan beri kurduğum hayâlimdi...
Saldım kendimi o âleme ki, yok serhaddi...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:40 AM
Hülyâlarimdaki Dünya
Söyleyin nerde ruhumun dünyasi o diyâr,
Ferhat gibi daglari yarip yarip gideyim...
Eşigine baş koyup da aglayayim zâr zâr,
"Ne olur gel, gel artik" diye feryât edeyim!
Yillar var senin hayalinle avunuyorum,
Kanayan şu gönlümde en onulmaz yaralar;
Kimse bilmez nasil bir hicranla yaniyorum,
Gözlerimden akan gönlümdeki hâtiralar...
Ey tatli hülyâ bir şifâ sun kendi dilinden,
Âteş-i hicranimi onunla söndüreyim.
Vur mizrabini nagmeler duyur bamtelinden,
Duyur ki onunla efgânimi dindireyim.
Kaynak: Sizinti, Eylül 1998
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:40 AM
Hülyâlarimdaki Dünya
Söyleyin nerde ruhumun dünyasi o diyâr,
Ferhat gibi daglari yarip yarip gideyim...
Eşigine baş koyup da aglayayim zâr zâr,
"Ne olur gel, gel artik" diye feryât edeyim!
Yillar var senin hayalinle avunuyorum,
Kanayan şu gönlümde en onulmaz yaralar;
Kimse bilmez nasil bir hicranla yaniyorum,
Gözlerimden akan gönlümdeki hâtiralar...
Ey tatli hülyâ bir şifâ sun kendi dilinden,
Âteş-i hicranimi onunla söndüreyim.
Vur mizrabini nagmeler duyur bamtelinden,
Duyur ki onunla efgânimi dindireyim.
Kaynak: Sizinti, Eylül 1998
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:41 AM
Hülyâlı Mavilikleriyle *******
Her zaman ayrı bir ışıkla tüter *******,
Ruh o sessizlik içinde sonsuzu heceler...
Aşanlar, kendi serhaddini gecede aşar...
Ve insan bu ufkuyla hep ötelerde yaşar.
Gecede sessizlik huzuru besleyen şarkı;
Budur bence karanlıkların ışıktan farkı...
Her gece kudret gök kapılarını aralar,
Bu büyülü mavilikte tüllenir verâlar.
Renk, şekil, koku bütünüyle silinir gider;
Gecede iç içedir havf-recâ, sevinç-keder.
Yer yer her yanda visâl esintisi duyulur,
Ve duygular matkap salınmış gibi oyulur...
Anlar anlayan, O her yerde Hâzır ve Nâzır,
Bir araya gelmiş gibidir Mûsâ ve Hızır...
Lâhûtun sînelere çarpan akislerinden,
Duyulur kul olmanın neş'esi tâ derinden...
Leylîler mest ü mahmur, dudaklarında kevser,
Gecede rüzgar vuslat kokularıyla eser.
Sıyrılır gönül varlığın dar hendesesinden,
Ve sonsuzluk besteleri sunar kendi sesinden...
Her yana büyüleyen bir uhrevîlik siner,
Sonra ruhlara dalga dalga vâridât iner.
Denizler gibi coşar, köpürür duygular,
Ruh içini dökeceği tenha bir koy arar.
Baş-ayak aynı yerde, öper alnı seccade,
Budur insanı yakınlığa taşıyan cadde...
Kaynak: Sızıntı, Şubat 1996
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:41 AM
Hülyâlı Mavilikleriyle *******
Her zaman ayrı bir ışıkla tüter *******,
Ruh o sessizlik içinde sonsuzu heceler...
Aşanlar, kendi serhaddini gecede aşar...
Ve insan bu ufkuyla hep ötelerde yaşar.
Gecede sessizlik huzuru besleyen şarkı;
Budur bence karanlıkların ışıktan farkı...
Her gece kudret gök kapılarını aralar,
Bu büyülü mavilikte tüllenir verâlar.
Renk, şekil, koku bütünüyle silinir gider;
Gecede iç içedir havf-recâ, sevinç-keder.
Yer yer her yanda visâl esintisi duyulur,
Ve duygular matkap salınmış gibi oyulur...
Anlar anlayan, O her yerde Hâzır ve Nâzır,
Bir araya gelmiş gibidir Mûsâ ve Hızır...
Lâhûtun sînelere çarpan akislerinden,
Duyulur kul olmanın neş'esi tâ derinden...
Leylîler mest ü mahmur, dudaklarında kevser,
Gecede rüzgar vuslat kokularıyla eser.
Sıyrılır gönül varlığın dar hendesesinden,
Ve sonsuzluk besteleri sunar kendi sesinden...
Her yana büyüleyen bir uhrevîlik siner,
Sonra ruhlara dalga dalga vâridât iner.
Denizler gibi coşar, köpürür duygular,
Ruh içini dökeceği tenha bir koy arar.
Baş-ayak aynı yerde, öper alnı seccade,
Budur insanı yakınlığa taşıyan cadde...
Kaynak: Sızıntı, Şubat 1996
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:41 AM
Hüzün
Hayatın sonbaharı güneş ufukta mosmor,
Dünya âdetâ bir hayalet gibi sopsoğuk...
Hüzünle tülleniyor akşam olunca ufuk;
Altın saçlı sabahlar artık gülümsemiyor...
Günler-******* hep ukbâ türküsü söylüyor.
Tıpkı hazan serinliğinde yaprak sesleri,
Buğulu bir edâ var varlığın çehresinde...
Gönlüm her an değişen renklerin pençesinde,
Daha engin duyuyorum uhrevî hisleri;
Yaşlandıkça gönlümde yıkılan hevesleri...
Ömrün baharında duyduğum neş’eler sonmuş,
Dolaşiyorum ötelere açik koylarda;
Bir boşluk yaşiyorum dügünlerde-toylarda...
Sanki bütün eşya uhrevîlige bürünmüş
Ve gençlikle kizaran günler hasrete dönmüş.
Geçmişe bakip yarinlari heceliyorum,
Hissiyâtim lime lime duygularim yirtik;
Gönlümden kopup gelen bir hüzünlü hiçkirik,
Her gün bir ayri hafakanla geceliyorum...
"Çölden çöle geziyor", "Yâr" deyip inliyorum!
Artik vuslat eli perdeyi aralayincaya dek,
Sakin ayrilma ey tasa, sen bana lazimsin!
Gökkuşagi gibi hep ufkumda kalmalisin!
Tâkatime eş, rahmetin enginligine denk...
Sen gerçek çilekeşlerin çilesine mihenk!
Kaynak: Sizinti, Mart 1995
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:41 AM
Hüzün
Hayatın sonbaharı güneş ufukta mosmor,
Dünya âdetâ bir hayalet gibi sopsoğuk...
Hüzünle tülleniyor akşam olunca ufuk;
Altın saçlı sabahlar artık gülümsemiyor...
Günler-******* hep ukbâ türküsü söylüyor.
Tıpkı hazan serinliğinde yaprak sesleri,
Buğulu bir edâ var varlığın çehresinde...
Gönlüm her an değişen renklerin pençesinde,
Daha engin duyuyorum uhrevî hisleri;
Yaşlandıkça gönlümde yıkılan hevesleri...
Ömrün baharında duyduğum neş’eler sonmuş,
Dolaşiyorum ötelere açik koylarda;
Bir boşluk yaşiyorum dügünlerde-toylarda...
Sanki bütün eşya uhrevîlige bürünmüş
Ve gençlikle kizaran günler hasrete dönmüş.
Geçmişe bakip yarinlari heceliyorum,
Hissiyâtim lime lime duygularim yirtik;
Gönlümden kopup gelen bir hüzünlü hiçkirik,
Her gün bir ayri hafakanla geceliyorum...
"Çölden çöle geziyor", "Yâr" deyip inliyorum!
Artik vuslat eli perdeyi aralayincaya dek,
Sakin ayrilma ey tasa, sen bana lazimsin!
Gökkuşagi gibi hep ufkumda kalmalisin!
Tâkatime eş, rahmetin enginligine denk...
Sen gerçek çilekeşlerin çilesine mihenk!
Kaynak: Sizinti, Mart 1995
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:42 AM
Hüzünlü Gurbet
Beynim tipki bir sorular harmani,
Hislerim ölgün, cevaplarim sisli;
Gezer dururum yorgun ve avâre...
Sarmiş bir bugulu hüzün dört bir yani,
Kalbim annemin kalbi gibi hisli;
Her hâlim garipligime emâre...
Kulaklarimda hep bir gurbet şiiri,
Her nagmemde bir poyraz serinligi...
Düşüncem "veda" diyor bu yerlere.
Ülkemden ayrildigim günden beri,
Gömdüm sîneme sevinci, neş'eyi;
Hasretim şimdi o mavi günlere...
Gurbet yagiyor ufkuma muttasil,
Bu semâda hiçbir şimşek çakmiyor;
Aysbergler gibi sopsoguk sokaklar...
Insan, eşya ve varlik fasil fasil,
Irmaklar bize dogru akmiyor...
Ihtilâç içinde kalabaliklar.
Bu yerde kalbe ilhamlar inmiyor,
Kapali kapilari gökler-yerler...
Ve madde katiliginda her biri...
Burda rûha güzellikler sinmiyor,
Tüter gözümde o bizim bahçeler;
Nerde o yemyeşil bahar günleri?.
Dog ey işik dog gönlümün içinden!
Tasayla dolaştigim bu ellerde;
Bana rûhumun sırlarını duyur.!
Bir ses sun o eski bestelerinden,
Şu hüzünlü şafakta perde perde...
Açlıkla kıvranan rûhumu doyur..!
Kaynak: Sızıntı, Ağustos 1997
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:42 AM
Hüzünlü Gurbet
Beynim tipki bir sorular harmani,
Hislerim ölgün, cevaplarim sisli;
Gezer dururum yorgun ve avâre...
Sarmiş bir bugulu hüzün dört bir yani,
Kalbim annemin kalbi gibi hisli;
Her hâlim garipligime emâre...
Kulaklarimda hep bir gurbet şiiri,
Her nagmemde bir poyraz serinligi...
Düşüncem "veda" diyor bu yerlere.
Ülkemden ayrildigim günden beri,
Gömdüm sîneme sevinci, neş'eyi;
Hasretim şimdi o mavi günlere...
Gurbet yagiyor ufkuma muttasil,
Bu semâda hiçbir şimşek çakmiyor;
Aysbergler gibi sopsoguk sokaklar...
Insan, eşya ve varlik fasil fasil,
Irmaklar bize dogru akmiyor...
Ihtilâç içinde kalabaliklar.
Bu yerde kalbe ilhamlar inmiyor,
Kapali kapilari gökler-yerler...
Ve madde katiliginda her biri...
Burda rûha güzellikler sinmiyor,
Tüter gözümde o bizim bahçeler;
Nerde o yemyeşil bahar günleri?.
Dog ey işik dog gönlümün içinden!
Tasayla dolaştigim bu ellerde;
Bana rûhumun sırlarını duyur.!
Bir ses sun o eski bestelerinden,
Şu hüzünlü şafakta perde perde...
Açlıkla kıvranan rûhumu doyur..!
Kaynak: Sızıntı, Ağustos 1997
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:42 AM
Ikbal Yildizi
Ufukta ikbâl yildizi ve ardinda işik,
Tomurcuklar üzerinde taptaze jâleler...
Dün başka, bugün başka, zaman buna alişik,
Bir bir umrânlaşiyor o eski virâneler...
Tik taki kesilmiş bir saat gibiydi zaman,
Ölüm sessizligine tutsak olmuştu beşer;
Buzullara dönmüştü âdetâ bütün cihan,
Gün döndü, diriliyoruz şimdi dörder-beşer.
Tepeler mor, yeşil, sari, bütün renkleriyle,
Dem vuruyorlar o mutlu gelecekten;
Tüllenen şafaklar sirli güzellikleriyle,
Ne büyülü besteler sunuyorlar felekten...
Ufuklar masmavi, göklerinki kadar derin,
Üfül üfül yillarin sararttigi yaylalar
Ve meltemleşiyor kasirgalari kaderin,
Her yerde bir başka türlü köpürüyor bahar.
Yeis cadisinin artik büyüsü bozuldu,
Zulmet delik-deşik, her yana nurlar yagiyor...
Yollar, metai işik, süvarilerle doldu,
Şimdi her ufukta ayri bir güneş doguyor.
Diriliyor yeniden tarih, yüzünde peçe,
Geçmişteki bütün ihtişamiyla rengârenk...
Şanli maziler mutlu yarinlarla iç içe,
Göklerin yerle ilk buluştugu günlere denk...
Bir olma hummasi yaşaniyor için için
Ve herkes daliyor kendi iç aydinligina;
Germiş kanatlarini âdetâ uçmak için,
Varligi canlara can Dost yakinligina.
Ömrün en tatli rüyasiyla sürekli mahmûr,
Yol azığı ihlâs ve sermayesi muhabbet;
Dudaklarında hep ötelere ait fağfûr,
Işık alıp ışık vermedeler ebed-müddet...
Kaynak: Sızıntı, Şubat 1997
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:42 AM
Ikbal Yildizi
Ufukta ikbâl yildizi ve ardinda işik,
Tomurcuklar üzerinde taptaze jâleler...
Dün başka, bugün başka, zaman buna alişik,
Bir bir umrânlaşiyor o eski virâneler...
Tik taki kesilmiş bir saat gibiydi zaman,
Ölüm sessizligine tutsak olmuştu beşer;
Buzullara dönmüştü âdetâ bütün cihan,
Gün döndü, diriliyoruz şimdi dörder-beşer.
Tepeler mor, yeşil, sari, bütün renkleriyle,
Dem vuruyorlar o mutlu gelecekten;
Tüllenen şafaklar sirli güzellikleriyle,
Ne büyülü besteler sunuyorlar felekten...
Ufuklar masmavi, göklerinki kadar derin,
Üfül üfül yillarin sararttigi yaylalar
Ve meltemleşiyor kasirgalari kaderin,
Her yerde bir başka türlü köpürüyor bahar.
Yeis cadisinin artik büyüsü bozuldu,
Zulmet delik-deşik, her yana nurlar yagiyor...
Yollar, metai işik, süvarilerle doldu,
Şimdi her ufukta ayri bir güneş doguyor.
Diriliyor yeniden tarih, yüzünde peçe,
Geçmişteki bütün ihtişamiyla rengârenk...
Şanli maziler mutlu yarinlarla iç içe,
Göklerin yerle ilk buluştugu günlere denk...
Bir olma hummasi yaşaniyor için için
Ve herkes daliyor kendi iç aydinligina;
Germiş kanatlarini âdetâ uçmak için,
Varligi canlara can Dost yakinligina.
Ömrün en tatli rüyasiyla sürekli mahmûr,
Yol azığı ihlâs ve sermayesi muhabbet;
Dudaklarında hep ötelere ait fağfûr,
Işık alıp ışık vermedeler ebed-müddet...
Kaynak: Sızıntı, Şubat 1997
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:42 AM
Inancin Ak Ikliminde
Kuşlar gibi pervâz etmekte sonsuzluga rûh;
İç içe gönlündeki sırlı pencerelerden.
Her taraf aydınlık, her yanda ayrı bir vuzûh;
Binbir çeşit ışık dalgasıyla ötelerden.
Önünde semâ, ve her yanda nurdan ırmaklar;
Burada rûhânîler sonsuz sükûna dalmış.
Aslâ hazân görmeyen zümrüt gibi yapraklar;
Bu ölümsüz ülkede olduğu gibi kalmış...
Hiçbir karanlığın uğramadığı bu yerde,
Sonsuz’a uzayıp giden apaydınlık yollar;
Dostun cemaline erildikçe perde perde,
Vuslat şevkiyle yaylar gibi gerilmiş kullar...
Duygularıyla denizler gibi köpürürler;
Binlerce mevce kovalar binlerce mevceyi.
Buraya yoklukla gelir, varlık götürürler...
Çözülmüş bulurlar o çözülmez bilmeceyi...
Yıldızlarla dizdize... ve ruh O Bilinmez’le,
Başlar; hayâl edilen âlemler belirmeye.
Iç içe girer artik (sezilen) (sezilmez)le;
Teşne ezelden insan, bu menzile ermeye.
Hülyâ bu iklimlerin altin kanatli kuşu,
Engelleyemez onu ne deniz ne de kara;
Kanat çirpar yükselir, devam eder uçuşu,
Sigmaz olur artik yere, göge, ufuklara...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:42 AM
Inancin Ak Ikliminde
Kuşlar gibi pervâz etmekte sonsuzluga rûh;
İç içe gönlündeki sırlı pencerelerden.
Her taraf aydınlık, her yanda ayrı bir vuzûh;
Binbir çeşit ışık dalgasıyla ötelerden.
Önünde semâ, ve her yanda nurdan ırmaklar;
Burada rûhânîler sonsuz sükûna dalmış.
Aslâ hazân görmeyen zümrüt gibi yapraklar;
Bu ölümsüz ülkede olduğu gibi kalmış...
Hiçbir karanlığın uğramadığı bu yerde,
Sonsuz’a uzayıp giden apaydınlık yollar;
Dostun cemaline erildikçe perde perde,
Vuslat şevkiyle yaylar gibi gerilmiş kullar...
Duygularıyla denizler gibi köpürürler;
Binlerce mevce kovalar binlerce mevceyi.
Buraya yoklukla gelir, varlık götürürler...
Çözülmüş bulurlar o çözülmez bilmeceyi...
Yıldızlarla dizdize... ve ruh O Bilinmez’le,
Başlar; hayâl edilen âlemler belirmeye.
Iç içe girer artik (sezilen) (sezilmez)le;
Teşne ezelden insan, bu menzile ermeye.
Hülyâ bu iklimlerin altin kanatli kuşu,
Engelleyemez onu ne deniz ne de kara;
Kanat çirpar yükselir, devam eder uçuşu,
Sigmaz olur artik yere, göge, ufuklara...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:43 AM
Işık Belde
Rengi, deseni, ışığı mazi kıt’asından,
Tarih enginliğinde süren bir sırlı dünya;
Güneş gibi doğar karanlıklar arasından,
Büyülü maviliğiyle o füsûnkâr rüya...
Ufuklar şimdiden göklerle sarmaşır gibi,
Yol boyu yeşillik, ilerde sihirli bir yaz,
Belirir birdenbire o ruh ufku sır gibi
Duyulur şanlı geçmişin sesi âvâz âvâz...
******* ne bilinmezlere kapı aralar,
Öteler duygulara açılır perde perde;
Gökler kandillerle köpürür ve pâr pâr parlar,
Duyulmazlar duyulur bu ışıklı şehirde.
Güneş sabaha yürür, doğar sihirli akşam,
Neş’e ve sevinçle tüllenir halvet demleri;
Yükselir ukba râyihaları buram buram,
Şimdiye kadar yükseldiğinden de ileri...
Bu şehirde renk, desen, nakış asla eskimez,
Mevsimler değişse de çiçekler hep salınır;
Burada renkler kış günü bile hazan bilmez,
Bu iklimde ruh kendini cennetlerde sanır...
İrem Bağları bu şehri görse utanç duyar,
Çiçeklerine öteden hep şebnemler iner...
Nergisi, yasemini etrafa koku yayar,
Saksağan bülbüle, dikenler de güle döner.
Her yanda buğu buğu güzellikler tüter,
Ve şehrâyin gibi geçer her gün, her gece;
Her bucakta en taze sesli kumrular öter,
Yaşarsa, bu iklimde yaşar insan gönlünce...
Kaynak: Sızıntı, Kasım 1996
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:43 AM
Işık Belde
Rengi, deseni, ışığı mazi kıt’asından,
Tarih enginliğinde süren bir sırlı dünya;
Güneş gibi doğar karanlıklar arasından,
Büyülü maviliğiyle o füsûnkâr rüya...
Ufuklar şimdiden göklerle sarmaşır gibi,
Yol boyu yeşillik, ilerde sihirli bir yaz,
Belirir birdenbire o ruh ufku sır gibi
Duyulur şanlı geçmişin sesi âvâz âvâz...
******* ne bilinmezlere kapı aralar,
Öteler duygulara açılır perde perde;
Gökler kandillerle köpürür ve pâr pâr parlar,
Duyulmazlar duyulur bu ışıklı şehirde.
Güneş sabaha yürür, doğar sihirli akşam,
Neş’e ve sevinçle tüllenir halvet demleri;
Yükselir ukba râyihaları buram buram,
Şimdiye kadar yükseldiğinden de ileri...
Bu şehirde renk, desen, nakış asla eskimez,
Mevsimler değişse de çiçekler hep salınır;
Burada renkler kış günü bile hazan bilmez,
Bu iklimde ruh kendini cennetlerde sanır...
İrem Bağları bu şehri görse utanç duyar,
Çiçeklerine öteden hep şebnemler iner...
Nergisi, yasemini etrafa koku yayar,
Saksağan bülbüle, dikenler de güle döner.
Her yanda buğu buğu güzellikler tüter,
Ve şehrâyin gibi geçer her gün, her gece;
Her bucakta en taze sesli kumrular öter,
Yaşarsa, bu iklimde yaşar insan gönlünce...
Kaynak: Sızıntı, Kasım 1996
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:43 AM
Işık İnsan
Işıktan bir insan
Rûhum ona kurban
Nurlandırdı bizi
Tekmîl hepimizi
Menendi olmayan
O eşsiz kahraman
O’nunçün var oldu
Nûruyla yoğruldu
Yerler ve âsumân
Varlık ona hayran
Duyuldu bir anda
Tâ arşın altında
Ulu kitap Furkan
Şimdi O’nun meydan
Işik saçan Kitap
Benzersiz bir hitap
Dört yani da nurdan
O’nda top ve çevkân
Nurla yere indi
Ah u efgân dindi
Arz oldu âsumân
Gönüllerde sübhân
Ondan evvel dünyâ
İfritten bir gayyâ
O denli perişan
Fesat dolu mekân
O’nunla dirildik
Sonsuzluğa erdik
Ruhlarda heyecan
Sînelerde îmân
Nurdan ikliminde
Bal akan dilinde
Dertlilere derman
Ümitsize îmân
Sultanlar sultanı
Gönüllerin cânı
Herkes Sana hayrân
Kıtmîr Sana kurban.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:43 AM
Işık İnsan
Işıktan bir insan
Rûhum ona kurban
Nurlandırdı bizi
Tekmîl hepimizi
Menendi olmayan
O eşsiz kahraman
O’nunçün var oldu
Nûruyla yoğruldu
Yerler ve âsumân
Varlık ona hayran
Duyuldu bir anda
Tâ arşın altında
Ulu kitap Furkan
Şimdi O’nun meydan
Işik saçan Kitap
Benzersiz bir hitap
Dört yani da nurdan
O’nda top ve çevkân
Nurla yere indi
Ah u efgân dindi
Arz oldu âsumân
Gönüllerde sübhân
Ondan evvel dünyâ
İfritten bir gayyâ
O denli perişan
Fesat dolu mekân
O’nunla dirildik
Sonsuzluğa erdik
Ruhlarda heyecan
Sînelerde îmân
Nurdan ikliminde
Bal akan dilinde
Dertlilere derman
Ümitsize îmân
Sultanlar sultanı
Gönüllerin cânı
Herkes Sana hayrân
Kıtmîr Sana kurban.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:43 AM
Işık Yol
Dinmeyen his, sönmeyen heyecanla dopdolu,
Dolaşıp her yerde O’nu soluklamalısın!
Her zaman bir semâvî seyahate kurulu;
Mesafeleri aşıp O’na ulaşmalisin!
Ufuklar gel gel diyor, yildizlar göz kirpiyor,
Ve panjurlar aralaniyor gibi öteden;
Dalga dalga gözlere güzellikler çarpiyor,
Bütün eşya sonsuzlukla parildiyor birden...
Işik yagiyor her yana, ruh nûra boyanmış,
Hülya ebedin sihirli kemendinde tutsak...
Cezbin büyülü iksiriyle Hakk’a uyanmış,
Her lahza ayrı bir vuslat neşvesi duyarak...
Nurdan duyguları ve nurdan kanatlarıyla,
Göğün sonsuzluğunda öteleri süzüyor;
Pişe pişe olgunlaşmış kanaatlarıyla,
Ruhların uçuştuğu iklimlerde geziyor.
Aklın gözlerinde tüllenen ışıkta O var;
Duyar o en erilmezleri olduğu yerden...
Dolaşır vadi vadi her yerde O’nu arar,
Tüter tıpkı ocaklar gibi, yanar derinden.
Hiç durma koş süvarim, koş bu nurlu ufukta!
Dolmuşken hazır gönlün ebedin sevdâsıyla...
Yollarda ömür tüketenlere O son nokta,
Bırak oyalanmayı eşyanın rüyasıyla...
Kaynak: Sızıntı, Şubat 1995
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:43 AM
Işık Yol
Dinmeyen his, sönmeyen heyecanla dopdolu,
Dolaşıp her yerde O’nu soluklamalısın!
Her zaman bir semâvî seyahate kurulu;
Mesafeleri aşıp O’na ulaşmalisin!
Ufuklar gel gel diyor, yildizlar göz kirpiyor,
Ve panjurlar aralaniyor gibi öteden;
Dalga dalga gözlere güzellikler çarpiyor,
Bütün eşya sonsuzlukla parildiyor birden...
Işik yagiyor her yana, ruh nûra boyanmış,
Hülya ebedin sihirli kemendinde tutsak...
Cezbin büyülü iksiriyle Hakk’a uyanmış,
Her lahza ayrı bir vuslat neşvesi duyarak...
Nurdan duyguları ve nurdan kanatlarıyla,
Göğün sonsuzluğunda öteleri süzüyor;
Pişe pişe olgunlaşmış kanaatlarıyla,
Ruhların uçuştuğu iklimlerde geziyor.
Aklın gözlerinde tüllenen ışıkta O var;
Duyar o en erilmezleri olduğu yerden...
Dolaşır vadi vadi her yerde O’nu arar,
Tüter tıpkı ocaklar gibi, yanar derinden.
Hiç durma koş süvarim, koş bu nurlu ufukta!
Dolmuşken hazır gönlün ebedin sevdâsıyla...
Yollarda ömür tüketenlere O son nokta,
Bırak oyalanmayı eşyanın rüyasıyla...
Kaynak: Sızıntı, Şubat 1995
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:44 AM
Işik Ordusu
Işik ordusu, aydin nâsiyelerinde nûr,
Sînelerinde derin ve sımsıcak mutluluk.
Götürürler her tarafa kucak kucak huzûr;
Gözlerinin içinde buğulanır sonsuzluk...
Işık ordusu aydın nâsiyelerinde nûr.
Buhurdanlık gibi koku neşreden sîneler,
Ruhlarında rengârenk düşüncelerle her gün;
Bir şem’a etrafında uçuşan pervâneler,
Duyguları, düşünceleri ışıktan bütün...
Buhurdanlık gibi koku neşreden sîneler.
İrem ülkesine benzeyen bahçelerinde,
Somaki musluklarından hep kevserler akar.
Hiç hazân bilmeyen yemyeşil çevrelerinde,
Her gün bir bahar olur, her gün çiçekler açar
İrem ülkesine benzeyen bahçelerinde.
Sonsuzluktan gönüllerine nurlar dökülür,
Uçarlar ötelere ışıktan kanatlarla.
Gökler kucak açar, onlar bel kırar bükülür,
Çözülmez azim, sarsılmayan kanaatlarla...
Sonsuzluktan gönüllerine nurlar dökülür.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:44 AM
Işik Ordusu
Işik ordusu, aydin nâsiyelerinde nûr,
Sînelerinde derin ve sımsıcak mutluluk.
Götürürler her tarafa kucak kucak huzûr;
Gözlerinin içinde buğulanır sonsuzluk...
Işık ordusu aydın nâsiyelerinde nûr.
Buhurdanlık gibi koku neşreden sîneler,
Ruhlarında rengârenk düşüncelerle her gün;
Bir şem’a etrafında uçuşan pervâneler,
Duyguları, düşünceleri ışıktan bütün...
Buhurdanlık gibi koku neşreden sîneler.
İrem ülkesine benzeyen bahçelerinde,
Somaki musluklarından hep kevserler akar.
Hiç hazân bilmeyen yemyeşil çevrelerinde,
Her gün bir bahar olur, her gün çiçekler açar
İrem ülkesine benzeyen bahçelerinde.
Sonsuzluktan gönüllerine nurlar dökülür,
Uçarlar ötelere ışıktan kanatlarla.
Gökler kucak açar, onlar bel kırar bükülür,
Çözülmez azim, sarsılmayan kanaatlarla...
Sonsuzluktan gönüllerine nurlar dökülür.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:44 AM
Izdırâp
Izdırâp, gece yarısında vuran gong gibi,
(Tın tın) ötüp yüreğimi hoplatır âniden...
Eski hülyâlarım ki, yok hiçbirinin dibi,
Bağı kopmuş inciler gibi dökülür birden...
Izdırâp, yalnız kaldığım anlardaki dostum,
Rûhumu saran hafakan, kafamda yanan kor.
İnleyeyim derim... inleyemez yutkunurum;
Yanıp da dışa sızdırmamak doğrusu çok zor...
Izdırâp, *******de kendini hissettirir;
Söyler ayrı bir buudda söylediği şeyi...
Her ızdırâp bir kısım ilhâmlar da getirir,
Hatırlatır bizlere insanlığı, sevgiyi.
Gecede bir sürü ilhâm, bir sürü de azap,
Ve, düşünce kuşağında hep doğum sancısı...
Azapsız dimağların görecekleri serap,
Sancılar değil; sancı çekmemek en acısı...
Ey ızdırâp; anladım ki her şey senin ile!
Sen Hakk’a giden yollarda vuslata vesile...
..................................................
..................................................
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:44 AM
Izdırâp
Izdırâp, gece yarısında vuran gong gibi,
(Tın tın) ötüp yüreğimi hoplatır âniden...
Eski hülyâlarım ki, yok hiçbirinin dibi,
Bağı kopmuş inciler gibi dökülür birden...
Izdırâp, yalnız kaldığım anlardaki dostum,
Rûhumu saran hafakan, kafamda yanan kor.
İnleyeyim derim... inleyemez yutkunurum;
Yanıp da dışa sızdırmamak doğrusu çok zor...
Izdırâp, *******de kendini hissettirir;
Söyler ayrı bir buudda söylediği şeyi...
Her ızdırâp bir kısım ilhâmlar da getirir,
Hatırlatır bizlere insanlığı, sevgiyi.
Gecede bir sürü ilhâm, bir sürü de azap,
Ve, düşünce kuşağında hep doğum sancısı...
Azapsız dimağların görecekleri serap,
Sancılar değil; sancı çekmemek en acısı...
Ey ızdırâp; anladım ki her şey senin ile!
Sen Hakk’a giden yollarda vuslata vesile...
..................................................
..................................................
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:44 AM
Izdırap İnsanı
Mumlar gibi titrer ve sızlar sînesi zâr zâr,
Gezinir şafakların ağardığı dağlarda.
Kendi Cennet’te olsa da rûhunda mağmalar,
Hep hülyâlarıyla dolaşır mutlu çağlarda...
Ufku tıpkı ormansız dağlar gibi simsiyah,
Simsiyahtır bütün mortepeler, şûh adalar,
Hazânlarla sarsılırken sînesi her sabah...
Ve rûhunu döve döve delinir havanlar.
Kalbi kuşlar gibi ürkek, gözleri hummâlı;
Tokmak sedâsı verir rûhunda hâdiseler.
Her gece saatle savaşır, her gün hülyâlı,
Dilinde ızdırâp türküsü hep söyler gezer.
Yer yer ümitle coşar, içinde sırlı bir haz,
Başı fânîleri Sonsuz’dan ayıran yerde;
Haykırınca polattan sesiyle âvâz âvâz,
Ra'şeler uyarır gönüllerde perde perde...
Sevdâyla sızlar sızlarken en kuytu yerlerde,
İnler-dolaşır dâim, inler onunla yollar;
Her gün bir şikâr peşinde, her gün bir siperde,
Ufukların ağaracağı mevsimi kollar...
Bazen vefâ hiç ses vermez, her şey lâl kesilir...
Ve rûhuna saplanır kankırmızı tırnaklar;
Bazen burcu burcu bahar kokuları gelir;
Bakarsın bin râyihayla ninni söyler rüzgâr...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:44 AM
Izdırap İnsanı
Mumlar gibi titrer ve sızlar sînesi zâr zâr,
Gezinir şafakların ağardığı dağlarda.
Kendi Cennet’te olsa da rûhunda mağmalar,
Hep hülyâlarıyla dolaşır mutlu çağlarda...
Ufku tıpkı ormansız dağlar gibi simsiyah,
Simsiyahtır bütün mortepeler, şûh adalar,
Hazânlarla sarsılırken sînesi her sabah...
Ve rûhunu döve döve delinir havanlar.
Kalbi kuşlar gibi ürkek, gözleri hummâlı;
Tokmak sedâsı verir rûhunda hâdiseler.
Her gece saatle savaşır, her gün hülyâlı,
Dilinde ızdırâp türküsü hep söyler gezer.
Yer yer ümitle coşar, içinde sırlı bir haz,
Başı fânîleri Sonsuz’dan ayıran yerde;
Haykırınca polattan sesiyle âvâz âvâz,
Ra'şeler uyarır gönüllerde perde perde...
Sevdâyla sızlar sızlarken en kuytu yerlerde,
İnler-dolaşır dâim, inler onunla yollar;
Her gün bir şikâr peşinde, her gün bir siperde,
Ufukların ağaracağı mevsimi kollar...
Bazen vefâ hiç ses vermez, her şey lâl kesilir...
Ve rûhuna saplanır kankırmızı tırnaklar;
Bazen burcu burcu bahar kokuları gelir;
Bakarsın bin râyihayla ninni söyler rüzgâr...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:44 AM
İçimdeki Ezan Sesi
Elimde ışığın, dilimde sözün,
Bir ezan sesisin her an içimde...
Nakış nakış hayâlimde gül yüzün,
Sana düşmüş ayna olmak seçimde...
Bütün varlık Yaradan’ın güftesi,
Peygamberlik bu mânânın bestesi;
Mesajların ötelerin saf sesi,
Çağlar durur Ulu Furkan içinde.
Hep kevserler içtik bülbül dilinden,
Hep safâlar gördük kutlu elinden;
Geçmez gönül Sen gibi emelinden,
Yok bir başka peygamber bu biçimde.
Gel gürle nâyın hep sızlayıp dursun.!
Kalbim sözlerinin sesiyle vursun;
İsterse bütün düşmanlar kudursun,
Hutben okundukça Çin’de-Maçin’de...
Kaynak: Sızıntı, Nisan 1999
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:44 AM
İçimdeki Ezan Sesi
Elimde ışığın, dilimde sözün,
Bir ezan sesisin her an içimde...
Nakış nakış hayâlimde gül yüzün,
Sana düşmüş ayna olmak seçimde...
Bütün varlık Yaradan’ın güftesi,
Peygamberlik bu mânânın bestesi;
Mesajların ötelerin saf sesi,
Çağlar durur Ulu Furkan içinde.
Hep kevserler içtik bülbül dilinden,
Hep safâlar gördük kutlu elinden;
Geçmez gönül Sen gibi emelinden,
Yok bir başka peygamber bu biçimde.
Gel gürle nâyın hep sızlayıp dursun.!
Kalbim sözlerinin sesiyle vursun;
İsterse bütün düşmanlar kudursun,
Hutben okundukça Çin’de-Maçin’de...
Kaynak: Sızıntı, Nisan 1999
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:44 AM
İhtilal
İnkılâb ruhtan fışkıran bir ışık,
İhtilâl cesette dolaşan bir bit,
İnkılâb vahyi gölgesinde tesbit,
İhtilâl cemiyet bitmiştir artık..!
İnkılâb ufukta nûrlu bir şafak,
İnsanca özlenen hayata erme...
İhtilâl milleti yerlere serme,
Ve çatık kaşlı dalgalanan bayrak...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:44 AM
İhtilal
İnkılâb ruhtan fışkıran bir ışık,
İhtilâl cesette dolaşan bir bit,
İnkılâb vahyi gölgesinde tesbit,
İhtilâl cemiyet bitmiştir artık..!
İnkılâb ufukta nûrlu bir şafak,
İnsanca özlenen hayata erme...
İhtilâl milleti yerlere serme,
Ve çatık kaşlı dalgalanan bayrak...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:45 AM
İnancın Atlas İklimi
İnançsızlık içinde bir gece garibliği,
Kapanıyor yüzlere kapılar perde perde.
Bir zifiri karanlık ki ruh mübtezelliği,
Kesmiş yolları kara delikler az ilerde...
Işığa balçık çalındığı yerde...
Hülyâ, zulmet içinde dönen bir dolap gibi,
Ne gelen biliniyor, ne gidenden haber var...
Yeis bir derince kuyu ki, bilinmez dibi,
Sâm gibi eser o iklimde esince rüzgâr...
Bütün varlık kaos, eşya sitemkâr...
İnanca açık ruhlar gökyüzü gibi parlak,
Ve bir sırlı derinleşmekte “ân”lar, saatler...
Yeryüzü güzellikler meşheri yaprak yaprak;
Üstüste yollar Cennetlere dogru ilerler.
Yollarda coşmuş gökçek yüzlü erler...
Tül tül bulutlar altinda bitmeyen bir bahar,
Salar kendini ruh uyanilmaz bir uykuya;
Gönül yaydan boşalan ok, şikârini arar;
Gittikçe tüllenir karşi ufukta bir ziyâ...
Ve ilerde nâmütenâhî derya...
Sonsuza yelken açarlar bu derin hülyâda,
Yeşerir düşler o binbir hâtira zevkiyle...
Sonra vuslata ererler bu tatli rüyâda,
Sînelerine dökülen sonsuzluk şevkiyle...
Rûhun bir düzine zaferleriyle...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:45 AM
İnancın Atlas İklimi
İnançsızlık içinde bir gece garibliği,
Kapanıyor yüzlere kapılar perde perde.
Bir zifiri karanlık ki ruh mübtezelliği,
Kesmiş yolları kara delikler az ilerde...
Işığa balçık çalındığı yerde...
Hülyâ, zulmet içinde dönen bir dolap gibi,
Ne gelen biliniyor, ne gidenden haber var...
Yeis bir derince kuyu ki, bilinmez dibi,
Sâm gibi eser o iklimde esince rüzgâr...
Bütün varlık kaos, eşya sitemkâr...
İnanca açık ruhlar gökyüzü gibi parlak,
Ve bir sırlı derinleşmekte “ân”lar, saatler...
Yeryüzü güzellikler meşheri yaprak yaprak;
Üstüste yollar Cennetlere dogru ilerler.
Yollarda coşmuş gökçek yüzlü erler...
Tül tül bulutlar altinda bitmeyen bir bahar,
Salar kendini ruh uyanilmaz bir uykuya;
Gönül yaydan boşalan ok, şikârini arar;
Gittikçe tüllenir karşi ufukta bir ziyâ...
Ve ilerde nâmütenâhî derya...
Sonsuza yelken açarlar bu derin hülyâda,
Yeşerir düşler o binbir hâtira zevkiyle...
Sonra vuslata ererler bu tatli rüyâda,
Sînelerine dökülen sonsuzluk şevkiyle...
Rûhun bir düzine zaferleriyle...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:45 AM
İnkisar
Söyle ey dost! Sitemkâr hâlin nedir?
Her biri şikâyet makâlin nedir?
Küskünsün, bilmem ki melâlin nedir?
Bir anlasam gizli âmâlin nedir?
Hani sözün Hakk için söylemiştin;
Neyledinse O’nunçün eylemiştin;
Rûhun ile Cennet’i peylemiştin;
Ne bu öfke şimdi, celâlin nedir?
Hizmet deyip, hak deyip koştu isen,
Kanli-dere, sarp-yokuş aşti isen,
Önce ham idin şimdi pişti isen,
Öyleyse bir göster kemâlin nedir?
Düşüncen milletse, nazlanmak kimden?
Hasbîlik der isen şikâyet neden?
Bekledigini beklerlerse senden,
Verebilir misin, mecâlin nedir?
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:45 AM
İnkisar
Söyle ey dost! Sitemkâr hâlin nedir?
Her biri şikâyet makâlin nedir?
Küskünsün, bilmem ki melâlin nedir?
Bir anlasam gizli âmâlin nedir?
Hani sözün Hakk için söylemiştin;
Neyledinse O’nunçün eylemiştin;
Rûhun ile Cennet’i peylemiştin;
Ne bu öfke şimdi, celâlin nedir?
Hizmet deyip, hak deyip koştu isen,
Kanli-dere, sarp-yokuş aşti isen,
Önce ham idin şimdi pişti isen,
Öyleyse bir göster kemâlin nedir?
Düşüncen milletse, nazlanmak kimden?
Hasbîlik der isen şikâyet neden?
Bekledigini beklerlerse senden,
Verebilir misin, mecâlin nedir?
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:45 AM
İnleyen Bir Nâyım
Derd-i isyana müptelâyım Yâ Resûlallâh!
Kapında bir bahtı karayım Yâ Resûlallâh!
Umardım hep cemâl-i pâkinden tecellîler,
Bak şimdi; firâka sezâyım Yâ Resûlallâh!
İnlerken nây-ı kalbim ümîd-i feyzinle dâim,
Cürmümle o demde cüdâyım Yâ Resûlallâh!
Saçılır iklim-i pâkinden âleme rahmet,
Ben neden kuruyup solayım Yâ Resûlallâh!
Ne şevkti tüterken bûyun herdem seherlerde,
Ya şimdi, inleyen bir nâyım Yâ Resûlallâh!
Kabul kıl mücrimi, kovma kapından ne olur!
Kovarsan kime sızlanayım Yâ Resûlallâh!
Yanmışım isyanla, yakma hicranla Ey Nebî!
Bittim billahi; pür şekvâyım Yâ Resûlallâh!
Günah bana yaraşmaz, doğru... Af senin şânın
Sen varken kime dert yanayım Yâ Resûlallâh!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:45 AM
İnleyen Bir Nâyım
Derd-i isyana müptelâyım Yâ Resûlallâh!
Kapında bir bahtı karayım Yâ Resûlallâh!
Umardım hep cemâl-i pâkinden tecellîler,
Bak şimdi; firâka sezâyım Yâ Resûlallâh!
İnlerken nây-ı kalbim ümîd-i feyzinle dâim,
Cürmümle o demde cüdâyım Yâ Resûlallâh!
Saçılır iklim-i pâkinden âleme rahmet,
Ben neden kuruyup solayım Yâ Resûlallâh!
Ne şevkti tüterken bûyun herdem seherlerde,
Ya şimdi, inleyen bir nâyım Yâ Resûlallâh!
Kabul kıl mücrimi, kovma kapından ne olur!
Kovarsan kime sızlanayım Yâ Resûlallâh!
Yanmışım isyanla, yakma hicranla Ey Nebî!
Bittim billahi; pür şekvâyım Yâ Resûlallâh!
Günah bana yaraşmaz, doğru... Af senin şânın
Sen varken kime dert yanayım Yâ Resûlallâh!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:45 AM
İnsan
İnsana, insan denmez kendini bulmayınca,
Gönül bir vîrânedir sevgiyle dolmayınca.
Öze dön bırak teni, sever isen kendini,
Yolda kalırsın inan Allah’la olmayınca.
Nefsine uymuşsan tam, işin câm üstüne câm,
Bir yere varamazsın rûhunla kalmayınca,
Allah ma’şûk, Allah yâr, gayrısı sînede bâr.
Eremezsin bir yere huzûra varmayınca.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:45 AM
İnsan
İnsana, insan denmez kendini bulmayınca,
Gönül bir vîrânedir sevgiyle dolmayınca.
Öze dön bırak teni, sever isen kendini,
Yolda kalırsın inan Allah’la olmayınca.
Nefsine uymuşsan tam, işin câm üstüne câm,
Bir yere varamazsın rûhunla kalmayınca,
Allah ma’şûk, Allah yâr, gayrısı sînede bâr.
Eremezsin bir yere huzûra varmayınca.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:45 AM
İnsan ve Ufuk
Ömrün hazzı da ikbâli de bitmeyen rüyâ,
Ufku ümîde açık gönüller tasa bilmez.
Şevkin ezelî bahçeleri bir mâvi hülyâ,
Bahar çağlar orada, hazan gelse eğlenmez.
Duymuşsa eğer hayattaki füsûnu insan,
Meykeşler gibi bakar çevresine ve coşar.
Bitevî çözülüp oldukça gizliler ayân,
Bir belirsiz duyguyla O Bilinmez’i duyar...
Dolaşirken artik, O’nun sihriyle dolaşir,
Gezer her yerde ebedin âhengini dinler...
Her lâhza bir kere daha Sonsuz’a ulaşir,
Ve aşkin hülyâli havuzlarinda serinler.
Elinde kâsesi, içer ama hep susuzdur,
"Su" der koşar çöllerde her zaman dolu dizgin,
Içi magmalar gibi, çevresi kardir-buzdur,
Ufku engin, iradesi de yay gibi gergin...
Gönlünün her yani güllerin tutuştugu yer,
Şevkle gürler, endişeyle sarsilir derinden;
Oturur-kalkar, sürekli ufkunda öteler,
Duyar Sonsuz’u, duyduğu her şeyin içinden.
Denizler gibi buharlaşıp yağmura koşar,
Bulutlar gibi boşalıp toprakta demlenir...
Sînesi kıpkızıl kan mercanlar gibi zâr zâr...
Bir engin ufuk önünde renkler gibi tüllenir...
Kaynak: Sızıntı, Kasım 1994
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:45 AM
İnsan ve Ufuk
Ömrün hazzı da ikbâli de bitmeyen rüyâ,
Ufku ümîde açık gönüller tasa bilmez.
Şevkin ezelî bahçeleri bir mâvi hülyâ,
Bahar çağlar orada, hazan gelse eğlenmez.
Duymuşsa eğer hayattaki füsûnu insan,
Meykeşler gibi bakar çevresine ve coşar.
Bitevî çözülüp oldukça gizliler ayân,
Bir belirsiz duyguyla O Bilinmez’i duyar...
Dolaşirken artik, O’nun sihriyle dolaşir,
Gezer her yerde ebedin âhengini dinler...
Her lâhza bir kere daha Sonsuz’a ulaşir,
Ve aşkin hülyâli havuzlarinda serinler.
Elinde kâsesi, içer ama hep susuzdur,
"Su" der koşar çöllerde her zaman dolu dizgin,
Içi magmalar gibi, çevresi kardir-buzdur,
Ufku engin, iradesi de yay gibi gergin...
Gönlünün her yani güllerin tutuştugu yer,
Şevkle gürler, endişeyle sarsilir derinden;
Oturur-kalkar, sürekli ufkunda öteler,
Duyar Sonsuz’u, duyduğu her şeyin içinden.
Denizler gibi buharlaşıp yağmura koşar,
Bulutlar gibi boşalıp toprakta demlenir...
Sînesi kıpkızıl kan mercanlar gibi zâr zâr...
Bir engin ufuk önünde renkler gibi tüllenir...
Kaynak: Sızıntı, Kasım 1994
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:46 AM
İnsanlığın Efendisi
Yine hicranla seni andı gönül,
Tende cânım, rûh-u revânım Cânân...
Andıkça hasretlere yandı gönül;
Ne olur kıl artık vuslata şâyân.!
Hem sevip hem ağlayan bîçâreyim,
Kararsız, derbeder ve âvâreyim,
Yıkılıp dökülmüş bir virâneyim;
Hâl-i hazînim tam mevsimi hazân...
Güller gülse de ağlıyor hep bülbül,
Bir dert küpü âdeta şimdi gönül;
Bilmem mümkün mü bu hale tahammül?
Ruhumda âh-u zâr, dilimde figân.
Yanıp kebap oldum ümidim yıkma!
İtâb et, ama ağyâra bırakma!
Vefasız bir kulum cürmüme bakma!
Vasf-ı hâle ne hacet her şey ayân...
Bilirsin gayri imdat edecek yok;
Gönlümü dertten âzâd edecek yok;
Kıtmîri başka âbâd edecek yok,
Hatırım virâne, gözlerim giryân...
Gel vur mızrabını da kalbimi söylet!
Vur ruhuma nağmelerini dinlet!
Ve gönlüme geleceğini vâdet!
Vâdet ki kalmadı dizimde dermân..!
Kaynak: Sızıntı, Nisan 1996
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:46 AM
İnsanlığın Efendisi
Yine hicranla seni andı gönül,
Tende cânım, rûh-u revânım Cânân...
Andıkça hasretlere yandı gönül;
Ne olur kıl artık vuslata şâyân.!
Hem sevip hem ağlayan bîçâreyim,
Kararsız, derbeder ve âvâreyim,
Yıkılıp dökülmüş bir virâneyim;
Hâl-i hazînim tam mevsimi hazân...
Güller gülse de ağlıyor hep bülbül,
Bir dert küpü âdeta şimdi gönül;
Bilmem mümkün mü bu hale tahammül?
Ruhumda âh-u zâr, dilimde figân.
Yanıp kebap oldum ümidim yıkma!
İtâb et, ama ağyâra bırakma!
Vefasız bir kulum cürmüme bakma!
Vasf-ı hâle ne hacet her şey ayân...
Bilirsin gayri imdat edecek yok;
Gönlümü dertten âzâd edecek yok;
Kıtmîri başka âbâd edecek yok,
Hatırım virâne, gözlerim giryân...
Gel vur mızrabını da kalbimi söylet!
Vur ruhuma nağmelerini dinlet!
Ve gönlüme geleceğini vâdet!
Vâdet ki kalmadı dizimde dermân..!
Kaynak: Sızıntı, Nisan 1996
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:46 AM
Kalk Yiğidim
Kalk ey yiğit uykudan!
Kalk ki bağrımda nâlân...
Sensiz geçen günlerde,
Dolaştım ben dünlerde
Hep mahzûn ve kederli,
Sen bizi terk edeli.
Yiğidim görün artık!
Görün ki çok bunaldık.
Canlarımız gırtlakta,
Son kelime dudakta:
Gülümse milletine!
Susadık himmetine...
Kalmadı hiç gücümüz;
Bizler bir sürü öksüz
Hep itilip kakıldık;
Eşya gibi satıldık;
Hicran üstüne hicran,
Dahasına yok derman...
Her gece hayâldesin,
Sözlerde, gönüldesin,
Bir ömür boyu böyle..
Bir defa da sen söyle!
Azıcık acı bize!
Yıkılıp geldik dize...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:46 AM
Kalk Yiğidim
Kalk ey yiğit uykudan!
Kalk ki bağrımda nâlân...
Sensiz geçen günlerde,
Dolaştım ben dünlerde
Hep mahzûn ve kederli,
Sen bizi terk edeli.
Yiğidim görün artık!
Görün ki çok bunaldık.
Canlarımız gırtlakta,
Son kelime dudakta:
Gülümse milletine!
Susadık himmetine...
Kalmadı hiç gücümüz;
Bizler bir sürü öksüz
Hep itilip kakıldık;
Eşya gibi satıldık;
Hicran üstüne hicran,
Dahasına yok derman...
Her gece hayâldesin,
Sözlerde, gönüldesin,
Bir ömür boyu böyle..
Bir defa da sen söyle!
Azıcık acı bize!
Yıkılıp geldik dize...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:46 AM
Kamp Günleri
O hülyâlı günleri bizlerle yaşayanlar,
Cennet kokularının esip geldiği yerde.
Duydular Sonsuz’un bestelerini duyanlar,
Çelikten sadâlarla o sırlı tepelerde...
İnler hâlâ o yerler bir ulu velveleyle,
Tıpkı hasretmiş gibi o günkü gülyüzlere...
Şu ağaçlar, şu taşlar geliverseler dile,
Ne büyülü şeyler anlatacaklar bizlere...
Kuş cıvıltısı, yaprak sesi, insan âvâzı,
*******i yıldızlarla söyleşen sîneler...
Her yanda ayrı bir kalbi kırığın niyâzı;
Yemyeşil vâdi bu ulvî nağmelerle inler...
Duâyla doğrulur başlar tâ sabahlara dek,
Uyumamış gözlerde billûr billûr manâlar...
Buradaki yakarış semâlardakine denk;
Yıllar geçse de gönlüm hep o günleri arar...
Akan çaya bakmış olsan ürperir ve dersin:
O şen bakışlar hâlâ gülümsüyor dibinde...
Hiç vakit fevtetmeden koşup sen de gelirsin;
Gelirsin, hemen olmasa da günün birinde...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:46 AM
Kamp Günleri
O hülyâlı günleri bizlerle yaşayanlar,
Cennet kokularının esip geldiği yerde.
Duydular Sonsuz’un bestelerini duyanlar,
Çelikten sadâlarla o sırlı tepelerde...
İnler hâlâ o yerler bir ulu velveleyle,
Tıpkı hasretmiş gibi o günkü gülyüzlere...
Şu ağaçlar, şu taşlar geliverseler dile,
Ne büyülü şeyler anlatacaklar bizlere...
Kuş cıvıltısı, yaprak sesi, insan âvâzı,
*******i yıldızlarla söyleşen sîneler...
Her yanda ayrı bir kalbi kırığın niyâzı;
Yemyeşil vâdi bu ulvî nağmelerle inler...
Duâyla doğrulur başlar tâ sabahlara dek,
Uyumamış gözlerde billûr billûr manâlar...
Buradaki yakarış semâlardakine denk;
Yıllar geçse de gönlüm hep o günleri arar...
Akan çaya bakmış olsan ürperir ve dersin:
O şen bakışlar hâlâ gülümsüyor dibinde...
Hiç vakit fevtetmeden koşup sen de gelirsin;
Gelirsin, hemen olmasa da günün birinde...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:46 AM
Karanlıklar Bozgunda
Bir gün yine hüzünle dolup taştım ard arda;
Mecnûn'un hasret ve yalnızlığıyla sahrâda,
Dolaştığı gibi dolaştım gamlı, derbeder,
Her yer bitevî simsiyahtı ben de mükedder...
Bir ümîtsiz tablo ki, yer demir, gökler bakır,
Çevredeki kasvetten ruh sağır, gönül sağır.
Eğildim îmânıma baktım; o ne tecellâ!
Sînemde yanan ışık pırıl pırıldı hâlâ;
Karanlığa meydan okuyan bir edâ ile,
Haykırıyordu "tın tın" çelikten sadâ ile...
Sarsılıyordu zulmetler yorgun ve bitkin...
Her an daha coşkundu aydınlık, daha gergin...
İrâdeme fer geldi öteden buğularla,
Beraberim sandım, sulardaki kuğularla.
Bu sesler, bu ışıklar bütün varlığı aştı,
Bu nağmeler gidip tâ âsumâna ulaştı.
Rûhum bu renk ve sesler içinde dirilirken,
Düşündüm ki duymuştum bu cümbüşü çok erken.
Madem ki, öteler sır verdi kendi sesinden,
Kurtulmaya koştum benliğin dar kafesinden.
Sıçradım son bir azimle ummâna ulaştım,
Sırtımda taşıdığım "ten" lâşesini aştım.
Yıllarca süzgün bakışlarla rûhumu emen.
O insafsız kirpikleriyle gönlümü delen;
Bir fettân ki, her anışımda kalbim ürperir...
Yeter! Ey ihânet bakışlı cevrin elverir!
Sonsuz’a ulaşiyor artik bekledigim yol,
Ey pes nefis! Koş, yollar yoluna gir ve kurtul!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:46 AM
Karanlıklar Bozgunda
Bir gün yine hüzünle dolup taştım ard arda;
Mecnûn'un hasret ve yalnızlığıyla sahrâda,
Dolaştığı gibi dolaştım gamlı, derbeder,
Her yer bitevî simsiyahtı ben de mükedder...
Bir ümîtsiz tablo ki, yer demir, gökler bakır,
Çevredeki kasvetten ruh sağır, gönül sağır.
Eğildim îmânıma baktım; o ne tecellâ!
Sînemde yanan ışık pırıl pırıldı hâlâ;
Karanlığa meydan okuyan bir edâ ile,
Haykırıyordu "tın tın" çelikten sadâ ile...
Sarsılıyordu zulmetler yorgun ve bitkin...
Her an daha coşkundu aydınlık, daha gergin...
İrâdeme fer geldi öteden buğularla,
Beraberim sandım, sulardaki kuğularla.
Bu sesler, bu ışıklar bütün varlığı aştı,
Bu nağmeler gidip tâ âsumâna ulaştı.
Rûhum bu renk ve sesler içinde dirilirken,
Düşündüm ki duymuştum bu cümbüşü çok erken.
Madem ki, öteler sır verdi kendi sesinden,
Kurtulmaya koştum benliğin dar kafesinden.
Sıçradım son bir azimle ummâna ulaştım,
Sırtımda taşıdığım "ten" lâşesini aştım.
Yıllarca süzgün bakışlarla rûhumu emen.
O insafsız kirpikleriyle gönlümü delen;
Bir fettân ki, her anışımda kalbim ürperir...
Yeter! Ey ihânet bakışlı cevrin elverir!
Sonsuz’a ulaşiyor artik bekledigim yol,
Ey pes nefis! Koş, yollar yoluna gir ve kurtul!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:47 AM
Kış *******i
Kış *******inde oturmuş düşünüyorum,
Ardarda inanç ve ümît, sarsıntı ve kaos.
Kış *******inde terliyor ve üşüyorum,
Hülyâlarda sallantı ve rüyâlarda kâbus...
Bülbüllerde sessizlik, çiçeklerde bekleyiş,
Sevinç-hüzün iç içe; gönlümün itiyâdı...
Ekseriya tekdüze, ara-sıra tekleyiş;
Bahar nâraları yanında, hazân feryâdı.
Bazan mûsikî gibi tatlı esiyor rüzgâr,
Fıkırdıyor her şey; kuş, böcek, ağaç ve yaprak;
Bazan serin bir poyrazla sarsılıyor bahar,
Yeisle geriniyor dere, tepe, taş, toprak...
Soluyor gül çehrelerinde güzellik renk renk,
Azmin şakaklarında eski günlerin teri;
Gurbet tütüyor her yanda, sarsılıyor âhenk
Bir ürperten belirsizlik kaplıyor her yeri!
Zirvelerde sis ve duman, ovalarda güneş,
İçiçe esiyor her yerde bora ve meltem;
Düşen rahmet damlaları, çılgın sellere eş,
Zıtların bayramı, zifafta sevinç ve mâtem...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:47 AM
Kış *******i
Kış *******inde oturmuş düşünüyorum,
Ardarda inanç ve ümît, sarsıntı ve kaos.
Kış *******inde terliyor ve üşüyorum,
Hülyâlarda sallantı ve rüyâlarda kâbus...
Bülbüllerde sessizlik, çiçeklerde bekleyiş,
Sevinç-hüzün iç içe; gönlümün itiyâdı...
Ekseriya tekdüze, ara-sıra tekleyiş;
Bahar nâraları yanında, hazân feryâdı.
Bazan mûsikî gibi tatlı esiyor rüzgâr,
Fıkırdıyor her şey; kuş, böcek, ağaç ve yaprak;
Bazan serin bir poyrazla sarsılıyor bahar,
Yeisle geriniyor dere, tepe, taş, toprak...
Soluyor gül çehrelerinde güzellik renk renk,
Azmin şakaklarında eski günlerin teri;
Gurbet tütüyor her yanda, sarsılıyor âhenk
Bir ürperten belirsizlik kaplıyor her yeri!
Zirvelerde sis ve duman, ovalarda güneş,
İçiçe esiyor her yerde bora ve meltem;
Düşen rahmet damlaları, çılgın sellere eş,
Zıtların bayramı, zifafta sevinç ve mâtem...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:47 AM
Mabet ve İnsan
Gönlünde her gün birkaç kez Hakk’a uyananlar,
Sonsuza erip ebediyetle boyananlar;
Yürürler her gün mâbedle hep nazlı niyâza;
Ererler vicdanlarında bir büyülü hazza.
Her an kulaklarda tın tın ezan mûsikîsi,
Sînelere dolup taşan Kur’ân zemzemesi...
Duyarlar hep uhrevî işvesiyle zamani,
Bilmezler gün bitiminde gün bittigi âni.
Gözlerinde tül tüldür cennetlerden nevhayâl,
Dudaklarinda kâseler, kâselerde zülâl.
Içlerinde güm gümdür ebediyet bestesi,
Dillerinde âvaz âvaz Sonsuz’un sesi...
Gergin boyunları nâzenin kuğular gibi,
Hislerinde derinlik, derinlik ki yok dibi.
Revâka ilk adımla mâbed duygusu başlar,
Orada kuşlar kanat çırpar, şadırvan ağlar;
Orada rükua varmış gibidir kubbeler,
Şehâdetle kükremiş sanırsın minâreler.
Sütunlar el bağlamış duran kullara benzer,
Her köşede heybete bürünmüş ruhlar gezer.
Bu büyü ile İnsan âdeta lâl kesilir,
Burada kimbilir daha ne sırlar sezilir.
Her yanda his köpürür, her yana mânâ iner,
Mânâlar buğu buğu gelip ruhlara siner.
Dünyâ silinir gider, güneş ufukta söner,
Başlar meleklerin gezdiği iklime erer.
Bu masmâvi âlemde bir sürü kalbi kırık,
Ve bir sürü de sîneleri delen hıçkırık...
Her şeyin değişip başkalaştığı bu yerde,
Ukbâ şafakları sökün eder perde perde.
Kalplerde solmayan renk renk duygular yeşerir,
Ruh huzûra erer, benlik bütünüyle erir.
Her ânı gülkırmızı bu ışıktan zamanda,
Eşi bulunmayan hazlar yaşanır cihanda...
Ruh bu derinliği bir kere duyup tatmışsa,
Duyguları O’nunla, gönlünde de O varsa,
Geçmişse kendinden Sonsuz’un râyihasiyle,
Duyar en duyulmazı efsunlu nefesiyle,
Ta ötelerle selâmlaşır olduğu yerden,
Ve selâmlar alır ötedeki bahçelerden.
Kaynak: Sızıntı, Ekim 1993
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:47 AM
Mabet ve İnsan
Gönlünde her gün birkaç kez Hakk’a uyananlar,
Sonsuza erip ebediyetle boyananlar;
Yürürler her gün mâbedle hep nazlı niyâza;
Ererler vicdanlarında bir büyülü hazza.
Her an kulaklarda tın tın ezan mûsikîsi,
Sînelere dolup taşan Kur’ân zemzemesi...
Duyarlar hep uhrevî işvesiyle zamani,
Bilmezler gün bitiminde gün bittigi âni.
Gözlerinde tül tüldür cennetlerden nevhayâl,
Dudaklarinda kâseler, kâselerde zülâl.
Içlerinde güm gümdür ebediyet bestesi,
Dillerinde âvaz âvaz Sonsuz’un sesi...
Gergin boyunları nâzenin kuğular gibi,
Hislerinde derinlik, derinlik ki yok dibi.
Revâka ilk adımla mâbed duygusu başlar,
Orada kuşlar kanat çırpar, şadırvan ağlar;
Orada rükua varmış gibidir kubbeler,
Şehâdetle kükremiş sanırsın minâreler.
Sütunlar el bağlamış duran kullara benzer,
Her köşede heybete bürünmüş ruhlar gezer.
Bu büyü ile İnsan âdeta lâl kesilir,
Burada kimbilir daha ne sırlar sezilir.
Her yanda his köpürür, her yana mânâ iner,
Mânâlar buğu buğu gelip ruhlara siner.
Dünyâ silinir gider, güneş ufukta söner,
Başlar meleklerin gezdiği iklime erer.
Bu masmâvi âlemde bir sürü kalbi kırık,
Ve bir sürü de sîneleri delen hıçkırık...
Her şeyin değişip başkalaştığı bu yerde,
Ukbâ şafakları sökün eder perde perde.
Kalplerde solmayan renk renk duygular yeşerir,
Ruh huzûra erer, benlik bütünüyle erir.
Her ânı gülkırmızı bu ışıktan zamanda,
Eşi bulunmayan hazlar yaşanır cihanda...
Ruh bu derinliği bir kere duyup tatmışsa,
Duyguları O’nunla, gönlünde de O varsa,
Geçmişse kendinden Sonsuz’un râyihasiyle,
Duyar en duyulmazı efsunlu nefesiyle,
Ta ötelerle selâmlaşır olduğu yerden,
Ve selâmlar alır ötedeki bahçelerden.
Kaynak: Sızıntı, Ekim 1993
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:47 AM
Mahzûn Dağ
Târih gibi çok eski ve kendin gibi sanlı,
Bir ulu kavgadan muzaffer çıkmıştın şanlı;
Bir kaç düzine canlı, üç beş tane îmânlı;
Gelip konmuştu bağrına mahzûn ve hicranlı...
Sendin dağlar arasında o biricik namlı,
Lutf u gazabı birleştiren yüce ünvanlı!
Şimdi binbir ızdırâpla sessiz ve de gamlı;
Az ötedeki bir hercümerçten ki çok kanlı...
Tûfânla yok olan milletten daha buhranlı;
Durdukça baş ucunda uğursuz hafakanlı;
O aşılmaz zirven kalacak dâim dumanlı..!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:47 AM
Mahzûn Dağ
Târih gibi çok eski ve kendin gibi sanlı,
Bir ulu kavgadan muzaffer çıkmıştın şanlı;
Bir kaç düzine canlı, üç beş tane îmânlı;
Gelip konmuştu bağrına mahzûn ve hicranlı...
Sendin dağlar arasında o biricik namlı,
Lutf u gazabı birleştiren yüce ünvanlı!
Şimdi binbir ızdırâpla sessiz ve de gamlı;
Az ötedeki bir hercümerçten ki çok kanlı...
Tûfânla yok olan milletten daha buhranlı;
Durdukça baş ucunda uğursuz hafakanlı;
O aşılmaz zirven kalacak dâim dumanlı..!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:48 AM
Manzara
Çoraklaşmış topraklar,
Kurumuş hep otlaklar
Gönlüme hüzün salar
Hazan vurmuş yapraklar
Kulluktan bîzâr kullar
Her tarafta hortlaklar
Çevre firenkle doldu
Sırtlarında fraklar
Nesiller köksüz oldu
Birşey bilmez salaklar
Ülkeyi sardı ilhâd
Şehâdetsiz dudaklar
Eskiye olsun inâd
Başlarında kalpaklar
Kime anlatsan bunu
Kalkar seni savsaklar
İlkine uydu sonu
Birbirinden bunaklar
Bir çirkef çark kuruldu
Zift zift akar ırmaklar
Oba ova hep soldu
Yaprak döktü kavaklar
Cehâlete revaç var
Tafra tüten çıraklar
Şanlı târihte hasar
Gırtlağında tırnaklar
Gazâ bâğîlik şimdi
Pek hüzünlü bayraklar
Korku ruhlara sindi
Su sızdıran çanaklar
Hayâ iffet yıkıldı
Haramda hep ayaklar
Şeytan rûha takıldı
Hiç durmadan parmaklar
Düşünceye "elvedâ"
Zonklamayan şakaklar
Millet kökünden cüdâ
Antik oldu sancaklar
Gericilik bir yafta
Hep kâfirce laklaklar
Kitaplar artık rafta
Güvelenmiş yapraklar
Rüzgâr aldı her yanı
Gaflette avanaklar
Çökmüş sarayı hanı
Kulübede konaklar
Nerde izzetten eser..?
Kızarmıyor yanaklar
Hürler köleden beter
İflâs etmiş ahmaklar.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:48 AM
Manzara
Çoraklaşmış topraklar,
Kurumuş hep otlaklar
Gönlüme hüzün salar
Hazan vurmuş yapraklar
Kulluktan bîzâr kullar
Her tarafta hortlaklar
Çevre firenkle doldu
Sırtlarında fraklar
Nesiller köksüz oldu
Birşey bilmez salaklar
Ülkeyi sardı ilhâd
Şehâdetsiz dudaklar
Eskiye olsun inâd
Başlarında kalpaklar
Kime anlatsan bunu
Kalkar seni savsaklar
İlkine uydu sonu
Birbirinden bunaklar
Bir çirkef çark kuruldu
Zift zift akar ırmaklar
Oba ova hep soldu
Yaprak döktü kavaklar
Cehâlete revaç var
Tafra tüten çıraklar
Şanlı târihte hasar
Gırtlağında tırnaklar
Gazâ bâğîlik şimdi
Pek hüzünlü bayraklar
Korku ruhlara sindi
Su sızdıran çanaklar
Hayâ iffet yıkıldı
Haramda hep ayaklar
Şeytan rûha takıldı
Hiç durmadan parmaklar
Düşünceye "elvedâ"
Zonklamayan şakaklar
Millet kökünden cüdâ
Antik oldu sancaklar
Gericilik bir yafta
Hep kâfirce laklaklar
Kitaplar artık rafta
Güvelenmiş yapraklar
Rüzgâr aldı her yanı
Gaflette avanaklar
Çökmüş sarayı hanı
Kulübede konaklar
Nerde izzetten eser..?
Kızarmıyor yanaklar
Hürler köleden beter
İflâs etmiş ahmaklar.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:48 AM
Mâzi
Gittiğin yollarda yıllarca bekleyip durdum,
Bir muştu ümîdiyle herkese seni sordum;
Mutlaka bir gün dönüp gelecektir diyordum:
Hülyâlarımdaki gül yüzlü kâmet-i bâlâ...
Hicranla yanıyor sînem hayli zaman oldu,
Çevremi hazan sardı, güllerim bir bir soldu;
Elimde ümît kâsem kıpkızıl kanla doldu,
Bir kere lutf edip gelmeyecek misin hâlâ..!
Bir ben değilim herkes yollarda seni bekler
Bu serin yolculukta düşer-kalkar-emekler...
Ayyûka ulaştı âhlar ve dilde dilekler:
"Gel" diyoruz mâzî denilen gözleri şehlâ..!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:48 AM
Mâzi
Gittiğin yollarda yıllarca bekleyip durdum,
Bir muştu ümîdiyle herkese seni sordum;
Mutlaka bir gün dönüp gelecektir diyordum:
Hülyâlarımdaki gül yüzlü kâmet-i bâlâ...
Hicranla yanıyor sînem hayli zaman oldu,
Çevremi hazan sardı, güllerim bir bir soldu;
Elimde ümît kâsem kıpkızıl kanla doldu,
Bir kere lutf edip gelmeyecek misin hâlâ..!
Bir ben değilim herkes yollarda seni bekler
Bu serin yolculukta düşer-kalkar-emekler...
Ayyûka ulaştı âhlar ve dilde dilekler:
"Gel" diyoruz mâzî denilen gözleri şehlâ..!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:48 AM
Medine'nin Gülü
Andım yine Sen'i her şey yâdımdan silindi,
Hayalin gönlümün tepelerinde gezindi;
Bu bir serap olsa da hafakanlarım dindi...
Andım yine Sen'i her şey yâdımdan silindi.
Keşke her an aşkınla oturup aşkınla kalksam,
Ruhlar gibi yükselip de ufkunda dolaşsam;
Bir yolunu bulup gönlünden içeri aksam...
Keşke her an aşkınla oturup aşkınla kalksam.
Anladım vaslına ermek için artık çok geç,
Hicranla yanan gönlüm durmadan inleyecek;
İnleyip en taze hislerle hep bekleyecek...
Anladım vaslına ermek için artık çok geç...
Kalbim bir güvercin kalbi gibi titrerken adından,
Ne olur Sana ulaşmam için kanadından;
Bana bir tüy ver pervaz edeyim hep ardından...
Kalbim bir güvercin kalbi gibi titrerken adından.
Ey kupkuru çölleri cennete çeviren gül;
Gel o bayıltan renklerinle gönlüme dökül!
Vaktidir ağlayan gözlerimin içine gül!.
Ey kupkuru çölleri cennete çeviren gül!
Mecnûn gibi arkanda koşan kulun olayım,
Bir kor saç içime ocaklar gibi yanayım;
Sensiz geçen bu acı rüyadan kurtulayım...
Mecnûn gibi arkanda koşan kulun olayım...
Aklım uzakta kaldığı günleri saymakta,
Ruhuma sisli-dumanlı bir kasvet yaymakta;
Göster çehreni ki güneş gurûba kaymakta...
Aklım uzakta kaldığı günleri saymakta...
Son demde hiç olmazsa gurûbum tulû olsun,
Gönlüm ufkunun en taze renkleriyle dolsun;
Her yanda tamburlar çalınsın; neyler duyulsun...
Ne olur hiç olmazsa gurûbum tulû olsun..!
Kaynak: Sızıntı, Temmuz 1996
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:48 AM
Medine'nin Gülü
Andım yine Sen'i her şey yâdımdan silindi,
Hayalin gönlümün tepelerinde gezindi;
Bu bir serap olsa da hafakanlarım dindi...
Andım yine Sen'i her şey yâdımdan silindi.
Keşke her an aşkınla oturup aşkınla kalksam,
Ruhlar gibi yükselip de ufkunda dolaşsam;
Bir yolunu bulup gönlünden içeri aksam...
Keşke her an aşkınla oturup aşkınla kalksam.
Anladım vaslına ermek için artık çok geç,
Hicranla yanan gönlüm durmadan inleyecek;
İnleyip en taze hislerle hep bekleyecek...
Anladım vaslına ermek için artık çok geç...
Kalbim bir güvercin kalbi gibi titrerken adından,
Ne olur Sana ulaşmam için kanadından;
Bana bir tüy ver pervaz edeyim hep ardından...
Kalbim bir güvercin kalbi gibi titrerken adından.
Ey kupkuru çölleri cennete çeviren gül;
Gel o bayıltan renklerinle gönlüme dökül!
Vaktidir ağlayan gözlerimin içine gül!.
Ey kupkuru çölleri cennete çeviren gül!
Mecnûn gibi arkanda koşan kulun olayım,
Bir kor saç içime ocaklar gibi yanayım;
Sensiz geçen bu acı rüyadan kurtulayım...
Mecnûn gibi arkanda koşan kulun olayım...
Aklım uzakta kaldığı günleri saymakta,
Ruhuma sisli-dumanlı bir kasvet yaymakta;
Göster çehreni ki güneş gurûba kaymakta...
Aklım uzakta kaldığı günleri saymakta...
Son demde hiç olmazsa gurûbum tulû olsun,
Gönlüm ufkunun en taze renkleriyle dolsun;
Her yanda tamburlar çalınsın; neyler duyulsun...
Ne olur hiç olmazsa gurûbum tulû olsun..!
Kaynak: Sızıntı, Temmuz 1996
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:48 AM
Mi'raç Kandili
Yine diller deme geldi şükranla bu gece,
Esti bâd-ı saba revh u reyhânla bu gece!
Bu gece gelip öteden lütûflar ulaştı,
Ve coştu gönüller feyz-i Yezdân’la bu gece.
Çaktı yine cânân elinden bir berk-i hâtif,
Bir lâhzada oldu pinhânlar ayân bu gece.
Hicrânla yanıp inleyen sînelere birden,
Yetişti ol ulu dîvandan dermân bu gece.
Dil kesildi zerrât, varlık bir muhteşem kitap,
Duyuldu her yanda bir başka beyân bu gece.
Sığındık öbek öbek dergâhına dildârın,
Geldi mücrimlerin affına ferman bu gece.
Cem oldu bütün rûy-i siyah ne kadar varsa,
İndi ruhlarına Rahmet-i Rahmân bu gece.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:48 AM
Mi'raç Kandili
Yine diller deme geldi şükranla bu gece,
Esti bâd-ı saba revh u reyhânla bu gece!
Bu gece gelip öteden lütûflar ulaştı,
Ve coştu gönüller feyz-i Yezdân’la bu gece.
Çaktı yine cânân elinden bir berk-i hâtif,
Bir lâhzada oldu pinhânlar ayân bu gece.
Hicrânla yanıp inleyen sînelere birden,
Yetişti ol ulu dîvandan dermân bu gece.
Dil kesildi zerrât, varlık bir muhteşem kitap,
Duyuldu her yanda bir başka beyân bu gece.
Sığındık öbek öbek dergâhına dildârın,
Geldi mücrimlerin affına ferman bu gece.
Cem oldu bütün rûy-i siyah ne kadar varsa,
İndi ruhlarına Rahmet-i Rahmân bu gece.
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:49 AM
Millet Ruhu
Bir yiğit vardı gömdüler şu karşı bayıra...
Arkadan kefenini, gömleğini soydular.
"Aman kalkar!" deyip üstüne taşlar koydular,
Bir yiğit vardı; gömdüler şu karşı bayıra.
Yiğidim, hele anlatıver olup biteni!
Sen dertli, vatan dertli, oturup ağlayalım...
Ağlayıp da sinelerimizi dağlayalım,
Yiğidim, hele anlatıver olup biteni.
Ses ver yiğidim, yoksa beni duymuyor musun!
Yıllar var ki hep hayalinle oynaşıyorum,
Kalkıp geleceğin ümidiyle yaşıyorum...
Ses ver yiğidim, yoksa beni duymuyor musun?!
Sırtımda ardan bir gömlek, yılların vebali,
Ümitle ışıldayan gönlüm, seni bekliyor;
Kah göklerde uçup, kah yerlerde emekliyor.
Sırtımda ardan bir gömlek, yılların vebali.
Her tarafta harab eller, baykuşlara bayram,
Köprüler bir bir yıkılmış ve yollar yolcusuz,
Gelip uğrayanı kalmamış çesmeler, susuz..
Her tarafta harab eller, baykuşlara bayram.
İradelerde çatırtı, ruhlarda müthiş şok,
Tarihi yağmaladı bir düzine tarihsiz;
Değerler altüst oldu, mukaddesat sahibsiz,
İradelerde çatırtı, ruhlarda müthiş şok.
Tıpkı rüyalarda olduğu gibi diril, gel!
Beyaz atının üzerinde bir sabah erken;
Gözlerim kapalı ruhumda seni süzerken
Tıpkı rüyalarda olduğu gibi diril, gel!
Kaynak: Kırık Mızrap
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:49 AM
Millet Ruhu
Bir yiğit vardı gömdüler şu karşı bayıra...
Arkadan kefenini, gömleğini soydular.
"Aman kalkar!" deyip üstüne taşlar koydular,
Bir yiğit vardı; gömdüler şu karşı bayıra.
Yiğidim, hele anlatıver olup biteni!
Sen dertli, vatan dertli, oturup ağlayalım...
Ağlayıp da sinelerimizi dağlayalım,
Yiğidim, hele anlatıver olup biteni.
Ses ver yiğidim, yoksa beni duymuyor musun!
Yıllar var ki hep hayalinle oynaşıyorum,
Kalkıp geleceğin ümidiyle yaşıyorum...
Ses ver yiğidim, yoksa beni duymuyor musun?!
Sırtımda ardan bir gömlek, yılların vebali,
Ümitle ışıldayan gönlüm, seni bekliyor;
Kah göklerde uçup, kah yerlerde emekliyor.
Sırtımda ardan bir gömlek, yılların vebali.
Her tarafta harab eller, baykuşlara bayram,
Köprüler bir bir yıkılmış ve yollar yolcusuz,
Gelip uğrayanı kalmamış çesmeler, susuz..
Her tarafta harab eller, baykuşlara bayram.
İradelerde çatırtı, ruhlarda müthiş şok,
Tarihi yağmaladı bir düzine tarihsiz;
Değerler altüst oldu, mukaddesat sahibsiz,
İradelerde çatırtı, ruhlarda müthiş şok.
Tıpkı rüyalarda olduğu gibi diril, gel!
Beyaz atının üzerinde bir sabah erken;
Gözlerim kapalı ruhumda seni süzerken
Tıpkı rüyalarda olduğu gibi diril, gel!
Kaynak: Kırık Mızrap
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:49 AM
Millet Ruhu 1
Beklerim onu her sabah erken,
Ak hülyâlara yelken açarken...
Dönmüş geliyor kolunda cepken,
Beklerim onu her sabah erken...
Gözlerim yoruluncaya kadar,
Rûhum yollarda hep onu arar...
Şu hüzünlü mâvilikte zâr zâr,
Beklerim onu her sabah erken...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:49 AM
Millet Ruhu 1
Beklerim onu her sabah erken,
Ak hülyâlara yelken açarken...
Dönmüş geliyor kolunda cepken,
Beklerim onu her sabah erken...
Gözlerim yoruluncaya kadar,
Rûhum yollarda hep onu arar...
Şu hüzünlü mâvilikte zâr zâr,
Beklerim onu her sabah erken...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:49 AM
Millet Ruhu 2
Gönlüm hasretinle yanar, derdime dermân gel!
Tabibim Sen ol yine, ey mefhar-i cihân gel!
Sönmeye yüz tuttu, ümit meş’âlem, aman gel!
Feryâdıma rahmeyleyip efendim heman gel!
Gül açıp bülbül öteli hayli zaman oldu,
Her yanda ağaran hayâlin rûhuma doldu...
Güller kızardı, sular akıp akıp duruldu,
Bekletme bu mevsim, bir mevsim-i âşiyan... gel!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:49 AM
Millet Ruhu 2
Gönlüm hasretinle yanar, derdime dermân gel!
Tabibim Sen ol yine, ey mefhar-i cihân gel!
Sönmeye yüz tuttu, ümit meş’âlem, aman gel!
Feryâdıma rahmeyleyip efendim heman gel!
Gül açıp bülbül öteli hayli zaman oldu,
Her yanda ağaran hayâlin rûhuma doldu...
Güller kızardı, sular akıp akıp duruldu,
Bekletme bu mevsim, bir mevsim-i âşiyan... gel!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:49 AM
Münâcât
Yâreli dilim zahmine rahmeyle İlâhî!
Aç kapını lutfet bu günahkâre İlâhî!
Yüzüm süreyim eşiğine kovma ne olur;
Yeter artık dolaştığım âvâre İlâhî!
Yıllarca bâb-ı kereminde inleyip durdum;
Ah u efgânım hicrâna emâre İlâhî!
Gerçi isyanla âlûde yaşadım her zaman,
Yine de keremler kıl bu nâçâre İlâhî!
Yakma nâr-ı ağyâre yanayım ocağında,
Püryân-ı aşk olup erem şikâre İlâhî!
Dağlar kadar isyanımla nihayet kapına,
Döndüm tasmalı boynumla, bîçâre İlâhî!
Kıtmîre lûtfet dursun artık efgân u zârı;
Varam her cilvesi bin-şevk Settâr’e İlâhî!..
* Çocukluk dönemine ait hüzünlü bir hâtıra ile yazılmıştı Bunca yıl sonra, mübârek Ramazanda, bir kere daha, hem de urbasını değiştirmeden soluklamak istemiştim...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:49 AM
Münâcât
Yâreli dilim zahmine rahmeyle İlâhî!
Aç kapını lutfet bu günahkâre İlâhî!
Yüzüm süreyim eşiğine kovma ne olur;
Yeter artık dolaştığım âvâre İlâhî!
Yıllarca bâb-ı kereminde inleyip durdum;
Ah u efgânım hicrâna emâre İlâhî!
Gerçi isyanla âlûde yaşadım her zaman,
Yine de keremler kıl bu nâçâre İlâhî!
Yakma nâr-ı ağyâre yanayım ocağında,
Püryân-ı aşk olup erem şikâre İlâhî!
Dağlar kadar isyanımla nihayet kapına,
Döndüm tasmalı boynumla, bîçâre İlâhî!
Kıtmîre lûtfet dursun artık efgân u zârı;
Varam her cilvesi bin-şevk Settâr’e İlâhî!..
* Çocukluk dönemine ait hüzünlü bir hâtıra ile yazılmıştı Bunca yıl sonra, mübârek Ramazanda, bir kere daha, hem de urbasını değiştirmeden soluklamak istemiştim...
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:50 AM
Müşahede
Pırıl pırıl şimşekler ve damla damla semâ,
Çiçeklerin gözlerinde sihirli jâleler.
Bir hülyâ maviliğinde dağ-taş, ova-oba,
Renk, ışık arası gelip giden pervâneler.
Birden her yanı sardı altın kanatlı kuşlar,
Gözlerim kamaştı, kendimi Cennet’te sandım.
Gökkuşağından tâk altında sevdâlı başlar,
Coştum bu esrarlı melodiyle O’nu andım.
Bir şevk u târâb içindeydi baktım hilkate,
Yâ Rab çoklar hâlâ bu muammâdan habersiz.!
Dost’la başbaşayken salmiş kendini firkate,
Tut beni simsiki Dost; Tut ki, edemem Sen’siz..!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:50 AM
Müşahede
Pırıl pırıl şimşekler ve damla damla semâ,
Çiçeklerin gözlerinde sihirli jâleler.
Bir hülyâ maviliğinde dağ-taş, ova-oba,
Renk, ışık arası gelip giden pervâneler.
Birden her yanı sardı altın kanatlı kuşlar,
Gözlerim kamaştı, kendimi Cennet’te sandım.
Gökkuşağından tâk altında sevdâlı başlar,
Coştum bu esrarlı melodiyle O’nu andım.
Bir şevk u târâb içindeydi baktım hilkate,
Yâ Rab çoklar hâlâ bu muammâdan habersiz.!
Dost’la başbaşayken salmiş kendini firkate,
Tut beni simsiki Dost; Tut ki, edemem Sen’siz..!
F.S.Mehmet1453
07-14-2007, 11:50 AM
Na't 1
Mübtelâ yı mihnet-i mâsivâyım Efendim!
Garîk-i bahr-i isyân u rüsvâyım Efendim!
Açılsın ne olur o vech-i pâkinden nikâb!
Yüzüne aşinâ-yı pür-vefâyım Efendim!
Varıp bezmine âşıkân binbir leâl ister,
Ben bir garîb-i nâlân u şeydâyım Efendim!
Geçerler candan, girenler nûr hâlene bir kez,
O dertten bin belâya müptelâyım Efendim..!
Olur Mecnûn görenler ruhsârını a cânân!
Kapında mülk-i serâp bir gedâyım Efendim!
Esîr-i dâm-ı firkatte hep yandım yakıldım;
Her subh u şâm inim inim bir nâyım Efendim!
Seherler bûy-ı huzûrunla tüterken her şeb,
Ben neden nâr-ı hicrâna yanayım Efendim!
Kerem eyle bırakma bendeni bu hicrânla!
Kerem kılmazsan, nasıl dayanayım Efendim!
vBulletin® v3.8.11, Copyright ©2000-2025, vBulletin Solutions Inc.