![]() |
![]() |
#1 |
Forum Müdavimi
![]() Üyelik Tarihi: Apr 2007
Konum: Balıkesir
Yaş: 32
Mesajlar: 2,415
Teşekkür Etme: 32 Thanked 56 Times in 49 Posts
Üye No: 39171
İtibar Gücü: 1850
Rep Puanı : 3277
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Tarihin kahraman Türk kadınlarından: KIRIM ŞEHİDİ EMİNE BANUBüyük Türk tarihi eşsiz kahramanlar yatağıdır. Tarihimizin ilk çağlarından beri kadınları, çocukları, gençleri ve ihtiyarları ile her zaman ve her hal ve durumda başkalarının vazgeçtiği zor vaziyetlerde bile destanlara konu olan kahramanlıklar meydana getirmiş bir milletiz. Tarihimizin çok uzun bir dönemi ezeli düşmanımız Ruslarla, yani eskilerin deyimi ile Moskoflarla savaşla geçmiştir. Kırım Yarımadası bu savaşların en yoğun olarak geçtiği bölgemizdir. Kırım Hanlarının Osmanlı Hakanlarına bağlandıkları çağlarda ise bu mücadele kıyasıya bir var olmak veya yok olmak şeklinde sürmüştür. Aşağıda bu sürüp giden savaşların en trajik olanlarından birinin öyküsünü veriyoruz. Filmlere ve pek çok romana ve hattâ opera librettolarına konu teşkil eden Kırım Şehidi Emine Banu`nun macerası ibretle okunacak bir hikâyedir. Allah ona rahmet eylesin:
`...Birinci Abdülhamid; nasılsa, Kırkağaç taraflarından kendisine satılmış Emine adındaki cariyeyi; Kırım Hanı Giray`a hediye olarak göndermişti. Kerim Giray, çok güzel, çok hoşa giden bu sevimli hediyeden pek fazla memnun olmuş, onu başgözde pâyesine yükselterek kendisine de Emine Banu adını takmıştı. Banu, hatun demekti, hatun ise prenses mânasına gelirdi. Emine Banu, Hanı pek fazla teshir ederken, siyasî ve idarî işlere de karışıyor, çok kuvvetli zekâsıyla, son derecede musip (- yanılmayan) kararlar veriyordu. Bu sıra, Hanlığın, en ziyade mefsedet (- fesat) ocağı olduğu bir zamandı. Rusya tahtında oturan İkinci Katerina, bu taçlı zalim, Kırım mirzalarının kucaklarına serptiği altınlarıyla, Tatarları birçok kısımlara ayırtmış, onları birbirlerinin düşmanı haline koymuştu. Yine bu sırada İstanbul`da da `vurdum duymaz` bir saltanat hükmünü icra ediyordu. Katerina, bu gafletten istifade ederek, Kırım`ı istilâ için ordularını harekete geçirdi. Kerim Giray, civardan toplayabildiği Tatar ordularıyla mukavemete hazırlanıyordu. Karargâhını, Polonya Ukraynası yolu üzerindeki Acemka`ya kurmuştu. Karşısına gelecek ilk Rus kuvvetinin derecesini anlamak istiyordu. Buna da muvaffak olmuş, ancak bu kuvvetin 8 bin 9 bin arasında olduğunu öğrenmişti. Yanındaki Tatar kuvvetleri, düşmanı perişan etmeye kâfi idi. Ne yazık ki evdeki hesap çarşıya uymadı. Ruslar yaklaşmaya başladıkça Nogay Tatarları kabîle ve oymak meselelerini ortaya çıkardılar. Kerim Hanı maiyetindeki birkaç yüz yeniçeri ile bırakarak çekildiler. Gelecek Osmanlı imdat kuvvetini beklemeye vakit yoktu. Kerim Han bir sabah, yirmi kişilik bir maiyeti ile alelâcele geriye döndü. Emine Banuyu da beraber ***ürmek istedi. Fakat Emine aslâ razı olmamıştı. Acemka`yı terk edip gidenlerin önüne çıkıyor: - Allah için, din için, peygamber için kalınız!.. Bakın ben bir kadın olduğum halde kalıyorum, siz neden korkup kaçıyorsunuz? diye bağırıyordu. Nihayet sözünü ancak yirmi kişiye dinletebildi. Yirmi erkek sipahi bu cesur arslan kadının yanında kaldı. Sipahilerin ileri gelenlerinden birisi sordu: - Hatun; yirmi kişi ile düşmana nasıl karşı geleceğiz, ne yapacağız? Emine güldü: - Düşmana barınacak bir yer bırakmamakla onu mahvedeceğiz. Acemka ve onun civarındaki 120 köy, suların donmaya, buz tutmaya başladığı bu zamanda, düşman ordusu için en mükemmel bir mezar halini alır. Bahusus muhtemel (- çok ihtimalli) bir savaş karşısında, Türk ordusunun bütün erzakı buradaki depolardadır. Biz bunları olduğu gibi Ruslara teslim edecek olursak, geriden gelmekte olan Osmanlı imdat kuvveti ne yapabilir? Yapılacak tek işimiz var: Şehri ve köyleri ateşe vermek. Daha Rus ordusunun yetişmesine beş altı gün vakit var... Savaşlardan savaşlara koşmuş, her savaşta kahramanlıklarıyla ün salmış bu yirmi serdengeçti sipahi, hatunun sözlerini pek mâkul bulmuşlardı. Evvelâ Acemka, sonra da bütün köyler yakılıyor, erzak ambarları, cephanelikler kül oluyor, havaya uçuyordu. Polonya Ukraynası`nın buzlu yolu *******i, kızıl fanuslarla süsletilmiş gibi idi. Rus ordusu yetiştiği zaman başta Emine Banu, bu kahraman kadın, kundakçıların başında, vatan aşkı ile çırpınan kalbine küçük bir fütur getirmeksizin çalışıyordu. Rus süvarileri burada cephane ve erzak bulacaklarını bildikleri için çok tedbirsiz gelmişlerdi. Fakat şimdi onların yerine, cephaneliklerden çıkan, tıpkı şiddetli gök gürültülerini andıran tarakalar duyuluyordu. Her ne bahasına olursa olsun, son yanmamış birkaç köyü elde etmek istediler. Gerek kendilerini, gerekse hayvanlarını barındırmak için bunlar lâzımdı. Fakat ilk hücum istedikleri köyde Emine Banu`nun ateşi ile karşılaştılar. Hatun bir taraftan savaşıyor, diğer taraftan da bu son köyleri yakıyordu. Düşmanın ateşi çok mühlik (-öldürücü), çok dehşetli idi. Fakat Emine`yi korkutmuyordu. Cesur kadın, yanında kalan birkaç kişi ile son cephanelikleri de ateşledi ve ondan sonra yanan bir kalenin üstüne çıktı. Alay ederek, kahkahalarla gülerek Ruslara beyaz mendil sallıyordu!.. Nihayet, altında yanan kale birdenbire devrildi ve Rus ordusu, karşısında yarı yanmış bir kadın cesedi buldu. Ahmaklar, şehri ve bütün köyleri yakanın, bu Türk kadını olduğunu görerek onu hayretle seyrediyorlardı. Emine Banu, arzusuna nail olmuş (-muradına ermiş), Türk kuvvetleri gelirken Rus ordusunu da ricate (-çekilmeye) mecbur bırakmıştı...` Hırsın getirdiği millî felâket Üçüncü Murat zamanında, 1593`te, üçüncü defa olarak sadarete gelen (-sadrıâzam) Koca Sinan Paşa seksenlik bir ihtiyardı. Yemen ve Tunus Fatihi Ünvanlarını başkaları hesabına ve haksız olarak kazanmıştı. İkinci sadaretinden çekildiği sırada yerine gelen Ferhat Paşa`yı kıskanırdı. İlk fırsatta Avusturya`ya bir savaş açmak istiyordu. Bu suretle orada bir zafer kazanıp şöhretini kuvvetlendirmek için vesile arıyordu. Bu sırada Bosna Valisinin Avusturya`ya yaptığı bir akının felâketle neticelenmesi mükemmel bir sebepti, bunun tamirini bahane etti. Zaten Avusturya İmparatoru İkinci Rudolf da memleketinde `Türk çanı` diye bir âdet koymuş, sabah, öğle ve akşam zamanları çaldırdığı çanlarla halkı kiliselere toplatıp Türk tecavüzlerine karşı Allah`tan merhamet diletir ve bu suretle Türk düşmanlığı aşılardı. Nihayet, bütün ricalin mümanaatına (-karşı çıkmasına) rağmen Sinan Paşa ordu ile hareket etti. Paşanın ve oğlunun tedbirsizlikleri yüzünden işler kötü gitti. Tam 13 sene süren bu Avusturya savaşları devleti sarstı. Sinan Paşanın hırsı devlete ve millete pek pahalıya mal oldu. Sinan Paşa`nın başarısızlıkları üzerine Padişah Üçüncü Mehmed`in ordu ile hareketi kararlaşmıştı ve bu hareket neticesinde Macaristan`da Eğri kalesi zaptedilmişti. Lâkin bir düşman ordusunun ilerlemesi dolayısıyla Haçova`da bir de meydan muharebesi vermek icap etti. Padişah, yanındakilerin tavsiyesi ile geride bir çadıra çekildiğinden, bir kısım asker de padişah kaçtı diye dağılmaya başladı. Bereket versin geri hizmetteki efradın mukavemetiyle düşman bir bataklığa sıkıştırılarak perişan edildi (25 Ekim 1596). Fakat Sadrıâzam Cığalazade Sinan Paşa, firarilerden ele geçenleri kadın elbisesi giydirip teşhirden sonra idam etmek gibi şiddetli cezalar verdi. Bu tedbirsizlik ötekilere tesir ettiğinden 30 bin kadarı Anadolu`ya geçti ve hükümete âsi eşkıya olarak Anadolu`yu harap etti. `Halk bizim nîmetimizdir` Hükümet halk ile olur. Halkın sevgisi en büyük hazinedir. Bu sırra vâkıf olan Üçüncü Selim bir gün tebdil gezdikten sonra saraya döndü ve sadrıâzamına şunları yazdı: `Benim vezirim. Bugün tebdilen gezerken Divanyolu`nda fırın önünde halkın toplandığını gördüm. Âdemlerden biri, yiyecek ekmek bulamıyoruz, diye bağırıyordu. Alimallah mükedder oldum (- çok üzüldüm). Şunun bir çaresine bakasın. İbadullaha zahmet çektirmek lâyık değüldür. Hem ben ve sen anlar ile hükümran oluruz. Bizim nimetimiz anlardır.` Kurt gibi yaşadı kuzu gibi öldü Türk milletinin ve Türk devletinin amansız düşmanlarından olan Sırbistan ve Sırp halkı Türk hâkimiyetine geçtikleri çağlardan beri süreli olarak bize düşman halinde yaşamışlardı. Bunlardan Obrenoviç hanedanı başta gelir. Bu hanedanın sona ermesi olayı da ibretle okunacak bir tarihî oluşumdur. Sırbistan Kralı Obrenoviç hanedanından İkinci Aleksandr 10 Haziran 1903 gecesi karısı Draga ile birlikte yatak odalarında öldürülmüşlerdi. Halk ve ordu onlardan nefret ediyordu. Çünkü Draga, krala varmak için kocası makine mühendisi Maşin`i zehirlemekle itham olunuyordu; ayrıca Draga ilk kocasından olan çocuğunu tahta varis yapmak istiyordu. Nihayet o gece; eski kayınbiraderi Yüzbaşı Maşin başta olduğu halde subaylar onları bastırarak öldürdüler ve yerine Karayorgeviç hanedanından İkinci Piyer`i geçirdiler. Bu suretle Karayorgeviç hanedanı tekrar başa geçmiş oldu |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Banu Analdan Aliyor of banu offf | zabandak | Türk Gizli Çekim | 0 | 03-10-2010 02:46 PM |
Banu Analdan Aliyor of banu offf | zabandak | Türk Gizli Çekim | 0 | 03-08-2010 11:35 PM |
Banu Analdan Aliyor of banu offf | adultcuk | Türk Video | 0 | 02-23-2010 09:11 PM |
Banu Analdan Aliyor of banu offf | adultcuk | Türk Video | 0 | 02-22-2010 10:28 PM |
Rusyanin Kirim Ve Kafkastakİ Demografİk Sİyasetİ | KoJiRo | Eskiler (Arşiv) | 1 | 10-19-2007 11:23 PM |