Tam Sürümü Görüntüle : Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:18 AM
Tüm Yollar Masallara Çıkar
1/:
Ne zaman giysem,
Ayağıma sihirli pabucumu
Tılsımlı asamı alsam elime
Düşerim önümde kıvrılan yollara,
Yollar ulaşır masallara.
2/:
Ben giderim üşenmeden,
Hiç düşünmeden onlar da gider.
Ardımda güneşle uzayıp kısalır gölgem,
Önümde kovaladıkça kaçan hayallerim,
Çın çın eder, tin tin eder...
Düşerim heyecan ile önümdeki yollara,
Yollar ulaşır masallara.
3/:
Ne zaman doğrulsam yerimden.
Puslu ve rüya gibi bir akşamüstü.
Sağ elimi gözlerime siper etsem,
Süzsem dağların üzerine gerilen ufukları,
Bulutların mor renkli saçlarını tarasam.
Sihirli pabuç ayağımda
Elimde tılsımlı asam
İlişir gözüm görkemli dev saraylarına,
Düşerim heyecan ile önümdeki yollara,
Tüm yollar ulaşır Kaf dağlarına.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:18 AM
Üç İşaret Semahı
1/:
Ay canlar canı ey!
Dinimizle tuttuğumuz kozmik deftere,
Can da canan da üç işaretle yazılır:
A, şe ve ke...
***
Göğsümüzdekine güvenmemiz tez getirir nihayeti kapımıza.
Şahsi tarihimizde,
Delirmişliğimizin de bir hududu vardır,
Uzanır eşkin taylar burcuna dek ara vermeden.
İçimizdeki mahpus damak cidarımızı yalar,
Ve iştah ile yakalar bizi, büyüttüğümüz heyula işaretler.
29, 30, 31 ve 32 de olsa harf sayısı alfabelerde,
Can da canan da üç işaretle yazılır ancak:
A, şe ve ke...
***
'Hayır canlar istemem hayır! 'ın anlamı nedir?
Nedir Füsus'un gizemi Araboğlu Muhittin destanında?
Ya da çöl kokan satırlarında neler iniler Nesimi Seyyit? ...
İsteriz sırra dair ne varsa, ağlayarak giderken kurban olmaya,
Ol sebepten bir ayinde bile pek çok yıldız kayar semadan.
Kül ve ter fışkıran her hücremizden,
Delişmen arzularımızın atlıları koşuşur dörtnala.
Beynimize dolanan her koşuda, asumanın uçuk mavi yaygısıdır,
Gözümüzde burgulanan ateşten parmak ise,
Bir fani pirin ikazıdır sadece yaşamın akıl ermez düsturunca.
Can da canan da üç işaretle yazılır bu düsturda:
A, şe ve ke...
2/:
Tutar bağlarsa bir kafası kıyak peyiğin avazı,
Orta yerde kıskıvrak beni ve cümlemizi cem'an bire,
Habire yıldız doğar her sabah bitiminde.
Bize şu karşıki akşam üstlerinin el edişi var ya,
Cümlemiz onun dayanılmazlığına dayanırız boşlukta durup.
Gölgemizi uzatıp arzumuzu kısaltırız ama yine de,
Yüz yıllar alır ulaşmamız beklenen yere.
Ol yerde bile can da canan da üç işaretle yazılır:
A, şe ve ke...
***
Durur,
Ve donar
Ve kalır zamanın harmanında bir an, meyyitse yürek.
Yalnızlığın ten yakan kançılaryasında lahuti mührün şekerrengini,
Ve yok olmayı kalabalıklar ortasında tadar her can.
Yollanır güneşe boynu bükük selamlar,
Sımsıkı yan yanalığımız açılır kainat eninde.
Dönsek de eksenimizde revan olduğumuz yoldan,
Dönmesek de buruluruz ışığın kirmanında...
Zira ol revanda can da canan da üç işaretle yazılır:
A, şe ve ke,
Kurbanız bir tekine...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:18 AM
Zebercet Şah Semahı
1/:
Dönerse can,
Menzili ırak olmaz.
Aha şuracıktadır arzın ekseni,
Celalettin kirpik ucunda canın,
Mansur pamuk pamuk atmada alemleri..
***
Öyle ise biz de döneriz.
Neredeyse sabah atımızı oralara süreriz,
Ve turnalar neredeyse orada döner semahımız.
Ah yüreğimiz,
Yüreğimiz ah kan içinde gezinen,
Vesezinleyen aşk ve ışk'a dair ne varsa bu alemde...
Burada bu akşamları da siyaha boyamışsa gaflet ustaları,
Ama pas tutmaz muharipler uyanırlar erkenden, ilk yürek atımında,
Ve sürünürler nurdan kefenlerin turkuvaza çalan beyazlığını.
Beyazın aşk ve ışk'a kestiği bir andır ki bizimkisi,
Hakik taşlarıydı sanırız izimizle öpüşen.
Bir yarı gece de geçti elimize zebercet şahı.
Gaflet ile dövüşen mahmur yüreklerimizin azalan gücü,
Kurban verdi on ikinci konakta son muhafızı.
Böyle anlarda,
Bir pir ki sakalında mevsimlik bulutlar gezinen gökyüzüdür,
Ve yağmurlara binerek hallaç olur pamuklar diyarında,
Karanlıklar yayılır perde perde dam aralarına,
Tan yerinde parlayan ayna ise ilk aslanın gözüdür.
Mahmuzlarımız çivilenir arzın böğrüne,
Neredeyse sabah, atımızı oralara süreriz çünkü,
Ve turnalar neredeyse orada döner semahımız...
2/:
Ne olaydı? Zaman denen burgaç gibi biz de,
Ve neler olaydı yıllar evvelinde gizemli bir denizde,
Bela'nın kuzuları yüzseydi...
Ve gözlerinde meşaleler yanan meydanın şahı,
Kutlu libaslar giyinseydi kefen yerine...
Ya bir bayrak çırpınışıyla gezinse Horasanlı yitik can,
Ya da kan ve kum ve tarih harmanında bir zıpkın rüzgar esse.
Yüreğinde taş kaldırımları döşeli karayağız hakimler,
Ya da yeşil bir tekinsizlikte dağlanan gözler,
Durulsaydı Sıffin'de,
Hurmalar şerbete dursaydı muallanın bereketinde...
Dönseydi Şam,
Çünkü dönmedeydi her zaman Sıffin'den arta kalan öksüzler.
Öyle ise ömür dönümümüzde biz de döneriz turna kesilip,
Neredeyse sabah biz atımızı oralara süreriz,
Ve yetimler neredeyse orada döner semahımız,
Ahımızla saltanatı da yakarız,
Hariçte bekleşen kararmış ardıç ağaçlarını da...
3/:
Tuttuğumuz her bir kınalı parmak kılavuzumuz olur,
Bu belki sonuncu kıvrılışımızdır katardaki hız ile,
Bir daha uğramaz o pembe düşler derelerin çakıl taşlı yatağına,
Miadı tamamlanmış bir demir zincirdir zaman yatak ve taşta...
Delişmen gözlerinde çiçek açan altın kızlar diyarının,
Uzaklardan uzanan beyaz entarili çöl çiçekleri,
Ne susamışlığımız ve ne de acıkmışlığımızdır bizi bağlayan,
Neredeyse sabah biz atımızı oralara süreriz,
Ve turnalar neredeyse orada döner semahımız...
4/:
Pınar başucundayken oruca durur aşkın adamı,
Yani aşk ile kuruyan dudak ölüm ile halleşir,
Muharrem kervanı zor yol alırtakvimlerin mekansız yollarında,
Ancak yüreklerden tez geçer.
Eğer ummanlar köpürüp kurutmazsa çölün şikayetini,
El aman karanlıklardan ay can...
Bilin ki,
Neredeyse sabah biz atımızı oralara süreriz,
Ve turnalar neredeyse orada döner semahımız...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:18 AM
Alın Size Bin Kelvin fisyon ve Aşk
1/:
Alın size on beş bin kelvin fisyon ve aşk öyle ise...
Bir gümrükte kesilmişti önümüz. Sarmal şehre giremiyorlardı mikrodalgalar. Ancak kuzeyden gelen barbar takımı on üç parsek ilerliyordu. Ne ben gireyim, ne de argon kütle çekime. Diyorduk ya: Füzyon üşütür bizi. Alın size on beş bin kelvin fisyon öyle ise. Ne kütle ne de dijital zaman kayzeriydi tahta çıkan emperyal devirlerde. Ne de bu sektörde. Ya da nereden gireceksiniz kinetik yasaklamalara? Ayrıcalıklı değil hiç kimse...
2/:
Alın size on beş bin kelvin fisyon ve aşk öyle ise...
Pozitron diye bir şeydi karşılaştığımız harpçi. Ve soruyordu bize kutsal yolu. Biz de ne kördük ne de topal neticesi. Oysa herhangi bir yerden girebilirdi radyoaktif fiziğe. Yani izan kitabının yalancı aşk zamanına ya da. Ama bizim şiirimize asla! Daha doğrusu artık girmek istiyorduk biz de samanyoluna. Ama bir türlü bunu beceremiyorduk biz. Ve zavallı nötrinolar. Muhtaçtık bir atomik nefese...
3/:
Alın size on beş bin kelvin fisyon ve aşk öyle ise...
Araftaydık. Siz ise arasatta... Bizim şiir yazıcıları da ara evredeydiler şimdi. Yani sorana yolun tersini işaret ediyordular. Ancak paralak ölçüler içinde kalarak. Yüreğimize egemen oluyordu bir kızıl dev. Ve üç yüz elli kilo parsek bir ölçümle doldurduğumuz kahrımızdı evrendeki. Ve fizikteki. Ve metasimyadaki. Ve atomertesi...
4/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Alın size on beş bin kelvin fisyon ve aşk öyle ise...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:19 AM
Uçan Halı Ne Yapar?
1/:
Uçan halı gezmek ister:
Yola çıkar canı her sıkıldığında.
Yolu uğrar ilk önce İsfahan'a,
Orada durmaz, yönelir Şam'a.
Güzelim Bağdat şehri aha şuracıkta
Tam bin bir seneden beri
Uçan halıyı beklemekte.
2/:
Uçan halı gezmek ister:
Havaya kalkar canı her sıkıldığında
*******den bir geceyi
Keser makasla bir atlas kumaş gibi
Altın iğneye takar ibrişim ipliği
Parçaları ekler uç uca.
Bir tek lacivert geceden,
Bin bir tane gece yapar.
3/:
Uçan halı gezmek ister:
Dalar ilk geceye canı her sıkıldığında.
İkinci gecede uğrar Şehrazat'a
Onun yanında durmaz, yönelir Sinbat'a
Alaattin aha şuracıkta
Tam bin bir seneden beri
Uçan halıyı beklemekte.
4/:
Uçan halı gezmek ister:
Bir tek karanlık geceyi kırpar.
Bin bir tane masal gecesi yapar.
Masalları ekler uç uca.
Bin bir gece içinde gider uça uça...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:19 AM
Aşk Ovasında Dumansız Ateş Sakini
1/:
Dumansız ateş sakinleri aşk ovalarında...
Sular yarıldı. Ardı karardı okyanusların. Marz adlı bir Zombardı okyanustan doğrulan. Ve Atlantis... Ateş krallarının gözlerinde turkuaz bir soyutluk. Ve boz rengin yanıp söndüğünü görüyordu Mu'nun uçsuz bucaksız ovalarında dumansız ateş sakinleri. Sonra çatal dilleri ile kırmızılar geliyordu kutuplardan. Ardından turkuvaz derili huriler... Serin ekvator yöresine. Yalaz renkli atlarını meşale kılıp... Ve dünyanın ateş ırmaklarından sulaya sulaya. Oysa haksızdılar davalarında...
2/:
Dumansız ateş sakinleri aşk ovalarında...
Alt zamandan bir başka ırk... Kırık mızraklılar ya da. Onların da uniform ölçüleri orta bir kararlılıktaydı. Şiir yazıcıları da susuzdular. Ve birer bardak istiyorlardı. İlk ve kızıl Volga’nın dolaylarından ilk günahlarını işlemek için. Kızıl gezegenin yeni müdavimlerindendiler onlar da bundan böyle. Ve soyut türkülerdi lisanları. Karşı kabileden olan yanmaz ateş canları teber tebere. Aksi ve asi... Şimşek ibrişim iplikler abalarında...
3/:
Dumansız ateş sakinleri aşk ovalarında...
Şifasız bir bunalımdı bulutlardaki. Zaman canla yarış halinde. Ölüm ve doğum iç içe. Ama hem aspirini biliyorlardı tayifeyi latif. Ve hem de aynı anda heroin diye bir şeyi... Bir başka ilacın daha muhtevasını ex tabletlerine dönüştürüyordu simya dilinde ruhban. Işık diyarına yolluyordu ardından. Tayf ölçümleriyle yine endazedeydik. Çünkü bizdik ve acizdik. O anda şiir yazıcıları gazel derdinde... Şifalara gebe arzhanenin biraz daha genişlediğini hissediyordular. İlk dalga boyu salınımları zihnimizi sallıyordu galiba bizimse.
Lokman şifalı ot aramada arzın ilkel savanlarında...
4/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Dumansız ateş sakinleri aşk ovalarında...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:19 AM
Uçuruma Düşen Kedi
1/:
Kuyruğu saçaklı bir kediydin.
Mahallenin sevimli maskotu,
Sokak köpeğinin üvey kardeşi,
Sokak çocuğunun kankasıydın.
'Uçuruma uçan kedi,
Tutun ağacın dalına!
'Biz geldik,
Koynunda yattığın kankan geldi
Seni oradan kurtarmaya.'
2/:
Çizgi gözlü bir kediydin.
Bir sabah erken acıktın,
Bir farenin peşine düştün.
Av oldu fare önde,
Sen avcı oldun arkada...
Önce evler arasında,
Sonra kırlarda...
Sürdü bu inatçı kovalamaca
Taa bir uçurumun kenarınaca.
'Uçuruma uçan kedi,
Tutun ağacın dalına!
'Biz geldik,
Bak kardeşin hav hav geldi
Seni oradan kurtarmaya.'
3/:
Burnu bıyıklı bir kediydin.
Bir sabah erken...
Kargalar 'gak gak! ' derken,
Kurbağalar 'vrak vrak! ...'
Yüksekçe bir yarın kenarında,
'Eyvah! ' ayağın kaydı,
Teker meker yuvarlandın.
'Uçuruma uçan kedi,
Sıkı tutun hayata!
'Bak biz geldik.
Can düşmanın fare geldi.'
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:19 AM
Bir çiçek oğlanın sergüzeştiydik
1/:
Bir çiçek oğlancığın aşk tütsülü sergüzeştiydik...
Daire daireydi sefirot. İç içe su dalgaları... Dopler kayması sırasında duyduğumuz öfkemizden besleniyordu elips. Macellan bulutlarından akansa yağmur değildi. Kırk kalvin ateş... Otuz parsek kızıl volkan mağmasıydı. Vizyona çıkıyorduk kendi gözlerimizden akarak. Haydi Habıl gör bizi yüreğinden bakarak... Bil ki biz sandığın ateş değil. Biz bizdik...
2/:
Bir çiçek oğlancığın aşk tütsülü sergüzeştiydik...
Kozmolojiks nurlanma anıydı. Yüreğimize kapılar açılıyordu. Alnımıza koridorlar. Nükleik mimarimize doldurduğumuzsa dehşetengiz tay sesleriydi belki de. Kanımız ve canımızdan ivmeleniyordu astronun macerası. Astro zamanın kıpkısa tarihini yazıyordu. Terimizle kazdığım kızıllık saflığımızdı bilene. Aşkın yüzündeki allıktı ilk işimizin acemiliği. Bu yüzden teke tektik...
3/:
Bir çiçek oğlancığın aşk tütsülü sergüzeştiydik...
Aşıktık. Ama aşk zamanını uyuklayarak geçiriyorduk. Bir çiçek oğlanın içrek teslimiyeti... Ve sufi sergüzeştiydik. Bir demir leydinin günahı ya da... Her ahı duyardık da kardeşimizi asla. Çünkü marihuana dumanı gibiydi başımız. Öylesine hindikuş... Öylesine hu ve huş... Ol nedenle okült ilahilerle ritmik devinimlerdeydik. Sekiz parsek sis bürünmüştük terkimize. Yalnız bir aşk ve ışk hanesindeydik.
4/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Bir çiçek oğlancığın aşk tütsülü sergüzeştiydik...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:19 AM
Uğur Böceğim
1/:
Kim bastı parmak parmak?
Bu kırmızı puanları sırtına
De bana uğurlu uğur böceğim.
2/:
Kim dikti parmak parmak?
Beyaz gömleğinin üstüne
Bu kırmızı puanları
De bana uğurlu uğur böceğim.
3/:
Kim yaktı parmak parmak?
Minnacık ellerine bayramda
Kınayı nokta nokta
De bana uğurlu uğur böceğim.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:19 AM
Bir Galaktik Aşk Kulübesi Burası
1/:
Burası korunaklı bir galaktik aşk kulübesidir...
Gelin yanıma kuzeyliler. Diyordu ya kutup yıldızı. Burası korunaklı bir galaktik aşk kulübesidir. Sizi de saklar bizi de... Her dediğini duyuyordum o son prensin. Dahası duymuyor hissediyordum. Çünkü herhangi bir ses değildi dinlediğimiz türküleri ırlayan. O an ulaşamıyordu yöremize son dağın son nefesi. Meri'deydi kökü gog ehlinin de belki? Herkes kendi ülkesinin derdindedir şimdi bilin ki. Ve bu ses herkesin ortak ünlemesidir...
2/:
Burası korunaklı bir galaktik aşk kulübesidir...
Sırılsıklamdık. Saçaklarımızda ateş buzları tutmuştu kamaleyin. Bir kaç milyarlık ışık yılıydı yorgunluğumuz. Dağların kulağına fısıldamalıyız. Ki kar ve gölge gerek bizlere. Tepedelenli Kamil Paşaya ise samur kürk... İstemdışı oluşur her hareket bidayette. Ve birkaç adımdır atılır birim zaman içinde. Yavru galaksilere doğru devrilir yağmur bulutları. Ben de devrilirim. İşte buradır mantık... Arkası faydasız felasife... Bin bir yanımız ise ateş dalgalı bir denizdir...
3/:
Burası korunaklı bir galaktik aşk kulübesidir...
Kararmış suretlerle ışığın arkasından yürüyorduk. Usul ve gevrek... Ateşler üfleyerek. Dağlı Albaniler zil takıp oynamada. Ve tıklım tıklım güzergah kenarında. Krallarının ardında post bürülü dızmanlar. Kılıçlar sivri dilli yıldırım... Önlerine dolanansa alüminyumdan bir zırh. Kabaralı kumaştan sisli pelerininin önü ise yırtıktı... Arkası kraterler vilayeti oluyordu tarihin bu kıyısının. Bizim bekleştiğimiz durak burası. Yani sayın ki Alamut kalesidir...
4/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Burası korunaklı bir galaktik aşk kulübesidir...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:19 AM
Ulus’tur Ulusun Sesi
U/...
Ulus
Yani ulusun sesi...
Simitçisi
Köftecisi
Bilcümle erbabı kayıntının
Ayaküstü telaşesi...
Heykel’de bir can pazarı...
Ve kendisiyle sevişen güvercinler
Hacıbayram’da insanlık yürek yüreğe.
Hüzünlü bulutların altında şehir
Bir lavaş tandırı kalbi gibi
İçin için ve derinden uğuldamada.
Bir yanı toy–düğün Ankara’nın
Diğer gözü sulusepken ağlamada...
Uu/...
Ulus
Yani ulusun sesi...
Ustası
Kalfası
Bilcümle erbabı yapının
Boya, badana telaşesi...
Bendderesi’nde bir can pazarı...
Ve ortasından bölüşülen ekmekler
Serin inşaatlarda kürek küreğe
Öfkeli yağmurların altında şehir
Masif sulu Marmara’nın kalbi gibi
Koygun koygun ve altından kaynamada.
Bir yanı tamu tandırında Ankara’nın
Diğer yanı oynamada
Oy fidayda, fidayda...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:19 AM
Bir Sarı Şeytan AşkKomplosunda
1/:
Sarı bir şeytandı o kırmızı komplosunda yer alan...
Cam şangırtıları melodide pes bir ritimdi. Heyula maddeler duvarları yalayıp geçiyordu bir yarış atı hızıyla. Marsi'den bu yana akın akına kraterler. Karşıdan gelense bir eski zaman hyle'si. Ya da Daimon diye bir ruh. Ya da bir bozkırlı muharip ki silme alaz terkisi. Herkesi bir helecan boğuyordu boğazlarından. Biz mi? Aman aman... Kaosun ortasında...
2/:
Sarı bir şeytandı o kırmızı komplosunda yer alan...
Arz usul usul perdeye çıkıyordu. Çağ buzul çağı değildi henüz. Ateş mahlukatına hazırlık vardı. Her şey birkaç milyon ışık yılı... Ve bir sevdalık zamandı. Sonra doğulu bir savaşçı misali kimona sevişmelerine iştirak ediyordu iştahla ada. Ve ufaktan aşk ve meşk örmede bir yanına. Diğer yanına su serpmede... Yıldızlar uçuşmada galaktik paltosunda...
3/:
Sarı bir şeytandı o kırmızı komplosunda yer alan...
Sarı bir şeytan mıydı? Ya da lacivert satan? ... Kendi komplosunda olan o zaman. Kızgın dızmanlar ise bu hengamede hotozlu birini altına alıyordu. Eziyor ve üzerinden geçiyordu masif sevda ehlinin. Kozmik bir kapının kenarında bekleşen ise bizdik. Ve bir kaç Plüt ortodoksu. O ne? Kaçkın ışık yılı kısrakları bir mesihi daha bindiriyordu o sırada düldüle. Cesetler şehadet denizinde. Işk hanenin duvarlarına sıçrıyordu kanımız. Ve izanımız hiç çıkmamacasına.
4/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Sarı bir şeytandı o kırmızı komplosunda yer alan...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:19 AM
Usta Babam
1/:
Babam yapı ustası
Bir elinde keseri
Öbür elinde malası
Onun en büyük eseri
Bir ömür boyu
Bütün evlerini yaptığı
Kendi küçük kasabası.
2/:
Babam yapı ustası
İşine erkenden gider
Benim aslan babam
Sabahtan akşama kadar
Çivi çakar bam bam bam.
3/:
Babam yapı ustası
Tam kıvamında harç yapar
Harca emeğini katar
Hatta terini katar.
4/:
Babam yapı ustası
Kale suru gibi duvar örer
Duvara emeğini gömer
Hatta yüreğini gömer.
5/:
Babam yapı ustası
Akşam olunca iş biter
Aslan babam sevine sevine
Sıcak ekmek getirir
Soğuk evine...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:20 AM
Usulca Amca
1/:
Uzat ellerini amca
Tutunayım usulca
Ne olur?
Usulca amca.
2/:
Uzat ekmeğini amca
Isırayım usulca
Ne olur?
Usulca amca.
3/:
Uzat yüreğini amca
Isınayım usulca
Ne olur?
Usulca amca.
4/:
Uzat sevdanı amca
Umutlanayım usulca
Ne olur?
Usulca amca...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:20 AM
Uçarım Gökyüzüne
1/:
Yüreğim...
Tıp tıp atar döşümde
Sevinirim uçarım gökyüzüne.
2/:
Yağmur...
Şıp şıp yağar yüzüme
Sevinirim uçarım gökyüzüne.
3/:
Kapımız...
Tık tık vurulur önümde
Sevinirim uçarım gökyüzüne.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:20 AM
Türkü
Ağrırsa bir yerim,
'Haydi baba...' derim.
'Bir türkü söyle bana.'
Türkü ilâç gibidir.
Babam çok iyi bilir,
Hangi ağrıya hangi türkü iyi gelir.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:20 AM
Uyanık Küçük Çiftçi
1/:
Minik ellerim durmuyor iş işliyor
Daldan kırmızı kiraz devşiriyor
Kirazın birini koyuyor sepete
Birini aşırıyor
Ben küçük bir çiftçiyim
Düşünürüm önce kendimi
Çok kurnaz ve haylaz bir tilkiyim
Boşa işletmem ellerimi.
2/:
Minik ellerim durmuyor iş işliyor
Sarı sarı mısır topluyor tarladan
Birini koyuyor çuvala
Birini aşırıyor aradan
Ben küçük bir çiftçiyim
Her şeyden önce düşünürüm önce kendimi
Çok kurnaz ve yaramaz bir tilkiyim
Boşa döndürmem ellerimi.
3/:
Minik ellerim durmuyor iş işliyor
Bereketli asmadan üzüm koparıyor
Bir salkımı diziyor sandığa
Göstermeden birini aparıyor
Ben küçük bir çiftçiyim
Düşünürüm her şeyden önce kendimi
Çok kurnaz ve haylaz bir tilkiyim
Boşa işletmem ellerimi.
4/:
Minik ellerim durmuyor iş işliyor
Domatesler topluyor
Kırmızı kırmızı tarladan
Tahta kasaya diziyor birini
Cebine koyuyor diğerini
Ben küçük bir çiftçiyim
Düşünürüm önce kendimi
Çok kurnaz ve haylaz bir tilkiyim
Boşa çalıştırmam ellerimi.
5/:
Minik ellerim durmuyor iş işliyor
Küçük bir çiftçiyim
Kulaklara küpe diye kiraz
Kafası püsküllü mısır
Bir salkımda yüz tane üzüm
Ve kırmızı yanaklı domates üretiyorum
Yarısını satıyorum pazarda
Diğer yarısını kendim tüketiyorum
Ben küçük bir çiftçiyim
Düşünürüm herkesten önce kendimi
Çok kurnaz ve haylaz bir tilkiyim
Boşa yormam ellerimi.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:20 AM
Üç Mehmet'in Öyküsü
A/:
Mektup var uzaktaki köyümden
Pulu altı minareli mavi Sultanahmet'ten
Kokusu ise vapur sesli Boğaziçi'nden...
O an yüreğimen kopar ince bir damar
Havar havar can havar...
Sararmış zarfını öperim saygı ile
Koklarım köşesi yanık kağıdının ucunu
Seğirir o an sağ gözüm,
Yüreğimin orta yeri tatlı tatlı sızlar
Havar havar can havar...
B/:
Karlar altındaki köyümden çıkmış yola
Sayın ki İzmit'ten, Sakarya'dan.
Korka korka okşarım zarfı
Tırtıklı puluna bakakalırım
Fırtınalar kopar içerilerimden
Seğirir o an sağ gözüm,
Yüreğimin orta yeri sızlar
Havar havar can havar...
C/:
Ak kağıt üstünde kıvrılan
Ve bağrında karalı haber saklayan,
Kara kalemle yazılan kara yazılar,
Haber verir bana bizim üç Mehmet'ten
Seğirir o an sağ gözüm,
Yüreğimin orta yeri sızılar.
Havar havar can havar...
D/:
İşte birinci Mehmet
Bir değil, iki değil,
Tam altı parmaklı onun elleri... Altıparmaklı Mehmet, köyümüzün çobanı.
Bıyığı bir el basımı kadar ve simsiyah.
Ama şakakları ak nedense onun.
Elinde on iki delikli kamış kavalı
Ezgiler çalar yeşil yaylalarda.
Her melodinin başında güller açılır
Çaldığı şarkılarında ve yanaklarında.
Kepeneği keçeden ve kalın mı kalın
Yağmura, kara bana mısın demez.
Çoban Mehmet yaylalar, dağlar senin
Gez babam gez!
Anımsarım onu seğirir sağ gözüm,
Yüreğimin orta yeri ince ince sızlar.
Havar havar can havar...
E/:
Ha Mehmet, ha memleket!
Mektubum var uzaktaki köyümden.
İçinde biraz yürek, birazcık hasret...
Diğer Mehmet ise Mehmet Arpacık.
Kaçık sayılır biraz.
Çoğu kez bizim Arpacık av peşinde.
Evinde eşine ayırdığı zaman azıcık.
Ama kurtulamaz uçan, kaçan elinden.
'Boom! ' diye bir ses,
Çıkınca çatallı tüfeğinden...
Bu akşam sofralarda
Mis gibi bıldırcın eti...
Yaşa be avcı Mehmet,
Doyurdun yine tüm memleketi.
Seğirir o an sağ gözüm,
Yüreğimin orta yeri tatlı tatlı sızlar.
Havar havar can havar...
F/:
Mektubum var uzaktaki köyümden.
Verir uğurlu haberi ilk satırlarda
Karalıyı saklar arkaya.
Diğer haberin konusu
Aslanlar aslanı Şoför Mehmet...
Bir eli direksiyon çevirir onun
Vitestedir maharetli diğer eli.
Bugün Kars'taysa, yarın Muğla'da.
Durmaz asla yerinde gezer memleketi.
Dedik ya bu Mehmet bizim aslanımız,
Yani gözümüzün bebeği.
Kınalı kamyonunun markası doç
Kendisi koç oğlu koç!
Anımsarım. Seğirir o an sağ gözüm,
Yüreğimin orta yeri sızım sızım sızılar.
Havar havar can havar...
G/:
Son haber oturur gözlerimin düzüne.
Hüzne bulanır ve kararır dünyam.
Bir gün... Ya da bir gece...
Çoban Mehmet otlakta kaval çalmada, Avcı Mehmet dağda bıldırcın peşinde...
Şoför Mehmet'i sormayın,
Ya Konya'da yük sarmada sırtına
Ya da Kars'ta kasasını boşaltmada bir depoya.
Köydeki ise tüm halk o an uykuda.
Gece yarısında sallanmış toprak evler.
Deprem bu belli olmaz şiddeti.
Öyle bir vurmuş ki,
Öyle bir vurmuş...
Koca köyden bir ben,
bir de üç Mehmetler kurtulmuş.
Acı acı seğirir o an sağ gözüm,
Yüreğimin orta yeri sızılar
Havar havar vay havar...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:21 AM
Ürkerim Ben Aydan
1/:
Dünyadaki
Binlerce göze aldırmam
Da...
Ürkütür yüreğimi
Ayın gece seyretmesi...
1/:
Dünyadaki
Milyonlarca köre aldırmam
Da...
Ürkütür yüreğimi
Ayın gece seyretmemesi...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:21 AM
Üşüdüm Üşüdüm
En sonunda kış geldi
Yani hayatıma soğuk geldi
'Üşüdüm üşüdüm...'
Ama daldan elma düşüremedim.
Halbuki yazın sıcakken havalar
Ne çok olurdu ağaçlarda elmalar
Düşürür düşürür yerdim.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:22 AM
Üzüldü Güneş
1/:
Ayşe ve ben
Yaşarız kocaman bir apartmanda
Alt alta ve üst üste.
Baktı baktı da bu halimize güneş
Öyle üzüldü öyle üzüldü ki bize
Biz de acıdık kendimize.
2/:
Yusuf ve ben
Aynı apartmanın çocuklarıyız.
Koca koca dağlara tepeden bakarız.
Sıcacık oyun toprağı kaplı zemine
Tam on beş kat uzağız.
Baktı baktı da bu halimize güneş
Öyle üzüldü ki bize
Biz de acıdık kendimize.
3/:
Zühal ve ben
Aynı demir kapıdan gireriz.
Dairelerimiz üst üste.
Ben otururum numara 37'de
Zühallerinki ise 45'inci daire
Baktı baktı da bu halimize güneş
Öyle üzüldü ki bize
Biz de acıdık kendimize.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:22 AM
Uzak Bır Sokaktayım Amca
1/:
O bir zamandı amca.
Annem ensemden öperdi.
Okşardı babam yanağımı:
Türkü gibi sesiyle 'Bebişim' derdi.
Ben de sabahları sıcak çorba içerdim.
Buğusu burnumda hala.
2/:
Batasıca adımız çıkmış ya,
“Sokak çocuğudur,” diye...
Şimdi benekli bir kedi,
Koca dünyada kalan tek akrabam.
Sorma ne olur babamı?
Babam, unuttuğum bir fotoğraf,
Tüter gözümde hala. 3/:
Adımız çıkmış ya doksana,
Yani “Sokak çocuğudur,” diye... *******i uzak bir yerdeyim,
Gündüzleri ise bu geniş cadde,
Bizim mekanımızdır amca.
4/:
İnmiyor ya adımız seksene,
“Sokak çocuğu.” diye...
Mutfağım, şu sitenin çöp bidonu.
Ne yazın yakıp kavuran sıcağı,
Ne kışın karı, ayazı, donu,
Koymaz da bana amca...
Batasıca adımız çıkmış ya,
“Sokak çocuğu.” diye...
Ona yanarım hala...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:22 AM
Uzaklarda Aramayın Beni
1/:
Uzaklarda aramayın beni
Hemen şuracıktayım
Üstünüzdeki kuşların kanadındayım
Yani yanı başınızdayım.
2/:
Uzaklarda aramayın beni
Hemen buracıktayım
Sokağınızın ucunda
Caddenizin sonundayım
Oturup eski ve yırtık
Bir oluklu mukavvanın üstüne
Çolak kolumu uzatıp gözlerinize
Allah rızası için dileniyorum.
3/:
Uzaklarda aramayın beni
Toplamadığınız arkanızdayım
Sisler içindeki önünüzdeyim
Ya kendine yeten kasabanızda
Ya da uçsuz bucaksız kentinizdeyim
Ama mutlaka çöp kutunuzdayım.
4/:
Uzaklarda aramayın beni
Hemen yanı başınızdayım
Paçavralar içinde uyuyorum
Buz gibi kaldırım taşınızdayım
Siz içerken sıcacık şehriye çorbanızı
Ben şehrin herhangi bir köşesindeyim
Dünden beri açım
Attığınız artıkları arıyorum
Mavi çöp bidonlarının yakınındayım
Siz yatarken sıcak odalarınızda
Ben jilet gibi doğrayan soğuktayım
Ben bir sokak çocuğuyum
Yakınlardaki herhangi bir kovuktayım.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:22 AM
Uzat Ellerini Söğüt Ağacı
1/:
Mahalleli minik serçeler sana koşar
Yağınca ilk ve son baharda yağmur
Konup iyiliksever dallarına
Yağmurlardan korunurlar
Ve iri kıyım dolulardan...
Sen onlar için anasın
Sen bir yarsın say ki onlara
Beni de alsan kollarına
Ne var?
Uzat ellerini uzat söğüt ağacım
Ne olur annem ol ki?
Bitsin benim de öksüzlük acım...
2/:
Mahalleli kara kargalar
Konup iyiliksever dallarına
Korkuluklardan korunurlar
Ve yaramaz çocuklardan...
Sen onlar için anasın
Sen bir yarsın say ki onlara
Beni de alsan kollarına
Ne var?
Uzat ellerini uzat söğüt ağacım
Ne olur annem ol ki?
Bitsin benim de öksüzlük acım...
3/:
Bir haziran sabahı yaz gelir
Tepeye takılır tekerlek gibi güneş
Koşar sana doğru burnu batırmalı koyunlar
Manken bacaklı taylar altına sığınırlar
Gölgene konar arkadaşımız kuşlar
Sıcaktan korunurlar...
Sen onlar için bir anasın
Sen bir şemsiyesin say ki koruduklarına
Ah beni de alsan kollarına
Özlem ve sevgi ile kondursam
Bir yaprak boyu öpücük yanaklarıma
Uzat ellerini uzat söğüt ağacım
Ne olur annem ol ki?
Bitsin benim de öksüzlük acım...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:22 AM
Üzeyir Amca Diye Biri
'Üzeyir Gündüz'e'
1/:
Şekerleri öykü öykü yapıp
Kitap kutularına sıralayan
Kalemdar Üzeyir amca
Haydi yaz bana da bir öykü
Ama ağaçlarla başlasın benimki
Kocaman ama aydınlık ormanla bitsin
Sakın analar ağlamasın
Melemesin öksüz kalıp da kuzular.
2/:
Şekerleri masal masal yapıp
Kitaptan kutulara sıralayan
Kalemdar Üzeyir amca
Yaz bana da bir masal
Bir varmışla başlasın benim masalım
Hiçbir şey 'bir yok' olmasın ama
Yalnızca üç elma düşmesin gökten
Yağmurlar kadar yağsın.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:22 AM
Vadide Kelebek Uçar
1/:
İsterseniz siz de deneyin.
Hani var ya bir seccadeniz
Dedenizin üzerinde namaz kıldığı
Duaya durduğu apak ninenizin.
Uçardı, uçmazdı demeyin.
Binin üstüne, siz de deneyin.
1a/:
Kovanda arı uçar,
Mavi havalarda serçeler uçar.
Bir de seccade uçar.
2/:
İsterseniz bir kez de siz sınayın.
Hani var ya çatı katında bir halınız
Annenizin kızlığında dokuduğu
Ninenizin üzerinde yasin okuduğu.
Uçar mı, uçmaz mı demeyin.
Hemen binin üstüne, siz de deneyin.
2a/:
Vadide kelebek uçar,
Ulu dağlarda kartallar uçar.
Bir de sizin o halı uçar.
Uçardı uçmazdı demeyin,
Şimdi binin üstüne, bir kez deneyin.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:22 AM
Telefonun Kordonu
1/:
Evimizdeki telefonun kordonu
Çıkar evden dışarı
Ve uzar gider ilden ile
Yok mudur bunun sonu?
2/:
Evimizdeki telefonun kordonu
Bağlar beni döne döne
Kuzeydeki bir kasabadaki ablama
Güneydeki bir ildeki ağabeyime
Bağlar beni her bir yöne.
3/:
Evimizdeki telefonun kordonu
İşe başlayıp bizim evden
Girer ve çıkar her eve
Selam verir o evlerde herkese.
4/:
Evimizdeki telefonun kordonu
Kulak verir duyduğu her bir sese
Tekrar tutar uzun yolu
Bu şehirden o şehire.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:22 AM
Teker Gider
1/:
Teker...
Yuvarlanır teker meker
Üstüne bir kutu kor
Düşer yola çeker gider
At olur dıgıdık dıgıdık
Tıngır tıngır araba olur
Bazen otobüs olur uzun yollarda
Bazen de havada uçak olur.
2/:
Teker...
Döner gider teker teker
Beni de ardı sıra
Sonsuza dek çeker gider.
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:22 AM
Telli Turnanın Şiiri
1/:
Şu telli turna var ya...
Dolanır hayalimin tepelerinde
Ellerim uzanır göğe o an,
Ancak bulutları tutarım
Gece bir gelinlik kız gibi
Siyah perçemini çalar yana
Uçmak yasak ya kuşlara gece
Karanlıkta yuvalara dalarım
Ancak kurumuş dalları tutarım
Ağlarım,
Bulut olur tepemde göz yaşlarım
Dizilir tane tane kuşlar
Acımı paylaşmaya
Ancak gözlerim hep turnayı arar
Turnaysa göçer başka dünyaya.
2/:
Şu telli turna var ya...
Dolanır hayalimin eteklerinde
Sonbaharda soğur yuvalar
Buz keser kış aylarında
Bulutlar pusu kurar denizlerin üstüne,
Yıldırımlar bulutları parçalar
Turnalar dökülür tane tane
Alışılmış göçmen yollarına
Güneş bir açar gözünü bir yumar
Gölge, gri bedenini yayar toprağa
Çiftçiler siler terini
Sonra nasırlı ellerini alnına dayar
Kelaynaklar, leylekler tüm göçmen gagalılar
Yani art arda ulanır kuşlar
Ancak gözlerim hep turnayı arar
Turnaysa göçer başka dünyaya.
3/:
Şu telli turna var ya...
Dolanır rüyalarımın tepelerinde
Ellerim uzanır göç yolu göğe,
Bulutların saçlarını tutarım
Gece, siyah perdesini gerer dünyaya
Yayan yapıldak düşerim yola
Bir göçmen kuş gibi geçerim köprülerden
Köpüklü derelerden
Kuduran denizlerden
Dizilir tane tane kuşlar peşime
Eşime, kardeşime aldırmam
Ağlarım çölde, düzlükte bağırırım:
'Nerdesin turnam, telli turnam! '
Ben gezerim yana yana rüyalarımın eteklerinde
Turnaysa göçer başka dünyaya.
4/:
Şu telli turna var ya...
Dolanır gerçeğimin tepelerinde
İlkbaharda yavaş yavaş ısınır yuvalar
Bulutlar pusu kursa da alışılmış yollara
Gölge, gri bedenini yaysa da bu toprağa
Aldırmaz bir avcı siler tuzlu terini
Art arda ulanır kuşlar
Ancak turna terk eder diğerlerini
Benimse gözlerim hep telliyi arar
Sonunda ben de göçerim başka dünyaya.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:22 AM
Teloğlan İle Çiçek Kızlar
Bir varmış, bir yokmuş...
Zamanlardan bir zamandayız.
Mevsimlerden ilk bahardayız.
Günlerden bir gün Teloğlan'ın anası,
Elinde kocaman sopası ile dikilip oğlunun başına,
Yumup gözünü, açmış ağzını:
'Bre Tel oğlum,' demiş.
Ne bir mesleğin, ne de evde bir emeğin var.
Sen de eller gibi çıkıp dışarı, bir iş ara kendine.
Bu tembellikle aç kalacağız bir gün. Sonra demedi deme.'
Bunun üzerine bizim Teloğlan:
'Ya Allah! ' deyip vurmuş yollara.
Az gitmiş, uz gitmiş.
Dere, tepe düz gitmiş.
Altı ay bir güz gitmiş.
Dönüp bakmış ardına...
Meğerse bir arpacık yol gitmiş.
Ne ise masal buya...
Biz bakmayalım buğdaya, arpaya.
Hiçbir vakit dönmeyelim arkaya.
Teloğlan'ı takip edelim.
O nereye gidese biz de gidelim.
Vara vara varmış Tel'in yolu bir sarayın önüne.
Demiş bizimki kendi kendine:
'Akşam olmak üzere.
Yatayım burada bu gece.
Sağ salim ulaşayım gündüze.'
Bu karar üzerine Teloğlan atmış adımını.
Burası kocaman bir salonmuş.
Tabanı halı kaplıymış.
Som mermerdenmiş dört yanı.
Teloğlan'ın ardı sıra
Kapanmış girdiği demir kapı.
Kilitlenen kapıyı zorlamış bizimki.
Ama açamamış bir türlü.
Nasıl açsın ki?
Kapı kapı değilmiş sanki.
Ne menteşe varmış, ne de bir kol.
Demiş kendi kendine:
'Teloğlan kaderine razı ol!
Unut geriyi ileri yürü.'
Bu kararın ardından üç beş adım atmış.
O sırada açılmış gizli bir kapak.
Bir kuyu ayağının altında...
'Ne oluyor? ' demeden yuvarlanmış boşluğa.
'Tutunayım,' diye sağa sola saldırmış.
Ama ne sağ varmış, ne de sol.
'Teloğlan kaderine razı ol! '
Bir süre düşmüş ve çakılmış sert tabana.
Gözleri karanlığa alışınca doğrulmuş.
'Burası ne büyük böyle? ' diye düşünmüş.
Yuvarlak bir taş oda imiş burası.
Ortasında kendisi.
Çevrede ne bir in, ne de bir cin varmış.
Oda, ova kadarmış.
Odanın duvarlarında bir sürü kol ve tokmak...
Tehlikeli olur mu bu kollara dokunmak?
Teloğlan bu korkar mı hiç?
Asılmış kolun birine: Fooş!
Aaa ne hoş, demeyin.
Sanki delinmiş gökyüzü, başlamış yağmaya.
Ama ne yağmur! Şarıl şurul...
Teloğlan şaşırmış:
'Yağmuru durdurmak gerek. Ama nasıl? '
'Eğer şu kolsa yağdıran bu seli,'
'Durduran da o olmalı...' demiş.
Tekrar asılmış kola ama nafile tabiî.
O olmadı, belki bir başkası...
Teloğlan öteki kolu indirmiş aşağıya.
Yağmur durmuş ama başlamış kar yağmaya.
Ama bir kar ki lapa lapa...
Şiddeti zemheri kadar...
Bir kış ki sormayın, dondurucu ayaz var.
İlikleri üşümüş, bizim zavallı Teloğlan'ın
Takırdamış dişleri:
'Bu işleri nereden sardım başıma? ' demiş
Ve pişmanlıkla hayıflanmış.
Kışı durdurmak için yerinden fırlamış.
'Olur mu, olmaz mı? ' dememiş.
Birer birer tüm kolları denemiş.
Bu olmamış. Öteki. O olmamış. Beriki derken...
'Şak! ' diye kolun biri kesivermiş tipiyi.
Ama aksilik bu ya.
Asılmışmış meğerse bir başka yanlış kola.
Bu sefer de başlamış gök gürlemeye.
Başlamış şiddetli şimşekler çakmaya.
Başlamış yıldırıcı yıldırımlar düşmeye.
Gök, gök olalı görmemiş imiş böyle bir olay.
Söylemesi kolay. Ama yaşaması çok zormuş.
Teloğlan zıpır zıpır zıplamaya.
Köşe bucak hoplamaya başlamış.
Ama çok sürmemiş, yorulmuş bu gidişle.
Demiş kendi kendine:
'Bir kol daha çekeyim, şimşekten kurtulayım.'
Yapmış hemen kafasından geçeni.
Gitmiş kolun birine eli.
Bununla birlikte kesilivermiş toz duman.
Aman aman! O sırada ne olmuş bakın.
Bir güneş, bir aydınlık, sanki ilkbahar ortalık.
Karlar erimiş, çekilivermiş tabana.
Sular buharlaşmış, çıkıvermiş tavana.
Kuruyan topraktan otlar fışkırmış.
Çiçekler çıkmış üç tane.
Ortalık olmuş gülistan.
Teloğlan baygın, Teloğlan mestan
Oda olmuş bağ, bostan.
Çiçekler öyle güzel öyle renkliymiş ki...
Dünyada yokmuş benzerleri.
Çiçekler öyle kokuluymuş ki...
Bayıltırmış herkesi.
Teloğlancık sevinçle koparmış birini.
Burnuna götürmek üzereymiş.
'Dur ey yiğit.' demiş çiçek ona.
Teloğlan demiş şaşırarak:
'Bak şu konuşana! Sen canlısın.
Hem de Konuşuyorsun benimle...
Bu ne iştir söylesene.'
Çiçek kızda bir cilve, bir işve:
'Ay Teloğlan Teloğlan! Hepimiz sana kurban...
Biz biz idik, biz idik. Üç kız kardeş idik.
Bu sarayın sahibi yeşil dev kaçırdı bizi.
Hepimizi tohum yapıp ekti yerin altına.
Bekliyorduk yıllardır bizi kurtaracak yiğidi.
İşte geldin sonunda sen buraya.
Tabiî ki bizi yeşil devden kurtarmaya.'
Teloğlan hindi gibi kabarmış:
'Tabiî ki geldim gelmesine de...
Sizleri de kurtaracağım ama...
Şimdi bu karanlık kuyudan kim kurtaracak beni? '
Çiçek kızlar demişler:
'Korkma yiğit, hele sarıl boynumuza.'
Teloğlan yapmış deneni.
`Ne oluyor? ' demeye kalmadan,
Hızlıca uzamış çiçeklerin gövdesi.
Yukarı çıkmış gül kızların bedeni.
Olan olmuş, bulmuş kendini bizimki yer yüzünde.
Çırpmış ellerini şaşkınlık ve sevinçle
Ama... İşte aması var her işin.
Duyulmuş bir ses ki sayın ki boru.
Kaplamış sağı solu:
'Kimsin sen? Ne arıyorsun sarayımda? '
Teloğlan öyle bir korkmuş ki görünce yeşil devi.
Demiş kendi kendine:
'Hemen kaçmaktır kurtuluşun yolu.'
Ama dev bu kocaman parmağıyla enselemiş bizimkini.
Demiş ki titreterek dağları:
'Söyle bakalım insanoğlu.
Kırk katır mı ister canın?
Yoksa kırk keskin satır mı? '
Teloğlan yalvar yakar olarak:
'Dev dayı israf etme de sende kalsın.
Bir gün belki gerekli olur o katırlar.
Bir gün belki lâzım olur o güzelim satırlar.
Ben gideyim buradan ufak ufak...
Anam beni hatırlar. Üzülür kadıncağız.'
O sırada unutulan sarmaşık boylu kızlar,
Uzatıp ince dallarını yeşil devi dolamışlar.
'Ne oluyor? ' dedirtmeden sütunlara bağlamışlar.
Sonra dönüp Teloğlan'a demişler:
'Şimdi bizi kopar dalımızdan.'
Emir kulu Teloğlan...
Kızlar ne diyorsa o olmalı.
Hak yerini bulmalı.
Kopan çiçekler bir bir dünya güzeli olmuşlar.
Yitirdikleri yaşamı yeniden bulmuşlar.
Bu sırada tutsak olan dev, başlamış yalvarmaya:
Teloğlan bu, kıyar mı hiç bir canlıya.
Tövbe ettirmiş deve. Çözmüş bağlayan dalları.
Sonra yanına almış dünya güzeli kızları.
Ve de torba torba altınları...
Veda etmiş yeşil deve.
Sağ salim dönmek için eve,
İzine basa basa vurmuş yola.
Uzaklaşmış güzellerle kol kola.
Bazen mola vererek,
Bazen saatlerce yürüyerek
Az gitmiş, uz gitmiş.
Masal masal matitas...
Tas tas soğuk sular içmiş yolda.
Çayırla çimen biçmiş sağda solda.
Teloğlan ermek için amaca,
Yolu sardırmış dik bir yamaca.
Altı ay, bir güz daha gitmiş.
Var varadan vararak, sür süreden sürerek...
Asya'dan, Amasya'dan, Tire'den sürünerek...
Ben deyim uzunca bir süre.
Siz deyin göz açıp kapayana kadar
Bir zamanmış geçen aradan.
Başladığı gibi bitense işte bu masalmış.
Yaşam gerçek, masallarsa yalanmış.
Ermiş onlar murada, biz çıkalım kerevete.
Şişmanlamamak için başlayalım diyete.
Hareketlenmiş masalın sonu.
Başlamış masalcının en tatlı oyunu.
'Pat! ' demiş. Bir elma düşmüş gökten.
Teloğlan kapmış onu.
Bir elma daha düşmüş. Onu da ben kapayım.
Sanırım bir tane daha düşecek yukarıdan.
Burada bekleyin, onu da siz kapın.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:23 AM
Teloğlan İle Korkuluk
Bir varmış, bir yokmuş...
Dilde var, elde yokmuş.
Dilde olan gevezelik,
Elde olmayan cömertlikmiş,
Cömertlik dediğin elde bulunmaz.
Ciddiyet dediğin kelde bulunmaz.
Oysa kelde sadece saç olmaz sanırdım,
Nereden biliyorsun derseniz,
Eskiden bir kel tanırdım.
Onun adı Keloğlandı,
Aman bir yaman, bir yamandı.
Anasını boyardı, babasını satardı.
Şekere tuz, tuza biber katardı.
*******i çıkar Kaf dağında yatardı,
O yatadursun Kaf dağında,
Biz başlayalım bu şirin masalımıza...
Bir varmış, bir yokmuş.
Günlerden bir gün...
Oklavayı kapmış yaşlı anası
Başucuna dikilmiş, sırtüstü yatan Teloğlan'ın
Demiş ki sinirli bir ses ile:
'Bre hayta!
Böyle boşu boşuna yatılır mı bu zamanda?
Kalksana. Kalkıp da işine baksana.'
Oklava bir başında, bir kıçında şaklayınca
Teloğlancık, başlamış yalvarmaya:
'Yapma ana, etme ana!
Kurban olayım sana!
Kalktım işte baksana.'
Teloğlan yoksul, anne yoksul,
Kulübe tamtakırmış.
Elde yok, avuçta yokmuş.
Aile çok fakirmiş.
Tüm varları, yoklar ufacık bir tarlacıkmış.
İşler sarınca iyice sarpa
Oracığa ekermişler bir ölçek arpa.
Ama gel gör ki...
Tarlanın çevresi bir dolu karga imiş.
Meretler ne söz anlarmış, ne lâf dinlermiş.
Varsa yoksa boğazları...
Ne bulursa yerler, ne bulursa yutarlarmış.
Teloğlan kovalamasa tüm tarlanın ömrü bir saatlikmiş.
Bir elinde gürgen değnek, diğerinde meşe sopa...
Teloğlan bir o yana koşuyormuş, bir bu yana:
'Pır pır... Kış kış...' diyerek.
Sinirli sinirli söylenerek.
Aman vermiyormuş hain kargalara.
Ama can bu, nasıl dayansın gün boyu kovalamacalara?
Bir gün değil, beş gün değil.
Kargalarla savaş sürecekmiş tam beş ay.
Vay başına gelenlere bizim oğlanın vay!
Bu onulmaz bekçilik canına tak etmiş Tel'in.
Usanıp bir iyice işinden:
'Hain kargalar gelin.
Bundan sonra tarla da tapan da sizin.' demiş.
Sonra da toprağa yüzükoyun uzanmış.
Kargalar fırsat bilip üşüşmüşler ekine.
Tam darı ekecekken buğdayların köküne...
Teloğlan'ın arkasından bir ses duyulmuş:
'Ne o evlât, ne bu hâl? '
Teloğlan fırlayıp kalkmış ayağa.
Bir sola bakmış, bir sağa:
'Aman o da ne! '
Karşısında bir adam sanki kurbağa...
Gözleri koskocaman, burnu bir kene.
Kısıkmış sesi. Sırtında kilim heybesi...
Elinde kocaman bir asa...
Yani görüntü tamam, bir de vraklasa.
'Sen de kimsin'' diye sormuş Tel ona.
Adam demiş: 'Boş ver onu, bunu. Hele gel buraya.'
Bizimki korka korka yaklaşmış kurbağaya.
Garip kılıklı adam uzatıp benekli elini:
'Yabancı değilim, bir yoksul yolcuyum.
Gelirim her yıl. Beni tanır buralar.
Tarlalara konmasın diye kargalar, korkuluk satarım.
İstersen eğer sana da bir korkuluk satayım.' Diye tanıtmış kendini.
Teloğlancık merak edip demiş ki:
'Nedir o, bir bakayım? '
Çıkarmış kurbağa heybesinden bir korkuluk:
'Bunu,' demiş. 'Çak tarlanın ortasına.
Kargalar konmasın bir daha arpalara.'
'Peki,' demiş Teloğlan. 'Ücreti nedir bunun? '
'Çok değil.' demiş kurbağa.
'Çıkan ürünün yarısı...
Şu yanı benim tarlanın, senin olsun bu yarısı.'
Olurdu, olmazdı derken el sıkıp anlaşmışlar.
'Hasat vakti gelirim.' deyip gitmiş korkuluk satıcısı.
Teloğlan geçirmiş bir kazığa aldığa korkuluğu.
Tarlanın ortasına çakmış.
Olacak ya.
Korkuluk çakılınca yeryüzüne bir hâller olmuş göğe.
Bir yağmur, bir yağmur ki sormayın.
Yağmuru içen toprak, patlamış tabak tabak.
Kuru otlar gövermiş.
Kuru dallar yeşermiş.
Bu arada korkuluk da almış nasibini yağmurdan.
Yaprakları fışkırmış, orasından burasından.
Boy dersen on kulaç birden uzamış.
Koca tarlanın üstünü bile kaplamış.
Olmuş sanki bir katana.
Seslenip bizim Teloğlan'a:
'Heey ufaklık,' demiş. 'Ne arıyorsun burada? '
Telo şaşkın: 'Bu tarla benim. Bekliyorum tarlamı.'
Korkuluk hırçınlaşmış:
'Sus, kızdırma kafamı.
Fazla görünme gözüme.
Haydi şimdi al voltanı.
Karşılık verme sözüme.'
Sonra uzatmış kolunu azman korkuluk.
Koca ovayı göstermiş:
'Görüyor musun? ' demiş. 'Benim kardeşlerimi.
Her tarlada bir tane var.
Bundan böyle buralar sizlere olacak pek dar.'
Sonra da bir tekme vurmuş Teloğlan'ın arkasına.
Atıvermiş zavallıyı ta uzaklara.
Orada rastlamış bizim oğlan, diğer atılanlara.
Meğerse onlar da korkulukçuya kanmışlar.
Birer korkuluk satın almışlar.
Dikmişler tarlalara.
Kızarak zavallı kargalara.
Olan olmuş. İşte sonuç ortada.
Ne arpa kalmış elde ne de tarla.
Yana yakıla akıl sormuşlar:
'Ne yapalım? ' diye Teloğlan'a
Teloğlan düşünmeye başlamış.
Düşünmüş, taşınmış, ensesinden kaşınmış:
'I-ıh! ' demiş kafasını sallamış.
Bulamamış kurtuluşa çıkılacak bir kapı.
Vurarak muzipliğe demiş ki:
'Yutmuşuz bizler hapı.'
Ne edelim, nerelere gidelim derken.
Çıka gelmiş korkulukları satan açıkgöz adam.
Demiş: 'Hayrola? ' bizimkilere.
Demişler: 'Hayrın karşı gele!
Bize bu korkulukları sattın.
Tarlaların yarılarına yattın.
Başımıza belâ ettin korkulukları.
Yağmur yağdı, böyle oldu.
Senin korkuluklar bizi tarladan kovdu.'
Kurbağa patlatıp gözlerini, eğip bükmeden sözlerini:
'Kurtarayım sizi ama isterim ücretimi.' demiş.
Teloğlan sormuş:
'Nedir ücretin? '
Kurbağa gözlü adam:
'Pek bir şey değil canım.' demiş.
Yumurtanın sarısı, tarlanın kalan yarısı...'
'Ne diyorsun sen? ' diye kızmış köylüler.
Korkulukçunun üzerine sinirle yürümüşler.
Keloğlan:
'Durun.' demiş korkulukzedelere.
Ardından tarlasının kalan yarısını vermiş.
'Bu Tel'in bir bildiği vardır.' diye.
Bakmayıp ileriye, geriye.
Köylüler de 'Tamam.' demişler.
Böylece iş bağlanmış tatlıya.
Korkulukların efendisi kaşımış kafasını.
Açmış sırtında taşıdığı sihirli torbasını:
'Eker teker püf! ' demiş.
Bir toz serpmiş havalara.
Tozlar dönüşmüş güveye.
Güveler saldırmışlar tarlalara.
Yapışıp korkuluklara kemir kemir kemirmişler.
Azman ot adamları anında devirmişler.
Ardından kargalar gelip güveleri bitirmişler.
Tarlalar kurtulunca dönmüş Teloğlan köylülere:
'Tutun şu sahtekârı! ' demiş.
Tutmuşlar kötü kalpli köseyi.
'Bağlayın şu direğe! ' demiş Tel.
Direğe bağlamışlar.
'Bundan böyle korkuluk sensin.
Ekinlerimizi sen koruyacaksın! '
Teloğlan almış güve torbasını kuşağına yerleştirmiş:
'Yoksa,' demiş. 'Sihirli güveleri salarım üzerine.'
'Ben ettim, sen etme Teloğlan.' demiş uyanık.
Rol yaparak ağlamış yanık yanık:
'Beklerim tarlaları, kondurmam kargaları.
Bundan böyle yapmam gayrı haksızlık.
Otururum sarayımda alık alık.' demiş.
Teloğlan, bu sözlere gülüp geçmiş.
Sevinmiş tüm köylüler.
Ne korkuluk kalmış, ne de güveler.
Kargalar da uçup gitmiş.
Bu masal da burada bitmiş.
Mutlu olmuş Teloğlan.
Memnun olmuş köylüler.
Biz çıkarken kerevete onlar murada ermişler.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:23 AM
Tembel Karınca
1/:
Karıncalar obasında
Belki de ilk defa çıktı
Böyle bir tembel karınca
Oba halkı çalıştıkça
O uzandı sırt üstü yattı.
2/:
Geldi yemek saati
Bizim tembel karınca
Kurulunca baş köşeye
Bir şey gelmedi önüne
Tembel karınca anladı
Sonunda ettiği hatayı
Başı düştü önüne.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:23 AM
Tembel Prenses Emine
1/:
Şu bizim tembeller prensesi Emine
Bir kral karıncaya baktı
Döndü bir de baktı kendine.
Karıncalar kıralı sinirli sinirli:
'Bu olmadı Emine kardeş
Hiç olmadı bu Emine
Gelmelisin kendine! ' dedi.
2/:
Şu bizim tembeller prensesi Emine
Utandı ve usulca uzaklaştı
Çalışkan karıncaların krallığıdan.
Girdi kendi evlerine.
Kulaklarında hala o uyarı
Kralın uyarısı sinirli sinirli:
'Bu olmadı Emine kardeş
Olmadı bu Emine
Gelmelisin kendine! ' dedi.
3/:
Şu bizim tembeller prensesi Emine
Açtı ilk önce okul çantasını.
Kitabının sayfalarını araladı ardından.
Kulaklarında hala o uyarı
Kralın uyarısı sinirli sinirli:
'Bu olmadı Emine kardeş
Olmadı bu Emine
Gelmelisin kendine! ' dedi
4/:
Şu bizim tembeller prensesi Emine
Sonra defterini çıkardı çantasından.
Açtı kaleminin kör ucunu.
Sayfaları çevirdi sevine sevine.
Ama kulaklarında hala o uyarı
Kralın uyarısı sinirli sinirli:
'Bu olmadı Emine kardeş
Olmadı bu Emine
Gelmelisin kendine! ' dedi.
5/:
Bizim Emine başladı ödevine.
O anda son verdi tembelliğe.
Kulağının dibinde bir ses
Karınca kralın sesi:
'Yaşa Emine, Emine yaşa
İşte şimdi geldin kendine! ' dedi.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:24 AM
Temiz Ol E Mi?
1/:
Mendil olsun cebinde
Burnuna dikkat et evlat
Akmasın sakın burnun
Yoksa sevmem seni
Temiz ol e mi?
2/:
Muslukları unutma açık
Evlat temizle lavaboyu
Ellerin ıslak olsun
Yoksa sevmem seni
Temiz ol e mi?
3/:
Dişlerin pırıl pırıl
Çapaksız olsun gözlerin
Saçlarınsa taralı evlat
Yoksa sevmem seni
Temiz ol e mi?
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:24 AM
Temizlerim İstanbul'u
1/:
Ben mahallenizden Ali'yim,
Ya da Kaya, yan sokağınızdan...
Adım Fatih olmasa da,
Dedemin adı Osman
Murat olmasa da babam
Temizlerim kirlenen İstanbul'u.
Hele bitireyim de şu okulu!
2/:
Ben mahallenizden Veli'yim,
Ya da Mehmet, komşu sokaktan...
Adım Fatih olmasa da,
Daha on yaşımdayım,
Haydi diyelim on bir...
Yaşım yirmiyi bulmasa da,
Temizlerim kirlenen İstanbul'u.
Hele bitireyim de şu okulu!
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:24 AM
Tenekeli Kedinin Ricası
1/:
Sevgili Serdar ağabey,
Ben mestan kedi,
Mahallenin sevgilisi yani...
1a/:
Yandaki boş arsada rastlayınca bana,
Ya da köşedeki çıkmaz sokakta...
Elindeki taş ile vur sırtıma,
Hatta indir sopanı kafama.
Ama ne olur?
Rica ediyorum Serdar ağabey,
Teneke bağlama tüylü kuyruğuma.
2/:
Canım Merve abla,
Ben mestan kedi,
Sizin mahallenin sevgilisi yani...
2a/:
Evinizin bahçesinde rastlayınca bana,
Ya da köşedeki yeşil parkta...
Elindeki simitten verme tek parça,
Hatta indir sopanı kafama.
Ama ne olur?
Rica ediyorum Merve abla,
Konserve kutusu bağlama kuyruğuma.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:24 AM
Tespihini Çeker Dedem
Dedem oturur yatağının içine
Gece boyu çeker tespihini:
'bir...iki...üç...otuz üç.'
Dedemin uzaklara dalar gözleri
Mırıl mırıl tespihini çeker:
'dört...beş...altı...atmış altı.'
Dedem oturur postunun üzerine
Gün boyu çeker tespihini:
'yedi...sekiz...dokuz...doksan dokuz.'
Dedem oturur seccadesinin üzerine
Yıl boyu çeker tespihini birer birer
Sayısını unutur hep başa döner.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:24 AM
Testere Ol Keser Olma
1/:
'Testere gibi ol.' der annem
'Keser gibi olma sakın.'
Ne demek testere gibi olmak? Bilmem
Keser gibi olmanın anlamı ne? Düşünemem
Babama danışsam keseri
Ya da testereyi bilge dedeme
Acaba ne derler ki?
Veya keseri kesere sorsam
Testereyi de kendisine en iyisi...
2/:
Verdiğim bu karar üzerine
Koştum mahallemizdeki marangoza
Yüz dişli testere takım sandığında
Sorulduğunda:
'Ne demek testere gibi olmak? ' diye
Dünden hazır karşılığı:
'Bir bana, bir sana' diyerek
Bir gidip bir gelerek
Testere verdi karşılığı.
3/:
Takım sandığında uzun saplı bir keser
Hazırlamış yanıtını
Benim sormamı bekler
Merakla sordum ona da:
'Nasıl olur keser gibi olmak? '
Hep kendine yontarak
Dedi ki çıkarcı keser:
'Rabbena hep bana! '
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:24 AM
Teyzem Zühal
Zühal teyzem gelince bize,
Hemen başlar söze:
'Kızım kola içme! '
'Oğlum şeker yeme! '
'Televizyon seyretme sakın! '
'içme terli terli suyu ha! '
'Erken uyu! '
Ne olursun Zühal teyze,
Her gün gelmesen bize.
Gelirsen gel ama
Hemen başlama söze.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:24 AM
Teyzem, Ablam Ve Halam
1/:
Tamam...
Anne yarısıdır teyze.
Bize en dar günümüzde
Mutlaka o bakacak.
Yakacak ocağımızın ateşini.
Eşini ihmal edecek.
Buna rağmen bitmeyecek kederim.
Ben yine de,
Yalnız annemi isterim.
2/:
Tamam...
Anne yarısıdır abla.
Bize en dar günümüzde
Mecburen o bakacak.
Yakacak ışığını evimizin.
Bizim bütün yükümüz
Binecek cılız omuzlarına.
Kendi oğullarına ve kızlarına
Bakamayacak bize baktığı kadar.
Buna rağmen bitmeyecek kederim.
Ben yine de yetinemem onunla
İlle annem, ille de annemi isterim!
3/:
Tamam...
Anne yarısıdır hala.
Bizim en dar günümüzde
Koşacak yayan yapıldak yardımımıza.
Önümüze ardımıza
Rengarenk ışıklar yakacak
Engin yüreğinin aydınlığıyla.
Yani mutlaka o bakacak bize.
Yine de anne, ille de anne!
Ben annemi isterim...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:24 AM
Tılsımlı Mısralar
1/:
Ellemeyin atların yelesini
Ellemeyin uzasın!
Gün gelir
Ölüm için gerekir halat.
2/:
Çektim susamış bir dara
Gönlümün pınarlarını...
3/:
Zehirli oluklardan
Siyanür emerim çare diye.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:24 AM
Tom Ve Jeri
1/:
Ne zaman dişlerini gösterse
Ve nerede kovalasa
Egoist bir kedi
Zavallı bir fareyi
Hatırlarım hemen
Şu bizim yaramaz çizgi Tom'u
Ve zavallı çizgi Jeri'yi.
2/:
Ne zaman tırnağını gösterse
Ve nerede kovalasa
Yaramaz bir kedi
Zavallı bir fareyi
Atılır miniği kurtarırım
Kovalarım zalim kediyi.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:24 AM
Trafik Akar
1/:
Yol akar bir yandan
Yollar akar öbür yana
Yol üstünde trafik akar
Kaldırımda çocuklar
Sola bakar sağa bakar
Sonra tekrar sola bakar.
2/:
Yol akar bir şeritten
Yollar akar diğer şeride
Şeritler üstünde trafik akar
Bekler kaldırımda yayalar
Taksi geçer kamyon geçer
Sonra tekrar yayalar geçer.
3/:
Yol akar nefes nefese
Yollar akar koşarcasına
Kaçar gibi trafik akar
Bekler kaldırımda yaşlılar
Taksi geçer kamyon geçer
Yaşlılara yardım eder çocuklar
Sonra tekrar araçlar geçer.
4/:
Kaldırımdaki lamba
Bir kırmızı yakar
Yıldız olur bir sarı yakar
Sonra bir de yeşil yakar
Yayalar akar bir yandan
Araçlar akar öbür yana
Yol üstünde polis amcalar
Durur ve geçenlere bakarlar.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:24 AM
Tutsak Uçurtma
1/:
Sardılar bizim mahallenin üstünü
Binlerce örümcek ağı gibi
Bir o yana dönerek
Bir bu yana bükülerek
Parmak kalınlığında çelik teller
Ve bakır teller urgan gibi
Sicim gibi plastikten kablolar.
2/:
Geldi uçurtma mevsimi
Canı uçmak istedi uçurtmamın
Yol kesen çelik teller,
Plastik haydut kablolar
Ve katil bakır teller
Uçurtmama yol vermediler.
3/:
Uçurtmam tutsak şimdi
Takıldı kaldı bir çelik tele
Yüzü küskün, kuyruğu düşük
İpi sarkıyor çamurlu yerlere.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:24 AM
Turfanda Bunlar
I/:
Yeşil erik
Severek yerik.
II/:
Kırmızı elma
Düş elime
Dalda kalma.
III/:
Turuncu portakal
Benim boyum kısacık
Senin uzun dalların var
Beni de yanına al.
IV/:
Puanlı çilek
Dalda mı yetişirsin?
Yoksa toprak mı annen?
Meyve misin? Sebze mi?
Bilemiyorum pek.
V/:
Altın kayısı
Severiz kendisini
Benim arkadaşım olur
Şeftalinin amcası
Zerdalinin dayısı.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:25 AM
Tüm Yemekler Arkadaşım
1/:
Mutfakta tüm yemekler
Sayın ki arkadaşım
Ayırt etmem hiçbir şey
Değerlidir benim için
Soframa gelen her şey
Her yemeği severim
Onlar da beni sever.
2/:
Değerlidir benim için dedim ya
Hemen hemen bütün yemekler
Çıtır çıtır ateş tüten çörekler
Mis kokan üzümlü kekler
Tane tane ayrılan pirinç pilavı
Buz gibi yoğurttan yayık ayranı
Pastırmalı kuru fasulye
Ninem önüme önüme iter:
'Ye evladım ye! ' diye
Yerim ayırmam hiçbir şeyi
Her yemeği severim
Onlar da beni sever.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:25 AM
ır
1/:
Şu bizim mısırcı amca
Her gün, sabah olunca
Uzun sokakta 'Sütlü mısır' satar
Nedense bizim mısırcı amca
Mısırın sütüne su katar.
2/:
Şu bizim mısırcı amca
Her gün, sabah olunca
Bulunduğumuz kalabalık sokakta
Sütlü mısırına su katar
Üstelik bizim mısırcı amca
Sulu süt mısırını pahalı satar
Kuyruk olur alıcılar.
3/:
Şu bizim sütçü amca
Her gün, sabah olunca
Uzun sokakta 'süt' satar
Nedense bizim sütçü amca
Sütüne su katar.
4/:
Şu bizim sütçü amca
Her gün, sabah olunca
Bulunduğumuz uzun sokakta
Süt bidonuna musluk suyu katar
Üstelik bizim sütçü amca
Sulu sütünü ucuz satar
Yüz çevirir alıcılar...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:25 AM
Şehre Neden Gelirler Köylüler?
1/:
Köylüler şehre neden gelirler?
Eğer gelmeseler bu koca kente
Biz fırında kabartılmışını yeriz de
Onlar tandırda ekmeğin hasını yerler.
Ya şehir de öyle mi?
Doğru olan onlar gibi olmak mı?
Yoksa bizim gibi mi? ...
2/:
Köylüler şehre neden gelirler?
Eğer gelmeseler bu koca kente
Biz yumurtanın açık sarısını yeriz de
Onlar yumurtanın çifte sarılısını yerler.
Ya şehirde öyle mi?
Doğru olan onlar gibi olmak mı?
Yoksa bizim gibi mi? ...
3/:
Köylüler şehre neden gelirler?
Eğer gelmeseler bu koca kente
Biz sebzenin hormonlusunu yeriz de
Onlar doğal olanını yerler.
Ya şehirde öyle mi?
Doğru olan onlar gibi olmak mı?
Yoksa bizim gibi mi? ...
4/:
Köylüler şehre neden gelirler?
Eğer gelmeseler bu koca kente
Biz meyvenin yapayını yeriz de
Onlar çiftlikte yetişenini yerler.
Ya şehirde öyle mi?
Doğru olan onlar gibi mi olmak mı?
Yoksa bizim gibi mi? ...
5/:
Köylüler şehre neden gelirler?
Eğer gelmeseler bu koca kente
Biz sütün su katılmışını yeriz de
Onlar yoğurdun doğal mayalısını yerler.
Ya şehirde öyle mi?
Doğru olan onlar gibi olmak mı?
Yoksa bizim gibi mi? ...
6/:
Köylüler kente neden gelirler?
Eğer gelmeseler bu koca kente
Onlar her şeyin en doğalını yerler
Plastik yiyecekler zehirlerken bizleri.
Peki neden gelirler?
Geride bırakarak o güzelim şeyleri.
Doğru olan onlar gibi olmak mı?
Yoksa bizim gibi mi? ...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:25 AM
Şeftali
1/:
Bizim bahçıvan Ali
Bol güneşli
Bir ağustos günü
İştah ile yemişti lezzetli etimi
Çıkarmıştı çekirdeğimi.
2/:
Bizim bahçıvan Ali
O güneşli ağustos gününde
Dikmişti gübreli toprağa
Bereketli çiğidimi.
3/:
Bizim bahçıvan Ali
Basıp da yirmi yaşına
Askere gitti gideli
Yiyemiyor sulu meyvemi.
4/:
Bizim bahçıvan Ali
Ama adım gibi biliyorum ki
Yıkıyor kaşlarının üzerine kepini
Ve çok özlüyordur beni.
5/:
Bizim bahçıvan Ali
Annesinin hatırını sorduktan sonra
Şöyle diyor mektubunda:
'Nasıl bizim şeftali? '
Yaşa be arkadaşım Ali
Çok iyi senin şeftali
Yine açtı bin bir çiçeğini
Gelmene hazırlıyor meyvelerini.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:25 AM
Şır Şır Çeşme
1/:
Şır şır çeşmemiz;
Yazın sopsoğuk.
Kışın ılıman,
Ama her zaman,
Suyun tertemiz.
2/:
Şır şır çeşmemiz;
Tatlı suyunu,
Şimdi bizler içeriz.
3/:
Sır şır çeşmemiz;
Geçmişte içmiş,
Suyunu dedelerimiz.
4/:
Şır şır çeşmemiz;
Gelecekte tadacak,
Tadını bebelerimiz.
5/:
Şır şır çeşmemiz;
Nesiller boyu biz,
Sana teşekkürler ederiz.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:25 AM
Şiir de Çıksın Kerevete
1/:
Gökten üç elma düşmüş
Biri Yozgatlı Ahmet'e
Biri sana, üçüncüsü Hasan'a
Erdik biz muradımıza
Haydi başlayalım yeni bir meyveye
Ağaçlar çıksın kerevete.
2/:
Gökten üç şiir düşmüş
Biri Yozgatlı Ahmet'e
Biri sana, üçüncüsü Hasan'a
Erdik biz muradımıza
Haydi başlayalım yeni bir kitaba
Şiir çıksın kerevete...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:25 AM
Şiircik Kızın Şiiri
1/:
Ben küçük bir şiirim
Adım ise Şiircik
Sevgili babamın adı 'Şiir'
Annem ise anılır 'Şiire' diye
Ben küçük bir şiir kızım
Adım ise küçük şiircik
Şirin mi şirinim.
2/:
Ben küçük bir şiir kızım
Adıma şiircik der bilenler
Ağlayanlara can yoldaşıyım
Ve gülenlerle sarmaş dolaş olurum
Beyninde yaşarım bir şair amcanın
Zaman zaman onun da yüreğinden taşarım
Aklıma eser bazen rüya görmek
İmge dermek hayal çayırlarından
İşte o zaman binip deli tayıma
Yol vermez zamanları aşarım.
3/:
Ben küçük bir şiir kızım
Adım şiircik diye dillendirilir
Ezgilerin büyülü notalarında
Acılı türkülere dil olurum
Neşeli masallara karışırım
Barışırım şarkılarda küskün sevgililerle
Bazen Ali'nin hüzünlü gönlüne akarım
Ya da ulaşırım Fatma kızın yalnız kalbine
Dedim ta ben küçük bir şiirim
Bazen kendime bile şaşarım
Bunca işi nasıl başarırım?
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:25 AM
Şiirim Fener Sanki
1/:
Şiirim bir fener gibidir
Gah yanar. Gahi söner...
Aydınlatır geceleyin yolumu.
Gündüzleyin aydınlık güneşe rağmen
Sağımı ve solumu onunla seçerim
Fark derim onunla selli sulu dereleri
Geçerim üzerinden köprüler kurup
Bazen bir küçük köy olur uzakta.
Bazen bir çiftlikte Ali Baba
Yani şiirim aydınlık bir fener,
Bazen yanar, bazen söner...
2/:
Şiirim bir fener gibidir
Gah yanar. Gahi söner...
Denizin ortasında bir ıssız ada
Robinsonlara sığınak olur.
Kanadı kırılmış göçmen kuşlar,
Ona konarlar uçuş molalarında
Kaybolmuş yollarında yalapşap giden
Pusulasız ve yaşlı balıkçı takaları
Anaları ağlatan amansız fırtınalarda
Ya da amansız bir borada
Dümeni kopmuşken ortalarından
Savrulmuşken gündelik rotalarından
Şiirim yetişir imdada
Balıkçılar bayılır bağırmaya:
Heyamola uşaklar heyamola!
Görünür sahilin kayalıkları
Kılavuz olan şiirimle ben yırtarım,
Umutları örten karanlıkları.
Yani şiirim bir fener,
Bazen yanar, bazen söner...
3/:
Şiirim bir fener gibidir
Gah yanar. Gahi söner...
Açık denizlerde gemiler onu gözler.
Onu özler yalnız denizciler.
Gagasında minik bir balıkla,
Yuvasına dönen yoksul martılar,
Çukur çeneli garibim balıkçılar,
Uzun ve derin soluklarla,
Kıvrım kıvrım kıyılarda kulaç atan,
İnce belli ve kıvrak kollu yüzücüler,
Kıyıları dolduran gözler onu gözler,
Yani şiirim bir fener,
Gah yanar, Gahi söner...
4/:
Şiirim bir fener gibidir
Gah yanar. Gahi söner...
Ay karanlık *******de
Kutup yıldızı gömülmüşse bulutlara
Kuytulara kaçmışsa demirkazık
Gündüz, güneş kızı doğurmamışsa eğer.
Dert değil ki. Ben varım.
Çevreme yaydığım aydınlıkla
Kocaman bir ay dede kadarım
Sönmüşse kutup yıldızı
Kararmışsa gündüzün güneş kızı
Şiirimin ışığı yeter dünyaya.
Dalgalar dağlarla yarıştığında,
Geniş okyanus. Ya da koca Marmara
Yuttuğunda şen şakrak sahilleri
Evleri karanlıklar boğduğunda
Kuytu bir sığınağım çocuklara.
Yani şiirim bir fener,
Bazen yanar, bazen söner...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:25 AM
Şiiristana Hoş geldiniz
1/:
Günlerden bir gün,
Şu bizim masal haylazı Keloğlan,
Ellerinde demircinin dövdüğü asa,
Ayağında çifte su verilmiş bir çift çarıkla,
Düşmüş erken erken yollara...
Yollar uzunmuş minareler gibi,
Dağlar dağlardan daha büyük,
Keloğlansa küçücük.
Ama engin hayalleri sanki bir deniz,
Hepiniz şiiristana hoş geldiniz...
Bana hangi şiirleri getirdiniz?
2/:
Günlerden bir gün,
Şu bizim masal yaramazı Keloğlan,
Anasının dokuduğu heybesi omzunda,
İnce ıslığı ağzında bir türkü tutturmuş,
Düşmüş kıvrım kıvrım yollara.
Kılavuzu yok sahipsiz kervanlar gibi.
Yolların kafası bozuk.
Çevrede büyüklü küçüklü binlerce iz.
Keloğlansa küçücük,
Hepiniz hayalistana hoş geldiniz...
Bana hangi hayalleri getirdiniz?
3/:
Günlerden bir gün,
Şu bizim masal afacanı Keloğlan,
Güneşte uzayan gölgesi arkasında tin tin tin,
Düşmüş döne dolaşa uzaklara giden yollara,
Sonunda gökyüzünde yıldızlara dayanmış,
Güneş sıcak mı sıcak tandırlar gibi,
Yollar ıraktan daha uzak.
Ne bet kalmış, ne beniz,
Keloğlansa küçücük,
Hepiniz masalistana hoş geldiniz...
Bana hangi masalları getirdiniz?
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:26 AM
Şiirleme
1/:
Evvel zamanın birinde
Zaman şiir içinde
Şiir kalbur içinde
Cirit oynarmış şair
Bir şiir ülkesinde.
2/:
Az yazmış, uz yazmış karakalem
Daktilolar düz yazmış
Mışıl mışıl uyumuş şiir
Yaramaz çocuğun beşiğinde.
3/:
Çocuk ağlamış, annesini aramış
Ninni söylemiş şiir tatlı diliyle
Susan minik gözlerini kapamış
O haliyle rüyalara tırmanmış.
4/:
Yorulan şiir uzanmış ninniler üstüne
O da uyumuş uzunca bir süre
Afacan uyanıp onu görünce
Işıl ışıl gülümsemiş
Şiir sevinmiş çocukça
Çocuk şiir gibi sevinmiş.
5/:
Oturmuş eteğine kaf dağının keloğlan
Çocuk çocuk kokan şiirler yazmış
Kazmış mısralara kaf dağı tarihini
Yenip kara talihini
Altın renkli masallara uzanmış.
6/:
Hantal deve tellal olmuş
Tezgahlarında şiir satılan
Masalımsı bir pazar yerinde
Bildiği şiirleri söylemiş.
7/:
Şiir satıcısı bezirgan çömelmiş
Tuğlaları mısra olan bir hisarın dibine
Tılsımlı şiirler dinlemiş.
8/:
Sanatsever topal pire berber olmuş
Beraber şiir dükkanı açmışlar
Bir usta şairle şiiristanda
Şirin şiirler söylemişler
Dünyadaki bütün çocuklara.
9/:
İyice yorulmuş şiir
Zamanının bittiği yerde uyumuş
Afacan çocuğun salıncaklı beşiğinde
Yumuşak bir yer bulup kendisine.
10/:
Onu uyur görünce öylece
Bizim çocuk gülümsemiş
'Çocuk da uyusun.' diye
Şiir yeni ninniler söylemiş
Evvel bir şiirin içinde
Şiirse kalın bir kitap içinde
Cirit oynamış bizim usta şair
Yakınlardaki bir şiir ülkesinde.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:26 AM
Şimdi Haberlerde Sıra
'Şimdi haberler...' deyince televizyon
Anında kulak kesilir babam
Unutur çevredeki her bir şeyi
Hatta kucağında oturan beni
İtiverir şöyle yana
Babamı aldığın için elimden
Televizyon küsüm sana
Haberlerin senin olsun
Sakla, söyleme benim babama.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:26 AM
Şoför Mahmut Ağabey
1/:
Şoför Mahmut ağabeysiyim
Okul yolunda bütün öğrencilerin
Bizim emektar minibüse
Yolları yetmez semtlerin
Silinir gözümde her şey
Geçince ben direksiyona
2/:
Dedim ya şoför Mahmut ağabeysiyim
Okul yolunda bütün öğrencilerin
Uçururum düldülü yokuşta ve düzde
Gideceğimiz yere en hızlı ben ulaşırım
Ne zaman bir okul önünde gidecek olsam
Yavaşlar ve anında kaplumbağalaşırım
Onun için şoför Mahmut ağabeysiyim
Dikkatli, dikkatsiz tüm öğrencilerin.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:26 AM
Şoför Memes Ağabey
1/:
Şoför Memes ağabeysiyim
Okul yolunda bütün öğrencilerin.
Bizim emektar minibüse
Yolları yetmez semtlerin.
Silinir gözümde her şey
Geçince ben direksiyona.
2/:
Dedim ya şoför Memes ağabeysiyim
Okul yolunda bütün öğrencilerin.
Uçururum düldülü yokuşta ve düzde.
Gideceğimiz yere en hızlı ben ulaşırım.
Ne zaman bir okul önünde gidecek olsam
Yavaşlar ve anında kaplumbağalaşırım.
Onun için şoför Memes ağabeysiyim
Dikkatli, dikkatsiz tüm öğrencilerin.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:26 AM
Şu Bizim Sıvacı Ustaları
1/:
Biz birer sıvacı ustasıyız
Yapayalnız yatarız *******i inşaatlarda
Çok uzaklardayız sevdiklerimizden
Sıcak olsun diye evleriniz
Yıl boyu duvarlarınızı sıvarız
Soğuk tuğlalara siner kokumuz.
2/:
Biz birer sıvacı ustasıyız
Aylar var ki uzağız köyümüzden
Ama sağlam olsun diye sizin yerleriniz
Nasırlı ve kocaman ellerimiz
Yirmi kat aşağıda harç karar da
Denizlerin kabuklu kumundan
Fabrikaların betonundan
Sırtımızda yukarı çıkarırız.
3/:
Biz birer sıvacı ustasıyız
Aylar var ki uzağız evimizden
Ama sağlam olsun diye sizin evleriniz
Duvarlarınıza çimentodan nakış dökeriz
Sıcacık olsun diye kışın evleriniz
Size emeğimizi hediye ederiz.
4/:
Biz birer sıvacı ustasıyız
Aylar var ki yalnız ve uzağız elimizden
Ama sıcak olsun diye sizin evleriniz
Yüreğimizden harç karıp
Duvarlarınıza sevgimizi sıvarız.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:26 AM
Tablam Kavak Ağacı
1/:
Tablam kavak ağacı.
Fırıncı Hacı ağabeyim,
Pişirir erkenden beni.
1a/:
Sırtım tam yağlı susam
Tablam kavak ağacı
Ağabeyim fırıncı Hacı.
2/:
Satıcım küçük Osman,
Yetiştirir erkenden beni.
Çıtır, gevrek simidim.
2a/:
Üzerim tam yağlı susam.
Tablam kavak ağacı
Ağabeyim fırıncı Hacı.
Satıcım küçük Osman.
3/:
İşe giderken Hatice bacı,
Alır bir çıtır gevrek ısırır.
Çok beğenir beni.
İki tane daha sardırır.
3a/:
Her yanım tam yağlı susam.
Tablam kavak ağacı
Ağabeyim fırıncı Hacı
Satıcım küçük Osman
İşe giden Hatice bacı
Yani severim herkesi
Herkes de beni sever
Ben olmasaydım eğer
Bu şiir yazılmayacaktı...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:26 AM
Tarih Dedenin Kitabı
1/:
Pamuk sakallı tarih dede...
Aç kocaman ve deri ciltli kitabını,
Koy harman yeri genişliğindeki kucağına,
Aksın dört bir yana dört nala savaşçılar
Ne olmuş de bana,
De neden olmuş bütün bunlar?
2/:
Herkesten akıllı tarih dede...
Çevir eski ve sararmış sayfalarını,
Birer birer kaldır yattıkları yerden
Barışsever kudretli padişahları
Barış antlaşmalarını bu güne taşı,
Neden olmuş de bana,
De niçin olmuş bu antlaşmalar?
3/:
Dili baldan daha tatlı tarih dede...
Al aç tilkiler gibi dolaşan merakımı başımdan,
Tak kollarıma Hazerfen'in tılsımlı kanatlarını
Çıkar beni uzun bir yolculuğa,
Kimler geçmiş zamanın ortasından,
Ne zaman geçmiş de bana,
De kimler geçmiş bu yollardan?
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:26 AM
Tarihi Çalan Kırk Haramiler
1/:
Eskiden daha güzeldi her şey
Mesela koyunca başımı yastığa
Uyurdum derin ve mışıl mışıl
Deliksiz uykularımı da çaldılar
*******i bile soyan kırk haramiler.
2/:
Her yağmurun ardından doğan
Ve gözlerimi öpen ebemkuşağı gibiydi
Uykumu dolduran rengarenk rüyalarım
Doyumsuz rüyalarımı da çaldılar
Gökleri bile soyan kırk haramiler.
3/:
Dikip gözlerimi gök yüzüne
Durmaz oturmaz saatlerce kurardım
Sınır tanımaz hayallerimi
O sınırsız hayallerimi de çaldılar
Düşünceleri bile soyan kırk haramiler.
4/:
Sahibi ben olduğum kuşlarım uçardı
Özgürce sınırsız mavilikte
Kanatlarının şıpırtısı ninni olurdu
Can içi kuşlarımı da çaldılar
Canlıları bile soyan kırk haramiler.
5/:
Gün boyu çalışmazdı annem
Babamın gece mesaileri yoktu
Yani bütün gün yanımdaydılar
Annemi de babamı da çaldılar
Aileleri bile soyan kırk haramiler.
6/:
Çakılmazdım karşısına te ve'nin
Kırda koşmacalardaydım taylar gibi
Boş arsada arkadaşlarla körebe oynardım
Bütün zamanımı dolduran oyunlarımı da çaldılar
Eğlenceleri bile soyan kırk haramiler.
7/:
Dün olanları saklardım depomda
Bu gün yaşadıklarımı boncuk boncuk dizerdim
Bilirdim yarın nelerin olacağımı
Dünümü, bu günümü ve yarınımı da çaldılar
Takvimi bile soyan kırk haramiler.
8/:
Beyaz ve yazılmamış bir defterdim sayın ki
Ya da sayfa sayfa okunan bir kitap
Kargacık burgacıklarla karaladılar beynimi
Öz be öz kendimi de çaldılar
Beyinleri bile soyan kırk haramiler.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:26 AM
Tarzan geliyor: 'Aaaa! '
1/:
Tarzan geliyor: 'Aaaa! '
Sizden hesap sormayaaaa! ...
Kıymayın biz zavallı hayvanlara.
Kırın kalbinizi
Ya da elinizi, kolunuzu
Hatta o kalın kafanızı
Ama ne olur kırmayın boynuzumuzu.
2/:
Tarzan geliyor: 'Aaaa! '
Sizden hesap sormayaaaa! ...
Kıymayın biz zavallı hayvanlara.
Kırın sırtımızı acıtan kırbacınızı
Ya da gürgen sopalarınızı
Hatta o kalın kafanızı
Ama ne olur kırmayın kanatlarımızı.
3/:
Tarzan geliyor: 'Aaaa! '
Sizden hesap sormayaaaa! ...
Dokunmayın biz zavallı hayvanlara.
Bozun kendi evlerinizi
Ya da kurduğunuz ilişkilerinizi
Bozun tüm yaptıklarınızı
Ama ne olur bozmayın yuvamızı.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:26 AM
Tahta Atları da Vururlar
1/:
Arkadaşlarıyla gidiyorken yarışa
Takıldı münasebetsiz bir taşa
Beklenmedik bir zamanda
Tökezleyiverdi zavallı tahta atım
Dörtnala gezinirken özgür kırlarda
Bir anda kırılıverdi 'çıt! ' diye
Hem de en ince yerinden
Tahta atımın bacağı
Dağıldı toynağı.
2/:
Alçıya aldım kırığı, olmadı
Çelik tellerle sarmaladım toynağı
İri mıhlarla çiviledim, tutmadı
Tahta atımın tahta bacağı
Bir türlü kırıldığını unutmadı.
3/:
Sanırım yoktu kırığın tutacağı
'çekmesin.' diye
Tahta atım bunca acıyı
Söküp gömdüm kırılan tahta bacağı.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:27 AM
Taşa Mektup Yazan Hamurabi
1/:
Sakalı ak tarih dede oturup
Siyah bir taş üstüne
Sağ elinde bir Asuri çekiç
Diğerinde Babil'den bir koca çivi
Sivri mi sivri...
Dedi ki buhurdan sesiyle:
'Yaz oğlum Hamurabi...'
2/:
Ak urbalı tarih dede çömelip
Beyaz bir taş üstüne
Dedi ki yorgun sesiyle:
'Yaz oğlum Hamurabi...'
Başladı çivi çivi yazmaya
Tarih dedenin katibi Hamurabi:
'Ey oğul!
Çağlar öncesinden bırakıyorum
Bu taş mektubu sana.
Peki ne bırakıyorsun sen
Çağlar sonrasına
Yani çocuklarına? ...'
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:27 AM
Taşları Yazan Adam
1/:
Zaman zaman içinde;
Taşları yazan adam,
Geçmiş zamanlar içinde...
Elinde baltası çakmak taşından.
Sırtında urbası kaplan postundan.
Evini sorarsanız bir taş kovuğu.
Ne sıcağı engeller, ne de soğuğu.
2/:
Zaman zamanın içinde;
Taşları çizen adam,
Geçmiş zamanlar içinde...
Volkanlar sanki mısır,
Patır patır patlamakta çevrede.
Karısı ayı avında, dağları devirmede.
Taşları yazan adam,
Elinde kalemi çakmak taşından,
Derin derin düşünmede...
3/:
Zaman zaman içinde...
Taşları yazan adam,
Kabara başlı çiviler kazmada.
Yana yatık, uzun, dik ve ince
Taşların yontulduğu devirde
İnce ince mağarasının duvarını süslemede
Kocaman kayalara yaşamını yazmada
Yani bize kendini anlatmada.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:27 AM
Telekınezik Semah
1/:
Çark!
Akarak evrilir her dişlisine,
Kan ve terin koygun vadilerinde...
Dağ olup devrilen altı milyar gözlü yüreğimiz,
Ve tek odalı delirmişliğimizdir,
Ki kendine döner...
***
Tutar mekansız bir menzilde sahipsiz ellerimizi,
Kamiller diyarının en olgun başağı,
Alır bizden bizi,
Ilık ılık kopartarak kökünden liflerimizi,
Sımsıkı ısıtır ve hamaylı misali kırka katlar,
Bölük pürçük sevdamızı kıskanç bir sevgili,
Saçlarımız dolanır en yakın yıldızın bileklerine,
Bırakmaz tam bin sene parmaklarımızı her anlar içinde bir an,
Ve takılır gönlümüzün sedeften iliklerine,
Fezanın altın sarılığındaki topalak düğmelerin.
Delişmen daireler bir akıl ölçüsünde,
Geçer iç içe ve yeniden doğar özlerini kopyalayarak,
Dağ olup devrilen altı milyar gözlü yüreğimiz,
Zelzeleler iner eteklerine kendi enerjisinden su gibi.
Ve tek odalı delirmişliğimizdir aşkımız,
Ki tekrar tekrar kendine döner...
***
Işk'tır kılavuzumuz olur,
Mekansı güzergahta...
Korktuğumuz o karanlığın gözleri masumlaşır,
Birer minik bilye olur bilcümle seyyareler,
Esrik esrik dolanırlar yıldızlar diyarında.
Dağ olup devrilen altı milyar gözlü yüreğimiz,
Ve tek odalı delirmişliğimizdir,
Ki bir daha kendi yörüngesine döner,
Belli ki acıkmıştır acizliğimiz bin yıl önceki dünden beri,
Birer ölçek aşk ve ışk'tan karmaçlanan kamillerin mistik yemine.
Belleğimizdeki yabani karanlığın gözeleri ise,
Serin sular sızdırır sultan pir,
Nefes nefese deyiş yolakları iner kozmik terli derelerden.
Dağ olup devrilen altı milyar gözlü yüreğimiz,
Ve tek odalı delirmişliğimiz sınıra yakın,
Ama delirmez, kendine döner...
***
Gönüldür turna yuvası,
Can kuşu kafeslerinin kapısı açılır bir diğer kafeslere,
Özgürlüğü bulur tenler, hazza tutsak olarak.
Haydin canlar artık çıkın dağarınızdan kervan misali,
Yunus torbasındaki alıçlar gibi Sarıcahöyük'te,
Himmet tarlasına saçılır kamil rençber elinde can tohumları.
Ağzımıza dolanan kem paçavraların yırtılma vakti,
Dağ olup devrilen altı milyar gözlü yüreğimiz,
Ve tek odalı delirmişliğimiz kendine dönmede...
***
Şimdi en güçsüz zamanıdır vücudumuzun,
Ki beynimizdedir telekinezik mistizmin gücü,
Öcü arza bırak,
Ak kendi mecraında,
Bir fenomen olarak ey can,
Yan...Yan... Yan...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:29 AM
Son Süvariler Semahı
1/:
Can içre can saçtığında zamana cömert nisan,
Al benizli ateşlerden alır rengini kızıl çiçekler...
Bilin ki ölecekler durağanlığı seçen her zerre,
Ve ölecek insan...
Kürre bile dönmede,
Ve övünmede bir yılda bir kez dönüşüyle...
Ya biz? ...
Ki en son ve eliptik bir yol üzre süvarileriz,
Elimizde tespihimiz yoksa alnımızı çekeriz biz de.
***
Yıldızlara öykünürüz başımız esriyince,
Bir gözümüz konuğumuz ay'ı taşır yuvarlak çukurunda,
Diğer izimiz düşüp kalmış sayın ki jüpiter diye bir seyyarede...
Ve alnımızda aralanmışsa yüreğimizin aydınlık krateri,
Mağma, sabunlu sular gibi damağımızdan gelir kızıl kıyamet.
Mutlaka bir 'Big chranch'a ulaşacak bu virajlı yolda,
Her attığımız adımda dört nalımız bir tek nala dercolur,
Derin deniz akar yatağında, geniş göl çırpınır,
Sormayın ne Nil'i ne de Fırat'ı bana,
Yürüyen durmuştur işte, duransa koşmadadır bir kıyamet türbülansında.
Paslı sularda gezinen her göz ise demirden bir iz taşır,
Bizim kıskıvrak girdaplarda gizlenen özümüzse, yorgun beynimizde,
Bir ulaşırız soluk soluğa kozmik menzile,
Bir döneriz arzda unuttuğumuz son sevgimize...
Elimizde tespihimiz yoksa alnımızı çekeriz biz de:
Dem bu dem,
Dem o dem diye ay can...
2/:
Çan sesleri kervanın gelişini anımsatır ya can ay,
Bundandır sevmeyişi haramilerin çan seslerini.
Narlı nefeslerini peşpeşe dizen gevişin efendileri obur hecinler,
İz ize yol alırlar yabancılık çekmeden ipek yolunda.
Aslında ey can,
Yolda bir,
Yolcu da tek,
İpek de birem birem dokunmada tezgahlarda,
Ve teklik içinde kesret görünseler de,
Sırtına kaf dağını yüklenmiş mayalar da...
***
Dem içre dingin turnalar ötüyorlarsa hazanıl bağlarda,
Duralım biz de semaha kendi yörüngemizde haydin.
Sererek yüreğimizi yaylalardaki sevda tarlalarına,
Kudurgan gözlerimizde yanan ocaklar kadar vurgun,
Ve dillenen alazlar kadar susuzuz bu bela'da.
Evet, bin kere evet ki,
Elimizde tespihimiz yoksa sancımızı çekeriz biz de.
'Avuç içi kadar dar bir dünya kurdum,' de ey izdaş diyebildiğnce,
Ama biliriz ki her zerre oluşur sonsuz sayıdaki noktalardan.
O son gün gelince,
Ayrışır zerre de lime lime, kürre de yarık yarık...
Bilin ki ey ins ve can, inanın biz de.
Arz üzre dönmesek de dönmesek de
Kar hanemize ince bir iz düşer kalem,
Ya mavileşir,
Ya da kızarır alem...
3/:
Bir elimizde kutup yıldızı,
Alnacımızda soma kesmiş bir kufi yazı,
Yani 'Edep ya hu! '
Sahra eninde sevdalardayız bu alacakaranlıkta,
Hırs ile at koşturmadayız şahbaz suvariler olarak.
Siz de kalkın ayağa, ey uzanmış yatan canlar!
Aha at, aha bolat döküm kantarma...
Yaralarımıza tuz basın,
Her nefesimize tespih tespih hakik dorusu nokta...
Ve unutmayın ki ay can,
Aşk yoksa yürek de kokar, damardaki tuz da...
***
Bilinmez bir mekan içrede,
İçimizde sandığımız kendimiz bu dem...
Boncuk boncuktur alnımızda terimiz imame katarı misali,
Elimizde tespihimiz yoksa ne çıkar?
Yüreklerimizi çekeriz biz de.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:29 AM
Uğrun Bakışlı Dilber Mist Semahı
1/:
Zaman aslında zamanlarüstüdür,
Mekansa dehr atının tekisine ilişmiş turna kanadı...
Uğraş bile bile yanmaktır E eşittir em ce karenin şaşmaz narına.
Yarına ancak bugünden kurulur burgaç düğünleri dönerek,
Ki deli yürekli arslanlar taşır ancak zülfikarı uğraşta...
Baldıran dediğin bir lokma lokum,
Engerekse kıvrım kıvrım patika olur şerbetli duygulara.
Boşa çığırmam caney, lotus kokulu türkülerimi ben,
Tandırlarda göğünmem ki gökler içindir.
Gökler ise açar kocaman gözlerini ve muhayyilemin penceresini,
Biteviye ve bin bir yıl kırpmadan izler uzaktan,
O gün görmüş yüzünde engin mavinin...
Kitab-ı kadim misali açılır aşk ve uğrun bakışlı dilber,
Yani mağmanın derununda kaynar biteviye saklı mist...
***
Dedik ya canlarey!
Deli yürekli arslanlar taşır ancak zülfikarı uğraşta...
Kızıl ötesi kükrer, kırmızının bu yanında şeffaf anılar,
Kahpe devran kıpır kıpır,
Ve azgın zamanın sırlı kazanında çılgın aşk,
Koygun alevler kükrer kapak arasından en yakın cehennemin,
Yanar dili ay,
Vay vay... yalanır damağı aşkı yudumlayan elem ehlinin,
Ayrılık hırsla tutsak eder ölüme baş eğdirip,
Kitab-ı kadim misali açılır aşk ve uğrun bakışlı dilber,
Yani lavların derununda çırpınır ha bire o saklı mist...
2/:
Deli yürekli arslanlar taşır ancak zülfikarı uğraşta...
Ummanların yarılan olgunluğu bakar Musa’ya,
Oysa firavun bilmez yekpare olduğunu aşkın,
Katre katre sızar bulutlardan melekutun gözyaşı,
Şiir istiflenir en derin konuların sisli rafına,
Ölü deniz ve koygun aşk koyun koyuna şimdi.
Can toprağı serpseniz bile uyanmaz acı ile harcolmuş anı,
Sönmez ne cehennem ne de yürek alazı su ile asla,
Yabanıl cangılların inkarına yenik düşer saltanat burcu,
Kitab-ı kadim misali açılır aşk ve uğrun bakışlı dilber,
Yani semanın derununda “can” çeker o saklı mist...
3/:
Tekrarın avamiliği bağlamaz beni,
Ki bin birinci kez düşerim fiziğin ve simyanın döşüne,
Bir doğurgan döngüdür ki bizimkisi,
Her enleminde bir başka boylam barındırır.
Deli yürekli arslanlar taşır ancak zülfikarı uğraşta...
Delişmen kızlar ise aşk ağacında alıç meyvesi,
Durulur kızıl deniz artık,
Durulur da yol verir kavm-i samiye tarih,
O aslan ki başını kıraç bir vadiye yaslayarak dalar,
Ellerini aritmetiğin şiirsel dizimine açar eşref vakti,
Yüreğini ise teleportasyon hülyalarına...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:29 AM
Uzak Leylalar Semahı
1/:
Gözlerinde ocaklar yanan çalıcı kuşlar,
Sular başında kan ve kinle açılmış kanatlarından,
Ve burun deliklerinden üfürüyorlarsa zamanı ve öfkeyi,
Kabzası gümüşlü aşk hançeriyle vurulmak düşer özümüze.
***
Evet, bu karanlık *******de biz,
Döneriz kevkebler gibi mavi elipsler üzerinde,
Önden vuruluruz, tam kalp hizamızdan usulca.
Döneriz bir kez daha seyyareler misali yörüngemizde,
Arkadan vuruluruz, bu kez iki kürek arası.
Akar kanımız kinimizi temizleyerek,
İşte o zaman duruluruz...
***
İnadına utançsız ve zalim bir devedir,
Zamanları aşarak vahalarda oturan o dev.
Ve de inatçı bir saltanat zebunu...
Laylalar ol sebepten döne döne çöle vurur başlarını,
Ve upuzak düşerler tahtında kurulan mecnunlarına,
Saklaya saklaya göz yaşlarını...
2/:
Oyar zamanı ve duvarı bir kabil ustalığıyla,
Her can dönerek pergelinde cem vilayetinin.
Mühürdarlar son sayfayı aşk ile damgalarlar,
İpince bir galeri uzar her yürekten bela'ya,
Her beyinde bir yol çizilir uzaktaki leyla'ya.
***
Son konuğu göçmüş olsa da arı duru görmenin,
Kendini,
Üç konak ötesini,
Ve kırk menzil karanlığı...
Yıllar öncesini yüklenmiş kervanlar gelir bu güne,
Zincirleri paslanmış develerin gözleri som altından ya,
Kilitler kırık olsa da ne ki babil bahçelerinin?
Sığındığımız kalelerin,
Hatta bin fit çeken burçların,
Birer birer kağşasa köşe taşları...
Kendileri yedi mekan uzak da olsa,
Suretleri alnacımızda ışılar leylaların.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:29 AM
Üç İşaret Semahı
1/:
Ay canlar canı ey!
Dinimizle tuttuğumuz kozmik deftere,
Can da canan da üç işaretle yazılır:
A, şe ve ke...
***
Göğsümüzdekine güvenmemiz tez getirir nihayeti kapımıza.
Şahsi tarihimizde,
Delirmişliğimizin de bir hududu vardır,
Uzanır eşkin taylar burcuna dek ara vermeden.
İçimizdeki mahpus damak cidarımızı yalar,
Ve iştah ile yakalar bizi, büyüttüğümüz heyula işaretler.
29, 30, 31 ve 32 de olsa harf sayısı alfabelerde,
Can da canan da üç işaretle yazılır ancak:
A, şe ve ke...
***
'Hayır canlar istemem hayır! 'ın anlamı nedir?
Nedir Füsus'un gizemi Araboğlu Muhittin destanında?
Ya da çöl kokan satırlarında neler iniler Nesimi Seyyit? ...
İsteriz sırra dair ne varsa, ağlayarak giderken kurban olmaya,
Ol sebepten bir ayinde bile pek çok yıldız kayar semadan.
Kül ve ter fışkıran her hücremizden,
Delişmen arzularımızın atlıları koşuşur dörtnala.
Beynimize dolanan her koşuda, asumanın uçuk mavi yaygısıdır,
Gözümüzde burgulanan ateşten parmak ise,
Bir fani pirin ikazıdır sadece yaşamın akıl ermez düsturunca.
Can da canan da üç işaretle yazılır bu düsturda:
A, şe ve ke...
2/:
Tutar bağlarsa bir kafası kıyak peyiğin avazı,
Orta yerde kıskıvrak beni ve cümlemizi cem'an bire,
Habire yıldız doğar her sabah bitiminde.
Bize şu karşıki akşam üstlerinin el edişi var ya,
Cümlemiz onun dayanılmazlığına dayanırız boşlukta durup.
Gölgemizi uzatıp arzumuzu kısaltırız ama yine de,
Yüz yıllar alır ulaşmamız beklenen yere.
Ol yerde bile can da canan da üç işaretle yazılır:
A, şe ve ke...
***
Durur,
Ve donar
Ve kalır zamanın harmanında bir an, meyyitse yürek.
Yalnızlığın ten yakan kançılaryasında lahuti mührün şekerrengini,
Ve yok olmayı kalabalıklar ortasında tadar her can.
Yollanır güneşe boynu bükük selamlar,
Sımsıkı yan yanalığımız açılır kainat eninde.
Dönsek de eksenimizde revan olduğumuz yoldan,
Dönmesek de buruluruz ışığın kirmanında...
Zira ol revanda can da canan da üç işaretle yazılır:
A, şe ve ke,
Kurbanız bir tekine...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:29 AM
Zebercet Şah Semahı
1/:
Dönerse can,
Menzili ırak olmaz.
Aha şuracıktadır arzın ekseni,
Celalettin kirpik ucunda canın,
Mansur pamuk pamuk atmada alemleri..
***
Öyle ise biz de döneriz.
Neredeyse sabah atımızı oralara süreriz,
Ve turnalar neredeyse orada döner semahımız.
Ah yüreğimiz,
Yüreğimiz ah kan içinde gezinen,
Vesezinleyen aşk ve ışk'a dair ne varsa bu alemde...
Burada bu akşamları da siyaha boyamışsa gaflet ustaları,
Ama pas tutmaz muharipler uyanırlar erkenden, ilk yürek atımında,
Ve sürünürler nurdan kefenlerin turkuvaza çalan beyazlığını.
Beyazın aşk ve ışk'a kestiği bir andır ki bizimkisi,
Hakik taşlarıydı sanırız izimizle öpüşen.
Bir yarı gece de geçti elimize zebercet şahı.
Gaflet ile dövüşen mahmur yüreklerimizin azalan gücü,
Kurban verdi on ikinci konakta son muhafızı.
Böyle anlarda,
Bir pir ki sakalında mevsimlik bulutlar gezinen gökyüzüdür,
Ve yağmurlara binerek hallaç olur pamuklar diyarında,
Karanlıklar yayılır perde perde dam aralarına,
Tan yerinde parlayan ayna ise ilk aslanın gözüdür.
Mahmuzlarımız çivilenir arzın böğrüne,
Neredeyse sabah, atımızı oralara süreriz çünkü,
Ve turnalar neredeyse orada döner semahımız...
2/:
Ne olaydı? Zaman denen burgaç gibi biz de,
Ve neler olaydı yıllar evvelinde gizemli bir denizde,
Bela'nın kuzuları yüzseydi...
Ve gözlerinde meşaleler yanan meydanın şahı,
Kutlu libaslar giyinseydi kefen yerine...
Ya bir bayrak çırpınışıyla gezinse Horasanlı yitik can,
Ya da kan ve kum ve tarih harmanında bir zıpkın rüzgar esse.
Yüreğinde taş kaldırımları döşeli karayağız hakimler,
Ya da yeşil bir tekinsizlikte dağlanan gözler,
Durulsaydı Sıffin'de,
Hurmalar şerbete dursaydı muallanın bereketinde...
Dönseydi Şam,
Çünkü dönmedeydi her zaman Sıffin'den arta kalan öksüzler.
Öyle ise ömür dönümümüzde biz de döneriz turna kesilip,
Neredeyse sabah biz atımızı oralara süreriz,
Ve yetimler neredeyse orada döner semahımız,
Ahımızla saltanatı da yakarız,
Hariçte bekleşen kararmış ardıç ağaçlarını da...
3/:
Tuttuğumuz her bir kınalı parmak kılavuzumuz olur,
Bu belki sonuncu kıvrılışımızdır katardaki hız ile,
Bir daha uğramaz o pembe düşler derelerin çakıl taşlı yatağına,
Miadı tamamlanmış bir demir zincirdir zaman yatak ve taşta...
Delişmen gözlerinde çiçek açan altın kızlar diyarının,
Uzaklardan uzanan beyaz entarili çöl çiçekleri,
Ne susamışlığımız ve ne de acıkmışlığımızdır bizi bağlayan,
Neredeyse sabah biz atımızı oralara süreriz,
Ve turnalar neredeyse orada döner semahımız...
4/:
Pınar başucundayken oruca durur aşkın adamı,
Yani aşk ile kuruyan dudak ölüm ile halleşir,
Muharrem kervanı zor yol alırtakvimlerin mekansız yollarında,
Ancak yüreklerden tez geçer.
Eğer ummanlar köpürüp kurutmazsa çölün şikayetini,
El aman karanlıklardan ay can...
Bilin ki,
Neredeyse sabah biz atımızı oralara süreriz,
Ve turnalar neredeyse orada döner semahımız...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:30 AM
Simitçiii! ...
1/:
Sonunda saat oldu yedi...
Yani geçiş saati simitçinin.
Önce sıcak sıcak kokusu gelir
Ardından çıtır çıtır kendi.
İçi simit dolu kahverengi sepetinin
Görüntüsü öyle hoş, öyle hoş ki.
2/:
Sonunda saat oldu yedi...
Onun 'Simitçiii! ...' deyişi
Kolları ya da bacakları gibi
İpinceciktir.
Simitleri de yüreği gibi sıcacık.
Somurtkan yüzü de gülecek
Para kazanabilse azıcık.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:30 AM
Alın Size Bin Kelvin fisyon ve Aşk
1/:
Alın size on beş bin kelvin fisyon ve aşk öyle ise...
Bir gümrükte kesilmişti önümüz. Sarmal şehre giremiyorlardı mikrodalgalar. Ancak kuzeyden gelen barbar takımı on üç parsek ilerliyordu. Ne ben gireyim, ne de argon kütle çekime. Diyorduk ya: Füzyon üşütür bizi. Alın size on beş bin kelvin fisyon öyle ise. Ne kütle ne de dijital zaman kayzeriydi tahta çıkan emperyal devirlerde. Ne de bu sektörde. Ya da nereden gireceksiniz kinetik yasaklamalara? Ayrıcalıklı değil hiç kimse...
2/:
Alın size on beş bin kelvin fisyon ve aşk öyle ise...
Pozitron diye bir şeydi karşılaştığımız harpçi. Ve soruyordu bize kutsal yolu. Biz de ne kördük ne de topal neticesi. Oysa herhangi bir yerden girebilirdi radyoaktif fiziğe. Yani izan kitabının yalancı aşk zamanına ya da. Ama bizim şiirimize asla! Daha doğrusu artık girmek istiyorduk biz de samanyoluna. Ama bir türlü bunu beceremiyorduk biz. Ve zavallı nötrinolar. Muhtaçtık bir atomik nefese...
3/:
Alın size on beş bin kelvin fisyon ve aşk öyle ise...
Araftaydık. Siz ise arasatta... Bizim şiir yazıcıları da ara evredeydiler şimdi. Yani sorana yolun tersini işaret ediyordular. Ancak paralak ölçüler içinde kalarak. Yüreğimize egemen oluyordu bir kızıl dev. Ve üç yüz elli kilo parsek bir ölçümle doldurduğumuz kahrımızdı evrendeki. Ve fizikteki. Ve metasimyadaki. Ve atomertesi...
4/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Alın size on beş bin kelvin fisyon ve aşk öyle ise...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:30 AM
Aşk Ovasında Dumansız Ateş Sakini
1/:
Dumansız ateş sakinleri aşk ovalarında...
Sular yarıldı. Ardı karardı okyanusların. Marz adlı bir Zombardı okyanustan doğrulan. Ve Atlantis... Ateş krallarının gözlerinde turkuaz bir soyutluk. Ve boz rengin yanıp söndüğünü görüyordu Mu'nun uçsuz bucaksız ovalarında dumansız ateş sakinleri. Sonra çatal dilleri ile kırmızılar geliyordu kutuplardan. Ardından turkuvaz derili huriler... Serin ekvator yöresine. Yalaz renkli atlarını meşale kılıp... Ve dünyanın ateş ırmaklarından sulaya sulaya. Oysa haksızdılar davalarında...
2/:
Dumansız ateş sakinleri aşk ovalarında...
Alt zamandan bir başka ırk... Kırık mızraklılar ya da. Onların da uniform ölçüleri orta bir kararlılıktaydı. Şiir yazıcıları da susuzdular. Ve birer bardak istiyorlardı. İlk ve kızıl Volga’nın dolaylarından ilk günahlarını işlemek için. Kızıl gezegenin yeni müdavimlerindendiler onlar da bundan böyle. Ve soyut türkülerdi lisanları. Karşı kabileden olan yanmaz ateş canları teber tebere. Aksi ve asi... Şimşek ibrişim iplikler abalarında...
3/:
Dumansız ateş sakinleri aşk ovalarında...
Şifasız bir bunalımdı bulutlardaki. Zaman canla yarış halinde. Ölüm ve doğum iç içe. Ama hem aspirini biliyorlardı tayifeyi latif. Ve hem de aynı anda heroin diye bir şeyi... Bir başka ilacın daha muhtevasını ex tabletlerine dönüştürüyordu simya dilinde ruhban. Işık diyarına yolluyordu ardından. Tayf ölçümleriyle yine endazedeydik. Çünkü bizdik ve acizdik. O anda şiir yazıcıları gazel derdinde... Şifalara gebe arzhanenin biraz daha genişlediğini hissediyordular. İlk dalga boyu salınımları zihnimizi sallıyordu galiba bizimse.
Lokman şifalı ot aramada arzın ilkel savanlarında...
4/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Dumansız ateş sakinleri aşk ovalarında...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:30 AM
Siz Susun Sular Konuşsun
1/:
Su...
Susun!
Dinleyin şırıltısını derenin
Kim bilir
Nerenin, nerelerin
Ezgileridir taşıdığı
Belki yüreği özlem dolu bir bebe
Belki bir anne ki özlüyor bebesini
Belki de yüreği kocaman bir baba
Sevgilerini yolluyordur bizlere...
2/:
Su...
Susun!
İşte sen busun
Deresin ince bir çizgi
Ya da bir nehir
Harita üstünde mavi bir çizgi
Ya da damarımda yolcusun...
3/:
Su...
Susun!
Kulak verin bir yol
Ana damara karışan
Kendi başına gezinen bu kol
Nereden uzanır ellerimize
Belki ambarları dolu bir şehir
Bir köy belki de sulak topraklarda
Bereket sunuyor bizlere...
4/:
Su...
Susun!
İşte sen busun
Mavi bir çarşaf gibi durgun
Kızılırmak gibi bulanık bazen
Çok uzaklardan gelen
Kocaman dağları delen
Yorgun mu yorgun bir yolcusun...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:30 AM
Aşk Zamanını Ölçebilmez Saatler
1/:
Aşk zamanını saatler ölçemiyordu hiçbir zaman...
Her yürekten öfke ile... Er dileyen bir merdi meydandır yaşam. Zira an be an yüreğimizden ezgiler yükselmede. Duyuyoruz kimse duymasa da acılarımızı biz. Hepimiz koro halinde uluyorduk. Motorbot ezgi sayılıyordu kılıç tınıları savaş çarpışmalarında. Kurşini özlemlere vuruluyorduk dan dan! ... Aşk zamanını saatler ölçemiyordu hiçbir zaman. Çünkü an da kocaman bir çağı kaplıyordu. Ölçüsüzdü çoğu zaman...
2/:
Aşk zamanını saatler ölçemiyordu hiçbir zaman...
Klimanjaro'nun iskeleti örülüyor. Zirvedeki karları kurtlar dişliyorlar. Bizse eteklerde yeşil kilimler gibiydik. Hayattan aldığımız tezkereyi bürünmüştük mezar yolunda. Yani bir aşk ve ışk hanedeydik ki yanakları enerjik bir tazyik altındaydı.
3/:
Aşk zamanını saatler ölçemiyordu hiçbir zaman...
Yıldızların yüzleri kızıldan mora çalıyordu. Ve hatta onları kapı dışarı ediyordu hadsiz basınç. Binleri bilen on binler eğitiliyordu kadim tapınaklarda. Uzaklarda utangaç bir galaksi yeni yeni seçiliyordu. Zaman Pitsagor akademisinin sayılarını sahipleniyordu. Daha doğrusu biz öyle sanıyorduk. Aman! diyordu dehşetle patlayan her gözün altındaki dudak. Bir yaman...
3/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Aşk zamanını saatler ölçemiyordu hiçbir zaman...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:30 AM
Sokağımızdaki Ustalar
1/:
Sokağımızdaki marangoz:
'Tık tık da tık tık...'
Bir elinde keskin testere
Diğer elinde kocaman balyoz
Yuvarlak masalar yapar
Dolaplar yapar göz göz
'Evler şenlensin.' diye.
Sokağımızdaki marangoz
2/:
Sokağımızdaki kaşıkçı:
'Şık şık da şık şık...'
Bir elinde kıvrık bıçkı
Diğer elinde keskin bir çakı
Biçim biçim kepçe oyar
Yontar kaşık gün boyu
'Şenlensin,' diye 'Mutfaklar.'
Sokağımızdaki kaşıkçı.
3/:
Sokağımızdaki demirci:
'Dan dan da dan dan...'
Alnı terler sıcakta
Korkmaz soğuktan elleri
Onun her yeri kıvılcım yanığı
Körüğü rengi kararmış meşin
Çevredeki ustaların en genci
Sokağımızdaki demirci.
4/:
Sokağımızdaki nalbant:
'Hış hış da hış hış...'
Sabah erkenden kalkış Yaşam biçimi onun için
İlk işi açmak dükkanı
Hazırlamak keskin yonacağını
Ve hemen çekicini almak
'Dan dan da dan dan...'
Zamandan yana yoksul
Boz eşek, sarı katır ve kırat
Sabahtan akşama kadar yorgun
Akşamdan sabaha rahat
Sokağımızdaki nalbant.
5/:
Sokağımızdaki kalaycı:
'Fış fış da fış fış...'
Bakır taslar içindeki akış
Çubuk çubuk kalaydır.
Bir aydır yıkanmamış gibi saçları
Veis içinde kaybolmuş bıyıkları
Erkenden çemremiş kıllı bileklerini
Marsık dolu ocağını ateşlemiş:
'Tıs tıs da tıs tıs...'
Körük çekmekte nasırlı elleri
Kalaylayıp ham bakırları
Gümüşten tas yapmaktır hıncı
Sokağımızdaki kalaycı.
6/:
Sokağımızdaki simitçi:
'Çıt çıt da çıt çıt...'
Güneşle doğar köşeye
Baka baka her pencereye
Tahta tezgaha özenle dizdiği
Sıcak ve kokulu simitleri
'Çıtır gevrek.' diye diye
Sunar gelene geçen herkese
Dışı memnun gibi görünür yaşamdan
Bilirim yanar kalbinin içi
Sokağımızdaki simitçi.
7/:
Sokağımızdaki lokantacı:
'Acı acı da acı acı...'
Gün boyu yedirir de herkese Kendisi sattığı yemeklerden
Doya doya yiyemez.
Ve artan yemekleri evine götüremez.
Bakıp da bu haline
Gülümser acı acı
Sokağımızdaki lokantacı.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:30 AM
Bir çiçek oğlanın sergüzeştiydik
1/:
Bir çiçek oğlancığın aşk tütsülü sergüzeştiydik...
Daire daireydi sefirot. İç içe su dalgaları... Dopler kayması sırasında duyduğumuz öfkemizden besleniyordu elips. Macellan bulutlarından akansa yağmur değildi. Kırk kalvin ateş... Otuz parsek kızıl volkan mağmasıydı. Vizyona çıkıyorduk kendi gözlerimizden akarak. Haydi Habıl gör bizi yüreğinden bakarak... Bil ki biz sandığın ateş değil. Biz bizdik...
2/:
Bir çiçek oğlancığın aşk tütsülü sergüzeştiydik...
Kozmolojiks nurlanma anıydı. Yüreğimize kapılar açılıyordu. Alnımıza koridorlar. Nükleik mimarimize doldurduğumuzsa dehşetengiz tay sesleriydi belki de. Kanımız ve canımızdan ivmeleniyordu astronun macerası. Astro zamanın kıpkısa tarihini yazıyordu. Terimizle kazdığım kızıllık saflığımızdı bilene. Aşkın yüzündeki allıktı ilk işimizin acemiliği. Bu yüzden teke tektik...
3/:
Bir çiçek oğlancığın aşk tütsülü sergüzeştiydik...
Aşıktık. Ama aşk zamanını uyuklayarak geçiriyorduk. Bir çiçek oğlanın içrek teslimiyeti... Ve sufi sergüzeştiydik. Bir demir leydinin günahı ya da... Her ahı duyardık da kardeşimizi asla. Çünkü marihuana dumanı gibiydi başımız. Öylesine hindikuş... Öylesine hu ve huş... Ol nedenle okült ilahilerle ritmik devinimlerdeydik. Sekiz parsek sis bürünmüştük terkimize. Yalnız bir aşk ve ışk hanesindeydik.
4/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Bir çiçek oğlancığın aşk tütsülü sergüzeştiydik...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:30 AM
Aşkın Ve Cinayetin En Hırçınındaydık
1/:
Aşkın ve cinayetin en hırçın zamanındaydık...
Mekansız bir zemindi yakın durduğumuz yer. İzimiz sürülmüyordu. Kısrağımız yürümüyor. Görünmüyor menzilimiz. Çaresizdik. Ve yüreğimize binmiştik. Dolu dizgin iz üstündeydik. Arz mıydı perdeye yansıyan? Yoksa ayaz mı? Azık çantamıza doldurduğumuz göğ ekin kırpıntıları. Ve panspermi nazariyesi biraz. En akraba göğün beline dolanan bizdik. Bizim yüreğimize ise bin bir renkli zamansız bir kuşak dolanıyordu. Yıldızlara uzaktık. Dalgacı bir güneşin yanıbaşındaydık...
2/:
Aşkın ve cinayetin en hırçın zamanındaydık...
Kanımız mavi... Yeşildi kimimizin gözbebeği. Elleri balçık karası... Kimimizin ondülaları sarışındı ışık altında. Ve sadık bir ülkenin esmer tarlaları gibiydik. Kederi ve hüzünlü ışık yağmurunu bürünmüş gidiyorduk. Ayaz bulutlarının sol cenahında. Yani canlar ey, bir aşk ve ışk hanesindeydik. Bira vurgunu bir keltti yoldaşımız. Tarihin damarındaydık...
3/:
Aşkın ve cinayetin en hırçın zamanındaydık...
Samanyolu diye bir adres mekansız ellerini uzatıyordu bizim mangaya. Ardından moloz artıklarını yumruk yapıp yuvarlıyordu. Ve uzun uzun esniyor koridorlarında kendi sarmalının. Ardından gözpınarlarını ovuşturuyordu Jüpi taraflarında. Satü'nün sağ yanağındaki irinli bir bendi. Big bang diye diye atmaya başlıyordu hiçlik saati. Arzın ilk kervansarayındaydık...
4/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Aşkın ve cinayetin en hırçın zamanındaydık...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:30 AM
Bir Galaktik Aşk Kulübesi Burası
1/:
Burası korunaklı bir galaktik aşk kulübesidir...
Gelin yanıma kuzeyliler. Diyordu ya kutup yıldızı. Burası korunaklı bir galaktik aşk kulübesidir. Sizi de saklar bizi de... Her dediğini duyuyordum o son prensin. Dahası duymuyor hissediyordum. Çünkü herhangi bir ses değildi dinlediğimiz türküleri ırlayan. O an ulaşamıyordu yöremize son dağın son nefesi. Meri'deydi kökü gog ehlinin de belki? Herkes kendi ülkesinin derdindedir şimdi bilin ki. Ve bu ses herkesin ortak ünlemesidir...
2/:
Burası korunaklı bir galaktik aşk kulübesidir...
Sırılsıklamdık. Saçaklarımızda ateş buzları tutmuştu kamaleyin. Bir kaç milyarlık ışık yılıydı yorgunluğumuz. Dağların kulağına fısıldamalıyız. Ki kar ve gölge gerek bizlere. Tepedelenli Kamil Paşaya ise samur kürk... İstemdışı oluşur her hareket bidayette. Ve birkaç adımdır atılır birim zaman içinde. Yavru galaksilere doğru devrilir yağmur bulutları. Ben de devrilirim. İşte buradır mantık... Arkası faydasız felasife... Bin bir yanımız ise ateş dalgalı bir denizdir...
3/:
Burası korunaklı bir galaktik aşk kulübesidir...
Kararmış suretlerle ışığın arkasından yürüyorduk. Usul ve gevrek... Ateşler üfleyerek. Dağlı Albaniler zil takıp oynamada. Ve tıklım tıklım güzergah kenarında. Krallarının ardında post bürülü dızmanlar. Kılıçlar sivri dilli yıldırım... Önlerine dolanansa alüminyumdan bir zırh. Kabaralı kumaştan sisli pelerininin önü ise yırtıktı... Arkası kraterler vilayeti oluyordu tarihin bu kıyısının. Bizim bekleştiğimiz durak burası. Yani sayın ki Alamut kalesidir...
4/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Burası korunaklı bir galaktik aşk kulübesidir...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:30 AM
Sokaklar Benim
1/:
Olunca bu günde akşam
Alın sizin olsun
Kocaman apartmanlar
Sizin olsun o sıcacık odalar
Yalnızca ıssız sokaklar benim.
2/:
Olunca bu günde akşam
Alın sizin olsun
Nazlı çocuklarına
Hediye taşıyan babalar
Sizin olsun o sıcacık çorbalar
Yalnızca soğuk sokaklar benim.
3/:
Olunca bu günde akşam
Alın sizin olsun
Sevgi dolu bütün dünyalar
Ben mi kimim?
Ben sokak çocuğuyum
Yalnızca karanlık sokaklar benim.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:31 AM
Bir Hallaçtır Aşk, Kader ve Kaza Atar
1/:
Bir hallaç pamuk ve kader el yazmaları atıyordu...
Ya kuasarlar öyle mi? Onlar ki öz hısımlarını konuk ederdiler yüreklerinde. Ama beceremiyorlardı henüz adam ağırlamayı. Çünkü sırlar ülkesine gelen kayboluyordu. Çünkü siren kızının gözleri birer gayyaydı sanki. Hatta lacivert tünel gibi ürkütücüydü yaşam kimilerine. Ve nabız atışı gibiydik biz arzularımızla. Bir dişi partikül yalnızlığına sevdalar katıyordu.
2/:
Bir hallaç pamuk ve kader el yazmaları atıyordu...
Özlemimizle yan yanaydık. Yapayalnızdık yaşadığımız kaoslarla. Gece ve güneş garip bir düşmanlıkla dansa durmuşlardı. Karanlıkla aydınlık aynı cephede. Ya da ilk savaş... Sonsuza kadar sürecek bir cebelleşmenin şahitleriydik. Yıldızlar da bizimle beraberdiler. Ve yeknesak yanıp sönüyorlardı. Meraktı bu. Ne olacak? Veya nasıl olacak? Yürekler ayarsızdı ve sabırsız atıyordu...
3/:
Bir hallaç pamuk ve kader el yazmaları atıyordu...
Yüreğimizde yabancı bir nazar vardı. Derin izler batıyordu keyfimizin fiziğine. Kabaralar acıtıyordu. Prototip bir dızmandı yüzeyimizdeki. Ve gecekondu kuruyordu izinsiz. Bing bangdan beri ivedilikle işliyordu elleri. Hissediyorduk an be an devinimini zamanın. Çünkü çukurlarımıza doldurduğumuz topraklar kavruluyordu. Tümsekler savruluyor, düzlüklerde tandırlar yanıyordu...
4/:
Bir hallaç pamuk ve kader el yazmaları atıyordu...
Soğukla kardeş sayılırdık temmuzda. Ama... Sarı sıcağı ilk kez martta duyuyorduk. Yine de yalnız değildi zamanı ilk ayları. Bizden er dileyen biri daha vardı. Bu, savaşın kutsayıcısı Herkül'dü belki de. Ya da Zalın oğlu Ürüstem... Onların hadsiz çarpışmalarına düçar olmuştuk yana yakıla. Onulmaz yaralarını taşıyorduk zirvelerimizde. Sis ve karın ortasında kurtlar debeleniyordu. Belki de kurşuni özlemlerdi. Bizi albenisiz yaşamlara bağlayan ibrişimler. Çünkü beynimizde de bir merdi meydanlar yatıyordu...
5/http://www.************/images/smilies/biggrin.gifedik ya ey ehli şiir...
Bir hallaç pamuk ve kader el yazmaları atıyordu...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:31 AM
Sokaktan Gelen Ses
1/:
Üşüyen ellerimiz uzanıyor
Çevremizi dolduran sizlere
Bir türlü yakalayamıyoruz
Biz öksüzüz ağabeyler
Biz yetimiz ablalar
Biz sokaklarda kalabalık içinde
Yapayalnız yürüyen
Kimsiz kimsesiz çocuklarız
Sizce yok sayılırız
Ama mahallenizde
Bizler de varız.
2/:
Yüreklerimiz uzanıyor
Sevgiye yakalayamıyoruz
Biz açız ağabeyler
Biz susuzuz ablalar
Biz çok uzaklarda
Ama yanı başınızda
Buza kesen sokağınızda
Ya da kocaman caddelerinizde
Yapayalnız tek başına büyüyen
Kimsiz kimsesiz çocuklarız
Sizce yok sayılırız
Ama kentinizde
Bizler de varız.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:31 AM
Sofrada Masal Gerek
1/:
Kaç kere söyledim
Bilmiyorum anneme
'Anne akşam sofrasına
Pilav koy, musakka koy
Daha büyük bir kaba
Tatlı bir de masal koy.'
2/:
Kaç kere söyledim
Bilmiyorum anneme
Yemeğin arkasından
Yiyeyim masalımı
Sofrada tatlı yerine.
3/:
Kaç kere söyledim
Bilmiyorum anneme
Doyurunca tıka basa karnımı
Kuşanıp keskin tekerlemeyi
Belime kılıç yerine
Çıkayım Kaf dağı seferine.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:31 AM
Bir Sarı Şeytan AşkKomplosunda
1/:
Sarı bir şeytandı o kırmızı komplosunda yer alan...
Cam şangırtıları melodide pes bir ritimdi. Heyula maddeler duvarları yalayıp geçiyordu bir yarış atı hızıyla. Marsi'den bu yana akın akına kraterler. Karşıdan gelense bir eski zaman hyle'si. Ya da Daimon diye bir ruh. Ya da bir bozkırlı muharip ki silme alaz terkisi. Herkesi bir helecan boğuyordu boğazlarından. Biz mi? Aman aman... Kaosun ortasında...
2/:
Sarı bir şeytandı o kırmızı komplosunda yer alan...
Arz usul usul perdeye çıkıyordu. Çağ buzul çağı değildi henüz. Ateş mahlukatına hazırlık vardı. Her şey birkaç milyon ışık yılı... Ve bir sevdalık zamandı. Sonra doğulu bir savaşçı misali kimona sevişmelerine iştirak ediyordu iştahla ada. Ve ufaktan aşk ve meşk örmede bir yanına. Diğer yanına su serpmede... Yıldızlar uçuşmada galaktik paltosunda...
3/:
Sarı bir şeytandı o kırmızı komplosunda yer alan...
Sarı bir şeytan mıydı? Ya da lacivert satan? ... Kendi komplosunda olan o zaman. Kızgın dızmanlar ise bu hengamede hotozlu birini altına alıyordu. Eziyor ve üzerinden geçiyordu masif sevda ehlinin. Kozmik bir kapının kenarında bekleşen ise bizdik. Ve bir kaç Plüt ortodoksu. O ne? Kaçkın ışık yılı kısrakları bir mesihi daha bindiriyordu o sırada düldüle. Cesetler şehadet denizinde. Işk hanenin duvarlarına sıçrıyordu kanımız. Ve izanımız hiç çıkmamacasına.
4/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Sarı bir şeytandı o kırmızı komplosunda yer alan...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:31 AM
Soluk Yüzlü Arabanın Yeşil Gezisi
1/:
Geçen mevsimden kalan
Soluk yüzlü bir arabaydım ben
Soğuk sıcak demeden
Atıldım bir kenara
Bir ara sanırım sıram geldi
Önce yeşile boyadı beni,
Sahibim Salih amca.
Sonra yeşil bir geziye çıkardı
Günlerce gün görmemiş ailesini.
2/:
Bir sabah tuttuk yaylanın yolunu
Oğulları ve kızlarıyla
Yolların toprağını tozutarak
Aheste aheste geçtik dik yamaçları
Taradı gözlerimiz görkemli manzaraları
Bu gibi köy pınarlardan sulandık
Çimenlerde yuvarlandık
Çiçek topladık çayır kenarlarından
Sesimize ses verdi börtü böcek
Ayak altındaki yuvalarından
Anlaşıldı bu sezon böyle geçecek
Sevindi herkes
Halaya durdular kol kola
Ben de sevindim
Dedi ki: 'Salih amca
Hazırlan gelecek yıla.'
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:32 AM
Burcun Kenarlığında İkizler Aşkı
1/:
Kova burcunun pirinç küpeştesinde ikizler oturuyordu...
Geç mi kalmıştık yoksa galaktik çayırlarda? Oysa o saatlerde aradığımız aşktı sadece. Aşkları ve alkışları boy boya istifliyorduk. Metalik bir tarrakayla yankılanıyordu galaksi doğumları. Tavandaki bir lahuti delikti. Ve gittikçe uzaklaşıyordu. Sevdamızın kıyısından sarışın varaklı avizenin ışıktandı saçları. Ve sarkık... Yanağımız yanıyordu iğnelenerek. Kova burcunun sarı pirinçten kenarlığında bir ikiz oturuyordu. Şiir adamları onun dizi dibinde... Ve aşk dilberleri sere serpe. Ve hep bir ağızdan ritmik tempo yarışındaydılar. Sonunda olan oluyor... Dilleri kuruyordu...
2/:
Kova burcunun pirinç küpeştesinde ikizler oturuyordu...
Yaşasın Martin Luter! O da kim? Ve Neden? Ne diye bağırıyordu o dünyevi kural? Anlayamıyorduk. Daracık alanda felsefi övünmeler... Protestanlık nutukları zamanın doğu bölgesinde. Şimal sade kar ve kin... Aşk zamanının bir sayfası yırtık bir baştan diğer başa. İntikam tarihinin sayfalarından elini kaldırmıyordu lanetli bir çeri. Gözleri değirmi ve oldukça iri... Kalabalığın yarılmasını ortasından... Ve mazlum insancıkların susmasını istiyordu.
3/:
Kova burcunun pirinç küpeştesinde ikizler oturuyordu...
Sanırım Jüpo idi kahveleri ortalığa deviren. Kalabalık susuyordu. Ne yapsın can karşısında? Ama Mecnun'un açtığı kapak gübre ile kapanıyordu. Son bira yudumlanıyordu bir yıldız dudağında. Zamanın musluğunda bereket... Ve akan sıvı kırmızıya çalıyordu kimi zaman. Azala azala kesiliyordu çoğunluğun feryadı. Azınlıksa zaferle kuduruyordu...
4/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Kova burcunun pirinç küpeştesinde ikizler oturuyordu...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:32 AM
Canlardaki Yıldızlar Yekpare Aşıktılar
1/:
Canlardan kazınan yıldızlar aşk gibi ürüyorlardı...
Halimizi sormayın şiir ve aşkın beyleri. O kıstakta bir sarmal galaksi tuzağındaydık. Sonumuzun yaklaştığını hissedebiliyorduk yasla. Bir perspektif kısıldığı meydanın içinde kendini boğuyordu. Zamanın ilk on üzeri otuz üç saniyesini bin yılda tüketiyorduk biz. Artık zamanın peşinde dilencilerdik. Yüreğimizde kor tandırlar oyuluyordu. Katılaşan kanımızda düşmanlar yürüyorlardı...
2/:
Canlardan kazınan yıldızlar aşk gibi ürüyorlardı...
Yol daralıyordu. Alanlar hiçti. Yazgımıza doldurduğumuz kazalar peşpeşeydiler. Sırası gelenlerle ellerimiz tanışıyordular. Kuşcağız canımızdan kazıdığımız yıldızlar yekpareydiler. Ama her saniye yeniden ürüyorlardı. Akşamlardan huruç eden kızıllıksa utançtı şafaklar için. Astronun yüzündeki aptallıktı tek sermayemiz bizim kurtlar sofrasında. Ve vahşi baryonlarla zifaflardaydık. Kervanlar yürüyor, takyonlar ürüyorlardı...
3/:
Canlardan kazınan yıldızlar aşk gibi ürüyorlardı...
Yüreğimizeydi kızıl kıyıcılığımız. Caydırıcılığımızsa miniminnacık... Kanlı tandırlara doldurduğumuz intiharlarımızdı zor zamanlarımızda. Dört bir yanımızda günah keçileri. Ve tolojinin sukunet elçileri... Her kız için bir yıldız doğuyordu kozmik anadan. Her oğlan için kıvamlı bir seyyare. Bu diyarda aşk pare pare... Özlem masif cevherdi. Şişen evrenin hududuna sakladığım menzilimizdi alnacımızda balkıyan. Ve ak çizgili kuasarlar bileklerimizin son ürünüydü. Aşk zamanını paylaşıyordu heyula korkunçluklar. Ve kozmogoniye akıtıyorduk gül suyunu dudağımızda damıyan. Sarhoştu... Bir tapınak halısı gibiydi evren. Şişiyordu habire. Terimizi bürünmüştük ya bir kere. Çaresiz devinecektik. Ve bir aşk ve ışk hanedeydik. İçeriye nev akdelikler ve prototipli planetler giriyorlardı...
4/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Canlardan kazınan yıldızlar aşk gibi ürüyorlardı...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:32 AM
Sokaklar Nereye Gider?
1/:
Bizim evin önünden
Bir uzunca sokak geçer
Şu köşede sağa döner
Döner sola bir sonraki köşede
Uzaklaşır döne döne
Köşelerle kol kola.
2/:
Bizim evin önünden
Bir daracık sokak geçer
Her eve uğrar
Birer kova su içer
Baharda toz toprak demez
Kışda kar buz demez
Bizim sokak uğrar da her eve
Hiç birinin kapısından içeriye giremez
Uzaklaşır döne döne
Yalnızlıkla kol kola...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:32 AM
Dalgalanır Aşkın Ucunda Vicdan+
1/:
Bir dalgalanma oluyordu alt ucundan vicdanın...
Şıra ilk kez geçiyordu imbikten. Kevser boğazdan... Ne menem işti bu içiş, bira dururken. Erimiştik biz de fenomen bir fermantasyonda. Ve alemlerin ucunda metalik maskeler gibiydik. Dim dik ve biraz da gurur... Duruyorduk ya bir yörünge ucunda hani... İsterdik ki hep ileri... Ama gel de kımılda. Çünkü henüz zamanı tanımıyorduk. Farkında mıydık lahuti mekanların? onu da bilmiyorduk. Ateş, sorguçlu başlarımızın önündeki aydınlık yolu aydınlatıyordu. Ara ara... Farklı kimlikleri sorguluyordu ilk yıldızın lordu. Ordu kılıçlarını biliyordu. Zamansız bir tarihten kaçan orfeistlerin imanı gevriyordu. Yalnız yaşamlarının alt ucundaydılar öncül kuarklar. İlk sadmenin kıvrıntıları da farklıydı galiba biraz sandığımızdan. Ki biz de arkaya bükülüyorduk. Kanı kaynıyordu bir hakanın...
2/:
Bir dalgalanma oluyordu alt ucundan vicdanın...
Yarandık yaşıtlarımıza. Yar adamlarının felsefelerine vurgunduk. Ancak onlara ve bana ve bize hiç benzemiyordu çevredeki türküler. Çın çındı metalik yankılar ateş kayalarında. Füsusul hikem diye bir kase çatlıyordu orta yerinden. Hikmetül beyansa şerh şerhti. Helezonik bir kırıntıyla yayılıyordu ilk yörüngeler. Sarsılıyordu kozmo duvarları her bir yanın...
3/:
Bir dalgalanma oluyordu alt ucundan vicdanın...
Gafildik boş beynimize uyarak. İlk cümbüşteki bilcümle kalabalıklar da ordaydı süklüm süklüm. Her biri bin bir köşeli. Her köşe sırçadan hançer... Kafalarının içine gömülüyordu sarı saçları yıldız analarının. Zaman sağdan sola mı işliyordu ne? Dakikalar fısıl fısıldı. Saatler adım aralık... Ancak... Söyledikleri her şey yalandı şiir ehlinin. Ve kendileri de yapaydı felasifede heyula evlerin. Yeni eflatuncu keşişlerin dişleri sivri taşlar gibiydi. Yani zarar vericiydi. Can emici, ciğer sökücüydü sadme ve ilk savruluş. Bir karışlık gidiş on binlerce karbon çağı. Önümüzde Kaf dağı... O sırada bir dalgalanma mı oluyordu ne? En alt ucundan kendini yontan vicdanların. Peleponnes taraflarında haşır neşir zulumat... Keşmir'de kalabalıklar başaklar gibi. Bini bir para kanın...
4/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Bir dalgalanma oluyordu alt ucundan vicdanın...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:34 AM
Demirkazık Kuzeyde Bir Yerde Tutsak
1/:
Demirkazık kuzeyde bir yerde korsan elindeydi...
Sayıların seli aritmetik derelerinde canhıraştı. Fiziğin seline kapılanlarsa kendi yaşını hesaplayabiliyordu ancak. Gözlerini ovuşturarak uyanıyordu bir Andromedaa. Ve dönüp dönüp tekrar tekrar bakıyordu fırladığı çukura. Hayretle önündekileri ayıklıyordu Darius'un öncülü burçlar. Azgın naralar çatallı dillerindeydi...
2/:
Demirkazık kuzeyde bir yerde korsan elindeydi...
Evet yanılmıyorduk. Demirkazık kuzeyde bir zirvedeydi. Bu ferman o buyruktu. Yani uğursuz bir zaman diliminde yakalanan atom sağanağı. Ve yorgun postacının getirdiği son ilandı adımızın kufi kaydı. Kayıt Ademcedeydi...
3/:
Demirkazık kuzeyde bir yerde korsan elindeydi.
Yıldızların en Vandalıydı atımız. Takımımız meraklanıyordu. Daha ilk dönümün başucunda hesapsız bir ikircik. Tekmil alıyorduk kuarklardan. Çünkü zindan çıkımında olurdu ne olursa. Ya özgürlük... Ya da köle pazarlarında mezattaydık. Ve seyyare ırkının ilk kuralları konuyordu. Somutluk henüz kozmosun soyut selindeydi...
4/:
Demirkazık kuzeyde bir yerde korsan elindeydi...
Gök kapıları zamanında açılarak boşaltıyordu içindekileri. Akan terin oluşturduğu derin derelerden ışık ve kader akıyordu. Ve kızıl koridorlara bakıyorduk ben ve ekibim. Kendini bilmez bir firavun bizimle yarıştaydı. En yüksek ehramın gölgesinde saklıydı onun sırrı. Tahtının ve tacının yıkıldığı otis yılında sarmalanıyordu keten kolanlarla. Ciğeri cerrahlar elindeydi...
5/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Demirkazık kuzeyde bir yerde korsan elindeydi...
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:34 AM
Son Atlılar
1/:
Sular gibi akarak
Son atlılarda geçtiler
Ben oradaydım.
2/:
Arkalarında taylarını
Ve tozlarını bırakarak
Seller gibi çağlayarak
Son atlılar da geçtiler
Ben oradaydım.
3/:
Kapatıp dizginlerini
Ve kolanlarını bağlayarak
Yıldızlar gibi kayarak
Son atlılar da geçtiler
Ben oradaydım.
4/:
Arkalarında taylarını
Ve nal izlerini bırakarak
Seneleri sayarak
Son atlılar da geçtiler
Ben oradaydım.
5/:
Işık sürüp yüzlerine
Bize el sallayarak
Ne yazık ki ağlayarak
Son atlılar da geçtiler
Ben oradaydım.
6/:
Geride bizi bırakarak
Silinmez iz bırakarak
Bir oğlan bir kız bırakarak
Son atlılar da geçtiler
Ben oradaydım...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:34 AM
En Harlı Ayazdır Bu Aşk Yüreğimizdeki
1/:
Yüreğimize doldurduğumuz en harlı ayazdı bu...
Ateş ve sis kralı kimdir? Bir bilinir, bir perdesini bürünür. Onun sağını orta boy gök adaları alıyordu. Biz ise yayan yapıldak. Kendi yörüngemizin ilk menzilinde. Kocaman ve karanlık gözlü muharipler hantaldılar. Ve sollarını kollayamıyorlardı. Yana doğru aralıyorlardı kader kapılarını. Ardınca toz bulutundan kuyruklarını... Gözlerinde safi hırs, dillerinde lahuti bir 'hu! '
2/:
Yüreğimize doldurduğumuz en harlı ayazdı bu...
O an Mecnun'un yüzüne doğru savruluyordu körüğün son nefesi. Gri bir duman ardından... Daha sonra cehennem kavruluyordu. Etna kuduruyordu, gayya gibi. Gözleri yanıyordu bilcümle mahlukatın. Evrenin çevresine tünemiş olan herkesin ve benim tabii ki. Yüreğimize doldurduğumuz en harlı ayazdı bu. Zırhları çivili zalimlerin bereketli bir vurgunu...
3/:
Yüreğimize doldurduğumuz en harlı ayazdı bu...
Ve Uzun bir hüzme... Önümüzde. Deli bir ata binmişçesine. Yani oldukça hareketliydi bu aralar tarih. Sarih bir ayna değildi bakındığımız kare. Sis ve buharlar içinde. Sorar kendine ehli şiir: Aşk nerde? Ancak zaman yoktu ortalıkta daha. Yani vakit vardı sevdaya. Ya da bu yıldırımlar anın kırbaç sesleri miydi? Ya da denizini mi aramadaydı ilk su?
4/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Yüreğimize doldurduğumuz en harlı ayazdı bu...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:34 AM
Ezoterik Aşk Planları Kuruyorduk Gizemelinde
1/:
Habire ezoterik aşk ve cinayet planları kuruyorduk...
Kozmik fon turuncu ışımadaydı. Ve gerile gerile açılıyordu hududa doğru. Gentile Bellini ne ağzını açıp tek laf diyebiliyordu. Ne de susuyordu. Habire ezoterik planlar kuruyordu. Kırk beş angström dalga boyu acı duyuyorduk beynimizde bizler de. Ne doygundu önümüz sıra evren... Ne de inadına aç. Ziyalar, bıçakleyin portresini tamamlamak derdindeydi.Biz atomik sınırlar ortasında oturuyorduk...
2/:
Habire ezoterik aşk ve cinayet planları kuruyorduk...
Zaman içinde zaman vardı. Kapı içinde kervansaray... Aşk zamanını herkes kendi belirliyordu bu alemde. Ne zaman? Ve nerede? Yalnız... Özellikli şahsiyetlerin muteberliği maharetindendi. Köşesiz yıldızlarsa salt sarı safran. Ve kozak kozağa... Çıldırmış şövalyeler tekin değildiler. Bakarsın tarihin aklını iğdiş edebilirlerdi. Sadece ellerini oynatabiliyorlardı seyyarelerin mıknatıslı yerleri... Kalemlerini asla. Ama yazılması durmuyordu şişen evrenlerin. Biz ise ancak yörüngelerimizi koruyorduk...
3/:
Habire ezoterik aşk ve cinayet planları kuruyorduk...
Ölçüsüzdü henüz zaman. Az sonra bir öncenin anti maddesiyle doluydu. Meri karanlıktı zifiri. Kara derili bir postacı yanında ateş dolu çantası... Az daha giriyordu vizyona. Belki on parsek ölçü... Artık ilk papanın son devresine eriyorduk eyvah. Mı acaba? ... O sırada... Soğurma çizgisindeydi yaşanan ivedilikler. Orta fezadan gelen sis çarpıyordu samanyolu kahyalarını. Marsi'yi ve ünsüz ününü seyre dalıyordu gelecek zaman. Enli bir kolon parçası gibiydi Nuburinin beyzi yörüngesinin izi. Kolonu tutuyorduk...
4/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Habire ezoterik aşk ve cinayet planları kuruyorduk...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:34 AM
Son Yaprak Da Düştü
1/:
Otuz günde otuz yaprak düştü takvimden
Devrildi yarısı yazdan kalan
Yarısı kuru yaprak olan eylül
Devrildi sarışın ekim ayı
Devrildi alacalı kasım
Devrildi yaşlı aralık
Can çekişiyor artık ağaçlar
Ve daha dün yemyeşil olan
Bu günse kahverengi yapraklar
Kayboluyor göz göre göre
Bir yıllık arkadaşım.
2/:
Aralığın son günü son yaprağı takvimin
O da düştü düşecek
Devrildi on beş günü yaz
On beş günü güz olan eylül
Devrildi tarlalara ekim ayı
Devrildi beyaz ve yaşlı aralık
Devrildi alacalı kasım
Çok üzüntülüyüm pek çok
Sürüyor bir yıllık yasım.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:34 AM
Sonbahar
1/:
İlkbaharda neşelenen ağaçlar
Hüzünlenir sonbaharla birlikte
Sararır yeşil yapracıklar
Birer birer koparlar dallarından
Akarlar ha babam akarlar
Ben onlara bakarım çipil çipil
Onlar bana bakarlar...
2/:
Kıştan haber ulaşır
Sokaklara sonbaharla birlikte
Sanki birer mektup olur yapracıklar
Çöpçüler postacı sanki
Toplarlar ha babam toplarlar
Ben onlara bakarım çipil çipil
Onlar bana bakarlar...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:34 AM
Söndür Beni
İtfaiyeci amca
İşte ben ateşim
Ne olur söndür beni
Bakma böyle harlı harlı yandığıma
Aslında yakmak istemiyorum ben de
İnan ki hiç kimseleri
İstemem ağlamasın çocuklar
Anneler, babalar üzülmesin
İster miyim hiç ocaklar sönsün?
İtfaiyeci amca
Bunlar için söndür beni
Yakmak istemiyorum ben de hiç kimseyi.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:34 AM
Söyle Allah Aşkına
1/:
Güzel yurdum dağların,
Ne kadar da kocaman,
Böyle Allah aşkına,
Söyle Allah aşkına!
2/:
Güzel yurdum ovaların,
Ne kadar da dümdüz,
Böyle Allah aşkına,
Söyle Allah aşkına!
3/:
Güzel yurdum insanların,
Ne kadar da güzel,
Böyle Allah aşkına,
Söyle Allah aşkına!
4/:
Güzel yurdum şehirlerin,
Ne kadar da temiz,
Böyle Allah aşkına,
Söyle Allah askına!
5/:
Güzel yurdum köylerin,
Ne kadar da şirin,
Böyle Allah aşkına,
Söyle Allah aşkına!
6/:
Güzel yurdum çocukların,
Ne kadar da şeker,
Söyle Allah aşkına,
Söyle Allah aşkına!
7/:
Güzel yurdum bayrağın,
Ne kadar da nazlı,
Böyle Allah aşkına,
Söyle Allah aşkına!
8/:
Güzel yurdum okulların,
Ne kadar da bilgili,
Böyle Allah aşkına,
Söyle Allah aşkına!
9/:
Güzel yurdum yaşlıların,
Ne kadar da tonton,
Böyle Allah aşkına,
Söyle Allah aşkına!
10/:
Güzel yurdum sınırların,
Ne kadar da geniş,
Böyle Allah aşkına,
Söyle Allah aşkına!
11/:
Güzel yurdum canlıların,
Ne kadar da mutlu,
Böyle Allah aşkına,
Söyle Allah aşkına!
12/:
Güzel yurdum,
Senden başka ülke var mı?
Böyle Allah aşkına,
Söyle Allah aşkına!
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:34 AM
Söyle Bize Yeşil Tahta
1/:
Yeşil yazı tahtası
Söyle bize:
Ahmet mi benim adım?
Kız kardeşim Ayşe mi?
1a/:
Yaşama yol nerden gider?
Söyle bize yeşil yazı tahtası
Yani 2 x 2 kaç eder?
2/:
Yeşil yazı tahtası
Söyle bize:
'Anne' nasıl yazılır?
'Baba'da kaç 'a' var?
2a/:
Evimize yol nerden gider?
Söyle bize yeşil yazı tahtası
Yani 2 x 2 kaç eder?
3/:
Yeşil yazı tahtası
Al eline tebeşiri:
Yuvarlak bir 'sevgi' çiz bize
'Barış' çiz altı milyar kenarlı
Dosdoğru 'kardeşlik' çiz.
3a/:
Söyle bize yeşil yazı tahtası
Yüreğe yol nereden gider?
Yani 2 x 2 kaç eder?
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:35 AM
Söyleyin Koca Köpekler
Koca köpekler,
Söyleyin bize,
Şimdi sürüyü kim bekler?
Küçük çoban uyursa,
Susarsa yanık kaval,
Çevreyi kuşatan çit,
Rüzgarda devrilirse,
Kınalı kuzular,
Ve masum koyunlar,
Ve de bilge keçiler,
Kaçarlarsa ağıldan...
Söyleyin, koca köpekler,
Şimdi sürüyü kim bekler?
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:35 AM
Su Kuşları
1/:
Bir kuşluk vaktiydi
Kuşlar kanat salladılar
Ben çıktım hızla evimizden
Evinizden sen daha hızlı çıktın
O çıktı en sonunda en hızla evlerinden.
2/:
Bir kuşluk vaktiydi
Kuşlar el salladılar
Ben geldim koşa koşa
Mahalledeki çeşme başına
Sonra uça uça sen geldin
O da geldi sonunda çeşme başına.
3/:
Bir kuşluk vaktiydi
Kuşlar dil salladılar
Ben pek çok içirdim
Sen benden daha çok içirdin
Sonunda en çok da o içirdi
Avucundaki serin suyu
Güneşte yanmış ve susamış kuşlara.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:35 AM
Sudan Hoşlanıyor Bizim Behiç
1/:
Adım Behiç,
Babamın kınalı kuzusuyum
Soğuk kimdir? Tanımıyorum
Nedir kaynar?
Sıcağı ise bilemem hiç.
Annem kendi eline göre,
Ayarlar banyo suyumu.
Bitirince sabahları uykumu,
Ilıman su dolu leğene dalarım.
'Anne,' derim,
'İyi ki uyandırdın beni uykudan.
Çok hoşlanıyorum sudan.'
2/:
Adım Behiç,
Ninemin gözü sürmelisiyim
Ayaz kimdir? Tanımıyorum
Nedir ateş?
Harareti ise bilemem hiç.
Annem kendi tenine göre,
Ayarlar mevsimin havasını.
'Anne,' derim,
'Vazgeçtim mama yemekten.
Olur olmaz zamanda,
Ağlamak da yok bundan sonra.
İstemezsen, gazımı da çıkarmam.
Hatta vazgeçtim beşiğimde uykudan.
Ne olur dışarıya çıkar beni,
Çok hoşlanıyorum bu havalardan.'
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:35 AM
Füzyon Aşık Oluyor Antimaddeye
1/:
Füzyon, aşık oluyordu antimaddede saklı gizeme...
Onulmaz bir fetretti bizimkisi. Bir cilalı taş devriydi tandırlardaki. Cin ve can avcısının başı dertte... Yontma deri tabanı tutuşuyordu alt ucundan. Kavruk ten gibiydi... Batıni bozgunu bürünmüşlüğümüz memnu aşkımızın yanık yüzüydü. Ve bir meşk ve ışk hanesindeydik. Ama bu kadar da olamazdı radyasyon sufileri. Füzyon aşık oluyordu anti maddeye. Nereye? Ve ne kadar? Ancak imkansızdı bu, yazık ki olanlar oldu. Ama bize ne? ...
2/:
Füzyon, aşık oluyordu antimaddede saklı gizeme...
Ufuk şakaklara dayadı. Çizgi uzandı. Salma çizgisinde orantı yandı. Fotojenik bir zombi gördüklerine inanamıyordu. Ancak buydu. Ve şahittik biz. Aşkın yanında ikimiz.. Ve bir de kırba vardı. İçi ateş dolu. Gittikçe irileşen bir sivilce çıbanı gibi sağı solu. Şiir ağıtçılarının göğsündeki şişliği vurmak istiyordu. Ama beceremiyordu bir türlü. Ölü bulutlar Macellanlaşmaya berdevam... Bütün vücudu felç oluyordu arzın. Sonu bulunuyordu sözün...
3/:
Füzyon, aşık oluyordu antimaddede saklı gizeme...
Bu bir aşk parlaklığı. Ya da aksi bir paradigma... Çünkü ilk Atlan imparatorunun gözündeydi kara bir leke misali. Beyninin dışında ise asilerin mutand beyi... Ve hiçbir yeri çalışmıyordu od ülkesinin. Sonu bulunuyordu sözün... Evet, ne yazık ki katılaşıyordu ateş. İlk atomik savaşın şiddetiyle bin parsek et ve leş. Kızıl meyvelerin uniform ölçüleri bir o yana, bir bu yana... Mu’haneyi boş bulan da vardı. Dolu sanan da... Mu’nun ateş gözlü Cengiz hanı öyle mi? Ya? ... Karışık haldeydi at izi it izine...
4/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Füzyon, aşık oluyordu antimaddede saklı gizeme...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:35 AM
Sümüklü Böcek
Sümüklü böcek kardeş
Al benim mendilimi
Haydi haydi utanma
Akan burnunu silersin
Eğer mendil kullanmazsan
Ceketinin kolunu pislersin
Dinle beni yabana atma sözümü
Utanma sümüklü kardeş
Uzat o minnacık elini
Al haydi benim kağıt mendilimi.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:35 AM
Geometrik Katlamalarla Sevmeli Adam
1/:
Geometrik katlamalarla seviyordu Kerem Aslı'yı...
Ondan sonrası boşluktu kocaman. Görünmüyordu zaten kraterlerin dibi. Çünkü o Vandal'ın durduğu yerdi burası. Ve o yerdeki duvar çöküyordu. Hem de Marmara depreminde. Yok oluyordu birden zabitan. Halaskaran da kendi derdinde.
2/:
Geometrik katlamalarla seviyordu Kerem Aslı'yı...
O sırada delf yapısının kubbesi ışılıyordu irisimizde. Yüreğimizde ise bir kıvılcım. Bir kıvılcım ki sarının en safranı. Ve beylerden bir bey aydınlık. Ve lahuti bir sis. Önümüzdeki karanlığın içindeydi sanırız İblis. Ve biz bilmiyorduk o kimdir? Ve neyin piridir? ... Bir kıpırtı görür gibi oluyorduk ya. Eh işte. Hadi neyse...
2/:
Geometrik katlamalarla seviyordu Kerem Aslı'yı...
Mecnun da yanılmıyordu. Ve o da kendi derdine yanıyordu. Ya da öyle sanıyordu. Zira çok geçmeden sönüyordu bir körük. Ve çöküyordu son piramit gümbürdeyerek. Geceydi. Ve gece özel renginin içinden mavi mavi bakıyordu bize. Kadınsıydı feza her daim. Amma nedense erkeksizdi amazon ehli. Ve birkaç bin kere milyon ********* kuark daha yalbırdaktı çevrede. Destursuz çıkıyorlardı sahnesine tarihin. Ancak kendilerini üretmek üzere tabii ki. Bir de zavallı ay'ı...
3/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Geometrik katlamalarla seviyordu Kerem Aslı'yı...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:35 AM
http://www.************/images/icons/icon1.gif
Suskun Serçe
A/...
Bir suskun serçeyim ben kasabanızda,
Ve sevinç kokulu söğüt dallarında.
Gerektiğinde bile ötmeyişim,
Kuş dili bilmezliğimden değil ha.
İş var işin içinde...
Bir yaramaz mı yaramaz
Laf söz anlamaz komşu çocuğu,
Her yıl nisan ayı gelince,
Dadanır kırılgan yuvama.
Ben yaparım, o bozar
Yuva bozmak onun için eğlence.
B/...
Bir suskun serçeyim ben kasabanızda,
Gökyüzü kızlarının saçı bulutlarda.
Dil bilmezliğimden değil ha ötmeyişim,
İş var işin içinde...
Sıcak bir yuvamın olmayışından.
C/...
Bir suskun serçeyim ben kasabanızda,
Akşam üstlerinin hüzünlü dam saçağında.
Gerektiğinde bile ötemeyişim,
Kuş dili bilmezliğimden değil ha.
İşin içinde iş var...
Akşamlar gibi yalnızlığımdan.
C/...
Bir suskun serçeyim ben kasabanızda,
Karlı çam ağaçlarının iğneli fıçılarında.
Kuş dili bilmezliğimden değil ha ötmeyişim,
İş var işin içinde...
Sarışın pamuk ağızlı bir yavru,
Yalnız yaşamımın bütün özlemi.
Döşü gümüş rengi kadifeden,
Kanatları has ipekten olmalı.
Ç/...
Bir suskun serçeyim ben kasabanızda,
Yağmurlardan kaçan şemsiyeler altında.
Kuş dili bilmezliğimden değil ha ötmeyişim,
Bir yaramaz komşu çocuğu,
Her gün ortasında sıcak yuvama dadanır.
Akşam işten dönünce yuvaya,
Bakarım ki ne göreyim?
Tek eserim çilli yumurtam alınmış.
Ağlaya ağlaya kalakalırım
Koyu karanlık gecenin yalnızlığında.
Suskunluğuma ses verir uzaktan
Kıştan arta kalan nazlı kumrular...
D/...
Bir suskun serçeyim ben. Kasabanızda,
Bütün annelerin gözü yaşlı yalnızlığından
Bir parça da düşer payıma benim
Bedenim büzülür bir ağaç kovuğunda
Kuş dili bilmezliğimden değil suskunluğum,
Çilli yumurtamın kırılışından.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:35 AM
Sümüklü Sokak Satıcısı
1/:
Çamurlu bir mahallenin,
Sümüklü sokak satıcısıydı...
Onun adı ya Cemalettin,
Ya da Kemalettin idi.
Mutlaka bulur buluştururdu
Bizi çizgili kitaplara kavuştururdu.
2/:
Sümüklü sokak satıcısı
Çamurlu bir mahallenin
Az işlek caddesine
Kurardı tezgahı demeden kış yaz.
Bağırırdı çatlak sesiyle avaz avaz:
'Kitaba gel kitaba! '
3/:
Bakışlarımızda kestirdiğimiz kitap
Harçlıklarımız avuçlarımızda,
Çamurlu bir mahallenin
Biz sümüklü müşterileri de
Bağrışırlardık ince sesimizle avaz avaz:
'Bana da bana da! ...'
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:35 AM
Kapkaranlıkmaddeden Südur Halindeydi Ak'aşk
1/:
Bir parça antimaddeden südur ediyordu ak'aşk ve gül'enerji gülümseyerek...
Biz oradaydık. O ise hiçbir yerdeydi... Onun peşinden sürüklenenlerse bir yıldız kuyruğu... Astronun ünlüler kervanının take off ışıkları yanıyordu pır pır. Proksima yıldızı en başta imame. Ve kıran kırana enerjik. Bu tarz aydınlıklar göz alıcı sarılıkta oluyordu çoğunlukla. Artık sisli şiir yazıcılarının gözlerini üstümüzde hissediyorduk. Centurik azizelerin tepesinde dönen ışıklı haleye vurgunduk ya... O kadar aşk... O kadar düz yazı işte... Gözlerimizi yakamıyordu kinetik birikintileri aynaların. Uzanıyorduk yörüngelere esneyerek...
2/:
Bir parça antimaddeden südur ediyordu ak'aşk ve gül'enerji gülümseyerek...
Sersem bir astrofizik içreydik. Ancak enerjiler apaktı. Belki de potansiyel nötrlüklerle yüklenmişlerdi. Yalnız içinde taşıdıklarını tabii ki... Ama neden yakmamıştı kandiller? Kalabalık kaderlerindeki aydın evreleri? Bir meçhul yazgıydı bu işte. Kapkaranlık maddeden südur halindeydi ak enerji. Ve biz bir yokuş üzereydik. Kuyruk kuyruğa... Öyle zorlanıyorduk ki bizler ve tasavvufik dervişan... Zaman acıyordu evlatlarına. Kaçkın şıhaplar kendini yakıyordu matemle. Teskin ediyorduk saçlarını elleyerek...
3/:
Bir parça antimaddeden südur ediyordu ak'aşk ve gül'enerji gülümseyerek...
Iraklardan bir sesti bu. Yani karanlık zombileri haykırıyordu: Işıkları yaksanıza. Diyorlardı. Şiir ağıtçılarının gözyaşları kafiyeleriydi. Onların yanındaki cnigt çocuklara kör kılıçlar düşüyordu. Çizgili kan kilimleri ıstarlarda... Kozmik üleşmelerde ışık ibrişimleri. Salisilat asit yangınları tandır tandıra... Magellan bulutları hayal meyaldi. Ta şu yanda... Sağır tandırlar kozmik tarrakalarla düğün telaşesindeydiler. Biz işitiyorduk molekül şarkılarını. Ancak epey yorulmuştuk hayali següzeştimizde. Uzandık rüyalarımızı bileyerek...
4/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Bir parça antimaddeden südur ediyordu ak'aşk ve gül'enerji gülümseyerek...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:35 AM
Kaybolur Sırlar İlinde Yavuklum
1/:
Kayboluyordu sırlar ülkesine her gelen...
Aşk denizinin havzası apaçık. Sayın ki alnacımızda kabak gibiydi. Ve derin bir damarından oyuluyordu kan. Bir yanları şeşber temreni... Arka yanları keskin bıçak sırtı kesiliyordu genç dağların. Cinayet okyanusları çatık kaşlıydılar. Kan gölleri oluşuyor... Gölü oluşturan çukurların enleri uzuyordu. Boyları yükseliyordu ışık yıllarınca. Sağa ve sola aralıksız... Keskin bir kılıçtı acının döşünü delen...
2/:
Kayboluyordu sırlar ülkesine her gelen...
Kuyular her durakta bin tane... Ve arteziyen çıkrıkları nur örgüsüydü. Sözsüz bir anlatımdı suyun dili... Kovalarsa ateş ve pişmanlık doluydu lebaleb. Karmaşanın tam içinde göbektik. Taç yapraklar dizininde Golf Strim çizgileri çiziliyordu. Dağlar hala siyahlar giymişlerdi. Yastaydılar. İnce ve uzun boyluydular gelin yaylar. Mağma delikanlılarından biri çıkıyordu bir aralıktan. Kabuklarını çatlata çatlata. Ardından göveriyordu yalnız sekoya ağaçları. Ama nedendi? Biliyordu sırrını bilen...
3/:
Kayboluyordu sırlar ülkesine her gelen...
Göz ve kalpti yekpare gövde. Kör ve şaşıydı kıvılcımlanarak ufka dağılanlar. Oysa gözbebeklerine bakmak gerekirdi nazar kızlarının. Bakarak vurulmak nazargahtan. Çünkü ak ışık şövalyeleri böyle istiyorlardı burçlarından. Yazgılarının akış yönünüydü arzuları. Mecnun'sa bunu anlamakta zorluk çekiyordu. Yıldızlar bir başka maceradaydılar... Kendi koyunlarından çıkanın babasıydılar Ve hasmıydılar paradoksa abanarak. İkilemdi mevcut güveni silen...
4/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Kayboluyordu sırlar ülkesine her gelen...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:36 AM
Samanlıkta Sarı Saman
1/:
Tel bıyıklı bir sığırtmaç,
Sürer sürüsünü yamaçtan aşağı.
bu sabah çok aç Sarı kız
Ne bulursa koparır,
Çayırı dere kenarından,
Yol üstündeki çimeni,
Fidandan yumuşak yaprağı.
Nihayet olur akşam,
Tel bıyıklı sığırtmaç,
Önünde sürüsüyle döner köyüne.
Ahırda sarı kızı sağan ninenin,
Lambası düşüp kırılır.
Karanlık dolar gözlerine.
Samanlıkta sarı saman.
Ah aman! Yandım aman!
2/:
Sarı kızın küçük yavrusu aç.
Kocaman bir bakraç elinde,
Pazarı ve parayı düşüne düşüne,
Yürüyüp gider sütçü nine.
Takılır eşiğe ayağı.
Tekerlenir bakır bakraç.
Ne süt kalır ortada,
Ne de pazar ve para hesabı.
Ama minik yavru hala aç,
Sarı kız, zorunlu bekler sabahı.
Samanlıkta sarı saman.
Ah aman! Yandım aman!
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:36 AM
Kozmik Küllerden Doğar Aşk Galaksisi
1/:
Kozmik küllerden doğan bir galaksiydi aşkın ülkesi...
Ve göz göz loş koridorlar... Birim birim bin bir donlu ateş odası... Sonrası biraz daha genişliyordu samanların ışk benekli istanı. Kafkas dağları mıydı yalçınlaşan sinirle? Ardından Alpler mi yoksa? Ya da yok yok Toroslar... Yoksa Kaf dağında bir ak filiz kaknüs kuşu...Muydu? Kozmik küllerden doğan bir galaksi. Miydi? Bu ötüş o türküydü belki de. Heyula bir cüce devdi. Biz ise abartılı bir şekilde büyüyorduk. Daha sonra bir yorgunluk çöküyordu zamana. İvme normale yöneliyordu kırılarak. Düşük volümlü bir ilahiydi mekanın sesi...
2/:
Kozmik küllerden doğan bir galaksiydi aşkın ülkesi...
Ayna yürüyordu fotoğraflar üstüne. Gnostik bir postacıya emanettik. Ve onun elindeki mazruf biz miydik? Yazgımız mıydı yana yana dirilmek? Bilemezdik ki. Kozmolojiks ilanların gereğiydi bu popüler şişme. Ve tüm yolları kaplıyordu otuz beş angström dalgaboyu. Soğurma çizgisindeydi sis Ve molekül kavimlerinin zamansız göçü. Ben bütün bunları kimden mi? Tabii ki bir karanlık maddeden öğreniyordum nükleik tedrisatta. Ve de hem içiyordum ilk on üzeri otuz üç saniyesini zamanın. Hem kendimi biçiyordum kozmik bir terzi gibi. Atomik eğitim şekillendiriyordu herkesi...
3/:
Kozmik küllerden doğan bir galaksiydi aşkın ülkesi...
Hem teorik, hem de egzotik bir kozmogoniye hazırlanıyorduk. Ancak tam karşımıza düşen kare icmali Cantauri'nin nefessiz ilkelleriydi. Dersiz topsuz bir savrulmayla ayaklanıyorduk. Şişen evreni yalancılar aynasından görüyorduk buğu bulanık. Ve kendi uydurduğumuz şiirlerimizden pasajlar okuyorduk. Aşk zamanını taf ölçümleriyle belirliyordu zamanın titiz beyi. On sekiz spektroskopi... Kırılıyordu içimdeki sonsuzluğun hevesi...
4/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Kozmik küllerden doğan bir galaksiydi aşkın ülkesi...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:36 AM
Satıcıyım Ama...
1/:
Nasıl tanımazsınız beni?
Yaz sıcaktır demeden
Soğuktur kış demeden
Sizin mahalle pazarındayım
Sağ kenardaki tezgahta satıcıyım
Yağ satarım
Bal satarım
Bal da yemem yağ da yemem
Çoğu zaman yarı tok
Yarı aç yatarım.
2/:
Nasıl anımsamazsınız beni?
Akşam geç demeden
Sabah erken demeden
Sizin sentin pazarındayım
Sol kenardaki tezgahta satıcıyım
Kazak satarım
Gömlek satarım
Bayramda bile kazak giyemem
Gömlek de giymem düğünde bile
Çoğu zaman yarı açık
Yarı çıplak yatarım.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:36 AM
Krater kupalarını Dolduran Ateş ve Aşktı
1/
Gümüşi krater kupalarını dolduran kor aşk ve kızıl ateşti...
Her an ayrıydı bir evvelkinden. Değişken ateşlerin kıyısındaydık. Ve içine tapınağın ve günahlarına yuvarlanabilirdik mecusi tayfasının. Mekanın izotropik özelliği dört kere dörder defa artıyordu. Şişen evreni kozmik bir körük üflüyordu. Enfusi fikrini ve avurdunu kızartarak. Vaziyet o kadar vahimdi anlayacağınız. Ortanca şehinşahtı vizyondaki iktidar. Işık karanlığa kardeşti...
2/:
Gümüşi krater kupalarını dolduran kor aşk ve kızıl ateşti...
Ağızdı açılan yarık. Ya da ateşin fayı... Bir kabadayı... Keskin ve tiz bir kahkaha atıyordu. Ateş gedenin açılan ağzının tavanı ise boydan boya çatlaktı. Ve içindeki kırmızı dili bir anlık özgür salınıyordu. Ardından tutsaklığı görünür gibi oluyordu an be an. Aman Allah'ım! Diyorduk. Bu da neydi? Çubukleyin alfanın savrulduğu kargı şimşekleri savuruyordu tavan. Hurra diye düşünüyordu tüm planetler ve yaran... Ve mutasyon... Ve tekrar tekrar mutantik mahluk... Evrime bir evrilme daha düştü...
3/:
Gümüşi krater kupalarını dolduran kor aşk ve kızıl ateşti...
Orta ayar bir çağdaydık. Kızgın karlı bir dağdaydık. Çevre şiştikçe geriliyordu. Şiir yazıcılarının elinde deliniyordu zaman. Ve her anın taşıdığı dolunay gibi bir tepsiydi. Ve gümüşi krater kupalarını dolduran kor ateşti. Oysa şarapla terbiye edilmiş kırmızı etler cızırtılarla kokuyordu. İyi kolestroller iyiydi. Ve kötüleriyle değişiyorlardı rollerinin sonunu. Tayf ölçümleriyle arşınlanıyordu kıta prototipleri. İlk önce As... Yani anası Asya’nın. Asya anasının rahmini deşti...
4/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Gümüşi krater kupalarını dolduran kor aşk ve kızıl ateşti...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:36 AM
Mart Çimmelerinde Ayaz Artığıyız
1/:
Mart çimmelerinde ayaz artığıyız biz...
Tenimiz dağlıydı narla. Aşkımızı dağlayan sabahların hürmetineydi devinim. Ayazıydık Sibirin, ateşi ekvatorun... Ve yazgımız, bidayetten arta kalan yarım yavukluların nisandaki çiçek gözleri. Şimdi aşk zamanıydı. Kaderi mavi olan delikanlıların nişan gecesi ayrıyeten. Dedik ya dağlıydı bilcümle ten. Bir Nepal rahibinin peşindeydik ilk seyyahlar olarak. Ve turuncu bir ehram gibiydi düşlediğimiz geometrik yapılar kat be kat. Bir aşk ve ışk hanesindeydik sayın ki ol zamanda biz. Hepimiz ilk kez doğuruyorduk yüreğimizi. Orta çağda bir barda olacak olanlarsa çok gerideydi daha. Sabretmek gerek... Sabrederiz çaresiz...
2/:
Mart çimmelerinde ayaz artığıyız biz...
Dört bir yanda hodbinlik. Bin bir yanda harami artıklarıyla çevriliyiz. Çevremizi saransa siyahlığın şanından epik destanlardı kanlı yaş ile. Her bir şey ol zamanda kalbimizin içindeydi daha. Ve uç veriyordu zamansız uğraş ve cesaret. Harmonik hışırtılar halindeydiler. Ve habire çıkıyorlardı seddin ardından Goglar. Binlerce orfe peşlerinde ayan beyandı. Gariptir. Hepsi de 'r' sesine vurgu yapıyordu. Ve peltek bir lehçede konuşuyorlardı aşka dair diyeceklerini. Yüzleri yoktu ki bunların. Vicdanları olsun. Ya da yok muydu ibliste izan?
3/:
Mart çimmelerinde ayaz artığıyız biz...
Ne diyordu Pisagor? ... Bir, her şeyin özüdür. İki ise... Neyse... Aslında yüzleri ara ara oluşuyordu sayıların. Katlamalar halinde ikilik sayma sistemi. Ardından onluk... Sishaneyi dolduranların kafası da sisliydi anlaşılan. Duman sıyrıldıkça şekilleniyordu istanlar birer birer. Nedendir yani bilmeyiz? Bilir de söyleyemeyiz. Yar adamı boş yere içiyordu ışığı damıtarak. Baldıranı ise arada bir. Bu yüzden besili, ol nedenle semiz...
4/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Mart çimmelerinde ayaz artığıyız biz...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:36 AM
Okuyorduk Vicdani Kitapta Aşkın Babını
1/:
Okuyorduk aşk evvelinde vicdani kitabın seher babını...
Yüreğimiz mavi kan... Ve kara balçık deposu. Muhayyilemiz anti madde... Bu saatte oluyur ne oluyorsa. Ve Esir sisi arasında tutsağız. Turkuvaz gözlerimiz burgu misali ilerliyorlar. Yuvarlaklaşıyor şişen evren. Ve heyula maddenin kaçkın kuzuları sürü peşinde. Damarlarımıza doldurduğumuz özalaşım yanıyor türkü türküye. Ve yana yana rengini örüyordu. Ardından bahtını döndürüyordu kuzey batıya. Bizse yazgımıza ve acı yurdu kahrımıza gark oluyorduk. Dökülüyorduk arzın kabına...
2/:
Ve okuyorduk aşk evvelinde vicdani kitabın seher babını...
Antimaddeye duyduğumuz reddi mirasımızdı. Çünkü öfkemizden yemleniyorduk koridorlarda. Yaralarımızdan akansa kızıl volkan mağmasıydı. Aslında uzayda aşk zamanıydı. Ve ateş ve suya abanarak. Yanarak gerdeğe girmek demiydi... Çimerek yeniden yaratılmak heyulanın içinde... Bir Satür kayzerinin fırdöndüsündeydik. Ve onun süslü entarisi gibiydi yörüngedeki ilk halka. Esri maddeyi bürünmüş yetimler gibiydik. Yani bir aşk ve ışk hanesindeydik. Her sektör kanından biçiyordu bayrak kumaşını..
3/:
Ve okuyorduk aşk evvelinde vicdani kitabın seher babını...
Ve agnostik bir lisan ile okuyorduk... Aşk evvelindeydi zaman. Biz vicdani kitabın seher babının tekellümünde üryan...Karanlık bir kıstağa düşmüş gibiydik. Artık kuşkusu kalmıyordu Sur'un. Ve seyyarelerin şeffaf malzemelerinin. Oluşacaklardı çarnaçar. Ve son firavunun temreni sivriliyordu. Evet o bir kreatuvar... Ateş keşişleri mırıl mırıldılar. Ve okuyordular vicdani kitabın her babını ezbere. Zendavesta'nın her çarpışında alesta... Veda pasajları yoksul mu yoksul? ... İncir altında bir rahip tekrar kurguluyordu kuşku yurdu başını...
4/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Ve okuyorduk aşk evvelinde vicdani kitabın seher babını...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:36 AM
Önceleri Pek Korkardı Dervişan
1/:
Önceleri pek korkuyordu dervişan...
Çarşaf çarşaf açılıyordu gece. Ve yıldızlar gerdekte. Seyyarelerde doğum sancısı. Usul ve ince. Her şey bir denizde idi bidayette. Denizse kap kara bir yatağın içinde. Ya insanlık? Hak getire.
2/:
Önceler pek korkuyordu dervişan....
Zil ve tef sesi karmada birbirine. Bizce bir kaos. Ya da kozmosun anası ağrı çekmede. Tellallar doğacak kızı haber vermede. Dedik ya. Belki de zılgıt çalarak kurban vermedeydi uluslar. Doğrusu ya önceleri hiç korkmuyordu dervişan. Sonra gelenlerin bahtları dürük bükük. Ve gözleri bozarıyordu galaktik dızmanların. Sabit bir loş aydınlıkta meleşiyordu kuzular. Bozonlar salkım saçak. Nötronlar sarhoştu. Nötrinolar bir hoş... Zil ve tef senfonileriyle birlikteydi savaş hazırlıkları. Ya da saklamıyorlardı hard porno içeren gülüşlerini paralı lejyonerler. Ve kaba şakalaşmalarını duyuyordu içerdekiler.
3/:
Önceleri pek korkuyordu dervişan...
Mısır mıydı burası? Ya da Mu? Çöller teyakkuzdaydı. Bir sarı şallı firavuniçeyi görünce oluyordu her şey. Birden iştahlanıyorlardı şehvet esirleri. Endişeydi atmosferi kaplayan soru. Ancak kayboluyordu kaotik sadme. Ve herkesin ikirciği kuşlar ardından. Korkunun yerini mantarlar alıyordu arazide. Ve bir meraktır çalıyordu Kalahari çölünde bizi. Yüreğimizi doldurduğumuz kaseler sırçaydı. Ve biliyorduk ki bunu biz. Kırılacaklar çaresiz. Öksüz kağıtlara damlayan terse kufiydi. Bilir di bunu hüsnü hat ehli. Sahteydi mekan. Ve anlık duyguların mürekkebiydi ter. Eğer yalancı sevdalar buralarda iç geçirecekseler... Ya biz niçindik? Neden akmıştı ilk kan? ...
4/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Önceleri pek korkuyordu dervişan...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:36 AM
Sibir Elinden Kar ve Aşk Geliyor
1/:
Sibir elinden kar ve kıyamet geliyordu...
Yani şiir gibiydi. Ve bir soyut vizyondaydı her şey. Ne kadar ışıklıydı girdiğimiz yer halbuki. Çiço'nun gözleri kamaşıyordu önce. Sonra alışıyordu Öklides felsefe devşirmeye. Biranın en sertine ve de sevi'ye. Birkaç adım daha atıyorduk hiç yurduna. Sonra duruyor gibi yapıyorduk aklımız sıra. Sibir gibi bir eldi alnacımızdaki. Sade kara buz. Biz öylece bakıyorduk.
2/:
Sibir elinden kar ve kıyamet geliyordu...
Ve yine kar ve kıyamet ve karanlık geliyordu üzerimize. Gözlerimize batıyordu bakışlarımız. Önümüz kıyametse, ardımız karanlıktı. İnadına ve yekpare. Ne kadar geniş bir salondu burası yahu? Ya da gerçekten geniş miydi? Ne diye böyle düşünüyorduk? O da flu bir aldatmacaydı ya. Neyse...
3/:
Sibir elinden kar ve kıyamet geliyordu...
Zamanın alt ucundan gelen vardı galiba. Yorgun bir postacıydı belki de beklediğimiz adem. Sanki Leyla'nın beli gittikçe genişliyordu aynalı kemer hacmince. Ve çevresindeki keskin aydınlık bılk bılk. Yumuşak bir degrasyonla doğuyordu güneş. Zifiri karanlığa ulaşıyordu ışın okları. Sonra mı? Son bu işte...
4/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Sibir elinden kar ve kıyamet ve aşk geliyordu...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:37 AM
Şen Şakraklaşıyor Günah ve Aşk Ehli
1/:
Gün be gün şen şakraklaşıyordu günah ve sevda ehli...
İşte ilk sufi... Yani yapay azizenin bir kerameti daha! Diye şen şakraklaşıyordu günah ehli. Hatta bu arada diabolikin bazı özel yerleri de büyümüştü doğada. Ya da öyle gibi geliyordu kendine. Ama neyse. Aldırmıyordu boynuzlu haham. On bin sekiz spektroskopiydi zaman. Yüreğimize iniyordu iliğimiz. Beynimiz kutsuyordu kendine uzanan eli...
2/:
Gün be gün şen şakraklaşıyordu günah ve sevda ehli...
Terimiz tuz içinde. Tuzsa denizin sevdası balıklara... Kokuşabilirdik her an. Yaman bir günahla yan yanaydık. Sevgimizle doldurduğumuz kraterler uykudaydı... Herkes özel intiharını planlamadaydı. Hayallerin için sakladığımız gelecek şekilleniyor muydu ne? İlk baronluklar bahane. Her bozgun çelimsiz bileklerimizin son ürünüydü. Tarihe ağıyordu savaşın seli...
3/:
Gün be gün şen şakraklaşıyordu günah ve sevda ehli...
Teşneydik şiire. Habire üleşiyorduk aşk artılarını. Yüreğimize eğilme vakti eşikteydi oysa. Bizse avuçlarımıza doldurduğumuzla yetiniyorduk. Soğuk ve kışla olan aşkımıza tamdı özlemimiz. Ama dukhan ehli öyle mi? Diabolik ve mücerret ehli tam alnacımızda. Çünkü kor kızıllıklarına oydukları heykellere düşmandık. Ama ne çıkar? Zaman daha da kızarır ve yakar mahluku. Korku uyanık... Kırmızıya olan inançsızlığımızdı dinamiğimiz bir tek. Aşk zamanını gözlüyordu birinci semada cinsi latif. Hafif bir sisle halkalanıyorduk. Bilemezdik bundan böyle kaderin içeriğini. Ve yanıktık heyula alaşımı terk edeli...
4/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Gün be gün şen şakraklaşıyordu günah ve sevda ehli...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:38 AM
Şiirin ve Aşkın Beyni Patlıyor
1/:
Şiir tayfasının beyninde patlıyordu ilk kafiyeler...
Ama aynı zamanda hazar zamanındaydı atlas. Yine de kaderdi karındaşımız. Ve kaza yazıcılarının beyniydi bizi bağlayan. Nara ve barışçıl sevdalara. Belki de yaşamımızdı çarpıp patlayan. Kozmik vizyonumuzda o enerjik duvarlar. Suskundu hala ilk kafiyeler. Vezin kararsız bir simurg kuşu. Kendini tanzime koyulmuştu dostumuz şiir. Kumla karışık et parçaları yıldız çengellerinde. Babil asma bahçelerinin serinliği nerede? Ya da galaktik ışık seralarının camına yansıyan suret de kimin? Oysa oralara daha önce araf görevlileri yapışıyordu. Biz peşlerine yayan yapıldak... Bin bir umutla... Rüzgarda dalga dalgaydı çöl ve kum ve kefiyeler...
2/:
Şiir tayfasının beyninde patlıyordu ilk kafiyeler...
Fes tepelerinde kırmızı süsler gibiyik. Bu sırada aşk zamanının kampanası uğul uğul kulaklarımızda. Ufukta yarının kızıl dili... Eli kanlı bir gelecek miydi bizi bekleyen yoksa? Kendi kanalında gelişiyordu ilk tarihçe. Ve artık sevdaların her bir rengi pantone. Bu cenahta yaşayan panspermik çiftçiler kan ter içinde. Ve işleri başından aşkın. Yani ışığın hasatı. Zaman ekim zamanı hatta. Her anı değerlendirmek gerek. Sarışın Satan'ların oturdukları alan ise kırmızı ateş balçığı... Ya denizler nerdeler?
3/:
Şiir tayfasının beyninde patlıyordu ilk kafiyeler...
Ve sofra... Bereketli uzay sofrası... Dört bir yana doğru tekerlenmede mekan. An yakın değildi bir başka ana. Saat saate denk sayılmazdı daha. Ve daha da kötüsü, boyutlar genişliyordu doğrusu bizden yana. Yüreğimizde ise ilk filizleri korkunun. Yoksa? ... Gök adamıza doldurduğumuz mağma ise gittikçe kıvamlanıyor, ve bir kenger sütü misali sakızlanıyordu. Mavi göğün beline dolanan eller portakal rengi. Üstelik görev başında ışık hızıyla. Ve bin bir renkli zamansızlık sıyrılmada fezadan. Yani aşkın mezarından tabii ki... Dudaklarda kadim bir lisan... Gözlerde donuk ifadeler...
4/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Şiir tayfasının beyninde patlıyordu ilk kafiyeler...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:38 AM
Sarı Kızın Sahibi Sarı Mehmet
1/:
Sahibim sarı bıyıklı Mehmet,
Tarar salkım saçak kuyruğumu,
Sarı tüylü sırtımı tımar eder,
Yayılır yüzüme bereketli bir sevinç.
Doldururum ağzına dek kovayı:
'Mehmet sütümü afiyetle iç e mi? ...'
2/:
Sahibim ela gözlü Mahmut,
Samanımı *******i bol verir,
Yemimi dolu dolu sabahları,
Yayılır mahcup yanağıma al:
'Mahmut kaymağımı da al e mi? '
3/:
Sahibim çatık kaşlı Ahmet,
Elinde kocaman bir meşe sopa,
Hışım gibi girer alaca karanlık ahıra,
Vurur acımasız bir eda ile sırtıma
'Yine kim ne demiş buna? '
Şaşırırım, olurum şok:
'Ahmet sana yarım yağlı süt de yok!
Tam yağlı peynir de yok!
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:38 AM
Ters Yüz Edip Tarihleri Tükettik
1/:
Ters yüz edip tarihlerini tüketenleri yolcu ediyorduk açığa...
Arkaik bir lisanla fısıldaşıyordu yıldız eskileri: Kozmologinin son prensi geliyormuş, duydunuz mu ey ehli esir. Yani Atlantis... Sanmayın ki uzakta. İşte şurada. Kool bir eda ile durmada. Bu durumda? ... Yol verin bana. Ve demir düdüklü Horasancıl hareket taburlarına. Tepeden inen siyah bayraklılarsa kıran kırana aşk akınında bu perşembe. En yakın ateş kraterlerinin gözüne biz gibi. Ve albızlar... Meşum planlarının dizginlerini kasmadalar.
2/:
Ters yüz edip tarihlerini tüketenleri yolcu ediyorduk açığa...
Durun hele yıldızlar. Burası Mecnun'un mütevazı yeri sayılır. Artık o kadar olur kareler vizyonda ayan beyanken. Peşpeşe oluşan hareketler doluyordu ki uyandı gökler. İşte bakın. Ve birkaç adım önümüze serildi zaman. Dayandık bir cebel dağa.
3/:
Ters yüz edip tarihlerini tüketenleri yolcu ediyorduk açığa...
Yanımıza süvarilerimizi diziyorduk. Ve arkamıza ise çağların serenleri gerili. O kadar geliyorlardı ki meteor eskileri... Sonunda unuttuk aritmetiği. Ters yüzdü zaman. Acılı tarihlerini tüketenleri görmek ister misiniz? İşte yolcu ediyorduk açığa taş ateşlerini. Bizdik kalkanı mavi oğlunun. Ve şimdilik bir daha yuvarlıyorduk yörüngemizi küffar üstüne. Yallah deyip arkada kalanlara.
4/:
Ters yüz edip tarihlerini tüketenleri yolcu ediyorduk açığa...
Işıktı neticede bizi yakan dost eli. Dört köşeydik. İçiyorduk ya süzülmüş üzüm şırasını krater kupalarıyla. Sarhoş da olmuyorduk. Yüreğimize doldurduğumuz her şey yer tutuyordu aşkımızın yanında. Mart çimmelerinde boy abdesti alıyorduk huşu içinde. Dağlanıyordu eksi iki yüz yetmiş üç derecede zamanın teni. Ağlayan bir öksüz bozondu şimdi. Biz yastaydık. Seyyareler matemde. İlk sabahların ayazıydı takvimde duyulan feryat. Savruluyordu ortaçağ. Bir sağa, bir sola...
5/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Ters yüz edip tarihlerini tüketenleri yolcu ediyorduk açığa.
Aşksız ve bir kıraç dağa......
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:38 AM
Umurumuzda Değil Şişen Egolar
1/:
Sevdanın umurunda değildir şişen egolar...
Ve öyle bir kaos dilimi. Can ve cin ehli iç içe. Hiksoslar öyle zalimleşiyordu ki. Ah! Ve illa beyaz ateş istiyordu her sabah. Ancak yüksek kolestrol zenginiydiler kızıl kırallar. Bazısı hariç eksodustan. Her şey ben diye bağırıyordu. Ve kibirin kızı uzaktan. Ne demekse ben? Bilen yoktu aramızda. Diab’dan başka. Şiir yazıcılarının işi aşkındı başlarından. Ve umurlarında değildi şişen egoların devri. Taşlıyordular habire. Ve kızıl kolestrol zenginliği dertti... Yüreklerde eriyordu yağlar...
2/:
Sevdanın umurunda değildir şişen egolar...
Sonsuzluk servetti. Ve büyüyordu ezeli eksoda. Uzayda nokta nokta uygar dabbeler. Ama neredeler? Yıldızlar da ama... Bizse izotropik bir meydandaydık. Düğün kırk ateş gecesi sürüyordu. Dayıyordu baronlar kırmızı etini ahırdaki atların. Kaf üfür üfür masal yazımında... Ve simurg divit ucu... Haşır haşırdı dağlar...
3/:
Sevdanın umurunda değildir şişen egolar...
Ve İlberya'daki tandırdı kaynayan. Altımızda on beş milyar mikron vurdumduymazlık. Yalnızdık. Ama kral domuzlarının seyisleri misali... Kozmo bir ahırdaydık. Oysa kozmik ateş topları yirmi bir bin pareyi çoktan aşmışlardı. Kral Kull'un oturduğu yer on bin selsiyus... Ve yuvarlak masayı kavrayan kıllı bileklerin nabzı beş yüz parsek ölçüde. Omuz omuza kaçkın şıhablar...
4/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Sevdanın umurunda değildir şişen egolar...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:38 AM
Sarı Bisiklet
1/:
Ben bir yaşlı bisikletim
Rengim uçuk sarı
Ankara'dır uzakta kalan memleketim
Nedense bilmem göremez
Pedalımdaki hasarı cimri sahibim
2/:
Ben bir paslı bisikletim
Okula taşırım oğlu her sabah
İşçi babayı fabrikaya
Bazen huysuzlaşırım ah ah!
Tam ortasında yolun
Sıkışır zincirim araya.
3/:
Ben bir yamalı bisikletim
Oğul kızar bu halime
Baba çarpar gidonuma elini
'Verip hurdacıya seni,' deseler de
Ve deseler: 'Alacağım yenisini...'
Kıyamazlar bilirim
Oğul ile baba sırtımda
Bazen okula, fabrikaya bazen
Gider gider gelirim.
3/:
Ben bir emektar bisikletim
Ne oğul ne de baba
Kızsalar, köpürseler de
Bulamazlar benim gibisini.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:38 AM
Vecd Halindeydi Çığlık Çığlığa Astrofizik
1/:
Vecd ve panik halinde haykırıyordu astrofizik...
Az evvelden Haberdar değildi mekan. Yani kadim metafizikten gelen her şey izan kitabının yansımasıydı aynaya. Salma çizgisinde inisiye edilmiştik ya. Kendi yazdıklarının gerisindeydi... Yani yarım kalıyordu parçacık fiziği skalasında atomlar sektörünün. Gılgameş şekilleniyordu virgül şeklinde. Kozmik yumurtanın ateş topları ise ikircik kusmadalar... Ve boş durmuyordular Sümer/Babil ilinde. Ve devasa Jüpi'nin altındaydı varsaydığımız paradigma. İşte o bizdik...
2/:
Vecd ve panik halinde haykırıyordu astrofizik...
Kozmik fon böcekleri ateş ateşe. Proksima yıldızında yaratılıyordu kızıl gözler. Benim gibiydiler. Aynı anda çıtırdaya çıtırdaya yok oluyordu baryonlar. Üstelik panik halinde haykırıyordular astrofizik cengaverleri. Ne yaptınız? Ezdiniz onu! Diyerek avunuyordu kızıl devler. Demek istiyorduk ki her şey yirmi beşti. 25 ve atomik...
3/:
Vecd ve panik halinde haykırıyordu astrofizik...
Yani o kadar lyman alfa zamanı... Ama beceremiyordular şiir yazıcıları doktrin belirlemeyi. Ve en iyi kafiyeyi... Sesimiz kısıktı bizim de. Ve bir türlü çıkmıyordu uniform ölçüleri perspektifin. Tamirci Plüt'ün yaptıkları karşımızda. İşte deviniminin cızırtıları... Hala kulaklarımızda. Biz izotropik bir alandaydık şimdi. Yani yönden bağımsız... Dedik ya izotropik...
4/:
Vecd ve panik halinde haykırıyordu astrofizik...
Haram ve helal... İki yoğun mayi giydiler. Ayrılıyorlardı düşmanlıkla. Buna rağmen ben içiyordum. On bin bir dalga boyu salınımını radyonun. Ve bütün karakteristik metaforu iştahlanarak. Yanarak diriliyordum. Köktenci analardı imrendiğimiz estetik. Ve onların homojen sevgileriydi zamanı emziren. Arkamızda gnostik irin ve kan fenomeni... Yani bebe belek sesiyle karışık spektrum aralığı... Molekül sütlerini her frekanstan sağıyorduk ya... Özlemimiz atomik...
5/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Vecd ve panik halinde haykırıyordu astrofizik...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:38 AM
Yüreğimizde Yirmi Dört Ayar Gazel
1/:
Yüreğimize doldurduğumuz yirmi dört ayar mersiyenin sesiydi...
Fitne üzerine kuruluydu Mu. Atlo ise sulhe abanık. Doktrin diken diken oluyordu burada. Teologlar yürekten yanık. Ve ateşli kolestroldü damardaki çan. Kaçan üryan bir adamdı. Ancak ilk sözünü duyunca davanın, kozmik fon kararıyordu. Çünkü davetsizdi paradigma. Ve Eskoçlar giriyordu izan kitabına. Bir de... Aşk zamanına tabii ki. Beş dalga boyu salınımı vardı ateş frekansının. Kıvırcık saçları bile şimşek suretliydi evvanın. Yıldırımlarla düzeliyor ve çiviler gibi çakılıyorduk arza. Ya toprak? ... Ateşin nesiydi?
2/:
Yüreğimize doldurduğumuz yirmi dört ayar mersiyenin sesiydi...
Ardından yürüyorduk. Bir kervandaydı yapraklar. Ve dimdik bir hal alıyordu kutuplar. Doğu dönüyordu batıya. Eksodustu kutupta. Ve en eski kreygırın kılıcı... Kan ve yalan... Biz çaresiz bir sayfa daha içiyorduk koşmamızdan. Yüreğimize bir hal mi oluyordu ne? İçimize doldurduğumuz bize ait bir sesti. Ve som ve yirmi dört ayar mersiyeydi.
3/:
Yüreğimize doldurduğumuz yirmi dört ayar mersiyenin sesiydi...
Ve aşkımıza can vuruyordu. Kabrimiz diye oyduğumuz ateş kuyuları faaldiler. Mitrik heykellere tapıyorlardı bir kısım Atlant sakini. Ve kuul tarihleri her an inançsızlıklarıyla başlıyordu. Uğul uğuldu ateşin kıyameti. Cenneti unutsa mıydık? Ya da anımsasak gayyayı... Gayya ki günahın muhkem kafesiydi...
4/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Yüreğimizde doldurduğumuz yirmi dört ayar mersiyenin sesiydi...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:39 AM
Satılık Kelepir Kuyunun Öyküsü
1/:
Bizim asabalı Halil emmi
Ne zaman ki tanıdı musluğu
Ağzına alıp neşeli bir ıslığı
Geçmişine mil çekti
Bilmeden geleceğine sünger...
Bahçesinde bir kuyu kazılıydı Halil emminin
Babası ondan gidermişti susuzluğunu
Bütün dedeleri de
Çocukluğundan beri Halil emmi de
Hatta Halil emminin köylüleri bile...
Artık köye terkos geldi ya
Gerek kalmadı kuyuya.
Halil emmi: 'Ama giderayak işe yarasın
Bir alıcı çıkar bakarsın.' Dedi.
Emektar kuyuyu satışa çıkardı
Pazara tellal
Çarşıya çığırtkan saldı.
2/:
'Haydi satılık kelepir kuyu.
Gıcır gıcır kıvrılan çıkrığı
Ve sarı çamdan kovası
Doruklardan süzülen soğuk suyu ile
Bu kuyu çok çok ucuza
Bu kuyu kelepir kuyu
Haydi alan yok mu bu suyu?
3/:
Haydi satılık kelepir kuyu.
Çöllerde susayanlara
Bağrı yananlara kurak zamanlarda
Çorak tarlalarda...
Haydi alan yok mu bu suyu?
4/:
Haydi satılık kelepir kuyu.
Çevrede varken bu ev bolluğu
Bu kuyu çok çok ucuza
Bu bir kelepir kuyu
Haydi alan yok mu bu suyu?
5/:
Haydi satılık kelepir kuyu.
Kıvrım kıvrım çıkrığı ile
Çemberli kovası bile yanında
On metre sicimi ile
Buz gibi içimi ile
Öldü fiyatına memba suyu
Bu kuyu kelepir kuyu
Haydi alan yok mu bu suyu? '
6/:
Yapılan bunca reklam yaradı işe
Yanıt Hurşit dayıdan geldi bu seslenişe.
Üç aşağı, beş yukarı anlaştı iki komşu
Yani öldü fiyatına satıldı kelepir kuyu.
Hurşit uzatmadı işi
Kuyuyu bağladı tuvalete
O, artık fosseptik olarak hizmet edecek herkese.
7/:
Devam eden günlerde güneş yaktı kavurdu.
Savurdu bulutları ılıman rüzgar
Ne yağmur yağdı, ne kar.
Bir kuraklık kapladı dört bir yanı
Kurudu tüm dereler
Barajlar su dolmadı.
Çok geçmeden kurudu terkos gölü
Tabii ki evlerde öldü musluklar...
8/:
Hurşit emmi ah ile:
'Babadan kalık kuyum olaydı.
Yanmayacaktı ciğerim.' diye ah etti.
Başını vurdu taşlara.
Kuruyan ağaçlara,
Susayan çocuklara,
Çatlayan dudaklara,
Bakacak yüzü yoktu.
Fosseptik koktu
Hurşit emmi veda etti kasabaya...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:39 AM
Yüreğimizdedir Her An Zaman Boyutu
1/:
Biz bizeydik.
Ya da öyle miydik?
Aslında yüreğimizdeydi her an zaman boyutu...
Öksüz kağıtlara yazılıydık. Üzerimize damlayansa teriydi bir negro kraterin. Sahte duyguların mürekkebiydi var sayın ki aşk. Yani karanlığın kalbiydi burası. Ve Burada aşk ve geri doğum zamanıydı her daim. Bir Kabilyan barbarının yağmurluğu gibiydi yüzlerimizdeki mahcup ıslaklık. Bizse o sırada, burada değildik ki. Yani sevdamızı bürünmüş bir aşk ve ışk hanesindeydik. Leyla mı? Az ötede sevdalı şarkılar örmedeydi.
2/:
Yüreğimizdeydi her an zaman boyutu...
Aslında saftık galiba biraz. Yani can? ... Yanisi şu ki... Hiç beklemiyorduk ka(r) deş savaşını. Ama kara evin kaderiydi bu. Kılıç ve kan... Aman demeye kalmadan... Serendip'ten yana bakan kapısı açılıyordu kalbimizin. Si bemol gıcırtılarla lahuti türküler havada. Vay ki vay! Yani bir sevdalı deveciydi hedefimizdeki yabani. O ki adımını dışarı atıyordu, kendi içeride. Yok yok dağarcığını içeri atıyordu Yemen illerinden. Ve dışarıdaydı kendi.
Dedik ya ey ehli şiir...
Yüreğimizdeydi her an zaman boyutu...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:39 AM
Saygıda Kusur Etmeyin
1/:
Siz siz olun çocuklar!
Sakın yeni çıkan çimenlere basmayın.
Yeni açan çiçeklere kıymayın.
Onlara gözünüz gibi bakın
Bahçede lale ablaya,
Parkta menekşe teyzeye,
Saygıda kusur etmeyin sakın.
2/:
Siz siz olun çocuklar!
Aman ha taşlamayın kardeş kuşları.
Sıcak yuvalarını bozmayın.
Onlara gözünüz gibi bakın
Bacada leylek amcaya,
Saçakta kırlangıç halaya,
Saygıda kusur etmeyin sakın.
3/:
Siz siz olun çocuklar!
Kıymayın yeni doğan bebeklere.
Korumasız minikleri dövmeyin.
Onlara gözünüz gibi bakın
Sokakta küçük kardeşlere,
Caddede büyük ağabeylere,
Saygıda kusur etmeyin sakın.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:39 AM
Zaman Diye Bir Bebek Doğuyordu
1/:
Zaman diye bir bebe doğuyordu apış aramıza...
İzan şaşkındı. Ve vicdan zavallı bir şaraphanedeydi. Anarşist yıldızları öldüren de o şaraptı sanırım. Ki sıkılacaktı bir kez daha. Nebi Nuh'tan sonra... Ve bira dolu fıçılar önümüzde... Teker tekere. Onların zamanıydı. Yani ateş suyunun. Ve sahte bir Manitu'nun. Mantıkları esrik bağımlıların dili çatallaşıyordu. Sarhoşlar düşüyorlardı sivri dilli narımıza...
2/:
Zaman diye bir bebe doğuyordu apış aramıza...
Meri'nin damağını hissediyorlardı ilk önce. İştahlı dillerinde balçık ve çamur mahlukatı. Yani sevda usul usuldu. Şehvet dolu dizgin. O anda doğuyordu zaman. Korunaksız kulakları sağır eden bir gürültü... Ve ışık kalyonunun seren ibrişimleri kopuyordu orta yerinden. Fırtınalar sürüyorduk zamansız yaramıza...
3/:
Zaman diye bir bebe doğuyordu apış aramıza...
Işık elinin haritası sereserpeydi. Biz coğrafya dersinde... Bura nere? Nere şurası? Eli ziftlilere ait kısmından bir tümsek. Kabarıyor ve patlıyor muydu ne? Çok geçmeden hengame.. Koyu bir karanlıktı dökülen üstümüze. Bize bir haller oluyordu. Dedik ya ay dost zaman diye bir bebe doğuyordu. Metal gıcırtılarıyla kuark ülkesinden. Demir atlar katılıyordu. Yıldızlardaki rahvan ve doru haramıza...
4/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Zaman diye bir bebe doğuyordu apış aramıza...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:39 AM
Zamanın Kıpkısa Tarihi/Giriş
1/:
Bing!
Ve bang! ...
2/:
Bir 'küun' ile başladı her şey.
3/:
Ve bulutlarla devam etti kendi buutundan.
4/:
Ve ardından:
'Selamün aleyküm Adem.'
Ve 'Aleyküm selam Ahmetyozgat efendi.'
5/:
Ve de herkes yaşamaya durdu,
Hususi kaderini...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:39 AM
Sel Aldı Toprağımı
1/:
Ben verimli bir tarlaydım
Şu karşı ki yamaçta
Kenarımda karaağaçlar vardı
Akasyalar boy atardı
Humus topraklı orta yerimde
Çıkageldiler her sonbaharda
Yeni bileylenmiş keskin baltalar
Ne karaağaçlar kaldı çevremde
Ne de güzelim akasyalar.
2/:
Ben verimli bir tarlaydım
Şu karşı ki yamaçta
Kenarımdaki yeşil yemişler
Ve salkımlı akasyalar
Birer birer devrildiler
Bayram etti acımasız baltalar
Çevremdeki son ağaç kesilince
Sel geldi üstteki tepelerden
Sıyırdı bütün toprağımı
Unuttum geride kalan
Verimli ve yeşil çağlarımı.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:39 AM
Zal da Esirdir Simya Formülüne
1/:
Zalimlerin aşk sergüzeştleri esirdiler simya formüllerine...
Dondurduğumuz problemlerdi şimdi karşımıza çıkan İblis'le. Ve birer birer çözülüyordu kördüğümler. Efsunlu aritmetiğin yetenekli ellerinde. Oysa zalimlerin bereketliydi yaylaları. Ancak yine de simya formüllerine esirdiler. Ve oldukça olmalıydı kaderlerde bela ve arsızlık. Ki dinmeli kaos... Işık tayflarının hareketleri yanağımızda yaraydı. Yüreğimizde zamanın izi... Ve aşk elçilerinin meşin kırbaçlarının şakırtılarıydı yıldırımlar. O yıldırımlar beynimize... Biz düşüyorduk ışıklı yarıkların ellerine...
2/:
Zalimlerin aşk sergüzeştleri esirdiler simya formüllerine...
Barbarlar mitoz usulle çoğalmaya durmuşlardı. Ve federasyon marşlarının ürperten sesiydi anlaşılmaz ezgiler. Aşk zamanını dişli testereleriyle ufalıyordu hünsa melekler. Bir kaplan postu gibiydi genişleyen uzayda mekan. Biz de ürkmüş koyunlar misali sabır meleşiyorduk. Sayın ki bir aşk ve ışk hanesindeydik. Muhtaçtık sevgililerin doyumsuz ilgilerine...
3/:
Zalimlerin aşk sergüzeştleri esirdiler simya formüllerine...
Vandalların dudakları en derin sövgüye hazırlanıyordu. Kehanetin arkasında oturan olaylar sıra sıra. Gah Sirius'a, bazen de bizden yana ağıveriyorlardı. Sakso yine ateş üstüne yazıyordu ağıtlarını. Kıllı ellerini üteliyordu erkeksi seyyareler. Ve şimşeklerini birbirine taraklayarak ufku dilimliyorlardı harp ve sulh yazıcıları. Tempo tutmaya başlıyorduk arsız ve yaramaz... Sadece adil bir mahkemede yargılanmaktı isteğimiz. Biteviye bakmaktı işimiz bizim... Karanlığın yüzüne yani yargıçların esrarlı gözlerine..
4/:
Dedik ya ey ehli şiir...
Zalimlerin aşk sergüzeştleri esirdiler simya formüllerine...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:39 AM
Selam Söyle Tayyare
1/:
Gökte uçan tayyare
Selam söyle ne olur?
Askerdeki ağabeyime
'seni özlemiş' dersin
Ya kendi gelsin
Ya mektup salsın.
2/:
Gökte uçan tayyare
Selam söyle ne olur?
Berlin'deki babama
'seni özlemiş' dersin
Ya kendi gelsin
Ya oyuncak salsın.
3/:
Gökte uçan tayyare
Selam söyle ne olur?
Kente göçen hocama
'seni özlemiş' dersin
Ya kendi gelsin
Ya kitap salsın.
4/:
Gökte uçan tayyare
Selam söyle ne olur?
Ölüp giden nineme
'seni özlemiş' dersin
Ya kendi gelsin
Ya beni de alsın.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:39 AM
Serçe Hanım
1/...
Çok severdi mini minnacık evini,
Kahverengi küçük serçe hanımcık.
Bir de eşini severdi tabii ki...
Doyamazdı sımsıcak yuvasına,
Kahverengi küçük serçe hanımcık,
Bir de yavrusuna doğal olarak...
1/a:
Hanım serçecik... Canım serçecik,
Buldun işte sığınacak bir bahçecik.
2/...
Her sabah erkenden kalktığında,
Eşini işe uğurlardı sevinçle.
Yavrusunu ise komşu boş bahçeye
Evcilik oynamaya yollardı sevine sevine.
2/a:
Hanım serçecik... Canım serçecik,
Buldun işte mutluluğu hemencecik.
3/...
İşe giden eşini özlerdi.
Kahverengi küçük serçe hanımcık,
Bir de gün boyu boş bahçede
Komşu yavrularla evcilik oynayan,
Minicik yavru serçeyi özlerdi.
3/a:
Hanım serçecik... Canım serçecik,
Neden yavrun bir tanecik?
4/...
Her gün akşam olduğunda yuvada,
Kahverengi anne serçe hanımcık.
Oturup pencereye hanım hanımcık,
Başlardı beklemeye.
4/a:
Hanım serçecik... Canım serçecik,
Hüzünlendin hemencecik.
5/...
Görüp gözledikten sonra yuvayı
Çıktı yine bu akşam,
Kahverengi küçük serçe hanım,
Bir söğüt dalındaki yuvanın eşiğine.
Gelecekti az sonra işe giden, yorgun eşi.
'Hanım hazır mı sofra? ' diyecekti
Belki de usulca öpecekti
'Anne.' diyecekti minik yavru
Oyunu yarım bırakıp gelince
Serçe hanım gülümseyecekti.
5/a:
Hanım serçecik... Canım serçecik,
Mutlu oldun hemencecik.
6/...
Nihayet göründü karşıdan,
Yuvanın yorgun argın babası.
Tıka basa dolu gibi gagası
'Hanım hazır mı sofra? ' dedi
Öptü usulca yanağından karısını
Yavrusunu sordu ardından
O yoktu henüz görünürlerde
'Biraz bekleyelim de...'
Ama bütün gece dönmedi,
Serçelerin oyun sever yavrusu.
Devrisi sabah yine sürdü bekleme
Ümitle devam edecekti
Her akşam zavallı anne serçe,
Yavrusunu bekleyecekti yine.
Bilemeyecekti yavrusunun evcilik yerine
Tuzağına düştüğünü avcılık oyununun.
6/a:
Hanım serçecik... Canım serçecik,
Yaralandın gepgencecik.
7/...
Birkaç gün önce yavru serçecik,
Oynamak için evcilik,
Diğer minik yavrularla.
Komşu boş bahçeye varmıştı ama:
'Hiç canım istemiyor evcilik oynamayı...'
Demişti kendi kendine
Oradan geçmekteymiş bir kara kedi:
'Benim canım ise avcılık oynamak istiyor.'
Diye karşılık vermişti bizimkine
Hemen masum bir av olmuştu,
Bizim küçük yavru serçe.
Kara kedi ise olmuştu bir zalim avcı.
Başlamıştı çok tehlikeli bir oyun
Arkada hain kurt, önde masum koyun
Avcı iştah ile yalanmıştı,
Ağaçların çevresini dolanmıştı.
Az sonra olan olmuştu,
Ne yazık ki avcı avını vurmuştu.
7/a:
Hanım serçecik... Canım serçecik,
Yalnız kaldın gepgencecik.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:39 AM
Serçe Parmağını Emen Çocuk
1/:
Parmağımı emiyorum ya
Önce annem paylıyor beni
Arkasında babaannem
Şikayet ediliyorum
Akşam gelen babama
Alıp terliği eline
Vuruyor babam kabama kabama
2/:
Gündüz emmiyorum ya parmağımı
Bıraktım sanıyorlar annem
Babaannem, 'Aferin! ' diyor
Akşam gelen babam
Okşuyor saçlarımı.
3/:
Ne deyim şimdi anneme, babama?
Sokuyorum ağzıma
Artık beş parmağımı
Girince yatağıma
Artık sabaha kadar
Baş parmağım ağzımda.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:39 AM
Serçecik Kışta Kaldı
1/:
Bir küçücük serçecik
Kışın karda kıyamette
Durmaz öter: Cik cik cik.
2/:
Dünyayı kaplamış kış
Çıkış kalmamış evlerden dışarı
Yuvaları kürtük kapatmış
Gökyüzünden durmadan ayaz akar
Ortalıkta yalnızca: Kar kar kar.
3/:
Bitivermiş çevredeki tüm yiyecek
Mucize, tarlada tek tohum bulmak
Ve çayırlarda çim bulmak
Serçecik şimdi ne edecek?
Ya uzanacak bir yardım eli
Ya da dünyadan göçüp gidecek
Üç gündür aç bizim serçecik
Kurumuş kalmış ipincecik
Sesi öyle cılız ki: Cik cik cik.
4/:
Tükenmiş yazın bolluğu
Ne ot ne de çöp var çevrede
Ne de bir tek tohum toprakta
Tarlada, bahçede ve bağda
Gökyüzünden akar: Kar var kar.
Yaşam çok zor geçer
Böyle sıkıntılarla
Dünya dar bahara kadar
Dağda, yaylada ve ovada
Yığılı sadece: Kar kar kar.
5/:
Zavallı bizim serçecik
Hasta ve zayıf ipincecik
Erken doğrusu ölmeye
Daha da pek gepgencecik
Ama öldü ölecek
İnler saçakta: Cik cik cik...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:40 AM
Sevgi Yüklü Kelebek
Sırmadan kanatlı
Zümrüt yeşili renkli
Bizim süslü kelebek
Elime konup sevgi emecek
Sonra gökyüzüne göçecek
Sevgi yüklü kelebek
İlişip ucuna apak bulutların
Kucak kucak çocukların üstüne
Benim selamımı dökecek
Sonra buluttan buluta sekecek
Göçecek ülkeden ülkeye
Bizim sevgi yüklü kelebek
Barış ekecek, huzur ekecek.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:40 AM
Sevgilim Matematik
1/:
Yaşım kaç sen söylersin
Kilomun kilogramı senden sorulur
Boyumun metresini ve santimini
Söylersin bir çırpıda tik tik tik
Sen her şeyi bilirsin
Sevgili matematik.
2/:
Kaç lira babamın maaşı?
Annemin cüzdanında kaç para var?
Alacağımız kaç para?
Bakkala borcumuz ne kadar?
Söylersin bir çırpıda tik tik tik
Sen her şeyi bilirsin
Sevgili matematik.
3/:
Uzunluğu yolların ne kadar kilometre?
Kaç metre apartmanların boyu?
Sınıfımızın eni kaç kulaç?
Söylersin bir çırpıda tik tik tik
Sen her şeyi bilirsin
Sevgili matematik.
4/:
Odada yanan ışık kaç kilovat?
Uçan kuşun hızı
Dükkanda alış veriş yapan kızı
Vereceğimizi, alacağımızı
Söylersin bir çırpıda tik tik tik
Sen her şeyi bilirsin
Sevgili matematik.
5/:
Pazarda değiş tokuş yapan tüccarlar
Yalnızca sana baş vururlar
Çocukların haftalık harçlığını
Sana düşer ince ince hesaplamak
Derslerden aldığı notu öğrencilerin
Söylersin bir çırpıda tik tik tik
Sen her şeyi bilirsin
Sevgili matematik.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:40 AM
Sevincinden Dört Köşe
1/:
Minik Ayşe önce taradı saçlarını,
Sonra demir tırmık elinde,
Taradı has bahçenin toprağını.
Ağaçların yurdu bahçe mutlu,
Sevinçli minik Ayşecik,
Sevincinden dört köşe!
2/:
Minik Ayşe önce yıkadı saçlarını.
Sonra kovayı alıp elinde,
Suladı bahçenin toprağını.
Karıncalar kırpığı çimenler mutlu,
Sevinçli minik Ayşecik,
Sevincinden dört köşe!
3/:
Minik Ayşe ördü önce saçlarını.
Sonra bir elma fidanı elinde,
Dikti bahçenin verimli toprağına.
Hepimizin malı çevre pek mutlu,
Sevinçli minik Ayşecik,
Sevincinden dört köşe!
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:40 AM
Sıcak İle Soğuk
Babam her akşam
Sobayı ateşleyince
'Sıcaktan zarar gelmez.' der
Doğrusu o her şeyi bilir
Ama yanılıyor mu bu kez acaba?
Soğuğun da sıcağın da
'Azı karardır
Ama çoğu zarardır.'
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:40 AM
Sınıfımız
1/:
Sınıfımız kocaman
Evimizin üç misli
Badanalı duvarları
Resimler ile süslü.
2/:
Sınıfımız gül kokar
Koklarım 'snıf snıf! '
Gün boyu içindeyiz
Evimiz gibi sınıf.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:40 AM
Sıpacık
1/:
Bir konuk geldi bizim ahıra
Bir küçücük sıpacık
Açtı güzel gözlerini etrafa
Titreye titreye kalkar ayağa
'iyi ki doğdun sıpacık
Hepi bört dey sıpacık...'
2/:
İnce ve zarif bacaklı
Uzun ve sivri kulaklı
Bir boz sıpacık
Açtı kocaman gözlerini dünyaya
Sallana sallana kalkar ayağa
'iyi ki doğdun sıpacık
Hepi bört dey sıpacık...'
3/:
Bakışları öyle güzel ki
Çipil çipil izler çevresini
Bir uzun kulaklı sıpacık
Açtı güzel gözlerini hayata
Dolana dolana kalkar ayağa
'iyi ki doğdun sıpacık
Hepi bört dey sıpacık...'
4/:
Dünyaya yabancı ve ürkek
Annesine sokulur gülümseyerek
Bir fincan ayaklı sıpacık
Açtı güzel gözlerini yaşama
Zıplaya zıplaya kalkar ayağa
'iyi ki doğdun sıpacık
Hepi bört dey sıpacık...'
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:40 AM
Sırrı Ağabeyin Sırrı
'Sırrı Er için'
1/:
Hani başlar ya masallar,
'Bir varmış, bir yokmuş,' diye,
Ne zaman ki dalsam bir öyküne,
ya babamı bulurum orta yerinde,
Ya da komşumuzun oğlu İbrahim'i
Hani başlar ya zamanı uzak, kendi yakın masallar,
'Bir varmış, bir yokmuş,' diye, bir ülkede
İşte öyle...
2/:
Bir varsın, bir yoksun sen de
Hani başlar ya patır patır kestaneler gibi masallar,
Bir zamanlar 'Bir varmış, bir yokmuş,' diye,
Belki de şu anda öğrencin Ebru'nun destanını yazmadasın,
Kalemle çiğdem kazmadasın belki de yaylada...
İşte öyle...
2a/:
Sırrı ağabey iyi ki varsın,
Yüreği dağlar kadarsın,
Bilirim ki şu anda,
Otururmuşsun hayallerinin orta yerine,
Çiçekli öyküler yazarsın.
İşte öyle...
2/:
Bir vardım, bir yoktum ben de
Hani başlar ya masallar,
Ta başından 'Bir varmış, bir yokmuş,' diye,
İşte öyle...
Evet, bir de ben vardım oralarda bir yerde,
Ya sondan bir önceki hikayenin içinde,
Ya da rahleyi tedrisinde yazdıklarının.
Çipil çipil gözlerimden merak akıtırdım,
Çam ve defne kokan öykülerinin orta yerinde,
Ya da sayfaların en sonunda dururdum ve sorardım:
'Nedir senin sırın sırdaşım Sırrı ağabey?
Saklama benden, söyle o yıldızlara sakladığın sırını.
Korkma yol bilmez yordam bilmez 'avam'a açarım diye,
Bil ki senin sırın benim sırım,
Saklarsan eğer benden sırını,
(Vallahi ısırırım.) demeyeceğim sırf kafiye olsun diye,
Anlayışla karşılayacağım elbette,
Bakarsın bir eşref saatte deyiverirsin.
Ben de çırak olurum sana böylece...
İşte öyle...
2a/:
'Gümüş gözlü çocuklara hediye,' diye yazdığın öyküler,
Bilirim ki adım başka olsa da bir beni anlatır Sırrı ağabey,
Bir döner Mevlana gibi ülkenin herhangi bir yerinde,
Kara tahta başında ders veren 'canım öğretmenim'i...
Haşarı çocuklar sınıfında tebeşirin en irisini,
Kızılcahamam çarşısıda en çıtırını simidin,
Sen çizdin kulaklarımıza ve gözlerimize sözcüklerinle...
İşte öyle...
Ellerine,
Ve o kocaman ve sımsıcak yüreğine,
Sağlıklar dileriz tüm okuyucuların...
3/:
Bir varsın, bir yoksun...
Bir haftasonunda sözcükler akıtan oluksun,
Edebi bir soluksun diğer haftanın sonunda...
Sırrı ağabey yeşillikler saçarak oturursun,
Muhabbet meclisinde karşımıza,
Yani ilkbahar zümrütü takılı hayallerinin orta yerine,
Itır ve yasemen kokan öykülerinin herbirine,
Ya karagözlü oğlumu ya da kızımı kahraman yaparsın:
Onların: 'Canım babam' deyişi romanın olur,
Sokulur yüreciğine tüm çocukların,
Say ki Neşetertaş gönüllere dokunur,
Müzik fonlu anıları okunur kulaklarında,
Sayfalarda çocukluklarını arayan yetişkin okurların...
3a/:
Bilirim çiçekçi değilsin ama öyküleri çiçeklerle bezersin,
Derin denemeler süzersin yüreğinin som altın imbiğinden,
Ellerinden yıldızlardan devşirilmiş ışıklar akar,
Ve salt sevgi gümüşlü yüreğinden...
Ama dayanamayıp soracağım yine de,
Ne olur söyle, nasıl böyle ışıl ışıl yazarsın?
Bana da ver sırını Sırrı ağabey,
O derin ve heyecanlı kuyuları,
Hangi iğneyle, de bana nasıl kazarsın?
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:40 AM
Şeffaf Uzaylıların Gizli Tarihi / Giriş
Yanoşlar Milletinin Fedaisi
1/:
Bap: bir...
Ya da zamanın kısa tarihi: Giriş bölümü...
***
Bir bulut gibiydi arzular,
Uçan bir dairenin pi sayısının yaşlı rakamlarındaydık.
Adamdık bir dünyalı gibi etten kemikten,
Uzaylıydık yarısı makine, kalanı organik...
***
Şeffaf adamın biri habire: “Ben bir astroidim,” diyordu.
Sonra karısı Anjelika için bir gümüşi plastik kask beğeniyordu,
Gülerek ve “O da Yanoşlar milletinin dişi fedaisi,” deyip.
Şeffaf uzaylılar tarihini yazan nüvis-i vaka,
Yumurtlamayı sürdürüyordu en iri herzesini:
“Uzay o yıllarda aşk gibi karanlıktı...”
***
Bap: Bir’e ektir...
Ya da zamanın kısa tarihi: Giriş bölümü dipnot,
Atlantis kıtasının ölümü:...
2/:
Cool bir hükümran kaykılıp arkasına,
“Nerede Goglar? Toplayın hepsini.”
“Çıkarın gelsin Mogogları! ” diyordu ya o işte.
İş bölümü yapıyorlardı matematik görevlileri.
Karanlık bir yana,
Aşk diğer yana...
***
Bir ve iki...
En zor denklem dişi fedaiye düşüyor olmalıydı ki,
Fedai Anjelika kendinden geçmiş bir haldeydi işlem sonunda.
Her yeri görünüyordu, çünkü anadan üryandı.
Harappalı haraminin dışında kimse bakmıyordu Mu kıtasına,
Ve Anjelika’nın görünen edep yerlerine bittabi.
Çünkü o bir astroiddi ve inadına ironik...
Kiliselerin bakire anası Teresa misali yani.
Yarı organikse kalanı inorganik...
3/:
Atlantis’in en dibi burası olmalıydı kanımca...
Çünkü anadan şeffaftılar toplanıp çıkarılanlar,
Ve asal sayılarına bölünüp kendileriyle çarpılanlar ametaldiler...
O şeffaf uzaylıların tarihini yazan nüvis-i vaka,
Yumurtlamayı sürdürüyordu en irisin incinin:
“Uzay o yıllarda aşk gibi karanlıktı...
Henüz çırılçıplaktı ins ve cin...”
***
Bap: Bir’in sonu...
Ya da zamanın kısa tarihi:
Giriş bölümünün sayfa altına dipnot,
Şeffaf ve üryan Şira yıldızı fedaileri öldürdü Atlantisi...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:40 AM
Sigara Öğüdü
Sen neden içersin?
Püfür püfür dumanlı sigaranı baba
Sonra bana dönüp de:
'İçme bu zıkkımı.' Dersin
'Aman evladım aman.'
'Bak bizim halimize! '
Önce dönüp kendine ver o öğüdü
Sen içme sigarayı baba
O zıkkımı eğer bırakırsan sen
Ben içmem zaten...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:41 AM
Simitçi Kardeş
1/:
Sonunda saat oldu yedi
Yani geçiş saati simitçinin
Önce sıcak sıcak kokusu gelir
Ardından çıtır çıtır kendi
İçi simit dolu kahverengi sepetinin
Görüntüsü öyle hoş, öyle hoş ki.
2/:
Sonunda saat oldu yedi
Onun 'Simitçiii! ...' deyişi
Kolları ya da bacakları gibi
İpinceciktir
Simitleri de yüreği gibi sıcacık
Somurtkan yüzü de gülecek
Para kazanabilse azıcık.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:41 AM
Acep Ne Yaparım?
1/:
Sayı sayarım
Resim yaparım
Yazı yazarım
Ya ellerim olmasa ben ne yaparım?
1a/:
Yaşasın ellerim!
Çok yaşasın ellerim! ...
Siz olmasanız ben ne ederim?
2/:
Şehri gezerim
Köyü gezerim
Okula giderim
Ya ayağım olmasa ben ne ederim?
2a/:
Yaşasın ayaklarım!
Pek yaşasın ayaklarım! ...
Siz olmasanız ben yerimden nasıl kalkarım?
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:41 AM
Acıkmış Ağaçkakan
A/:
Yaşlı bir ağaçkakan
Yıllardır penceremin önünde duran
Asırlık çınar ağacını
Gelirken kakar: Tak tak!
Giderken 'Tak tak! ' kakar...
Ağacın budak deliğinden öz yaşı akar.
B/:
Yaramaz bir ağaçkakan
Komşum Levent dayının tahta bacağını
Gelir kakar...
Gider kakar...
Levent dayı bir bacağına bakar
Bir de döner acıkmış kuşa bakar
Kıyamaz zavallıya.
Ama yine de gözünden yaşlar akar.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:41 AM
Pet Çevreye Hücum
1/:
Ben bir pet şişeyim
Az önce içti bir afacan içimi
Yani bu andan sonra bomboşum
Ben şimdi özgürüm yani başıboşum
Yaşasın tüm pet şişeler
Yaşasın petten çevre.
2/:
Ben bir pet şişeyim
Yalnız ve tek başıma
Hiç korkmuyorum şehirde
Çünkü yalnız değilim
Ve değilim bir başıma
Yaşasın tüm pet şişeler
Yaşasın petten çevre.
3/:
Ben bir pet şişeyim
Sabırsızlıkla doluşmak için
Bekliyor hemcinslerim
Geniş caddelere
Kocaman denizlere
Ve aklınıza gelen her yere
Az değiliz sayımız on binlerce
Yaşasın tüm pet şişeler
Yaşasın petten çevre.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:41 AM
Aç Kapıyı Bezirgan Başı
1/:
Oyunlarda ebemiz hep sen olurdun.
Sevgi değer Hakan ağabey
Yani çelik çomakta bey
'De hey! ' çekerdin halayda
Saklambaç oyununu pek sevmezdin
Hemen çatıverirdin kaşı
Bilirdik gönlünden geçeni o an
Ve başlardık avaz avaz bağırmaya
Mahallenin boş arsasında biz:
'Aç kapıyı bezirgan başı! '
2/:
Açılırdı hayalimizde bin bir çatallı kapı
Bir ucu uzardı ta İstanbul'a kadar,
Sahipsiz boş arsamızın,
Diğer ucunda yer alırdı Konya, ya da Karaman
Ya da bulurdu alt sınırı Mersin'i, Kaş'ı.
Düşerdik ki pek yaman: aman aman!
Bağırırdık küçük, büyük:
'Aç kapıyı masalcıbaşı! '
3/:
Peş peşe dizilirdi küçükler.
Muğla ile Ardahan arasına
Eller mengene olur, kenetlenirdi
Öndeki oyundaşımızın beline.
Lastik gibi gerilirdi uzuneşek
Çeldiğin çelik komşu ülkeye düşerdi
Hakan ağabey, sen anında çatardın kaşı
Biz de düşerdik yere pek yaman: aman aman!
O zaman bağırırdık yanık yanık:
'Aç kapıyı muhafız başı! '
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:41 AM
Açar mı Kapısını Bezirganbaşı?
1/:
Minik kervan çok uzaktan,
Ağır, aksak yük taşımış.
Yorulmuş minik kervancı,
Çatılmış kaşı:
'Aç kapıyı bezirganbaşı! '
2/:
Develer dökülmüş çöle.
Yolcular hayale dalmış.
Yorulmuş minik kervancı,
Belki de on sekizdir yaşı:
'Aç kapıyı bezirganbaşı! '
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:41 AM
Pisik Kedi
1/:
Gül düşer bıyıklarına.
Pisik kedi yumak ister.
Kasılır pençeleri
Oyun ister Pisik kedi.
2/:
Bal düşer dudağına.
Pisik kedi, 'Mır mır,' eder.
Çanağında süt ister.
Ciğer ister kasaptan.
İlle de oyun ister.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:41 AM
Aç Sıcacık Yüreğini Anne
1/:
Bir tek sen varsın dünyada
Benim için bir tek sen anne.
Bilirim, bir tek ben varım
Dünyada da senin için.
Bak yanı başındayım hep
Sıcacık karnındayım.
İzin ver de dışarıya çıkayım.
2/:
Ben geldim işte.
Bak yanı başındayım hep
Öp yanaklarımdan anne.
Al yumucuk ellerimi avuçlarına
Üşümesin minik parmaklarım
Kasım ayında soğukta
Aralıkta ayazda
Ocakta karda.
Bir sen varsın dünyada
Bir tek sen, benim için.
Aç sıcacık yüreğini anne!
İzin ver de gireyim içine.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:41 AM
Açıl Artık Susam Açıl
I/:
Açıl susam açıl
Açıl bak ben geldim
Kırk haramiler kadar güçlü
Kurnazım Ali babalar kadar
Koynumda çizgi çizgi haritalar
Kemerimde deste deste anahtarlar
Göğsümde güm güm atan yüreğimde
Dağlar kadar cesaretim var
Açıl susam ardına kadar açıl
Hazinelerini almaya geldim.
II/:
Açıl kapım açıl
Açıl artık ben geldim
Peşime takılmış kavalımı duyan
Doğudan batıya dünyanın yoksulları
Şu öndeki Moğolistanlı bir kız
Onun yanındaki Tanzanyalı bir kedi
Ve Cezayirli bir küçük şu yandaki
Ve onun yanı başında bir Ugandalı,
İranlı şu atın sırtındaki
Ve upuzak uluslardan çocuklar
Açıl kapım sonuna kadar açıl
Onlara bir nebze yardım için
Hazinelerini dağıtmaya geldim.
II/:
Açıl sofram açıl
Açıl ben geldim artık
Kaf dağının devleri kadar güçlü
Kurnazım masalların keloğlanı kadar
Gözlerim çakmada çakmak çakmak
Ellerim Çukurova kadar bereketli
Planlarım yağmur ormanları kadar sulak
Açıl sofram dibine kadar açıl
Açılmazsan kapılarını kırmaya geldim.
III/:
Açıl şansım açıl
Artık açıl ben geldim
Sağımda, solumda ve dört bir yanımda
Dünyanın bütün karnı acıkmışları
Şu bir deri bir kemik kalmış olan
Zavallı kara Afrikalı bir çocuk
Gözleri sönmüş olan Hindistanlı bir yaşlı
Kaburgaları sayılan bir Bolivyalı
Ve Sudanlı bir can çekişen
Upuzak ülkelerden çocuklar
Ve mahallemizin yaşlıları
Açıl şansım doruğuna kadar açıl
Doyurmaya geldim tüm çocukları
Ve günleri sayılı yaşlıları
Açıl şansım artık açıl
Dönüp baksana ben geldim.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:41 AM
Portakala Güzelleme
1/.
Arkadaşım portakal
O turuncu rengini
Hangi ressam boyadı?
Elma yiyen doydu da
Seni yiyen doymadı.
2/:
Hayallerim kadar renklisin
Ve tatlısın rüyalarıma dek
Arkadaşım portakal
Gitme buradan bir yere
Her zaman yanımda kal.
3/:
Aç o turuncu ağzını
Ve söyle bana
Arkadaşım portakal
Nereleri dolaştın?
O doyumsuz tadınla
Ve göz alıcı renginle
Buralara nasıl ulaştın?
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:41 AM
Açıl Demir Kapım Açıl
1/:
İçimde tam bin yıldan beri
Kilitli duran demirden kapı,
Hiç ama hiç ummadığım bir zamanda,
Birden bire açılacak biliyorum.
Merakla bekliyorum...
Çıkıp gelecek içerden,
On yaşımdaki ben.
Beyninde büyüme özlemi,
Şimdinin küçülme özlemine denk
O çocuk arzuyla büyüyecek,
Küçüklüğünün kıymetini bilmeyen
2/:
Mutlaka açılacak biliyorum,
Merakla bekliyorum...
Açılacak beş yaşın üzerine,
Bin bir kilitle ve sımsıkı kilitlenen,
O pas tutmuş çelikten kapı.
Turaçlar gibi uçarak çıkacak içerden,
Hiç tanımadığım ben.
Kahverengi gözlerinde yaş,
Yavaş yavaş ve zaman içinde kayarak
Bilmediğim bir dille ağlayarak,
O çocuk arzuyla büyüyecek,
Minikliğini aşağılayarak.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:42 AM
Problemler Arasında Kaldım
1/:
Bir minik koşup bakkala,
Adı Ayşe, Ali veya Fatma.
Alıyor kahvaltı için,
Beşi beş kuruşa,
Beş adet yumurta.
Öğretmenim tamam da,
Bana ne bundan?
Söyle Allah aşkına!
2/:
İki kamyon çıkıyor
Karşılıklı iki noktadan yola,
Rengi sarı, mavi veya çalıyor mora.
Birinin sürati vuruyor doksana,
Diğer şoför daha hızlı,
İnadına basıyor gaza...
Öğretmenim tamam da,
Bana ne bundan?
Söyle Allah aşkına!
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:42 AM
Ağaçlar Barış Açtı
1/:
Çiçeğe durdu beyaz evren.
Gökleri süsleyen aya ve yıldızlara
Çağırdı bütün çocukları
Kol kola bar oynamaya.
2/:
Büründü yeşil abasını dünya.
Sürüsünü sürdü kırlara
El etti bütün çocuklara
Kol kola bar oynamaya.
3/:
Ağaçlar barış açtı
Toprağı yardı dostluk
Davetiye çıktı tüm çocuklara
Kol kola bar oynamaya.
4/:
Yüreğe durdu insan
Kolladı bütün çocukları
Ve onları davet etti
Kol kola bar oynamaya.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:42 AM
Ağaçların Çağrısı
1/:
Ağaçlar çağırıyor beni
Oyun sunuyor bana
El sallıyor parktaki koca çınar
Kol sallıyor söğüt ağacı bahçede
Dal sallıyor kara ağaç
Gülüyor ağlayan nar
Tepesine tırmanmam için.
2/:
Ağaçlar çağırıyor beni
El veriyor ağaçlar
Kol veriyor bağdaki armut ağacı
Dal veriyor servi kavak dere boyunda
Gülüyor komik ayva
İyi beslenmem için.
3/:
Ağaçlar çağırıyor beni
Meyve veriyor ağaçlar
Şeker veriyor avluda erik ağacı
Bal veriyor altın kayısı bostanda
Gülüyor nazlı zerdali
Yiyip de büyümem için.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:42 AM
Ah Bir İçime Sığsa Şu Dünya
1/:
Akvaryumda balık olsam
Gezsem sudaki dünyayı
Sonra okyanusta balina.
2/:
Saksıda çiçek olsam
Gezsem yemyeşil dünyayı
Sonra ormanlarda akasya.
3/:
Göğüslerde yürek olsam
Sevsem hepsini çocukların
Sonra içime sığsa dünya.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:42 AM
Problemler Haber Verdi
1/:
Kuytu bir yerde bir sütçü
İki litre sütüne
Bir litre su katarsa...
Problemler haber verdi
Duyunca bunu çocuk:
'Sütçü amca dur su katma
İçeceğim saf sütüme.' dedi
Hatayı engelledi.
2/:
Kuytu bir yerde bir depo
Dolup tek musluktan
Yüz litre bir saatte
Boşaltırsa diğer vanadan...
Problemler haber verdi
Duyunca bunu çocuk:
'Bir musluktan doldurup
İkincisinden boşaltma
Dur sucu amca terkosu.' dedi
Yanlışlığı önledi.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:42 AM
Ah Nerde Eski Pabuçlar?
1/:
Ya bayram bayram kokarlardı,
Ya da düğün düğündü günlerimiz.
Her gün neşe yazardı takvimlerimiz.
Asıl işi limanda hamallık olan,
Ve boş zamanlarında
Pazarda tellallık yapan babam,
Bit pazarını uzun uzun tarar da,
Acele yetiştirirdi sabaha
'El gördülük' birer takım elbise
Artık diyecek yok keyfimize.
2/:
Ya bayram bayram kokarlardı,
Ya da düğün düğündü günlerimiz.
Yeni boyanmış olurlardı gıcır gıcır.
Az kullanılmış 'el gördülük' pabuçlarımız
Ya reçine reçine kokarlardı.
Ya da, badem yağı sıvalı olurdu üzerleri.
Yitirmeyelim diye annemiz kalabalıkta,
İplerini kırmızı kırmızı bağlardı.
Zıplardık havalara:
'Bu günü de kurtardık.' diye.
Artık diyecek yok keyfimize.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:42 AM
Plastik Deniz
Biz yeşil dostu
Mini minnacık çevrecileriz
İstemeyiz katiyen plastik deniz
Her aldığı şeyi ne olur?
Denizlere atmasın elleriniz
Balıklar yüzsün mavi sularda
Yüzmesin ne olur?
Başıboş pet şişeleriniz
Biz yeşil dostu
Minik çevrecileriz
Hiç ama hiç istemeyiz
Kirlenmesin tertemiz çevremiz.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:42 AM
Ağzı Kulağında Erbay Ağabey
'Erbay Kücet'e'
1/:
O bizim Erbay ağabeyimizdir,
Ağzı kulaklarına varan anlı şanlı beyimizdir,
Komik fıkralar meşin çantasında,
Islık cebinde neşeli kahkahalar taşır,
O gülünce ağzı kulaklarına ulaşır.
Trabzonlu Temel'in asker arkadaşıdır bildiğim kadarıyla,
Namık Kemal ile silistre'de de çarpışmıştır,
Yani Baltacı komutasında Katerina yengemize karşı,
Bir de utanmadan anlatır bunu,
Onun unu her zaman çuvalında hazırdır,
Eleğini asmaz duvara, her daim elindedir.
Beynindedir muzipzade tilkiler,
O bizim Erbay ağabeyimizdir,
Gülelim diye bekler...
İster ki neşelenelim ve kam alalım dünyadan,
Bir dayısının kayınbiraderi İncili Çavuş'tan dem vurur,
Bir döner halasının oğlu Bekri Mustafa'dan...
O bizim Erbay ağabeyimizdir,
Bir Fransız,
Bir İngiliz,
Ve Bir Türk'ten komik fıkralar dökülür dudaklarından,
Çünkü o dağarcığında bin bir neşeli anekdotlar taşır,
O gülünce ağzı kulaklarına ulaşır.
2/:
Aslında o herkesin Erbay ağabeysidir,
Ama yine de 'Ağabey...' der herkese,
Her bir sese kulak verir,
Yan cebinde neşeli hatıralar taşır,
O gülünce ağzı kulaklarına ulaşır.
3/:
Aslında o Erbay ağabeysidir cümle milletin,
Yani herkes ile koklaşır düğün dernekte,
Ve sevişsekte, dövüşsekte hepimizle anlaşır.
Sağ kulağının ardında neşeli sohbetler taşır,
O gülünce ağzı kulaklarına ulaşır.
4/:
Dedik ya o Erbay ağabeysidir tel dikişli kitapların,
'İlerleyelim Beyler' diye uyarır otobüsteki uyuşukları,
Bazen sapıtır (Ahmetyozgat'ın aklına uyup,)
'Kendi Kilisesini Kendisi Kurar'
Trajikomik öyküler yazar kimi zaman insanlar gülsün diye.
Bayramlarda hediye şiirler dağıtır cıvıltılı çocuklara,
Yani 'Fıkır Fıkır Fıkralar'ın ardına düşer,
Kimi zaman 'Şirin Şiirler' deryasına sürer atını,
Ama her daim dudağının kenarında kırmızı gülücükler taşır.
O gülünce ağzı kulaklarına ulaşır.
5/:
Yani ey şiir ehli,
Başka söze ne hacet,
İşte budur bizim Erbay Kücet...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:44 AM
Radyonun Can Veren Pili
1/:
Sesi kısılan radyomu
Takınca canlandıran pili
Taksam mesela bu gün ölen kedime
Bunu düşünüyorum hep kendi kendime
Aynı suskun radyo gibi
Can verir mi ola ölen kedime
Bunu düşünüyorum
Kendi kendime.
2/:
Sesi duyulmayan radyomu
Takar takmaz canlandıran pili
Taksam mesela ölen dedeme
Bunu düşünüyorum hep kendi kendime
Aynı ölü radyo gibi
Can verir mi ola ölen dedeme?
Bunu düşünüyorum her gece
Kendi kendime.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:44 AM
Ahmet Devam Et
1/:
Dağlarda bir küçük çoban
Kırık kavalı yavan yavan ağzında
İnce ve uzunca çalar benim için:
'Ahmet hey Ahmet!
Çobanlığa devam et.'
2/:
Tamirhanede bir küçük çırak
Pervanesi bozuk araç motoru önünde
Çekiç, tokmak ve balyoz ile düzeltir
Düzeltir sırf benim için:
'Ahmet hey Ahmet!
Çıraklığa devam et.'
3/:
Kasabada bir yaşlı bakkal
Bozuk terazisi önünde
Kilo kilo tartar benim için:
'Ahmet hey Ahmet! ..
Bakkallığa devam et.'
4/:
İnşaatta bir usta boyacı
Kılı dökük fırçası sağ elinde
Duvarları boyar benim için:
'Ahmet hey Ahmet!
Boyacılığa devam et.'
5/:
Dairede bir yaşlı memur
Plastik çerçeveli gözlüğü
Ha düştü ha düşecek gözünden
Ya da kayacak burnunun kemerinden
Rengi solmuş ceketinin ipliği
Sarkıyor kırk yerinden
Bütün deneyimleri benim için:
'Ahmet hey Ahmet!
Memurluğa veda et.'
6/:
Cami avlusunda bir yaşlı dede Yetmiş yıllık yaşadıkları ardında
Puslu önü ise ıpıssız
Bazen dalıyor uzaklara fersiz gözleri
Taa altmış yıl öncesine
Anımsıyor dağlardaki küçük çobanlığını
Hatta tamirhanedeki çıraklığını
Sonra bakkaldı bir zamanlar
Bir aralık inşaatlarda boyacı
Yaşadıklarını tekrarlar bir bir
Anımsar acı acı
Hele o dairedeki memurluk yılları
Gitmez bir türlü bakışlarının önünden
İki damla yaş akar
Yaşlı gözlerinden istemeden
Bir yaşlı dedenin eli kayar omzuma
Bütün tecrübeleri benim için:
'Ahmet hey Ahmet! ” der
“Çocukluğa devam et...'
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:44 AM
Aile Boyu Öksürük
1/:
Hemen hemen her sabah
Yataklarımızdan doğrulunca biz
Hepimiz elimizi ağzımıza kapatırız
Başlarız leylekler gibi taktaklamaya
Saklamaya gerek duymadan…
2/:
Önce dedem başlatır sabah nöbetini
Ta ciğerinden öksürür:
'Öhö öhö! '
3/:
Babam gelir peşinden dedemin:
'Küt küt! '
4/:
Ninem karşılık verir yan odadan:
'Pöh pöh! '
5/:
Annem durur mu hiç?
O da karışır leylekler korosuna:
'Köh köh! '
6/:
Sıra bana gelince
Nasıl öksüreceğimi bilemem
Susarım ve hiç öksüremem.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:44 AM
Rakamlardan Mesaj Var
5/:
Beş:
'Arıyorum kendime
Şöyle elli ayaklı
Güzel mi güzel bir eş.'
6/:
Altı:
'Beşin üstüyüm
Yerim yedinin altı.'
7/:
Yedi:
'Sağırım biraz
Af buyurun
Altı ne dedi? '
8/:
Sekiz:
'İki sıfır üst üste
Yani sıfırlar ikiz.'
9/:
Dokuz:
'Tek rakamların en büyüğüyüm
Ve bir rakamlı sayıların ağabeyi
Sekizin arkasından
Önce gelirim ondan
Sağım solum önüm arkam sobe
Bana uyak bulmayan ebe.'
10/:
On:
'Sayıların ilk çifti
Bir bey ile sıfır hanım
Yaşarlar sıralarında
Sevda ile
Umutlu ve mutlu
Oğulları bir sürü
Kızları dolu dolu.'
11/:
On'um:
'Çift rakamların ilki
Tek rakamlarda sonum.'
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:44 AM
Aile Televizyon Karşısında
1/:
Otururuz hemen her akşam
Televizyonun karşısına ailecek.
Babam öyle bir dalar ki ekrana,
İlgilendirmez onu sağ sol.
İlle futbol
İlle de futbol!
2/:
Otururuz hemen her sabah,
Birlikte beyaz camın karşısına.
Annem sinirle susturur bizi,
Varsa yoksa pembe dizi,
İlle de pembe dizi...
3/:
Eğer bu gün okul tatilse,
Ödevlerim de bitmişse,
Yani boştaysa elim,
Benim için varsa yoksa,
İlle film, ille de çizgi film!
4/:
Haftanın hemen her gününde,
Kumanda ablamın elinde,
Gezin ha babam gezin.
Onun için varsa yoksa,
İlle magazin
İlle de magazin!
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:44 AM
Rengarenk Afişler Süsler Odamı
1/:
Süsler odamın duvarlarını,
Renk cümbüşü afişler:
Kimileri pek kızgın,
Kimisi güleç yüzlüler,
Kimisi kargacık burgacık yazılı,
Geveze sözlü kimisi
Kimisinde derin bir yürek kazılı...
2/:
Süsler şehrin duvarlarını,
Mesaj yüklü afişler:
Kimisi kırmızı,
Kimisinin rengi buğday gibi sarı,
Kimisi taş gibi ağırbaşlı,
Kimisi de kelebekler gibi uçarı.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:44 AM
Aileler Arası Meydan Savaşı
1/:
Var ya
Benim aslan babam
Döver senin cılız babanı
Demirden yumruklarıyla.
Yaa!
Bir daha dalaşma bana
Babama derim seni sonra haa!
2/:
Var ya
Aslan annem benim
Döver senin zayıf anneni
Sipsivri topuklarıyla.
Yaa!
Bir daha dalaşma bana
Anneme derim seni haa!
3/:
Var ya
Benim aslan ağabeylerim
Döver seninkileri
Kendi güçlü çeteleriyle.
Yaa!
Bir daha sakın dalaşma bana
Ağabeylerime derim seni haa!
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:44 AM
Ailem Yapı Ustası
1/:
Dedem yapı ustası:
Bir elinde keseri Öbür elinde malası
Onun en büyük eseri
Bir ömür boyu
Bütün evlerini yaptığı
Kendi küçük kasabası.
2/:
Babam yapı ustası:
İşine erkenden gider
Benim aslan babam
Sabahtan akşama kadar
Çivi çakar bam bam bam.
3/:
Amcam yapı ustası:
Tam kıvamında harç yapar
Harca emeğini katar
Hatta terini katar.
4/:
Dayım yapı ustası:
Kale suru gibi duvar örer
Duvara emeğini gömer
Hatta yüreğini gömer.
5/:
Ağabeyim yapı ustası:
Akşam olunca iş biter
Aslan ağabeyim sevine sevine
Sıcak ekmek getirir
Soğuk evine...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:44 AM
Ailemi Çok Çok Çok Özlüyorum
1/:
Gölgesi düşüyor yanaklarıma
Cevahirden kirpiklerimin
Hüzün boyuyor yüzümü
Ben annemi özlüyorum
Annem de beni zahir.
2/:
Ellerim düşüyor iki yanıma
Tutmuyor hiç kimse sıkıca
Okşamıyor öksüz saçımı
O bildik nasırlı eller
Ben babamı özlüyorum
Babam da beni zahir.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:45 AM
Rüya Atına Binerim
1/:
Binerim her akşam,
Rüyamın kır atına
Bir çırpıda çıkarım,
Göğün birkaç katına
Kır atımın yelesini tutarım,
Yıldızlardan dünyaya,
Işıktan çiçek yapıp atarım,
2/:
İşte böyle her akşam ben,
Rüya atıma binerim,
Sürerim sürerim ******* boyu
Hiç canım istemez ama
Sabah olunca inerim.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:45 AM
Rüyalarımın Kavun İçi
1/:
Çok içli bir günümdeyim
Bu gün rüyalarımın içi
Sayın ki nar içi
Kırmızının en kırmızısı.
2/:
Çok içli bir günümdeyim
Bu gün hayallerimin içi
Sayın ki kar içi
Beyazın en beyazı.
3/:
Çok içli bir günümdeyim
Bu gün düşüncelerimin içi
Sayın ki can içi
Canlının en canlısı.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:45 AM
Ailenizin Şairi Ahmet Yozgat'tın Mektubu
1/:
Sizdiniz aydınlatıcı ışık önümüzde,
Sizdiniz yol ve iz bilen kılavuz,
Bize doğru yolu siz gösterdiniz.
Ben kasabanızın yaramazı Ali'yim,
Şimdi ise Ali doktorum.
Mahallenizdeki küçük Ayşe'yim ben,
Şimdi ise mühendis Ayşe'yim.
Sayın ki oğlunuz aslan Ömer'im,
Şimdi ise Ömer öğretmenim.
Hepinizin ellerinden öperim.
2/:
Dolu dolu bir yaşam bıraktınız bize,
O yaşam ki doldurur serin yaylaları,
Sığmaz, her şeyi bağrına sığdıran denize.
Ben komşunuzun kızı Oya'yım,
Şimdi ise Oya katibeyim.
Karşı sokakta oturan Zeynep'im ben,
Şimdi ise Zeynep hemşireyim.
Sayın ki küçük torununuz Ömer'im,
Şimdi ise Ömer müdürüm.
Ben ailenizden Yozgatlı Ahmet'im
Şimdi ise ailenizin şairiyim.
Cümlenizin ellerinden öperim.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:45 AM
Akıllı Musluk
Banyomuzun musluğu
Bilirim bir şey düşünemez
Konuşamaz hiçbir şey
Ama banyomuzun musluğu
Akıllıdır yine de
Bilse de bilmese de
Yaşar şu ünlü atasözünü
Damlaya...damlaya
Göl eder banyomuzu
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:45 AM
Rüzgar Oğlu
1/:
Her koşuda en başta o
Her yarış onun hakkı.
En önce bitirir yolu.
Çekilin çekilin ortalıktan!
Geliyor rüzgârın oğlu.
2/:
Jokey Hasbi amca
Bol verir ona kepekli arpayı.
En taze otlar onun için
On dört yapraklı yonca
Kışın ortasında yeşil korunga
Samanı da dolu dolu.
Çekilin çekilin önünden!
Geliyor Rüzgâr oğlu.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:45 AM
Alır Beni Bir Gece
1/:
Ummadığım bir zamanda
Guguklu saat yediyi vururken
Ya da sekizde, dokuzda veya onda
Alır beni sıcacık yatağımdan
Götürür kekik kokulu kırlara
İnim inim inleyen bir kaval sesi.
2/:
Beklemediğim bir zamanda
Guguklu saat sekizi vururken
Ya da dokuzda, onda veya on birde
Alır beni bu mavi dünyadan
Götürür rengarenk hayal ülkesine
Ilık ılık akan bir masal sesi
3/:
Şaşırdığım bir zamanda
Guguklu saat dokuzu vururken
Ya da onda, on birde veya on ikide
Alır beni kuş tüyü beşiğimden
Götürür mışıl mışıl uyku diyarına
Yanık yanık inleyen bir ninni sesi.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:45 AM
Saatlerce Kovalamaca
I/:
Saat yedi işte
Yatak, yorgan ve pijama
Bitmez bu iş bu gidişle.
II/:
Saat sekiz işte
Süt, reçel ve yumurta
Bitmez bu iş bu gidişle.
III/:
Saat dokuz işte
Bahçe, sokak ve trafik
Bitmez bu iş bu gidişle.
IV/:
Saat on işte
Okul, sınıf ve
Öğretmen
Bitmez bu iş bu gidişle.
V/:
.........
.........
VI/:
Sat yirmi bir işte
Ninni, masal ve keloğlan
Bu gün de bitti işte
Yıllar biter bu gidişle.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:45 AM
Ali, Celal Ve Ben
1/:
Ali doğdu ilk önce
Celal ondan sonra doğdu
Ben doğdum aynı yılda
Açtı kocaman avuçlarını
Kara bahtlı babalarımız
Üstümüze yıldızlar saçtı
Ve karagözlü analarımız
Omuzlarımıza yıldızlar astı
2/:
Ali büyüdü ilk önce
Celal ondan sonra büyüdü
Ben büyüdüm aynı yıllarda
Açtı kocaman avuçlarını
Kara bahtlı babalarımız
Önümüze olanaklar saçtı
Ve kara saçlı analarımız
Yemediler kendileri
Yalnızca bize yedirdiler
Kendileri giymediler
Hep bize giydirdiler
Somunun en sıcağını
Yemeğin en lezzetlisini
Ve giysilerin en kırmızısını
Ve sarı sarı çiçeklisini.
3/:
Ali okudu ilk önce
Celal ondan sonra okudu
Ben okudum aynı yıllarda
Açtı kocaman kitaplarını
Siyah takım elbiseli hocalarımız
Önümüze ışık ışık bilgi saçtı
Kara bahtlı ve ak saçlı analarımız
Her sabah el sallayıp ardımız sıra
Okula uğurladılar
Merak içinde beklediler dönüşümüzü
Soldurmamak için dudaklarımızdan
O masum gülüşümüzü
Attılar ateşlere kendilerini.
4/:
Ali asker oldu ilk önce
Celal ondan sonra asker oldu
Ben asker oldum aynı yılda
Açtı kocaman avuçlarını
Haki üniformalı komutanlarımız
Önümüze mermiler saçtılar
Kara bahtlı ve ak saçlı analarımız
Beklerken ucu yanık mektuplarımızı
Gözleri ıslak
Biz dağlar başında: Tak! Tak!
Vurulduk tam göğsümüzden
Hüzünlü kuşlar uçtular üstümüzden
Şehrimize ulaştılar.
5/:
Ve dediler:
'Ali şehit oldu ilk önce
Celal ondan sonra şehit oldu
O da şehit oldu aynı günde...'
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:47 AM
Alp Dağında Bir Küçük Kız
1/:
Yaşar bir küçük kız
Kafaları beyaz başlıklı alp dağlarında
Pos bıyıklı yaşlı ve bilge dedesi
Üç beş sevimli kıl keçisi.
2/:
Koşar bir küçük kız
Kayaları duvar gibi sarp yamaçlarda
Kendisi yumruk kadar minicik
Ama alp kadar kocamandır yüreği.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:47 AM
Sağ Olasın Dört Mevsim
1/:
Sağ olasın ilkbahar ağabey
Sen gelmeseydin eğer
Nasıl koklardık güzelim çiçekleri?
2/:
Sağ olasın yaz bahar ağabey
Sen gelmeseydin eğer
Nasıl yerdik kırmızı çilekleri?
3/:
Sağ olasın sonbahar dayı
Sen gelmeseydin eğer
Nasıl yerdik sulu elmaları?
4/:
Sağ olasın kış bahar dayı
Sen gelmeseydin eğer
Nasıl yerdik o turuncu yafaları?
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:47 AM
Sağlı Sollu Kaldırım
1/:
Kaldırım sağlı sollu
Ortada araba yolu...
'Yürüyelim.' Diye amcalar
Yolun iki yakasına
Yorum yorum yorularak
Ve terim terim terleyerek
Taş kırıp, çakıl dökerek
Kaldırımları yaptılar.
2/:
Kaldırım sağlı sollu
Ortada araba yolu...
Yayalar inerse orta yola şaşırıp
Karıştırıp kaldırıma çıkar ise taşıtlar
Neden kurdular öyleyse?
Bu düzeni amcalar.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:47 AM
Rıfkı Abi Şiir Yazar
'Şair Rıfkı Kaymaz'a'
1/:
Eminim ki tanırsınız,
Tanımasanız bile,
Görseniz ağabeyiniz sanırsınız...
***
Şairdir bizim Rıfkı ağabey,
Yalnız ve hüzünlü bir adamdır,
Uysal bir yürek taşır döşünde,
Kalemi ise yamandır ha! ...
Sabaha kadar kan damlar ucundan her gece.
'Hece mi? '
Alasını bilir de,
Belli etmez.
Dedik ya: Uysal bir yürek taşır döşünde,
Her gülümseyişinde bir Yunus saklıdır...
***
Gelelim aruzuna lale devrinin,
Nedim'in, Nabi'nin yakın arkadaşıdır.
Ama Patrona Halil gibilerine metelik vermez...
Belli etmez Lale Devrinden beri hayatta olduğunu.
***
Rıfkı ağabey yalnız ve hüzünlü adamdır,
Bir gözü ziyalı güneşe bakar,
Diğer gözü nurlu aya...
Sevinince oturur bir tenhaya,
Güle oynaya şiir yazar,
Üzülünce yine oturur bir başka tenhaya,
Şiir yazar güle oynaya...
Dedik değil mi? ...
Rıfkı ağabey yalnız ve hüzünlü adam,
Ve şiir yazar diye,
Evet yazar,
Hem de çağlayanlar gibi çağlayarak,
Akarak Aras gibi…
2/:
Rıfkı ağabey yalnız ve hüzünlü adam,
Ama kulak ardına asar,
Acıyı, üzüntüyü, elemi...
Bir elinde keskin kalemi,
İlinden geleni yazar,
Öleni, yiteni, dünyaya daha yeni 'Merhaba' diyeni,
Uzaklardaki bizim olan köyleri,
Şuracığımızdaki upuzak olduğumuz metropolleri,
Yani koskoca bir memleketi yazar...
***
Rıfkı ağabey yalnız ve hüzünlü adam,
Anlatır uzak şehirlere gideni,
Otobüstekini, trendekini,
Çocukların gözündeki gizemi,
Büyüklerin yüreğindeki diyemediklerini,
Irmakları, suları ve nehirleri yazar.
Dağlar unutulur mu hiç?
Rıfkı ağabey yalnız ve hüzünlü adam,
Dağları pek sever,
Dağlar da onu...
Eee, ne de sapına kadar Erzincanlıdır,
Yani sizin oralıdır...
***
Rıfkı ağabey yalnız ve hüzünlü adam,
Canı sıkılınca oturur bir ıssıza,
Damla damla yağmur yazar,
Sümbül yazar, sel yazar...
Yazar her dizenin içine su olup ağlayarak.
Çağlayarak Çoruh olur,
Aras olur köpürerek...
***
Rıfkı ağabey yalnız ve hüzünlü adam,
İnanmayacaksınız ama,
En zor gününde bile,
Gülümser bizim Rıfkı ağabey,
Belki de yüreğine taş bağlayarak...
***
Rıfkı ağabey yalnız ve hüzünlü adam,
Gün gelir olur bir sevgi seli,
Gönülden gönüle akar çay olup çağlayarak…
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:47 AM
Aldım Başımı Gidiyorum
1/:
Alır başımı giderim yaşam yolunda
Açık şansım kolumda
El sallar hüzünle arkamda
Gerilerde kalan yaşlarım
Ben büyürüm kocaman olur boyum
Büyür beynim sığar dünyanın hali
Kocaman olur başım.
2/:
Alır başımı giderim yaşam yolunda
Açık bahtım kolumda
Bağrında yıllar barındıran
Siyah beyaz takvimler ekerim
Gün be gün ardıma
Durayım derim duramam
Sözüm geçmez ayaklarıma
Koşarım bu günden yarına.
3/:
Alır başımı giderim yaşam yolunda
Aydınlık anılarım kolumda
Günler ulanır tespih tespih *******e
Dört mevsimler bin dört mevsimlere
Yuvarlanırım teker gibi yıl yıl
Arada bir tıkanır nefesim
Bir sabah bakarım ki
Kocaman bir adam olmuşum
Kalınlaşır o ince sesim.
4/:
Alır başımı giderim yaşam yolunda
Gelecek hayallerim kolumda
Yer açmak için listede
Arkamdan yeni gelenlere
Sürekli ilerlerim
Her 365 günde
Yeni bir yıl kavrar ellerim.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:47 AM
Rüyasında Zebra Gören Çocuk
Anne giydirme bana her gece
Ne olur çizgili pijamalarımı
Yatmadan önce
Her gece yatağa girince
Nasıl olur sence
Rüyada zebra görmek
Her gece
Ama her gece...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:47 AM
Ali İle Şeftali
1/:
Ne zaman çiçeğe dursa
Bahçemizdeki şeftali
Serçelere yem olur
O obur kuşlar demezler
Hiç bir zaman:
'Peki ne yiyecek zavallı Ali? '
2/.
Ne zaman çağlaya dursa
Bahçemizdeki şeftali
Tırtıllara yem olur
O obur kurtçuklar demezler
Hiç bir zaman:
'Peki ne yiyecek bizim Ali? '
3/:
Ne zaman meyveye dursa
Bahçemizdeki şeftali
Hırsızlara yem olur
O obur haylazlar demezler
Hiç bir zaman:
'Peki ne yiyecek mahalledeki Ali? '
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:47 AM
Akşam Amca Sabah Abla
1/:
Giydi simsiyah urbasını
Geliyor korkutucu akşam amca
En iyisi ben yatayım
Sıcak kuştüyü yatağıma
Gelenek dek odama
Beyaz ve çiçekli urbalı sabah abla
Gözlerimi kapayım
2/:
Giydi kalın paltosunu
Göründü ürkütücü akşam amca
En iyisi ben yatayım
Sıcak ve renkli rüyalara dalayım
Gelenek dek dünyaya
Sarı saçlı ve güneşli sabah abla
Gözlerimi kapayım.
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:48 AM
Alattin Daldan Dala Uçuyor
1/:
Yedi yaşında daha,
Uyanamazken sabaha,
Alattin tamircide açtı gözünü
'Levye,' dedi Cabbar usta
'Kriko, kurbağacık...'
Çırak Alattin bir türlü
Anlamadı ustasının sözünü.
2/:
Bir eline makas, diğer eline tarak,
Alattin mahalle berberinde çırak,
Usta haşin.... Usta huysuz,
Bir gün saçkıran kaptı Alattin,
Ertesi gün uyuz.
3/:
Alattin marangozda çekti tulumu,
Ustaya lazım olunca rende,
'Derhal usta, ama...
Bu mu rende? Yoksa bu mu? '
4/:
Sonunda okul heyledi Alattin 'i,
'Bak.' dedi öğretmen,
Öğretti A'yı, Be'yi
Seçti mesleğin en iyisini...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:48 AM
Almanya’daki Bizim Çocuk
Biz Türküz,
Ama aile boyu yaşarız,
Almanya'nın şirin bir kasabasında,
Bura bizim ikinci vatanımız,
Zümrüt ormanlarına,
Dalar gözlerimiz,
Düz ovaları bizi çağırır,
Koşarız koşarız,
Atılırız serin ırmaklarına,
Sayın ki Almanya değil de,
Burası sevgili Türkiyemiz,
Köyleri köylerimiz,
Kentleri kentlerimiz,
Saçları sarışın olsa da,
Gözleri olsa da maviş,
Biz birbirimize benzeriz,
Biz Türküz,
Ama yaşarız, Dik çatılı evlerinde Almanya'nın
İkinci vatanımız burası bizim.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:48 AM
Altın Ailenin Dökümü
1/:
Babamız:
O, bizim altın adamımız.
Gün boyu çalışan elleri nasırlı,
Siyah saçları beyazlasa da.
O, altın adamımız bizim.
Tükenmez sevgisi ona hepimizin.
2/:
Annemiz:
O, bizim altın kadınımız.
Gün boyu mutfağa hapis olsa,
Beyaz elleri soğan koksa da.
O, altın kadınımız bizim.
Sevgisi tükenmez ona hepimizin.
3/:
Dedemiz:
O bizim altın atamız.
Artık hiçbir işte çalışmasa,
Bastonla dolaşsa da.
O, altın atamız bizim.
Bitmez sevgisi ona hepimizin.
4/:
Ninemiz:
O bizim altın büyükannemiz.
Nurlu yüzü kırış kırış,
Beli baston gibi bükük olsa da.
O altın büyükannemiz bizim.
Sevgisi bitmez ona hepimizin.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:48 AM
Otobüs Durağı
1/:
Ben kırmızı boyalı bir otobüs durağıyım
Teker teker durur önümde otobüsler
Altımda yolcular durur
Islanan üstleri yağmurda
İnsanların altımda kurur
2/:
Ben kırmızı boyalı bir otobüs durağıyım
Güvercin kuşları konar tepeme
Eteğime kediler sürünür
Karda kalan yolcular
Üzerlerine beni bürünür.
3/:
Ben kırmızı boyalı bir otobüs durağıyım
Kısmet kısmet üstüne
'Seni seviyorum.' yazıp iki afacan
Ellerindeki sivri çiviyle boyalı bedenime
Özlem mesajı kazırlar sevdiklerine
Bense alınırım üzerime
'Seviyorlar beni.' diye
Sevinirim kendi kendime.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:48 AM
Otobüs Yolculuğu
1/:
Severim arkada oturmayı sınıfta
Ama en önde oturmaya
Bayılırım minibüste.
2/:
Nedense cam kenarı
Tam bana göre
Eğer otobüste isem.
3/:
Ama okulda bunun tam tersi
İtibar etmem en öne
Orta sıra keyfime göre.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:48 AM
Ali Yüklü Gider Okula
1/:
Bizim Ali gider okula.
Omzunda çantası var.
Çanta ki,
Ben diyeyim otuz kilo,
Siz deyin altı batman.
Yani kendinden büyük.
'Nedir bu yük Ali?
Nedir bu yük? '
2/:
Sizin Ali gider okula.
Elinde cetveli var.
Cetvel ki,
Ben diyeyim bir kulaç,
Siz deyin yüz elli beş santim.
Yani boyundan büyük.
'Nedir bu yük Ali?
Nedir bu yük? '
3/:
Hep Aliler gider okula.
Ağzında ezberi var.
Ezber ki,
Ben diyeyim yirmi kitap,
Siz deyin iki bin sayfa
Yani beyninden büyük.
'Nedir bu yük Ali?
Nedir bu yük? '
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:49 AM
Oyun İcabı Her Şey
1/:
İnanmayın...
Oyun icabı her şey.
Uzaktan gelen bezirganlar,
Yollarda yorulan kervan...
Oyundur oyun çocuklar.
2/:
İnanmayın...
Oyun icabı her şey.
Çobanın ardındaki koyunlar,
Sürüye saldıran azgın kurt...
Oyundur oyun çocuklar.
3/:
İnanmayın...
Oyun icabı her şey.
Patlayan kaş, yarılan başlar,
Mahalledeki arsada çelik, çomak...
Oyundur oyun çocuklar.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:49 AM
Amacım Islık Çalmak
I/:
Bizim Ali ıslık çalar
Ben bakarım, Ali çalar
Ali ıslık çalınca
Karşı ki koca dağ da ıslık çalar
Ben bir Ali'ye bakarım
Bir karşı ki koca dağa
Ali ıslık çalar, kuşlar uçar
Boz eşek kaldırır başını
Annesine kur yapan sıpa ürker
Ben bir Ali'ye bakarım
Bir boz eşeğe, bir ürkek sıpaya.
II/:
Bizim Ali ıslık çalar
İnce bir makamdan çalar,
En kalın sesiyle çalar
Bazen hızlı bazen de yavaş çalar
Ali ıslık çalar, ben çalamam
Ali uzun uzun çalar
Ben kıskanırım Ali'yi ve ağlarım:
'Neden ıslık çalamam? ' diye
Ürkek ürkek oynayan minik sıpaya
Ve boz eşeğe anlatamam kendimi
Boş yere götürürüm ağzıma ellerimi.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:49 AM
Oturdum Dibine Elma Ağacı
1/:
Fidanken seni diken benim.
Ne çabuk unuttun bu iyiliğimi?
Söyle bana elma ağacı,
Neden anımsamazsın
Dibine attığım gübreyi.
Söyle elma ağacı
Ne çabuk unuttun beni?
Seni dikeni...
Dibine humuslu toprak dökeni...
2/:
Çitlerle çevirmiştim çevreni hani...
'kemirmesin.' diye kabuğunu eşekler.
Çekirgeler ve bilcümle böcekler
'yemesin.' diye çiçeklerini
Gövdene kireç sürmüştüm hani
Ne çabuk unuttun beni?
Söyle bana elma ağacı,
Seni dikeni.
Dibine can suyu dökeni...
3/:
Yapraklarını ilaçlayan kim?
Nisan ayı gelince,
İnce ince budayan kim dallarını?
Çürüyen yapraklarını toplayan kim?
Söyle elma ağacı
Ne çabuk unuttun beni?
Seni dikeni...
Dibine gübre dökeni...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:49 AM
Aman Be Baba!
1/:
Oooo!
Eveleme
Geveleme
Ne demek istiyorsun?
Söylemiyorsun neden gerçeği.
2/:
Oooo!
Eveleme
Geveleme
Dosdoğru olarak
Düzgün cümle kurarak...
3/:
Oooo!
Eveleme
Geveleme
Eğip bükmeden ne söyleyeceksen
Söylesene artık be baba!
4/:
Oooo!
Eveleme
Geveleme
Biliyorum ben de artık
Beni ta uzaklardan buraya
Getirmediğini bir leyleğin.
5/:
Oooo!
Eveleme
Geveleme
........
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:49 AM
Aman Kuşlar Dikkat Edin!
1/:
Uçurtmama konmayın kuşlar
Ben konuyor muyum hiç?
Sizin çırpışan kanatlarınıza
Ya da hiç dokunuyor muyum?
Gözü kapalı yavrularınıza
Kuşlar dikkat edin!
Ya da çatımızı terk edin.
2/:
Gagalamasın uçurtmamın kuyruğunu
Söyleyin kara kargalara
Ben yoluyor muyum kuyruğunuzu?
Ya da hiç bozuyor muyum?
Bakla oda yuvalarınızı
Kuşlar dikkat edin!
Ya da saçağımızı terk edin.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:49 AM
Oyuncak Dünyası Haritası
1/:
Benzemeyiz biz gerçeğe,
Ne de uyuşan yanımız vardır
Yeryüzünde yaşayan her şeyle
Burası oyuncaklar dünyası.
Adresimiz uzay değil,
Çocukların odası.
1a/:
Bin bir ******* gibi renkliyiz;
Sarı, yeşil ve mavi.
Doldururuz her evi,
Benekliyiz benekli
Uç uç böceği gibi...
2/:
Bu asker, kurşun asker,
Yanındaki yakan top.
Kavrar minicik eller,
Oynaşırız: Hop hop hop!
2a/:
Bin bir ******* gibi renkliyiz;
Mor, turuncu, kırmızı.
Rüyalar dünyasıyız,
Hayallerin yıldızı,
Kenetliyiz kenetli.
Karınca ordusu gibi...
3/:
Şu kaçan zemberekli fare,
Kovalayan onu kedi.
Oyuncak kamyonların,
Kasa kasa taşıdığı sevgiler
Bomboş çocuk gönüllerini
Çiçekli halılar gibi döşedi.
3a/:
Bin bir ******* gibi renkliyiz;
Boyarız beyaz tablolarını
Gündüz düş gören çocukların.
Gökkuşağından ipliyiz,
Çelenkliyiz çelenkli.
Anne arılar gibi...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:49 AM
Amin Alayı Şiiri
1/:
Ufacıktım daha dün,
Bütün dünyam evimiz,
Annem, babam bahtiyar
Bütün ailem mutlu.
Ben ailemden emin
Ailem benden emin,
Ağızlarda bir dua mırıl mırıl:
Amin! Amin! ...
Öğrenci oluyorum bu yıl...
2/:
Yaslanıp pencereye,
Dışarıyı gözlerdim.
Gördüğüm ilk çatılar,
Mahalle mektebinin.
Mektep benden emin,
Ben de oradan emin.
Amin! Amin!
3/:
Cezbeder gördüklerim,
Okulun bahçesinde.
Her köşede bir ağaç,
Bir çeşme her bölümde
Ağaç altı saklambaç
Ebe, sobe önümde...
Ben hoppacıktan emin
Gök boncuk benden emin.
Ağızlarda bir dua mırıl mırıl:
Amin! Amin! ...
Öğrenci oluyorum bu yıl...
4/:
Sonunda geldi, çattı,
Mektepli olma günüm.
Kapattı yaramazlığım
Defterini geçmişin.
Hocalar benden emin.
Ben de onlardan emin.
Ağızlarda bir dua mırıl mırıl:
Amin! Amin! ...
Öğrenci oluyorum bu yıl...
5/:
Dizildi 'amin alayı'
Kuyruk gibi arkama.
Ağızda dualarla,
Yürüdüm yarınlara.
Dualar benden emin.
Ben de onlardan emin.
Ağızlarda bir dua mırıl mırıl:
Amin! Amin! ...
Öğrenci oluyorum bu yıl...
6/:
Lezzetli yiyecekler,
Hocalara armağan.
Erişirmiş bu güne
Annesinden her doğan
Annemler benden emin.
Ben de onlardan emin.
Ağızlarda bir dua mırıl mırıl:
Amin! Amin! ...
Öğrenci oluyorum bu yıl...
7/:
Bu ilk günün ilk dersi,
Yazıverdim yaprağa:
Birinci A ile ilk Be'yi,
Ne de kolay belledim
Elifba'de her şeyi.
Artık hayatım benden emin.
Ben hayatımdan emin.
Ağızlarda bir dua mırıl mırıl:
Amin! Amin! ...
Öğrenci oldum bu yıl...
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:49 AM
Oyunlar Çağırıyor Bizi
1/:
'Coşun coşun çocuklar,' diyerek
Oyun çağırıyor herkesi
'Koşun koşun çocuklar,' diyerek
Oyun çağırıyor herkesi.
2/:
Koşun çocuklar koşun
Coşun coşun çocuklar
Çağırmaktan yoruldu oyun
Tükeniyor nefesi.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:50 AM
Anlayın Beni
Bir nisandı
Geldiğim gün dünyaya
Sevindi herkes
'Ali olsun' dedi bir ses
Öteki 'Veli olsun adı'
Anlamadım kimseyi
Ne demek Ali?
Veli ne demek?
Bu insanlar neden sevindi şimdi?
Anlamadım ağladım ağladım
Onlar anlamadılar beni
Güldüler güldüler
Üstelik ebemi ödüllendirdiler.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:50 AM
Oyunu Severim
1/:
Annemi severim.
Babamı daha çok,
Bir de oyunu tabii ki.
2/:
Dedemi severim.
Ninemi daha çok,
Bir de körebeyi tabii ki.
3/:
Ağabeyimi severim,
Ablamı daha çok,
Bir de çelik-çomağı tabii ki.
4/:
Halamı severim,
Amcamı daha çok,
Bir de kovalamacayı tabii ki.
5/:
İnsanları severim,
Tüm canlıları daha çok,
Bir de uçurtmayı tabii ki.
Severim canım gibi,
Çevredeki her bir şeyi.
Başı beyaz başlıklı dağı,
Örtüsü yeşil olan ovayı,
Şırıltısı ninni gibi dereyi,
Kuzu güttüğüm tepeyi,
Bir de sobeyi tabii ki.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:50 AM
Anahtarım Çıt Çıt Çıt
1/:
Ben bir anahtarım
Çıt açar...çıt kaparım
Karanlık odadan korkan
Mini minnacık çocuğa
Ampul yakarım.
2/:
Ben bir anahtarım
Çıt kapar...çıt açarım
Kışın üşüyen çocuğa
Ya da titreyen kediye
Kalorifer yakarım.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:50 AM
Anne Sen Sür Arabamı
1/:
Aydınlık bir sabahtı
'Oğul can geldi.' dediler.
Meğerse gelen benmişim dünyaya.
'Hani babam nerede?
Bana gösterin babamı
Anne sen sür arabamı.'
2/:
Hiç durmadan dönsün tekerlekler
Arabam ilerlesin,
Ben yürüyeyim hayata.
Bebekler büyürmüş yata yata.
'Beni babama götürün
Ya da getirin bana babamı
Anne sen sür arabamı.'
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:50 AM
Öğret-Menimi Anımsadım
Bu sabah yataktan kalkınca
Banyodaki aynaya baktım
Her zamanki gibi yine bu sabah
O da ne?
Sağ kulağım
Daha büyük göründü
Sol kulağıma göre gözüme
Sevgili öğretmenim
Nedense bilmem bu sabah
Hatırladım birden seni.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:50 AM
Anne Yetiş Elden Gidiyor Yavrun
1/:
Şu iki yaramaz var ya:
Birinin adı Mükremin,
Ötekininki Satılmış.
Dolanır dururlar ortalıkta,
Ellerinde kalın kalın sopalarla.
Ne mevsimlerden yaz derler,
Ne de ayazlı kışı dinlerler.
Mavi gözleri çakmak çakmak
Ağızlarının kenarı hep salyalı.
Eğer yok ise değnekleri
Yine de boş durmaz yaramaz elleri
Ya topak ve kara taşlı
Ya da kenarı keskin kayalı.
Mahalledeki insanları bezdirdiler
Bıktırdılar zavallı hayvanları
Bu iki haylazın kötü huyu
Sayın ki dızmanlara eş.
Anne Çomar tez yetiş,
Elden gidiyor yavru.
Yapma Mükremin dur!
Yavru köpeği kudurttun.
Dilerim sen de kudur!
2/:
Şu iki yaramaz var ya:
Birinin adı Mükremin,
Ötekininki Satılmış.
Dar sokaklar onların sayılır.
Çoktan teslim olmuş ellerine,
Geniş meydanlar, kalabalık caddeler.
Sabah olup da aniden çıkınca,
Bu haylaz çocuklar ortaya,
Acele kaybolurlar bütün kediler.
Ne çınar ağaçlarında yuva kalır
Ne de saçaklarda serçe yumurtası.
Cami avlusundaki güvercinler
Korkarım soylarını tüketecekler.
Etmez zavallılara bunların ettiğini
Dağlardaki azgın kurt
Derelerdeki yabani çakal.
Sonunda teslim oldu zulümlerine çayırlar,
Yeşil bahçeler ve pancar moru bayırlar.
Çeldiler şırlayan dereler bile suyu.
Mahalledeki insanlar bezdiler
Bıktılar zavallı hayvanlar
Bu iki haylazın kötü huyu
Sayın ki şeytanlara eş.
Anne mırnav tez yetiş,
Elden gidiyor yavru.
Yapma Satılmış dur!
Yavru kediyi kudurttun.
Dilerim sen de kudur!
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:50 AM
Öksüz Çocuk Ne İster?
1/:
Satıcı amca
Halkalı şeker satıyorsun
Çilekli reçel satıyorsun da
Neden anne satmıyorsun bana?
2/:
Satıcı amca
Tere yağ satıyorsun
Doğal bal satıyorsun da
Neden baba satmıyorsun bana?
3/:
Satıcı amca
Herkese satıyorsun da her şeyi
Neden bu öksüz çocuğa?
Satmıyorsun en çok istediğini.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:50 AM
Ölüm Ne Demek Selim?
Daha dün sabahtı...
Karşılaştık okulun yolunda.
Sevgi ile selamlaştık.
Birbirimize uzun uzun bakıştık.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:51 AM
Özgür Uçurtma
I/:
Gök yüzünde özgürdü
Uçuşan kuşlar gibi
Rüzgar kanatlı uçurtmam
Çıktı mı bulutlar ülkesine
Baş baş yapardı
Bir sağına bir soluna.
2/:
Upuzun teller gerdiler gökyüzüne
Ellerinde kara penselerle amcalar
Plastikten telefon telleri önce
Sonra çelikten elektrik telleri
Çıkmasın diye gökyüzüne
Özgür uçurtmalar
Sonunda olan oldu
Uçurtmasız kaldı çocuklar...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:51 AM
Pabucu Yarım Amet'e Şiir
1/:
Amet abi, Amet abi...
Ayağındaki pabucun yarım,
İhtiyacım var daha sana
Ben daha yarın kadarım.
Şiir yaz benim için,
Şiir yaz ve yuvarla boş arsaya
Amet abi pabucu yarım,
Haydi çık dışarıya
Hep birlikte çember oynayalım.
2/:
Amet abi, Amet abi...
Şiirinin serin soluğu ulaşsın,
Gökyüzünden yukarılara bile.
Biz çocuklara can olsun,
Tıkanan çiçeklere nefes...
Herkes ama herkes sana koşsun,
Şiirinde kendini bulsun...
Terledim sek sek oynamaktan
Çelik çomaktan susadım
Şimdi bir bardak su ol
Serin beyitlerin su...
Nerenden akar o şır şır çeşme?
Nerende kazılı o derin kuyu?
Amet abi pabucu yarım,
Çık dışarıya kuyu kazalım.
3/:
Amet abi... Amet abi...
Del sarışın yaprakları,
Kitaplardan dışarı taş.
Yavaş yavaş yol almak yakışmaz sana
Bir o yana bir bu yana
Tembelce sallanmak niye?
Tekerleme ol. Şekerleme ol
Ebe ol. Sobe ol...
Amet abi pabucu yarım,
Çık dışarıya şiir yazalım.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:51 AM
Palyaço Pekmez de Ağlarmış
1/:
Ne zaman düğün olsa mahallede
Ya da bayram gelse daracı sokaklara
Biz çocuklara sıcacık gün doğardı
Çünkü sen de çıkagelirdin
Tin tin tin...
Aratmazdın acar keloğlanları
Ve kırmızı burunlu komik ibişleri
Hep bir ağızdan,
Bağırtırdın bizleri:
'Palyaço Pekmez, Palyaço Pekmez! '
'Bu pekmez bize yetmez.'
2/:
Sicimler sarkardı başlığından,
Ve çıngıraklı püsküller her yanından.
Türküler, şarkılar gırla giderdi.
Palyaço Pekmez o günler ne günlerdi?
Ayağın takılıp eskaza
Yuvarlanırdın mahsuscuktan aramıza
Şimdi çok gerilerde kaldın.
Daldın da çıkamadın sisli anılarımıza.
3/:
Koltuğundan gıdıklanan çocuklara,
Yine kahkahalar dağıtıyor musun?
Bilmem yalancıktan ağlıyor musun?
Söyle anılarımızın Palyaço Pekmez'i,
Afacanları yine bağırtıyor musun:
'Palyaço Pekmez, Palyaço Pekmez! '
'Bal yemez şerbet içmez.'
'Bu pekmez başka pekmez.' diye
Halkalı şekerler dağıtıyor musun?
Minik izleyenlerine hediye...
4/:
Yukarı kıvrık dudakların kırmızı mı yine?
Ve de ucu delik pabuçların kocaman mı?
Çık gel aniden anılarımızdan.
Özledik, çok özledik seni,
Palyaço Pekmez inan!
Yeniden yemek istiyoruz seni.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:51 AM
Pastel Boyalar
1/:
Biz rengarenk pastel boyalarız
Çocukları gün boyu oyalarız
Tutup çatılardan ak güvercinleri
Kanatlarını sarı
Gagalarını kırmızı boyalarız
Yani biz rengarenk pastel boyalarız
Renge bularız bütün kuşları
2/:
Biz rengarenk pastel boyalarız
Boz ovalara yeşil hatlar çekeriz
Deniz üstünde mavi mavi sekeriz
Önce eflatun yağmurlar yağdırırız
Damla damla mor dağlara
Sonra üstünüze gökkuşağı çizeriz
Biz rengarenk pastel boyalarız
Aman ha hor kullanmayın bizi
Kızarsak sizi de boyalarız.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:51 AM
Pazarcı Pazarlamacı
1/:
Şu bizim kabakçı amca her pazar
Kurar tezgahını kaldırımın kıyıcığına
Gün boyu durmaz kabak satar
Bağırır da bağırır
Boğazını yırtarcasına:
'taze bunlar, dalından bunlar
Yeme de yanında yat
Al amca, teyze sen de al
Helal...helal...
Turfanda bunlar turfanda...'
Bizim kabakçı amca bağırır
Müşterileri yeşil kabağa çağırır
2/:
Şu bizim soğancı amca her hafta
Serer yaygısını uygun bir yere
Yıl boyu soğan satar
Bağırır ha bağırır
Boğazını yırtarcasına:
'taze bunlar, bahçeden bunlar
Yeme de yanında yat
Al dayı, hala sen de al
Helaldir bunlar helal...'
Bizim soğancı amca bağırır
Müşterileri yeşil soğana çağırır
3/:
Şu bizim şekerci amca her zaman
Kurar tezgahını pazarın girişine
Çocuklara horoz şekeri satar
Bağırır da bağırır
Boğazını yırtarcasına:
'baldan daha tatlı bunlar
Yeme de yanında yat
Tat küçük, minik sen de tat
Al...al...al...
Helaldir bunlar helal...'
Bizim horoz şekerci amca bağırır
Müşterileri tatlı şekere çağırır
4/:
Şu bizim üzümcü amca bağırır
Koyar kasalarını bir kenarına pazarın
Bağırır da bağırır
Boğazını yırtarcasına:
'taze bunlar, taze bunlar
Yeme de yanında yat
Tat kardeş, baba sen de tat
Al...al...al...
Helaldir bunlar helal...'
Bizim üzümcü amca bağırır
Müşterileri kara üzüme çağırır
5/:
Şu bizim leblebici amca leblebi satar
Bir satar bir ağzına atar
Bağırır da bağırır
Boğazını yırtarcasına:
'Çorum'dan bunlar, Çorum'dan bunlar
Yeme de yanında yat
Tat Ankaralı, İstanbullu sen de tat
Al...al...al...
Helaldir bunlar helal...'
Bizim leblebici amca bağırır
Müşterileri leblebiye çağırır
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 09:51 AM
Pazarcılar
1/:
Şu bizim kabakçı amca her pazar
Kurar tezgahını kaldırımın kıyıcığına.
Gün boyu durmaz kabak satar.
Bağırır da bağırır
Boğazını yırtarcasına:
'Taze bunlar, dalından bunlar
Yeme de yanında yat
Al amca, teyze sen de al
Helal...helal...
Bizim kabakçı amca bağırır
Müşterileri yeşil kabağa çağırır.
2/:
Şu bizim soğancı amca her hafta
Serer yaygısını uygun bir yere.
Yıl boyu soğan satar.
Bağırır ha bağırır
Boğazını yırtarcasına:
'Taze bunlar, bahçeden bunlar
Yeme de yanında yat
Al dayı, hala sen de al
Helaldir bunlar helal...'
Bizim soğancı amca bağırır
Müşterileri yeşil soğana çağırır.
3/:
Şu bizim şekerci amca her zaman
Kurar tezgahını pazarın girişine.
Çocuklara horoz şekeri satar.
Bağırır da bağırır
Boğazını yırtarcasına:
'Baldan daha tatlıdır bunlar
Yeme de yanında yat
Tat küçük, minik sen de tat
Al...al...al...
Helaldir bunlar helal...'
Bizim horoz şekerci amca bağırır
Müşterileri tatlı şekere çağırır.
4/:
Şu bizim üzümcü amca her hafta
Koyar kasalarını bir kenarına pazarın.
Bağırır da bağırır
Boğazını yırtarcasına:
'Taze bunlar, taze bunlar
Yeme de yanında yat
Tat kardeş, baba sen de tat
Al...al...al...
Helaldir bunlar helal...'
Bizim üzümcü amca bağırır
Müşterileri kara üzüme çağırır.
5/:
Şu bizim leblebici amca leblebi satar.
Bir satar bir ağzına atar.
Bağırır da bağırır
Boğazını yırtarcasına:
'Çorum'dan bunlar, Çorum'dan bunlar
Yeme de yanında yat
Tat Ankaralı, Sstanbullu sen de tat
Al...al...al...
Helaldir bunlar helal...'
Bizim leblebici amca bağırır
Müşterileri leblebiye çağırır.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 10:05 AM
Pazarcılar
1/:
Şu bizim kabakçı amca her pazar
Kurar tezgahını kaldırımın kıyıcığına.
Gün boyu durmaz kabak satar.
Bağırır da bağırır
Boğazını yırtarcasına:
'Taze bunlar, dalından bunlar
Yeme de yanında yat
Al amca, teyze sen de al
Helal...helal...
Bizim kabakçı amca bağırır
Müşterileri yeşil kabağa çağırır.
2/:
Şu bizim soğancı amca her hafta
Serer yaygısını uygun bir yere.
Yıl boyu soğan satar.
Bağırır ha bağırır
Boğazını yırtarcasına:
'Taze bunlar, bahçeden bunlar
Yeme de yanında yat
Al dayı, hala sen de al
Helaldir bunlar helal...'
Bizim soğancı amca bağırır
Müşterileri yeşil soğana çağırır.
3/:
Şu bizim şekerci amca her zaman
Kurar tezgahını pazarın girişine.
Çocuklara horoz şekeri satar.
Bağırır da bağırır
Boğazını yırtarcasına:
'Baldan daha tatlıdır bunlar
Yeme de yanında yat
Tat küçük, minik sen de tat
Al...al...al...
Helaldir bunlar helal...'
Bizim horoz şekerci amca bağırır
Müşterileri tatlı şekere çağırır.
4/:
Şu bizim üzümcü amca her hafta
Koyar kasalarını bir kenarına pazarın.
Bağırır da bağırır
Boğazını yırtarcasına:
'Taze bunlar, taze bunlar
Yeme de yanında yat
Tat kardeş, baba sen de tat
Al...al...al...
Helaldir bunlar helal...'
Bizim üzümcü amca bağırır
Müşterileri kara üzüme çağırır.
5/:
Şu bizim leblebici amca leblebi satar.
Bir satar bir ağzına atar.
Bağırır da bağırır
Boğazını yırtarcasına:
'Çorum'dan bunlar, Çorum'dan bunlar
Yeme de yanında yat
Tat Ankaralı, Sstanbullu sen de tat
Al...al...al...
Helaldir bunlar helal...'
Bizim leblebici amca bağırır
Müşterileri leblebiye çağırır.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 10:06 AM
Pazarda Bal Var
1/:
Balcı amca balcı amca,
Balın bir parmağı kaça?
Çal ağzımıza,
Çal ağzımıza...
2/:
Bilirim arılar kızar.
Aç kalır arıcıklar.
Ama o kadar tatlı ki balın,
Bu güzel tada çocuklar,
İmkanı yok dayanamazlar.
Balcı amca balcı amca,
Çal ağzımıza,
Çal ağzımıza...
3/:
Biliriz, bir parmak bal,
Binlerce çiçek demek
Ama o kadar tatlı ki balın,
Dünyada değişilmez,
Hiçbir şeye bal yemek.
Balcı amca balcı amca,
Çal ağzımıza,
Çal ağzımıza...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 10:06 AM
Peki Baba Ben Niye? ...
1/:
Ablam anılarını yazar
Ağabeyim mektup yazar
Azar azar Ali de yazar
Peki baba ben niye yazamam?
2/:
Beygir yollarda koşar
Kısrak koşar çayırlarda
Azar azar tay da koşar
Peki baba ben niye koşamam?
3/:
Serçe gökyüzünde uçar
Karga da uçar havalarda
Azar azar tavuk da uçar
Peki baba ben niye uçamam?
4/:
Kavak ağacı bulutlara kadar uzar
Söğüt ağacı da uzar ev boyu
Azar azar çınar da uzar
Peki baba ben niye uzamam?
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 10:06 AM
Pembe Olur Gökyüzüm
1/:
Ne zaman hüzünlensem ve ağlasam
Pembe pembe olur mavi olan gökyüzüm
Gözlerimin düzüne kızıl kanlar otursa
Çizim çizim kızarsa
Gözümün bebeğinin karmaşık damarları
Kaldırıp o an acılı başımı
Maviş olan gökyüzüne bakarım...
2/:
Ne zamanlar kaldırsam bunalan başımı
Pembe pembe olur bir anda
Gerçekte mavi olan gökyüzüm
Yakalarım o anda kaçak mutluluğu
Güler, güller açar hüzünlü yüzüm...
Ne zaman elem çökse
Zavallı yüzümün ve gözlerimin
Gölgeli kahverengisine
Teslim olsa boynu bükük yüreğim
Uzaklardaki annemin özlemine
Kaldırıp o an nazlı başımı
Masmavi renkli göğe bakarım...
3/:
Ne zaman kaldırsam acılı başımı
Pembe pembe olur gökyüzüm
Atılırım kollarına sevincimin
Gülen güzel türküler yakarım.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 10:06 AM
Parasız Yatılı
Kazanamadım,
Geçen yıl parasız yatılıyı,
Evden kaçmayı denedim.
Kazanamazsam eğer,
Bu yıl da parasız yatılıyı.
Annem,
Ya da babam,
Denesin evden kaçmayı.
Benden çok kazanmayı
İstediklerine göre onlar.
Kaçak olmak da onların hakkı.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 10:06 AM
Neler Olmak İstiyorum?
I/:
Baba olmak istiyorum
Ellerinden tutup götürmek için
Lunaparka çocuklarımı.
II/:
Öğretmen olmak istiyorum
Tutup çekmemek için
Nazik kulağını öğrencilerimin.
III/:
Anne olmak istiyorum
Zorlaya zorlaya kaldırtmamak için
Zarif kızıma evdeki ağır eşyaları.
IV/:
Asker olmak istiyorum
Ne olursa olsun vurmamak için
Savaşlarda mini minnacık çocukları.
VI/:
Nine olmak istiyorum
Kış mevsiminde anlatmak için
En güzel ve anlamlı masalları.
VII/:
Kasap olmak istiyorum
Bizim mahalle mırnavlarına
Vermek için lezzetli ciğerleri.
VIII/:
Doktor olmak istiyorum
İyileştirmek için hastalıklarını
Yoksul ve kimsesiz hastaları.
IX/:
Hakim olmak istiyorum
Kesinlikle ayırmamak için
Boşanmak isteyen anne babaları.
X/:
Toprak olmak istiyorum
Yetiştirmek insanlar yesin diye
En güzel ve en görkemli meyveleri.
XI/:
Yağmur olmak istiyorum
Bolluk - bereket olmak için
Sarı tarlalara ve yeşil çayırlara.
XII/:
Güneş olmak istiyorum
Isıtmak hatta terletmek için
Kışın soğuğunda üşüyen çocukları
XIII/:
Adam olmak istiyorum
İnsan gibi yaşamak
Ve yaşatmak için hayatı.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 10:06 AM
Nerde Dedemin Dünyası?
1/:
Böyle bırakmamıştı size
Dedemin dünyası nerde?
Göklerinde leylekler uçardı
Takla atardı nazlı güvercinler
Kuşlar havada sürüyle
Dedemin dünyası nerde?
Armağandı bana yaş günümde
Dedemin yeşil dünyası nerde?
2/:
Böyle kirli değildi çevre
Tertemiz sular gürül gürüldü
Emmimler göçmemişti henüz şehire
Dedemin dünyası nerde?
Bana armağandı yaş günümde
Dedemin mavi dünyası nerde?
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 10:06 AM
Annem Ayrı Babam Ayrı
Babam bir ucunda oturur bu şehrin
Annemse oturur diğer ucunda
Ben kalmışım arada
Bir gün babama koşarım
Anneme koşarım ertesi gün
Özlem dolu yüreğim avucumda
Sevgili anneme kavuştuğumda
Ayrılırım özlediğim babamdan
Sevinç ve üzüntüyü
Aynı anda yaşarım
Atamam hiç bir zaman
Kafamdan ayrılığın hüznünü
Hasretle beklerim
Hep birleşeceğimiz günü.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 10:06 AM
Nerdesin Anne?
1/:
*******i açılır üstüm,
Üşürüm.
Bundan kime ne?
Ya sen, nerdesin anne? .
2/:
Top oynarım arsada,
Terlerim.
Bundan kime ne?
Ya sen, nerdesin anne? .
3/:
Hayat gelir üstüme
Korkarım.
Bundan kime ne?
Ya sen, nerdesin anne? ...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 10:06 AM
Neredesin Anne?
1/:
Ne kadar çok istiyorum bir bilsen
Akşamları ninnilerinle uyumak
Ve sabahları uyanmak ılık nefesinle
Söyle neden duyulmaz sesin
Nerdesin anne, anne nerdesin?
2/:
Ne kadar çok istiyorum bir bilsen
Küsmek, kırılmak veya naz yapmak sana
Bin bir çeşitli kahvaltı sofrasında
Söyle neden duyulmaz sesin
Nerdesin anne, anne nerdesin?
3/:
Ne kadar çok istiyorum bir bilsen
Akşamleyin daha yatağa girmeden önce
Kaf dağından getirdiğin masalını dinlemek
Söyle neden duyulmaz sesin
Nerdesin anne, anne nerdesin?
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 10:06 AM
Neylesin Gaznesiz Mahmut?
1/:
Bu Mahmut
Gazneli Mahmut değil.
Ne birinci Mahmut
Ne de Mahmut'ların ikincisi.
Annesinin incisi
Hanımının gözünde ise
Kocaların en iyisi...
2/:
Bu Mahmut
Gazneli Mahmut değil ki
Gazne kentinde otursun
Onun yoksul evi şuracıkta
Sayın ki sizin mahallede
Ya da bir alt sokakta
Herhangi bir numarada
Elinde ters dönmüş küreği ile
Sağda solda kısmetini aramada.
3/:
Bu Mahmut
Gazneli değil
Gaznesiz Mahmut belki
Elindeki ters dönmüş küreği
Daldırsa da sultan hazinelerine
Yazık ki bir altın bile alamaz
Dalamaz nasip kısmet deryasına
Mahmut'un hesabına hep 'borçlu' yazılır
Dizilir boğazına Mahmut'un lokmalar
Ak ile kara gibi yaşamı iki boyut
Yani vermezse mabut
Neylesin kısmetsiz Mahmut?
4/:
Bu Mahmut
Gazneli değil bizim Mahmut
Tam üç çocuk babası
Güzel gözlü bir kadının kocası
Eksik olmaz onun düğünlerde gamı,
Bayramlarda bile bitmez tasası.
5/:
Bu Mahmut
Gazneli Mahmut değil ki
Ne bilsin hazine-i hassa nedir?
Nedir toprak altında define-i kadim
Sabah olmuş karısı ocağını yakamamış bile
Nasıl yaksın ki?
Ne bulguru var, ne de çorbası.
Çözümü var aslında bütün sorunların.
Gerek onun çalışması,
Hem de çok çalışması.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 10:06 AM
Ninemi Öldürmeyin Ne Olur?
1/:
Ne olur susun?
Söylemeyin bana
Sevgili ninemin öldüğünü
Beni aldatın:
'Ninen kaf dağından sana,
Masal getirmeye gitti.' deyin.
2/:
Susun söylemeyin ne olur?
Ninemin öldüğünü
Ve toprağa gömüldüğünü
Beni aldatın:
'Ninen değiştirmeye gitti,
İtin önündeki otu etle
Atın önündeki eti otla.' deyin.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 10:06 AM
Annemin Adresi Yüreğim
1/:
İstemem,
Amasya'dan elmayı,
Kaymağı ise Afyon'dan,
Sizin olsun Diyarbakır karpuzu.
Vazgeçtim şen şakrak rüyalarımdan.
Alın toz pembe hayallerimi.
Bana verin yalnızca
O güzeller güzeli annemi!
2/:
İstemem,
Adana'dan beyaz pamuğu,
Konya'dan ise esmer buğday...
Ya da sizin olsun sarayı İstanbul'un
Vazgeçtim bayramlık rüyalarımdan.
Alın gül kokulu hayallerimi.
Bana verin yalnızca
O güzeller güzeli annemi!
3/:
İstemem,
İncirini Aydın'ın
Güneşi sizin olsun Mersin'in.
Edirne peynirini severim ama
İstemem yağlı kaymağını Afyon'un.
Vazgeçtim rengarenk rüyalarımdan.
Alın altın renkli hayallerimi.
Bana verin yalnızca
O güzeller güzeli annemi!
Korkma Ufacık Çocuk
1/:
De bana mini minnacık çocuk
Neden ellerin ufacık?
Bu turuncu Akdeniz portakalı.
Bu sulu elma Amasya'dan.
Muş'tan bu kadife tüylü ayvacık.
Al eline bunları usulcacık.
2/:
Söyle bana mini minnacık çocuk
Neden ellerin ufacık?
Isırmaz bu karabaş köpek.
Bu mırnav kedi tırmalamaz.
Bu ise oyuncak bir ayıcık.
Al haydi eline usulcacık.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 10:07 AM
Ninemin Gözlüğü
Sabah erkenden kalkar
Ninem gözüne gözlüğünü takar
Döner bana bakar
Gün boyu örgü örer
Yine döner bana bakar
Sepet dolusu dikiş diker
Bir daha döner bana bakar
İğneye iplik takar
Teker teker yamar tüm yırtıkları
Gözlüğünün üzerinden
Döner döner yine bana bakar
Yıldızlar gibi gülümser
Anlar içimden geçeni
İtina ile çıkartır gözlüğünü
Getirir benim gözüme takar
O anda dünya silinir önümde
Başım fırıldak olur
Döner de ha babam döner...
Bulanır midem ağzıma gelir
Ninemi gördüren gözlük
Nedense bilmem kor ateş olur
Benim gözlerimi yakar.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 10:07 AM
Annemin Giysileri
Annemin kahverengi kazağı bol
Pileli beyaz eteği uzun
Kareli mavi ceketi geniş
Ağzı tüylü pabuçları kocaman
Annem çarşıya çıktığı zaman
Anne olmak isterim
Kazak bol olsa da
Uzun olsa da etek
Olsa da geniş ceket
Kocaman bu pabuç demez
Üzerime çekerim
Ayağıma giyerim
Kendiminki dururken
Aksilik bu ya
Annemin ölçüsüz giysilerini
Giymeyi ne çok isterim.
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 10:07 AM
Ninemin Öfkesi
'Zamane çocukları bunlar.' dedi mi ninem
Bilirim ki fark etmeden basmışım
Yine damarına damarına
Bilirim çaresini bu durumun
Hemen koşarım yanına
Balık gibi atlarım kucağına:
'Hadi canım ninem
Rahmetli dedemi bana anlatsana'
O anda geçer yaşlı ninemin öfkesi
Ta uzaklara dalar gözleri
Bir yaprak gibi titrer incecik sesi
O anda ne siniri kalır
Ne de deniz dalgasına benzeyen öfkesi
Başlar tane tane anlatmaya:
'bir gün rahmetli....'
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 10:07 AM
Annemin Günü
1/:
Benim güzel anneme
Cimri amcalar
Koskocaman bir yılda
Tek gün ayırmışlar.
2/:
Siz o tek günü
Kendi annenize verin
Benim anneme yetmez
Bütün günleri senenin.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 10:07 AM
Arkadaşım Bulmaca
1/:
Ne zaman sıkılırsa canım
Hemen bulmaca çözerim
Bir nedenden sevinçliysem
Bayrama erişmişse zamanım
Neşeli bir düğündeysem
Sarılırım kalemime
Alıp elime 'akıl oyunları'nı
Yine bulmaca çözerim
Soruları boncuk yapıp
Aklımın ipine dizerim.
2/:
Bir nedenden üzüntülüysem
Ve zamanım boşsa
Veya kafam bir hoşsa
Bulmaca çözerim yine
Sarılırım kalemime
Alıp elime 'zeka oyunları'nı
Sanmayın boşa uğraşırım
Sözcükler arasında gezerim
Çözdüğüm her bulmacayı
Rengarenk boncuk yapıp
Aklımın ipine dizerim.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 10:07 AM
Ninniler Arıyorum
1/:
Her akşam çöktüğünde
Karabasan gibi üstüme
Yalnız yatağıma girince
Ninniler arıyorum
Müzik gibi ipince
Yarım kalan ninniler
Arıyorum kendimce
Yıllardan beri her gece...
O an bir ses:
'E e e e...
Dandini dandini dastana
Danalar girmiş bostana...'
Bu ses annemin sesi
Kulağımın ucunda
Kesik kesik ninniler
İnil inil iniler.
2/:
Yalnız kalınca her gece
Issız yatağıma girince
Ninniler arıyorum
Pamuk gibi nazikçe
Yarım kalan ninniler
Arıyorum kendimce
Yıllardan beri her gece...
Yarısı kulağımda hala
Uzaklarda kalmış yarısı
O an bir nefes:
'e e e e...
'E e e e...
Uyumuş da büyümüş ninni
Tıpış tıpış yürümüş ninni...'
Annemin ılık nefesi
Kulağımın ucunda
Kopuk kopuk ninniler
İnil inil iniler.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 10:07 AM
Arkadaşım Küçük Söğüt
Hani arkadaştık seninle
Yardım edecektik hani
Dar günde birbirimize
Ben sulayacaktım seni
Toprağını gübreleyip
Budayacaktım uzayan dallarını
Sen de yağmurda karda
Beni koruyacaktın
Yaptım görevlerimi ben
Ama ya sen?
Yıldırım çektin üstüne
Ben altına sığınmışken.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 10:07 AM
Armudun Sapı Elmanın Çöpü
1/:
Ne zaman ki:
'Armudun sapı...' desem
Ya da 'elmanın çöpü...'
Annem hemen uyarır beni:
“Armudun sapı, elmanın çöpü
Deme.” diye
2/:
Ama sizler söyleyin
Ablalar Allah Aşkına…
Ben ne yapabilirim ki?
Sapı yok mu armudun?
Yok mu elmanın çöpü sanki...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 10:07 AM
Ninemin Sarı Kızı
1/:
Ninemin sarı kızı
Sabah çıkar bozkırlara
Uçsuz bucaksız çayırlara
Koyulur kımıl kımıl yayılmaya.
2/:
Ninemin nazlı kızı
'bu çiçektir.' demez, koparır
Yayılır genç çimenleri
İçer bitene kadar çeşmeleri.
3/:
Ninemin boynuzlu sarışın kızı
Dolaşır kocaman dağları
Arşınlar sınırsız ovaları
Ak sütüyle doldurur
İçelim diye akşamları biz
Kalaylı bakır kovaları.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 10:07 AM
Nöbet Duruyor Kentler
1/:
Dağlar, kuşanıp kanlı palaskasını
Dudağımı bekleyen bir sipahi gibi
Alnacımda nöbet duruyor.
Sonra sıyırıp kınından kanlı palasını
Vuruyor her bir sözümü.
2/:
Kentler, kuşanıp kanlı palaskasını
Dudağımı bekleyen bir yeniçeri gibi
Karşımda nöbet duruyor.
Sonra sıyırıp kınından saldırmasını
Vuruyor gerçek özümü.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 10:08 AM
Nokta Nokta
1/:
Ben mini minnacık bir noktayım
İmla sıralamasında en sondayım
Virgül: Sevgili kız kardeşim
Eşim: İki nokta üst üste
Ünlemin altındayım
Üstündeyim virgülün
Geçer cümleye son olmakla
Tüm vaktim ve bütün günüm
2/:
Ben mini minnacık bir noktayım
Bu şiire kondu adım
Kitabın en sonundayım...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 10:08 AM
Nüfus Kağıdım Neden Mavi?
Benim nüfus kağıdım mavi
Pembe renkli Ayşe'ninki
Peki neden mavi ki benimki?
Peki Ayşe'ninki niye pembe?
(ancak anlayabildim
Sorumun yanıtını
On beşime gelince...)
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 10:08 AM
O Dere Bizim Dere
1/:
Her köyün alt ucundan geçer o dere
Kıvrılır... Bükülür...
Gider denize dökülür
2/:
Her köyün alt ucundan o dere geçer
Kalaslarla köprü kurar üstüne
Koca bıyıklı bizim Hakkı Usta
Üstünden o köprünün
Azmi geçer, Hasibe geçer
Güle oynaya her gün
Bütün çocuklar geçer
3/:
Her köyün alt ucundan geçer o dere
Aranır... Taranır...
Sorar herkese
'Hey sarışın başaklı tarlalar,
Yeşil ağaçlı bahçeler,
Başı bulutlu dağlar,
Yamacı çimenli tepeler...
Usulca söyleyin kulağıma
Deniz nere? Göl nere?
4/:
Her köyün alt ucundan o dere geçer
Kıvrım kıvrım kıvrılır,
Büklüm büklüm bükülür
O dere acep nere dökülür?
5/:
Her köyün alt ucundan geçer o dere
Bahçıvan Sefer amca
Çukur kazar çakıllı kenarına
Diz boyu kazdığı çukurlara
Söğüt diker. Kavak diker
6/:
Her köyün alt ucundan o dere
Akar hiç durmaz
Hem gündüz hem de gece
7/:
Her köyün alt ucundan geçer o dere
Arka köyden selam toplar
Getirip bırakır bizim köye
Bizden aldığı selamı
Götürür öteki köye
8/:
Her köyün alt ucundan
Eğer geçmezse o dere
Ne kuş konar o köye
Ne de uğrar bir kişi
Aydınlatmaz *******i ay dedesi
Isıtmaz o beldenin güneşi
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 10:08 AM
O Ağaç
A/:
O ağaç
Yol üstünde
'Şipşirin görüneyim.' Diye
Her gelene, her geçene
Eğilir ve selam verir...
B/:
O ağaç
Yol üstünde
'Şipşirin görüneyim.' Diye
İlkbaharda pespembe olur
C/:
O ağaç
Yol üstünde
Şirin görüneyim diye
Yazın yemyeşile bürünür.
Ç/:
O ağaç
Yol üstünde
'Şipşirin görüneyim.' Diye
Sapsararır her sonbaharda.
D/:
O ağaç
Yol üstünde
'Şipşirin görüneyim.' Diye
Her mevsim bir türlü giyer
Ama bulamaz beklediği ilgiyi
Sonunda kış çökünce havaya
Soyunur bütün renklerini
Yani öldürür kendisini.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 10:08 AM
kulum
1/:
Uyandım sabah erken.
Aklımdasın her zaman.
Kahvaltımı ederken,
Sütümü yudumlarken...
Okulum, canım benim,
Seni ne çok özledim! ..
2/:
Uyandım sabah erken,
Unutmam mümkün mü seni,
Yaylalarda gezerken,
Koyunları güderken...
Okulum, canım benim,
Seni ne çok özledim!
3/:
Uyandım sabah erken,
Yok sensiz bir tek anım,
Uçurtma uçurturken,
Tatili geçirtirken...
Okulum, canım benim,
Seni ne çok bekledim...
Kavuştum işte sana,
Sen benimsin, ben senin! ...
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 10:08 AM
Okulun Çağrısı
1/:
Akşam olur ben erkenden yatarım.
Renkli rüyalar içinde...
Dünyalar aralanırken bana
O ses dolar kulağıma:
'Haydi Ali koş okula! '
2/:
Sürününce her bir tonunu,
Yeşilin, morun ve turuncunun
O hüzünlü kıraç dağlar
Özlemim sinerken kırlara,
O ses dolar kulağıma:
'Haydi Ali koş okuluna! '
3/:
Uçurtmamı uçurturken havada,
Ve otlatırken kırlarda koyunumu,
Göçmen kuşlara yoldaş olurken,
Yani yüreğimi kondururken bulutlara.
O ses dolar kulağıma:
'Haydi Ali koş okuluna!
Dönme sakın arkana! '
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 10:08 AM
On Ya Da 10 Yaşım
1/:
Dokuzdan sonra gelen sihirli sayı
Naz etme bana ne olur?
Bekliyorum seni her takvim yaprağında
Bekletme beni çabuk gel.
2/:
Oysa ne kadar da uzaktasın
Tam bir yıllık yoldasın.
Seninle buluşmama
Tam 365 gün var.
3/:
Dokuzdan sonra gelen
Sevgili sihirli sayı
Ne kadar çok istiyorum
Bir bilsen
Seni acele yaşamayı.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 10:09 AM
Orta Meydan
1/:
Adresim şehrin ortası
Tüm yollar bana çıkar
Ya da benim anası geniş yolların
Çiçeklerle süslü bir alanım.
2/:
Adresim şehrin ortası
Çevrelediği beton duvarların
Fıskiyeli bir havuza sahibim.
3/:
Adresim şehrin ortası
Konup kalktığı ve sulandığı yerim
İnsanlara alışkın cesur kuşların
Sayın ki ziyaret yeriyim
Kentteki bütün insanların.
4/:
Adresim şehrin ortası
Bilirim kimdir gezinen üstümde
Tanır beni insanların ayakkabısı.
Ahmet Yozgat
GooD aNd EvıL
07-25-2008, 10:09 AM
Ortağımdır Ali
1/:
Ali kullanıyor
Suluboyamın yarısını sınıfta
Ben kalan yarısını
Vermese de parasını
Ona göre kardeş sayılırız biz
Veya ortağız ikimiz.
2/:
Ali kullanıyor
kuru boyamın yarısını sınıfta
Ben ise kalan yarısını
Vermese de parasını
Bana göre kardeş sayılırız biz
Veya ortağız ikimiz.
3/:
Ne zaman istesem
Ortağım Ali'nin kırmızı kalemtıraşını
Suratını asıyor çatıyor kaşlarını
Ona göre vermedim ki parasını
Bana göre kardeş de sayılmayız biz
Veya ortak değiliz ya ikimiz...
Ahmet Yozgat
vBulletin® v3.8.11, Copyright ©2000-2025, vBulletin Solutions Inc.