Giriş

Tam Sürümü Görüntüle : Ercan Cengiz


Sayfa : [1] 2 3

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:12 AM
-Adalet-

üç dişim kaldı hakim bey
çek al birini
adalet bulsun yerini

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:13 AM
-Nereye Dönsem Duvar-

nereye dönsem duvar
nereye baksam göz yarması
dik yürüyemiyor insan
ya yerde
ya sağda solda gözleri

belki ben örmedim
gördüklerimi görmezden gelip
eğri bacak üstünde durup
peş peşe sıralanırken emirler
birileri örüyordu bişeyleri
sessiz kalışım
gördüğümü göremeyişim mi

nasıl yapıyorlardı ağlarını
birini birine yem ederken
takılıp kalırken paslı demir
ateş olsam eritsem diyorum

nasıl bişeydir bedel ödemek
öğrendiklerinin önünde
dağ gibi yükseliyorken bilmediklerin
kalın duvarlarla çevirip dünyanı
seyretmek midir uzaktan

o duvarların sayesinde midir
beynime yerleşen karakollar
hani takılmasa insan
takılıp da düşmese
diyesi gelir insanın

söylemeye kalksam derdimi
karakollar çoğalır, biliyorum
yıldızlara doğrulur silahlar
kim ölür kim kalır
duvarlar tutmuyor hesabı

yıllardır yükseliyor en yağlı tabaka
içerisinde hapsettiklerim korkudan
açabilirdi yolumu
anlamadığım
hamallığını yaptığım bunca zaman
boş yere...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:13 AM
-Ölen Ölmüştür-

/
adını bırakmadan ölmek
bol gelir bu dünyaya
acı ki ne acıdır ölüm
/
mermerden yapsalar taşını
mezarına rengarenk çiçekler
taşısalar başucuna,
yıl dönüp geldiğinde
kim bilir nasıl olur hava…
dualar okunsa üst üste
anlar mı kara toprak
göğe el açınca
/
ölen ölmüştür ne fayda
boyu kadar kazarlar toprağı
/
kırkını çıkarıncaya birkaç yakını
karalar içinde boşaltır gözyaşını.
/
alışılagelen
‘Allah rahmet eyleye’
ve 'amen'den başka
/
bir avuç toprağa yakın
durmaya gelmiş eş dost,
öldüğünde
yalnız kalmasın diyedir
cansız beden
/
muhtarın el yazması
kütükten düşürünce adını
bir sayfa daha kapanır
sessizce kapanır
ve belki küçük bir resim
varsa eğer elinde
asılı kalır duvara
/

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:13 AM
-Semerci-

Satılık semer var
asla kullanılmamış
-sahibinden satılık-
iki merkep alana
bir semer bedava
ilk iki yılı da garanti.
-not: semerci-

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:13 AM
Bir Umudum da Sende

o anlamsız, kendini bilmez çatışmaların
ortasında kaldım sevdiceğim
kim kazanırsa kazansın, savaş savaştır
ölenlerin ötesinde, düşenlerin adresleri de bilinmez

ne sevgilim diyen dudağın titriyor
ne de ellerin sarmalamış beni
ateşin içindeyim

bir görsen o kurşun vızıltılarını
benzetemezsin uzaktan gazel okumaya
şiirlerini dinliyorum inadına senin sesinden
'bir umudum da sende' diyorsun ya bağıra bağıra
elim ayağım kırılıyor Ahmed Arif
nasıl düşürürüm ki
titriyorken üstümde delikanlı bir yürek

kitabın ortasında durdum elimde olmadan
bir bilsen, nasıl da haykırmak istiyor canım

anlamsız savaşların zaferine koşuyorlar
bir şair daha vuruldu diyor radyoda
kareli bir defterin içinde şiirleri
esaret kokan ellerde

senin o dizelerini okuyorum
'bir umudum da sende' diyorsun ya durmadan
diyar diyar, yankılanıyor sesin...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:13 AM
... Garip...

dünya garip
sen garip, ben garip dost
hava garip, su garip
birisi var ki içimizde
ismi de kendi de Garip

Garip daha da garip
doğrulamamış ayaklarının üstüne
dizleri yorulmuş dövünmekten
göz pınarı kurumuş ağlamaktan
kamburu da çıkmış bir karış
ve elleri bomboş

oturmuş kuru bir taşın başına
taş garip, dert garip
nasırlı ellerinin arasında kafası
yaşananları anlatıyor taşa
taş dile gelir ki gelir
başlar koyunları saymaya
bir koyun, iki koyun, on koyun...
gelip geçerler önünden

birinin kafası diğerinin kuyruğu altında
uyuyacak garibim birazdan, uyuyacak
uyandığında
bu oyun da bitmiş olacak...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:13 AM
...Ve Kader Dedikleri

Senin damarın, meşenin dalındaki mevsimdir
Çıkarıp atar, acımadan
Atar gövdesinden, işe gelmeyeni.

Bu, bir başka mevsimdir,
Kendini bulur.

Göz koyulduğundan beridir
Yükselir
Üzerinde kör duman...

İnsanın gözbebeği, insanındır
Gözbebeği anlatır insanı
O küçücük gözbebeği,
Dik duran kayanın oyuğundaki
Eğilmeyen meşe dalının
Meşeyi anlattığı gibi.

Şimdi çıplaktır dağları
Tepeleri çıplak
Ahh welat, welat
Welate ma,
Meşe dalında korumasız kalır
Savunmasız,
Damarına damarına
Kirli oyunlar oynanır,
Bu oyun içinde oyundur
Oyuna nasıl durulur? ...

Kurtuluşları değil elbet,
O karanlıktan kopan ellerin
Kurtuluşları değil
Son çırpınışlarıdır bunlar
Son çırpınışları
Bırakma kendini gözbebeğim
Bırakma
Varsın kırılsın dalların
Varsın savrulsun küllerin
Varsın deli bir rüzgarla savrulsun.

Kaderin
Birlikteliğine veriyor kendini
Açarak kucağını
Bir adım daha
Gelecek için bir başka mevsim
Geleceğe yakınlaşıyor
Gün be gün
Kızıllaşıyor da
Dört bir yandan,

Kan kızılıdır gün
Gün vuruyor karanlıklara,
Yırtıldı karanlık, bir kez yırtıldı
Daha da yırtılacak
Bu düzenbazlık gömütünde
Yüklenmiş te olsa tanrının omuzlarına
Kader dedikleri asırların oyunu...

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1.Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:13 AM
..Kuşlarda Ölür..

uçuşun kuşlar, uçuşun
bozuk bir havadır başımızda
dönüp dönüp yüzümüze vuran
baksanıza arkanıza
bunca yol, bunca yıldan sonra
sizi de yakalattılar
hastalıklarına
o obur insanlar

şimdi hangi cinsinizde ola ki
siz kanatlıların
mürekkep yalamış biri
kirlenmiş siyasete bulaşsın

uçuşun kuşlar, uçuşun
kanatlarınız güçlensin
daha daha yukarılara vurun
iyiden iyiye hava
bozulmuş olmalı...

(3.k.)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:13 AM
..Nerdesin

gözündeki tikten mi?
elbisendeki yırtık,
yorgunluğunun sonu mu yoksa?
sana giydirilen
bu kolsuz fintan...
/
uzun tutmazlar seni
saltanatlarının karanlığında
küçük bir ışıkda olsan
rahatını bozmuştur her zaman

bıçağın ağzındasın
silahın namlusunda

hala o bakışınlasın
dişe diş çatışmalarda
gerilmiş kaslar içinde
yumruk yumruğa...

cellatsa
urganını geçirmezden önce
kanlı gözünü saplardı boynuna


(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2.Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:13 AM
.Neye Yormalı

sekiyor bir yıldız
karanlığın içinde
arkasında bir ışık

tutunmak mı bir yere
öylesine de olsa tutunmak
bırakınca kendini bir yıldız
takılıyor yerçekimine

kayıp giden bir umut mu
kaybolan ışık mı sadece
neye yormalı
hayra mı, şere mi

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:14 AM
.Savaşı Durduruunn

başımı alıp gidiyorum
kurşun sıkmamak adına
ka.çı.yo.rum
ne ayaklarım bana yar
ne de ellerim
yüreğimin esiriyim

savaşın ortasındayım
kav.ga.nın
ne gün belli ne gece
bağırıyorum
bağırıyorum
sesimi çalıyor kuşlar
kanatlanıp gidiyorlar

bir başıma kalıyorum
kan revan içinde
dinle / eyy insanlık / duy beni
her nerdeysen / gel artık / gel
kurşun topluyor yüreğim

biliyorum / birazdan öleceğim
yüreğime yükleniyorum son kez
birbirinden ağır birkaç harf anca
toplanıp /dağılıyorlar /dilimin üstüne
.sa.va.şı dur.du.run.
.sa.va.şııı durr.duu.ruuunnn.

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:14 AM
Kelaynak’

-benim kelaynak kötüdür
senin kelaynak iyi-
ne güzel öğretirler adama
ne güzel….sürünce kör dövüş

benim kelaynak sele karşı
sel ki yıkıp geçerken geçtiği yeri
ardına bırakırdı o kirli izi,
benimki taştan yapıyor duvarı
korusun diye tarlayı, bağı-bahçeyi …

senin kelaynak okuyor ezberden
vatan – millet derken
Sakarya’ya dayanır,
bir bir gençleri sürünce ateşe
kendisi uzak, tadını çıkarır yaşamın

benim kelaynak el açarken yağmura
bir nedeni de yıkansın diyedir toprağı
bulaşan o kiri söküp katsın diye sele…
senin kelaynak kinli, kibirli,
kiri kirle – kanı kanla
temizlemeye atıyor kendini

benim kelaynak aç, sefil
öte iklimleri tanımaz, bilmez yalanı
dili küçük anlatamaz derdini,
seninki sırta binmenin modasında
baba, dede mesleğini sürdürür

oturacağız seninle, oturacağız da
biz kadar kelaynaklarımız da farklı
yıldızların altında sırıtınca farklı yanımız
bir masada görünsek ilahi, sormazlar
kan alır götürür gövdeyi

benim dağım karlı
senin dağın tuzludur
kelaynak bilmez bu hattı

uyan, geldi gidiyor zaman
bağlasan durmaz saniye
sen – ben ölünce, onlar da ölür
kelaynaklar ölünce, al aynaklar çıkar
yan aynaklar çıkar...,
çıkar da çıkar kelaynak
bitmez bu kör dövüş,
bitmez kelaynak…
bitmez…
dinmedikçe gözyaşı

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:14 AM
AB'de Düğün

konuştular, koklaştılar sonunda
çekincelerini çantalarına katıp
el ele verdiler söz kesildi, sonra
davetiyeleri basıldı ucuz bir matbaada

kız kendi tarafına gitti
adam kendi tarafına
iki tarafta da dağıttılar
sınırlarında tel örgü
ve uzayıp giden mayın tarlası

salonun girişinde toplandılar
biribirine yabancı alttan süzen gözlerle
yüz yüze gelince bakıştılar kameralara
zoraki gülmeye çalışan yüzlerde
sırıtılmış ifadeleri kazındı gazetelere

iki şahidin huzurunda
nasipse nikahları kıyılacak
şahitlerin biri Amerika'dan gelmiş
diğeri İsrail'den
nikah memuru bizden
ayağının tozuyla oturmuş aralarına

kız davula vurunca tokmağı
salonda yankılandı sesi
kız çoktan hazır dediler çekemeyenler
adam zurnayı üfledi son nefesle
yanık yanık duyuluyordu sesi
kız tarafı dargın
zurnacıya gidiyor diye kızları
adam tarafı dargın
davulcuya gidiyor diye oğulları

ikisinin de yakınları yedekte var bir
bir asıl, bir yedekle oluyor bu işler
ayrı ayrı vurdular ellerini
ucuz davetiyelerle
çalınca kapıları
ayrı ayrı oynadılar
çiftetellide adamın tarafı
dansta kızın tarafı var
uyumsuz iki oyun
kim daha çabuk kavrarsa diğerini

takıları taktılar nihayet
bitmeyecek yarış bitti gibi
topluca resimler çekildi
ayrılıklar geride kaldı
kucaklaşınca ısındılar

kol kola girdiler
biri gelinse biri damat
şimdi oynamanın zamanı
çal davulcu döndürsünler göbeği
pistte yer kalmamış ama
zurnacının nefesi kesilmiş
ötmüyor zurna

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:14 AM
Acımı Bıraktım Dönüşü Olmayan Yollara

Acımı bıraktım dönüşü olmayan yollara
Kavşak kavşak
Yarası kaldı bende, ah çekmek neyime
Elinden tuttuğum çocukların gözlerine verdim
Güç bela büyüttüğüm sevgiyi
Silindi ayak izleri, çoktan eskidi yollar
Oyuncaksız büyüdü çocuklar
Ve ben yaşlandım erkenden

Artık gülemem o yabancı fıkralara
Baştan başa sızlarken omurgam
Sızı ki gebedir yarına
Diri tutar adamı

Seni anlatırım, seni birgün
Dilim döner de tutarsa elim
Kimsecikler olmasa bile
U dönüşsüz yollarda
Bu şehrin lambaları durur
Başıboş bombalar vurmamışsa eğer
Bir de köşedeki sokağın ismi okunur
Kavgaya sürülen nokta gibi
Avutur dururum kendimi
Karanlığı yardı diye önceden
Cigaramın ateşi

Vardır biryerlerde, vardır mutlaka
Bahar bahar yeşeren dikili bir ağaç
Ağırlayadursun göçmen kuşları
Varsın saklasın selamımı sabahımı
Ev değil ki kapısı olsun bir yerde
Kilitsiz açamadığında
Toslayıp da giresin

Anlarım, anlamaya yakın durduğumda
Yarım kalan bir hayatı senin elinden
Çekip alamam ne yazık

Söyler misin sevdiğim
Durmaksızın haykırmanın zamanı
Gökyüzünde gördüğün her yıldıza
Duyuruncaya sesini
Söyle, dün mü uzaktı bana
Yoksa yarın mı kaçıyor benden
Ben mi yoksa
Hoş, gün uzuyor bugün, gece uzuyor
Hiç yere zehir zemberek
Bir dünya dönüyor üzerimde

Şimdi ne yana baksam
Tülden duvarlar belirir, lekeli
Kırılmış sözlerle örülü, göbekli
Bir de arasında insanların, görürüm
Derisini yenileyen yılanın

Ürkmüyorum desem de aldırma boş söze
Görüyorsun yaşlanıyorum bir korkak gibi
Kim inanır ki bana
Bal gibi ürküyorum işte
O donuk gözlerden
Bir de soğukluğundan yılanın
...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:14 AM
Adın Yansın Eyy Zulüm

adın yansın eyy zulüm
cennetin cehennemdir senin, bilesin
adın batsın, her kimden aldıysan adını
her kiminle sürdürüyorsan bu saltanatını
her kime, her neye dayıyorsan sırtını
karanlığa gömülsün seninle yan yana

uçsuz bucaksız bir dünya
damar damara bindi,
bense bir taşı koyamadım duvarın üstüne
sendendir, sendendir bilesin
kaç mevsim geçti, kaç iklim değişti
sensiz kucaklamak için güneşi
bu kaçıncı vuruluşumdur, bu kaçıncı
zamansız, sorgusuz
inadına bu kaçıncı ayağa kalkışım

sormalı, gidip o adsız fırtınalara sormalı
sensiz kanat vurmak için gökyüzüne
bir kartal gibi
dağların zirvesine çıkıp da
senin yüzüne, yüzüne mi vurmalı

sen ki bir köstebek, farkında mısın bilemem
fark edilmeden ölür köstebekler
kendi ellerinle kendi mezarını kazıyorsun
bilesin ki bilesin
kendi üstüne atıyorsun toprağı
adın yansın ki yansın eyy zulüm
sıkı sıkıya sarıldığın bu karanlığa adın batsın, adın



‘büyüklerimizden’ öğrendik ki öğreniriz öteden beri
yüzünü görmediğimiz tanrılara el açıp da şükretmesini
biz ki boynu bükük çaresiz bırakılmışız
ve bir ekmeğe muhtaç ele bakmışız
senin cennetin, cehennemse bize
bundandır ‘büyüklerimize’ o kusursuz saygımız,
bilesin ki bilesin

sönüp giden her hayatın arkasından
neden mumyalanmış bir ceset gibiyiz
her hayat bizden kopan bir parça oysa
bakar bakar ağlaşırız, neden
kurban olduğumuz toprağa
sırtımızı verdiğimiz dağlara
senin bulandırıp da bize içirdiğin bu suda
kaybolduğunda siluetimiz
arkamıza bakmaya korkarız

bir dünya ki başımızın tacı efendilerimiz
ve efendilerin efendisi sen eyy zulüm
zalimlere kurulu bir dünya, ve zalimce sürülürüz ordan oraya
üst üste vurulur, gömülürüz üst üste
kimse, ama hiç kimse bilemez ki senden başka
nasılda sarılmışız sahipsiz yattığımız bu kara toprağa



sen, sen ki kurnaz köylü,
'az olsun da benim olsun' diyen adam
doyursaydın ya çobanı
kuşkusuz çoban doyururdu koyunu
koyun kuzusunu
ve sen, ve ben…
ömrü uzasın diye bu karanlığın
ellerimizi açıp da boş yere
şükretmezdik elçilerine, şükretmezdik bilesin
o büyük büyük 'efendilerimize'

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:14 AM
Adır

Erxati amê

arara ravêr

adır vazenê

tersê mı

hêga nıçine

wesnenê.

k.01

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:14 AM
Adırbı Mıro Bo

adırbı mıro bo
adır mıro bo qı
bonê mı wesêno
xellê todı niyo

ciranina to qi
hentê to bena
adır qı mêro to ser
qê nê ricayi
düyê xo eno to ser

K-07

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:14 AM
Adsız Fırtınalar Doğuyor

büyümesin diye ayaklarım
o kınalı elleriyle ölçüp de bostana gömdüğü
kaçıncı çubuğuydu annemin
/
gün güne binmiş akıyor zaman
doğa sancılı / yeryüzünü sarmış
göz yaşartıcı bir hava
dolanıp vuruyor yüzüme
/
yer /gök / bilmeli ki onları
satılmış kalemleri besleyerek girdiler
teslim aldıkları topraklara…
zulüm üstüne zulüm ektiler / ekiyorlar
silah seslerini dinlettiler zoraki /
durmadan, doymadan dinletiyorlar hala
patlamaya hazır tomurcukların önünde
tecavüz ettikleri doğaya
/
ellerim büyüyüp de işe mi gelmişti ne
gençliğim mi uçmuştu yoksa
parmak izlerini alıyorlarsa eğer
işaret parmağımdan olmalı
neyine güvenip de dikilirmiş ki
devleşen / devşirmelerin önüne
/
ötede yükseliyormuş kat kat
kirlerini yutturdukları sahillerde
denize sıfır gökdelenlerle
doyumsuzluğunu kanıtlarcasına
/
görmeseler de / göreceklerdir bir gün
el ele verip de betonlarken toprağı
durmasını / doymasını bilmeyenler
denizi kaynattılar sonunda / yer, gök öfkeli
toprak ve deniz / kabında durmaz artık
birbirine besleyerek yükselen dalgalar
içinde barındırıyor o adsız fırtınaları
buzlar eriyor yattıkları yerde /
buzlar köpük köpük / köpürüyorlar
sahillerin üstünde bir başka mevsim
/
işte böyle bir günden önce olmalıydı
doğmuş gibi bir anadan / ve kardeşçesine
tertemiz duygularla sevmeliydik doğayı

demem o ki / dünden görmeliydik yarını
içimizdeki sevileri öldürdüğümüzde bir bir
kirlettiğimizde doğayı / kanattığımız her yüreği
ve ayaklarımız / dolaşmak yerine birbirine
yol alıp giderdi bugün / tam bir insan gibi

suyu, şerbeti, çiçeği, meyvesi…/ hayvanı…
böceğine varıncaya doyuran bu topraksa
kuşkusuz / ellerinin üstünde taşırdı bizi

kardeş olabilirdik ey insanoğlu
her neresinde yaşıyorsan bu dünyanın
doğurmasaydık eğer kendi ellerimizle
ve de beslemeseydik bir canavar gibi
sırtımızdan geçinip devleşemezdi bu keneler
yarınlarımızı karartamazlardı örneğin
diyeceğim o ki
unutsaydı bu toprak kalbine saplanan bunca ayıbı
utanmaz yüzlerine vursaydı onların
arada bir büyüklüğünü gösterseydi
insanlar insan olarak kalacaktı haliyle
savaşsız / ve de sömürüsüz olarak
ve güzelleştikçe yaşanılası bir dünya…
kimin gücü yeterdi ki dengesini bozmaya
ozon tabakasını delmeye / buzulları eritmeye
kapitalizmin dizginlenmeyen hırsından başka
kim katledebilirdi ki doğayı…

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:14 AM
Ağaç Dikmeyin Dediler

ağaç dikmeyen adam
ne anlardı ki topraktan
sevdiğinden mi yakardı
yaprakların çatırtısına yalanırken
kuşların çırpınışına mı aldırırdı

ağaç dikmeyen adam
gözükara ormanı yakardı
çocukları var mıydı
sevgiden anlar mıydı

ağaç yetiştirmeyen adam
suyun sesini mi bilirdi
öyle bir vururdu ki baltayı
daha düşmeden biri
diğerine indirirdi darbeyi

eskiler topraklarından koparken
seslendiler evlerine konanlara
ağaç dikmeyin dediler
-toprağımıza girmeyin der gibi-
ağaç dikmeyin
boynunuza erdiğinde ağacın gövdesi
bir bir ölürsünüz

ağaç dikenlerin toprağından
ölenlerin toprağını ayırdılar
meyve kurudu dalında

artık topraklarında değillerdi
bir çoğu yollarda kaldı
gören olmadı değil
görenler dönemediler

köylüler ki, bizim bu köylüler
tavuğu giriyor diye tarlasına
komşusunun kafasını yarardı

eskidendi cemaatin toplanması
bağdaş kurup dara durması
eskidendi suçlunun toprağa batışı

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:15 AM
Ağır Gelir Bu Yürek

Bugün de ayakta görmedim kimseyi
Ümitsizce uzandım yollara dün gibi
Ne kedi, ne köpek ne de tüten bacalar
Solmuş bir gül, kırılmış bir dal gibiyim
Uçaklarla dövülmüş yeşertilen topraklar
Nehirler bulanmış uçmuş köprüler
Yitip gitmiş anılar, bir bir silinmiş izleri
Sararmış yapraklarla kaplı her yer

Kekik kokan toprakta kurşunu eritip
Sevgiyi yüklemek istemiştim doğarken
Üşümeseydi o çıplak kalan ağaçlar
Ve göçmeseydi yarım ağız gülmeler de olsa
O kadar ağır gelmezdi bu yaralı yürek

Bir yanım dağa vermiş kendini kartal kanadı
Bir yanım denize girmiş kulaç atar durmadan
Ayrılmışım yar, ortasından iki parçaya ayrılmışım
Her parçaya bir el düşer, bir ayak bir göz bir kulak

Kazık da çaksan suya eğilir artık
Bundan böyle bu böyle biline yar
Böyleyse bu dünya var sen düşün bu ne zulüm
Kaç ömre bedeldir o **** izlerin çıkması
Ve ardından yeşermesi toprağın

Çifte duvar örüp kestiler yolumu
Balık mı olsam yar, kartal mı
Umudum yoksa yarına
Nasıl yaşarım yar, nasıl yaşarım
Hangi yüzle, hangi bendi aşarım
Ağır gelir bu yürek, ağır gelir insana...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:15 AM
Ağlama Çocuk, Ağlama

ağlama çocuk, ağlama
gülüyorsa toprak, güneş gülüyorsa
yıldızlar varsa hala karanlığa inat
güneşi karşılamaya

ağlaya ağlaya büyürsen çocuk,
gözyaşını bilesin de büyüyesin
artık kaldıramaz bu toprak

zulüm altındasın çocuk,
ellerimden biliyorum zulmü
de ki son halkasıdır yükselişi
o karanlık yüzlerin

ağlama çocuk, ağlama
güneşe çık selamla hergün
kara gözün, kara kaşın
o mazlum bakışınla
elinde nergiz olsun

ağlama çocuk, ağlama
baban vurulsada gözlerinin önünde
senin ile koyun koyuna uzansada toprağa
kara ellerin tetiğinden çıkan
o donuk yüzlerini güldürme
ağlayıp da
umudunu köreltme kardeşinin
zamansız işlere çekme beni

ağlama çocuk, ağlama
senin yaşındakiler ağlamamalı
bedenine saplansa da on iki kurşun
ağlamakla tüketmemeli kendini

son nefesin de olsa çocuk
haykır inatla, haykır ki
zulme ve faşizme karşı
bir yürek olabilsin bütün çocuklar
yoksa nasıl dağılacak ki
toprağı saran bu karanlıklar...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:15 AM
Ağlama Güneş Doğdu

güneş öptü toprağı
ne diken ne gül
ne kalas ne taş
ayırmadan 'diğerinden'

yüzüne eğildi güneş
artık gül diyordu,
suya havaya
bakıp bakıp dağlara
'kalk' der gibi ayağa

rüzgar taşırdı tohumu
ister seviden ister kahırdan
yerini yapınca filizlenirdi tohum
bir avuç toprakta

tarihini aradı insan
güneşten ateş gözleri
Newrozlaşan günlerde
bir ülke bir başkası....
nasıl gülmesin toprak.

toprağın
yüzüne gülmüştü güneş
bir bebenin gülümseyişi
yeterdi adam gibi adama

vahşetin sonu gelirdi
bir bebenin gözünden
damlaları uzanırken yarına

toprağı kokluyor güneş
kendi damarında yarınlar
tarihinin derinliği
eyy insan....


(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:15 AM
Ağlayan Çocuklar

açlığa alışmak nasıl birşeydir
onlar alıştılar

ağlayan çocuklar onlar
ne açlıktan ne cadı korkusundan
ne de karanlıktan, cinden periden

annelerini, babalarını
dostlarını kaybettiler onlar
kirli bir savaşın içinde
mezarlarını bulup bir tas suyu dökememekten
ağlıyorlar

toprağından koparılmak nasıl birşeydir
toprağını sürememek
yüzlerini görememek sevdiklerinin
ve gözyaşlarını saklayarak ağlamak...

gökyüzüne açmadılar ellerini
onlar bunu kavradılar
gökyüzünde değil yaşadıkları
kendi topraklarında mutluluklarını arıyorlar
onlar, bizim çocuklarımız
açlığa, yokluğa çoktan alışmışlar,

onlar ki
annelerinden, babalarından
dostlarından
alacaklarını almışlar
eksikleri varsa da sevdiklerinin
tamamlayacak yaşa geldiler

onlar, bizim çocuklarımız...
yarınlarımız...sevdalılarımız
özgürlüğümüz, herşeyimizdir onlar...

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:15 AM
Ahh Hu Sam Ahh

ahh Hu Sam ahh
sendin demek, sendin o çakık gözlü özel adam
sokağımızda dolaşan sendin demek
akşam pazarlamacı, gündüz dilenci rolünde
köşebucak arkandaydı o uygun adımlar

durakları mesken tutardın erkenden
ben binip uzaklaşıncaya senden
arada seninde bindiğini görürdüm
arka kapısından halk otobüsünün
yol parasını vermezdin ama
iç cebinden bir kartla geçinirdin

ahh Hu Sam ahh, neyin peşinde dolaşırdın
otobüsler neyse de
dolmuşa bindin mi para isterdi sahibi
taxiye binsen de kesenden giderdi

ahh Hu Sam ahh, sana mı düştü yürümemin tarzı
nereye gidip neler yaptığım
kimlerle konuşup kimlerle oturduğum...
ne çok yol gittiğimi bilirdin oysa
ayak üstü atıştırdığımı da çoğunlukla
bir kenar mahallede oturduğumu da
evimi bilmezdin Hu Sam, şansına küs
bir evim olmadı ki bilesin

ahh Hu Sam ahh, ne de çok severdin ya beni...!
elinden gelse kuştüyü yatağa atardın ya...!
sahi neyimi severdin Hu Sam
benimki de iş miydi yani, sana inat
evimin önündeki duraktan geçer
yürür, bir kaç durak giderdim
sense boşuna yorulurdun
gözden kaçırmamak için beni
benimki de iş miydi yani
bile bile, seninle yürür gibi yapmalarım

birileri daha gelirdi ki arkamdan
geçtiğim yerlerden
sen onları bilemezdin Hu Sam

sana alıştım be Hu Sam
her ne kadar görmezden gelsem de
sana alıştım ister istemez
yoksul kıyafetinin altına gizlenmiş
haline de acırdım her ne hikmetse
seni tanırdım be Hu Sam
beni tanıdığından daha fazla
seni tanırdım inan ki...

ahh Hu Sam ahh
beceremedin gitti şu ellerimi bağlamayı
yüzündeki soğukluğa alışmadı sokaklar
yüz yüze gelmektense
birileriyle bir olup izledin bu yüzden
tabancan sırıtıyordu be Hu Sam
sol kolunun altındaki kılıftan

ahh Hu Sam ahh, her yeni insan için
başka bir ad mı gerekliydi sana
başka ad başka kıyafet te demekti
bizim mahalleyi seçtiğinden beri
Hu Sam olarak bildik seni
hoş, yüzünü bir kez gören
bilirdi de meraka vardırmazdı adını
ama sen tanışırdın bir yolunu bulup
köşebaşı büfeleri adresindi
arada bir-iki tek attığın da olurdu
kimbilir hanki siteden, kaç paraya...
sana hizmet edenleri bulurdun

sahi eşin, çocukların var mıydı senin
çocuğunla oynar mıydın
bir araban, arabanın sigortası...
felan filan Hu Sam
adını anmayacaktım aslında, sonra düşündüm
nasılsa benim için almıştın o adı
kenar mahallenin hatırına...!

ahh Hu Sam ahh, sayemde dolaştın sokak sokak
bütün Ankara'yı öğrendin
yetmez mi Hu Sam, yetmez mi arkamdan geldiğin
günübirlik rapor verdiğin

ahh Hu Sam ahh, duydum ki bir işe yaramamış
arkamdan onca yol teptiğin
çabaların boşa gitmiş olmalı
yol, yemek paraları keseden, ne kaldı ki
ahh Hu Sam ahh, seninki de iş mi yani...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:15 AM
Ahh Özgürlük!

ne kadar tuhaf,
havalanmış diye kara bir bulut
özgür sanıyor kendini
ne kadar bilinçsizce
ne kadar ahmakca...

görmesem hani iki yakasından tutup
istediği yöne çeviren rüzgarı
ve bilmesem şiddetini...

az kalsın inanıyordum özgürlük bu diye...
neredeyse güneşi bırakıp
kara bulutlara gidiyordum
ne kadar tuhaf, ne kadar ahmakca
ahh özgürlük ahh...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:15 AM
Ahlak (*)

Ahlak denirmiş hep zararlı şeylere
Güzeli sevmek
geleceği düşünmek
hakkını istemek
bozarmış ahlakı

Daha ışıklı
ve daha mutlu olmak için
mutlu yarınları hazırlamak
ahlaksızlıkmış

Bu sayılanlar
ahlaksızlıksa eğer
nasihat olsun çocuğuma
ahlaksızlık
daha güzelmiş meğer

-------
Şahan Düzgün
Dost Dersim adlı şiir kitabından
Birinci Basım: Kasım 1973
İkinci Basım: Temmuz 2003
Kalan Yayınları
--------
Sizlerle paylaşmak istedim

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:15 AM
Ahmed Arif'e

Affına sığınıyorum
Eyy koca Çınar
Daracık yollardayım
İsmini almak ne haddime
Bir ömre bir kitapla
O kitaptan bir şiirle
Bu şiirinin bir dizesiyle
Elimi kolumu bağladın
'Hasretinden Prangalar Eskittim'
Eyy koca Çınar
Nerdesin gözlerim yolunda
Gel, gel artık
Özgürlük adına.

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:15 AM
Akıntıya Gidenler

Yollarda yalpalamalar başlıyor
Üst üste kalkıp düşmeler
Bulanık suyun içine girer gibi
Ayrı düştüğünde bir gürültü
Karanlık üzerinde sis perdesi

Çiçek görüntüde kokusu yok
Kirli havayı emerek soluyor
Kapitalizm de desen adına
Burukca
Ve bulut daima serpecektir
Okyanusun hararetini
Yoprağın yüzüne
Akıntıya gelenler kapılır elbet
Suskunda kalsalar
Ayrı teldendir yürekleri

Fırtınaya mı dayanır
Beynin yönetmediği beden
Uzun yolun yorgunu çok olur
Gine de
Ayağa kalkmışsa biri
Yere düşmemelidir denilmeli.

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:15 AM
Akord

Sesimi almıyor sazımın kulağı
Duymuyor beni, benden mi?
Kulaktan mı, telden mi?
Havadaki nemden mi yoksa? ...
El veren de yok do sesine
Asıl mesele de bu seste ya
Bir yakalasam kendi evinde
Gerisi gam değil
Vızıldayan teller birer birer
Sızlanmayı bırakıp
Evlerine dönerler,
Vızıldayan o yedi tel
Bir telmiş gibi de birleşir
Yüreğimi dinlerler.

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:16 AM
Akvaryum Balığı

ben akvaryum balığıyım
akvaryumda doğdum
akvaryumda büyürüm
ben büyüdükçe de
sen duvarını büyütürsün.

derin suları bilmem
soğuk suları bilmem
ne doğayla savaştım
ne de cinsimle,
kim bilir belki bundandır
akarsulara gidemediğim
mavilikleri içemediğim

tuzak kurmasını mı? ...
sürüyle kurt mu, çakal mı?
dolaşırmış dışarıda
bilmem, tanımam

ben akvaryum balığıyım.
dört duvar tutuyor beni
dört duvar tanıyor
ben büyüdükçe büyüyen
yıkılası bu dört duvar.

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:16 AM
Aldanma Bir Tanem

-Anne bak bu adama
gülmesini biliyormuş-

aldanma bir tanem
aldanma
gözyaşlarımıza kuruludur
o sahte kahkahalar,

gözlerine iyi bak onların
anlarsın bebeğim, anlarsın
acılarımızla büyüdüklerini

O adam gidince
şu etrafında duranlar var ya...
boşuna kuşanmamışlar
silahlarını

işte onlar, bebeğim
benim biricik yavrum
Anamızı ağlatacaklar.

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:16 AM
Almak mı, Vermek mi?

Politikacıların işidir mi dediler sanki
Bin yılları sorgulayan kelimelerin içinden
Yaprak yaprak,
Yaprakları devirip çıkıp gitmek...

Sen ki dizelerinde sınır tanımayan bir şairsin
Sen ki ayrı ayrı tüm renklerin tonlarında dolaşan bir ressam
Yaşam dediğin karelerde mi dondu,
Zaman akıp gittiğinde rengi solmuş sayfalardan
Kimseler farkına varmazken
İmgelerde mi kayboldu yarınlar? ...

Kaç satırda, sayfada, kaç kitapta kalabilirdi,
Kaç tabloda bir ömrün sırrı, ömrün neresinde,
Bir kaç kelimede mi, renkte mi,
Yoksa, yoksa sakalındaki akta mı?
Sihiri akan yıllarında bu kuralsız kurulu dünyanın
Uyuyan, uyanmayan hanki devin rüyası ola
O derin uykusunda...

Ben ki dizelere tutsak düşmeden gezmek isterim
Canımın istediği yerde, istediğim zaman
İsteyen istediği kadar kalem kırsın arkamdan
Ben ki köprü kurmak isterim, dünden yarına...

Almak, evet almak ustalık işidir derdi Babam
Derdi de toprağından kopmazdı,
Koparılamazdı anlayacağın...

İlkler, yarınlarını sıcacık yüreklerinde beslediler
Ağır bedeller altında ezile ezile
Şimdi burdan, bu dizelerin arasından
Senin o sorgulayan gözlerini görüyorum
Kimler, evet kimler diyorsun bana kaş altından
Biliyor musun, ben de soruyorum
İmgeler kimin yüreğini çıkarır orta yere? ...
Zamanlar eskir, tarih eskir derler
Bugün dünden koptu mu peki,
Ya da güneş, toprak, su...
Çözülürken sırrı Alamut Kalesi'nde
Dün bugünde, bugün dünde, yarında
Ve sen onun içindeyken
Sayfalar eskit dur, sırra alem kelimelerin gölgesinde
Belki bir kelimede bulur biri
Diğeri de belki titreşiminde...

Sen kopma yüreğinin sesinden.

Sen elma satarsın, ayakkabı satarsın
Elmayı doyarcasına yemek isterler
Ayaklarına ayakkabıları giydirirler bu zamanlarda.

İşte bir ömrü arkasında bırakıp gitti
Seksenini aşmış ak sakalıyla beraber
Seksenine kadar ezildi, boş durmadı ezildi
Ezildiği kaldı torunlarına
Kim kimin elinden tutacak
Kim kimi kaldıracak ayağa
Tüm zamanlar aydınlık değil, biliyorsun
Karanlık ta değil tüm zamanlar
Ama nedendir, hüküm karanlıkta sürmüş...

Böyle böyle taşındı dünler, karanlıklar içinde
Buğday tanesi un olurken iki taş arasında
Ekmek olup ezilenlerin elinden
Giderdi hükmü sürenlerin sofrasına...

Sen sıcak tut yüreğini, sayfalar solsa dahi
Ve karanlıklardan uzaklarda tut yüreğini
O zaman dostların artacak, düşmanların azalacak
Dostlar artacak, düşman azalacak...
Ve düşman, karanlığın hükmü nihayetinde
Düşman, düşman olmaktan çıkacak...

Biz biz olursak Onlar gibi
Yani
Ağaçla su güneş gibi
Yani bizde insan gibi
Yani bugünde saklı olan dün gibi, yarın gibi
Yani özümüz gibi, yani sözümüzle
Yani sıcak yüreğimizle, sınıfsız -sömürüsüz,
Yani eşitçe ve özgür yani in-san gibi
Yani güneşle su gibi toprak gibi hava gibi
Biribirine hayat verenler olabilirsek
Bugünde saklı yarınlar kurtulacak
Yani tüm doğa, yani dünya kurtulacak
Bugüne kadar hüküm sürmüş bütün karanlıklardan...

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:16 AM
Alnındaki Çizgideyim

Beni kimden saklarsın?
Alnındaki çizgideyim,
Son iki damlasındaki
Gözyaşının içinde.

Dağlara varamaz mıyım?
Kuş konmaz dediğin
Yamaçlarındaki evlere...
Arka kapısından da olsa
Giremez miyim?

Yağmur altında ıslanır düşlerim
Yıldızlara takılırım öylesine
Son baharımı mı yaşıyorum ne? ...
Yapraklarım sararmış
Düştü düşecek dalımdan.

Dünden yarına çiçeklenirim belki
Alnının ortasındaki çizgiden
Her bahar güneşe durduğunda,
Ve arkasında bıraktığında
Kışın o büyük zaferini.

Kim heybesine katıpta umudunu
Sebepsizce tırmanır ki bu yollara?
Sofralarda kalırsa nefesim,
Yönetmeninden habersiz filmin içinde
Bir başka film olur umudun halkasına
Gülüşleri saklanmış çocuklarla dolaşır
Halatların üstünde
Sancıları yüklenmiş gemilerden
Öylesine, demir atar gibi.

Kuş konmaz dağları değil bu dağlar
Alın çizgileri kırışmış,
Gözlerinin yaşına dalmış
Yollar tutulmuştur erkenden.

Filmin karesinde bir başka film
Parçalamıştır ana yüreğini
Pişmeyen sözler geri teptiğinde
Bağlı olmasaydı elleri
Ve akmasaydı öfkesi gözyaşlarından
Tokatı patlatırdı ya hal bilmezin...

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2.Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:16 AM
Alnındaki Çizgilerde Erirdim

Belirgindi, bilinirdi derdinin büyüklüğü
Ezgili yüreklerde
Bildiğiydi
Haykırmasına gelmezken bir allahın kulu
Bunca acıya
Maymunlaşma da yayılırdı
İnsanı bulurken alınterinde
'Faili meçhul'
Göz koyarken damardan damara
Halkların sofrasına
Nasıl sarmasın ki yüreğimi
Halkların ezgileri...

Alnındaki çizgiler karışırdı
Kara bulutlara karışır gibi
Toz duman içinde toprağa
Atamın yurdu derdi de,
Çığlığı karışırdı toprağın ezgisine.

Bilinirdi nasırlı ellerin çarkın dişleri arasından
Korkak, ürkek adımlarla gezinmesi,
Ürperirdi alınteri, soğurdu
Mahzun yüzler
Hayatını verirken karın tokluğuna
Ve alınterini sürerken karanlık sofralara,
Avcısı da gölgesi gibi olurdu elbet
Ve alınteri onca ezgilere rağmen
Çocuğunun gözünde erirdi,
Toprak sancılanırken yeni ezgilere
Karanlığın hizmetkarına bu çark
Bir kez daha dönerdi.

Güneşin güldüğü topraklarda
Mevsim bozgunu çark
Ezgiler yakardı
İnsanlar açlıkta
Barakalarda
Yüreğim kalırdı.

Bilinirdi
Çocukları afacan, meraklı, şaşkın
Varoşlarda sevileri ezgilerde büyürdü
Oyuncak bulduğunadır
Kaçışırlar çatışmalar arasından
Anlamı yitik patlamaların sesleri gelir
Kimin kolları, ayakları kimin
Kimin bedeni...
Yollara serpilir çığlıklar arasında,
Toprağın yüzündedirler
Elleri gözleriyle
Yitik yürekleri.

(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:16 AM
Alp'lerde Bir Nehir

Alp'lerde bir nehir, kıvrıla kıvrıla
akıp gidiyor dağların arasından
ne durgun, ne taşkın

orda rengarenk ağaçların yaprakları
serilmiş ayakların altına

gölün kenarında bir adam
dalgın bakışlı ve yorgun
tütün sarıyor titrek parmakları
hasret dolu,
sonbaharına dönmüş mevsim

dalını eğmiş ceviz ağacı
ödüllendirir gibi suyu
yüzüne vurup bırakıyor yaprağını
kime ne

gölde bir ördek
kanat vuruyor karşıya
arkasından bir başkası

dağları örtünmüş beyaza
yeşil akıyor nehir
kar bırakmış kendini
yorgun bir izlenceye

suda yüzen yapraklar
rengarenk, kırılan ışıklarını gönderiyor
göz ucuyla bakıp geçenler orda

yanında köpekleri kiminin
asmaları boynunda süzülür giderler
onlar mı gezdirir köpeği
köpek mi onları

yorgun argın, tüttürüyor adam
bir köpek kadarda olamadı bu dünyada
saçları dağınık, dökülüyor dişleri

kendini hüzne dolamış
sessiz sedasız, var yok arası
derdini döküyor göle
dağ vurgunu
Alp'lerde yurtsuz, dalgın ve çileli.

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:16 AM
Ama To Viri!

haa itayi qı xırabına, mıre qı hêni eno
çend rociyo raa to pinnê
wecinay enay sene bo

haadı ji xofını esta saiqı
gıranina henenı esta qı mı serdı
aceb wareno nebisa kenoya
zone mı zerrêfine to piyayisa

waci qı qêfeliyo jüre usqi
hezkerdena xo pinnosa mordem ne qefelino
istır cıllıdı bo rütê rapal, istır daridıbo
heta cayiyo serba mordemi
qotideraysa weci be to qi
fetêlayisa neşqinaysa bıperrı
serre mıra sonaysa ez zonı qı tüyay

haaqı xırabına olaxiqi xırabıni
adresa dımıra fetelinı teku teyna
isqı raira nesonosa watibı to
-adresa diyayini qoti ez qoti-
peştiya to çinniya lê mıdı, to çinniyay

icara tepa xêbera to amê fikre mı
cımate serê şikone gırsone mendibı
astari tadiyay serrê qafıqamıdı
waştena şiyo simitçira pers qa
i qi rınd rınd mıre tarif da
mı qi ayb mebo deyi! ...
senê hala bo zerrê mı qi wesano! ...
mı ira simite gırot vızerira mendibı
xontê dı simito qi perê dayi cı
pere mı zedê biyayisra niya
meriqi heni waştibı! ...

mı adresı di, adresı di amma
to wanay deste xoya qêrdibı cı
mı cıme xo qêreqoldı qêrdi ya
'ama to wiri' mawaco ji merıq
xalbuqı mı simit nıwêrdibı
cayê taltidı serê qêmerıdı naibı ro
heta ita ze watena tobi...

xorê rınd seyrqı bırayımı, xorê rınd seyrqı
cımato qı ma tüya qerdibı şükone gırso ser
wazonı qı ino xowera bıqêri
to cicegonê koora mıre xeberê bırosnı
xo werra meqı bıra, xo wera meqı...
deste mı gıradayisi, lınge mı gıradayisi...

K-02

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:16 AM
Ambargo

düşünceye, emeğe ambargo
sanata ambargo
yiyeceğe, içeceğe, üst başa ambargo
saza, söze, ilaca
araştırmaya, incelemeye ambargo
kitlelerin buluşmasına
seviye, aşka ambargo
ambargo da ambargo

halaylara, zılgıtlara ambargo
gülmeye, yeşermeye ambargo

çocukların büyümesine
kartalların kanatlarına
maviliklere ambargo

insanın insanca yaşamasına
hayvanların koklaşmasına ambargo
insanların konuşmasına
konuşa konuşa anlaşmaya ambargo

öyle bir ambargo
asırlardır üzerinde bu toprağın
o kara ellerle

bulutlar da farkındalar sanki
her bahar gelişleri
kapalı yollara alternatif
yeni yolları gösterirler
....

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:16 AM
Ana'ya

gözlerini ararken, gözlerim bağlanır
dört duvar arasında, yaşamak uğruna.

asırlar girmişti araya, yurdumda yurtsuz
yarın n'olacak Ana, yarınlar...
gözlerini açtığında kilitlenirse ağzın,
utanırsan insan oluşundan
insanlık adına...

renkli ekranlardadır parçalanmış bedenler
övünür haber geçerler ölüm üstüne,
boğulmaz mı gözyaşların
dayanır mı yorgun düşmüş kalbin.

insanlar ölüyor Ana, silahlarla
karşısında açlığa yatırılı bir yaşam
çıplak bedenleriyle evlatları halkımın.

sapanlarıyla taşlıyor çocuklar
sevimsiz yüzleri.

gözler ararken kayboldu
dört duvar arasında
oysa daha dün yanyanaydık seninle
ayırdılar diğerleri gibi

ayırmaya yoktur üstlerine,
fazla bağlanmayalım derim Ana
yalancı çıkarız sonra hayatta olanlara
ya da ben, senin için
ve de seninle
aldığımız söze...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:17 AM
Anahtar

sevileredir yüreğim
kaç parça olursa olsun
anahtarı bende değil,
sendedir sende

şimdi kanıyorsa yüreğim
her parçası kendi yerinde
dündendir bilesin

sen ki açmak istiyorsan
bu kanayan yüreği
elimden tut ve
sıcacık olsun selamın

öğreteceklerin varsa eğer
bilmediğim şeyler olsun
öğrendiğin gibi öğretme
anlasa bile kaldırmaz bu yürek

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:17 AM
Anılar

bıraktığın gibi duruyorlar
sen onları merak etme
eğitimden yeni çıkmış gibiler
ne renkleri değişmiş onların
ne de tipleri, cıvıl cıvıl her bir yanı
üst baş desen eskimemiş
boy pos desen aynı bıraktığın gibi
ne büyümüş, nede küçülmüş anlayacağın
çocuklara anlatıyorum da ağzı açık dinliyorlar
pür dikkat
geri döndüğünde kirletmezsen eğer
nasıl yerleşmişlerse yüreğimize
gözümüzden düşmeden gelmişlerse bu güne
öylece, yaşlanmak nedir bilmeden
kendi ayaklarının üstünde duruyorlar
yaşamak mı, bir düzen tutturmuş gidiyorlar işte
onlara dokunamıyorum bu yüzden
huzuru kaçmasın diyedir belki
o katıla katıla gülmelerin arkasından gidiyorum
ne de olsa onların hayatı diyorum ya
yerindedir anılar, nasıl yerleşmişlerse öylece...
yerli yerinde duruyorlar anlayacağın...
bir yere gittikleri mi var sanki biz dururken.

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:17 AM
Ankara'da Bir Bahar

kendini gizleyen gözyaşım, kaçıp gitme gözlerimden
bak, yeterince yağmur yağıyor, karla kaplı sokaklara

korkunun silueti geziniyor kırık sehpanın camında
gece lambası çekine çekine üstüne geldiğinde
dört duvar birden susuyor yağmuru dinlercesine

gölgeler çekiliyor yine, uzunca bir şal giymiş
bir andır gelip çatıyor işte baharı muştularcasına
Ankara'nın orta yerinde çekincesiz değilse bile
önünde ateş gürlüyor özgürlük Anıtı'nın
bugün yeni bir gün, meşaleler dolduracak sokağı

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:17 AM
Anlatamam

Ali Boğazı, Ali Boğazı
sen ki Dersim'in yaralı göğsü
otuzsekiz'den sonra tanıdılar seni
otuzsekiz'den sonra...
kışı koynunda geçirenlerse
lapa lapa üstüne yağan karın
dibe vurmadığını gördüler.

Alişer anlattımı ki seni
Zarife anlattı mı
söyle bana, ben nasıl anlatayım seni,
yüzyıllardır kanayan yaranı
sen anlat Ali Boğazı, Kürdün kadınını anlat
yanıbaşında durur Masum'i Paki...

direncini anlat istersen, görkeminden önce
silah seslerinin kopardığı
çığda kırılan meşeyi anlat kendi dilinden
karşı karşıya çarpışan seslerin
buluştuğu noktaları...
var git
Toros'lara anlat, Karadeniz'e anlat
onlara eteklerinin ateşe verildiğini
bağır bağır yandığını söyle
kaybolan göğün mavisini sor onlara,
görmüşler mi
Tağar Çayı'na akan kanı

sırtında duruyor Yılan Dağları
yüzünü kar tutar Temmuz'da
işgalciler dayanmadı,
vurdu kaçtı kobralar

asırların acısı okunuyor gözünde
söyle Ali Boğazı söyle,
Kürt kızı nasıl dayansın
durmak, dinmek bilmeyen sancına

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:17 AM
Arayış

alıp başımı taşlara vursam
o taşlar ki sırtımı dönünce
bir bir kafama inerler

taşları okusam da
onlar bakakalır, anlamazlar
ki hesaplar farklı

alıp başımı dağlara vursam
ne sınır kalır ne sürgün
kanatlanıp uçarcasına
bir kuş gibi...

parmaklarımla harfleri kodlasam
ağırlaşır kelimeler
uzar gider cümleler
altında duramam
anarşişte çıkar adım

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:17 AM
Arka Planda Dolaşırsa

Rütbe için koşarlar üstlerine
Yeni türemiş insan suretleri ile
Usunda esas duruş,
Dışında davul-zurna

Hoplattıkları kadar da toprağa katarlar
Bilir de bilmez
Asker uğurlamalarında
Yemen'e, Kore'ye gidişleri...

Yoksunun ayağına dolaşır gözyaşları
Çoğunun son el sallayışı,
Son gülüşü
Bilinmeyene, kirli savaşa
Koşarlar...

Türerler dumanlı tepelerde,
Kirlenirler
'Vatan borcu, çakıl taşı'
Ardına
Düşerler gözyaşlarından
Annelerinin yüreğine...

Parasıyla,
Sırasıyla
Çakıl taşı
Sürüngen telaşı

Düşkündür kana
Kemiğe düşkün
Flaş patlarken barbarlığa
Zavallı Rambo, ellerinde kesik başlar...

Karanlık sokaklarında afyon,
Karanlık sokaklarında morfin,
Kendinde olmayan insan sureti
Yosmasıyla dolaşır...
Gerilmiş yüzlerinde dudak boyası
Donuk gözlerinde yosmanın yırtmacı
Ve başıboş, sokak serserileri çağrılır,
Yatağına alır diğeri,
Torunu yaşındakini...

Bu şehrin sokakları sistir, dumandır
Meteris, bu şehrin köşe taşlarında
Arka planda sokak ortası infazlar
Masa başlarında ise sık dokumalarıdır
Ahenginde bu şehrin sokakları
Yine de silinmez o donuk bakışları.

(9 Mart 2006'da soruşturmaya alındı)

(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap, Senfoni Yayınları Nisan 2005)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:17 AM
Arkadaştık Seninle

uzaktan öyle görünürdü
arkadaştık, sen ve ben
dosttuk, belki de yoldaş
ekmeği suyu paylaşırdık

sen ve ben birde el radyosu
terazi yıldızının ışığında 'ayrılmaz üçlü'

hani, adına üç nokta dediğimiz
iri gövdeli bir ağacımız vardı
sahibi kadar tanıdığımız
dibinde oturup tütün sardığımız
yorgunluk attığımız
ve gölgesinde uzanıp yollara baktığımız

bazen artardı sayımız
bazen de eksilirdik durup dururken
misafiri olduğumuz yerlerde
seninle konup, seninle de göçerdik

aynı ağaca yaslanırdık
farklı gözlerle,
bakardık da bakardık ayrı ayrı yönlere
hanki yolların tutulduğuna

yaz ortası, ne sıcaktı ne de soğuk
altında oğul verirken hayallerimiz
sessizce takılıp giderdik ardından

aynı ağaca tutunurduk
hakim noktasıydı geçtiğimiz yolların
senin meyvesinde olurdu gözlerin
benimse dalında, yaprağında
bilemezdik, farkında mıydı birileri
ne zaman sormaya kalksam
tarifsiz bir sancı tutardı beni
ve sen gülerdin

biri daha vardı bizden habersiz
ya da biz ondan habersizdik
belki de bildiğindendi görmezden gelmesi
toprağın sahibi diyorlardı ona da
suyunu, gübresini verir
yaban otlarını koparıp atardı uzağa
budardı da
ağaçta budanacak dalları bilirdi
tomurcuğuna bakardı, meyvesine
yaprağına, kurduna...kuşuna

meyvesini toplamak için de olsa
dallarına vurup da silkelemezdi
incinir, gücenir diye korkardı

aynı ağaca yaslanırdık seninle
arkadaştık, dosttuk ya da yoldaş
sen bırakıp da gidinceye kadar

elime tutuşturduğun bir muhtar çakmağı
tütünü yarılanmış bir tütün tabakası
bir de takvimli kol saatin kaldı
kala kala, senden bana

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:18 AM
Arkadaştılar

toprak bıraktı taşları
döne döne çarpışıyorlar
bir ak bir kara taş
yuvarlanınca yamaçtan aşağı

taşlar çarpışıyor takur tukur
kafatasları
geride ürpertili sesleri
sele kapılıp yuvarlanıyorlar.

...

Palavra Meydanında
biri palavracı, biri dalkavuk
arkalarında 'kıymetli' biri
sırt verince
düğün dernek onların
yürürler yan yana
yürürler
ayak oyunları altında
gaz mandallarını açmış yürüyorlar

biribirine girmiş gırtlak sesleri
kelimeleri kırıyor dudakta
hararet yükselmiş, damarlar şişmiş
kuru sözlerle dolmuş Palavra Meydanı

akşam üzeri, gölge kaplamış vadiyi
ne serin ne sıcak
palavra yönünde bir ileri, bir geri
ve ayak sesleri
ve sahipsiz sokak köpekleri

boylarını aştığında gölgeleri
üçe - beşe kim bakar
artık uzaktan seçilmiyor yüzleri
bir volta atmaya, bir volta tutmaya
havalanırlar bir balon gibi

tempo düştüğünde Meydanda
karşı karşıya görünenler
ortalık karışmışsa dağılırlar.

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2.Kitap)

Ercan Cengi

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:18 AM
Armutlu'da Van Kedisi

Ayaklarıma dolanıp durma
dünkü havamda değilim bugün
hem sütünü de içtin
burnunu büke büke
kendi tabağında
dünden kalan
son sütündü, unuttun mu.

Şimdi ayaklarıma dolanma
dünkü havamda değilim bugün
biliyorum oynamaktır derdin
beni dinlersen
mangalın başına çekil
kıvrıla kıvrıla uyumayı dene
hem bu arada
bir düzen de versen diyorum
şu zamansız şımarıklığına.

Ne o, horluyor musun uykunda
mırıldanıyor musun
yoksa, aç mısın hala
anlamıyorum seni,

Sokak kedilerini mi özledin yoksa
yoksa sokak itlerini kızdırıp
ağaçlara tırmanmak mı gidiyor hoşuna
bak senin yüzünden
sokağa çıkamaz oldum
kapıma topladığın itler
hırlayıp duruyorlar
defolup gidinceye kadar
sokağımızdan
çaresiz bekleyeceğiz
bu arada sen de suyla yetineceksin
tıpkı benim gibi...

(3.k.)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:18 AM
Artık Beklemiyorum

artık beklemiyorum saatlerce
o ardıç ağacının altında oturup yolunu gözlerken
kara bulutların üstüme çöküpde içimi karartmasını
sonra da bir şey olmamış gibi terkedip gitmesini

yüzüme vuran rüzgarı tutmaya çalışıyorum ellerimle
ellerimle tutmaya çalışıyorum gögsüme inen darbelerini
bir adım atıp o kara bulutların üstünden geçmek istiyorum
gün oluyor üzerinden geçiyorum o kara bulutların
yukarıdan bakınca aktırlar, bırakıp da gidemiyorum sonra
kuşun kanadından düşen bir tüy gibi hafifliyorum o zaman
rüzgarı tutabilseydi ellerim, uzanırdım o beyaz bulutların üstüne ya
ömrümün yorgunluğunu çıkarırcasına tasasız uzanırdım...

sancıyla doğmuşum bir kez o sancılı topraklarda
sancıyla doğmuşum da kapımı açmışım hal - hatır bilene
şiirlerim için de, öyle pencereler açmışım ki dünyaya
toplayıp toplayıp güneşi yüreğime sarıyorum
balkon demirine tutunan sarma yaprağı gibiyim
yapraklarımla alıp salkımlarıma veriyorum tadını

yine de yaşlanmıyor ağıtlar her nedense, yaşlanmıyor
doğduğum bu sancılı topraklar hasret kalıyor gülmeye
vurulmuşcasına ana renklerine doğanın...
neden her aşk tanımlanmak zorunda bırakırdı ki kendini
koyun koyuna, yanağından aşağı süzülen gözyaşları içinde
hala eğitim diyorum, aşk diyorum, özgürlük diyorum inatla,
yaşlıların önünde öğrenecek bu kadar çok şey varken
aşka ve yaşama dair... kaynaşan bir yürekle
onlara bakınca tümden kaynıyor kanım...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:18 AM
Artık Çok Geçti

Hoplata hoplata çekilip alınmıştı sudan
Bir balık
Solucan takmışlardı oltaya
Keyiflendiler
Bir daha, bir daha
Kanmasına gelirdi kimi balık bu lokmaya
Zıplaya zıplaya
Çırpınıp dururdu oltada
Kumsala vurduğunda
Bağlanmıştı midesinden, çırpındı durdu
Midesizliğinden bir lokmaya
Sallanıyordu oltada
Son çırpınışında.

Gözlerinde sefil bir duruş
Suyun son damlaları düşüyordu üzerinden
Yutkunuyordu da
Bu kez hazımsızlığından
Anlamıştı belki,
Artık çok geçti...
...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:18 AM
Artık Sessiz Gelmiyorlar

Kobra cıvıltıları yükselir
Giriyor biribirine sesleri
Arkasında yanık kokusu,
Arkasında duman...

Acılı kadınlar
Arkasında
Gözü yaşlı çocuklar

Kobra cıvıltıları yükselir
İçinde salyalı
İçinde kudurgan
Parmakla gösterir öne çıkanı.

Kobra cıvıltıları yükselir
Titreşiminde
Meşenin damarı çatlarken,
Ürperirim
Çıkaramam sesimi.

De ki sessizliğimdir,
Zindanım benim, kobra cıvıltıları
Ülkem zindan olmuş sessizliğime
Tank içinde toprağıma yerleşir
Tank içinde oturmuş insan maketi
Hakim tepeler tutar.

Termal kamera hedefine kilittir...

...

Sesin, sesimdir hewal
Damar damar
Filize durup,
İnsanlığa
Açılan yürekte misin
Hewal...

Almış eline, üç maymun sureti
Üç maymun ağırlığında
Kirli mi kirli...
Eşi bulunmaz, insan maketi...

Asi olmak var Hewal,
İnsan adına asi olmak
Ancak insan, gelir kendine
Hırpalanmış ta olsa bedeni
Kendi işine bilenmesi...
Adım adım
Özgürlüğe müjde
Kurtuluşa giden
Al yüzlü
Bahar güneşinde,
Bak
Bak patlıyor
Meşenin tomurcuğu...

(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:18 AM
Asi

Kartal kanadı
Kaplumbağa sabrı
Niye kafa tutmasın ki rüzgara.

Eğilir mi fidan
Meşenin soyundansa...

Doğum sancısında kıvranan kadın
Açtı kollarını
Soğuk bir gölge sarması
Sırtımdan girende
Vuruldum
Henüz doğmamış
Bir mevsimde.

(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:18 AM
Asi Bir Hayatın Hikayesidir Bu

asi bir toprakta doğdun, biraz büyü çocuk
elimden tut büyü biraz
saç-sakala bak ağarmış pallağa dönmüş
gözler saplanmış yuvalarına
görenler ‘yaşlanmış bu adam’ diyorlar
tanıyanlar tanımaz olmuş
içimdeki senden habersiz
yaşlı, kamil sözler uçuyor önümden

içimden çık çocuk, göster kendini
kamilliğin sözden ibaret olmayıp
asi bir yürek istediğini
yaralı bir kuşun ardından ağlarken çaresiz
bu yaşlı kabuğa takılıp duran sesin
kendi gözüyle kuruturken gözyaşlarını
anlat neler çektiğini bir asi yüreğin

bir bir kanalları doğuran bu alın çizgisinde
gördün mü, dolaşıp duruyor gençliğim
koş desem koşmaz, otur desem oturmaz artık
bir tempodur tutturmuş kendince
dik durmak için bu acımasızlığa, bu kine karşı

içimden çık çocuk, sevini göster onlara
sevinin kopmayacağını asi bir yürekten
onlar ki tanımaz, bilmezler seviyi
onlar ki, ağlatmak üzere kurulu, kirlidir elleri…
ne gözyaşımı gördüler bir yoldaşın ardından
ne gülüşümü, bahara merhaba derken bir bebek
şuramda kopardığın fırtınalardan habersiz
nişangahlarına aldılar içimdeki çocuğu

dışarıda bir hava vurup karartırken yüzleri
o karanlık, o korkak yürekleriyle onlar
tilkiye, kurda dönüşüp pusuya yattılar
işte bundan sonradır çocuk yeniden doğarken yarına
ezdirmemek için masumiyetini
yitirmemek için insanlığı, onuru, seviyi…
sen gülerken, batmasın diye onlara
sen ağlarken asıl, kişnemesin diye onlar
seni sakladım çocuk görülmesin diye yüzümde
içimdeki senle yaşadım, yaşayacağım seninle
bil ki şafağın sahibi sensin çocuk
asi bir yüreğin gözünde taşıdığı gülüşü…

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:18 AM
Asrın Şairlerine

kimin adına, kim kiminle savaşır
içindeki gizden uzak mı,
neyin denklemidir bu üç dize

artıları mı toplarsınız, eksileri mi
duygu mu, özlem mi, yaşam mı
giz'in raporunu kim verecek
ölü mü, yaralı mı, tutsak mı

çağırın bütün şairleri, tanımlasınlar.

insan, kavgalıysa insanla
karnını doyurmanın arkasındaysa hayvan
ve insan ayıramamışsa kendini bir hayvandan

insan dediğiniz tanımlanmış
omurgalı, iki eli, iki ayağı...

şairleri çağırın, yeniden tanımlamak için insanı.

en samimi itiraflarında bile, insanoğlunun
kafasında sakladığı sırları vardır
çözümsüzlüğe gittikçe kine dönüşen
oysa karıncaların bile türleri incelenirdi
yoksa tek tür mü yaşar insan

insan dediğiniz yazıyı buldu da ne yaptı
biribirinin fermanını yazarken, kalem kırdılar

intikam dediğiniz biriken kin mi yoksa...

insan dediğinizin tanımı arı değilse ne
her varlığın bir etkisini taşır üstünde,
özendiğinden mi yoksa...

insan dediğiniz kendiyle buluşamazsa
kendi gizinden de kininden de kurtulamazsa
hala ölüyorsa birşeyler, birşeylerin adına
ve hala yakalanamamışsa insanın özü...

tüm şairleri çağırıyorum, tanımlasınlar insanı

hayvanlardan başlamalıdırlar arıtmaya insanı
ve yeni insana doğru, hücrelerine kadar inmelidirler
ve bin yılların lanetinden çıkarıp insan sıfatını
savaşı, savaşın yarattığı kralları...
doğadan özür dilemelidir insanlık adına
yüzyılın şairleri

insan dediğiniz yeniden akmalıdır
hücrelerinden toprağa
topraktan suya
sudan havaya girmelidir insan kokusu

balığın kendini suya verdiği gibi
bitkinin tohumundan çıktığı gibi

yeniden canlanmalıdır insan dediğin
ki topraktan elenip sudan geçtiğinde
tam bir insan gibi, tüm doğanın üzerinde
barışın sembolü olmalıdır o yeni insanlar
ve insan kokusu gelmelidir kendinden
ne bir kurda, ne bir köpeğe...
özenmemeli anlayacağın,

asrın şairlerini çağırıyorum
asrı kurtarmaya

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:19 AM
Aşı

Adamlar var bildiğim
ağaçları aşılıyorlar
daha güzel meyveye
ulaşsınlar diye

Adamlar var bildiğim
adam gibi adam
insanları aşılıyorlar
binbir zulme karşı
dimdik dursunlar diye
ayakta

Adamlar var bildiğim
oyunlarını bozuyorlar küçücük çocukların
ve oyuncaklarından koparıp onları
beyinlerini yıkıyorlar bir bir
bilmem ne... nereye
gidip otursunlar diye...

Adamlar var bildiğim
durup düşünmeksizin
bütün dünyaya bakarlar
'abi'lerinin gözlükleriyle

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:19 AM
Aşk Ağlamaz

aşığım diye gezersin boynu bükük
o kör, o karanlık sokaklarda
boşyere dökersin gözyaşını
zamanını boşyere
parsellenmiş dağ - bayırda...
bilmez misin, ne dağ senin ne ova

dinletemezsin sözünü
dinlemekten korkarsın, öğrenmekten
aşkı ören elleri

ne Musa'nın asasındadır aşk
ne Zülfikar'ında Ali'nin,
ne Kerim'de - ne Mecnun'da
...
aşk,
çıldıran tayın o renkli yüreğinde

aşığım diye gezersin divane divane
ne vurulduğun yüzdedir aşk
ne boy-postta...
gözbebeğinde ara insanın

insan ki, doğarken çırılçıplak
renk renk,
gözbebeğine yansıtmış yüreğini
lekesiz, tertemiz...
bir yürek taşıyorsan, bir yürek
göğsünün kafesinde insan...

artık tükendi o uyutan masallar
o cadılı - perili hikayeler eridi
o beyaz kanatlı meleklerle
bir bir boğulduğunda aşklar
aşk diye satıldığında insanlık...

aşkın gücü yoktur köleliğe
satmaya - satınalıp kirletmeye
aşkın gücü yoktur
gülüşünü gözyaşına çevirmeye
aşk ağlatmaz ki
aşk yaşamak içindir insanca

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:20 AM
Aşk Daima Özgürdür

yavaş yavaş atacaksın adımını
yerini yapa yapa
uğruna ölecek kadar da seveceksin
tadını alacaksın yaşamın.

yıkılmayacak şekilde ayağını ustaca
çekeceksin diğer ayağının yanına
sözünü namus bilecek korkularını yeneceksin,
ve her gün doğumunda secdeye duracaksın.

aşk korkuya gelmez
korkuyla yaşanmaz bir arada
aşkı iyi bileceksin.
merdiven basamakları gibi
adım adım çıkacaksın
dik duvarlara tırmanırcasına

aşktan söz ederken
sağlam bir yüreğin
bükülmez bir bileğin olmalı,

kuru sözlerden sakınacaksın
herkesin kullandığı sıradan
günlük tutkulardan da,
sıradanlığı yeneceksin.

kendinle başlayacaksın sevmeye
yaşamı, aşkla örürcesine
kendine tapmadan
zamana yaymadan
eğri yanlarını da bileceksin.

aşk dediğin
kuru sözlere kanacak kadar
hayvani güdülerle bağlanmış değil
aşk, daima özgürdür...

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2.Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:20 AM
Aşka Dair

aşk dediğin güneşe benzer
sıcak ve özgür
benim güzel kardeşim,

aşk dediğin büyük olmalı
ve elinden tutup bağrına basmalı
toprağa düşen tohumu.

aşk dediğin cömert olmalı
toprak gibi, sevisini kırmadan
güzelliklere doğmalı
benim güzel kardeşim

aşk dediğin emekle olur
şefkatli

aşk dediğin kıta kıta
kucaklamalı, kalbine giren damarı
o damar ki, özgürlüğü içe içe
tomurcuğundan patlamalı
yaprak yaprak üstüne yeşermeli

aşk dediğin arı olmalı
benim güzel kardeşim
büyümeli her şafak vakti yeniden
yeniden doğmalı

aşk dediğin çiçek olmalı
benim güzel kardeşim
her ağacın dalından
köklerine kadar inmeli

aşk dediğin mütevazi
ne saklanmalı kimselerden
ne de korkmalı
korkusuzca meyveye durmalı,

aşk dediğin
benim güzel kardeşim
Munzur gibi berrak olmalı
çağlayıp çağlayıp akmalı,
büyüklüğünü bilmeli

aşk dediğin
arıyla çiçeğin sevişmesinde gizli

aşk dediğin doyurmalı
benim güzel kardeşim
su gibi damarlarına akmalı

aşk dediğin ne siyah ne beyaz
açmalı bütün renkleri

aşk dediğin büyümeli
yeni ekilmiş bir fidan gibi
bir baharı bir de yazı olmalı
sararıp solmamalı anlayacağın,
kar altında kalıp donmamalı
benim şirin kardeşim...

(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:20 AM
At Gözlüğü

dünyanın yedi harikası
haftanın yedi günü...
sen emekten haber ver

emek nerede kaldı dünya

seviler, kırbaçlar, prangalar
süzgecinden geçirdiysen söyle
hangi zalimin ismi çocuklara verildi
verildiyse çocuklara, zalim mi oldular
harikasın be dünya, göster gününü...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:20 AM
Ateş İçinde Yüreğim

Horlanmaya görsün bir insan
ister tarlada, ister fabrikada…
alın terini silince elinin tersi
Bilirim köz içinde kalır
görmezi gören bir yürek

Süzdüğüm yılların ağrısı durur
yanıbaşımda, dimdik ayakta
sineme indi inecek, kör bir hançer
yorgun ve mecalsiz dizlerim
doğrulamam tek başıma

Ellerim arayadursun göz yaşlarımı
nehire kavuştu kar suyu
su yakar ellerimi,
ben düşlerimle yol alıp giderim
sırrını damlatır parmaklarımın ucu

kalsa kalsa ahım kalır bu dünyaya
ahım kalırda, karşı gelemem
suya, toprağa, bir de güneşe
//
Kıyıp da saçlarına dokunamadığım
esmer çocuklar düşüyor aklıma
töreye uyup sarılamadığım
töreye karşı durup
ellerimi öptürmediğim çocuklar
divaneye çıktı adım

kıvrılagiden nehirler tanıdı onları
birde akan göz yaşlarım

Kim dinler, toprağa gömülen yolları
suyu çekilmiş dereden başka

gitmek kalır payıma

Kimsem kalmadı ya vedalaşacak
arkamdan bir kova su döktükten sonra
köşesinde hasret büyütüp
dört göz dönüşümü bekleyecek
üzülecek, sevinecek biri yok artık
bomboş bir dünya

doğrusu, devredecek mirasım da yok

Diyeceklerim esmer çocuklara
gitmezden önce
fazladan bir yük olmazsa onlar için…
Artık çıkabilirler gözbebeğimden
bir bir çıkıp kurtarabilirler kendilerini

Çoğalır mı yüküm, bilemem

Nasıl taşırım onları,
ellerim yaralı, dizlerim dermansız…
ve zaman sırtından vururken adamı

O minnacık ellerde bir umut,
çatlayan dudakta bir damla su
olamadıktan sonra
kaç para eder ki şu kadar yaşamışlığım
şu kadar acı çekmişliğim

Hangi sırada kimin durduğunu
bildi bu gözler
hem yoksul,
hem gün görmemiş çocuklar onlar
ayaklarında meşhur Ankara lastiği,
parçalanıncaya değin giydikleri
ama güleç gözleri vardı onların,
çekingen esmer yüzleri ve
o masum bakışların altında
sıkışıp kalmışlığım
kime ne


Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:20 AM
Ayağıma Batıyor

Kayanın sivri ucu gelip ayağıma batıyor
Patika yeni, bir kaç kez geçilmiş olmalı
Üstünü meşenin dalları örtmüş gibi
Kimden saklıyor dersiniz
Bütün renkler akıyorsa bu patikalara
Patikalardan yollara açılıyordur o renkler
Denizin, gökyüzünün, patikanın rengi...
Zirvelere yaklaştıkça hızlandırıyor rüzgarı
Yürürsün adım adım, üstünde kuş cıvıltıları
Patikanın rengini mi anlatır, bilemezsin
Kim bilirdi ki, el ayak çekilmişken
Yollarda dağılan ayak izlerini
Sahiden nereye kadar uzanırdı
Sınırlara mı, zindanlara mı
Kim bilirdi ki, yoksa
Gürleyen ateşin kıvılcımlarına mı
Çekip götürürdü insanı,
Zaman eskiyor nehirlerden öte
O görkemli kalelerde bile
Krallar değil bir tek
Kralların tacı asılı kalıyor
Patikaya gelince
Durmadan yeni şafaklara akıyor.

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:20 AM
Ayak Altında

Bu yollar patikalara çıkar diyordun
Uzamış sakalını kestiğinde
Tarağın yoktu saçına dokunmadın
Biliyor musun
Kaçıncı mevsimdir yollardasın
Yanlızlıklara kanmışcasına

Kaçıncı sormalarındır
Bu bilinmeyen yollara
İnadına gitmelerin mi
Rüzgardan mı yoksa
Yıllar yılı uzak kalışın
Hep aynı tempoda
Ay ışığının altında
Nice yollardan geçtin
Kim bilirdi ki ele versin
Biribirini silen izlerden
Aynı noktaya geldin.

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:20 AM
Ayakta Kalırdı

Bir lokma ekmeği tanır
Kokusundan anlardı
Bir bardak suda görür,
Ayakta kalırdı,
Zorluklara dayanmasını bilirdi
Üstüne çöken karanlığı
Oyunlarını...

Bir lokma ekmeği bilir
Bir bardak suda korkusuzca
Ayağa kalkardı.

Zindan içinde,
Zindandaydı
Gönlünde tutmaya
Çalışır, çabalardı
Gidenlerin arkasından,
Düşenleri görür
Ayakta kalırdı.

İhanete düşmemek için
Kendini tanır, bilirdi
Bir lokma ekmekte
Bir bardak suda anlardı
İhanet ki sarmaş dolaş,
Ayağına dolanırdı
Yürürdü üstüne üstüne
İnsan olabilmesi için.
Kendinin olduğunda
Ayakta kalır kavrardı
Ve emeksiz hiç bir şeye
Dönüp bakmazdı bile...

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1.Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:20 AM
Ayakta Olmasan da

Dayanırsın
Tutkunu olursan insanlığın
Bolca tezgahlar geçmeye
Vermelisin de kendini
Şimdiden
His ede ede
Kemiğindeki acıyı.
Dayanırsa bedenin bunlara
Ucuz yaşamaktan uzakta
Bir tohum
Bırakır kendini toprağa
Ve bir daha
Bir daha
Düşecektir ellerinden
Kıtalar ötesinden de olsa,
Belki de
Yer edemeden bile kendine
Ucundan belki
Saplanırcasına toprağa.

Ama toprak bu,
İnan
Güneşe gülümseyen toprak
Bağrına basacaktır
Sen olmasan da ayakta...

(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:20 AM
Ayıklayadur

ayıkla dur çürüğünü, ayıkla
bulma umuduyla
çürümeyen birini
sinirlerin sağlamdır umarım
yoksa boşuna akar zamanın

aydınlıkta yapsan diyorum
şu ayıklama işini
olmaya karanlık ağır gelsin

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:21 AM
Ayın Yarısı Görürdü

Yürürdük kızıl kayalara doğru
Basa basa ağaç köklerine
Bir dağdan diğerine bakarken
Gözlerimizi verirdik yıldızlara,
Ellerimizi...
Ayın yarısı görürdü yüzümüzü
Bizde görürdük ayın yarısını
Sen parmağını uzatırken
Gözünün ucundan
Terazi yıldızına
Ayın yarısına yakın dururdu,
Yüzümüze gelirdi sonra
Sabaha yakındı yağmur
İlk damlalarını
Saçlarımıza taktığında.

Yollara vermediler adını
Küçük dünyaları aştığından mıdır?
Şimdi bahar
Gözyaşları mı iner toprağa?
Güzel günler var dedik ya bir kez
Bin kez de söz verdik güzel günlere,
Düşenlerin adlarıyla peşisıra
Çocuklar toplanıyor başımıza,
Gülüşlerini paylaştığımız çocuklar.

Şimdiler zemheri ve ayaklarımız çıplak
Kaçıncı darbenin altında kaldı ellerimiz?
Sızlayan omurgam benim
Kefi ile sardığımda seni
Ay görünürdü harman yeri kadar
Yıldız seçerdik geceleyin
Parmaklarımızı kaldırırken
Gözlerimizden yukarı
Ayın yarısı yüzümüze inerdi...

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:21 AM
Az Gelir

doğaya dar geliyor 'insan' kalıbı
doğa nefessiz, doğa solgun
adsız fırtınalar bekliyor doğa

ne deseniz azdır artık
az gelir
kendini bilmez insana

ne yazsanız azdır
az gelir
kirlenmiş bir 'dünyaya'

canınızı da verseniz artık
baş koyduğunuz yola
azdır, az gelir

insanın
değmedikten sonra kafası.

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:21 AM
Babadan Bilme Yaşardı

Kaplumbağa sabrıyla bir demirci
Yapardı, spariş gelen orağı
Hava karardığında ikindi vaktiydi
Bedenini saran karanlık, sırtından girmişti
Soğurdu bedeni kara bulutun ardında...

İklimi değildi bu ülkenin
Bu coğrafyanın iklimi değil
Bir yanda düşünürdü ak saçınan
Soğumuş teri kor ateşe damlardı.

Bir ömür gelip geçerdi
İnadına çile yüklenirdi sanki,
Kendi toprağında ağzı dolu
Gülemezdi insan.

Babadan kalma miras
Gelip geçerdi bir ömür
Bir adım büyütmez,
Bir gün götürmezdi
Babadan bilme yaşardı
Günbegün, tam bir ömür
Sınır geçmez, yol geçmezdi
Çilesini yüklenirken omuzlarına...

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1.Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:21 AM
Babam Nerede Anne

bu nasıl bir rüzgardır Anne
bu nasıl bir rüzgardır ki
nereden
kimin adına yola çıkmışda
uçurtmamın peşine düşmüş...

hava bozuyor Anne
hava bozuyor iyiden iyiye
beni eve götür sar kollarınla
bana göre değil bu havalar

tozu duman içinde sokaklar
akrepler sarmış her yanı
kardeşlerim nerede Anne
Babam nerede
onları kim çaldı Anne...
nerede onlar...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:21 AM
Bahar Geldi

bahar geldi gelmesine
toprak ısındı bir kere,
anlar mısın
her bahar yeşerir umutlar

göreceğimi görmüşüm fazladan
acı, zulüm ve yokluk içinde
şimdi sen kıçını kaldırmadan yerinden
benden soruyorsun kara kışın hesabını

yoksa bahar değil de
kara kış mı geri döndü...

çiçekler de olmasaydı kırlarda
bir de alacağını alan bal arıları
şu dünyanın tadı mı olurdu...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:21 AM
Bahardı Kendi Yurdunda

Bitirmenin hıncındandır bunca zindan
Sürgünler, katliamlar ardında
Barbarlıklarıyla bilindiler
Karanlıktan beslenenler.

Bu bahar Alişer'den gelir ülkeye.
Kor ateşte duman gökçüle doğru,
Kuş cıvıltıları eşlik ederken inleyişine
Ve vakitsizce sararıp düşen meşe yaprağı
Kimbilir, ki sürgünlerden haber verirdi.

Çocuklar ya hiç bilmediler oyunu
Ya da patikalara bıraktılar çocukluğunu
Ve el bombasını oyuncak bilip
Parçalananları katmazsan eğer,
Diğerleri büyürler,
Büyüdüler ezgili yüreklerde...

Damar damar toprağın derinliğinde
Ateşte kavrulan bir direnç gülü,
Acı bir gülümsemede...
Meşe ağacı bu
Seyit Rıza'dan torunlarına bağdaş olmuş
Ki kırılır da eğilmezdi.
Bir direniş destanı, bedeninde kor ateşi taşır
Duman yükselir, buruşur, kızıllaşırdı
Aşiret boyu kururdu fidan,
Sürülürdü toprağından ırak
Kabile kabile...
Yoğrulurdu külü
Potin diplerinde pul pul
Rüzgara savrulurdu
Soysuza, hal bilmeze inatla
Sığmazdı ki bir kaba
Meşe ağacı.

Asiliğiydi dünden bugüne
Ve ülke, güneşin renklerini alırken üstüne
Vurmaya gelirdi tayyere, kobra
Ve tepe başlarındaki termal kamera
Kilittir hedefine,
İçindeki potin - kepe bürünü yoksun
Komutla yatıp kalkardı
Sorgusuzca...
Ve gölgemde büyüyen yılan asıl
Ve de keklik soyu...
Kimbilirdi ki,
Bunca acıdan sonra...

Ellerinin nasırı, kamburu ile ora insanı
Daha çok
Yüz çizgilerinde anlatırdı kendini
Ve patikada yürürcesine yürürdü asfaltta.
Ve de dili,
Giysisi,
Hele tütün sarması
Ele verirdi kendini metropol sokaklarında.
Emeğini çalmaya gelenler yarış içindedirler
Eli kırılası yoksullukta
Emeğini elin işine kaptırıp düşürürdü kendini.

İşgal edilmiş bir ülke
Kökü toprağın derinliğinde
Saklanırdı
Budayıp uzaklara attılar dallarını
Atamadıklarını ateşe verdiler
Bir tek meşe
Yüklendi damarlarına...
Elin kapısına ekmek için
Kendi yurdunda yurtsuz
Ve bir de çocuğunun hasreti ki
Asıl boynuna binen...

Bir tek aş için
Ölmek vardı hücre hücre
Kendine yabancılaşma
Kolay çalınırdı
Açlığın böylesi
Ve nice şatavatlı sözlerden sonra asıl
Cayır cayır tutuşuncaya
Toprağın kalbi...
Yoktu bir allahın kulu,
Yok.
Gözbebeği insanın
Gözbebeği
Kendinindir
Kolay kolay girmez ayak altına
Ve ayrı değildir bedenden
Öyle kendini tüketen göz ise
Maketlerde olurdu ancak...

Ellerim ellerinden ağırdır beğefendi
Yanındaki kadının midesi de bulanır
Bilmez miyim
Rengi
Kokusu karışmış insan maketi
Horlanırım elbet
Ellerim horlanır
Emeğim horlanır
Rengim horlanır
Dilim horlanır...
Sığamam bir yerlere
Sığamam
Ülkemin toprağından gayrı.

(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:21 AM
Baharın Sonu mu Geldi

Baharın sonu mu geldi
Cellat uluyor cellatlar
Karanlığa gömülmüş sokaklarda
Kimin kanına göz koymuşlar ki
Bu şehrin kaldırımları inliyor
Kim bilir belki de baharın sonudur
Orada bir ressamın tezgahı dağılmış
Kalemini fırçasını kırıyor artık
Rüzgara verirken portrelerinin tümünü
Kimin portreleridir ki
Tereddüte girmeden usulca
Kollarına alıp götürür rüzgar
Alabildiğince savurur
Sıcak ve kuru
İki çıplak tepede
Toprağın yüzü görünür artık
Kor ateşinden mi bu döngüler
Usul usul toprağa yayılan.

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1.Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:21 AM
Bakan Başın Büyüsüdür Bu

yine dile geldi o kara bulutlar
meydan bu meydan
emrinde duran zırhlı halkalara
bir bir geçirirler emirlerini

halkalar cansız
halkalar büyükten küçüğe doğru
ince ince kesilmiş
arka arkaya sıralanmış halkalar
otur de oturur, uyu de uyurlar
bakan başın büyüsüdür bu
nizami

bakan başı dillenir
alkışlamaya hazır görünce elleri
ve kahramanlık, kendinde olmayan
ve ölüm üzerine dizili
anlaşılmaz şifrelerini kükretirken
bir gün
bir ananın dizlerine oturur
bir gün
bir babanın sırtına yüklenir
acı, gözyaşı içinde
bir bir kararır umutları

bakan başın büyüsüdür bu
çiçeği kurutan kırağı
tepeden bakınca insana
tesirli olurmuş büyüsü

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:21 AM
Bakışın Ele Verir

Bakışın ele verir, gözlerin donuk
Bilirim
İz sürmenden bellidir gelişin,
Sinsiliğini bilirim, tam takır
Teçhizatlı olacağını suretlerinle
Bir olup yangılı yüreklerin üzerine
Kahpece pusu atmanı,
Bilirim.
Ürkek - bezgin - yılgın geçtiğin
Yerleri bilirim
Duman yükselir, yanık kokusu
Ve kan revan içinde insanları
Gözyaşlarından körelmiş...

Bakışın buz gibi donuktur senin,
Gözyaşlarını tutamayanlardı
Bin yılların birikmiş ezgileriyle
Ağıtlar yaktılar,
Eğlenceni bilirim, istemini
Kan üzerine,
Savaş üzerine
El çarpanları da arkanda
İyi bilirim...

Cebinin ağzı açılır insan kanına
Sen pespaye vatansever eskisi,
Bu çarkın dişlisisin sen
Marifetin akıttığın kanda,
Bozduğun yuvalarındadır ezgili yüreklerin
Sen ki insan sureti tim bozuntusu
Nedir ederin, ederin ne? ...

Nefes nefese dönerken üssüne
Bilcümle saldırışını bilirim kadehe,
İtin kemiğe,
Kurdun kana saldırışı
Bilirim önde gider
Ağzından salyası akan
Büyük parçasını kapmak için bedenimden,
Yarışır ve kan tüter ağzında, ama
Ederin ne senin, cesaretin ne? ...
Bilirim
Kaç kapsülle üzerime geldiğini,
Kaç insan serine rütbe aldığını bilirim.
Ve şimdi benim ezgilerim için
Yüzünü gerdirmen nafile
Bakışın ele verir,
Gözlerin donuk,
Yüzün donuk...

Hamlenin biri fahişenin yatağıdır,
Boyundan yükselirsin sanki
Bir puştun ağzındasın
Tutarlarsa ederin kadar
O da kanımı emdikçe
Sülükleştikçe
Ezilenlerin bedenlerine yapışırsın
Çocuk - yaşlı
Genç
Kadın demeden,
Kanım da olmasa
Gebereceksin açlıktan,
Sen de biliyorsun ya...

(9 Mart 2006'da soruşturmaya alındı)

(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap, Senfoni Yayınları Nisan 2005)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:22 AM
Bana da Anlat

bana da anlat, o doğduğun toprağı
toprağın üstünü gölgeleyen heykeli
söyle, kaçıncı incir ağacıdır, ocağına dikilen

bana da anlat, o büyüdüğün toprağı
şiirin yakılıp da rüzgara verildiğini
ve Nuh'un gemisinin arandığı zirveyi

bana da anlat, o geliştiğin toprağı
sarmadan henüz bir savaşın yarasını
kaç imparatorun gelip de geçtiğini

bana da anlat, olgunlaştığın toprağı
karnını doyuruyorsa alnının teri
ve hırsızlar kapmıyorsa ekmeğini

sırası mı sözün diyorum ya kendime
Nemrut'un düştüğü o topraklarda
insanlar çıkıyor güneşi karşılamaya

hangi zulüm dayanır ki bu toprağa

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:22 AM
Bana Ülkemi Anlat

şimdi bana dünyayı anlatma

bu dünyada yaşıyorum ben

ülkemi sordum senden
ülkemden geliyorsun diye
köyünü anlatsan da olur çocuk
dağını taşını, havasını suyunu
kurdunu, kuzusunu...

inancın olsun ki
Balkanlar üzerinden esen rüzgar
bozmuyor ülkemin iklimini

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:22 AM
Barış İçin

kıvranıp durur ak bir güvercin
doğurmak için barışı
namlu sıcak ve barut kokusu soluyor toprağa
nasıl canım çekiyor nasıl
bir avuç zelal suyu

demir kapının önünde, elleri bağlı
göğsünü açmış nice rüzgarlara
vurur kanatlarını vurur usul usul
paslı parmaklarına hücrenin

üstüne odaklanmış o hain mi hain bakışlar
ve siperde en keskin nişancıları
havada kan kokusu, havada gözyaşı
ve zoraki ayrılıklar içinde
kopup gidiyor bir yanım

nasıl yaşardı, nasıl
kırılmış kanadıyla ak bir güvercin
ve kanı görmüşken elleri

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:22 AM
Bari Toprak Sevinsin

Bilmiyorum asıl nedenini
ayakta oluşum mudur ki
kayıtlara geçirirler ismimi

gittiğim yerlerde
bir nüfus daha artar benimle birlikte
kayıtlı ya da kayıtsız
hepsi ama hepsi bu kadar
birşeye saydıklarından mıdır
havadan sudan mı
artık ne derseniz deyin
size kalmış ötesi

güçsüz, beceriksiz
kör, sağır, dilsiz...
bunların hepsine birden değsem bile...

ben bunu böyle bilirim.

Ayrıldığım yerlerdeyse
bu şehirler de olur
ayrı ayrı devletler de
ama değişen birşey olmaz
insanlık adına
sadece ve sadece
nüfustan bir eksilir
asıl korktuğum bu da değil
eğer şu kadarcık ta olsa
nüfuzum yoksa bu dünyada
ona yanarım...

yarın göçüp gittiğimde
bütün canlıların gittiği
o kara toprağa
gerçekten ölmüş olacağım

o kadar karamsar da değilim

gine de bir umut doğuyor içime
gider ayak ta olsa
hiç olmazsa ölmüş bedenim
bir işe yarıyor diye
öyle sarılıyorum ki toprağa
görseniz
görmelisiniz toprağı
nasıl sevinir...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:22 AM
Başaktan Düşen Tohum

Duman usulsüz
Kör
Kara duman
Yollara sürdü seni

Başağından düşen tohum
Topraktaki yerini buldu
Tekirdağ'dan Ararat'a
Karadeniz'den Toros'a
Damar damar toprağın sesinde
17 Ekim'in mirası çığlık çığlığa
Dün Vietnam'da, Küba'da
Ortadoğu'da esiyor buğün
En ağır sancısına yüklenmiş
Ülkemde geleceğe gebe
Bir başka mevsim.

Ülkesizlik yakıyor insanı
Çilesi saklı durur acıda
Anlındaki çizgilerde
Doymuş
Kendinin olmayan her şeye
Ölesiye yaşama susamış

Gülüşünde saklıdır
Bir pişirimlik unu
Bir kaç sarımlık tütünü
Bir atımlık kaçak çayı
Sırdan etmiş heval
Gülüşünü bölmüşler
Birini sana vermiş diye
Anlıyor musun...

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1.Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:22 AM
Bekledim Durdum

Seni bekledim, gelirsin diye
gün ortasında görmüştüm
o çıplak yüzünü
göğün yarısından ötede
kendini güneşe vermiştin
nereden bilecektim ki
bu geceye pusu attığını.
Sen orada oturmuş
karanlığı bekliyordun
güneş ısıtırken kemiğimi
ışığını vermezden geldin
işte karanlık çöktü
yıldızlar var ama
arasında sen yoksun,
oysa ben bu gece
senin ışığının altında
sabahlamayı düşünmüştüm
ay dede, ay dede
yoksun, yoksun işte
yoksa gün ortasında
keşfini yapıp gittin mi
bilmeni istiyorum
bu geceyi de sensiz
yıldızlarla geçirdim.
Ay dede, ay dede
çoktandır
yüzünü göstermediler
bu günleri düşledim durdum
çocuklara bakma
onlar alışmışlar sana
gine geceye beklediler
sense gün gözüyle
gözatıp gitmiştin.

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:22 AM
Ben Ben'i Arıyordum

henüz çocukken ben ben'dim
büyümüş te küçülmüş diyenleriniz de vardı
gözlerim o kadar keskindi ki
çünkü ben ben'dim
küçücük, ele bakan bir çocuk ta olsam
sizin dönüp te bakmadığınız
üst üste yığılan
tertemiz hayallerim vardı

şu fani dünyanın
bütün çocuklarını kucaklayacak kadar
engindi hayallerim

sizin yok muydu
siz, hala o demir kapının arkasında duran insanlar...

bana ne olduysa çocukluktan sonra oldu
gözlerim bir başka bakıyordu
yıkıldığında düşlerim
birer birer uçup gözlerimin önünden
kaybolup gittiler.

ben, çocukluğumdan sonra yitirdiğim ben'i arıyordum
ben, ben olmak için
ne köy bıraktım bakmadığım, ne kent
arkamdan ne dağ geldi, ne de ova
aç kaldım sevgiye, barışa, hasret
öyle susadım ki...

ben çocukluğumdan sonra durmadan kendimi aradım
seni buldum sonunda bırakır mıyım

sen ki
sen, denizin içinde bir dalgaydın
kiminin korktuğu, kiminin şaşkın şaşkın baktığı
dalga dalga büyüyendin, büyüdükçe çoğaldın
ben ben'i bulduğumda
seninleydim eyy özgürlük...

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:24 AM
Ben ki Bensem

ben ki bensem öteden beri
ben ki bildiğim bensem dedi
dinler miyim kuru sıkı atanı
severmiyim
günahını kapımda çıkaranı

atımı bağlar mıyım acaba
zincirle demirden bir kazığa

medenice olsun dersem
öyle bir bağlarım ki ayağına
yularının ucunu...

dilediği kadar otlasın derim
çayır çimen içinde
giderse de gitsin
gözü varsa ötede

dert değil derim, ya da kendi bilir
benim atım olmuş ne değişir
ot uğruna
yem olduktan sonra
aç kurtlara...

ben değil
kurtlar sevinsin

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:25 AM
Beni Hatırladın mı

hava mı değişti, bana mı öyle geliyor
kaç gündür bekliyorum yolunu
çıkar gelirsin diye

havada bir tuhaflık var san ki
yağacak mı, açacak mı
dizlerim titriyor seni beklemekten

yoruldum desem kuru yalan
sevdiğini beklerken insan yorulmazdı
ister ayakta çırılçıplak ister askıda
bir yerden sonra fark etmezdi insan
nerdeysen çık gel artık sen de
yürüyemiyorsan uçmayı dene üzerimden
ben anlarım sen olduğunu

hava mı değişti, sokaklar mı
verdiğin adresi aradım kendi başıma
hani bir terslik olursa diye demiştin ya
bulmak ne mümkün, sen yoksun yanımda

sonra sözün geldi aklıma sen gelmişin gibi
koyu metropol sohpetinden kalma...
yıldızlar açmaya başladı kafamda...
hemen gidip simitçiden sordum
bir güzel tarif etti bana
ben de katkı olsun diye! ...
hazır karnım da acıkmışken! ...
bir simit aldım, dünden kalma
iki katından fazlasını ödedim
adamın söylediği fiyat öyle
yoksa paramın çok oluşundan değil...

adresi buldum bulmasına da
elimle koymuş gibi oldu birazcık
ya da elleriyle koymuşlar gibi...
karakolda gözlerimi açtığımda
beni hatırladın mı demez mi adamın biri
oysa dediğin gibi yapmıştım simite dokunmadan
bırakmıştım zulada bir kaldırım taşının üstüne.

hoşçakal bebeğim, hoşçakal sevdiğim
seninle yaptığım o metropol sohpetlerini
inan ki unutmaya çalışacağım
bana kır çiçeklerinden haber gönder
unutayım deme sakın, olmaz mı...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:25 AM
Beni Taşımanızdan Yoruldum

siz gidin, artık yol sizin
kar fırtınasına aldırmadan
kabilenin düzenini bozmadan gidin

beni taşımanızdan yoruldum
yaşayabileceğiniz iklimler bekliyor sizi
güzel yemişli topraklar
ve berrak sular

ayağım uymuyor ayağınıza
siz genç, ben yaşlı
sizden kopmanın zamanı
bu yorgun bedenin

bırakıpta gidin, gitmeler kolay değil
tanıdık sayılır bu toprakları
birşey almadan yol vermezler

gidin, arkanıza bakmadan gidin
yeterki gözünüz kalmasın

böyle yazılı bu toprakların kanunu
ne gördüm, ne yaşadım

üleşip duran bu vahşi yaratıklara
benim sırtımdan bir gün daha
yaşamaları için
onlara kendi ellerimle hazırladığım
yaşlanmış bu bedeni sunmuş olacağım
başka da elimden bir şey gelmez

sizler kendi yolunuzda olacaksınız
alaca karanlıklar çöktüğünde
o vahşi sesleri duyacaksınız

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:25 AM
Benim İçin Ağlama

ben ölmedim, ölmedim
oy lemıne lemıne
bin kez suyla yıkandım
dağlar dururken yerinde

benim için ağlama
oy lemıne lemıne
karaları bağlama
gün gelir devran döner
oy lemıne lemıne
yeniden güneş doğar

ben giderim, giderim
oy lemıne lemıne
doğru bilince söylerim
kelepçeler vız gelir
oy lemıne lemıne
özgürlüğün bedelidir

tohum oldum gögerdim
oy lemıne lemıne
fidan oldum yeşerdim
ovalara serpildim

tutacak kimin gücüdür
oy lemıne lemıne
çıkıp harbice söylesin
söylemezse durmasın
çatlayıncaya köpürsün

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:25 AM
Benim Şiirim

yaşıyorum diye değil
varlığım-yokluğum bilinmeyen bir dünyada
ne kadar yaşayacağımı kim bilir
ama bildiğim birşey var ki, sen
girmeyeceksin o yüzükara insanların
kana bunanan ellerine
ve diğeri ölmeyeceksin hiç yere

ben durdukça ayaklarımın üstünde
anlayacağın, biryerlere yaslanmadan
yani kendi alınterimin izinden giderek,
yani toprakla barışık...
sense bol bol çile çekeceksin
alınterinin değdiği yeri yazmaktan
ve toprağı tanımlamaktan
taa ki, kıvamında pişinceye

çektiklerim yüzünden
ağrıları saplanacaktır başına
her vuruluşta doğururcasına kendini
birileri görür - görmez
birileri, birileridir işte...

ama sen öğreneceksin kalemini dik tutmasını
elbette ölümünü isteyenler olacak, hem
yaşamanı isteyenlerden daha fazla
karayüzlü adamlar gölgelerini bırakacaktır üstüne

rakamlara takılıp kalma, güne bağlanır kalır onlar
sen kendi ellerinle bulup çıkarırsın istersen
toprağın rengini alan taştan
toplarsın, bölersin istiyorsan
mini minnacık parçalara

dedim ya sen ölmeyeceksin
serseri bir kurşun yada kör bir bıçağın ağzında
kendini doğurabilecek kudretin varsa eğer
birşeyleri bildiğimden, yada bilmediğimden say
ne değişir, çektikten sonra bunca çileyi

sen benim şiirimsin, beni yazmaya eli gitmeyen
beni anlamaktan uzak
ne gözağrımsın, ne de ağlama duvarım
ben ölür ölür, toprağa dönerim birgün
sen bir tay misali, dörtnala koşarak
o topraktan çıkan bitkiye dokunursun
koklarsın belki, kim tutabilir ki seni...
benden başka...

sen benim şiirimsin, bana yabancı
bir o kadar da acımasız
anlatamazsın beni, yazamazsın
kelimeler bir bir düğümlenir gırtlağında
ama bildiğim, her sabah
her sabah üşenmeden zirvesine vurarak dağın
en kuytu köşelerine değin giren, güneş
kuşları uyandırır en derin uykularından
ve gece-gündüz durmaksızın yolundan giden, nehir
belki nemini verir üstüme
bir-iki kelime belki, ikisine duyduğum saygıdan
kendileriyle taşırlar belki, sessiz yattığım toprağa....

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:25 AM
Bêqes

-Bêqes
amo zon
qêşi qêno-

Gose sıma
mı sero
ez qı ezo
ezo bêqeso
beqêşina mı
alem zano
hometi
sıma qi
bızanê
tometı niya.
Ez qı ezo
ezo beqêso
reina qı
ennı sa
na dina
zengelo
belona
qotidı
benê sa
bıbê
qotidı
estê sa
tedini
ama
tedini
ji bı ji
top qonı
mezelora
düri dı
wêsnonı.

K-03

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:25 AM
Bırak da Kendimin Olayım

dallarımı tuttuğunda bir ahtapot gibi
sevindiğini
hatta sevdiğini düşünürdüm beni
taa ki birer birer
burkuncaya kadar dallarımı
işleninceye yüreğime o çekilmez acı

her daim zamansız yakalanırdım sana
sanki ellerindeydi zaman
tutup da burktuğunda dallarımı birer birer
uçup giderdi rengim yabancı ellerde
tadım da bozulurdu ki, bir ben bilirim

duyuyorum, hala anlatıyorsun
etrafında dolaşanlara
zorla topladığın insanlar anlamaz
uçan remgimin rengini
bozulan tadımın tadını
sen, ne obur adamsın be
koca bir dünyada
doymadın gitti bir türlü

benim saflığım da burada ya
sana inanmazlar sanırdım
etrafını çeviren o insanlar
arasından biri sorar diye bekledim
sense, biliyordun işini
öyle bir zamanda
öyle bir yerimden tutuyordun ki beni
gözle görülürdü soluk rengim
tadımda tat mı bırakırdın sanki
bozduğunda doğanın da dengesini
söyle haydi çekinme, o insanlara doymadığını söyle

de lo lo lo
hele bir bırak beni bana, etim ne budum ne benim
güneşin önünde kendimle durayım istiyorum
doya doya içip özümü bileyim diyorum
bu kadarı bile yeterlidir bana

haydi obur adam, ellerini çekiver dallarımdan...
çiçeklenmek üzereyim
çiçeklenince döllenecek
meyveye döneceğim ardınan

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:25 AM
Bırakıp Gittin O Ela Gözlerinle

Çakmak çakmaktı gözlerin
Yitik kalbin ezgisiyle
Gecenin karasına gömüldüğünde,
Mavi yoktu.

Çoban yıldızı kaymıştı
Ay kaçmıştı havai fişeklerden,
Mavi yoktu

Açlığını karanlığa bırakmıştın
Geceye gömüldüğünde,
Mavi yoktu...

(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:25 AM
Bilgi Sayar

Resmi tarih gibisin, bu fani dünyanın
sayılı, sayısız günlerin bekçisiymişsin gibi.
kalem, kağıt neyine lazım.
Renklerini çiçeklerin
yıldızlaşanları insanların
yıldızlarını dilden dile
isimlerini
güzel - çirkin resimlerini, heykellerini
pişmiş, pişmemiş sözleri
dünyanın acılı tatlı günlerini
toplayıp toplayıp önüme seriyorsun ya.
Bir tek eksigini yakaladım senin
şimdiye değin
dizelerin arasında saklanmış sözleri
bulamıyorsun ya
illa ki adını vermek mi lazım
incitmeden
yakalayıp getirmen için..

(3.k.)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:25 AM
Biliyordun

yüküm ağır diyorsun mektubunda
yükü omuzladığında da ağırdı oysa
ama sen, kararlı bir şekilde diyordun
yol aldığın insanlara
çağın sevilerini ulaştırdığım yüreklerde
yoldaşça bölüşürüm...

umut yüklüydü bu sözlerin, sıcaktı...
yoksa sevilerin nefrete mi dönüştü...
rahat yatak, güzel yemek peşinden
koştuysan eğer...

sevilerin de değişir biliyorsun
ezilenin yanında olacağına sıcacık yüreğinle
sen de mi ezenin pabucunu yalarsın
bunun da adı sevilere ihanettir, biliyorsun

gözden geçiresin diye bana yazdıklarını
iade ediyorum yine bir zarfın içinde
olmaya ki hafife alasın
ya da parmaklarınla konuşasın...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:26 AM
Bilmeseydim Seni

senin nefesini, ben çekemezdim
benim damarımda, senin işin ne
doğdu gün battı, gözün görmezdim
iki satır yazı bile, çok gördün bana

kefenimi biçtim, toprağın açtım
ölümle korkutma, dar gelir bana
ne zaman uyandım, orada gördüm
karanlık içindeydin kör bir yılandın

şimdi bir köşede kıvranıp kaldın
kuru bir söz bile çok gördün bana
çektiğimi çektim üst üste bindim
kuru soğan gibi kabuk bağladım

senin nefesini, nefsimden attım
karıştın havaya, bir yel aldı gitti
şimdi uzaklardan elini sallama
boşuna yorulup umut bağlama

kafatasçı nedir senden öğrendim
kendimden oldum, sana benzedim
şaşırıp ta yolum peşinden geleydim
senin gibi dünyan, zindandı bana.

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:26 AM
Bin Şair Yaşarmış İstanbul’da

yıllar yutunca o yorgun yılları
ne sultan / ne şirin kalır orada
ne yenilgi ne zafer / durmadan
doğuyor çocuklar…
yarı aç / yarı tok
gençleşen bir nüfus akıyor
yaşlanmak için genç yaşta

boğazda dans eden balıklar
koklaşmaya çağırdıkları martıları
doyuruyorlar / gamsız / kedersiz

bin şairin arasında uçuşurken martılar
hala / umursamayanları vardı
taşı / toprağı betonlaşan bu şehrin…

onlarsa / gemilerini yakıp da gittiler

boğaz köprüsüyle tanışınca
Akdeniz’e yazışan yedi tepe
kız kalesini görürmüş kaktüs çiçeği
denize yutulmuş gibi / bakıyor yukarıdan
Cennet / cehennem mağarası
iki yakasında İstanbul’un
bir ayağı Avrupa’da
bir ayağı Asya’da asılı

kimsesiz şiirler koşuyor yine
Beyoğlu’nun yaşlı sokağına

artık seviye demlenmeli tezgahlar
sokak sokak doldurunca Beyoğlu’nu
dört bir yandan gelen
kayıp yakınlarının çığlığı / duruyor
ötede / kolları kısalan şiirler /
saklanmış öyküler…/ onların
henüz yazılmamış romanı
görmezden gelince minare
ve de hükümet konağı…

Taksim Meydanı’na çıkmalı
bütün yolları İstanbul’un
……….

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:26 AM
Bir Adım Daha

Mevsimin sarmasındaysa acın
Yakındır da yengisi olacak kadar
Gün be gün acılarından da doğacaksan
Ve gün içinde bir gül olup açacaksan.

Yorgunluğun kaderine mi bağlanır
Oysa elinin nasırında duruyor
Baş belası olacak kadar da
Karanlığa yakındır.

Doğacında mıdır yurdumun kan kızılı gülü
Hangi şafaklara katacaksan rengini
Bir adım bir adım daha atacaksın yarına
Onurluca.

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1.Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:26 AM
Bir Avuç Kan Var Şimdi

seni koydukları yerde bir avuç kan var şimdi
ellerimde sıcaklığını hissettiğim.
sen mi kanattın ellerimi başkaları mı bilmem...
sadece acısı damlar yüreğime

sensizliği işler *******
gündüzler sensizliği çağırır...
sen mi seslenirsin, bilmem....ayıramam
şimdilerde dost-düşman yüzünü
herkeste bir maske....

seni bilirdim ömrümce sanki yılları birlikte biriktirmişçesine..
şimdilerde; sen de çekip gidiyorsun ya sessizce
bilmem artık.... gerisi nasıl bir hikaye......

akşam gelince senin gitmelerin
gözüme bir siyah perde gibi inişi karanlıkların
ve eciş –bücüş ne kadar yaratık varsa gecenin sahiplerinde
toplanışı birer birer başıma…
duymak istemediğim lüzumsuz lakırdılar
ve duymak istediğimin kilometre hesabı uzaklığı….
al bu yalnızlığı benden, tut ellerimi derim ya nafile ….
etrafım etten duvar, etrafım sağır ve kör
cüzamlı derileri dökülür ruhlarının üzerinden…
bilmezler; duymazlar içimdeki zamansız çığlıkları….

gel n’olur, veya hiç gitme benden….
yaşıyorsam hala ve direniyorsam zamana
gücüm senden….

tutamadım çetelesini yazılmamış şiirlerin
söylenmemiş hasretlerin,
adsız yalnızlıkların, sensiz *******in...
siyah bir ilmik gibi düğümlenir boğazıma
sensizlik; bir kadeh zehirdir zoraki yudumladığım....

sensiz; boş gözlerle bakılan gökyüzünün
koyu mavisi bir kara deliktir
çeker içine...
zamansız-mekansız bir yolculuk başlar..
hangi dalga kıyısına atmış seni bilemezsin
veya hep kıyıda mıydın? ? hiç içinde olmamış mıydın hayatın? ? ?

tükenmişlikler. küller arasında sevgi kırıntıları aramak;
eller çamurlar içinde...
çarpan yüreğin sesini bilirsin oysa,
bakan gözleri; anlayan bakışlardan bilirsin...
yokluklar arasında yıkıntılar inşa olunur ancak bilirsin....
bilirsin de, bağlıdır elin kolun,
kuşatılmıştır yollar...ayaklarında felç ağırlığı
tutunacak bir dal yoktur uzanacak bir el,
yoktur sesinin yankısı...boşluktur gerisi....

inceden çiseleyen yağmur yıkar yüzünü
gözyaşların yağmurla yarışır
yeniksindir; mağlup...ve bir savaş daha
ardında cesetler bırakarak gidişinle
bitmiştir....

seni koydukları yerde bir avuç kan var şimdi
ellerimde sıcaklığını hissettiğim.
ve cesetlerin her biri bir parça sen'dir...

(alıntı, şiir: Esengül, 09.01.08)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:26 AM
Bir Balığın Hikayesi

ölürsem denizde öleyim dedi bir balık
ne kıyıda, ne köşede, tam ortasında
tuzlu sudur ölüleri tutmaz orada
koynuna alır götürür, götürür, götürür
uygun bulduğu kıyıyı buluncaya kadar
kum taneleri olurdu kıyıda
her bir tanesi kimbilir hangi adresi saklardı içinde
biribirinden keskin kayalar olurdu kıyıda
kimbilir hangi dalgalara gögüs germişti o kayalar
bir de kıyıda kollarını açmış ağaçlar olurdu
nice göçmen kuşlara ev sahipliği yapan o ağaçlar
şansıma, baharsa yemyeşil olurdu her taraf
renk renk çiçekler, kelebekler uçuşurdu üzerinden

o denizin içinde söyledikleri altın harfli sözleriydi
vurgun yiyinceye kadardı denizin dibinden
nehire açıldı vurgundan sonra, o tatlı sulara
gitti, gitti kaynağına ulaşıncaya kadar gitti
ötesi yoktu
kaynağını sarmıştı boz boz yılanlar
diğer akarsulara girmesin diye balıklar
karanlığı fırsat bilip
boynunu kırdılar o öncü balığın...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:26 AM
Bir Bilsen

Ekim'den önceydi, Ağustos'tan sonra
mimikleri donmuş insanlar arasında bıraktılar beni
yüreğim üşüdü

sessizliğin hükmü dayanmıştı kapımıza
başbaşa kaldık topladığımız sonlarla
sınır boylarına vurduk kendimizi
Eylül'ün oniki'sinde ve bir elden
gülüşlerimizi koparıp yaşanmazlıklara attılar

duyumsarsam seni yol arkadaşım benim
canım, can yoldaşım
ellerimizden çalınan zamana akmak isterim
bir duysan, bir bilsen
rengarenk gülüşlerini bırakırdın toprağın yüzüne

bugünlerde bulanmış sular bir bilsen
kendi ellerimle örmeye çalışıyorum
yaşanılası bir yapıyı
teker teker granitten seçsem diyorum
damar damar
berrak sulardan geçirsem
sonra da güneşe açsam kollarımı
katıla katıla gülerdin,

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2.Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:26 AM
Bir Bunağın Hikayesi

Doktor ne yapsın
zamanın adamıydı
yolda, sokakta
çarşı pazarda
kendi evinde de öyle
ne bulduysa
kendi gözlerinde
dokunamadı
üfledi, püfledi
baktı olmayacaksa
kavgasını mı verecekti
tutup içine attı

onlar da
orada
üst üste yığıldılar
dönüp kendi içinde
kavgasını verecek amma
nerede o göz
ayıklamadı bile
ne iyi ne kötü
üstüne de gitmedi
el alem ne derdi
sonra
oracıkta
sözler
görüntülerle
birleşip
çöplüğe dönseler

şimdi
yerli yersiz
biribirine giren
sade sözcükler mi
çöplükten çıkar gibi
kokuyorlarsa
birer birer
koynundan çıkıp
dökülüyorlarsa
çoğu da
belinden
aşağı
almış yürümüş yaşı
arkasından öyle diyorlar
o kendini bulamadan
kavgasız teslim olduğunda
akıp giden hayata
hayat onu teslim aldığında
oracıkta bunadı kaldı...

şimdi yakınları
ölse de
kurtulsak
diyorlarsa...
doktor ne yapsın.

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:26 AM
Bir Delinin Ele Geçen Günlüğü

bağlanmasaydı gözlerim / bağlanmasaydı eğer
seninle karşı karşıya oturur havadan sudan bile konuşurduk
tatlı söz çıkmazdı ya senin ağzından / olsun
başlamak gerekti bir yerden anlaşırdık / anlaşmazdık ya da
sevip sevmemek de öyle (neyi severdin ki sen)
ama yol aldığını söylerdim belki
karanlıktan karanlığa dalarken vahşice attığın o adımlarının
/
boş yere durmayın buralarda kanat vurup gidin kuşlar
tanıyorsanız o sıcak iklimleri dönüp dönüp bakacağınıza / gidin
kurtlar sofrasındayım / bilirsiniz nasıl bölüştüklerini kurtların
/
konup da kaçtığınız o heykel bir bilseniz (neler açtınız başıma)
yolumu kesiyor her sabah
iki eğri bacağı ve üstündeki o tombul gövdesiyle
koskocaman bir de kafası ki / içi bomboş
yüzü kara / gözü kara / utanmaz arlanmaz bir yerde
gerisin geriye çekmek istiyor beni
/
hani taylar özgürdü / özgürlüğü tattırmadan / ışıldatıyorlar nalları
//
fabrikalarda makine sesleri tezgahlarında oyuncak kalıpları
yüz yüze bakışıp duruyorlar
ve işçiler tek tip kıyafetleriyle açlığa karşı yarışıyorlar

ve insan görmeye başladı kendini karşısındakinin yüzünde
kendi kaşı, kendi gözü, kendi kulağını tanımaz mı insan
biraz koyu, açık tenli de olsa derisi
düz uzun sarı ya da kıvrılmış kara saçlarını
ne kalıp ne fabrika ne tezgah / ne dil, ne töre engel
iklim ve kendini doyurma biçimleri arttırmıyor damarlarını insanın

artık değiştirebilirler yerlerini en alttakilerle en üsttekiler
ne güneş ne fırtına ne bulut ne de dondurucu soğuklar engel
tanrı girmezse araya / ne zengin ne fakir / ne münafık ne kafir
ne zulüm, ne sömürü ne de katliam…
karşısındakinde bir parça kendini görünce insan
yeşerir büyürdü seviler...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:27 AM
Bir Diktatör Daha

Kardan adamdı, anlı şanlı
üç aşağı, beş yukarı
benim kadardı boyu
karaydı gözleri çakıktı
çatma kaşları vardı
uzun bir de burnu
biraz da cüsseliydi
iyi bakımlı
oturmayı severdi
gerile gerile
bir de emir vermeyi

Kardan adamdı
kar gibi de soğuktu
kar yağdığında, yağardı
saltanatı yerindeydi
haremini severdi
vergi üstüne vergiyi
yoksullara keserdi
torbalarla parası
kasalarında saklıydı
hareminde şarabı
rüşvetten içerdi

Kardan adamdı
ayaz iken hava
buza dönerdi buza
saltanatını sürerdi
sürebildiği kadar
birden hava değişti
güneyin güneşi gögsüne indi
buz kesmişti kardan adam
çözülmeye başladı
içim içim eridi
eridikçe eğildi
eğildikçe eridi
tahtına bağlıydı

Kardan adamdı
saltanatının sonu muydu
kardan kadını da vardı
olacakları anlamış olmalı
doğrusu kral kadındı
yıkıldı yıkılacak bir tahtın
yere düşmemeliydi tacı
ataları böyle yazardı
egildi, iyice egildi kadın
kardan adamın başından
tacını kurtardı kadın
kardan adamı kurtaramadı
kardan askerlerini de...
böyle bir havada
bir diktatörlük daha yıkıldı
bir bahar güneşine...

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:27 AM
Bir Diktatör Daha Öldü

diktatörlerin dansı diktatörlerledir
ölüm ve para üzerine
zulüm ve eğlencelerini eklerler
başka ne gelir ki insanın aklına
kandan gözyaşından başka
diktatör dediğin beslemedir
ve etrafında birkaç kaçkın olur
(kapısındaki çanaktan yalanırlar)
ve pırpırlarından başka
(cana kıydıkça taktırırlar)
ki onlar
tarihin akışı önünde
gün be gün ölürler
(o sert bakışların altında gizledikleri)
görmeye korktukları kendi yüzleridir
ki onlar daha iyi bilirler bunu
zorla kazısalar da isimlerini
caddelere sokaklara meydanlara
ve bazı çocukların alnına hatta
yapıştırsalar da

boyun eğdirdikleriyle dans ederler
(bir şekilde satın aldıklarıdır onların)
asilerin kılına dokunamazlar
(ne ölü ne diri) yüzleşemezler
hani diyorum / diktatör miktatör
tüküreceğim bir yüz bırakıyorlar ya arkasında
lanetlenmiş isimlerini anmaya ne gerek
(ha burada ha başka yerde)
her toprağın esir düştüğü olmuştur bunlara
sonra da özgürleşip kurtulduğu da
ve de birer birer
heykellerinin yıkıldığı günlerdir
(içinde büyüdüğümüz bu günler)

günlerden bir Pazar günü
ve bir diktatör daha öldü diyorlar
rütbelerinin öne çıktığı
o görüntülü haberlerde
(yargılandığı gölgede kalıyordu)
heykelini dikerler mi bilemem
Şili halkı sokakta
ölüsüne eğilen askerlere bakıyorum
esas duruşta / emir erleri nede olsa
bilirler mi
ölülerin konuşamadıklarını bir daha

yakıp küllerini savuracaklar
ota konsa ot kurur Şili’de

diktatör Pinochet öldü
lanetliler arasından bir eksikle
yenilerini yetiştiriyorlar ötede
yedirip içiriyorlar
ve de giydiriyorlar
o dokunulmazlık zırhını

bütün diktatörler bilirler ki
Salvatore Allende ölmedi
teslim de olmadı, yenilmedi de
Viktor Jara da öyle
ne kesilen dili susturdu O’nu
ne de kırılan gitarı

ama Pinochet öldü
küllerine yer bulamıyorlar Şili'de

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:27 AM
Bir Diktatör Daha Öldü / Netekim!

bir diktatör daha öldü / öldürüldü
şafak sökmezden önce Irak'ta
maskeli iki cellat, bir imam, savcı gelipde
o çıplak kameraların önünde durdular
ve bir diktatör gözlerini bağlatmadan
netekim bir sayfa açtı 'kahramanlar' sayfasına
elinde Kuran boynunda urganla
büyük patrona kurban edilişini izledi
ötede çılgınlar alkışlar ve protestolar içinde
ötede Kurban Bayramı ve Noel
ötede iki bin yedi yi karşılayanlar
gelenekler / inançlar... / ötelerde
ve diktatörlerin savaşında yersizdi herşey
beslenme biçimleri de örtüşüyordu
kanına girdikleri yoksulların kanıyla
küçük patronlar kurban edildiğinde
büyük patronların dizlerinin önünde
sırlarını gömercesine / netekim! ...
büyük patronlara doğru ah'lar
ah'lar durmaksızın yükselirdi...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:27 AM
Bir Gecede Büyümüşüm

Yeni bir yılın arefesinde
Doğduğuma yakındı gün
Elimde bir avuç kar var
Ben düştüm kalktım
O düştü yuvarlandı
Bir iki gün, ay yıl derken
Gitti '64 senesini buldu
Aylardan Ocak'tı
Mevsim kış ve doğa
Bir metre karla örtünmüş
Bizim oralarda yokluk ortası.
Gün gün birikti acı
Öfke birikti ne acı
Göz dönüp gitti
Doğduğu toprağa kadar
Acının öfkenin üstüne
Yollar gitti yılları yuttu.
Ve o gece düşümde bir karınca
Ağır ağır kendi yolunda giderken
Potinleri pis kokan birisi
Tam basacakken üzerine
Atak üstüne atak yaptı karınca
Ne potinden yukarı tırmaladı
Ne de çığırından çıktı.
Doğrulduğumda gün değişmiş
Takvimlerde büyümüştüm
Bir yıl daha bırakıp arkamda
Patikadan barikattan öte
Yaşanmazlıkların içinde
Yıl bir gecede atladı üstümden
Hem de gecenin yarısında
Karanlığın ortasında
Yeni bir yıla girdim
Bir gecede ne çok şey gördüm
Artık büyümüştüm tam bir yıl...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:27 AM
Bir Hain Dolaşır Gözleri Donuk

Yamaca ay vuruyor, karda bot izi
Yollarda serpilmiş ped şişeleri,
Konserve kutuları, coca-cola
İhanetin gizi teçhizatında gezinir.

Ölüm sessizliğinde
Tek kola girmiş bir manga erat,
Manganın başında pırpırlarıyla bir yılan
Köylülerin üzerine üzerine
Yol sürerken karanlıklarda,

Kovulur güneşin çocuklarınca...

Köye varıldığında pusudan geçilmiştir
Artık annelerinin dizindedir çocukları
Gözleri yaşlı.
Sorguya alınmıştır eli iş tutanları
İşkencededirler

Birkaç gün geçer aradan
Kesilmiş burun, kulak, el ayak ile
Bu vahşetin, potin diplerinden gelirler
Hatıra fotoğraflarına...

Sıcak bir el,
Tatlı - ürkek tebessümle
Okşarken elini
Kürdün geliniydi mırıldandı kulağına,

Rütbesiyle bir hain geçmiş buradan
Teçhizatında sırıtmış ihanetin gizemi
Donuk gözleriyle başkesen buyruğunda
Serpilmiştir yollara...

Patikaların yolcuları gelip geçtiler
Usulsüzce dinlediler Kürdün gelinini
Şafakladılar ezgili yürekleriyle,
Henüz geçmeden gitme vakti
Doğruldular

Elinde torak, elinde ekmek ile
Arkalarından gelirdi Kürdün gelini
Utangaç yüzü
Gözünde ben
Uzatırken elini
Yarınlara...

Çıplak kalmış tepeleri
Gölgelenirdi ay ışığında
Kapanırdı kapılar rüzgarın savurmasına,
Düşmezdi peşlerinden, düşmezdi
Gölgelerinde büyüyen yılan.

Ürkek adımlara ölümün sessizliği binerdi
Yol sürülürdü çetelerle
Ardı sıra...

Tanıdıklarıydı köylülerin, bereliydiler
Asalakca gölgelerinde büyümüşlerdi ora insanının
Hazımsızdılar
Midelerinden düşerlerdi kralların ağlarına
Burunlarını vururlardı çocukların ayak izlerine.

(9 Mart 2006'da soruşturmaya alındı)

(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap, Senfoni Yayınları Nisan 2005)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:27 AM
Bir Kez Kapılmıştı

Alınteri soğurdu
Yorgunluğu bir yana
Alınteri bir yana
Düşerdi
Bırakırdı kendini
Beş paraya
Karın tokluğuna.

Satılık
Beş paralık emek,
Kul - köle
Dayanırdı kapının eşiğine.

Kapı kapı emek dolaşırdı
Çalınmak için
Sermayenin çarkında
Kıvrım kıvrım devinirdi
Elden ele
Hücre hücre
Ezilirdi
Çarkın dişlerine kapılmıştı bir kez
Bedeni soğurdu
Alınterinde...
Ki hücre hücre
Hükmedilirdi bedene.

Ayrı ayrı çarkın dişlilerinde
Emek tüccarları üşüşürdü.

Ve sonunda düşmemek için
Ellerinden
Posaya dönüp
Kuşanmamaktı namınıza
Hiç bir şeyi
Çıkarıp alıncaya değin
Kursağınızdan
Emeği...

Daha fazla
Kirlenmeden denirdi
Bu çarkın dişlilerinde
Bu çarkla beraber
Dönmemek için ayrı ayrı,
Yine de dönüyorsa eğer
Her deviniminde
Bu çarkın
Dişlilerini kırmaya
Andın olsun ki,
Kir
Pas
Temizlenebilsin hücre hücre
Alnının teri soğumadan.

(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:27 AM
Bir Lokma Ekmeğe

Bir Lokma Ekmeğe
Emeği satın alıp, işlediler toprağı
Toprakları değildi
Kuytu karanlıklardan gelmişlerdi.
Gözler körerdi,
Kulaklar duymaz oldu kendi yurdunda
Dilleri heybede taşınırdı sanki...
Bir tek açlığa karşı elleri işlerdi
Bir lokma ekmeğe
Dilinden, kimliğinden olurdu
Yutkunurdu alınterini
Açlık alınterine işlenirdi yıllar boyu
Elleri nasır içinde, anlı kırışık...

Bir lokma ekmeğe, emeği satın alanlarsa
Topraklarından uzakta sefasını sürdüler.

Niyaz eylerdik, namaza dururduk
Ve bir lokma ekmeğe bilmediğimiz dillerde
Şükrederdik tanrıya ki
Efendimiz vardı...
Yoluna gözlerdik cennetin
Kendi toprağımızda
Üstümüze düşse de bomba
Ve ömrün sonuna gelindiğinde
Dil bedenden koptuğunda
Vadesi dolmuş dediler dualar arasında...

Çocuklar doğurulurdu bir lokma ekmeğe
Beş - on demeden
Taş duvar içinde.

Gözlerinden bilinirdi ki
Dedelerinden kalma mirasla geldiler ve
Toprak üzerinde dağılırdı umutları.

Oyuncak bulmanın sevinciyle
Annesine koşardı çocuk
Annesiyle parçalanırdı bedenleri
Karışırdı biribirine,
Yapışırdı toprağa...

Hain bir tuzaktı öteden kalma
Bilinmeye uzanırdı bilmeden
Köylülerin yüreğine saplanan
Kanamış hücreleriydi
Ve son yolculuklarıydı topraklarında
Köylünün omuzundan insanlığa taşınan...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:27 AM
Bir Tarihin Dipnotu

Kaplumbağa gezerdi tendür kokusu altında
Meşenin yaprağından tenime girdiğinde
Kül renkli, kör olmuş duman kaplardı her yanı
Üşürdüm ezgilerden kalan yüreğimle, gözü yaşlı
Boydan boya tutuşurdu orman,
Tepeler çıplak, meteriste keklik
Soyuma yöneldikçe soysuzlaşırdı...

Hışmından yanıyor toprağın yüzü
Çıplak kayaların çatırdısı gelirdi
Darbelenmiş damarından meşe ağacı
Munzur'un yatağında uç verirdi
Şafağa çıkan ülkenin ezgisinde
Bir başka mevsim
Tarih notunu böyle geçecekti...

Sorgudaydılar, hücrede
Sürgündeydiler,
Ataları gibi meşe diplerinde...
Nesilden nesile taşırılan mirasın
Derinliğinde toprağın sesi
Muhasebesidir yaşanılan...

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1.Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:27 AM
Biryerlerde Birşeyler Olmalı

ne iştir bu
hala kendinle uğraşıyorsun
bir adımlık yoldur gidip de geldiğin
dönüp dönüp izine mi bakıyorsun
-kendinle uğraştığın kadar
efendinle uğraşsaydın ya-
söyleniyorsundur durmadan

biryerlerde birşeyler ağırdan alıyor olmalı
duydun mu
ani değişimlerin de olabileceğini

ne iştir bu
yaşamayı deniyor musun nedir
emaneten yaşar gibisin toprağında
yarı aç, yarı tok
öğreniyorsun ya ayakta durmasını
ondan mıdır
her bahar açılır oldun
bütün sevdaların kapısında
meyveye durur gibi

düşümde karıncanın yuvasını buldum
kendinden büyük yumurtasıyla duruyordu içinde
yerlerinden çıkıp giden solucanlar vardı

ne iştir bu
yeni yeni sayfalar açıyorsun
her sayfanın başında birkaç kelime
'düşündüğün gibi yaşa' der gibi
ellerinden tutarcasına insanların
umudunla buluşturursun onları

yaşamı zindana çevirenler
okumaktansa
yakmayı yeğlediler bembeyaz sayfaları

ne iştir bu
'yaşadığın gibi düşünmek' de vardı
kahrolası karanlıklara gömülmek gibi bir şey
eli kolu bağlı
ve durmadan aynı şeyleri duyar gibi

yazmayı bıraksaydın bir kenarda
ne kalırdı ki ellerinde
haykırsaydın mesela
avazın çıktığı kadar haykırsaydın
kaç kişi duyardı ki seni

biryerlerde birşeyler olmalı
oyalamak istiyorlarsa seni

acımasız olan hayat mıydı yoksa
ateş miydi
su muydu
nerden estiğini bilmediğin
fırtınalar mıydı yoksa

-zaafların besliyor olmalı
biryerlerde birşeyleri-

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:28 AM
Bitmedi Yüreğimin Ağrısı

gözyaşlarım kurudu
taze bir fidanın kör bir testereyle kesilip
yatırılması gibi güneşe

boylu boyunca toprak ve vuruşa vuruşa
bitmedi yüreğimin ağrısı,
azdı ama bitmedi.

ağlamazsa insan ne yapardı
gülmezse

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:28 AM
Bitsin Bu Kavga

dedem ki, yüzünü görmediğim
mezarını bilmediğim...
kendi toprağını sürerken
kızdırmış olmalı dedeni
komşudan aldığı bir çift boz öküzle

dedemin adına bana düşüyor
kendi ekmeğini kazanırken
kızdırmışsa dedeni
özür dilerim

seninse deden be adam
çift sürmesini bilmezdi
dedemle nenemi vurduğunda
hiç yere
top tüfekle

biliyorsundur benim kadar
top tüfeğini bırak
sen de özür dile be adam
hiç olmazsa bunu dene
bak nasıl bitiyor kavga

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:28 AM
Bize Göre Değil Xece

bize göre değil Xece
bize göre değil bu dünya
görüyorsun ki kıyafetimiz uymuyor
deli diyorlar bize
divane kıyafetimizin yüzünden

sokak sokak geziyoruz seninle
ev ev dolaşıyoruz, nafile
deli diyorlar bize Xece
sokak sokak deli diyorlar
senin umurunda değil belki amma
benim de umurumda değil artık
sen varsın ya yanımda Xece

delilerin dünyası nerede Xece
biliyorsan seninleyim, bilesin
onların hiç biri söylemedi bana
görüyor musun
güldüler arkamdan Xece, güldüler
nasıl ağrıma gitti bir bilsen

ama bilmiyorsan delilerin dünyasını
gelir misin benimle bu çileli yolda
bu dünyanın içine etmişler Xece
senin de benim de suçumuzdur belki
göz göre göre uyumuşsak seninle

hayvanlar mı desem, insanlar mı
ayırt etmesi zor geliyor insana inan
belki bunun için deli diyorlar ya bana
bazen öyle kızıyorum ki bu hayvanlara
ayrılmıyorlar diye insanlardan
uzak durmuyorlar diye onlardan
Xece, Xece, ne haldeyim
aç gözlerini de tanı biraz, gör beni

insanlık kalmamış buralarda
olanları da bir güzel götürmüşler
altı üstüne gelmiş te bu toprağın
insanlık altında kalmış gibi duruyor
işin yoksa kaz toprağı Xece
maden arar gibi kat kat altında aran
ne gece ne gündüz engeldir sana
belki bulursun ömrün yeterse
yetmezse de hakkını helal et Xece
delileri fazla yaşatmazlar bu topraklarda...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:28 AM
Bu Bahar Bizim

Dere tepe düz gitmez
oy ninna vay ninna
bir hayırsız yüzünden
oy ninna vay ninna
bu sevda burda bitmez

Bu sevda bizim sevda
oy ninna vay ninna
vura vura dökülmez
haydin kol kola gençler
nicedir bahar bizi bekler

Bu bahar bizim bahar
oy ninna vay ninna
halay başı genç kızlar
çalsın davullar zurnalar
bu bahar bizim bahar

Bu sevdaya yan bakma
topa tüfeğe tutup ta
boşa toprağın incitme

Bu sevda bahar sevdası
bu sevda binyılların sevdası
haydin gençler kol kola
nicedir bahar bizi bekler
çalsın davullar zurnalar
patlasın havai fişekler
tililili...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:28 AM
Bu Bir Emirdir

bu bir emirdir beyler
biz çocukların gözyaşları
yürekten yüreğe aka aka
minnacık ellerimizle yazılı
yüce bir emirdir

savaşı durdurun beyler
savaşı hemen durdurun

ters ters bakmayın öyle
yaşamak istiyorsanız eğer
savaşı durdurun

eyy salyasını üstümüze dökenler
doymadınız mı, doymadınız mı kanımızı içmekten
ellerim küçük, ellerimiz küçüktür diyorum size
biz çocukların minnacıktır elleri
bu mudur yoksa size güç veren

ellerim küçüktür benim, ellerimiz minnacık
kabzasından tutamayacak kadar bir silahın
anlamıyor musunuz

parmaklarım kısadır benim
tetiğe dokunamayacak kadar
kısadır parmaklarımız diyorum
anlamıyor musunuz

ellerimizin aksine yüreğimiz büyüktür biz çocukların
konuşursam, konuşursak hep bir ağızdan
dünyanın dört bir yanından
yazarsam, yazarsak
ve haykırırsak her yeni günde...
bir oluşundandır yüreğimizin
bir oluşundandır beyler
bilesiniz

bir tek o yüreğimizdir ki bizi ayakta tutar

ellerim ufaktır benim
size sesleniyorum beyler, ellerimiz minnacık
ağzınızdan su mu akıyor, salya mı
dişlerinizi göstermeyin bize
biliriz o dişleri, biliriz kanla beslendiğinizi
çoktandır biliriz beyler

çocuklarınızı gönderin beyler
anneleri tutsun çocuklarınızın ellerinden
bizim mahallenin parkına gelsinler
bombalarınız sizin olsun tanklarınız da...
bu bir emirdir beyler
babaları cani diye dışlamayız çocukları

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:28 AM
Bu da Hayat mı

ne belaymışsın sen kırmızı kalem
kendini bağladığın yetmiyormuş gibi
kara bir deftere beni de bağladın

birileri çıkar yarın seni söküp alırlar
alıp ta götürürler ak kağıtlar üstüne
adımı çıkarır başkaca yazarlar
ya ben bu karanlığın içinden
çıkar mıyım sanırsın
aklımda sen olmadan

söyle bana hangi duvara tutunayım
hangi dönek yüze
hangi hor bakışa
karaktersizce
değer mi dersin bütün bunlara
boyun mu eğmeli
daha da mı ileri yoksa
yalamalı mı postalı
bir namussuzun
söyle bana
değer mi? ...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:28 AM
Bu Devran da Çözülür

Kilit olur muydu kapaklara
Sevincim, üzüntüm
Yalnızlığa mı dönerdi,
Yapraklara mı? ...

Çözülür müydü bu devranın eli?

Bir kuş kanat çırpardı
Konmak için bacalarına
Fabrikaların,
Okul sırasına oturmuş
Bir çocuk
Bahar güneşinde
Bir köylünün yanıbaşına.

...

Gök yarılır
Karanlık yırtılır
Bir gülle
Güneş
Ve bir gün,
Dakika dakika
Mevsimler doğar
İlk cemresinde henüz
Ufkunda
Karanlığın içinden gelir
Ellerine,
İsimsizdir yiğidin namlusu
Ve kahramanca,
Çözülür bu devran
Çözülür
Güneşin doğduğu yerde
Bir başka mevsim...

Bir başka gülüyor mavi
Karanlıklar yırtılınca...

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1.Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:28 AM
Bu Film Başka Film

Bu Film Başka Film

bu film başka film
ne Diyarbakır’ı anlatır
ne de İstanbul’u
kalemim eğri, ne çare
Madde Üç Yüz Bir
ve kahrolası yağlı kurşun
elden ele dolaşır

bu film yeni film
senaryosu başkadır bu filmin
figüranı başka
izleyicisi bambaşkadır
yüzyılın utancıdır bu film

yırtık bir ayakkabı görülür
kanlar içinde,
bereli katili tanıyan kamera
ve ortaçağ zihniyeti
karanlığa gömülür bu filmle

ve de ayakta duran bir gazetecinin
‘kanınız temizlendi mi’ diyor kızı
ve de boylu boyunca
düşmesini beklerken toprağa
Hrant'ları doğurur gün be gün
O özgür Ermeni yüreği…

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:29 AM
Bu Kara Toprak

ne zalim,
ne zalim topraktır ki
bu kara toprak
inim inim iniliyorken kendi derdinden
kanıyorken yarası her gün
her gün biraz daha
hala ne yüzle doğuruyor ki Dehaq'ları
arlanmaz mı...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:29 AM
Bu Senin Düğünün mü Oğul

Gün aşılırdı,
Gün dağların doruklarında.
Bense uzaklardayım
Gece akar üstüme.
Bir Anaydım bir Ana
Yüreğimde taş değil
Yürek taşırım yürek
Yüreğim kıvratıyor beni,
Alacaklar yine elimden
Vakti gecede
Kalleşce alacaklar
Dokunmadan kapının ziline...

Akan kandır, kan...
Yetişemiyorum gözlerimin gördüğüne.
Bırakmadım oğul bir damla gözyaşını
Bırakmadım yere,
Aktı
Yüreğime serpilircesine aktı,
Kinimi bilendi de aktı oğul
Öfkemi bilendi...

Gün aşılırdı dağların doruklarında
Bense uzaklardayım
Sıcaklığını saramadan doya doya
Bir Ana gibi
Vakti gecede çaldılar elimden
Alçakca çaldılar
Kır çiçeklerine sordum oğul,
Tililiye durdum oğul
Sevdiklerinin tümü
Aklanmış sakalları
Gelinlikleri ile
Kirlenmiş sırt çantaları,
Oyuncakları ile
Koluma girdiler oğul.
Senin düğünün oğul
Bu da senin düğünün olsun
Senin düğünün diyorum onlara
Zılgıtlar içinde
Zılgıtlar içindeyim oğul...

(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:29 AM
Bugün Dünden de Ağır

Bugün, dünden de ağır
öyle bir hava esiyor ki
bugün
bir kuşun
sürüden kopması
bir grubu arkasına takıp
yolundan etmesi gibi

Bugün, dünden de ağır
öyle bir hava esiyor ki
bugün
bir kuşun sürüden ayrılması
kendisiyle beraber
arkasından gidenleri de alıp
ölüme yatırması kadar
ağırdır.

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:29 AM
Bura Kimin Yurdudur / Kafatasını Ölçmüyor ki Tabutlar

bura kimin yurdudur de lo lo lo
kafatasını ölçmüyorki tabutlar
iklim değişmiş, hava gergin mi gergin
bahanesi karanlıkmış karanlığa yatanın

aç gözlerini gel kardeşim, gel de gör
şu çıplak yüreğimle birleşsin yüreğin
zalimi vuran bir ışık olsun gözlerin
ve ellerin korkusuzca dokusun adaletini
insanca bir arada yaşamanın

gel kardeşim, kimin yurdudur burası de lo lo lo
yıldızlar yerli yerinde, güneş yerinde
dağ yerinde, deniz yerinde
taş yerinde, toprak yerinde…
bırakıp da gitmedilerse bugüne kadar
yaşamasını öğrenmemiz içindir bilesin

her yıldız kavuştuğunda toprağa
zulme karşı direnmesini bir insan gibi
ve onursuzluğa, haksızlığa, adaletsizliğe karşı
içinde filizlenen rengarenk sevileri, aşkı
aşk ki yere düşmeyecek kadar da asi

bu toprak ki günahını örtüyorsa zalimin
zamanı mı olurdu yanan yüzüne bakmaya
nasıl aldırmazki insan kirletilen bu dünyada
adsız rüzgarların estiği dağlardaysa bir kulağı
nasıl boyun eğerki haksızlığa, nasıl…

hayattasındır, her şeye rağmen yere düşmüyorsan
dimdik, binlerle ayaktasındır demektir bu
dört bir yanında şu fani dünyanın
bakışlarındasındır belki de bir çift kartalın
söyle, durma söyle, kimin yurdudur burası, de lo lo lo

hava desen kuru - su desen acıdır sen yoksan
her yer karanlık, yalancı, korkak gözlerin altında
vuruşmaya geldiğinde gecenin bir vakti
üleşedursun kurtları bu memleketin, üleşedursun
şimdi dil gerektir, mangal gibi bir yürek ki
yerli yerinde bir çift sözü anlatmaya
sen gibi, çiçek gibi, gül gibi

gel kardeşim, gel de gör, de lo lo lo
kafatasını ölçmüyorki tabutlar
kapıların eşiğinde ağıt yakmasın kadınlar
bilesinki aç, perişandır arkasındaki çocuklar
onlar ki ekmek yerine, su yerine, sevgi yerine
ağlamakla doyuruyorlarsa kendini
hiç de hak etmedikleri
nasıl utanmaz ki insan o mazlum gözlerden
her damlası düştüğünde gözyaşının
çığlıkların ortasına
onlar ki savrulmuştur oradan oraya
işte böyle bir dünyada yanıbaşımda görmek
tutmak isterdim elini

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:29 AM
Bütün Güzellikler Sancılı

Bütün güzellikler sancılıdır
Doğum sancısındaki kadın gibi
Kendi içinden yeni bir can doğurur
Ak sütünle emzirir şefkatinle büyütürsün

Arada da olsa sevilerin olur, kederlerin
Aykırıcadır yaşamın, umulmazlıklardasın
Yengilerin olur yenilgilerin de
Çaresizliğini yeni yollara vurursun
Şimşek bakışlı gözlerinle
Kiminin korkulu rüyası, başbelasısın
Kiminde bir heyecanın yaratıcısı

Yüreğin sahipsiz ellerde mi kalır
Fırat suyu öfkelinir yaban ellere
Çocuklar çivi çakınca taştan evlere
Topladıkları karanlıkları yakmak içindir

Brusk yüklü çocuklar doğuyor habire
Tepeden tırnağa aykırıdır bunlar
Bunlar yeni günün çocukları
Yüzleri neşeli...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:29 AM
Çalımlı Olmasaydı

Gözlerin olmasaydı
belki de seni tanımazdım
öyle bakıyorsun ki
karanlıkta kalmış gözlerinin hilesi

biraz sitemkar
biraz pişman, yapayanlız.

kirpiklerin yanıyor
gözlerime saplanmış gözlerin
bir çift ok,
ellerime geldiğinde
ellerinde donakalmış.

Seni kandırıyor
şu senin alımlı
çaldığını satan gözlerin
yüzüme yabancı
hiçte tanışmamışız gibi

davetkar
saçlarını öyle bir dağıtmış ki
gözüme baka baka
toplamamı istiyor.

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:30 AM
Çarpma Çıkar / Bölme Topla

Birden ona, ondan buna
Çarp / topla / böl / çıkar
Olmadı mı / haber sal
Tek tek gelir başları

Yüzlercesi var çarpacağın
Böl / çıkar / topla
Tutmadı mı / birbirine bağla
Tek sıra dururlar karşında

Binlercesi var yan bakan
Düz bakan yok sayende
Gününü göster onlara
Böl / çıkar / faili meçhul
Yaptığını anla(r) mazlar

Hesap hatası mı oldu
Çaktırmadan geri dön
İtin birini çağır / görsünler
Vur kıçına tekmeyi / acıma
Çıkar / çıkarsın lokmayı
Ya …….. / ya da ağzından

Açlar ordusu var / sayende
Adamını bul / kulağını çek / doyur
Böl… / ver peşine gitsin itini
İsota alıştır / saptırmasın yolunu

Böldükçe böl / çoğalırsın
Vatan millet aşkına / topla
Şehirler yıkılsın...
Köyler silinsin haritadan
Aileler dağılsın / sen varsın

Çarpa çarpa gövden büyür
Böle böle çarkın döner
Suyunu kesmesinler yeter ki
Karlı iş / senin bu işin
İti/bar/lı uşaklık

Toplayarak gösterirsin gücünü
Çıkarına her şey / çık / arına
Büyüksün sen / çook büyük
Kadın / erkek duysun artık
Göklere çık / arıyorum seni
Topla / Ortadoğu ağlasın
Ben / bıraktım ağlamayı

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:30 AM
Çember Daraldı

çember iyice daraldı
bir not defteri bir kaleme tutunmuş
bir de çocukluğumun resmi
arkamda bıraktıklarım

çember iyice daraldı
karanlık bastığında günü
bir düşünce sardı ki beni
kan akmasa ne iyi
ilk kez işime geldi
karanlık bir gece
sürünerek te olsa
vurup ta çemberin
en ince halkasına
dışına çıkmak ta vardı
sağ ve selim

bir not defteri
çocukluğumun resmi
bir de kalem kaldı
o çemberin içinde
yakalanırlarsa
sürerler mi izimi...

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:30 AM
Çıban Başı

Gelen her darbe
Kırmadıysa kalemini
Sat(t) ın aldığı içindir.
Kıramadığı kalemlerinse
Parmağında şakırdıyor izleri

-Darbeler yaradı 'işini bilenler'e
Onların yegane ekmek kapısı.
'İşini Bilmeyenler'i sormayın
Onlar da birer çıban başı-

'Asmayıp ta besleyecekler mi'...



(3.k.)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:30 AM
Çiçekleri Koparmayın

-Tanrılar da kurbanlarını seçerken
masalarında duruyordu çiçekler-

Çiçekleri koparmayın beyler
birazcık ta aranızda kalsın
şöylesine bir mesafe
gözle görülse yeterlidir

neye kızıyorum daha çok
biliyor musunuz
aslında kızamıyorum bile
kendimden başka
hiç mi, hiç bir şeye

kapımızın önünden gelip geçiyorlar
iyisiyle, kötüsüyle
binbir türlüsüyle insanların
dallarından koparıyorlar ya
güne duran çiçekleri
bırakmıyorlar ki
meyveye dönsünler...

ben buralarda yeniyim
şimdi döneceğim çiçeklere
niye bu kadar güzelsiniz
neden bu kadar çekicisiniz
diyeceğim amma
herkesin yaptığını yapmıyorum
yapamıyorum da...

çiçekler gücenmesin dallarında
böyle alıştırmışlar da...
ben alışamadım
ne adına olursa olsun
koparmaya bir çiçeği dalından

çiçekleri koparmayın
kendi dallarında daha güzeldirler
diyorum ya, boşuna
iyisiyle kötüsü bir olup ta
şu fani dünyada
çiğnemezler mi... beni de
hemi de bunca çiçeğin yanında...
utanırım ki utanırım insanlığımdan.

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:30 AM
Çilli Horozun Partisi

Çilli horoz hesaplı sırttan alır dermanı
Kol-kanat germez mi
Tavukların kralı

Bir gün estirir kafası çağırır partiye herkesi
Nasıl tutturursa öyledir
Ağırlığınca ibibikleri

Horozlar toplanır partiye tokuştururlar büyük pastaya
Yaylana gelince tavuklar kümesinden çilli horozun
Hesapları karışır

Meydan bu meydan öyle de yakışırlar ki
Seçkin horozlara pungalsız tavuklar

Çifte telliye dururlar göbekleri tokuşur
Yiğit mi çıkmaz berduştan
Kestirir durur tavuğu

Kanatlarına alırlar
Umduğunu bulduğunda
Çilli horozun rüyası elindeki yabancı
Kümeslerin çöpçatanı

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:30 AM
Çin'den Bir Söz

Çin'den bir söz
kısa, lakin öz
'dört deli
bir akıllı
eder'

o gün bu gündür

gözden göze
yürekten yüreğe
elden ele
kültür devrimi'nde
payıdar bir sözle
toplumu yürütürler...

biraz tersi de olsa
bizde de var
kendi halinde bir deli
kırk akıllı kişiyi
işinden eder.

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:30 AM
Çiroka Maşiya Şürı

rocê ena mıronısa ortê çemidı bımıri
nanibi watena ji maşiya şürı
nı kınardı bıbo merdenamı nı qi kosıdı
tam ortê çêmidı bıbo
auka zelala meyito negenape wertê xodı
kêna serre zerriya xo heni bena
hetaqı cao mıqêrım disa serba ma
bêqi qum beno icadı kınarê çêmidı
hergo jiye xo kam cızano kotira
sırrê kami daranowê wêrte xodı
bêqi kêmerê tüji benê kınarê çêmidı
kam cı zano kamcin lasêrora mendê
kotira gındır biyê amê kınarê çêmi
yaxut icadı bi, kam cı zano
bêqi kınarê çêmidı lêyadı rındı bena
dest payê xo yakêrdı benê serba ma
kam cı zano cıka milcıkore wâyirini kerda
taylê mı, eqı usariyo sa herca qöyi beno
reng bı reng cicego serra mêşi urcenêra

orte çêmidı henibi watena maşiya şürı
xêberê gırani, kam bınıdı mano
xontoqı bıne çêmira dırbetı gırotı sa serrê zerriya xora
icara tepiya qutı wertê derone qıcıqo
heta serê cımê au şi, icara dot çinnibi serba maşiya şürı
moronê şao serê çımi gırotêpê
xêberaqı morodı, wanê qı deronê bino ser mesêrê
ni maşiyi şüri...
roc bi windi, her ca bi tari
fırsênd no fırsênd bi serba moronê şao
topbiye pêser, wılê maşiya şürı sıkıte...

K-04

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:30 AM
Çocukca 'Eşşek'

üç çocuk konuşuyor
ciklet patlata patlata

burun buruna iki eşşek koklaşıyor
ve havlayarak gelen iki köpek
kıç kıça koklaşıp duruyor

birinci çocuk: sordu
eşşeği gördünüz mü siz
şöyle güzel gözlü
sesinize çevirir kulağı

ikinci çocuk:
uzaktan gördüm dedi seslerini duydum
kuyruklarını sallayıp anırıyorlardı
karşı karşıya iki eşşek

üçüncü çocuk:
ben gördüm görmesine onları
bir adamla dereden çıkarken

eşşek çıktı sudan bir-iki fingirdedi
ıslak ıslak uzandı toz-toprağın içine
tadını çıkarıyordu
bir o yana, bir bu yana

eşşek ki sıpası ahırda
zor gelir yola

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:31 AM
Çocuklara Bir Gün

çocukları dinleyelim beyler
madem bugün 23 Nisan
Cumhuriyet'in ilanından bugüne
sadece sade bir gün için
toplanıyorlarsa çocuklar
öğretmenler!
Ankara'ya göndereceginiz çocukları
çocukların kendi oylarıyla seçtirin
çocukların vekillerini seçercesine
sandıklarınızı kurun
oy pusulaları da olsun
sandık görevlileri de...
çocuklar, çocukların oylarıyla oynamazlar
sandıkları mühürlemeseniz de olur
çocuklar öylesine kullanmazlar oylarını!
sandıktan çıkanları Ankara'ya yollayın
çocukların ter temiz oylarıyla...
kimse karışmasın beyler, hiç kimse
ne giysilerine onların
ne de söyleyeceklerine...
yirmi dört saat onlar yönetsin
tepeden tırnağa, ne eksik ne fazla
çocuklar, çocukça da olsa
yönetsinler de görelim hep beraber
gözlerini annelerinin, kardeşlerinin...
eğer bir tek gözyaşı akarsa
kederden, dertten, acıdan yana ne varsa...
size söz beyler!
ben de çocukluk düşlerimi bırakırım
ve karışmam bundan böyle
ne iyisine ne de kötüsüne
ne eğrisine ne de doğrusuna
ne yaparsanız yapın artık, yetkiler sizde...

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:31 AM
Çocukluk Düşlerinde Şiir /1

Şiirin üstünde yağmur, altında koskoca dünya
Para dilinde zamanın, kaybolur gonca güllerin

Emekleye gelen barış, gecenin savaşı arsız
Vurunca güneş üstüne, kör olur yarasa görmez

İhanet mi zincirler mi, kültürler mi gelir güne
Toprak sevginin elinde, kin nefret kimin neyine

Karanlıktan gurur duyan, acı ekip nefret biçen
Güneş doğmaz çiçek açmaz, sanma ki aşk geçer burdan

Baba anne çocuk için, yaşamaya özlemler var
Vur rampaya haksızlığı, tank top durur ardı sıra

Vatan dediğin emektir, emek kutsal bir yürektir
İhanet boyun eğmektir, zalimin zulmü övmektir

Tanrı umudu bıraktı, doğa aldı çiçek yaptı
Anlamadı bundan hayvan, zorba özenir hayvana

(k.3.)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:31 AM
Çocukluk Düşlerinde Şiir /2

Hayat zindana dönünce tel örgüler mi güvence
Hücreye şiir vurunca dost yüzü çıkar bahara

Özgürlüğü içen eller ezgilerde biner biner
Masmavi bir gökyüzünde yüzerler deniz içinde

Balık da deniz içinde, deniz mi durur yerinde
Yaşam önünde insanca, karanlık gömülür yere

Gurur duyarsın elbette sesin delince geceyi
Sen ki bir halk ozanı halkınla bir yeşeren

Tarih görünür seninle, seninle umut gelişir
Çoluk çocuk kadın yaşlı haykırırlar barış için
Haykırırlar ekmek için, haykırırlar özgürlüğe

Ne bir telaş ne bir korku bin Ana doğurur seni
Yıkım savaşın koynunda sonu yakın yıkımların

Zengin diye üç beş kişi bunca cana kıymak niye
Yürek mi dayanır buna bu kin öfke nefret niye.

(k.3)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:31 AM
Çocuksun Sen Çocuk

Çocuksun sen çocuk
Doğduğun topraklara
Bir renksin sadece
Sarı, esmer, kumral
Ve siyah tenli geldin
Geldin ya çocuk
Hoş geldin.

Sokakların
Yarınsız günleri
Aç mı bıraktılar seni
Hayallerini çaldıklarında
Asileştin mi nedir
Müptelası olmuşsun
İstanbul sokaklarının

Yetim mi kaldın çocuk
Adı konmayan günahların
Kurbanı mı oldun yoksa

Neye hasretsin çocuk
Gel şöyle otur yanıma
Sevgiye mi
Gıdaya mı
Sıcacık bir ekmeğe mi
Gülümseyen yüzlere mi...

Oyuncaksız mı büyüdün sen
Neler öğrendin çocuk
Daha bu yaşta

Büyüklerin mi öğretti yoksa
Sana ele bakmayı
Ümitsizce umuda tutunmayı
Hırçınlaşmanı
Bu katır inadını...

Kaşlarını çatma bana
Henüz çocuksun sen
Benimle gülmeyi dene
Bir kerecik te olsa

Kahkahalarla olmasa bile
Gülelim be çocuk
Gülelim
Ağız tadıyla...

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:31 AM
Daha Doğmadım ki Anne

daha doğmadım ki anne
bu ne telaş
yüzümü dahi görmeden
ayırmışsın odamı

senden mi, benden mi
bu gök gürültüsü
bu sağanak yağmur
bu şimşek

sensiz uyuyamam ki anne,
yatağımı yapmış
donatmışsın çiçeklerle
çiçeksiz olmaz mı bahar

patiğine varıncaya dek
yüreğindeki şefkati
giyeceklerime renk renk
gözlerinle örmüşsün,

söyle bana
bunca zahmetine
sabrına, emeğine...
değecek miyim anne

ya uçup gidersem
kanatlarının altından

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:31 AM
Daha Gür Yeşermek İçin, Töremizdir

Mırıldanırsa bizim çocuklar
Baş başa vermiş oniki çocuk
Yeter ki bir arada biline
Kuşatılmışcasına
Biribirine girer o kara bulutlar,
Gök gürler, kulağını delercesine
Şimşek çakar.

Töremizde
Yiğitlere ağlamak düşmez
Toprağın zoruna gider gözyaşları
Bir kokum ağlarsa eğer
Bil ki dolu yağar,
Bil ki kar yağar
Bil ki bu toprağın yüzü donar.

Kadınlarımız
Bizim o acılı kadınlar
Üç kadın bir arada
Gülerse eğer baş başa
O büyük yürekleri,
O yaşama olan bağlılıklarıyla
Toprak Ana'ları gibi
Katıla katıla, adilane
Bil ki tüm dünya güler...

...

Düşüyorlar birer birer
Güneşin çocukları düşüyor
Üç beş demeden
Toprağın koynuna düşüyorlar
Ve daha daha
Güneşin sarısında
Ateşin kızıllığında,
Yeşilinde ekinin
Giriyorlar toprağın gözüne
Toprağın sesine giriyorlar
Daha daha
Daha gür yeşermek için...

(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:31 AM
Daima Yanımda

ölüm - kara, kara - ölüm
henüz gözü tutmadıysa beni
ya beğenmediğinden
ya da erken onun için

bense, ya sağımda taşıdım
ya da sırtımdan vururken ihanet
kollarımın altında sakladım onu

sorgulamasaydım
ihanetin o iğrenç yüzünü
ölümü, ölüm karasını,
çoktaaan ölmüştüm...

adımı bırakmadan dünyaya
niyetim yok toprağa dönmeye
uzak dur ölüm, uzak dur

(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:31 AM
Dalgalar Dilimliyor Toprağı

doğa suskunluğunu bozmuş
dalgalar dilimliyor toprağı
ileri gelen(ler) i vardır
köylerin, o devleşen şehirlerin
ileri giden(ler) i olduğu gibi…
zaman zaman

dün kölenin de yeri vardı
itten / kırbaçtan geri de olsa
ve prangalarla birleşse de işgücü
efendilerinin boğazında
güçten düşünceye eğilirdi ancak
el / ayak öpmek için değil elbet
doymadığı toprağa kanını kusardı
kaldırmazlardı kendi gibi köleler
ya da efendileri / elleri arkasında
son nefesine bakarlardı kişneyerek...
bugünse işçileri buluşturuyorlar
fabrikalarda makineleşen işçileri

holdingler büyürmüş bugünlerde,
dünya kirlenirmiş / delinirmiş ozon tabakası
iklimler karışırmış / tutarsızca / bencilce
ahlaki değerler kırılırmış / yozlaşırmış her şey
kime ne bunlardan…

sahillere vururmuş / vuruyor fırtınalar
çatılarını uçururmuş /uçuruyor o dev dalgalar
ve biz izliyoruz / oturduğumuz yerden
kılımızı oynatmadan
ısınmaya can atan bir dünya / ısınıyor da
buzlarını eritip gönderirken üzerimize …
kimin umurunda

işçilerin yapamadığını kaç asırdır
işçiler ki / duvarı aşamayan sesleriyle
karınlarını doyurmanın telaşından
yüreklerini dinleyemediler kardeşlerinin
ve bir yumruk olamadan henüz
bıraktılar ürettiklerine dokunmadan
az bir şey mi? ...
gözleri aç / erkenden yaşlandılarsa
ve utandılarsa çocuklarının önünde…

şimdi tersinden yönetiyorlar
tamamen kendi patronları
ki yapıyorlarsa da bugün...
parçaladıklarını birleştirmekle
tehlike geçti diyorlar / duyuyorum
çok yerine daha / daha çok yemek
demektir ki bu onlara
küreselleşen bir dünya için / ne ki
sınırları kaldırmasalar bile hepten
kardeş kardeşe yabancı / insan insana
görmezden gelirler…

şehir şehir ayrılmış işçiler / işsizler
aydınlar / öğrenciler / öğretmenler
bilcümle
emeğiyle geçinenleri bu yeryüzünün
benzeşen kör noktalarda dur(dur) dular
arka arkaya gördük onları / kol kola
filmin bir karesinde toplananları
diğer karesinde dağıtıyorlardı polisler
acıları kalıyordu son karesine…

artık ne güne / o bombardıman uçakları
göbek göbek birleşiyorsa patronlar
savaşa kodlanan adlar / bulunurmuş çoktan
kendi adına savaşacaklar da öyle
yeme içme bedava / üstüne para…
yosma istiyorsa / yosma…
gözünü kırpmadan vurmayı öğren de öğren
yüzünü bile görmediğini…
yaşamayı / yaşatmayı değil insanca
öldürücü noktaları / hedef tahtasında
tam on ikiden / ne demekse on iki
kuşatmalar başlıyor havadan ve karadan…
hazır bekleyedurur kapıda
yeni ölümler geliyor, / gözyaşları boşuna
sınırları dilimliyorlar yeniden….
kahramanlar / madalyalar / cezalı tanklar…
ve bir yığın hikaye ile dolduracaklar altını

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:32 AM
Dar Boğaz

Seninle yürüyoruz ya bu kış günü yollara girmiş
önümüz dar boğaz ve iki metre kar
boyumuzdan büyük işlerin altındayız
üstüne de tipi bindiriyor ya, acımasız

oysa sözümüz vardı gelen bahara
şimdi teslim mi olacağız
kar, tipi az mı geldi
üstüne sis te çöktü,

sıkıca tut elimi
biribirimizden koparsak
yeminimiz bozulacak,

geriye dönemeyiz o yollar kapalı,
ileri de gidemeyiz
gel, bu kara kışta okkalı bir ders verelim
tipi bizi görmesin

bu kardan evde nefes alışımız bile
erim erim eritmeye denk gelir
yakalandığımız bu kara kışta

bekle
tomurcuklar seslendiğinde arılara
baba yadigarı adımızla çıkacağız sokağa
seninle ben
bir şafak vaktinde el ele verip
yürüyüşe devam diyecegiz.

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:32 AM
Dayanamam Ses Zindan

Sedasızca durmuş insan
Su uyumuş,
Ölüm sessizliğinde
Yollar tutulu
Ağaç suskun,
Dal çıplak
Akbabalar geçer üstünden,
Dayanamam,
Dayanamam, ses zindan
Yitip gider ansızın
Zorun kollarında bir dalım.
Bir tek rüzgar çalışır üzerime
Töreleşmiş acı,
Zulümde kan akar
Yapışmış kara kaputlu
Makinalaşan bedenime...

Su uyumuş, ağaç suskun
Doğa sus - pus
Kapanmış yollar
Alın terim bana düşman...
Ses zindan
Bir lokma,
Ekmek benden uzak,
Bağlanmış emeğe ırmak sessiz
Yılan kör, zehir zemberek
Akbaba düşmez peşimden...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:32 AM
Dayê Dayê

Dayê Dayê
zonê to tenıqo
qês mavaco
windi benno
wacı Dayê
zonê to çıma
hontı gırano
gıraniya zonira
hêrd jibeno.
Bê bıwênı Dayê
qêlemı damis nıdane
xetı damis nıdane
qıtab xo ser negêno
zono xam bınıdı mono
çikko, adıro
cıko Dayê...
Dayê Dayê
zone to tenıqo
rocora qi gırano
zonodı weso
çıma hontı şirino
roştina cımona
noğda dı to
aşirorê bêsa
aşirê ênê pêser
hemgêno
serbeto, cıko
mordem qı
mordemo
qupe genno
mesımo qi
tam qenno.

K-05

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:32 AM
De ki Bu Dal Donar

De ki keklik avına durmuş
Tarih ilk değil elbet
Gölgenin soğuğuna
Koyi Mori'ye
Sis, duman çeker üstüne
Bir de
Koyi Mori inlerken
Kızılca kar yağar.

Sessizliğe bürünen bir yiğit O
Dolaşırken karın üzerinde,
De ki bir dalı meşenin
Kökünden uzakta,
Kış kıyametidir
De ki bu dal donar
Kara gömülür...

Dardadır
Çığırı yok Koyi Mori'nin
Yüreğime çiğ düşer.

Meşe ağacının diplerine doğru
Direncine tetik düşürürler
Sırtından.

Karın kızıla yağmasıdır
Tanrının ne işine
Koyi Mori,
Koyi Şüri,
Koyi Sıpi...
Welate ma...

(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:32 AM
De ki Neyine

rotasız aşklar mıdır
dümenler içinde kalan

rotasız aşklar ölür dümenler içinde

ah benim akılsız başım
de ki neyine senin
dişi bir sokak köpeği
ve onun hayata bağlanma biçimi

kapına almadan doyursaydın ya
doyurup da salsaydın ya başından
umursamadın değil mi
umursamadın
birgün sana çevireceğini
en keskin dişlerini

hani açlığa alıştırsaydın hiç olmazsa
birazcık da terbiye ucundan ucundan
ola ki aç kaldığında kapında
satmasın diye seni, satmasın
düşmanın verdiği bir lokmaya

ah benim akılsız başım
ah ki neye ah
şimdi sokağa çıksan
karanlık içinde kalırsın
ve yığınla sokak köpeği
saldırmaya dünden hazır

kuru bir kemik hepsi, rengi uçmuş
ne kadar oyalar ki köpeği...
hem çekilir şey mi be
bir ömür boyu yan cebinde
bir kemikle yol alması insanın...

ahh benim akılsız başım
bilmez miydin hayvanı
bir hayvanın avına çullanışını

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:32 AM
Delice

delilere alışmıştık
delice,
bir söyler yüz gülerdik
yarını iple çektiğimiz günlerde

söyler misiniz bu bunağa
o deliler sınıfından değil
şapkası düşünce
gerdanı uzamış mandofon ineğinin

yeme düşkündür bu cins inekler
nereden gelmiş, ne diyor
otladığı yere sıçıyor
havamızı bozup kokusunu yayıyor
sonra da çekip gidiyor...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:32 AM
Delinin Aşkı

Sanki boşluktaydı bedeni görünmezdi eline uzanan bir el,
Günden çekip asırlara bağlardı hayelini
Henüz yaşanmamış bir aşkla usunda gezinirdi gezinmesine
Ama
Kimsenin tenine değmezdi eli.

Katıla katıla boş gözlerle gülerdi
Ardından sel olmuş gözyaşlarıyla geri gelirdi
Sahibi bilinmeyen anılara gidip yüzyılların hüznüyle dönerdi,
Ardından inerdi yıllara
Kollarına almışcasına sadrazamın o sarı saçlı beyaz kızını
Sanki uçardı bir leylek gibi
Sözcükleri de kendi de,
Ve katılmazsan eğer o yaşanmamış aşkına
Adamakıllı gücenirdi sana
Sonra bir bilgiçliği tutardı ki çağlar ötesinden bugüne
Nice padişahlar kızlarını alıp arkasından koşmuşlar.

Nicedir o büyük aşklar anlatılarındadır
Saçına, kaşına, gözüne ayrı ayrı
Parmak uçlarına değin ayaklarının
Ve nedense vurulurdu kalbinin ortasından
Çatlamış dudağın sesine.

Yaşamı tutkuluydu kahkahalara
Bir o kadar büyük
Henüz yaşanmamış aşkla döne döne yanardı,

Kimse söz söylemezdi yüzüne
Düğün havasında bulurlardı kendini
Gamsız bulunmazdı delinin delirten damarı.

Kendi kendine alkış tutar zıplardı
Elde etmişcesine en büyük zaferini
Teması kesilirdi topraktan sudan ürkerdi
Binler alkış tutar sanırdı
Derebeyi kızlarından oluşan binler,

Aşkını saklar, çömelip ağlardı acıkınca
Kızların yumuşak ellerinden içerdi çorbasını,
Dermanı gelince sadrazam sarayında
Bir çırpıda uçardı taa tanrıçalara.

(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:32 AM
Demirin Tavında

Kaplumbağa
Hızında giderdi,
Kor yüreğinde pişmiş
Sabrıyla.

Gözyaşının nehrindeydi
Sevdası
Sökülürcesine akardı,
Gün demirin tavında
Katılaşmış,
Kuru acıda
Kalkmazdı bedeni.

Denizin içinde
Yunusun inancıydı
Yol giden.

Tetik düşerdi emeğine
Yüreğinde işlenmiş
Demirin sıcaklığı.

Yetişemezdi gözbebeği
Bir yanı kan deryası
Köşe taşında gizlenmiş
Hücresinde kalırdı.

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1.Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:33 AM
Dermansız Bir Dert

Eyy dermansız dert
Öldüreceksen beni
Mertçe öldür
Olabildiğince de hızlı
Çek hançerini,
Sinsi sinsi gezinme öyle
Tepinip gezindiğin bu can benim
Al senin olsun
Sürünmekten, ele bakmaktansa.

Eyy dermansız dert
Çek hançerini vur kalbime,
Pazarlık etmiyorum seninle
Pazarlık edecek halim de yok
Sormadan çalmışsın zaten
Kipriğimi, kaşımı...
Tel tel saçımı yolmuşsun
İşte senin marifetin
Tanınmaz halde yüzüm,
Ürkütücü
Öyle sırıtıp durma karşımda
Nazlanma,
Bir can için de olsa
Yalvarmıyorum sana
Bunu sen de bil ki
Yalvarmak faydasız
Ve de onur kırıcı,
Haydi durma çek hançerini
Haydi çek
Haydi çek
Haydi çek hançerini, vur
Vur, kalbimin sol yanına...

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:33 AM
Dersim

Bu kaçıncı sancındır Dersim
Munzur'un sesine bıraktığın
Bu kaçıncı sancın

Söyle bu kimin rüzgarıdır ki
Senin gülüşündedir gözü
Dağlarına vurunca dönen
Bu kaçıncı rüzgar

Kara bulutlar yoksa üzerinde
Gökyüzü mavi giyinmiştir
Ve Munzur berrak akar

Sana kaçıncı gelişim bu
Hazırlıksız
Habersiz de olsan
Gelmişim ya sana

Sen Dersim'sin tutarsın
Damarında sakladığın
Bu toprağın gücüsün
Bin yılların ağrısıda olsa
Munzur'a bandırıp içersin

Topladığın güneşin aşkına
Sana sığınıyorum Dersim.

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:33 AM
Deuc

Qom qoma xorti ênê
Meymani serê cımê mı
Ênê sonê marê tırqi wanê
Cımat cımati ser gırêdanê
Allê Qerşi ser nê sonê
İna wanê oligarşiyo çı
Ez wonı Allê Qêrşi
Dêuci i rınd nasqene
Bono xo qi mara düridero
Rüyê xo qi mara tadaiso
İndi sımarê sawaci
Çiyo dı piso, zalımo
Watênamı na a qı
Hêntoqı xorti amê qema
Cı beno sa röura bıbo
Bışiyeni qê Alle Qêrşi
Ma zanimı o tersonıqo
Hegai ma qi cêverdeno
Ceniqa xo qi cêverdeno
Hêrdê ma dı nê fındeno
Tersona bıbo qi remêno.

K-06

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:34 AM
Devlerin Dişleri Arasındayız

ulaşmışız onbir kişiye, bir gözlü toprak evde
sırasıyla kanatlanıp uçmuşuz, bilmediğimiz yönlere
düşmüşüz devlerin pençesine, aranmışız
devlerin dişlerinin arasında bulunmuş izlerimiz
çıplak bedenlerimizle makinalaşmışız
de lo lo lo

ekmeğimizi ararken, devlerin dişlerinin arasında
nasıl olmuşsa ayaklarımızın üstünde, dik durmayı başarmışız...
çocuklarla çocuk olmuşuz mazlumca sevmişiz
altı Haziran olmuş Atamız toprağın koynuna girdiğinde
toprağın üzerine kapanıp nezaketle, koklayıp öpmüşüz
de lo lo lo

çoğumuz uzaklarda, sınırlar ötesinde kalmışız
ve bir daha, yani kanatlandığımızdan bu yana
onbir kişi toplanamamışız bir araya
beraber gülüp beraber ağlayamamışız...
mektup bile yazamamışız mesela
adreslerimiz bilinip izlerimiz sürülmesin diye
kim darda, kim ayakta kalmış bilememişiz
de lo lo lo

çocuklarımız seslerimizi alamamış
yüzlerimiz bile yabancılaşmışken çocuklarımıza
ayrı ayrı devlerin pençesinde
devlerin dişlerinin arasında ezile ezile
çeşit çeşit belalar atlatıp geleceğimizi kazanırken
öte coğrafyalara savrulmuşuz
hayatta mıyız değilmiyiz
içerde miyiz, dışarda mıyız...
de lo lo lo

ağlamaklı gözlerimizle uykuya bıraktığımız rüyaları
hayra yormuşuz mesela
geç te olsa annemizden, gözyaşlarını çalmışız
ağrıdan kopan yanlarımızı, belalı başımızı
şekere bandırıp hazırlamışız önceden,
sonra yumuşakca, sevecen sesimizle
kuş gibi çırpınıp duran annemizden sormuşuz.
de lo lo lo

sınır üstüne sınır aşmışız,
insan üstüne insan görmüşüz
köpek üstüne köpek
görmüşüz de ne olmuştu sanki...
o tek gözlü toprak evden başka
elinde karanfille biri mi gelirdi rüyamıza
kanatlanıp gidenlerin arkasında kalan
annemizin gözlerinden, gözyaşlarından başka
hangi yürek dayanırdı, okuyamazdık
de lo lo lo

vefasız, hayırsız diyenler de olmuştur
belki haklıydılar diyeceğim kendi payıma
belki de zır deli
ama ben, ben de beni bilirim...
bilirim ki daha dün gibi hepimiz
o tek gözlü toprak evdeyiz
çocuklar dizlerimizin önünde
kimimiz sıkı sıkı sarılmış gözbebeklerine
kimimiz başımızı koymuşuz atamızın göksüne
iç içe, yürek yüreğe oturmuş da
tanışmış gözlerimiz
öyle mutluyuz ki, yüreklerimiz ısınmış
birer birer çıkmışız devlerin dişlerinin arasından
biriktirdiğimiz her neyse, hasreti atmışız bir tarafa
de lo lo lo

artık kim, kim uyutabilirdi ki bizi...
paslanmış yanlarımızın üstüne aksın diye
yağ niyetine aynı bardakta şerbet içerdik
bir de üst üste kaçak tütün sarardık
çektiğimiz acılar bitsin, yetsin diye...
dumanının bir kısmını ciğerlerimizde saklardık.

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2.Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:34 AM
Devran Ellerimde Kaldı

Göremiyorum
Kulağımı tırmalayan çığlığı,
Yitiğime gezdiriyorum ellerimi
Boşlukta
Boşuna dönüp dururlar.

Dokunmak istiyorum
Gözlerim bağlı, yüreğim yaralı
Dişlerimi sıkıyorum,
Yumruğumu...

Karanlık beslemesi bir el,
Kavrıyor ellerimi,
Elleriyle
Bir araya getirip
Vuruyor birbirine
Ve ardından kelepçeleyip
Bağlıyor ranzaya.

Ellerimde kalıyor
Devranın ağırlığı...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:34 AM
Dıman Rıji Megêro

Rızo qı wazeno bıwazo
Lıngê xo xodıma nene.
Rız xore ostır geno
Ostır cıtı dı rınd sono,
Rız araqê şaidı meno
Sırsı dıma kas beno.

Muxtar xêberı rusnano Rıji're
Rız bero rao xo bıdo,
Dıman Rıji megêro
Rız qara xora beno.
Rız be ara, tarira
Qınci qani peştira
Qunno raa muxtarira.

Rızo qı qunno tengı
Qes dormıdı nemeno
Domani qı qarnene
Ostıre Rıji tilbeno.

Dıman Rıji megero
Wandena Rıji çinna
İmze cıko nezano
Becıqı qenê buaxra
Nane xêtı serrıra
Rızo ra xo erzeno orte
Nezano qami gırote,
Rız Rızo'dı höylo
Muxtar ira sa beno.

K-08

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:34 AM
Dilek Ağacı

Geliyorsunuz ya
elinizde kesilmiş okunmuş ince bezlerle
bir bir asılıyorsunuz ya dallarıma
dudaklarınız oynuyor

dudaklarınız oynuyor da yanıbaşınızdaki duymuyor
yüzünüzde binbir beklenti, olsun
içinizden okuyorsunuz ya
inanın bir bir duyuyorum topunuzu
neler neler dilediğinizi de
kendi canınız için

söylediklerinizi biliyorum bir bir
kiminiz para, kiminiz çocuk...
kiminiz ev, arsa...
kiminiz ne varsa elinizde olmayan

şimdi anlatmaya kalkışsam sizi
inanın ki günler az gelir,

bir de diyorum aklımdayken
o rengarenk bezlerinizi
bağladığınızda dallarıma
bağlar gibisiniz günahlarınızı

boğarcasına sıkmasanız hani
işte kuşlar bile gelmez oldu yanıma,
bir de, arada bir de olsa
birer avuç da su verseniz diyorum
içinizden birisi de olsa...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:34 AM
Direnç Kalır

Dört duvar arasında sardı yaranın üstünü
Çelik paslandı kendi kendine görünse de
Özsuyu için çamın bir yanı yarıldığında
Dünden yoksun, yarını meçhul kuru laflarla
Dolaşırdı dillerde, ulu orta keskin sözcükler.

Yapışıncaya kemiğe deri
Askıdan, coptan geçtikten
Gerildikten sonra tazyikli su altında
Elektrik şokunda
Diş kenetlendi, yumruk kalktı bir daha
Yara bastırdı küçüğünü, acı bastırdı
Sancısı artardı yuvasından kopan gözyaşının
Gelirdi öndekinin yanına arkadaki ayağı.

Bataklık, karanlık, ölüm sofralarında
Kan, toprak üzerindeki ince hesaplardır
Çelikte olsan paslanırdın bu hücrede
Uzaklaşırdı kendinden menekşe kokusu
Direnç kalırdı bir tek bu havalarda
İki kaçkının bakışı arasında,
Yaranda tuzun asidi gezinirken
Dişlerin saplanırdı damağına
Çoktan keşfi yapılmış yollardasın
Hain bakışlar dolaşırdı üzerinde
Ne kalırdı ki geriye
Sıra bezenmiş bir merhabadan öte.

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2.Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:34 AM
Dirilirdi Yeniden Yeniden

Fırtına kopardı,
Kar yağardı
Ura bağlanan insan hayatında.

Çark dönerdi
Dişlerinin arasında
Yol alırdı karanlığın hükmü.

Bozguncunun mevsiminde
Dal düşerdi gövdesinden.

Serine kurulurdu devran
Karanlıkta
Kalan bir gül.

Dayanırdı,
Acıya dayanırdı
Toprağın ezgisi
Rengini vermeden karaya
Toprağa düşerdi
Gelecek için
Yolun orta yerinde
Dirilirdi.

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:34 AM
Doğaya İnanın Çocuklar

yırtıcı hayvanlar aç kalınca
boğazlamasalardı insanı
bir hayvan gibi karınları doyardı

inanın bana çocuklar
insan oluşunuza inanın

doğanın dengesi böyle
salyasını yalayandan
ne beklersiniz çocuklar

insanlar ki, insan olmanın gururuyla
hayvanlardan ayrıldılar
evcilleştiriyorlarsa da hayvanları
boşuna değildir çocuklar

inanın bana çocuklar
insan oluşunuza inanın

düşünen insanın gücüdür ki
ayıran insanı, hayvandan...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:34 AM
Dolup Taşmış Gözlerim

düşman havası var burda
düşman havası var burda
düşman havası var
duymuyorsunuz hala
berbat kokuyor bu hava
berbat kokuyor
bir fırtına kopmuş ki içimden
militanca bir fırtına
düşmanın havasına vuruyor inatla militanca

dostlar geliyor üstüme
dostlarım geliyor
düşmanlaşan bir hava dostlarımın arasında
esip esip vuruyor yüreğime
sokaklar kokuyor bugün
sokaklar berbat kokuyor
içimde bir canavar

üstüme geliyor düşmanımın kokusu
üstüme siniyor
yıllardır beslenen bir canavar var içimde
zor bela tuttuğum

düşman geliyor üstüme
korka korka,
kalleşçe geliyor düşman yüreğimi sökmeye
içimde bir canavar düşmana inat uyuyor
sahipsiz göğün altında teslim olmuş yeryüzü
dolup taşmış gözlerim
yüreğim ağlıyor bugün
yüreğim ağlıyor
yüzüm kaskatı kesilmiş
ölüm kokuyor sokaklar
ölüm kokuyor her yanım
bin bir türlü ölüm...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:34 AM
Domani Fınderê

Urce bıra urce
Eyro qi mequira
Asmı çinniya
Cınauri urzene.

Bıza belêqını name
Bızêka xo melena,
Wenge kutiki bıriyo
Mal ağıldı tilbeno.

Urce bıra urce
Waxte rakutenı niyo
Höyn ze dısmeniyo
Höynra urce bıra

Teber tariyo
Astari nê asene
Cıllo wadare
Domani fınderê
Camerdi rauqere
Mefındere bıra
Mefındere...

K-09

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:35 AM
Dost

Ellerimden tutmanı isterim
Dost ellerinden tutmayı
Düştüğün yerden değil
Düştüğümüz yerden dost
Ayağa kalkmak için
Ayağa kaldırmak isterim

Yüzümü görmeni isterim
Dost yüzünü görmek
Gözyaşımı silmekten değil
Gözyaşını silmek dost
Yüzyüze verip gülmek için

Gözüme girmeni isterim
Gözüne girmek dost
Paradan puldan değil
Hal hatırla da olmaz
Işığım olmanı isterim
Işığın olmak için dost

Yan yana olmak isterim
Kol kola yürümek dost
Yalnız oluşumdan değil
Ayakta duruşum
Gücümüzdendir dost
Güç vermeni isterim.

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:35 AM
Dost Elinde Bir Dünya

Ey dost, elinde bir dünya, yüreğinde sevda
nakış nakış örülmeyi beklerken
yaşamak mı gerekmiş kendi külünde

granitten bilsen dost, granitten bilsen
tuttuğun damara bir nefes olsan
ışık saçınca gözde, kaynaşırdı bu yürek

değeri bilinmez dost değeri bilinmez
sen bilmedikten-korumadıktan sonra
ne taştaki emeğin, ne daldaki çiçeğin
ne çektiğin acının

güneşe dur söyle, söyle onlara dost
yarını söyle bugünden
başına toplanan o kara bulutlara
durma git söyle
bereket yağmurda, suya doyan toprakta
arıya gülümseyen çiçekte

korkarlar bir arada duran renklerden
gökkuşağına dönüşür diye korkarlar
bulutlar ne anlar seviden,
aşktan, çiçekten, hayattan,
ne anlar dost, ne anlar onlar
sana olan hasretimden

bırak kalası dost, bırak toprağı beslesin
toprak fidanı, fidan çiçeği, çiçek meyveyi
fidanlar büyüsün de büyüsün
damarına yediriyor toprak
ne az, ne çok

sen, yazadur dost, temeli bozuk binayı
sen yazadur, nasır bağlayıncaya ellerin
kim okur ki seni, kim dinler sızlayan yüreği

cahilden sayarlar dost,
alın teri döküpde, bilmeyince emeği
cahilden sayarlar oyuna gelen adamı
nasırını patlatır tuz basarlar nasıra

harcında kalmışsa, işçinin gözü
kanamıştır yüreği, bağrı yarılmıştır dost
varsın bayraklar dikilsin
kuşanadursun ordular

göz ki olmalıydı dili, acıdan uzak
doymalı dost, doymalıydı insan
bir insan gibi, ekmeğe-suya ve de seviye
gözyaşına değil dost, gözyaşına değil

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:35 AM
Dönüp Bakmasan da Olur

dönüp bakmasan da çekip gidenlerin ardından
varacakları bir yeri olmalıydı onların
ama senli ama sensiz
ama umutlu, ama boynu bükük

ne fark ederdi ki, bilmedikten sonra
alıp da götürdüklerini senden

sana bıraktıklarını desen, ne elde var ne avuçta
kendinle yüzleşsen de okursun ya içinden
çata çata harfleri
üstü varsa da yansısın sırlanmış camdan dışarı

aynı kanı da taşısa
gün olur ayrılır iki insan,
sapabilir ayağı
bir ekmeği de bölüşse

gün olur yeniden çakışabilir yolları
gün olur bakışabilir de el gibi
dersin yeni yollar edinmiştir
dersin adsız fırtınalarla tanışmıştır
an gelir yalnızsın dışa vuramaz yüreğin
o adsız fırtınalardan arta kalanlarla söyleşirsin
közün kendi külüyle örtünmesi gibi bir şeydir bu

bu güneş, bu gök, bulanık akan bu su
görsün bütün bu karanlıkları
ve vardıkça uzaklaşan yarınlar elbet
sebep miydi karanlığa

rüzgar mı, tufan mı… köylülerin yarım dille söylediği
bahara ve yaza kapanan bu yollarda da olsan
dil bilir çürüyen dişin yerini

çırılçıplak ağaçlar, toprak üşümüş olmalı
tomurcuklanmadı mı dersin, çiçeklenmedi mi bu ağaçlar
ölü karıncaları mı saklıyordu çatlamış kabuğunda
meyvesini verirken rüzgara, kurban mı veriyordu dersin
zamanı mıydı rüzgarın, zamanı mıydı
niye gövdesine bindiriyor ki durmadan
yoksa damarlarının direncini mi sınıyor dersin

doğru olan bir şey varsa, o da yalanmış meğer
kuru bir yalanmış karanlıktan arta kalan…

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:35 AM
Dönüyor da Dönüyor

Dil dönüyor / yoluna girinceye heceler
kıvrılıp dönüyor yol / cana ulaşıncaya
çark dönüyor / devrana
devran dönüyor da / dönüyor
başımızı ezmeye

Cehenneme çevrildiğinde bu dünya
yaşam bitti sanmıştım / kimbilir belki sen de öyle
göz / dil / kalem / koşuşturma / neye yarardı
olmasaydı küçük bir nokta

Su dönmüyor kaynağına biliyorsa yolun
akıyor / akıyor / akıyor hayata
Sema dönüyor / yürekten yüreğe
Pir Sultan'lar dönmüyor Hınzırlara
'Dönen dönsün' Haydar
'Ben dönmezem yolumdan'

Dünya dönüyor da / dönüyor
bir gece / bir gündüz / ay / yıldız...
dört mevsim / yaz, kış
yaşamak için insanca

Can dönüyor toprağa
Toprak dönüyor Cana
Umut tükenmiyor canda

Güneş dönmüyor tersine / bildiğidir
en büyüğüyse aşkı
Dünya da dönüyorsa etrafında

Kurşun dönüyorsa / sahibine
tank, top dönüyorsa bugün
kendini yaratan ellere
Dönünceye kadar / karanfile

Dünya dönüyor /dönecektir / ekseninde
ağırsa ağır / gün ulaşıyorsa Aya
ay, yıllara uzanıyorsa saya saya
yıllar asırların içinde / saklanır mı ki
en kuytu noktalarda / insanlık
bilimini çıkarıyor güne

Bugün
Nehirler kavuştu mu / Denize
Denizler akıyorsa Okyanusa
Okyanus dönüyordur Mavi'ye
Her damlasında bir nefer / Okyanusun
Alabildiğince özgür / güleçtir yüzleri
ne bir aç / ne de karanlığa muhtaçtır
bir lekeyi de barındırmıyorsa içinde

Cennet dediğin özgürlüğünse
buluştuğunda insan / özüyle
herşey var ama / herşeyden birer parça
insanlığın özündedir / şer arama boşyere

insan ayrılmışsa hayvandan
en çok ta hayvan mutludur bundan
sorgusuz / sualsiz / günahsız
herşey elinin altında / devin karnında değil

aç kalmazsın hiç bir şeye / artık
doya doya yaşanması kalır
Yaşamaya çalış / yaşıyabildiğince...

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:35 AM
Duman Kaplamış Gökyüzünü

İşgal edilmiş bir ülkenin toprağında
Gökyüzünü duman kaplamış
Henüz baykuş ötmüyorsa eğer
Bil ki manga manga gecenin melekleri
Dağların ezgilerine sırdaş olmuşlar...

Bir ülke paramparça edilmiş ezgileri ile
Soyguncu, talancı, zindancılarla çevrilmiş
Boydan boya kana bürünmüş
Boydan boya toprağında kül içinde kalmış
Yıkılmış evlere gömülü gözyaşları yakılmış
Viraneye dönmüş köylerde kurumuş ağaçları
Ve sürgünlerde
Açlığa terk edili bir ülkenin ezgileri...

Gecenin melekleri, dağların birleşmiş sesinde
Ağıtlar arasında şehitlerine söz verenler
İntikam ve özgürlük yeminlerinde,
Karanlığa, talancıya, soyguncuya karşı ayağa kalkanlar
Zindanlarla birleşmiş yüreklerini saran ezgilerle
Dağ dağ, oyuk oyuk tüfek çatmışken...

Çoktan sevdalanmış gençleri toprağın ezgilerine,
Gecenin meleklerine,
Yaşlıları asırlardır ağıtlar yakmış ardında
Çıkınlar hazırlamış yol yorgununa
Ama, yolundan etmemiş ezgili yürekleri
Sırrına alıp rüyasına katmış, umut bellemiş.

Yeşermiş vadileri, dağlar seslenmiş
Sararmış başakları ekinlerin bu topraklarda
Bolluk bereket görmüş hep,
Ekmeğini kazanmış bin beladan sonra
Şehit düşmüş, tutsak edilmiş kendi yurdunda
Ve sürgünlerde onyıllarca...
Ve arkasında toprağın ezgisiyle gelenler
Zincirleri koparıp vurmuş celladının suratına
Özgürlük için
Ve insanca yaşamın yemininde
Güzelliklere,
Toprağın sesine koymuş kalan ömrünü...

Analar, şehit anaları
İntifadada büyütmeye çalışırken ezgilerini
Çocukları eğitilirken okullarında
Gelinleri dağın sesini almışken bir kez
Ezgili yürekleri melek soyunu bilmişken
Gece sırdaşını görmüş, konuşmuşken
Büyüsün diye çocuğu yüreğini katmışken
Yitik ülkenin ezgilerinde çoğalmış...

Gecenin melekleri,
Dağların birleşmiş sesi
Yeni insana vermişken elini
Ezgili yürekleriyle kendi kurtuluşuna
Yolunu bilemişken...
Çilesini anlatmışlar ceviz ağaçlarına.

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:35 AM
Duracağı Yeri Bilirdi

O bir palamuttu, rengi
Benim gözlerimin rengi gibi
Kahverengi,
Ama mavi içerdi
Damarlarına kadar inen güneşin
Kuşların kanatlarından
Getirdiği maviyi...

Bir daha çaldılar,
Karanlıklar adına
Uçaklarıyla üzerine bıraktıkları
Rengi beyaz bir tozla hem de
Koyu yeşil meşeyi
Kömür karasına çevirdiler...

Dumanın yükselişinde asırların pası
Zalimin kini,
Kiri yüklü

Bir kibritle çalınırdı gökyüzünün rengi.

Gövdesi kavrulan meşe ki
Yaz - kış yeşil duran çamdan farklı
Yüklenmez mi damarına? ...

Ve uzun bir yolculuğun ardından
Derin derin soluklanırken,
Yapışırdı tenine öfkenin zinciri...
Üzerine serpilen ak bir tozdan sonra
Çatırdayan dalında yükselirken kızılca alev
Palamutta meşenin kendi
Her rüzgar vuruşunda
Dalından düşerken
Duracağı yeri bilirdi
Gamsız, korkusuz
Bırakırken kendini toprağa
Ve güneşin renklerine
Koynundaki ezgilerle
Sıcak bir merhabada
Filize durmaya...

'Kürt burada meftundur' dediler ya
Ora Ararat'ın zirvesiydi
Güneşin ülkeye gülüşünden
Guruba...
Çığırlar açılırdı...
Küllerinin üzerinden.

(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:35 AM
Durmaksızın

Kimi kamburuna aldı yılları
Kimi tel tel bıyıklarına kattı
Yaşları eşitti hemen hemen
Dertleride kürsüleride ortaktı
Gine de
Büyümeye yatkınsa insan
Ustanın öğretisinde büyürdü

Hayalleri birleşirdi
Gözleri, dilleri de
Gine de kimi durup yerinde sayardı
Bazılarının aklı ayaklarına yetişmezdi
Önünde insanca yaşamanın dipnotları
Kızıl ötesi sayfalarda yaşama dair
Doğal olan ne varsa...

Zaman kendisiyle yarına akardı
Ve bir hecenin yanına diğeri geldiğinde
Bu öğretide büyümeye başlardı

Gün gün kazanılırdı yaşamın kendi
Kızıl ötesi sayfalarda yarına dair
Kaybettiysen kalırdın
Ve de vazgeçmek olurdu
İnsanca yaşamaktan

Heceler birleşirken iç dünyalarda
Ekmek su kadar da emek isterdi
Engellerde olurdu
İkirciksizsen takılıp kalmazdın

Bir bebeğin emeklemesi gibi
Yürümenin ön hazırlığı
Ve de düşüp kalkarakta olsa
Dik durup yürümesini öğrenmesi
Arkasından gelen yolu gösterir

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:35 AM
Duvar

bilerek ya da bilmeyerek
ya kendisi örmüştü
ya da örülmüştü başkaları tarafından
ama her kesin önünde bir duvarı vardı
öyle ya da böyle, tülden değildi ama
önünde durup diz çöktüğü
yada dönüp dolaşıp kafasını vurduğu
bir duvarı vardı her kesin

her kesin de aklına gelmezdi
böyle bir duvarı yıkması
yıkarsa koparmış sayılırdı ki ipini
hepsinden daha da kötü! ...
bulutların gölgesinden korkardı

her kes bilemezdi o duvarın arkasını
ne dolaplar dönerdi oysa
durup dururken hiç kimse, böylesine
kendisinin veya başkasının önüne
duvarını örmezdi boş yere

büyük duvarları olurdu o küçük dünyaların

benimki dört duvardır öteden beri
etrafımı çevreleyen dört karanlık
ve dört kalın duvar içindeyim
dördüne birden tüküresim gelir
bazıları önüne atmasalar kendini

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:36 AM
Duyanlarda mı Duymadılar? ...

Bizi bombaladılar önce,
Bir tek biz miydik?
Bombalanan topraklarda
Gingko bitiyor şimdi.

Hiroşima'dan sonra
Ülkeme geldi sıra
Halepçe'ye düştü
Acı, kahır içinde,
Hardal gazında
Yumdu gözlerini
Beşbin Kürt
Beşbin yürek,
Beşbin insan çığlığı...

Çarkın dişlerinde
Kayboldular,
Duyanlarda...
Duymadılar
Efendilerinin
Gölgelerinde
Kaldı kulakları
Görenlerde...

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1.Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:36 AM
Düğüm

Yıllar öncesinin dermansız günleri
Zorun kendi kanatlanırdı sanki
Karanlık beynine vurmuş
Atlatılmış süreler türlü belalar
Başıbozuklar
Üst baş eskir gibi de eskirken zaman
Ayrı ayrı dünyalara nasıl dayanırsın

Zamanın ötesi vururdu yüzüne
Yaşanmazlıklar arasında
Harıl harıl geçmiş gelirken önüne
Gidenlerin yerine uzanırdın
Yollardasın
Zaman eskir
Volta atarsın zincirin halkalarına
Ve bir amaca katmaya iki insanı
Düğümler üstüne sözcüklerini vurursun
İnadına özgürlük inadına sevgi
İlle de kurtuluş asırların düğümlerinden

Acıların buluştuğu zaman diliminde
Paslı ranzalar sana bakar olur
Toplanan izlerin üzerinde
Çatışmalardan kalma
Zılgıtlar, halaylar
Zıtların kavgası...
Soluk alışından korkanlar varken
Çabaların yarım kalır
Hoyratca ellerine düşersin
Bütünün parçaları bu gece de
Düğümleri üst üste bindirir
Gün doğumunda belki yarın
Çözülmesini beklersin.

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2.Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:36 AM
Dünya Karanlıksa / Dina Tariya

Dünya karanlıksa
gece olmuş
gün olmuş
umurumda değil kardeşim
dünya ki
karanlıkta bırakıyorlarsa
neyime...

yıldızlar gökyüzünde
biz kara topraktayız
aramızda bulutlar
gitmiyorlar

..............

Dina Tari Biya sa

dina tari biya sa
son biyo
sodır biyo
xelle mı dı niya bıra
dina qı
tari qene sa
sawaci

astari asmendere
ma herde şayidemı
höyri qute nabene ma
ne sone

K-10

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:36 AM
Dünya Küçüldü

Dünya küçüldü
diyorlar da diyorlar
inanamıyorum
yıllardır arandığım
sade bir insan bulamıyorum
küçülse küçülse
dedikleri kadar da küçülmemiştir
diyorum.

(yeni)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:36 AM
Düpedüz

Düpedüz şefti
yetkiler ondaydı
meyveye duran ağaçları
budadı budadı budadı
telefon direklerine çevirdi.

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:36 AM
Düri Meso Tıxeqêmı

Tey tey tey
Tey qı tey homedi...
Bare düri meso,
Herdê xodı fındı bıra
So taliyi qu, xo waderı
Düri meso tıxeqêmı
Düri meso...
Höyri gurrene
Torgı warena
Corra laser eno
Raa to bırina bıra
Cıme to ne wenê
Tey tey tey...

Koo serdı pus esto
Cım cımi neweno
Tariyo bıra tariyo
Cım cımi neweno
Sonay qoti tıxeqêmı
Raa to ne remena
Tey tey tey...

Wa hao wera to eno
Dano sene tore bıra
Mecala to bırneno...
Wa to dımıra niyo bıra
Düri meso tıxeqêmı
Rao dı monay
Welg to parcı qenno
Cı wele de xoroqeri...
Tey tey tey...
Tey qı tey bıra...

K-11

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:36 AM
Düş Yorgunu Memed

kendini bildi bileli, eksilmedi çilesi
ha ayın başı, ha ayın sonu
ev kirası, elektrik, su parası derken
gitti maaşın yarısı

ekmek peşinde Memed, ekmek peşinde
işin yolunu öğrendi koca bir şehirde
ve bir tavuğa bir yevmiye
etin kokusu girince eve

şehirde köylü, ne de olsa medeni!
şehre yabancı alnında mührü,
kuzey kapısından girmiş olmalı
sofrasında dünden kalma yemeği
ve salata yerine kadının suratı
büktü Memed'in boynunu

yine karanlık bastı, yine uyuma zamanı
sigortalı bir işçi gibi, yarını var Memed'in
kafasını koydu yastığa
yumdu gözlerini
kıvrıla kıvrıla indi melekler

-II-

melekler geldi ya,
iyi haberleri verdiler Memed'e
artık bir evi var Memed’in,
etrafında türlü türlü meyve ağaçları
cennet bahçesinden boy vermiş
açmış rengarenk çiçeklerini
mahalleyi topluyor yanına
bir de son model kırmızı mercedes ki
havuza veriyor rengini

öyle huzurlu ve öyle mutlu ki,
kuştan hafif görüyor kendini
dünya nimetlerinde kalmamış gözü
büyüyor da büyüyor çocukları
Memed bir şahin bakışlı

yok, yoktur Memed’e, elinin altında dünya
ismini duymuştu uçağın, şimdi içinde
cebinde değil parası, şifreli çantasında
karnı tok, gözü tok…
mal-mülkün hesabı yok

takılar içinde hanımı
şalvar gitmiş, etek gelmiş,
bir başka uzamış tırnaklar
ve her hafta başk bir renkte saçı

-III-

gine geldi sabah, zorbela açtı gözlerini
yine o ses çıkaran karyola
kireci dökülmüş, sararmış dört duvar içinde
ısıtmaya para isteyen soba,
burun büken dırdırcı kadın
bıkmadan harçlık isteyen beş çocuk…
ve tısss’layarak akan su …
ve ezan sesiyle başlayan hayat
sırf gıcıklık olsun diye

-IV-

gitti Memed, geldi Memed
geç kalıp delinmesin diye yevmiye
çiçekleri dökülmüş sofra bezinin üstünde
hep yarım bırakılan çayı
rampayı çıkınca yukarı
bir de tıka basa doldurulan halk otobüsü
(işkenceden saymazdı kimse)
Anadolu yakasından kaptığı gibi
Avrupa’ya indirirdi Memed’i!

nefes nefese giyindi zimmetli tulumu
her zamanki gibi geçti tezgahının başına…
çiviyle kazındı gece
ve melekler inmezdi tezgaha

ekşimiş bir surat üstüne, bir de baş ağrısı
erkenden tüttürülen kaçıncı sigarası
ne de efkarlı çıkıyor dumanı… ne de efkarlı



işçi bayramına çağırdılar Memed’i
bayram deyince şeker geldi aklına
çocukluğundan kalma bir tek bayram şekeri
giyindi bayramlığını
yeni bir delik açtı kemerine
başka da yeniydi elbise
ve düştü yola
çok şey gördü şekerin dışında
pankart taşıyanlar, slogan atanlar...
ve üstüne
bu yaşta jopla da tanıştı Memed...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:36 AM
Düşüncenin Körlüğü Dilendirir

Düşüncenin körlüğü
Besmele okutur
Karanlığa
Dilendirir.
Boş gözlerle
Bakındırır
Burnunun tepesinden
Bir yanının felcidir.
Beynindeki
Kurt kemiriğidir
Karanlığın,
Korkuya eğilir mi dilin
Ve de elin
Üç kuruşa satarsa emeğini
Tüccarlara
Ucuzca bir yaşam içinde
Gerçekliğinden uzaklara
Düşersin...

Düşüncenin körlüğü
İnsanı savurur
Aşktan,
Topraktan edercesine
Ve de kendinin
Olamayacak kadar
Boş bir esintide,
Ömür tüketir...

Boş gözlerde
Düşünce körlüğü
Bakındırırsa eğer
Bir ışık,
Bir kıvılcım
Ancak yol boyu
Göbeğinden
Yarıyorsa karanlığı
Benliğine
Alamayacak kadar da
Derin
Silkelenmelerle
Üzerinden dökülür...

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1.Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:36 AM
Düzenbaz

seninle, farkımız ne biliyor musun
sen aynanın karşısında saçlarını tararken,
sen sıcacık yatağında osura osura uyurken...
bense yağmurun altında donuma kadar ıslanırdım
özgür bir vatan için,
zamansız rüzgarlara karşı neyim varsa verirdim,
şimdi kalkıp da uykulu halinle
vatanseverlik okuma...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:37 AM
Ebuzittin’li Hayat

onlar, Ebuzittin’in kurduğu notalara göre
zurnalarını üflüyorlar
onlar ki koltukları şişkin, İngiliz kumaşıyla örtünür
Amerikan silahıyla kuşanırlar
onlar ki babaları gibi uzun burunlu
ve çıkık elmacık kemikleriyle ‘soylu’ adamlar

onların adına
şapkasının altından konuşuyor bir kadın
biraz İngiliz, biraz Amerikan işi bir siyasete bulaşmış
sarışın, mavi gözlü ve uzun acı dilli
düğümlenmiş bir sistemin başına sardığı lengerli şapka
gözlerindeki kara gözlükle o aç gözleri büyüleyip
şakşakçıları yansıtıyor kameraya
o ise gözleri okunmasın diye takmıştı o kara gözlüğü

rujun örtemediği kan lekesi dudaklarında hala
ve bilenmiş köpek dişleri ışıldıyor Ebuzittin’e

aşağıda iki manken bacağı baştan başa ellenmiş
Ebuzittin’in şevkli kollarından beri
ve uzunca gerdanı kasaplık bir inekten

Ebuzittin’le aynı tempoda adımları
aynı okul okumuş, aynı koltuklarla tanışmışlardı
rap rap ve de heybetli, arkası kuvvetli
İngiliz kumaşı, Amerikan silahı
ne vaatleri vardı Ebuzittin’in cebinde
oradan oraya bandırıp kürsüsünden sunduğu
yüzünü güldüremediği o sert bakışların altında
ne vaatleri vardı oradan-buradan kaptığı
kimsenin aklının almadığı, kimsenin tartamadığı
Ebuzittin icadı

aşağıdakileri küçümseyen o çakık gözlerin
altında o belirgin elmacık kemikleri
‘ötekiler’ diye ayırdığı ötekilere baka baka cepheden
ve o ince sesiyle tozunu aldığı ötekilerle
yan yana gelip resim de çektiler

birkaç gün geçmişti aradan
arasında korumaları etten duvarla çevirip
‘halk için’ ötekilerin yoluna düştüler

halk ki, böylesine güzeli görmedi
kaçamak bir bakışla cilvesini paraya çeviren
böylesine düşük çeneli, böylesine değişken
böylesine kişnedikçe saçlarını dağıtan
ve böylesine ‘çalışan’, böylesine dövüşen
‘vatan aşkına’ gece-gündüz toz attıran
Ebuzittin

uçaktan inince kırmızı halının üstüne
kimsenin tozu konmazdı tırnağına, konamazdı da
ne rahattı Ebuzittin’li hayat
tütünün sararttığı parmakların üstünde meydan meydan
soğan kokan nefeslerin alkışlamaya yarıştığı
ve bir ömür kürsüye yanaşamayan ‘ötekilerin’
Ebuzittin’le yarıştıkları rüyaları

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:37 AM
Ekin İdim

Tohum idim, ekin oldum ezildim
Kuru bir rüzgara sardılar beni
Filiz oldum, topraklara dikildim
Boy verip yeşerdim, gördüler beni

Nice yollar gördüm, darboğazlar geçtim
Türlü türlü tuzaklarla, avlarlar beni
Düşmeye gör, yolun kör olur gider
Ellerim kelepçede vururlar beni
Haydar Haydar Haydar, vururlar beni

Çalıştım didindim, sazımı bildim
Güzel bir söz için ağladım durdum
Gelen vurdu giden vurdu, yaram azdım
İçim içim kanadım da ben benim oldum

Nice sevdalara girdim yolumu açtım
Aç gözlü insandan, tay oldum kaçtım
Türlü türlü diyarlardan bilerek geçtim
Ardımdan ağlaşır kuzular benim
Haydar Haydar Haydar
Dönüpte yüzüne yüzümü süremez oldum

Bir can idim geldim, çok canlar gördüm
Yüreğimden yandım, yandım kavruldum
Hangi dağın ardında bir gülü gördüm
Egildim yüzüne gözünden öptüm
Haydar Haydar Haydar
Can evim benim

Dost uğruna girdim, mapuslar yattım
Türlü türlü acılardan bir bir tüttüm
Kırıldı kanadım, kolumdan oldum
Dışarda hava nehoş, dünya boş gördüm

Kimileyin varıp ******* de uyudum
El oğlunun çıkmış nabzını dinledim
Gün yüzü gördüm güneşle içtim
Ayu zehir bana bal oldu döndü
Haydar Haydar Haydar
Şerbetin oldum

Su olup toprağa canımı verdim
Karıştı toprağa dallara döndüm
Kimileyin kırıldım gözyaşı oldum
Görmesinler diye aktım kurudum
Ateşin içinde yandım küle döndüm
Haydar Haydar Haydar
Kül olup dostların yakasına kondum

Ne bir riya oldum, ne yalan bildim
Gözlerimle gördüm kelamin yazdım
Ne paranın ne pulun, ne şanın ne şöhretin
Ne zorbanın kapısına vardım ne kul oldum
Doğru bildiğimi doğruca söyledim

Diyar diyar sürüldüm, göçebeye döndüm
Yağmur oldum, toprağıma döndüm
Toprağımı sevince sevilir oldum
Görsen bir sarmalar taş, toprak beni

İnsandım farkım, insanlığım bildim
İnsanca yaşama yeminim içtim
Aslanın pençesinden ceylanı aldım
Çakalların hedefi haline geldim
Şimdi peşimde ararlar beni
Haydar Haydar Haydar
Lokma oldum, çiğnerler beni...

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:37 AM
Ekstra

yönünü değiştirince rüzgar
dağılıp gittiğinde o kara bulutlar
selamımı gönderirim kuşlarla
dört bir yanına yurdumun

selamlarını alırım her bahar
dolu vurmamışsa çiçeklerine
ve çiçekler durmuşsa meyveye

bir avuç da tütün ki yanında
gözlerimde memleket
memleket tütüyor gözlerimde
esktradan

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:37 AM
Emeğini Çalanlar Doyar mı?

Dilim dilim ekmeğinden çalınır
Karanlığın karasındasın
Üstüne tutsak da olursun
Neyin açlığıdır ki bu, gizemlidir.
Emeğini çalanlar doyar mı sanırsın
Alçaklığın binbir türlüsü
Ve en son tekniğiyle
Emeğine saldırırlar
Kanında pıhtılaşan zalimin zulmüdür
Türlü türlü insan suretleri türerler
Koordineli ve
Aşağılık bir yaşam içinde
Soysuzca...

Tutulmaları, kara olmalarındandır
Karanlığın karası
Kılıf olacak kadar
Zalimin gözündedirler
Ne varsa emeğe dayalı
Elinde bilirler.

Karanlıktan kopan bulut
Kollarında yağmur mu taşır?
Bir bardak suda, emeğini
Boğmaya da çalışırlar
Doyulmaz mı emeğine,
Doymaz mı toprağına? ...

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1.Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:37 AM
En Kısa Yol

bekçilerine sorulmadıkça
hesabı kabaran bu kara zindanın
bu cehennemin
sorulmadıkça iğneden ipliğe değin
bulunur mu sanırsın
yaşanılası o güzelim cennetin yolu...

(3.k.)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:37 AM
En Ücra Köşelerinden Geçti

Uzak bir diyarda
Bir ağaç meyvedeydi,
Daha olgunlaşmadan
Koparılmıştı dalından,

Gözden ırak olanı mıydı? ...

Güneşi aldı üstüne
Olgunlaştı kendi tadında
Renk kattı rengine
Sonra, bıraktı kendini rüzgara...
Devire devire günleri
Yüreğindeki ezgilerle
Gece yürüdü,
Gündüz korudu kendini.

Ayak izlerinden...
Kayalıklardan,
Uçurumlardan
Kör pusulardan geçti
Bıraktı kendini gözükaraca
En ücra köşelerine,

Filize durdu.

Bundan sonradır işte
Dallarını budaması
Ki kuvveti gövdesine yüklenirdi
Damarına
Katardı kendini
Sonra, korkusuzca girerdi rüzgarlara...

Su yatakları değiştirilirdi.

Kalan suyun kürecikleriydi,
Sürtünürken derenin yatağına
İzini taşırcasına
Kirlenirdi.

Sonu muydu sabrın,
Geleceğin ilk adımı mı? ...

Yumruk sıkılmış, kaşlar çatılmıştı
Yoğrulmuş, çevikleşmişti
Tükürdüler yüzüne
Ne varsa karanlık adına...
Cellatının
Talancının
Soyguncunun
Zindancının
Ne varsa karanlıktan beslenen...

Koparmaya gelmişlerdi
Yüreğindeki ezgileri koparmaya
Her gelişlerinde
Yaralı yüreğinden kan akardı
Derin vadilerde sesler
Derin vadilerde
Yankılanırdı.

Sessiz değildi toprak,
Ağaç sessiz değildi...

Sabrın sonu muydu kardelenlerin çıkışı?

Suyun kalan küreciklerinden,
Hayata bağlanma mıydı bu ezgili yürek?

Döndüler bilince işlenmiş öfkeleriyle
Bilenmiş öfkeleriyle döndüler
Acıdan kavrulmuş okyanusa
Gülümsediler
Nehirden nehire
Toprak - ağaç
Su - balık
Asırların kirinden sonra...

(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:37 AM
Enik’e Kemik

postadan bir mektup geldi, yazamayan kalem kusmuş
savaştan aldığı rantını, özel kuryesiyle yollamış

köpek gine aç kalmış, enik daha, küçücük bir yavru
hırlaması neyse salyası olmasa, dönüp bir kemik atardım ite

bana düşmez iti sevmek, iti sevsem arkasından kurtu
arkasından çakalı severim, çok geç anladım, çook geç

statüko: iti sevmek
liberalizm: görmezden gelmek
faşizm: itle kurtun, kurtla çakalın estirdiği terör

aradım bir kemik buldum, acil postaya verdim gitti
bir köşesini açmış postacı, kokusuna toplanmış itler

el üstünde varmış yerine, etrafında sürüyle köpekle
bir kutu içinde bir kemik, ite mi, kurta mı, çakala mı yetecek

pişmanım hakim beğ, vallahi billahi pişmanım
bilseydim tırla yollardım, buralarda it az, kemik çok
köpeklerini kurt, kurtlarını çakal yiyip ziyan olmazdı

artık asabilirsin beni…, suçum çok büyük, çook
enik doymamış rantına, köpeklerse birbirine girmiş

bir dost selam göndermiş, kurtlar kan istiyor diye
pusulasına işlemiş bugün
başım gözüm üstüne dost, başım gözüm üstüne…

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:37 AM
Enişüri Solmayan Resim

seni anlatmak, anlamak seni
tanımaktır o kutsal emeği
seni anlatmak, kavuşmaktır özgürce
dünyanın öbür ucundan da olsa
berrak sularına Munzur’un

seni anlatmak, anlamaktır seni
kimsesizliği, yalnızlığı, yoksulluğu
çileli büyüdüğün toprağı, ülkeyi
bin dokuz yüz otuz sekizi…
inadına yaşattığın umudu…

seni görmek yıllar sonra
çerçevesiz, solmayan bir resimde
canlı, dipdiri ayakta dururken
elinde kürek, akan sular içinde
yaşamın kaynağını bulmaktır
toprağın üstüne çıkardığın suda
seni taşıyan gururu

seni anlatmak
doğurmak için bağrında bin bir çiçeği
okşadığın, suya kavuşturduğun toprağa, ağaca el verip
sen gibi nezaketle konuşabilmektir dilini

bir emekçi ki, nasırları patlarken üst üste
kanayan parmaklarının sızısını yüreğine versin,
o öpülesi ellerin gördüğü, çektiği çileyi
dosttan, düşmandan, çocuklarından saklasın
evine götüreceği bir lokma ekmekle
çocukların güleç yüzünü derman etsin derdine…

bilesin Memo, bilesin
seni anlatmak için durmadan ölümlere vuran
seni anlamaya çalışan bir yürek
korkarım yaşlanıyor zamansız

söyle, bir resim vurur mu insanı
bir resim tutup da silkeler mi insanı
beni sardı işte,
vurdu alnımın çatısından, gözlerim aktı
yaramı kanatmak değil, öldürmek için değil elbet
bu senin resmin, kendine getirir adamı
görmek, anlamak, haykırmak için…
vuruldum bir gece vaktinde, vuruldum
bir kazma, bir kürekle koca bir yaşamı kazanan
sızısı yüreğime saplanan o nasırlı ellere
ansızın, bir gece vaktinde, vuruldum

bilmeyen bilmese de olur bu saatten sonra
tanımayan zaten tanımaz emekçiyi
sen ki, bir tek toprak tuttu elini
bir ömür ve dokuz çocuğun yüküyle
bir tek suya kavuşturduğun toprak güldü yüzüne
Dersim’in yetim delikanlısı
tırnaklarınla kazandığın yaşamı
kutsal bildiğin emekle, alın terini
ve yere düşürmediğin yüreğin…
o toprakta şimdi

seni anlatmak dünden daha zordur bugün
sırılsıklam çarpılmak gibidir poyraza
ya da hırçın dalgalarına kapılmak gibi
çırılçıplak o engin o mavi denizin içinde
kalmaktır tek başına

senin bakışın, onurun, bin yıl tutar insanı
bu cehennemde, dimdik ayakta nice bin yıl…
anlamak, anlatmak için o kutsal emeği
çıkarmak için sabaha
bir bir konuşmak mı elinin değdiği toprakla

heceler yabancı, kelimeler yetişmiyor resmine
o bir kareye sığdırdığın duruşuna…
inan ki dar geliyor göğsümün kafesi
pişirmeye çalışıyorum sözleri
ayaklar çıplak, ama
alnının teri kurutur tenine vuran suyu
hangi kalem yazabilir ki seni
tanıyan, tanımayan hangi kalem
sızısını akıtır ki kağıda…

biliyor musun, gülüşünü özledim
öyle bütünleşirdi ki o nasırlı ellerinle
öyle masum, öyle içten, öyle sıcak…
bin dert olsa üstümde, bir bir çıkarıp atardı içimden
hani, ne getirdiğin ekmekteydi gözüm
ne yaptığın oyuncaklarda
ne de kavgalara meydan okuyuşunda
o gözlerinden okuduğum
acısını, çilesini içinde saklayan gülüşünü
bir bir fidelercesine yarınlara
yüreğimin ortasında tutuşturulmuş bir meşale
durmadan, ordan oraya savurur beni

kavgaların geliyor aklıma
biz küçükken, annemle ettiğin kavgalar…
alışmıştık, sinirler dinince biten kavgalarındı bunlar
ve köyün çeşmesinden sitille taşıdığın suda
köylüler gelirdi üstüne, kadın işini yapıyor diye
sen ki her zamanki ağır başlılığınla
erkek dediğin derdin, yükünü hafifletmeliydi kadının
söz biterdi orda, söz biterdi

seni nasıl anlatmalı
otuz sekizin yetim kalmış delikanlısı
seni nasıl anlatmalı
tanıyan hangi çocuk bir şeyler almadı ki senden
işte karşımdasın, gözlerin üstümde hala
başını kaldırıp bakmazdın kadına
eğilir dilim, gözlerim akar konuşamam,

biliyor musun
bir tek ölüm yakışmadı sana
diğerlerinin hakkından geldin kendince
hala varmıyor dilim, varmayacak da
hala görmüş de değilim boylu boyunca uzandığın toprağı
ağır gelir Memo, inan çok ağır gelir bana
sen ki, otuz sekizin delikanlı çocuğu
ekmeğini bölüştüğün kuşlar, diktiğin fidanlar
aşıladığın o **** ağaçlar, yürüdüğün yollar
toprağın yüzüne çıkardığın sular…
duyuyor musun, seni konuşurlar, seni

bilmem nasıl anlatmalı, bilmem nasıl
hani doyurabilseydin kendini
hani çilesiz bir tek günün olsaydı
hani seni vuran askerin yüzüne dikilip
‘anlaşıldı asker ağa mahkemeliktir bu iş’ derken
ya da benim yüzümden en azından
ağaran saç, sakala bakmadan
kelepçelenmeseydi o nasırları patlamış ellerin
bağlanmasaydı o yaşlı, o sahipsiz gözlerin…
saç, sakalından utanmadan o çiğ, o arsız adamlar
o kirli elleriyle dokunmasalardı sana
bu kadar koymazdı bana

işte, yarattığın bir yürek kuş gibi çırpınıyor önünde
belki sen gibi küreğe dokunmadan eli
belki okşamadan toprağı
gün gün, hücre hücre eritirken kendini
anlamak, anlatmak için, kimin umurunda
seni, otuz sekizin delikanlı yetim çocuğu…
bak okşadığın toprağa, yeşermiş
diktiğin ağaçlar meyvede
dallarında yuvalanmış kuşlar peşi sıra ötüşür
adını kazırcasına (Enişüri) Kızıl Pınar’a

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:38 AM
Ernesto

Gücüm yetmiyor Ernesto
Bilesin
Boynu bükük biriyim ben
Gücüm yetmiyor bu dünyaya
Sen gittin gideli
Kendime bile
Artık söz geçiremez oldum
Ernesto, Ernesto
Yüzyılın çivileri paslanmış
Gıcıldayan kalasın sesinde
Kendini tüketerek giden
Çürüyen kapitalizmi görüyorum
Ve bu yüzyılda, Ernesto
Kapitalizmden kurtuluyoruz desem
İnsanlık adına
Abartmış mı olurum,
Gençler resimlerini Ernesto
Gögüslerinde taşıyorlar
Kapitalizmin göbeğinde
Karanlıkları yara yara
Işıldıyorsun Ernesto, Ernesto.

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:38 AM
Faili Meçhul Zaman

belli ki kar yağmura karıştı
donuk bir rüzgar vuruyor sırtıma

sus diyorlar gün görmüş insanlar

titremeseydi elleri
başka diyecekleri olurdu
onların

bir gün elbet bir gün
yağmur karıştığında kara
kar ki güvenmesin kendine toprağa örtünmüş diye

büktüğü doğrudur söğüdün boynunu
eğilmiyor işte meşenin bir dalı
lakin kardelenler gülüyor

diyorum arada bir, sen de olmasan
duramam bu sert kayaların arasında

kim bilebilirdi ki donuk rüzgarı
bakarsın yağmura karışan bu kar
tümden kara da çevirebilirdi...
ona doğru eğiliyor mevsim

eğer ölürsem böyle bir havada
kim üstlenir dersin
faili meçhul deme sakın
hüzün kokar havası

yağmur mu, kar mı
söyle hangisi bedenimi örtecek
asileşmiş damarım.

(3.k.)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:38 AM
Fare Kedi Oyunu

fare kediyle oynuyor
oynamakta neymiş
kediyle dansa kalkmış
içten içe ağlıyor

kedi fareyle oynuyor
müziksiz dans mı olurmuş
nininay, nininay
karnı zil çalıyor
kıs kıs gülüyor

midesinde yeri hazır
ikisi de aç karnına
kelimelerin yeri yok
gücü yeten yetene

farenin dansı bitiyor
kedi oyunun sonunda
kurbağalar seyirci

bunlar yabancı mı
seyrededursunlar
**** söğüt ağaçlarının
kucağında kurbağa gölü

ne fare biter ne kedi

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:38 AM
Garip Dünya

Dünya dünya dünya, ne garip dünya
sağdan sola, sağdan sola dönüyor dünya
gecenin sabaha çıktığı bu dünya
şafağın geceyi deldiği bu dünya
güneşin etrafında, güneşin etrafında
dönüyor dönüyor dönüyor
sağdan sola, sağdan sola bu dünya dönüyor

hangi rüzgardan sonra, hangi rüzgardan sonra
yerine oturur bu dünya

şu deli gönlümü dağlara vursam
çıkarıp, çıkarıp suyunu güneşe versem
alıp ta götürür mü geldiği yere
uslanır mı, uslanır mı bilmem şu deli gönlüm
dünya dünya dünya, bir garip dünya
sağdan sola, sağdan sola dönüyor bu dünya
karanlığı yırtarcasına
karanlığı yırtarcasına bu dünya

karanlığı yırtarcasına bu dünya
ecel terlerinde, ecelden kaçsam
karanlık bir gecede tutar mı beni de
dünya dünya dünya
sağdan sola, sağdan sola dönüyor bu dünya

genç bir fidan olsam çıksam
boz yazıda meyveye dursam
her gelen yolcuya bir gölge olsam
dünya durmuyor
sağdan sola, sağdan sola dönüyor bu dünya
şafağın karanlığı kovduğu dünya

işte yaşıyoruz
dere tepe düz ovalarda
yaşanacak bir dünyanın
hasretini, hasretini, hasretini...
hasretini çekiyoruz hep bir arada
dostlar ağlaşır gelecek gelecek gelecek
gelecek günler için
umut yarışır
dünya dünya dünya...
ne garipsin sen dünya
sağdan sola dönüyorsun
güneşin etrafındasın
sıcaklığını vere vere, yarınlarımıza
güldüğümüzde hep beraberce
gülmüş olacağız, insanız, insanız...
insanca yaşamak, bir tek gayemiz...
dünya dünya dünya
sağdan sola dönen dünya...

dünya dünya dünya, şu garip dünya
dönüyor dünya, dönüyor dünya
sağdan sola, sağdan sola
haydin dünya, paradan kurtul
silahtan kurtul, savaştan kurtul
esaretinden, tüm zorbaların
dünya dünya dünya
artık sıra sende kendini bul be dünya...

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:38 AM
Gece Akardı Üstüne

Çakmak çakmaktı gözlerin
Gecenin karasına gömüldüğünde,
Çoban yıldızı kaymıştı
Ay kaçmıştı havai fişeklerden.

Açlığını karanlığa bırakmıştın
Geceye gömüldüğünde mavi yoktu.

Duman çökerdi üstüne
Doğaya yanık tenin kokusu sinerdi
Ve çetebaşları ulumaklıydı.

Tan vaktiydi,
Kan akardı kuşun kanadından
Tepede bir meşe ağacı,
Vurgunuydu ora acılarının
Düşünürdü acısını kuşun
Yaprağı rüzgarın sürtmesindeydi.

Dudaklarında doğardı yarının ezgisi
Birleşirdi ezgili yüreklerle
Kanadında gece kuşunun.

Çeteler gelirdi üzerine,
Gece karanlığa gömüt, gece cılıktı
Yaprak sallanırdı esen rüzgarda,
Yarına bir dinleti çıkardı
Ve gece, akardı üstüne, hoyratca...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:39 AM
Geceydi

Geceydi
El - ayak çekilmişti sokaktan
Feryatlar içinden alınan çocuklar
Parçalanmış oyuncaklarıyla
Üçer - beşer istiflenircesine
Astarı yamalı, yaması yırtık pırtık
Bir yatağa sığdırılırlar,

Geceydi
Alabildiğince sessiz
Ve ayazdı, her yer kuru soğuk
Çocukların feryatları konardı
Parmaklarının uçlarına
Ve yasaktı, hareketleri yasak
Yasaklı dilleri çeliği eritir gibi sıcak
Bu havalarda
Kanatlanıp uçarcasına
Bu topraklarda,

Geceydi
Varlıklılar derin uykulardaydı
Belki,
Sıcaktı yatakları o vakit,
Bu şehrin sokaklarında
Yine de dolaşırdı insan dediğin,
Tutulmuş köşe başlarından
Üstüne üstüne, koşarcasına
Akıp gelen o kara gölgeleri
Saymazsan eğer,
El - ayak çoktan çekilmişti sokaklardan

Bir de *******ini alan nice izlenmelerden
Sınamalardan, sınavlardan geçip
Tüm *******in içinden seçtiğin,
O biricik yıldızın düşerdi
Kaş ile göz arasında, kaybederdin.

Geceydi
Sessizdi sokaklar, yitip giderdin
Ayak seslerinin betona vurmasından öte
Bu gecenin karanlığında, yere düşerdin
Hiç ama hiç kimse
Pencerelerindeki perdeleri aralamazdı bile,

Yasaklanmış sözcükler, dörtlükler
Kimlikler, adresler kaybolurdu
Koparılırdı, ******* boyu
El, ayak çekilirdi bu topraklarda.

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:39 AM
Geldiğin Yere Git

önce kirlet durma kirlet o paslı gözüne kestirdiğin her şeyi
sonra temizle üst üste temizle o kirli ellerinle, oh ne ala
sobalık odun mudur ki yakarsın be adam
üzerinde çalıştığın insandır insan

korkularını önce verirsin o öcülü masallarınla
öcü dediğin ele avuca mı geldi, sen misin yoksa
ekmekle suyun yanında özgürlükse istedikleri insanca
barışsa, senin o kanlı ellerinden damlayan kana rağmen
öcülerini de, masallarını da koynuna al ve de git burdan
nereden geldiysen oraya...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:39 AM
Gelip Geçerdi

Kobralar
Kobralar gelip geçerdi üstünden
Sen dinlerken ülkeni
Esen rüzgarda,
Çığlıklar içinde sesler gelirdi
Çığlıklar içinde
Orman tüterdi.

Kan kokusu,
Yanık kokusu
Ve duman...
Karışırdı rüzgara,
Vururcasına kobranın kanatlarına.

Çıkardın,
Bir ışıktan
Bir yol boyu
Gidip yollara çıkardın
Metropolden
Asfaltlı yollardan
Patikaya inerdin,
Yaşam kazanılırdı
Bir harebede bulsa da kendini,
Ardı sıra sürüklerdin ayağını
Umutla
Umut
Tutsak düşmezdi...

(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:39 AM
Gelirsen Bir-İki Boy Kalsın Aramızda

başkaları vardı elimin altında
zaman, mekan kavramına göre değişen
onların gözüyle baktım hayata
konuştum onların diliyle
dilim yoktu, ben yoktum
anlamadım yüreğimin acısını
yenilinceye yıllara

ne güldüm ne güldürdüm, biliyor musun
sevdalanmadım kendi kendime
üç şey koymuşlardı önüme
bir ömür ve üç şey
para, kadın ve doldurmak için mideyi
tıkın der gibi

değişik açılardan baktım yüzüme
her açı bana yabancı bir yüzle
çıkageldi karşıma
yüzlerin içinde hangisiydim
bilmem kaçıncı denememdi senin için
yoktum, adım yoktu gözlerinde

kapının sağında duran taşın üstüne
bıraktım yüzyılın uykusunu, bıraktım
yeni bir ufuk açmak adına
hem sert hem uykuya gelirdi kara taş nasılsa
ayağa kalkmışlığım vardı yarı baygın gözlerle

söyler dururum duvara en içli şarkıları
yabancı eller örmüş duvarı, görmez-işitmez beni
ve karanlığa göz kırpan bir hava
başımın üstünde
vura vura büküyor belimi
sancımdı başkalarından kalma

böyle bir zamanda çıkarsan karşıma
ne yakın ol bana, ne uzak dur
bir-iki boy olsun aramızda
yanağımın sol yanında donan
ben gibi umarsızca

kimin için bu hüzünlü şarkılar
söyle kimdendir bu kambur
daldan kopan yaprağa sor
bak ıslık çalıyor rüzgar, kime ne
dal mı yaprağa küsmüş dersin
yaprak mı dala küs
kimin mevsimi bu, yerde bırakıp cesedi
gider gibi bir yabancı

bu işin hesabını tutanlar nasılsa
yaşanmış sayacaklar bu günü
ne artı payındayım ne eksi
öyle ya, ne de olsa yaşanmış!
çileli ömürden giden upuzun bir gün daha
bensiz eklenir kalır yıllara hepsi o

oysa yaprak küsmeseydi dala
bahara dönebilirdi bu mevsim ve
bırakmazdı rüzgara, bırakmazdı kendini
yaz-kış yeşil duran yapraklar ancak
damarı beslemeye inerdi toprağa
gidecek yerleri de yoktu başka

söyle hangi parçası eğri attırır adımı
hangi yanıdır ki gövdemin
kemiğime damıtıyor sızıyı
söyle kaçıncı yaralı yürektir gözyaşlarıyla
yeniden seviyi örmenin derdinde
sarılırken gövdeye

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:39 AM
Geliyorlar

Büyük adamlar geliyor
etrafında etten duvarla
yürüyor, yürüyor, yürüyorlar
büyük büyük adamlar,

ayağa kalkın ahali
saygınızı gösterin
sevinirler,
yüzünüz de gülsün artık
büyük büyük adamlar
ayağınıza geliyorlar...
başınıza çıkmak için

bana bakmayın
ayağa kalksam bile
büyük adamların önünde
değneklerime yaslanmadan
duramam ki ayakta,
onlar da bunu biliyorlar
etrafında etten duvarlar
dayanamazlar

gelirler o büyük adamlar
sizden aldıkları moralle
dişlerinin arasından
sırıtır geçerler
ben yere düştüğümde
değneklerim kırılmış demektir
ama sizler alkışlıyor olacaksınız
size bakmayan büyüklerinizi...

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:39 AM
Generaller Cuntası'na Karşı

Atina'da bir üniversite
Üniversitenin etrafında duvar
Duvarın etrafında generaller
Tankları, panzerleri, askerleri

Generaller cuntasında
Açık faşizmin marifeti
Üniversitenin girişinde
Genç bir kızın bedeni
İki parçaya ayrılır kalır
Bir panzerin altında
İçeride üniversite öğrencileri
Kükreyen yüreklerinin soluğunu
Ak bir kağıda vererek
Hece hece, nakış nakış
Dünyaya haykırınca
Üniversite kapısında panzerler
Generallerin emirerleri
Kudurmuşcasına taradılar
Generaller cuntası
Açıktan faşizm

Öğrencilerin elinde
Kaleme alınmış bir sayfa yazı
Kürsüye kadar yükselmiş bir nefes
Elden ele taşınan bir haykırış
Sekizinci kurbanını verdiğinde
Bildirinin son hecesi de haykırılmıştı
Üniversitenin bahçesinden
Generallerin cuntasının üzerine.

Biri birinden güzel
Direnişçi öğrencilerin adına
Genç kızın parçalanan bedenini
Üniversitenin
Giriş kapısında bıraktılar
Generalleri yargılayanlar...

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:39 AM
Gırs Benê

Wonı qı ni domani
Cıka röu benê gırs
Bıne orxanora
Lınge xo wecine

K-12

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:39 AM
Gidiş O Gidiş

aşağıdakiler yukarıya çıkınca
yukarıdakiler tahtlarından oldu
ölmemek adına aşağıya geldiler

değiştirdiler yerleri rol icabı da olsa
yukarıdakiler beğenmediler
yaşanmaz diyerek buralarda
bavullarını toplamadan gittiler
gidiş o gidiş
bir daha da gören olmadı onları

aşağıdakiler kurtulmuştu
yukarıdakilerin sıkıntılarından
ve diyordu ki ak sakallı bir adam
adı yasaklı bir ad altından
kimse özenmesin yukarıdakilere
yukarısı aşağısı bitti sözün kısası
kendinize gelin, hakkınızı alın
ve kayboldu gözden

sahne kapandı ışıklar yandı
üst üste bindi haykırmalar
'bize ölüm yok'...
Tükçe'si böyle idi bu hikayenin...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:39 AM
Gidişini Belirleyen Ahlardır

Gecenin sırdaşları dağların sesini aldılar
Dağlar birleşti kendi sesleriyle, haberin var mı? ..
Gelişini bilirler, gecenin sırrını alanlar
Sokağa çıkma yasağı delindi
Haberin var mı? ..

Gölgen sarmalamışken her yeri
Rap rap ayak seslerine tutulmuşken gün
El-ayak bağlanırken panzerine,
Dağların sesini aldı gecenin sırdaşları
Geldiler, haberin var mı? ..
Delip karanlığı geçtiler üstünden kendi ezgileriyle
Ve uzaktılar, tanrının selamından
Haberin var mı? ..

Bilir misin gecenin sırdaşını,
Dağın sesini, ezginin gücünü bilir misin? ..
Kır çiçeğini, kardeleni bilir misin, isyanı sana
Ahları var bu çarkın karanlığına
Sessizliğe boğulmaz dağın sesi,
Gecenin sırdaşı ezgiler toplamış geliyor
Yıldız yıldız
Ki belirleyecektir bu yüzden bu çarkın dişlileri adına
Senin gidişini, O yıldızlar...

(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:39 AM
Gine mi Kış Geldi Sevgili Yurdum

gine mi kış geldi
gine mi sevdiğim,
üşüme sevgili yurdum
sis, duman çökecek üstümüze
gine, o alışamadığımız tipi
erkenden parçalayıp hülyalarımızı
sürükleye sürükleye karanlığındaki
içtimalara katacak bizi,
o sevmediğimiz sesleri
zorla dinletecek bize,
o sevmediğimiz sözleri
zorla yedirecek bize
ve o sevmediğimiz yaratıkları
zoraki sevdirecek bize? ...

...

benim sevgilim, üşüme sevgili yurdum
lapa lapa kar yağsın isterdim
o bembeyaz rengiyle
üstümüze lapa lapa
barış yağsın isterdim.
kavuştuğumuz gün özürlüğe
akın akın dolsun meydanlar
insan selinde kutlarcasına
o anlamlı tarihi günde
lapa lapa kar yağsın isterdim.

yüzümde açarcasına
beyaz bir gül gibi, barışa
koklar içerdik seninle
doya doya

lapa lapa, başımıza konan
karşılamak için o beyaz gülleri
seninle en güzel elbiselerimizi giyip
sevdiklerimizle kol kola
en uzun halayını çekerdik tarihimizin
en gür alevlerin üstünden
dilek tutup sıçrardık seninle

havai fişeklerle donatırdık gökyüzünü

rengarenk çiçeklerimizle
karanfillerle
bütün alanları doldururcasına,
en güzel yiyeceklerimizi
bütün sevgimizi,
kusursuzca sunardık
ellerimizle...

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:39 AM
Gitme (*)

ılık rüzgarlar eserdi
Koye Sur Dağı'nın üstünden batardı güneş
Zımek Köyünde bir ana ağlardı
sen dağların çocuğu olmuş büyüyordun
sesin rüzgarla buluşur
saçların menekşe kokardı
ihanet sararken dünyayı
çığ düşerdi unutulmuş köylere
çığlıklar büyürdü hücrelerde
çözülmez, yitik bir zamandı

çok daha uzaklarda karşılaştık bir gün
bin yıllardır ağır darbeler almış yüreklerimizin
bitimsiz sızılardan tanıdık birbirimizi
bir ana ağlarken evrensel boyutlu ihanete
kardelen çiçeği olur, çıkardın
ve hep birlikte karaçor oynardık
sonra hep Aralık ayında karşılaştık
sen köklerini arıyordun
oysa ben seni köklü ve çiçekli
bir nar ağacına benzetiyordum
bilmem hangi ışıklarla yıkanmıştın
bilimsel bir evrensel uygarlığa dönüşmüştün

şimdi öyle delal delal durma
kış geçer, bahar olur
sen mavileşir, gökyüzü olursun
ben ay dede
sonra buluta dönüşürüz
yağmur olur, yağarız
toprak olur, yeşeririz
sen çiçek olur, açarsın
ben seni koklar, okşar, öperim

sürgün ömrümüzü rüzgarlara bırakalım
yaşıyor muyuz, ağlıyor muyuz, gülüyor muyuz
inan bilmiyorum
ama bırak dağlarda yankılanan
sesimiz kalsın
yeni farkına vardığımız sevdalarımız
gizli, gizli kanarken
bin yıllardır uğruna dövüştüğümüz sevdamızı
dur, ne olur bırakıp da gitme
her şey uyanırken
aşkların ve deryaların yeri değişti
ne sevdaların sevdasızlığına küs
ne de, yedi nehirli ülkeden git
bir sevda büyütelim gözlerimizde
gözlerimiz güneş, düşlerimiz bahar
senin alnında gökkuşağı
gülümse, gülümseyelim ışısın zaman
büyüsün umut, yeşersin bahar
dur, ne olur gitme güzelim
yedi nehirli ülkeyi bırakıp da gitme...
----
Gitme (*)
Bahar Kokuyor Yaram adlı Şiir Kitabı'ndan
Kasım & Fetih Koç
Birinci Baskı Temmuz 2004
----
Kitap yeni elime geçti, bir şiirini sizlerle paylaşmak istedim.

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:40 AM
Gitme Turnam Gitme

kalenin dibinde sazım söylenir
koyundan kuzudan inileyip gelir
derdine ağlaşır dermanını sürer
ötme turnam ötme zamanı değil

pir olunca yüzün semaha döner
perde perde gezer devranı ezer
Hasret'e gelince ol perdeyi çözer
gözünden gözüne ışık olur iner

asi yüreklerde alev olur çıkar
neyinen yakarsın pişen bu yüreği
neyinen satarsın uçup giden külü
gitme turnam gitme yutarlar seni

ağırlaşmış hava devranın kokusu
sağcısı - solcusu aynıdır yolcusu
dinletemedim ki yanan bu yüreğe
ateş kızıl kızıl, yüreğim kan kızıl

hınzırın fermanı fetvada yükselir
döner döner duman gözüne gelir
etimin kokusu ol yüzüne biner
yıka yıka gitmez tahtından eder

senin duvarını ören ellerdeysem
nasır olursa söze, sazada ulaşırım
perdelerde gezer derdim inleşirim
gitme turnam gitme seni yakarlar

dumanlar yükselir görmezler seni
çıkıp dağlarına yaslansan n'olurdu
ateşin közünde çevirirlermiydi seni
gitme turnam gitme boğarlar seni

Abdal Pir Sultan'ım öldüm dirildim
toprağa karıştım yağmura dönüştüm
derinine indim okyanusu bildim
dalgadan dalgaya köpükle tanıştım

gitme turnam gitme zamanı değil
gitme turnam gitme yutarlar seni
gitme turnam gitme yakarlar seni
gitme turnam gitme boğarlar seni

halaylara dursan, şiirlerini okusan
kör zamanlar olur duymazlar seni
fetvalar yükselir yüksek yerlerden
gitme turnam gitme tutarlar seni
tutup da bağlarlar, yüreğini senin

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:40 AM
Goliga Cıtı

Wanê qeetra gınayvaru
nayra tepa tal menay
serba to qarı çinniya
enay qara kami,

zımıstan nau ama
wora nacay zanay
ena çengone mordemo
kam to sebıkero.

Hürindiya to asena
caro qısaatı meqı
reşbêri nicau zane
herone şau
hürindiya goligodı
gıre nedane.

Waxte to ama
satêna usare to
rüe tora wecenê
heta goliga binire
daranewe.

To gene benne
xo topqı
wane kınare çemidı
worı herd negêna
to icadı werdenê

qudretê to qı menno
hata usari sonay
to goliga cıtay
heqa to nemana
rece sırso fındene.

K-13

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:40 AM
Göbek Bağı

Sen beni doğurdun Anne
Aç kaldın, susuz kaldın ama doğurdun
Annen de seni doğurdu ve öldürdüler
Sen on ikisine geldiğinde

Ben de seni dinledim, çocuğumu doğurdum
Çocuğum da beni izledi, çocuğunu doğurdu...

Sen, bana öğrettin bildiğin ne varsa
Annen de sana öğretmiştir biliyorum
Annesinden öğrendikleriyle beraber
Kendi bildiklerine ekleyip de öğrettiğini...

Ben, çocuğuma, sizden öğrendiklerimle
Öğrendiklerimi ekleyip de öğrettim
Çocuğum daha şanslı Anne
Hepimizden öğrendiklerini öğrettiğinde çocuğuna...

Sanmıyorum ki karanlıkta kalsın
Senin o sıcacık yüreğini haykıran dili
Hoşça Kal Anne, Hoşça Kal...
Ellerinden öpmek için de olsa,
Yeniden doğacağım, bilesin...
Bilesin de gözyaşı dökmeyesin ardımdan...
Gözyaşlarına dayanamam Anne
Hele sebebi olduysam...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:40 AM
Gölgemi Kovalıyorum Dost

gölgemi kovalıyorum dost
her sabah bir başka kavganın
startını alırken güneşten
durmaksızın, bıkmaksızın
gölgemi kovalıyorum
o önde ben arkada
ayaklarımın altında yaz - kış
bahar yada güz
patlayan bir tomurcuktayım
ya da savrulan bir yaprakta

öğlen güneşi vuruyor yüzüme

gölgemi kovalıyorum dost
yayıktan bir tas ayran içip
vedasız düşüyorum yollara
üşümüşüm, terlemişim ne yazar
ta ki uzayıncaya gölgem
bırakıncaya dolunayın kollarına
yorgun argın, sere serpe
uzanırken toprağa
dik dursam karşı yamaç var
uzayıp gider diye gölgem
korkuyorum
hakim bir tepede kurulmuş termal kamera
harekete ve ısıya duyarlı
görüntü verme desemde gölgeme, boşuna
bir yorgan gibi örtemiyor bedenimi

gölgemi eğitiyorum bu yüzden
alfabenin izin verdiği harflerle
hecelemek için yasayı yasaktan koparıp
asıyorum yıldızın birine

gölgemi kovalıyorum dost
asi bir toprağın ve suyun
köpüren zerreciklerindeyim
gölgem delik deşik
düşük yoğunluklu tabir edilen
bir savaşın içinde
firari duygularım dalgalanır
kaybolurum, vurulurum
ezgilere kadar taşımak var
sancılı bir yüreği

gölgemi kovalıyorum dost
bir kentten diğerine
sevilerim hasrete dönünceye
gidiyorum arkama bakmadan
ne kurşun vızıltıları umurumda
ne bataklık sinekleri
ne de yılanlar, çiyanlar

ötüşen kurbağaların sesini
göletlere bırakıyorum

ulaşmışım bir denizin kenarına
kaç mil ötede kimin sınırı
umurumda mı
mayınlı bölge, tel örgü
kupkuru bir lokma ekmeği
ıslatıp veriyorum martılara
cebimdeki son parça
sırf çığlıklarını duymak için
başka gerekçem olmaz benim

gölgemi kovalıyorum dost
yakamdan düşmeyen gölgemi
yüzümü saklamayı başarsam bile
bedenimi ele veren gölgemi
sınırlara vuruyorum bu yüzden
firari duygularımı bırakıyorum yerli yerinde
bir kentten diğerine giderken
ne de çabuk değişiyor yüzleri
dilleri, renkleri insanların
ve iş bitiren makinalar görüyorum
çelikten
yağ ve cızıltıları arasında debeleşen
makinalaşmış insanları

gölgemi kovalıyorum dost
başkada yolu yok gibi yaşamanın
diyar diyar karışıyorum gölgelere
şehrin en kalabalık caddelerinde
kapılıp gidiyorum insan seline
duygularım firari
rüyalarım tutsak
ellerim bomboş
yürüyorum
ha bugün ha yarın
tutulacak sokakların adına

gölgemi kovalıyorum dost
düşen her yıldızın arkasından
çaresizce
ağlıyorum
bir damla göz yaşını akıtmadan toprağa
içime kazıyorum
delik deşik olmuş gölgemi
tutup bağlıyorum kendime
buz gibi eriyor üzerimde
sonra da kepçenin kazdığı bir çukurda
sarmaş dolaş uyuyoruz
ne gören var bizi ne duyan...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:40 AM
Gör ki Ne Haldeyim

Bir çift öküzüm vardı
Baba yadigarı
Hepsi üç parça tarla
Deki taşlı üç rampa.

Senin tankların vardı
Ateşli silahların
Ne ekerdin onlarla,
Ne biçerdin?
Bilemezdim...

Öküzümün birini
Senin adınla,
Namına yaraşır birşekilde
Askerlerin
Boğazlayıp yediler,

Diğeri buna huylandı
Tohum yerde kaldı.

Baba yadigarı
Üç parça tarla
Kaç nesildir yerinde
Bunca cana bakardı
Bir çift öküzle...

Senin orduların
Silahların
Fermanın vardı
Kimi doyururdu? ...
Bilemezdim...

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:40 AM
Gözaltında

Ok fırladı yaydan
El ayak göze uydu
Kendini germe boşuna
Yüreğini istiyor bu kör karanlık
Zamanın azdır dardasın
Korkuların varsa içinde
Mıknatıs gibi çeker kurşunu
Bilesin
Koruyamaz seni hiç bir korku
Ama
Kalleşçe sırtından vurmazsa seni
Çatılmış bir kaşla bile
Gözün vurabilir parmağı
Tetik düşüremez kabzayı kavrayan el
İşkencede de olsan dilin tutabilir kendini
Yutabilir de tüm bildiklerini
Karanlıktan çıkarıncaya yüreğini
Sıradanlığa bırakma kendini
Yaz kış üşürsün
Sokak sokak dolaşsan da
Gözaltındasın.

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:40 AM
Gözlerimi Kapatma Eyy Zalim

Gözlerimi kapatma eyy zalim
Cehaletinle tekniğini birleştirmişsin
Deneyebildiğin kadar dene üzerimde
Nasılsa ellerim bağlı.

Gözlerimi kapatma
Kulaklarımı kapat ki
Duymayayım eyy zalim
Senin o iğrenç sesini.

Gözlerimi kapatma
Berbat kokuyorsun,
Burnumu kapat ki eyy zalim
Yüreğime kadar sinmesin.

Gözlerimi kapatma
Ellerim bağlı
Ellerindeyim eyy zalim
Gördüğün gibi.

Gözlerimi kapatma
İstediğini yapıyorsun ya
Çıplak bedenime eyy zalim
Bütün kinini kus üzerime
Hücrendeyim nasılsa
Ellerim bağlı.

Ellerimden korktuğunu bilirdim
Asıl gözlerimden de korkuyorsun demek
Cesaretin yok mu gözlerime bakmaya
Yoksa utancını mı saklıyorsun eyy zalim
Bağladığın bir parça bezde.

Gözlerimi bağlama boşuna
İşkence tezgahını doyurdu bedenim
Gün doğmadan asacaksın nasılsa
Bir imam, bir de savcı çağırmışsın eyy zalim
Adetindendir, son isteğimi soruyorsun
Aç gözlerimdeki bandajı
Senden ilk ve son isteğimdir
Nasılsa gözlerim açık ölmeyeceğim
Buraya kadar başardım sayılır
Teslim olmadım ya sana
Aç gözlerimdeki bandajı eyy zalim
Canıma yeten ellerinizi görmeğe değil
Yüzünüze vuran haysiyetinizi
Hem de kendi kalenizde,
En keskin gözlerimle
Haykıra haykıra, direncimi vuruyorum
Hem de gözünüzün içine baka baka
Bir kez daha, haykırıyorum eyy zalim.

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2.Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:41 AM
Gözlerinizden Öpüyorum Çocuklar

Çocukların gözlerine bak
Kul, köle olma n'olursun
Töremizden uzaktadır,
Ardan, edepten, onurdan olursun.

Çocuklar aç, açıkta
Çocuklar, bizim çocuklar
Karanlıklar içindedir
Ölümcül hastalıklara yakalanırlar
Ölüm bedenlerine yapışır
Erirler
Yağmura yakalanmış kar gibi.

Çocuklar, bizim çocuklar ki
Savaştan önceydi
Oyunlarını bırakıp uçaklara el sallamaları
Şimdi dereler boyu
Ağaçların gölgesinde, nizamla
Sığınaklara girerler
Dağ, taş, mezra boyunca
Derin vadilere uzanırlar,
Oyuklar dibinde üşürler çocuklar
Gözlerinde umut çocukların
Gözlerinde yaşam
Gözlerinizden öpüyorum çocuklar
Gözlerinizle vuruyorsunuz ya seslerine
Seslerine, o keskin gözlerinizle
Savaş uçaklarının...

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:41 AM
Gözü Dönmüş

erkege bak erkege
zorbela kurtardığı canını
avın çokluğuna saymış
dönmüş dönmesine evine
kanatsız yavrusuna dikmiş gözünü

karnında taşıyıp doğurmak kadar
mini minnacık yavrusunu
kendi ekmeğiyle doyurup
babasından da korumak
anasına kalmış...

miyavlaya dursun kediler
fare sahipleniyor kuyruğunu
zaferse köpeğin zaferi

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:41 AM
Gözüm Yok mu Kelebek

Dur, beni de bekle
Biliyorum ki özgürsün
Özgürlüğünde elinde
Senindir, kelebek
Ne hakkım olacak ki
Emeğinin üzerinde
Farkındayım ama
Kıskanmıyor da değilim hani
Bana söyler misin
Güzellerin güzeli
Bu işin sırrı nedir
Çırılçıplak anlatırsan
Ancak anlayabilirim
Sahi
Çıplaklık dedim de
Çırılçıplaklık hem de
Aklıma düşüverdi
Özgürlük nerede
İnsan hali işte
Sen mi çıplaksın
Ya da özgür
Ben miyim
Bu doğa mı
Yoksa
Deniz mi
Gökyüzü mü
Yıldızlar mı
Ay mı
Güneş mi...
Söyle bana
Çıplak olan nedir
Yoksa
Çıplak dediğin
Temiz bir yürek mi
Heyy özgürlük
Çırılçıplak
Bak bana da bak
Oldu olacak
Ben neden örtündüm ki
Bilmiyordum diyemem
Olur, olmaz
Ar, edep
Bilmem ne uğruna
Kendi kendime değilse bile
Özgürlüğümden de
Oldum, olası
Halimi görüyorsun ya
Kendi
Kendimden utanırcasına
Senden bile
Gizlenir oldum.

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:41 AM
Gözyaşları Kayıptı

Adları kayboldu beton yığınlarında
Nereden, niçin geldikleri kime ne?

Beton yığınına dönen kentte
Ne ağaçlar kaldı evlerinin önünde
Ne de kuşların korosu duyuldu
Sabahın esen yelinde.

Şehrin kalabalığına giren bir köylü
Kem gözlerin altında kaldı
Yol bilmez, yordam bilmez
Dilini bilmediği yollarda
Soğuk soğuk ter atar sırtından.

Bilinirdi de bilinmezdi
Karanlıkta kalan ölümün
Musalla taşına yatırılmadığı.

Kopup gelirdi kendi yurdundan
Toprağından, suyundan olurdu.
Aş için, kırk kez eğilirdi efendisine
Utanırdı da kırk bin kez.

Çimentoya kum
Su yerine alınteri
Betonlanır
Betonlanan kendi yüreği
Ve kırk kez kavuşmak için aşa
Beyninden kelepçelenir gibi
Kırk bin kez
Bağlanır efendisinin yoluna.

Betonlanan yüreğiyle
Betonlanan dilini arar durur
Yeter artık
Yeter diyebilmenin provasını
Kendinden birine mırıldanır
Tutmak için elinde aşını
Kilitleniyor sesi efendisinin yoluna
Gözlerinde birikirken gözyaşları
Sessizce akıp kaybolur...

Kulaklarını buyruklara verdiğinde
Görünmez halatlarla bağlanır
Efendisi uğruna
Bilmez ki
Bilir de bilmez
Elleri
Efendisinin
Ayakları altında ezilir
Karın tokluğuna...

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:41 AM
Gözyaşlarım Gine Gizlenmiş

Gözyaşlarım gine gizlenmiş
Birşeyler mi var bilmediğim
Bugün de karanlıkta kaldım
Kelimeler yetişmiyor, çıkmıyor aydınlığa
Tıpkı dün gibi, üşüyorum.

Nedendir gözyaşlarım, neden
Gündüz yanarsınız karanlıkta gördüğünüze
Gece ağlarsınız gündüz gördüğünüze
Neden gözyaşlarım, neden saklanırsınız? ...

Gecenin bir yarısı mı, sarılmışız
Her yer karanlık mı, yoksa...
Bir yıldız da mı yok bu gökyüzünde
Alışık olmadığımız seslerden mi yoksa
Kaç karakolun mahzenine, hece hece
Kelimelerimizi kara-kolların arasında
Hem de kendi ellerimizle
Paslanmış demirlere bağlarız,
Beynimizin içindeki mi yoksa
Hükmü kırılan karanlıktan mı hala
Sayısız kara-kollarla esir ettiğimiz? ...

Benden de yorgun yastığa koyuyorum başımı
Senden, benden saklanan gözyaşlarımı
Yuvalarından çıkmış akarlarken buluyorum
Kar tutmayan kendi dağlarına doğru gidiyorlar
Ne duyanı var gözyaşlarımın ne de göreni.

Niçin gözyaşlarım, niçin,
Kimden gizlenirsiniz
Siz iki göz çeşme, yapayalnızsınız
Hem de bu havalarda, sahipsiz mi akarsınız
Bilmediğimiz yollardan mı,
Bilmediğimiz topraklardan mı? .

Gözyaşlarımın izinden gidiyorum
Gözyaşlarımın yüzünden
Bilmediğim sokaklara,
Kaynaklara doğru...
İki göz çeşme buluyorum
Toprağa sondaj vurulmuş gibi
Kahverengi iki göz
Yüreğimin içine saplanmış
Yüreğimse
Zamansız, yorgun düşmüş.

Bilmediğim hanki zorbanın
Hanki saltanatının dip kuyularında
Paslanmış zincirleridir ki
Beynimi hücre hücre
Hücrelerimden karanlığına
Halka halka bağlarmış...

Bu zincirler kimin? ...

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:41 AM
Gül

Sen
Gülü
Seviyorsun diye,

Gülde mi
Seni sevmeli,

Onun
Dalında vardır
Yeterince dikeni.

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:41 AM
Gül Gibi

bir köşede sen
bir köşede ben
gülle diken gibiyiz
şu koca şehirde
geçinip gideriz
ha-ya-tım

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:41 AM
Gülüşünü Böldüler

Gecenin bir yarısı
Erkenden yatırdılar
Sol yanında bir sızı,
Yastık yerine sırt çantasını koydular
Kafasının altına,
Gecenin bir yarısı
Üzerinden atacaktı
Seslerin yankısını, yüreğinin sızısını,
Dünden yorgundu
Hasretini vurdu yollara
Dar günden kalma
Oğluna sözü vardı,
Gecenin bir yarısı sözünü tuttu
Bir uçurtma aldı
Sardı sarmaladı parasını ödedi,
Beraber uçuracaklardı
Tenha yollara girdi,
Gecenin yarısı ayın bir parçası
Gelip yüzüne kondu
Öyle içten öyle sevecen gülüyordu ki
Gün gibi yüzü aydınlık,
Yere çömeldi
Kollarını açtı nefesini tuttu
Elindeki uçurtmayı verdi verecekti
Sevinç içinde
Koşup gelen oğluna, ne olmuştu da
Usulsüzce kaldırılmıştı yerinden,
Paramparça oldu sevisi
Kendini kayalara vurdu
Ay gülüşlü yüzü ortadan bölündü
Nasıl olurdu da
Sessiz sedasız bırakıp gitmişti oğlu,
Sol yanında bir sızı
Toprağa uzanmış,
Sağına baktı soluna baktı
Bulamadı,
Gelen kurşun vızıltılarını
Kulağının arkasına attı
Gine de sevileri dağıldı
Uçarcasına gittiler her biri bir yana,
Oysa daha yeni biraz önce
Gözlerinin önündeydiler sırra mı erdiler,
Kasları gerildi uykusu kaçtı
Yüzü ekşidi,
Nasıl olduysa oldu
Oğlunun yüzü gelip gözlerine yapıştı
Bir daha da gitmedi.

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:41 AM
Gün Olur Noktalar Büyür

karanın içinde beyaz
beyazın içinde siyah

gün olur da olur
noktalar büyür halka küçülür
yaşlanırsın devlet baba,
yaşlanırsın
mühürlü raflarda kalan sırlarınla
toza karışır gidersin
dilsiz bir rüzgarın koynunda

sen varsın,
ayaklar altında kalan her hayatta
gün senin, fermana ferman
inada inat
kine kin
kana kan yoksul kanından
beslendiğin kalır sana

saraylar boşalır duvarı sırıtır
tutunduğun sınırlar bozulur
renkler kaybolur gözlerden
iklim değişir
gökyüzü kararır senin için
ahlar yıkılır üstüne

gün olur aşk galip gelir
ayrışır renklerin tınısı
sevili yürekler kavuşur
sır biter mi biter
kin biter
gün doğar, zaman ölür

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:42 AM
Gün Yüzü

gıdıklarsan ağlarım
sayende uçup gitti bir ömür

gün mü gördü gözüm
söyle
nasıl güleyim

(3.k.)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:42 AM
Günahlar Bana Çıkar

yerim var biliyorum
senin kitabında da olsa
küçük ama özel bir yerim var
bundandır belki bütün günahların bana çıkması
sevapların sana günü açması
sen o kitapla örtünürsün
bense çırıl çıplak kalırım
anlayacağın doğduğum gibiyim hala

de ki ben ölem

betona çim ekiyorum
demirde gül patlasın diye
yamalı karanlıklar var senin orda
alevden uzakta karardıkça kararan

gökte aramıyorum kimseyi, gök delik
bildik isimlerin çıkma ihtimali var o delikten
görüyorsun işte, dağa vurup geri dönüyor rüzgar,
yer yarık, kökünden kopmuş kuru otlarla doluyor,

uçurumun kenarından dönmüyor uygarlık
her hücrede bir balık uygarlığı işliyor gün be gün
ve Deniz iki parça

yıldızın bir ucunda yumruk
aya göz takıyor görsün diye
bense o yıldıza bakıp
boynuma attığın urgana ham benzini döküp
ateşliyorum karanlığını

sana sözüm olsun bundan böyle
şu yumruğum kadardır yüreğim, bilesin
içinde özümü korur korkusuzca
çırıl çıplak ve senin günahından arınmış olarak

köze çeviren senin kitabındı, bilesin
su dökmeyin üstüne, artık su dökmeyin
yanabildiği kadar yansın
temizlensin senin kirinden

.....

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:42 AM
Güncel Bir Haber

-Dünyaya benzeyen beş gezegen bulundu
Samanyolu'nda-
görsel basından duyuyorum
aman tanrım!
bu dünyaya bakıyorum
hele şu günlerde
savaş naraları içinde inliyorken sokaklar
başım dönüyor, aman tanrım!
dünyaya benzeyen beş dünya daha mı...
kaldıramam
altı adet dünyadan birleşmiş silahlar
başımızda patlarsa...

Aman tanrım!
dünyaya benzeyen beş dünya daha
haliylen tanrıları, haliylen kulları da olacaksa...
aklımı kaçıracağım ama hemen değil
bekleyin
ya o dünyalarda diyorum gerçekten de
'bir ağaç gibi hür ve bir orman gibi kardeşçesine'...
yaşıyorlarsa eğer
savaşsız sömürüsüz
hiç görmediğimiz birşeyler de yaşasa
aydınlatmazlar mı dersiniz dünyamızı...

(yeni)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:42 AM
Güneş Sızıyor

Gece yollarda karşılanmış
Nefesleri aç, yorgun kokuyor
Bir odada kırküç insan uyumuş
Saat sabahın yedisi olmuş
Yan koğuşta bir çocuk ağlıyor.

Nihayet güneş sızıyor buğün
Odanın duvarına
Paslanmış parmaklıklar
Çift pencereleri tutmuş
Morarmış renklere taşıyor.

Yan yana ceset gibi
Kırküç insan kir içinde
Yarı çıplak uzanmışlar
Kiminin başları
Kiminin ayakları altında
İlk kalkanın elinde ucuz bir sigara
Yarısına kadar açılmış gözkapakları
Yollara serpilmiş hayal peşinde
Köklerine mi akıyor

Mazlumların ahı mıdır bu cehenneme yüklenen
Kan kurumadan toprağa girdiğinde
Ülkesizlik yamandır başa bela diyorlar
Sade kaçış mı dersin toprağından
Varacağı yerde toprak değil midir
El oğlu bırakmıyor üzerinde dolaşmaya
İşte güneş bile zor bela sızıyor odaya.

Başına vuruyor elektrik lambası
Gözlerinin yorgunluğunda payıdar
Yan koğuştan düşkün bir kahkaha
Sahibi kadın mı erkek mi
Gardiyanın sesine karışıyor
Arkası karanlık
Mayasında yüzyıllar...

Çocuğun sesi geliyor kulağıma
İzine götüren bir yalvarış gibi
Ellerimin arasında belalı başım
Yüreğimin derinliğine vuruyor
Farkından uzaktır çocuk
Kırküç insan uyuyor
Cesetleri yan yana..

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:42 AM
Güvenlik Kamerası

Eskidendi çıplak yüreklerin
cemaaline yansıması
kilitsiz kapılar olurdu
açık alınlarında

nereden nereye
devir öyle bir devir her şey değişti gibi
saltanatların dışında

labirente döndü karakteri insanın
köşe bucak nöbetçiler
hırsızlar, kaypaklar, soyguncular
karmakarışık çilingirlere mi kaldı

şimdinin modası
tepesinde evinin güvenlik kamerası
kapısında silahlı bir adam
aydan aya maaşını bilir

geldiğini duymadım davetsiz misafir
gittiğine sevindim iyi de oldu hani
senin sayende
kapının girişine bir ayna taktım
sol tarafta duruyor
bir daha geldiğinde kendine bakarsan
o aynada, sadece kendini görürsün
kendini gördükten sonra
dokunmasan da olur kapının ziline
otomatikmen açılır.

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:42 AM
Güvenme

ister siyah ister beyaz
birbirini tutmayan taşlarla
örmüşsen duvarı
güvenme
verdiğin onca emeğe

rengine mi aldandın
boşluğu doldurduğuna mı

yükselişine güvenme
çatlakları kapamak yerine
yol yakınken
sil baştan yap derim

ve sırtını verme
çatısız duvardır bu
bir kaç soytarının elinde
öylesine yükselmiş
üstüne devrilir, ezilirsin

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:42 AM
Haber

sabah sabah
hayırdır diyelim
kara bir karga gelip
evin damına konmuş
yola vermiş ağzını
tane tane ötüyor.

var git oğul
hele var git
postaya mektup gelmiş
yoksa başka bir şey mi
sor, soruştur
belli ki bu karga
haberi bize getirmiş.

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:42 AM
Hala Kulağımda O Yürek

hani bir şarkı dolanır ya diline
okulda, işte ya da yürürken kol kola
gün boyu bırakmaz yakanı
bazen mırıldanarak, bazen ıslığa dökerek
alır götürür insanı

bazen çoktan unuttuğun şeylerle buluşturur
bazen hayallere bırakır, dalar gidersin
yanındakini duymaz, karşındakini görmezsin
bazen çocukluğundan alır bugüne gelirsin
burukluk olmaz içinde

yolun düşerde pazar yerine uğrarsan
duymazsın, gırtlak gırtlağa bağrışan pazarcıları
sessizce alacağını alır çeker gidersin oradan
zar zor binersin tıka basa doldurulmuş bir otobüse
otobüsteki itişmeleri, ani frenlerini, çiklet patlatanları
polis sirenlerini, kabadayı naralarını
ve daha bir yığın şey
kesemez içinde büyüyen seni

bazen bir melodidir, sahibi bilinmeyen
her nerden gelip yer ettiyse yüreğinde
belki annenin o ince nazik dilinden,
uyuyamadığında kulağına söylediği
belki babanın, yorgun argın dönüşü
ama öyle bir okşardı ki ruhunu
ne dili, ne dini, ne milliyeti önemli
boncuk boncuk yorgunluğunu atarken üzerinden
en umulmaz dertlerini çözüverir birden

göz göze gelirsin her gün geçtiğin üst geçidi mesken tutan dilenciyle
elini uzatır bir şeyler söyler,
dudaklarının kımıldayışını görür ama duymazsın
biri eğilir bir şeyler bırakır mendilinin üstüne
bu sen değilsin, bakışı değişir dilencinin
keyfin kaçmaz, güler geçersin

her gün süzüp gittiğin o gecekondu evleri
üst üste binip beş vakit duyduğun ezan sesleri arasında
çaktırmadan perde aralarından bakan kadınlar
yollar, kaldırımlar, ağaçlar bir başkadır artık
dile gelir, eşlik eder sana

farkına varmadan başlarsın bir başkasına
ritmi hızlanmış yeni bir melodinin
bu senin melodindir artık, sözleri senin, müziği senin
dalıp gittiğin yerlerden çıkarıp alırcasına
bir tek kendin için söyler, dinlersin kendin için

ve yoldaysan ritme uyar ve giderek hızlanır adımların
bir kartal gibi süzersin çevreni
görmediklerini görmeye başlarsın

işteysen farkına varmadan gün döner ve iner karanlık
bir koşturma, evin yolunu tutar insanlar
ve sen huzur içinde ve dimdik dönersin evine
yoksulluğa rağmen mutlusundur, yüzün gülüyordur
iple çekersin şafağı



neyinden korkuyorlar senin, de ki neyinden korkuyorlar
bir deri bir kemiklesin orada ve de yapayalnız bir hücrede
doğrulunca yerinden başın dönüyor açlıktan
suya şeker, suya tuz kaç gün tutar ki seni
kokuşmuş bu mahpus, yıkılası bu dört duvar

neyinden korkuyorlar senin
yüzünden eksiltmediğin gülüşün bir tek
ne silahın, ne külahın var
ne ordun ne cephanen

gün geldi çattı, yine mahkeme yolundasın
yeni sorular soracak, ip uçları arayacaklar
iki asker takıyorlar koluna, ellerin bağlı
ve dermansız bir çift ayakla
sürtünerek aşıyorsun kaldırımı

neyinden korkuyorlar çocuk, söyle bana neyinden
diline, gülüşüne yetmiyorsa güçleri,
bu nasıl bir yürektir ki göğsünün kafesinde taşırsın
bu nasıl bir yürektir ki
zalimin ininde yeniyor zalimi

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:42 AM
Halay Başında Kimler

Halay halay içinde, kol kola girdiğinde
Davula vur davulcu, kına düğün yerinde

Govenddeler govendde üç ileri bir geri
Omuz omuza değer davullar çifter çifter

Horondalar horonda tuluma nefes verir
Kol kola girdiğinde çepik çepik üstüne

Efelerde tutuşur bir ileri bir geri
Daha daha yukarı vur ayağın vur yere

Ankara'da misket var çifte telli oynarlar
Bir sağa dön bir sola göbek göbek üstüne

İstanbul boğazında şıkıdım şıkıdım şıkıdım
Hop hop / hop hop oynaşır
Kıvrım kıvrım yanaşır

Halay horon govendde, Efeler de yanında
İstanbul Ankara'da gün doğar yarınlara.

(çepik: alkış)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:42 AM
Harcıyorlar

acımadan harcıyorlar
vücut bulmak için bir ahtapot gibi
ister sağ yanında dur
bu doyumsuz vücudun
ister solunda
ne fark ederdi ki yönlerinden başka

bozuk paraysan eğer
işin çok zordur
ömründe kısa
yerine ısınmadan daha
ufak tefek işlere harcanırsın

öyle bir vücut ki bu
obur mu obur
hangi elin altındaysan
o yanıyla tutar kaldırırlar seni

sağ olmuş, sol olmuş
bozuk parasın sen
diğerlerinden önceliğin
kapladığın yerdir ancak

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:43 AM
Hasret

Köküm burada
yazın üstünde, kışın içindeyim
bu kara toprağın

her daim gölgesindeyim
bu vadinin

sen kıblemdesin
vadinin öte yüzü
görüyorum, güneşe doyuyorsun

ben bu kayanın kuzeyindeyim
yaz - kış
sen güneyinde

gölgesini bana, güneşini sana
veriyor bu kaya
benim rengim soluksa, ondan.

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:43 AM
Hatır

Senin o gül hatırın için
benim bu gül bahçemi
kurutmamı bekleme.

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:43 AM
Hatırını Almadan

Dışarıda yağmur yağıyor
Sıvasını söker gibi
Altmış santim taş duvarın.

Dışarıda yağmur yağıyor
Evin içinde var yok arası
Bir sac sobadır tütüyor
Odunların ıslaklığından mı
Zamansız ayrılıklardan mı
Odunların kokusu
Dumanla sırt sırta vermiş
Yüzüne gözüne vuruyor.
Hatırını isteyecek genç adam
İçeride soba tütüyor
Dışarıda yağmur yağıyor
Hıçkırığa boğulmuş tam dokuz kişi
Annesi gözyaşlarını bırakmış
Ne duman tutuyor ne yağmur
Yola vuruyor genç adam
Çığınsız bilinmeyen bir yola
Tenine kadar yağmur geliyor
Esip gelen bir rüzgar
Yüzüne gülüp dur diyor
Toprak yeni sürülmüş
Doyasıya suyunu çekmiş
Ayaklarından tutuyor toprak
Boğazını tutmuşcasına genç adamın
Dokuz kişinin hatırı bir yana da
Yiyip içtiği bu toprak izin vermiyor.

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:43 AM
Hay Hay Ağam

Hay hay ağam
başımla gözüm üstüne
senin yolunu yapacağım
rahat rahat yürüyesin diye
sen bir ağasın çünkü
ne ağası olursan ol
kolay değil
etrafında üç,
bilemedin dört yardakçın
seni sen yapanlar
yardakçı mardakçı
yoksa ağalığın kime ne
ya da duyarlar mı sanırsın
senin gibiler bile, senin sesini.
senin yolunu yapacağım ağam
senin evini de...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:43 AM
Hayat Dediğin Masal

insan okudum, ağaç diktim
suyunu verdim, sevdim
kurtlar beslenir altında


Hayat Dediğin Masal


tadım kalmadı hey hat
hilelere konup gitti emek
kim bilir kimin apoletlerine takıldı

orada bir bir astılar seviyi
orada toprağa gömdüler aşkı
katlinden başkada gören olmadı

masala kahraman gerekti
bir iyi bir kötü, bir güzel bir çirkin
diğeri doldururdu altını
çirkini 'güzel' verince ferman

gün döner iki kuş gelir kapına,
kendi dilinde ötüşürler
anlarsın anlamazsın dilini
doğmak üzeredir güneş, uykun dağılır
kalkar aralarsın yoksul kapını

yabancıya cömerttir sofran

gün olur kanatlarını vururlar uzağa
arkasından havalanır gider gözlerin
ayakların çakılır yere kalır
uçamayacağını anlatır gibi

belki görmek istersin direnci
dikili bir ağaç, soylu bir yürek gerekse
dal dal çekincesiz gösterir kendini

gölgesinde sıcak sarı bakış yatar
bundandır ardına kadar açılışı kapının

kuşların telaşlı kavgası olur ya
sallanan dala takılıncayadır gözleri,
orda kanatları yeni çıkmış bir yavru
çırpınır da çırpınır yuvada
görürler

melodiler yükselir ondan sonra
her masala ayrı kahraman ismi
kaç yıl dayanır ağıta

yoksa unutur mu göçmen kuşlar
bulaşmasın diye meyveye
sararan yaprakla gönderilen acıyı
kaç göz okurdu, kaç göz

hayat dediğin ne ola
aşksız, emeksiz yoğrulan çile midir sana
masal mı kulaktan kulağa takılan

sırtımı örtme kambur, sırtımı örtme
sayende eğiyorlar başımı
gör işte toprağı
dayanmadı çatlıyor ayaklarımın altında

bilmem nereden gelen o karanlık hava,
kara mı kara gözünü
bir kez saplamış can evine,

ölüme sırıtıp kırmadan kabuğu
bilmem kaç kör dağı aşılır
sevdayı kuşanmak adına
donup kalmasa insan

söylenecek söz söylenir
sevda uğruna esir değilse yürek
dikilmek gerekse de birilerinin yüzüne
taşın dilini bilen çekici görür
söylenecek sözü koyar mı ardına
………

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:43 AM
Hayvan Pazarı

Arz - talep işi, şu hayvan pazarı
Geniş bir meydan, bir taşa bir köşe
Biraz para, biraz cambazlık
Biraz da akıl ister bu pazar yeri

Sığırı sattım sırf etinden dolayı
Rağbet çoktur koyuna, güzel huylu
Koyun bu, adı üstünde yüzünden belli
Rahat rahat satarsın huyundan dolayı
Hemi de peşin fiatına

Katır mı, hayvan pazarında bir katır
Beş paraya gitti sırf inadı yüzünden
Olan bana oldu
Elimde kaldı eşşeklerin tamamı

Adamınız yoksa arkanızda
Şöyle ensesi kalın, itibarlı...
Yolunuz düşmeye pazar yerine
Alim Allah satarlar sizi
Onca cambaz, hokkabaz
Bir keçi fiyatına verirler
Bilirim ki, keçi de inatçı...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:43 AM
Hayvanların Alemi

Hayvanların aleminde gücü yeten yetene
Biribirini yiyenler biribirini gözlerler

Hayvanlar aleminde katıdır kurallar
Boğazlayıp yiyenler boğazlanırlar da

Hayvanlar aleminde alabildiğine manevra
Hayvanların dışkısından ürüyorken böcekler

Yılan fareyi yedi de doydu
Mevsim geri döndüğünde
Yılan çekip uyudu fare de yılanı yedi.

Bilirler de... bilmezler...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:43 AM
Hele Bekle Cici Kuş / 1

yavru kuş, nereye
dur hele, bekle tüylerin çıksın önce
kanatların güçlensin
sonra yine uçarsın
şimdi deneme, kalsın
üstündeyken aç gözler
düşersen yere, kalkamazsın bir daha
bak işte, bak annen de geldi
ağzında çekirge
haydi yavru kuş yuvana geri dön de
annen korkmasın
uçamadan ölürsen
sürüden kopar senin yüzünden
bekle, tüylerin çıksın
kanatların güçlensin.

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:43 AM
Hele Bekle Cici Kuş / 2

hele bekle cici kuş hele bekle, büyü biraz
kanatların güçlensin pençelerin gelişsin
iyice izle beklerken
hareketlerini gözle yılanın
ne bu acelen, yılan kokunu almış diye...
hem, sen, ne çabuk öğrendin
yılandan geldiğini o soğuk soluğun.
o yılan ki sürünüyor
ağacına dolanıyorsa hazmedemediğindendir
sen se, uçmaya adaysın
masmavi gökyüzünde
kanatlarını vura vura zamansız esen rüzgarlara.
hele bekle cici kuş hele büyü biraz
kartal dediğin sabırlı olur
dağları seçmesi ondan.
süzüle süzüle, süzer avını
öyle bir kanat vurur ki kızıl kayaların ardından
sanırsın ki gökyüzünün bekçisi
ani bir dalış yapar ki
bir hamlede kapınca avını
yerden çeker ayağını...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:43 AM
Hemen Şimdi

Yarını olmaz bu işin
Sevdiceğim
Yarını olmaz
Yarın dediğin nedir ki
Dün gibi gizlidir bugünün içinde
Ya yanındasındır özgürlüğünün
Ya da karşısında, gün bugündür
Çocuğun senden soracaktır bilesin
Şiirlerin tutuklanıyorsa eğer
Ayak altındaysa ellerin
Söz bitti demektir
Özgürlük dediğin insancadır
Ya hemen şimdi, yada hiçbir zaman
Tekelinde olmamalı birilerinin
O, senin yüreğinin içindedir
Aha şurada durur, masumane
Tir tir titretebilmeli seni
Yüreğinin kafesi

Yarını olmaz bu işin
Sevdiceğim
Yarını olmaz, hemen şimdi
Dünyaya yetmiyorsa gücün
Duyan olmuyorsa sesini...
Kendine yeter de artar bile
Haydi göreyim seni şimşek gözlüm
Yeni baştan yaratabilirsin kendini
İlk adımını söyleyeyim istiyorsan
Yakasından tuttuğun o karanlığın
Yüzüne tükürmeden vurmayasın yere
İnan ki fazlasıyla da gücün var senin
Yarına bırakma işini, hemen şimdi...
Sen ki bir insansın, sevdiceğim.

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:44 AM
Her Biri Bir Kökün Sürgünü

Damarı yara aldığında
Filize durdu,
Kanı suya değdiğinde
Balık oldu.
Kendi hesabıydı,
Gözleri açık hesaplaşırdı
Ayakta olduğunca

Çakal sürüleri koşardı
Teslim almaya iradesini
İlk kurşunu sırtından yedi
Ağustos'un yarısında
Buharlaşırdı kanı cellatının suratında
Cellat, er geç
Kapanırdı dizlerine.

Damarından yara aldı,
Hamuru ayrı ayrı
Kanardı
Parmak parmak,
Parmaklarıyla saydılar hücrelerde
Her biri bir kökün sürgünü
Suya
Toprağa
Havaya karışmış
Bir kökün geleceği...

Kan kurumadı suda
Toprağa karıştı
Şimşek olup, yağmurla döndü
Vurdular
Hain pusularda vurdular
Karıştı kanı yoldaşının kanıyla,
Güneş oldu
Doğaya selama durdular
Cellatlarının beyninde ise
Patlayan birer bomba...

(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:44 AM
Her Devrim Öz Çocuğuyla Beslenir

şarıl şarıl akan su, kiri atardı dışına
su ki, koşulsuz beslediği gibi ağacı
gölgesinde durup beklemedi bir an
su ki, ne gülü ayırdı topraktan ne dikeni
bir tohumdan koca bir çınarı yaratana kadar
birbirini duyan, gören o sevdalı yüreklerde
su ve toprak ve güneş ve aşk insana yaraşan
de ki ayak altında kalanların işleğidir bu
gün gün, silkelendikçe özüne kavuşan

ne derisinin rengi, ne dili, ne sınırlardı ayıran …
her devrim öz çocuğuyla beslenirdi
çekinmeden, en güzelini teslim ederken toprağa
insanın, insanca yaşaması için
bildiğindendi, ana yola çıkacağını bütün tali yolların
bildiğindendi, el ele, yürek yüreğe olmanın
ayak altından çıkarıp kurtaracağını insanı

gün gelirde gelirdi, damlalar gösterirken kendini
o küçük ırmaklar, o dev denizlerle buluştuğunda
orda, o çağlayan sesleriyle gümbür gümbür…
ayak altında kalanların sesleri yükselirdi
gün gelirde gelirdi, okyanusun o durgun yüzüne
erkenden kanatları değip de kaybolanların
siluetleri görünürdü o kabaran dalgaların üstünde

yürekten yüreğe işleyen insanındı bu dünya
çiçekten çiçeğe büyüyen aşkıydı insanlığın
çiçekten meyveye, meyveden fidana dönüşen
kim durabilirdi karşısında, söyle kim…
çiçeğin tozuyla mimarlaşan o küçücük arının
söyle, tankları-toplarıyla kimin ordusu tutabilirdi yolunu

işte devrim, işte aşk, işte sevda insanı
her devrim bir bir cevherini yaratırken
güneşten çiçeğe, çiçekten arıya
arıdan bala dönüşünceye süren ince bir sanattı
emekçilerin o nasırlı elleriyle dokunan devrim
o nasırlı ellerin doğurduğu özgürlüktü insana …
adım adım, dalga dalga büyüyen

....

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:44 AM
Her Rüzgar Kendini Gösterir

aksi yöne aktığında bulutlar
anlamazsan mevsimin değiştiğini
tipiye tutulur gözlerin

uçar gider yapraklar, diken kalır dalda
gün doğsa ne çıkar
korkuyla kararan ruhlara

vuran vurmuştur
boynu eğik gelinciğe
bilinir, havalanıp gidince kuşlar
dönüp geri bakamazlar

soğuk nefesiyle tanışır insan
her fırtına bir başka havada
tutup silkelerken adamı

boğazına düğümlenen söz kalır
toprağa verilen canın ardından

yokluk yapmıştır yapacağını
entarisini sürüklediğinde yollara
sessiz sedasız örtülür üstü
o ekşi yüzlü kadının

her rüzgar kendini gösterir
her fırtına konuşturur adını

ayakta durmak mı direniş
mevzi kazanmak mı yoksa,
zamansız gelen ölüme karşı

kimse bilmese kenger bilir rüzgarı
kenger ki, arsız mı arsız
usanmadan meydan okurken ölüme
derine saldığındandır damarı

döne döne vuran fırtına
kuru sapından çıkarır hıncını

kenger ki
fırtınanın eliyle tohumunu bırakır toprağa
isteksiz dansa kaldırırken dalını
kolladığı zaman gelmiş, gitmiştir
övünedursun fırtına
taştan taşa vurdum diye

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:44 AM
Her Toprağın Ayrıdır Gülü

Her toprağın
doğası gereği
ayrı ayrı havası
rengi, kokusu
bir de
kendine has
bitkisi olur
sen ki
kendi toprağında
sen, sen değilsen
hangi saksının içinde
bir avuç topraklada olsa
güne duran bir gül
olursun ki...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:44 AM
Herkes Yoluna

sen
kafana koymuşsun
defterinden silmeyi
bundan gayri
paspas da olsam kapında
ne fayda
iyisi mi
herkes kendi yoluna

(3.k.)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:44 AM
Hey Gidi Yalan Dünya

hey gidi yalan dünya
hey ki hey, yemeye var mı üstüne
söyle bana, durma söyle artık
kim doyurdu ki seni ben doyurayım
yedi göbek neslim adına hazırım diyorum sana
varsın duysun el alem
oradan oraya savrulmuşluğumu bir yana
çektiğim çileyi bir yana bırakıyorum
neyim ben senin için, söyle
bir yerim, bir yurdum mu var nazarında...
n’olursun daha fazla kandırmadan ben beni
oyalayıp da durmadan o kupkuru laflarla
haydi söyle bana, yer-gök aşkına
kirimi söküp götüren bu suyun aşkına
güneşin, ayın, yıldızların ışığı aşkına
toprağın, tomurcuğu patlayan fidanların aşkına
söyle, haydi söyle
borçlu muyum sana, alacaklı mıyım yoksa
görüyorsun ki
tüttürdüğüm cigaraya çevirdin ömrümü
kendi kendine gider dumanı, ateşi kendine
kala kala külü kaldı elimde...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:45 AM
Heybesiz Kokuyorsa

Babasına alışmıştık
çoluk, çocuk komşularla
aşktan, sevdadan uzakta
emek mi... ne haddine...

her zaman bir heybesi vardı rahmetlinin
sırtından indirmediği
yalanlarını tuza bandırır, yanlışlarına su serperdi
ondan mıdır bilmem, ne kadar atsa da tutardı
anlayacağınız, kendisi de heybesi de kokmazdı

Sizlere ömür, babası dertten, kederden gitmiş
bilmem diyordu annesi
nereye gittiğini söyler mi
bir oğul peydahlamış ki arkasından
şıp demiş burnundan çıkmış
diyorlar dı
gözünde göz, yüzünde yüz aranmazmış
anlayacağınız
ne su görmüş babasından ne de tuz
heybesini bile almamış
vefasız mı vefasız
vur, kır olmuş gelmiş
devşirme bir yüz
senden benden 'vatansever'
atıyor, satıyor, çatıyor
tanrı ne verdiyse...tutturabildiğine,
bir yoldur almış gidiyor

çoktan duyduk ki
babasının heybesini bile
üstüne almayan vefasızı kovmuş evden annesi
daha iyisi de olmaz olaymış
böylesi hiç te çekilmezmiş..
...
-lafına tuz katsaydı eğer çoluk, çocuk, komşularla
aşktan, sevdadan uzak tutar
azıcık da olsa kanardık babasının hatırına...
rahmetli, tuza batırmadan lafını
öyle ulu orta sallamazdı da...-

(3.k.)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:45 AM
Hikaye Anlatıyorum, Hikaye

-hikaye anlatıyorum, hikaye
takılmasın diye ayaklarım-

bugün oturdum saydım
tembellik hakkımdan vazgeçtim
tam on yıl geçmiş aradan
altı - üstü on yıl, sıradan mıradan ama
sevilere hasretim bal gibi büyümüş

bugünün sebebi elimde duran bir resim
kulağımdan tutup götürüyor beni
dersiniz ki üç-beş yaşında bir çocuğum hala
kulağımdan tutup götürüyor beni
bir baba, bir annenin yanına
üç de çocuk var, sağlı sollu duruyorlar
güneşli, açık mavi bir gökyüzünde
ve bir kaç da yeşil ağaç hepsi bu
hepsi de sahipsiz kalmış gibi
ve her bakışın altında
saklanmış bir başka mevsim yatıyor

daha kaç yıl geçecek, bilmiyorum
bilemiyorum da işin doğrusu
tahmin deseniz boşuna
gerçekle yüzleşsem
şöyle bir tablo vuruyor yüzüme
bir yıl 365 gün çarpı on yıl
ve on yıldan sonrası da var bu gidişin
çarp babam çarp,
arta kalanını unutmadan çarp bakalım
günlerin, ayların yediği yaşanmamış sevdaları
geçip giden zamana yükle işin yoksa

ellerinden tutup da sıkabilseydim
birer birer ellerinden tutup da sıkabilseydim eğer
bu kadar da ağır olmazdı yüküm

on yıl geçti aradan, size diyorum
duymuyor musunuz beni
ne mektup ne bir haber var elimde diyorum size
ne geldi ne de gitti anlayacağınız
şuram yanıyor bir bilseniz aha şuram yanıyor
kabuğu soyulan bir odun gibiyim
dumansız ve alev alev
şuram yanıyor aha şuram
sol mememin altında bir kara ben
çıra gibi alevi harlıyor

on yıl geçti aradan, sıradan mıradan
öyle anlarım oldu ki bu koca on yıl içinde
çivi çakmış gibi yüzyılın karanlığına
yüreğim pas tutardı da ağlayamazdım
öyle bir yük vardı ki üstümde, hala da öyle
içimde saklardım illegal bir eylemin sırrı gibi

yedi yıla türkülerin söylendiği
bir ülkenin delisi olmaktı bütün suçum

anladıysam sırtımdan aldığım darbeyi
haram olsun annemin o ak sütü

hala da anlamaya çalışıyorum deli bir yüreği

anlamadım akıp giden zamanın ne getireceğini
benim gibi yoksul çocuklarla oynuyordum
kızlı erkekli varız beş-on kadar çocuk dün gibi
boylarımızı sıraya katıp en küçüğünden başlatıyoruz oyunu
sanki ateş gibi toplanmışız etrafına
babamın satın aldığı kırmızılı mavili şeritli topaçın
döndürüyoruz düşlerimizi oyunların içinde
karı yeni temizlenmiş toprak evin üstündeyiz

sıra bana geldiğinde
öyle bir dönüyor ki dünya
benden başka her şey, ama her şey dönüyor
topaç bir dursa düşeceğim terli terli
üst üste yığılmış karın üstüne...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:45 AM
Hitler'in Adaleti? ...

Babama vur emri çıkarırsın
Yakınlarımı toprağından edersin
Bana da şeker uzatırsın
Utanmadan.

Vietnam'da da gördüm seni
Faşizmin kudurmuş markası
Şeker dağıtırken çocuklara
Kanlı ellerinle bildim
Donuk gözlerinle gördüm,
Tanıdım seni yüzyılın karası.

Biz çocuklar ki neden gözlerimiz yaşlı
Sararmış yapraklar gibi dururuz karşında
Işıldayan gözlerimizdeki gözyaşları mı
Damla damla, ağırlığınca yere düşenler
Arananlar listesinden sildiğin isimlerin
Koynuna düşer gibiyiz öyle mi?
Küçük yüreklerimizle ele verdiğimiz
Yitirdiklerimizin izleri dururken gözlerimizde
O kara listene, çocukların payına da yaz.

Hitler, Mussolini markasın sen
Çoktan iflas eden faşizmin markası
Şekerini uzatma biz çocuklara
Silahlarını da, potinlerini de
Al ve git toprağımızdan.

Hitler... markasın sen,
Dünyanın lanetli markası
İthal, yerli konserve kutuları içinde
Paslanmış yüreğinle çöplüklerde saklanırsın
Yetmez mi?

(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:45 AM
Hoş Geldin

hoş geldin 21. asır, hoş geldin de
20. asrın karanlığını bırakıp da gelseydin

devler savaşırken ezip de geldiğin o asırda
cetvelle sınırları çizenler
masallarda kaldılarsa
haritanın üstünde kırmızı çizgilerle
tel örgülerini de çektiklerinde
güçsüzler kayboldu

hoş geldin 21. asır
yüzün dönsün aydınlığa
sınırlar nasılsa aşılır

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:45 AM
Hoşçakal Yarın

hoşçakal güneş, toprak, su, gökyüzü
demeye zamanın olursa eğer hoşçakal
gidiyorsun işte, gidiyorsun sancını yüreğinde saklayıp
resmin son karesine sığdırdığın yüzünle
aşkı, nefreti, hüzünlerini, özlemlerini de alıp
dakika, saat, gün, ay, yıl hesabını yapmadan
baharın ve kışın
hoyratça savrulan bir ömrün ardından baka baka
nihayetinde gidiyorsun, sıra senin demekki
bırakıp da gitmelerin sırası senin

bebekken, oynamak isterdin oysa bir çocuk gibi
oranı buranı kanatıp durmayacakmış gibi ağlamak
sonra da kucak kucak gülmek ağrı mağrı yokmuş gibi

çocukluğuna geldiğindeyse bıyıklılara özendin
ve sakalını kestirmeyi ilçenin biricik berberinde
yayıla yayıla berber koltuğuna aynanın karşısında
ve hatta enseni görmeyi de ne çok isterdin
berberin koltuğunda karşılıklı duran aynalarda
ölümün o donuk yüzünü kestiremezdin
hayallerinin arkasından koşturmaktan

gençliğine geldiğinde büyümek isterdin hala
hem enine, hem boyuna yarışırcasına büyümek
bundandır belki inatçılığın, kimbilir
okul yolunda yalnızlaştığın, kıkırdayıp gülmediğin bundan
çılgınlığın peşinde koşarken gözlerinin önünde yaşıtların
sen olgunlaşmayı yeğlemişcesine vazgeçtin
sorumluluklar biniyordu omuzuna bu yüzden
boyundan büyük sorumluluklar altında
ve dünyanın bitmez tükenmez o kara derdi
tepeden tırnağa sarıp sarmalıyordu seni
sense dönüp bakmıyordun bile

ne kadar da çocukcaydı yaşananlar
dünyayı sarsacak adımları öğrendiğinde
etrafında oynaşan yaşıtlarına öğretirdin
şiirleri tarardın bu yüzden, romanları...
direniş türkülerini dinlerdin gün doğarken
ve bir halkın destanını yaratan elleri okurdun
kalem tutan ellerde,
hikayelerini dinlerdin tarumar edilmiş
yaşlı kimsesiz insanların kendi dillerinden

var yok bir kaç kürsü olurdu sobanın etrafında
bir de minder dururdu odanın başköşesinde
varsa evin bir gelini yüzü tülbentliydi tanrı misafirine
erine karşı el pençe, dili yok gibiydi
yer sofrasındaki tepsiye dizili bardaklara çayı doldurduğunda
küçücük kaynına gelinlik ederken, kaynanasıyla yarışırdı arka odada
bin bir türlü haline bu dünyanın, sızlanırdın kendi kendine
bu nasıl bir dünya diye

saç, sakalın aklaşınca tümden kopar oldun gençlerden
içindeki çocuğu eze eze ne de çabuk büyüdün
çok sonradan anladın ki çocuklarla oynadığında
yetişkinler katıla katıla gülerlermiş haline
oysa sen masumane seni sevdiklerine yorardın
onlarınsa kızlarını uzak tutmak için bile olsa
özel bir çabaları olmazmış sırf bu yüzden
kızlar olgun adam istermiş köy yerinde

büyüdüm ya da olgunlaştım derken
belin bükülmüş de haberin bile yoktu senin
ya da fark etmemişsindir devranın ağırlığını
kimin aklına gelirdi ki
durmak tükenmek bilmeyen zamanın
su gibi akıp giderken avuçlarının içinden
yaşamını da beraberinde götüreceğini
ikide bir dönüp de sırtını mı yoklardı insan
hem sonrası da vardı bu gidişin
saça, sakala, bıyığa dokunmamak için
çıkarıp attığında tarağını sağ arka cebinden
ne de olsa görmüş geçmişlerdi diyordun
laf dinletmesini de bilirlerdi diye
peşlerine takılıp da gittin

bu yaşta insan dedin mi
geleceğinden kat be kat daha fazla
geçmişindeki izleri bulmaya çalışırdı her nedense
bir yerde kabullenme miydi aslında geç de olsa
gökyüzünü yakalayamama gerçeği mi
para pul, mal mülk kimin neyine artık
kavga dövüş de öyle
dargınlıkların arasında kaybolan acımtırak zamanlar da
üst üste binen gölgeler, karanlıklar, yarasalar...
sert katı sözler altında yanıp sızlanmalardan öte gitmezdi
alabildiğine yan yan bakan o bakışlar altında
gizli gizli süzmeler birikirdi iki kaşın arasında, o kadar
anlamsızmış demek, anlamsızmış
ısıran bir köpeğin arkasından taşı kavrayıp da fırlatmak

hoşçakal yağmur, hoşçakal bulut, hoşçakal su
göğün efendisi şimşekler hoşça kalın
dolu, kar, çiçekler... hoşça kalın
meyveler, ekinler, dağ - taş ve bugün de çiseleyen yağmur
ortadan ikiye ayrılan ay parçasındaki
karanlık ve aydınlık yüzleri, hoşça kalın
tomurcuğu yeni patlamış meşe
ince yapraklı salkım söğüt ağacı
ve kumsala vuran çam kokusu...

hoşçakalın edepliler, edepsizler
konuşanlar, yazanlar, çizenler
bilenler, bilmeyenler
güçlüler, zayıflar
haklılar, haksızlar
hakkını yedirdikten sonra sızlananlar
oturanlar, koşanlar, anarşiştler
hoşçakalın
hoşçakalın
demeye zamanın olursa eğer
gidiyorsun işte, gidiyorsun
arkanda bir ömür,
yarım yamalak bir hayatı alıp
gidiyorsun demek

ilk durakda kimleri göreceksin acaba
tanıdıkların mı olacak yoksa yeni yüzler mi
eşkali belirlenenler mi, maskeliler mi yine
bazılarına dosttuk, bazılarına düşman
gözlerine baka baka
diyemeden gidiyorsun demek...
diğer duraklarda sen yoksun
herşey sil baştan olacak anlayacağın
farklılıkları da ister istemez...

ama sen bir daha da gelmeyeceksin
ve bunu bile bile gidiyorsun açık kalmış gözlerle
yaşamının hiç bir evresini kendine has yaşamadan
bırakıp da gidiyorsun, öyle mi...
git öyleyse, git, gidebiliyorsan...

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:45 AM
Husen Sorguda

Husen bir çoban
kendini kaptırmış
keçisini kaptırmaz
'deli' mi 'deli'
Husen dağda
keçilerinin yanında
kurtlar mı gelirdi
Husen vardı başında

Husen çarşıda
yılda bir defa
çay, şeker, tuza
kısmetse oda

Husen kalabalıkta
kalabalık yürüyüşte
'kahrolsun...' diyorlar
Husen de içinde...
cemseler, panzerlerle
ellerinde otuz insan
biri de 'Deli' Husen

İlk sorguda Husen
üç sorgucu arasında
ilk defa tek başına
sorular, sorgular...
Hüseyin sen misin
'he vallah benim
Hüseyin değil Husen'
'kahrolsun... ' dedin mi
'he vallah...'
sorgucular neşeli
Hüsen ötüyor...ya
'pankart astın mı
'he vallah ben...
adam vurdun mu
'he vallah ben...
Elazığ'a gittin mi...
orda da vurdun mu...
'he vallah ben...

sorgucu soruyor
Husen ötüyor
sorgucu yoruluyor
Husen yorulmuyor
ikisinde ayrı ayrı neşe
coplar kimin neyine...

üç sorgucu panikte
üçü de emin yerde
aradıkları şimdi elinde
usta 'Deli' Husen
laf yetiştirmede
'he vallah ben...
'he vallah bendim...
'he vallah yaptım...
Husen ötüyor da ötüyor

sorgucu iniyor derine
iş uzar büyük şehire
nerde bir karmaşa
işin başında Husen
Husen eylemde
tetikte Husen
Husen elebaşı
şimdi içeride Husen
'he vallah bendim...

İşler büyür de büyür
baş sorgucuya gelir
Husen yorulmaz
Husen'e sor anlatır
'he vallah benim...

Husen habersiz
binsekizyüz evlere
gidenler zor gelir
sorular, sorgular
Husen'i öttürürler...

karanlık basar
kapıda bir bekçi
Husen'in tanıdığı
tek kişi..
tanımazdan gelir

baş sorgucuyla bekçi
baş başa
Husen bizim Husen
bildiğimiz tanıdığımız
Husen 'deli' Husen
çay, şeker peşinde
Husen inmiş şehire
örgüt Husen'in neyine...

işler iyice karışır
başarılar gölgelenir
sorgucular, bekçi, Husen
yan yan bakışırlar
Husen bir hareket çeker
öyle bir hareket ki
kendilerinden şüphelenir
biribirine düşerler

'Deli' Husen bizim Husen
'he vallah benim...
aynı anda hem İstanbul'da
hem Elazığ'da...
eylemden eyleme koşarım
Hozat'ı da karıştırdım ya
'he vallah benim... elebaşı

Husen el üstünde
peş peşe coplarla
Husen uğurlanır
gerilmiş sinirlerle
merdivenlerin başında
son bir darbeyle
Husen yuvarlanır
ama dışarıda...
elini kolunu sallıya sallıya
bir hareket çeker ki
yukarıdakilere
bir bekçi anlar, anlatır
'bunlar zır deli, ti ti ti...
'sorgu boyunca çektiği

'he vallah bendim...
ben 'Deli' Husen
direndim, kurtuldum
siz de direnin
direnmeyenleri götürürler
binsekizyüzevlere...

(hikaye eski, şiirse yeni)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:45 AM
Hücremdeydi, Yitirdiklerimin Portreleri

Yağmurdan kopan bir su damlasında
İnerdi inmesine sızarak da olsa
Kapının gıcıltısında kalırdı
O yaramaz seslerde, bırakmazdı kulağımı.
Kırpamazdım gözümü
Sinsi adımların sesi atılırdı
Portrelerin üstüne
Sesin üzerinde kaldı bir su damlası,
Kuşatmaydı
Yüreğim çıkardı yerinden
Dışarıda soğuk kahkahalar
Dişlerim kenetlenirdi çenemle
Kırarcasına sıkılırdı
Yumruk sıkılırdı
Bir şey yapamamanın ezikliği
Dönüp yüreğimi sıkardı.

Bilinmeyenin bilineniydi,
Görülmeyenin görüleni
Sığınağım kan kuruması.

Dersim'in vadisine açılırdı
Yitirdiklerimin portreleri,
Bu daracık hücrede, gözlerimdedirler
Gözlerimde büyürler
Bir şeyleri var söyleyecekleri
Hangi yana çevirsem başımı
Boy boy portreleriyle
O yanımı doldururlar
O şirin, o sıcak bakışlarıyla
Kısa matrajlı filmlerin kesitleri gibi
Bu daracık hücreden çıkarıp
Nehirden nehire
Dağdan dağa
Köyden köye
O sıcacık elleriyle,
Ellerimden tutup gezdirirler,
Hanki hücre, hanki duvar
Hanki karanlık el bu hücrede
Eğebilir ki başımı...

(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:45 AM
Hürindiya mı Esta

Ez zonı hürindiya mı esta
Wertê kıtabe todı xebera qılmeqı qi bo
qılmeq ama caye xo berco
Nairawo, goniya to ena mı ser

To qunnay bıne i kıtabi
Ezo bekes rütı rapal monı
Nı cordı qes esto, nı qi cerdı
Nayi zanayina tore wonı

Wacı ez bı mıri

Çim nonıro sere betonidı
Goni bıberiyo, demırdı çiçêği bı pekê
Tariyina to persmonona ena war
Qıllıra dot zulümata

Cordı qes çinno, negêronı qeêşi
Cor lonıqıno, höyrora cor asmen zelalo
Name qı ame peser i lonıqora wecine
To qi wenay, wa dano qoworo peyser eno
Herd qılasiyora bıne qıtabidı
Waso usk koqe xora bıriyo way wer sono
Mordemini wanaysa zerre insanidero
Bıne emıre todı ne sone maşi
Watena tobo, Derya wertıra qılasina

Sere astaridı gırmıqı esta
Cıme xo dana asmen bıweno
Roye mı a astaridero
Lao qı to eşto wıle mı
Xo deştiya wesnonı

Na xebera mı bo nayira tepa
Zerriya mı xonte gırmıka mına
Roye mı sero
Rüpı rapalo, gunone tore dür

Hürindiya mı esta kıtabe tode
Bıne bare todero, jibeno
Qılla alawuna sere zerriya mıdı
Awu mepısqıne ser, bıweso
Heta qı reyiyora bıne guna tora

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:45 AM
Irmaktan Okyanusa

Irmaktan okyanusa açılan suyum ben
Bu toprağın katmanından çıktım
Kaya diplerinden toprağın ezgisini bin yılların
Olanca gücümle
Yüklendim omuzlarıma,
Güneş inerdi berraklığıma
Karanlığı söken kızılca güneş,
Ak ederken yüzümü
Yıldızlar toplanırdı
Karanlığı yırtarcasına.

Vadilerden,
Dağların oyuğundan akardım
Kendi kanımda ezgilerle
Balık olurdum suya,
Nehirlere açılırdım
Toprağın yüzüne çıktıktan sonra,
Akacağım yönü bilirdim...

Ayı da severdi balığı
Ve balık için suya inerdi
Bir düşün ki
Ayı ki meşeye sürtünür
Gücü yetmezdi arıya...

Uçurumlar vardır
Geçtiğim yerlerde
Derin vadilere gömülmüş ezgiler
Gözeneklerim vardır
Şarıl şarıl akan,
Ülkem vardır altın saçlı
Ak yüzlü
Uygarlık beşiği
Mezopotamya,
Yoksundu günümüzden.

Kayayı
Damarlarıyla parçalayan meşe ağacı
Yeşile boyanan vadi
Birbirini kollayan
Dere yatakları...
Bulurdu
Özgürlüğe yürüyenlerin patikasını
Dört parçada
Kıtalara ekilmiş ezgilerin kesişmeleri...

(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap)

Ercan Cengiz

GooD aNd EvıL
07-27-2008, 10:45 AM
Ismarlama Şiir

Hükümdar çağırmış dediler
bir soluk gitti
kapısında arandı
adamakıllı
sonra huzuruna aldılar
boynu bükük durdu karşısında
hükümdarların hükümdarı
verdi veriştirdi
çıban başı olmuştu kalemi
hükümdarım çok yaşa dedi
hüküm durdu sırtını sıvazladı
bundan gayri
böyle böyle yazarsın dedi...
iki muhafız çağırdı ardından
koluna girdiler
veznenin önüne kadar getirip
parayı cebine koydular
para dediğime bakmayın
dışarı çıktığında
ucuzundan bir kaç şarap alabildi
kızardı bozardı, nafile
gidip kafayı iyice demledi
kuytu bir köşede
hükümdarın karşısına geçti
duvardaki resmine baka baka
ayak ayak üstüne attı
bir iki söylendi
hükümdarım çok yaşa
hükümdarım çok yaşa
marifetini anlatacaktı ahaliye
neye gözü kesmedi
niye arkası gelmedi...
kendine geldiğinde
hayli zaman geçmişti
kalemi kırılmıştı oysa
ellerinden de anlamadı
hergele meydanına vardığında
kurulu darağacını buldu aldırmadı
ahaliyi toplamışlardı hergele meydanına
ibret-i alem olsun diye
boynuna geçirdiler kuru urganı
hep bir ağızdan ahalisi işbaşında
hükümdarım çok yaşa
hükümdarım çok yaşa...

Ercan Cengiz