Tam Sürümü Görüntüle : Komik Yazı Ve Hikayeler
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:22 PM
Tamamen gerçek bir olay. Ankarada bir üniversitede tıp anfisinde ders yapan bir hoca çocuğun birini tebeşir alması için yolluyor. Çocuk aşağıdaki kapıdan çıkıp dönüyor dolaşıyor yukarıdaki kapıdan sınıfa gırıyor.
-hocam tebeşir alabilirmiyim diyor.
-hocada oğlum bende az evvel çocuğu yolladım diyor.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:22 PM
Adam müftüye gitmis,
"Yahu,hakikaten biz cennete gittigimizde huri alacak miyiz?" demis
Müftü, "namazini kilar, orucunu tutar, zekatini verirsen 4 Huriyi alacaksin elbette" demis.
Adamin derdi baska "Peki benim hanim cennete gidince ne olacak?" demis
Müftü cevap vermis
"Ona da 4 Nuri düser"
Adam saskin, biraz da sinirli, ne yani karisi ile esit haklara mi sahip
olacaklar...
Kös kös evine dönmüs
Bakmis karisi namaz kiliyor
Basmis tekmeyi
"*rospu mu olcan lan sen".
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:23 PM
Aşağıda muhtelif müesseselerin müşteri hizmetleri çalışanları ile
telefonda
geçen bazı konuşmalar yer alıyor:
- Kızım, benim adresim değişti. Bana gönderdiğiniz mektuplar
kaybolmasın
diye size yeni adresimi kaydettirmek istiyorum.
- Kiminle görüşüyorum efendim?
- Ben Mustafa Müşteki
- İyi günler Mustafa Bey, size nasıl yardımcı olabilirim?
- Söyledim ya kızım, size yeni adresimi yazdırmak istiyorum.
- Sizi anlıyorum Mustafa Bey ama bunu maaalesef yapamayacağım.
- Neden?
- Telefonda adres değişikliği yapamıyoruz efendim.
- Peki ne yapmam lazım?
- Bir form dolduracaksınız efendim.
- Peki formu nasıl alacağım?
- Arzu ederseniz size postalarım efendim.
- Ama artık sizdeki adreste değilim.
- Ben yeni adresinizi alayım, adres değişiklik başvuru formunuzu oraya
yollarız.
-!!!!!!!!!!!!
******************************
Bir başkası
- Ben iki gün önce Maslak mağazanızdan bir ayakkabı aldım ama giyer
giymez
altı açıldı. Ne yapabilirim?
- Kiminle görüşüyorum efendim?
- Ben Aysel.
- Size nasıl yardımcı olabilirim Aysel hanım?
- Ayakkabıyı bir saat giydim altı açıldı.
- Sizi anlıyorum Aysel hanım.
- Eee? Ben şimdi ne yapacağım?
- Eğer ayakkabıyı kullanmadı iseniz değiştirebiliriz efendim.
-Tamam da bir saat kadar giydim
- Kullanılmış malları hijyenik sebeplerden geri almıyoruz efendim.
- Kızım bunun hijyeni falan yok. Bir saat içinde altı açıldı diyorum
- Sizi anlıyorum efendim, kullanılmamış malları istediğiniz
mağazamızdan
değiştirebilirsiniz.
- Ya yırtılan, bozuk malları?
- Eğer kullanmadı iseniz istediğiniz mağazamızdan değiştirebilirsiniz.
Aysel telefon başında düştü bayıldı!ve son olarak da bir klasik
- Kart numaranız?
- 3434 2222 1111
- Arkadaki son üç numara?
- 987
- Annenizin soyadı?
- Kızım ben 88 yaşındayım, 1917 doğumluyum. Annem 1898 doğumlu. O
zamanlar
soyadı yoktu. Değil annemin benim bile kızlık soyadım yok!
- Özür dilerim, annenizin kızlık soyadını bildirmezseniz işleminizi
yapamayacağım
- Ay patla!
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:23 PM
-"Güvenliginiz için bir kaç soru sormam gerekiyor; dogum yeriniz?"
-"Erzurum"
-"Dogum tarihiniz?"
-"23 ocak 1957"
-"Annenizin evlenmeden önceki soyadi?"
-"Anami garistirma lan bu ise!.."
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:23 PM
İdeal Erkeğim Nasıl Biri (Yaş 22)
Yakışıklı, sempatik, maddi durumu iyi, beni ilgiyle dinleyecek, espri anlayışı gelişmiş, gücü kuvveti yerinde, iyi giyinen, her konuda zevk sahibi, sürpriz yapmayı seven, romantik ve hayal gücü gelişmiş biri...
İdeal Erkeğim Nasıl Biri (Yaş 32)
İyi görünümlü, kafasında saçı olan, arabadan inerken kapımı açan, yemeğe gittiğimizde sandalyemi tutan, pahalı bir restorana götürecek kadar parası olan, konuşmaktan çok dinleyen, fıkra anlattığımda katıla katıla gülen, alışverişte paketlerimin hepsini zahmetsiz taşıyacak kadar gücü kuvveti yerinde, en az 1 kravata sahip, yaptığım yemekleri beğenen, doğum günü ve yıl dönümlerini unutmayan, haftada en az 1 kez romantik olabilen biri...
İdeal Erkeğim Nasıl Biri (Yaş 42)
Çok da çirkin değil, tamam kel olabilir, ben binmeden arabayı hareket ettirmeyen, işinde disiplinli, fırsat oldukça aksam yemeğine köşedeki köfteciye götüren, beni dinlerken başını sallayan, anlattığım fıkraların can alıcı yerlerini hatırlayan, evdeki eşyaların yerini değiştirmeme yardim edecek kadar gücü kuvveti yerinde, göbeğini kamufle edecek şekilde kıyafet seçen, çoğu hafta sonu traş olan biri...
İdeal Erkeğim Nasıl Biri (Yaş 52)
Burnunun ve kulağının içindeki kılları fazla uzun olmayan, topluluk içinde gaz çıkarmayan, para isteme alışkanlığı edinmemiş, ben bir şey anlatırken uyuyakalmayan, aynı fıkrayı tekrar tekrar anlatmayan, hafta sonları poposunu koltuktan kaldırabilecek kadar gücü kuvveti yerinde, aynı renk çorapları seçebilen, ve temiz iç çamaşırı giyen, televizyon karşısında akşam yemeğinden hoşlanan, adımı unutmayan, bazen tıraş olan biri...
İdeal Erkeğim Nasıl Biri (Yaş 62)
Küçük çocukları ürkütmeyen, banyonun nerede olduğunu hatırlayan, bakımı fazla masraflı olmayan, mümkün olduğu kadar gürültüsüz horlayan, neye güldüğünü birden unutmayan, yardım almadan ayağa kalkabilecek kadar gücü kuvveti yerinde, lapa yiyeceklerden hoşlanan, dişlerini nereye koyduğunu unutmayan biri...
İdeal Erkeğim Nasıl Biri (Yaş 72)
Yaşayan ve arada bir nefes alan biri...
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:24 PM
Bilgisayar açılış mesajları:
- Ad Soyad girin
- Şifrenizi girin
- İkametgah girin
- Nüfus sureti girin
- Annenizin genç kızlık soyadını girin
İnternette gideceğiniz adresi yazdıktan sonra ekrana gelen mesajlar:
- Emin misiniz?
- Ciddi misiniz?
- Bak son defa soruyorum!
- Günah benden gitti, bağlıyorum.
e-mail almak için yapılması gerekli işlemler:
1. Nüfus Cüzdanı asli ve noter tasdikli fotokopisi
2.İkametgah senedi
3.Savcılıktan iyi hal kağıdı
4. 6 fotoğraf
5.Son 3 ay içinde alınmış isme tescilli elektrik,su,doğalgaz faturası
(ödenmiş olacak)
6. Erkek kullanıcıların Askerlikle ilişkileri olmadığına dair tecil belgesi veya teskere belgesinin Noter tasdikli sureti.
7. 18 yasini doldurmamış kullanıcılarda velilerinin yazılı izin belgesi...
Not: Internet e-mail kullanım depozitosu 400$ olup aylık 50 milyon kullanım ücreti alınacaktır faturasını ödemeyen abonenin e.maili kesilir.
(not: Internet isleri genel Müdürlüğü, hiçbir tebligat yapmadan abonenin e-mail adresini önceden haber vermeden kapatma veya değiştirme hakkına sahiptir)
Bağlanamama mesajları:
- Bu siteye giriş Internet Yüksek Konseyi tarafından yasaklanmıştır.
- RTÜK bu siteyi,çocukların zihinsel gelişimini engellediğinden
dolayı bir(1) gün sure ile kapatmıştır. - Aradığınız adres Anayasa'ya aykırı bulunmuştur.
- Site borcundan dolayı kapatılmıştır
Bağlanma mesajları :
- Sitemizi seçtiğiniz için teşekkür ederiz, sitemize girmekle artık sadece bizim sitemize geleceğinize ve başka hiç bir adrese gitmeyeceğinize dair bir anlaşmayı kabul etmiş oluyorsunuz. Bu durumu kabul ediyorsanız "Evet", etmiyorsanız "Evet" tuşuna basın. İhtilaf halinde İstanbul Mahkemeleri geçerli olacaktır.
Hata mesajları:
- Ulaşmaya çalıştığınız bilgisayarın mahallesinde elektrikler kesik olduğundan bağlantı kurulamıyor.
- Hatasız bilgisayar olmaz.
- Kime şikayet ederseniz edin.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:33 PM
*KızEvy: *
Slm... Hoş geldiniz.
*Talipp:*
MSN adresinizi oğlumdan aldım.
*KızEvy:*
Evet . Kızım söyledi. Bekliyorduk zaten
*Talipp:*
Sizin evde başka PC var mı? Hanımları da görüşmeye davet etsek
*KızEvy: *
Tabii ki. Bizim hanım online zaten. Kız da internet cafe de.
*Talipp:*
Ok...
*Kaynana34 konuşmaya katıldı**
Oğlananası konuşmaya katıldı *
*Talipp:*
Hanımlar da geldi. Ben bizim oğlanı da davet ediyorum.
*ÇılgınDamat konuşmaya katıldı**
BirEvinBirkızı konuşmaya katıldı*
*Oğlananası:*
Slm...
*KızEvy:*
Hoş geldiniz hanım efendi
*Kaynana34:*
Slm...
*Oğlananası:*
Hoş bulduk efendim
*ÇılgınDamat gönderiyor:**
CICEK.GIF
Aktarımı başlatmak için burayı çift tıklayın
Kabul et (Alt+C) Farklı kaydet...(Alt+F) Reddet (Alt+D)
ÇılgınDamat gönderiyor:
CIKOLATA.GIF
Aktarımı başlatmak için burayı çift tıklayın
Kabul et (Alt+C) Farklı kaydet...(Alt+F) Reddet (Alt+D) *
*Kaynana34:*
Ay niye zahmet ettiniz? Teşekkürler.
*Talipp:*
Zahmet ne demek? Çam sakızı çoban armağanı.
*Kaynana34:*
Nasılsınız? İyi misiniz? Ben Hacer. Burcu'nun annesiyim.
*Talipp:*
İyilik elhamdülillah. Sizleri sormalı.
*KızEvy:*
İyiyiz çok şükür.
*Kaynana34:*
Sizler Mersin'denmişsiniz değil mi?
*Talipp:*
Evet efendim. Sizler de İstanbul'dan
*Kaynana34:*
Evet efendim. Biz iki yıl önce gelmiştik Mersin'e Çok güzel bir yer.
*Oğlananası:*
Güzeldir. Bekleriz bize de.
*KızEvy:*
İnşallah. Bu yaz güneyi düşünüyorduk zaten
*Oğlananası:*
Yaza kalmasın diyoruz. Beey ! Hadisene...
*Talipp:*
Efendim. Hanım haklı. Sebebi ziyaretimiz malum.
*KızEvy:*
Evet efendim. Malumumuzdur. Başımızın üstündedir. Hoş geldiniz.
*Talipp: *
Evlatlarımız net üzerinden tanışmış, kaynaşmışlar. Bize de vazifemizi
yapmak
düşüyor. Allah'ın emri Peygamber'in kavliyle Oğlumuz ÇılgınDamat'a
kızımız
BirEvinBirKızı'nı istiyoruz.
*KızEvy:*
Evet beyefendi. Sizin de belirttiğiniz gibi evlatlarımız anlaşmışlar.
Eh o
zaman bizlere de hayırlısını dilemek düşer.
*Oğlananası:*
Müsaitseniz eğer gelecek ay aile içinde bir nişan yapalım diyoruz.
*Kaynana34:*
Bekleriz efendim. Biz nişan için gerekli hazırlıkları yaparız.
İstanbul'da
kalacak yeriniz yoksa biz ağırlayabiliriz.
*Oğlananası:*
Yok. Zahmet vermeyelim. Çok kalamayız zaten. Dayımın oğlu var.
Bostancı'da
oturuyorlar.
*Kaynana34:*
Ayol ne zahmeti? Aşk olsun. Akraba olacağız sonuçta. Hem Bostancı çok
uzak.
Biz Avcılar'dayız. Yollarda perişan olursunuz. Yerimiz müsait.
*Oğlananası:*
İnşallah diyelim o zaman.
*Kaynana34:*
İnşallah efendim. Kızım! Hadisene.
*BirEvinBirKızı:*
Tamam anneee!
*BirEvinBirKızı gönderiyor:**
KAHVE.GIF
Aktarımı başlatmak için burayı çift tıklayın
Kabul et (Alt+C) Farklı kaydet...(Alt+F) Reddet (Alt+D)
ÇılgınDamat gönderiyor:
SOZYUZUGU.GIF
Aktarımı başlatmak için burayı çift tıklayın
Kabul et (Alt+C) Farklı kaydet...(Alt+F) Reddet (Alt+D) *
*Talipp:*
Biz müsaadenizi isteyelim artık. Tanıştığımıza memnun oldum.
*KızEvy:*
Biz de memnun olduk efendim. Şeref verdiniz.
*Talipp:*
O şeref bize ait. Hoşça kalın efendim.
*KızEvy:*
OK . Byeee!
*Talipp:*
Bye!
*Oğlananası:*
Bye..
*Talipp konuşmadan ayrıldı **
Oğlananası konuşmadan ayrıldı*
*Kaynana34: *
Bye
*BirEvinBirKızı:*
Bye
*Kaynana34 konuşmadan ayrıldı **
KızEvy konuşmadan ayrıldı *
*ÇılgınDamat:*
Bye... Şişşt Burcu kız? Gitme bir yere yaw :-)
*BirEvinBirKızı:*
Hepsi gitti mi?
*ÇılgınDamat:*
Gittiler gittiler.Nasılsın aşkım? Çok heyecanlandın mı?
*BirEvinBirKızı:*
Ay! Ölüyorum zannettim :-(
*ÇılgınDamat:*
Bak çok korkuyordun. Oldu işte aşkım. Oldu :-)
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:34 PM
JAPON OLMANIN FAYDALARI
-Bakkalınızdan Japon yapıştırıcısı isterken gururla " - Şu bizim yapıştırıcıdan versene" dersiniz.
-Çok kiloluysanız zayıflamak için milyonlarca lira harcamaz aksine Sumo Güreşçisi olup üstüne para kazanabilirsiniz.
- " -Adamlar yapmış ağbi! "diyerek hep kulaklarınızı çınlatırlar.
- Devleti yönetenlerin koltuklarını bırakmaları için ölmelerini beklemezsiniz.
İNGİLİZ OLMANIN FAYDALARI
- Her zaman için beyaz atlı prensin kapınızı çalma ihtimali vardır(Prens Charles! ) .
- Ve üstteki mantığa göre kaynananız bir kraliçe olabilir.
- Hiç bir baltaya sap olamazsanız, bir tamirhanede " İngiliz anahtarı "olabilirsiniz.
- İngilizceyi su gibi konuşursunuz. (!)
AMERİKALI OLMANIN FAYDALARI
- Kendinizi iyi hissetmeniz ve Amerikalı olmanın hazzını ve gazzını almak için, herhangi bir Amerikan filmini seyretmeniz yeterlidir.Eğer hala övünmekten böğ gelmemiş ve kusmamışsanız.
- Her zaman ülkeniz savaştadır ama size zarar gelmez..
- NBA maçlar ını izlemek için sabahın köründe kalkmazsınız..
- Her apartmandaki 10 kişiden 5 'i dünyayı kurtaracak güçtedir.. Düşman ister uzaylı olsun isterse bir göktaşı ... (örnek: Rambo, terminator, v.s..)
ÇİNLİ OLMANIN FAYDALARI
- Çocuğunuzun ismini tabak çanak kırıp koyabilirsiniz. Çang, Çung, Çing gibi..
- Uzaydan görülebilen tek insan eseri olan " Çin Seddi" ni gerçekleştirmiş olmanın gururunu yaşarsınız..
- Uzağı net görmek için gözlerinizi kısmanız gerekmez.
- Tek yataklı oda parası verip üç kişi yatabilirsiniz.
FRANSIZ OLMANIN FAYDALARI
-İngilizce bildiğiniz için değil, bilmediğiniz için hava atarsınız( Yani onlar öyle sanıyor) ..
- Her şeye Fransız kalabilirsiniz..
- Fransızca küfür bile etseniz şiir okuyosunuz sanırlar...
İTALYAN OLMANIN FAYDALARI
- Kaybolmazsınız. Çünkü her yol Roma'ya çıkar.
- Herkesin sırtını yaslayacak bir dayısı vardır,özellikle Sicilya dolaylarında...
- Dünya kızları, yakışıklılıkta hep sizi örnek gösterir..
- Doğan SLX fiyatına FERRARİ alabilirsiniz( Abartık ama olsun! Eee.. Böyle vergilere böyle espri!) ...
VE TÜRK OLMANIN FAYDALARI
- 2050 yılında dünyanın tek hakimi olabilirsiniz(Çünkü herkes uzaya çıkmış olacak)...
- Eğer dünyanın hakimi olursanız, uzaydan gelebilecek UFO lara taş atıp onları korkutup, kaçırabilirsiniz( UŞAK da yaşanmıştır) ..
- Restoran, lokanta gibi yerlerde masaları birleştirebilir ortaya bir salata söyleyebilir, masanın kısa bacağının altına katlanmış kağıt koyabilirsiniz...
- Otobüs, uçak, hastahane, vb. gibi cep telefonu kullanmanın yasak olduğu yerlerde gizli gizli cep telefonu ile konuşabilir, plajda cep telefonunuzu mayonuza sıkıştırabilir ve herşey çok normalmiş gibi davranabilirsiniz..
-İşsizlik, üretimsizlik, sosyal eşitsizlik, trafik canavarı, enflasyon ve sonu gelmeyen zamlarla canla başla mücadele ederek, " ülke yönetmecilik "oynayan siyasetçilere yıllarca katlanarak " Varolmanın dayanılmaz eziyeti "ve"insanoğlunun dayanıklılık gücü" konularında bilimsel araştırmalara katkıda bulunabilirsiniz...
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:34 PM
Bu soruya bir bayanın verebileceği cevaplar ve bu cevapların gerçek anlamları :
1-Olmadığı için üzgünüm; ama lütfen arkadaş kalalım.
(İstediğin şey mümkün değil. Ama yanımda olmaya devam et. Beni evime getirip götürecek, güldürüp-eğlendirecek, eğlence yerlerinde eşlik edecek, faturalarımı yatıracak ve tamirat işlerimi yapacak birisine ihtiyacım var. Merak etme; bir erkek arkadaşım olduğunda da arada sırada ararım seni.)
2 - Ama ben seni kardeşim gibi görüyorum.
( Bir daha asla bu konuyu gündeme getirme.)
3- Duygusal sorunlarım var; önce onları çözümlemem gerek.
(Senden başka birkaç kişi daha var; ama bir türlü karar veremiyorum.)
4 - Böyle bir ilişki için henüz hazır değilim.
(Henüz alemlerin tadını yeterince çıkaramadım. Beraber olmak istediğim birkaç yüz kişi daha var. Beklemeye devam et. Daha iyisini bulamazsam belki gelirim...)
5- Seni yeterince tanımıyorum.
(Tipin falan tamam ama ya diğer özelliklerin? Araba senin üzerine mi? Evin-yazlığın var mı? Kaç para kazanıyorsun? Bankada paran var mı, vs...)
6- Teklifine sıcak bakıyorum ama şimdi olmaz. Zamana bırakalım...
(Saz heyetinde on sekizinci keman olarak çalmaya devam et. Gencim, güzelim, çekiciyim. Bunların tadını en dibine kadar çıkarmak istiyorum; diğer taraftan senden daha iyi birisini bulamamaktan da kaygılanıyorum. Gözaltı torbalarım ortaya çıktığında kabul edeceğim.)
7- Seni seviyorum. Ama ben çok seçici birisiyim; kolay kolay beğenmem. Hemen karar vermemi bekleme.
( Ben İngiltere kraliçesinin soyundan geliyorum. Bana layık olmak çok zordur. Superman - Brad Pitt - Prens Rainer - Bill Gates karışımı bir erkek arıyorum. Güç, karizma, zenginlik, zeka, statü, fizik, kimya, falan hepsi birarada olmalı. Kız kurusu olmak pahasına da olsa arayacağım. Eğer bulamazsam can simidim olursun, değil mi kerizciğim?..)
8- Hayatım şu anda karmakarışık, israr etme.. Ben seni ararım.
(Birkaç erkeği aynı anda idare ediyorum. Fazla kurcalama. Habersiz eve gelmeye falan da kalkma, ikimiz de dayak yeriz valla... )
9- Aşk bana göre değil...
( Kendime güvenim yok. Bir ilişki sürdürmek için çaba harcamaktansa evde televizyon izleyip, pasta-börek yerim. Nasılsa ailem zamanı gelince birisini bulur.)
10- Aynı işyerinde çalıştığım biriyle birlikte olamam.
(Hiç tipim değilsin. Ama ileride yöneticim olursun da burnumdan getirirsin diye açık açık söyleyemiyorum.)
11- Şu sıralar kariyerime konsantreyim.
(Yaptığım iş dışında hiçbir konuda söyleyecek sözüm yok.)
12- Ben nişanlıyım.
(Ne güzel eğleniyorduk. Neden üzerime geldin ki sanki. Sonunda doğruyu söylemek zorunda kaldım işte...)
13- Evet, kabul ediyorum...
(Dürüst bir bayan)
14- Hayır, kabul etmiyorum.
(Dürüst bir bayan daha)
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:34 PM
Çevreci kuruluşlara üye olan iki sevgilinin kaygası
- Yaaa Buket nedir bu rezillik ya. Biz doğallıktan bahsediyoruz. Sen makyaj yapıyorsun?
-Aman Murat o kadarda değil artık bırak biraz güzel gözükelim.
-Güzellik mi? Sen buna güzellikmi diyorsun ya. Ben seni çevreyi temiz tutalım eyleminde çöp tenekesi kılığına girdiğin şeklinle sevdim kızım!
- Ay iyide ömrümün sonuna kadar çöp tenekesi olarak dolaşacak değilim ya Murat.
- Hem ona bakarsan sende hakiki deri ayakkabı giyiyorsun. Kim bilir hangi hayvanı öldürüp derisinden ayakkabı yaptılar. Ben hiç olmazsa bez ayakkabı giyiyorum.
- Yaaa kızım bana anlatma tamammı. Daha dün inci kolye takıyodun.
İncilerin nereden çıktığını anlatmama gerek yok heralde.
- CimBom maçında yaktığın sis bombasının çevreye verdiği zararı, havaya verdiği kirliligi görmemezlikten gelmiştim ama doğrusu şimdi söylemeden edemiycem.
- Hahhh şuna bak. Yolda yürürken yerdeki izmariti farketmeden geçtiğin günü hatırlıyorsun değilmi. Onu geri dönüp ben almıştım yerden Buket !
- Suna bak patlak eksozla param yok diye 1 ay trafikte dolaşıp çevreyi kirleten bendim sanki!
- Et-Mangal ziyafetine gidende sendin Buket hanım!
- Yokkk canım. Boğazdan petrol geçirilmesini engellemek için boğaza eyleme gittiğimde ben hastayım diye evde kalanda sendin ona bakarsan...
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:35 PM
'Kanada gibi denizaşırı ülkelerde çok bulundum...'
==> Amerika'dan Britney Spears
'Herkes bir şekilde kadın olur ama hanımefendi olamaz!..'
==> Müzeyyan Senar'ın kızı Feraye Işıl'dan Bülent Ersoy'a
'İnsan, hayvan... her canlının yavrusu ne güzel. Öyle değil mi sevgili seyirciler?'
==> Defne Samyeli (Show Haber)
'İlham kaynağım şu gördüğünüz Boğaz. Bu deniz, öküze bile ilham verir...'
==> Serdar Ortaç
'Teniste en iyi hareketlerden biri, topu fileyi yalayarak atmaktır. Ben yaptığım işlerde bu atış felsefesini benimsedim...'
==> Hülya Avşar
'Uzun vadede politikada iyi şeyler yapmak istiyorum. Manken arkadaşlarım da bana destek oluyor...'
==> Tuğba Özay
'Mozart dinlemiyorum ama Türkiye'ye gelirse konserine mutlaka giderim'
Emrah
Öyle bir sivilce ilacı kullanıyorum ki bir sene içicem bir daha ömür boyu hiç sivilce çıkmayacak. İşte öyle bir sivilce ilacı aldım ben...'
==> Güzide Duran
'Annem bana 'O.... Ç.....!' diye bağırdığında oluşan ironiyi hiç bir zaman anlamadı...'
Jack Nicholson
'İnsan sevdiğine 'Sana geleceğine bana gelsin' der. Öyle değil midir ya? Herkesin bir bebeği vardır...'
==> İbrahim Tatlıses
'Bu tokat olayından sonra hayata bakış açım değişti, artık her şeye daha pozitif bakıyorum...'
==> Hande Ateizi
Coly top diye Hasan'a vurdu. Ama Hasan'ın kafası da top gibi baksana. Vurabilir insan...'
==> Türkiye - Senegal maçı yorumcusu Ömer Üründül
'Sigara öldürür ve eğer ölürseniz hayatınızın önemli bir parçasını kaybedersiniz...'
==> Brooke Shields
'Cennet, herkesin barış içinde, mutlu yaşadığı ve buluttan buluta zıpladığı bir yerdir. Ve uzun sakallı yaşlı bir adam etrafta dolaşır; O tanrıdır...'
==> Britney Spears
'Bak kızım sana şimdi bişey söylicem şasıcan... Ben Salvador Dali'nin sekreteri ile beraber oldum Paris'te biliyor musun? Pariste yaani, yaa Salvador Dali... Benim babam da yaşamıştır diyosun... Senin baban Salvador Dali ile nasıl birlikte olur kızım? Demek ki size burdan bi
sınav gelecek ki tepki gösteriyorsunuz değil mi? Yaaa Salvador Dali...'
==> Yıldo
'Her ne zaman televizyon seyrederken dünyada açlıktan ölen zayıf çocukları görsem ağlarım. Yani demek istiyorum ki; onlar gibi zayıf-ince olmak isterdim ama bütün o sineklerle ve ölümle ve o tip şeylerle değil...'
==> Mariah Carey
'Ortada bir hakaret yok. Hıyar kelimesini kullandım. Bunu kendime de kullanırım. Yanlış anlama olmuş. Televizyonlar hıyarın h'sini alıp 'h....tir'' yapmışlar...'
==> İbrahim Tatlıses
'Ben küçükken devamlı rüyamda uzaylıları görürdüm. Böyle gri kıyafetli acayip parıldayan yaratıklardı. Geliyorlardı ve beni alıp götürüyorlardı...'
==> Tuğba Özay
'Ben şimdi parçayı Cengiz'in bana öğrettiği gibi okumadım. Cengiz bana bi nağmeler öğretiyor, çok değişik oluyor. Eğer öyle okursam hakikaten çok güzel oluyor...'
==> Seren Serengil
'Annem hakikaten çok kaliteli bir sanatçı annesi...'
==> Seren Serengil
Güner Ümit ==> 'Dünya kupasında 130 gol atıldıysa kaç gol yenilmiştir?'
Vatan Şaşmaz ==> '...ımm, 35
Güner Ümit ==> 'Mutfakta kullanılan uzun saplı herhangi bir mutfak aleti?'
Kibariye ==> 'Ütü masası!'
'Hadi len bir kıta okiim...'
==> İzzet Yıldızhan, Tgrt'deki şovunda
seyircilere doğru söyledi
Gazeteci Sorusu: 'Türkan Hanım, gözlerinizi bağışlamayı düşünür müsünüz?'
Türkan Şoray yanıtı: 'Bugün mü?'
'--Senin ağzını yerim-- toplumda çok sık kullanıldığı için böyle bir şarkı çıkarttım... '
Sinan Özen
"Benle mektuplaşmak isteyen hayranlarıma internet'i kullanmalarını öneriyorum. Çünkü mektup yazarken kullanılan kağıtlar ormanlarımızın heba olmasına neden oluyor..." => Mustafa Sandal (Acaip zekice hönkkk)
Dünyanın en büyük starlarından Simply Red beni dinlemeye geliyor..." Arto (eee tabi tabi)
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:35 PM
babama değerimi sordum dünyalar kadar dedi
dünyanın değerini sordum 5 para etmez dedi
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:35 PM
Adam aklını kurcalamış , bozulmuş.
Adam basmış, karısı soprano.
Adam bol keseden atmış,dar keseden eşek.
Adam donmuş, karısı fanila.
Adam düşmüş karısı gerçek
Adam gülmüş, karısı lale.
Adam kafasını toplaış, burnunu bölmüş
Adam kartımış , karısı mektup
Adam karısına inek demiş,birlikte aşağı inmişler
Adam saat kaç demiş, saat de kaçmış
Adam satmış, karısı RTL.
Adam sinirliymiş karısı kemikli
Adam yalana yok demiş , yalan ayakta kalmış.
Adam yatmış karısı tekne
Adam yaymış karısı halter
Adam yazmış , karısı kış
Adam şişmiş,karısı tığ
Adamın 1i varmış,ikinci dönem düzeltmiş...
Adamın Evi Yanmış odaları düz
Adamın Metresi varmış kadının santimetresi
Adamın ayakları kokmuş, elleri linyit
Adamın biri güneşte yandı , ayda düz
Adamın biri hakkını aramış meşkul çıkmış
Adamın biri tuvalete atlamış, niye? Çünkü kendini bi bok zannediyomuş
Adamın biri tuvalete yapmış,karısı baloya gidememiş.
Adamın biri yemek yemeğe baıylıyomuş......yemiş baıylmış...
Adamın biri yolda elli lira bulmuş ama ayaklı lira bulamamış
Adamın birini birgün salıvermişler pazartesi almışlar.
Adamın birinin beli tutulmuş,eli kaçmış
Adamın birinin kafası kızmış vücudu erkek.
Adamın birinin uykusu gelmiş,içeri almamaış
Adamın canı sıkılmış, gevşetememişler.
Adamın canı çıkmış birdaha yerine takamamışlar
Adamın gözü dalmış, burnu yaprak.
Adamın kahvesi taşmış,çaıy kaya
Adamın karnı lafa tokmuş,gözü aç
Adamın saçı kırmış , sakalı çaıyr.
Adamınn inadı tutmuş bir türlü bırakamamış
Bi adam almış karısı mor
Bi adam bezmiş, karısı kumaş
Bi adam kazmış , karısı ördek
Bi adam kurmuş,karısı döviz.
Bi adam çekmiş karısı senet.
Bi adam şişmiş,karısı ızgara
Bi adamın gözleri yaşlıymış kulakları genç
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:36 PM
Böyle bir değişim daha önce hiç yaşanmadı.
Hiç kimsenin diş macunlarının, diş fırçalarının hatta deterjanlarının bile böyle büyük yenilikleri olmadı. Cep telefonlarına getirilen yenilikler o kadar çok ve hızlı ki, insan takip etmekte zorlanıyor. Bunların en sonuncusu 'nebu çalan?' servisi. Kulağınıza bir melodi geldi, dayıyorsunuz cep telefonunuzu müziğin geldiği yere, az sonra şarkının adı, söyleyeni
ekranda. Ama bu daha başlangıç. Bakın bizi 2005'te bekleyen yeni servisler neler:
Kimdi bu?: Yolda yürürken karşıdan biri geliyor ve siz bu kişiyi
fena halde tanır gibisiniz. Ama çıkaramıyorsunuz. Kimdi bu herif diye
kendinizi helak etmeyin. Cep telefonunuzla çekin resmini, az sonra cep telefonunun ekranından alın cevabınızı: "Ortaokulda iki sıra önünde oturan Kirpi Rasim.
Hani aynı kıza çıkma teklif etmiştiniz de kavga çıkmıştı."
Memleket nere?: Otobüste yolculuk yaparken konuşmayı seven birisiniz.
Yanınıza oturan kişi ise şansa bakın ki, pek konuşacak gibi değil.
Ortak bir nokta bulmalı ki, muhabbet gelişsin. İyi de nasıl? Keşke
nereli olduğunu bilseydiniz. Neyse ki cep telefonunuz var. Tutun cep
telefonunuzu yanınızdakine doğru, az sonra öğrenin nereli olduğunu.
Ne bu kokan?: İşte bir süper servis daha! Günün telaşı içinde oraya
buraya koştururken birden burnunuza nefis bir koku geldi. Neydi bu
yemek neydi? Cep telefonunuzu çevirin kokunun geldiği yöne ve bekleyin.
"Fransız usulü, şaraba yatırılmış ananas soslu hindi budu" cevabıyla
merakınızı yenin.
Dilimin ucu: Olacak şey değil, nasıl unutursunuz?! Hani dünya
yıkılsa bu ismi unutmanız mümkün değil. Ama gelmiyor işte. Aslında
dilinizin ucunda.
Panik yok. Hemen çıkarın cep telefonunuzu, çekin dilinizin ucunun
resmini, az sonra öğrenin beyninizi kurcalayan ismin ne olduğunu.
Baklayı çıkar: Karşınızda biri lafı geveleyip duruyor ve her ne
diyecekse bir türlü söyleyemiyor. Boşuna "Çıkar kardeşim ağzındaki
baklayı"
demekle vakit kaybetmeyin. Cep telefonunuzu karşınızda kıvranan
zavallının ağzına tutun, derdi neymiş öğrenin.
Sabah ne yedim?: O kadar meşgul birisiniz ki, hani yoğunluktan
neredeyse sabah ne yediğinizi bile unutuyorsunuz. Üzülmeyin. Cep
telefonunuzu midenize tutun. Sabah kahvaltısında ne yemişsiniz anında
öğrenin.
BEKARLARA YENİ YIL MÜJDESİ...
Kaynanan kim?: Karşı cinsten birinden fena halde hoşlandınız. O da
size karşı boş değil. Hani biraz gayretle işin sonu nikah masası. Ama
bir problem var. Ya sevdiğinizin anası Semra Hanım tadında bir kaynana ise ne yapacaksınız? Kolayı var. Tutun cep telefonunuzu sevdiğinizin suratına 'kaynana' yazın. Müstakbel kaynananıza ait tüm bilgiler ekranınıza gelsin.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:36 PM
ATAN ALIR SPOR:
Mahalle maçları genellikle caddelerde yahut bahçelerde yapıldığı için topun
kaçma olasılığı olan çok yer vardır. Top bir yere kaçtığında topu kaçıran
takımın karşısındaki takım hemen,
"Atan alır spor." der.
Top onların sahasında auta çıkmış olduğu halde karşı takım topu almak
zorunda kalır.
ELİN AVANTAJI OLMAZ:
Takımlardan biri ataktadır. Defans oyuncusu topu elle keser fakat pozisyon
devam eder ve gol olur. Golü yiyen takım el var diye mızırdar. Karşı takım,
"Avantaj olm." der.
Hemen akabinde kaleci
"Ulan elin avantajı olmaz." diye haykırır.
Bir yere varılamaz. Kısır döngüdür.
ADAMIN GOL DİYOR:
Gol atılır fakat yiyen takım saymaz. Hep bir ağızdan "Direk ulan." diye
anırmaktadırlar. Fakat içlerinden biri, "Gol abi." der. Karşı takımdan bunu
duyan biri direk atlar ve,
"Ulan adamın gol diyor." diye serzenişte bulunur.
Gol sayılır, adam dövülür.
ABANMA YOK:
Genelde küçük çocuklar arasında yaygındır. Kaleciler abanma yok derler.
Aralarından yaşça büyük olanı "Lan karı mısınız." dese de abanma olmaz.
GÖNÜL ALMA:
Büyüklerle küçüklerin ortak oynadığı maçta büyüklerden biri gaza gelip küçük
bir çocuğa sert girince direk penaltı olur. Nerede olursa olsun. Küçük çocuk
sevilen bi simadır ve faulü yapan abidir. Penaltı kullanılır, genelde gol
olmaz çünkü kalede bir ayı vardır ve penaltıyı atan küçük çocuktur.
KALECİ DEĞİŞTİN 2 PENALTI:
Herhangi bir penaltı pozisyonunda kaleye hemen forvetin etkili silahlarından
biri gecmek ister çünkü o her mevkide iyidir.Buna karşılık karşı takıma
teselli olarak ekstra bir penaltı verilir. 1+1=2.
3 KERE SEKTİRME:
Kaleci degaj kullanırken eğer yanında bir rakip forvet varsa topu 3 kere
sektirir ve,
"Açılsana ulan üç kere sektirdim iste." der,
rakip açılır. Ne keyiflerdi bunlar be. Bak gözlerim dolu dolu oldu.
1'E 1 ATIŞ:
Çift penaltı sisteminde eğer birinci penaltı kaçarsa ikinci şans vardır ama
gol olursa ikinci şans kullanılamaz. Bunun mantığını hala çözebilmiş
değilim.
SAĞLIK ÖNLEMLERİ :
Bazen top insanin pek münasip olmayan bi tarafına gelir, herkesin reaksiyonu
aynidir:
"işe işe!."
Uygun araziye çiş edildikten sonra maça devam edilir.
Mahalle maçlarında her zaman saçı ince telli ve uzun olan kişiler vardır.
Bunlar geriden topu alip butun gucleriyle ileri kosarken kafalarini ileri
dogru atarlar. Amac gol atmak ya da rakibi çalimlamak degil, saclarin
ruzgarda ahenkle dans etmesini saglamaktir. Bu kisiler buyuyunce Ümit Davala
gibi olurlar.
TOP KURTARMA OPERASYONU:
Top zirt pirt araba altina kacar. Boyle durumlarda, sahadaki en celimsiz ve
en hop-zip kisi, en iri iri kisi tarafindan topu almaya gonderilir. Arabanin
altina kacan toplar tam ortasinda durur bazen, kimse yetisemez oraya. Bu
sefer tas atma ve sopayla itekleme fasli baslar. Arabanin egzosuna vurulan
birkac darbeden sonra top yuvarlana yuvarlana cikar bir taraftan; artik
kosarak maca geri donme zamanidir.
AT BAKIIM AABININ KILLI GOGSUNE...
Ya ne iirenc bisiiydi bu. Sen takimini kurmussun, pasa pasa macini
yapiyosun. Muhtemelen yasca ve boyutca senden buyuk olan eleman damlar, bu
gereksiz cumleyi sarfederek maca dahil olur, tadimizi tuzumuzu kacirir.
GOL DIIL OLM BEL USTU :
Minyatur kale maclarda elle tutulmasina engel olunmak icin getirilmis bir
cozumdur ancak bel ustu gibi kisiden kisiye degisen ve ispati zor bir kriter
getirdigi icin nice kavgalarin cikmasina, nice baslarin yarilmasina sebep
olmustur.
Iyi guzel de butun bu kavramlar kitabi olmadan, televizyon olmadan nasil
herkes tarafindan bilinebiliyo? Ben diyorum ki gizli bi orgut var, her
mahalleye bi adam gonderiyo bilmem kimin amcaoglu olarak bilmem kim de
orgutten. Sonra mesela hem gol hem penalti olunca agizlara kolayca
yerlesecek "giren gole penalti olmaz" cumlesini soyluyo, pozisyon geciyo,
cocuk evine donuyo ama ifade baki.
Oynayacak kisi sayisinin tek olmasi ve kimsenin oyundan cikarilarak kalbinin
kirilmak istenmemesi durumu sozkonusu olur sikca. bu durumda futbol kariyeri
en berbat durumda olan fasulyeden tabiri ile adlandirilarak birinci devre bi
takimdan ikinci devre bi takimdan oynatilarak ufacik yureklere ve beyinlere
adaleti yerine getirmis olma duygusu zerk edilir. Aksam herkes eve gidip
yattiginda da hep o gunku maci, varsa attigi golleri, kacirdiklarini, bir
sonraki maclarda yapmayi planladigi hareketleri hayallenerek uykuya dalar.
Bu planlanan ama becerilemeyen hareketlere girmiyorum. ben mahalle maci
kurallarinin nasil bilindigi sorusuna ise kalitsal diyorum.
Bazen kucukler kendi aralarinda oynarken eli torbali bi is donusu adami maca
dalip topu kucuklerin ayagindan alir ve aptal aptal seyler yapmaya baslar.
Eger adam yetenekliyse bi iki numara yapip cocuklarin aklini alir. En
konunda topa hizlica vurur. Cocuklar topu yakalayamaz ve top uzaga gider.
Eli torbali is donusu adami yaptigi ufak hareketten mutlu bir halde evinin
yolunu tutarken cocuklarin "hay ........., top ta .............. gitti, kim
alcek lan topu?" dedikleri duyulur.
ELDEN GOL OLMAZ :
Pasa pasa oynuyoruzdur, adamin tekinin eline carpar top, biz dikeriz topu,
hemen bi mahalle maci oyun kurallari uzmani portler oradan bi yerden ve der
ki, "Elden gol olmaz"! Ulan niye olmasin hasta misin sen? El karari
verilmisse, bunun sonucu frikiktir. Herkes de kabullenmistir elden gol
olmayacagini, hatta baraj bile kurulmazdi bazen. Ben de buyuyunce ogrendim
elden direk kaleye cekilip gol atilabilecegini. Ogrendim de ne oldu, o
caanim frikikler geri mi geldi?
UC ADIM ACILMAK:
"uc adim acilmak" denen olayi atlamak senelerini betonda top oynayarak,
dizinde o cok derin olmayan ama surekli yanan yaralarla dekore eden bicok
mahalle topcusunu uzecektir. Top frikik noktasina dikilir ve rakip barajin
ustune dogru adeta 'onnar orda diilmiscesine yurunur'. Kocaman uc adim
atilir ve baraj gogusle itmek suretiyle uzaklastirilir. Adimlarin
buyuklugunden sikayet edenler iki kere "o-ha" der.
TEKNIK VURMAK:
Penalti vuruslarinda en bickin forvet oyuncusu sahne alacagindan kalecinin
gozu korkar. Hemen ici rahatlatilir: "korkma olm, teknik vurcam".
KALECI DUZENI:
Mahalle maclarinda rastlanan pekcok tatsiz durumdan sadece biridir
kalecisizlik. Herkes kendisini ispatlamak ve golleri yagmur edip yagdirmak
İstediginden kimse kaleye gecmeyecektir. Adil duzen ilk "kalede son" diye
bagirani kayirmaktadir. Hemen arkasindan gelen "son bir", "son iki".. gibi
cigliklarin sonunda artik son kac oldugunun bir onemi kalmayan agir kanli
arkadas kaleye gecer. Kaleci gerek iki golde bir, gerekse dakka ayriyla
eldivenleri bir sonraki arkadasina teslim edebilir. Nizam boyle emreder.
Arkadasin biri iyi orta gol getirir diye bagirir o da iyi bi orta yapmaya
calisir ve ortasini yaptiktan sonra duser. Arkadasin dizi kaniyodur ama
farkinda değildir birisi ordan "olm dizin kaniyo" der ve olan olmustur dizi
kaniyan cocuk aglamaya baslar.
ee bide her zaman bağırılarak söylenen sözler vardır;
- Avut be oglum avut
- Kasti faul yapma lann
- direk abi direk
- valla gol diil
- Abi siz cok guclu oldunuz ya -
Mithat'i bize verin, Mete'yi siz alin
- Ahh bacagim
- annem anneeem
- Top benim oolum istedigimi oynatirim
- Beste devre onda biter
- Santra yapin lan santraaa
- Sahsi oynama oglum pas ver
- Abanma beee
- Yuhhh o da kacar mi
- Hakeme gozluuuk
- Ortani goriyim
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:36 PM
KIYAFET
Bundan böyle herkesin aldığı maaşa göre giyinmesi önemle rica olunur...
Ofise Prada ayakkabılar ve Gucci çantalarla geliyorsanız, maddi durumunuzun yeterince iyi olduğu görüldüğü için maaşınıza zam yapılmayacaktır.
Sıradan ve ucuz yerlerden giyiniyorsanız elinizdeki parayı yeterince iyi idare edebildiğiniz görüldüğü için maaşınıza zam yapılmayacaktır.
Bazen marka bazen sıradan yerlerden giyiniyorsanız, herhangi bir sorununuz olmadığı görüldüğü için maaşınıza zam yapılmayacaktır.
HASTALIK DURUMLARI
Herhangi bir hastalığınız durumunda doktor raporu artık kanıt olarak kabul görmeyecektir.
Doktora kadar gidebilen, işine de gidebilir.
İZİN GÜNLERİ
Her Çalışanın senede 104 izin günü vardır. Bunlara Cumartesi ve Pazar denir.
WC KULLANIMI
İşgününün büyük kısmının tuvaletlerde harcandığı tespit edildiğinden, bundan böyle tuvalet kabinlerinde kalma süresi 3 dakikayla sınırlanmıştır.. 3 dakika bittiği anda alarm çalacak, tuvalet kağıdı otomatikman içeri toplanacak, kabin kapisi açılacak ve yukarıdan otomatik bir fotoğraf makinesi inerek resminizi çekecektir.
Bu durumun üstüste iki kez başınıza gelmesi durumunda resminiz şirketin kara listesinde yayınlanacak, resimde sırıttığı tespit edilenler yönetmeliğin "akli dengesizlik durumu" maddesi kapsamında değerlendirilecektir.
ÖĞLE TATİLLERİ
Zayıf personelin öğle tatili suresi 30 dakikadır.
Normal kilodaki personelin öğle tatili süresi, dengeli beslenip formlarını korumalarına yetecek şekilde 15 dakikadır.
Kilolu personelin öğle tatili süresi 5 dakikadir, bu da zaten bir kutu Diet Cola içmek için gayet yeterlidir.
İlginize çok teşekkür ederiz
Müdüriyet.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:36 PM
Canım sevgilim
(Aynaya bakarak yüksek sesle)
''Aşk, yazının bulunmasından önce de var olduğundan, yazım kurallarına tabi değildir'' düşüncesiyle, edebi kişiliği olmayan bana, sana ancak aşk mektubu yazabilirdim... Bu mektubu ekte görebilirsin. Zaten bir Ek'te yayınlanacak... Buna alınmadım sen de alınma!.. Manşetten verecek değillerdi ya!
Yıllar -ki sonradan uydurulmuşlardır- birer birer arttıklarından, grafik açıdan da kıllı bir görüntüsü olan 2000 yılı ardından ne geleceğini tahmin edersin! 2001... 2 ve 1 ve 0 ne de güzel rakamlar... Birlikte, tek ve hiç, 2001 yılının aşk yılı olacağı duruşundan belli... Tabii organizasyonu ilçe belediyeleri yapmazsa! Ya da sen de yapma istersen! (Ben istersem) Biliyorum ki dandik bi afiş yaparsan 2'yi kullanırsın... Aşk.... 2 kişi... Karı-koca, ana-çocuk, üniversiteli genç Beyazıt'taki kapıda elele, T cetveli elde falan...
Senden daha zeki olan biri de 2001 aşkı yılı afişinde 1'i kullanır... Bir olmak, tek vücut falan, tek başına bir çınar filan... Hepimizden daha aydınlanmış biri yapsın bu işi. Aşkın adını ''O'' koysun...
Ne? O aydınlık kişi ben miyim? Bunu ima mi ettim? Ha ha ha... Çok zekisin sevgilim! Ben bunu ima etmedim demin yazdım bile. Sen salak zeki, ben aydınlanmış öküz; bizden bi b.k olmaz!
Biraz komiklik yapmamı ister misin? Vergi sıralamasında beşinci olmak için deşil tabii bu sefer... Seni güldürmek için!
Seni aslanlar gibi sevmemi ister miydin? Discovery Channel'da gördüm çok seri ve düzeysiz oluyor gerçi! Ama ''Aslanlar'' gibi başka di mi? İşte biz bilim adamları buna algıda seçicilik tabanlı benzetme diyoruz... Peki ben senin gün boyu bir 'Ceylan' gibi yuvamızda sekmeni ister miydim?
Bilmiyorum... Bir ceylan kadar doğal olabilirsen neden olmasın... Ama o da her yere kakasını yapıyordu bir belgeselde... Doğaldı ama unutma! Bence ikimiz de 'Hayvanlaşmayalım'... Ha ha ha... Matah bir şey diye 'İnsan' olalım... Kıçımızdan olmayan şeyler uyduralım... Sonra da onlarla uğraşalım...
Ya da benim uydurduğuma inanalım, aşk yılı olsun 2001, sen ne istersen onu yapalım...
Aşkımdan dağ deleyim mi sevgilim? Neye mi yarayacak? Belki biraz olgunlaşır, seni unuturum daha ne? Ama ben dağ deldim diye sen niye tarihe geçe çeksin ki di mi? Pars...
Çöllere de düşebilirim! 'Yok deve' mi dedin? Deme! Çok faktörlü güneş kremlerinin ve tuz tabletlerinin icadından çok öncedir çöldeki aşk acısı... Nasıl koyuyorum deşil mi sevgilim lafı!
Ama ben koydukça sen alınganlaşıyorsun! Sevgilim sen her şeyi -ben dahil- üstüne alınıyorsun... Ne oldu şimdi de ayı mi olduk? Severken öldürdük diyedir o anam; kabalıktan deşil.
Bir aşık olarak Bağdat dahil ne sorsan bilir bir halim mi var! Aman canım her soruya cevabı olan aşık olsa ne yazar. aşık aşırlığını kaybetmiştir... Genel kültürü sınırsız -ki ne demektir bilmem- bir aşığın, ağırlığınca altın veren yarışmada dahi kazancı sıfırdır... Rakamla 0 -artık bu sıfıra ne kazandırdıysa-... (Merhaba ben derslerle dolu sıfır... Benim kazanmayla hiç işim yoktur... Ben kadar her şey bana eşittir.)
Ben sıfır olmak isterdim... Seni gözünde de olsa... Zaten öyle miyim? Eee... Sizinle''1'' olup her çarpıldığımda tekrar edeceksem sıfır olurum daha iyi... En azından koyun gibi sayılmamamak için...
Aşkın gözü kördür ama eli ayağı tutar... Aşığın dili yamandır, hem ayrılıkta hem vuslatta yakar. Bunu 'yalarım' manasında da alsan olur fark etmez... Sıfırın kaybedecek nesi var ki?
Bir ve kaç paragraftır sana sevgilim diye hitap etmiyorum. Çünkü -sana bir sır vereyim- benim sevgilim yok 2001! Sen sıfır kilometre 1 yılsın ben 0 kilometre aşık, 2'mize Allah kolaylık versin.
Aşk yaşama komedyenle fıttırın, cam kırığı ile alma taharet yırttırın! O kadaaaaar....
Enderun (Eğitilmiş) sevgilerimle....
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:37 PM
Yüzmek zayıflatıyorsa balinalar nerede yanlış yapıyorlar?
Süper yapıştırıcı herşeyi yapıştırdığı halde niçin içinde bulunduğu tüpün iç çıdarlarını yapıştırmamaktadır?
Niçin yanlış çevrilen telefon numarası hiçbir zaman meşgul çalmaz?
Niçin falcıya gitmeden evvel randevu almak gereklidir? Geleceğimizi bilemez mi?
Eğer bugün hava sıcaklığı 0 derece ise ve yarın iki kat daha soğuk olacaksa, yarın hava kaç derece olacaktır?
Niçin "tek heceli" kelimesini diyebilmek için dört hece kullanmaktayız?
Neden insanlar gökyüzünde 400 Milyon yıldız var denildiğinde inandıkları halde, yeni boyalı yazan yüzeyi elleriyle yoklarlar?
Niçin limonlu gazozların içerisinde bir sürü suni tatlandırıcı varken bulaşık deterjanında gerçek limon suyu kullanılmaktadır?
Işık 300.000 km/sn hızla yayıldıgına göre karanlık hangi hızla çökmektedir?
Işık hızında giden bir arabada oturduğumuzu varsayarsak, farları yakınca ne olur?
Niçin fare kokulu kedi maması yok?
Teflona hiçbir sey yapışmadığı halde teflon tavaya nasıl yapışmıştır?
Niçin uçaklarda paraşüt yerine can yeleği vardır? Eğer uçağın karakutusu kaza anında parçalanmıyorsa neden bütün uçak bu kutunun üretildiği maddeden yapılmamaktadır?
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:37 PM
1.. Serbest dolaşım çıkar . İyi bir eğitimi ve geçerli bir işi olmayanların hepsi (İpini koparanlar) çil yavruları gibi Avrupa'nın dört bir yanına dağılır .
2.. Hide Park'ta Türk usulü piknik yapar. (5 aile, 28 çocuk, kamyon, kebap, rakı, çiğ köfte, pijama, atlet, ip, top, tüp, çaydanlık, buz kabı, karpuz, tavla, okey, haşlanmış yumurta ve patates, pet şişe, naylon poşet, arabesk, gürültü ve kavga)
3.. Versailles Sarayının önünde seyyar satıcılık yapar.(Salatalık, lahmacun, simit v.s.)
4.. Wembley stadyumunun girişinde seyyar köfteci açar.
5.. Çocuklar trafik ışıklarında cam siler, mendil satar.
6.. Metro istasyonu girişlerinde kokoreç yapıp satar. Sakatat yasağını takmaz. Kolluk kuvvetlerinden koşarak kaçar. Kaçamazsa rüşvet vermeye çalışır.
7.. Lourvre müzesinde kapkaççılık yapar.
8.. Chapms Elises Bulvarı'nda düğün konvoyu yapar.
9.. Çeşitli alanlarda mafyalar oluşturur. Devlet arazilerini Türklere satar.
10.. Mafyadan aldığı arazilere gecekondu yapar. Gecekondularda inek, koyun, tavuk ve kaz besler. Kurduğu mahalleyi kurtarılmış bölge ilan eder.
11.. Yere tükürür. Kendini uyaran vatandaşı döver. Yakalandığında ise polise sürekli "abi !" diye hitap eder.
12.. Galatasaray Avrupa kupalarında başarı elde ettiğinde kutlama konvoyu yapar. Havaya ateş açar ve birkaç Avrupa vatandaşı için "Kim vurduya" tur ayarlarlar.
13.. Sanki asırlardır oradaymış da diğerleri yeni gelmiş ve kendisini rahatsız ediyormuş gibi davranır.
14.. Bir fast food'da yanındaki kız arkadaşına baktığından şüphelendiği adamı döver.
15.. Yenebilecek her şeye içinde domuz eti oluğu şüphesiyle bakar.
16.. Avrupalı tüm kadınlara şırfıntı gözüyle bakar ve günde 25 kadına sarkıntılık eder. Sonunda Avrupalı zannettiği bir Türk kızının ağabeylerinden dayak yer. Yaraları iyileştikten sonra aynı kızla çıkmaya başlar.
17.. Kızlar bir Avrupalı ile evlenebilmek için kırk takla atar. Babaları izin vermeyince evden kaçar. Babaları polisi arar. Kız 18 yaşından büyük olduğu için polis babayı pek sallamaz. Baba kendi işini kendi görmek ister ve herifin kardeşini öldürerek kan davası çıkarmaya çalışır.
18.. Arabasıyla caddelerde turlarken İbo'nun kasetini yüksek sesle çalarak kız tavlamaya çalışır.
19.. Evde bulgur pilavıyla beslenmeye çalışır ve tüm imkanlarını bir Mercedes sahibi olmak için seferber eder.
20.. Türkiye'ye gelip geri dönerken bir minibüs dolusu besin maddesi götürür. Sucuk ve pastırmaları halk sağlığına aykırılığı nedeniyle gümrükte terk eder. Terk etmeden önce iki saat süreyle arbede çıkarır.
21.. Seyyar lahmacun sattığı mahalleye servis yapan pizza dağıtıcısını döver. Olaya polis karışırsa başka bir gün tüm aşiretiyle gelip pizza dükkanını dağıtır.
22.. Kurban bayramlarında kamuya ait yerlerde kurban keser. Kan gövdeyi götürür.
23.. "Yok canım abarttın. Şu anda yurt dışında olanlar bu saydıklarının çoğunu yapmıyorlar ki" diye milletini savunanlar, o günler geldiğinde Türklerin Avrupa'da kanun, kitap dinlemeyecek kadar çoğunluk olacağını göz ardı ederler.
24.. Türkiye'nin nüfusu 16 milyona İstanbul'un nüfusu 1 milyona düşer. Refah seviyesi ve toplumsal kalite son haddine kadar yükselir. Kimse kimsenin malına, namusuna yan gözle bakmaz. Türkiye'de kalmış olanlar, dini bayramlarda ve yaz tatillerinde Avrupa'ya kaçarak Türkiye'nin sakinleşmesini beklerler.
25.. Türkiye'de eğitim seviyesi %98 üniversite düzeyine yükselir. İşsizlik kalmaz. İşçi ithaline başlanılır. Çevre kirliliği sıfıra düşer. Sanat ve kültür yurdun her köşesine yayılır. Arabesk sanatçıları iş alanlarını Avrupa'ya kaydırır. Turizm patlar.
26.. Ülkemiz temiz, sakin ve yaşanası bir memleket olur. Siyasi tartışmalar konuşma platformunda kalır.
27.. Hayal gücü iyi çalışan okuyucular bir bu kadar daha madde üretir.
Yaaa ! Dostlar . İşte böyle . Bundan sonra kimse "Biz Müslüman bir ülkeyiz; Avrupalılar bu yüzden bizi AB'ne almıyorlar" ya da "Türkiye'de demokratikleşme sağlanamadı; onun için giremiyoruz AB'ne" savunmalarını yapmasın . Çünkü alakası yok . İşte yukarıda sayılan maddeler yüzünden giremiyoruz AB'ne. Onlar yeni bir İstanbul olmaktan korkuyorlar . Kendi milletini tanımayan bazıları da hemen işi siyasi ve dini nedenlere dayandırıyorlar. "Yahu bir beceremediler şu AB'ne girmeyi" diye siyasetçileri suçluyorlar. Zavallı siyasetçi ne yapsın. Eldeki malzeme bu. AB'ne girer miyiz, girmez miyiz bilinmez ama fırsat bu fırsat, Avrupalılar Türkiye'deki bazı aksaklıkları gidermek için türlü şartlar sürüyorlar ortaya. Devlet seviyesinde çözülmesi gerekenlere eyvallah. Elbet çözülür ama ya bireyler ? Yani yukarıda anlatılanlar. Onu çözecek babayiğit ne Türkiye'de var ne Avrupa'da. Yoksa AB adam olana çocuk oyuncağı ama biz adam olamadık ki.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:37 PM
Mango diyince akla ilk olarak tropical ormanlarda yetişen tropical bir meyve gelir.Fakat bu günümüz Türkiyesinde günümüz kadınlarınca mango kelimesi söylendiğinde akla ilk olarak ucuzluk,çeşit,ne kaparsam kardır,aman o yere düşen penyeyi o kadına kaptırmayayımda ben kapayım ibareleri gelmektedir.
Mağzadan içeri girdiğiniz zaman sizi güler yüzlü bir beyefendi iyi günler hoş geldiniz diye karşılıyor.Aslında sevgilisiyle veya kız arkadaşı,ablasıyla bu mağzaya girme mecburiyetinde kalan erkekler için (vah zavallı kardeşim sen bu kadar kadının arasında şimdi ne yapacaksın) anlamı yatar. Alt katta yeni sezon olarak adlandırılan kadınlar için cehennem erkekler için cennet olan biraz daha fiyatı yüksek ürünler sergilenir orası erkekler için cennettir çünkü az kadın ferah ortam vardır insan bir mağzada gezdigini anlayabilir. Amaaa outlet olarak adlandırılan ve kadınlar için cennetten tapulu arazi erkekler içinse cehennemde sıcak bir kaya parçası olarak nitelendirebilecegimiz birkaç ay önce üretilen ürünlerin sergilendigi bölüme geliriz. Bu bölüme geldiğiniz zaman kendinizi truva,cesuryürek,büyük iskander gibi gişe rekorları kırmış filmlerin savaş sahnelerinde yer alıyomuş gibi hissedebilrsiniz. Çünkü kulaklarınızın içini kemiren tiz kadın sesleri dört bir yandan etrafınızı kuşatmıştır bu gürültülerle beraber burham burham kokan ter kokularıylada kendinizden geçmeniz muhtemel olasılıklar içinde yer alır. Aç bir köpek balığı gibi reyonlara saldıran kadınların bir çakal sürüsü gibi birbirleriyle organize olarak yaptıkları alış verişse sizi hayrete düşürebilir.Kadınların bir yandan ürünlerini seçerken bir yandanda o kalabalıkta ilerlemeleri hayranlık yaratırken,zavallı erkeklerin aman bir kadına değmiyimde yanlış anlaşılmasın diye yaptıkları hareketler kuzey kutbunda yalnız kalmış devenin kuğu gölü balesi yapmasına benzer. Ürünler seçilip sıra onları denemeye gelindiği zaman ise bir erkeğin başlıca görevi askılık olarak kabinin önünde bulunmaktır çünkü ürünler denenirken rahatsızlık veren fazlalıklar erkeğin üstüne nakledilir. Kadınların koordine olarak çalışmaları kabin önündede sürer
*hanfendi elinizdeki etegin bedeni kaç ?
* 38 benden hanfendi.
* Aaa öylemi ben reyonları parçalarken 38 bedeni bulamamıştım eğer size olmassa ben deneyebilirmiyim ?
* Tabiki deneyebilirsiniz.
* Teşekkür ederim
(inanın ben bu konuşmaları uydurmadım bizzat kendi kulaklarımla şahit oldum)
Bütün bu evreler atlatılıp sıra ödeme kısmına geldiğinizde kasa önündeki kuyruk halk ekmek kuyruklarından daha uzundur küçük masum kızınıza kızım git halk ekmekten 2 ekmek al dediğinizde karşılaşacagınız muhtemel cevap aman şimdi orda çok kuyruk var giremem ben o kuyruğa olacaktır.
Halbuki siz kızınıza kızım git bana mangodan 2 parça bişey al dediğinizde kızınız o kuyrukta bir ömür beklemeyi göze alıcaktır.
GÖNÜL İSTERDİKİ YAZIYI BİR SONLA NOKTALIYIM AMA MAALESEF BENDE BU ABLA DÜNYADADA BU MANGO OLDUĞU SÜRECE BU YAZININ SONU GELMEZZZZ !!!
AHMET CANER GÜLER
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:37 PM
Karim ve ben bir evliligi sonsuz yapmanin sirlarini kesfettik...
Haftada iki kere, güzel bir restorana gideriz, biraz sarap, biraz güzel
yiyecek... Sali günleri o gider, Cumalari ben...
Ayri yataklarda yatariz... Onunki Izmir'de, benimki Istanbul'da... Karimi
her yere götürürüm.. Ama her seferinde dönüs yolunu bulur... Yildönümümüz
için karima nereye gitmek istedigini sordum... O
da "Uzun zamandir gitmedigim bir yer olsun" dedi... Mutfagi
önerdim...
Her zaman elele tutusuruz... Eger elini birakirsam, hemen
alisverise baslar...
Elektrikli blender'i, elektrikli tost makinesi,elektrikli ekmek
kizarticisi var...
Bana diyor ki "çok fazla ivir zivir var ve oturacak tek bir yer yok" Ben
de ona elektrikli
sandalye aldim...
Sunu her zaman hatirlayin... Evlilik bosanmanin birinci nedeni...
istatistiksel olarak, bosanmalarin %100 ü evlilikle basliyor...
Karıma 18 aydir tek bir söz söylemedim... Onun sözünü hiç bir zaman
kesmek istemem...
Son kavgamiz benim suçumdu... Karim bana "televizyonda ne var" diye
sordu... Ben de "toz" dedim...
Baslangiçta ; Tanri dünyayi yaratti ve dinlendi...
Sonra erkegi yaratti ve dinlendi...
Sonra kadini yarattı...
O zamandan beri ne Tanri, ne de erkek dinlenebildi...
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:37 PM
Birgun nasretin hocanin arkadaslari hocaya yasini sormuslar Nasretin Hoca ise 40 yasinda demis. Yahu hocam siz on yil oncedee 40 yasinda demistiniz.Hocada gulerek cevap vermis:Yahu hic erkek adam sozunden gecermi.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:38 PM
KOÇ
Canim benim. Ya ben yerim senin o duygusal , mütevazi, ince, anlayis
yumagi
duygularini! Sen seçildinde mi gönderildin bu dünyaya. Bir insan bu
kadar
mi düzgün, bu kadar mi programli, bu kadar mi anlayisli olabilir.. Bu
koçlar var ya, IQ seviyesi yüksek insanlarin burcudur. Dost insan,
güzel
insan. Insan gibi insan. Allah seni basimizdan, yanimizdan eksik
etmesin.
Iyi ki varsin! Allah herkese koç gibi dostlar nasip etsin insallah.
Bitanem
benim, canim canim...
BOGA
Ayy benim güzeller güzelim. Bu bogalar var ya dünya tatlisi, yer gök
harikasi, seker mi seker insanlardir. Bal bunlar bal. Bunun sohbetine
doyum
olmaz. Iyi sevgili, iyi arkadas, iyi,iyi,iyi,...... say say bitmez
bunlar.
Hatta bak yazmayayim dedim, ama dayanamayacagim ve sizinle de
paylasacagim
bu gerçegi. Biliyor musunuz ki sizler; "bir koç bir dünyaya
bedeldir"...
Onlar sanli burç aleminin, yere göge sigmaz, harikulade burç gurubudur.
IKIZLER
Halt etmis sana iki yüzlü diyenler. Onlar seni çekemiyorlar.
Rahatligin,
her ortama uyum saglayisin, pratik zekan... Taaa biii ki kiskanirlar
seni
sekerim. Kim senin gibi kadar özgüven sahibi olmayi istemez ki. Sen
hiçbir
zaman unutma ikizler, seni hayatin boyunca çekemeyenler olacaktir. Sen
hiç
takma o güzel kafani onlara. Sen burçlarin en sevimlisisin. Adin
ikizler
ama, sen bitanesin.
YENGEÇ
Allah seni yaratti, melekleri niye yaratti. Ya kardesim nedir bu
zerafet,
karizma... Sen miknatis misin nesin? Bir insan her girdigi ortamda bu
kadar
ilgi çekmeyi nasil basarir. Hem de hiçbir çaba bile sarf etmeden. Yoksa
sen
mükemmelligin es anlami misin? Kim istemez annesi yengeç burcu olsun,
esi
bir yengeç burcu olsun. Sen var ya olmazsa olmazsin. Burçlarin bas
tacisin.
ASLAN
Heyt bee.. gözümüzün senligi, gönlümüzün nuru. Afet-i devran,
mükemmel-i
cihan. Aslan mi bu aslan. Senin kadar aynalarla barisik olan var mi su
dünyada. Sen ki güzelligin simgesi, yer yüzünün günesi. Senin bütün
fallarinda nazar çikacaktir. Mümkündür. Baska mümkünati da yoktur.
Allah
seni kem gözlerden korusun insallah, emi?
BASAK
Merhametlim benim. Karincayi bile incitemeyen, hassas , sevgi dolu,
güzel
basagim benim. Efendiligin simgesi, kibar insan. Seni varya anlatacak
kelime bulamiyorum. Nesin sen? Yoksa kanatsiz bir melek mi? Herkesin
iyiligini düsünen, verici , vefakar basak. Senin adin basak degil,
barisin
, temizligin simgesi beyaz güvercin olmaliydi. Neyse canim üzülme. Biz
biliyoruz ya yeter. Üzülme tamam mi? Beyaz güvercinim benim.
TERAZI
Hay sana dengesiz diyen o dengesizler. Ben onlara ne diyeyim bilmiyorum
ki!
Yahu sen olmasan varya, su insanoglu soyunda bir eksiklik bir yitim
olurdu.
Sen dengesin insanlik için. Alem buysa kral sensin. Sen susarsan bir
neden,
konusursan ayri bir neden vardir. Marifetli, kabiliyetli, en artili
burç
sensin. Senin üstüne burç taniyan, megalomandir. Söylesene senin üstüne
burç mu vardir? Ben ki sahsi fikrim, senden iyisini bilmem, tanimam,
görmem.
AKREP
Herkes bir akrep olarak dogmayi isterdi inan bana. Güzel gözlerin,
gururun,
albeninin temel tasi akrep. Senin kadar hayatina hakim, senin kadar
yaptigi
isin arkasinda durabilen kaç kisi kaldi artik. Allah senin soyunu eksik
etmesin. Sen ki, bir bakisiyla buzlari eritebilen, insana senin için
Ferhat
olup daglari delmeyi istettirebilen insan. Kim demisse sana fesat diye,
onlarin hepsi............... Neyse, yine açtiracaklar agzimi. Senin
güzel
gözlerin bile yeter o kiskançlara. Sen görmezden, duymazdan gel o
fesatlari.
YAY
Kainatin bir burcu olsa , kesin yay olurdu. Sanatkar, vefakar, dogru
dürüst
insan dedikleri sen olsan gerek. İçinde bir tek yay olmayan bir arkadas
grubunu, ugruma ölecek olsalar bile tanimam ben. Senin heyecan budalasi
oldugunu sanan bir grup kendini bilmez, senin o insana hayat veren
enerjini
çekemeyenlerdir. Burçlar aleminin kozmik mucizesisin sen. Senin havan
bile
yeter güzelim. Çatlasin çekemeyenlerin.
OGLAK
Sana inatçi diyorlar diye üzülme. Onlar senin istikrarina giptayla
bakip,
senin yarin bile edemeyen kisiler. Dürüstlük senin burç genlerinde var.
Bütün alimler, bilginler genelde oglaktir. Oglak burcu olmak bile, tek
basina bir sereftir. Hatta oglak burcu olarak dogamamis kadersizler
için,
oglak burcunu birinci dereceden akrabasi olmak bile ayri bir sereftir.
Sen
kivrak zekanla, zaten her zaman bir sifir öndesin.
KOVA
Hep çevresindekileri düsünen, insancil duygulari fazla gelismis, sevgi
dolu
kovalar. Allah sizin iyiliginizi versin emi? Ayol bu ne vericilik, bu
ne
genis bir yürek öyle. Sana sabit fikirli diyenler, senin her fikrinin
bir
cevher oldugundan habersiz mi? Esitlik senin için ne kadar önemli. Ah
keske
herkes senin çeyregin kadar bile olabilse. Sen çok yasa emi?
BALIK
Insanlar öyle duygu yoksunu olmuslar ki, senin bu yaradilisin özü
duygusalligini alaya alacak kadar saçmalayabiliyorlar bazen. Sen
paranoyak
degilsin canim, ince fikirlisin. Ama nerdeee, bu ayrimi yapacak kafa
bazilarinda. Ben senin o yanagina düsen göz yasini seviyorum, o hüzün
dolu
bakisini seviyorum, o sevgi dolu , gizemli yüregini seviyorum. Sana
sikici
diyenler bogum bogum sikila insallah. Sen ferah tut kendini. Rahat ol,
bosver, takma o çan çan çeneleri kafana.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:38 PM
Ahmet ile Emin yolda giderlerken bir kasetci görmüsler ve önüne gelenin kaset çıkartmasından yararlanıp kasetçi ile dalga geçmeyi planlamıslar içeri girdikten sonra Emin;
-Ahmet in yeni kasedi geldimi diye sormus kasetçi ise abi gelmedi ama 1-2 gune o ..pu çocugunun da kasedi gelir
demiş...
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:38 PM
Erkek çevirileri!
BEN BALIĞA ÇIKIYORUM: Ben, elimde bir çubukla bütün gün sandalda oturacagim, kusana kadar içicegim ve denizde yüzen baliklari izliyecegim
BU ERKEKLERI ILGILENDIREN BIRSEY: Bunun bilinen bir mantikli açiklamasi yok, bosuna ugrasma, hiçbir mantik kalibina sokamazsin.
YEMEGE YARDIM EDEYIM MI?: Yemek neden hala masaya gelmedi?
EVET TATLIM... HAKLISIN SEVGILIM: Çevirisi yok.. Onlar bu sözleri periodik olarak söylemeleri için sartlandirilmistir.
ELBETTE SENI DINLIYORDUM TATLIM; SADECE AKLIMDA BIR SÜRÜ KARMASIK IS VAR: Su karsidaki kizil bombanin içinde sütyen var mi, yok mu kafam ona takildi da!
SEVGILIM BIRAZ ARA VER, SABAHTAN BERI EVI TEMIZLEYECEGIM DIYE HELAK OLDUN: Su elektrikli süpürgeyi artik sustursan iyi olacak, filmin içine ettin!!
HMMM... EVET ÇOK ILGINÇ HAYATIM: Sen hala konusuyor musun?
SENI DÜSÜNÜYORDUM VE SANA BU GÜLLERI GETIRDIM CANIM: Kösebasinda gülleri satan kiz tam bir afetti.
ENDISELENME TATLIM, ALT TARAFI KÜÇÜK BIR KESIK: Aslinda tam damari kestim ama geberecegimi bilsem, canimin ne kadar acidigini itiraf etmeyecegim.
HEY BUNUN IÇIN NEDENLERIM VAR: En kisa zamanda iyi bir tane bulsam iyi olucak
TABII KI SENI DUYDUM TATLIM: Ne söyledigin hakkinda hiçbir fikrim yok ve umarim dinliyormus gibi yaptigimi anlayinca, 3 saat bagirip çagirmazsin
BILIYORSUN GÜZELIM, BEN BASKASINI SEVEMEM: Senin çigliklarina bile zar zor alistim ve daha kötüsüyle karsilasma riskini göze alamam.
MUHTESEM GÖRÜNÜYORSUN: Tanrim ne olur bu denedigin son elbise olsun yoksa kalp krizi geçiricegim.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:38 PM
01-Kardan adama tekme atma veya bozmaya calisma hastaligi,
02-Yeni atilmis bir betona basma ve isim yazma hastaligi,
03-Gazete ve dergilerdeki resimlere sakal, biyik ve gözlük yapma hastaligi,
04-En iyi arabayi ben kullaniyorum zannetme hastaligi,
05-Kar topunun içine buz koyma hastaligi,
06-Cep telefonu kullaniminin yasak oldugu ortamlarda illede görüsme yapma hastaligi,
07-Belediyenin duraklara koydugu saatlerin yelkovan ve akrebini sökme hastaligi,
08-Kumsalda Deve güresi yapma hastaligi,
09-Sahin marka arabayi, Dogan görünümlü yapma hastaligi,
10-Agaçlara ve parktaki banklara kalp ve isim bas harfi kazima hastaligi,
11-Derslerini çalisip sinifini geçenleri inek sanma hastaligi,
12-Meslegimizdeki ünvanimizi Ingilizce olarak söyleme hastaligi,
13-Tiki olan insanlarin tikleri ile ugrasma hastaligi,
14-Iskambil kagitlarindan kule yapan birinin kulesini bozmaya çalisma hastaligi,
15-Cep telefonu ile bagira bagira konusma hastaligi,
16-Reklam için duvarlara veya panolara yapistirilan afisleri yirtma hastaligi,
17-Tuvalet duvarlarini defter sanma hastaligi,
18-Otobüs duraklarina "Atesli sevisirim beni ara" yazma hastaligi,
19-Trafikte bizi geçen bir araçi mutlaka yakalayip onu geçmeyi ilke sayma hastaligi,
20-Sinyal verir vermez serit degistirip, kazaya sebebiyet verdigimizde sinyal verdik görmüyonmu deme hastaligi,
21-Ara yollardan ana yola çikacak araca yol vermeme hastaligi,
22-Ünlü birini gördügümüzde ona el sallama hastaligi,
23-Ünlü birini gördügümüzde onunla fotoraf çektirip çok samimiyiz havasi verme hastaligi,
24-Yasamadigimiz bir seyi yasamis gibi anlatip ona kendimizi inandirma hastaligi,
25-Otobüs duraga yanastiginda illede ön kapidan inmeye çalisma hastaligi,
26-Otobüs koltuklarini yirtma ve üzerlerine acayip acayip yazilar yazma hastaligi,
27-Minibüs soföriyseniz begenmeseniz bile mutlaka kral fm dinleme hastaligi,
28-Trafikte kirmizi isikta dururken, yesil isik yanar yanmaz tornaya basma hastaligi,
29-Trafikte kirmizi isikta dururken burun karistirma hastaligi,
30-Kimsenin herhangi bir konu hakkinda bilgisi olmadigini anladigimiz anda o konu hakkinda atip tutma hastaligi,
31-Elektrik,su,dogalgaz,vergi,trafik cezasi vb.. faturalari son gününde ödeme hastaligi,
32-Kar yagdiginda eve bolca ekmek alma hastaligi,
33-Grup halinde bir meydana konan güvercinlerin üzerine kosup onlari kaçirmaya çalisma hastaligi,
34-Evli olanlarin bekarlara sakin ha evlenme demesi hastaligi,
35-Ayni filme giden insanlarin filmden çiktiktan sonra filmi birbirlerine anlatmalari hastaligi,
36-18 yasina geldigi gün bara gitme hastaligi,
37-Eline silah geçen birinin hemen o silahla saka yapma ihtiyaci duymasi hastaligi,
38-Arabayla yolda giderken tanidik birini görünce arabayi sakadan onun üzerine dogru sürme hastaligi,
39-Takim elbise giyince elini cebe sokma hastaligi,
40-Tuttugu takim galip gelince havaya silah sikma hastaligi,
41-Meslek arkadaslarina mesleki sakalar yapma hastaligi
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:40 PM
Dün gece yine ölümle burun buruna geldim.
Kendime bir zarar geleceginden degil ama karim Cemile ne yapar sonra.
Biz aksam yemegimizi genelde saat 11-12 gibi yerdik, ama ev sahiplerimizin
misafiri geldiginden geç vakitlere kadar oturup yatmadilar.
Neyse ki konuklarin gitmesiyle birlikte uykuya daldilar. Bir süre
ortaligin sakinlesmesini bekleyip, yiyecek toplamaya basladim.
Bugün misafirler geldigi için menü çok zengindi. Pasta ve börek kirintilarina
bayiliriz. Her neyse ben nevaleyi toplarken birden mutfagin isigi yandi
ve "Aaaaaa! Karafatma" diye bir ses duydum.
Salak adam, ben bir erkegim Fatma da nereden çikti. Benim adim Ismail. Böyle
seyler delikanliyi bozar. Hadi beni karimla karistirdin diyelim. Sen ne kadar
korkak bir adamsin. Benim kaç katim büyüklügünde olmana ragmen bu bagiris da ne böyle?
O korkunç sesin kesilmesiyle birlikte, sanki ben ona bir bok yapmisim gibi beni
kovalamaya basladi. Inanin o kadar da dikkat ediyorum, tabak, çanak, bardak
üzerinde dolasmamaya çünkü bu dingilin karisi çok titiz. Bazen diyorum ki bu
giciklarin misafiri geldiginde git ortalarda dolas böylelikle utanilacak duruma
düssünler. Ama yapamiyorum iste. Ne olursa olsun, ekmek yedigin tekneye kötü
gözle bakmamak gerekir.
Ben eve geldigim ilk yillari hatirliyorum da ne güzeldi o günler. Rahmetli
kayinbabam ve kayinvalidem beni evlerine kabul etmislerdi. O zamanlar rahattik,
çünkü ev sahibimiz Riza amca kördü. Bu sebeple evin her yerinde serbestçe
dolasabiliyorduk. Hatta Riza amcayla ayni sofrada yemek yedigimiz günlerde
oldu. Gerçi bizleri görebilseydi nasil davranirdi bilmem ama o hep yüregimizde yasayacak.
Riza amcanin durumu pek iyi sayilmazdi, memur emeklisiydi. Bu evde rahmetli
karisininmis, bu yüzden yiyecek konusunda bu kadar fazla seçenegimiz yoktu.
Ama daha mutlu ve huzurluyduk. Riza amca bir gün görünmez kazaya kurban gitti.
Gerçi onun için bütün kazalar görünmezdi.
Riza amcanin topraga verildigi gün biz de oradaydik. Karsi komsusu Osman Zeki
bey bize geldiginde ceketini asmisti. Biz de bunu firsat bilip ceketin cebine
girdik. Ardindan Osman Zeki beyle birlikte mezarliga dogru yola koyulduk. Riza
amcanin üç tane oglu vardi ama bugüne kadar sadece nüfusta gözüküyorlardi.
Hayirsizlar daha ilk günden evi satisa çikardilar. Evi su anda oturan adam ve karisi satin aldi.
Eve ayak basmalariyla kayinbabam ve kayinvalidemi öldürmeleri bir oldu. Adam
sonra igrenerek cansiz bedenleri kagida sararak çöpe atti. Sanki kendisi çok
temizmis gibi. Halbuki tuvaletten çiktiktan sonra ellerini yikamadigina
defalarca sahit oldum. Simdilerde kendine üzerinde rahmetli kayinvalidemin
resmi olan bir ilaç almis, durmadan üzerimize sikip duruyor. Kayinvalidem
Sultan hanim gençliginde fotomodel oldugu için bu tür ilaçlarin üzerinde resmi
bulunuyor. Hatta bir iki reklam filminde de oynamisti. Ama evlenince mecburen
birakti. Çünkü kayinbabam tam bir Osmanli erkegiydi.
Bugüne kadar rahmetli Riza amcanin anisina bu evde oturduk, artik daha fazla
dayanacak halimiz kalmadi. Ese dosta haber saldik. Kendimize göre bir ev bulur
bulmaz tasinacagiz buradan. Belki de sizin evinize yerlesiriz hayat bu belli mi olur?
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:40 PM
Güzel Türkçemiz o kadar zengin ki hemen hemen yaşadığımız her olayın ardından "ee atalarımız boşuna dememiş" ile başlayan bir atasözü kondurabiliyoruz. Peki atalarımız bizim yaşadığımız olayları önceden biliyorlar mıydı? Cevabı çok basit. Hayır. Onların yaptığı tek şey yaşayabileceğimiz her olayın ardından bize öğüt verici birkaç anı bırakmaktı. Hal böyle olunca ortaya birbiriyle çelişen olayların doğurduğu birbiriyle çelişen atasözleri ortaya çıkmış. İşte böylece her olaya uydurabileceğimiz bir atasözü bulabiliyoruz. Eee hakikaten atalarımız işlerini biliyorlarmış. İşte size birkaç tane örnek.
Damlaya damlaya göl olur. / Taşıma suyla değirmen dönmez.
İyi insan lafın üstüne gelir. / İti an çomağı hazırla.
Bir elin nesi var iki elin sesi var. / Nerde çokluk orda .luk.
Fazla mal göz çıkarmaz. / Azıcık aşım ağrısız başım.
Kervan yolda düzelir. / Balık baştan kokar.
Söz gümüşse,sükut altındır. / Sükut ikrardan gelir.
Harama uçkur çözülmez. / Güzele bakmak sevaptır.
İki gönül bir olunca samanlık seyran olur. / İki çıplak bir hamama yakışır.
Bülbülün çektiği dili belası. / Bilmemek ayıp değil öğrenmemek (sormamak) ayıp.
Eşeğe altın semer vursan, eşek yine eşektir. / Ye kürküm ye.
Eğri otur doğru konuş. / Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.
Düşenin dostu olmaz. / Dost kara günde belli olur.
Ava giden avlanır. / Atın ölümü arpadan olsun.
Erken kalkan yol alır. / Acele işe şeytan karışır.
Birlikten kuvvet doğar. / Körler, sağırlar; birbirlerini ağırlar.
Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır. / Lafla peynir gemisi yürümez.
Gün ola harman ola. / Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.
Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol. / Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma.
İyilik yap denize at. / Merhametten maraz doğar.
Zararın neresinden dönülse kardır. / Gelen gideni aratır.
Yüzü güzel olanın huyu da güzel olur. / Yüzü güzel olanı değil huyu güzel olanı sev.
Akıl akıldan üstündür. / Aklın yolu birdir.
El elden üstündür. / Alet işler el övünür.
Acı patlıcanı kırağı çalmaz. / Kurunun yanında yaş da yanar.
Zorla güzellik olmaz. / Zora dağlar dayanmaz.
Öfke baldan tatlıdır. / Öfke ile kalkan zararla oturur.
İşleyen demir ışıldar. / İnsan yedisinde neyse yetmişinde de odur.
Fazla mal göz çıkarmaz. / Azı karar çoğu zarar.
İnsanın kıymetini insan bilir. / İnsanoğlu çiğ süt emmiş.
Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al. / Beş parmağın beşi birbirine benzemez.
Olmaz olmaz deme. / İş olacağına varır.
Eski dost düşman olmaz. / Güvenme dostuna saman doldurur postuna..
Harama el uzatılmaz. / Üzümü ye bağını sorma.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:41 PM
Kiz: Alo
Erkek: Alo naber?
Kiz: Iyi sen
Erkek: Iyi , hayirdir ?
Kiz: Ya Gökhan yeni bilgisayar aldim, bana ögretsene su mereti kullanmayi
Erkek: Peki bi açta sen önce
Kiz: Nasil açiliyo
Erkek: Power dügmesine bas
Kiz: Ee bastim bisey gözükmüyo
Erkek: Monitorü açtin mi ?
Kiz: Haa bekle açiim
...( yarim saat sonra )
Kiz: Olm niye kapadin teli ??
Erkek: Ee kesildi sandim ?!
Kiz: Monitorü aç dedin anca açtik evde tornavida kalmamis gittim bi de
tornavida aldim, o sirada bi de tirnagim kirildi çok aciyo
Erkek: Naptin kizim sen manyak misin ??
Kiz: Monitorü açtimda nasil bisey gözükecek onu anlamadim ne anlami vardi ?
Erkek: Off sen onu kapa sonra beni ara ...
Kiz: Ya sen de... bi kapa bi aç!
...( 20 dakka sonra )
Kiz: Ay of kapadim
Erkek: Simdi açtim
Kiz: Neeaa yine mi ?
Erkek: Hayir onun da power dügmesine bassan
Kiz: Ya 1 saat bosuna mi ugastirdin beni ?
Erkek: Sen kendin ugrastin ben bisey demedim
Kiz: Neyse giriyo windows a ..
Erkek: Oooo windows bilirmiyiz :o)
Kiz: Biliorum biseyler heralde
Erkek: Girdi mi ?
Kiz: Girdi
Erkek: Ee ne istiyosun ne ögretiim ?
Kiz: Yaaa ben nete girmek istiyorum nasi giricem?
Erkek: Senin modemin var mi ?
Kiz: Yok ben de o dediginden
Erkek: Sende diil bilgisayarda olcak zaten!
Kiz: Bilmem var mi??
Erkek: Off off bak simdi orda bilgisayarim yazan bi ikon var
Kiz: Ne var , ne var ??
Erkek: Ikon ikon , sen annamazsin ki simdi ... logo gibi bisey
Kiz: Heh var noldu ?
Erkek: Ona sag tusla tikla
Kiz: Sag tusuna basiyorum bisey olmuyo
Erkek: Nasil olmaz bas bi hemen açilacak ??
Kiz: Ee sag tusuna basiyorum klavyede bisey olmuyo
Erkek: Hayir fareyle tiklican
Kiz: Ayyy ben fare mare ellemem !!
Erkek: Offf bilgisayarin faresi mouse be mouse varya hani böle iki tuslu !
Kiz: Heeee ( d|l|l| d|l|l| ) ay bekle cebim çaliyo
Erkek: Cebine alarmi taktin ehehehhe
Kiz: Igrençsin !!!
( Arka Plan : Alo , aaaaaa Pino naber canim , bende iyiim nolsun , hiç
iste bilgisayar aldik gökhan onu anlatiyodu, ay sapikmisin telefonda
anlatiyo ne özel dersi, hadi çocuk bekliyo simdi bekletmiim sonra konusuruz
öptüm byebye )
Kiz: Heh geldim
Erkek: Hosgeldin bittimi konusman
Kiz: Evet kisa kestim , e nerde kaldik ?
Erkek: Simdi sen soganlari rendeliyodun ben de sosu firina veriodum
Kiz: Ne diosun sen ya ?!
Erkek: Nerde kalcaz sana fareyi anlatiyodum
Kiz: Heh anlat gerisini ben tikladim
Erkek: Orda gir özelliklere bak bi tane telefon resmi varmi yokmu
Kiz: Var da biraz eski bir telefon
Erkek: Tövbe tövbe!!!! resim o kizim eski yeni ne farkeder, simdi çevirmeli aga gir
Kiz: Neye neye ?
Erkek: Off bilgisayarima bu sefer sol tusla iki kez tikla, aman dikkat fareyle tikla
Kiz: Ben salak miyim ??
Erkek: Yok ben sadece söliim dedim
Kiz: Eee noldu tikladim ?
Erkek: Simdi kapa
Kiz: Niye açtirdin o zaman ??
Erkek: Bastan al
Kiz: Manyak misin sen ya ??
Erkek: Açtin mi ?
Kiz: Açtim
Erkek: Tamam sen bekle ben biseyler yiip geliyorum
...( 15 dakka sonra )
Erkek: Ben geldim kizim orda misin hala ??
(hmmm evet bence de, ya mango güzel de pahali biraz hmm ya ay dur
gökhan geldi galiba hadi öptüm baay ) geldim geldim.
Erkek: Heh geldin sinir sey napiim simdi hadi çabuk ol çikicam kizlarla
Kiz: Nereye ?
Erkek: Sana ne ya hadi !!!
Kiz: Iyi peki
Erkek: Orda çevirmeli ag diye bisey var ona çift tikla
Kiz: Tikladim
Erkek: Orda yeni baglanti yap var hepsine ileri ileri diyerek geç
Kiz: Ileri, ileri e geçmiyo bu
Erkek: Ya offf, Tiklican be tiklican !!
Kiz: Hee tamam
Erkek: Ee noldu simdi ? o yeni çikan seyi aç
Kiz: Açtim
Erkek: Telefon numarasi yazilan yere 146 yaz
Kiz: Yazmam
Erkek: Niye ?!
Kiz: Porno sitesi di mi orasi çok adisin !!
Erkek: Ya kizim internete girmedin ki ?!
Kiz: Girdim ya
Erkek: Girmedin daha !
Kiz: Sallama be !!
Erkek: Offf !!! oraya 146 yaz baglana tikla öle giricen
Kiz: Hee peki bak kötü bisey varsa ..
Erkek: Yok be yok !!
Kiz: Ee baglan dedim baplanmiyo
Erkek: Telefon hatti açik ondan
Kiz: Hattimi kim açmis ??
Erkek: Ben
Kiz: Niye açtin ?
Erkek: Yahu telefonla konusuyoruz ya
Kiz: Internete telefonla mi giriliyo
Erkek: Evet öyle biraz
Kiz: Hmm ozaman kapa da giriim
Erkek: Hadi kapatiyorum gir, giremezsen ara
Kiz: Ben aramam sen ara
Erkek: Yahu ben niye ariim ??
Kiz: Iyi be tamam! of! görüsürüz bay
Erkek: Bye
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:42 PM
İyi ki derbi maç 6 Kasım'da oynandı. Ya 10 Kasım'da oynansaydı. Demek ki o zaman 10-0 bitecekti.
SORU: Eşek ile Aslan arasındaki fark nedir? CEVAP: Eşeği her köyde, Aslan'ı yalnız Kadıköy'de .......
Galatasaray'ın kuruluş yıldönümü değişiyormuş. Artık 1905 değil, 1906 olacakmış..
RTÜK Şükrü Saraçoğlu Stadı'nı kapatıyormuş. Çünkü Fener-Galatasaray karşılaşmaları Cim-Bom'lu çocukların ruh sağlını bozuyormuş..
Mondragon mahkemeye başvuruyormuş. Adını değiştirecekmiş. Yeni Adı: MondragALTI olacakmış.
Galatasaraylılar'a ALTIparmak, PangALTI, KonyaALTI, ALTInşehir, ALTIyol, ALTIntepsi ve ALTInoluk gibi semtlere giriş yasaklanmış..
Galatasaraylı taraftarlar artık 6'lı ganyan oynamayacak, 3'lü bahse takılacaklarmış.
Uzaylılar'ın Fenerbahçeli olduğu kanıtlanmış. Çünkü hepsinin artık altı parmağı varmış..
Derbi maçının tekrarını veren tüm TV'lere kapatma cezası geliyormuş. Çünkü Prime-time saatleri içinde erotik film (!) oynatmışlar.
Galatasaray yönetimi olumsuz şeyler çağrıştırıyor diye, KANAL 6'nın kapatılmasını, takvimlerden de 6 Kasım'ın çıkarılmasını talep etmiş.
Galatasaraylı sporculara ALTIn madalya verilmesi ve ALTIn renkli forma giymesi yasaklanmış.
Gerçekleri tarih yazar, tarihi de Galatasaray yazar.. Ama Fenerbahçe de böyle çizer..
Gerçekleri tarih yazar tarihi de Galatasaray!
BAŞLIK yine 'Cuk' oturdu.. Hakikaten de 'Gerçekleri tarih yazar, tarihi de Galatasaray' diyenler, boşuna dememişler. Şimdi hiç kimse öküzün altında, buzağı aramasın. Ve şu bilimsel (!) yazıyı okusun. Bu yazının herhangi bir kişi ya da kurum ile alakası yoktur. Hele hele alay etme (!) ile kesinlikle ilgisi yoktur. Kim ne derse desin, ülkemizin 'Batı'ya açılan (!) penceresi, medar-ı iftiharı, anlı, şanlı ve çarşamba gecesinden bu yana da 'Kanlı' Galatasarayımız yine tarih yazdı.. İsterseniz bize büyük sevinçler yaşatan bu takımımızın önceki tarihi yazılarını (!) bir hatırlayalım;
Derbi'yi, derbilikten çıkartıp, sıradan bir traş bıçağı olan 'Permatik' havasına sokan ve 127'ye 107 gibi tam 180 senede kapatabilecek (!) 20 galibiyetlik bir farka ulaşmasını sağlayan dünya yüzündeki yegane takımımız...
Bir lig maçında ilk 2 dakikada 3 kez santra yapan (Bkz; Yozgatspor maçı) bir dünya markası.
Bir derbi karşılaşmasında, biri başlama vuruşu olmak üzere tam 7 kere santraya koşan (Çemişkezek maçı!!!!) ünlü Avrupa kulübümüz..
10 kişilik ezeli rakibine 6-0 yenilerek 43 yıllık lig tarihinde müthiş bir rekora imza atan tek takımımız.
Şampiyonlar Ligi'ne katıldığı ilk sene, tek gol atarak tarihe geçen meeeeşşşhurrr ekibimiz...
Belçika'nın Anderlecht takımından 2 maçta 10 gol yiyen ve bu alanda rekor kıran tek takımımız..
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:42 PM
Horoza sormuşlar tavuk mu yumurtadan çıkar yoksa yumurta mı tavuktan
horoz cevaplamış
ben *ikerim gerisine karışmam.
Temel arka bahçede kazı yapıyormuş
kaz ölmüş.
Adam sabah uyandığında karısın öldüğünü farketmiş ve bir daha onun gibi biri ile karşılaşamayacağını düşünüp onu becermiş
aradan bir sene geçmiş yaptığından çok pişmanlık duyan adam karısını bahçeye gömmüş.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:42 PM
Carlo İtalya'da
Fiat fabrikasında çalışan bir işçi... O zamanki Sovyet lideri Krusçev resmi bir ziyaret için İtalya'ya gelmiş. Programda Fiat tesisleri de var. Fabrikanın tezgahları arasında dolaşırken Carlo'ya rastlamış. Herkesin gözü önünde ''Vay Carlo...'' diye sarılıp kucaklaşmış. Orada ayak üstü sohbet etmişler. Tüm protokol bu dostluktan şaşkın... Konuk gittikten sonra patron Carlo'yu çağırıp, Krusçev'i nereden tanıdığını sormuş.. Carlo "Hiiç" demiş. ''Ben eskiden komünisttim... 1 Mayıs kutlamaları için parti beni Moskova'ya göndermişti. Orada tanışmıştım..'' Olay unutulmuş. Üç beş ay sonra bu kez Amerika başkanı Nixon gelmiş İtalya'ya. Yine aynı program ve fabrika ziyareti. Tezgahların arasında ''Vay Carlo..Vay Nixon..'' muhabbeti... İyice meraklanan patron ziyaretten sonra Carlo'yu yine çağırtmış. Soru da cevap da aynı; ''Bir ara Amerika'ya göç etmeye kalkıştım. New York'ta başım polisle belaya girdi.. Bu Nixon o zaman çiçeği burnunda bir avukattı. Beni o savunmuştu..'' Olay bu kadarla kalsa iyi.. İki ay sonra Fransa başkanı De Gaulle ziyaretinde de aynı manzara yaşanınca Patron Agnelli derin bunalımlara girmiş. Kendisini tanıyan yok. Yanında çalışan Carlo'nun uluslararası çevresi var.
- De Gaulle'ü nereden tanıyorsun?
- Nazilere karşı Paris'te yeraltı savaşı yapıyorduk... Özel kuryesiydim..
- Sen herkesi tanır mısın?
- Evet, hemen hemen... Patron iyice hırslanmış..
- Neredeyse Papa da arkadaşım diyeceksin..
Carlo gülmüş.. ''Tabii. Yakın arkadaşımdır..'' Çıldırma noktasına gelen Agnelli haykırmış :
- İspatla... İspatlayamazsan kovarım...
Carlo :
- Tamam, bu pazar ayininde Vatikan
meydanında olun. Papa balkondan halkı takdis ederken ben yanında olacağım.. Patron pazarı iple çekmiş. Vatikan'da Papayı bekleyen kalabalığın arasına karışıp beklemeye başlamış. Bir süre sonra Papa balkona çıkmış. Yanında Carlo... Kalabalığa bakıp, patronunu bulmaya çalışıyor. O sırada bir kargaşa olmuş. Biri bayılmış. Carlo bayılanın kendi patronu olduğunu görünce Papaya ''Bana müsaade" deyip meydana koşmuş. Agnelli yerde yatıyor. Bir iki kişi de ayıltmaya çalışıyor. Carlo çevresindekilere, ''Bu benim patronumdur; ne oldu?'' diye sorunca biri cevap vermiş :
- Siz Papa ile balkona çıktığınızda bunun önünde iki Japon turist vardı. Japonlardan biri senin patronuna döndü.
"Şu sağdaki bizim Carlo, ama yanındaki kim?" diye sorunca seninki düşüp bayıldı
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:43 PM
Oglum mujde sana is buldum;nasil is? Bufede yedigun vereceksin
Temel ile Dursun Trabzonda kazi yapiyorlarmis.Kaz olmus
Guclu kollari ile beni koltuga oturttu.ustume abandi.eline aldigi kocaman aletini agzima soktu.cok canim yandi ve agzimdan kanlar akiyordu.ama curuk disimi sonunda cekmisti
Butun bisikletlere bindim, Bisan a binemedim
Dunyada ****lik olmasaydi,dunya yuvarlak olmazdi
Doga'nin kanunu varsa Arif Sag'in sazi var
Iki uzayli benzin istasyonuna gitmisler.biri benzin pompasini tutmus dotune sokmus.Digeri ona saskin bir bakisla;bu yaptigin normal mi?demis.digeri ise:hayir kursunsuz.demis
Elleriyle beyaz vucudumu ellediler dudaklariyla emdiler,atesiyle yaktilar,bilmem ne istediler benim gibi sigaradan
Ogretmenin vurdugu yerde gul biter.Hic morarmis gul olurmu
Her gun agzina al! oksarcasina dudaklarinin arasinda gezdir!zevkin doruklarina ulastiginda dahada hizlan!ve sonraddeye gelince macunu tukur fircayi temizle dis sagligina dikkat et
Dereceye girmek icin cok calisti ama hasta oldu derece ona girdi
Gulu seven dikenine katlanir,kaktus sevenin vay haline
Daire kiralayamiyorsan,kare kirala
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:43 PM
Pire itte, cep telefonu yiğitte bulunur.
Yiğidin cep telefonu meydandadır.
Alışmadık cepte telefon durmaz.
Anadan geçilir, cep telefonundan geçilmez.
Ey cep telefonlu Türk Gençliği...
Arsızın yüzüne tükürmüşler,"Kapsama alanı dışındayım"demiş.
İnsanı dert, cep telefonunu kart öldürür.
Bir cep telefonlu Türk dünyaya bedeldir.
At ölür meydan kalır, yiğit ölür cep telefonu kalır.
Boşboğazı cehenneme atmışlar,"cep telefonum nerede?"demiş.
Çingeneye beylik vermişler, önce cep telefonu almış.
Cep telefonlu çoban, yoksul beyden yeğdir. .
Denize düşen cep telefonuna sarılır.
Dilenciye cep telefonu vermişler, kartını beğenmemiş.
El elin eşeğini cep telefonuyla arar.
Erkeğin kalbine giden yol cep telefonundan geçer.
Haydan gelen cep telefonu faturasına gider. .
Ben sporcunun zeki, çevik, cep telefonlu ve ahlaklısını severim.
Ayranı yok içmeye, cep telefonu ile gider çeşmeye...
Görmemişin cep telefonu olmuş, tutmuş antenini koparmış.
Cep telefonuyla konuşana yılan bile dokunmaz.
Sakla kontörünü, gelir zamanı..
Zorla telefon edilmez.
Ye cep telefonum ye...
Ummadığın cep telefonu baş yarar.
Panasonic G 600 'le yatan Ericsson 688 'le kalkar.
Sora sora cep telefoncu bulunur
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:43 PM
Her akşam yatmadan önce Tanrı`ya bana bir bisiklet vermesi için dua ederdim.
Bir gün Tanrı`nın çalışma tarzının bu olmadığını anladım.
Ertesi gün gittim, kendime yeni bir bisiklet çaldım ve her akşam yatmadan önce
Tanrı`ya günahlarımı affetmesi için dua ettim.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:43 PM
Kral Tv'nin sarışın, prezentabl vj'lerinden biri proğramında:
-"Bana ne kadar değer biçersiniz yani benimle evlenmek için ne kadar
başlık parası verirsiniz?" diye soruyor, ağzını yayarak...
Telefona bağlananlar:
-"milyarlarımı, evimi, arabamı, varımı,yogumu,herşeyimi' diye sayıp döküyor..
Orta yaş civarlarında bir amca arıyor,
-"150-160 milyon lira veririm"
diyor.
Sarışın vj şaşkın, değer kaybının nedenini soruyor..
-"Sen aşağı yukarı 50-55 kilo çekersin"
-"Eeeee!"
-"Eeeee'si.. Kaşarın kilosu da üç milyon lira civarında.."
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:44 PM
=> Mouse'un kırıla. Tık tıklayamayasan
=> Hatların kopa da hiç bir yere bağlanamayasan
=> Disk'lerin "crash" ola
=> File'larına virus bulasa
=> Networklerden atılasan
=> Database'in patlasın
=> Security key'lerin deşifre olsun
=> Back-upların bozulsun da geçmişe dönemeyesin
Pes-ekonomik beddualar
=> Repo'da açığa düşesin, faiz sana zarar yaza
=> IMKB 100 endeksin 1600 direncini kıramaya
=> Uygun kur bulamaya, pozisyon açığına düşesin
=> Reuteurs'in arızalana, rate'leri izleyemeye..
=> Paran aracı kurumda kala, iç edile
=> Dövize endeksli kredi alasan... "zede"lenesen
=> Merkez Bankasi para piyasalarına mudahale ede. O ıirada sen de orada olasan
=> Halden anlamayan Bireysel Danışman'a denk düşesen
=> Sabah seansında endeks hızla düşe sen panik olup kağıt çıkasın, ikinci seansta endeks kendini toplaya ama iş işten geçmiş ola
Munferit beddualar
=> TEK saat 20-22 arası kesinti yapa. 1 dakika eylemi yapamıyasan
=> Cep telefonuyla konuşurken çevirmeye yakalanasan
=> Ucuza aldım diye sevindiğin araban çalıntı çıka
=> Martı'yı okuyup ruhi bunalıma giresin
Günümüz bedduaları
=> Silikonun patlaya inşallah
=> Hem fikir, hem zikir suçlusu olasın
=> Ne yersen ye asit yapsın ağzında, bir Falım ciklet bulamayasın
=> Kaplama alanı dışında kalasın
=> Aldığın dolarlar sahte çıka
=> Susurluk Skandalı'na adın karışa
=> Bir decoder alamayasın
=> Güçlü Türk olamayan, persil adam olasın
=> Medyalara gelesin inşallah
=> Talk showlara, reality showlara çıkasın
=> Imajin sarsıla, ratingin düşe
=> SSK'dan emekli olasın
=> Tam otomatik çamasır makinen kireçlene, bir gram Calgonit bulamayasın
=> Siyaset Meydanı'na çıkamayasın
=> Gurbette yorgun düşesin, hasret tükete, bitesin inşallah
=> "Maraba Televole" diyesin,
=> Sabah Şekerleri'ne çıkasın
=> Reha Muhtara'a konuk olasın
En kötüsü de bunlar
=> Yeryüzünde tashih hatası gibi dolaşasın
=> Öldüğün gün, ölüme çare care buluna
.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:45 PM
ADAM: Çorabım nerede?
KADIN:bilmiyorum, hiç aramadı.
ADAM:Kusura bakma sevgilim, ben çıplak ayakla hiçbir espiriye gülemiyorum.
KADIN:O zaman çorabını giy, zira ben espiri yapmaya devam ediceğim.
ADAM:bulabilsem giyeceğim.
KADIN: Ohalde çorabını bulunca haber ver
ADAM:son kez soruyorum çorabım nerede?
KADIN: hayatım çorabını rehin almışım gibi davranma. Ne bileyim ben . Aynı evde yaşmaya başladığımızdan beri sen hep bu soruyu sorarsın ve ben hep aynı yanıtı veririm: Çoraplarının takipçisi değilim.
ADAM:Ama ben değişik bir yanıt alma umudumu umutsuzca sürdürüyorum.
KADIN:Çoraplarını birbirine sokup top yaptıktan sonra evin en ücra köşesine atmaktan vazgeçsen daha iyi değilmi?
ADAM:Lütfen şu çorap brifingine bir son verebilir misin ?
KADIN:bu telaşının sebebi nedir acaba ?
ADAM:Geç kaldım.
KADIN:Nereye?
ADAM:Gitmem gereken yere
KADIN:Neresi orası?
ADAM:Bilmiyorum.
KADIN:Bilmediğin bir yere nasıl gideceksin ?
ADAM:Tarif üzerine.
KADIN:Gürbüz.......
ADAM:Efendim ?
KADIN:Ne oluyor?
ADAM:Yok biey çorapsızım ve geç kaldım hepsi bu.
KADIN:Kiminle buluşucaksın ?
ADAM:Bilmiyorum.
KADIN:Bilmediğin bir yerde tanıamdığın birisiyle buluşmaya gidiyorsun ?
ADAM:Evet. Ayrıca çorabımın nerede olduğunu bilmiyorum.Bugün hiçbişey bilmiyorum.
KADIN:Gürbüzcüüm sinirlenmeye başlamamın senin için bir sakıncası varmı ?
ADAM:Hayır yok, zaten ben de sinirliyim.
KADIN:Nereye gidiyorsun be adam?!
ADAM:Bir okurumla buluşacağım. beyoğlunda bir cafede.
KADIN:Okurunla ha ? Bir tahminde bulunmak istiyorum izninle, bu bir KADIN değil mi ?
ADAM:Bilmiyorum.
KADIN:Bir şeyide bil be ADAM!?
ADAM:Bana ikinci kez "ne ADAM" dedin. istersen üçüncü hakkını kullanma!
KADIN:O zaman sende biraz daha açıklayıcı konuşmaya başka istersen. mesela bu okurunun adı ne ?
ADAM:Nurten.
KADIN:Adı nurten ama sen KADIN olup olmadığını bilmiyorsun?
ADAM:Canım sadece isimden bunu anlayamazsın ki. Benim bi arkadaşım vardı mesela ismi Gülten'di.
KADIN:Ve erkekti öyle mki ?
ADAM:Hayır kadındı ama bir sürü erkek adaşının olduğundan söz etmişti......
KADIN:Gürbüz sabrımın sınırını merak ediyorsan hemen seni aydınlatıyım, tam ordayız. Yani bir adım daha atarsan sınırdışı olacaksın haberin olsun! Nerede tanıştınız bu kadınla ?
ADAM:Henüz tanışmadık, tanışmaya gidiyorum işte.
KADIN:İyi de tanışma isteğini bi şekilde belli etmiş olmalı değil mi ? yoksa sen hiç bilmediğin birinin seninle tanışmak istediğini nerden bileceksin ?
ADAM:Bu kız ya da erkek , her neyse bana sürekli mail gönderiyordu ve hep tanışma isteğini dile getiriyordu, sonunda bende tamam buluşalım dedim... Olay bundan ibaret
KADIN:.....Güzelll.
ADAM:..........................
KADIN:Bir cafede ha ?
ADAM:Evet.
KADIN:Hoş bir kahve kokusu .... Beyoğlun'da olduğuna göre, entelektüel bir hava..... Belki uzaktan duyulan bi pipo aroması......Dipten gelen enstrümantal bir etnik müzik.....Ve bir yazarla bir okuruyn tadına doyulmaz edebiyat sohbeti.
ADAM:Çok güzel anlattın, bir tek şey dışında çorapsız bir yazarla bir okurun sohbeti .
KADIN:Akşam da bir bara gidersiniz herhalde.
ADAM:Saçmalama.
KADIN:Ne var bunda canım ? daha Nurten Kadın olum olmadığı bile belli değil.
ADAM:.......Başka temiz çorap da yok, Allah kahretsin.
KADIN:Canım bu kadar sıkı giyinmene gerek yok zaten. belkide yakında soyunacaksın.
ADAM:Nasıl yani?
KADIN:Nurten kadınsa yani !
ADAM:Biraz abartmıyor musun ?
KADIN:Sevgilim eğer uygun bir bulamazsanız buraya getir, ben anneme giderim ne olcak ?
ADAM:Karıcığım ben bir yazarım ve bir okurum benimle şahsen tanışmak için yoğun bir çaba harcadı. Ben de sonunda tanışmayı kabul ettim, bütün meselebundan ibaret lütfen bilimkurgu hikayeleri anlatma
KADIN:Tabi canım tabi.... O yüzden bir saattir gözünün önündeki çorapları görmüyor ve boncuk boncuk terliyosun.
ADAM:Hani çoraplar?AAAaa.......ma
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:45 PM
FlaŞ FlaŞ FlaŞ:ispanak İlİnİn Maydanoz İlÇesine BaĞli Domates KÖyÜnde Aci Bİberlen Pusu Kurarak Sehİt EttİĞİ On Yedİ Patlican TÖrenle MutfaĞa Verİldİ Ayrica Yaralanan YİrmİbeŞ Tane Dolmalik Bİber Tencere Devlet Hastanesİne Kaldirildi KÖy Muhtari Verdİgİ Bİlgİlere GÖre Sekİz Uzun Namlulu Pirasa ÖldÜrÜldÜ...
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:48 PM
Yakisikli
<>2. Sempatik
<>3. Maddi durumu iyi
<>4. Beni ilgiyle dinleyecek.
<>5. Espri anlayisi gelismis
<>6. Gücü kuvveti yerinde
<>7. Iyi giyinen
<>8. Her konuda zevk sahibi.
<>9. Sürpriz yapmayi seven
<>10. Romantik ve hayal gücü gelismis
----------------------------------------------------------------------
IDEAL ERKEGIM NASIL BIRI.. gözden geçirilmis liste (Yas 32)
1. Iyi görünümlü- tercihen kafasinda saçi olan
2. Arabadan inerken kapiyi açan, yemege gittigimizde sandalyemi tutan.
3. Pahali bir restorana götürecek kadar parasi olan
4. Konusmaktan çok dinleyen
5. Fikra anlattisimda katila katila gülen
6. Alisveriste paketlerimin hepsini zahmetsiz tasiyacak kadar gücü kuvveti yerinde
7. En az 1 kravata sahip
8. Yaptigim yemekleri begenen
9. Dogumgünü ve yildönümlerini unutmayan
10. Haftada en! az 1 kez romantik olabilen
----------------------------------------------------------------------
IDEAL ERKEGIM NASIL BIRI... tekrar gözden geçirilmis liste (Yas 42)
1. Çok da çirkin degil - Tamam kel olabilir
2. Ben binmeden arabayi hareket ettirmeyen.
3. Isinde disiplinli- Firsat oldukça aksam yemegine götüren.
4. Beni dinlerken basini sallayan.
5. Anlattigim fikralarin can alici yerlerini hatirlayan
6. Evdeki esyalarin yerini degistirmeme yardim edecek kadar gücü kuvveti yerinde
7. Göbegini kamufle edecek sekilde kiyafet seçen
8. Klozetin kapagini indirmeyi unutmayan
9. Çogu hafta sonu tras olan
----------------------------------------------------------------------
IDEAL ERKEGIM NASIL BIRI... tekrar gözden geçirilmis liste (Yas 52)
1. Burun ve kulaginin içindeki killar fazla uzun olmayan.
2. Topluluk içinde gaz çikarmayan
3. Para isteme aliskanligi edinmemis
4. Ben birsey anlatirken uyuyakalmayan
5. Haftasonlari poposunu koltuktan kaldiracak kadar gücü kuvveti yerinde
6. Ayagindaki 2 çorap ayni renk olan ve temiz giyinen
7. TV karsisinda aksam yemeginden hoslanan
8. Adimi unutmayan
9.Bazen tras olan
----------------------------------------------------------------------
IDEAL ERKEGIM NASIL BIRI...tekrar gözden geçirilmis liste (Yas 62)
1. Küçük çocuklari ürkütmeyen
2. Banyonun nerede oldugunu hatirlayan
3. Bakimi fazla masrafli olmayan
4. Mümkün oldugu kadar gurultusuz horlayan.
5. Neye güldügünü birden unutmayan
6. Yardim almadan ayaga kalkabilecek kadar gücü kuvveti yerinde
7. Giyinen
8. Lapa yiyeceklerden hoslanan
9. Dislerini nereye koydugunu unutmayan
10. En son ne zamandi, hatirlayan
----------------------------------------------------------------------
IDEAL ERKEGIM NASIL BIRI... son kez gözden geçirilmis liste (Yas 72)
1. Nefes Alan !!!
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:49 PM
- Link bana en yakin çikisi bul
- En yakini arabayla 30dk uzakta, sana gelmez abi
- Iyi bari birseyler atistirayim; Link bana en yakin kebapçiyi bul
- abi sende bokunu çikardin
- Tamam telefon numarasini ver yeter
- Link bana en yakin cikisi bul
- Abi sag tarafinda Sisli Etfal binasi var, goruyor musun?
- Evet?
- Iste o sana girsin oahahah
- Allah Link buradan bir cikayim! hele buradan bir cikayim!
- Link bana en yakin çikisi bul
- Sayin abim, ikinci köprüye girmisin sen. Yok artik bi çikis senin için.
- Desene tutulucaz iki saat bu trafikte. eee Link anlat bakalim...
- Link beni ara konturum bitiyor
- Link bana en yakin cikisi bul!
- hocam en yakin cikis iki sokak otede ama sen Husrev Gerede'den git orada bir tekel bayii var, oradan iki kisa Camel da alirsan cok sevinirim abi.
- Senin bulacagin cikisin damina koyyim Link
- Aman abi uzatma iste.. soket olsa ben girer alirim biliyorsun..
- O zaman bana acilen para ustunu butun almak icin fazladan para verme programini yukle..
- Sendedir abi
- Link bana en yakin çikisi bul
- Burasi Inönü burdan çikis yok
- Link bana en yakin cikisi bul!
- Yok ya Trinity'i alan sen, kahraman olan sen, sonra basin sikistimi Link gel beni kurtar
- Haydaa sirasi mi kardesim simdi bak Morpheus'u veriyorum.
- Alo Link bozuntusu kafayi yiyeceksin bak
- Aman abi ozur dilerim
- Link bana en yakin cikisi bul
- Git kendin bul kaldirma beni yerimden
- Lan bana bak oraya gelir senin attigin mermileri tek el hareketiyle durdururum
- Ben de senin fisini cekerim
- Ulan ulan...
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:49 PM
Bir virgül ne kadar fark edebilir simdi anılyacaksınz:
Örnek 1 : çekilsene ayı, göremiyorum !
Örnek 2 : Çekilsene, ayı göremiyorum !
Fark ediyor değilmi ?????????
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:49 PM
Japonum Var Ama YapiŞtiricim Yok...
Oturarak BaŞariya UlaŞan Tek Varlik Tavuktur.
Bİr Taksİ Çevİrdİm Hala DÖnÜyor.
SaÇimi SÜpÜrge Yaptim Elektrİk SÜpÜrgesİ Çektİ Benİ Terk Ettİ.
Sana Yaza Yaza Yaz Geldİ Mesaja Zam Geldİ Daha Çok Yazacaktim Ama KontÖrÜm Bİttİ.
Tanrim KÖr Oldum Artik Kusura Bakamiyoruuuum.
Tanrim Kendİm İÇİn BİrŞey İstİyorsam Namerdİm Tanrim Anneme GÜzel Bİr Gelİn Nasİp Et Amİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİn.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:50 PM
Yargıç, hırsıza şöyle sorar: söyle bakalım soyduğun dükana nasıl girdin? Hırsız,biraz dünündükten sonra soruya şöyle yanıtlar: "Efendim, biz buraya yargılanmaya mı, yorsa meslek sırrı vermeye mi geldik. "der.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:50 PM
ALABAMA
· Motorlu taşıt kullanan bir sürücünün gözbağı kullanması yasak.
· Pantolonun arka cebinde dondurma bulundurmak yasak.
· Anniston kentinin Noble Caddesi'nde bluejean giymek yasak.
· Jasper kentinde, bir erkeğin eşini başparmağından daha kalın bir sopayla dövmesi yasak.
· Lee ilçesinde, çarşamba günleri güneş battıktan sonra fıstık satmak yasak.
· Mobile kentinde, kadınlara yönelik uluma sesleri çıkarmak yasak.
ALASKA
· Uçaklardan geyik fotoğrafı çekmek yasak.
· Uyuyan bir ayıyı fotoğraf çekmek amacıyla uyandırmak yasak.
· Bir geyiği hareket halindeki bir uçaktan aşağı atmak yasak.
· Faribanks kentinde, bir geyiğe alkollu içki vermenin cezası hapis.
ARIZONA
· Bir kaktüs kesmenin cezası 25 yıla kadar hapis.
· Eşeklerin küvette uyuması yasak.
· Kırmızı bir maske ile işlenen hafif bir suç "ağır suç" sayılıyor.
· Globe kentinde bir Kızılderili ile sokakta iskambil oynamak yasak.
· Hayden'da, tavşanları ve kurbağaları rahatsız edenler, para cezasına çarptırılıyor.
· Maricopa ilçesinde bir evde 6'dan fazla kadın yaşayamıyor.
· Mohave ilçesinde, çorba çalarken yakalanmanın cezası, çorbayı hırsızın başından aşağı dökmek.
CALIFORNIA
· Hiçbir motorlu taşıt, sürücüsü yokken saatte 75 km'den fazla sürat yapamaz.
· Hareket halindeki bir motorlu araçtan hayvanlara ateş açmak yasak. Bu yasanın tek istisnası balinalar.
· Arcdia kentinde, tavuskuşlarının yolda geçiş üstünlüğü var. Baldwin Park'ta havuzda bisiklet kullanmak yasak.
· Los Angeles'ta, bir erkeğin eşini 5 cm'den daha kalın bir kemerle dövmesi yasak.
· Riverside'da, 11.00 - 13.00 saatleri arasında sefertasıyla sokakta yürümek yasak. San Francisco'da Market Caddesi'nde dolaşmak fillere yasak.
ILLINOIS
· Chicago'da ise bir nükleer bomba patlatmanın cezası sadece 500 dolar.
· Ontario'da, horozların kent sınırları dahilinde ötmeleri yasak.
COLORADO
· İçki satan yerlerin gıda maddesi, gıda maddesi satan yerlerin de içki satması yasak.
· Denver kentinde, komşuya elektrik süpürgesini ödünç vermek yasak. Kentte, farelere kötü davranmak da yasak.
CONNECTICUT
· Bisikletle saatte 90 km'den fazla sürat yapmak yasak.
· New Britain kentinde, yangına bile gitse, itfaiye arabaları saatte 40 km'den fazla sürat yapamazlar.
· Hartford'da, bir kimsenin ellerinin üstünde karşıdan karşıya geçmesi yasak.
FLORIDA
· Kuaföre giden kadınların saç kurutma makinesindeyken uyumaları yasak.
· At hırsızlığının cezası idam.
GEORGIA
· Adli tıpta ya da bir cesedin yanında küfür etmek yasak.
· Atlanta'da, bir zürafayı telefon direğine bağlamak yasak.
· Gainesville'de, tavuğu mutlaka elinizle yemek zorundasınız.
WYOMING
· Haziran ayında bir tavşanın fotoğrafını çekmek yasak.
· Cheyenne kentinde, çarşamba günleri duş almak yasak.
GÜNEY DAKOTA
· Bir beyaz, kendi evinde ya da arazisinde beşten fazla Kızılderili görürse, öldürebilir. Kızılderililer "saldırgan taraf" kabul ediliyor.
· Eyalet sınırları içindeki peynir fabrikalarında uyumak yasak.
· Spearfish kentinde 3 Kızılderili'yi sokakta vurmak serbest
TEXAS
· Bir başkasının ineğinin sütünü içmek yasak.
· Ayakta bira içerken bardak en fazla üç kez yudumlanabiliyor. Dördüncü yudum yasak; içmek için oturmak gerekiyor.
· Britannica Ansiklopedisi eyalet genelinde yasak. Çünkü içinde nasıl bira yapıldığı tarif ediliyor.
· Bir otelin ikinci katından mandalara ateş etmek yasak.
· San Antonio'da sığır hırsızlığının cezası, hırsızı çaldığı yerde asmak.
MARYLAND
· Bir aslanı sinemaya götürmek yasak.
· Ocean City'de, yüzerken yemek yemek yasak.
MISSISSIPPI
· Davar çalmanın cezası asılmak.
MONTANA
· Yedi ya da daha fazla Kızılderili'yi bir arada görürseniz vicdan azabı çekmeden ve yasayı da arkanıza alarak öldürebilirsiniz.
· Bir kadının eşine ait bir mektubu açması ağır suç.
NEBRASKA
· Çocukların kilisede geğirmesi yasak.
· Bar sahipleri çorba bulundurmak zorunda. Aksi takdirde bira satmaları yasak.
· Waterloo kentinde berberlerin 07.00 - 19.00 arası soğan yemeleri yasak.
NEVADA
· Size ait bir mekanda köpeğinize ateş açan birini anında asma hakkınız var.
· Karayoluna deveyle çıkmak yasak..
KUZEY CAROLINA
· Fillerin pamuk tarlalarına girmesi yasak.
OHIO
· Balıkları sarhoş etmek yasak.
· Clinton İlçesi'nde, kamuya ait bir binaya yaslanmak yasak.
· Paulding'de polis köpeklerinin ısırma hakkı var.
· Strongville'de, Studs Trekel'in "Catch 22" adlı kitabı yasak.
· Youngstown'da yolda arabanın benzininin bitmesi yasak. Suç işlemiş sayılıyorsunuz.
OREGON
· Konserve mısır sadece balık oltasında yem olarak kullanılabilir.
· Marlon'da, din adamlarının ayinden önce soğan ve sarımsak yemeleri yasak.
· Salem'de kadınlara güreş yasak.
UTAH
· Bir atın üzerinden balık tutmak yasak.
· Kişi, nükleer silah bulundurabilir ama patlatamaz.
· Bütün karayollarında kuşlara geçiş üstünlüğü var.
· Bir insan 50 yaşını geçtikten sonra kuzeniyle evlenebilir.
· Salt Lake City'de içinde keman bulunan bir torbayla yürümek yasak.
VIRGINIA
· Bir insanın mahkeme binasının merdivenlerinde, karısını akşam 8'den önce dövmesi yasak.
WISCONSIN
· Racine'de, uyuyan bir itfaiye memurunu uyandırmak yasak.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:50 PM
DEAR RECEIVER,
You have just received a Turkish Laz virus. Since we are not so technologically advanced in Turkey, this is a MANUAL virus. Please delete all the files on your hard disk yourself and send this mail to everyone you know.
Thank you very much for helping us.
Hacker Temel
SAYIN BILGISAYAR KULLANICISI,
Şu anda bilgisayarınıza Türk Laz virüsü bulaşmıştır. Teknolojik olarak çok gelişemediğimizden bu virüsün manuel çalıştırılması gerekmektedir. Lütfen bilgisayarınızdaki tüm dosyaları silip bu mesajı yollayabildiğiniz herkese yollayınız.
Yarıcı Temel
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:51 PM
I Love You I Love You Do You Love Me Yes I Do
Umit Besen hizla Ingilizce ögrenmeye baslayan bir irka yapabilecegi en büyük zalimligi yapmis, bu sarkiyi peydah etmisti. Caddelerde, sokaklarda kekolar arabalarindan bu yaraticilik örnegi sarkiyi bangirdatir ufacik olmamiza ragmen agiz dolusu kusmamizi saglarlardi. O dönemde, es kaza bir turist ile tanisirsam bu sarkiyi nasil açiklayacagimi kara kara düsünürdüm.
Yillar sonra yabanci bir hanim ile sohbet ederken bu sarki aklima gelmisti. Kendisine böyle bir sarkinin var oldugunu anlatip, sözlerini söyledigimde bana sadece "I Dont believe You" (Hadi Len) demisti.
Çiki Çiki Baba
Sarki sözlerinin illede bir manasi olmasi gerekmez, düsüncesinin bayrak tasiyan örnegi oldu. Aynen söyleydi:
Çiki çiki baba. Ayni ayni yaba. Feli feli kuuli. El fakiri yaba. Oyyyy oyyyyy oyyyy. Ulan ne isti be.
Memisler
Topaloglu. Simdi bu öyle bir adamdi ki ceketinin rengine uysun diye saçini boyamaktan çekinmezdi. Uzayliydi, "Uzaydan gelmedik ki, dünyaliyiz biz" diye sarkisi vardi. Bir de "Memisler" adli sarkisi vardi. Duydugumuzda gülmekten yarilarak ikiye ayrilmistik. Sözleri söyle bir seydi sanirim:
Elmalari yemisler,
Seftaliyi yemisler,
Gülmüsler eglenmisler,
Güllü kizi yemisler,
Lambaya püf demisler,
Nasil etti bu isi,
Tebrik ettim memisi ...
diye sürüp gidiyordu. Inanilmazdi, onu ailecek sevmis, bagrimiza basmistik.
Hayat bayram Olsa
"Bütün dünya buna inansa, bir inansa" gibi hayaller içeren bir sarkidir.
Aslinda sözleri gayet iyi niyetli, barisçidir, fakat haddinden fazla ve sahtekar bir iyimserlik tasir. Üstelik melodisi çok basittir ve kolaylikla sinir bozabilir. Hala heryerde çalinir ve insanlar elele tutusarak bu güzel dilekleri tekrarlarlar. Bu gibi durumlarda yavasça masadan kalkarak tuvalete dogru yol almayi yeglerim. "Hocam nereye? El ele tutussak, birlik olsak" diyenler oldugunda: "Ya iyi diyosun da çok sikistim bilader. El ele tutussak ama prostat olmasak" gibi manasiz cümleler kurarak sivisir, sarki bitene kadar ortama geri dönmezdim. Çikinti bir adam olmak degildi niyetim ama masada el ele tutusarak "Insanlar tutussa, kardes olsa" diye avaz avaz bagiran bu insanlarin, bar ortamindan çikar çikmaz "Vay it sipasi benim arabayi sikistirmis. Hüleaynn ancuk kafali ileri alsana lan" diyerek söz konusu kisilere kafadan dalmasi ne kadar isabetli davranmis oldugumu anlatirdi bana. "Bütün dünya hizla sallansa, hayat ayran olsa" diye mirildanarak yol alirdim karanlikta.
Serseri
Hayatta ne oglunun ne de kendinin ne is yaptigini anlamadigim Selçuk Ural söylerdi bu sarkiyi. Aksi gibi sarki adamin delikanlilik dönemlerine de denk gelmemisti. Kocaman adama kar yikama bir kot takim giydirmisler, bu sarkiyi söyletirlerdi. Sözleri aynen söyleydi:
Serseriyim ... Ah serseri ... Okur yazar ve sevimli ... Biraz çapkin, biraz deli ... Ama sevecen bir serseri.
Ulasilmak ve onikiden vurulmak istenen mantik sanirim suydu: "Serseri erkekler kizlari cezbederler. Ama eli mustali sokak serserileri degil.
Sevimli, hayati 9 - 5 tadinda yasamayan, genç mizaçli." Yani kisaca bir Mickey Rourke tipi erkek anlatisiydi. Gelin görünki koca serserilik felsefesi bizimkilerin dilinde "okur yazar bir sevimli" haline gelmisti. Çok yasayin.
Bir Aslan Miyav Dedi
"Bir aslan miyav dedi. Minik fare kükredi. Fareden korktu kedi. Kedi pir uçuverdi." Türk çocuklarinin Kayahan'a emanet edildigi bir dönem. Hazret lütfedip Cumartesi sabahlari bi çocuk programi yapiyo. Hesapta olaylar gelecekte bi uzay gemisinde mi ne geçiyo, ufak tefek çocuklar tulumlarla ortalikta dolaniyo, koskoca pop yildizi kartondan yapilma "TRT robotlariyla" muhatap olmak durumunda kaliyo. Romantizmin çökmek bilmez kalesi gazi almis ya, sabah aksam bi tarafindan çocuk sarkilari çikariyo.
Bereket hepsi gömüldü gitti tarihin tozlu sayfalarina. Hiç girmeyelim, bu konu burda kapansin.
Horozumu Kaçirdilar
Bakin bu sarki beni her duydugumda korkutmustur. Ulan böyle hiyar çocuk sarkisi olur mu? Horozu kaçiriyorlar, damdan dama uçuruyorlar, bi de suyuna pilav pisiriyorlar. Magdur sahis da olaylari bir bir müsahede ediyor, sonra kafayi yiyip, kaçirilmis, suyuna pilav pisirilmis horoza "geh bili bili"
diyor. Polise, kolluk kuvvetlerine olan güvenim ilk bu sarkida sarsilmisti. Demek ki bi gün herifin biri beni de kaçirabilir, suyuma pilav pisirebilir ve pilavdan yiyebilirdi. Terör sarkisiydi. Umarim yoktur artik.
Abone
Su anda Kral TV'nin elinden ne çekiyorsaniz, iste bu yüzdendir dostlar. Ilk Türk pop sarkisi degildi elbet ama bu günkü tarzi yakalayan ve gelismesini saglayan ilk sarkiydi. Sarisin, hafif toplu, genç bir kiz tellerin arkasindan, Aboneyim abone. Biletlerim cebimde. Balli lokma tatlisi. Aman hadi hayirlisi." diye bagirarak fitili atesledi. Kötü sesli bu genç kizin isminin Yonca oldugunu ögrendigimizde hafizamizi zorlamis ve Devekusu Kabare'de geçirdigi günleri animsamistik. Demek ki bu kiz bir sekilde söhret olmayi kafasina koymustu, oldu nitekim. Sarkici oldu. Evet oldu.
Habolo... Habolo sobolobo, habolo humbaa... Habolo sobolobo habolo
humbaa... Eee bu nasil sarkidir, ne eder, ne anlatir hiç anlamadim.
Anlamaya çalismicamda. Manyakmiyim ben ya!! Du ben sena anlatayim. Bu (Insallah yanilmiyorum) Yonca Evcimik'in, "Saat 9.15 vapurunda. Onu gördüm karsimda. Dizlerimi titretti. Maymun oldum galiba." diye baslayan ve ayni sekilde devam eden bol renkli bir sarkiydi. Klibinde tahta çubuklarla yürüyen saklabanlar, palyaçolar filan vardi. Daha da berbat bir sey söyleyeyim mi ben size bu sarki hakkinda: Severdim. Yonca Evcimik'in o sarkisinda abolo sobolobo falan yoktu. O senin dedigin söyleydi:
Okayi yamasika kombambaa kombambaa...
Okayi yamasika kombambaa kombambaa...
Niye hatirliyorsam?
Habolo sobolobo söyle devam eder: "Bir, ki, uç, dört basladi.
Hemen simdi basladi. Sarkimiz Marsandiz..."
Galiba benim kafam gereksiz bir sürü bilgiyle dolu.
Honki Ponki
Bir tane hit vardi, Çiki çiki baba'dan evvel, nasil unutulur? Senay'in söyledigi:
Honki ponki torino. Calona bimbo boriro. Mitsubisi hibobo kozizo. Çiki çiki sayne tiki tak toooooook... Ah be abicim...
Cüceler
"Cük cük cücelerim, menim güççük cücelerim, tarlalarda boy atasiz, ananiza tez çatasiz" diye sözleri vardi. Fantastik ögeler içeren bir halk türküsüydü. Çok meshur olmustu.
Törkis Kovboylar
"Ooo ooo çekilin yoldan vahsi batidan geliyorlar... Amerikanlar eskidi bunlar Törkis kovboylar, diye bir sarki yazsana" deseler bana, zevk ile yazardim, ama çikip okumazdim.
Arkadasim Essek
Baris Manço'nun "Arkadasim Essek" diye bi sarkisi vardi. Arkadasim es, arkadasim sek, arkadasim esseeekkk... Bu nakarati idrak etmem uzun zaman almisti. "Arkada Simsek" ne alaka, ne simsegi, ne manasiz sarki, diye gicik olmustum. Halbuki ne salakmisim. Biraz hatirlatip keyfinizi yerine getireyim mi?
Sari kiz minik buzagiyi sütten kesti mi... Kuzularla oglaklar tepisiyor mu...
Gizli Not: Yaziyi okuyan her iki kisiden biri sarkiyi söylemeye
baslamistir. Eminim...
Barmen Minik
Barda durur barmen minik sise elindeeeee...
Biz çalariz o durmaz hep oynar yerinde...
Ya bu nasi sarkidir? Barmen niye minik? Yoksa barmenin lakabi mi minik?
Hakan abim, Peker abim. Nasil bir ruh hali içindeyken yaptin sen bunu?
Çile Bülbülüm
Iste klasik bir sazli sözlü eglence yeri sarkisi. Ayilarin kendini
göstermesi için de bire bir. Sarki baslar baslamaz grup kendi içinde göz temaslariyla bulusur, "Allah" kismi gelince insanliktan çikmak üzere anlasir. Bakiniz simdi sarkicimiz söylüyor:
Çileeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee eeeee
AaAaAaAaAhhh
Aaaaahh
Çile Bülbülüm...
ALLAHHHHHH
Be hey ne oluyor!!?? Yahu bir adabi olmasin mi? Melodiye, besteye katkisi olmasin mi? Özellikle erkek vatandaslarimiz çok yapar bunu, aman korumanin ne alemi var; sirf erkekler yapar. Tüm eglencelerimiz nasil basitlesiyorsa, bu "Allah" bölümü de öyle ayilasiyor iste. Adam gibi adamlarin bulundugu bir grupta bu sarkiyi söyleyiniz, aksi takdirde uzak durunuz. Bir de "Allah" kismini kaçirip bir saniye sonra bagiranlar vardir ki, "Yallah" diyip kafa koyulmalidir.
Bakkal Amca
Simdi dikkatle inceleyelim:
- Bakkal amcaa ... Bakkal amca
- Ne var? (Bakkalin zaten sesi boru gibi, bi de "Ne var" diyo. Tam ayi.)
- Unin var mi?
- Var var... (Herif direk uyum sagladi.)
- Sekerin var mi?
- Var var... (Kesin embesil)
- Yagin var mi?
- Var var...
- Ne duruyorsun?
- Ne yapayim? (Dayanamayacagim ya. "Ne yapayim" diye soruyo çocugun
pipisini koparacagi yerde.)
- Helva yapsana... Helva yapsana...
Allah bütün Mahmut Tuncer'leri affetsin.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:51 PM
üç adam aynı günde ölmüş.cennete girerken kapıda ki melek sormuş:karınızı hiç aldattınız mı? birinci adam cevap verir:hiç aldatmadım yemin ederim...melek bu adama bir ferrari vermiş ve al bununla cennete git demiş...ikinci adama sormuş o da :birkaçkere aldattım demiş...ona da bir mercedes vermiş al bununla cennete git demiş...üçüncüye de aynı soruyu sormuş o da oohoooo say say bitmez demiş o nada bi hacı murat vermiş al bununla cennete git demiş.bir süre sonra yolda hacımurat la giden ferrariyle giden adamı yolun kenarında oturup ağlarken görmüş.adam sormuş niye ağlıyorsun sen çok şanslısın daha ne istiyosun cennete ferrariyle gidiyosun demiş.adam cevap vermiş.SORMA ARKADAŞ AZ ÖNCE KARIMI GÖRDÜM TEK TEKERLEKLİ BİSİKLETLE GİDİYODU...
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:51 PM
Sene bin dokuz yüz çift sıfır deden bilmez ama baban belki salı günü cuma namazından çıktıktan sonra atın üstünde yay harbe gidiyoruz çölde kar diz boyu karşımda düşman askerleri çektim kılıcımı iki el ateş ettim. adamı bacağından vurdum benim kolumu alçıya aldılar hastaneye son sürat hızla gidiyoruz. arabada bir damla benzin yok. o zamanlar elektrik yoktu mum ışığında televizyon izliyoruz HEEY GİDİ GÜNLER HEEEEEY!
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:51 PM
Eğer..
* Istanbul' un telefon kodunun 1 oldugu ve karsiyi ararken kod cevirmek zorunda olmadiginiz zamanlari hatirliyorsaniz
* Hayatinizda en az bir kere kaset doldurtmak icin para verdiyseniz
* Bir video kulupten video kaset kiraladiysaniz
* Minti Minti' nin ne demek oldugunu biliyorsaniz
* Hala daha Betamax kasetleriniz bir yerlerde duruyorsa ve hatta daha da iyisi onlari seyredebiliyorsaniz
* Bazen trafikte sikistiginizda "Turbo" tusunu ariyorsaniz
* Taksim' deki Mc. Donald's' in acildigi gunu ve istiklal Caddesi' nin trafige acik oldugu gunleri hatirliyorsaniz
* BMX sizin icin bir anlam ifade ediyorsa
* Ilk bilgisayar programlama derslerine Milliyet' in verdigi bir ilave ile basladiysaniz Radyonun FM frekansini karistirirken sadece tek bir kanalin ciktigi gunleri hatirliyorsaniz
* Babaniza bir telsiz almasi icin yalvardiysaniz
* The Wall' i sinemada izlediyseniz
* Elmor' un kim oldugunu biliyorsaniz
* Ihtilal kelimesinin anlamini bir sabah kalktiginizda annenizden ogrendiyseniz
* Bilgisayari televizyona baglamanin, pahali grafik kartlari gerektirmedigi, hatta bilgisayarin calismasi icin TEK yontem oldugu gunleri hatirliyorsaniz.
* Lise arkadaslarinizla 1999 yilbasinda tekrar biraraya gelmeyi planladiysaniz.
* Internet diye bir kelimenin olmadigi zamanlari hatirliyorsaniz
* J.R.' i kimin vurdugunu biliyorsaniz
* Sizin icin The Reflex hala guzel bir sarki ise
* Rick Springfield' in kim oldugunu biliyorsaniz
* Pazar sabahi kardeslerinizle Voltran' i olusturmaya calisirken babanizdan firca yediyseniz
* Wham' in ayrilmasina hala uzuluyorsaniz
* Commodore 64' unuz hala bir yerlerde duruyorsa
* Bazen icinizden Kara Simsek' in sarkisini mirildaniyorsaniz
* Duran Duran uyelerinin isimlerini biliyorsaniz
* Hala 33' luk plaklariniz duruyorsa
* Mork' un kim oldugunu ve nereden geldigini biliyorsaniz
* TRT' de yayinlanan dizilerin orijinal seslerini TRT3 ten dinleyip anlamaya calistiysaniz
* Gunduzleri televizyon seyretmenin ruya oldugu gunleri biliyorsaniz
* "Guuuc Bende Artik" kimin sozu biliyorsaniz
* Universite sinavina girdiginiz sene milyonlarca degilde sadece 400.000 civarinda katilimci vardi ise
* Kadin deyince akliniza Bo Derek geliyorsa
* Cinkes nedir biliyorsaniz
* Playboy' un ilk sayisinda kimin oldugunu hatirliyorsaniz ve Playmen'i biliyorsaniz.
* Enseler uzun,favoriler kisa ise
* Gunes Tecelli ve Cenk Koray ikilisini unutmadiysaniz?
* Bruce Lee' nin esasinda hain bir cinayete kurban gittigini dusunuyorsaniz.
* Cicek Kiz Angie' nin sonunda her cicegin bir anlam tasidigini hatirliyorsaniz.
... siz de bir seksenler çocuğusunuz..
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:52 PM
Değişiklik, aniden bağlanmak en belirgin özellikleridir.
Bu özellikler tam bana uyuyor.Çünkü ben bir kovayım.
Haftada bir evin tüm dekorasyonunu değiştiren ev hanımları; "hayatım çok monoton, bugün bir değişiklik yapıp intihar edeyim" diyen muhteremler; "şu demokrasi fazla baydı yarın sabah dört başı mamur bir darbe yapayım da değişiklik olsun" diyen generaller; "70 senedir götürdük ama artık sıkmaya başladı, bari bu sene iflas edeyim" diyen fabrikatörler ve tüccarlar; çeyrek finali rüyalarında görse hayra yormayacaklardan, birden bire Dünya Kupası hedefine kitlenenler, bu burcu temsil özelliğine sahiptirler.
Aniden bağlanma özellikleri ise, yıldırım aşklarda onlara baş rolü vermeye yeter de artar bile. Yerli filmlerde gözlemleyebildiğiniz; saniyesinde aşık olan erkek ve hatunlar hiç tereddütsüz kova burcundandır. Bir görüşte aşk diye bildiğimiz olgu aslında Bir Kova Aşk' tır.
Kova burcu, oğlak ile balık arasında kalır. Oğlak kovaya uzanıp içinden su içmeye çalışırken, balık kovanın içine girip yüzmeye ve serinlemeye çalışır. Daha sonra oğlak kovaya bir tekme atar, kova devrilir ve balık da attaya gider.
Kovanın en büyük emeli, ilerlemeyi sağlayacak imkanlar yaratmaktır. Bu özellikleri bilindiği için umumiyetle otomobil, tren, vapur, bisiklet, kay kay, tramvay imalatında istihdam edilirler. Ek iş olarak da akrep, yelkovan ve saniye görevlerini üstlenip, bu kez zamanın ilerlemesini sağlamaya çalışırlar.
Kova burcunun mensupları çok hoştur doğrusu. Hem yükselmek, hem de başkalarına yardım etmek gibi dürtüleri vardır. Ama nedense, başkalarına yardım ederek yükselmenin mümkün olmadığını bilmez görünürler. Bilindiği üzere başkalarına yardım edenlerin sonu genellikle toprağın bir metre altıdır.
Burcun yenmesi gereken özelliği ihmalcilik ve paraya değer vermemektir. İhmalciliği, genellikle içindeki suyu bitince sahibine haber vermemekte kendisini gösterir. Yangın kovalarına mahsus olarak da, lazım olduklarında asla dolu olmamalarıdır.
Paraya değer vermeme konusuna gelince; bunlar hayatları boyunca mirasyedi gibi kova kova para harcadıklarından çok zor durumlara düşerler. İşte bu huyları yüzünden bu huylarını 5- 0 yenmeleri lazımdır.
Uğurlu günü : Suların aktığı her hangi bir gün
Uğursuz günü : Tabanının delindiği gün
Uğurlu nesneleri : Su ve buz
Sevdiği türkü : Kova kova indirdiler yazıya aman aman
Sevdiği müzik : Bateri, darbuka, dümbelek, davul gibi ritm sazlarla icra edilen eserler
Sevdiği renk : Favori bir rengi yoktur
Sevdiği sayı : Asal sayılar
Sevdiği geometrik şekil : İkiz kenar yamuk
Cümle içinde aldığı roller : Kova cimbom, kova Fener, kova Beşik gibi nitelemeler
Sevdiği belgesel dizi : Eski zaman kovaları
Muhtemel rahatsızlıklar ı : Romatizma, çivi deliği, çekiç eziği
Sevdiği film : Kovaların Sessizliği
Çağrıştırdığı hususlar : Bakraç, bidon, arı kova' nı, kova' lamaca oyunu, nova, süpernova, navratilova...
2005 YILINDA SİZİN AÇINIZDAN NELER OLACAK: Yılın ilk altı ayını boş olarak geçiren kovalar, umutlarını yılın ikinci yarısına taşıyacaklar. Buna mukabil ilk yarıyı dolu olarak geçiren kovalar ise, beraberliğe yatacaklar...
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:52 PM
Yıllar önce Konyada yürürken bir kalabalık gördüm merak edip gidip baktım bir adam birşeyler satıyordu ama kalabalıktan birşey göremedim . Birisi kalabalıktan ayrıldı ona yaklaşıp afedersiniz ben adamın ne sattığını göremedim acaba ne satılıyor diye sordum adamda bana iyi görmeyenlere şey satıyor dedi acayip sinirlendim ulan bi vuracam gözüne on tane alsan yetmeyecek filan diye bağırdım adam ne oldu abi dedikçe ben daha çok bağırdım ve oradan ayrıldım dönerken satıcının etrafı tenhalaşmıştı ne satıyor diye yanına yaklaştım satıcı evet abiler ninenize annenize gözleri iyi görmeyenlere bu aletle ipliği anında iğneye geçirirsiniz diye huni gibi bir alet satıyordu , özür dilemek için biraz önceki adamı aradım ama.....
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:52 PM
Bilgisayarınızı, direkt güneş ışığı alabilecek bir yerde kullanın. Yakınlarda kalorifer veya benzeri bir ısıtma cihazı da bulunursa iyi olur. Ortamın nemli olması, olaya ayrı bir anlam katacaktır.
Bilgisayarınız kilitlendiği zaman, 'reset' tuşuyla filan uğraşmayın. Power tuşuyla kapatın ve birkaç saniye bile geçmeden hemen açın.
Elektrikler kesildiğinde, bilgisayarınızı kapatmayın. Elektrik geldiğinde yaşanacak ani voltaj değişiminin, monitörünüzde oluşturacağı görüntü ile sabit diskinizden gelecek garip seslerin senfonik uyumu size ilginç bile gelebilir.
Bilgisayar masanızı sabitlemeyin. Böylece her tuşa bastığınızda sallanan bilgisayar, size 'interaktif' bir his verecektir.
Bilgisayarınızın kasasını, havalandırma delikleri kapanacak şekilde bir duvara yaslayın. Böylece işlemcinizin soğuması için gereken hava dolaşımını ve ısı kaybını önleyebilir, bilgisayarınızla 'sıcak' ilişkiler kurabilirsiniz.
Bilgisayar monitörünüzde sabit bir görüntüyü saatlerce tutun. Böylece, monitörünüzün fosfor tabakasında oluşacak zedelenme sonucu, monitorünüz kapalı iken bile o görüntünün siluetini görebilirsiniz.
Bilgisayarınızın fişini topraksız bir prize takın. Aynı prizden diğer elektronik cihazların da güç sağlaması, bilgisayarınıza giden akımda hoş değişiklikler yapacaktır.
Küçük kardesinizin veya çocuğunuzun bilgisayarınızın disket sürücüsüne bozuk para ve benzeri şeyleri sokmasına aldırmayın. Bilgisayarınızın içinde birikecek bozuk paralar, ona tasarruf alışkanlığı, bilgisayar tamircinize de para kazandıracaktır.
Eğer modem kartı, ses kartı ve benzeri kartları çok sık takip çıkartıyorsanız, her seferinde bilgisayarınızın kasasındaki o vidaları açmak büyük dert haline gelebilir. ) Hele bir de yildiz tornavidaniz yoksa, bu iş bir eziyet halini alabilir. Bu kadar uğrasacağınıza, birakın bilgisayarınızın kasası sürekli açık kalsın. Annenize de söyleyin, sehpanın tozunu alırken bilgisayarınızın devrelerine de bir el atsın.
Tüm bunlari yaptığınız halde, bilgisayarınız hala çalışmakta ısrar ediyorsa, en etkili ve son çare olarak kaldiırıp pencereden atabilirsiniz
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:53 PM
1)Adamın biri hastaneye düşmüş doktorlar zor kaldırmış. 2)yetişen alıyor çünkü çok yüksekte 3)ders acıdır tenefüs tatlıdır 4)öğretmenin iyisi not verişinden bellidir 5)leb demeden leblebi denmez
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:53 PM
Seellllllllaaaaaaaaaaaaaaaaaam Uy sevgili uşağım Alahın selamı tabidir. Mektubumu çok yavaş yazayrum.Çünküm biliurum ki senun okuma yazman zayıftur. Benden sul edersen, alluhume şükirler olsinki eyuyum da. yen bir iş buldum. Emrumda 1500 e yakun adam vardur. Hepisidu sessuz sedasuz kendi hallerinde . Ne iş pulduğumi soraysan, mezarlluk pekçusi oldum da. Bacın Emine bir uşak doğuracak daha erkekmidur, kizmudur pelli değil, haçan o yüzden sağa dayimi oldun yoğsam, tezyemi oldin söyleyemiyrum. Sağa kötü bir havadisüm vardir. Pahriyede askerlik yapın 10 uşağuda kaybettuk.Pindukları denizalti bozulmiş. Motoru durmiş. Aşağı inup itekleyup motoru çalişturmak istemişler.Temel emicende dükkan açtu.oda 30 alduğuni 25 e verir.sürümden kazaniyormuş, öyle dedu.Bizim köye findukçuların Temeli muhtar seçtuk, akulu uşak da. Geçen gün hepumuzu zelzeleye karşi aşi etturdu.Senin küçüğün Engun. Çok akillu uşak çıktı geçen gün tepeye çıkmış elinde bir ip sallayu duriyi. Uy aşağım ne edeysun orda dedum. Oda hava durumuna bakayrum dedi.Çektum onu akşam karşuma Anlat bakalum şu hava turumunu işunu dedum. Anlattu. Meğer ip sallanınca havanin rüzgarlı olduğuni, ip islanincada yavmurli olduğuni anlaymiş, Çok akillu uşak ha. Sen o yaşta o kadad akillu değildun da. Senin gönderdiğun resmi alduk. Pir yanunda alman bir heruf, pir yanunda alman karisu ortada sen iyiki resmin arkasına ORTADAKİ PENUM diye yazmişsun yoksam seni tanıyamiyacaktuk. Yaa işte böyle uşağım Memlecetten sağa pol pol havadis Yeni havadisler olursa yazarum. Bak Hüdaya emanet ol. BABAN TEMEL
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:53 PM
hangi politikacımızın eli çok ağırdır. tabiki süleyman demirel
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:53 PM
Tali isimde bir adam varmış adam şefmiş ve işe çalışmaya gitmiş adamın bide karısı varmış ama karısı r leri söyliyemiyormuş adamın karısı kocasının işyerini aramış ve sekreter kimi aramıştınız demiş kadın ben kayısı şeftaliyle görüşebilirmiyim demiş.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:54 PM
1. Eğer şişmanladığını düşünüyorsan büyük ihtimalle şişmanlamışsındır. Zaten, bana sorma, cevap vermeyi redediyorum.
2. Eğer bir şey istiyorsan sorman yeterli. Bir şeyi açığa kavuşturalım.
Biz erkekler basitizdir. Öyle farklı anlamlar taşıyan dolaylı soruları
anlamayız. Ne istiyorsan direk söyle.
3. Eğer aslında cevap beklemediğin bir soru sorduğunda duymak
istemediğin bir cevap alırsan sakın şaşırıp kızma.
4. Biz erkekler basitizdir. Mesela senden ekmeği getirmeni istiyorsam,
aslında ekmeği getirmeni istiyorumdur. Bundan ekmek masada değil diye
bir iğneleme yaptığım sonucunu çıkarma. Bunda ne bir dolaylı anlam ne de
bir iğneleme var. Biz gercekten basitizdir.
5. Biz basitiz. Bana ne düşündüğümü sormanın o yuzden hiçbir anlamı yok.
Erkekler zamanlarının % 96.5'inde seks düsünürler. Yanlış anlama, biz
sapık değiliz, sadece en çok hoşumuza giden şey seks.
6. Biz basitiz. Seni düşünmediğim zamanlar da olabilir. Bu kötü bir şey
değil, buna alışmalısın. Bana ne düşündüğümü sakın sorma, çünkü bu benim
için senin politika, ekonomi, felsefe, futbol, kafa cekmek, gögüsler,
kalçalar ve arabalar hakkında muhabbet edebileceğini gösterir, ama
edemezsin.
7. Cuma + Cumartesi + Pazar = Bol bol yemek yemek = Arkadaşlarla
muhabbet = Futbol = Bira. Benden başka bir şey bekleme. İster deprem,
ister yangın, ister sel, ister dolunay olsun bizim için haftasonları
budur.
8. Alışveriş yapmak zevkli değildir ve asla da olmayacak.
9. Bir yere gittiğimizde, hangi kıyafeti giyersen giy sana çok
yakışıyor, yemin ederim, o yüzden bir daha sorma.
10. Yeteri kadar ayakkabın ve elbisen var. Beni iflas ettirmek bir sevgi
gösterisi değildir.
11. Erkeklerin coğunun en fazla 3 cift ayakkabısı vardır. Tekrar
ediyorum, biz basitiz. O yüzden 30 çift ayakkabından hangisinin
kıyafetine uyacağını sorma, bilmiyorum, 9. maddeye bak yeter.
12. Evet ya da hayır gibi cevaplar yeterlidir, soru ne olursa olsun.
Başka anlamlar arama, evet ya da hayır iste.
13. Bir problemin olduğunda benden sorunu cözmek için yardım iste.
Benden seninle aynı üzüntüyü çekmemi bekleme, o senin kız arkadaslarının
işi.
14. 8 hafta süren baş ağrıları baş ağrısı olamaz, bir doktora git.
15. Eğer 2 değisik şekilde anlayabileceğin bir şey söylemişsem ve
bunlardan biri kötü ve seni.
16. Erkekler sadece 16 renk görürler. Şampanya bir renk değil bir
içkidir.
17. Siz el çantalarını ne kadar seviyorsanız biz de birayı o kadar
seviyoruz. Bunu anlamanı beklemiyorum çünkü ben de sizinkini
anlamıyorum.
18. Sana neyin var diye sorduğumda hiç bir şeyim yok dersen sana
inanırım, benim için olay bitmistir. O yüzden bir şeyin varsa direk
söyle.
19. Beni seviyor musun diye sorma. Emin ol ki sevmesem yanında 1 saniye
bile durmam.
20. En karmasık durumda bile bizim için temel kural şudur: En kolayını
seç. Bizden komplike şeyler bekleme. Biz gerçekten basitiz.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:54 PM
Adamın 1i varmış,ikinci dönem düzeltmiş...
Adamın gözü dalmış, burnu yaprak.
Adam gülmüş, karısı lale.
Adam satmış, karısı RTL.
Adamın biri tuvalete atlamış, niye? Çünkü kendini bi bok
zannediyomuş
Adamın canı sıkılmış, gevşetememişler.
Adamın birinin kafası kızmış vücudu erkek.
Adamın biri hakkını aramış meşkul çıkmış
Adam donmuş, karısı fanila.
Adam basmış, karısı sopranO
Adamın ayakları kokmuş, elleri linyit
Adamın Metresi varmış kadının santimetresi
Adamınn inadı tutmuş bir türlü bırakamamış
Adamın Evi Yanmış odaları düz
Adamın canı çıkmış birdaha yerine takamamışlar
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:54 PM
Öperseniz beyefendi değilsinizdir,
Öpmezseniz adam değilsiniz.
İltifat edersiniz "YALAN" der,
Etmezseniz bırakır gider.
Her isteğine evet derseniz karaktersiz olursunuz,
Karşı çıkarsanız anlayışsız.
Çok yanına giderseniz "SIKILDIM" der,
Az giderseniz küser.
İyi giyinirseniz "ÇAPKINSIN" der,
Dikkat etmezseniz zevksizlikle suçlar.
Kıskanırsınız "HUYUN KÖTÜ" der,
Kıskanmazsınız "SEVMİYORSUN" der.
Siz bir dakika geç kalın kıyamet kopar,
Kendisi bir saat gecikirse "BUNDA NE VAR???".
Arkadaşınızla buluşursunuz adı ihmal olur,
buluşur "BİZİM KIZLAR" olur.
Siz başka kadına bakacak olsanız gözleriniz oyulur,
Başka bir adam ona baktığında adı "HAYRANLIK" olur.
Konuştuğunuz anda dinlemenizi ister,
Dinlediğiniz anda "NEDEN KONUŞMUYORSUN?" der.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:54 PM
Burçların Kötü Yönleri
Sürekli burçlarin iyi yönleri dile getirilir. Oysa her burcun kendine göre kötülükleri de var.
KOÇ
- Sana kalsa dünyada herkes aptal bi sen akıllı dimi !!! Millete öğütler verir ukalalık taslar, önüne yemek koysan beğenmez... Allah düşmanların başına vermesin...
BOĞA
- Sen ayrı bi panel konususun... kafayı iş yapmakla bozmuş sanki dünyayı bu kurtaracak.... inatçı mı inatçı, dik kafalı...
İKİZLER
- Sen hızlı ve pratik düşünebiliyorsun, ama insanlar seni bunun için diil bisexuel olduğun için seviyolar.. kendinden çok şey verip karşındakinden az şey bekliyorsun yani salaksın... ayrıca çoğu şizofrenin de ikizler burcundan çıktığı söyleniyor, bilgine...
YENGEÇ
- Sen sempatik ve başkalarının problemleriyle ilgilenir görünmeye çalışan son derece yapmacık birisin, ama biz bu sahte şirinlik numaralarını yemeyiz... Bu arada akıl hastanelerindekilerin %90'ının yengeç burcu olduğu söyleniyor! Haberin olsun!
ASLAN
- Sen kendini dünyanın zirvesindeki kusursuz insan sanmaya devam et, ohoooo millet senle ne dalga geçiyor haberin yok... Eleştiriye hiç gelemeyen, kendini beğenmiş zavallı aslan parçası, sen kendini bir odaya kapat ve hayatının geri kalanını aynada oranı buranı seyrederek geçir bakalım....
BAŞAK
- Sen pek aklı başında otoriter biri olduğun için dağınıklığı pek sevmezsin di mi? Ama senin her tarafı didik didik kontrol etme huyundan millete fenalık geldi! Amma soğuk, ruhsuz tipsin yaa sen, zaten sevişirken uyuyakalabilen birinden başka ne beklenir ki?
TERAZİ
- Sen sanatçı ruhlu olduğun için apayrı saçma salak bi boyutta yaşıyorsun... Böyle aklı bir karış havada gezen adamın iş bulması da pek muhtemel değil, ömrünün sonuna kadar aylak aylak gezersin, sonunda da her büyük sanatçı gibi "kimse beni anlamadı" diye çıldırırsın yarım aklın da gider
AKREP
- Sen hele sen! Berbatların içinde en berbat olan! İçten pazarlıklı, kıskanç, ahlak anlayışı sıfır! Çoğu Akrep'in eninde sonunda korkunç bir cinayete kurban gittiğini duymuş muydun?
YAY
- Sen her şeyin iyi tarafını gören şen şakrak bir tipsin, kendini buna alıştırmışsın ne de olsa yeteneksizliğini ve şanssızlığını başka türlü örtemezsin değil mi? Çoğu Yay burcu zaten alkoliktir. Seni adam yerine koyup bu kadar yazanda kabahat...
OĞLAK
- Sen tutucu ve risk almaktan kaçan birisin. Böyle biri dünyada ne diye yer işgal eder ki! Şöyle bir etrafına bak bakalım hangi kayda değer insanın Oğlak burcundan çıktığı görülmüş?
KOVA
- Sen güya çok atak birisin ya, bir şeyi elde etmek için her türlü yalanı söylüyorsun, ama yalanı bile beceremiyorsun. Aynı hataları döne döne yapıyorsun çünkü kafasızsın. Ne sinirleniyorsun? Doğruları söyleyince kabahat oluyo di mi...
BALIK
- Senin maşallah hayal gücün pek gelişmiştir. Sürekli FBI'dan ya da CIA'den birilerinin peşinde olduğunu düşüne düşüne sonunda kafayı yiyceksin. Ama sen en iyisi hayallerinle baş başa kal, nasılsa arkadaşlarının arasında en ufak bir dikkat çeken tarafın yok, kendine güveni olmayan öyle sessiz sedasız bir tipsin işte...
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:55 PM
Bu mesaj ozel bi frekansla gonderilmistir.zekilerde hafiza kaybi aptallarda kisa sureli korluk bazılarında bi anlik gulumseme yapar!!!
seni gorunce gozlerim dolar, kulaklarim mark
oglum müjde sana is buldum _ nasil is büfede yedigün çalişacaksın
Temel ile Dursun Trabzonda KAZI yapiyorlarmis. Kaz ölmüs
Zaman kötü , Kolla DötüTextText
Ey daglari taslari herseyi yaratan rabbim ,herseye bir güzellik ayri bir tat insanlara akil mantik zeka dagitirken bu mesaja mal mal bakan bu öküzü niye unuttun
Adamın biri saçlarını önce ortadan ayırıyormuş sonra liseden ayırmaya başlamış.
su anda her 100 kisiden 35i uyuyor, 10u yemek yiyor, 25i calisiyor, 15i uyuyor yapiyor, 10u araba sürüyor, 4ü ders calisiyor bir tabe salakta elinde telefon sms okuyor
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:55 PM
Metin Uca: Mevlana'nın tarikatından olup dönenlere ne denir, s1, s2...?
Yarışmacı: Semaver!..
Muhabir: Hangi dalda ödül vereceksiniz?
Mustafa Topaloğlu: Hangi dal bilmiyorum, dallar iyidir,ağacın dalları yere
eğilir...
VJ Bülent: Evet şu an yanımızda Alparslan Bey var, biraz kendinizi tanıtır
mısınız Alparslan Bey?
Alparslan Bey(!): Ben Özhan Canaydın, GS Başkanıyım...
Ntv spikeri: Bağdat'a, Cihan Haber Ajansı Muhabiri'ne bağlanıyoruz,Alo...
İHA Muhabiri: İHA kardeşim İHA.. (Telefonu kapatır...) (5dk. Sonra) NTV
Spikeri: Şimdi Bağdat'a Cihan Haber Ajansı Muhabiri'nebağlanıyoruz.
Bağdat'ta olanları anlatır mısınız sn. .....?
CHA Muhabiri: Ben Bağdat'ın 25 kilometre dışındayım. Burası bir sanayi
merkezi sayılabilir. Bağdat'a gidip gelmek çok zor oluyor. Neler oluyor tam
bilmiyorum!..
(Pokémon'dan)
Kız: Kabutolar Pikaçu'yu öldürdü!..
Erkek ve ana karakter olması muhtemel kişi: Allah belalarını versin
kitapsızlar, namussuzlar!..
Diken saçlı kişi: Hacı sen ne diyorsun bu işe yaa adam kral çıktı?
Ana karakter: O benim üstat yaa iyi heriftir...
M.A.Birand: Burçun, Bağdat'da durum nedir? Bombardıman sürüyor mu?
Burçun: M.A.Birand MAALESEF bombardıman 15 dakika önce sona erdi...
Paşa: Aynen sizin dediğiniz gibi diyorum sayın Cevizoğlu...
Hulki Cevizoğlu: Ben bir şey demedim ki,sizin dediğinizi söyledim...
Muhabir: Savaş başladı, ne düşünüyorsunuz?
Cem Uzan: Türkiye elindeki bütün kozları oynadı.Türkiye büyük bi "açmaz"
içinde...
Passaparolada bir elemana soru Metin Uca: Stanley Kubrick'in yapmak istediği
fakat Steven Spielberg'in tamamladığı film.Y_ _ _?
Yarışmacı: Yurassin park...
Metin Uca: C harfindeyiz, soyadı Koray olan ve Temmuz 2000'de kaybettiğimiz
ünlü sunucumuz?
Yarışmacı: Ceyda!..
Metin Uca: Tatlı Kaçıklar, Çiçek Taksi gibi dizilerde oynayan Erol isimli
Türk Tiyatrosunun önemli isminin soyadı?
Aynı Yarışmacı: Gani!..
"Deja Vu oldum zannettim..." Murat Kosova
"Bağdat'a yapılan hava saldırısında 4 ölü öldü..." CnnTürk'te gün içindeki
gelişmelerin listelendiği programda
"Bursaspor'un 5 maçta iki mağlubiyet 3 yenilgisi var..." İlker Yasin
"Çocuk sahibi olmam an meselesi..." Ebru Şallı
"Dokunuşu vuruşu şut orta karışımı vuruş şutu..." Şansal Büyüka
"Yüce Rabbimizin yardımıyla bu nehri de geçtikten sonra ver elini
Meksika..." Tgrt'deki bir fimde kovboy eleman Meksika sınırında
"Mete beni duyuyorsa duymadan da konusabilir..." Can Ataklı ("Sen devam et
Mete, biz seni dinliyoruz..." demek istiyor)
Turgay Şeren: Manchester da az takım değil, bir adam var onlarda Nisteroç mu
ne?
Sunucu: Van Nistelrooy!..
Turgay seren: He, o ne biçim bir şey öyle yaa...
"Bir hafta, yani 15 gün sonra Trt ekranlarında..." Deportivo - Real Sociadad
maçını sunan Trt spikeri
"İnsan insan gibi olduğu, insanın zaman zaman hayvan gibi olduğu, yani o şey
hayvanlar yırtıcı hayvanlar..." İbrahim Tatlıses (resim sergisinde bir resmi
yorumluyor)
"Rize'de öğlen saatlerinde başlayan yağmur maçtan kısa bir süre önce
kesildi, sonra da durdu..." Tansu Polatkan
"Yani ne bileyim, doksan bile değil yüz derece döndüm o olaydan sonra..."
Kuşum Aydın
"Saddam ölü, ya da hala yaşıyor..." Defne Samyeli
"Sahada top ayağına yakışan tek futbolcu Emre desem, umarım duygusal
davranmış olmam..." ==> Güntekin Onay
"He no eat!.." Acun Ilıcalı
Metin Uca: İstanbul aşığı ünlü şairimiz, "Y"?
Seçkin Piriler: Yaşar Nuri...
Memoli: Çabuk bırakın o bebeği!..
Adam: O niye o?
Sunucu: Hilal hanım, takip mesafesi nedir peki?
Hilal Cebeci: Takip mesafesi şey, şimdi mesela ben şu an 40 km. hızla
gidiyorum ya, önümdeki araçla aramdaki mesafe de 40 km. olmalıdır...
Sunucu: Bu durumda İstanbul-Ankara yolunda sadece 13 araç olabilir!..
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:55 PM
Benim hikayem biraz ilginç. Parola koyarken parola koymakta güçlük çekiyorsanız bu yazıyı okumalısın.
Bende parola koyarken çok zorluk çektim ve en sonunda kamuflajlı bir parola buldum"SANANE"
Arkadaşlarım bana cips kola çıkolata ısmarlıyor ve bana yemin ettiriyor parrolamı söylemem için bende onları kırmıyom cips vs. şeyleri yedikten sonra "sanane" diyorum onlarda bana şunları söylemeye başlıyorlar.
-oğlum yemin ediyon Allahı şahit yapıyon sonrada bize söylemiyon aslında ben parolamı söyledim ama onlar farkında değil yalnız "sanane" parolasını değiştirdim kimse benim üye olduğum yerlere parola olarak "sanane " yazmasın!!!!
Yalnız okuyanlar bu parolayı biriniz kullansın artık kimin kullanacağına siz karar verin benden bu kadar parolanızı bu söylediğimi yaparsanız çok büyük kamufilaj yapmış olacaksınız .
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:55 PM
Bir gün minibüste gidiyoruz kızın biri bindi ve şöföre para uzatıp bi öğrenci alırmısınız dedi. kaptanda hiç istifini bozmadan sabahcımı öğlencimi dedi kıza. kızda öğlenci olsun lütfen dedi her kes bi an durdu ve sonra içeride millet koptu :)))
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:56 PM
ENTELLEKTÜEL ÇOCUĞUN SEVGİLİSİ İLE KAVGASI:
Erkek kıza telefon açar...
- Buket merhaba hayatım. Nasılsın?
- İyiyim sağol canım sen nasılsın?
- İyiyim sağol. Akşam buluşuyoruz degilmi ?
- Evet Murat buluşacaz ama lütfen bu sefer farklı bir yere gidelim.
- Tabiki hayatım sen nasıl istersen. Gelip seni alıyorum.
Çocuk gider, kızı evinden alır ve arabaya binip ilerlemeye başlarlar...
- Murat bu Komiser Shakespeer filmine gidelim mi bugün hayatım.
- Offf Buket! O film bana çok banal geldi. Böyle igrenç bir filmi nasıl seyretmek istersin ki?
- Seyretmeden igrenç olduğunu nasıl bilebilirim Murat! Hem sen nereden biliyorsun o filmin igrenç olduğunu. Sakın bana izlediğini söyleme.
- Evet izledim.
- Ayyy Murat inanmiyorum. Bir Sosyal Faaliyette bulunuyorsun ve bensiz.
Bunu bana nasıl yaparsın?
- Yaaa Buket saçmalıyorsun geçen gece arkadaşlarla gittik.
- Aşkolsun sana Murat hani birbirimizden habersiz hiç birşey yapmayacaktık.
Hani beni çok seviyordun.
- Buket uzatmıyalım sevgilim. Lütfen.
- Ayyy ne demek uzatmayalım Murat. Daha dün bir tiyatroya ücretsiz bilet buldum fakat yalnızca bir tane oldugu için kabul etmedim.
Ben bunları düşünürken senin bu yaptığına inanmıyorum.
- Haklısın hayatım özür dilerim.
- Ayrılsak iyi olacak diye düsünüyorum Murat. Bugün sinemaya giden yarın tiyatroya gider. Beni aldatmana katlanamam.
- Anlıyorum Buket nasıl istersen. Ama lütfen dost kalalım. Bütünüyle senden kopmamı bekleme. Ayrıca geçen gece gittiğimiz barda o çocuğa nasıl baktığını farketmiştim söyliyeyimde.
- Offff ben ona bakmadım Murat !
- Hesap vermek zorunda değilsin hayatım biz artık ayrıldık...
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:56 PM
Tankut nedir?
Hayatınızdaki sevdiğiniz, değer verdiğiniz bayanların yanına yakıştıramadığınız veya
acayip kıl olduğunuz erkek arkadaşı ve/veya adayına kısaca TANKUT diyoruz.
Neden kızlar tankutları seçer?
Çunki her genç kızın rüyası olan tiplerdirler.
Yakışıklı
Karizmatik
İyi para kazanan
Kariyer planlamasını yapmış ve bu yönde adım adım ilerleyen.
Entellektüel birikimi olan
Kızı ezmeden sahiplenen
Romantik
Ciks mekanları sık sık ziyaret eden
Neden tankut'tan nefret ediyoruz?
Tankut her zaman bize alternatiftir çünki,
her zaman bize göre bir artıları vardır
çirkinse karizmatiktir (bakınız okan bayülgen)
veya acaip yakışıklıdır (bakınız achiles)
sıradandır ama çok zengindir.
Alternatif tankut isimleri
Tankut, Berk, Taşkın, Berkcan, Çağıl, Çağan,
Barçın, Ufuk, Gökhan, Gökmen, Baran, Aybars, Göktürk
Tankut meslekleri
Bir borsa aracı kurumunda Dealer, Analist veya Broker
x bir firmada, İş Geliştirme Müdürü / Genel Koodinatör / Yönetim Kurulu üyesi
Bar/Cafe İşletmecisi
Ressam, tanınmamış müzisyen veya fotoğrafçı (ama aileden zengin)
Reklamcı (metin yazarı mesela)
Mücevher tasarımcısı
Tankut evleri
Tankutların evleri genelde şu özellikler barındırır.
Geniş en az 200 metre kare stüdyo daire,
az mobilyalı olacak evimiz ama teknolojik olacak,
ikiz yatak (yatağın tavanında ayna) ayna uygulaması tavşan ruhlu olanlarında vardır
büyük rahat koltuklardan oluşan oturma grubu,
amerikan mutfak,
oturma grubunun karşısına bir ev sineması sistemi,
mükemmel bir müzik seti dvd li filan,
evin içine serpiştirilmiş bir sürü irili ufaklı hoperörler,
muhakak ana tv sistemine bağlı hazır bekleyen xbox oyun makinesi ve kumandaları
Çekim yapmaya hazır amatörden biraz daha iyi video kamera ve ışık sistemi
yatak odasında geniş bir gardrop, boy boy kıyafetler.
geniş bir banyo (Fantaziye uygun büyüklükte küvet veya duruma göre jakuzi),
Evin temizliği ile uğraşan her gün öğleye doğru gelen 45 yaşlarında bir hanım.
Tankut Arabaları
Tankutların vazgeçilmez aksesuarı arabadır.
En büyük zevkleri hızlı araba kullanmaktır.
Çok zenginleri ferrari filan kasmaya çalışırlar ama genelde kullandıkları
araçlar 80 milyarın üzerindeki ithal otomobillerdir.
Mecbur kalmadıkları sürece arabada sevişmezler, araba onların mabedidir.
Tankut Bilgisayarları
Paraya para demediklerinden paranın alabileceği son model diz üstü bilgisayarları
kullanırlar. Meslekleri ile alakalı yazılımları kullanırlar ve pek nadir de olsa
chat yaparlar, güzelim makineler heba olur bu adilerin ellerinde.
Bu yetmezmiş gibi diz üstü bilgisayarlarına ipod veya cep telefonuna davranır gibi
davranırlar. Evde çalışma odalarında ayrıca büyük ve yine son model oyun oynamak
için hayvan bilgisayar sistemleri vardır.
Tankut Cep telefonları
Arkadaşlar nokia yeni model çıkardıkça cep telefonu değiştirirler. Anlaşmalı oldukları
sürekli yeni modelleri takip edip yeni model çıktıkça kendilerine haber veren
telefoncuları vardır.
İçlerinde maceracı ruha sahip olanları Motorolanın Hello Moto sunu veya simensin en
pahalı modellerinide tercih edebilirler.
Tankut ve nakit para
Klasik bir tankut'un üzerinde günlük harcamalar içim yaklaşık 500 YTL civarında nakit,
en az 200 euro ve en az 300 USD bulunur.
Ayrıca ani bir trafik kazası yapıp çarptıkları adamı şikayetten vaz geçirmek için 1 adet
1000 USD lik banknot katlı olarak cüzdanlarının dibinde saklıdır.
Tankut ve Kredi kartları
Tankutlar her daim likit olsalarda harcamalarının büyük kısmını Kredi Kartı ile yaparlar,
Tankutlara göre bar/cafe/restoran gibi mekanlarda ödemeyi nakit veya ticket (yemek çeki)
ile yapmak ayıptır. Yemek çekini sadece iş arkadaşları ile öğle yemeğinde sosisli yerken
kullanırlar.
Tankut ve Sinema
Tankutlarda kız portföyü geniş olduğundan vizyondaki tüm filimleri izlerler hatta
bazılarını birkaç kez tekrar izlemek zorunda kalırlar. Film zevkleri yoktur. Sinemayı
kızlarla vakit geçirilen bir mekan olarak düşünürler.
Tankut ve Tiyatro
Tankutlar sürekli sinema izleyicisi olmalarına rağmen tiyatroya ancak entel dantel bir
kızla çıkıyorlarsa mecburen giderler. Keza şiir dinletisi, imza günü, panel, konferans
gibi etkinlikleride tiyatro gibi değerlendirirler.
Tankut ve Müzik
Tankutların klasik bir müzik anlayışı vardır. Rakı içerken arabesk veya türk sanat müziği
dinlerler ancak günlük hayatta genelde yabancı pop olayındadırlar. Portföylerindeki
kızların müzik tercihlerine göre ritmini sevdikleri her müziği dinlerler.
Bunun yanında evlerinde geniş bir Klasik Müzik ve New Age arşivleri olur.
Sevişirken bu müzikleri tercih ederler.
Tankut ve Siyaset
Tankutlar Anap'ın Anap olduğu dönemde genelde Anaplıydılar. Bunlardan bazıları geçtiğimiz
dönemde uzan gazıyla genç partili oldular. Halen büyük çoğunluğu anap-dyp çizgisindedir.
Politikayla aktif olarak ilgilenmezler, faiz/euro-USD/güncel araba fiyatları gibi değerleri
vardır.
İçlerinde aile baskısı ile politikaya sokulmuş olanları vardır. Ülkemizde çok zengin ve büyük
aileler bizimde bi vekilimiz olsun diyerek zaman zaman bu gençleri ilerde girdiği partide bir
konuma getirip vekil seçtiririz düşüncesiyle gençlik kolları başkanlığı filan yaptırtırlar.
Tankut ve Kitap
Tankutlar kitap okur. Entellektüel birikimleri vardır. Siyaset hariç her konuda okurlar.
Tüm yeni çıkan kitapları okurlar, özellikle kızların takip ettiği Ahmet Altan (aldatmak),
Murathan Mungan (sende aşkları temize çektim...) gibi yazarları takip ederler. Özellikle
geçerli bir meslek sahibi olmayanları (misal : yazar, ressam, müzisyen vb...) muhakkak bir
roman denemesi yaparak en az bir 20 adet A4 dolduracak birşeyler karalamışlardır. Kızlardan
çok anlarlarmış gibi bu denemeleri okuyarak yorum yapmalarını isteyerek pirim yaparlar.
Tankut ve Televizyon
Klasik bir Tankut popüler dizileri takip eder, özellikle kızların sevdiği "Bir istanbul masalı",
"Haziran Gecesi" ve bunun gibi diziler favorileridir. kızlar sevdikleri diziler ile ilgili sohbet
etmeye bayılır. Bunun yanında yükselen değerlerimizden cnbc-e, ntv, cnn türk üçlüsünün sürekli
takipçileridirler. Bu 3 kanalın hemen her programını izlerler.
Tankut ve Romantizim
Tankutlar duruma göre romantizmi bir silah olarak kullanabilmeyi beceren yetenekli erkeklerdir.
Kızlar romantik erkeklere bayılır. İtiraf etmek gerekirse, Tankutlar gerçekten romantiktirler
ve kızların çoğunlukla onları tercih etmelerinin sebebide budur. Biz sıradan erkekler romantizm'i
kızlara karşı bir silah olarak görürken bu tankutlar romantizmi gerçekten yaşayıp yaşatarak
parsayı götürürler.
Tankut ve Moda / Giyim kuşam
Tankutlar her zaman için trendy giyinir, genelde tek bir gömleğe 200$ verecek kadar sapkındırlar.
Geniş bir gardropları vardır. Her zaman gardoplarında hiç giyilmemiş bir kaç takım kyafetleri olur.
Modayı sadece kendileri için değil kızları içinde takip ederler, renk seçimleri genelde kötüde olsa
marka aldıkları için öyle yada böyle hediye ettikleri tüm kyafetler çok beğenilir.
Tankut ve Yemek
Damak zevkleri yoktur. Ot yada bok yiyebilirler, Portföylerindeki kızların damak zevklerine göre
herşeyi yiyebilirler. Genelde güzel tadların nerde olduğunu bilirler, kızlar damak zevki olan ve
kendilerine farklı tadları keşfettiren erkekleri beğenir çünki.
Tankut ve mutfak
Tankut aynı zamanda iyi bir aşçıdır da,
kızların tav olacağı sebze ağırlıklı kolay pişirilen tüm yemekleri bilirler.
Misal prtaik bir Tankut yemeği tarifi :
Malzemelerimiz :
2 adet havuç
1 adet kabak
1 adet patates
1 adet pırasa
2 adet acı biber
1 bağ maydonoz
2 domates
1 bardak haşlanmış bezelye
yarım bardak şarap
yarım tane kalın doğranmış tatlı soğan
4 yaprak nane
4 yaprak fesleğen
2 kaşık sıvı yağ
tuz-karabiber
havuç-kabak-patates-pırasa-soğan-acı biber tavada az pişmiş hale getirilir.
üstüne baharat ile şarap ve soyulmuş küp küp doğranmış domates ilave edilir biraz daha pişirilir.
çok az tuz ve kızın acı sevip sevmediğine bağlı olarak biber miktarı çok tutulabilir.
pişmiş sebzeler iki servis tabağına pay edilir,yanına bezelye konur,
fesleğen ve nane ile şekil yapılır. yanında minimum 100$ lık bir şarap ile servis yapılır.
Sıradan bir erkek için saçma sapan bir yemek olan bu yarı pişmiş sebze tabağının kesin çince bir
ismi vardır. Ve özellikle tiki kızlar bu yemeğe bayılır.
Tankut ve seks
Tankut en az 2 farklı kızla haftada en az 4 gece ve 1 gündüz seks yapar.
Tankutlar tatminsiz olduklarından sekste azimlidirler. bari kızı mutlu edelim diyerek çok
çalışırlar, işte kızların tankutları tercih nedenlerinden biride budur.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:56 PM
Bir kredi kartı basvurum vardı, kabul oldu mu
acaba?...
- Ne yazık ki 250 ye 300 oyla reddedildi...
- Arkadaslara kredi kartı geldi bana
gelmedi?...
- Bundan sonra arkadaslarınızı daha dikkatli
secin....
- Yani beyefendi on kere form doldurdum kredi kartı
icin...yine red, Allah askına bu kartı alabilmek icin ben naapayım
siz soyleyin?
- Gidin Masterbaba turbesinde dua edin....
- Kartımın limiti neden bu kadar dusuk
- Uluslararası para piyasası dengelerini bozmak istemedik....
- Yarın gidip bankadaki tum paramı cekiyorum...
- Bunu yaparsanız tarih sizi affetmeyecektir...
- Bankamatik kartımı yuttu, naapıcam?...
- Sakin olun ve elinizi yavavasca kart yuvasından
cıkartın......
- Ya kart matikte kaldı ve buralarda bir sube yok.
Acaba bir ekip gonderebilirsiniz?...
- Derhal... Yalnız ekip gelinceye kadar siz suni teneffuse devam
edin...
- Az once bir fax cektim ulastımı acaba?..
- Normal miydi, Yıldırım mıydı?
- Ekstrem bana ulasmıyor ve surekli faiz
odüyorum!...
- Nereden geliyor bu degirmenin suyu...
- Yauv kardesim 10 dakkadır muzik dinletiyorsunuz
adama...!
- Guzel sanatların hangi dalına tahammul
edebilirsiniz ki?
- Siz bana kuryenin adresini verseniz ben gidip alsam
olmaz mı?
- Bunu duymamıs olayım...,
- Sizin yeriniz nerde?
- Her zaman yanınızda
- Yav beyefendi ben kartımla 300 milyon nakit avans
cektim bunun faizi gunluk mu alınıyor?
- Acısını her an hissedeceksiniz...
- Borcumu iki ay odemezsem kartım takibe girer mi?
- Fazla uzaga kacamaz....
- Kısa vadede hangi enstrümana yatırım yapmamı tavsiye edersiniz? -
Parayı veren dudugu calar.
- ınanmıyorum 10 milyon icin 7 milyon faiz
gelmis...Allah hepinizin cezasını versin!...
- Bunun icin fax cekmeniz gerekiyor...
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:56 PM
Dalgıçların Son Sözleri
.20kg ağırlık yeter mi?
.Şu mağarada ne var?
.100m ye dalarım, bişi olmaz
Balıkçıların Son Sözleri
.Hava bugün ne güzel.
.Aaa ne güzel balık!
.Şu tıpa ne işe yarıyor abi?
.Çapayı almadık mı?
.Burnu dalgaya mı verecektik?
.Şu koya girdik mi tamam.
Motorsikletçilerin Son Sözleri
.Ben şu iki motorun arasından geçerim. (far ışığında)
.Bak şimdi ibreyi sona dayandırcam.
.Kaç basıyorum acaba?
.Demek daha önce motora binmedin. Atla arkama biraz dolaşalım.
.Virajda hangi tarafa yatacaktık?
.Bunun önü nasi kalkıyo?
.Motor bozuldu, sen beni şu iple çek.
.Nihaaaa köprü! (250 basarken)
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:57 PM
"Biz demistik ama Ortega'nin futbol hayatini bitiririz diye..."
"Baskent Ankara'nin ismini de Anakara olarak degistirelim oldu
olacak..."
"Hastiiirr.. Seneye takima Alex'i transfer edecektik be!!"
"Apo'nun aglamasi durmak bilmiyor efendim..."
"Tayyip Bey müjde müjde! Dünyada bizdekiler disinda at kalmadi
efendim..."
"Abi yemisim Halikarnas'ini, Barlar sokagini! Bodrum Helga'siz Emma'siz
çekilir mi simdi yaa!"
"Kurt hikayesi artik inandirici olmaz. Tarih kitaplarinda da degisiklik
yapmak lazim simdi. Yaz bakalim: Orta-Asya Denizi'nden Anadolu'ya
gelirken
Türkler'e bir yunus yol gösterdi..."
"Heyooo!! Dünya Cografyasi'ndan yirttik oglum! Dersler bos geçicek."
Ah be Orhan Abi! Batsin bu dünya deyip durdun! Bilmiyo musun Türk'e
biseyolmaz.. Al buyur! Kaldik bi basimiza iste!"
Duydun mu Miralay Suphi Bey, düsmanin tamami denize dökülmüs
sonunda..."
"Ben simdi nereme sokucam bu Green Card'i laann?"
"Abi Edirne'den Ardahan'a gidilir mi be? Dünyanin yolu!!!"
"Çekiliste gemiyle dünya seyahati mi kazanmisim? Gidin baskasiyla kafa
bulun lan.."
Ulan simdi isin yoksa 4 yilda bir Olimpiyat düzenle dur."
"Amma balik yeriz artik bee!!"
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:57 PM
1)Kavga sahnelerinde,eger ortalikta bir havuz gorunuyorsa,grup ne kadar kalabalik olursa olsun,
kavga butun kotu adamlar havuza atilana kadar surer...
2)Havuzun gercekten de kotu adamlar uzerınde nihai bir
etkisi vardir.Havuz yakininda kalabalik bir dogus
cereyan ettiginde,kotu adamlar kahramanimiz tarafindan
defalarca yere serilseler bile kalkip yeniden
saldirirlar.Ancak havuza atilan asla havuzdan cikip
tekrar saldirmaz.
3)Tabancali catismalarda ;kurtulmak icin fotr sapka
giymek yeterlidir.Bu kesin bir tabudur:Fotr sapka
takan birinin,sapkasi vurulur...
4)Ormanda dogus sahnelerinde ,polis tam iyi adam kotu
adamlarin hepsini alt eder etmez gelir.Kahramanimiz
son yumrugu atınca,birden bire orman yolunun ortasında
arka arkaya dizili iki ya da uc polis arabası belirir.
5)Polis baskinlarinda,kac polis arabasi olursa
olsun,hepsinin kapilari ayni anda acilir.Ondeki
arabadan iki tane pardesulu ve fotr sapkali sivil
polisle iki tane uniformali polis,arkadaki araba ya da
arabalardan da dorder tane uniformali polis cikar...
6)Silahli catisma sahnelerinde,en kotu yer
tavandir.Tavanlarda kotu adamlar durur ve hepsi tek
tek vurulup asagıya duser.
7)Tavandaki adamin yapabilecegi en kotu sey,arkası
donuk olan kahramanimiza nisan almaktir.Cunku tam o
anda,kahramanimizin arkadasi tarafindan vurulur...
8)Eger kotu adamin elinde bastan bicak varsa korkuya
gerek yoktur.Cunku bu durumda,kahramanimiz kotu adamin
kolunu bukerek bicagi elinden dusurur.Ancak elinde
bicak gorunmeyen adamlar tehlikelidir,Cunku son anda
cikarip esas kiz ya da esas oglanin karnina
saplayabilir...
9)Yerde kum varsa,kotu adam ne yapar eder bir avuc
alip kahramanimizin gozune atar...
10)Kalabalık kavgalarda filmin kahramanini yenmenin en
pratik yolu,kafasina bir cuval gecirip,cuvalin
etrafini iple sarip,dort bir yandan sopayla
vurmaktir...
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:57 PM
Çok kolay bir ders. Ben A almıştım.
Baba, bu dönem kitaplar çok tuttu.
Yedi göbekten İstanbul'luyuz.
Üç saatte Ankara'ya indik.
Çok yakın ahbabım olur.
Elimizde büyüdü.
Orada durumunu toparlamış. Paraya para demiyormuş.
Paranın ne önemi var muhim olan insanlık.
Abi sen kapat, ben hemen arıyorum.
Çocuğu çıkardım bile, birazdan sende.
Kesinlikle kırılmaz.
İmkansız, daha ucuza bulamazsınız.
Şimdi seni düşünüyordum.
Hayır efendim çekmez.
Giyince açılır, merak etmeyin.
Çek bekliyorum, geç kaldı, gelsin hemen yatıracağım.
Seni sevdiğim için yapıyorum bunları.
Kapatmam lazım, ocakta yemek var.
En doğru, en hızlı, en detaylı haberler için bizi izleyin.
Biz demokrasinin bekçisiyiz.
Saat durmus, çalmadı.
Yok canım, benim değil, arkadaşlar unutmuş.
Biz de şimdi içeri girdik.
Biz de tam kapıdaydık.
Aaa, sana en az beş e-mail gönderdim, almadın mı?
Sürekli arıyorum, düşmüyor.
Karım çok hasta, acil servise yetiştirmem lazım.
Oo hooo...çoktaaaan.
En geç haftaya hepsini öderim.
Arayacaktım ama işler çok yoğun, kafamı kaldıramıyorum.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:57 PM
Başarısız yönetici: karar alma kabiliyeti olmayan,analiz edemeyen,yalakalıktan hoşlanan,muhtemelen torpilli yönetici tipi.
Başarılı yönetici:başarısız yönetici sınıfına girdiği halde, bunun personelden kaynaklandığı konusunda üst yönetimi ikna eden bir tür yavşak.
Üst düzey yönetici:sorunları analiz edip,araştırarak yeni kararlar almak yerine,alttaki yöneticilerin söylemlerini direkt olarak değerlendiren bir sığır türü.(koltuk sevici)
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:57 PM
Sana yaza yaza yaz geldi. Mesaja zam geldi. Daha yazacaktım ama kontürüm bitti...
Sen bir meleksin, dağda gezen ineksin, ot veririm yemezsin, Allah belanı versin...
Bataryası zayıf rüyalarımda , kapsama alanı dışında kalan sevgilime.. Şebeke hatası nedeniyle ulaşamadım, şimdi yüreğimde full çeken hattımla seninleyim...
Bu mesaj özel bir frekansla gönderilmiştir. Zekilerde hafıza kaybı aptallarda kısa süreli körlük kavşakta olanlarda ise bir anlık gülümseme yapar...
Aşk bir muz kabuğudur, dikkat etmezsen ayağın değil, hayatın kayar.
Doğa'nın kanunu varsa Arif Sağ'ın sazı var.
Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış. Onuncu köyden sesleniyorum. SENİ SEVİYORUM...
Bir sana, bir de sabah uykusuna hastayım. Hangisini seçsem diye hep ikilemdeyim.
Hayatta üç arkadaş vardır,biri ekmek gibidir har zaman ararsın ,biri ilaç gibidir gerektiğinde ararsın,biride mikrop gibidir o gelir seni bulur.
Dün rampada görmüşler seni, dagıtmışsın şanzımanı freni,bizde asla yok öyle arıza, haydi durma sende takıl Oto Aygaz'a!
Sayın abonemiz. Faturanızı zamanında ödemeğinizden dolayı hattınız kullanıma kapanmıştır. Telsim Müşteri Hizmetleri.
Aşk bir sudur , iç iç kudur !!! Aşk bir vişne iç iç kişne!!!
Aşk havuzuna aptallar düşer, ama beni ittiler!...
Şu anda her 100 kişiden 35'i uyuyor, 10'u yemek yiyor, 35'i çalışıyor, 10'u araba sürüyor, 4'ü ders çalışıyor, 1 tane salakta elnde telefon sms okuyor!
Tanrı önce erkeği yarattı sonra erkek sıkılmasın diye kadını yarattı,sonra erkek canına kıymasın diye tütünü,esrarı,kokaini yarattı...
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:58 PM
Halamlarda otururken günün birinde şaşkın postacımız kapıyı çalar ve der ki : "Üçüncü kat bunun bir üstümü?" Halamlarda ikinci katta oturmaktaydı o zamanlar .Müziplik bu ya postacıya "Hayır bunun bir üstü 3.Kat senin aradığın 4. katın bir aşağısı" deriz. Adamin kafası o kadar karışır ki bu durumda "Pardon ya ben galiba yanlış geldim" der ve kapıyı kapatır.Tabi biz yerlerde :)
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:58 PM
Medyanın sürekli gözü önünde bulunan iki insan.. İki taban tabana zıt
karakter... "Film Gibi" programı ile vatandaşı ekran başında ağlatan
yönetmen Sinan Çetin ile "Biri Bizi Gözetliyor" programında izleyenlerinin
kanını donduran Doğa Bey..
İmaj durumları
Sinan Çetin: Sadece Türkiye'nin değil dünyanın en kıllı program sunucusudur.
Ülkemizin en fazla reklam filmi çeken yönetmeni olduğu halde bir tane bile traş bıçağı reklamı işi alamamıştır. Özellikle Derby firması bu arkadaştan umudu kestiği için kendisine kin beslemektedir. Son numarası saçlarını arkadan bağlamasıdır. Milli bayramlarda beyaz kurdele takarsa şaşırtıcı olmaz..
Doğa Bey: Sinan Bey'in aksine yüzünde bir tane bile kıl yoktur.. Epilasyonu doğuştan yapılmış gibidir.. Eline bir kez bile kara saplı Derby bıçağı almamıştır.. Buna rağmen ekrana çıktığında cillop gibi ışıldar.. Onun da traş bıçağı firmalarından reklam teklifi alma şansı yoktur.. "Ne traş takımı ne makyaj takımı, ille cilt bakımı.. İlle cilt bakımı" sloganıdır..
Giyim tarzları
Sinan Çetin: Sadece siyah rengi kullandığından Neslihan Yargıcı'nın emmioğlu gibi durur.. Kıyafette seçici değildir.. Onun için siyah olduktan sonra DKNY'tan alınma bir kabanla Sivas işi keçe kepenek arasında fark yoktur.. Ayakkabıya da sıcak bakmaz ya postal türü botlar giyer veya yalınayak gezer.. Programına smokin ile çıkmasının sebebi seçiciliği değildir.. Günün birinde Komser Şekspir filmine Oscar vereceklerine inandığından kalabalık önüne smokinle çıkar..
Doğa Bey: Altında smokin pantolon, üstünde gömlekle ekrana çıkar..
Prodüksiyon amiri programın bu kadar tutacağını ummadığından smokinin ceketini almamıştır.. Pantolon belinin göğüs hizasında durması terzilik hatası değil bilinçli bir tercihtir.. Prodüksiyon amiri Onun boy atacağına inandığından pantolonu üç beden büyük seçmiştir..
Teknik kullanma
Sinan Çetin: Yakınlarına kavuşma umudu ile programa katılanlarla başarılı bir şekilde duygusal yakınlık kurar.. Temsil, programına katılan bir kadın onu tanıyınca "Evden kaçan kocam iyi ki buraya gelmedi.. Gelseydi Sinan Bey ile aramızda yaratılan büyü bozulurdu" diye düşünür.. Birbirlerine kavuşanlar ise sorunun çözülmesinden çok Sinan Bey ile yakınlaştıklarına sevinirler..
Doğa Bey: Yarışmacılarla kesinlikle duygusal yakınlık kurmaz.. Talimatlarını tekdüze bir ses tonu ile ekrandan verir.. Ekranın karşısında hiç kıpırdamadan dakikalarca durması televizyon sektörüne duyduğu saygıdandır..
Ama durumu bilmeyen seyirci Doğa Bey'in pille çalıştığını, hareketsiz kaldığı zaman da pilinin zayıfladığını sanmaktadır..
İnsani ilişkiler
Sinan Çetin: İnsanları sever, tanıdığı herkese "potansiyel sanatçı" gözüyle bakar.. Şefkatli ve vericidir.. Film çekimleri sırasında sürekli meyve yemesine rağmen artanları çalışanlara dağıtır.. İnsanlarla rahat ilişki kurar.. Yeni tanıdığı insanları hemen yemeğe davet etmesi ve onların beslenme alışkanlıklarını izlemesi en büyük zevkidir..
Doğa Bey: Onun için insan yok yarışmacı vardır.. Yarışmacıları da numaraları ile tanır.. Yüz günlük yarışma süresince sabah akşam izlediği yarışmacılara numaraları ile hitap etmesi bu yüzdendir.. Temsil "Sıfır beş Edi.. Sıfır beş Edi.." diye diye ikinci dönemde birinci olan yarışmacıyı psikiyatrislerin eline düşürmüştür ama bunda kasıt yoktur.. O yarışmada birçok Edi olabileceğini düşündüğünden tedbirli davranmaktadır..
Psikolojik durum
Sinan Çetin: Rahat ve komplekssizdir.. Kimin hakkında olursa olsun aklına geleni söyleyip rahatlar.. Sonra rahatı kaçanların tedavisine girişip aylarca zaman harcar.. Ancak onun bu rahat tavrı kolay anlaşılmaz.. Yine de tanıyan herkes ona katlanır. Özellikle yakın çalışma arkadaşları "Birgün bunun da ilacı bulunacak.." diye umutlandıklarından "Horoza yükleyin odunu, getirin sineğin budunu.." türünden talimatlarına tepki vermezler.. O bir hiperaktiftir.
Doğa Bey: Psikolojisi yoktur.. Soluk alıp verme refleksi vardır.. Hakkında söylenenlere ya da yarışmacıların kendisi için ne düşündüklerine aldırmaz.. Hakkında çıkarılan "Mustafa Topaloğlu'ndan duyduk o da uzaylıymış.." söylentilerinden etkilenmeden işini sürdürür.. O bir hiperpasiftir..
TakıntIıları var mı?
Sinan Çetin: Çekeceği filme uygun bir cümle bulmadan çalışmaya başlayamama takıntısı vardır.. "Evi ev eden avrat, yurdu yurt eden devlet.." lafını bulamadan Propaganda filmine başlayamamıştır.. Komser Şekspir'i çekmek için de aklına "Fare deliğine sığamamış, bir de kuyruğuna kabak bağlamış.." lafının gelmesini beklemiştir..
Doğa Bey: Elenecek kişiyi seçmek için görüşme odasına aldığı haftanın birincisine "Kapının kapandığından emin misiniz?" diye ısrarla sorması takıntısıdır.. Canlı yayında olduklarını, bu gizliliğe gerek olmadığını kendisi de bilir ancak sormadan duramaz.. Bir de 'üçte bir kuralını' bir yarışma boyunca en az yirmi kere hatırlatmaktan zevk alır..
Ailevi durumları
Sinan Çetin: Kalabalığı sever.. Eşi, dört çocuğu, yüzlerce yakın akrabası vardır.. Kent aşiretleri arasındaki sayısal sıralamada "Çetin ailesi" ikinci sırayı alır.. Adana'nın Cano aşiretine geçilmeyi hazmedemediği için film setlerinde ihtiyacından dört kat fazla eleman çalıştırır..
Doğa Bey: Bugüne kadar medyada kimse ile görünmemiştir.. Türkiye'nin en popüler programının yıldızı olduğu halde soyadını bilen de yoktur.. Memleketi de bilinmediği için hakkında çıkarılan "Uzaydan geldiği" söylentileri inandırıcılık kazanmaktadır.. Yine de tekdüze bir ses tonu ve sıfır mimik ile konuşması, her üç kelimede bir "mekanik olarak" es vermesi bir "android" olduğunu kanıtlamaz..
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:58 PM
Yüzmek zayıflatıyorsa balinalar nerede yanlış yapıyorlar?
Süper yapıştırıcı herşeyi yapıştırdığı halde niçin içinde bulunduğu
tüpün iç
çıdarlarını yapıştırmamaktadır?
Niçin yanlış çevrilen telefon numarası hiçbir zaman meşgul çalmaz?
Niçin falcıya gitmeden evvel randevu almak gereklidir? Geleceğimizi
bilemez
mi?
Eğer bugün hava sıcaklığı 0 derece ise ve yarın iki kat daha soğuk
olacaksa,
yarın hava kaç derece olacaktır?
Niçin "tek heceli" kelimesini diyebilmek için dört hece kullanmaktayız?
Neden insanlar gökyüzünde 400 Milyon yıldız var denildiğinde
inandıkları
halde, yeni boyalı yazan yüzeyi elleriyle yoklarlar?
Niçin limonlu gazozların içerisinde bir sürü suni tatlandırıcı varken
bulaşık deterjanında gerçek limon suyu kullanılmaktadır?
Işık 300.000 km/sn hızla yayıldıgına göre karanlık hangi hızla
çökmektedir?
Işık hızında giden bir arabada oturduğumuzu varsayarsak, farları
yakınca ne
olur?
Niçin fare kokulu kedi maması yok?
Teflona hiçbir sey yapışmadığı halde teflon tavaya nasıl yapışmıştır?
Niçin uçaklarda paraşüt yerine can yeleği vardır? Eğer uçağın
karakutusu
kaza anında parçalanmıyorsa neden bütün uçak bu kutunun üretildiği
maddeden
yapılmamaktadır?
Bunların tamamını akılcı bir şekilde cevaplayabilen kaç deli vardır?
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:59 PM
Sevgili Günlük
12 Agustos
Kanada'daki yeni evime tasindim.çok heyecanliyim. Burasi çok güzel.Daglarin manzarasi muhtesem. Onlarin karlarla kapli halini gorebilmek için sabrimi zorluyorum.
14 Ekim
Kanada dünyanin en güzel yeri.Yapraklar kirmizi ve turuncunun tonlarina dönmeye basladi.Bir atla kir gezintisi yaptim ve bir kac
geyik gördüm.çok güzeldiler. Muhtemelen yeryüzündeki en harika hayvanlar. Burasi cennet olmali.Burayi çok seviyorum
11 Kasim
Geyik avlama sezonu kisa bir süre sonra basliyor. Böyle harika hayvanlari öldürmeyi nasil olurda isterler anlamiyorum. Umarim yakinda kar yagisi baslar. Burayi seviyorum.
2 Aralik
Dün gece kar yagdi.Heryerin beyaz bir örtü ile kaplanisini seyretmek için gece kalktim.Tipki karpostal gibi. Disari çiktik merdivenlerdeki ve garajin önündeki karlari kürekle temizledik. Kartopu oynadik(ben kazandim). Kar temizleme makinasi (belediye'nin)gelince,garajin önündeki karlari tekrar temizlemek zorunda kaldik.Harika bir yer.Kanada'yi seviyorum.
12 Aralik
Dün gece biraz daha kar yagdi. Kar temizleme makinasi ile garajin önündeki karlari tekrar temizledik. Burayi seviyorum.
19 Aralik
Dn gece biraz daha kar yagdi.Ise gitmek için garajdan cikamadim.Burasi ok güzel bir yer fakat kürekle kar temizlemekten yoruldum. Kar temizleme makinesina Lanet olsun!
22 Aralik.
Bu beyaz boktan dün gece biraz daha yagdi.Kürekle kar atmaktan ellerim su topladi ve belim agrimaya basladi. Kar temizleme makinasinin ben garajin önün kürekle temizleyene kadar yolun kösesinde gizlendigini düsünüyorum. ********...
25 Aralik
S....ttigimin yilbasisi.Yine yagdi.Eger kar temizleme makinasini kullanan ********i bir elime geirirsem yemin ederim o pustu gebertecem. Yollardaki lanet buzlari eritmek için neden daha fazla tuz kullanmadigini anlamiyorum.
27 Aralik
Allahin belasi dün gece yine yagdi.Kar temizleme makinasinin en son gelisinden beri 3 gündür karlari kürekle atamadigim için eve hapsoldum.Hi bir yere gidemiyorum.Hava durumunu sunan spiker bu gece 25 santim daha yagacagini söyledi. 25cm karin kaç kürek edecegini Biliyormusun ?
28 Aralik
Kusbeyinli spiker yanilmis.83cm daha yagdi.Bu gidisle karlar yazdan önce erimez. Kar temizleme araci kara saplandi ve hiyar oglu hiyar sürücü benden küregimi ödünç istedi. Karlari temizlerken tam alti kürek kirdigimi ve sonuncusunu da onun kalin kafasinda kirmaktan zevk duyacagimi söyledim.
4 Ocak
Nihayet evden cikabildim.Markete gittim ve yiyecek aldim. Dönüste lanet geyigin biri arabamin önüne atladi. Arabamda yaklasik 3000 dolarlik hasar var. Bu hayvanlarin hepsini gebertmek lazim.Lanet yaratiklar her yerde varlar. Umarim avcilar hepsinin kökünü kurutur.
3 Mayis
Arabayi sehirde bir tamirciye götürdüm.Yollara dökülen bas belasi tuzlar yüzünden arabamin kaportasi çürümüs.
10 Mayis
Türkiyeye kesin dönüs yaptim ve Mersin'e birdaha ayrilmamak üzere tasindim
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:59 PM
Bunu bizzat ben sınavda yazdım tescillidir
biyolji sorusu
Soru=vücudun savunma şeklini yazın:(2 örnek)
1. gerilla taktiği
2. toplu müdafaa toplu hücum
Soru=sünger doku çeşitlerini yazın.
1.süngerbob
2.scotchbırayt
3.ayakkabı süngeri (olur mu hocam)
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:59 PM
Bİlİyorum Anlatmaliydim
Ona HerŞeyİ Ama Onu
Kaybetme Korkusu Varken
İÇİmde Anlatamazdim
Onu BÖyle Severken
VazgeÇemezdİm Sevgİmden
Her GÜn Benİ Bİtİrİyor
ÇektİĞİm Acilar KeŞke
Dİyorum Anlatsaydim Da
Ona Bu Kadar Mutsuzluk
Vermeseydİm GeÇ Kaldim
Sevgİlİm Affet Dİyemedİm
Sana Sen Bunlari Belkİ
DuyduĞunda Ben Çoktan GİtmİŞ
OlacaĞim Sevgİlİm Affet Dİyemedİm
Affet Bu Senİ Sevenİ HoŞÇakal Tek
DİleĞİ Senİ Sevenİn
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 08:59 PM
Ülkemizde de ilgiyle izlenen Seinfeld dizisinde George Costanza`yı canlandıran Jason Alexander, iş yerinde "çok çalışıyor" görünmek isteyenlerin yapması gerekenleri sıraladı.
İnternet kullanıcıları arasında dolaşan kurallar listesinin ilk maddesi ;
"Her zaman ellerinde dökümanla yürü". Alexander`a göre, ellerinde çeşitli döküman bulunan insanlar, özellikle işverenlerin gözünde kolayca çok çalışıyor imajı çizebiliyorlar.
Jason Alexander`a göre "Çalışıyor Gözükmenin 10 Kuralı" şöyle :
Her zaman ellerinde dökümanla yürü.
Bilgisayarı meşgulmüş gibi kullan! Tabii iş yapıyorum diye e-postalarını kontrol edebilir, sohbet edebilir, hatta sevdiğin bir arabanın özelliklerini takip edebilirsin. Eğer patron yakalarsa, "Yeni bir yazılım deniyorum" mazereti genellikle çalışır.
Masanı kalabalık tut. Çalışma masası üzerinde ne kadar çok malzeme varsa o masanın sahibi, iş verenlere, o kadar çok çalışkan gözükür. Bu sebeple masanızda ilgili ilgisiz her zaman bir sürü şey bulundurun.
Sesli mesaj sistemi kullan. Gün boyu seni sürekli birileri arayarak onlar için bir şeyler yapmanı isteyecektir. En önemlisi de senin internet' te sörf ile geçebilecek zamanını çalacaklar. Bu sebeple eğer mümkünse sesli mesaj sistemi kullanmak akıllıca bir çözüm olur. Hatta cihaza "Yoğun işlerim sebebiyle şu an yanıtlayamıyorum, lütfen adınızı ve telefonunuzu bırakın, daha sonra size döneyim" mesajı yerleştirmek akıllıca bir davranış olur.
Sabırsız ve huzursuz davran. Eğer işverenlerin gözü önündeyken aceleci ve huzursuz davranırsan, patron sizin çok çalışmaktan gerilmiş olabileceğini düşünecektir.
Ofisi geç terk et. Her zaman çalıştığın yeri geç terk et. Özellikle patron oradaysa ondan önce asla çıkma. Masanda bazı magazin dergilerini ya da gazeteleri oku ama sakın erken çıkma.
Etkileyici iç geçir. Aynı ortamda birileri varken yüksek sesle iç geçirmek, evrendekilere son derece yoğun ve baskı altında olduğun mesajını verir. Patronlar buna bayılır.
Yığın stratejisini iyi uygula. Odanın kalabalık ve sürekli çalışılır bir yer olduğu mesajını vermek için sadece masanı değil, yerleri de bir şeylerle doldur. Kalın bilgisayar kitapları olabilir. Özellikle patron odaya geldiğinde üzerinde kitapların bulunduğu bir koltukta kendisine yer açmanız patronun size minnetle bakmasını sağlayacaktır.
Kendi sözlüğünü kendin yarat. Bazı teknik terimleri öğren ve bunları özellikle toplantı zamanlarında bol bol kullan. Kimse ne söylediğini anlamayabilir ama öğreneceğin bu kelimeler patronunun gözünde minnettarlık olarak sana geri dönecektir.
Patrona göndereceğin yazılara dikkat et. Örneğin burada anlattığım taktikleri arkadaşlarına gönderirken sakın patrona da gönderme!
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:00 PM
birgün 2 tilki beraber geziyorlarmış önlerine büyük bir et çıkmış 2 tilkiden biri ben bunu yemem kesin tuzaktır demiş diğeri ise bence ye diyince sen niye yemiyorsun demiş o da ben orucum demiş oda heveslenmiş gidince bomba patlamış son nefesini verirken niye eti yiyiyorsun demiş oda top patladıya demiş
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:00 PM
Ispanak ilinin maydanoz ilçesine bağlı domates köyünde biberin pusu kurarak şehit ettiği 17 patlıcan törenle mutfağa verildi. Ayrıca yaralanan 25 tane dolmalık biber tencere devlet hastanesine kaldırıldı. Köy muhtarı karpuzun verdiği bilgiye göre 8 uzun namluluk pırasa 3 göz yaşartıcı soğan ve patlamaya hazır 5 kilo mısır ele geçirildi. Gelen bilgiye göre muhabirimiz hıyar, yoğurdun saldırısına uğrayarak cacık olduğu öğrenildi...
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:00 PM
DÜn Gece Yİne Aklimdaydin
Sankİ İÇİmden HİÇ Gİtmİyorsun
Bİran Bİle Unutamiyorum
Senİ,sesİnİ,gÖzlerİnİ
Olmuyo Ya Yapamiyorum
Belkİde Benİ Sana
Delİ Dİvane Eden GÖzlerİn
Senİnle TaniŞtiĞim GÜn
Gelİyor Aklima
Yİne GÖzlerİm Doluyor
Senİn İÇİn AĞliyorum
Ben Senİ KabullenmİŞİm
Senden Aklim VazgeÇse
GÖzlerİm Unutmuyor
GÖzlerİm Unutsa
Ellerİnİ Tutan Ellerİm
Asla Birakmaz SevdİĞİm
Unutma Benİ Be GÜzelİm
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:00 PM
* Kim bekleyecek lan şimdi yeşil ışığın yanmasını..
* Bak şimdi nasıl balıklama atlıycam..
* Gönder, gönder ben tutarım..
* Ay ! ne cici; ısırır mı ?
* Geel, geel, sağ yap geel!
* Yapma abi, şeytan doldurur..
* Yav bu prizde elektrik var mı ?
* Aabi, acaip seri bu araba yaa..
* Lan eşşek şakası yapmayın bee..
* Kocan eve erken dönmez değil mi sevgilim..
* Hala karlı mı gösteriyor hanım..
* Aaa! Nevzat bak abim geliyor..
* Hocam ne olur son bir soru daha sorun..
* ALLAH, ALLAH ! Bu tuttuğum da ne ?
* Bekle beni, bir dalıp çıkacağım..
* Beyefendi biraz kayabilir misiniz acaba ?
KARDEŞLERiN SON SÖZLERi
* Abiii, FORMAT /U ne demek?
* Abi, seninki aradı, "bi kızı götürcekmiş" dedim.
* Ablaa, babama söyledim, bana da senin balonlarından alcak.
* Abii, Müjgan geldi, ona sünnet resimlerini gösterdim.
* Bak babama söölerim haa.
DALGIÇLARIN SON SÖZLERi
* 20kg ağırlık yeter mi?
* Şu mağarada ne var?
* 100m ye dalarım, bişi olmaz
BALIKÇILARIN SON SÖZLERi
* Hava bugün ne güzel.
* AAa ne güzel balık!
* Şu tıpa ne işe yarıyor abi?
* Çapayı almadık mı?
* Burnu dalgaya mı verecektik?
* Şu koya girdik mi tamam.
MOTORSiKLETÇiLERiN SON SÖZLERi
* Ben şu iki motorun arasından geçerim.(far ışığında)
* Bak şimdi ibreyi sona dayandırcam.
* Kaç basıyorum acaba.
* Demek daha önce motora binmedin. Atla arkama biraz dolaşalım.
* Virajda hangi tarafa yatacaktık?
* Bunun önü nasıl kalkıyo?
* Motor bozuldu, sen beni şu iple çek.
* Nihaaaa köprü! (250 basarken)
DiĞER SON SÖZLER
* Bak Sadık'çığım seninle ilgili bir dedikodu duydum ama önce sana sorayım dedim. Sahi senin Kontrgerilla ile ilişkin var mı ?
* Doğalgazın ülkemize hayırlı olmasını diliyor ve doğalgaz ile çalışan ilk ocağı huzurlarınızda yakıyorum.
* Korkma hanım bu saatte kapımızı kim çalacak. Tanıdık biridir...
* Gerdeğe girmeden önce sana açıklamak istediğim bir şey var Sinan.
* Tahliye mi oluyorum hoca efendi ?
* Postanede bana ait bir koli varmış onu almaya geldim..
* Müjdemi isterim Turhan abi. Bir kızın daha oldu..
* O irmikleri neden aldın Nurhan ? Helva mı yapacaksın? Niçin?
* Bana bişey olmaz...
* Hayatımda hiç bu kadar güzel bir yemek yememiştim..
* Yalan söylüyorsam şuracıkta öliim....
* Yaw şuna bak, ne kadar gerçekci bir oyun....
* Rasim abi, kafesin kapısı kapalı, değil mi?
* Karıcığım, son günlerde biraz kilo aldın galiba?
* Elektrikçiye ne gerek var canım, ben şimdi hallederim...
* Abi bu yeni aldığım modem için paratoner taktık, bişey olmaz.
* Ben kırmızı yanmadan sarı ışıkta geçerim.
* Gel abi burası boyu geçmiyo..
* help help borgkkkkkggggggz help help (hehe turiz karı bize el sallıyo)
* Hanım, bi kibrit yak da bakalım bu ne kokusuymuş....
* Aya bak aya!! Kamyon farı gibi...
* Yaklaşırsanz atlarımm..
* Korkma ben attığımı vururum.
* Suyun derinliği önemli değil,asıl iş atlamasını bilmek.
* Baba..Ben hamileyim.
* Olum beş taş çaldım, ruhun bile duymadı
* Evladım beni karşıdan karşıya geçirir misin ?
* Bakın çocuklar, bu deney seti, kapağı açılınca güvenlik önlemi olaraktan elektriği keser.
* Ey ruuh...Geldiyseeeen.........
* Yaw Ruhi abi burası galiba Fener tribunu diil yaw...
* Moha agam soninda devlet babo köyümüza el attı..Bah uçahlarla hediye atıyolar...
* Bak olm hani akşamlar HARLEM`de dolaşlmazdı, mis gibi dolaş...
* Yaw karıcım koskoca TiTANiK bu hiç batar mı....
* Çavuş bu fitilin uzunluğu ne kadardı?
* Uff anam hepsi seninmi?
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:31 PM
Al kelimeyi vur kelimeye
Japonlar ne zaman "günaydın" der ?
Tabii ki "Türkçe" öğrenince! ...
Yerin kulağı var derler.
Benim de kulağım var. Peki ben yer miyim, Hayır yemem.
Anne, beni bekleme! Sabaha dönerim,
akşama iskender !!!
Taksime cami yapmasınlar
başkasının taksisine yapsınlar...
Danışma diyorlar
ama yine danışıyorlar...
Acele işe çünkü !...
şeytanın da çisi gelmiş...
Ah be Azrail
sen adamı öldürürsün !
Adamın biri başvurmuş
hastanelik olmuş..
Adamın birinin kafası kızmış,
vücudu erkek ...
Ağaç altında oturan bir zencinin koluna düşen karınca;
"eyvaah ! karakola düştüm" demiş.
Adamın biri 8 dil bilen birini öldürmüş
toplu katliamdan yargılanmış.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:32 PM
1 Kopya sanatında en az iki yıl master yapmış olması
2 Lügatında ödev sözcüğü yer almamalı
3 Dersten kaytarmayı sağlayacak yeni taktikleri geliştirebilme becerisine sahip olmalı.
4 Asla telefonsuz okula gelmemeli
5 Sınıf aramalarında yılan kadar kıvrak ve puma kadar çevik olmalı.
6 Okula gelmenin temel nedeni okuldan kaçmanın keyfini yaşamaktır
7 En iyi okul kapalı okuldur, ilkesini benimsemeli
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:32 PM
öğrenciler aşık olunca dersler balayına çıkar.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:32 PM
benimle konuşurken birşey söylesem sus der
söylemesem duvarile mi konuşuyorum der
-----------------------------------------------------------
dışarıya çıkarken onu dışarıya uğurlamasam kızar
uğurlasam neden kapının dibinde duruyon der
----------------------------------------------------------
çarşıya yaya gitsem neden ayaklarını youyon sonra beni doktora götürün deme diye kızar
otobüse binsem boşuna neden para harcıyon der
-----------------------------------------------------------
bilgisayrada burçlara bakmasam başka şeylerle uğraşsam neden onlara bakıyonda benim istediklerime bakmıyon der
burçlara baksam saçma sapan şeylere kafanı yorma der
-----------------------------------------------------------
beni domates almaya gönderir ona bak annecim güzel alamam desede anlamaz
geldiğimde çürük domatesle gelirsem oğlum yavrum alamıyosan alamıyorum desene der!!
-----------------------------------------------------------
evde dururken saçma sapan bi sebeb çıkarır ve bundan ötürü bana kızmay başlar bu bişey değil bide başka yanlışlarıma kızmaya başlar
-----------------------------------------------------------
kiminiz bana karşı çıkçaksınız ama bu olaylar gerçek anneler duymasın :D
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:33 PM
AFP - PARİS - Trajediler, savaşlar ve doğal afetlerin yanı sıra, 2005'te garip olaylar da yaşandı. Fransız haber ajansı AFP, yılın en acayip haberlerini bir araya getiren bir liste yaptı:
Türkiye hapishanelerinden birinde yan yana hücrelerde kalan bir erkek ve bir kadın mahkûm duvarda delik açarak, cinsel ilişkiye girmeyi ve çocuk sahibi olmayı başardı. mahkûmlar, kamu malına zarar vermekten dört ay ilave hapis cezasına çarptırıldı. (Olay, 2003'te mahkûm kadının doğum yapmasıyla patlak verdi, dava 2005'te karara bağlandı).
Avustralya Newcastle'da polis, evlerin çatılarına hızla çarpan çok sayıda donmuş tavuk bulunduğunu rapor etti. Polis, güçlü bir mancınık kullanan bu şakacıyı bulamadı.
Bir Alman postanesindeki postacılar, ellerindeki paket titremeye ve garip sesler çıkarmaya başlayınca, bomba zannederek paniğe kapıldı. Sonunda pakette bir seks oyuncağı olduğu ortaya çıktı.
Doğu Afrika ülkelerinden Mali'de, kendisini görünmez yapacağına inandığı büyüleri uygulayarak banka soygunu yapmaya hazırlanan bir adam, bankayı koruyan polislerin 'aklından geçenleri tahmin etmesi' üzerine vurularak yaralı olarak yakalandı.
İsviçre'de turizm yetkilileri, yazın erimemesi için bir buzulu PVC köpüğüyle kapladı.
Chicago'da bir otoyoldaki istinat duvarında ortaya çıkan lekenin Bakire Meryem'i temsil ettiğini düşünen Hıristiyanlar otoyola akın etti. Bir grafiti sanatçısının lekenin üzerine 'büyük yalan' yazmasının ardından tüm duvar boyandı.
Danimarka da bir papaz, Tanrı'ya inanmadığını söyleyince önce görevi askıya alındı, sonra kiliseye yeniden kabul edildi. Lutheran Protestan Kilisesi'nin yöneticisi, "Ona yeni bir şans veriyoruz" dedi.
Britanya'da sahilde amaçsızca dolaşırken bulunan ve piyano virtüözü olduğu belirtilen bir genç adam, aylarca dünya medyasını meşgul etti. Sonunda, aylar boyu bir kelime bile etmeyerek esrarengiz havasını koruyan gencin ünlü olma heveslisi bir Alman olduğu ve aslında çok da iyi piyano çalamadığı ortaya çıktı.
Karısıyla para yüzünden kavga eden İsrailli bir zengin, kasayı açıp 680 bin doları aldı ve evin ön bahçesinde yaktı.
Wimbledon tenis turnuvasının üst düzey yöneticilerinden biri emeklilik konuşmasını, kadın tenisçilerin oyun sırasında çıkardığı 'rahatsız edici' seslere ayırdı. Yönetici, konuşmasında bu seslerin giderek daha da yükseldiğinden yakındı.
Sevgilisinin hamile karısını öldürmesi için 136 bin dolar karşılığı bir kiralık katille anlaşan Japon kadın, katil başarısız olunca parasını geri almak için polise başvurdu.
Alman İçişleri Bakanlığı, bundan böyle gülümseyen fotoğrafların kimliklerde kullanılmayacağını, bu tür fotoğrafların bakanlığın kullandığı biometrik tanıma teknolojisinde karışıklığa yol açtığını belirtti.
Los Angeles'ta, bir taksici, araçta, içinde 350 bin dolar değerinde elmas olan bir para kesesi buldu. Afgan göçmeni olan taksi şoförü, elmasları öylece polise teslim etti.
ABD'nin Wisconsin eyaletinden bir yaşındaki tekir kedi Emily, bir konteynıra düşerek Fransa'ya kadar seyahat etti. Nancy şehrinde zarar görmeden konteynırdan çıkartılan kedicik, konforlu bir uçak yolculuğuyla evine döndü.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:33 PM
Kazasker nedir?
Yolunmus kaza kazasker denir Cemal/Orta-2
Olcek cesitleri nelerdir?
Boy olceyi,kilo olceyi ve kesir olceyi Ayse/Ortaokul-2
Dunyamiz nasil olusmustur?
Dunyamizi insanlar kurmustur. Dunyamiz temiz sular,temiz hava ve temiz yollari yani temiz yollarla dunyamiz guzel bir sekilde olusur. Seda/Ortaokul-2
Turkiye'nin ozel konumunu aciklayiniz.
Turkiye cok ozel bir konuma sahiptir. Ozel bir konuma sahiptirden dolayi ozel konum baska kimseyi ilgilendirmez. Ama etrafimizdaki devletler ozel konumumuza karisip dururlar. Halbuki hic karismamalilar. Selim/Ortaokul-2
Boylam nedir?
Mesela kapinin oraya gittiyimizde boyunuzu olcebilirsiniz,buna boylam denir. Yavuz/Ortaokul-2
Bir seklin duz bir sekilde destek olmadan durmasidir. Serdar/Ortaokul-2
Karadeniz bolgesinin gecim kaynaklari nelerdir?
Balikcilik hamsi yani accik tarim, natasa en cok gecim kaynagi olanlaridir. Halil/Ortaokul-2
Karadeniz bolgesindeki tarimi anlatiniz.
Karadeniz bolgesinde toprak cok verimlidir. Burada en cok hamsi yetistirilir. Hamsi once ovalarda sonra yamaclarda en sonunda daglarda yetistirilmistir. Bu bolgemizde kislar cok yagisli oldugundan hamsiler serada yetistirilir. Hatice/Lise-2
Dis ticaret acigi nedir?
En dis ve en yabanci, cok uzak aciklara yapilan ticarete dis ticaret acigi diyoruz. Bilal/Ortaokul-2
Disari ihrac ettigimiz mallar yolda hasara ugrarsa veya yerine ulasamazsa buna dis ticaret acigi denir. Mahmut/Ortaokul-2
Fotosentez nedir?
Ayin dunyaya yaklasip uzaklasmasina fotosentez denir. Davut/Lise-1
Fotograflayip sentezlemek olayina fotosentez denir. Orcun/Lise-1
Bitkilerin derin nefes alip vermesine fotosentez denir.
Terliksi hayvan ne demektir?
Terlik giymeden dolasip duran deyisik turdeki hayvanlara Terliksi hayvan denir. Sevda/Lise-1
Tanim ne demektir?
Tanim,bir varliga bir seye ozgu nitelikleri belirtilmesi niteligi bicim seklindeki kelimeyi belirten anlam tarif... Meryem/Lise-2
Ovalar kaca ayrilir?
Dorde ayrilir: Yesil ova,kurak ova,agaclik ova ve gulluk gulustanlik ova. Esma/Ortaokul-2
Ovalar dorde ayrilir. Dogu,bati,kuzey,guney. Ali/Ortaokul-2
Cukur ova,duzluk ova ve yamuklu ova diye uce ayrilir. Ufuk/Ortaokul-2
Hangi durumlarda ara secime gidilir?
Meclis baskanlarinin iflasi durumunda ara secime gidilir. Ayse/Ortaokul-3
Meclisin gorev ve yetkileri nelerdir?
Mahkemelerce olmesi kesinlesenlerin olmesine izin vermek. Orhan/Ortaokul-3
Enlem nedir?
Bir canlinin boyunu posunu olcmeye yarayan sey. Ali/Ortaokul-2
Olcek cesitleri nelerdir?
1. Terazi tarti olcek -- 2. Fakir olcek -- 3. Zengin olcek Melek/Orta-1
Olcek nedir?
Bir ilmi birim birimidir, ve olcegin tanimini yapmak icin olcek gerekir. Arif/Ortaokul-1
Dogu Anadolu'da sanayi neden gelismemistir?
Dogu Anadolu cok daglik maglik bir yerdir. Oralar daglik maglik oldugu icin ulasim oraya gidemiyor. Ulasim gitmeyince fabrika kurulamiyor. Fabrika dagin tepesinde olmaz. Dagi yok etmek gerekir. Bu da para ister. Ulkemiz fukara karsilayamaz. Zaten dagi yok etmek icin dinamit konulsa teroristler onlari calip cirpip goturur. Bu yuzden oraya endustri gitmemis. Mustafa/Ortaokul-1
Istanbul'un onemi nedir?
Istanbul onemli bir sehirdir. Topragi altindandir. Koyden goc edenler Istanbula is,as bulmak icin giderler. Ve zengin olup koylerine geri donerler. Bagzilari ev parasi icin bagzilari ise baslik parasi icin...Ama bunlar hepsi eskidendi. Simdi bir tek ev parasi ve cocuklarin okuma parasi icin geliyorlar. Simdiki zamanda baslik parasi yoktur,kacan kacana,seven sevene. Koyden Istanbula gelen hemseriler coktur. Ayricana Istanbulda cok cok urun yetisir. Bunlarin bazilari domates,salatalik,lahmacun, ve kivircik maruldur. Istanbul ayrica Asya ile Avrupa arasinda bir yol gecen hani koprusu gibidir. Her bir kimse bu kopruden gecer. Istanbul onemli olmasaydi nufusu onbes milyon olur muydu hic? Derya/Ortaokul-2
Ermeni(Dogu) sorununu aciklayiniz.
Osmanli Devleti altinda yasayip ekmek yiyen Ermeniler kendi kendilerini kiskirtmalari sonucu dogu anadoluda hosnutsuzluklara basladilar. Mustafa Ataturk pasa dusmanla basedebilmek icin Kamil Karabekiri Ermeni uzerine dogrulttu. Ermeni yenilip baris istedi. Boylelikle en iyi sonuc osmaninin oldu Pinar/Ortaokul-3
Erzincan'daki depremzedeler icin neler yapmaliyiz?
Oraya gidip, depremzedelere yardim etmeliyiz,hal hatirlarini sormaliyiz. Depremzedelerin sobalarini yakmaliyiz,yorganlarini ustlerine ortmeliyiz. Acikanlara corba filan icirmeliyiz. Melek/Ilkokul-5
Cevre kirliligi canlilari nasil etkiler?
Cevre kirliliginden,dunyadaki insanlarin 100/90'ni sakat 100/10'u olmus. Cevre kirliligi insanlara sakincalidir. Melek/Ortaokul-1
Aşağıdaki atasözlerini açıklayınız.
GUNES BALCIKLA SIVANMAZ
Gunes isinlari degdigi yeri kurutur ve col haline getirir. Gunesi cahmurla sivarsak bu delilik olur. Gunes balcikla sivanmaz diyorum. Gunes bunca uzaktan dunyamizi etkiliyorsa dunyadan cahmur alip sivamaya gittigimizde gunese yetismeden cahmur kuruyp toprak olur. ve bizde oluruz. Eger gunes cahmurla sivansaydi cahmur kurur eski halini alirdi,yani kururdu diyorum. Sinan/Lise-1
SAKLA SAMANI GELIR ZAMANI
Bir Arkadasimiz bir sey isterse vermeyiz, ama bir kalem veya silgi isteriz. O da bize vermez. Komsunun oglu veya kizini okula savacak kitabi yoksa komsununda varsa vermeli, zamani gelince o da ona verir. Turkiye Irak'a odunc silah vermezse Turkiye'de bir savasa girdiginde Irak'in aklina sipadanak gelir ve Turkiyeye yardim eder. Ornegin Spor kulupleri Trabzonspor Fenerden odunc para vermesi lazim,vermese bile Fenerin Trabzonspora isi duser. Zamani geldiginde Trabzonda Fenere vermez. Buyuk Turk gencleri birbirine bir ev kiralar,zamani gelince o evi veren buyuk Turk gencinin alin terini,emegini eline koymalidir. Bir ailenin inegi hastalanmis veteniren aramaya koyulur. Diger komsunun evinde telefon vardir. Telefonu acmaya izin vermez inek orada olur. Aradan yillar gecer o telefonu acmaya izin vermeyen komsununun oglu hastalanir. Aha iste simdi zamani geldi. Onun evindeki telefonu bozuldu. Onun evinde telefon var ve telefon acmaya gidemez. Ya iste saklasaydin samani gelirdi simdi zamani
SAKLA SAMANI GELIR ZAMANI
Koyde samani dograyip samanliga koyarlar. Sonra bir iki yil sonra o samani agirbasli hayvanlarimiza yediririz ve onlarda bize gereken urunleri verirler. Sakladigimiz samani hirsizlar yahut teroristler calip cirpip goturmezse en sonunda bir vakit zamani gelir. Ilyas/Ortaokul-1
AYAGINI YORGANINA GORE UZAT
Ayagini yorganina gore uzatirmisin. Ayagini cekyata gore uzat. Yani ayagini belirli bir yere kadar uzat. Ayagini yorgana gore uzatmazsan ayagin acikta kalir ve olursun Kendine dikkat ol.Biz kendimize dikkat olmazsak oluruz, usutup gume gideriz. Nineler kendilerine dikat etmezseler olurler. Dedelerde bakimsizliktan olurler veya acsizliktan da olurler. Babaannelerde yasliliklarindan olurler.Veya kalpten de gider hic haberleri olmaz.yasli babalar kalpten bakimsizliktan,kansizliktan olebilirler. Yeni dogmus bebeklerde mamasizliktan oluyorlar. Bir gelin yeni evlenmis gelin eve gelmis. Ana ve baba sevincinden olmus. Simdi oniki,onuc,ondort yaslarinda kalpten gidenler oluyor. Melek/Ortaokul-1
SAKLA SAMANI GELIR ZAMANI
Yani bir seyi saklayinca zamani eninde sonunda gelecektir. Saman hayvanlarin yemeyidir. Cimenlerin kurumasiyla cimenler sararir,saman olusur. Samanlar da bazi yerlere satilmaya gider ve ordan hayvanlarini alan insanlar samanlarini kiloyla alirlar ve bitince yine alirlar. Koylerde cok cimenler vardir. Onlarin kurumasiyla saman olusur ve oradan imalat yerlerine gider. Gun gectikce onlar satilir. Kurban bayrami gelince hayvanlar kesilir ve etleri afiyetle yenir. Bazi hayvanlar disi ise onlarin yavrulari olur. Disi hayvanlar yavrularini emzirirler ve disi hayvanlar ac kaldiysa ona saman verirler. Hayvani varsa onu tarlaya getirir,onu gezdirir,tozdurur. Ot yedirirler ve aksam olunca onlari yerine getirirler. Onlari misilca uyuturlar. Ornek 1: Bir gun kadinin kocasi kaza yapmis ve onunda bir ayani kesmisler ve ona cok para lazimmis ve kocasina takma ayak takdircaklarmis hic bir doktor yapamazmis ve yabanci ulkeden doktor getirmisler ve kadinin kocasinin ayagina takma ayak taktirmislar ve para kadina cok lazim olmus Atalarimiz demiski sakla samani gelir zamani Selda / Ortaokul-2
AYAGINI YORGANINA GORE UZAT
Her zaman her yerde dikkatli olmaliyiz. Mesela bir yere alisverise gittik Neler alacaksak ona gore yanimiza paramizi almaliyiz. Bir yere gittik ve gittiyimiz yerde yorulduk. diyelim ve bir taksiye bindik, gidecegimiz yere geldik ve bir baktikki para cantasinda onbin bile yok. Aha simdi aba altinda sopa yedin kafasiz. Taksiciye yalvar yakar, aldirmadi,surdu gitti. Ta ormanlik yere koydu Etrafta in cin top oynuyor. Baska hic kimse yok, care de yok. madem onbin bile yok niye taksiye bindin kafasiz. Yorganina gore uzatsana. Basimizi agaclara vururuz. Ayagimizi yorganimiza gore uzatirsak basimiza bir sey gelmez. Humeyra/Ortaokul-1
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:33 PM
Bana karne notunu söyle sana babanın tansiyonunu söylim.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:33 PM
* Çalışkanın notu tembelin çenesini yorar
* ÖSS:Öğrencileri Savurma
* Olmadı bundan iyisi erkek adama hikaye gerisi
* Ortalamam düşük ama medeni cesaretim yüksek
* Deniz dalgasız karne kırıksız olmaz.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:34 PM
Kişinin kurduğu iletişimlerde, onun kişiliğinin ve iletişim bilgisinin etkisi kadar, hangi rolü oynadığının, hangi değerleri benimsediğinin de önemi vardır. Diyelim ki Ahmet Bey kuyrukta bekliyor ve kuyruğun ön tarafına birisi kaynak yapıyor. Ahmet Bey bu münasebetsizi nasıl uyarır? Şüphesiz ki Ahmet Bey ait olduğu ekol ve dünya görüşüne uygun bir dil kullanacaktır. Şimdi bu tipleri bir görelim:
Klasik Tepki : Sıraya geç kardeşim!
Neoklasik Tepki : Şeker kardeşim sıraya geçiver.
Realist Tepki : Sıra var!
Sürrealist Tepki : Sallandıracaksın bunlardan ikisini Kızılay'da bak bir daha yapabiliyorlar mı!
Romantik Tepki : Beyefendi galiba sırayı görmediniz.
Natüralist Tepki : Sırana geç!
Modern Tepki : Efendim insanımız eğitimsiz. Halbuki Avrupa'da...
Post-Modern Tepki : Sırana geç lan ayı!
Uzlaştırıcı Tepki : Acelesi olmasa öne geçmezdi; üzmeyin garibi...
Devrimci Tepki : Alt yapı sorunları çözülmeden halkımız sıraya geçmez. Devrim olunca herkes hizaya gelecek.
Kaderci Tepki : İki dakika fazla beklesek kıyamet mi kopar? Kısmetse hepimizin işi görülür.
Septik - Kuşkucu Tepki : Ön ve arka kavramları görecelidir. O tarafın ön taraf olduğuna kim karar verdi? Öne geçtiğini zanneden, aslında arkaya geçmiş olabilir.
Kant'cı Tepki : Efendim algılanmayan şeyler yok demektir. Bakmayın o tarafa,adam yok olur.
Kötümser Varoluşçu Tepki : Herkes bir gün ölecek. Onurlu bir şekilde bekleyin. Bir gün o adamda ölecek...
İyimser Varoluşçu Tepki : Sıkmayın canınızı, şu anın tadını çıkarmaya çalışın. Bakın ne güzel hayattasınız ve birileri önünüze geçebiliyor.
Hümanist Tepki : İnsanlık bir bütündür. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için... Dolayısıyla birimiz öne geçince, aslında hepimiz öne geçmiş oluyoruz.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:34 PM
İşte, erkekleri sinir etmek için yeni ve geliştirilmiş tüyolar:
1. İlk önce aşkınızı ilan edin; onu da kendinize aşık edin; sonra bir yanlışlık olduğunu söyleyip geri çekilin.
2. İlk önce, "ömrümün sonuna dek seninim" deyip kendinize bağlayın. Daha sonra "Aşk, sürdüğü müddetçe ebedidir" deyin. Bu, onu cin çarpmışa çevirecektir.
3. ğabriel ğarcia Marquez`in Kolera Zamanı Aşk`ını okumasını coşkuyla salık verin ve romandaki kahramanın 51 yıl aşkını beklemesi gibi bir davranış sergilemesini ondan da umduğunuzu ima edin.
4. Kontrolün kimde olduğunu göstermek için, onun telefonlarına ve e-posta mesajlarına - verecekseniz bile - hep geç cevap verin.
5. Telefon ettiğinizde de, kendinizi odadaki kişiyle konuşmayı kesmek zorunda hissetmeyin. Bırakın, telefondaki erkek arkadaşınız beklesin ve konuşmanızın yalnızca sizin tarafını dinlemek zorunda kalsın.
6. `Yanlışlıkla` özel notlarını okuyun, sonra hesap sorun.
7. Eski erkek arkadaşınıza iletmeniz gereken bir mesajı yanlışlıkla onun telesekreterine bırakın.
8. Evini ziyaret ettiğinizde telefon çalarsa, suçlar bir biçimde "Hmm, bu da kim olabilir?" diye dudak bükün.
9. Randevulara 15 dakika geç gitmeyi adet haline getirin. Bir gün, haklı sebepten de olsa geç kaldığında küplere binin.
10. Hatta randevulara hiç gitmeyin. Sözlerinizin hiç birini tutmayın.
11. Sizi kentin en pahalı restoranlarından birine götürmesini sağlayın; yemek gelince de yüksek sesle porsiyonların küçüklüğünden yakının. Ya da kıtlıktan çıkmış gibi yiyin.
12. Evinizin en göze çarpan köşesine eski erkek arkadaşınızın çerçeveli resmini asın.
13. Yatak yapmayı, ütülemeyi, yemek pişirmeyi, temizlik yapmayı bilmemezlikten gelin.
14. İlk öpüştüğünüzde dilinizi boğazına kadar sokun.
15. İzinizi bırakın: boynunun görülebilecek bir yerini İsırın.
16. O evinden bir başka yere taşınırken, münasip bir biçimde tatile çıkın.
17. Bir başka erkek arkadaşınız olduğunu söylemeyi unutuvermiş olun.
18. Onu iş yerinde ziyarete gittiğinizde, amiri ya da daha iyisi memuru ile kesişin.
19. Arkadaşlarının yanında küçük düşürün.
20. Annesini eleştirin. Ebeveynini ziyerete gittiğinizde, onun hiç sevmediği elbisenizi bilhassa giyin. En yakın akrabalarının, kardeşinin falan adını unutun.
21. Sözüm ona size hediye aldığı ütü, ekmek kızartma makinesi, mikser gibi ev eşyalarını yılbaşında annesine hediye edin.
22. En sevdiği dostunu sürekli eleştirin.
23. Vereceği partiden önce en ilgisiz konuda kavga çıkarın ve bütün gece suratınızı asın.
24. Gideceğiniz partide kravat takma mecburiyeti olduğunu söylemeyin.
25. O arabayı sürerken sürekli karışın; arabanın orasına burasına tutunun; frene basıyormuş gibi yapın.
26. Siz arabayı kullanırken, kaybolsanız bile durup yön sormayı reddedin.
27. Film seyrederken elini tutmayın.
28. Esprilerine gülmeyin.
29. Michelle Pfeiffer`ı beğendiğinde hakarete uğramış gibi bozulun; Daniel Day-Lewis`i seyrederken kendinizden geçin, alkışlayın.
30. Eski kız arkadaşlarıyla dalga geçin.
31. Aşka hazırlık safhasında, anatomisinin aşağı kısımlarında rastgele bir şeyi tutun ve "Bu mu?!" diye sorun.
32. Sevişirken onun adı hariç, kendinizinki dahil herhangi bir ad haykırın.
34. Uyumak istediğinde, okumasanız da gece lambasını açık tutun.
35. Uyurken kol ve bacaklarınızla ahtapot gibi ona sarılın ki sabaha kadar bütün vücudu uyuşmuş olsun.
36. Çalar saatin sizin tarafınızda olmasında İsrar edin ama çaldığında, erişemeyeceğini bilerek, uyumayı sürdürün.
37. Her gece, o, yatağa girmenizi beklerken cilt bakımınızı son kerte yavaş yapın; çantanızı baştan düzeltin; bozuk paraları etajerin üzerine büyük bir itina ile yavaş yavaş dizin. Sonra, yosunlu maskeyle yatın.
38. İlişkinizi, gelecek kuşaklar için görüntüleyin; daha doğal oluyor diye hazırlıksızken fotoğrafını çekin.
39. Arkadaşlarınızla saatlerce telefonda konuşun; sonra o sizinle konuşmak istediğinde yorgun olduğunuzu, TV seyretmek istediğinizi söyleyin.
40. TV seyrederken, uzaktan kumanda ile kanalları durmaksızın değiştirerek kıvançla el maharetinizi gösterin.
41. Tam gazetesini, dergisini ya da kitabını okumak istediğinde TV`yi açıp sadece hanımlara hitap eden bir programı seyredin.
42. Ne okuduğunu görmek için elinden kitabı alın ve sayfayı kaybedin.
43. O tam gazete okuyacakken, ayağınızı kucağına uzatın ve ovmasını söyleyin.
44. TV`de heyecanla maç seyrederken odaya girip kanalı değiştirin; "Bu belgeseli kaçıramazsın" deyin.
45. "Meyve yemek ister misin?" diye sorun ve onun kalkıp getirmesini bekleyin.
46. O dışarı yemek almaya giderken aç olmadığınızı söyleyin. Sonra o yerken ağzınızın suları aksın; başınızı yana eğip, size de vermek zorunda kalıncaya kadar sessizce onu seyredin.
47. Sürekli ovulmak isteyin ama onu ovmak için hiç oralı olmayın.
48. O ilk önce ovarsa sizin de onu ovacağınıza söz verin; sonra uyuyakalın.
49. Evlilik lafı edildiğinde yüzünüz kireç gibi bembeyaz olsun.
50. Ne konuştuğunun farkında olmadığını söyleyin.
51. Konuşurken dinlemeyin.
52. Telefonda konuşurken esneyin ve o sırada uzandığınızdan rehavet çöktüğünü bahane edin.
53. Gününün nasıl geçtiğini sorun; sözünü kesin ve kendi gününüzü anlatın.
54. Gününün nasıl geçtiğini sorun; sonra öbür odaya geçin.
55. Gününün nasıl geçtiğini sormayın.
56. Arkadaşlara bir olayı tatlı tatlı anlatırken ortasında sözünü kesin ve siz bitirin.
57. Onun her gün biteviye yaptığı olağan bir işi siz yaptığınızda iltifat bekleyin.
58. Sizi sevdiğinizi söylediğinde boş gözlerle bakın.
59. Her fırsatta, "Ben demedim mi?" deyin.
60. Suratınızı asın; "Neyin var canım benim?" diye sorduğunda, "Hiç!" deyin.
61. Canınızın bir şeye sıkıldığını bildiğini bildiğinizi bildiğinde bile hala "Hiç!" deyin.
62. Nihayet, "Neyin var canım benim?" demekten vaz geçtiğinde kırılın ve artık duygularınıza eskisi kadar önem vermediği için serzenişte bulunun.
63. çok büyük bir kavgadan sonra hiçbir şey olmamış gibi davranın ve yapmakta olduğunuz video kliple ilgili alakasız bir soruyu sakince sorun.
64. çumartesi günü hasta yatağında yatarken, arkadaşlarınızı davet edin ve iskambil oynayın.
65. Kilo aldığında, yerçekimsel özürlü olduğunu bilhassa belirtin.
66. Kilo vermek istediğinde, eski erkek arkadaşınızın egzersiz programını ya da gıda rejimini tavsiye edin.
67. Ona, kendi görsel zevkiniz için, en sevdiğiniz erkek artistin egzersiz videosunu alın.
68. Yeni saç traşı olduğunda aldırmayın, farkına varmayın.
69. Yeni aldığı elbisenin yakışıp yakışmadığını sorduğunda, gözünüzü TV`den ayırmadan yakıştığını söyleyin. Daha sonra baktığınızda, "A, bunu mu giyiyordun?" diye sorun.
70. Ona, `bitirim, son kerte yakışıklı` artist ve modellerin sizi hiiiç mi hiç ilgilendirmediğini, hep *onu* tercih ettiğinizi gereksiz yere, durup dururken anımsatın.
71. Onu, eski erkek arkadaşınızla sürekli karşılaştırıp, "Hayatım, o saçımın dağınık kalmasına hiç aldırış etmezdi" gibi bir laf edin.
72. Her yaşgününde, ilk verdiğinizde çok sevdiği tişörtün hep benzerlerini alın.
73. Onun yaşgününde, kendi gitmek istediğiniz bir etkinliğe bilet alın.
74. Kutlanacak herhangi bir günde, aslında kendinizin istediği bir şeyi hediye edin.
75. Yaşgününde ne istediğini yüzde yüz bildiğiniz halde, daha fazla memnun olacağına `emin` olduğunuz bambaşka bir şeyi alın.
76. Yaşgününü unutun; sonra üstünde üzgün bakışlı bir enik olan bir kart atın.
77. Yıllık tatil için birlikte biriktirdiğiniz parayla makyaj malzemesi alın.
78. Evi kendi zevkinize göre yeniden döşeyerek ona sürpriz yapın. Başka erkeklerle olan anılarınızı canlandıracak şeylerle süsleyin.
79. Tanınmayacak hale gelmiş eşyaları bile bir gün faydası olur diye atmayın.
80. İçine giremeseniz bile lise yıllarından kalan buluzunuzu giyin ve "öldu!" deyin.
81. Eve kedi almakta İsrar edin; başaramazsanız, evdeki bütün çiçeklere ad koyun.
82. önunla konuşacağınıza kedinizle konuşun.
83. Köpeği önüne gelene havlamaya ve saldırmaya başladığında, "Eğitilmesi için, artık köpeği okula gönderme zamanı geldi" deyin.
84. Mırın kırın ettikten sonra kuru temizleyiciden kerhen aldığınız elbisesini, kedinin üzerinde uyuması için yatağın üzerine fırlatın.
85. Sorulmadan, evin bütçesini dengelemek için öğütte bulunun.
86. Alışveriş sırası size geldiğinde, mümkün olduğunca, donmuş yiyecek alın.
87. Buz küpleri yapmaya yarar şeyi buzluğa susuz koyun.
88. İşten eve geldiğinde, akşam yemeği için eksik malzemeyi almak üzere, en yakını iki km ötede olan şarküteriye gönderin.
89. Kırk yılın başında, içinden geldiği için özene bezene yaptığı enfes yemeği TV seyrederek yiyin.
90. Kırk yılın başında, içinden geldiği için özene bezene yaptığı enfes yemeğin içine tuz başta olmak üzere her türlü baharatı koyun.
91. Kırk yılın başında, içinden geldiği için özene bezene yemek yaptıktan sonra, sızlanarak o gün hamburger yemek istediğinizi söyleyin.
92. Kırk yılın başında, içinden geldiği için özene bezene hazırladığı yemeği sizinle paylaşma girişiminde bulunma cesaretini kırın.
93. Kırk yılın başında, içinden geldiği için size yemek yapmak istediğinde ailenizden birinin çok iyi yaptığı bir yemeği yapmasını isteyin; tattıktan sonra yüzünüzü buruşturun.
94. Yemek pişirmesinin sizinki kadar iyi olmadığını söyleyin. Ancak, çok meşgul olduğunuzdan yemek pişirmeye ayıracak vaktiniz olmamış olsun.
95. çamaşır yıkama sırasının ona geldiği hafta, her gün üç kez elbise değiştirin. Hatta bir saat için giydiğiniz buluzu, katlayıp şifoniyere koymaktansa kirliye atmanın daha kolay, her duştan sonra havlunuzu değiştirmenin bayağı yararlı olduğunu birden farkedin.
96. Kan lekeli donlarınızı ortalıkta bırakın.
97. Tuvalet kağıdı bitince, bilhassa bir yolculuk için bir süre kent dışına gidecekseniz, ruloyu değiştirmeyin.
98. Traş losyonu yerine bol bol kullanmaya bayıldığı cilt temizleme losyonunuzu saklamayı ihmal etmeyin.
99. Islak havlunuzu yatağın üzerine, onun yattığı kısma fırlatın.
100. Asetonla temizlenemiyorsa temizlemeye, mutfak bıçağıyla düzeltilemiyorsa düzeltmeye değmez diye düşünün. 101. ö hazır olmasa bile garsona sipariş vermeye hazır olduğunuzu söyleyin.
102. öna sormadan onun için de siparişi verin.
103. Kendisine ait olmayan siyasi görüşleri ona atfedin.
104. Başınızdan geçen tatlı bir olayı anımsatın ve anlamsız gözlerle baktığını görünce, "öyle ya, o sen değildin" deyin.
105. Başka erkeklerle olan ilişkilerinizde belirsiz olun; sürekli tahmin etmeye çalışsın.
106. Yapılması gerekli bir şeyi gelecek hafta yapacağınızı söyleyin.
107. Yapılması gerekli bir şeyi gelecek hafta sonu yapacağınızı söyleyin.
108. Yapılması gerekli bir şeyi `yakında` yapacağınızı söyleyin.
109. Her şeyi baş ağrınıza yükleyin.
110. Annesi geldiğinde, abonesi olduğunuz Playgirl türü derginin ortalıkta gözükmesini sağlayın.
111. Kileri temizleyeceğinize söz verin; sonra sadece içindekilerin yerini değiştirin.
112. Evdeki hayvanın sizi daha fazla sevdiğini söyleyin.
113. Bir spora başlayın ama gerçekte sadece TV`den seyredin.
114. Eve yeni alınan bir aletin işletme talimatını "Bir moron bile bunu işletebilir" diyerek okumayı reddedin; sonra bozduğunuzda kabahatı fabrikada bulun.
115. Onun fütursuz alışveriş huyu üzerine ileri geri konuşun; sonra gidip yarım düzine çift ayakkabı alın.
116. Ertesi çarşıda bir çift daha alın; fazla mal göz çıkarmaz.
117. Sabah kendinize kahve yaptıktan sonra sütü dışarıda bırakın.
118. Yalancı tırnaklarınız salatanın içinden çıksın.
119. Dişinizi ilk önce siz fırçalayın ve macun köpük ve artığını lavabodan temizlemeyin.
120. Yatmadan önce banyoyu önce siz kullanın ve her yere su sıçratın. Naylon çoraplarınız ipte asılı, kanlı tamponlarınız yerde atılı kalsın.
121. Sorduğunda, evlenmek istediğinizi ama zamanını bilmediğinizi söyleyin.
122. Sorduğunda, `işler yoluna girdiğinde` evlenmek istediğinizi söyleyin.
123. Sorduğunda, `belki gelecek yıl` evlenmek istediğinizi söyleyin.
124. Kafası çok fena bozukken çocuk taklidi yaparak konuşun.
125. Kavgadan sonra çiçek gönderin ve artık herşeyin eskisinden daha iyi, güllük gülistanlık olduğunu varsayın.
126. Kilo vermeye çalışırken, "Harika görünüyorsun hayatım, tatlını yiyebilirsin" deyin; sonra geçen yılın pantalonlarına sığmadığını söyleyin.
127. Kendiniz 10 kg aldıktan sonra onun 2 kilo alması ile alay edin.
128. Hayatınızda onu hiç sakallı görmediğiniz halde a-acayip yakışacağını beyan edin.
129. Yetişkin hayatı boyunca bıraktığı sakal ve saçlarını dibinden kestikten sonra uzun saç ve sakalı ne denli çok sevdiğinizi söyleyin.
130. Saçınızı onunkinden daha kısa kesin.
131. Aşikar bir yalan söylemekten sakının. Kilolu görünüp görünmediğini sorduğunda "Yo, *aslında* hayır" deyin.
132. Sözde kompliman yapın; kaş yapayım derken, göz çıkarın: "Siyah da çok ince gösteriyor", "çildin de bayağı düzeldi" falan deyin.
133. Ah bir anlayabildiğinizde, kaygılarını tartışmaktan nasıl da mutluluk duyacağınızı belirtin.
134. Okumak için gece lambasını açık tuttuğunda şiddetle itiraz edin ama o uyumak istediğinde siz okumak için açık tutun.
135. Yatak odanızdaki TV`nin bir süre sonra kendiliğinden kapanacağı konusunda onu temin edin; sonra sabaha karşı söndürmek için kalkmak zorunda kaldığını gizlice ve haince seyredin.
136. Çamaşırlarınızı etraftan toplamayın; sonra "Burası darmadağın" diye yakının.
137. 3 yastıkta ısrar edin; o uyuduktan sonra onun tek yastığını da çalın.
138. Yorganın onun üstündeki kısmını da üstünüze çekin, donsun.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:35 PM
Her öğrenci evinde muhakkak 'nöbetçi sistemi' uygulanır ve günün nöbetçisi, resmi köle statüsünde kullanılır. Yemek sırasında en az elli kere mutfağa gönderilir.
Evdekilerin temel gıda maddeleri yumurta ve patatestir. Bu ikisinin birleşiminden 12 çeşit yemek yapılabilir. Çay yemekten sonra değil, yemekle birlikte içilir.
Her gece kesinlikle saçma sapan bir tartışma konusu açılır. (Düşünmüyorum o halde yok muyum yani? Dünya döndüğü için mi güzel? Attan inip eşşeğe binilir mi?)
Her evin muhakkak suyu, çayı deviren bir sakarı vardır. Ha bi de işlerden kaytaran tembeli bulunmaktadır.
Yemek yapmaya karar verilir ve yemek yapmaya başlandığında eksikler ortaya çıkar, zamanla yarışarak yemek tamamlanır.
Kesinlikle ama kesinlikle temiz çatal, kaşık, tava kalmayıncaya kadar bulaşıklar yıkanmaz.
Her sabah derse geç kalınır ve öğle kalkıp okula yemek yemeğe gidilir. (Okulun yemeği ucuz olduğu için...)
Sınav dönemlerinin favori cümlesi "bu gece yatmıycam ders çalışcam"dır. Gece yatılmaz ama ders de çalışılmaz.
Evin duvarları vize-final tarihleri, ilginç sözler, nöbetçi listesi, harcama listesi gibi yazılı belgelerle süslüdür.
Öğrenci evinin, öğrenci misafirleri de eksik olmaz ve gelen misafire önce "bi kola al da içelim"diye başlanılan ısmarlatma olayına,iyice sövüşleninceye kadar devam edilir.
Ev genelde bodrum ve giriş katta olduğundan, pencereden girilebilir özelliktedir. (Her ihtimale karşı bi pencere muhakkak içeriden kilitlenmeyerek açık bırakılır.) Dış kapı ise zaten kilitlenmez.
Ev fertlerinin tamamı leyla gibidir, yani aşk trafiği yoğundur. Kimininki platoniktir, kafayı yer ve yedirtir, kimi romantik takılır, şiirler ezberlenir, kimi ise akşam ansızın nişanlı olarak eve dönebilir.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:35 PM
İlişkiler üzerine.... Her zaman söylenecek sözler...
Bir genç kız 24 yaşına kadar hayatının erkeğine rastlamadıysa, dünyada ondan talihli insan yoktur... Deborah Kerr
İlişkilerde önemli olan arkadaşlıktır... Çünkü sadece seks için seks yapmanın, yüz yıkamaktan hiçbir farkı yoktur... Sophia Loren
Aşkın gözü kördür derler... Yalan! Seven, sevdiğinde, başkalarının gördüğünün en az iki katını görür... Josh Billings
İnsanların sevişirken terlemeleri, alev almalarını önlemek içindir... Don Rose
Saat 7'de randevu verip, 9'da gidin. Yollara düşmemişse, artık sizi sevmiyor demektir... Marlene Dietrich
Evlilik orduya yazılmak gibidir. Kışlada herkes şikayet eder ama "tezkere" bırakıp, kalanların sayısı o kadar çoktur ki... James Garner
Kocam ille de bir kızıl saçlı ile sevişmek istiyordu. Ben de saçımı kızıla boyadım... Jane Fonda
Amerikalılar, özgürlüğün bedelini en yüksek ödeyen millet olmakla övünürler. Yalan değil. Boşanma istatistiklerine bir bakın... Jerry Lewis
Hiçbir kadın aynı erkekle 50 yıl evli kalamaz. 25 yıl sonra, o artık aynı erkek değildir.... Bob Hope'un eşi Dolores Hope
Sürekli havlayan bir köpeğim, habire küfreden bir papağanım, dumanı tüten bir sobam ve geceyi hep dışarıda geçiren bir kedim varken, niye evleneyim?... Lauren Bacall
Seks hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Çünkü hep evliydim ben... Zsa Zsa Gabor
Modaya uygun giyinmek çok kolay. Kadınlar için çok, erkekler için az giyineceksiniz o kadar... Angie Dickinson
Karımı asla aldatmam. Evde biftek beni beklerken, sokakta niye köfte peşinde koşayım... Paul Newmann
Mutluluğu bulmak için değil, paylaşmak için evlenilir... Harry Emerson Fosdick
Çıplak göğüs modasından nefret ediyorum. Bir hediye almanın en güzel anı, paketi açmaktır... James Caan
Kadını asla küçük görmeyin. Tabii yaşı ve kilosu dışında... Shelley Winters
Geniş ailelerin gücüne inanırım. Bu nedenle bir kadının en az üç kocası olmalı... Ali MacGraw
Bir erkek her kadınla mutlu olabilir. Yeter ki ona aşık olmasın... Oscar Wilde
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:35 PM
Bazı toplumsal davranışları açıklamak amacıyla maymunların kullanıldığı bir deney gerçekleştirilir.
Bunun için aç bir maymun içinde sadece yüksek bir duvar, duvara dayanmış bir merdiven ve duvarın üzerine konulmuş bir meyve tabağının bulunduğu bir odaya konulur. Maymun aç, dolayısıyla meyveleri görür görmez hemen başlıyor merdivene tırmanmaya. Tam maymun merdivenin sonuna ulaşacağı sırada maymunun üzerine soğuk su dökülür. Afallayan maymun şaşkın bir şekilde yere düşer. Ama vazgeçmez, tekrar başlar tırmanmaya fakat sonuç yine soğuk su olur, maymun yine yerde. Bu böyle 4–5 kez tekrar eder ve sonunda maymun meyvelerden uzak durması gerektiğini olacakları bildiği için öğrenir.
Daha sonra birinci maymun hala içerdeyken odaya ikinci bir maymun konulur. İkinci maymun da meyveleri görür görmez hemen merdivene tırmanmaya başlar; fakat bunun sonuçlarını bilen birinci maymun, onu korumak için ikincinin merdivene tırmanmasını engeller ve onu hırpalar. Böylece ikinci maymun da meyvelere yaklaşmaması gerektiğini anlar.
Sonra ilk iki maymun içerdeyken içeriye üçüncü maymunu sokarlar. Üçüncü maymun merdivene yönelir yönelmez birinci ve ikinci maymun, üçüncüyü iyice bi döver, üçüncü neye uğradığının farkında olmaz.
Son olarak olayı ve sonucunu bilen birinci maymun odadan çıkarılır ve odaya dördüncü bir maymun konulur. Dördüncü odaya girer girmez ikinci ve üçüncünün saldırısına uğrar ve epey bi dayak yer; ki gariptir en fazla tepkiyi olaydan tamamen habersiz üçüncü maymun göstermektedir. Sonuçta iş öyle bir hal alır ki ne dövülen niye dövüldüğünü bilmez, ne de dövenler niye dövdüğünü!
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:35 PM
-Vurgun: (Kopya sonucu)tam not alma
-Bayram: Dersin boş geçmesi
-Ecel: Yazılı sınavı
-Can pazarı: Bütünleme sınavı
-Eyvallah: 5 aldıktan sonra duyguların ifade edilmesi
-Fatura: Karne
-Fedai: Gönüllü sözlüye kalkan
-Geviş getirmek: Öğrencinin bilmediğini anlatmaya başlaması
-Külfet: Kitap taşıma
-Ö.S.S.: Ön silkeleme sınavı
-Aforoz: Okuldan atılma
-Fuzuli: Ev ödevi
-Arkadaş: Sınav anı yaklaştıkça kuvvetlenen dostluk ve kardeşlik bağı
-Sınav: Kabus
-Uyumak: İki tenefüs arası sosyal faaliyet
-Zil: Kurtuluş çıngırağı
-Gırtlak: Hocaların boşuna patlattıkları organları
-Kütüphane: kitap mezarlığı
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:35 PM
*Seni görünce gözlerim dolar kulaklarım mark.
*Ey ruh geldiysen otur yorulmuşsundur
*Yüzmek zayıflatıyorsa balinalar neyi yanlış yapıyor?
*Neden yanlış çevirdiğimiz numara meşgul çalmıyor?
*Mısır yağı mısırdan pamuk yağı pamuktan yapılıyorsa bebek yağı neden yapılıyor?
*Teflona birşey yapışmıyorsa teflon tavaya nasıl yapışıyor?
*Süper yapıştırıcılar herşeyi yapıştırıyorda içinde bulundukları tüpe neden yapışmıyorlar?
*Atı alan Üsküdarı geçti biz takipteyiz merkez tamam...
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:36 PM
Tavla oynarken son attığınız zar aynı zamanda oyunun o anki skoruysa gereksiz yere mutlu olur musunuz?
Birden fazla gazete aldığınızda en saygın gazetenin üste gelmesine dikkat eder misin?
Taksiden inerken şoföre "hayırlı işler" veya "iyi günler" deyip cevap alamadığınızda taksinin kapısını tam kapatmayıp hemen uzaklaşmaya özen gösterir, şoförün oturduğu yerden tam kapatmadığınız kapıyı kapatmak için uğraşmasına neden olur musunuz?
Biri size "gözleriniz çok güzel" dediğinde daha önce boş boş bakarken daha anlamlı bakmaya çalışır mısınız?
Yatmadan önce hem su içip hem de tuvalete gidecekseniz önce suyu içer misiniz? Böylece o sudan artan maddeleri de boşalttığınızı düşünür müsünüz?
Konuşmanız esnasında "saat" kelimesi geçiyorsa o anda saate bakma gereği duyar mısınız? Bunu her yapışınızdan sonra bu davranışın çok saçma olduğunu düşünüp kendinize sinir olur musunuz?
Havaalanlarında pasaport kontrolü yapılırken görevlinin sizi inceleyip resimdeki adamın siz olup olmadığını kontrol ederken, pasaportunuzdaki pozunuzu verir misiniz? Eğer böyle yapmazsanız adamın kuşkulanıp sizi sorgulayacağını düşünür müsünüz?
Canlı yayın konuklarının taktıkları kulak içi kulaklıkların herkes tarafından kullanıldığını düşünüp iğrenir misiniz? Bir gün böyle bir canlı yayına çıkma durumumum olursa ne yaparım diye şimdiden hesap yapar mısınız?
Kanal kanal gezerken karar kıldığınız bir program o an reklam verdiğinde bunun sizin yüzünüzden olduğunu çünkü o programı izleyerek popülerliğini arttırdığınızı düşünür müsünüz? Bu yüzden vicdan azabı çekip hiç izlenmeyen kanalları izler misiniz?
Gece su içmeye kalktığınızda odanızdan mutfağa kadar olan bütün ışıkları açma gereği duyar mısınız?
İcq'da milletin contact listinde üstte görünmek için nick'inizin başına " ! ? ' *
gibi işaretler koyar mısınız? Olay anlaşılmasın diye nick'inizin sonuna da aynı işaretten yerleştirir misiniz?
Kazaa'da başkalarının sizden neler indirdiklerini inceler misiniz? Onları isimlerine göre sort ederek günün popüler download'u neymiş diye bakar mısınız?
Gece taksiye binince arka koltuğun sağında oturuyorsanız camdan taksimetrenin yansımasını bulup ters rakamları okumaya çalışır mısınız?
Minibüste kimse yokken minibüsün en rahat köşesi olan arka tarafın en köşesine oturduktan sonra ortam sıkışınca "lan şimdi bu köşeden nasıl çıkacağız, çıkarken ortam rahatsız olur mu, rezil olur muyum, çıktıktan sonra herkes beni konuşur mu?" gibi beyninizde onlarca sorun yaratır mısınız?
Yolda yürürken birisiyle karşı karşıya gelip aynı anda aynı yönlere doğru hareket ettiğiniz için biriniz diğerinin yanından geçemediğinde "acaba bu sonsuza kadar böyle sürüp gider mi" diye düşünür müsünüz?
İşemenizin sandığınızdan da uzun sürmesi üzerine heyecanlanıp, daha da uzun sürmesi üzerine umutlanıp, aşırı uzaması üzerine de "ya bu benim hayatımdaki en uzun işeme herhalde" deyip, günün tarihini ve takribi süreyi bir yere not eder misiniz? (Örn: 20 Ağustos 1992 - Ayvalık - 1 dakika 53 saniye)
Bilgisayarınızdaki mp3'leri, "Yabancı" ve "Türkçe" olarak iki ayrı dosyaya kaydederken, yabancı dilde şarkı söyleyen şarkıcılarımızı ne yapacağınızı bilemeyince yeni bir dosya açar mısınız? Bu yeni dosyaya "Şuursuz şarkıcıların şarkıları" diye isim verir misiniz?
Ofiste ya da banka şubesi gibi mekanlarda tuvalete girdiğinizde, sizden önce giren etrafı fena halde kokutmuşsa "bir tek el yıkayacağım ama çıkınca benim kokuttuğumu sanacaklar" deyip hemen geri çıkar mısınız? Ardından da "eyvah, bu defa da kokuya dayanamadığımı düşünecekler" endişesine kapılır, "fazla hassas" olarak damgalanmaktan korkar mısınız?
Araba kullanırken mümkün olduğunca az fren kullanıp arkanızdakilerin sizin usta bir sürücü olduğunuza kanaat getirmiş olabileceklerinden değişik bir haz duyar mısınız?
Bir dergide veya gazetede bir yazı okurken o yazıyı hiç beğenmediğiniz halde sonuna kadar okur musunuz?
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:36 PM
Ecevit 1997 yılı seçim kampanyasında konuşuyor: "Bu düzen değisecektir" Bir vatandaş bağırmış: "Düzen hayatından memnun; düzelen ne zaman değişecek?"
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:47 PM
1. Çünkü sakız ne kadar faydalı ve eğlenceli olursa olsun gerekli değildir. Çiğnemesen de olur.
2. Sakız ilk zamanlar ağıza ferahlık verir hoş olur ama zamanla çürür ve tadı acılaşır.
3. Çürüyen sakız yapışkandır. Bulaştığı yerden temizlemek, ondan kurtulmak çok zor, bazen imkansızdır.
4. Sakızın ağızda bıraktığı tadı sadece çiğneyen bilir. Tatlı mı yoksa acı mı olduğunu başka kimse bilemez. Onlar sadece senin sakız çiğnediğini bilirler o kadar.
5. Sakız çene kemiklerini güçlendirir. Evlilik de öyle...Sürekli tartışma ve bağrışma zamanla çiftlerin güçlü birer çene kemiğine sahip olmasını sağlar.
6. Sakız çiğnerken başka birşey yiyemezsin yoksa sakız bozulur...
7. Sakızın kağıdını açıp fikra veya falı okuduğunuzda çok eğlendirir gülersiniz. Ama bu çok kısa sürer. Evllilikteki balayına benzer.
8. Çam sakızı ya da hakiki damla sakızları vardır. Kolay kolay çürümezler çiğnendiği sürece zevkverirler. İşte bu da aşk evliliği denen olaydır.
9. Sakız; sigarayı bırakmak ve abur-cubur yememek için tercih edilir.
10. Sakız çiğneme olayının gerçeklesmesi için ezmek ve çiğnemek gerekir. Evlilikte de kim dişliyse o ezer. Sakız tokluk hissi verir. Karnın aç olsa da kendini tok hissedersin.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:47 PM
Bayanlar ustunluklerini yazmislar... Erkeklerde parantez icinde cevaplarini eklemisler...
1- Sigaradan sararmis biyiklarimiz yok... (Valla ben de biyiksizim. Cevremdeki erkeklerin cogu biyiksiz. Biyikli olanlarinda cogu sigara icmiyor...)
2- Arabamizin yolda patlayan lastigini degistirmeyi bilmesek de olur. (Arabalar hakkinda bilmediginiz yegane sey lastik degistirmek mi ???)
3 - Pantolon giymek bizim icin fizyolojik olarak en az etek kadar rahattir. (Bizim zorlandigimizi kim soyledi ki?..)
4 - Kisiligimiz kullandigimiz arabanin beygir gucu ile dogru orantili olarak degismiyor. (Haklisiniz...Sizin kisiliginiz beraber oldugunuz erkegin cuzdan gucu ile degisiyor...)
5 - "Damsiz Girilmez" sozcugu bize bir sey ifade etmiyor... (Sizin giremediginiz yerlerin yaninda bizim damsiz giremedigimiz yerler devede kulak kalir, yavrummmm).
6 - Kirmizi isikta yanimizdaki arabanin bizden once cikmasi yada bir aracin bizi sollamasi hicbir sey demek degildir. (Bizim icin de cevremizdeki diger hemcinsimizin sahip oldugu mucevherat veya uzerindeki pahali giysi hicbir sey demek degildir...)
7 - Bedensel hareketlerimiz vucudumuzdaki olasi kaslari belirginlestirecek diye bir zorunlulugumuz yok... Kas olacak diye de bir zorunlulugumuz yok hatta. (Selulitler olmayacak gibi bir zorunlulugunuz var ama. Yaaaa...)
8- Kozmetik urunleri ve estetik cerrahinin olanaklarindan sonuna kadar yararlanabiliriz... (Buna hic bir itirazimiz yok. Lutfen aynen boyle devam edin...)
9 - Asik oluyoruz... Korkmadan. (Biz robot muyuz len? Bizde oluyoz. Azicik odumuz patliyor ama neden olanlar utansin...)
10 - Duygusal sacmaliklar adina kredi sahibiyiz...cicek ve cikolata istiyoruz.... (Istediginizin hepsi buysa sorun degil. Aliriz...Madlen mi olsun bitter mi?..)
11 - Evde, banyoda, kil- tuy dokmeyiz... (Hayiiiirrrrr...Yalaaaannnnnn.....Kuvetteki, lavabodaki, yataktaki ve yemekteki saclarin cogu size ait...)
12- 50 yasindan once hicbir erkege seks icin para odemek zorunda degiliz. (oderiz, ne olmus? Para bizim degil mi? Hem cinsellik icin para sacmak, para icin cinsellik sacmaktan daha makuldur... )
13 - Her sabah tras olmak zorunda degiliz. (Valla ben tras olmayi agda yaptirmaya tercih ederim sahsen...)
14 - Genellikle istedigimizi almamiz icin soylememiz yeterlidir.. (Baska seyler de yapmaniz gerekiyor ama...)
15 - Ayakta kalmak (!) icin 1,5 kaymakli kunefe yememiz gerekmiyor.. (Ayakta kalabilmeniz (!) icin 1,5 kaymakli kunefeden vazgecmeniz gerekiyor...)
16 - Bebeklik albumlerimiz sirtustu ve cirilciplak resimlerimizle dolu degil... (Yigidin mali meydandadir...)
17 - "Hadi amcalara goster pipini.." seklinde cocukluk anilarimiz olmaz... (Onu ilerleyen yillarda yapmak durumundasiniz ama...)
18 - Ucan tekmelerle birbirimizin agzini yuzunu kirdigimiz sporlar yapmiyoruz... (Vahsi bakislarla birbirinizin gozunu oydugunuz kiskanclik, haset, cekememe sporlariyla yeterince ugrasiyorsunuz...)
19 - Para cuzdanimiz bir sure sonra kavisli ve yuvarlak bir sekil almiyor. (Bizim de cantamiz zamanla bavula donusmuyor..)
20- Hayatimizda silaha yer yok. Hic iki kadinin silahla oynarken birbirini vurdugunu duydunuz mu? (Giyim, kusam?... Hic iki erkegin "aman tanrim benim elbisemin aynisindan giymis" diye mahvoldugunu duydunuz mu? Ayrica Ispanya'da bir istatistik yapmislar.Boga gureslerini seyretmeye gidenler agirlikli olarak kadinlarmis...)
21 - Horlamiyoruz.... (Halt etmissiniz. Hatta hickirmiyor, gegirmiyor, sayiklamiyor ve hapsurmuyorsunuz da. Yoksa siz insan degil misiniz?..Size Afrodit diyebilir miyim? )
22 - Az bildigimiz bir sey uzerinde cok fazla konusabiliriz. ( Yani cok konusup, hicbir sey soylemezsiniz... Marifetmis gibi ovunmezler mi birde...)
23 - Birbirimize, beklenmedik yikici sonuclar dogurabilecek essek sakalari yapma adetimiz yoktur. ( Cevrenizdeki diger hatunlar hakkinda senaryo dedikodular uretmek gibi bir adetiniz var ama...)
24 - Canimizin cektigi yemegi kendimiz pisirebiliriz. (Dardanel sagolsun, artik biz de yapabiliyoruz ayni seyi...Gerci biraz pahaliya geliyo ama...) 25 - Kerizi parasindan ayirmada Allah vergisi bir yetenegimiz vardir. (Cidden boyle dusunuyorsaniz cok cok ayip. Hem kimin keriz oldugu en sonra ortaya cikiyor.).
26- Sigaramizi yakacak birileri hep vardir... (Orgazm sigarasi, degil mi?...)
27 - Tukurmeyiz... (Kiritmayiz...)
28 - Sanat eserlerinin %90'i kadinlardan esinlenmistir. (Sanat eserlerinin %90'i erkekler tarafindan gerceklestirilmistir.)
29 - Ciglik atabiliyoruz... Sevinince, uzulunce, korkunca... (Nara atabiliyoruz... Her zaman...)
30 - Uzaga iseme, uzaga tukurme, yuksek sesle gegirme gibi aptalca karizma krikolarimiz yok.... (Ortamin en guzeli olma, en zayifi olma, en pahali giyineni olma, en zengin kocayi bulma gibi krikolariniz var ama...)
31 - Askere gitmiyoruz.. (Hamile kalmiyoruz...)
32- Mucevherler bizim... (O ne? Yenir mi? Icilir mi?...)
33- Yagmurda semsiyesiz kalmayiz. (Kalsaniz ne olcak ki? Erimekten mi korkuyorsunuz? Yagmur altinda yurumenin zevkini bir yasasaniz halbuki...)
34- Kol saatimizin ayni zamanda hesap makinesi, takometre, barometre, termometre ve radyo olmasi gerekmiyor. (Cantamizda ruj, allik, pudra, yedek corap, ped, islak mendil, vs. tasimamiz gerekmiyor..)
35 - Dogumgunu, evlilik yildonumu gibi ozel gunleri parmagimiza kirmizi iplik baglamadan da hatyrlayabiliyoruz... (Utuyu fiste, yemegi ocakta, arabanin anahtarini kontakta unutmuyoruz. Bunlar daha faydali...)
36- "Kaaaave.."ye gitmiyoruz. (Gunlere ve evcilik oyunlarina gitmiyoruz...)
37 - Istemezsek hesap odemeyebiliriz. (Afiyet olsun.Ama unutmayin ki yediklerinizin karsiligini er ya da gec bir sekilde odetirler. Bu duruma dusmemek en iyisi degil mi?)
38- Gece eve birakiliriz... ( Gece evde birakiriz...) 39 - Bulasik makinesini calistirmak icin muhendislik egitimi almamiz gerekmiyor. (Diger elektronik cihazlari kullanabilmeniz icin gerekiyor ama...)
40 - Ortaliktaki alakasiz her turlu nesne ve sozcukten cinsel cagrisimlar cikarip gunun yarisini seks dusunerek gecirmeyiz... (Valla geyik olsun diye yapiyoruz. Hem siz gunun yarisini ayna karsisinda guzellesmeye calisarak geciriyorsunuz ama. Hangi amacla?...)
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:47 PM
Adamın biri gazetede gördüğü seçkin bir şirketin
iş ilanına
başvurur ve kısa bir süre sonra da
görüşmeye çağırılır.
Görüşme olumlu geçer ve prensipte anlaşıldıktan sonra
çalışma koşullarına gelindiğinde müstakbel patronuyla aralarındaki
konuşma şöyle gelişir.
A: Beyefendi bilmeniz gereken bir mevzu var ki, ben 5
bin dolardan
aşağı bir ücretle çalışmam
P: aman efendim dert ettiğiniz şeye bakın biz zaten
7500 dolardan aşağı maaş vermiyoruz kimseye..
A: Harika! ancak bir mevzu daha var ki bana tahsis
edeceğiniz
araba iyi bir araba olmalı üstelik son model.. zira başka türlü çalışamam..
P: hah hah haa hiç merak etmeyin biz zaten bütün
çalışanlarımıza
jip veriyoruz. üstelik chrysler..
Adam gittikçe hem sevinmeye hem de endişelenmeye
başlar, ama böyle
bir fırsatta ele geçmez deyip devam eder konuşmasını
sürdürmeye..
A: peki yalnız çalıştığım ortam stresli olursa ben
verimli
olamam.. bu nedenle sadece benim için çalışacak bir hizmetli ve bir de özel
asistan ile yardımcı istiyorum.. Müstakbel patron
aynı rahatlıkla cevap verir..:
P: Bu konuyu da düşünmeyin efendim zaten şirketimizin
bir reviri bu revirde istihdam edilmiş her bir çalışan
için özel hizmet verecek masözlerimiz var...
Adam artık iyice afallamıştır ve dayanamayıp sorar:
Şaka yapıyorsunuz herhalde?!"
Patron cevap verir: Ama önce siz başlattınız...!
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:48 PM
şişli'deki bir dürümcünün reklam broşüründen harfi harfine aktarılmıştır...
diyet, perhiz, rejim gibi faaliyetler hedefte türk delikanlılarının ve genelde de türk milletinin devamını engellemek için dış mihraklar
tarafından gündeme getirilmiş şuurlu bir düzmecedir.
gaye, eskiden bir koyunu, bir oturuşta götüren dev gibi babayiğit atalarımızı ve tarlada doğum yaptıktan sonra bebeğini kundaklayıp, elde orak tarlada çalışmaya devam eden türk kadınlarını;
kalori hesaplayan, hapşırınca yatağa giren, fitness ve aerobik yapan çıtkırıldım tiplere dönüştürmek ve büyük türk ırkını çinliler, japonlar gibi sıska, zayıf ve sağlıksız bir ırk
haline getirmektir.
icabı halinde 240 kiloluk top mermisini tek başına namluya süren bir babayiğidin, kalori hesaplayan, yoğurtlu kebabı reddeden bir züppe haline getirilmesinden daha büyük bir soykırım olabilir mi?
iç yağının, kuyruk yağlarının, anamızın vita yağının kolestrol yaptığı palavradır.
kolestrol, kebapları yedikten sonra iki şişe soda içerek ayarlanabilecek bir gaz durumudur.
sakın bu oyuna düşmeyin.
feminizm, kadın hakları, çevre şuuru ve eşitlik adı altında türk kızlarının akılları çelinerek, yemek yapmayı bilmeyen, bizim istikbalimiz olan
yavrularını, abuk subuk yiyeceklerle yetiştirecek, damak zevki gelişmemiş, sunta kılıklı diyet bisküvilerini yiyecek sanan bir hale getirmişlerdir.
ayrıca kör olası dış mihraklar, bu kızlarımıza kebap, soğan, çiğ köfte vb. lezzetleri yiyen, bardak bardak şalgam suyu içen yiğitlerimize hanzo-kıro gibi sıfatlar takmayı öğretmişlerdir.
ayrıca son yıllarda moda gibi gösterilmeye çalışılan çin mutfağı diye birşey yoktur. bu sözde mutfak, acaip zerzevat ile acaip mahlukatın,
wog adı verilen bir tencerede yarı pişmiş yarı çiğ olarak hazırlanıp insanlara eziyet olsun diye sopalarla yenmesinden ibaret bir hokkabazlıktır.
sakın kanmayın, sakın yemeyin. helal değildir!
unutmayın su uyur, düşman uyumaz!
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:48 PM
Meftaların Son Sözleri
- Lan olum Rus ruleti öyle mi oynanır dur da göstereyim.
- Teker teker gelin layn...
- Sevgilim, abin bizi böyle görse ne yapardı?
- Korkma, bu tünelden yıllardr tren geçmiyor...
- Abi çevremizde fazla polis yok, teslim olmayalım, kaçalım abi...
- Geeel, geeel, sağ yap gel.
- Abi çok seri bi araba bu yaaa...
- Demek piranha dedikleri şey bu. Hiho, bak Hulusi abi bıyıkları ile oynuyom bi şey olmuyo.
- O irmikleri neden aldın Nurhan, helva mı yapıcan? Niye?
- Burası Fener tribünü değil mi?
- Bah bah bah hala uzunlarla geliyo...
- Müjdemi isterim Turhan abi bi kızın daha oldu.
- Ordular ileri... Allah, allah, allah, allah...
- Kim bekler lan yeşilin yanmasını?!
- Bekle Cemşit abi ben bi dalıp çıkıcam.
- Hala karlı gösteriyor mu hanım?
- Elektrikçiye ne gerek var canım, ben hallederim.
- Gel abi burası boyu geçmiyo.
- Vakkas abi. Senin için öyle böyle diyorlar, doğru mu?
- Hihoha... Bak gelen şey köpekbalığına ne kadar da benziyor.
- Rasim abi, kafesin kapısı kapalı değil mi?
- Baba... Ben hamileyim.
- Yapma Satılmış abi, şeytan doldurur.
- Bu külüstür essahtan 200 yapıyor mu?
- Semra'cığım bak arabanın ibresi 200'ü gösteriyor.
- Ben öldükten sonra tablolarım çok para edecek Ayşegül..
- Boğaza gelip temiz hava almayı iyi akıl ettik... Çocuğum oynama şu arabanın el freniyle...
- Doktora neyim gerek yok. Beni üfürükçü Sabit hocaya götürün.
- Ohooo doktorun her dediğini yapsak açlıktan ölürüz birader. Hadi yeyin yeyin afiyet olsun...
- Ulan, biz bugüne kadar kaç bomba imha ettik be! İşimi bana mi öğretiyon, lavuk! Kes şu mavi teli!
- Sayın seyirciler! Simdi en büyük numaraya geldik. Aslanın ağzını açıp, başımı içine sokuyorum.
- Burası eskiden mayın tarlasıymış ama artık bi tane bile kalma...
- Havlayarak üzerimize geliyor, çünkü bu cinsler çok insan canlısıdır.
- Paraşütü en aşağıda ben açacağım.
- Komutanım, pimini çektikten sonra kaça kadar sayıcaktık?
- Olum bu mantarlar zehirli değil, bak ben nasıl yiyorum.
- Amma keskin virajmış yav!!
- Dikkat kaptanınız konuşuyor: Eşhedü en la ilahe illallah ... (Pilot Temel)
- Önüne baksana lan! Ne çarpıyon omzuma?
- Bu kadar korkma canım! Bu yılanların hepsinin zehirleri alınmış.
- Uçağın pervanesini görüyon mu? O kadar hızlı dönüyo ki sankim dönmüyomuş gibi.
- Kaplanlar da aynı kedi yavruları gibidir. Bak böyle gıdışından sevicen bak iyi bak...
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:48 PM
. Kendi dirsegini yalamanin imkansiz oldugunu ?
. Ördegin vakvaklamasinin yanki yaratmadigini ve bunu kimsenin aciklayamadigini?
. dunyadaki fotokopi makinelerinde meydana gelen arizalarin %23 unun, makinenin ustune oturup kendi popolarinin fotokopisini cekmek isteyen insanlar sayesinde meydana geldigini?
. yasamin boyunca uyku sirasinda yaklasik 70 bocek ve 10 orumcek yiyecegini?( Mmmmh!!:)
. idrarin zifiri karanlikta parladigini?
. eger cok siddetli hapsirirsan, kaburgalarindan birini kirabilecegini?
. hapsirmayi engellemeye calisirsan,basindaki veya boynundaki damarlardan birinin yirtilabilecegini ve olebilecegini?
. hapsirdigin sirada gozlerini acik tutmaya calisirsan, yerlerinden firlayabileceklerini?
. domuzlarin vucut yapilarindan dolayi hicbir zaman baslarini yukari kaldirip gokyuzune bakamadiklarini?
. dunya nufusunun %50 sinin hic telefonla konusmadigini?
. farelerin ve atlarin kusamadiklarini?
. 1 saat sureyle kulaklikla birsey dinlemenin kulaktaki bakteri sayisini %700 arttirdigini?
. cakmagin kibritten once bulundugunu?
. parmak izleri gibi dil izlerinin de her insan icin benzersiz oldugunu?
. bu yaziyi okuyan insanlarin %85 inden fazlasinin, dirseklerini yalamaya calisacaklarini gercekten olmuyor di mi :)
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:48 PM
Aşagıdakiler mahkemelerde avukatlar tarafından sorulmuş sorulardan derlenmştir;
1-En genç olan oglunuz, hani şu 20 yaşında olan, kaç yaşındaydı?..
2-Resminiz çekilirken orada mıydınız?...
3-Savaşta öldürülen kardeşiniz miydi yoksa siz miydiniz?...
4-Kaç kere intihar etmeyi başardınız?..
5-Üç çocugunuz var, degil mi?
Cevap:''Evet''
Soru:''Kaçı erkek?''
Cevap:''Erkek yok!
Soru:''Hiç kızınız var mı?''
6-Soru:''Şüpheliyi tarif edebilir misiniz?''
Cevap:''Orta boyluydu, sakalı vardı''
Soru:''Erkek miydi yoksa kadın mı?''
7-Soru:''Bütün sorularınız sözlü olmak zorunda, anlaştık mı?
Şimdi, hangi okula gidiyor sunuz?
Cevap:'' Sözlü''
8-Soru:''İlk evliliginiz niçin sona ermişti?''
Cevap:''Ölüm sebebiyle''
Soru:''Kim ölmüştü?''
9-Soru:''Bugüne kadar kaç ölü üzerinde otopsi yaptınız, doktor bey?''
Cevap:''Bugüne kadar ki bütün otopsilerimi ölüler üzerinde yaptım''
10-Soru:''Otopsiye başladıgınız zamanı hatırlıyor musunuz?''
Cevap:''Akşam 8.30 civarında başladık''
Soru:''Bay_____ o esnada ölü müydü?''
Cevap:''Hayır, sandalyeye oturmuş neden otopsi yaptıgımı merak ediyordu''
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:49 PM
* Yerin kulagi var derler... Benim de kulagim var... Peki ben yer miyim?....
Hayir yemem!
* Iyi, sen kamyonu al, leonardo da vinci!
* Ben yürüyelim diyorum Jerar depar diyo.
* Celin Dion baska bisey demiyon.
* Yeni bir ruj çikmis...valla Christian diyor
* Elisabeth Arden neden hamile kalmis?...çünkü Max Faktör
* Heykel!!! sacin dökülmüs...
-Abi bizim ali'yi gordun mu?
-Hangi ali?
-sehirler arasi otobus terminali.
-Cocuklar konu ile ilgili soru sorun bakalim!
-Kim sorsun?
-Gillette sensor
-Abi sana büdünün selami var.
-Hangi büdü?
-Iyyakenabüdü...
Tenyalar bagirsakta yasar, bagirmasakta.. (Benim favorim)
Adam, hindistan sokaklarinda gezerken balkonun
birinden basina buda heykeli dusmus ,
"basima buda mi gelecekti" demis..
Amerika'nin en cok nete baglanilan eyaleti hangisidir?
Connecticut.
Osmanlilar yemegi surekli suyuna banarak yerlermis,
surekli bana bana kollarinda bi kas olusmus.
Bu kasin ismi nedir?
Osmanli Bankasi
Adamin biri gokdelenin tepesinden atliyacakmis
altindan bir sey gecmis atlamamis. Ne gecmis?
Vazgecmis
Peki iki kisi atliycakmis; atlamamislar neden?
Were gecmis
Aykut gol atamayinca ne der?
-I couldn't.
Bosluktaki file ne denir?
Fill in the blanks
Londra'da kar yagarsa Ankara'da ne yagar?
Araba
Adamin biri gece bilgisayar bassinda uyuyakalmis
hasta olmus neden?
Windows acik kalmis
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:49 PM
Cinsel isteği arttıran çeşitli mekanik cihazlar vardır, özellikle bayanlarda. Bunların en başında Mercedes-Benz SL500 gelir."
PJ O'Rourke
"Cinsel birliktelik sırasında duymayı hiç istemediğiniz üç sözcük nedir?
'Tatlım, ben geldim.' "
Ken Hammond.
" Paralı seks ve parasız seks arasındaki en büyük fark şudur: paralı seks daha ucuza gelir."
Brendan Francis
" 'Entellektüel' , yaşamında seksten daha ilginç birşeyler bulmuş kimseye denir."
Edgar Wallace
"Prezervatif takarken sandığınız kadar güvende değilsiniz. Geçenlerde bir arkadaşıma, prezervatif takmasına rağmen, otobüs çarptı."
Bob Rubin
"İki kişi arasındaki cinselligin güzel olduguna inanıyorum. Ama beş kişi arasında muhteşemdir. "
Woody Allen
"Aşkta çok başarılıyım, çünkü sürekli kendi üstümde pratik yapıyorum"
Woody Allen
"Mutluluk, elektrik kesintisi sırasında kız arkadaşının evinde TV
seyredebilmektir."
Bob Hope
"İyi ki biseksüel değilim. Kadınlar yetmiyormuş gibi bir de erkekler tarafından reddedilmeye dayanamazdım."
Bernard Manning.
"Aşık olduğum kızla büyük bir ortak özelliğimiz var: İkimiz de kızlar için hasta oluyoruz!"
Anonim
"Nenfomen(*), ortalama bir erkek kadar seks tutkunu olan kadındır."
Mignon McLaughlin
__________________________________________
(*) Nenfomani: Sürekli seks düşünme ve cinsel doyumsuzluk gibi belirtileri olan bir psikolojik-cinsel rahatsızlık. (Ç.N.)
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:49 PM
İnternet'de dolaşan bir mail , Türklere özgü hastalıklar :
1-Kardan adama tekme atma veya bozmaya çalışma hastalığı,
2-Yeni atılmış betona basma ve isim yazma hastalığı,
3-Gazete ve dergilerdeki resimlere sakal, bıyık ve gözlük yapma hastalığı,
4-En iyi arabayı ben kullanıyorum zannetme hastalığı,
5-Kar topunun içine buz veya taş koyma hastalığı,
6-Cep telefonu kullanımının yasak olduğu ortamlarda illede görüşme yapma hastalığı,
7-Belediyenin duraklara koyduğu saatlerin yelkovan ve akrebini sökme hastalığı,
8-Kumsalda Deve güreşi yapma hastalığı,
9-Şahin model arabayı, Doğan görünümlü yapma hastalığı,
10-Ağaçlara ve parktaki banklara kalp ve isim baş harfi kazıma hastaligi,
11-Derslerini çalışıp sınıfını geçenleri inek sanma hastalığı,
12-Mesleğimizdeki ünvanımızı ingilizce olarak söyleme hastalığı,
13-Tiki olan insanların tikleri ile uğraşma hastalığı,
14-İskambil kağıtlarından kule yapan birinin kulesini bozmaya çalisma hastalığı,
15-Cep telefonu ile bağıra bağıra konuşma hastalığı,
16-Reklam için duvarlara veya panolara yapıştırılan afişleri yırtma
hastalığı,
17-Tuvalet duvarlarını defter sanma hastalığı,
18-Otobüs duraklarına "Ateşli sevişirim beni ara" yazma hastalığı,
19-Trafikte bizi geçen bir aracı mutlaka yakalayıp onu geçmeyi ilke sayma rahatsızlığı,
20-Sinyal verir vermez şerit degiştirip, kazaya sebebiyet verdiğimizde sinyal verdik görmüyon mu deme hastalığı,
21-Ara yollardan ana yola çıkacak araca yol vermeme hastalığı,
22-Ünlü birini gördüğümüzde, ne kadar yakınımızda olursa olsun, ona el sallama hastalığı,
23-Ünlü birini gördüğümüzde onunla fotoğraf çektirip çok samimiyiz havası verme hastalığı,
24-Yaşamadığımız bir deneyimi yada olayı yaşamış gibi anlatıp ona kendimizi inandirma hastalığı,
25-Otobüs durağa yanaştığında illede ön kapıdan inmeye çalışma hastalığı,
26-Otobüs koltuklarını yırtma ve üzerlerine acayip acayip yazılar yazma hastalığı,
27-Minibüs şoförüyseniz beğenmeseniz bile mutlaka kral fm dinleme
hastalığı,
28-Trafikte kirmizi isikta dururken, yesil isik yanar yanmaz kornaya basma hastaligi,
29-Trafikte kirmizi isikta dururken burun karistirma hastaligi,
30-Kimsenin herhangi bir konu hakkinda bilgisi olmadigini anladigimiz anda o konu hakkinda atip tutma hastaligi,
31-Elektrik,su,dogalgaz,vergi,trafik cezasi vb.. faturalari son gününde ödeme hastaligi,
32-Kar yagdiginda eve bolca ekmek alma hastaligi,
33-Grup halinde bir meydana konan güvercinlerin üzerine kosup onlari kaçirmaya çalisma hastaligi,
34-Evli olanlarin bekarlara sakin ha evlenme demesi hastaligi,
35-Ayni filme giden insanlarin filmden çiktiktan sonra filmi birbirlerine anlatmalari hastaligi,
36-18 yasina geldigi gün bara gitme hastaligi,
37-Eline silah geçen birinin hemen o silahla saka yapma ihtiyaci duymasi hastaligi,
38-Arabayla yolda giderken tanidik birini görünce arabayi sakadan onun üzerine dogru sürme hastaligi,
39-Takim elbise giyince elini cebe sokma hastaligi,
40-Tuttugu takim galip gelince havaya silah atma hastaligi,
41-Meslek arkadaslarina mesleki sakalar yapma hastaligi..
42-Şehirler arası yollardaki levhaları hedef tahtası olarak kullanıp
tabanca ile kevgire çevirme hastalığı
Gülmedim 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
Süper!
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:49 PM
ERKEK OLMANIN AVANTAJLARI:
1. is toplantilariniz gece yarilarina kadar uzayabilir. "Bu iyi bir sey
mi?" demeyin, bilenler bilir, harika bir seydir.
2. Kafanizda 40 tilki dolastirmak durumunda degilsinizdir.
3. Kaymak gibi olma zorunlulugunuz yoktur.
4. Yüzünüzün "makyajli" ve "makyajsiz" iki hali söz konusu olmadigindan
kimseyi hayal kirikligina ugratmazsiniz.
5. Kiyida kösede bir findikli kurabiye tarifi bulundurmak zorunda
degilsinizdir.
6. istediginiz kadindan isteyebilirsiniz. isteyenin bir yüzü karadir.
7. TIP dünyasi dört koldan yatakta yüzünüzün kara çikmamasini saglamaya
ugrasmaktadir.
8. Her zaman yaptiginizdan farkli hiçbir sey yapmadan, durdugunuz yerde
baba olabilirsiniz.
9. Kel bir erkegin begenilme sansi, kel bir kadininkinden her zaman
fazladir.
10. Yakisikli olarak nitelendirilmeniz için gereken sartlar, bir
kadinin güzel sayilabilmesi için gereken sartlarin yüzde biri kadardir.
11. Kivirarak yürümek zorunda degilsinizdir.
12. Esinizin yasça sizden küçük olmasi ádettendir.
13. Her tuvalete girisinizde pantolonunuzu, külotlu çorabinizi,
külotunuzu indirmek ve sonra sondan baslayarak hepsini birer birer kaldirmak
zorunda degilsinizdir.
14. Göbek size oturakli ve güvenilir bir hava vermektedir.
15. Hayat sizi asla bir gün sarisin, bir gün esmer, bir gün kizil olmak
durumunda birakmaz.
16. TV'lerin sizin için yaptigi boktan gündüz programlarina mahkûm
degilsinizdir.
17. Her evli erkek hayatinda en az bir kere paylasilmaz olmanin gururunu
yasar.
_______________________________________________
KADIN OLMANIN AVANTAJLARI:
1. Çalisip çalismamak pasa gönlünüze kalmistir. "Altinci his" olarak
adlandirilan fazladan bir hissiniz mevcuttur.
2. Yasadiginiz sehrin en büyük mülki amiri dahil, bastan
çikaramayacaginiz hiçbir erkek yoktur.
3. Bir erkege degil gözle, elle sarkintilik etseniz, alenen üzerine
çiksaniz bile sizden sikáyetçi olmaz, kimse size tacizci demez.
4. Renkten renge, sekilden sekile soktugunuz saçlarinizla tekdüzeligin
canina okuyabilirsiniz.
5. "Kadinlar aglamaz" diye bir laf eden olmamistir, bu yüzden
gözyaslarinizi içinize akitmaniz gerekmez.
6. Dul maasi alan bir erkek henüz hiçbir banka kuyrugunda
görülmemistir.
7. Nerenizi teshir ederseniz edin "Sapik var!" diye bagiran olmaz.
8. 28 yasin altinda iseniz -fiziginizin mükemmel olmasi tercih sebebi
ama sart degil- basarili olmayacaginiz hiçbir is yoktur. Yeter ki akliniza
koymus olun.
9. Cennetin ayaklarinizin altinda olmasi için sadece 9 ay 10 günlük bir
süreye ihtiyaciniz vardir.
10. Tekstil sanayii; korse, popoyu kaldiran külot, takviyeli sutyen vs.
ürünleriyle sizin için seferber olmus durumdadir.
11. Sizi mahcup edecek bir uzvunuz yoktur.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:49 PM
Konumuz California'daki Pacific Palisades adlı okul.. Burada okuyan çocukların velileri, bütün okulu ve öğretmenleri dava ediyor, çünkü bütün dönem boyunca 15 ile 30 gün arasında devamsızlık yaptıkları halde çocuklarının derslerden kalmalarını kabul etmiyorlar.. Velilerin neredeyse tehdide varan itirazlarıyla baş edemeyen okul yönetimi, en sonunda telesekreter mesajını aşağıdaki şekilde değiştiriyor, ve "YILIN TELESEKRETER MESAJI" ödülünü kazanıyor.
"Merhaba! Pacific Palisades'e hoşgeldiniz. Bu bir otomatik mesajdır. Lütfen seçenekleri tek tek dinleyerek istediğiniz departmanla ilgili tuşa basınız.
Çocuğunuzun neden devamsızlık yaptığı konusunda yalan söylemek için 1'e
Çocuğunuzun neden ödevlerini yapmadığı konusunda yalan söylemek için 2'ye
Bizim hangi konularda işe yaramadığımızı belirtmek için 3'e
Evinize gönderilen ve alıcı imzanız üzerinde olduğu halde almadığınızı iddia ettiğiniz uyarı mektupları için 4'e
Müdür ve diğer yetkililere küfür etmek için 5'e
Çocuğunuzu her sabah en az 10 dakika bekleyen okul otobüsü hakkındaki şikayetleriniz için 6'ya
Süper kabiliyetli mükemmel çocuğunuzun beceriksiz öğretmeninden yakınmak için 7'ye
Bıraksanız bütün okulu yiyecek çocuğunuzun yetersiz bulduğu okul menüsünden şikayet etmek için 8'e basınız
Çocuğunuzun gerçek bir dünyada yasadığının farkındaysanız ve sorumluluk almayı öğrenmesini istiyorsanız, bunun için de ona verilen ödevleri zamanında ve tam olarak yapmasının çok önemli olduğuna inanıyorsanız, ayrıca eğitimin ilk önce ailede başladığının bilincindeyseniz, artık telefonu kapatabilirsiniz.. iyi günler dileğiyle.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:51 PM
1) Yer Ankara, hava çok sıcak.. Arkadan kokana teyzem bağırıyor, "Şöfer bey! Klimayı açar mısınız, hava çok sıcak oldu!"... Pala bıyıklı şöför, dikiz aynasından şöyle bir bakıyor ve.... otomatik kapıyı açıp açıp kapıyor..
2) Yolcunun kafası belli ki karışık, "Şöför bey, mükemmel (müsait demek istiyor herhal) bir yerde inebilir miyim?", dolmuşcu, sağa çekiyor, "Buyrun, size layık değil ama..."
3) Yine inecek yolcu ama bu kez dil sürçmesi, "Şöfür bey, müsait bir yerde iner misiniz?", şöförün yanıtı kısa, "niye sen mi kullanacan?"...
4) Otobüs durağa yanaşıyor, yolcunun belli ki acelesi var, "Kaptan! Orta kapıyı rica edebilir miyim?", şöför olaya hakim, "Buyur götür, senden kıymetli mi?"...
5) Bayanın biri, marketin reyonunda çalışanlara aldırmadan, bütün meyvelerden tek tek alarak tadıyor.. Görevli en sonunda dayanamıyor, kadının yanına yaklaşıp, "Abla, kapruz da keselim mi?"...
6) Banka kredi kartı başvuru formlarından birisi... Kadın, Erkek hanelerinin yanına 'kız' eklenip yanına çarpı konmuş.. Ama, teyzem 45 yaşında... Yazııııkkkkk...
7) Bandırma'da bir restoran camı, "23 saat açığız"...
8) Uluslararası bir firmadan, Hindistan'ın koyu müslüman bölgesindeki temsilciğe telefon ediliyor.. "How are you" "Fine, elhamdüllillah!" Sonra istenen işler iletiliyor ve karşı taraftan son ses, "okey inşaallah!"...
9) Trabzon Farabi Hastahanesi'nin önünde üç araba sert bir şekilde dip dipe duruyor. Arabaların kapıları açılıyor, panik halinde herkes bağırıyor, "Doktor nerede, sedye getirin!..." Bu bağırtıyı yapanlar bir yandan da diğer arabadakilerden hastayı dışarı çıkarmasını sesleniyor. Sonuç, hasta Rize'de.. Her araba hasta diğerinde diye son sürat hastahaneye yetişmişler... !!!! (Bu gerçekten, gerçek..)
10) Dolmuş seyrü sefer halinde, gün sevgililer günü... Radyodaki DJ güzellik olsun diye, "Bu gün sevgililer günü. Hadi yanınızdaki o güzel insanın elini tutup, gözlerinin içine bakarak seni seviyorum deyin", deyince dolmuştaki çiftler DJ'nin isteğine uydular. Bu arada ön koltukta tek başına oturan adam, şöyle çevreyi kolaçan ederken, gözü şöföre takıldı.. Şöförden tepki, "Sakın aklından bile geçirme..."
11) Arabalı çift yolda, öpüşüyorlar, arkadan polis anonsu, "yiyişme sağa çek!"..
12) Okul kantininde bir kız, çayına beş-altı şeker koydu, aklı kesmemiş olacak ki, bir-iki tane de yanına aldı..
Kantinci ağzı gevşek sırıtarak, "bir kaç tane daha al ağda yaparsın!"..
13) Ve günün bombası... Arkadaş evde bangır bangır müzik dinlerken, evin annesi de elektrik süpürgesi ile ortalığı süpürüyormuş. Kızıl kıyamet ortam... Bir süre sonra oğlan müziğin sesini kısınca şu durum ortaya çıkmış... Süpürge çalışmıyor ve anne, yarım saattir boşu boşuna dönüp duruyor..
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:51 PM
iki yahudi askeri esir düşer. biri diğerine bizi burda ne yaparlar diye sorar. diğeride iki ihtimal var der.ya öldürürler ya gaz odasına tıkarlar, öldürürseler sorun yok. gaz odasına atarlarsa iki ihtimal daha var.ya sabun yaparlar, ya kağıt. sabun yaparlarsa sorun yok, kağıt yaparlarsa iki ihitmal daha var. ya gazete kağıdı yaparlar, ya da tuvaletkağıdı.gazete kağıdı yaparlarsa sorun yok, tuvalet kağıdı yaparlarsa boku yedik der.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:51 PM
İş İlanlarının Anlamları
TERCİHEN İNGİLİZCE BİLEN
Yapacağınız işle bir ilgisi yok ama, bu sıra herkes ingilizce bilen eleman arıyor. Bir bildikleri olmalı.
ARAŞTIRMACI, ÖĞRENMEYE AÇIK
O kadar işin arasında sizi eğitecek ne paramız, ne de zamanımız var. Mesleğinizle ilgili gelişmeleri iş saatleri dışında kendiniz araştırıp öğrenmek zorundasınız.
İNİSİYATİF SAHİBİ
Üstlerinden habersiz iş yapabilecek, ancak başarısız olursa canına okunmasına katlanabilecek..
SİSTEM OLUŞTURABİLEN
ISO çalışmalarına başladık. Yazılacak 78 adet prosedür var.
SORUMLULUK ALABİLEN
Vergi, sigorta müfettişleri bir usülsüzlüğü yakaladığında ? valla üstlerimin bu işlemlerden hiç haberi yoktu, onlara danışmadan kendim yaptım..." diyebilecek saflıkta olan.
ERKEK ADAYLARIN ASKERLİĞİNİ YAPMIŞ OLMASI
Bayansanız askerlik yapmış olmanız gerekmiyor yaani.( ne yaa, israil mi burası .)
BİLGİSAYAR KULLANABİLEN
Valla geçen gün arkadaşın aklına uyup bir bilgisayar aldık ama.
KARİYER OLANAKLARI SUNAN ŞİRKETİMİZ
Başlangıç ücreti olarak piyasanın altında veriyoruz, ama burada gece yarılarına kadar çalışıp yöneticilerin de gözüne girerseniz sizi terfi ettirebiliriz.
SEYAHAT ENGELİ OLMAYAN
Altınıza bir araba vericez, o şehir senin, bu kasaba benim deli dana gibi dolaşacaksınız. Evliyseniz sorun olabilir, isterseniz eşinize bir danışın.Ya da hiç danışmayın, bu sizin için iyi bir fırsat olabilir. Artık ona siz karar verin.
İNSAN İLİŞKİLERİNDE BAŞARILI
Şirketimizde herkes birbiriyle kavgalı, kimse kimseyle geçinemiyor. Bir de sizle uğraşmayalım. Üst yönetimin hoşuna gidebilecek şeyleri yapabilen, yalakalık becerileri gelişmiş.
İKNA KABİLİYETİ OLAN
Müşterileri kalitesiz ürünleri daha pahalıya almaya razı edebilecek.
ANALİTİK DÜŞÜNEBİLEN
Ne bütçeyi tuturabiliyoruz, ne de muhasebe hesaplarını. Herşey arap saçına döndü. Biri bizi bu durumdan kurtarsın.
TERCİHEN YÜKSEK LİSANS MEZUNU, İNGİLİZCEYİ ANA DİLİ GİBİ KONUŞABİLEN, KONUSUNDA EN AZ ON YIL DENEYİMLİ, ASKERLİĞİNİ YAPMIŞ, 30 YAŞINI AŞMAMIŞ."
Oha demeyin, aslında ne istediğimizi biz de tam bilmiyoruz, bu özelliklere sahip aday bulabilirmiyiz onu da bilmiyoruz. Ama patron yazalım diyor, ilan havalı oluyormuş.
B SINIFI SÜRÜCÜ BELGESİNE SAHİP
Size araba vericez ama şoför vermicez. Uzun yola alışıksınızdır umarız.
TERCİHEN MUHASEBE VE / VEYA İNGİLİZCE BİLEN ( Valla gerçek !)
Şimdi sizi tam olarak nerede kullanacağımızı bilmiyoruz. Ne kadar çok vasfınız olursa o kadar iyi... Hele bir siz işe başlayın.Gerisini sonra düşünürüz.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:52 PM
Beyaz karayı, sinek yarayı, zengin parayı,
Yemek tuzu, rakı buzu, maymun muzu,
Ördek kazı, güzel nazı, aşık sazı sever...
Kuş darıyı, çiçek arıyı, erkek karıyı,
Ana çocuğu, çoban gocuğu, yumurta sucuğu,
Ocak közü, kirpik gözü, ozan sözü sever...
Garip sılayı, yiğit halayı, tencere kalayı,
Davul zurnayı, avcı turnayı, deve hurmayı,
Alın kelini, cömert elini, cimri dilini sever...
Çöl yağmuru, çizme çamuru, oklava hamuru,
Tembel yatmayı, geveze atmayı, pazarcı satmayı,
Şişe tıpayı, şarap kupayı, eşek sopayı sever...
Ebe bebeği, kahve dibeği, çengi göbeği,
Memur masayı, ermiş asayı, hakim yasayı,
Haylaz döveni, dalkavuk öveni, hergele söveni sever...
Sarhoş dostunu, ayı postunu, yaşlı bastonu,
Hatip lafı, suçlu affı, açıkgöz safı,
Orman çamı, kedi damı, işçi zammı sever...
Mektup pulu, zampara dulu,
Allah kulu sever de..
Sen?
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:52 PM
İçerisinde 100 tane bayanın bulunduğu gemi okyanusun orta yerinde batar, kızlar yüzerek yakındaki adaya cıkarlar . Aynı anda yakınlarda da bir gemi batar ve kurtulan tek kişide kızların oldugu adaya doğru yüzer. Kızlar sahile yaklaşan kişiyi görünce birden hedefe kilitlenmiş mermi gibi erkek işte erkek diye çılgınca bizimkine doğru koşarlar bizimkisi denizde ayaklarını suda çeke çeke gelirken duydugu lafla kendine gelir ve:
- "Ay hani nerde?"
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:52 PM
Yasli bir adam emekliye ayrilir ve kendine bir lisenin yaninda kucuk bir ev alir. Emekliliginin ilk bir kac haftasini huzur icinde gecirir ama sonra ders yili baslar. Okullarin acildigi ilk gun, dersten cikan ogrenciler yollarinin uzerindeki her cop bidonunu bagirip, cagirarak tekmelerler. Bu cekilmez gurultu gunler surer ve yasli adam bir onlem almaya karar verir.
Ertesi gun cocuklar gurultuyle evine dogru yaklasirken, kapisinin onune cikar onlari durdurur ve: "Cok tatli cocuklarsiniz, cok da egleniyorsunuz. Bu nesenizi surdurmenizi istiyorum sizden. Ben de sizlerin yasindayken ayni sekilde gurultuler cikarmaktan hoslanirdim, bana gencligimi hatirlatiyorsunuz. Eger her gun
buradan gecer ve gurultu yaparsaniz size her gun 1 dolar verecegim" der.
Bu teklif cocuklarin cok hosuna gider ve gurultuyu surdururler.
Birkac gun sonra yasli adam yine cocuklarin onune cikar ve onlara şöyle der:
"Cocuklar enflasyon beni de etkilemeye basladi bundan boyle size sadece 50 sent verebilirim."
Cocuklar pek hoslanmazlar ama yine devam ederler gurultuye.
Aradan birkac gun daha gecer ve yasli adam yine karsilar onlari:
"Bakin" der, "Henuz maasimi alamadim, bu yuzden size gunde ancak 25 sent verebilirim, tamam mi?" "Olanaksiz bayim" der iclerinden biri,
"Gunde 25 sent icin bu isi yapacagimizi saniyorsaniz yaniliyorsunuz. Biz
isi birakiyoruz."
ADAM SIGORTA SIRKETINDEN EMEKLI BIR YONETICI :))
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:52 PM
(Sevgiliye mektup)
Türev tanem, bir tanem, bir sigma işareti kadar kıvrak bir Pi sayısı kadar sonsuzsun sevgilim. Sana olan sevgim limitlerin sonsuzluğuna ulaşıyor. Bir bakışın kalbimde matris kadar derin etkiler yapıyor. Kalem gibi kaşların, trigonametri gibi karışık saçların, tebeşir kokusu gibi burnumda tütüyor. Çarpanlara ayrılmayan denklemler gibi nazlanma. Senden mektup almak inan integral almaktan daha zor. Bilinmeyenlerimiz farklı olsa bile polinomlar gibiyiz. Eğer böyle devam ederse seni keşfedilmemiş dizi kuralları ile izleyeceğim.
Seninle bir daire olalım. Merkezde ben, etrafımda eşit uzaklıklarda sen. Nereye bakarsam seni göreyim. Üzüntülerimiz teğet, sevinçlerimiz kiriş olsun. Birbirimize o kadar yakın olalım ki, yarıçaplarımızın limiti sıfıra yaklaşsın. Şu anda y=ax+bx+c parabolünün iki ayrı kolu isek de bir gün tepe noktasında buluşacağız. Sana bir sinx eğrisi gibi sürekli "k" sabiti kadar bağlıyım. Hiçbir parantez bizi ayıramaz.
*Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Matematik Öğretmenliği 1994-1995
Mezuniyet Yıllığı'ndan alınmıştır.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:52 PM
KLASİK TEPKİ: "Sıraya geç kardeşim"
NEOKLASİK TEPKİ: "Şeker kardeşim sıraya geçiver"
REALİST TEPKİ: "Sıra var"
SURREALİST TEPKİ: "Sallandıracaksın bunlardan ikisini kızılay'da bak bir daha yapabiliyorlar mı?"
ROMANTİK TEPKİ: "Beyefendi galiba sırayı girmediniz"
NATURALİST TEPKİ: "Sırana geç"
MODERN TEPKİ: "Efendim insanımız eğitimsiz. Halbuki Avrupa da"
POST-MODERN: "Sırana geç lan ayı!"
UZLASIMCI: "Acelesi olmasa öne geçmezdi; üzmeyin garibi"
DEVRİMCİ: "Alt yapı sorunları çozülmeden halkımız
sıraya geçmez. Devrim
olunca herkes hizaya gelecek"
KADERCİ: "iki dakika fazla beklesek kıyamet mi kopar?
Kısmetse hepimizin
işi görülür"
FELSEFECİ (septik-kuşkucu): "Ön ve arka kavramları
görecelidir.O tarafın
ön taraf olduğuna kim karar verdi? Öne geçtiğini
zanneden, aslında arkaya
geçmiş olabilir"
KANT'CI: "Efendim algılanmayan şeyler yok demektir.
Bakmayın o tarafa,adam
yok olur"
KOTÜMSER VAROLUŞCU: "Herkes bir gun ölecek. Onurlu bir
şekilde bekleyin.
Bir gün o adamda ölecek"
İYİMSER VAROLUŞCU: "Sıkmayın canınızı,su anın tadını
çıkarmaya çalışın.
Bakın ne güzel hayattasınız ve birileri önünüze
geçebiliyor"
HUMANİST: "İnsanlık bir bütündür. Birimiz hepimiz
hepimiz birimiz için.
Dolayısıyla birimiz öne geçince,aslında hepimiz öne
geçmiş oluyoruz."
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:53 PM
Öykünün kahramanı bir genç kız. Bu genç kız, kendi annesinin cenaze töreninde daha önce kim olduğunu hiç bilmediği bir genç adamla karşılaşıyor. Bu genç adam kızın rüyalarının adamı ve kız görür görmez adama aşık oluyor. Aradan bir kaç gün geçi yor. genç kız kız kardeşini olduruyor. Polis neden öldürdüğünü sorduğunda, genç kız cevap veriyor? kızın kızkardeşini öldürme sebebi nedir? Aşağıdaki cevaba bakmadan cevap verin.
Cevap: genç kız, adamın cenazeye geleceğini ve adamı orada göreceğini umuyor.
Bunu doğru cevapladıysanız, polise gidip sizi hapsetmelerini isteyin.
Bu unlu bir Amerikan psikoloji testiymiş. Öldürebilme zihniyetine sahip kişiler buna doğru cevap verirlermiş. Seri katillerin çoğu bu teste hiç düşünmeden doğru cevabi vermişler. Doğru cevabi bulamadıysanız, ne iyi.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:53 PM
Kütahya Yimpas mağazasında yasanmış bir olaydır.
Kütahyalı bir kadın alışveriş için Yimpas mağazasına gider.
Kütahyalı ya evde ne kadar bileziği takısı varsa onların hepsini Üzerine
takar öyle gider.
Kadinin kolunda dirseklerine kadar olan bilezikleri gören uyanigin biri
kadini takibe baslar. Kadin markette alisverise baslar ve takibe baslayan
adam usulca yaklasir ve kadina "Hanimefendi bu kadar bilezik ve takiyi
teshir etmeniz biraz sakincali degilmi?
Memlekette durumlar kötü. Herkes ekonomik olarak zorluklar içerisinde.
Kötü niyetli birisi sizi böyle görse size bir kötülük yapip takilarinizi
alabilir.
O yüzden bütün takilarinizi çantaniza koymaniz yarariniza olur" der..
Kadin korkuya kapilir ve kim oldugunu sorar adama.
Adamda kadina "Emniyet mensubuyum" der. Kadin adamin sözlerine hak verir ve
bütün bilezik ve takilarini çantasina koyar.
Alisverisi tamamlayan kadin kasaya ödeme yapar aldiklarini arabaya yüklerken
ayni adam yardim etmek ister ve aldiklarini arabasinin bagajina bir güzel
yerlestirir.
Bu arada kadinin çantasini da göz açip kapayincaya kadar yürütür.
Kadin arabasina biner evinin yolunu tutar.
Evinin önüne gelip esyalari indirirken çantasinin olmadiginin farkina varir.
Ama nafile giden gitmistir. Geri dönüp Yimpasta oraya buraya sorar bir sonuç
alamaz.
Kadin polise haber verir kocasina haber verir ama girisimler sonuçsuz
kalmistir. Aradan bir kaç gün geçer eve bir telefon gelir. Çantayi çalan
adama aramaktadir. Telefonda kadina "
Hanimefendi kusura bakmayin geçen gün sizin çantanizi çalan kisi benim.
Yaptigim isten ötürü çok üzgünüm. Vicdan azabi çekiyorum.
Çantanizi size vermek istiyorum. Bütün herseyiniz içinde. Evinize gelmek
isterim ama polise haber vermenizden korktugum için çantanizi Yimpas
magazisinda size geri vermek isterim. Lütfen beni affetin" der kadinin
gönlünü alir.
Kadin o sevinçle kocasina haber verir cümbür cemaat Yimpasa giderler ve
adami beklemeye baslarlar. Adam ortalarda yoktur.
Adam kadinin Yimpasta olmasini firsat bilip çantadaki anahtarla eve girer ve
evdeki degerli esyalarin hepsini alir ve bir not birakir. Eve biraktigi
notta su yazilirdir "ilginize çok tesekkür ederim hanimefendi Bu kadar
takisi bilezigi olan bir hanimin evide zengindir dedim. Onlari da almaz isem
Vicdanim rahat olmaz diye esyalarinizi da aldim. Tessekkürler" Kadin uzun
bir beklemeden sonra eve gelir ve esas felaketle karsilasir. Olay hala
çözülememis hirsizlar yakalanamamis
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:53 PM
1.Evli erkeklerin psikolojisi arkadaşlarla lokantaya gitmeye benzer.
İstediğin yemeği sipariş edersin sonra yanındakinin istediği yemeği
görüp:
-"Keşke onu isteseydim"
dersin.
2.Bir davette bir hanım arkadaşına sorar:
-"Alyansını yanlış parmağına takmıyor musun?"
Diğer hanım cevap verir:
-"Evet yanlış adamla evliyimde ondan"
3.Bir adam evlenene kadar eksik sayılır evlenince tam bitmiş olur.
4.Bir genç babasına sorar:
-"Baba evlenmek kaça malolur?"
Baba cevap verir:
-"Bilmiyorum oğlum,ben hala ödüyorum."
5.Adam anlatıyormus:
-"Evlenene kadar mutluluğun ne olduğunu bilmezdi, sonra da geç oldu."
6.Yeni evlenmiş bir adam mutlu ise nedenini hemen anlarız.
On yıllık bir adam mutlu ise nedenini merak ederiz!
7.Evliliğin ilk yılında adam konuşur kadın dinler,
İkinci yılında kadın konuşur adam dinler,
üçüncü yılında her ikiside konuşur,komşular dinler.
8.Bir kavgadan sonra kadın kocasına bağırır:
-"Seninle evlendiğimde tam bir aptalmışım."
Adam cevap verir:
-"Evet çok aşıktım farkedemedim."
9.Bir adam gazeteye ilan vermis:
-"Eş arıyorum"
Ertesi gün yüzlerce mektup almış.
Hepsi aynı şeyi söylüyormuş
-"Benimkini alabilirsin."
10.Bir adam karısına arabasının kapısını tutuyorsa emin olabilirsiniz:
Ya arabası yenidir,ya da karısı!
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:54 PM
Kadının Günlügü
Bugün 3 yıl bitti...
Onun karşısına gelinlikle çıktıgım günkü kadar mutluyum...
Tanrım onu ne kadar seviyorum...
Mükemmel bi erkek.. Cazibeli, yakışıklı anlayışlı, sevecen her şey var...
Bugün cumartesi... Bıraktım arkadaşlarıyla eglensin...
En sevdigi yemek olan pastırmalı kuru fasülye ile pilav yaptım... Yemek pişti demleniyor...
Banyo yaptım. En sevdigi kıyafetimi giydim...
Yemekten sonra, şöminenin karşısına bir şişe kırmızı şarapla uzanacagız...
Eve geldi sonunda
Beni öpüşü biraz soguktu... Aklı başka yerde sanki..
Aman tanrım yoksa?...
Arkadaşlarıyla ne yaptıgını sordum, agzında bişeyler geveledi..
Yemekte keyfi biraz yerine gelir gibi oldu.. Ama hala dalgın.. Hala uzak.. Hala kabuguna çekilmiş..
Herhalde ÖTEKİNİ düşünüyor...
Benden genç mi acaba?...
İş yerindeki sarışın pazarlama temsilcisi olmasın sakın?..
Şöminenin karşısında şarabımızı yudumlarken dayanamadım, neyin var diye sordum..
Gülümsedi... Zoraki bir gülümseme..
Yok bir şeyim diye geçiştirdi...
Belki de kilo alıyorum...
Çok mu vırvır yapıyorum...
Elini tuttum...
Elimi okşadı, ama elle hissiz, parmak uçları soguk..
Stepe mi başlasam..
Çocuk mu istesem..
Yalan, yalan, yalan!...
Bitti.. Bitti..Bitti.. Tanrım um...
Kendimi son kez onun kollarına attım..
Aglaya aglaya uykuya dalmışım..
Erkegin Günlügü
Ortada bir günlük bulunamadı...
Sadece, uykuya dalmadan önce, belli belirsiz bir serzenişi yansıtan mırıltı duyuldu:
Öff be takım yine yenildi... Ama kuru fasülye güzeldi..
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:54 PM
Türkiye'de İlk Defa Sigaranın Faydaları Bizde
Sigara içeni köpek ısırmaz
Çünkü yanında baston taşır
Evine hırsız girmez
Çünkü sabahlara kadar öksürür
Üzerine sinek konmaz
Çünkü buram buram nikotin kokar
Fazla yorulmaz
Çünkü yorulunca tıkanacağını bilir
Yürümek için zorlanmaz
Çünkü tekerlekli iskemlede gezdirilir
İhtiyarlamaz
Çünkü genç yaslarda sevdiklerine kavuşur
Sigara içenlerin ayrıca:
Yüzlerine renk gelir
Çünkü dişleri ve bıyıkları sapsarı olur
Vücutları bir kus gibi hafifler
Çünkü ileri donemdeki dolaşım bozukluğundan ötürü önce parmakları,
sonra da el ve ayakları kesilir
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:54 PM
"SSK gözlügü yazilir. Tansiyona sekere bakilir. Kurban kesilir...
(Gebze'de bir eczanenin camindan...)
Aksaray'da bir lastikçinin vitrininden : (Vindovslu aletle rot balansi
yapiyoruz...)
"Kartus ve kolonya doldurulur." (Eskisehirde bir dükkanın camından...)
Dostum bana bi tane Yüzüklerin Efendisinin çocuk versiyonundan verir
misin ? ( Yanimdaki adam korsan VCD'ciden Harry Potter'i isterken )
"Burada adam olana, edebiyle konusana hizmet verilir..."
( Eminönünde bir bakkalin camindan...)
Izmir'deki enterasan bir kuaförün devasa afisindeki gaz verici cümle :
"Bir fön neyi degistirmez ki !..."
Bir kirtasiyenin camindan : "Patlayan top geldi !..."
Kocaeli Hereke'de Y. Y. B. F. karsisinda kendi halinde bir bakkalin
camindan: "Penguen Yemi bulunur !"
Kadiköy çarsida yanimdan geçen bir adam yanindaki diger adama : "Abi !
Robinson'daki de eseklik aslinda, niye Cuma ile samimi oluyor ki
?!..."
Kadiköyde bir duvar :"Resat, lütfen buraya park yapma !..."
Kas'ta Dogan görünümlü bir Sahin'in arka camindan : "The Anatolian
child does not eat these feet !..."
"Geçmis olsun, buraya kadar frensiz geldik !..." Ise gelmek için
bindigim dolmusun söförü, son duraga geldigimizde siritarak...
Yasli teyze : Evladım sagda mübarek bir yerde M. söförü Az ilerde
Camii var, seni orada birakayim teyze...
Adana'da belediye otobüsünde ön ve arka kapida görevli 2 muavin
arasinda geçen diyalogdan : Muavin1 : Durakta inecek var mi ?
( yolculardan ses çıkmaz ) Muavin2 : Olumsuz !...
Eskisehir'de bir belediye otobüsü : Biletçi : Arrrrka tamammm, kapat
arkayi !
( bir teyze arka kapiya sıkışır ) Biletçi : Kari sıkıştı, aççç kapa
!...
Otobüs Söförü : Paso lütfen !...
( ben pasoyu almak için cüzdanıma davrandigimda... )
Aynı Söför :
Varsa gösterme !...
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:55 PM
2003 yilinda bana zincir mektup (chain letters) gonderen tum dost ve
arkadaslarima tesekkur ederim.
Sayenizde tuvalet temizlemekte kullanildigini ogrendigim Cola'yi icemez oldum.
AIDS virusu tasiyan igneler popoma batacak korkusuyla sinemaya gidemez oldum.
Deodorantlar kanser yapiyor diye sayenizde artik bir domuz gibi kokuyorm.
Marketlerde yasli kadinlar beni kandirip parfum koklatacagim diye bayiltip
kacirir korkusuyla ya markete gitmiyorum ya da yasli
kadinlara asla yardim
etmiyorum.
Telefon hattimi kullanip bana borc takarlar korkusuyla telefona bile cevap veremiyorum.
Yiyeceklerin icinde neler oldugunu acikca ifsa etmeniz karsisinda korkudan
yemek yiyemez oldum.
Ustune kesin fare sicmistir diye hicbir kutu icecegi icemiyorum.
Cok begensem bile ya ickime ilac koyup beni uyutup organlarimi calar ve
buz dolu kuvetin icinde uyanirsam diye bana yaklasanlari tersliyorum.
Tum birikimlerimi hastenade yatan ve olmek uzere olan cocuklara yatirdim.
Bes parasiz kaldim.
Mail listesine katilirsam alacagim soylenen para, bilgisayar, cep telefonu ya da
gezileri beklemekten evden disari cikamaz oldum.
Bir maili forward etmedim basima ne belalar gelecek diye korkuyla
beklemekten ruh sagligimi kaybettim.
SIMDI: Eger bu maili 60 saniye icinde 1200 kisiye yollamazsan,
ishal bir kus sabah aksam kafana sicacak ve hayati sana dar edecektir.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:55 PM
SORU: Ermeni (Doğu) sorununu açıklayınız.
CEVAP: Osmanlı Devleti altında yaşayıp ekmek yiyen Ermeniler kendi kendilerini kışkırtmaları sonucu doğu anadoluda hoşnutsuzluklara başladılar. Mustafa Atatürk paşa düşmanla başedebilmek için Kamil Karabekiri Ermeni üzerine doğrulttu. Ermeni yenilip barış istedi.Böylelikle en iyi sonuç osmanının oldu (Pinar/Ortaokul-3).
SORU: KASABAYI KIM YÖNETIR?
CEVAP: - şerif ve adamları (Kamil/Ilkokul 5)
- Kasabayı ihtiyarlar heyeti ve köy bekçisi yönetir (Yavuz/Ortaokul 2)
SORU: DESTAN NEDIR?
CEVAP: - Destan ulusların kahramanlık, cinsel ve biraz da ahlaksal serüvenleridir (Bora/Lise 1).
SORU: DÖRT HALIFE DEVRINDE "HAKEM OLAYINI" AÇIKLAYINIZ.
CEVAP: - Hazreti peygember efendimiz zamanında yapılan maçta kavga çıkmış. Musrikler müslümanlara saldırmış, bu olaya hakkemde karışmış. En son kararı da hakkem vermiş. Onun için bu olaya hakkem olayı denilmiştir. Maçlarda 3 hakkem vardır. Maçı kontrol eden hakkem, orta hakkem, yan hakkem (Cemal/Ortaokul 2)
SORU: KIYAMET GÜNÜ NE DEMEKTIR?
CEVAP: - Kıyamet günü yani gerdek gecesidir. O gün herşey Çok kötü olur. Bütün gece kıyamet kopuverir. (Serpil/Ilkokul 5)
- Kıyamet günü herseyin kiymetli oldugu bir gundur. (Kemal/Ilkokul 5)
SORU: MUBAREK ******* HANGILERIDIR, YAZINIZ?
CEVAP: - Kina gecesi - Gerdek gecesi - Dolunay gecesi. (Hatice/Ilkokul 5)
SORU: BULGARLARA KARŞI KIM SAVAŞTI?
CEVAP: - Bulgarlara karşı ÇanakÇömlek Ali Paşa savaştı. (Ali/Ortaokul 2)
- Çetinceviz Ali Paşa savaştı. (Suat/Ortaokul 2)
- Çakırkeyif Ali Paşa savaştı..DIPNOT: Geçen gün bir arabanın arka tarafındaki yazı dikkatimizi çekti fakat okunmuyor, küçük küçük yazılmış. Biz de merakla iyice yanına yaklaştık,aynen şunlar yazıyordu "O kadar dikkatli bakma cam çatlak ondan yapıştırdık" (Halil/Ortaokul 2)
SORU: DORT BUYUK KITABIN ADINI YAZINIZ.
CEVAP: 1- Ansiklopedi, 2- Sözlük, 3- Kolej sinav kitabi, 4-Kalin roman kitaplar (Serpil/Ilkokul 5)
SORU: INSANLARI HAYVANLARDAN AYIRAN TEMEL OZELLIK NEDIR?
CEVAP: Insanlarin hayvanlardan çok derdi olmasi. (Buse/7. Sinif)
SORU: TRAFIK POLISININ GOREVLERI NEDIR?
CEVAP: 1- Rüsvet almak, 2-Ceza kesmek, 3- Travestileri kovalamak (Adem/6.Sinif)
SORU: ASGARI UCRET NEDIR?
CEVAP: Askerlik subesinde verilen ücrettir. (Hasan/8. Sinif)
SORU: ENFEKSIYON NEDIR?
CEVAP: Hükümetin düsüremedigi fakat ters düsürdügü bir hayat seklidir.
(Hüseyin/Lise 1)
SORU: FAO (Dünya Gida Örgütü) NEDIR?
CEVAP: Farkinda olmadan ya da istenmeden çikan bir gazdir. (Mehmet/6. Sinif)
SORU: HACLI SEFERLERININ CIKIS SEBEBI NEDIR?
CEVAP: Hocam affedersiniz, poponun (papa demek istedi galiba) kiskirtmis olmasidir. (Ensar/6. Sinif)
SORU: AVRUPADA REFORM HAREKETINI KIM BASLATTI?
CEVAP: Riki Martin Luther. (Senol/7. Sinif)
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:55 PM
KARADENİZLİ BİR BABANIN OĞLUNA YAZDIĞI MEKTUPTAN
Uy sevgili usagum, Allah'in selami tabiidur.
Mektubumu çok yavas yazayrum, Çünkim bilirum ki,okuman zayuftur, çabuk okuyamazsun.
Benden sana sual edersen, Allahuma pin sükür iyiyum, yeni pir is buldum.
Emrimde 1500'e yakin adam var, hepside sessuz sedasuz, kendi hallerinde.
Ne is puldugumu soraysan söyleyecegum patlama, mezarluk pekçisi oldum.
Geçtigimiz hafta puraya iki tefa yagmur yagdu. Piri pazartesinden persembeye öbüride persembeden pazara.
Bacin Emine bir usak doguracak, daha erkek midir kiz midir pelli degil, haçan o yüzden saga dayi mi oldin, teyzemi oldin söyleyemeyrum.
Saga kötü bir havadisim var Pahriyede askerlik yapan 10 usaguda kaybettuk.
Pindikleri denizaltu pozulmus, motoru turmus, inmis asagu, denizaltuyu itekleyup, motorunu çalistirmak istemuslar.
Temel emicende tükkan açtu, o da 30 a alduguni 25 e verir, sürümden kazaniyormus öyle dedu. Bizim köye findukçularun Temel'i muhtar seçtuk, akullu usakta. Geçen gün hepimizu zelzeleye karsi asi etturdu. Temel hem akillidur, hem de dürüsttür. Geçenlerde bir taksinin soförü köye varmis, muhtari ariyor, meger yolda bir tavuk ezmis sahibini soraymus. Muhtar Temel tavuga pakmis, ha bu pizden deguldur pizum köyde yassu tavuk yoktir demis.
Senin küçügün Ergin çok akullu usak çikti. Geçen gün tepeye varmis, elinde bir ip sallayip duriy. Anan uy usagum ne edeysun orada demis. O da heva durumuna bakayrum demis. Çektum oni aksam karsuma, anlat bakayum su hava turumu isinu dedum.
Anlattu, meger ip sallaninca havanin rüzgarli olduguni; ip islanunca da yagmur yagduguni anlaymis. Çok akillu usak vesselam. Sen o yasta böyle akillu degildun.
Senin gönderdigun resmi alduk, pir yaninda bir Alman herif pir yaninda pir Alman karisi var, ortada da sen. Iyiki resmin arkasina ortadaki penum diye yazmissun yaksam tanimayacaktuk.
Yaa iste böyle usagim. Memleçetten saga pol pol havadis. Yeni havadis olursa yine yazarum. Baki hüdaya emanet ol.
Baban
NOT: Mektupa para koyacaktim, ama geç akluma geldi, zarfi kapatmisum.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:55 PM
Baskasi bir isi uzun surede yapiyorsa, yavastir.
BEN uzun surede yapiyorsam titizimdir.
Baskasi bir isi yapmiyorsa,tembeldir.
Ben yapmiyorsam MESGULUMDUR.
Baskasi bir seyi soylenmeden yapiyorsa, sinirlarini asmistir.
Ben yapiyorsam,insiyatif kullanmaktir.
Baskasi bir gorgu kuralini cigniyorsa KABADIR.
Ben cigniyorsam,KENDIME OZGU birisiyim.
Baskasi amirini memnun ediyorsa,yalakadir.
Ben ediyorsam,bu ortak calismadir.
Baskasi one gecerse kurallari ihlal etmektir.
BEN basarirsam.bu SIKI CALISMANIN ODULUDUR
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:56 PM
- Filler günde ortalama 2 saat uyurlar.
- Amerika'da 58 milyondan fazla köpek vardir.
- Hastalanmayan tek hayvan köpek baliklaridir.
- Köpek baliklarinin kansere karsi bagisikligi vardir.
- Timsahlar derine batabilmek için tas yutarlar.
- Bir istakoz 7 senede ancak yarim kilo alabilirler.
- Penguen yüzebilen fakat uçamayan tek kustur.
- Atlarin insanlardan 18 tane daha fazla kemigi vardir.
- Büyükçe bir yunus günde 2 ton yiyecek tüketir.
- Sivrisinek insanlarin ölümüne en fazla sebep olan hayvandir.
- Bir inek hayati boyunca yaklasik 200.000 bardak süt üretir.
- Mavi balinanin agirligi 22 ayda 26 tona kadar ulasir.
- En hizli büyüyen hayvan mavi balinadir.
- Bir karinca kendi agirliginin 50 kati agirligi kaldirabilir.
- En hizli kara hayvani çitadir. Hizi saatte 95 km'ye ulasabilir.
- En hizli balik yelken baligidir. Hizi saatte 109 km'ye ulasabilir.
- En hizli kus bogazli kirlangiçtir. Hizi 3 saniyede saatte 128 km'ye çikabilir.
- Mavi balinanin çikardigi ses 850 km öteden duyulur.
- Mavi yunuslarin kalbi dakikada sadece 9 kere atar.
- Suaygirlari su altinda dogar ve dogar dogmaz yüzebilirler.
- Hayvanlar alaminde sadece domuzlar günesten yanabilir.
- Suaygirlari agizlarini 120 cm açabilirler.
- Bir pire kendi boyunun 150 kati yükseklige ziplayabilir.
- Son 4000 sene içinde herhangi bir yeni hayvan evcillesmemistir.
- Karincalarin koku alma kabiliyeti en az köpekler kadar gelismistir.
- Insanlari parmak izinden, köpekleri ise burun izinden tanimak mümkündür.
- Ayni parmak izi gibi her insanin dil izi de farklidir.
- Hamamböcekleri yaklasik 250 milyon yildir hiçbir degisime ugramamislardir.
- Balinanin derialti yagindan sabun, güzellik kremi, margarin elde edilir.
- Vampir yarasalari hayvanlarin kanini emer ve günde 1 çorba kasigi kanla doyar.
- Bilgisayarla ugrasmak gözleri bozmaz, sadece yorar.
- Dünyadaki isi 1900 yilindan itibaren 0,7 derece artti.
- Yunuslarin beyni insanlarinkinden büyüktür.
- Yanlis dereceli gözlük gözü bozmaz.
- Insan, ömrü boyunca 20 kg toz yutar.
- Kibrit kutusu kadar bir altin, bir tenis kortu büyüklügüne kadar inceltilebilir.
- Peru'da hiç umumi tuvalet yoktur.
- 600 tane bitki cinsi etyiyendir.
- 60 yasinda, insanlar tat alma duyularinin %50'sini kaybederler.
- El tirnaklari ayak tirnaklarindan 4 kat daha hizli büyürler.
- Gülmek için 17, surat asmak için 43 adaleye ihtiyaç vardir.
- Beynin %85'i sudur.
- Dünyada en çok kullanilan isim Muhammed'dir.
- Eskimolar buzdolaplarini yiyeceklerin donmamasi için kullanirlar.
- Fare bir deveden bile daha fazla süre susuz kalabilir.
- Kendi dirseğini yalamanin imkansiz olduğunu
- Ördeğin vakvaklamasının yankı yaratmadıgını ve bunu kimsenin açıklayamadıgını ?
- Yaşamın boyunca uyku sırasında yaklaşık 70 böcek ve 10 örümcek yiyecegini
- İdrarın zifiri karanlıkta parladığını ?
- Eğer cok siddetli hapsirirsan, kaburgalarindan birini kirabilecegini ?
- Hapsirmayi engellemeye calisirsan,basindaki veya boynundaki damarlardan birinin yirtilabilecegini ve olebilecegini ?
- Hapşırdıgın sırada gözlerını açık tutmaya calışırsan, yerlerinden fırlayabileceklerini ?
- Domuzların vucut yapılarından dolayı hicbir zaman başlarını yukarı kaldırıp gökyüzüne bakamadıklarını?
- Dünya nufusunun %50 sinin hiç telefonla konusmadıgını ?
- Farelerin ve atların kusamadıklarını ?
- 1 saat sureyle kulaklikla birsey dinlemenin kulaktaki bakteri sayisini %700 arttirdigini ?
- Çakmagin kibritten once bulundugunu ?
- Parmak izleri gibi dil izlerinin de her insan icin benzersiz oldugunu ?
- bu yaziyi okuyan insanlarin %75 inden fazlasinin, dirseklerini yalamaya calisacaklarini:)
- Hapşırdığınız Zaman Kalbinizde Dahil Olmak Üzere Bütün Vücut Fonksiyonlarınız Bir An İçin Durur.
- Filler Zıplayamayan Tek Memelilerdir.
- Zürafaların Ses Telleri Yoktur.
- Zürafalar 35 Cm Uzunluğunda Siyah Bir Dile Sahiptirler.
- Kangurular Geri Geri Yürüyemezler.
- Kelebekler Ayaklarıyla Tat Alırlar.
- Kadınlar Erkeklere Oranla 2 Kat Fazla Göz Kırpar.
- İnsan Vücudundaki En Güçlü Kas Dildir.
- Gözleri Açık Tutarak Hapşırmak İmkansızdır
- İnsan Elinde; En Yavaş Uzayan Tırnak Baş Parmağınki, En Hızlı Uzayan Tırnak İse Orta Parmağınkidir.
- Eiffel Kulesinin Tepesine Çıkana Kadar 1792 Basamak Vardır.
- İnsan Saçı 3 Kilo Ağırlık Kaldırabilecek Esnekliktedir.
- Bir Erkek Hayatının Ortalama 3350 Saatini Tıraş Olmak İçin Harcar.
- Yataktan Düşerek Ölme Olasılığı 2 Milyonda 1'dir.
- İnsanlar Vücutlarında 300 Adet Kemikle Doğuyorlar Ama Yetişkin Olduklarında Bu Sayı 206'ya Düşüyor.
- Bir Karınca Kendi Ağırlığının 50 Katı Ağırlığı Kaldırabilir.
- üzerinde barkot olan ilk ürün Wrigley cikletti.
- Yilda 2500 solak sag elini kullananlar icin yapilan ürünler yüzünden ölüyor.
- Empire State binasinda 10 milyondan daha cok tugla var.
- Canli gömülme korkusuna "Taphephobia" denir.
- Timsahlar eski disleri yenilemek icin yeni dis üretir.
- Kadinlarinin goguslerinin yüzde 70 yagdir.
- Günes Dünyadan 330,330 kat daha büyüktür.
- Clinophobia yatak korkusudur.
- Kirpiler suyun üzerinde batmadan kalirlar.
- Kaydedilen en uzun Tavuk ucusu 13 saniyedir.
- Kedi sidigi karanlikta parlar.
- Dünyadaki beyaz karincalarin toplam agirligi insanlarin 10 katidir
- Bir insan hayatinda ortalama 6 örümcek yutar.
- Elekrikli sandalye bir Disçi tarafindan icat edildi.
- Bütün Yeldegirmenleri saatin ters yonunde doner. Irlanda'dakiler hariç
- Cicekli bir bitki bir milyar polen sacabilir.
- Ortalama bir kirpinin kalbi saatte 300 kere atar.
- Develerin gözlerini kumdan korumak icin 3 göz kapagi vardir.
- Eseklerin gözleri dört ayaklarini da görebilecek sekildedir.
- Insan disleri kaya kadar serttir.
- Eski Misir'lilar tastan yapilmis yastiklarda uyurlardi.
- Bir hipopotam agzini 1.2 metrelik bir cocugun sigacagi kadar acabilir.
- Dünya yaklasik 6,600,000,000,000,000,000,000 tondur.
- Hamambocegi kafasi koptuktan sonra haftalarca yaşar,en sonunda açliktan ölür
- Her pul yalayisinizda 0.1 kalori alirsiniz.
- Ortalama bir insan yilda 1460 rüya görür.
- Her 4 Amerikali'dan biri Tv de gözükmüstür.
- Amerika'nin Omaha ve Nebraska eyaletlerinde kilisede yellenmek, gaz - cikartmak ve hapsirmak kanuna aykiridir.
- Dogdugunuzda 300 kemikle dogarsiniz daha sonra bu sayi 206 ya iner.
- Insanlardaki legen kemikleri betondan daha saglamdir.
- Amerikalilarin 7% si Amerikan milli marsinin ilk 9 kelimesini bilmezken Kanada milli marsinin ilk 7 kelimesini bilir.
- Kanadalilarin 5% i Kanada milli marsininin ilk 7 kelimesini bilmezken Amerikan marsinin ilk 9 kelimesini bilir.
- Yilda 10000 kus cama carptiktan sonra ölmektedir.
- Florida eyaleti Ingiltere'den büyüktür.
- Dünya üzerinde bir milyon hayvan türü yasamaktadir.
- Bir zamanlar Izlanda'nin bir sehrinde köpek beslemek yasakti.
- Kalbiniz günde 100000 kere atmaktadir.
- Thomas Edison, ampulun mucidi , karanliktan korkardi.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:56 PM
1. Napıyosun?
-Telefonla konuşuyorum..
-Aaa sizin telefon konuşuyo mu?..
2. Basamakta durmayın otomatik kapı çarpar, böler, karekökünü alır.
3. Hangi çiçek hem kafaya takılabilir, hem de içinde çamaşır yıkanır?
Cevap: Fesleğen tabii ki de
4. Saç malanmaz, taranır...
5. Seven unutmaz olm, eight unutur...
6. 3 Japon sırayla uçaktan atlamış. Japonlar ölmüş,sıra ise kırılmış!..
7. 4 kişilik bi masa alcaktım vazgeçtim, kişiliksiz bi masa aldım!
8. Hadi oyun oynayalım.
Vazgeçtim, oymadan oynayalım!
9. Bir adamın ayakları tutulmuş, sonra da kulakları kiralanmış!..
10. İyi ki İtalya'da doğmamışız!.. Neden? Çünkü İtalyan'ca bilmiyoruz!..
11. Abi sizin araba ne malı? Alman malı! Bizimkide klimalı!!!
12. Adamın biri topalmış, karısı da oynamış...
13. Geçen gün arkadaşlarla fırında patates yiyorduk, fırın sıcak geldi
bahçeye çıktık?
14. Soru: Yangın dolabını açarsan ne olur?
Cevap:Yang kızar...
15. Soru:Padişah, tahta çıkınca ne yapmış?
Cevap:Tahtayı yerine taktırmış...
16. Adamın biri yarın ölücem demiş. Yarmışlar ölmüş...
17. Bir adam intahar edecekmiş, vaz geçmiş.
İki adam intahar edecekmiş, were geçmiş!!!
18. Soru: İnsanları niye kafasına su dökerek uyandırırlar?
Cevap: Çünkü suyun kaldırma kuvveti vardır.
19. Oğlum hayırlı olsun. Araba almışsın.
Evet aldık.
Peki niye araba aldın? Kendine alsaydın ya !..
20. Adamın biri elli lira bulmuş ama AYAKLI lira bulamamış!!!!
21. Abü, duydun mu, 50 kişiyi taramışlar.
Yapma ya, nerde?
Marketin karşısındaki berberde
22. "İyi günler, Aslı'yla görüşebilir miyim?"
"Aslı evde yok! Fotokopisi var!"
23. Dört yüz yetmiş üç yüz yetmemiş
24. Köfteyle möfte arasında ne fark vardır?
cevap: Biri kıymadan yapılır diğeri mıymadan
25. Emel'in selamı var!
Hangi Emel??
HTML
26. Kavun diyip geçme çünkü parola kavun değil !!!
27. Yarasa yararlı bir hayvandır. Yararlı bir hayvan olmasaydı yaramasa
derlerdi...
28. Geçen gün kamyonu sürdüm, Leonardo da Vinci
29. Fransızların nesi eksiktir ? "FRAN"ları tabii ki
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:57 PM
Olay, bir arkadaşımın annesinin gözetmen olarak bulunduğu ilkokulu dışardan bitirme sınavlarından birinde gerçekleşiyor. Dışardan bitirme sınavı ya, yağlı ballı adamlar da var sınavda tabi. Gözetmenler sınav sırasında sıraların arasında dolaşıyorlar. Tam o sırada gözetmen bakıyor, adamın biri soruların hiçbirine cevap verememiş; acıyor adama. "Maddenin üç halini yazınız" sorusunu parmağıyla işaret ediyor ve adamın kulağına eğilip cevabı fısıldıyor: " Katı, Sıvı, Gaz." Sınav kurulunu dumura uğratan cevap,cevap kagıtları okunurken gerçekleşiyor.
- Katır, Sığır, Kaz
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:57 PM
AVUKAT SORULARI
Massachusetts Avukatlar Birliği'nin raporlarına göre duruşma
esnasında bazı avukatların gerçekten sormuş olduğu sorular ve aklı evvel tanıkların da verdiği cevaplardan seçmeler...
"Uykusunda ölen bir insan, ertesi günün sabahına kadar bunun farkına varamaz, değil mi doktor?"
"En genç olan oğlunuz, hani şu 20 yaşında olan, kaç yaşındaydı?"
"Resminiz çekilirken orada mıydınız?"
"Yalnız mıydınız, yoksa kendi başınıza mıydınız?"
"Savaşta öldürülen kardeşiniz miydi yoksa siz miydiniz?"
"Sizi öldürdü mü?"
"Çarpışma esnasında araçlar arasında ne kadar mesafe vardı?"
"Oradan ayrılana kadar orada mı kaldınız?"
"Kaç kere intihar etmeyi başardınız?"
Soru: "8 agustosta mı hamile kaldınız?"
Cevap: "Evet."
Soru: "peki o anda siz ne yapıyordunuz?"
Soru: "Üç çocuğunuz var, değil mi?"
Cevap: "Evet."
Soru: "Kaçı erkek?"
Cevap: "Erkek yok."
Soru: "Hiç kızınız var mı?"
Soru: "Merdivenler alt bodruma iniyor dediniz, değil mi?"
Cevap: "Evet."
Soru: "Peki bu merdivenler yukarı da çıkıyor muydu?"
Soru: "Bay ___, geçen yaz kusursuz bir balayına çıktınız, değil mi?"
Cevap: "Evet, Avrupa'ya..."
Soru: "Eşiniz de sizinle geldi mi?"
Soru: "İlk evliliğiniz niçin sona ermişti?"
Cevap: "Ölüm sebebiyle."
Soru: "Kim ölmüştü?"
Soru: "Şüpheliyi tarif edebilir misiniz?"
Cevap: "Orta boyluydu, sakalı vardı."
Soru: "Erkek miydi yoksa kadın mı?"
Soru: "Bugüne kadar kaç ölü üzerinde otopsi yaptınız, doktor?"
Cevap: "Bugüne kadarki bütün otopsilerimi ölüler üzerinde yaptım."
Soru: "Bütün cevaplarınız sözlü olmak zorunda, anlaştık mı? Şimdi, hangi okula gidiyorsunuz?"
Cevap: "Sözlü."
Soru: "Otopsiye başladığınız zamanı hatırlıyor musunuz?"
Cevap: "Aksam 8:30 civarinda basladık."
Soru: "Bay___ o esnada ölü müydü?"
Cevap: "Hayır, sandalyeye oturmuş neden otopsi yaptığımı merak ediyordu."
Soru: "İdrar örneği verme imkanınız var mı?"
Cevap: "Kendimi bildim bileli yapabilirim."
Soru: "Otopsiye başlamadan önce Bay ___'in nabzına baktınız mı doktor?"
Cevap: "Hayır."
Soru: "Kalbini dinlediniz mi?"
Cevap: "Hayır."
Soru: "Nefes alıp almadığını kontrol ettiniz mi?"
Cevap: "Hayır."
Soru: "O halde siz otopsiye başlarken Bay ___ hala yaşıyor olabilir, değil mi?"
Cevap: "Hayır."
Soru: "Nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz, doktor?"
Cevap: "Çünkü adamın beyni masamın üstünde bir kavanozun içindeydi."
Soru: "Yine de hasta hala yaşıyor olamaz mıydı?"
Cevap: "Evet, hatta şu anda bir mahkeme salonunda avukatlık yapıyor olabilir."
"Doğum gününüz nedir?"
"15 Temmuz"
"Hangi yıl?"
"Her yıl."
"Saldırı anında üzerinizde ne vardı?"
"Gucci kazağım ve Reebok ayakkabılarım."
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:57 PM
Güvenilir kaynaklardan aldigimiz bilgiye göre degerli yazarimiz Hincal Uluç'un basindan geçen asagidaki olay Sabah Gazetesinde herkesin dillerindeymis...
Geçtigimiz bahar günlerinin birinde Hincal Uluç Bogaz'da mutad sabah yürüyüsünü yapiyormus. Çok sevdigi Bebek Kahve'ye yaklastiginda Bebek Camiinin önünde gözüne 7-8 yaslarinda bir çocuk ilismis.
Çocuk önünde karton bir kutu öylece dikiliyormus. Merak ederek çocugun yanina sokulan Hincal Uluç
-"Karton kutunun içinde ne var." diye sormus.
-"Yeni dogmus kedi yavrulari..." demis çocuk gözleri parlayarak..
-" Hangi takimi tutuyor bunlar bakalim".
Çocuk Hincal Uluç'a garip bir bakis firlatmis ve
-"Galatasaraylilar." demis. Degerli yazarimiz bu cevabi duyunca bir sevinmis, bir sevinmis ve keyif içinde yürüyüsünü bitirirerek eve dönmüs. Eve girer girmez de Türk Futbolunun en derin bilgiye sahip yazarlarindan, arkadasi Dogan Kologlu'nu aramis.
-"Dogan Abi." demis "Sonunda çabalarimii sonuç vermeye basladi. Yarin sabah, gazeteye gitmeden ugra, Bogaz'da bir yürüyüse yapalim. Sana bir sey gösterecegim, çok seveceksin."
Ertesi gün bu iki güzide spor yazarimiz beraberce bir Bogaz havasi almak üzere Arnavutköy'de bulusmuslar ve bebege dogru yürümeye baslamislar. Bebek'te kahveye yaklastiklarinda Hincal Uluç yine bir gün önceki çocugu görmüs. Çocugun önünde de yine ayni kutu duruyormus.
Hincal Uluç, "Bak, Dogan Abi, ne göstericegim sana,", demis ve keyif içinde çocuga sormus:
-"Karton kutunun icinde ne var, delikanli?"
-"Yeni dogmus kedi yavrulari..." demis çocuk, istifini bozmadan.
Hincal Uluç dönmüs Dogan Kologlu'na
-"Bak simdi" demis.
-"Söyle bakalim hangi takimi tutuyor bu kediler?"
-"FENERBAHÇE"
-Nasil olur bana daha dün Galatasaray'i tuttuklarini söylemistin?"
-"Evet ama, bugün hepsinin gözleri açildi"
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:57 PM
Bir kız yurdunda kalan kızlar, artık temizlik görevlisine olan
kıllıklarından mıdır yoksa nerden çıktığı belli olmayan bir yurt
geleneğinden midir, her sabah dudaklarına ruj sürdükten sonra aynaya
öperek iz bırakıyorlarmış.
Yurt müdürü ne yaptı ettiyse bu alışkanlığı ortadan kaldıramamış.
Diğer yandan temizlik görevlileri de iyiden baş kaldırmaya
başlamışlar. Sonunda müdürün aklına parlak bir fikir gelmiş. Hemen bir
duyuru yapıp, kızları toplantıya çağırmış. Neyse toplanmış bunlar.
Müdür "Buyrun tuvalete" demiş. Hep birlikte, temizlik görevlisinin
beklediği umumi tuvalete girmişler. Aynalarda sabahki ruj izleri hala
duruyormuş.
Müdür "Arkadaşlar" demiş, "Bazılarınız dudaklarına ruj sürdükten sonra
aynaları öperek çıkması güç izler bırakıyor. Temizlik görevlilerimiz
bunları temizlerken zorlanıyor. Sizleri görevlimizin bu temizliği
yaparken ne kadar zorlandığını bizzat görmeniz için topladım. Bakın ve
görün". Sonra görevliye bir işaret çakmış. Bizimki gayet sakin bir
şekilde tuvalet fırçasını almış, klozetteki suya daldırmış ve aynayı
temizlemiş. O günden sonra bir daha o yurtta tuvaletlerde dudak izine
rastlanmamış.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:58 PM
. Kalsaydınız bişeyler yerdik...
. Vallaha sarıda geçtim memur bey...
. Kazanmak önemli diil mühim olan yarışmaya katılmaktı...
. Dünya ahiret bacımsın...
. Şuan 65 milyon bizi izliyor...
. Bu son sigaram...
. Bütün kadınlar güzeldir...
. İki saat kapıda bekledim, açan olmadı...
. Seni düşünmekten bütün gece gözüme uyku girmedi...
. Sen bi de beni gençliğimde görecektin...
. Ağlamıyorum... Gözüme bişey kaçtı...
. Yemezsen arkandan ağlar...
. Seni leylekler getirdi yavrum...
. Aksama erken gelicem...
. Bu aldığım en güzel hediye...
. Bi oturuşta iki büyük deviririm...
. Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için...
. Ağzıma sigara sürmedim...
. Ben almiyim rejimdeyim...
. EEG ne zaman gidiyoruz içmeye?...
. kadınlar en çok kel erkeklerden hoşlanır...
. İsim bitsin ben seni ararım...
. Bir kez olsun yüzüm gülmedi...
. Hayatımda hiç ilaç almadım...
. İhraç fazlası bunlar...
. O elinizdeki tek kaldı, başka yok...
. Bi'tanem...
. Seni Seviyorum...
. Beni seçerseniz size...
. Ben de tam seni arayacaktım...
. Bi şey olmaz...
. Ben eski yüzücülerdenim...
. Bizi davet ettiler ama gitmedik...
. Valla bu size çok yakıştı...
. Senin annen bir melekti yavrum...
. Bana yan bakan daha anasının karnından doğmadı...
. Merak etme hayatim sekreterimi görsen çok çirkin....
. Büyük ikramiyeyi kazanmak istemiyorum önemli olan alin teri...
. Merhaba karicim, mesai yeni bitti de...
. Üzülme sevgilim evlenince anneni yanımıza alırız...
. Evi boşaltın! Almanya'dan oğlum geliyor...
. İki gözüm önüme aksin ki...
. Kilolarımla barışığım ben böyle mutluyum!
. Formu doldurun biz sizi ararız
. Bu sene üniversite soruları çok basitti, keşke sınava girseydim...
. Ben her bahar aşık olurum...
. Gerçek aşkı sende buldum...
. 2 saat bekledim...Gelmedin!
. Üsüyosan ceketimi alabilirsiniz...
. Seni anlıyorum.
. Hatırası var, bunu sana veremem...
. Arkasından değil, burada olsa yüzüne de söylerim
. Her bedene uyar bu...
. Gol atmayı sevmiyorum.Asist yapmak daha çok hoşuma gidiyor.
. Senin eline kimse su dökemez..
. Öğretmenin vurduğu yerde gül biter
. Söyle bir arabam olsun milyarlarca borcum olsun...
. Benim için önemli olan ruh güzelliği
. Hediye olmasa inan verirdim.
. Bi arkadaşa bakıp çıkıcam, istersen kimlik bırakayım...
. Mektup gelmedi mi? Ama ben kendi elimle postaya attım...
. Belki biraz sikti ama hiç merak etmeyin kullandıkça açılır...
. Kitaplarıma bir daha bakayım ama kitabi sana verdiğimden eminim...
. Onun için bişeyler yapmayı çok isterdim... Ama maalesef...
. Elimden bişey gelmez...
. Sensizlik canıma tak etti...
. Ben hiç yalan söylemem
. Aksam elektrikler kesildi, dersimi yapamadım...
. Bunun garantisi biziz abi...
. Telefon şehirlerarasına kapalı
. Ben zaten böyle olacağını biliyordum...
. Bi kereden bişey olmaz.
. Biz sadece arkadaşız.
. Kuran çarpsın bu son sigaram
. Son biletler bunlar
. Hiç acıtmayacak.
. Daha önce hiç kimseyi böylesine sevmemiştim.
. Sizin mutluluğunuz bizim mutluluğumuz...
. Sayısaldan para çıksa, önce kimsesiz çocuklara sonra da yaşlılara bağışlarım...
. Haaa bi de okul yaptırıyım...
. Abi kızı görücen bi içim su...
. Adem Bey su an toplantıda... Kim arıyordu?
. Sizden iyi olmasın bi arkadaşım vardı...
. Kuru ekmek bana yeter... Yeter ki huzurum yerinde olsun...
. Diş transferleri 15 gün içinde bitiricez....
. Aradım... Çaldı çaldı açan olmadı...
. Dünyanın en mutlu çifti olu caz...
. Devletimiz güçlüdür..........
. Failleri en kısa zamanda yakalanacak......
. Enflasyon düşecek.......
. Bu kış komünizm gelecek.......
. Memuru enflasyona ezdirmeyeceğiz......
. Bu konuda elimizden geleni yapıyoruz......
. Benim isçim, benim köylüm, benim memurum...
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:58 PM
Babaannem nişanlısından hamile kaldığını anlayana
kadar karnındaki bebek
dört aylık olmuş. Kilo almasına rağmen böyle bir şey
hiç aklına gelmemiş
çünkü "evlenmeden" hamile kalınmaz sanıyormuş.
Babaannem tam bir laz kadınıdır. Her zaman elleri ve
ayakları kınalıdır.
"Bir kadın öldüğü zaman ellerinde nişan yoksa
(tırnaklardaki kınayı kastediyor) zebaniler ellerini rendeleyecek" der.
Babaanne vallahi Stephen King halt etmiş yani yanında.
Babaannem namazında niyazında bir kadındır. Ziyaretine
gittiğimizde ev kalabalık da olsa hep televizyonlu odada
namaz kılar. Alışmış olsa gerek,
sesten falan hiç rahatsız olmaz. Bir gün o namaza
durmuşken biz televizyon
izliyorduk. Kanalları gezerken birden babaannemin
ahenkli sesi dua ile karışık bir şekilde bizi dumurlara yelken açtırdı:
Velem yuleeedd....Kanalı değiştirmeeee... Velem yekunlehu... Ajans
başlayacaaak...Kufuven ahad!"
Yetmiş sekiz yaşında, tonton bir babaannem var. Ne kadar
modern olsa da gelişmiş teknolojiye ayak uydurmakta epey
zorlanıyor. Buna en güzel örnek
evimi aradığında telesekretere bıraktığı not :
"Babaannesi aradı dersiniz."
Brezilya-Almanya final maçını izliyorduk. Brezilya'nın
önemli bir atağını
yavaş çekim gösteriyorlardı. Babaannemin
söylediklerini aynen yazıyorum:
"Bu oğlanlar da amma yavaş oynuyorlar. Bizim
yavrularımız aslan gibiydi.
Yine de elendiler." Canım babaannem seni çok seviyorum
ama teknoloji işte, çocuklar ne yapsın.
Ilkokuldayken Commodore 64 bilgisayarımla sık sık "Ghost'n
Goblins" oyununu
oynardım. Bu oyunda amaç, mezarlıkta dolaşırken
dirilen ölüleri yeniden
öldürmekti. Babaannem de ben oynarken izler, arkamda
sürekli Fatiha suresini
okurdu. "Babaanne onlar gavur, anlamazlar" deyince de
sinirlenip terlikle kovalardı. Tonton babaannemi çok özlüyorum.
Babaannem 58 milyon vererek aldığım gözaltı kremimi ellerine
sürüp bitirmiş
İzmir'deyken televizyonda Ajda Pekkan'ı seyreden, birkaç gün
sonra Ankara'ya
döndüğünde televizyonda yine Ajda Pekkan'a rastlayan
babaannemin yorumu:
Buraya da mı geldi bu zilli?! Nereye gitsem peşimde!
Bir spor programında Rıdvan Dilmen şu talihsiz cümleyi kurdu: "Ben
Washington'a inanan bir insanim." 85 yaşındaki
babaannemim tepkisi ani ve keskin oldu: "Allahsız herif! Geber e mi!"
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:58 PM
HARD-DISK tipi kadın:
Her şeyi hafızasında saklar.
RAM tipi kadın :
İşiniz bittiği anda sizi de unutur.
WINDOWS tipi kadın:
Herkes hiçbir şeyi doğru dürüst yapamadığını bilse de kimse onsuz yaşayamaz.
EXCEL tipi kadın:
Söylendiğine göre bir çok kabiliyeti olmasına rağmen bir çok kimse basit ihtiyaçlar için kullanır.
SCREENSAVER tipi kadın :
Eğlendirmekten başka hiçbir işe yaramaz.
INTERNET tipi kadın :
Erişilmesi zorlu olan tiptir.
SERVER tipi kadın :
İhtiyacınız olduğundan her zaman meşguldür.
MULTIMEDIA tipi kadın :
Korkunç şeylerin güzel gözükmesini saglar.
E-MAIL tipi kadın :
Her 10 sözünden 8'i anlamsızdır.
VIRUS tipi kadın :
Bir başka ismi de "Eş" tir. Hiç beklemediğiniz bir anda gelir kendisini yerleştirir ve kaynaklarınızı kullanmaya başlar. Kurtulmaya çalıştığınızda kesin bir şeyler kaybedersiniz eğer kurtulmazsanız her şeyinizi kaybedersiniz.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:58 PM
* Yukarıdaki şiirin ölçüsü nedir?
Cevap: Yaklaşık dokuz santimetredir. (Lise 1)
Kimlere zekat verilmez?
Cevap: Şeytana. (İlkokul 5)
* Demokrasilerde kuvvetler ayrılığı kaça ayrılır?
Cevap: Üçe. Kara, deniz, hava kuvvetleri. (Orta 3)
* Mondros'u açıklayınız.
Cevap: Mondros kimdir bilmiyor (Orhan/8)
* İneğin midesi kaç bölümdür?
Cevap: İki oda, bir salon, bir mutfak (Ortaokul 1)
* Servet-i Fünun edebiyatı hangi edebi akımlardan etkilenmiştir?
Cevap: Elektrik akımından (Yaşar/Lise 3)
* Üremeyi açıklayınız.
Cevap: Anne ve babanın gece yaptığı işe üreme denir. (Gül şah/Lise 1)
* Canlıların ortak özellikleri nelerdir?
Cevap: Yol, su, camii, mezarlık.
* Orta Asya'dan göçün sebepleri nelerdir?
Cevap: Elektirik kesintisi (Gülümser/6)
* Türkiye'nin geçitlerini yazınız.
Cevap: Altgeçit, Üst geçit, yaya geçidi (Serkan/7)
* Kanuni Fransa'ya neden kapitülasyon tanımıştır?
Cevap: Bir kadına yardım etmek için (Berat/İlkokul)
* Güneydoğu Anadolu bölgesinde petrol nerelerden çıkartılır?
Cevap: Petrol, Raman ve Gazman'dan çıkartılır. (Filiz/Ortaokul 2)
* İzmir'i kim işgal etti?
Cevap: Gazeteci Hasan Tahsin (Barış/Orta3)
* Ailenin reisi kimdir?
Cevap: Anam (Sabri/İlkokul3)
* Koşma nedir?
Cevap: Yürümenin hızlı şekline koşma denir. (Samet/Lise1)
* Canlıların en küçüğüne ne ad verilir?
Cevap: Bebek
* Kasabayı kim yönetir?
Cevap: Şerif ve adamları (Kamil/İlkokul5)
* Mübarek ******* hangileridir, yazınız.
Cevap: Kına, gerdek ve dolunay gecesi (Hatice/İlkokul 5)
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:59 PM
Massachusetts Avukatlar Birliği'nin raporlarına göre duruşma esnasında bazı avukatların gerçekten sormuş olduğu sorular ve aklı evvel tanıkların da verdiği cevaplardan seçmeler...
"Uykusunda ölen bir insan, ertesi günün sabahına kadar bunun farkına varamaz, değil mi doktor?"
"En genç olan oğlunuz, hani şu 20 yaşında olan, kaç yaşındaydı?"
"Resminiz çekilirken orada mıydınız?"
"Yalnız mıydınız, yoksa kendi başınıza mıydınız?"
"Savaşta öldürülen kardeşiniz miydi yoksa siz miydiniz?"
"Sizi öldürdü mü?"
"Çarpışma esnasında araçlar arasında ne kadar mesafe vardı?"
"Oradan ayrılana kadar orada mı kaldınız?"
"Kaç kere intihar etmeyi başardınız?"
Soru: "8 agustosta mı hamile kaldınız?"
Cevap: "Evet."
Soru: "peki o anda siz ne yapıyordunuz?"
Soru: "Üç çocuğunuz var, değil mi?"
Cevap: "Evet."
Soru: "Kaçı erkek?"
Cevap: "Erkek yok."
Soru: "Hiç kızınız var mı?"
Soru: "Merdivenler alt bodruma iniyor dediniz, değil mi?"
Cevap: "Evet."
Soru: "Peki bu merdivenler yukarı da çıkıyor muydu?"
Soru: "Bay ___, geçen yaz kusursuz bir balayına çıktınız, değil mi?"
Cevap: "Evet, Avrupa'ya..."
Soru: "Eşiniz de sizinle geldi mi?"
Soru: "İlk evliliğiniz niçin sona ermişti?"
Cevap: "Ölüm sebebiyle."
Soru: "Kim ölmüştü?"
Soru: "Şüpheliyi tarif edebilir misiniz?"
Cevap: "Orta boyluydu, sakalı vardı."
Soru: "Erkek miydi yoksa kadın mı?"
Soru: "Bugüne kadar kaç ölü üzerinde otopsi yaptınız, doktor?"
Cevap: "Bugüne kadarki bütün otopsilerimi ölüler üzerinde yaptım."
Soru: "Bütün cevaplarınız sözlü olmak zorunda, anlaştık mı? Şimdi, hangi okula gidiyorsunuz?"
Cevap: "Sözlü."
Soru: "Otopsiye başladığınız zamanı hatırlıyor musunuz?"
Cevap: "Aksam 8:30 civarinda basladık."
Soru: "Bay___ o esnada ölü müydü?"
Cevap: "Hayır, sandalyeye oturmuş neden otopsi yaptığımı merak ediyordu."
Soru: "İdrar örneği verme imkanınız var mı?"
Cevap: "Kendimi bildim bileli yapabilirim."
Soru: "Otopsiye başlamadan önce Bay ___'in nabzına baktınız mı doktor?"
Cevap: "Hayır."
Soru: "Kalbini dinlediniz mi?"
Cevap: "Hayır."
Soru: "Nefes alıp almadığını kontrol ettiniz mi?"
Cevap: "Hayır."
Soru: "O halde siz otopsiye başlarken Bay ___ hala yaşıyor olabilir, değil mi?"
Cevap: "Hayır."
Soru: "Nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz, doktor?"
Cevap: "Çünkü adamın beyni masamın üstünde bir kavanozun içindeydi."
Soru: "Yine de hasta hala yaşıyor olamaz mıydı?"
Cevap: "Evet, hatta şu anda bir mahkeme salonunda avukatlık yapıyor olabilir."
"Doğum gününüz nedir?"
"15 Temmuz"
"Hangi yıl?"
"Her yıl."
"Saldırı anında üzerinizde ne vardı?"
"Gucci kazağım ve Reebok ayakkabılarım."
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:59 PM
Cin devlet baskani Bush'a telefon ederek
Pentagon'a yapilan saldiriyla ilgili
taziyelerini bildirir:
"Cok üzgünüm baskan Bush, bu saldiriya cok
üzüldüm, büyük bir trajedi. Gecmis
olsun. Bu arada Pentagon'da saldiri sonucu kaybolan
belgeler varsa
endiselenmeyin.
Hepsinin birer kopyasi bizde mevcut. Ne zaman
isterseniz verebiliriz.
________________________________
Saddam 11 Eylül günü Bush'u telefonla arar:
-Sayin baskan, inanin cok uzgunum. Bir sürü
insan öldü, binalar yikildi.
Gercekten cok üzücü. Ama sizi temin ederim ki
olaylarla hicbir ilgimiz yok.
Yani biz yapmadik
Bush yanitlar:
-Ne binasi ne insanlari, birsey anlamadim.
-Eheee pardon Amerika'da saat kac?
-Sabah 8
-Seyyy...ben sizi 1 saat sonra yeniden ararim, simdilik hoscakalin.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:59 PM
Önemligiller: Yanındaki arkadaşına veya herhangi bir yakınına bütün
minibüsün duyacağı şekilde çok önemli saydığı fakat saçmalıktan ibaret olan
dertlerini hararetli bir şekilde anlatırlar. Genelde ağlamaklıdırlar. Yaşlı
minibüs sakinleri tarafından kınanır, diğerleri tarafından sessizce
ayıplanırlar. Aralıksız tepelenesicedirler...
Ucuz kahramangiller: Ağzına kadar dolu arabaya inatla müşteri almak
isteyen şoförlere ve ablası yaşındaki kıza yer vermeyen çocuklara ilk önce
onlar bağırırlar. Doğaları gereği kayıtsız kalamazlar. Hele ki ayakta
kaldıklarında çok daha tehlikeli olurlar. Huzurlu bir yolculuk için bu
tiplere yer vermekte fayda vardır. Oturtulasıcadırlar...
Tekerlek üstücügiller: Hiç hazzetmemelerine rağmen her otobüse
binişlerinde muhakkak tekerlek üstündeki tekli koltuğa otururlar. Ve her
seferinde hoplayıp zıplarken yer değiştirmiş organlarıyla inerken şoföre bol
bol küfrederler. Pek anlaşılmayan bir yapıları, enteresan bir kimyaları
vardır... Anlam verilemeyesicedirler...
Numaracıgiller: Genellikle okul üniformalı genç arkadaşlardır. İkili
hatta mümkünse bulabildikleri yedili koltukların cam kenarında iki büklüm
uyuma taklidi yaparlar. Tek istekleri ulaşılamayacak bir koltuğa oturup
kaldırılmamaktır. O ulaşılmaz boş koltuğa oturabilmek için bütün otobüs
modelleri üzerinde ihtisas yapmışlardır. Her tip otobüsü/minibüsü
avuçlarının içi gibi bilirler... Uyandırılasıcadırlar...
En arkacıgiller: Biner binmez arkaya doğru uzamak isterler. Gidecek 2
santim yer olmasa bile "beyler, arkaya doğru sıkışır mısınız?" diye
bağırırlar. Diğer insanlar onlar için sadece birer engeldir. Onları
çekiştirerek ve aşarak bir şekilde arkaya varıp rahatlarlar. Huzuru neden
orada buldukları bilinmez... Yol açılasıcadırlar...
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:59 PM
1.) Gonlunde yer yoksa bana guzelim; farketmez ben ayakta da
giderim.
2.) Bir sana, bir de sabah uykusuna hastayim.
3.) Karayollarinda degil, senin kollarinda öleyim.
4.) Vur kalbime hançeri, yüregim parçalansin; fazla derine inme,
çünkü
orda
sen varsin.
5.) Rampalarin ustasiyim, gözlerinin hastasiyim.
6.) Asiksan vur saza, söförsen bas gaza.
7.) Oyle birini sev ki, sen ölünce o hiç yasamasin.
8.) Sana taptigim kadar paraya tapsaydim milyarder, Allaha
tapsaydim
peygamber olurdum.
9.) Sen gökyüzünde dogan günes, ben yollarda çilekes.
10.) Ben bir kadini sevdim mi gözüm gibi bakar, ilah gibi taparim;
ama ki bir yanlisini görmeyeyim bir bidon benzin döker çatir çatir
yakarim.
* > 11.) Yollar gidisime, kizlar durusuma hasta.
12.) Burma burma biyiklarim, Tarkan seni ayiklarim.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 09:59 PM
Zeki Erkek + Zeki Kadin = Romantizm
Zeki Erkek + Aptal Kadin = Gebelik
Salak Erkek + Zeki Kadin = Sorun
Salak Erkek + Salak Kadin = Evlilik
Zeki Patron + Zeki Isci = Kar
Zeki Patron + Salak Isci = Uretim
Salak Patron + Zeki Isci = Terfi
Salak Patron + Salak Isci = Fazla mesai
***********************************************
1 erkek ihtiyaci varsa 2$ lik seye 1$ verir
1 kadin ihtiyaci olmasa da 1$ lik seye 2$ verir
***********************************************
1 Kadin geleceginden endiseliyse evlenecek bir erkek bulur
1 Erkek evlenene kadar geleceginden endiseli degildir
***********************************************
Basarili bir erkek, karisinin harcayacagindan cok parasi olan erkektir
Basarili bir kadin boyle bir erkek bulandir
***********************************************
Bir erkekle mutlu olabilmek icin onu ondan daha fazla anlamali ve onu ondan daha az sevmelisiniz.
Bir kadinla mutlu olabilmek icin onu ondan daha cok sevmeli ve onu anlamayi denememelisiniz.
***********************************************
Evli erkek bekar erkekten daha cok yasar. Fakat evli erkek olmek icin daha heveslidir.
***********************************************
Evli erkek hatalarini unutmalidir, 2 kisinin ayni seyleri hatirlamasina gerek yoktur.
***********************************************
Kadin erkegin evlenince degisecegini dusunur, ama erkek degismez Erkek kadinin evlenince degismeyecegini dusunur, ama kadin degisir.
***********************************************
Kadin her kavgada son kelimeyi soyler. Erkek birsey soylerse bu yeni bir kavganin baslama sebebidir.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:00 PM
- Otobüs yolculuğu operaya gitmek gibidir. Yerinden kalkmaz ve gurultu etmezsen, horlamadığın surece uyumana kimse bir şey demez. Hatta tuvalete gitmen için ara bile verilir.
- Burnunu karıştırmak, sevişmek gibidir. Yaparken izlemekten çok utanırsın, gözlerden uzak yerlerde kimseye görünmeden yapmaya çalışırsın. Ama bir
yandan da onu yapmaktan çok zevk alırsın.
- Gazeteciler, futbolcular gibidir. En çok parayı verene anında giderler. Her gittikleri yerde de renk aşkından ve paranın ne kadar önemsiz olduğundan bahsedip dururlar.
- Aşk sekerli sakız gibidir. Önceleri çok tatlıdır. Sonra tadı gider, yavanlaşır ve yormaya baslar. En sonunda bir kenara atılır. Bu sefer de insanin cani
yeni bir tane ister. Bulamayınca kenarda sertleşen eskisine bile razı olunur.
- Nazizim Elvis Presley'in donu gibidir. Kullanıldığı zamanlarda bile sahibinden başka kimsenin isine yaramazken yıllar sonra hala peşinden koşan insanlar bulunur.
-Kiralık katillik yapmak, karpuz satmak gibidir. İkisinde de kan çıkmazsa para alamazsınız.
-Evlilik decoder gibidir. Evlenip de ona sahip olmak başlangıçta harika gibi gözükse de bir sure sonra o kadar masrafa değmediği düşünülmeye baslar.
- Demokrasi Van canavarı gibidir. Aslında yoktur, ama var olduğunu söyleyen bir suru insan çıkar. O kadar ki, olmadığından emin olanlar bile bazen şüpheye düşerler.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:00 PM
Her öğrenci evinde muhakkak 'nöbetçi sistemi' uygulanır ve günün nöbetçisi, resmi köle statüsünde kullanılır. Yemek sırasında en az elli kere mutfağa gönderilir.
· Evdekilerin temel gıda maddeleri yumurta ve patatestir. Bu ikisinin birleşiminden 12 çeşit yemek yapılabilir. Çay yemekten sonra değil, yemekle birlikte içilir.
· Her gece kesinlikle saçma sapan bir tartışma konusu açılır. (Düşünmüyorum o halde yok muyum yani? Dünya döndüğü için mi güzel? Attan inip eşşeğe binilir mi?)
· Her evin muhakkak suyu, çayı deviren bir sakarı vardır. Ha bi de işlerden kaytaran tembeli bulunmaktadır.
· Yemek yapmaya karar verilir ve yemek yapmaya başlandığında eksikler ortaya çıkar, zamanla yarışarak yemek tamamlanır.
· Kesinlikle ama kesinlikle temiz çatal, kaşık, tava kalmayıncaya kadar bulaşıklar yıkanmaz.
· Her sabah derse geç kalınır ve öğle kalkıp okula yemek yemeğe gidilir. (Okulun yemeği ucuz olduğu için...)
· Sınav dönemlerinin favori cümlesi "bu gece yatmıycam ders çalışcam"dır. Gece yatılmaz ama ders de çalışılmaz.
· Evin duvarları vize-final tarihleri, ilginç sözler, nöbetçi listesi, harcama listesi gibi yazılı belgelerle süslüdür.
· Öğrenci evinin, öğrenci misafirleri de eksik olmaz ve gelen misafire önce "bi kola al da içelim"diye başlanılan ısmarlatma olayına, iyice sövüşleninceye kadar devam edilir.
· Ev genelde bodrum ve giriş katta olduğundan, pencereden girilebilir özelliktedir. (Her ihtimale karşı bi pencere muhakkak içeriden kilitlenmeyerek açık bırakılır.) Dış kapı ise zaten kilitlenmez.
· Ev fertlerinin aşağı yukarı tamamı leyla gibidir, yani aşk trafiği yoğundur. Kimininki platoniktir, kafayı yer ve yedirtir, kimi romantik takılır, şiirler ezberlenir, kimi ise akşam ansızın nişanlı olarak eve dönebilir.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:00 PM
Kararım kesin, sigarayı bırakıyorum (...)
Şimdi masanın üzerindeki dolu sigara
paketini buruşturup çöpe sallıyor ve saglıklı gürbüz bir kişi olma
yolundaki ilk adımımı atıyorum.
BIRINCI DAKIKA
Sevgili günlük, Bu sabah Hürriyet'in Kelebek ekinde sigarayi birakmanin
vücuda yaptigi olumlu etkileri anlatan bir haber okudum.
Bu tarz haberlerden oldum olasi tiksinmeme ragmen nedense cosup sigarayi
birakmaya karar verdim.
Kararim kesin, sigarayi birakiyorum. Bu kararimin vücuduma etkilerini
gösteren tabloyu basucuma astim. Içimin zehirden temizlenmesini tabloya
bakarak daha rahat hissedecegim. Simdi masanin üzerindeki dolu sigara
paketini burusturup çöpe salliyor ve saglikli gürbüz bir kisi olma
yolundaki ilk adimimi atiyorum.
SEKIZINCI SAAT
Sevgili günlük, Tabloya göre sigarayi biraktiktan sekiz saat sonra tansiyon
ve nabiz normale dönüyormus. Inanir misin, bunu hissediyorum
sanirim. Tamam, tansiyon ve nabzimin bundan sekiz saat önceki halinde
deanormallik hissetmemistim, ama normale dönmesi iyi bir sey herhalde.
Coskumu paylasmak için Teoman'i aradim, sigarayi birakmama "geçici Ubeyd
Korbey sendromu" adini takti.
"Oglum" dedim, "bak tam sekiz saattir sigara içmiyorum, tansiyonum ve
nabzim cillop gibi oldu". Bunu söyleyince kendi nabzinin ve tansiyonunun da
harika oldugunu söyledi, meger sekiz saattir uyuyormus. Yavsak iste, ben ne
diyorum o ne diyor. Yalniz laf aramizda, kafama takildi gerçekten, demek ki
günde sekiz saat uyuyan bir sigara tiryakisinin tansiyonu ve nabzi da günde
bir kere normallesiyor.
E peki, tansiyon ve nabiz günde üç kez normale dönemeyecegine göre benim
kazancim ne bu isten? Demek ki, savasi erken birakmayacaksin. Yoksa Teoman
itinden ne farkim kalir? Onun tansiyonu da normal, benimki de.... Neyse,
bakicaz....
ONUNCU SAAT
Sevgili günlük, Sigarayi birakirken baslangicin çok zor geçtigini duymustum.
Hiç de degilmis. Az önce yemek yedim, istahim
açilmis, yemeklerin tadini daha iyi aldim. Yillardir ilk kez yemegin
üzerine sigara içmeyecegim.
ON BIRINCI SAAT
Acaba azaltarak mi biraksam? Sadece yemeklerden sonra içsem mesela?
Yok yok, dayanmam lazim. Kuruyemisçiye gidip kabak çekirdegi alayim,
oyalanirim.
ON ÜÇÜNCÜ SAAT
Iki saattir araliksiz kabak çekirdegi yiyorum. Ve bir de yildiran dejavu:
"abi bu çekirdege elini sürünce birakamiyorsun."
ON DÖRDÜNCÜ SAAT
Kabak çekirdegini birakinca yemekten sonrakine benzer bir sigara içme istegi
uyandi. Çöpe attigim sigara paketini ararken telefon
çaldi, Teomanmis. "Sagliginda yeni düzelmeler var mi?" diye sorup kahkaha
atti. Vay ayi vaaay, sigarayla mücadelemde basarisiz olmami bekliyor demek
ki. Bu beni sinirlendirmekten çok kamçiladi. Ulan Teoman, görüsürüz bakalim.
Ilk isim sigara paketinin oldugu çöp torbasini evden atmak.
ON YEDINCI SAAT
Sevgili günlük, Kendimden utaniyorum. Az önce kapidaki çöp torbasini geri
almaya karar verdim, kapici götürmüs. Kararsizim, sigarayi
birakanlarin sinirli olmaya basladigi ve kilo aldigi söyleniyor. Sisman ve
sinirli biri olup Hüseyin'e benzemeyeyim sakin?
YIRMI DÖRDÜNCÜ SAAT
Sevgili günlük, Biliyor musun, sigarayi biraktiktan 24 saat sonra kalp krizi
riski yüzde 25 azaliyormus. Fena degil ha, ne dersin? Teoman'i aradim az
önce, sana en fazla 15 gün veriyorum dedi. Kalp krizi riskinin azalmasindan
sözettim, güldü. Gül bakalim Teoman efendi, gül... Gidip kabak çekirdegi
alayim.
IKINCI GÜN
Sevgili günlük, Dün çok kötü geçti. Kuruyemisçiye gidip bir kilo kabak
çekirdegi aldim. Gazeteleri çikmadan okusaydim keske, Hincal Uluç kösesinin
yarisini "kabak çekirdeginin cinsel güce katkilari"na ayirmis. Allahim, ya
kuruyemisçi de okumussa yaziyi? Ulan yüz gram al çik,
bir kilo niye aliyorsun? Bundan sonra o dükkanin önünden geçemem.
ÜÇÜNCÜ GÜN
Sevgili günlük, Çok güzel bir gündeyiz. Sigarayi birakmamin üzerinden 72
saat geçti, yani sinir uçlarim bugünden itibaren yenilenmeye
basliyor. Daha da güzeli, sevgilim geliyor. Bugün biraz sinirli gibiyim,
kizin yaninda ariza yapmasam bari...
DÖRDÜNCÜ GÜN
Sevgili günlük, Dün ne güzel baslamisti hatirlarsin, ama korktugum basima
geldi ve sevgilimle kavga ettim. Her sey iyi baslamisti halbuki. Bir ara
disari çiktik, ben sosisli sandviç almak istedim, hanimefendi karsi çikti.
Neymis, yürüyerek yemek yenilmezmis. Durduk yerde
kavga çikti. Sonunda dayanamayip karsidaki lokantaya gittim ve patlican
musakka söyledim. Garson tabagi getirir getirmez hatunun
yanina kostum ve "yürüyerek yemek öyle yenmez böyle yenir" diyerek elimde
tabak yürümeye basladim.
Bir yandan da musakkayi yemeye çalisiyorum. Kiz kaçmaya basladi, ben de
pesinden kosuyorum. Bir ara agzimdan köpükler çiktigini farkedince
durakladim. Elimdeki tabagi çöpe atip eve döndüm. Sevgilimin
telesekreterine not biraktim, umarim arar.
BESINCI GÜN
Bu sabah Istikbal'den çek-yat gelecekti, öglene kadar bekledim, ne gelen var
ne giden. Birden sinirlerim tepeme çikti, elimde odunla
beklemeye basladim. Hayir, niye sözünde durmuyorsun kardesim? Sabah
dediysen sabah getir.
Adamlar saat üçte geldiler, ben odunla kapiya çikinca tedirgin olup
kaçtilar. Istikbal'i arayip siparisi iptal ettim, Yatas'i var Mobella'si
var canim, banane yani...
ALTINCI GÜN
Sevgilim aradi, bana çok kizgin oldugunu söyleyip bir çuval zir zir yapti.
Zaten ona moralim bozuk, bir de Teoman gelip karsimda fosur fosur sigara
içmesin mi? Dumani suratima üflediginde çaktirmamaya çalisarak içime çekmeye
çalistim. Ulan özlemisim be...
YEDINCI GÜN
Kabul etmem gerekir ki bugün çok sinirliydim. Gevsemek için televizyonu açip
belgesel izlemeye basladim. Discovery Channel'da Timsah Avcisi diye bir
lavuk var, 10 dakika dayanamadim herife. Eline bir yilan almis, yilan çitir
çitir isiriyor, bu gevrek gevrek gülüyor.
Neymis, yilan zehirsizmis. Ya arkadasim, zehirsiz diye ne bu yani? National
Geographic'i açiyorum, zürafalar var, daha iyi. Ama zürafalardan, Mary ve
ailesi diye söz ediliyor.
Allah belanizi versin hepinizin. Süt içip uyumaya karar veriyorum, süt
sisesinin üzerine "lütfen çalkalayiniz" yazmislar.
Çal-ka-la-mi-yo-rum.
Mecbur muyum lan sizin sisenizi temizlemeye. Para almasini biliyorsunuz
essogluessekler sizi be!
SEKIZINCI GÜN
Aksam arkadaslarla bira içmeye gittik. Bu insanlar ne kadar anlayissiz var
ya günlük, aklin oynar. Ulan zaten sigarasiz bira içiyorum,
beynim sulanmis, hala üzerime geliyorlar. Masada ideolojik hadise çikti,
disari kadar uzadi. Tartisma sorun degildi de "sigarayi
biraktigindan beri kilo aldin lan kocagöt" deyince dayanamayip kafa attim
Teoman'a. Yapmasam iyiydi.
SEKIZINCI GÜN
Teoman arayip bir daha benimle görüsmek istemedigini söyledi. Çok
umurumdaydi lavuk. Gereken cevabi verdim zaten.
Bu arada, gazetede okudum yine. Sigarayi birakmanin çesitli yöntemlerinden
bahsediyordu. Azaltarak birakma ve marka degistirerek
birakma maddeleri ilgimi çekti.
Acaba? Ama yok yok, bu kadar dayandim, gerisini getirmek lazim.
DOKUZUNCU GÜN
Sevgili günlük, Sana ne zamandir sevgili günlük diye seslenmedigimi
farkettim. Oysa sen bu dünyada beni anlayan tek varliksin,
tek dostumsun. Bugün ne oldu biliyor musun, sevgilim beni terketti. Alçak
kadin, manyaklastigimi söyleyip ayrildi benden.
Bu arada kabak çekirdeginin bokunu çikardim, her tarafimda sivilce çikti.
ONUNCU GÜN
Iki gün önce, sigarayi birakmanin çesitli yöntemlerinden sözetmistim. Ben
iki yöntemi birlestirip hem marka degistirdim hem de azalttim. Günde üç
tane yemeklerden sonra Parliement içiyorum. O kadar zaman sonra ilk içilen
sigaranin bir güzel kafasi var, sasiririsin.
ON BIRINCI GÜN
Kendime bir iyilik yapip sigarayi bese çikardim.
Ha üç, ha bes.
Eskiden günde bir paket içiyordum, simdi bes tane içiyorum. Yine
kazançliyim yani...
ON IKINCI GÜN
Bugün gazetede Amerika'da yapilan bir arastirmayla ilgili haber okudum.
Habere göre günde 10 taneye kadar sigaranin çok fazla zarari yokmus. Üstelik
sigaranin markasini degistirmekten falan bahsedilmiyordu. Madem öyle günde
10 tane Camel içebilirim.
ON ÜÇÜNCÜ GÜN
Sevgilimi ve Teoman'i arayip özür diledim. Sevgilim, bir süre daha görüsmek
istemedigini söyledi. Agzimdan köpükler çikarken kosturdugum sahneyi
unutamiyormus. Hakli kiz, bir sey söyleyemedim.Teoman aramizda geçen
hadiseyi sigaraya yordu, ona göre yavas yavas sigara içmeye baslayinca
beynim tekrar faaliyete geçmis. Neyse baristik ve yarin aksam bulusmaya
karar verdik.
ON DÖRDÜNCÜ GÜN
Teoman'la ocakbasina gittik. Içtigim sigaralari saymadim. Teoman'in da
dedigi gibi, sigaranin zararlarini bilerek içiyorum, kime ne?
Sana da soruyorum günlük, sanane?
ON BESINCI GÜN
Püfür püfür içiyorum sigaralari. Bir de, "sigaraya tekrar baslayinca ne
olur" tablosu yapmaya basladim. Sevgilim de bir daha sigarayi
birakmayacagim sözünü verince geri döndü. Elveda günlük, bir daha isim
olmaz seninle.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:01 PM
Aşağıda anlatılanlar Wall Street Journal tarafından yayınlanmış gerçek şikayetlerdir.
1. Compaq "Press any key" komutunu "Press return key" şekline dönüştürmeyi düşünüyor. Neden? "Any" tuşu nerede sorusuna cevap vermekten baygınlık gelmiş.
2. Bir müşteri, üzerinde "toz koruyucu" olduğunda fareyi kullanmakta gucluk şektiğinden dert yanmış. Toz koruyucu dediğinin farenin plastik paketi olduğu ortaya çıkmış.
3. Disklerinin hatalı olduğunu savunan müşteriye "diskleri satıcıya yollayin" denmiş. Satıcının eline geçen mektuptan disklerin fotokopileri çıkmış.
4. Dell şirketinin bir müşterisi bilgisayarının faks çekememesinden şikayet etmiş. 40 dakikalık bir telefon görüşmesi sonucunda adamın kağıdı monitöre dayayıp "Gönder" tuşuna bastığı ortaya çıkmış.
5. Bir IBM müşterisi dökümanı yazıcıya aktaramadığından şikayet etmiş. "Bilgisayar yazıcıyı görüyor mu?" sorusuna karşılık "Ekranı yazıcıya doğru çevirdim ama hala görmüyor" cevabını vermiş.
6. Yeni aldığım bilgisayar çalışmıyor diye Dell firmasını arayan kadın sürekli "Ayak pedalına basıyorum basıyorum makinadan hiç ses gelmiyor" demiş. Ayak pedalı dediğinin fare oldugu ortaya çıkmıs.
7. Novell Netware'in ünlü hikayesi:
NetWare: Buyrun SysOp.
Adam: Bilgisayarın kahve taşıyıcısı kırıldı. Garanti kapsamındayım, ne yapmam lazım?
Netware: Kahve taşıyıcı mı?
Adam: Evet bilgisayarın önündeki!
Netware: Pardon anlamakta güçlük şekiyorum. Bu kahve taşıyıcıyı nereden aldınız. Promosyon falan mı? Üzerinde bir marka var mı?
Adam: Bilgisayarla birlikte geldi. Promosyon olup olmadığını bilmiyorum. Üzerinde 24X yazıyor.
**(Bahsedilen cihaz CD player olur, 24X herkes için çok şey ifade etmeyebilir diye...)
8. Bir IBM müşterisi:" İlk disketi sürdüm. İkincisini sürerken çok zorlandım. Üçüncüsü asla içeri girmiyor."
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:01 PM
Adam kırmızı ışıkta geçiyor. Başkomiser görüp ekibe bildiriyor. Ekip adamı yakalıyor:
"Ceza yazacağım."
Adam:
"Sen nerden gördün kırmızıda geçtiğimi?"
Polis:
"Başkomiserim görmüş. O söyledi."
Adam:
"Amma boşboğaz, dedikoducu başkomiserin varmış ha. İnsan her şeyi söyler mi? Sır saklamasını bilmek lazım."
* * *
Polis adamı çevirmiş:
"Hey hemşerim, kırmızı ışığı görmedin mi?"
Adam:
"Vallahi memur bey, kırmızıyı gördüm de seni görmedim."
* * *
Şanlıurfa Emniyet Müdürü odacısını çağırır:
"Çabuk bana Balıklıgöl'ün müstecirini (kiracı) bulun."
Odacı kısa süre sonra şalvarlı, kısa boylu, sıska, hafif, çekik gözlü, sakallı bir adamcağızı getirir. Müdür:
"Oğlum bu kim?"
Odacı:
"Mülteci dediniz, ben de Afgan bir mülteci getirdim."
* * *
Şehrin birinde karı-koca diş hekimi muayene açıyorlar. Tabelaları şöyle:
"Oya Bilir - Kaya Bilir"
* * *
Şanlıurfa'da polisin biri bakkala gidiyor. Alışveriş yapıp elinde poşetlerle giderken telsizini dükkanda unutuyor. Satıcı da fark etmiyor.
Telsizden sesler gelince adam korkuyor. "Dükkanı cinler bastı" deyip kapatıp gidiyor.
Yarım saat sonra polis telsizini unuttuğunun farkına varıyor. Döndüğünde dükkanı kapalı buluyor. Adama "telsizimi çaldı" diye işlem yapmaya başlıyor.
Dükkan sahibi ise bu arada karakola gidip "cinler bastı, gaipten sesler geliyor" diye şikayetçi olunca olay anlaşılıyor.
* * *
Polis müdürü odacıyı çağırıp "oğlum bana 2 kalem pil getir" diyor.
Odacı kayboluyor. Bir süre sonra elinde 2 karanfille içeri giriyor:
"Buyrun efendim. İstediğiniz karanfilleri getirdim."
* * *
Elazığ'da Gazi Caddesi'nde iki kişi kavga ediyor. Vatandaşın biri de oradan geçen polis otosuna koşuyor:
"İki kişi kavga ediyor, koşun..."
Polis:
"Hemen 155'i arayıp polis çağırın. Gelip ayırsınlar."
* * *
Polis Radyosu'ndan anonslar:
"Polis huzurun güvencesidir... Polis güvenin teminatıdır..."
Arkasından spiker:
"Şimdi sizin için Ferdi Tayfur söylüyor. 'Huzurum Kalmadı Fani Dünyada' "
Yine bir anons:
"Polise güvenin... Polisi sevin...
Ve yine spiker:
"Orhan Gencebay söylüyor: 'Ben Sevdim De Ne Oldu' "
* * *
Aracın biri radara yakalanıyor amna hızla feribota biniyor. Başkomiser polise anons ediyor:
"Feribottaki araca ceza yazın."
Polis feribota biniyor. Aracı aramaya başlıyor.
Başkomiser anonsa devam ediyor:
"Bir ceza yazıp gelecektin, daha yazamadın mı?"
Polis perişan:
"Cezayı yazdım da, gemi hareket etti. Geri gelemiyorum."
* * *
Adamın biri 155'i arıyor. Görevli: "155 Polis İmdat, buyrun" diyor.
Adam:
"İmdat bey, ................'a bir ekip gönderir misiniz?"
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:01 PM
Majesteleri Prens Charles,
Büyük oglunuz, yigitler yigidi Prens William'in, Sili'nin And Daglari'nda bulunan Tortel Köyü'ndeki 2,5 aylik kamp süresini basariyla tamamlanmasindan duydugumuz kivanç ve gururu bildirir, sizi de tebrik ederiz... Bununla birlikte; oglunuzu, hayati iyice ögrenmesi için bu kez de Istanbul'a yollama fikrinizin yanlis oldugunu belirtmeliyiz... 18 yasindaki Prens William için Istanbul uygun bir yer degil Sayin Prensim... Yine de siz bilirsiniz, biz emir kuluyuz... Kraliçemizin ellerinden hasretle öperiz...
Istanbul Konsolosu Roger Sixfinger
Sir Roger Sixfinger,
Pusulanizi okudum... Ne zamandan beri konsoloslar, Prens'e uyarida bulunuyor, merak içindeyim... Güzel bir Beyrut tayini özlemi içindesiniz sanirim... Prens William için gerekli hazirligi yapiniz... Gerekirse Ingiliz asilli sanatçi Suna Yildizoglu'ndan yardim isteyiniz... William haftaya orada olacak...
Prens Charles
Majesteleri Charles, Diplomasi ortamindaki bütün gelecegimi tehlikeye atarak, tekrar ikaz ederim ki, Prens William için Istanbul acaip bir yer... Daha dün gece, davetli oldugum bir tavernada, yanlislikla garsonun yerine benim ceketimi yaktilar, ceketin astarina sakladigim iki çok gizli belge ile çeyrek milli piyango biletim yandi... Ayreten, Suna Yildizoglu'na ulasamadik ama Kayhan Yildizoglu'nun çok selami var!..
Istanbul Konsolosu Roger Sixfinger
Roger,
Terbiyesizligin alemi yok!.. William iki gün sonra orada olacak... çalisip pismesi için güzel bir is ayarlayin... Ayreten "sir" ünvanini kaldirdigimi farketmissindir... Laga-lugaya devam edersen Istanbul Konsoloslugu'nu da kapatirim... Kayhan Yildizoglu kim, sen de selam söyle...
Prens Charles
Sevgili Babacigim,
Istanbul'a geleli 10 gün olmasina karsin, hayatimda önemli degisiklikler oldu... Kumkapi'da bir ocakbasinda garson olarak çalisiyorum... Sef garson Tatar Hamit beni maça götürdü, orada "Sarabi da içeriz, esrari da çekeriz", "Zipla,zipla, ziplamayan ****dir", "Onbesinci dakikada nasil koydu Nouma" gibi tezahüratlar ögrendim... Mekanda iki kez kavga çikti, biri kanatlar az pistigi için, digeri mafya hesaplasmasiymis... Sisman ve killi biri, zayif ve killi birinin bacagina sikti!.. Ayreten üçü resmi kisi olmak üzere, bes insana haraç ödedik... Güz Gülleri'ni komple Türkçe söyler hale geldim, Yarim Keskin Biçak'ta ise nakarati biliyorum... Dün aksam iyi giyimli, Ersin adli yasitim bir genç gelip benimle tanisti, yaninda ilik gibi kizlar vardi... Son olarak, Ingiliz atlari burada çok seviliyor, Hot Jazz diye bi beygir var, Tatar Hamit ve dostlari onu hep tek geçiyor!..
Oglun William
Sir Sixfinger, William'dan tuhaf bir mektup aldim... Ziplamayan niye ****dir, kanatlarin az pismesi ne demek, bacaga sikmak nedir, Güz Gülleri nedir, Yarim Keskin Biçak ne demek, ilik gibi kiz nedir, Hot Jazz'i tek geçmek niyedir?.. Tüm bunlari William'a sezdirmeden bana açiklayin... Gerekirse Istanbul'daki hayat egitim süresini kisaltabiliriz, görüs bildirin... Tatar Hamit'i arastirin!.. Bu arada tekrar "sir" oldunuz... Ben böyle ani bi parlarim, sonra sinirim geçer... Yanitinizi bekliyorum...
Prens Charles
Majesteleri Charles,
Eyvahlar olsun!.. Prens William, ocakbasindaki kasayi patlatip ortadan kaybolmus... Nerede oldugunu tespit edemedik... Bir dönem ünlü bir hocanin yaninda "Motor Grubu Sorumlusu" olarak çalismis olan Ersin isimli sahis tarafindan kandirildigini saniyoruz... Her ihtimale karsi Tatar Hamit'i kaçirdik, konsoloslugun çati katinda alikoyuyoruz... Bay Hamit ilginç bir tip, sabahlari misir gevregine süt yerine bogma raki döküp yiyor!.. O kadar uyariyi bosuna yapmadiydik... Neyse...
Istanbul Konsolosu Roger Sixfinger
Babam, Güzel Babam, Nasil özledim seni, o kadar olur... Su an ruh gibiyim, çokça da içtim, kafalarim duman... Babacigim, Ersin But adli arkadasla naylon bi sirket kurduk, hayali ihracat yapicaz, her makamdan ortaklarimiz mevcut... Senden ricam, olayin Ingiltere gümrük ayagini halletmendir!.. Siki indiricez, ciddi sakal var!.. B.B.P.L.B. D.G.D.!..
Yavrun William
Sir Sixfinger,
B.B.P.L.B.D.G.D.? ne demek, acil arastirin!..
Prens Charles
Saygideger Kraliçe,
Kendim, ticaretle ugrasan bir kisiyim, Kumkapi'daki "Duygusal Ocakbasi'nin sahibiyim... Torununuz William, hayati ögrensin ve afedersiniz, ömrü boyunca bazi pustluklara karsi hazirlikli olsun diye geçici olarak mekanima yerlestirilmisti... Fakat bir hafta önce kasayi hortumlayip kaçmis bulunuyor... Tatar diye bilinen Hamit Kisik adli sef garsonum da kayip, o da olayin içinde olabilir... Yasal faiziyle beraber zararim, 3 milyar 420 milyon liradir... Günesi batmayan imparatorlugunuzun bu parayi seri sekilde ödeyecegine inancim tamdir... Hizmetinizdeyim!..
Talip Kartopu
Majesteleri Charles,
Tatar Hamit'in yardimiyla sifreyi çözdük, açilim söyle: "Bas bas paralari Leyla'ya, bi daha mi gelicez dünyaya?" Bay Hamit pazarlik yapti, ünvan almadan yardim etmeyi reddetti... Mecburen, mevsimlik isçi gibi "geçici lord" yaptik kendisini!.. Bu arada Beyrut'a tayinimi rica ediyorum... Belgrad da olur... Son dönemde çok yoruldum...
Istanbul Konsolosu çileli Roger Sixfinger
Mr. Kartopu,
Size ödeme yapmayi reddediyorum... Fakat bu mektubu göstererek, Istanbul'daki Ingiliz Kütüphanesi'nden istediginiz kaynak eseri alabilirsiniz...
Kraliçe Elizabeth
Babacigim,
Bugün "Skerim kütüphanesini de, kaynagini da... Parami ödemezsen mermi manyagi yaparim seni!" seklinde bi cep mesaji aldim... Dehsete kapilmis durumdayim, yarin ilk uçakla dönüyorum. Neden geldim Istanbul'a ?
Hayati ögrenmekten Vazgeçen Oglun William
Le-Man Dergisi Vedat ÖzdemiroĞLU.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:01 PM
KADIKOY - PENDIK HATTINDAN DERLENMİŞTİR
* Seni asil insanların basit sevgileriyle değil, basit insanların asil sevgileriyle sevdim.
* Gözlerin güzel ama bakmasını bilmiyorsun.
* Senin gözlerin varsa, benim sözlerim var.
* Bu dünyada 2 kör tanıdım: Biri beni görmeyen sen, ikincisi ise senden başkasını görmeyen ben.
* Bu dünyada sakın sevme, seversen ihanet etme, ihanet edenleri ise asla affetme!
* Bana unut beni diyorsun. Mademki unutmak o kadar kolay, sen onu unut ve bana dön.
* ******* seni düşündüğüm kadar uzun olsaydı dünya bir daha güneş yüzü görmezdi.
* Aşka hürmet et fakat eğilme.
* En asil intikam affetmektir.
* Seni seviyorum diyen dillere değil, senin için ağlayan gözlere inan.
* Vur kalbime hançeri, yüreğim parçalansın. Fazla derine inme, çünkü orda sen varsın.
* Seviyorum, sanma ki aşkım yetimdir. Yalvarmam asla, aşkım asaletimdir.
* Şeker tatlı olabilir, senin kadar değil. Herkes seni sevebilir, benim kadar değil.
* Unutmak zor, anlatmak ise imkansız. Çünkü sen unutuldukça hatırlanan, anlattıkça bitmeyensin.
* Güzelin nazına, Ford un ara gazına hastayım.
* Gönlünde yer yoksa bana güzelim / Fark etmez, ben ayakta da giderim.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:01 PM
Eski kocaniz yerde aciyla kivraniyorsa ne yapmalisiniz?
Bir kez daha ates edin ama bu kez iskalamayin!
Soru: 35'ten sonra cocuk yapmak dogru mudur?
Cevap:Hayir, 35 tane yeterli gorunuyor
Soru: Bebegin cinsiyetini ogrenmek icin en guvenilir yontem nedir?
Cevap:Dogurmak.
Soru: Doktorum bana dogum yaparken hissedicegim $eyin aci degil sadece normal bir baski olacagini soyledi, bu dogru mu?
Cevap:Tabii,bakiniz meteoroloji uzmanlari da kasirgayi normal bir doga olayi olarak tanimlar.
Soru: Dogum sonrasi iyile$me doneminde ozellikle kacinmam gereken bir$ey var mi?
Cevap:Var..yeniden hamile kalmak.
Soru: Bebegimiz gecen hafta dunyaya geldi. Karim ne zaman kendini yeniden iyi hissetmeye ve normal davranmaya ba$layacak?
Cevap: Cocuklar ayri eve ciktiklari zaman.
- Kucuk oglanlar neden durmadan herseyden sikayet eder?
- Erkek olmayi ogreniyorlar!
- Bir ampulu takmak icin kac erkek gerekir?
- Sadece - bir ampulun altinda durur ve dunyanin onun cevresinde
donmesini bekler! Ya da iki - biri ampulu takar, ikincisi nasil taktigini anlatip boburlenmesini dinler.
- Kelepceli bir erkek nasil biridir?
- Guvenilir!
- Yataginizdaki erkek nefes almaya calisirken kisik sesle adinizi
haykiriyorsa ne yapmalisiniz?
- Yastigi yuzune daha siki bastirmalisiniz.
- Karadul orumcegi ciftlestikten sonra neden erkegini yer?
- Horlamasini baslamadan kesmek icin.
- Erkekle kadin arasindaki fark nedir?
- Kadin her ihtiyacini karsilayacak bir erkegi, erkekse bir ihtiyacini
karsilayacak her kadini ister.
- Bir erkek gencligini nasil korur?
- Para, kurk ve mucevher hediye ederek.
- Kocanizin maillerinizi okumasini nasil engellersiniz?
- Mail klasorunun adini "kullanma talimati" olarak degistirin.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:02 PM
- Mademki dünya bir hiç, gece de iç, gündüz de iç.
- Bende şeytan tüyü yok, epilasyonla aldırdım.
- Hırsızlık yapmayın, Hükümet rekabetten hoşlanmaz.
- Nefes kesen bir roman yazdım. Tüm okurlarım öldü.
- Hakan yarın ki maçta forma giyemeyecek... Çıplak
oynayacak.
- Her aşk bitki isimleri ile başlar, hayvan isimleri
ile biter.
- Oğlumun adını mafya koydum, artık ben de mafya
babasıyım.
- Yazılıdan sıfır aldım ama, önemli olan katılmaktı.
- Eğer turist sezonundaysak, neden onları
avlayamıyoruz?
- 1959'da içilen kahvelerin hatırı doldu, duyurulur.
- Şiddete karşı savaş açın, şiddet yanlılarını
kurşunlayın.
- Ölüm korkusu sürekli değil, mezarda biten geçici bir duygudur.
- Adamın biri eczaneye sinek ilacı almaya gitmiş.
Eczacı ona "sineğinizin nesi var acaba" demiş.
- Sık sık ameliyat olun, içiniz açılır.
- Sizde bit şampuanı var mı? Kirlendi hayvancıklar.
- Beşbinkere söyledim; abartmayı bırak.
- Bu tüp bebek hatalı; hep gaz kaçırıyor.
- Yes abicim. Türkçe eğitime benden de okey!
- Bir fil elektrik direğinden daha yükseğe
zıplayabilir mi? Elektrik direği zıplayamaz ki...
- Selam! Ben Aydan Şener. Hadi yaa. Ben de dünyadan
Neil Armstrong.
- Çocuğun biri bir gün kafasını ıslatmadan yıkamaya
başlamış. Annesi de "oğlum hiç saç ıslatılmadan
şampuanlanır mı?" deyince çocuk: ama anne bu şampuanda
kuru saçlar için yazıyor.
- Temel Fransa'ya gitmiş. Tabelada Fransa yazıyormuş.
O da " Aaaa... burayı da mı Sabancı aldı" demiş.
- Gençliğim acı veriyordu. Ameliyatla aldırdım.
- Ey yükselen yeni nesil! İn ulan aşağı!
- Son gülen sen olacaksın. Çünkü geç anlıyorsun
- İnsanlık bugün de para karşısında değer kaybetti.
- Karınızla aranızdaki ortak yan ne? Aynı günde
evlendik.
- Hayatım boyunca kararsız biri oldum ama artık emin
değilim.
- Karımı o kadar seviyorum ki eskimesin diye
başkalarının karılarını kullanıyorum.
- Size yapılmasını istemediğiniz şeyleri başkalarına
yapın, çok zevkli.
- Demokrasi, seks gibidir. İyisi de, kötüsü de "iyi"
dir.
- AIDS virusu de, Ebola virusu de maymun patentli.
Maymundan gelip gelmediğimiz belli değil ama,
Maymundan gideceğimiz kesin.
- Soğuk savaştan sıcak savaşa geçiverdik bir anda.
Dünya çatlamasa bari.
- Asansor bozuk. En yakın asansör karşı binadadır.
- İçerken araba kullanmayın. Bir yere çarparsanız
biranız dökülür.
- Yarın yapabileceğin bir şeyi, Asla bügünden yapma.
- Tanrım! Kendim için bir şey istemiyorum. Yalnızca
anneme paralı ve güzel bir gelin nasip et!
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:02 PM
''BU OTOBÜSÜN YOLCUSUMUYAM'
Otobüs Ankara'da mola verinceş yaşlı bir dadaş ihtiyaç giderp otobüse biniyor. Okuma yazma bilmeyen dadaş otobüsten başını uzatıp 'DADAŞLAR HALE BAKINKİ BEN BU OTOBÜSÜN YOLCUSUMUYAM'
'FARZETKİ ÖKÜZLER YİYİR'
A damın biri tanıdık köylü bir dostuna misafirliğe gidiyor. Köylü evsahibi izzet-i ikramda bulunuyor. Yemekten sonra misafirin önüne bir kalbur yer elması koyuyor. Bu kadar çok ikramdan mahçup olan misafir:
-AĞA NE ZAHMET ETTİNŞ BUNLARA NE LÜZÜM VARDIŞ
- NE ZAHMETİ EFENDİM FARZETKİ MUSURLUĞA TÖKMÜSEM ÖKÜZLER YİYİR.
'POHLİ YUMURTA'
Vali Erzurum'un köylerini ziyarete gidiyor. Bir köyde kendisine bolca yumurta kayganası ikram ediliyor. Vali oldukça memnun oluyor ve nezaket icabı şöyle diyor.
-MUHTAR ZAHMET ETMİŞSİNŞ BU KAYGANAYA GEREK YOKTUŞ AYRAN YETERDİ
-NE ZAHMETİ VALİ BEĞ İÇİNE TÜKÜRİM İKİ POHLİ YUMURTA NE GİYMETİ VAR AFİYET OLSİN....
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:02 PM
Amerikan filmlerindeki ortak ilginç özelliklere hiç dikkat ettiniz mi bilmiyoruz ama biraz düşününce aşağıdaki bütün maddelerin doğru olduğu ortaya çıkıyor.
1. Polis araştırmaları sırasında en az bir kez bir striptiz salonuna uğramak şarttır.
2. Amerika'daki bütün telefon numaraları 555 ile başlar.
3. Biri sizi sehirde kovalıyorsa, senenin hangi günü olursa olsun, genellikle St. Patrick Günü törenlerine rastlarsınız ve kalabalığa karışırsınız.
4. Bütün market alışverişi çantalarında en az bir somun Fransız ekmeği bulunur.
5. Kontrol kulesinde konuşabilecek birini bulan herkes bir uçağı indirebilir.
6. Herhangi bir binanin havalandırma sistemi mükemmel bir saklanma yeridir. Sizi orada aramak kimsenin aklına gelmez ve siz de hic bir güçlükle karşılaşmadan binanın herhangi bir bölümüne gidebilirsiniz.
7. Silahı yeniden doldurmanız gerekiyorsa, daima muhimmatınız bulunur... daha önce hiç taşımıyor olsanız bile.
8. Şehriniz tabii bir felaket ya da bir canavar tarafindan tehdit ediliyorsa belediye başkanının ilk endişesi turistler veya yakında açılacak bir sergidir.
9. En tehlikeli yaralarla yaralanan biri gıkını bile çıkarmaz, ama bir kadın yaralarını temizlerken inler.
10. Bir pencere camı bariz gözüküyorsa, az sonra oradan biri dışarı atılacaktır.
11. Taksiye ödeme yapmak icin cüzdanınıza bakmanıza gerek yoktur; elinize gelen ilk parayı çıkarıp uzatın, tam ücret kadar olacaktır.
12. Mutfaklarda elektrik düğmeleri bulunmaz. Geceleyin mutfağa girdiginizde buzdolabının kapısını açmanız yeterlidir.
13. Kelime işlemciler asla cursor ekranı gostermez. Onun yerine hep "Şifreyi giriniz" yazar. Bilgisayarlar her tuşa basildiginda bip sesi çıkarırlar.
14. Anneler her sabah yumurta, salam vs den ibaret kahvaltı sofrası hazırlarlar, ancak baba ve çocukların kahvaltı yapacak zamanları hiç olmaz.
15. Kabustan uyanan biri daima dimdik oturur ve hızlı hızlı solur.
16. Elektronik zamanlama gereçlerine sahip bütün aların üzerinde anın ne zaman patlayacağını bildiren büyük ekranlar vardır.
17. Ziyaret ettiginiz binanın tam önüne park etmek daima mümkündür.
18. Bir detektif bir davayı ancak askıya alındığında çözebilir.
19. Bütün uzaylılar Amerika'ya iner.
20. Bir çok laptop bilgisayar, istilacı uzaylı uygarlıklarının iletişim sistemlerini bozacak kadar güçlüdür.
21. Dövüş sanatları içeren bir kavgada dusmanlarınız sayıca ne kadar çok olurlarsa olsunlar etrafınızda dans ederek dönüp dururlar ve öncekiler nakavt oldukca sırayla kavgaya girerler.
22. Biri kafasına yediği darbeyle baygın düşse bile asla bir beyin hasarı veya travma geçirmez.
23. Polis departmanları memurlarını kesinlikle zıt karakterlileriyle eşleştirmek icin onlara kişilik testleri uygularlar.
24. Yalnız başlarına kaldıklarında yabancılar Ingilizce konuşmayı tercih ederler.
25. Her ihtiyaç duyduğunda elektrikli testere bulman mümkündür.
26. Bir kağıt atacı veya bir kredi kartıyla her kapı açılabilir; tabi, bu kapı içinde bir çocuk bulunan ve yanan bir evin kapısı değilse.
27. Hiç bir araba kilitlenmez camları dahi örtülmez. Dünyanın arabası calınır ama bunlar hariç.
28. FBI, CIA'in bilgi sistemleri birileri bize girse de pat diye cevap versek tarzında çok misafirperver calışmalar içindedirler.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:02 PM
Kendi dirseğini yalamanın imkansız olduğunu
Ördeğin vakvaklamasının yankı yaratmadığını ve bunu kimsenin açıklayamadığını
Dünyadaki fotokopi makinelerinde meydana gelen arızaların %23'ünün, makinenin üstüne oturup kendi popolarının fotokopisini çekmek isteyen insanlar sayesinde meydana geldiğini
Yaşamın boyunca uyku sırasında yaklaşık 70 böcek ve 10 örümcek yiyeceğini?
İdrarın zifiri karanlıkta parladığını
Eğer çok şiddetli hapşırırsan, kaburgalarından birini kırabileceğini
Hapşırmayı engellemeye çalışırsan,başındaki veya boynundaki damarlardan birinin yırtılabileceğini ve ölebileceğini
Hapşırdığın sırada gözlerini açık tutmaya çalışırsan, yerlerinden fırlayabileceklerini?
Domuzların vücut yapılarından dolayı hiçbir zaman başlarını yukarı kaldırıp gökyüzüne bakamadıklarını
Dünya nüfusunun %50'sinin hiç telefonla konuşmadığını
Farelerin ve atların kusamadıklarını
1 saat süreyle kulaklıkla birşey dinlemenin kulaktaki bakteri sayısını %700 arttırdığını
Çakmağın kibritten önce bulunduğunu
Parmak izleri gibi dil izlerinin de her insan için benzersiz olduğunu
Bu yazıyı okuyan insanların %75'inden fazlasının, dirseklerini yalamaya çalışacaklarını...
biliyor musunuz?
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:03 PM
_kızımızı ne doktorlar ne mühendisler istedi.bizde baktık evde kalacak size verelim dedik berber bey oğlum.
_avrupadan gelen soğuk hava dalgası,ülkemizi etkisi altına aldı....yok abi avrupa bizi sevmiyor işte.kabul edelim artık
_uzun lafın kısası: U.L.
_oyunu ayakta alkışladım.oturacak yer yoktu.
_yumurtanı sahanda mı yersin?yoksa deplasmanda mı?
alfabe artık 28 harf 'O' şimdi asker
_ağrı kesicin var da erciyes kesicin de var mı?
_her hakkı saklıymış.ben de bunca Hakkı nerde diyodum
_atı alan Üsküdar'ı geçti.ben takibe devam ediyorum merkez.tamam!!
_kedi ulaşamadığı ciğere mundar der.sonra da 'konuşan kedi'olarak çok meşhur olur.
_sigaraya ayrı.içkiye ayrı para mı veriyosun?tütün kolonyası iç.
_seni görünce gözlerim dolar kulaklarım euro...
_kadın hakkı diye bişey yoktur.çünkü hakkı erkek ismidir.
_ağlarsa anam ağlar.gerisi playback yapar.
_geçen gün bi taksi çevirdim.hala dönüyo.
_cin ali mavi mürekkebe düşerse ne olur?blue jean
_kitabım evde kaldı.aaa ben kitabımı evli sanıyodum.
_basamakda durmayın.otomatik kapı çarpar.böler.karekökünü alır.
_Türkiye de en demokratik olay trafik kazaları.herkes eziliyo
_oğlum senin zayıflaman için daha 40 fırın ekmek yemen lazım
_daha son kullanma tarihine çok var.yavaş iç şu meyve suyunu
_beni deniz tutar,Ali tutar,Cem tutar..severler beni
_bayram değil,seyran değil..Allah Allah!...bir türlü çıkartamadım sizi.
_çingeneler Amerikayı nasıl okurlar?ABE DE
_ödümü patlattın.80 yıla kadar ölürsem sebebi sensin
_iyi ki italya da doğmamışız..neden?çünkü italyanca bilmiyoruz
_sizin araba ne malı?alman malı.bizimki de kliMALI
_adamın biri yarın ölücem demiş.yarmışlar hakikaten ölmüş.
_Fransızların nesi eksiktir?'fran'ları tabiki. :)))
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:03 PM
Renk renk çiçeklerle bezenmis,mis kokulu bir bahçe düsünün.Iste insanligin kültür bahçesinden derlenen demette küçük bir güzellik armagani.
Olsa ile bulsayi ekmisler,hiç bitmis.
Türk Atasözü
Kör bir dilenci de hiç olmazsa çiçeklerin kokusunu duyar
Japon atasözü
Dinlemekten akil,söylemekten pismanlik dogar.
Italyan atasözü
Düsmek suç degildir,düsüp kalkmak suçtur.
Alman atasözü
Zorluk seni zorlayincaya kadar,sen zorlugu zorla.
Amerikan atasözü
Insani elbisesine göre karsilarlar,bilgisine göre agirlarlar.
Rus atasözü
Temiz bir vijdan kadar yumusak bir yastik yoktur.
Fransiz atasözü
Satin alirken kulaklarini degil,gözlerini kullan.
Çin atasözü
Düsünmeden konusmak,nisan almadan ates etmeye benzer.
Ingiliz atasözü
Baskasindan üstün olmamiz önemli degildir.Asil önemli olan sey,dünkü halimizden üstün olmamizdir.
Hint atasözü
Gençligin güzel bir yüzü,ihtiyarligin güzel bir ruhu vardir.
Isveç atasözü
Gençligin degeri bilinse,ihtiyarligin sikayeti azalir.
Türk atasözü
Sagir bir kocayla,kör bir kadin mutlu bir çifttir.
Danimarka atasözü
Kadeh içinde,denizde bogulanlardan çok daha fazla insan bogulmustur.
Alman atasözü
Yigit harpte,dost dertte,olgun adam hiddette belli olur.
Arap atasözü
Tutkunun bittigi yerde mutluluk baslar.
Macar atasözü
Mirasa "nereye gidiyorsun?" demisler"esip yagmaya,sürüp savurmaya"demis.
Türk atasözü
Bir dostunuz, yemis bahçesini geziyorsa, dalgin görünmeniz en büyük nezakettir.
Japon atasözü
Köpekle yatan pireyle kalkar.
Ispanyol atasözü
Dostunuzu sik sik ziyaret ediniz,çünkü üzerinde yürünmeyen yollar diken ve çalilarla kaplidir.
Hint atasözü
Bir kere evlenmek ödev, iki kere evlenmek eglence, üç kere evlenmek çilginliktir.
Hollanda atasözü
Asilan,hirsiz degil yakalandir.
Çek atasözü
Beyaz saç, aklin degil yasin isaretidir.
Yunan atasözü
Büyük zekalar birlikte düsünürler.
Fransiz atasözü
Sersemler, akillilarin yedi yilda cevaplandiramiyacagi sorulari bir günde sorarlar.
Ingiliz atasözü
Uyuyan tilki rüyasinda tavuk görürmüs.
Rus atasözü
Borç verirken ya parani, ya dostunu kaybedersin.
Arnavut atasözü
Cesur adamin bakisi, korkagin kilicindan daha çok düsman titretir.
Amerikan atasözü
Vaadler memleketinde insan açliktan ölür.
Danimarka atasözü
Babalar,doganin yarattigi bankerlerdir.
Fransiz atasözü
Dagin tepesine hangi yoldan çikarsan çik,manzara aynidir.
Çin atasözü
Kabahatini itiraf ederek affini iste;zira bir suçu gizlemek o suçu ikilestirir.
Arap atasözü
Kuvvetine güvenerek zayiflari hor görenin kuvveti basina bela olur.
Hint atasözü
Gözler kendilerine,kulaklar baskalarina inanirlar.
Alman atasözü
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:03 PM
ASAGiDA OKUYACAGiNiZ HERSEY GERCEKTiR...VE HACETTPE UNiVERSiTESi
EDEBiYAT FAKULTESi BiLGiSAYAR LABiNDA OGRENCiLER iLE GOREVLiLERARASiNDA
GECMEKTEDiR.
1-Bilgisayarda calisan ogrencinin elektrik kesildikten 15 dakika
sonraki
sorusu;
- Elektrik mi kesik?
2- Bos bilgisayar yok mu?
- Yok
- Hic mi yok?
3- Word'lü bilgisayar var mi?
- Hayir cilekli ve vanilyali var sadece.
4-cikinti alabilirmiyim?(Printerdan cikti almak icin ogrencininsorusu)
5- Disketi print alabilir miyim?
6-ciktilar hep siyah beyazmi oluyor?
-Hayir ara sira yesil üzerine eflatun ordek desenli de cikiyor.
7- 14 numarali bilgisayar cok salak hocam yaaaaa....
8-Chat yapabilirmiyim hocam?
-Hayir!
-Ama niyeeeee?...
9- Bilgisayarinda resimli ekran koruyucusu cikan ogrenci kosarak
gelir;
-Hocam bilgisayarima bisey oldu!!
10-Bilgisayar alabilirmiyim?
-Tabi 1 mi olsun 1,5 mu
11-Bos masa var mi?
-Masa degil bilgisayar var.
12-internet geri geldimi?
13-Hocam 1 saat sonra bu odevi teslim etmem lazim. 4 sayfa
yazilacak.
Ay
ne
yapicam ben?
-Son 1 saate kadar aklin nerdeydi?
14-iceriye yiyecekle girme lütfen arkadasim!..
-Hocam hemen cikicam
-E herhalde cikacaksin. Yatiya gelmedin di mi?
15-Hocam ....... adli sarkiyi calarmisiniz?
-Peceteye yaz ver...
10 dakika sonra ogrenciden peceteye yazili olarak sarki istegi geldi.
16-Hocam sinavdan ciktim cok kotü gecti...
-Olsun mühim olan katilmakti...
17-Saat baslarina ceyrek kala dagitilan bilgisayar kartlarini almak icinogrenciler ceyrek *******de siraya giriyorlar...
18- Hoca; - Ama tezgahin onünü kapatiyorsunuz...
19-internet yok mu?
-Hayir erisim su an yok. Sorun bizden kaynaklanmiyor.
-Niye Superonline kullanmiyormusunuz?
-internet baglantisi geldimi?
-Bugün internete giremeyecekmiyiz yani?
-internet düzeldimi?
-internetler acikmi?
-Baglanti gelmedimi?
-Gelmeyecekmi hic?
-Ne zaman gelecek?
-Niye kesik?
-Ne zaman kesildi?
-1 saate kadar gelirmi?
20-Ben sabah geldim. Diger amca vardi. O amca varken.........
-O amca degil Erol Hoca
21-Disketle birliktemi yazmaya baslayacagim?
-Evet bir iki üc diyince ayni anda baslayacaksin..
22-3.5 A'yi bulamiyorum (ogrenci disket sürücüyü soruyor)
23-A 3.5'mu atiyor???
24-internet var mi?
-Hayir kesik..
30 dakika sonra ayni insan
-internet geldimi?
-Hayir hala yok.
30 dakika sonra ayni insan
-Hocam baktim ama internet hala yok galiba!
-internet var mi?
-Hayir kesik
-Peki ne zaman geleyim?
25) 2-3 dakika yaziciya cikti gondermeyin...
-Yani yaziciya cikti gondermiyecekmiyiz?
26-cikolata ikram edilen ogrencinin ilk sozleri;
-Ellerim cukulata olucak
27-Masa alabilirmiyim?
-Sitelerden bulabilirsin
28-Telnet geldimi?
29-Word'un oldugu bir yere oturup yazi yazabilirmiyim?
-Word'e sor kabul ederse oturursun
30-internet baglantisi kesik.
-Ben telnet kullanacaktim ama...
31-Ders mi var?
-Hayir internet kesik.
-O zaman girmeyeyim.
32-internet hala gidik mi?
-Hayir gelik.
-Hii?!
33-Bilgisayara disket sokabilirmiyiz?
34- Pardon 11 numara nerde oluyor?
-Buyrun ben gostereyim..
35-Bilgisayar disketi hapsetti vermiyor.. naapicam?
36-Yeni seansa uzatabilirmiyim?
-Yeni seans ne zaman basliyacak?
37-Printer sayfasi ne kadar?
-40 bin
-25'di artmis dimi?
-Afferin
38-Bir word'lü birde internet'li bilgisayar alabilirmiyim?
-Ortaya karisik yaptiralim istersen
39-cikti alamazsiniz. Toner yok
-Niye yok?
-Ne niye yok?
-cikti
-Toner yok
-Haaa
40-internet kesikmi?
-Kesik
-Hepsindemi kesik?
-Hayir.. Sirayla gidiyor..1 kesik 1 bagli....
41-internet kesikmi?
-Kesik
-E-maillerimize bakamazmiyiz??
42-Sadece bilgisayar istiyorum.
-Ama biz yaninda plastik tarak, 10 tane cengelli igne, birde limon internet baglantisi var mi?
-Yok
-LES sonuclarina bakacaktim
-Ama internet kesik iste.. bakamayacaksin
-Hemen bir baksak??
-Yaw iyide internet kesik amaaa
-Gercekten yok mu?
Yanindaki diger ogrenci;
-Bak bak orayada yazmislar zaten
-Daha ne diyim bilmiyorum valla. Yok iste internet..
-E peki aksam evden bakarim o zaman
-En iyisi
61-cikti veriyormusunuz?
-Veriyoruz.. ne kadar lazimdi?
-Yaaa cikti almam lazim benim
-Tamam 3 numarali bilgisayara gecebilirsin
-Ama tek basima yapamam
-O zaman 2-3 arkadasini daha cagir..
62-Burdaki amca nereye gitti?
-Ne amcasi?
-Bi dayi vardi ya
-O dayi veya amca degil Erol Hoca
-Yaw bizim hemsehri oluyorda..
-Gene de Erol Hoca
63-Bilgisayarda ne yapabilirim?
-Valla bilmiyorum senin yetenegine kalmis
64-Bilgisayar alabilirmiyim
-Tabii
65-internete giricem.. ilk defa geliyorum
-Heyecanlimisin?
66-Hocam yazici calisiyormu?
-Hayir bugün izinli..
-Nasil yani???
67 -internete girmek istiyorum.. Girebilirmiyim?
-Tabii ama bu kiyafetle giremezsin.. Üstünü degistirmen lazim
68 -Ama bu printer basiyoooorr
-Ne yapmasini bekliyordunuz?
-Ama durduramazmisiniz.. Ben sadece bastaki sayfayi gondermek istemistim
-Bunu daha once soylemeliydiniz
-Ama ne yapayim o kadar cok isim var ki...
-Sormayin bizim de... bizim de....
69- 6 numarali bilgisayari alabilirmiyim?
-4 numara bos.. ama merak etmeyin 6 no.lu bilgisayarla ozellikleri ayni
-Ama onda chat yapamiyorum da
-Chat zaten yasak..yapmayin lütfen
-Peki o zaman bende microsofta bakayim (Gozler alternatif gorsün)
70- Monitorün üzerinde takili duran kagit tutacagini goren ogrenci;
-Hocam bu dikiz aynasi mi????
71-Gorevli bilgisayarinda icide @ isareti bulunan bi salyangoz resmini cizmekte ve begenmeyip yeniden cizmekte, cizilen bu salyangozlar
A4
boyutunda bir kagit üzerinde birikmektedir. ogrenci gorevliye sorar;
-Afedersiniz bu salyanozlari ne yapacaksiniz?
-Aksama misafir var da,salata yapip yiyicez
-Fransiz misiniz??
72- ogrenci bilgisayar karti almak icin numara soruyor;
-3 ve 4 arasinda en iyisi hangisi?
-Valla 3.5 ve 3.7 en iyileri
73-Elektrikler kesikken ogrenci gelir;
- Aaa ne kadar bos
- Evet bos
- calisabilirmiyim
- Olmaz
- Niye hocam... Hemen maillerime bakip cikicam
- Olmaz mümkün degil
- Ama niye hocam
- cünkü elektrikler kesik
- Hadi yaaaa...
- Yaaaaa
74- internet var mi?
- Var.. Ne kadar lazim?
75-Yer var mi?
-Var..Pencere kenarimi olsun koridor mu?
-Hii?..
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:03 PM
KADINLARIN ERKEKLERI REDDETME BAHANELERI:
1-Seni agabeyim gibi severim.(Saz heyetinde 14. keman)
2-Aramizda bu kadar yas farki olmasaydi keske. (Babam yasindasin)
3-Seni düsünemiyorum. (Çirkinsin)
4-Hayatim su anda karmakarisik. (eve gidecegiz ve eski erkek arkadasim
gelecek,olay çikacak)
5-Bir baskasini seviyorum. (Evde kedimi oksar,pasta börek yerim)
6-Ayni isyerinde çalistigim biriyle çikamam. (Aslinda sadece ayni
günes sisteminde olsak da seninle olmam)
7-Sorun senden degil,benden kaynaklaniyor. (sorun senden kaynaklaniyor)
8-Su siralar kariyerime konsantreyim.(is yapmak bile seninle olmaktan
daha ilginç)
9-Sözlüm var. (Seninle beraber olmaktansa her yalani söylerim)
10-Arkadas kalalim. (Benim yanimda ol da erkek arkadaslarimin neler
yaptiklarini anlatacak bir adamim olsun)
ERKEKLERIN KADINLARI REDDETME BAHANELERI:
1-Seni kizkardesim gibi severim(çirkinsin)
2-Aramizda bu kadar yas farki olmasaydi keske (çirkinsin)
3-Seni düsünemiyorum (çirkinsin)
4-Hayatim su anda karmakarisik (çirkinsin)
5-Bir baskasini seviyorum (çirkinsin)
6-Ayni isyerinde çalistigim biriyle çikamam (çirkinsin)
7-Sorun senden degil benden (çirkinsin)
8-Su siralar kariyerime konsantreyim (çirkinsin)
9-Sözlüm var (çirkinsin)
10-Arkadas kalalim (çok ama çok çirkinsin)
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^
ÜSTÜKAPALI CÜMLELER
KADINLAR :
Ihtiyacimiz var. (ISTIYORUM)
Ne istiyorsan onu yap. (NASILSA BEDELINI ÖDETECEGIM)
Konusmaya ihtiyacim var. (ONAYLANMAYA IHTIYACIM VAR)
Konusmaya ihtiyacim var. (SIKAYET EDECEGIM)
Sinirli degilim. (ELBETTE SINIRLIYIM APTAL HERIF)
Romantik olup da su isigi söndürür müsün? (SARKAN YERLERIM VAR DA !)
Bu mutfak cok kullanissiz. (YENI BIR EV ISTIYORUM)
Yeni gece ayakkabisina ihtiyacim var. (ÖBÜR 60 CIFT TOZLU)
Beni seviyor musun? (PAHALI BIR SEYLER ISTEMEK ÜZEREYIM)
Beni ne kadar seviyorsun? (BUGÜN BIR HALT KARISTIRDIM)
Bir dakika icinde hazirim sevgilim. (KALINCA BIR KITABA BASLAYABILIRSIN)
Popom biraz büyük mü? (BANA GÜZELSIN DE)
Bir iletisim problemimiz var. (BENIMLE HEMEN UZLAS)
Hayir bagirmiyorum. (BENIMLE HEMEN UZLASSAN COK IYI EDERSIN)
ERKEKLER :
Sinemaya gidelim mi? (NETICEDE SEVISIRIZ DEGIL MI?)
Yemege cikalim mi? (NETICEDE SEVISIRIZ DEGIL MI?)
Seni arayabilir miyim? (NETICEDE SEVISIRIZ DEGIL MI?)
Dans edelim mi? (NETICEDE SEVISIRIZ DEGIL MI?)
Sizi bir yerden taniyorum sanki? (AH BIR SEVISSEK HARIKA OLUR)
SIkIldim (ARTIK SEVISELIM)
Seni seviyorum. (HEMEN SEVISELIM)
Ben de seni seviyorum. (EE, BUNU DA DEDIK, NE BEKLIYORUZ?)
Konusmak ister misin? (BEN AKILLI, ANLAYISLI VE ILGINC BIR ERKEGIM, BENIMLE SEVISMEK COK HOSUNA GIDECEK)
Benimle evlenir misin? (BASKALARIYLA SEVISMENI GAYRI MESRU HALE GETIRMEK ISTIYORUM)
Karnim ac (KARNIM AC)
Uykum var. (UYKUM VAR)
Yorgunum. (YORGUNUM)
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:04 PM
1.) Gonlunde yer yoksa bana guzelim; farketmez ben ayakta da giderim.
2.) Bir sana, bir de sabah uykusuna hastayim.
3.) Karayollarinda degil, senin kollarinda öleyim.
4.) Vur kalbime hançeri, yüregim parçalansin; fazla derine inme, çünkü orda sen varsin.
5.) Rampalarin ustasiyim, gözlerinin hastasiyim.
6.) Asiksan vur saza, söförsen bas gaza.
7.) Oyle birini sev ki, sen ölünce o hiç yasamasin.
8.) Sen gökyüzünde dogan günes, ben yollarda çilekes.
9.) Ben bir kadini sevdim mi gözüm gibi bakar, ilah gibi taparim; ama ki bir yanlisini görmeyeyim bir bidon benzin döker çatir çatir yakarim.
10.) Yollar gidisime, kizlar durusuma hasta.
11.) Burma burma biyiklarim, Tarkan seni ayiklarim.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:04 PM
Soru:Yangın dolabını açmışlar ne olmuş?
cevap:Yang kızmış
Japon yapistiricim var, yapistiracak Japon yok.
Annem unu eledi finale çıktı
Kaptan Kemal konuşuyor, kaptan Kemal konuşuyor çıkarın beni bu kaptan
Köstebekler ben beklemem
-Hakan Şükür sahada düşerse onu kim taşır?
-Hakan Taşıyan
-Ileri derecede miyop olanlar neye inanmazlar?
-Ilk görüşte aşka.
-Erkekliğin kitabini kim yazmıştır?
-Askerdeki bir keklik
Adamın biri yere kalem atmış ama düşmemiş niye?
Cevap: çünkü kalem pilot kalemmiş
Adam yarın ölücem demiş adamı yarmışlar, adam ölmüş
Sana inansa inansa KADIR INANIR.
-abi Erol'u gördün mü
-hangi Erol'u
-profiterol u
Çocuklar konu ile ilgili soru sorun bakalım!
-Kim sorsun?
-Gillette Sensor.
Abi Ercan 'ı gördün mü?
Hangi Ercan?
Detercan.
Alo! Aslı yok mu?
Aslı yok, fotokopisi olur mu?
Adamın biri yolda yürürken oynayan bi kazan görmüş ne demiş?
-iyi oynayan kazansın
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:04 PM
Dört arkadas barda muhabbete dalmistir. Içlerinden biri tuvalete gider. Üç arkadas sohbetlerine devam ederler.
Birinci adam oglundan söz eder, "Benim oglan araba yikamakla ise basladi. Bir baltaya sap olamayacagindan korkuyordum ama bir gün arabasini yikadigi adamlardan biri ona is teklif etmis. Sonra iyi bir araba saticisi oldu. Hatta o kadar iyi para kazandi ki geçenlerde bir arkadasinin dogum gününde ona Mercedes aldi !"
Ikinci adam da mevzuya girer, "Benim oglum da biraz problemliydi. Büyük bir emlak sirketinde çalisirken inanilmaz bir is kapti ve ondan sonra ilerledi acayip zengin oldu. Çalistigi sirketi de satin aldi. Bir arkadasinin dogum gününde ona bir ev bile hediye etti."
Digerlerini dinleyen üçüncü adam da heyecanla söz alir, "Aynen benimki de öyle. Ise bir borsa sirketinde temizlik elemani olarak basladi. Bir gün kendi kendine hesaplar yaparken patron tarafindan fark edilince broker oldu ve büyük basarilarla inanilmaz bir servete sahip oldu. Üstelik de en iyi arkadasina bir milyon dolarlik hisse senedi armagan etti !"
Bu sirada dördüncü adam tuvaletten çikmis ve sohbete katilmistir. Digerleri ona çocuklarindan bahsettiklerini söyleyince adam içini çekerek konusmaya baslar,
"Ehh...benim oglumun bir hayal kirikligi oldugunu itiraf etmeliyim. Dogru düzgün bir iste dikis tutturamadi, berber çirakligi falan yapti, eroine bulasti. Derken onun yoldan çikmis oldugunu fark ettim, maalesef homoseksüelmis ! Çok çok üzüldüm. Bir sürü erkekle birlikte oldugunu duydum."
Adam, gülümsemeye çalisarak konusmasina devam eder, "Ama ise iyi tarafindan bakmaya çalisiyorum. Geçen dogum gününde bu homoseksüel arkadaslari ona bir Mercedes, bir ev ve bir milyon dolarlik hisse senedi hediye etmisler !"
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:04 PM
Aşağıdaki yazıyı kimin yazdığı meçhul ama gayet ilginç...
Azerbaycan'ın adını işyerinde telaffuz etmeye başladığımızda yani 1992-1993 yıllarında, orası bizim için kapalı bir kutuydu. Azerbaycan, çok çok eski olan Rus cihazlarından oluşan haberleşme ağını yenilemeye, köylerine, kasabalarına telefon hizmeti götürmeye çalışıyordu. Tabii dünyaya pencerelerini açtıktan sonra da ilk iş olarak; dil, kültür, din birliği olan kardeş ülke Türkiye'den yardım istemişlerdi. Bizler de Türkiye'nin en önemli iki telekomünikasyon şirketinden biri olarak güzel projeler yapmak için kolları sıvadık.
İlk defa Direktörümüzün Azerbaycan ile telefon konuşmasına şahit olduğumda şok oldum. Konuştuğu kişi dönemin Haberleşme Bakan Yardımcısı' ydı ve bizim patron, hiçbir samimiyeti olmamasına rağmen "sen" diye hitap ediyordu. Azerice'de "siz" kavramı yoktu. Görüştüğünüz kişi Bakan da olsa "sen" diye konuşabiliyordunuz. Birinci dersimizi aldık.
Karşılıklı görüşmeler için Bakü' ye gittik. Havaalanında dakika bir, gol bir hatamı yaptım. Üniformalı birini göstererek, Azerice'de benden daha tecrübeli bir arkadaşıma "bu adam subay mı?" diye sordum. Arkadaş: "sus, adamı peşimize mi takacaksın, burada subay bekar demek" dedi. Bizdeki "subay" ne demek söylemedi.
Bizi karşılayan Azeri arkadaş, arabaya binerken kendisinin dalda (arkada) gideceğini benim de kabaga (öne) oturmamı söyledi. Otelin önüne gelince şoför; "abla sen burada düş, ben arabayı saklayıp gelirim" dedi. Yani ben ineceğim, o da park edip gelecek. Sonra düşmenin inmek yerine her yerde kullanıldığını "merdiveni boşver, gel asansörle düşelim" dediklerinde daha iyi kavradım. Ama bunu bilmeyen arkadaşlarımız Azerbaycan Havayolları ile yaptıkları bir uçuş sonunda, Bakü' ye beş dakika içinde düşecekleri anonsu ile hayatlarını film şeridi gibi bir-iki saniye izleme fırsatını bulmuşlar. Bir diğerimiz de Bakü' ye telefon edip montaj ekibimizin varıp varmadığını öğrenmek istemiş, telefondaki Azeri: "uçak Bakü üzerinde fırlandı, fırlandı, Sumqayit' e düştü" demesiyle feryat figan ortalığı birbirine katmıştı. Anladık ki uçak Bakü' ye inememiş, bir iki tur atıp, başka bir şehre inmiş.
Azeriler çok misafirperver. Herhangi bir ikramı reddetmek çok ayıp. Sizi ağırlamak için paralanıyorlar. Altı saat boyunca yemek yenilebiliyor. Bizi o dönemin gözde bir lokantasına götürdüler. Adı Gülistan. Ordan burdan konuşulurken, çok değerli bir şairlerinin başka bir ülkede rahmetli olduğunu ve sümüklerini Bakü'ye getirmeye çalıştıklarını söylediler. Biz yine anlamsız anlamsız bakınca, sümüğün kemik anlamına geldiği ve Türkçe sümüğün karşılığının da "burun suyu" olduğu anlaşıldı. Sonra bana sümüklü et (pirzola) sipariş edildi. Şu anda Bakü'deki Migros yani ???????? Store'un camlarında "sümüklü et şu kadar, sümüksüz et bu kadar" ilanlarını görmek mümkün. Bu arada garson yanımıza yaklaştı ve yan masadaki adamların arkadaşımızı Sefer Bey'e okşattıklarını söyledi. Tabii okşanmaya maruz kalmış arkadaş da kolay kolay okşanacak bir tip değil. Bıyıklı ve iri cüsseli olan arkadaşımız acayip bozulup, "kim okşatmış beni, bu da ne demek" şeklinde horozlandı. Okşatmanın - benzetmek olduğunu zar zor anlayarak rahatladık. Rus kızların dansları ve "Ada Vapuru Yandan Çarklı" şarkısı eşliğinde yemeğimizi bitirdik. Ertesi gün seherde bizi otelin kabağından aparacaklarını söylediler. Yani sabah, otelin önünden alınacaktık.
Sezen Aksu, İbrahim Tatlıses acayip rağbet görüyordu. Bir de o zamanlar Cuma akşamları TRT'de yayınlanan "Bir Başka Gece" programı çok seviliyordu. Hatta Cuma *******ine denk gelen düğünlere "Bir Başka Gece" programı süresince ara veriliyor, düğün ahalisi TV salonuna geçerek hep birlikte programı seyrediyordu. Sonra düğüne bırakılan yerden devam ediliyordu. Daha da enteresanı önemli bir iş toplantısının ortasında üst-makamın ofisinin (genelde her ofiste irice bir TV var) kapısı tık tık çalınıyor, departmandaki sekreterler sessizce kenara diziliyor ve sabah saatlerinde verilen Brezilya dizisi hep birlikte seyrediliyordu. Tabii bizim toplantı devam ediyordu etmesine ama Azeri yöneticisinin gözleri de sık sık televizyona kayıyordu. En zevklisi Azerbaycan-Türkiye futbol maçını Azeri televizyonundan, Azeri spikerin anlatımıyla seyretmek: Türk Milli Yığma Komandoları. Türkiye Milli Takımı anlamında. "Türk kapıcısı (kaleci) topu gapı aralığından depti, yirmibirinci dakka olmasına rağmen maç heç heç (0-0) devam etmekte" gibi sevimli cümlelere rastlıyorsunuz. Ya da bir Amerikan filmini Azeri dublaj ile seyretme şansını yakaladıysanız Robert Redford'un "men yahsiyem, istemirem. Sen nicesin?" şeklinde konuşmasına gülmekten kırılıyorsunuz. (Bu arada Arap ülkelerinden birinde iş için bulunan arkadaşım bir filmde: R. Hudson'a barmenin ne içeceğini sorduğunu ve onun da elhamdüllah oruçluyam dediğini söyledi. İnanamadım, yazmış da olabilir). Bu arada bizler de onları Türkiye'ye davet ettik. Hatta bir yöneticinin eşi rahatsızlandı ve doktora götürmek görevi bana düştü. Amerikan Hastanesi'nden randevu aldık. Kadın; "oynaklarım, sümüklerim, kıçım ağrıyor, derman yuttum geçmedi" dedi. Doktorda Hakan Şükür bakışları oluştu. Yani "eklemleri, kemikleri ve bacakları ağrıyor ve ilaç almasına rağmen geçmiyor" dedim. Neyse tahliler filan, derman bulundu.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:05 PM
Atasözü : Kuru bok göte yapışmaz
Anlamı : Bir kişiye yapmadığı kesinlikle bilinen bir suçu yüklemeye çalışmak boşunadır.
Atasözü : Sıçılacak ağız göte yakın gelir:
Anlamı : Kişinin ağır hakaret görmesi, kendisinin buna yol açmasından ileri gelir.
Atasözü : Osuranın burnuna sıçmalı ki koku ala:
Anlamı : Yaptıklarıyla çevresini rahatsız eden kişiyi daha ağır eylemlerle rahatsız etmeli ki davranışının ne denli kötü olduğunu anlasın.
Atasözü : Osurukla boya boyanmaz:
Anlamı : Yeterli olmayan davranışla bir iş başarılamaz.
Atasözü : Koyunun götü bir gün açıksa keçininki her gün açık:
Anlamı : Davranışlarını herkesin beğendiği bir kimse bir gün yanlış bir iş yapabilir. Bu her gün yanlış iş yapanınkinin yanında kınanacak bir durum sayılmaz.
Atasözü : İt boku acından yer:
Anlamı : Kötü, yasadışı yollarla para kazananlar, geçimini sağlamak için başka yol bulamamamışlardır.
Atasözü : Göte yakın yerden et yememeli:
Anlamı : Bir sakınca doğurabilecek işe girişilmemeli.
Atasözü : Bir ağaçtan okluk da çıkar, bokluk da:
Anlamı : Aynı aileden iyi insan da yetişir, kötü insan da.
Atasözü : Açık göte herkes tükürür:
Anlamı : Utanç verici, iğrendirici davranışları herkes tiksintiyle karşılar.
Atasözü : Adam olacak çocuk bokundan belli olur:
Anlamı : Bir kişinin yeni başladığı işte ilerleyip ilerleyemeyeceği daha ilk davranışlarından bellidir.
Atasözü : Ak göt kara göt hamamda belli olur:
Anlamı : Aynı sınavdan geçecek olanlardan kimin iyi, kimin kötü durumda olduğu sınavın sonunda belli olur.
Atasözü : A köse, sayilmadik kaç tel sakalin var?
Anlamı : Önemsiz bir kisinin kendini ve yaptigi isi önemli ve zor gösterdigi durumlarda söylenir.
Atasözü : Acikacak diye siçmaya korkar.
Anlamı : Çok cimri insanlar için söylenir.
Atasözü : Açgözlü daya (taya) çocugu.
Anlamı : Kanmayan, doymayan çocuklar ve yetiskinler için söylenir. Daya (taya), sütnine, dadi. (Farsça daye'den)
Atasözü : Ad Ali'nin göt Veli'nin.
Anlamı : Bir isi yapan, bu is için ugrasan kisinin adi anilmaz da bu isten yararlanan kisinin adi anilirsa kullaniliyor. "Ad" zamanla "At" oluvermis. Bu sözü kimileri "kim kime dum duma" anlaminda kullaniyor.
Atasözü : Adam bildim esegi, altina serdim dösegi.
Anlamı : Saygi gösterip yardim edilen kisinin terbiyesiz ve densiz oldugunu ögrenildiginde söylenen bir söz.
Atasözü : Adi ata bindi, ayagi yerde gezer.
Anlamı : Bk: Sanki esege bindi, ayagi yere sürter.
Atasözü : Adi(m) ulu, götü(m) kuru.
Anlamı : Ünü çok fakat sanilanin aksi bir durumda olan insanlarin sözü.
Atasözü : Adim adim yer edeyim, gör sana neler edeyim.
Anlamı : Ne yapacagini sezdirmeden karsisindaki insani yerinden etme çabasina girisecek olanlarin tehdit sözü.
Atasözü : Adimi güveç koy amma, ocak üstüne koyma.
Anlamı : Zor isler yapan biri olarak taninmak isteyen fakat aslinda zor isler yapmak istemeyen kisilerin yandas arayis sözleri.
Atasözü : Adimiz ******, (fakat, hâlâ) ekmegimizi kuru yeriz.
Anlamı : Yasamak, kazanmak için kötü isler yapan fakat elinde avucunda hiçbir seyi olmayan insanlarin kullandiklari söz.
Atasözü : "Adin ne?" "Mülayim Aga." "Sert olsan ne halt edersin?"
Anlamı : Diyalog degil, monolog. Sert davranmakla hiçbir sey elde edemeyeceginin bilincinde olmak.
Atasözü : Aga diyeyim sana, yagin bulassin bana.
Anlamı : Yardakçilik yapan, kayirilmak istenen insanlari anlatmak için kullanilir.
Atasözü : Agzi açik ayran delisi.
Anlamı : Aptal aptal bakarak ortalikta salak salak dolastigi düsünülen insanlara giyabinda söylenen söz.
Atasözü : Agzimi yakti as olsa, basimi yardi tas olsa.
Anlamı : Zarar veren ama onu da beceremeyen insanlar için sonradan söylenen söz.
Atasözü : Agzinin domalmasindan Ömer diyecegi belli(ydi).
Anlamı : Yapilan kötülük ardindan söylenen, aslinda her seyi bastan anlayanlarin söyledigi bir söz.
Atasözü : Ah ahisi gitmis, of ofusu kalmis.
Anlamı : Güzel günleri, güzellik dönemi geçmis, çirkin günler, çirkin dönemi baslamis insanlar için kullanilir.
Atasözü : Ahmak islatan (yagmuru).
Anlamı : Öyle bir yagmur ki yagan, semsiyesiz yürüsem bir sey olmaz dersin, ince ince islanirsin. Böyle havalarda yürüyenlere ithaf edilmis bir söz bu.
Atasözü :Akim derken bokum der.
Anlamı : Tutarsiz olan, çeliskili konusan, kendini övmeye çalisirken kötü yönlerini anlatan insanlar için kullanilir.
Atasözü : Aklimi bokuma karistirdi.
Anlamı : Kafasi karisan, dogruyla yanlisi ayirdemeyen, ne yapacagini bilemeyen insanlarin sözü.
Atasözü : Aklim bokuma karisti.
Anlamı : Korku, saskinlik ve panik duygularini ifade etmek için kullaniliyor. Asiri mutlulukta kendini kaydenler için de.
Atasözü : Aklina turp sikayim.
Anlamı : Bir kisiye yanildigini, budalaca düsündügünü söylemek için kullanilir.
Atasözü : Aksayanla aksak, suya gidenle susak.
Anlamı : Baskalari ne yaparsa onu yapan insanlara söylenen bir söz. Susak, bati yörelerinde su tasimak için kullanilan genis agizli testi.
Atasözü : Aksam ahira, sabah çayira (nahira).
Anlamı : Yiyip, içip yatmaktan baska hiçbir sey yapmayan insanlara. Nahir, kirlara otlatmaya gönderilen davar (koyun-kuzu-koç) sürüsü.
Atasözü : Aksam Haci Mehmet, sabah eskici Yahudi.
Anlamı : Bazen iyi ve dürüst görünen kurnaz, dalavereci, cimri kisiler için. Herhalde o zamanlar "Haci" kavraminin içi bosalmamisti ki olumlu gösterildi.
Atasözü : Aksam kavurur, sabah savurur.
Anlamı : Zar zor kazandigini günübirlik harcayan, gelecegi düsünmeden yasayan kisiler için.
Atasözü : Aksam yezit diye öldürdüler, sabah sehit diye namazini kildilar.
Anlamı : Önce acimasizca suçlayip öldüren sonra da üzülen griplar için söylenirmis. Zaman geçtikçe güncelligi artiyor.
Atasözü : Al Allah kulunu, zapteyle delini.
Anlamı : Kimsenin engelleyemedigi, sonunu düsünmeden korkusuzca bir ise atilan kisilerin ardindan söylenir.
Atasözü : Al daglardan kengeri, ver devenin agzina.
Anlamı : Bedavadan isini gördüren ve haksiz kazanç saglayanlar için.
Atasözü : Al sana bir kaya, nerene (nereye) dayarsan daya.
Anlamı : Bir sorunun nasil çözülecegini bilemeyen ya da sorunu baskasinin sirtina yükleyen bir insanin sözleri.
Atasözü : Alacagin bir igne, çeligin okkasindan sana ne!
Anlamı : Ugrasi alanini daha büyük konularla ilgilenerek abartan kimselere.
Atasözü : Alacagina sahin, verecegine karga.
Anlamı : Alirken bütün gücünü kullanan, verirken bin dereden su getiren insanlar için kullanilir.
Atasözü : Alavere, dalavere, Kürt Mehmet nöbete.
Anlamı : Bütün yükü dümen çevirerek bilgisiz ve kimsesiz kisilerin üstüne atmakla ilgili bir söz. Daha o zamandan, kim bilir ne zamandan.
Atasözü : Alçacik alçacik damlar, bedava gitti bizim amlar.
Anlamı : Ev kadininin gelin gittigi evde (bazen yillar sonra bile) emsal gelinlere kiyasla yoksul görünen evinin alçak tavanina bakip, iç geçirmesi.
Atasözü : Aldi haberi, gitti kabari kabari.
Anlamı : Sevindirici bir haber alip, gerektiginden fazla övünerek gidenlerin ardindan.
Atasözü : Alin (derisi) degil, davul derisi.
Anlamı : Arsiz ve utanmayan kisiler için söylenir.
Atasözü : Alismis kudurmustan beterdir.
Anlamı : Bir seye alisti mi ondan kurtulmak çok zordur anlaminda.
Atasözü : Ali Faki'ya yazdirdik, daha beter azdirdik.
Anlamı : Uzmani sanarak gittikleri birinin durumu daha da karistirmasi.
Atasözü : Ali kiran bas kesen.
Anlamı : Çevrede terör estiren, sorumsuzca her istedigini yapan tek kisi için söylenir.
Atasözü : Almazsin, satmazsin, pazarda isin ne?
Anlamı : Ilgi alanina girmeyen konu üstünde gereksizce duran kisilere söylenir.
Atasözü : Alti aylik seyisligi var, kirk yillik at boku (fiski) eşeler (karistirir).
Anlamı : Deneyimsiz fakat çok bilmis gibi davranan, beceriksizlik yapan, ortaligi karistiran kisilere...
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:05 PM
Bir zamanlar kuru fasulyeye çılgınca düşkün bir adam varmış. Kuru fasulyeye bayılırmış, ama her zaman fasulyenin sonraki etkisi utandırıcı ve canlı bir tepki oluyormuş. Bir gün bir kıza rastlamış ve aşık olmuş. Evlenmeye karar vermişler fakat kız ancak kuru fasulye yemeği bırakırsan evlenmeyi kabul ederim diye şart koşmuş. Adamımızda büyük bir fedakarlık gösterip fasulyeyi bırakmış. Kısa bir süre sonra evlenmişler.
Bir kaç ay sonra, bir aksam adamımız işte iken telefonu çalmış. Arayan hanımı. Akşamleyin bir saat geç gelmesi için rica etmiş, adam kabul etmiş. İşten çıkan adam dışarıda bir saati doldurmak için gezinirken bir restoranttan gelen kuru fasulye
kokusuna yenik düşmüş. Sadece bir porsiyon yerim diye içeri girmiş fakat
hızını alamamış. Bir, iki, üç, beş, yedi derken 10 porsiyona tamamlayıp dışarı çıkmış. Fakat dışarı çıkar çıkmaz hemen gaz olayı başlamış.
Adamda koşturarak karşıdaki parka gitmiş ve bir güzel başlamış osurmaya. Fakat durmaya niyeti yok. Osurdukça osuruyor. En sonunda tamam demiş artık kalmadı. Saatte zaten doldu, artık eve geri dönebilirim.
Eve gelmiş, zile basmış, karısı kapıyı açıp kocasının kucağına atlamış. Kocacım sana bir sürprizim var fakat biraz bekle deyip bir mendil bulmuş ve kocasının gözlerini bağlamış. Ardından kocasının koluna girip onu yemek masasının başındaki sandalyeye oturtmuş. Gözündeki bağı tam açacakken telefon çalmış. Karısı gözünü açmaması için yemin ettirdikten sonra telefona cevap vermeye gitmiş.
Fakat bu arada adamımızın gaz olayı yine son haddine gelince bakmış karısı da hala telefonla konuşuyor adam ağırlığını bir poposunun üstüne vermiş ve koyvermis. Hem yüksek sesliymiş, hem de çürük yumurta kadar olgun. Hemen el yordamıyla pencereyi bulmuş, koşmuş pencereyi açmış, pantolonunu çıkartmış, donunu çıkartmış ve dışarıda donunu sallayarak havalandırmış. Pencereyi kapatarak gene el yordamıyla yerine dönmüş. Karısı konuşmaya devam. Ee demiş bizimki fırsattan tekrar istifade edelim. Bu sefer öbür polosunun üstüne ağırlığını vermiş ve tekrar koyvermis. Bu ödül bile kazanabilirmiş.Hemen tekrar el yordamıyla pencereyi bulmuş, koşmuş pencereyi açmış, pantolonunu indirmiş, donunu çıkartmış ve dışarıda donunu sallayarak havalandırmış. Pencereyi kapatmış ve yerine dönmüş. Kulağı içerdeki telefon konuşmasında,veda sözleri özgürlüğünün sona erdiğine işaret edene kadar bu duruma beş dakika kadar devam etmiş. Mutlu bir şekilde gülümsemiş masumca. Karısı döndüğünde, onu o kadar beklettiği için özür dilemiş. Gözünü açıp açmadığını sormuş ve kocası gözünü hiç açmadığına yemin etmiş. Bunun üzerine karısı, gözündeki bağı çözmüş ve bağırmış ...
- "İYİKİ DOĞDUN ALİ, HAPPY BİRTHDAY ALİ..."
Fakat bu sırada DOĞUM GÜNÜ PARTİSİ için hazırlanmış masanın etrafında oniki adet misafir ağızları bir karış açık oturmuş adama bakıyorlarmış..
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:05 PM
Amerika'da kadınlar ve erkekler bilgisayarın dişi mi yoksa erkek mi olduğunu tartışıyorlarmış...
Kadınlar bu aletin erkek olduğunu savunmuşlar. "Çünkü" demişler, "bilgisayarlar aslında sorunları çözmek için yaratılmış olmalarına rağmen ömürlerinin dörtte üçünü sorun yaratarak geçirirler... Daha da önemlisi, bunlardan bir tane aldığınız an, biraz daha sabretmiş olsaydınız çok daha gelişmiş bir modeline sahip olabileceğinizi görüp pişman olursunuz...."
Erkekler tabii tam ters görüşte... "Bilgisayar dişidir" diyorlar, "çünkü onun mantığını yaratıcısından başka hiç kimsenin anlaması mümkün değildir, bu bir. Yaptığınız en küçük hatayı bile derhal hafızasına kaydedip tekrar tekrar önünüze koyar bu ikiii... Ve bir bilgisayar aldıktan kısa bir süre sonra fark edersiniz ki, bir o kadar daha parayı ona gereken aksesuarlar için harcamaktasınız, bu da üüüççç...."
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:05 PM
Klasik tepki: "Sıraya geç kardeşim."
Neoklasik tepki: "Şeker kardeşiim sıraya geçiver."
Realist tepki: "Sıra var."
Sürrealist tepki: "Sallandıracaksın bunlardan ikisini Kızılay'da bak bir daha yapabiliyorlar mı?"
Romantik tepki: "Beyefendi galiba sırayı görmediniz."
Modern tepki: "Efendim insanımız eğitimsiz. Halbuki Avrupa'da..."
Postmodern tepki: "Sırana geç lan ayı!"
Uzlaşımcı tepki: "Acelesi olmasa öne geçmezdi, üzmeyin garibi..."
Devrimci tepki: "Altyapı sorunları çözülmeden halkımız sıraya geçmez. Devrim olunca herkes hizaya gelecek."
Kaderci tepki: "İki dakika fazla beklesek kıyamet mi kopar? Kısmetse hepimizin işi görülür."
Felsefeci (septik kuşkucu) tepki: "Ön ve arka kavramları görecelidir. O tarafın ön taraf olduğuna kim karar verdi? Öne geçtiğini zanneden, aslında arkaya geçmiş olabilir."
Kantçı tepki: "Efendim, algılanmayan şeyler yok demektir. Bakmayın o tarafa, adam yok olur."
Kötümser varoluşçu tepki: "Herkes bir gün ölecek. Onurlu bir şekilde bekleyin. Bir gün o adam da ölecek."
İyimser varoluşcu tepki: "Sıkmayın canınızı, şu anın tadını çıkarmaya çalışın. Bakın ne güzel hayattasınız ve birileri önünüze geçebiliyor."
Hümanist tepki: "İnsanlık bir bütündür. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için. Dolayısıyla birimiz öne geçince, aslında hepimiz öne geçmiş oluyoruz."
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:09 PM
(Bir evin salonu Adam salondaki uzun koltuğa uzanmış, elindeki gazeteyi okumaktadır. İçeriye sıcaktan bunalmış halde karısı girer ve adama bağırır)
- Muharrem Muharrem! Kime diyorum?! Şşştt! Aloooo Muharrem!!
- Ne var Türkan? Niye bağırıyorsun?
- Yaşasın hayattasın. Sonunda bağlantı kurduk.
- Türkan ne diyorsun ya?
- Bir sorum var. Cevap vermeni istiyorum.
- Soldan sağa mı? Yukarıdan aşağı mı? Harf çıkmış mı?
- Harf çıkmamış ama biraz daha o elindeki bulmacayı bırakmazsan olay çıkacak.
- Soruyu alayım.
- Sence biz neden tatile çıkmıyoruz?
- Çıktık ya Türkan! Tatildeyiz işte. Soru bu mu yani? Çok kolaymış!! Hahahaaa!
- Aman ne komik! Sen bu sıcakta bütün gün evde oturmaya tatil diyor olabilirsin ama ben demiyorum Muharrem. Üstelik ben yine ev işleri yapmaya devam ediyorum. Tatil sana geldi bana değil. Ben de tatile çıkmak istiyorum Muharrem. Millet güneye indi, biz hala buradayız farkında mısın?
- Ne o öyle?! Yaz geldi haydaaa güneye in. Mecbur muyuz yani? Göçmen kuşlar gibi. Zamanı geldi göç oraya. Kuş muyuz biz Türkan? Buradaki sıcaktan kaçıp oradaki çöl kumlarına niye yatalım? Kuş beyinli miyiz biz Türkan?
- Bir kere kuş beyinli olan sensin Muharrem. Hala aklın alamadı bir türlü şu tatilde bir yerlere gitme işini di mi? Sorarım sana, 3 gündür neden çöpleri sen çıkarıyorsun da kapıcı almıyor?
- Sahi ya? Nerede o herif?
- Senelik izne çıktı ve Bodrum'a indi.
- Gördün mü? Adam akıllı, tatilde evinde. Bir de bana laf ediyorsun. Bak bodruma inmiş.
- Boşuna kelime oyunu yapma Muharrem. O Bodrum bizim evin bodrumu değil canım.
Sapına kadar Bodrum. Kapıcı Bodrum'da biz buradayız, binayı bekliyoruz.
- Vay adi. Yöneticiye diyordum da inanmıyordu. Çok para veriyoruz biz bu herife çok...
- Muharrem, senin kredi kartıyla tatil diye bir şeyden haberin yok tabii. Taksitle tatil yapılıyor artık. Kredi kartını uzatıyorsun, şak tatildesin.
- Taksitle tatil mi olur Türkan?! Temmuzda bir hafta havuza giricem diye şubatta bir yerlerim donarken para ödiycem öyle mi?
- Aynen öyle. - Yok devenin şnorkeli Türkan.
- Tamam kredi kartıyla gitmeyelim. Peşin para verelim o zaman.
- Kayınvalidem güzel mi benim Türkan?! Senin tatil köyünün bir gecelik fiyatı ne kadar haberin var mı? Evde para bassak yine ödeyemeyiz bir haftalık parayı bilesin.
- Yeteerrr!! Ben anlamam Muharrem. Ben tatile çıkmak istiyorum, tamam mı? Ben havuz kenarında uyumak istiyorum. Ben kalkınca yatağımı toplamamak, sofradan kalkarken bulaşığa kafa yormamak istiyorum. Anladın mııı?! Hemen o elindeki gazetenin tatil ilanları sayfasını açıyorsun ve bana bir tatil köyü buluyorsun, çabuukk!!!
- Hayatta o ufacık yazılara bakamam. Ne o öyle, karınca duası gibi.
- Nıhaaaaaaaa!!!! Hırsss hırssssss!!! Bunu sen istedin Muharrem.
- Türkan kendine gel. Ne yapıyorsun? Giy üstünü başını. Çekil camın önünden. Anaaaa soyundu kadın.
- Tutma beni güneşlenicem. Her yerimi yakıcam. Senin başını da yakıcam. Bak karşıdaki inşaattaki işçiler gördüler bile. Heeeeyyy bana bakıııınnnn!
- Allah seni bildiği gibi yapsın Türkan. Sen beni katil mi ediceksin?
- Sen karar ver Muharrem. Ya beni tatil edersin, ya kendini katil edersin. Nıhahaahahaha!!!!
__________________
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:09 PM
Bir grup ingiliz,Amerikali ve Türk gemiyle
yolculuk ediyorlarmis.Birden siddetli bir firiına kopmus.Geminin batacagini anlayan kaptan hemen yolculara kosup
gemiyi bosaltmalarini istemis.Fakat kimse buna inanmayarak kendini denize
atmayi kabul etmemis.Bir süre sonra bütün yolcularin ölüm tehlikesiyle karsi karsiya oldugunu gören kaptan hemen bir tayfasini çagirmis.Git bir de sen dene onlari gemiden atlamaya ikna etmeyi,demis.Tayfa gitmis ve kisa bir süre sonra geri dönmüs.Kaptan merakla sormus;
-Eee,noldu?
-Hepsi atladilar efendim.
Kaptan çok sasirmis;
-Nasil olur,daha demin killarini bile kipirdatmamislardi.Ne dedin onlara?
-Çok kolay.ingilizlere;sizin gibi soylu insanlar batmak üzere olan bir
gemide olmamalilar,dedim.Amerikalilara deniz suyunun insan vücudu için çok
faydalı olduğunu söyledim.
-Peki ya Türklere ne dedin?
-Onlara da;denize girmek yasak!,dedim.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:10 PM
Fransa McDonald's personel danismanligini yapan DHR firmasina yapilan ''gerçek'' bir is basvurusu.
1. Adiniz Soyadiniz:
Herve JANCQUEUR
2.Yasiniz:
28
3) sirketimizdeki hangi pozisyon için basvuruyorsunuz?
Mümkünse yatay bir pozisyon için. Eger daha ciddi bir cevap
istiyorsaniz,ne is olsa yaparim. Sart öne sürebilecek durumda
olsaydim, burada olmazdim.
4. Düsündügünüz ücret:
Yillik 800 bin Frank maas arti sirketin yüzde 3 hissesi Eger bu
mümkün degilse,siz bir ücret önerin,ben size evet yahut hayir diyeyim.
5.Egitiminiz:
Var!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
6.Son Isiniz:
Sadist bir sefin deneme tahtasi olmak.
7.Son ücretiniz:
Hak ettigimin çok altinda.
8.Önemli basarilariniz:
Arakladigim kalemlerden muhtesem bir koleksiyonum var; evde
sergiliyorum.
9.Isten ayrilma sebebiniz:
Bak soru 6.
10.Size ulasabileceğimiz saatler:
Fark etmez.
11.Çalismak istediginiz saatler:
Pazartesi, sali ve persembe 13.00-15.00 arasi.
12. Öne çikan özellikleriniz var mi ?
Oldugunu söyleyenler var. Ama bunu bir fast-food'da degil de,daha
romantik bir yerde konuşsak......
13.Simdiki işvereninizle görüsebilirmiyiz?
Isverenim olsa burada olmazdim dedim ya....
14. Fizik durumunuz 20 kilogramdan fazla tasimaniza engel mi ?
Belli olmaz, ne tasidigima bagli...
15. Otomobiliniz var mi ?
Evet, ama soru yanlis sorulmus. "Çalisir durumda bir otomobiliniz
varmi ?" diye sorsaydimiz, cevabim farkli olurdu.
16.Daha önce bir yarisma veya bir madalya kazandiniymi?
Madalyam yok ama lotoda iki kere 3 tutturdum.
17.Sigara içiyor musunuz?
Otlanacak bir enayi bulabilirsem.
18.Bes yil sonra ne yapmayi hayal ediyorsunuz.
Bana tapan,zengin bir topmodelle Bahama Adalarinda yasamayi. Bir
yolunu biliyorsaniz bunu bes yil beklemeden de yapabilirim.
19.Yukaridaki bilgilerin dogrulugunu taahhüt ediyormusunuz?
Hayir, ama sikiyorsa aksini iddia edin.
20.Sizi bu basvuruyu yapmaya iten gerçek sebep nedir ?
Birbiriyle tutarsyz iki cevabim var:
* Insan sevgisi,hümanizm ve tüketicilerin iyi beslenmesine katkida
bulunma arzum.
* Girtlagima kadar borca batmis olmam..
Sonuç : Herve Jancqueur ise alindi..
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:10 PM
Amerika'da kadınlar ve erkekler bilgisayarın dişi mi yoksa erkek mi olduğunu tartışıyorlarmış... Kadınlar bu aletin erkek olduğunu savunmuşlar: "Cünkü" demişler, "bilgisayarlar aslında sorunları çözmek için yaratılmış olmalarına rağmen ömürlerinin dörtte üçünü sorun yaratarak geçirirler... Daha da önemlisi, bunlardan bir tane aldığınız an, biraz daha sabretmiş olsaydınız çok daha gelişmiş bir modeline sahip olabileceğinizi görüp pişman olursunuz...." Erkekler tabii tam ters görüşte... "Bilgisayar dişidir" diyorlar, "çünkü onun mantığını yaratıcısından başka hiç kimsenin anlaması mümkün değildir, bu bir. Yaptığınız en küçük hatayı bile derhal hafızasına kaydedip tekrar tekrar önünüze koyar bu ikiii... Ve bir bilgisayar aldıktan kısa bir süre sonra fark edersiniz ki, bir o kadar daha parayı ona gereken aksesuarlar için harcamaktasınız, bu da üüüççç..."
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:10 PM
Çeşitli milletlerden kadınlara “Kocanız sizi aldatırsa ne yaparsınız?” diye sormuşlar işte yanıtlar:
- Amerikalı: alacağım nafakayı hesaplamaya başlarım.
- Fransız: dünyada başka erkek mi yok hemen yenisini bulurum.
- Rus: votkalarla sarhoş olurum
- İngiliz: viski ne güne duruyor.
- İtalyan: kocamı öldürürüm.
- İspanyol: kocamı da sevgilisini de öldürürüm.
- Alman: kendimi öldürürüm.
- Japon: önce kocamın sevgilisini, sonra kendimi öldürürüm.
- Arap: hocaya gider muska yazdırırım.
- Türk: kocam beni aldatmaz!
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:10 PM
Sokrat Ölüme mahkum edildiğinde, eşi:
- Haksız yere öldürülüyorsun, diye ağlamaya başlayınca,
Sokrat:
- Ne yani, demiş. Birde haklı yere mi öldürülseydim!
-------------
Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir...
Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa:
"Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem" der.
Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir:
- Ben çekilirim!!
--------------
Bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu şiirleri incelemesi için Sheaksper'a gönderdiğinde, ünlü yazarın cevabı şu olur:
- Dostum siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın..
--------------
Meşhur bir filozofa:
- Servet ayaklarınızın altında olduğu halde neden bu kadar fakirsiniz, diye sorulduğunda:
- Ona ulaşmak için eğilmek lazım da ondan, demiş.
--------------
Dostlarında biri, Fransız kralı 15. Lui' ye:
- Majesteleri, demiş. Akıl vergisi almayı hiç düşündünüz mü? Hiç kimse budalalığı kabul etmeyeceğine göre, herkes böyle bir vergiyi seve seve öder.
Kral, alaylı alaylı gülerek:
- Hakikatten enteresan bir fikir, cevabını vermiş.
Bu buluşunuza karşılık,sizi akıl vergisinden muaf tutuyorum.
---------------
Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü Galile' ye hasımlarından biri:
- Efendim, demiş. Kulaklarınız, bir insan için biraz büyük değil mi?
Galile:
- Doğru, demiş. Benim kulaklarım bir insan için biraz büyük ama, seninkiler bir eşek için fazla küçük sayılmaz mı?
---------------
Fransa hükümet ricalinden biri Napolyon' un bir muharebede tenkide kalkışıp parmağını harita üzerinde gezdirerek:
- Önce şurasını almalıydınız, sonra buradan geçerek ötesini zaptetmeliydiniz, gibi fikirler belirtmeye başlayınca,
Napolyon:
- Evet, demiş. Onlar parmakla alınabilseydi dediğin gibi yapardım.
----------------
Bir toplantıda bir genç M. Akif küçük düşürmek için:
- Affedersiniz, siz veteriner misiniz? demiş. M.
Akif hiç istifini bozmadan şu cevabı vermiş:
- Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?
-----------------
İdam edilmek üzere olan bir mahkuma:
- Diyeceğin bir şey var mı? diye sorduklarında:
- Bu bana iyi bir ders oldu!!
-----------------
Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona:
- Sen sır saklamayı bilir misin? diye sormuş.
Vezir:
- Evet hünkarım, bilirim dediğinde, Yavuz cevabı yapıştırmış:
- Bende bilirim.
-----------------
Sultan Alparslan 27 bin askeriyle bizans topraklarında ilerlerken, keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla:
- 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der.
Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der:
-Bizde onlara yaklaşıyoruz.
--------------------
Bir filozofa sormuşlar: Şansa inanır mısınız?
Filozof:
Evet, yoksa sevmediğim insanların başarısını neyle açıklardım.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:11 PM
İngilizcenin bittiği an......................................DERS 1)
";Bir Turkce kelime 17 Ingiliz kelimesine bedeldir."
- Afyonkarahisarlilas tiramadiklarimiz dan misiniz ?
Ingilizce tercumesi:
-Are you one of those people whom we unsuccessfully tried to make
resemble the citizens of Afyonkarahisar?
DERS 2)
Yeni baslayanlar icin tercume cumlesi :
-Uc cadi uc Swatch saate bakiyorlar. Hangi cadi hangi saate bakiyor?
Ingilizce tercumesi:
-Three witches watch three Swatch watches. Which witch watch which Swatch watch?
DERS 3)
Simdi ileri derece tercume cumlesi :
-Uc travesti cadi uc Swatch saatin butonuna bakiyorlar. Hangi travesti
cadi hangi Swatch saatin
Hangi butonuna bakiyor?
Ingilizce tercumesi: (bunu kendi kendinize sesli okuyun lutfen!)
-Three switched witches watch three Swatch watch's switches.Which
switched witch watch which
Swatch watch's which switch?
.....
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:11 PM
1. Modeminizi kapattiginizda icinizde bir burukluk hissediyorsaniz;
2. Defterinizdeki tum adreslerde @ varsa;
3. Internet erisimi olmadigi icin annenizle haberlesemiyorsaniz;
4. Telefon faturaniz 2 sayfadan fazlaysa;
5. Esiniz resti cekip "Hayir, bilgisayar yataga giremez!" dediyse;
6. Bilgisayar masanizin sandalyesini bir klozetle degistirmeyi dusunduyseniz;
7. Gulumsediginizde basinizi yan ceviriyorsaniz; :-)
8. Esiniz devamli olarak evlilikte iletisimin onemini vurguluyorsa ve siz de bunun uzerine kendisine yeni bir telefon hatti ve modem aldiysaniz;
9. Kelime islemcinizle birseyler yazarken her noktadan sonra "com" yaziyorsaniz.com
10. "0,1,2,3,4,5,6,7,8,9,A,B,C,D,..." diye sayiyorsaniz;
11. Ruyalariniz 256 renkse;
12. Uyumaya calisirken sleep(8*3600) diye dusunuyorsaniz;
13. Asansore bindiginizde gitmek istediginiz kata ait dugmeyi cift tikliyorsaniz.
Bu internet olayı biraz abartıya kaçmaya başlamış demektir
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:11 PM
BIRINCI DAKIKA
Sevgili günlük,
Bu sabah Hürriyet'in Kelebek ekinde sigarayı bırakmanın vücuda yaptığı olumlu etkileri anlatan bir haber okudum. Bu tarz haberlerden oldum olası tiksinmeme rağmen nedense coşup sigarayı bırakmaya karar verdim. Kararım kesin, sigarayı bırakıyorum. Bu kararımın vücuduma etkilerini gösteren tabloyu başucuma astım. İçimin zehirden temizlenmesini tabloya bakarak daha rahat hissedeceğim. Simdi masanın üzerindeki dolu sigara paketini buruşturup çöpe sallıyor ve sağlıklı gürbüz bir kişi olma yolundaki ilk adımımı atıyorum.
SEKIZINCI SAAT
Sevgili günlük,
Tabloya göre sigarayı bıraktıktan sekiz saat sonra tansiyon ve nabız normale dönüyormuş. İnanır misin, bunu hissediyorum sanırım. Tamam, tansiyon ve nabzımın bundan sekiz saat önceki halinde de anormallik hissetmemiştim, ama normale dönmesi iyi bir şey herhalde. Coşkumu paylaşmak için Teoman'ı aradım, sigarayı bırakmama "geçici Ubeyd Korbey sendromu" adini takti. "Oğlum" dedim, "bak tam sekiz saattir sigara içmiyorum, tansiyonum ve nabzım cillop gibi oldu". Bunu söyleyince kendi nabzının ve tansiyonunun da harika olduğunu söyledi, meğer sekiz saattir uyuyormuş. Y_a_v_s_a_k iste, ben ne diyorum o ne diyor. Yalnız laf aramızda, kafama takıldı gerçekten, demek ki günde sekiz saat uyuyan bir sigara tiryakisinin tansiyonu ve nabzı da günde bir kere normalleşiyor. E peki, tansiyon ve nabız günde üç kez normale dönemeyeceğine göre benim kazancım ne bu isten? Demek ki, savaşı erken bırakmayacaksın. Yoksa Teoman i_t_i_n_d_e_n ne farkım kalır? Onun tansiyonu da normal, benimki de.... Neyse, bakıcaz....
ONUNCU SAAT
Sevgili günlük,
Sigarayı bırakırken başlangıcın çok zor geçtiğini duymuştum. Hiç de değilmiş. Az önce yemek yedim, iştahım açılmış, yemeklerin tadını daha iyi aldım. Yıllardır ilk kez yemeğin üzerine sigara içmeyeceğim.
ON BIRINCI SAAT
Acaba azaltarak mi bıraksam? Sadece yemeklerden sonra içsem mesela? Yok yok, dayanmam lazım. Kuruyemişçiye gidip kabak çekirdeği alayım, oyalanırım.
ON ÜÇÜNCÜ SAAT
İki saattir aralıksız kabak çekirdeği yiyorum. Ve bir de yıldıran dejavu: "abi bu çekirdeğe elini sürünce bırakamıyorsun."
ON DÖRDÜNCÜ SAAT
Kabak çekirdeğini bırakınca yemekten sonrakine benzer bir sigara içme isteği uyandı. Çöpe attığım sigara paketini ararken telefon çaldı, Teoman mis. "Sağlığında yeni düzelmeler var mi?" diye sorup kahkaha attı. Vay ayı vaaay, sigarayla mücadelemde basarisiz olmamı bekliyor demek ki. Bu beni sinirlendirmekten çok kamçıladı. Ulan Teoman, görüşürüz bakalım. İlk isim sigara paketinin olduğu çöp torbasını evden atmak.
ON YEDINCI SAAT
Sevgili günlük,
Kendimden utanıyorum. Az önce kapıdaki çöp torbasını geri almaya karar verdim, kapıcı g.türmüs. Kararsızım, sigarayı bırakanların sinirli olmaya başladığı ve kilo aldığı söyleniyor. Şişman ve sinirli biri olup Hüseyin'e benzemeyeyim sakin?
YIRMI DÖRDÜNCÜ SAAT
Sevgili günlük,
Biliyor musun, sigarayı bıraktıktan 24 saat sonra kalp krizi riski yüzde 25 azalıyormuş. Fena değil ha, ne dersin? Teoman'ı aradım az önce, sana en fazla 15 gün veriyorum dedi. Kalp krizi riskinin azalmasından söz ettim, güldü. Gül bakalım Teoman efendi, gül... Gidip kabak çekirdeği alayım.
IKINCI GÜN
Sevgili günlük,
Dün çok kötü geçti. Kuruyemişçiye gidip bir kilo kabak çekirdeği aldım. Gazeteleri çıkmadan okusaydım keşke, Hincal Uluç kösesinin yazısını "kabak çekirdeğinin cinsel güce katkılarına ayırmış. Allahım, ya kuruyemişçi de okumuşsa yazıyı? Ulan yüz gram al çık, bir kilo niye alıyorsun? Bundan sonra o dükkanın önünden geçemem.
ÜÇÜNCÜ GÜN
Sevgili günlük,
Çok güzel bir gündeyiz. Sigarayı bırakmamın üzerinden 72 saat geçti, yani sinir uçlarım bugünden itibaren yenilenmeye başlıyor. Daha da güzeli, sevgilim geliyor. Bugün biraz sinirli gibiyim, kızın yanında arıza yapmasam bari...
DÖRDÜNCÜ GÜN
Sevgili günlük,
Dün ne güzel başlamıştı hatırlarsın, ama korktuğum başıma geldi ve sevgilimle kavga ettim. Her şey iyi başlamıştı halbuki. Bir ara dışarı çıktık, ben sosisli sandviç almak istedim, hanımefendi karşı çıktı. Neymiş, yürüyerek yemek yenilmezmiş. Durduk yerde kavga çıktı. Sonunda dayanamayıp karşıdaki lokantaya gittim ve patlıcan musakka söyledim. Garson tabağı getirir getirmez hatunun yanına koştum ve "yürüyerek yemek öyle yenmez böyle yenir" diyerek elimde tabak yürümeye başladım. Bir yandan da musakkayı yemeye çalışıyorum. kız kaçmaya başladı, ben de pesinden koşuyorum. Bir ara ağzımdan köpükler çıktığını fark edince durakladım. Elimdeki tabağı çöpe atıp eve döndüm. Sevgilimin telesekreterine not bıraktım, umarım arar.
BESINCI GÜN
Bu sabah İstikbal'den çek-yat gelecekti, öğlene kadar bekledim, ne gelen var ne giden. Birden sinirlerim tepeme çıktı, elimde odunla beklemeye başladım. Hayır, niye sözünde durmuyorsun kardeşim? Sabah dediysen sabah getir. Adamlar saat üçte geldiler, ben odunla kapıya çıkınca tedirgin olup kaçtılar. İstikbal'i arayıp siparişi iptal ettim, Yataş'ı var Mobella'si var canim, banane yani...
ALTINCI GÜN
Sevgilim aradı, bana çok kızgın olduğunu söyleyip bir çuval zır zır yaptı. Zaten ona moralim bozuk, bir de Teoman gelip karşımda fosur fosur sigara içmesin mi? Dumanı suratıma üflediğinde çaktırmamaya çalışarak içime çekmeye çalıştım. Ulan özlemişim be...
YEDINCI GÜN
Kabul etmem gerekir ki bugün çok sinirliydim. Gevşemek için televizyonu açıp belgesel izlemeye başladım. Discovery Channel'da Timsah Avcısı diye bir lavuk var, 10 dakika dayanamadım herife. Eline bir yılan almış, yılan çıtır çıtır ısırıyor, bu gevrek gevrek gülüyor. Neymiş, yılan zehirsizmiş. Ya arkadaşım, zehirsiz diye ne bu yani? National Geographic'i açıyorum, zürafalar var, daha iyi. Ama zürafalardan, Mary ve ailesi diye söz ediliyor. Allah belanızı versin hepinizin. Süt içip uyumaya karar veriyorum, süt şişesinin üzerine "lütfen çalkalayınız" yazmışlar. Çal-ka-la-mi-yo-rum. Mecbur muyum lan sizin şişenizi temizlemeye. Para almasını biliyorsunuz essogluessekler sizi be!
SEKIZINCI GÜN
Aksam arkadaşlarla bira içmeye gittik. Bu insanlar ne kadar anlayışsız var ya günlük, aklin oynar. Ulan zaten sigarasız bira içiyorum, beynim sulanmış, hala üzerime geliyorlar. Masada ideolojik hadise çıktı, dışarı kadar uzadı. Tartışma sorun değildi de "sigarayı bıraktığından beri kilo aldın lan koca g.t" deyince dayanamayıp kafa attım Teoman'a. Yapmasam iyiydi.
SEKIZINCI GÜN
Teoman arayıp bir daha benimle görüşmek istemediğini söyledi. Çok umurumdaydı lavuk. Gereken cevabi verdim zaten. Bu arada, gazetede okudum yine. Sigarayı bırakmanın çeşitli yöntemlerinden bahsediyordu. Azaltarak bırakma ve marka değiştirerek bırakma maddeleri ilgimi çekti. Acaba? Ama yok yok, bu kadar dayandım, gerisini getirmek lazım.
DOKUZUNCU GÜN
Sevgili günlük,
Sana ne zamandır sevgili günlük diye seslenmediğimi fark ettim. Oysa sen bu dünyada beni anlayan tek varlıksın, tek dostumsun. Bugün ne oldu biliyor musun, sevgilim beni terk etti. Alçak kadın, manyaklaştığımı söyleyip ayrıldı benden. Bu arada kabak çekirdeğinin b.kunu çıkardım, her tarafımda sivilce çıktı.
ONUNCU GÜN
İki gün önce, sigarayı bırakmanın çeşitli yöntemlerinden söz etmiştim. Ben iki yöntemi
birleştirip hem marka değiştirdim hem de azalttım. Günde üç tane yemeklerden sonra Parliement içiyorum. O kadar zaman sonra ilk içilen sigaranın bir güzel kafası var, şaşırırısın.
ON BIRINCI GÜN
Kendime bir iyilik yapıp sigarayı beşe çıkardım. Ha üç, ha beş. Eskiden günde bir paket içiyordum, simdi beş tane içiyorum. Yine kazançlıyım yani...
ON IKINCI GÜN
Bugün gazetede Amerika'da yapılan bir araştırmayla ilgili haber okudum. Habere göre günde 10 taneye kadar sigaranın çok fazla zararı yokmuş. Üstelik sigaranın markasını değiştirmekten falan bahsedilmiyordu. Madem öyle günde 10 tane Camel içebilirim.
ON ÜÇÜNCÜ GÜN
Sevgilimi ve Teoman'ı arayıp özür diledim. Sevgilim, bir süre daha görüşmek istemediğini söyledi. Ağzımdan köpükler çıkarken koşturduğum sahneyi unutamıyormuş. Haklı kız, bir şey söyleyemedim. Teoman aramızda geçen hadiseyi sigaraya yordu, ona göre yavaş yavaş sigara içmeye başlayınca beynim tekrar faaliyete geçmiş. Neyse barıştık ve yarin aksam buluşmaya karar verdik.
ON DÖRDÜNCÜ GÜN
Teoman'la ocak başına gittik. İçtiğim sigaraları saymadım. Teoman'ın da dediği gibi, sigaranın zararlarını bilerek içiyorum, kime ne? Sana da soruyorum günlük, sanane?
ON BESINCI GÜN
Püfür püfür içiyorum sigaraları. Bir de, "sigaraya tekrar başlayınca ne olur" tablosu yapmaya başladım. Sevgilim de bir daha sigarayı bırakmayacağım sözünü verince geri döndü. Elveda günlük, bir daha isim olmaz seninle.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:11 PM
Bilgisayar acılış mesajları:
- Ad Soyad girin
- Sifrenizi girin
- Ikametgah girin
- Nufus sureti girin
- Annenizin genc kızlık soyadını girin
Internette gideceginiz adresi yazdiktan sonra ekrana gelen mesajlar:
- Emin misiniz?
- Ciddi misiniz?
- Bak son defa soruyorum!
- Günah benden gitti, bağliyorum.
e-mail almak için yapilmasi gerekli islemler:
1. Nufus Cuzdani asli ve noter tastikli fotokopisi
2.Ikametgah senedi
3.Savciliktan iyi hal kagidi
4. 6 fotograf
5.Son 3 ay icinde alinmis isme tescilli elektrik,su,dogalgaz faturasi
(odenmis olacak)
6. Erkek kullanicilarin Askerlikle iliskileri olmadigina dair tecil belgesi veya teskere belgesinin Noter tasdikli sureti.
7. 18 yasini doldurmamis kullanicilarda velilerinin yazili izin belgesi...
Not: Internet e-mail kullanim depozitosu 400$ olup aylik 50 milyon kullanim ucreti alinacaktir faturasini odemeyen abonenin e.maili kesilir.
(not: Internet isleri genel Mudurlugu, hicbir tebligat yapmadan abonenin e-mail adresini onceden haber vermeden kapatma veya degistirme hakkina sahiptir)
Baglanamama mesajlarI:
- Bu siteye giris Internet Yuksek Konseyi tarafindan yasaklanmistir.
- RTUK bu siteyi,cocuklarin zihinsel gelisimini engellediginden
dolayi bir(1) gun sure ile kapatmistir. - Aradiginiz adres Anayasa'ya aykiri bulunmustur.
- Site borcundan dolayi kapatilmistir
Baglanma mesajlari :
- Sitemizi sectiginiz icin tesekkür ederiz, sitemize girmekle artık sadece bizim sitemize geleceginize ve baska hic bir adrese gitmeyeceginize dair bir anlasmayi kabul etmis oluyorsunuz. Bu durumu kabul ediyorsaniz "Evet", etmiyorsaniz "Evet" tusuna basin. Ihtilaf halinde Istanbul Mahkemeleri gecerli olacaktir.
Hata mesajlari:
- Ulasmaya calistiginiz bilgisayarin mahallesinde elektrikler kesik oldugundan baglanti kurulamiyor.
- Eksik tusa bastiniz, lutfen tekrar deneyin.
- "Q" harfine bastiniz, bu durumun bir yanlislik sonucu olduguna inaniyoruz, Bir kez daha "Q" harfine basmanız halinde bilgisayariniz takibe alinacaktir.
- Hatasiz bilgisayar olmaz.
- Kime sikayet ederseniz edin.
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:11 PM
Sevgili torunum Yilmaz,
(Bizim yasadigimiz donemde cocuklara dedelerinin adini koymak gibi adet vardı
bu aliskanlik hala suruyorsa, bu isimde bir torunum olabilir ama ben bu gelenegin
bitmis olmasini umarim, zira sirf dedesinin adi Suayip diye hayati kayan yavrucaklar
var.)
Sana bu mektubu iki bin yilindan yaziyorum. Gazeteden istediler. Sen simdi gazete
nedir, diye sorarsin! Biz bu yillarda haberi kagitlara yazip dagitiyoruz. Kabul ediyorum,
cok zor ve cok ilkel bir yontem ama o kadarda kotu durumda degiliz canim, gecen
gun deden buyuk bir fiyakayla internette chat yapti. Henuz geyik muhebbetinde
kullaniyoruz bilgisayari ama olsun. Ayrica ben senin yasindayken buyuk buyuk
dedemin bana yazdigi mektup iki ton agirligindaydi! Magaranin duvarina kazimis,
getiren arkadas az kalsin gocuk altinda kaliyordu. Yani beterin beteri var Yilmaz'cigim.
Aslinda bu mektubu sana biraz da ozur dilemek icin yaziyorum. Benden once yasamis
cok akilli ve huzunlu bir Kizilderili'nin soyledigi "bu dunya bize atalarimizdan kalmadi,
cocuklarimizdan odunc aldik" sozunu anlamasina anladik, hatta bir suru kartpostal da
yaptik, cok guzel grafik tasarimlarla yazdik bu akilli adamin lafini ama yine de herseyi
berbat ettik. Enerji lazimdi ve tepemizde gunes bazen on saat cayircayir donerdi ama
biz kendimizi bir golgeye atip nukleer salakliklarla ugrasirdik. Yani su anda okul
arkadaslarinin bazilarinin uc tane kulagi varsa bunda hepimizin sucu var. Ama sen
benim torunum olduguna gore mutlaka yapmiyorsundur ama sakin o cocuga "kulagini
ac da beni iyi dinle" turdunden kulak memesi kivaminda sakalar yapma. (Mektubun bu
acikli bolumunun aynisi buyuk buyuk dedemin bana yazdigi mektupta da vardi
maalesef. Umarim senin yazacagin mektup da boyle bir bolum olmaz.)
Evet iklimi de degistirdik. Kitaplarda ya da bilgi kaynagi olarak ne kullaniyorsaniz iste
onda yazanlar dogrudur. Bir ara dort mevsim vardi.Mesela bunlardan bir tanesinin adi
bahardi ki inanamazsin butun insanlarda hatta hayvanlarda bile asik olma ihtiyaci
uyandirirdi.Tabi bu durum kimi kazalara da yol acmiyor degildi ama yine de omrun en
guzel mevsimiydi. Sonra yaz... O muhtesem kamasma... Ama hala anlamiyorum ayni
yerde hem iseyip hem nasil yuzdugumuzu.
Sevgili Yilmaz , iki bin yilina gelene kadar cok aptalca seylerle mucizevi isleri birarada
yapmis insanogullarindan sadece birisi olarak ve buyuk deden olma sifatiyla sana
soylemek istedigim sudur: Ben bilimkurgu sevmem. Bizde gelecegi duslerken abartma
adeti vardir. Inanmazsin benim cocuklugumda Uzay 1999 diye bir televizyon dizisi vardi
ve orada anlatilanlar gercek olsaydi benim gecen sene Jupiter'deki yazligima tasinmam
gerekiyordu ama su anda en buyuk numaramiz yukariya binlerce uydu gondermis
olmamizdir. Antenin hallicesi iste... Ben yuz yil sonra isinlanmayi bile becerse insan,
insan kalacaktir diye dusunurum.(Isinlanma bizim bilimkurgucularin buldugu bir laf, alay
edeceksin onlarla,et"
Sevgili Yilmaz, ucan arabalara bile binsen, onur her insana lazimdir.Onurunu ve asik
olma yetenegini asla kaybetme. Buyuk deden bunlara dikkat ederdi.Gozlerinden
operim. Haa bu arada 2071 yilinda saniyorum buyuk bir tantanayla Turkler'in
Anadolu'ya girisinin bininci yili kutlanmistir. Merak ettim Malazgirt'in yolu da yapildi mi?
Deden Yilmaz Erdogan
GooD aNd EvıL
08-21-2007, 10:12 PM
mc donalds dürüm satmaya başladı ...
Mc Donalds , eğer italya'da pizza , çin'de suşi satmıyorsa yakında bizim fırıncılar yardım alıp , italya'da lahmacun , eminönündeki balıkçılarda çin'de balık ekmek satmaya başlar vesselam ...
tabi süper gücü oluşturanların para için nerelere kadar eğilebileceğine iyi bir örnek ha ..? ne dersiniz ..?
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:21 AM
"Biz demistik ama Ortega'nin futbol hayatini bitiririz diye..."
"Baskent Ankara'nin ismini de Anakara olarak degistirelim oldu
olacak..."
"Hastiiirr.. Seneye takima Alex'i transfer edecektik be!!"
"Apo'nun aglamasi durmak bilmiyor efendim..."
"Tayyip Bey müjde müjde! Dünyada bizdekiler disinda at kalmadi
efendim..."
"Abi yemisim Halikarnas'ini, Barlar sokagini! Bodrum Helga'siz Emma'siz
çekilir mi simdi yaa!"
"Kurt hikayesi artik inandirici olmaz. Tarih kitaplarinda da degisiklik
yapmak lazim simdi. Yaz bakalim: Orta-Asya Denizi'nden Anadolu'ya
gelirken
Türkler'e bir yunus yol gösterdi..."
"Heyooo!! Dünya Cografyasi'ndan yirttik oglum! Dersler bos geçicek."
Ah be Orhan Abi! Batsin bu dünya deyip durdun! Bilmiyo musun Türk'e
biseyolmaz.. Al buyur! Kaldik bi basimiza iste!"
Duydun mu Miralay Suphi Bey, düsmanin tamami denize dökülmüs
sonunda..."
"Ben simdi nereme sokucam bu Green Card'i laann?"
"Abi Edirne'den Ardahan'a gidilir mi be? Dünyanin yolu!!!"
"Çekiliste gemiyle dünya seyahati mi kazanmisim? Gidin baskasiyla kafa
bulun lan.."
Ulan simdi isin yoksa 4 yilda bir Olimpiyat düzenle dur."
"Amma balik yeriz artik bee!!"
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:21 AM
Çok kolay bir ders. Ben A almıştım.
Baba, bu dönem kitaplar çok tuttu.
Yedi göbekten İstanbul'luyuz.
Üç saatte Ankara'ya indik.
Çok yakın ahbabım olur.
Elimizde büyüdü.
Orada durumunu toparlamış. Paraya para demiyormuş.
Paranın ne önemi var muhim olan insanlık.
Abi sen kapat, ben hemen arıyorum.
Çocuğu çıkardım bile, birazdan sende.
Kesinlikle kırılmaz.
İmkansız, daha ucuza bulamazsınız.
Şimdi seni düşünüyordum.
Hayır efendim çekmez.
Giyince açılır, merak etmeyin.
Çek bekliyorum, geç kaldı, gelsin hemen yatıracağım.
Seni sevdiğim için yapıyorum bunları.
Kapatmam lazım, ocakta yemek var.
En doğru, en hızlı, en detaylı haberler için bizi izleyin.
Biz demokrasinin bekçisiyiz.
Saat durmus, çalmadı.
Yok canım, benim değil, arkadaşlar unutmuş.
Biz de şimdi içeri girdik.
Biz de tam kapıdaydık.
Aaa, sana en az beş e-mail gönderdim, almadın mı?
Sürekli arıyorum, düşmüyor.
Karım çok hasta, acil servise yetiştirmem lazım.
Oo hooo...çoktaaaan.
En geç haftaya hepsini öderim.
Arayacaktım ama işler çok yoğun, kafamı kaldıramıyorum.
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:23 AM
Başarısız yönetici: karar alma kabiliyeti olmayan,analiz edemeyen,yalakalıktan hoşlanan,muhtemelen torpilli yönetici tipi.
Başarılı yönetici:başarısız yönetici sınıfına girdiği halde, bunun personelden kaynaklandığı konusunda üst yönetimi ikna eden bir tür yavşak.
Üst düzey yönetici:sorunları analiz edip,araştırarak yeni kararlar almak yerine,alttaki yöneticilerin söylemlerini direkt olarak değerlendiren bir sığır türü.(koltuk sevici)
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:23 AM
Sana yaza yaza yaz geldi. Mesaja zam geldi. Daha yazacaktım ama kontürüm bitti...
Sen bir meleksin, dağda gezen ineksin, ot veririm yemezsin, Allah belanı versin...
Bataryası zayıf rüyalarımda , kapsama alanı dışında kalan sevgilime.. Şebeke hatası nedeniyle ulaşamadım, şimdi yüreğimde full çeken hattımla seninleyim...
Bu mesaj özel bir frekansla gönderilmiştir. Zekilerde hafıza kaybı aptallarda kısa süreli körlük kavşakta olanlarda ise bir anlık gülümseme yapar...
Aşk bir muz kabuğudur, dikkat etmezsen ayağın değil, hayatın kayar.
Doğa'nın kanunu varsa Arif Sağ'ın sazı var.
Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış. Onuncu köyden sesleniyorum. SENİ SEVİYORUM...
Bir sana, bir de sabah uykusuna hastayım. Hangisini seçsem diye hep ikilemdeyim.
Hayatta üç arkadaş vardır,biri ekmek gibidir har zaman ararsın ,biri ilaç gibidir gerektiğinde ararsın,biride mikrop gibidir o gelir seni bulur.
Dün rampada görmüşler seni, dagıtmışsın şanzımanı freni,bizde asla yok öyle arıza, haydi durma sende takıl Oto Aygaz'a!
Sayın abonemiz. Faturanızı zamanında ödemeğinizden dolayı hattınız kullanıma kapanmıştır. Telsim Müşteri Hizmetleri.
Aşk bir sudur , iç iç kudur !!! Aşk bir vişne iç iç kişne!!!
Aşk havuzuna aptallar düşer, ama beni ittiler!...
Şu anda her 100 kişiden 35'i uyuyor, 10'u yemek yiyor, 35'i çalışıyor, 10'u araba sürüyor, 4'ü ders çalışıyor, 1 tane salakta elnde telefon sms okuyor!
Tanrı önce erkeği yarattı sonra erkek sıkılmasın diye kadını yarattı,sonra erkek canına kıymasın diye tütünü,esrarı,kokaini yarattı...
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:23 AM
Halamlarda otururken günün birinde şaşkın postacımız kapıyı çalar ve der ki : "Üçüncü kat bunun bir üstümü?" Halamlarda ikinci katta oturmaktaydı o zamanlar .Müziplik bu ya postacıya "Hayır bunun bir üstü 3.Kat senin aradığın 4. katın bir aşağısı" deriz. Adamin kafası o kadar karışır ki bu durumda "Pardon ya ben galiba yanlış geldim" der ve kapıyı kapatır.Tabi biz yerlerde :)
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:23 AM
Medyanın sürekli gözü önünde bulunan iki insan.. İki taban tabana zıt
karakter... "Film Gibi" programı ile vatandaşı ekran başında ağlatan
yönetmen Sinan Çetin ile "Biri Bizi Gözetliyor" programında izleyenlerinin
kanını donduran Doğa Bey..
İmaj durumları
Sinan Çetin: Sadece Türkiye'nin değil dünyanın en kıllı program sunucusudur.
Ülkemizin en fazla reklam filmi çeken yönetmeni olduğu halde bir tane bile traş bıçağı reklamı işi alamamıştır. Özellikle Derby firması bu arkadaştan umudu kestiği için kendisine kin beslemektedir. Son numarası saçlarını arkadan bağlamasıdır. Milli bayramlarda beyaz kurdele takarsa şaşırtıcı olmaz..
Doğa Bey: Sinan Bey'in aksine yüzünde bir tane bile kıl yoktur.. Epilasyonu doğuştan yapılmış gibidir.. Eline bir kez bile kara saplı Derby bıçağı almamıştır.. Buna rağmen ekrana çıktığında cillop gibi ışıldar.. Onun da traş bıçağı firmalarından reklam teklifi alma şansı yoktur.. "Ne traş takımı ne makyaj takımı, ille cilt bakımı.. İlle cilt bakımı" sloganıdır..
Giyim tarzları
Sinan Çetin: Sadece siyah rengi kullandığından Neslihan Yargıcı'nın emmioğlu gibi durur.. Kıyafette seçici değildir.. Onun için siyah olduktan sonra DKNY'tan alınma bir kabanla Sivas işi keçe kepenek arasında fark yoktur.. Ayakkabıya da sıcak bakmaz ya postal türü botlar giyer veya yalınayak gezer.. Programına smokin ile çıkmasının sebebi seçiciliği değildir.. Günün birinde Komser Şekspir filmine Oscar vereceklerine inandığından kalabalık önüne smokinle çıkar..
Doğa Bey: Altında smokin pantolon, üstünde gömlekle ekrana çıkar..
Prodüksiyon amiri programın bu kadar tutacağını ummadığından smokinin ceketini almamıştır.. Pantolon belinin göğüs hizasında durması terzilik hatası değil bilinçli bir tercihtir.. Prodüksiyon amiri Onun boy atacağına inandığından pantolonu üç beden büyük seçmiştir..
Teknik kullanma
Sinan Çetin: Yakınlarına kavuşma umudu ile programa katılanlarla başarılı bir şekilde duygusal yakınlık kurar.. Temsil, programına katılan bir kadın onu tanıyınca "Evden kaçan kocam iyi ki buraya gelmedi.. Gelseydi Sinan Bey ile aramızda yaratılan büyü bozulurdu" diye düşünür.. Birbirlerine kavuşanlar ise sorunun çözülmesinden çok Sinan Bey ile yakınlaştıklarına sevinirler..
Doğa Bey: Yarışmacılarla kesinlikle duygusal yakınlık kurmaz.. Talimatlarını tekdüze bir ses tonu ile ekrandan verir.. Ekranın karşısında hiç kıpırdamadan dakikalarca durması televizyon sektörüne duyduğu saygıdandır..
Ama durumu bilmeyen seyirci Doğa Bey'in pille çalıştığını, hareketsiz kaldığı zaman da pilinin zayıfladığını sanmaktadır..
İnsani ilişkiler
Sinan Çetin: İnsanları sever, tanıdığı herkese "potansiyel sanatçı" gözüyle bakar.. Şefkatli ve vericidir.. Film çekimleri sırasında sürekli meyve yemesine rağmen artanları çalışanlara dağıtır.. İnsanlarla rahat ilişki kurar.. Yeni tanıdığı insanları hemen yemeğe davet etmesi ve onların beslenme alışkanlıklarını izlemesi en büyük zevkidir..
Doğa Bey: Onun için insan yok yarışmacı vardır.. Yarışmacıları da numaraları ile tanır.. Yüz günlük yarışma süresince sabah akşam izlediği yarışmacılara numaraları ile hitap etmesi bu yüzdendir.. Temsil "Sıfır beş Edi.. Sıfır beş Edi.." diye diye ikinci dönemde birinci olan yarışmacıyı psikiyatrislerin eline düşürmüştür ama bunda kasıt yoktur.. O yarışmada birçok Edi olabileceğini düşündüğünden tedbirli davranmaktadır..
Psikolojik durum
Sinan Çetin: Rahat ve komplekssizdir.. Kimin hakkında olursa olsun aklına geleni söyleyip rahatlar.. Sonra rahatı kaçanların tedavisine girişip aylarca zaman harcar.. Ancak onun bu rahat tavrı kolay anlaşılmaz.. Yine de tanıyan herkes ona katlanır. Özellikle yakın çalışma arkadaşları "Birgün bunun da ilacı bulunacak.." diye umutlandıklarından "Horoza yükleyin odunu, getirin sineğin budunu.." türünden talimatlarına tepki vermezler.. O bir hiperaktiftir.
Doğa Bey: Psikolojisi yoktur.. Soluk alıp verme refleksi vardır.. Hakkında söylenenlere ya da yarışmacıların kendisi için ne düşündüklerine aldırmaz.. Hakkında çıkarılan "Mustafa Topaloğlu'ndan duyduk o da uzaylıymış.." söylentilerinden etkilenmeden işini sürdürür.. O bir hiperpasiftir..
TakıntIıları var mı?
Sinan Çetin: Çekeceği filme uygun bir cümle bulmadan çalışmaya başlayamama takıntısı vardır.. "Evi ev eden avrat, yurdu yurt eden devlet.." lafını bulamadan Propaganda filmine başlayamamıştır.. Komser Şekspir'i çekmek için de aklına "Fare deliğine sığamamış, bir de kuyruğuna kabak bağlamış.." lafının gelmesini beklemiştir..
Doğa Bey: Elenecek kişiyi seçmek için görüşme odasına aldığı haftanın birincisine "Kapının kapandığından emin misiniz?" diye ısrarla sorması takıntısıdır.. Canlı yayında olduklarını, bu gizliliğe gerek olmadığını kendisi de bilir ancak sormadan duramaz.. Bir de 'üçte bir kuralını' bir yarışma boyunca en az yirmi kere hatırlatmaktan zevk alır..
Ailevi durumları
Sinan Çetin: Kalabalığı sever.. Eşi, dört çocuğu, yüzlerce yakın akrabası vardır.. Kent aşiretleri arasındaki sayısal sıralamada "Çetin ailesi" ikinci sırayı alır.. Adana'nın Cano aşiretine geçilmeyi hazmedemediği için film setlerinde ihtiyacından dört kat fazla eleman çalıştırır..
Doğa Bey: Bugüne kadar medyada kimse ile görünmemiştir.. Türkiye'nin en popüler programının yıldızı olduğu halde soyadını bilen de yoktur.. Memleketi de bilinmediği için hakkında çıkarılan "Uzaydan geldiği" söylentileri inandırıcılık kazanmaktadır.. Yine de tekdüze bir ses tonu ve sıfır mimik ile konuşması, her üç kelimede bir "mekanik olarak" es vermesi bir "android" olduğunu kanıtlamaz..
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:23 AM
Yüzmek zayıflatıyorsa balinalar nerede yanlış yapıyorlar?
Süper yapıştırıcı herşeyi yapıştırdığı halde niçin içinde bulunduğu
tüpün iç
çıdarlarını yapıştırmamaktadır?
Niçin yanlış çevrilen telefon numarası hiçbir zaman meşgul çalmaz?
Niçin falcıya gitmeden evvel randevu almak gereklidir? Geleceğimizi
bilemez
mi?
Eğer bugün hava sıcaklığı 0 derece ise ve yarın iki kat daha soğuk
olacaksa,
yarın hava kaç derece olacaktır?
Niçin "tek heceli" kelimesini diyebilmek için dört hece kullanmaktayız?
Neden insanlar gökyüzünde 400 Milyon yıldız var denildiğinde
inandıkları
halde, yeni boyalı yazan yüzeyi elleriyle yoklarlar?
Niçin limonlu gazozların içerisinde bir sürü suni tatlandırıcı varken
bulaşık deterjanında gerçek limon suyu kullanılmaktadır?
Işık 300.000 km/sn hızla yayıldıgına göre karanlık hangi hızla
çökmektedir?
Işık hızında giden bir arabada oturduğumuzu varsayarsak, farları
yakınca ne
olur?
Niçin fare kokulu kedi maması yok?
Teflona hiçbir sey yapışmadığı halde teflon tavaya nasıl yapışmıştır?
Niçin uçaklarda paraşüt yerine can yeleği vardır? Eğer uçağın
karakutusu
kaza anında parçalanmıyorsa neden bütün uçak bu kutunun üretildiği
maddeden
yapılmamaktadır?
Bunların tamamını akılcı bir şekilde cevaplayabilen kaç deli vardır?
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:24 AM
Bunu bizzat ben sınavda yazdım tescillidir
biyolji sorusu
Soru=vücudun savunma şeklini yazın:(2 örnek)
1. gerilla taktiği
2. toplu müdafaa toplu hücum
Soru=sünger doku çeşitlerini yazın.
1.süngerbob
2.scotchbırayt
3.ayakkabı süngeri (olur mu hocam)
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:25 AM
cimbomlumusun? allah başka dert vermesin.
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:25 AM
- İyi adamlar çirkindir.
- Yakışıklı adamlar iyi değildir.
- Yakışıklı ve iyi adamlar eşcinseldir. - Yakışıklı, iyi ve heteroseksuel adamlarr evlidir.
- Çok yakışıklı olmayan ama iyi olan adammların parası yoktur.
- Parası olan, çok yakışıklı olmayan ama iyi adamlar, bizim onların parası peşinde olduğumuzu düşünür.
- Yakışıklı ama parasız adamlar bizim parramız peşindedir.
- Parası olan, çok iyi olmayan ama nasılssa heteroseksüel olan adamlar bizim yeterince güzel olmadığımızı düşünür.
- Bizim güzel olduğumuzu düşünen heteroseeksuel, biraz iyi ve parası olan adamlar korkaktır.
- Biraz yakışıklı, biraz iyi, bir miktar parası olan ve heteroseksuel adamlar utangaçtır ve asla ilk hareketi yapmazlar.
- Asla ilk hareketi yapmayan adamlar, inssiyatifi biz ele aldığımızda otomatik olarak bize ilgisini kaybeder
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:26 AM
Fatih Terim: Hakan sen topları Necatiye indireceksin
Hakan Şükür: Tamam abi
Fatih Terim: Abi degil hoca diyeceksin
Hakan Şükür: Kime Necati ye mi hoca diyecem?
Fatih Terim: Hayır aptal herif bana
Hakan Şükür: iyi de sen oynamıyon ki , topları sana indirsem taç olur
Fatih Terim: Fatih soyun Hakanın yerine oynuyorsun
Fatih Terim: Arkadaşlar saha kenarından o kadar taktik veriyorum anlamıyorsunuz. Beni anlayabilmeniz için size e-mail mi göndermem gerekiyor !?
Tuncay Şanlı: İyi de hocam , hakem benim kolyeyi bile çıkarttırdı , leptopa ne der bilemicem
Fatih Terim: Tuncay olm sana özel masa bilgisayarı kurdurdum yedek kulübesinde
Gökdeniz Karadeniz: Len Tuncay zaten ben de cezalıyım , beraber counter oynarız
Fatih Terim: Arkadaşlar bütün toplar Emrede buluşuyor
Emre: Hocam ayıp oluyor ama , her duyduquna inanacaksan işimiz var senle
Fatih Terim: Hakan soyun oyuna girecen
Oğuz Hoca: Hakan yok hocam
Fatih Terim: Nasıl yok !?
Oğuz Hoca: Teravihe gitmiş , Ramazan ya o bakımdan
Fatih Terim: hönk
Fatih Terim: Yıldıray ısın
Yıldıray: 50 saattir ısınıyom , buharlaşacam ya
Fatih Terim: Oguz soyun oyuna girecen
Oguz Hoca: Hönk! Hocam ben futbolu bırakalı 8 sene oldu , antrenörüm ben
Fatih Terim: Valla mı len!
Oguz Hoca: Ulan tam bunadı bu
Fatih Terim: O boynundaki ne evladım
Hakan Şükür: At nalı hocam , uğur getirsin diye taktım
Fatih Terim: Ayagına tak sen onu ayagına töbe töbe!
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:26 AM
Eğer ilgilendiğiniz kişi bir koç kadını ise, işiniz oldukça zordur. İlk karşılaştığınızda onu çok bağımsız, kimseyi takmayan, hep kendi bildiğini okuyan, özgür, hareketli bir yapıda olduğunu sanabilirsiniz. Sanmaya devam edin , ama koç kadını özgür düşünmeyi sever, ayaklarının her zaman yere basmasını ister ve erkeklere zor güvenir. Eğer koç burcundan bir sevgiliniz varsa, her gün testte tabi tutuluyorsunuz demektir. İyi yanı ise, aşık olunca dünyayı görmez, yalnız sevdiği adamı yaşar. Onun peşinden gider, sever, sallar, kovalar, heyecanlandırır, hoplatır, canım cicim der. Ama koç kadınını elinizde tutmak zordur, çabukta sıkılı verir. Bir bakmışsınız out olmuşsunuz. İşte bunlar iyi yanları idi, siz birde kötü yanlarını duysanız, ona hiç uğramadan doğru evinize giderdiniz. Koç kadınlarının bireysellikleri çok gelişmiştir. Sakin gözükebilir ama her an hamle yapmaya ve sizi mat etmeye hazırdır. Yani bu koçlar fena ısırır, bildiğiniz gibi değil, hani vakit daha erkense, o sizi ters düz yapmadan yoldan sapın derim. Ama şu da unutulmamalı, ne pahasına olursa olsun hayatta bir kere koç kadınına aşık olunmalı, yoksa diğer 11 burcun değerini nasıl anlardınız.
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:27 AM
bu yazıyı okurken bakalım ne anlayacaksınız:
ı got a me the can but the :D :D
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:27 AM
____Hakkı abi senin için öyle böyle diyorlar doğru mu?
____Bu yemeğin tadı bıraz tuhaf degilmi kuzum
____Ab i burası galiba galatasaray türübünü deyil
____Elektrikçiye ne luzum var ben hallederim
____Sana da bir yanık kokusu geliyor mu hayatım
____Erkeksen gel lan "ssss......"...
____Kanka o elindeki bıcak mı?
____Bır agrı kesıcı alıyım yav
____2 eldir tas calıyorum ruhunuz duymuyor
____Abı sana bı suprızım var...
____O elındekı gercek sılah mı kuru sıkımı bır bakabılır mıyım ......
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:27 AM
Amerika da evli çiftler arasında yapılan bir araştırmaya göre, bakin bazı erkekler eslerinin nelerinden şikayet ediyor:
"Karım aşırı kilolu ama sorun bu değil sorun su: TV de maç seyrederken ne zaman cok onemli bir pozisyon olsa ekranın önünden geçeceği tutuyor!!"
*Howard, Dodge City, Kansas*
"Bir sabah kahvaltıyı kendim hazırlayıp ayağına kadar getirdim, onu mutlu etmek istedim....ama o çıldırdı: "Benim saat kaçta ne yiyeceğime sen nasıl karar verirsin!!!!" diye tepsiyi kafama fırlattı..."
*Ted, Wexford, Pennysilvania*
"Benim her şeyimde gözü var...ona bir suru kıyafet alıyorum ama o benim t-shirtlerimi giyiyor, bir suru çorabı var ama yatağa benim çoraplarımla giriyor, benim tras malzemelerimi kullanıyor hatta benim boxerlarımı bile giyiyor!!"
*Dave, Massachussets*
"Karım her şeyin listesini yapıyor alınacak şeyler, yapılacak isler, aranacak insanlar... bir şey listede yoksa ona yaptırmanın imkanı yok. Bir gün espri olsun diye listenin altına "kocamla sevişmek" maddesini ekledim...o günden beri günlük listesine yazmamışsa sevişmiyoruz"
*Nick, Washington*
"Çorba içişini taa öteki odadan duyabilirsiniz"
*Bruce, New Jersey*
"... Bir şeyi kafasına takti mi kafasında saatlerce senaryolar kuruyor, halledene kadar da kimseye rahat vermiyor. Tamam, tatilimizi ya da bu gün ne yiyeceğimizi planlamak önemli değil, ama evi dekore edeceğimiz zaman görmeliydiniz sürekli kafasında bir şeyler tasarlamaktan tam 2 gün 2 gece uyumadı, beni de altüst etti. Gecenin 3 unde sizi durtukleyip duvarlar krem rengi mi olsun bej mi diye soran birini dusunebiliyor musunuz?
*Jim, Minneapolis*
"... Karim azılı bir vejetaryen dışarıda yemeğe gittiğimizde etrafta et yiyen birileri varsa yanına gidiyor, ölü ineği nasıl yiyebiliyorsunuz?",
"Şu domuzu siz yiyesiniz diye öldürmeleri hiç içinize dokunmuyor mu?" diye milleti rahatsız ediyor"
*Miles, Los Angeles*"
... Karim çok çekici bir kadın, ama alışveriş tutkusu bir felaket... Sırf onun kıyafetleri için ikinci bir ev almamız gerekebilir. Hele ben önemli bir toplantıdayken telefon edip "sence mavi eteğimin üzerine beyaz bir kazak mı alayım yoksa mavi bir gömlek mi alayım" diye sorduğunda çok kızıyorum"
*Jim, NYC*
"Karim saçlarıyla çok uğraşıyor. Bir gün eve geliyorum, saçları siyah...2 gün sonra bir bakıyorum kızıl olmuş bir hafta sonra bakıyorum sarışın olmuş... Gerçek saç renginin ne olduğunu bile bilmiyorum"
*Cary, Seattle*
"Karim güzeldir ama kimse onu sahte sarışın sanmasın diye bacaklarını tıraş etmiyor..."
*Ned, Tucson, Arizona*
"... Takma kirpiklerinden nefret ediyorum... gecenlerde gazetenin üzerine düşmüş ve ben böcek zannedip terliğimle ezdim ödümü kopardı..."
*Gordon, Oklahoma *
"Karim pembe dizi hastası. Yalan Rüzgârında iki hafta önce ölen adam yüzünden hala yas tutuyor. Bir keresinde de dizide karisini aldatan adamı sokakta görünce üzerine yürümüş..."
*Archie, St. Louis*
"... Kızımız tip olarak bana benzedi diye yıllardır bana kin tutuyor"
*James, New Orleans*
"... Karim + ergenlik çağındaki 4 kızım birinin adet dönemi biter bitmez birininki başlıyor sonsuza kadar sürecek bir "adet öncesi sendromu"yla
yasamak zorundayım..."
*Everett, Arkansas*
"... Bizim 5 çocuğumuz var karımdan hiç bir şikâyetim yok, çünkü ne yaptığını izleyecek ne halim var ne de vaktim "
Gülmedim
85.97.41.254
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:28 AM
Kadınlar vitrinde gördükleri " indirim " lafına dayanamaz.
İndirimdeki mal Kadında mıknatıs etkisi yapar.
10 tane benzer pabucu olsa indirimde gördüğü ayakkabıyı alır, siz,
"Bunların aynısı dolabında var" deseniz
"Sen gerçekten hiç anlamıyorsun" lafını yapıştırır.
Kadınlar ağlar.
Ancak tek başına bir köşeye çekilip de -yalnız- ağlamaz.
Kadınlar, sadece sevdiği erkek duyabilecekse ağlar.
Bütün Kadınlar kesin bir cevabı olmayan konularda soru sormakta müthiş ustadır.
Maksat, siz kendinizi sürekli suçlu hissedin.
Kadınlar asla sır saklayamaz.
Daha doğrusu, Kadınlar için bir sırrı en yakın üç arkadaşlarına söylemek sırrı açık etmek kapsamına
girmez.
Bu mantıkla hepsi en yakın arkadaşlarına söylediklerinden sonunda sırrı bilmeyen kalmaz.
Kadınlar telefona cevap vermeyi sevmez, uzun uzun çalsa dahi rahatsız olmadan açmayabilirler.
Lakin telefonda dünyanın en uzun konuşmalarını yapanlar da yine Kadınlardır.
Kadın yatağa yatmadan "evvel" saçını tarayan tek yaratıktır.
Kestirme yola sapıldığında her Kadına bir "kaybolacağız" korkusu gelir.
Kırmızı ışık, Kadınlar için, "makyaj molası" işaretidir.
İstisnasız her Kadın vermesi gereken bir-iki kilo olduğunu düşünür.
Kadınlar durup dururken eve bir buket çiçekle gelen kocadan şüphelenir.
Kadınlar tuvaletin kapağını küçük bir hareketle indirmek yerine tuvaletten salona kadar yürür,
kocasına söylenir ve tuvalete geri döner.
Erkek konuşurken
Kadın lafın ortasından konuşmaya dalar ve devam eder.
Aynı şeyi erkek yapacak olsa kıyamet kopar.
Düğünlerde Kadın Kadına dans edenleri görünce kimsenin aklına bir şey gelmez.
Erkekler için durum aynı değildir.
Karısının göz ucuyla bir başka adama baktığını yakalayabilmiş erkek yoktur.
Oysa Kadınlar erkeklerini başka bir Kadına baktığı an saniyesinde yakalarlar.
Kadınların erkeklerden daha çok para kazandığı tek meslek vardır; Top modellik.
Kadının dondurmayı nasıl yediğine bakarak karakter testi yapabilirsiniz.
Evde saatlerce kendi giyimiyle ilgilenen Kadın, sokağa çıktığında saatlerce başka Kadınların
elbiseleriyle ilgilenir.
"Yok bir şey"in anlamı Kadınlarda, erkeklerinkinden, tamamen farklıdır.
Kadınlar her konuda erkeklerle eşit olmak isterler. Üç istisna : Erkek tuvaletlerine girmek, çöpü
indirmek ve hesabı ödemek.
Kadınlar asla haksız değildir...
En haksız olduğu konuda bile "Kendime göre nedenlerim var" derler.
Tabiatta Kadınlara karşı son sözü söyleyebilecek tek bir doğal yapı vardır : Yankı !
Kadınlar kendilerine neler verildiğine değil,
onlar için nelerden vazgeçildiğine bakar.
Zengin adam,
"Karısının harcadığından daha çok kazanabilen erkek demektir. "
Kadınlar "Erkeklerle eşitiz" iddiasını sürekli tekrarlamaktan vazgeçtikleri anda,
erkekler Kadınları kendilerinden üstün gördüklerini söyleyebilme fırsatını yakalayacaklardır.
Kritiklere başlayan Kadın, kritik bir yaşa gelmiş demektir.
Kadın elinizi tuttuğu anda, bilin ki, eninde sonunda tepenize çıkacaktır.
:)))
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:28 AM
Temel ile Dursun bir otobüste gidiyorlarmış.Sonra arabanın vitesleri bozulmuş.Temel demiş:biliyordum bozulacağını şöfer hep vitesle oynuyordu.....
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:28 AM
Adnan Aybaba: Bursa'nın kadrosu düşecek kadro muydu Allah aşkına?
Serhat Ulueren: Saysana Bursa'nın kadrosundan 4 isim...
Adnan Aybaba: Okan, eee...
Serhat Ulueren: Say say!..
Adnan Aybaba: Eee Serhat (kısık bir sesle)
Serhat Ulueren: Ne, ne, Serhat mı!?
Adnan Aybaba: Dur sayıyorum...
Serhat Ulueren: Serhat mı dedin!?
Adnan Aybaba: Yok canım ne Serhat'ı, sen Bursa'da mı oynuyorsun ki?
Serhat Ulueren: Eee, neyse say!..
Güntekin Onay: Her neyse!..
Mehmet Barlas'ın kızı: Örneğin sizin "Batsın Bu Dünya" şarkınız çok tutuldu, en umulmadık barlarda bile çalıyor...
Orhan Gencebay: Tabii bu şarkı 70'lerde yazılmıştı. O zamanların acısına karşı yazılmıştı, yoksa ben acıyı sevmem. Ne sadistim ne de mazoşistim....
Mehmet Barlas: Zaten Samsunlular acıyı sevmez...
Orhan Gencebay: Olur mu, dedem çok severdi...
(Esra Ceyhan, programa Pınar Dilşeker'in bebeğini çıkartmıştır)
Sinan Özen: Çocuğun gazını çıkarttınız değil mi?
Pınar Dilşeker: Evet anneannesi çıkarttı...
Sinan Özen: LPG di mi? (Stüdyoda sessizlik, kimse gülmez, Esra Ceyhan ve Vaçe durumu kurtarmak için sahte iki kahkaha atarlar, sessizlik devam eder)
Acun: Sizin gibi güzel bir bayanın sunduğu böyle bir programa katılmak şereftir benim için...
Saba Tümer: Ay çok mersi... Iııı... eee... Bak ne diyeceğimi de unuttum!.. (Saba Tümer'in bir iltifat karşısında çöküşü)
Cem Ceminay: Cenk doğarken de sesi 3 buçuk oktav mıydı?
Cenk'in annesi: Bilmiyorum bebek gibiydi işte...
Hulki Cevizoğlu: Askeri okulların milli eğitime bağlı olmasını tevhidi tedrisat kanunu açısından nasıl yorumluyorsunuz?
Eğitim-Sen Başkanı: Iııı... eee... bana soracak olursanız...
Hulki Cevizoğlu: Sorduk!..
Akademi Türkiye kişisi: Bütün annelerin anneler gününü kutlarım...
Reha Muhtar: Teşekkür ederim!..
Zerrin Özer: Biz neydik?
Armağan Çağlayan: Rüya dörtlüsü!..
Ahmet San: Dreamforce!..
Türk mucit: Bu pedala basıldığında bu kol geri gidiyor ve düzeneği itiyor...
Spiker: Allah Allah!..
Türk mucit: Evet!..
Metin Uca: Justified albümünü yapan Justin isimli sanatçının soyadı nedir?
Oya Başar: Timburlenk!..
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:28 AM
-kelime:kuş bakışı
-hani böyle uçan bişi vardır
-kartal!
-ya hani onların genel bi adı vardır
-kuş!
-evet
-bide bişeyle görmek arasında fark vadır
-bakmak
-süpersin!isim yap bunu
-bakış
-birleştir kelimeleri
-kuş başı!
-:P:P:P:P:P
kelime:davetkar
-hani böyle kışın yağar
-dolu
yok diil öbürü
-yağmur!
-yok oda diil
-kar!
-süper!ben seni konsere ne yaptım?
-götürdün
-yok ya götürmeden önce
-bilet aldın
-ondan sonra
-davet ettin
-ettini sil
-niye?
-ya sil sonra kelimeleri birleştir
-buldum!kardavet!
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:29 AM
İyi kızlar yanına diş fırçası alır
Kötü kızlar doğum kontrol hapı
İyi kızlar işte yüksek topuk giyer
Kötü kızlar yatakta yüksek topuk giyer
İyi kızları uyku tutmayınca biraz süt ısıtırlar
Kötü kızlar ise başka birini
İyi kızlar bir aşk ilişkisi için işyerinin kötü olacağını düşünür
Kötü kızlar için ise olmayan yer kötü yerdir
İyi kızlar şaşırdıklarında utangaç gözlerle bakarlar
Kötü kızlar ise kristal gözlerle
İyi kızlar bütçeden vazgeçmezler
Kötü kızlar alışveriş yapmaktan vazgeçmezler
İyi kızlar kepekli büsküvi yer
Kötü kızlar likörlü çikolota yer
İyi kızlarin filmlerdeki yatak sahnelerinde yüzü kızarır
kötü kızlar ise daha iyisini yapabileceklerini düşünür
iyi kızlar her zaman hesabı bölüşmeyi teklif eder
Kötü kızlar ise hesap geldiğinde her zaman tuvalette pudralanıyor olurlar
iyi kızlar sadece hayır der
Kötü kızlar ne zaman der
iyi kızlar dedikodu yapmaz
Kötü kızlar dedikodusuz yapamaz
iyi kız terk edilir
Kötü kızlar terk eder
iyi kızlar cesaret arar
Kötü kızlar cesaret verir
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:29 AM
Adam oğlunun odasının önünden geçerken hayretle bakakaldı. Yatağı güzelce toplanmıştı ve odası hiç olmadığı kadar derli toplu görünüyordu. Sonra adam yastığın üzerine bırakılmış mektup zarfını farketti. Üzerinde "Babama" yazıyordu. Aklından geçen bin bir kötü düşünceyle mektup zarfını açtı ve titreyen elleriyle mektubu okudu:
-Sevgili baba; Sana bu satırları derin bir pişmanlık ve üzüntü içinde yazıyorum. Kız arkadaşımla kaçmak zorundaydım çünkü seni ve annemi yaşanacak rezaletten uzak tutmak istedim. Gerçek tutku ve aşkı ben jale ile buldum ve o öyle tatlı ki anlatamam... Şunu biliyordum siz onun vücudunun her yerine taktığı küpeleri,derisine işlettiği dövmeleri, kendine has o çılgın giyim tarzını asla ama asla onaylamayacaktınız ve tabi benden çok büyük olmasıda bir sorundu. Fakat benim için bunlar değildi gerçek tutku ve gerçek aşk... Baba jale hamile! jalenin dediğine göre çok mutlu olacağız. Ormanda kendine ait bir karavanı ve tüm kış yetecek kadarda yakacağı var.Bir sürü çocuğa sahip olma düşüncesi rüyalarımızı süslüyor. Jale benim gözlerimi esrar gerçeğine açtı ve artık biliyorum ki esrar kimseye zarar vermez. Esrar yetiştirecek ve insanlara pazarlayacağız ve yine bu sayede ihtiyacımız olan kokoin ve ekstaziye ulaşacağız. Artık tam anlamıyla bilime yalvarıyoruz dualar ediyoruz şu AIDS'in çaresi bulunsun ve Jale sağlığına kavuşsun diye... O kesinlikle iyileşmeyi hakediyor. Endişelenmeyi bırak baba ben 15 yaşındayım ve kendi başımın çaresine bakabilirim. Eminim birgün geri döneceğiz ve sen kendi torunlarını tanıyacak, seveceksin Oğlun cihan NOT: Baba yazdığım mektubun tek kelimesi bile doğru değil. Ben Mehmet'lerdeyim. Sadece sana; masamın üzerinde seni bekleyen karneden daha kötü şeylerin olduğunu hatırlatmak istedim.
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:29 AM
AUDI : Another Ugly Deutsche Invention (Bir diger çirkin Alman Icadi)
BMW : Brings Me Women(Bana Hatunlari Getirir)
FIAT : Failure in Italian Automotive Technology (Italyan Otomotiv Teknolojisinin Hatası)
FORD : Fast Only Rolling Downhill(sadece yokus asagi hizlanir)
SAAB : Shape Appears Ass-Backwards( Popo Görünümlü)
HYUNDAI : Hope You Understand Nothing's Driveable And Inexpensive... Umariz hiçbirseyin sürülebilir ve pahali olmadigini anlamissinizdir)
VOLVO : Very Old Looking Vehicular Object (Çok eski görünüslü araç)
PORSCHE : Proof Of Rich Spoiled Children Having Everything (Zengin züppe bebelerinin herseye sahip oldugunun kaniti)
HONDA : Had One, Never Did Again (Bi tane var, bir daha asla)
JEEP : Just Eats Every Penny (Son kuruşuna kadar tüketir)
JAGUAR : Just A Guess U Are Rich (Sadece zengin oldugunu tahmin ediyorum)
KIA : Keep It Away (Benden uzak tut)
MERCEDES - BENZ : My Expensive Race Car Emits Dense Exhaust Smoke - But Efficiency Near Zero (Pahalı arabam feci egsoz gazı cıkarır - Ama performansı nerdeyse sıfır)
TOYOTA : To Operate Your Own Terrific Automobile (Kendi korkunç otomobilini yonetmek)
VOLKSWAGEN : Very Old Lowered Kinky Sedan With A Great Engine Noise (Muhtesem motor sesli acayip ufaltılmış sedan!)
SUBARU : Tersten U R a BUS (sen bir otobussun)
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:30 AM
Dört film, yedi karakter ve hangi rolde olursa olsun hep komik... Haftalık dergisi son sayısında, "Organize İşler"le yine adından söz ettiren Cem Yılmaz'ın unutulmaz repliklerini derledi.
HERŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK (Altan)
"Arııı vız vız vız..."
Belki de filmlerinin arasında canlandırdığı en saf karakter budur. Aslında tek derdi bir bar açıp, çok sevdiği gece hayatından uzak kalmadan zengin olmaktır. Abisi, tehlikeli ilişkileri ve bütün bunların üzerine bir türlü yolunda gitmeyen şansı ile Altan karakteri, Cem Yılmaz'ın ilk filminde komedi sınırlarını zorlamasına yetip de artmıştır.
Altan: Dondurmayı beğenmedin, biz de sana bunu getirdik. (Porsche'yi kapının önüne getirdiği zaman)
Nuri: Ohhh be!.. Bu ne lan?
Altan: Kardeşinin kıymetini bil. Tüm prestijimi kullandım bu arabayı getirmek için.
Altan: Arıııı vız vız vız... Arııı vız vız vız...
Ayla: Altan git!
Altan: Arııı vız vız vız...
Ayla: Altan uyumaya çalışıyorum.
Altan: Selamlar abi.
Torbacı: .....
Altan: Abi bu hapların adı ne?
Torbacı: Hüseyin.
Altan: Peki abi...
Altan: Sen de hiç destek olmuyorsun kocana!
Ayla: Neyine destek olucam be neyine? İki tane tabure ile mi kuracaksın barı?
Altan: Kızım tabure barın bel kemiğidir ya!..
Arabasını çalıp, hastanelik ettiği işadamı Tolga Bey'i ziyarete gider:
Altan: Tolga Bey'e bakmıştık, komada olacaklardı kendisi.
Altan: Abi ya ne diyeceğim. Elimde ilaç, milaç, asprin, güneş yağı bir şeyler var, ne yaparız?
Akvaryumcu: Eczacıbaşı'na sordun mu?
Altan: O değil de Mickey Mouse'u gördüm, annene çok selam söyledi.
Altan: Kábus oldu adamlar yaa kábus yaa!
Nuri: Hepsi senin yüzünden!
Altan: Ne benim yüzümden ne? Ben mi topladım mafyayı başımıza?
Nuri: Sen sebep oldun!
Altan: Ben sebep oldum tabii! Çinli karıya da ben sebep oldum var mı?
Nuri: Bana bak öyle karı diye konuşma, o bildiğin herhangi bir kadın değil.
Altan: Ben de herhangi bir adam değilim, kardeşinim senin.
Nuri: Maalesef kardeşimsin evet! Acı ama gerçek.
ORGANİZE İŞLER (Müslüm)
"Bir: Dayak nedir? İki: Neden atılır?"
Cem Yılmaz'ın hiçbir şekilde gülmediği tek filmi. Ve gerçek bir mafya babası nasıl beyazperdede canlanır, onun resmi aynı zamanda. Tabii ki, ilginç bir ayrıntı da ilk filminde "Biz size vuruyor muyuz be abi" diye mafyadan dayak yiyen Cem Yılmaz'ın, son filminde epeyce terfi etmesi.
Asım: Bir insan bu kadar dövülmez ki, adam bayılmış bırak. Bu ayıltıp ayıltıp dövüyor ya...
Müslüm: Şimdi sizin kafanızda iki tane soru işareti var. Bir: Dayak nedir? İki: Neden atılır? Sıradan bir dayakta vücutta iki şey yükselir. Bir, korku. İki ardinal. Ardinal bir hormon. Dayağa karşı olan arzuyu artırıyor. Biz bunu istemiyoruz. Biz istiyoruz ki, kabahatinizi hatırlayın. Sıradan dayağa örnek, sıradan dayak. Yaratıcı dayağa örnek, öğretmenlerimizin cetvelle bize böyle vurması.
Ebru (Müslüm'ün sevgilisi): Yani hálá golf oynadığına inanamıyorum ya.
Müslüm: Ata bindin mi?
Ebru: Bindim.
Müslüm: Bir daha bin.
Ebru: İstemiyorum.
Müslüm: Git, evde plazma seyret.
Ebru: Plazma da istemiyorum.
Müslüm: Bak ben bu saatte golf oynarım.
VİZONTELE (Artiz Fikri)
"Zeki Müren de bizi görecek mi?"
Köyde düzenbazlığıyla ünlenmiş Artiz Fikri'yi canlandıran Cem Yılmaz'ın bölüm bölüm filmin önüne geçtiği bile söylenebilir.
Fikri: Ankara?
Memure: Ne Ankara'sı kardeşim!
Fikri: Ankara'nın neresindensiniz diyorum. Çok iyi bilirim de, Aşağı Ayrancı'dan mısınız?
Memure: Hayır.
Fikri: Yukarı Ayrancı?
Memure: Hayır.
Fikri: Hani ortada bi park var ya...
Memure: Hayır kardeşim hayır!
Fikri: Yol yorgunu herhalde.
Belediye Başkanı Nazmi Bey: Zeki Müren var ya... İşte onu hem dinleyip hem de göreceksiniz.
Fikri: Peki o da bizi görecek mi?
Fikri: "Fikri" dedi, dedim adımı nerden biliyo, meğerse künyeden görmüş.
GORA
"Filmin ismi Grup İndirimi"
Filmde Cem Yılmaz dört ayrı karakterle; Halıcı Arif, Komutan Logar, Komutan Logar'ın büyük büyük büyük dedesi ve Pornocu Erşan Kuneri olarak karşımıza çıkıyordu.
Alıcı: Bu resimler feeeeyk!
Arif: Neeeyk?
Alıcı: Feyk ulan feyk! Yani sahte. Bak burda eşek kadar Kütahya Porselen yazıyor.
Arif: Eeee, bunu Kütahya'da çektim ben zaten. Ne var bunda?
Arif: Amca,müzik çalsam rahatsız olur musun?
Amca: Ne tür müzik çalıcan? Yabancıysa olmaz. Belki anama küfrediyor, nereden bileceğim?
Arif: Amca anan kaç yaşında?
Amca: Ooo, anam daha sağ, 93 yaşında!
Arif: He, iyi. Bu grup daha yeni, ananı tanıyor olamazlar.
Erşan Kuneri: Olmaz abi donla sevişecek dedim. Pornocu muyum ben?
Zaten olay köşkte geçiyor abi. Aşçı bahçıvanı, bahçıvan şoförü, şoför uşağı, sonra hepsi uşağı... Tabii abi, sen afişlerini bastır. Filmin ismi "Grup İndirimi.
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:30 AM
sene bin dokuzyüz çift sıfır. Dedeniz bilmez ama belki babanız bilir. Salı günü cuma namazından çıktıktan sonra at üstünde yaya olarak harbe gidiyoruz. Çölde kar diz boyu.Krşımda düşman askeri. Çektim kılıcımı iki el ateş ettim. Düşmanı bacağından vurdum. Benim kolumu alçıya aldılar. Son surat hastaneye gidiyoruz.Arabada damla benzin yok.Zaten o zaman elektrik yok. Mum ışığında televizyon izliyoruz!.......
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:30 AM
Bİr GÜn Alİ Okulda SuÇ İŞlemİŞ.ÖĞretmenİde Bana BeŞ Kelİmelİ CÜmle Yazicaksin DemİŞ.alİde Eve GİtmİŞ Babasina Gazete Okurken GÖrmÜŞ.baba Bana 5 Kelİmelİ CÜmle SÖylermİsİn DemİŞ. Babasida Defol Defol Defol DemİŞ.alİde Defterİne YazmiŞ.annesİnİn Yanina GİtmİŞ.hangİ YaĞla Pİlav Yapiyorsun DemİŞ.sana Sana Sana.alİ Onuda Defterİne YazmiŞ.ablasinin Yanina GİtmİŞ.ablasi Telefonla KonuŞuyormuŞ.bu GÜn Randevum Var Gelemem DemİŞ.alİ Bunu Duyunca Hemen YazmiŞ.abİsİnİn Yanina GİtmİŞ.abİsİde FÜlÜtle ÇaliŞiyormuŞ.do Re Mİ Fa ŞİŞtİ Kafa DemİŞ.sonra Nİnesİnİn Yanina GİtmİŞ.nİnesİde DİkİŞ DİkİyormuŞ.aİlye Çek Çek Uzasin DemİŞ.sabah OlmuŞ.alİ Okula GİtmİŞ.ÖĞretmenİ Yanina GelmİŞ.yazdinmi Alİ DemİŞ.defol Defol Defol DemİŞ.sen Onu Kİme Dİyorsun DemİŞ. Alİ De Sana Sana Sana DemİŞ.yÜrÜ MÜdÜre Gİdİyoruz DemİŞ.alİde Bu GÜn Randevum Var Gelemem DemİŞ.mÜdÜrÜn Yanina GİtmİŞler Alİnİn Kafasina VurmuŞ MÜdÜr.alİde Do Re Mİ Fa ŞİŞtİ Kafa DemİŞ.mÜdÜr Bİr Daha Yaparsan Kulaklarini Çekerİm DemİŞ.alİde Çek Çek Uzasin DemİŞ.
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:30 AM
hocanın bir tanesi camide namaz kıldırıyormuş o sırada camiyi su almaya baslamıs cemaaat
-hocam camiyi su alıyo hemen gielim bütünmahalle sular altında demiş
-hoca ben Allah'ın sevdiği kuluyum bana bişi almaz demiş
su gelmiş omuzlara cemaatten birkaç kişi hocam camiyi su alıyor hadi gidelim boğulacaksınızdemiş
-hoca gine ben Allh'ın sevdiği kuluyum diyerek cevap verir camiyi su alınca hoca caminin üstüne çıkar bu sefer kayıkla gelirler hocam hadi gidelim ölüceksiniz burda der ve hoca yine ben Allah'ın sevdiği kuluyum bana bişi olmaz der su yükseldikçe hoca mnarenin tepesine çıkar ve buseferde helikopterle gelir ler hocam hadi gidelim ölüceksiniz derler ve hoca yine ben Allah'ın sevdiği kuluyum bana bişi olmaz der ve 1 2 saat sonra hoca ölür
hoca öbür dünyada sorar Allahım beni niye öldürdün ben senin seviğin kulundum derdAllah derki sana insan gönderdim gitmedin kayık gönderdim binmedn helikopter gönderdim binmedin daha sana ne yapıyım ben demiş
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:31 AM
Aşkımdan geberdim,
Seni ne çok beğendim,
Ama sizi sevdim,
Neden böyle yaptın,
Sorarım hep kendime,
Aşkım aşkım aşkım diye...
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:31 AM
Sene bindokuz yüz çift sıfır deden bilmez ama baban belki bilir.. Salı günü cuma namazından çıktıktan sonra atın üstünde yaya harbe gidiyoz.. Çölde kar diz boyu karşımda düşman askeri çektim kılıcımı iki el ateş ettim adamı bacağından vurdum benim kolumu alçıya aldılar hastaneye son sürat hızla gidiyoz arabada damla benzin yok neyse o zamanlar elektrik yok mum ışığında televizyon izliyoz işte böyle bi olay geçti başımdan senle paylaşmak istedim
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:32 AM
seni erman çağırıyo.hangi erman?
doberman
mine'yi gördün mü? hangi mine'yi?
şömineyi
volkswagen passat cimri oynama kardeşim
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:32 AM
Bu kadar çok aksiyon filminde oynamaktan hiç memnun değilim, ne zaman dışarı çıksam biri beni tanıyıp çok kötü dövecek diye sağa sola bakmaktan paranoyak oldum...
Sylvester Stallone
Yakışıklı bir çocukken hiç kız arkadaşım yoktu; şimdi ortamıma bakın...
Marilyn Manson
Sanırım 6 yaşındaydım. Elimde oyuncak ayımla annemle birlikte yürüyorduk. Tam oyuncak ayımı sıkmıştım ki 10 metre ötemizde bir kedi kamyonun altında kaldı. Ezilirken "viiik" diye bir ses çıkarmıştı. Bu sesin oyuncak ayımı sıktığım ana denk gelmesi beni 25 yıl sonra zengin etti...
George -Toyager- Pantera (Sıkınca vikvikleyen ilk oyuncağın mucidi)
Evreni hangi yönden, hangi bakış açısıyla ele alırsam alayım karşıma sürekli onun çıkması (Tanrı'yı kastediyor), -dürüst olmak gerekirse- beni çok sinirlendiriyor...
Stephen Hawking
Sağlam kafa her zaman sağlam vücutta bulunmayabilir...
Stephen Hawking
II. Dünya Savaşı sırasında eğer 4 ayınızı güneşi görmeden, yerin 25 metre altındaki bir sığınakta geçirirseniz, yanınızda ağlayan veletleri korkutmak için uydurduğunuz hikayelere kendiniz bile şaşırırsınız. Garip olan, bu hikayelerin büyükleri daha çok etkilemesiydi...
J.R.R Tolkien
Her türlü ticarethaneye uygun, çok sağlam ve asla bozulmayacak bir hesap makinesi fikrinden yola çıkmıştık. Sonunda başardık da. Ama ortaya çıkan şey o kadar iyiydi ki, kimse uzun yıllar hesap makinesini değiştirme gereği duymadı. Firmamız da böylece battı...
Samuel Facit (Kollu Facit hesap makinelerinin mucidi)
Tek kanalımızın en çok Türkiye'de izlendiğini ve bazı kelimelerimizin sıkça kullanıldığını görmek çok gurur verici...
Haydar Aliyev
Aslında hep ıspanak yemeğinin tadını merak etmişimdir...
Dr. Hannibal Lecter
James Bond rolüyle kendimi hiç bağdaştıramadım. Ben sorunlarımı şiddet yanlısı olmayan yöntemlerle çözmeyi hep tercih etmişimdir. Ayrıca İngiliz arabalarından da nefret ederim...
Sean Connery
Türkiye'de "My name is Bond, James Bond" lafımla dalga geçtiklerini duydum. Araştırdım doğruymuş, çok ayıp etmişler...
Roger Moore
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:33 AM
Sigara paketini corabinin icinde tasimak
100 metre oteden parlayan beyaz coraplar
Sesini incelterek konustugunda kibar oldugunu sanmak
Kazagi pantolunun icine sokmak ve gogus hizasina kadar yukari cekmek
"Tesekkur ederim, sen nasilsiniz" gibi cumleler kurabilme yetenegine sahip olmak
Sacina jole yerine limonla sekil vermek
Yaz sicaginda haftada bir suya sabuna dokunarak burun diregi kirma konusunda rekora kosmak
Arkadaslarina olan sevgisini kufurlu sozlerle tasvir etmek
Her selam veren kizi kendine asIk sanmak
Toplu tasima araclarinda yaslilara degil de guzel kizlara yer vermek
Vazgecilmez aksesuar olan tespihini elden dusurmemek ve degisIk atraksiyonlarda bulunmak
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:33 AM
ümisiz olmayın ümit -siz- olun çaresiz olmayın çare -siz- olun hep gülün mutlu olun zaten hayat ne kadar uzun ki.....
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:33 AM
Hintli bir yasli usta, ciraginin surekli herseyden sikayet etmesinden bikmistir. Bir gun ciragini tuz almaya gonderir.Hayatindaki her seyden mutsuz olan cirak dondugunde, yasli usta ona, bir avuc tuzu, bir bardak suya atip icmesini
soyler.Cirak, yasli adamin soyledigini yapar ama icer icmez agzindakileri tukurmeye baslar.Tadi nasil?" diye soran yasli adama ofkeyle "aci" diye cevap verir.Usta kikirdeyerek ciragini kolundan
tutar ve disari cikarir.Sessizce az ilerdeki golun kiyisina goturur ve ciragina bu kez de bir avuc tuzu gole atip, golden su icmesini soyler. Soyleneni yapan cirak, agzinin kenarlarindan akan suyu koluyla silerken, usta ayni soruyu sorar: "Tadi nasil?"
"Ferahlatici" diye cevap verir genc cirak."Tuzun tadini aldin mi?" diye sorar yasli adam,"Hayir" diye cevaplar ciragi.Bunun uzerine yasli adam, suyun yanina diz cokmus olan ciraginin yanina
oturur ve soyle der:"Yasamdaki acilar tuz gibidir, ne azdir, ne de cok. Acinin miktari hep aynidir. Ancak bu acinin siddeti,neyin
icine konulduguna baglidir. Acin ougunda yapman gereken tek sey aci veren seyle ilgili hslerini genisletmektir. Onun icin sen de artik
bardak olmayi birak, göl olmaya calis." Bu guzel nasihatten bir ay sonra çirak ölür, meger yakindaki fabrikanin zehirli atiklari
gole bosaliyordur. Bunun uzerine Hintli yasli usta söyle der:
>"Hassittir... !"
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:33 AM
İlişkiler üzerine.... Her zaman söylenecek sözler...
Bir genç kız 24 yaşına kadar hayatının erkeğine rastlamadıysa, dünyada ondan talihli insan yoktur... Deborah Kerr
İlişkilerde önemli olan arkadaşlıktır... Çünkü sadece seks için seks yapmanın, yüz yıkamaktan hiçbir farkı yoktur... Sophia Loren
Aşkın gözü kördür derler... Yalan! Seven, sevdiğinde, başkalarının gördüğünün en az iki katını görür... Josh Billings
İnsanların sevişirken terlemeleri, alev almalarını önlemek içindir... Don Rose
Saat 7'de randevu verip, 9'da gidin. Yollara düşmemişse, artık sizi sevmiyor demektir... Marlene Dietrich
Evlilik orduya yazılmak gibidir. Kışlada herkes şikayet eder ama "tezkere" bırakıp, kalanların sayısı o kadar çoktur ki... James Garner
Kocam ille de bir kızıl saçlı ile sevişmek istiyordu. Ben de saçımı kızıla boyadım... Jane Fonda
Amerikalılar, özgürlüğün bedelini en yüksek ödeyen millet olmakla övünürler. Yalan değil. Boşanma istatistiklerine bir bakın... Jerry Lewis
Hiçbir kadın aynı erkekle 50 yıl evli kalamaz. 25 yıl sonra, o artık aynı erkek değildir.... Bob Hope'un eşi Dolores Hope
Sürekli havlayan bir köpeğim, habire küfreden bir papağanım, dumanı tüten bir sobam ve geceyi hep dışarıda geçiren bir kedim varken, niye evleneyim?... Lauren Bacall
Seks hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Çünkü hep evliydim ben... Zsa Zsa Gabor
Modaya uygun giyinmek çok kolay. Kadınlar için çok, erkekler için az giyineceksiniz o kadar... Angie Dickinson
Karımı asla aldatmam. Evde biftek beni beklerken, sokakta niye köfte peşinde koşayım... Paul Newmann
Mutluluğu bulmak için değil, paylaşmak için evlenilir... Harry Emerson Fosdick
Çıplak göğüs modasından nefret ediyorum. Bir hediye almanın en güzel anı, paketi açmaktır... James Caan
Kadını asla küçük görmeyin. Tabii yaşı ve kilosu dışında... Shelley Winters
Geniş ailelerin gücüne inanırım. Bu nedenle bir kadının en az üç kocası olmalı... Ali MacGraw
Bir erkek her kadınla mutlu olabilir. Yeter ki ona aşık olmasın... Oscar Wilde
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:34 AM
Tecavüzcü Çoşkun'la,Nuri ALÇO arasındaki farklar :
* Coşkun açtır, Nuri abi tok.
* Coşkun kot giyer, Nuri abi beyaz takım elbise.
* Coşkun kaba kuvvet kullanır, Nuri uyku ilacı.
* Coşkun sevgi barındırmaz, kin kusar, Nuri abi sever belli etmez.
* Coşkun bira içer, Nuri abi viski.
* Coşkun uyuşturucuyu kullanır ve satar, Nuri abi kullanmaz, sattırır.
* Coşkun arkadaşları ile gezer, Nuri abi tek takılır.
* Coşkun traş olmaz, Nuri abi sinek kaydıdır.
* Coşkun Cadillac, Ponciac gibi geniş arabalar kullanır, Nuri abi Mercedes'e biner.
* Coşkun mekan dinlemez, Nuri abi mutlaka yatak odası kullanır.
* Coşkun hedefe her durumda saldırır, Nuri abi hedefi baygınlaştırır.
* Coşkun görevini yaparken kin kusar kuvvet kullanır, Nuri abi dokunuşlarla işini tamamlar.
* Coşkun polis tarafından ilk yakalanır, Nuri abi son.
* Coşkun serseridir, Nuri abi organizasyon ve teknoloji insanıdır.
* Coşkun tecavüz eder ama ispatlayamaz, Nuri abi mutlaka kaset kaydı yapar.
* Coşkun para ve uyuşturucu için babasını satar, Nuri abi onurludur.
* Coşkun emir alır, Nuri abi emir verir.
· Coşkun, vasıfsız bir sokak sapığı olarak güdülerinin esiridir...
Nuri Alço ise kötülüğü simgeleştiren bir anlayışın ipek bornozundan saten çarşaflı yuvarlak yatağına kadar tüm teşkilatı tamam gürbüz ve yiğit figürdür
· Tecavüzcü Coşkun, direk saldırarak sadece şaşkınlık ve korkuya yol açar...
Nuri Alço ise tarzında, daha ağır biçimde hayal kırıklıkları barındırır ve bunlardan beslenir.
· Tecavüzcü Coşkun, esrar ile uyuşur ve genellikle sadece kullanıcıdır...
Nuri Alço'nun ilgilendiği uyuşturucu kokaindir hem de satıcıdır.
· Tecavüzcü Coşkun, kaybetmişliği simgeler ve bu yüzden korkacak bir şeyi yoktur...
Nuri Alço ise 'şeylerin! sahibidir ve bunları kaybedecek gibi olunca aklı çıkar, çok korkar!...
· Tecavüzcü Coşkun, bastırılmış cinselliğin hıncını hayvanlaşarak almaya kararlıdır ve 'bayan kıstırma' durumlarındaki biçimsiz kahkahasıyla kendini ele verir...
Nuri Alço, sahte evlilik vaadiyle, sadece kadına sahip olmakla yetinmeyip o kadını satarak, kurye yaparak, sermaye yaparak vs. yıllar yılı kullanmaya niyetli haliyle, tatminsiz ve şeytanidir, en fazla sinsi model sırıtır. Tam bir çakaldır.
· Tecavüzcü Coşkun, bir toplum kurbanı simgesidir, tedavisi mümkün olabilir...
Toplum ise Nuri Alço'nun kurbanıdır, tedavi mümkün değildir!.
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:34 AM
Onu ilk kez orta 2 de görmüstüm. Gerçekten çok güzeldi. Dümdüz saçlari, ela gözleri vardi. Içimde acayip birsey hissetmistim. Ama o bana sadece bakmisti. Benim sanki dünyam yikilmisti. Sonraki günler gene okulda onu görüyordum. Ama o bana sadece bakiyordu. Onu düsünerek bütün yili geçirmistim.
Son siniftaydim. Okulun ilk günüydü. Herkes birbiriyle selamlasiyordu. Ben biraz geç gitmistim. Zaten okulun ilk günüydü. Gene onu görmüstüm. Çok güzeldi. Daha bir güzel olmustu. Sanki bütün bir yaz, güzellik merkezinde geçirmis gibiydi. Koridorda yürürken herkes ona bakiyordu. O an "ALLAHIM!! NE KADAR GÜZEL BIR KIZ.!!!!!!" diye geçirdim içimden. Ama biliyordum, böyle bir kiz benimle beraber olmazdi. Sinifi benimkinin hemen yaniydi. Arkadaslarimi görme bahanesiyle siniflarina girerdim. Amacim onu daha çok görmekti. Ogün birçok kez onunla göz göze gelmistim. Ama o hep baska taraflara bakiyordu. Benimse sanki dünyam yikiliyordu. O aksam eve gittim. Gece hep onu düsündüm. Kendi kendime: "BEN NE YAPIYORUM!!" dedim. Muhakkak beraber oldugu biri vardir diye geçiriyordum içimden. Unutmaya çalisiyordum. Ama hep onu düsünüyordum. Hergün gözgöze bakismalarla sömestr gelmisti. Kafama koymustum. Tatilden sonra muhakkak onunla tanisacaktim. Ve bu hayalimle yariyil tatiline girmistim.
Nihayet tatil bitmisti. 15 gün bana 15 asir gibi gelmisti. Ve nihayet onu görmüstüm. Koridorda yürümüyor adeta süzülüyordu. Sinifina girdi. Arkasindan bende girmistim. Sinif çok kalabalikti. Yerine oturdu. Sonra bana bakti. Ve güldü. Beni o sekilde donmus bir mumya gibi görünce yüzünde bir gülümseme oldu. Bense kipkirmizi olmustum. Hemen ordan uzaklastim. Hiç tenefüse bile çikmadim. Okul çikisinda eve yildirim hiziyla varmistim. O aksam hiç uyuyamadim. Uzun zamandir hoslandigim kiz bana gülümsemisti, ama ben kaçmistim. O kalabalik ortam benim bütün cesaretimi kirmisti. Bir hafta boyunca hiç onun yüzüne bakamamistim.
Bir gün kantinde tek basima otururken yanima geldi. Ben saskinliktan hiçbirsey yapamamistim. O dünya güzeli kiz neden yanima gelmisti diye kendi kendime sorarken, bana : "Geçen gün için sizden özür dilerim. " dedi. Ve uzun uzun gözlerimin içine bakti. Gözlerimin içine bakarken yüregimde bir sicaklik hissettim. Ama heyecanimdan hiçbirsey söyleyemedim. Ve yanimdan kalkti gitti. Hiçbirsey anlamamistim. Neden özür diledi. Ve neden gözlerimin taa içine uzun uzun bakmisti.
Artik karar vermistim. Onunla ne pahasina olursa olsun tanisacaktim. Birgün okul çikisinda gözlerim onu aradi. Ve en sonunda onu gördüm. Hemde yanlizdi. Iste firsat diye geçirdim içimden ve ona dogru yürümeye basladim. Yanina vardigimda bana bakti ve gene uzun uzun gözlerimin içine bakti. O an nasil yaptim hala bilmiyorum ama ona : " SIZINLE KONUSABILIRMIYIZ??" dedim. Bir an bir suskunluk oldu. Ve "OLABILIR!" dedi. Sanki dünyalar benim olmustu. Uzun zamandir hoslandigim kizla tanisma imkani bulmustum. Okulumuzun hemen yaninda park vardi. Oraya dogru yürümeye basladik. Ama hiçbirsey konusmuyorduk. En sonunda parka varmistik. O oturmustu ben ayaktaydim. "BENIMLE NE KONUSMAK ISTIYORSUNUZ?" dedi. Bende bütün cesaretimi toplayarak: "SINIFLARIMIZ YANYANA. SIZIN SINIFTA HEMEN HERKESI TANIYORUM. SIZ HARIÇ.. SIZINLEDE TANISMAK ISTEMISTIM DE." demistim. Oda "BILIYORUM. HEMEN HER TENEFFÜS BIZIM SINIFTASINIZ." dedi. Heyecanim giderek azaliyordu. Ama kalbim deli gibi atiyordu. Sonra : "BEN RIDVAN" dedim elimi uzatarak. "BENDE ARZU!!!" dedi. Tokalastik. ARZU dedim içimden. "EFENDIM" dedi. Sadece bakisiyorduk. Bir an "ELLERINIZ TITRIYOR!!" diye bir ses duydum. Özür dilerim dedim. Ellerimiz ayrilirken dualar ediyordum. Bu an hiç bitmesin diye. "YARIN DAHA ÇOK VAKTIMIZ OLUR. EVE GEÇ KALDIM!!" dedi. Ben sadece bakakalmistim. Ayrilirken gene bana bakti ve güldü. Ama bu seferki bir baska gülüstü. Kalbim deli gibi atiyordu. Sabahi iple çekiyordum. O gün zar zor uyumustum.
Erkenden kalkmistim. Apar topar okula varmistim. Koridorun ucunda adeta kamp kurmustum. Içimden "ARZU, ARZU, ARZU" diyordum. Bir an "EFENDIM!" diye birses duydum. Arkami döndüm ve onu gördüm.Meger o gün erken gelmis. Ben heyecandan ne yapacagimi bilmezken o bana "MERHABA" dedi. Biraz bekledikten sonra "MERHABA" diye karsilik verdim. "ILK IKI DERSIM BOS. " dedi. Ve lafini bitirmesine izin vermeden "BENIMKILERDE " dedim. Beraber kantine indik. Kimseler yoktu. Masanin etrafina karsilikli olarak oturduk. Sadece bakisiyorduk. Bir an kitaplarim yere düstü. Ve o ses beni kendime getirdi. Onunla muhabbet etmeye basladim. Nereli, kaç yasinda, kaç kardes herseyini ögrenmistim. Konustukça ne kadar güzel konusuyo, ne güzel fikirleri var diyordum. Sonra zil çaldi. 2 ders bu kadarmi kisa sürerdi. Siniftayken yillar gibi gelen dakikalar, simdi sanki birkaç saniye gibiydi. "ZIL ÇALDI. GITMEM GEREKIYOR. " dedi ve yanimdan ayrildi. Giderken gene o hasta oldugum gülümsemesini yapti.
Daha sonraki günler gene onunla kantine inip muhabbet ettik. Bazen siniflarina gittigimde onunla konusan erkek gördümmü ters ters bakardim o çocuklara. Onun hiçbir erkekle beraber olmasina tahammül edemiyordum. Onu herkesten kiskaniyordum. Hemen her teneffüs beraberdik. O da bundan rahatsiz gibi görünmüyordu. Samimiyetimiz bayagi ilerlemisti. En sonunda kafama koydum. Ona soracaktim. Beraber oldugu biri varmi. Eger beraber oldugu biri yoksa, acaba beni kabul edermi??? Evet bunu yapacaktim.
Bir cuma günü, okul çikisinda "HAFTASONU NE YAPACAKSIN?" diye sordum ona. Arkadaslariyla okulda bulusup taksime gidecegini söyledi. Üzülmüstüm. Oysa benimle beraber olmasini o kadar çok istiyordumki!!! Kafami önüme egdigim anda "AMA PAZAR GÜNÜ EVDEYIM!!" dedi. Kafami kaldirip yüzüne baktigimda gülümsüyordu. Hemen lafi degistirip "ISTERSEN EVINE KADAR BERABER YÜRÜYELIM" dedim. "TAMAM" dedi. Yolda yürürken hep o konusuyordu. Bense pazar günü ne yaparim diye kafamda planlar yapiyordum. Evinin önüne geldigimizde "ISTE EVIM BURASI ". "BENIMLE BERABER YÜRÜDÜGÜN IÇIN TESEKKÜRLER" dedi ve usul usul bana bakarak evine girdi. Pazar gününü iple çekiyordum. Bir bahane bulur ve evine giderim diye düsünüyordum. Pazar günü erkenden kalktim. Ama pencereden disari baktigimda bütün planlarim altüst olmustu. Disarida acayip bir yagmur vardi. Bende mecburen evde oturmak zorunda kaldim.
Okullarin kapanmasina bir ay kala "LISEYI NERDE OKUYACAKSIN?" diye sordum ona. "BILMIYORUM!! AMA BÜYÜK IHTIMALLE BAKIRKÖY'DE" dedi. "NASIL YANI BÜYÜK IHTIMALLE" diye sordum. "SANA GÖSTERDIGIM EV TEYZEMIN EVI... ANNEM BABAM VE ABIM KEMERBURGAZDA OTURUYORLAR.. ORDAKI OKULLAR PEK IYI DEGIL.. ONUN IÇIN BENI BURAYA, TEYZEMIN YANINA GÖNDERDILER." dedi. Nasil yaptim bilmiyorum ama "IYIKI GÖNDERMISLER" dedim. Bana bakti ve güldü. "INSALLAH AYNI OKULA DÜSERIZ" dedim. O da kafasini evet der gibi salladi.
Son hafta "TATILDE NE YAPACAKSIN" diye sordum Arzu'ya. "MEMLEKETE GIDECEGIZ" dedi. Ben sanki yikilmistim. "YANI IZMIR'EMI GIDIYORSUNUZ" diyebildim. Basini öne egerek "EVET!!!" dedi. Bir an durdum ve "SEN GELENE KADAR SENI BEKLEYECEGIM!!!" dedim. Bana bakti ve güldü. Gözlerine baktim sanki isil isil parliyordu. Ve aniden boynuma sarildi. Sanki "BENI BIRAKMA !!" der gibiydi. O an kalbimde bir sicaklik hissettim. Aglamamak için kendimi zor tuttum. Sonra "HADI GIT... NE OLUR ÇABUK DÖN!!" dedim. Ve gitti.
Okul bitti. Tatile girdik. Ben hep onu düsünüyordum. Geceleyin sokaklarda bos bos dolasip onu hayal ediyordum. Eve geç gidiyordum. Bu aralar evlede aram açilmaya baslamisti. Onun yanindayken birkaç saniye gibi geçen saatler, artik asirlar gibi geliyordu. Onu çok özlüyordum. Acaba oda beni özlüyormu diye içimdende geçiriyordum. Hergün dualar ediyordum. Onun yüzünü biran önce görmek için. En sonunda dualarim kabul olmustu. Okullarin açilmasina bir ay kala istanbula gelmisti. Telefon çaldiginda bakmistim. Arayan oydu. Sesini hemen tanidim. "BEN GELDIM.. BENI HALA BEKLIYORMUSUN?" diye sordu bana. "EVET. HEMDE DUALAR EDEREK BEKLIYORUM" dedim. Okulun önünde bulusalim dedi. Tamam dedigim gibi disari çiktim. Yürümüyor sevincimden kosuyordum. Okula vardigimda ter içinde kalmistim. Onu beklemeye basladim. Ve onu köseden dönerken gördügümde gözlerime inanamadim. 2 ay boyunca göremedigim, ugruna dualar ettigim kiz bana gülümseyerek geliyordu. Bende ona dogru yürümeye basladim. En sonunda beraber olmustuk. "HOSGELDIN" dedim, oda "HOSBULDUK" dedi. Gözlerim dolmustu. "SENI ÇOK ÖZLEDIM ARZU" dedim ve boynuna sarildim. Öyle bir sarildim ki 2 ayin hincini çikartiyordum adeta. Oda bana sariliyordu. Sonra gözlerimiz bulustu. "SENIN EN ÇOK NEYINI ÖZLEDIM BILIYORMUSUN!!! ELA GÖZLERINI VE EN ÇOK DA GÜLÜSÜNÜ" dedim. Bir an bakakaldi. Sana birsey söyleyecegim dedi. Ailem liseyi bakirköyde okumama izin verdi. Bu lafi duyunca sanki dünyalar benim olmustu. Sevdigim kizla ayni yerde liseyi okuyacaktim.
Birbirimizin telefonlarini aldik ve onun hangi liseye kayit olacagini ögrendim. Kendimi de o liseye kayit ettirdim. Okulun ilk günüydü. Onu kapinin önünde bekleyeme basladim. En sonunda görünmüstü. Ama yaninda bir erkek vardi. O an dünyam basima yikilmisti. Sevdigim kizin yaninda bir erkek vardi. Hemde bayagi büyük biriydi. Bu bana çok koymustu. Ben bunlari düsünürken o beni gördü kosarak yanima geldi. "MERHABA" dedi. Ben sadece gözlerine bakiyordum. Cevap vermedigimi görünce "NE OLDU" dedi. "KIM O ÇOCUK" dedim. Sakayla karisik "YOKSA KISKANDINMI?" dedi. Bayagi sinirlenmistim. O da bunu anlayinca o benim abim. Okulun ilk günü beni birakmaya geldi. Nasil bir okul oldugunu annemlere söyleyecek dedi. Ben "OH BE " dedim. "NEDEN OH BE DEDIN" diye sordu bana. "HIIIÇ" dedim. Gözlerimin içine bakti. Sanki bana birseyler anlatmak istiyordu. Sonra "ARZU" diye bir ses duydum. Ikimizde ayni yöne bakinca abisinin yanimiza geldigini gördüm. Hadi gir içeri dedi. O da tamam dedi. Abisi bana bir bakti. Sonra çekti gitti. Ben çok mutluydum. Çünkü sevdigim kizla ayni okuldaydim.
Bir hafta sonra Arzu' ya "SENINLE BIRSEY KONUSACAGIM." dedim. "NE HAKKINDA" diye sordu. "ÖZEL BIRSEY" dedim. Gözleri parlayarak "TAMAM" dedi. "CUMARTESI OKULUN ÖNÜNE GEL ORDA BULUSUP BIRYERLERE GIDIP KONUSURUZ" dedim. O da olur dedi. Bu sefer bütün cesaretimi toplayip bu kiza onu deliler gibi sevdigimi söyleyecegim. Diye içimden geçiriyordum. Cuma günü arzu birini getirdi yaninda. Ben arkadasi sanmistim. Sizi tanisatirayim dedi. Kizin adi fulyaymis. Arzu' nun yegeniymis. Ayni okulda olmasinin bir sebebi de oymus. Ailesi bir akrabasi yaninda olursa daha iyi olur demis.
Ertesi gün erkenden kalktim güzelce giyinip okulun yolunu tuttum. Okulun önünde beklemeye basladim. Köseyi döndügünü görünce sok olmustum. Harika giyinmisti. "NE KADAR GÜZEL!!" diye geçirdim içimden. Yanima geldi "MERHABA" dedi. "BUGÜN ÇOK GÜZELSIN" dedim. Yanaklari kipkirmizi oldu. Basini önüne egip "TESEKKÜR EDERIM!!" dedi. Ileride bir café var oraya gidelim dedim. Olur dedi. Kafeye vardigimizda birseyler söyledik. Ve konusmaya basladik. "BENIMLE NE KONUSMAK ISTIYORSUN?" diye sordu Arzu. "BIR KIZDAN HOSLANIYORUM. AMA ONA BIR TÜRLÜ AÇILAMIYORUM. BANA YARDIM EDERMISIN?" dedim. Ben bunlari söyledikten sonra gözleri dolmustu. Aglamamak için kendini zor tutuyordu. Gözlerimin içine bakarak "O KIZI TANIYORMUYUM?" diye sordu. "EVET!!! HEMDE ÇOK YAKINDAN TANIYORSUN.." diye cevap verdim gözlerinin taa içine bakarak. Sanki daha bi yikilmisti. Ama bilmiyorduki hoslandigim kiz oydu. "SENCE NE YAPMALIYIM?"
diye sordum ona. Içinden ne geliyorsa onu yap dedi. "BEN DUYGULARIMI KOLAY KOLAY ANLATAMAM.." dedim. "SEN BILIRSIN." "ARTIK BENI EVE GÖTÜR!!!" dedi. "NEDEN! NE OLDUKI ?" diye sordum. "BASIM AGRIYOR!" diye karsilik verdi. Peki deyip onu evine kadar götürdüm. Eve gidene kadar yolda hiç konusmadik. Evinin önüne gelince gözlerimin içine bakti. Içim sizlamisti o bakislar karsisinda. Boynuma sarilip kulagimin içine birseyler söyledi. Ama anlamamistim. Tekrar söylermisin dedim. Bosver dedi yüzüme bakmadan apartmanin içine girdi. Sanirim agliyordu. Sanirim onu üzmüstüm. Hayatta tek deger verdigim insani aglatmistim. Bu bende tarif edilemez bir aciya sebep olmustu. Ondan sonraki günler benimle pek konusmamaya baslamisti. Onu her gördügümde bir yerlere dalip gidiyordu. Bir hafta sonra "ARZU NEYIN VAR!!! KAÇ GÜNDÜR BENIMLE FAZLA KONUSMUYORSUN.." diye sordum. Oda bana "O HOSLANDIGIN KIZLA SENI YANLIZ BIRAKIYORUM YA!! DAHA NE ISTIYORSUN!!" dedi. Sinirli sinirli bakarak. Beni okul çikisinda eski okulumuzun ordaki parkta bekle. Sana o kizin kim oldugunu söyleyecegim dedim. Basini öne egerek "OLUR BEKLERIM!!" dedi. Okul çikisini iple çekiyordum. Çok ama çok heyecanliydim. Ve sonunda zil çalmisti. Okulun kapisindan çikarken "ALLAHIM BANA GÜÇ VER!!" diye dualar ettim. Parkin önüne gelip beklemeye basladim. Bir kaç dakika sonra yanima geldi. "HADI SÖYLE!!" dedi. "SANA DAHA ÖNCEDE SÖYLEMISTIM.. BEN DUYGULARIMI, IÇIMDEKILERI KOLAY KOLAY DILE GETIREN BIRI DEGILIM. " dedim. Gözlerinin taa içine bakarak. "HOSLANDIGIM KIZIN EN ÇOK NEYINI BEGENIYORUM BILIYORMUSUN""diye sordum. Gözlerimin içine bakarak "SÖYLE!!" dedi. Gözlerimi kapatip ve bütün cesaretimi toplayip
"ELA GÖZLERINI!!!!! VE EN ÇOK DA GÜLÜSÜNÜ!!!!" dedim. Sonra gözlerimi açtim. Rahat bir dakika sadece bakistik. Sonra boynuma sarildi. Ve hüngür hüngür aglamaya basladi. Kulagima "BENDE!" dedi. O kiz kim anladinmi? Diye sordum. Basini salladi. Sonra yüzüme bakarak tekrar "BENDE!" dedi. Ve kosarak evine gitti. Hiç kipirdayamiyordum. Sanki donup kalmistim. "ALLAHIM SANA SÜKÜRLER OLSUN!!" diye defalarca içimden geçirdim. En sonunda benimde artik bir sevdigim var. diyordum. Heyecanimdan kalbim deli gibi atiyordu. O hoslandigim kiz, ugruna dualar ettigim kiz. O da benden hoslaniyormus. Bunu bildikçe sevincim bir kat daha artiyordu. Sonra o parktan taa eve kadar yürüyerek geldim. Aksam yattigimda ne kadar yoruldugumu anladim. Sabahleyin kalkar kalkmaz kahvalti bile yapmadan okula gittim. Siniflarina gittim daha gelmemisti. Çok iyi dedim içimden. Onu karsilarim. Dedim içimden.. 10 dakika sonra koridorun ucunda görünmüstü. Sanki bana daha bir baska gözüküyordu. Daha bir güzellesmis gibiydi. Koca okulda sadece koridorda yürüyen ARZU, birde ona bakan BEN vardim sanki. Hiçkimseyi gözüm görmüyordu. Koridorda yürürken sadece o bana bende ona bakiyordum. Yanima geldi "MERHABA" dedi. Kekeleyerek "MERHABA" diyebildim. "KANTINE GIDELIMMI " diye sordu. "TABIKI" dedim. Kantine vardigimizda kimseler yoktu. Kantinin ortasinda durdu, bana döndü, resmen aglamak üzereydi. Boynuma sarilip "NE OLUR BENI BIRAKMA!!" dedi. O anki duyguyu anlatamam. Hani derler ya yasanmadan anlamazsin, gerçektende öyle birseydi. Aglayarak cevap verdim. "HIÇBIR ZAMAN!!" dedim. Sonra bana daha bi siki sarilmaya basladi. Rahat bir dakika boyunca birbirimize sarilmistik. Sonra gözlerimiz birbirimize bakti ikimizde agliyorduk. "BILIYORUM!! DUYGULARINI DILE GETIREMIYORSUN.. AMA INAN SENDEKI DUYGULARIN AYNISINI BENDE SANA HISSEDIYORUM. SÖYLEMESENDE BILIYORUM. BENI DELI GIBI SEVIYORSUN. BUNU HISSEDEBILIYORUM.." dedi. Ben sadece kafami öne egip "EVET!!" diyebildim. Neden bilmiyorum ama söyleyemiyordum. Onu deliler gibi sevdigimi ugruna canimi verebilecegimi bagira bagira söylemek istiyordum, ama yapamiyordum. Bütün bir yil boyunca hep beraber dolastik. Hafta sonlarini ve teneffüsleri iple çekiyordum. Onu daha fazla görebilmek amaciyla.
Yil sonu yaklasiyordu. Okulun kapanmasina yaklastikça daha bir hüzünleniyordu. Bir gün "NEDEN SON GÜNLERDE HÜZÜNLENIYORSUN?" diye sordum. "BILIYORSUN!! TATILLERDE HEP MEMLEKETE GIDIYORUZ. SENDEN AYRILMAK BENI MAHVEDIYOR. ONUN IÇIN ÜZÜLÜYORUM." dedi. Biliyordum. Her yaz memlekete giderlerdi. Ve bu beni daha bir üzerdi. "NE OLUR GITME!! HIÇ OLMAZSA BU YAZ ISTANBUL DA KAL" dedim aglayarak. "AGLAMA!!! SEN AGLADIKÇA BEN DAYANAMIYORUM. ÇOK ÜZÜLÜYORUM." diyordu. "BENIM IÇINDE ÇOK ZOR GEÇECEK. SENSIZ 2 KOCA AY" dedi. Ve sonunda okullar kapandi. Giderken onu son bir kez daha görmek için evlerine gittim. Kapida babasinin arabasi vardi. Evet gidiyorlardi. Az sonra hepsi birden kapidan çiktilar. Annesi, babasi, abisi ve en sonunda ARZU.. herkes arabaya bindi. Arzu tam binerken kendimi gösterdim. Aglayarak ona baktim sanki o da agliyordu. "NE OLUR BENI BIRAKMA!! GITMEME IZIN VERME" der gibiydi. Araba çalisti. Sanki, deliler gibi sevdigim kizi elimden zorla aliyorlar, götürüyorlar gibiydi. Gitmisti. 2 ay boyunca onu göremeyecek, onunla olamayacaktim. Her gece dualar ediyordum. sokaklarda bos bos dolasiyordum. Onu düsünüyordum. "KESKE YANIMDA OLSA" diyordum.
Birgün telefon çaldi. Arayan ARZU' ydu. Hatrimi sormak için aramis. "YAKINDA GELECEGIM.!!! SENI ÇOK ÖZLEDIM." dedi. "BENDE!!" diye cevap verdim. "BENI DÜSÜNÜYORMUSUN?" diye sordu. "HER GÜN HER SAAT " dedim. "DINLE O ZAMAN" dedi. "BENI YANINDA ISTIYORSAN, *******I AY' A BAK BENI DÜSÜN.... EGER KALBINDE BIR SICAKLIK HISSEDERSEN, ANLAKI BENDE SENI,,, AY' A BAKIP DÜSÜNÜYORUMDUR." dedi. Ben aglamaya basladim. Beni, benden fazla seven biri vardi diye geçirdim içimden. "TAMAM!! CANIM" dedim. Sonra telefonu kapatti. O aksam onun dedigini yaptim. Aya baktim onu düsündüm 10-15 dakika sonra bir kalbimde sicaklik hissettim. "ALLAHIM!! SEN NE BÜYÜKSÜN!" dedim içimden. Gerçektende kalbimde onu hissettim. Ne olur çabuk gel dedim aya bakarak.
Aradan bir ay geçti. Tekrar telefon çaldi. Arayan gene ARZU'ydu. "ISTANBULA GELDIM. TEYZEMLERDEYIM. BIR SAAT SONRA OKULUN ÖNÜNDE BULUSALIM CANIM " dedi. "TAMAM" dedim. En güzel kiyafetlerimi giydim. Eee kolaymi? Sevdigim kiz uzaktan geliyor. O kadar çok heyecanliydim ki. Hemen okulun önüne gittim. Daha 20 dakika vardi. Onu beklerken her dakika bir ömür gibi geliyordu bana. En sonunda görmüstüm onu. 2 aydir göremedigim sadece kalbimde hissettigim kiz, bana dogru geliyordu. Bende ona dogru kosmaya basladim. Yan yana geldigimizde "HOSGELDIN " dedim. Aglamaya basladim. Ve sonra öyle bir sarildim ki, bütün özlemimi sanki ondan çikariyordum. "SENI ÇOK ÖZLEDIM CANIM!!" diyordum. "BENDE!!!" dedi. Hep o bana BENDE! derdi. Sonra "GEL!!! SENI TEYZEMLE TANISTIRACAGIM" dedi. Teyzesinin evine dogru yola koyulduk. Eve vardigimizda teyzesini gördüm. Koltuga oturdum. Arzu' da yanima oturdu. Teyzesi "BU O ÇOCUK MU?" diye sordu. Arzu' da utanarak "EVET!!" dedi. Teyzesi "BAHSETTIGIN KADAR VARMIS KIZ " dedi. Bir ara gülüstüler. Ben hiçbirsey anlamamistim bu konusmadan Ama onlarin gülmesi benimde hosuma gitmisti. Bütün gün teyzesinde oturduk. Muhabbet ettik. Teyzesi beni sevmisti. Ayrilirken kapinin önünde ben ayakkabilarimi giyerken teyzesi ve ARZU beni izliyordu. Ben hosçakalin diyecekken teyzesi "BEN SIZI YANLIZ BIRAKAYIM ?" dedi gülerekten. Sanki aklimi okumustu. "TEYZEN ÇOK IYI BIRI..
NE OLUR KENDINE DIKKAT ET.!!!!!!!" dedim ve ona doya doya sarildim. O da "GÜLE GÜLE" dedi. Onu çok seviyordum. Oda bunu biliyordu. Ama bunu bir türlü söyleyemiyordum. Okullar açilana kadar hergün onunla beraberdim. O yanimdayken zaman hiç geçmesin, o anlar hiç bitmesin istiyordum.
Okullar açildiginda gene beraberdik. Siniflarimiz gene yanyanaydi. Her teneffüs onu görmek için yanina giderdim. Her yanina gidisimde, ayri bir heyecan vardi yüregimde. Kalbim onun yanindayken deli gibi atardi. Eger ben onu üzmüssem, yanliz kaldigimiz bir anda bana masum masum bakar, ben ne oldugunu anlar nedenini bile sormadan "ÖZÜR DILERIM! " derdim.. Bütün yil boyunca hep böyle geçti. Derslerim zayifmis artik hiç umrumda bile degildi. Onunla beraberken dünyayi tanimiyordum. Yil sonunda onun dogum günü vardi. Ona söz vermistim. Okullarin kapandigi hafta onu bir yere götürecektim ve dogum gününü orda beraber kutlayacaktik. Hafta sonu Arzu'yla beraber yola koyulduk. Aksam saat 10'da teyzesinden zor izin almistim. Doya doya 2 saatim vardi. Onunla sahile gittik. Bir demet kirmizi gül almistim. O gün hava biraz bozuktu. Çiçegi Arzu 'ya verdim. Biraz yürüdükten sonra bir bankta yanyana oturduk. Bana "KIRMIZI GÜLÜN NE ANLAMA GELDIGINI BILIYORMUSUN?" diye sordu. Basimi evet anlaminda salladim. "SÖYLE O ZAMAN" dedi. Gözlerine baktim, sanki o iki kelimeyi ona söylemem için bana yalvariyordu. "AYAGA KALK" dedim. Onu karsima aldim ve bütün cesaretimi toplamaya çalisiyordum. Gözlerimi kapadim. "HADI SÖYLE" diyordu. Söylemiyor adeta yalvariyordu. "ARZU" dedim. "EVET !!! DEVAM ET !" dedi. "BEN SE..." dedim ve burnuma bir yagmur damlasi geldi. Sonra bir tane daha, bir tane daha. Ve yagmur baslamisti. O an onun gözlerine baktigimda sanki "NE OLUR DURMA!!!! SÖYLE !" diyordu. Ama benim bütün cesaretim kirilmisti. O yagmur beni mahvetmisti. Yagmur o anki bütün büyüyü bozmustu. Sonra o bana ben ona bakarak gülmeye basladik. Yagmur deli gibi yagiyordu. Birden onun gözlerine baktim. Gülmeyi birakmis sadece bakisiyorduk. "NEREYE GIDERSEN GIT YANINDA OLACAGIM!!!!!!!!!
O IKI KELIMEYI SÖYLEYEMESENDE!!!!" dedi. Gözlerimin taa içine bakarak. Ondan sonra bir sarildi ki... O an hiç bitmesin istedim. Islanmaya baslamistik. Seni evine götüreyim dedim. Eve kadar yürüdük. Hiç durmadan çiçeklere bakiyordu. "BENIM GÜZELLERIM!!" diyordu. Eve geldik. Iyi ******* dedim. Ve ona sarildim. Onu eve biraktiktan sonra sokaklarda, o yagmurlu caddelerde dolasmaya basladim. O kadar mutluydum ki. Her ne kadar söyleyemesemde, bir sevdigim vardi. Hemde benim onu sevdigim kadar. Ve o kötü an gene gelmisti. Her yaz oldugu gibi gene memlekete gidiyorlardi. Onu ugurlamaya gidecektim. Ama o izin vermedi. "SENIN AGLAMANA DAYANAMIYORUM.. SENI ÜZMEK ISTEMIYORUM." dedi. Onun yaninda aglamami hiç istemezdi. Ve gitti. Ben gene o bos sokaklarda deli gibi onu düsünüyordum. Her gün aya bakiyordum. Onu düsünüyordum.
Ama bu sefer tatil sanki daha bi erken bitmisti. Gene okul açilmisti. Onu gene görmüstüm. Okulun koridorunda yürürken bana öyle bir bakiyordu ki.. anlatamam. Yanima geldiginde "HOSGELDIN.. CANIM!!" dedim. "HOSBULDUK!!" dedi. Bütün bir yili onunla beraber geçirdim. Okulun kapanmasina 2-3 ay kala "ÜNIVERSITE SINAVINA GIRECEKMISIN?" diye sordum. Evet dedi. "PEKI ISTANBUL IÇINI KAZANABILIRMISIN?" dedim. "BILMIYORUM... AMA SANMAM. ISTANBUL IÇI ÇOK PUAN... O KADAR PUANI ALAMAM" dedi. Bende " O ZAMAN SENDE, AÇIKÖGRETIMI YAZ" dedim. olur dedi. "AMA SENDE BIR YERE GITME OLURMU. SENSIZ BEN BURALARDA NE YAPARIM" dedi. "SENI HIÇBIR ZAMAN BIRAKMAYACAGIM.." dedim. Okul kapanmisti. Sinav günü gelmisti. onu aradim. "INSALLAH KALBINDEKI YERI KAZANIRSIN" dedim . "KAZANDIM BILE... ÇÜNKÜ KALBIMDE SEN VARSIN!!! " dedi.. Ben o an müthis derecede sevinmistim. Sonra sinava girdim. Sinavda dualar ediyordum. Arzu yanimda olsun diye. Ama onun benim yanimda olmasi için benimde istanbul içinde bir yere puan tutturmam lazimdi. Ve bunlari düsünerek sinavdan çikmistim. Sinavdan sonra hemen arzuyu aradim. Nasil geçti diye sordum. "ÇOK IYI.. SENINKI NASILDI" diye sordu. Benimkide iyiydi dedi. O sene tatile gitmemisti. Bütün yaz beraberdik Sinav sonuçlari açiklaninca kendi kazandigim yere baktigimda sok olmustum. Bogaziçi gibi bir yeri tutturmustum. Bu mutlu haberi hemen arzuya ilettim. O da çok sevindi. Sen nereyi kazandin diye sordum. "ILK TERCIHIM AÇIKÖGRETIMDI.. ORAYI KAZANDIM.." deyince dünyalar benim olmustu. Bir ara ailesinin yanina gitti. Bir hafta kadar sonra geri geldi. Onlarida çok özledim. Onun için gittim dedi. En sonunda ben üniversiteye yazildim. Ilk gün beraber gittik. Kantindeki manzara çok güzeldi. Köprünün bir kismi gözüküyordu. Deniz ayaklarinin altindaydi. Kantinde çevreme baktim. Her kesimden insan vardi. "NE KADAR ÖZGÜR BIR YER DEGIL MI?" diye sordum. Gözlerimin içine öyle bir baktiki "NE OLDU? NIYE ÖYLE BAKIYORSUN" dedim. "BEN SANA BIR ISIM TAKMISTIM. DEMIN ONU SÖYLEDIN?" dedi. "NEYMIS O ISIM" diye sordum. "BASBASA KALDIGIMIZ BIR ZAMAN SÖYLERIM." dedi. "PEKI " dedim.
Yariyil tatili yaklasirken arkadaslarimla kantinde konusurken biri "YAA. HARÇLARADA BAYA ZAM YAPTILAR BEE" dedi. Ben sasirmistim. Daha bir açiklayici olmasini istedim. Çok para istiyorlarmis. Zaten benim babam harcin bir kismini zar zor vermisti. Bu kadar parayi kesinlikle bulamazdi. Hemen rehber ögretmenin yanina gittim. Herseyi anlattim hocaya. Hoca "DERSLERIN NASIL DIYE SORDU." diye sordu. "PEK IYI DEGIL" dedim. Biraz daha konustuktan sonra benim babamin bu parayi bulamayacagini söyleyerek birazda kizarak kaydimi sildirdim. Üniversite hayatim tamamen bitmisti. Canim çok sikiliyordu. Ama ARZU hep yanimda oldu. Bu durumu hemen atlattim. Bir ay sonra arzu telefon etti. Aglayarak "NE OLUR YANIMA GEL!!" dedi. Ben sok olmustum. Telefonu kapattigim gibi teyzesinin evine gittim. Kapiyi çalar çalmaz açti. Beni karsisinda görünce daha çok aglamaya basladi. Onu salona kadar götürdüm. "NE OLDU KIZIM.. ANLATSANA" dedim. "BILIYORSUN.. BABAMI ISTEN KOVMUSLARDI.... KAÇ AYDIR IS ARIYOR.. EN SONUNDA BURDA YAPAMIYACAGIMIZI, IZMIRDEKI AKRABALARDAN BIRININ IS TEKLIFI YAPTIGINI SÖYLEDI. BABA GITMEYELIM DEDIM AMA O BENI DINLEMEDI. 2 GÜN SONRA IZMIRE TASINIYORUZ.." dedikten sonra hüngür hüngür aglayarak boynuma sarildi. Ben bu sözleri duyunca sok oldum. Dayanamayip bende agladim. "SEN AGLAMA.. BEN SENIN AGLAMANA DAYANAMIYORUM. " dedi. Salonun ortasinda konusmadan öylece duvarlara bakiyordum. "PEKI NE YAPACAGIZ" dedim. "BILMIYORUM. " dedi. Ben felaket derecede üzülmüstüm. Sevdigim kiz bu sefer gerçekten gidiyordu. Hemde dönmemecesine. Bir ara o bana bakti ve gülmeye basladi. "NEDEN GÜLÜYORSUN" dedim. "SEN BENIM EN ÇOK NEYIMI SEVIYORDUN" diye cevap verdi. Sonra bende gülmeye basladim. "SENI AGLARKEN GÖRMEK BENI KAHREDIYOR.. LÜTFEN AGLAMA" dedi. Sonra bende ne demek istedigini anladim. Gözlerine baktim aglamamak için kendini zor tutuyordu. O bana ben ona bakiyorduk. Ikimizde biliyorduk 2 gün sonra ayrilacagiz. Sonra birden "HANI SEN ÜNIVERTEDEKI ILK GÜNÜMDE BANA BIRSEY SÖYLEMISTIN HATIRLADINMI" diye sordum. "HIÇ UNUTMADIM KI " dedi. "NEYDI BANA TAKTIGIN O ISIM " dedim. Elini kalbime koydu ve gözlerimin içine bakarak "ÖZGÜR ADAM" dedi. Ben donmustum. Ama kalbimde öyle bir sicaklik hissettim ki anlatamam. "NEDEN.... " diyecektimki elini agzima götürüp susmami söyledi. "SEN SOKAKLARDA BENI DÜSÜNÜRKEN BEN SENI RÜYALARIMDA GÖRÜYORDUM. SOKAKLARDA DOLASIP BENI DÜSÜNÜYORDUN. BUNU SADECE ÖZGÜR BIR ADAM YAPAR." dedi. O an içimden "ISTE GERÇEK SEVGI BU OLMALI " dedim. O gün onlarda kaldim sabahleyin kalktigimizda telefon çaldi. Arayan babasiydi. Hemen eve gelmesini istedi. Onu istemiyerek de olsa evine götürdüm. Ona sordum "NEREDEN SAAT KAÇTA GIDIYORSUNUZ." Cevap vermedi. "SENIN AGLAMANA DAYANAMIYORUM. " dedi. "AKSAMA SON KEZ BULUSALIM"dedim. Kafasini evet anlaminda salladi.
Onu biraktiktan 1-2 saat sonra yagmur yagmaya basladi. Aksam olunca evinin önünde onu beklemeye basladim. Onu çagirdim. Asagiya geldi. "BIRAZ YÜRÜYELIM" dedim. "AMA BU YAGMURDA.. YA HASTA OLURSAN BEN NE YAPARIM" dedi. "SANA BIRSEY SÖYLEYECEGIM." dedim. Gözlerinin taa içine bakarak. Gözlerinin içi parlamisti bir anda "HADI YÜRÜYELIM !!! " dedi. Yagmur altinda koca sokakta yürümeye basladik. Bir kaç adimdan sonra bana döndü. "NE OLUR SÖYLE!! ARTIK O IKI KELIMEYI DUYMAK ISTIYORUM!!!" dedi. Anlamisti sanirim. Bu sefer söyleyecektim. Gözlerimi kapattim. "SÖYLE!! NE OLUR SÖYLE!!" diyordu. "SENI S.." dedim ve ARZU diye kalin birsesle irkildim. Camdan babasi çagiriyordu. Arzuda bana usul usul bakarak evine gitti. O koca caddede sadece o ve ben vardik. O bana bakarak eve giderken, ben ona elimi uzatmis "NE OLUR GITME.. BENI BIRAKMA!!!!!" diyordum. Apartmana girerken bana son bir kez bakti ve güldü. Ben kaderime isyan ediyordum. Sevdigim kiza bir kez olsun onu deliler gibi sevdigimi söyleyemedim diye. Sevdigim kizi elimden aliyorlar diye. Kalbim çok aciyordu. Onsuz ne yapacagimi düsünüyordum. Ertesi gün erkenden kalktim. Evlerinin önüne gittim. Ama camlarinda perde yoktu. Apartmana kosarak girdim. Kapi açikti eve girdim hiçbir esya yoktu. Bütün odalar bombostu. "SIZ KIMSINIZ" diye bir sesle irkildim. "BEN ARZUNUN BIR ARKADASIYIM. ONU ZIYARETE GELDIM " dedim. "ONLAR TASINDILAR.. BIR DAHA ISTANBULA BELKIDE HIÇ GELMEYECEKLER. BEN ONLARIN KOMSUSUYUM. SEN GALIBA O ÇOCUKSUN." dedi yasli teyze. "HANGI ÇOCUK" diye sordum. "BAZEN ARZU' YU EVDE GÖRÜRDÜM. ÇOK NADIREN. ONU HER GÖRDÜGÜMDE KENDI DUVARINA BAKIP DALARDI.. GÖZLERI DOLARDI.. SANIRIM BIRINI DÜSÜNÜYORDU. DELIKANLI,,,,, BIZDE GENÇ OLDUK.. BIZDE BU DUYGULARI YASADIK.. ALLAH SANA YARDIM ETSIN!!!" dedi ve gitti. Ben hemen onun odasina gittim. Ve duvarina baktim. Baktigim gibi gözlerim doldu. Bir kalp resmi vardi. Çok ufakti. Ama benim için çok büyüktü. Kalbin içinde birseyler yaziyordu. Yaklasip baktigimda kalbimde bir sicaklik hissettim. Kalbin içinde "ÖZGÜR ADAM" yaziyordu. Gözlerim dolmustu. O bana böyle bir isim takmisti. Demek duvara bakip beni düsünüyordu. Diye geçirdim içimden. Ne yapacagimi bilmiyordum. Gene sokaklarda bos bos dolasiyordum. Ama bu seferki bir baskaydi. Içimde kötü bir his vardi. Sanki bir sey olacakmis gibi bir his vardi içimde.
Aradan 4 gün geçti. O GÜN 2 MARTTI. Aksam uyuyamamistim. Geceleyin hava biraz bozuktu. Gökyüzüne bakip ayi aradim. Ama bulamadim. Uykuya dalar gibi oldum. Kalbimde çok büyük bir aciyla uyandim. Kalbim çok aciyordu. O an aklima arzu geldi. Acaba ne oldu diye düsünürken, aklima gökyüzü geldi. Orda ayi aradim. Bir kaç dakika sonra görmüstüm. Hemde bütün ihtisamiyla duruyordu. Bembeyazdi. Onu düsünürken gene kalbimde bir aci hissettim. Tam o anda ayin yanindan bir yildiz kaydi. 10 saniye boyunca o yildizin kayisini izledim. Izlerkende kalbim aciyordu. Yildiz kaydi. Kalbimin acisida durdu. "ACABA NE OLDU" dedim içimden. Ertesi günler içimde bir huzursuzluk vardi. Asagi yukari 2 hafta olmustu. ama arzu hala aramamisti. 9 mart günü telefon çaldi. Arayan fulyaydi. Sesi aglamakliydi. "RIDVAN" dedi. "BEN SU AN IZMIRDEYIM. ARZU VE BABASI TRAFIK KAZASINDA ÖLDÜ.. MURAT ABIMDE KOMADAN YENI ÇIKTI. NE OLUR METIN OL" dedi. Ben yikilmistim. Telefonu kapattim. Yere diz çöktüm. "ALLAHIM!!!! NEDEN BEN ?" dedim. Kendi kendime bir söz söyledim; "KAYBETMEYE MAHKUM BIR ADAMSIN!!" kisaca KMBA derdim. Disari çiktim. Sahil kenarina gittim. Aglamamak için acayip çaba sarfediyordum. Çünkü o benim aglamami istemezdi. Sahile vardim. Kimse yoktu. Deniz acayip dalgaliydi. "HAYIR YA !!! NEDEN BEN YA NEDEN!!!" bagirmaya basladim. En sonunda dayamayip agladim. Gözümden bir yas damladi. Kalbimde bir sicaklik hissettim. Sanki bana aglama diyordu. Ama ben kendimi tutamiyordum. Deliler gibi agliyordum. Simdi ne yapacagim diyordum kendi kendime. O aksam deli gibi yagmur yagiyordu. O yagmurlu sokaklarda, o soguk caddelerde ben tek basima aglayarak dolasiyordum. Aglamam hiç durmuyordu. Hep onu düsünüyordum. Birkaç gün sonra gene fulya aradi. "NE OLUR AGLAMA.. BILIYORSUN!! O SENIN AGLAMANI HIÇ ISTEMEZDI." dedi. "PEKI " dedim. Bana telefonda herseyi anlatti. Kazanin nasil oldugunu. Kimin hatali oldugunu. Ondan mezarligin adresini aldim. Sonra hemen bir ise basladim. Amacim para bulup bir an önce mezarliga gitmekti. Kafama koymustum, mezarligin yanina gittigimde birsey yapacaktim. HALA DÜSÜNÜYORUM.....
YAPSAMMI........ YAPMASAMMI.......
NOT: bu hikayenin yazarini görmek isterseniz, pazar günleri aksam saatlerinde BAKIRKÖY sahiline gidin..... orda bir uçtan bir uca dolasan birini göreceksiniz..
İŞTE O KİŞİ BU HIKAYEYİ YAŞAYAN KİŞİDİR....
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:35 AM
Öykümüz ünlü Çin düşünürü, Taoizm'in iki kurucusundan biri olan Lao Çu'nun (Lao Tzu) devrinde geçer. Lao Çu bu öyküyü çok sever, sık sık anlatırmış.
Efendim köyde yaşlı bir adam varmış. Çok fakir. Ama imparator bile onu kıskanırmış.. Öyle dillere destan beyaz bir atı varmış ki.. Imparator at için ihtiyara neredeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş, ama adam satmaya yanaşmamış. "Bu at, bir at değil benim için.. Bir dost.. Insan dostunu satar mı?"dermiş hep..
Bir sabah kalkmışlar ki, at yok.. Köylüler ihtiyarın başına toplanmış.. "Seni ihtiyar bunak.. Bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. İmparatora satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın" demişler..
İhtiyar, "karar vermek için acele etmeyin" demiş.. Sadece 'at kayıp' deyin. Çünkü gerçek bu.. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı, bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.."
Köylüler ihtiyara kahkahalarla gülmüşler. Ama aradan iki hafta geçmeden, at bir gece ansızın dönmüş.. Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi başına. Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş.
Köylüler, ihtiyar adamın etrafına toplanıp özür dilemişler.. "Babalık" demişler.. "Sen haklı çıktın.. Atının kaybolması bir talihsizlik değil, adeta bir devlet kuşu oldu senin için.. Şimdi bir at sürün var.."
"Karar vermek için gene acele ediyorsunuz" demiş ihtiyar. Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç.. Birinci cümlenin ilk kelimesini okur okumaz kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz?.."
Köylüler bu defa ihtiyarla dalga geçmemişler açıktan ama, içlerinden "Bu herif sahiden gerzek" diye düşünmüşler.. Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış.
Köylüler gene gelmişler ihtiyara..
"Bir kez daha haklı çıktın" demişler. "Bu atlar yüzünden tek oğlun uzun süre yürüyemeyecek. Sana bakacak başkası da yok.. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın" demişler.
İhtiyar "Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz" diye cevap vermiş. "O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Gerçek bu.. Ötesi sizin verdiğiniz karar.. Ama acaba ne kadar doğru.. Hayat böyle küçük parçalar halinde ilerler ve ondan sonra neler olacağı size aslabildirilmez.."
Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış. Imparator son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkan yok gibiymiş; giden gençlerin ya öleceğini ya esir düşüp köle diye satılacağını herkes adeta biliyormuş.
Köylüler, gene ihtiyara gelmişler..
"Gene haklı olduğun kanıtlandı" demişler. "Oğlunun bacağı kırık, ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması talihsizlik değil, şansmış meğer.."
"Siz erken karar vermeye devam edin" demiş, ihtiyar.. Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde.. Ama bunların hangisinin talih, hangisinin talihsizlik olduğunu sadece Allah biliyor."
Bir yol biter yenisi başlar
Lao Tzu, öyküsünü şu nasihatla tamamlarmış, etrafına anlattığında: "Acele karar vermeyin. O zaman sizin de herkesten farkınız kalmaz. Hayatın küçük bir parçasına bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının.
Karar aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısıyla gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Oysa yolculuk asla sona ermez. Bir yol biterken, yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, bir başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.
Hayat çetrefil bir yolculuk. Güzergahı kimse bilmez. Acele karar vermek, ecele karar vermektir
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:35 AM
Beş yıl olmuştu beraberlikleri başlayalı, Atilla çok yakışıklı, Büşra ise çok güzeldi çok uyumlulardı birbirlerine çok mutlu ve örnek bir aşkları vardı kimseyi umursamadan aşklarının tadını çıkartıyorlar ve sevgilerinin karşısında kimse duramıyordu kendi aralarında sözlenmişlerdi büyük bir aşktı bu. Bir gün yanlış bi anlaşılma yüzünden Atilla ile Büşra kavga ettiler ve Büşra Atilla'yı yüz üstü bırakıp ayrıldı ondan aynı mahallede oturuyorlar ve evleri karşılıklıydı Atilla ne yaptıysa olmadı bir türlü Büşra'nın geri dönmesini sağlayamadı ve uzun süre ayrı kalmışlardı Atilla artık eskisi gibi gülemiyor ve eğlenemiyordu Büşra ise Atilla'yı dışarıda gördüğünde suratına bile bakmıyordu.
Bir gün Atilla arkadaşlarıyla bir çay bahçesinde buluşup erkek erkeğe muhabbete dalmıştı birden çay bahçesine giren bir çift Atilla'nın dikkatini çekmişti, birde dönüp bakınca o erkeğin sarıldığı kızın Büşra olduğunu görmüştü ve o an donmuş kalmıştı Büşra Atilla'yı görmüş ama görmezlikten gelmiş Atilla o günden sonra kimselerle konuşmaz olup susmuştu. Artık ne camdan Büşraya bakıyor nede dışarı çıkıyordu artık hayata küsmüştü ve bir gün, Atilla bir çocukla Büşraya bi şiir yollamış Büşra şiiri alıp okumaya başlamış...
-Bir sabah sen uyurken, bir çığlık kopacak
Bu çığlık seni ve herkesi uyandıracak
Kalkıp nereden geliyor diye bakacaksın
Baktığında bizim evden geldiğini anlayacaksın
Sen daha şaşkınlığını atamadığın bir anda
Bir sela sesi çınlayacak bu şehrin sokaklarında
Tüm insanlar toplanacak birden oraya
Benim öldüğümü söyleyecekler sana
İnanmak istemeyeceksin onlara
Sonra koşup geleceksin bizim eve
Sarmışlar beni beyaz bir çarşafa
Bir hoca, dua edecek baş ucumda
Derken tabuta koymak isteyecekler beni
Vermemek için tutacaksın beyaz kefenimi
Yalvaran gözle bakacaksın onlara
Dokunmayın diyeceksin ne olur dokunmayın ona
Ben koyarım onu tabutuna
Ellerin varmayacak beni tabuta koymaya
Mecbur olduğunu anlayacaksın bir anda
Koyacaksın beni o uzun sandığa
Ve dönüp onlara beni sevdiğini söyleyeceksin
Sonra dönüp bana
İnan bu sözüm yalan değil diyeceksin
Sarılıp tabutuma bir off... çekeceksin
İşte o an benim aylarca çektiğimi
Sen bir anda çekeceksin
Geçte olsa hatanı anlayacaksın
Bir an yaşlı gözlerle bana bakacaksın
Bak sana döndüm diye yalvaracaksın...
Mecburen seni seveni..
Beyaz kefeninde bırakacaksın
Ve o günden sonra insanların dilinde
Geç dönen sevgili olarak anılacaksın"
Büşra şiiri tam bitirmiştiki birden bire Atilla'ın evinden bir çığlık koptu ve Büşra koşturdu o çığlığa ve Atilla'nın tavanda bir urganla asılı olduğunu gördü ve Büşra şiirin aynısını yaşadı. Bu olaydan sonra Büşra`yı ve Atilla'yı tanıyan kişilerin dilinde "GEÇ DÖNEN SEVGİLİ" diye anıldı...
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:35 AM
Zamanın birinde, bir oduncu ormanda odun keserken çalı arasında bir yılana rastlamış. Elindeki baltayı kaldırıp yılanın başını vurmak üzereyken bir an gözgöze gelmiş. Yaradana olan aşkı -yılan bile olsa- yaratılana yansımış ve yılana vurmaya kıyamamış. Yılanda duygulanmış ve dile gelmiş. ''Ey insanoglu, sen bana kıyamadın, bende sana iyilik edecegim'' demiş. Bir kör kuyuya dalmış ve kaybolmuş. Biraz sonra agzında bir altın lira ile dönmüş ve ''Bundan böyle ömür boyu sana hergün bir altın lira verecegim!'' demiş. Oduncu altını bozdurmuş ve evinde ogün şenlik olmuş. Ailesid ahil hiç kimseye olanı bite4ni anlatmamış. Herkes sadece oduncunun çok çalıştıgı için durumunun düzeldigini zannetmiş. Oduncu yıllar boyu hergün o kör kuyunun başına gitmiş, yılan ile buluşmuş ve altınını almış. Birgün oduncu agır hastalanmış. Kuyunun başına gidemez olmuş. Birkaç gün geçince bolluga alışmış evinde darlık başlamış. Oduncu oglunu yanına çagırmış ve yılanın sırrını anlatmış. ''Kör kuyunun başına git ve oglum oldugunu söyle; yılan sana altın verecek!'' demiş. Oglu inanmamış ama gitmiş. Yılan önce saklanmış, sonra ortaya çıkmış. Onun oduncunun oglu olduguna iyice kanaat getirince de kuyuya inip bir altın getirmiş. Oglan önce inanmadıgı hikayenin gerçek oldugunu görünce hırsa kapılmış, ''Kimbilir daha ne kadar altın var kuyunun içinde!'' diye düşünmüş. Hırsla yılanı öldürmek için bir hamle yapmış, ıskalamış ama yılanın kuyrugunu koparmış. Yılan da can havliyle dönüp oglanı sokmuş ve öldürmüş. Akşam yaklaşıp da oglu gelmeyince oduncu iyice endişelenmiş. Hasta yatagından sürünerek bile olsa kalkmış. Kuyunun başına gitmiş ki oglu cansız yatıyor. Yılanda o anda görünmüş; kuyrugu yok ve kanlar içinde. Oduncu durumu anlamış ve çok üzülmüş. Canının parçası oglu yerde cansız, yıllardır velinimeti olan yılanda yaralı...
''Hatalı olan oglum olmalı!'' demiş ve yılandan özür dilemiş. ''Tekrar dost olalım!'' demiş. Yılan ise acı acı gülümsemiş: ''ÇOk isterdim ama sende bu evlat acısı, bende de bu kuyruk acısı varken biz artık dost olamayız!'' demiş.
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:35 AM
Mahkeme salonunda, seksenlerindeki yaşlı çiftin durumu içler acısıydı. Adam inatçı bakışlarla suskun, Ninenin ağlamaktan iyice çukurlaşmış gözleri ve keskin çizgileriyle bıkkın bakışları süzüyordu etrafını...
Ve Hakimin tokmak sesiyle sustu uğultu ve tok sesiyle, sözü yaşlı kadına verdi, hakim...
"Anlat teyze neden boşanmak istiyorsun...?"
Yaşlı kadın derin bir nefes çektikten sonra baş örtüsüyle ağzını aralayıp, kısılmış sesiyle konuşmaya başladı...
"Bu herif yetti gayri, 50 yıldır bezdirdi hayattan..."
Sonra uzunca bir sessizlik hakim oldu mahkeme salonunda... Sessizlik bu tür haberleri her gün manşet yapan gazetecilerden birinin flaşıyla bozuldu, kim bilir nasıl bir manşet atacaklardı, yaşanmış 50 yılın ardından... Çok sayıda gazeteci izliyordu davayı, kadın neler diyecekti. Herkes onu dinliyordu.. Yaşlı kadının gözleri doldu... Ve devam etti...
"Bizim bir sedef çiçeği vardı, çok sevdiğim... O bilmez... 50 yıl önceydi... O çiçeği bana verdiği çiçeklerin arasından kopardığım bir yaprağı tohumlamıştım, öyle büyüttüm.. Yavrumuz olmadı, onları yavrum bildim... Bir süre sonra çiçek kurumaya başladı. O zaman adak adadım... Her gece güneş açmadan önce bir tas suyla sulayacağım onu diye... İyi gelirmiş dedilerdi... 50 yıl oldu, bu herif bir gece kalkıp bir kere de bu çiçeği ben sulayayım demedi... Ta ki geçen geceye kadar... O gece takatim kesilmiş.. Uyuyakalmışım... Ben böyle bir adamla 50 yıl geçirdim... Hayatımı, umudumu her şeyimi verdim... Ondan hiç bir şey göremedim.. Bir kerecik olsun, benim bildiğim görevlerden birisini yapmasını bekledim.... Onsuz daha iyiyim, yemin ederim."
Hakim, yaşlı adama dönerek;
"Diyeceğin bir şey var mı baba" dedi.
Yaşlı adam bastonla zor yürüdüğü kürsüye, o ana kadar suçlanmış olmanın utangaçlığını hissettiren yüz ifadesiyle hakime yöneldi.
"Askerliğimi, reisicumhur köşkünde bahçıvan olarak yaptım, o bahçenin görkemli görünümüyle büyümesi için emeklerimi verdim... Fadime'mi de orada tanıdım... Sedefleri de... Ona en güzel çiçeklerden buketler verdim... O çiçeklerle doludur bahçesi... Kokusuna taptığım perişan eder yüreğimi... İlk evlendiğimiz günlerin birinde boyun ağrısından onu hekime götürdüm... Hekim çok uzun süre uyanmadan yatarsa boynundaki kireç sertleşir, kötüleşir dedi.. Her gece uykusunu bölüp, uyansın, gezinsin dedi... Hekimi pek dinlemedi, bizim hatun... Lafım geçmedi... O günlerde tesadüf bu çiçek kurudu... Ben ona gece sularsan geçer dedim.. Adak dilettim... Her gece onu uyandırdım. Ve onu seyrettim... O sevdiğim kadının yavrusu bildiği çiçekleri sularken seyrettim... Her gece o çiçek ben oldum... Sanki... Ona bu yüzden tapabilirdim..." dedi adam o yaştaki bir adamdan beklenmeyecek ifadelerle...
"Her gece O yattıktan sonra uyandım... Saksıdaki suyu boşalttım... Sedef gece sulanmayı sevmez, hakim bey.. Geçen gece de... Yaşlılık.. Ben de uyanamadım.. Uyandıramadım... Çiçek susuz kalırdı amma, kadınımın boynu yine azabilirdi... Suçlandım.. Sesimi çıkartamadım..."
O an Mahkeme salonunda her şey sustu...
Ertesi sabah gazeteler "Sedef susuz kaldı" diye yine yalnızca neticeyi haber yaptılar...
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:36 AM
Kanser hastanesinde başhekimken Serap adında genç bir hanım hastam vardı.
Bu hastam göğüs kanserine yakalanmış ve tedavi için yurtdışına gitmek istemesine rağmen, bazı formaliteler sebebiyle o imkanı bulamamıştı.Serap'ı özel bir ilgiyle biz-zat ben tedavi altına aldım.
Ve kısa bir süre sonra da Allah'ın izniyle iyileştiğini gördüm. Ancak Serap'ın da bütün diğer kanserliler gibi ilk 5 yıllık süreyi çok dikkatli geçirmesi gerekiyordu.
Bir iş kadını olan Serap, 4 yıl kadar sonra 1 ihale için İzmir'e gitmek istedi.Kış aylarında olduğumuz için uçakla gitmesi şartıyla kabul ettim.
Maalesef bilet bulamamış ve benden habersiz
bindiği otobüsün kaza gecirmesi uzerine 6 saat kadar mahsur kalmış. Dönüşünden kısa 1 sure sonra kanser, kemik ve akciğerine yayıldı.Serap bacak kemiklerindeki metasaz nedeniyle yürüyemez hale gelirken, hastalığın akciğerdeki tezahuru sebebiyle de devamlı olarak oksijen cihazı kullanıyor ve söylediği her kelimeden sonra ağzını o cihaza yapıştırarak nefes almak zorunda kalıyordu.
Evine gittiğim gün,yine güçlükle konuşarak:
- Doktor bey, dedi. Ben size...dargınım.
-" Niçin?"diye sordum.
-d indar... bir... insanmışsınız... niçin...bana...da, Allah'ı... ölümü... ahireti... anlat mıyorsunuz?"
Dini inançlarının çok zayıf olduğunu bildiğim için bu teklifi karşısında oldukça şaşırdım. O'nu üzmemeye çalışarak:
-"Doktora ulaşmak kolaydır dedim. Parayı bastırdın mı istediğine tedavi olursun. Ancak iman tedavisi için gönülden istek duymalısın..."
Konuşmaya mecali olmadığından "ben o isteği duyuyorum" manasında başını salladı. Artık ümitsiz bir tıbbi tedavinin yanı sıra,ebedi hayatın ve saadetin reçetesi olan iman derslerimiz başlamış ve son günlerini yaşayan Serap için bu dersler "hızlandırılmalı öğretime" dönmüştü.
Anlattığım iman hakikatlarını bütün ruhuyla meczediyor ve arada bir soruyordu.
Vefatına bir hafta kala:
-"Doktor Bey, dedi.Ben...ölürken...ne...söyleme-liyim?"
-"Senin durumun çok özel" dedim. Kelime-i
Şehadet sana uzun gelir. O anı farkedince Muhammed (s.a.v) sana yeter."
O, haliyle tebessüm ederek yine başını salladı.Çok ıstırabı olduğu için Serap'a sürekli morfin yapıyor ve O'nu uyutmaya çalışıyorduk. Ben, bir iş seyahati sebebiyle bir müddet ziyaretine gidemedim.
Dönüşumde annesi telefon ederek:
-"Serap, bir haftadır morfin yaptırmıyor." dedi.
"Sabahlara kadar inliyor ve çok ıstırap çekiyor."
Hemen eve gittim ve iğne yaptırmamasının
sebebini sordum. Aldığım cevabı hala
unutamıyor ve hatırladıkça ürperiyorum.
-"Ya morfinin tesiriyle ölüme uykuda
yakalanır ve son nefeste "Muhammed" diyemezsem?.
İşte Serap, böyle bir hanımdı.
Bu arada benden istihareye yatmamı ve eğer bir kaç gun daha ömrü varsa , son günü uyanık kalacak şekilde morfin yaptırılmasını
rica etti. Ben hiç adetim olmadığı halde cuma gününe rastlayan o gece istihareye yattım ve Serap'ın acizliği hürmetine olacak ki Salp gunune kadar yaşıyacağına dair işaret sezdim.
Ertesi gün O'na:
-"Hiç korkma!" dedim."İğneyi vurdurabilirsin. "Ve Serap bir veda niteliği taşıyan bu görüşmemizde son sorusunu da sordu:
- Doktorbey...Azrail...bana...nasıl...görünecek?"
-"Kızım," dedim. "O bir melek değil mi?Hiç
merak etme,sana yakışıklı bir prens gibi gelecektir."
Salı günü Serap'ın ağırlaştığı haberini alınca hemen eve gittim. Ancak vefatına yetişememiştim. Ailesi tam manasıyla perişandi. Sadece kendisine uzun müddet bakan dindar bir hanım akrabası ayaktaydı ve beni görünce yanıma gelerek:
-"Doktor bey, biliyor musunuz , bu evde biraz önce bir mucize yaşandı!"dedi ve devam etti:
-Serap, bir saat kadar önce oksijen cihazını
attı ve "yataktan kalkması imkansız" denmesine rağmen kalkarak abdest aldı,
iki rekat namaz kıldı. Bütın ev halkı hayretten donup kaldık. Ve kelime-i Şehadet getirerek vefat etmeden biraz önce de:
-"Doktor bey'e söyleyin, dedi.
Azrail, O'nun söylediğinden de güzelmiş!!!"
Onk. Dr. Haluk Nurbaki
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:36 AM
Genç kadın bebegin güzelligi karşısında büyülenmiş gibiydi. Kıvırcık sarı saçları, iri mavi gözleri, kalkık bi burun ve küçük kırmızı dudaklarıyla bir kartpostalı andıran bebek, kadının şimdiye kadar gördügü en cana yakın kız çocuguydu.
Onun ipek yanaklarını doya doya öpmek ve cennet kokusunu içine çekmek için egildiginde;
Dokunma bana...'' diye bir ses duydu.
''Beni okşamaya hakkın yok senin...''
Kadın korkuyla irkilip etrafına bakındı. Bebekle kendisinden başka kimse yoktu içeride.
Aynı sesi tekrar duydugunda bebege döndü. Aman allahım!.. Yeni dogmuş görünmesine ragmen konuşan oydu.
''Bana yaklaşmanı istemiyorum'' diye devam etti.
''Hemen uzaklaş benden...''
Kadın, biraz olsun kendini toparlayarak:
''Çocuklarımız hep erkek oluyor'' dedi.
''Onlar da güzel ama kız çocukları başka. Bu yüzden seni öpmek istedim.''
''Beni öpemezsin'' diye aglamaya başladı bebek.
''Benim de seni öpemeyecegim gibi...''
''Neden?'' diye sordu kadın. ''Neden öpemezsin ki?''
Bebek, hıçkırıklara bogulurken:
''Bunun sebebini bilmen gerekir'' dedi.
''Düşünürsen mutlaka bulacaksın...''
Kadın, neler olup bittigini hatırlamak üzereyken kendine geldi. Özel bir hastanenin en lüks odasında yatıyor ve narkozun tesirinden midesi bulanıyordu. Aile dostları olan tanınmış doktor, odayı dolduran çiçeklerden bir tanesini vazodan çıkarıp kadına uzatırken:
''Geçmiş olsun hanımefendi'' dedi.
''Başarılı bir kürtajdı dogrusu.
Ha..! Sahi, ''kız''mış aldırdıgınız bebek.''
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:37 AM
Kendini bildi bileli mor menekşeyi çok severdi. Çocukluğunun geçtiği ikikatlı evin bahçesinde bahar geldiğinde mor mor açar, mis gibi kokarlardı..Annesi mor menekşeleri hep duvar kenarına dikerdi..
gölgeyi sever menekşelerderdi..Oysa ögretmeni bitkilerin güneş ışınları ile fotosentez yaptığını anlatmıştı onlara .Bitkiler güneş ışığına muhtaçtı.Mor menekşeler ne tuhaf bitkilerdi , her bitki güneşi severken,onlar nedengölgeyi tercih ediyorlar diye düşündü durdu Hande...Küçük, ufacık aklı ile aslında menekşelerin diğer çiçeklerden farklı olduğunu keşfetmişti, işte belki de menekşeler
bu yüzden bu kadar güzeldi.Herkesden farklı olursan, bu hayatta değerli olursun yargısına varmıştı.Daha o yıllarda farklı olmak için uğras vermeye başladı. ilk olarak, okulda kimsenin yanına oturmak istemediği Hacer'in yanına oturmak istiyorum ögretmenim diyerek başladı farklılıklarla süren hayatı. Hacer bile şaşırmış şaşkın şaşkın bakıyordu onun yüzüne. Hacer çok dağınık, biraz anlama zorlukları olan problemli bir ailenin kızı idi. Hande ise mühendis Kamil Beyin biricik kızı. Ögretmen pek oturtmak istemedi önce Hacer'in yanına Hande' yi. Daha sonra bir tatsızlık çıkmasın
diye öğretmen Hande'nin annesini çağırdı.
Annesi eve geldiklerinde Hande'ye sordu :
- Neden yavrum Hacer in yanına oturmak istiyorsun?
Hande cevap verdi :
- Geçen baharda menekşeler ekiyorduk hani anne, o gün sen bana menekşeler
güneşi sevmez demiştin, oysa her bitki güneşi sever. Menekseler farklı, belki de
bu yüzden bu kadar güzeller. Hacer'in yanına kimse oturmak istemiyor. Ben farklı olmak istiyorum. Belki Hacer de güzeldir, onu fark etmek istiyorum, dedi.
Annesinin ağzı açık kalmıştı. İlkokul 4.sınıf öğrencisi kızının olgunluğuna hayran kalarak
- peki kızım kimin yanında istersen oturabilirsin, " dedi.
Pazartesi Hande Hacer'in yanında oturmaya başladı. Hem Hande tedirgindi, hem Hacer.Birbirleri ile hiç konuşmuyorlardı. Diğer kızlarda soğumuştu Hande'den. Nasıl Hacer gibidağınık, bir şeyi, iki kere anlatınca anlayan fakir bir kızın yanına oturmayı istemişti.En çok alınan doktor Cemal Beyin kızı Esin'di. Anne babaları her hafta sonu görüşüyorlar,
Hande ve Esin birlikte oynuyorlardı. Nasıl olur da kendi yerine Hacer'i seçerdi. Çok gururu kırılmıştı Esin'in. Hande ile konuşmuyordu.Birgün Hande ve ailesi Esinlerle dağ köylerinden birinde gerçekleştirilecek bir panayıra katılmak için sözleştiler. Hande gene Esin'in somurtacağını bildiği için gitmek istemiyordu.İçin için de Hacer'e kızmaya başlamıştı arkadaşları ile arasının bozulmasına sebep olmuştu.Neden sanki bu kadar dağınıktı, neden her şeyi iki kerede anlıyordu? Yoksa aptal mıydı?Sonra menekşeleri hatırladı hemen düşüncelerinden utandı. Hacer farklı diye yargılamaması gerekiyordu. Hacer'in, kimsenin bilmediği güzelliklerini keşfedecekti. Buna tüm gücü ile inandı. Panayıra gittiklerinde Esin somurtarak karşısında oturuyordu, Hande ile konusmuyordu.
Hande canı sıkıldığından biraz dolaşmak için annesinden izin aldı. Köy yolunda yürümeye başladı. Hava iyice soğumuş ve ayaz iyice artmıştı, kar atıştırmaya başlamıştı. Hande karı çok seviyordu, yürüdü, yürüdü. Köye gelmişti. Bir evin önünde durdu. Evin penceresinde ki saksıya gözü
ilişti. Gözlerine inanamıyordu, bunlar mor menekşelerdi. Ama kıştı ve menekşeler soğuğu hiç
sevmezlerdi eve dogru bir adım attı. Kapıda beliren gölgeyi çok sonra fark etti bu Hacerdi.
Hande'ye gülümsüyordu.
- Hoşgeldin Hande buyurmaz mısın?, dedi.
Biraz ürkek, şaşkınlıkla kapıya doğru ilerledi Hande ve içeri girdi. Oda sıcacıktı odun sobası
her yeri ısıtmıştı. Menekşeler diyebildi sadece Hande...
- Bu soğukta ?
Hacer gülümsedi ;
- Onlar annem için, annem onları çok sever.
Sonra yatakta yatan kadını fark etti Hande.
"Annen hasta mı?" dedi.
"Evet 2 sene önce felç oldu ona ben bakıyorum, bizim kimsemiz yok, birtek ineğimiz var onunla
geçiniyoruz. Ama tüm işler bana baktığı için derslere çalışacak pek vaktim olmuyor, dedi Hacer
utanarak. Bir de bizim köyden şehre araç yok, bu yolu her gün yürüyorum o yüzden de çok yorgun
okula geliyorum dersleri anlamakta güçlük çekiyorum. Hande'nin gözleri dolmuştu. Dışarıdan gelen ses ile kendine geldi. Annesi onu arıyordu. Çok merak etmiş olmalıydı. Dışarıya koştu ve annesine sarıldı, ağlıyordu. Bir müddet sonra anne bu Hacer diye tanıştırdı sıra arkadaşını. Hacer'in yaptığı sıcak çorbadan içtiler birlikte. Hande annesine anlattı Hacer'in hayatını, ağlayarak.
"Bir şeyler yapalım anne" dedi.
O hafta annesi ve Hande, Hacerlere gidip annesi ve Hacer'i kendi evlerine taşıdılar. Hacer artık Handeler den okula gidip geliyordu, ne dağınıktı, ne de aptal. Sınıfın en iyi öğrencisi olmuştu. Seneler geçti Hacer ve Hande bir arkadaş değil, iki kız kardeşlerdi artık. Mor menekşeler Hande'ye Hacer'i armağan etmişti. Hacer'e ise hem Hande'yi, hem hayatı. Seneler sonra ikisi de evlendi. Hacer şimdi bir doktor. Hande'den vicdanın ne kadar önemli olduğunu öğrendi, hastalarına vicdanıyla birlikte şifa dağıtıyor. Hande ise bir ögretmen. Çocuklara farklı olan şeyleri sevmeyi de ögretiyor. Bir kızı var
adı, Hacer Menekşe. Hayatta en çok sevdiği iki şeye birini daha ekledi Hande.
LÜTFEN SEVGiNiZE ÖNYARGI KOYMAYIN.
HERŞEY SEVİNCEYE KADAR FARKLIDIR
SEVDİKTEN SONRA İSE SEVGİNİN DİLİ HEP AYNIDIR
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:37 AM
Doktor Serkan Acar beyin şaşkınlığını kanser olduğumu ve beynimdeki radyoaktif maddenin iki ay içerisinde ölümüme sebeb olacağını açıklamaya çalışırken gözlerinden okuyabiliyordum. Neden olmasındı çünkü bu üçüncü kez kansere yakalanışımdı. Bir insan üç kez mi kansere yakalanırdı?
Ümitsiz bir sesle devam etti " Göğüs ve cilt kanserlerini daha önce yenmeyi başarmışsınız. Yine başarabilirsiniz. Allah'tan ümit kesilmez"
hastaneden çıktığımzda hava kararmıştı ve umutsuz bir sonbahar yağmuru yağıyordu. Bir taksi çeviren kocam şoföre " konak pier " dedi. Oraya vardığımızda yağmur şiddetini iyice artırmıştı. Koşarak içeri girdik ve deniz manzarası olan bir kafenin cam kenarına oturduk. İkimizde sessizdik. Ben başımı pencereye dönerek denize düşen yağmur tanelerinin oluşturduğu noktacıkları izlemeye koyuldum. Kalbim güm güm vuruyor ve bu sefer ölümden çok korktuğumu düşünüyordum. Aslında kendim için değil küçük kızım için korkuyordum. Çünkü zavallıcık henüz sekiz yaşındaydı. Bu vahşi dünyada onu nasıl annesiz bırakabilirdim ben. Bu düşünceyle pencereden şiddetle yağan yağmuru izleyip sitemle "Allah'ım neden yine ben" diye mırıldandım. Sesimi duyan kocam bana doğru usulca uzandı avuçlarını yanaklarıma yapıştırarak gözyaşlarımı sildi. " hayatım " dedi, onunda gözlerinden akan acı yaşları görebiliyordum. Buna rağmen çok tatlı bakışları vardı. Lafını bitirmeesine izin vermeden " korkuyorum " dedim. " bu sefer çok korkuyorum, mücadele edecek gücüm kalmadı "
Ellerimi yanaklarıma kocamın ellerinin üzerine yapıştırdım ardından yüzümü çevirerek avuç içini tarif edilemez bir hüzünle öptüm. Ellerim benide şaşırtacak derecede titriyordu.
Kocam konuşmaya devam etti. " Pes edemezsin. Sende biliyorsun Önünde kalıcı eserler bırakabilmen için koskoca iki ayın var. Hem sen demiyormuydun -- bir gün herkes tarafından beğenilen resimler çizip ünlü olacağım -- diye. Hadi önümüzdeki iki ayı dolu dolu değerlendirelim." Kocam son derece içten konuşuyordu.
Titrek bir sesle " Öleceksem bile iz bırakarak öleceğim" diyerek kocamı tasdikledim.
Günler hızla ilerlemeye başladı. her gece ölümü hatırlayıp kızımı öpüyor, kokluyor kocamla vedalaşıyordum. Allah'ım ne kadar acı vericiydi bu. Öte yandan
Doktorun belirttiği iki ayı doldurana kadar gece-gündüz resim yaptım. Bana "anne" diyen öğrencilerimle daha fazla zaman geçirdim. Bu arada Mithatpaşa caddesi Asansör durağında " Obje Sanat Galerisini " açtım. Herşey mükemmel gidiyordu benim için. Ölümü bile unutmuştum. Fakat bir öğleden sonra öğrencilerimle birlikte çay içiyorken baygınlık geçirmişim. Beni hemen doktoruma götürmüşler. Uyandığımda kocamın, dostlarımın ve ailemin yanımda olduklarını gördüm. Değişik duygular içerisindeydim. Mutlu mu olsaydım üzülsemiydim? Hepsinin gözlerinde ölümümü gün be gün an be an izlemiş olmanın verdiği hüznü görebiliyordum. Ölüm bir insana bu kadar mı yaklaşırdı. Bir süre sonra doktorun odasına çağrıldığımda karmakarışık duygularla içeri girdim. Doktor tatlı tatlı gülümsüyordu, önce oturmam için yer gösterdi ve sonra konuşmaya başladı " kızım, sana önemli iki haberim var, bunların ilki, beyninde biriken ve kansere neden olan radyoaktif maddeyi terle atmışsın. aslında birkaç tahlil daha yapacağız ama bu formaliteden öteye gitmeyecek"
şaşkınlıktan dilim tutulmuştu. Doktor gözlerimdeki merakı anlamış olmalı ki daha açık bir şekilde hem heceleyerek hemde daha neşeli bir sesle " Ha-ya-ta ge-ri dön-dün" dedi.
Hayata geri dönmüştüm. Evet kızıma, kocama ve öğrencilerime geri dönmüştüm. İlacım resme ve insanlara duyduğum sevgi ve inandığım şeyler için çalışmamdı. Ağlıyordum. Hem gülüyor hem ağlıyordum. Ne garip birşeydi.
doktor devam etti " baygınlığının sebebini merak etmiyor musun "
" Ediyorum " dedim.
" iyi öyleyse sıkı dur," tüm dikkatimi doktora yönelttim, vurgulayarak devam etti " Tam iki aylık hamilesin "
O an yüksek tonlu bir çığlık attım. Sesten ürken kocam ve ailem son sürat odadan içeri girdiler. Şaşkınlardı. Kocamı görür görmez sımsıkı sarılarak " hamileyim, iki aylık hamileyim" diye çılgınca bağırdım.
Kocam ya hastalığın diye homurdandığında ise sevinçle " yendim, onuda yendim. Hayata üçüncü kez geri döndüm "
İşte böyle, beynimdeki radyoaktif madde beklenmedik bir surprizdi benim için. İlk duyduğumda söylenenlerin yalan olmasını o kadar çok istedim ki, bu gerçekle başa çıkmak kolay olmadı ama çalışarak atlattım. Yaşamdan kopmamak için resme sarıldım. Gece gündüz resim yaptım. Ve hala galerimdeki çocuklarıma dersler veriyor ve resim yapıyorum.
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:37 AM
Bir zamanlar, bütün duygu ve kavramların üzrinde yaşadıgı bir ada varmış. Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve tüm digerleri... Aşk da dahil.
Birgün, adanın sulara gömülmekte oldugu haberi gelmiş. Bunun üzerine hepsi adayı terk etmek için sandallarını hazırlamışlar.
Aşk, adada en sona kalan duygu olmuş. Çünkü mümkün olan en son ana kadar beklemek istemiş. Ada neredeyse batmak üzereyken, Aşk başka çare olmadıgı için yardım istemeye karar vermiş.
Zenginlik, çok büyük bir teknenin içindeymiş. ''Zenginlik beni de yanına alır mısın?'' diye sormuş Aşk. ''Hayır'' demiş Zenginlik, ''Alamam. Teknemde çok fazla altın ve gümüş var, senin için yer kalmadı'' Aşk, çok güzel bir yelkenlinin içindeki Kibir'den yardım istemiş. ''Kibir, lütfen bana yardım et!'' ''Sana yardım edemem Aşk. Sırılsıklamsın ve yelkenlimi mahvedebilirsin''
Üzüntü yakınlardaymış ve Aşk ona yönelmiş.
''Üzüntü, seninle geleyim.''
''Off, Aşk... O kadar kötüyüm ki, yanlız kalmaya ihtiyacım var.''
Mutluluk da Aşk'ın yanından geçmiş; ama o kadar mutluymuş ki Aşk'ın çagrısını duymamış bile.
Aşk bir ses duymuş:
''Gel Aşk! seni yanıma alacagım...''
Seslenen Aşk'tan daha yaşlıca birisiymiş. Aşk o kadar şanslı ve mutlu hissetmiş ki, onu yanına alanın kim oldugunu sormayı akıl edememiş. Yeni bir kara parçasına vardıklarında, Aşk'a yardımcı olan, yoluna devam etmiş.
Ona ne kadar borçlu oldugunu farkeden Aşk, Bilgi'ye sormuş: ''Bana yardım eden kimdi?''
''O Zaman'dı'' diye cevap vermiş Bilgi.
''Zaman mı? Neden bana yardım etti?''
Bilgi gülümsemiş:
''Çünkü sadece Zaman senin ne kadar büyük oldugunu anlayıp degerini bilebilir.''
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:37 AM
Ateist bir adam bir gün ormanda geziyor ve etrafındaki güzelliklere bakıyormuş. "Evrim ne
güzellikler yaratıyor!" diye düşünüp mest oluyormuş
Birden arkasında kocaman
bir ayı belirmiş ve onu kovalamaya başlamış.
Adam bütün gücüyle kaçıyormuş ama her arkasına
bakışta ayının daha yaklaşmış
olduğunu
farkediyormuş.
Dakikalarca süren bir
kaçışın sonunda adamın ayağı yerdeki dala takılmış, ayı adamın üzerine atlamış,
pençesini kaldırmış. Tam vurmaya hazırlanırken adam:"TANRIM!!!" diye bağırmış.
Bir anda zaman durmuş, ayı donmuş, ormandaki nehir bile akmaz olmuş.
Biranda orman kararmış ve
gökyüzünden bir ışık hüzmesi adamın üzerine parlamış. Çok derinden gelen
ilahi bir ses adama: "Yıllarca bana inanmadın, yaratılışı kozmik bir
kazaya bağladın, sana bu durumda yardım etmemi mi istiyorsun? Seni
sevgili bir kulum mu saymalıyım?"demiş
Adam utanç içinde: "Biliyorum bunca yıldan
sonra dindar biri olmayı istemem haksızlık,
ama belki AYIYI dindar yapabilirsiniz." demiş
Ses: "Peki." diye karşılık vermiş ve ışık kaybolmuş. Nehir tekrar akmaya başlamış. Herşey eski
haline dönmüş. Ayı pençesini indirmiş, iki pençesini de göğe doğru çevirmiş, ve konuşmaya başlamış:
"Tanrım, senin rızkınla orucumu açıyorum, hamdolsun verdiğin nimetlere."
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:37 AM
Tamamen Gerçek Hayattan Alıntı Bu Aşk Hikayesini Okurken Çok
Duygulanacak
Hüzünlenecek ve Bu Hikaye'nin Etkisinde Kalacak ve Bu Etkiyi
Üzerinizden Bir
Kaç Gün Boyunca Atamayacaksınız. Hiyakenin Konusu Bir Gençin Sonu
Ölümle
Biten Çocukluk Sevdasını Anlatıyor...
BIZIMKISI BIR ASK HIKAYESI
Sizin için ne derece önemi var bunu bilmiyorum ama ben bu satırları
yazarken
gözümden damlalar akıyor klavye üzerine. Erkekler ağlamaz lafı bana
göre
değil. Ağlamaktan hiç utanmadım,duygularım,acılarım beni boğduğu zaman
hep
ağladım.Yine ağlıyorum... Sizleri tanımıyorum ama sizlerle paylaşmak
istiyorum.Lütfen;bu satırlara bir seven olarak sahip çıkın ve lütfen
yazılı
satırlar olarak geçmeyin. Okudukça yeryüzünde insanlar neleri yaşarmış
diyeceksiniz buna eminim. Bir memur ailenin en küçük çocuğu olarak
babamın
tayininin çıktığı bir köye taşındık.Huzursuzdum,okulumu bir köy
okulunda
okumaktansa ,şehirde medenice okumak istiyordum.kaydımı yaptırdı babam
okula.İlkokul 4. sınıftan başladım köy okuluna.Beni bir sınıfa
verdiler.Öğretmen köyde yabancı olduğumu biliyordu ve hangi sıraya
oturmak
istiyorsan otur dedi bana.Bir kızın yanı boştu sadece oraya
oturdum.Hayatımı
adadığım,gidişiyle beni bitiren insanla ilk o zaman tanıştım.İsmi
Altınay
idi.Çocuk yaşımda bile onun güzelliği beni çok etkilemişti.Masmavi
gözleri,gamze yanakları ile arada bir bana dönüp gülüşü,yanlış yazdığım
notlarımda kendi silgisiyle defterimdeki hatayı silmesi beni o minik
yaşımda
ona bağladı.O dönemlerde çocukça bir arkadaşlıktı. Zaman ilerledikçe
onsuz
tek saniye geçiremiyordum.ya ben onlara gidip ders çalışıyor, yada o
bize
geliyordu.Mükemmel bir paylaşımcıydı.Yüreğini,sevgisini,dostluğunu daha
o
yaşta vermişti bana.İlkokulu birlikte okuduk ve aynı sırada
bitirdik.Hep
onunla hep ona biraz daha alışarak. Ortaokula geçtiğimizde ailelerimize
rica
ettik ve bizi aynı okula yazdırdılar, hatta aynı sınıfa,hatta aynı
sıraya
oturmamız için babalarımız öğretmenlere adeta yalvardılar.Başarmıştık.
Yine
aynı sıradaydık.Geride kalan ilkokul dönemindeki iki yılda anladım ki
onsuz
hayat bana huzur vermiyordu.Yaşımız olgunlaştıkça o beni,ben onu daha
çok
seviyordum.Çocukça başlayan arkadaşlığımız sevgiye aşka dönüşmüştü
ortaokul
yıllarımız bitmek üzereyken.Şehir merkezinde.Ailelerimiz liseye
geçtiğimiz
sırada ortak bir karar aldılar.Buna göre tek ev kiralayacak ikimiz aynı
evde
kalacaktık.Annem de bizimle kalacaktı.Allah'ım o karar bize
iletildiğinde
dakikalarca sarmaş dolaş kutlamıştık bunu.Ona aşık olmuştum.Aynı
duyguları o
da paylaşıyordu ve bunu fark eden ailelerimiz okul bittiğinde
evlendirelim
diye karar almışlardı bile.Ona tapıyordum artık.Haşa Allah'a şirk koşar
gibi
günah işlercesine seviyordum.İlk elini tuttuğumda sakın bir daha
bırakma
demiştim. Yanakları kızarmıştı,utanmış ve başını önüne !
eğmiş,gülümsemiş ve
elimi sıkı sıkı kavramıştı.Artık her gün elele tutuşup okula gidiyor
okuldan
çıkarken elele dolaşıyor geziyor öyle gidiyorduk evimize.Arada bir
elleri
terler ve her terleyişte elini elimden kurulamak için çekerdi.Bunu her
yaptığında kızar elimi bırakma diye azarlardım,hep tamam tamam diyerek
gülümser ve hızla elini avucuma sokuştururdu. Her şey harikaydı,dünya
cennet
gibiydi gözümüzde.Yıllar akıp gidiyordu mutluluk içinde.Nihayet liseyi
de
bitirmek üzereydik.karne dönemi gelmişti.Karnelerimizi aldık hiç
kırığımız
yoktu.Sevinçle sarıldık birbirimize elimi tuttu.bunu kutlamak için bir
cafeye gidip cola içerek kutlayacaktık.Okulun az ilerisinden geçen bir
çakıl
yol vardı.Her zaman toz duman içinde olurdu.çakıllarla kaplıydı.O yolun
benim ve ölürcesine sevdiğim insanın ayrılmasında bu kadar rol
oynayacağını
bilsem hiç girer miydik o yola.Neler vermezdim o yolu yürümemek için.
Eli
yine elimdeydi,ansızın elini çekti,terlemişti yine eli.Sanırım dört
adım
atmıştım.Dönüp yine azarlayacaktım.Çünkü hem elimi bırakmış,hem de
geride
kalmıştı.Dönüp baktığımda Dünya başıma yıkıldı.Sanki gök kubbenin
altında
kaldım.yerdeydi ve yüzünden kan fışkırıyordu.ne yapacağımı bilemedim
üzerine
kapandım yüzüne yapışmış saçlarını kaldırdığımda hayatımı bitiren o
görüntüyle karşılaştım.Başı kesilmiş bir tavuk gibi
çırpınıyordu.Suratına
bir taş parçası bıçak gibi saplanmıştı ve bakmaya doyamadığım mavi
gözlerinden biri akmıştı.Suratının yarısı yoktu.Hırlıyordu bana bir
şeyler
demek istiyor kanla kaplı diğer gözünü temizleyerek bana bir şeyler
demeye
çalışıyordu.Yoldan geçen bir kamyonun tekerinin altından fırlayan bir
taş
suratına saplanmıştı.Ölürcesine bir aşkı,geleceğimizi kibrit
büyüklüğünde
bir taş parçasının bitireceğini bilemezdim.Donuk donuk hiç konuşamadan
yüzüne bakmaktan başka bir şey yapamıyordum. Ellerini tuttum kaldırdım
başını göğsüme dayadı ve elimi sıkı sıkı tuttu.Akan kan ellerimize
damlıyordu.Yoldan geçen bir araba durmuş bizi seyrediyordu,hastaneye
yetiştirelim dediğimde kanlı olduğu için almadı ve kaçtı gitti.Kimse
arabaya
almıyordu.çevreme bakıp yardım eden demekten,ona dönüp seni
seviyorum,beni
bırakma,dayan demekten başka bir şey yapamıyordum.İki dakikalık bir
çırpınıştan sonra kucağımda öldü.Cennet olan Dünya 5 dakikada cehenneme
döndü.Tam dokuz yıl oldu onu yitireli.
Kendime olan güvenimi yitirdim.Artık kimseyi sevemem,kimsede beni
sevemez
korkusundan kurtaramıyorum kendimi.Bitkisel hayatta gibiyim.Tek elimde
kalan
bu net.bu net aracılığıyla sizinle paylaşmak istedim.Yitiren,ya da ben
yitirenle paylaşmak isteyen herkese elleri terlese bile ellerimi
bırakmamaları şartıyla elimi uzattım.Dost,kardeş,arkadaş ne olursanız
olun
ama elimi bırakmayın.Size sesleniyorum, elimi bırakmayın lütfen...
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:38 AM
Genç kız feci bir hastalığın pençesinde kıvranıyordu. Yaralı kalbi artık bu dünyaya daha fazla dayanamamaya başlamıştı. Çok zengin olan ailesi tüm gazetelere, kalp nakli için ilan vermişlerdi... Canını feda edecek birini arıyorlardı...
Genç kız ise hergün hastahane odasında biraz daha solmaktaydı. Yine yalnızdı odasında, gözü yaşlı, boynu bükük ölümü bekliyordu... Gözlerini kapadı, bu küçük odada gözyaşı dökmekten bıkmıştı... Yinede engel olamadı pınar gibi çağlayan gözyaşlarına. Sevdiği geldi aklına, fakir ama onu seven sevgilisi... Hergün aynı şeyleri düşünüyor, anıları bir film şeridi gibi gözünün önünden geçiyordu..."Param yok ama sana verebileceğim sevgi dolu bir kalbim var" demişti delikanlı... Genç kızda zaten başka birşey istemiyordu...Sevgiye muhtaç biri, sevdiğinin sevgisinden başka ne isteyebilirdiki... Ama olmamıştı işte, dünyalar kadar olan sevgilerinin arasına, o lanet olasıca para girmeyi bilmiş, onları ayırmıştı... İşte paranın geçmediği zamanlara gelmişlerdi.. Ne önemi vardı artık? Şu son günlerinde, sevdiği yanında olsa yeterdi...
Ayrılıklarından bu yana 5 bitmeyen, çile dolu yıl geçmişti...Her günü zehir, her günü hüsran...Ama genç kız hep sevgisini yüreğinde taşımış, kalbini kimseyle paylaşmamıştı. Sevdiğini düşündü işte o an.. Acaba o neler yapmıştı bu kadar sene boyunca.. Kimbilir kiminle evlenmiş, çoluk çocuğa karışmıştı... Gözlerinden bir damla yaş daha damladı kurumuş, bitmiş ellerine. Ellerine baktı, bir zamanlar ellerinin, elerini tuttuğunu hayal edip, her gün saatlerce ellerini seyrederdi... En çokta saçlarının dökülmesine üzülüyordu. Çünkü sevdiği öpmüş, koklamıştı onları. Her bir tanesi koptuğunda, kalbine bir ok daha saplanıyordu. Kalbi yine sızlamaya başlamıştı.. Belki sevdiği yanında olsa, kalbi bu kadar yorulup, veda etmezdi yaşama... Zaten artık ölüm umrunda değildi genç kızın. Sevdiğinden ayrı yaşamanın ölümden ne farkı vardı ki.. Tekrar o geldi aklına... Keşke keşke yanımda olsa dedi. Son bir kez elini tutsa yeterdi. Gözlerini son bir kez öpse, rahatça ebediyen gözlerini kapatabilirdi artık... Gözleri pınar gibi çağlamaya başladı. Sevdiğini son bir kez göremeden ölmek istemiyordu.. Ufakta olsa ondan bi hatırasını almadan bu dünyadan göçmek istemiyordu... Oysa sevdiği, kimbilir kiminle beraberdi...Kendi sevgi dolu kalbinin kimseyle paylaşmayı düşünmemişti bile, ama acaba o paylaşmış mıydı? Onun sevgisini silmiş atmış mıydı acaba kalbinden? İçi birden nefretle doldu. Üstüne büyük bir ağırlık çöktü. Onu düşündükçe her dakikasının zehir olması artık çok daha ağır geliyordu genç kıza... Ölmek istedi, artık yaşamak istemiyordu bu dünyada.. Ama sevdiğinden bi hatıra almadan ölmeyeceğine and içmişti. Tekrar gözlerini açtı. Kimbilir belkide sevdiği onu unutmuştu.. Bu düşünceler içinde derinliğe daldı...
Birden babası girdi odaya, kızına kalp nakli için bir gönüllü bulduklarını müjdeleyecekti. Fakat genç kız çoktan uykuya dalmıştı.. Bir meleği andıran masum yüzü, sevdiğinin özleminden sırılsıklamdı...
O gece biri gözlerini dünyaya kapadı, genç kız ameliyata alındı. Tekleyen ve görevini yerine getirmeyen kalbi değiştirilmişti. 1 hafta sonra tekrar gözlerini açtı dünyaya genç kız. Ama dünya daha farklı geldi ona. Sanki birşeyler eksikti... Aradan aylar geçmiş genç kız artık iyice iyileşmişti. Ama içindeki burukluğu bir türlü atamıyordu. Sevdiği aklına gelince kalbi eskisinden daha çok sızlıyordu.. Bir kere, bir kere görebilsem diye mırıldandı... Kalbi yine sızlamaya başlamıştı. Yeni kalbi onu iyileştirmişti ama nedense her gece aniden hızlanıyor, onu uykusundan uyandırıyor ve sanki yerinden çıkacakmış gibi atmaya başlıyordu... Genç kız bir anlam veremediği bu durumu doktora anlamış, ama ameliyat kolay değil, bir aydan geçer demişti doktor. Aylar geçmişti ama hala aynıydı durum. Çiçeklerinin yanına gitti. Hergün onlarla saatlerce dertleşiyor, zaman zaman ağlıyordu onlarla.. En çokta kan kırmızısı gülünü seviyordu. Çünkü kırmızı gülün onun için yeri apayrı idi. Oda genç kızla beraber gülüyor, onunla beraber ağlıyordu. Onu sevdiği gibi görüyordu genç kız. Ve gülünü sevdiğini ilk gördüğünde ona hediye edeceğine dair yemin etmişti. Başka türlü paylaşamazdı gülünü kimseyle...
Kapı çaldı aniden. Kapıyı açtı ama kimse yoktu. Gözü yerdeki beyaz zarfa ilişti. Yavaşça eğilip zarfı yerden aldı. Birden kalbi deli gibi atmaya başladı. Ne olduğunu anlayamıyordu. Zarfın üzerinde ne bir isim, ne bir adres vardı. Zarfı açtı, içinden beyaz bir kağıda yazılmış bir mektup çıktı. Kalbi daha hızlı atmaya başladı. Onun kokusu vardı kağıtta. Evet, onun kokusu vardı. Yılar yılı özlemini çektiği, yanında olabilmek için canını bile verebileceği sevdiğinin kokusu vardı mektupta.. Başı dönmeye başladı. Koltuğuna geçip oturdu yavaşça...Kağıdı açtı. Ve elleri titreyerek okumaya başladı.
"Sevgilim, senden ayrıldıktan sonra, bir kalbe 2 sevginin sığmayacağını bildiğimden dolayı, ne bir kimseyi sevebildim, nede kimseye bakabildim... Her günüm diğerinden daha zor geçti, çünkü her gün özlemin dahada artıyordu.. Sana kitapları dolduracak kadar şiirler yazdım. Her biri diğerinden dahada hüzünlüydü. Yazdım, okudum, ağladım... Hergün yazdım, her gün okudum, senelerce ağladım... Her gece seni düşündüm sabahlara kadar, her gece senin yanında olmayı istedim. Ve her gece sensizliğe lanet ettim, uykuları haram ettim kendime, sensiz olmanın acısını gözlerimden çıkardım... Ve bir gün herşeyi değiştirecek bir fırsat çıktı önüme. Bunu fırsatı değerlendirmeyip, kendime haksızlık edemezdim... Ve değerlendirdim... Senden çok uzaklara gittim, belki seni unuturum diye.. Ama tam tersi oldu. Seni daha çok özlüyorum artık... Senden çok uzaklardayım belki, ama yinede seni görmek için uzaklardan gelebiliyorum. Hemde her gece... Seni seviyor, seyrediyor ve eğilip sen uyurken yanağına bir öpücük konduruyorum.. Bazen gözlerini açıp bakıyorsun, geldiğimi bildiğimi sanıyorum ama yine o tatlı uykuna geri dönüyorsun. Yarın birbirimizi sevmemizin 6. senesi... Hep ben geldim şimdiye kadar senin yanına, yarında sen gel olur mu sevgilim.. Ha, unutmadan, sana hep sözünü ettiğim, kalbime iyi bak olur mu? Çünkü gözyaşlarımla, adını yazdım ona...Seni senden bile çok seven bir sevgi var kalbinin içinde... Unutma, kırmızı gülüde unutma olur mu??... Seni Seviyorum, Yanıma Gelinceye Kadarda Seveceğim...
Sevgilin...."
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:38 AM
Ülkenin batısındaki küçük bir mahallenin bir sokagının neredeyse tamamı ressamlardan oluşmaktaydı. Bu mahallede, üç katlı bodur bir tugla yıgınının tepesinde iki kız arkadaşın stüdyoları bulunmaktaydı. Alt katlarında ise yaşlı bir ressam otururdu.
Günlerden bir gün genç kızın arkadaşları zatürreye yakalandı. Genç kız günden güne eriyordu. Bir gün, arkadaşı resim yaparken o da yatagında pencereden dışarı bakıyor ve sayıyordu...
Geriye dogru sayıyordu;''Oniki'' dedi, biraz sonra da ''on bir''; arkasından ''on'', sonra ''dokuz''; daha sonra, hemen birbiri ardına ''sekiz'' ve ''yedi''. Arkadaşı merakla dışarı baktı. Sayılacak ne vardı acaba?
Görünürde sadece kasvetli, bomboş bir avlu ile altı yedi metre ötedeki tugla evin çıplak duvarı vardı. Budaklı köklerinden çürümüş, yaşlı mı yaşlı bir asma, tugla duvarın yarı boyuna kadar tırmanmıştı.
Dönüp arkadaşına ''Neyin var?'' diye sordu. Hasta kız fısıltı halinde ''altı'' dedi. ''Artık hızla düşüyorlar. Üç gün önce nerdeyse yüz tane vardı. Saymaktan başım agrıyordu. Ama şimdi kolaylaştı. İşte biri daha gitti. Topu topu beş tane kaldı şimdi.'' ''Beş tane ne?'' diye sordu arkadaşı. ''Yapraklar, asmanın yaprakları. Sonuncusu da düşünce, bende mutlaka gidecegim. Hissediyorum bunu.''
Arkadaşı ona saçmalamamasını söyleyip içmesi için çorba götürdü. Fakat o; ''İşte bir tane daha gidiyor. Hayır, çorba falan istemiyorum. Bununla geriye dört tane kaldı. Hava kararmadan sonuncusunun da düştügünü görmek istiyorum.. Ondan sonra bende gidecegim.'' diyerek cevap verdi.
Genç kız uykuya daldıgında arkadaşı da alt kattaki yaşlı ressama ziyarete gitti. Bu sırada yaprak olayını da anlattı yaşlı ressama. Yukarı çıktıgında arkadaşı uyuyordu. Ertesi sabah hasta kız hemen arkadaşına perdeyi açmasını söyledi. Ama hayret! Hiç bitmeyecekmiş gibi gelen upuzun gece boyunca aralıksız yagan yagmur ve şiddetli esen rüzgardan sonra, bir asma yapragı hala yerinde duruyordu.
Sapına yakın tarafları hala koyu yeşil kalmakla birlikte, testere agzı gibi tırtıllı kenarlarına ölümün ve çürümenin sarı rengi gelmiş olan yaprak, yerden altı yedi metre yükseklikteki bir dala yigitçe asılmış duruyordu.
''Bu sonuncusu'' dedi hasta kız. ''Geceleyim mutlaka düşer diye düşünmüştüm. Rüzgarı duydum. Bu gün düşecektir, o düştügü an ben de ölecegim.'' Agır agır geçen gün sona erdiginde onlar, alacakaranlıkta bile, asma yapragının duvarın önünde sapına tutunmakta oldugunu görebiliyordu.
Derken şiddetli yagmur tekrar başladı. Hava yeteri kadar aydınlanır aydınlanmaz, genç kıza hemen perdenin açılmasını istedi. ASma yapragı hala yerindeydi. Genç kız, yattıgı yerden uzun uzun yapragı seyretti. Sonra arkadaşına seslendi; ''Münasebetsizlik ettim. Benim ne kötü bir insan oldugumu göstermek istercesine, bir kuvvet o son yapragı orada tuttu.
Ölümü istemek günahtır. Şimdi bana biraz çorba verebilirsin'' dedi. Akşam üstü gelen doktor ayrılırken; şimdi bir alt kattaki hastaya bakmam gerekiyor. Yaşlı bir ressammış sanırım. O da zatürree.
Yaşlı adam çok agır bir durumda, kurtulma umudu yok ama daha rahat eder diye bugün hastaneye kaldırılıyor'' dedi.
Ertesi gün doktor;''Tehlikeyi atlattınız, siz kazandınız'' dedi.
O gün ögleden sonra arkadaşı, iyice iyileşmiş oaln arkadaşına alt kattaki yaşlı adamı anlattı. Yaşlı adam iki gün hastanede yattıktan sonra ölmüş.
Hastalandıgı günün sabahı kapıcı onu, odasında sancıdan kıvranırken bulmuş. Papuçları, elbisesi baştan aşagı sırılsıklam, her yanı buz gibi bir haldeymiş. Öyle korkunç bir gecede nereye çıktıgına akıl sır erdirememişti kimse. Sonra, hala yanık duran gemici feneri, yerinden sürüklene sürüklene çıkarılmış bir portatif merdiven, bir de üstünde birbirine karışmış sarı, yeşil boyalarla bir palet ve saga sola saçılmış bir kaç fırça bulmuşlar. O zaman o son yapragın sırrı da çözüldü. Rüzgar estigi zaman bile yerinden oynamayan yaprak, yaşlı ressamın şahaseriydi. Yaşlı ressam, son yapragın düştügü gece oraya bir yaprak resmi yapıp yapıştırmıştı...
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:38 AM
BİR MÜDDET ZEYTİN YİYECEĞİZ, SONRA...
Kendisini karşılayan sekretere ; Nazif Bey'le görüşmek istediğini söyledi.
Bunun üzerine sekreter birden ciddileşti: "Nazif Bey mi?" dedi.
"Evet, Nazif Bey!" diye cevap alınca, hüzünlü bir ses tonuyla
"Nazif Bey sizlere ömür efendim, onu kaybedeli dört yıl oldu." dedi. Hiç beklemediği bu haberle bir acı saplandı yüreğine.
"Ya, öyle mi.?" diyebildi sadece. Hicranlı bir suskunlukla bir müddet öylece kalakaldı. Gözlerine hücum eden yaşlar yanaklarından süzülüp göğsüne damladı. Kendisini toparlayıp "Onun adına görüşebileceğim bir yakını var mı acaba?" diye sordu.
"Evet var, oğlu Selim Bey....".
Titrek bir sesle "Öyleyse Selim Bey'le görüşebilir miyim?" dedi. Görevli hanım, insanda saygı uyandıran bu kibar beyefendiye,
"Selim Bey oldukça meşgul bir insan, randevusuz görüşmek pek mümkün
olmuyor; ama ben yine de kendisine bir haber vereyim." dedi ve telefona yöneldi..
Sonra "Kim diyelim efendim?" diye sordu.
"Kendimi ona ben tanıtmak istiyorum kızım." cevabı üzerine sekreter dahili telefonu çevirdi.
Daha sonra mütebessim bir çehreyle, "Selim Bey sizinle görüşmeyi kabul etti, lütfen beni takip edin." dedi. Beraber merdivenden çıktılar. İnce bir zevkle döşenmiş geniş bir salondan geçip büyük bir kapının önünde durdular, sekreter kapıyı açarak, 'Buyurun!' dedi. O da içeri girdi. Kendisini ayakta bekleyen vakur ve mütebessim gence doğru hızlı adımlarla yürüdü,elini uzatarak,
"Merhaba, ben Prof. Dr. Mehmet Baydemir." dedi.
"Bendeniz de Selim Cebeci. Lütfen buyurun, oturun." dedi, genç iş adamı.
Mehmet Bey, kendisine gösterilen yere oturur oturmaz:
"Yirmi üç yıl, tam yirmi üç yıl. Vaktiyle bana burs verip okumama vesile olan insanın elini öpmek için bu ânı bekledim." dedi ve dudakları titredi, gözleri doldu. "Ama o büyük insanın elini öpmek nasip değilmiş, bunun için ne kadar üzgünüm anlatamam." Yaşarmış gözlerini kuruladıktan sonra Selim Beye döndü: "Fakat en azından o büyük insanın mahdumunun elini sıkmaktan da bahtiyarım."
Misafirin bu sözleri üzerine Selim Bey yerinden fırladı, kulaklarına
inanamıyordu. Kelimelerinin her biri birer hayret nidâsı gibi dizildi cümlelerine:
"Mehmet Baydemir demiştiniz değil mi, Tosyalı Mehmet Baydemir mi?"
Profesör, delikanlının bu heyecanlı haline bir anlam veremeyerek
başıyla "Evet" dedi.
Bunun üzerine Selim Beyin gözleri sevinçle parladı.
"Babamla sizi uzun yıllar aradık; ama bulamadık." dedi.
Profesörün yanına gelerek iki eliyle elini tuttu, candan bir dost gibi sıktı ve "Sizi karşıma Allah çıkardı." dedi. Bu sözler profesörü çok şaşırtmıştı.
"Uzun yıllar beni mi aradınız? Peki ama neden?" dedi.
Selim Bey gülen gözlerle profesöre bakarak "Bizdeki emanetinizi vermek için..." deyince,profesörün şaşkınlığı iyiden iyiye arttı.
"Emanet mi?" dedi.
Selim Bey cevap vermeden yerine geçip telefonu çevirdi. Karşısındakine "Gelebilir misiniz?" deyip telefonu kapattı.
Mehmet Bey, şaşkın gözlerle Selim Bey'e bakarken kapı çalındı, odaya iyi giyimli bir bey girdi.
Selim Bey ona yanına gelmesini işaret etti, sonra kulağına bir şeyler fısıldadı. Gelen kişi bir şey söylemeden geldiği kapıya yöneldi. O çıkarken Selim Bey, misafiriyle tatlı bir sohbete başladı. Sohbetleri koyulaştıkça,çehrelerindeki şaşkınlık, yerini birbirlerine hasret kırk yıllık ahbapların yeniden buluşmalarındaki sevinç, samimiyet ve güvene bırakmıştı. Mehmet Bey yurt dışındaki tahsilinden, araştırmalarından ve yirmi üç yıl boyunca her yıl büyüyen memleket hasretinden bahsetti. Sonra Nazif Beyin duvardaki
portresini göstererek,
"Bu günlerimi şu büyük insana borçluyum." dedi."Bana yalnızca maddî destek vermedi, mânen de beni hiç yalnız bırakmadı. Yurt dışında tahsil görürken yanlışa her yeltendiğimde hayalen yanımda hazır
oldu. 'Sana bunun için burs vermedim.' diyerek bana istikamet verdi. Ona her namazımda dua ediyorum." dedi ve gözlerini Nazif Beyin duvardaki fotografına mıhladı. Sonra gözleri portrenin altındaki ilk anda mânâ veremediği diğer tabloya kaydı.Son derece şık bir çerçevenin içinde, bazı yerleri yamalı ve tamir görmüş oldukça eski bir çift çorap duruyordu. Biraz daha dikkatli baktığında
çerçevede bazı cümlelerin de sıralandığını fark etti:
"Bir müddet zeytin yiyeceğiz, sonra..."
Selim Bey, kendisine bir soru sorduğu için başını ona çevirdi; fakat aklı tabloda kalmıştı. Selim Beye cevap verirken tabloya bir daha baktı. İkinci cümle de birinci cümle gibi üç nokta ile bitiyordu:
"Bir müddet sabredeceğiz, sonra..."
İyice meraklanmıştı. Bu ilk görüşmeleri olmasaydı, yanına gidip tabloyu iyice inceleyecekti; fakat bu uygun düşmez, düşüncesiyle yalnızca sohbet arasında göz ucuyla merakını gidermeye çalışıyordu. Ancak her seferinde biraz daha artan bir merakın içinde kalıyordu. Üçüncü cümlede:
"Bir müddet yürüyeceğiz, sonra..." diye yazıyor ve altta böyle birkaç cümle daha sıralanıyordu. Artık aklı hep tablodaydı. Sonunda dayanamayıp,
"Selim Bey merakımı mazur görün. Şu tabloya bir mânâ veremedim."
Selim Bey kendisine has bir gülüş ile misafirine baktı, derin bir nefes alarak:
"Malumunuz, babam varlıklı bir insandı. Oldukça iyi bir hayatımız vardı. Sonra ne olduysa her şeyimizi kaybettik. O zenginlikten geriye hiçbir şey kalmadı. Köşkümüzdeki hizmetçiler de gitti. Yemekleri artık annem yapıyordu. Hatırlıyorum da bir sabah, kahvaltıya sadece zeytin koyabilmişti. O zengin kahvaltılarımıza bedel, yalnızca zeytin... Şaşkınlık içinde, 'Başka bir şey
yok mu?' diye sormuştum. Bu soru karşısında annemin hüngür hüngür ağlayışı gözümün önünden hiç gitmiyor. Annemin ağlayışına mukabil babam: 'Bir müddet zeytin yiyeceğiz, sonra...' dedi ve durdu, güçlü bakışlarını üzerimizde gezdirdi, 'Alışacağız.' dedi. Ve iştahla bir zeytin alıp ağzına attı. Birkaç gün sonra haciz memurları gelip köşkümüzü de elimizden aldılar. Kenar bir mahallede küçük, eski bir eve taşındık. Doğru dürüst bir eşyamız da kalmamıştı. Annem bezgin bir sesle: 'Bu evde hiçbir şey yok! Burada nasıl yaşayacağız.' diye haykırdı. Bunun üzerine babam: 'Bir müddet sabredeceğiz,
sonra alışacağız.' dedi . Gittiğim özel okuldan ayrılmış, bir devlet
okuluna yazılmıştım. Sabahleyin okula servisle gitmeyi umarken, babam elimden tuttu, 'Bu ilk günün, okula beraber gideceğiz.' dedi. Yürümeye başladık. Okul oldukça uzak gelmişti bana, yorulup geride kaldığımı hatırlıyorum. Babam kim bilir hangi düşüncelere dalmıştı. Geride kaldığımı fark etmemişti. Biraz sonra fark edince bana döndü. İsyan dolu bakışlarımı yüzünde gezdirdim. Bir an bana ızdırapla baktıktan sonra, yanıma geldi. Bir şey söylemesine fırsat vermeden, kızgın aynı zamanda nazlı bir tavırla, 'Yoruldum.' dedim. Babam
oldukça sakin bir şekilde: 'Bir müddet yürüyeceğiz, sonra alışacağız.' dedi.
Babam her sabah erkenden çıkıyor, geç saatlerde ancak dönüyordu. Döndüğünde ise küçük odaya çekiliyor, bazen saatlerce orada kalıyordu. Çoğu zaman buradan gözyaşları içerisinde çıktığını görüyordum. Bir gün, merakıma yenilip babamın küçük odasına girdim. Yerde bir seccade, seccadenin üzerinde de bir tespih vardı. Duvarda ise Arapça bir ibarenin altında şu yazı vardı:
'Allah borcunu ödeme niyetinde olanın kefilidir.' Babamın dediği gibi oldu, zor da olsa zamanla alıştık. Bu hal birkaç yıl sürdü. Bir gün babam eve çok farklı bir yüz ifadesiyle geldi. Ağlamaklı bir yüz ifadesi vardı. Her birimize bir paket getirmişti. Köşkten ayrıldığımız günden beri ilk defa paketlerle eve geliyordu. Bizi bir araya topladı.
'Bugün, benim için ne mânâya geliyor biliyor musunuz?' dedi, kelimeleri boğazına düğümlendi,gözlerine yaşlar hücum etti. Sözlerini kesmek zorunda kaldı. Her birimize hediyelerimizi teker teker verdi ve bizi ayrı ayrı kucaklayıp yanaklarımızdan öptü, kendisi de bir koltuğa o turdu. Cebinden gazeteye sarılı bir şey çıkardı. O sırada da ağlıyordu. Hepimiz şaşkınlık içinde babama bakıyorduk. Gazeteyi açtı, içinden bir çift yeni çorap çıkardı. Bu
gözyaşlarıyla, bir çift çorabın alâkasını kurmaya çalışırken babam,
beklemediğimiz bir şey yaptı. Çorabı burnuna götürdü, kokladı, kokladı.
Arkasından hıçkırarak ağlamaya başladı.
Hepimiz şok olmuştuk, tek kelime bile söylemeden bekledik. Babam nihayet kendisini topladı ve 'Bir zaman önce, büyük bir borcun altına girmiştim. Borcumu ödeme niyetiyle yeniden çalışmaya başladığım zaman kendi kendime 'bütün kazancım, borçlarımı ödeyinceye kadar alacaklılarımın hakkıdır. Onların hakkını vermeden ayağıma bir çorap almak bile bana haram olsun.' demiştim. Bugün ise, Allah'ın yardımıyla, borcumu bitirdim. Artık kimseye tek kuruş borcum kalmadı." dedi. Sonra gözyaşları içinde ayağındaki
çorapları çıkarıp yeni çoraplarını giydi.
Ben de o eski çorapları hem aziz bir baba yadigârı, hem de bir ibret nişanesi olarak sakladım. Bu çoraplar her gün bana:
Paralarını ödeyinceye kadar bütün kazancım alacaklılarının
hakkıdır.' diyor".
Selim Beyin bakışları bilinmez âlemlere dalarken o, nemlenen gözlerini kuruladı, sonra dönüp duvardaki siyah-beyaz fotografa hayran hayran baktı.
"Babanız sandığımdan da büyükmüş Selim Bey. Ben olsaydım öyle müreffeh bir hayattan sonra anlattığınız gibi bir darlıkta, herhalde çıldırırdım."
Selim Beye döndü ve "Siz ne yapardınız?" diye sordu. Selim Bey kendisine has tebessümü ile: "Bir müddet zeytin yerdim, sonra..." dedi ve gülümsedi. O sırada kapı çalındı, biraz önceki beyefendi elinde bir kutuyla içeriye girdi. Kutuyu Selim Beyin masasına bırakıp çıktı. Selim Bey yerinden kalkıp kutuyu alarak Mehmet Beye uzattı. 'Buyurun, yıllarca size vermek istediğimiz emanetiniz.' dedi. Mehmet Bey bilinmez duygular içerisinde kutuyu açtı.
İçinden kadife bir kese çıktı.Keseyi açıp içini kutuya boşalttığında
merakı iyiden iyiye arttı. Keseden birkaç tane cumhuriyet altını ile bir not çıkmıştı. Mehmet Bey hassasiyetle katlanmış kâğıdı açıp okumaya başladı.
Sevgili Mehmet Bey oğlum,
Bazen istediğimizi yaparız, çoğu zaman da mecbur olduğumuzu... Tahsil hayatınız boyunca size burs vermeyi taahhüt etmiştim. Ancak eğitiminizin son altı ayında size burs verme imkânını bulamadım. Bir müddet sonra imkânlarıma yeniden kavuştum; lâkin bu sefer de size ulaşamadım. Dolayısıyla size borçlandım ve borçlu kaldım. Eğer böyle bir borcu gözyaşı ve ızdırapla ödemek mümkün olsaydı, ben bu borcu fazlasıyla ödemiş olurdum. Zira sevgili oğlum, bu altı aylık zaman diliminde bursunu verememenin ızdırabıyla kaç gece ağladım onu Rabb'im bilir. Her neyse, bursunuzu tarihlerindeki değeriyle altına çevirdim. Bu altınlar sizindir. Bunlar elinize ulaştığında,
borçlarımın tamamını ödemiş olacağım.Sevgilerimle, Nazif Cebeci.
Mehmet Bey neye uğradığını şaşırmıştı. Bu büyük insanın yüceliği karşısında bir çocuk gibi yalnızca ağlıyor, ağlıyordu. Selim Bey de bir hayli duygulanmıştı. Onun da yanaklarından yaşlar süzülüyordu. Bir ara yaşlı gözlerle babasının siyah-beyaz portresine baktı. Kendisine yıllarca hüzünle bakan gözleri, bu sefer sevinçle bakıyor gibiydi...
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:38 AM
Kiza bir partide rastlamisti.. Harika birseydi. O gün pesinde o kadar delikanli vardi ki.. Partinin sonunda kizi kahve içmeye davet etti.
Kiz parti boyu dikkatini çekmeyen oglanin davetine sasirdi, ama tam bir kibarlik gösterisi yaparak kabul etti. Hemen kösedeki sirin kafeye oturdular. Delikanli öyle heyecanliydi ki, kalbinin çarpmasindan konusamiyordu. Onun bu hali kizin da huzurunu kaçirdi.. "Ben artik gideyim" demeye hazirlanirken, delikanli birden garsonu çagirdi..
"Bana biraz tuz getirir misiniz" dedi.. "Kahveme koymak için.."
Yan masalardan bile saskin yüzler delikanliya bakti..
Kahveye tuz!..
Delikanli kipkirmizi oldu utançtan, ama tuzu kahvesine döktü ve içmeye basladi. Kiz, merakla "Garip bir agiz tadiniz var" dedi..
Delikanli anlatti:
"Çocukken deniz kenarinda yasardik. Hep deniz kenarinda ve denizde oynardim. Denizin tuzlu suyunun tadi agzimdan hiç eksilmedi. Bu tatla büyüdüm ben.. Bu tadi çok sevdim. Kahveme tuz koymam bundan. Ne zaman o tuzlu tadi dilimde hissetsem, çocuklugumu, deniz kenarindaki evimizi ve mutlu ailemi hatirliyorum. . Annemle babam hala o deniz kenarinda oturuyorlar.. Onlari ve evimi öyle özlüyorum ki.."
Bunlari söylerken gözleri nemlenmisti delikanlinin.. Kiz dinlediklerinden çok duygulanmisti.
Içini bu kadar samimi döken, evini, ailesini bu kadar özleyen bir adam, evi, aileyi seven biri olmaliydi. Evini düsünen, evini arayan, evini sakinan biri.. Ev duyusu olan biri..
Kiz da konusmaya basladi.. Onun da evi uzaklardaydi.. Çocuklugu gibi.. O da ailesini anlatti. Çok sirin bir sohbet olmustu.. Tatli ve sicak.. Ve de bu sohbet öykümüzün harikulade güzel baslangici olmustu tabii.. Bulusmaya devam ettiler ve her güzel öyküde oldugu gibi, prenses, prensle evlendi. Ve de sonuna kadar çok mutlu yasadilar. Prenses ne zaman kahve yapsa prensine içine bir kasik tuz koydu, hayat boyu.. Onun böyle sevdigini biliyordu çünkü.. 40 yil sonra, adam dünyaya veda etti.
"Ölümümden sonra aç" diye bir mektup birakmisti sevgili karisina.. Söyle diyordu, satirlarinda..
"Sevgilim, bir tanem..
Lütfen beni affet. Bütün hayatimizi bir yalan üzerine kurdugum için beni affet. Sana hayatimda bir tek kere yalan söyledim.. Tuzlu kahvede.. Ilk bulustugumuz günü hatirliyor musun?.Öyle heyecanli ve gergindim ki, seker diyecekken 'Tuz' çikti agzimdan.. Sen ve herkes bana bakarken, degistirmeye o kadar utandim ki, yalanla devam ettim. Bu yalanin bizim iliskimizin temeli olacagi hiç aklima gelmemisti. Sana gerçegi anlatmayi defalarca düsündüm. Ama her defasinda korkudan vazgeçtim.
Simdi ölüyorum ve artik korkmam için hiçbir sebep yok.. Iste gerçek.. Ben tuzlu kahve sevmem. O garip ve rezil bir tat.. Ama seni tanidigim andan itibaren bu rezil kahveyi içtim. Hem de zerre pismanlik duymadan. Seninle olmak hayatimin en büyük mutlulugu idi ve ben bu mutlulugu tuzlu kahveye borçluydum. Dünyaya bir daha gelsem, herseyi yeniden yasamak, seni yeniden tanimak ve bütün hayatimi yeniden seninle geçirmek isterim, ikinci bir hayat boyu daha tuzlu kahve içmek zorunda kalsam da.."
Yasli kadinin gözyaslari mektubu sirilsiklam islatti.
Lafi açildiginda birgün biri, kadina "Tuzlu kahve nasil bir sey" diye soracak oldu..
Gözleri nemlendi kadinin..
"Çok tatli!.." dedi..
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:38 AM
"Satılık Köpek Yavruları" ilanının hemen altında
küçük bir çocuğun başı gözüktü ve
çocuk dükkan sahibine sordu :
-"Köpek yavrularını kaça satıyorsunuz?"
Dükkan sahibi :
-"30 dolarla 50 dolar arasında değişiyor fiyatları" dedi
-"Benim 2 dolar 37 sentim var" dedi çocuk
-"Bir bakabilir miyim yavrulara"
Dükkan sahibi gülümsedikten sonra bir ıslık çaldı ve
köpek kulübesinden beş tane yumak halinde yavru çıktı.
Yavrulardan biri arkadan geliyordu. Küçük çocuk yürümekte zorluk çeken sakat yavruyu işaret edip sordu:
-"Bunun nesi var?"
Dükkan sahibi onun kalça çıkığı olduğunu ve hep sakat kalacağını açıkladı.
Küçük çocuk heyecanlanmıştı.
-"Ben bu yavruyu satın almak istiyorum."
Dükkan sahibi:
-"Hayır o yavruyu satın alman gerekmiyor. Eğer gerçekten istiyorsan o yavruyu sana bedava veririm"
Küçük çocuk birden sinirlendi.
Dükkan sahibinin gözlerinin içine dik dik bakarak:
-"Onu bana vermenizi istemiyorum. O da diğer yavrular kadar değerli ve ben fiyatını tam olarak ödeyeceğim. Aslında şimdi size 2 dolar 37 cent vereceğim ve geri kalanını ayda 50 cent ödeyerek tamamlayacağım."
Dükkan sahibi çocuğu ikna etmeye çalıştı:
-"Bu köpeği gerçekten satın almak istediğini sanmıyorum. Bu yavru hiçbir zaman diğer yavrular gibi koşup, zıplayamayacak ve seninle oynayamayacak."
Bunun üzerine küçük çocuk eğildi,
pantolonunu sıvadı ve büyük bir metal parçasıyla desteklediği
sakat bacağını dükkan sahibine gösterip, tatlı bir sesle:
-"Ben de çok iyi koşamıyorum ve bu yavrunun
kendisini çok iyi anlayacak bir sahibe gereksinimi var" dedi.
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:39 AM
Genç kız hastalıgın pençesinde kıvranıyordu. Yaralı kalbi artık bu dünyaya daha fazla dayanamamaya başlamıştı. Çok zengin olan ailesi tüm gazetelere, kalp nakli için ilan vermişlerdi. Canını feda edecek birini arıyorlardı. Genç kız ise hergün hastane odasında biraz daha solmaktaydı.
Yine yalnız odasında; gözü yaşlı, boynu bükük ölümü bekliyordu. Gözlerini kapadı; bu küçük odada gözyaşı dökmekten bıkmıştı. Yine de engel olamadı pınar gibi çaglayan gözyaşlarına. Sevdigi geldi aklına; fakir ama onu çok seven sevgilisi. Hergün aynı şeyleri düşünüyor, anıları bir film şeridi gibi gözünün önünden geçiyordu.
''Param yok ama sana verebilecegim sevgi dolu bir kalbim var!'' demişti delikanlı. Genç kız ise zaten başka birşey istemiyordu. Sevgiye muhtaç biri, sevdiginin sevgisinden başka ne isteyebilirdi ki! Ama olmamıştı...
İşte, dünyalar kadar olan sevgilerinin arasına, o lanet olasıca para girmeyi bilmiş, onları ayırmıştı. İşte paranın geçmedigi zamanlara gelmişlerdi. Ne önemi vardı artık? Şu son günlerinde, sevdigi yanında olsa yeterdi.
Ayrıldıklarından bu yana, bitmeyen, çile dolu beş yıl geçmişti. Her günü zehir, her günü hüsran... Ama genç kız hep sevgisini yüreginde taşımış, kalbini kimseyle paylaşmamıştı. Sevdigini düşündü işte o an. Acaba o neler yapmıştı bu kadar sene boyunca. Kimbilir kiminle evlenmiş, çoluk çocuga karışmıştı. Gözlerinden bir damla yaş daha damladı kurumuş, bitmiş ellerine. Ellerine baktı; bir zamanlar ellerinin, onun ellerini tuttugunu hayal edip, her gün saatlerce ellerini seyrederdi. En çok saçlarının dökülmesine üzülüyordu. Çünkü sevdigi öpmüş, koklamıştı onları. Her bir tanesi koptugunda, kalbine bir ok daha saplanıyordu. kalbi yine sızlamaya başlamıştı. Belki sevdigi yanında olsa,kalbi bu kadar yorulup veda etmezdi yaşama. Zaten artık ölüm umrunda degildi genç kızın. tekrar o geldi aklına ''Keşke, keşke yanımda olsa!'' dedi. Son bir kez elini tutsa yeterdi. Gözlerini son bir kez öpse, rahatça ebediyen gözlerini kapatabilirdi o zaman.
Artık yaşamak istemiyordu bu dünyada. Ama sevdiginden bir hatıra almadan ölmeyecegine and içmişti. Bu düşünceler içinde derinlide daldı. Birden babası girdi odaya; kızına kalp nakli için bir gönüllü bulduklarını müjdeleyecekti. Fakat genç kız çoktan uykuya dalmıştı.
O gece biri gözlerini dünyaya kapadı; genç kız ameliyata alındı. Tekleyen ve görevini yerine getirmeyen kalbi degiştirilmişti. Bir hafta sonra tekrar gözlerini açtı dünyaya genç kız. Ama dünya daha farklı geldi ona. Sanki birşeyler eksikti. Aradan aylar geçmiş, genç kız artık iyice iyileşmişti. Ama içindeki buruklugu bir türlü atamıyordu. Sevdigi aklına geldiginde kalbi eskisinden daha da hızlı atıyordu. Bir kere, bir kere görebilsem diye mırıldandı. Kalbi yine sızlamaya başlamıştı.Yeni kalbi onu iyileştirmişti ama nedense hergece aniden hızlanıyor, onu uykusundan uyandırıyor sanki yerinden çıkacakmış gibi atmaya başlıyordu. Genç kız bu durumu doktoruna anlatmış ama ameliyatın kolay geçmedigini, bir süre sonra düzelecegini söylemişti doktor.
Aylar geçmişti ama hala aynıydı durum. Çiçeklerinin yanına gitti. Her gün onlarla saatlerce konuşuyor, dertleşiyor, zaman zaman aglıyordu. En çokta kan kırmızısı gülünü seviyordu. Çünkü kırmızı gülün yeri apayrıydı.
Kırmızı gül genç kızla beraber gülüyor, onunla beraber aglıyordu. onu sevdigi gibi görüyordu genç kız. Gülünü, sevdigini ilk gördügünde ona hediye edecegine dair yemin etmişti. Başka türlü paylaşamazdı gülünü kimseyle.
Kapı çaldı aniden. Kapıyı açtı ama kimse yoktu. Gözü yerdeki beyaz zarfa ilişti. Yavaşça egilip zarfı yerden aldı. Birden kalbi deli gibi atmaya başladı. Ne oldugunu anlayamıyordu. Zarfın üzerinde ne bi isim, nede bi adres vardı. Zarfı açtı içinden beyaz bi kagıda yazılmış bir mektup çıktı. Onun kokusu vardı kagıtta. Evet onun kokusu vardı. Başı dönmeye başladı. KOltuguna geçip oturdu yavaşça. Kagıdı açtı ve elleri titreyerek okumaya başladı.
Sevgilim, senden ayrıldıktan sonra, bir kalbe iki sevginin sıgmayacagını bildigimden dolayı, ne bir kimseyi sevebildim, ne de kimseye bakabildim. Her günüm digerinden daha zor geçti; çünkü her gün özlemin daha da artıyordu. Sana kitapları dolduracak kadar şiirler yazdım. Her biri digerinden daha da hüzünlüydü. Yazdım, okudum, agladım. Her gece seni düşündüm sabahlara kadar, her gece senin yanında olmak istedim. Her gece sensizlige lanet ettim, uykuları haram ettim kendime, sensiz olmanın acısını gözlerimden çıkardım. Bir gün herşeyi degiştirecek bir fırsat çıktı önüme. Bu fırsatı degerlendirmeyip, kendime haksızlık edemezdim. Senden çok uzaklara gittim, seni unuturum diye. Ama tam tersi oldu. Seni daha çok özlüyorum artık. Senden çok uzaklardayım belki ama yine de seni görmek için uzaklardan gelebiliyorum. Hem de her gece. Seni seviyor, seyrediyor ve egilip uyurken yanagına bir öpücük konduruyorum. Bazen gözlerini açıp bakıyorsun, geldigimi bildigini sanıyorum ama yine de o tatlı uykuna geri dönüyorsun. Yarın birbirimizi sevmemizin altıncı senesi. Hep ben geldim şimdiye kadar senin yanına, yarın da sen gel olur mu sevgilim. Ha, unutmadan, sana hep sözünü ettigim kalbime iyi bak olur mu? Çünkü gözyaşlarımla, adını yazdım ona. Seni senden bile çok seven bir sevgin var, kalbin içinde. Unutma, kırmızı gülü de unutma olur mu?..
Seni seviyorum... Yanıma gelinceye kadar da sevecegim...
SEVGİLİN.
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:39 AM
İlk karşılştığımız gün... Acele ile evden çıkmıştım.önüme bakmadan yürüyordum. Sonra birisi hızla bana çarptı.Tabi o anda ağzıma geleni saydım.Sonra giderken arkasına döndü ve bana "oğlan çocuğu gibisin.Sen ne biçim bir kızsın."dedi.Bende ona "dangalak" diye bağırdım.İşe gittim. Aslında böyle yapmamalıydım.Çok ayıp oldu edim kendi kendime. ertesi gün tekrar gördüm onu ama daha sakin davrandım.Ama sonra ne olduysa oldu ve kavga ettik.Sonra anladım ki değil özür dilemek neredeyse kavga edecektik.Sonra telefon numaramı bulmuş ve beni aradı."buluşabilir miyiz?" dedi. Bende kabul ettim.Buluştuk. Bana kız kulesinin hikayesini anlattı.Sonra da bak kral bile kaderden kaçamadı dedi. biz neden birbirimizden kaçalım bizim biraraya gelmemizde kader değil mi?Biz birbirimizin kaderiyiz."dedi.Sonra o sıcacık gülümsemesiyle bana doğru yaklaştı ve beni öptü."Benimle evlenir misin?Hayırdan başka bir cevap duymak istemiyorum."dedi.Evlendik.Çok mutluyduk.Bana hep ilk taıştığımızdaki gibi oğlan çocuğu derdi.Sonra kaza geçirdi.Yatalak kaldı.Hayata küstü.Bakkala gittim.Eve döndüğümde onu ölü buldum.Yatalak kaldığından beri bana hiç oğlan çocuğu dememişti.Yastığının altında bir zarf buldum.Üzerinde"oğlan çocuğuna" yazıyordu.Açtım. " Bak oğlan çocuğu önce bana asla ağlamayacağına söz ver.Seni ilk tanıştığımız andan son nefesimi verinceye kadar sevdim.Ölmek istedim çünkü asla sana yük olmak istemedim.Beni sevdiğini biliyorum.ve hep seveceğini de... senden birşey rica edebilir miyim?lütfen ağlama ve beni hep sev.Seni çok seviyorum ve hep seveceğim.gittiğim yerden seni izliyor olucam.Seni seviyorum be oğlan çocuğu" yazıyordu mektupta.Şimdi ne mi yapıyorum?Bir şirkette çalışıyorum.Ve onun beni izlediğini düşünerek mutlu oluyorum...Ve ona sesleniyoru: Bu oğlan çocuğu seni çok seviyor...
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:39 AM
İnsanoğlu mutluluğu hep hor kullanıyormuş...
Hep şikayetçi hep bıkkınmış...
Birgün melekler mutluluğu saklamaya karar vermişler.
'' Saklayalım, zor bulsunlar .Zor buldukları için belki kıymetini
bilirler'' diyerek başlamışlar tartışmaya.Sorun büyükmüş.Mutluluğu saklamak kolay
değilmiş çünkü.Kimisi '' Everest'in tepesine saklayalım '' demiş, kimisi '' Atlas Okyanusu'nun dibine'' demiş. Tac Mahal'in kubbesi,Mekke sokakları, İtalyan sofrası,bir hastanenin yeni
doğan odası,dondurma külahı,şarap şişesi,sigara paketi,lale bahçesi...
Pek çok yer düşünmüşler ama hiçbiri yeterince zor gelmemiş...
Derken meleklerden biri '' İÇLERİNE SAKLAYALIM '' demiş. '' Kimsenin aklına gelmez içine bakmak''
İşte o gün bugündür mutluluk insanın kendi içinde saklıymış... Hiçbir mutluluk kolay gelmiyor.Kolay kolay gülmüyor insanın yüzü...
Emekte ve insanın içinde saklı mutluluk.Ne başkasının ekmeğinde ,ne başkasının evinde, ne de başka bir şeyde......
Bu yüzden gözünüz hep içeride olsun
Siz dışını boşverin , içine bakın...
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:39 AM
Yaşlı kızılderili reisi kulubesinin önünde torunuyla oturmuş, az ötede birbirleriyle boguşup duran iki kurt köpegini izliyorlardı. Köpeklerden biri beyaz, digeri ise siyahtı.
Çocuk kulübeyi korumak için bir köpegin yeterli oldugunu düşünüyor, ikinci köpege neden ihtiyaç oldugunu ve renklerinin neden illa siyah ve beyaz oldugunu anlamak istiyordu.
Dedesine merakla sordu. Yaşlı reis bilgece gülümsemeyle torununun sırtını sıvazladı.
-''Onlar'' dedi, ''benim için iki simgedir evlat.''
-''Neyin simgesi'' diye sordu çocuk.
-''İyiligin ve kötülügün simgesi. İyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için yanımdalar onlar.''
Çocuk; ''mücadele varsa kazanan da olmalı''
diye düşündü ve bitmeyen sorulara bir yenisini ekledi;
-Peki, dedi. ''Sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?''
Yaşlı reis, derin bir gülümsemeyle baktı torununa.
-Hangisi mi evlat?
-Ben hangisini daha iyi beslersem!
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:40 AM
Bir zamanlar, bütün duyguların üzerinde yaşadığı bir ada varmış:
Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve tüm diğerleri, Aşk dahil.
Bir gün, adanın batmakta olduğu, duygulara haber verilmiş. Bunun üzerine hepsi adayı terk etmek için sandallarını hazırlamışlar.
Aşk, adada en sona kalan duygu olmuş çünkü mümkün olan en son ana kadar beklemek istemiş.
Ada neredeyse battığı zaman, Aşk yardım istemeye karar vermiş. Zenginlik, çok büyük bir teknenin içinde, geçmekteymiş.
Aşk, "Zenginlik, beni de yanına alır mısın?" diye sormuş.
Zenginlik, "Hayır, alamam.Teknemde çok fazla altın ve gümüş var, senin için yer yok." demiş.
Aşk, çok güzel bir yelkenlinin içindeki Kibir'den yardım istemiş. "Kibir, lütfen bana yardım et!",
Kibir "Sana yardım edemem, Aşk. Sırılsıklamsın ve yelkenlimi mahvedebilirsin." diye cevap vermiş.
Üzüntü yakınlardaymış ve Aşk yardım istemiş: "Üzüntü, seninle geleyim."
Üzüntü "Of, Aşk, o kadar üzgünüm ki, yalnız kalmaya ihtiyacım var."
Mutluluk da Aşk'ın yanından geçmiş; ama o kadar mutluymuş ki Aşk'ın çağrısını duymamış.
Aşk, birden bir ses duymuş. "Gel Aşk! Seni yanıma alacağım..."
Bu Aşk'tan daha yaşlıca birisiymiş. Aşk o kadar şanslı ve mutlu hissetmiş ki, onu yanına alanın kim olduğunu öğrenmeyi akıl edememiş.
Yeni bir kara parçasına vardıklarında, Aşk'a yardım eden yoluna devam etmiş. Ona ne kadar borçlu olduğunu fark eden Aşk, Bilgi'ye sormuş:
"Bana yardım eden kimdi?" Bilgi "O, Zaman'dı" diye cevap vermiş.
"Zaman mı? Neden bana yardım etti ki?" diye sormuş Aşk.
Bilgi gülümsemiş:
"Çünkü sadece Zaman Aşk'ın ne kadar büyük olduğunu anlayabilir."
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 10:40 AM
Bu sabah uyandığımda ev sessizdi. Salona geçtim saate baktım saat on iki'ye geliyordu. Amma'da uyumuşum. Kimse bu sabah beni uyandırmamış. Masanın üstünde bügünün gazetesi vardı, tam baş sayfada bir ölüm haberi, yine bir genç basılmıştı. Tüylerim diken diken oldu ürperdim bir anda. üstümü giydim ve dısarı çıktım. Adım adım yürüyordum, köyün içinde. Bütün evlerin kapıları kapalıydı insanlar yok olmuş gibiydi. Sankide terk edilmiş bir köydü. Yürüdükçe içime bir sıkıntı doğuyordu. Sonra sokağın sonuna geldim ve mezarlığın tarafında bir kalabalık gördüm. Telaşla koşmaya başladım. Koşuyordum ama sanki nefes almıyordum nefesim hiç tükenmiyordu ve ben hiç yorulmuyordum. Mezarlığa varınca annemi gördüm, ağlıyordu. Ama garip olan benim adımı haykırıyordu. Sesi gökyüzünü inletiyordu. Bütün ailem perişan bir haldeydi, kimi ağlıyor kimiyse sadece adımı sayıklıyordu. Anneme seslendim 'anne ben burdayım, niye ağlıyorsun?' diye sordum. Sesimi duymadı beni gormemiş gibi devam etti ağlamaya. Tek tek herkese dokundum coğuna ilk defa sarıldım ama kimse duymadı, hissetmedi. 'Ağlamayın, ağlamayın, ağlamayın... ben ölmedim' diye haykırdım defalarca ama kimse duymadı.
O anda anlamıştım neler olduğunu hepsini tekrar yaşıyormuş gibi hatırladım. Ben ölmüştüm dün o bir türlü gelemeyen ambulans hiç gelmemişti ve bu cenaze benim cenazemdi, benim için bitmişmişti hayat başlamıştı ölüm. Dün hergün olduğu gibi yine evden çıkmıştım kimseyle vedalaşmadan. Tam eve dönecekken otostop çekmeyi beklerken meğersem ecelimi bekliyormuşum. Çünkü karşıdan hızla gelen bir araç benide aldı bereberinde ve hayatımda biriken acılarla beni sürükledi yerde. Çok canım acımıştı ama şimdiyse hiçbirşey hissetmiyorum. Dün evden çıkarken hiç geri dönemeyeceğim diye bir his yoktu içimde. Vedalaşmamıştım kimseyle. Onları aslında ne kadar sevdiğimi soyleyememiştim. Belkide ilk kez ama son kez sarılamamıştım.
Üc gün mevlit okundu bizim evde. Annem hep ağlıyordu. Ne çok sevenim varmış meğer. Görememişim hayattayken. Benim için ne kadar insan ağlıyor ne kadar insan üzülüyordu. Ama herşey bitmişti. Ölümmüş son nokta. Yaşadıklarım, yaşayamadıklarım, hepside geride kalmıştı. Neden? diye sordum Allaha. Bana bir şans daha vermesi için yalvardım söz veriyorum daha dikkatli olacağım her saniyenin değerini bileceğim diye isyan ettim.
Günlerce yalvardım Allaha bana bir şans daha ver diye. Ama vermedi bana tekrar bir şans vermedi. Dokunuyordum ama beni kimse hissetmiyordu, ben ordaydım ama beni kimse görmüyordu, ben artık bir hiçtim...bir ölüydüm sadece. Benim için bitmişti hayat başlamıştı ölüm. Geriye kalan gözü yaşlı bir anne ve baba vardı bana sarılamadıkları için sevdiklerini söyleyemedikleri için pişmanlık duyan bir anne ve baba. Kardeşlerim, ailem, arkadaşlarım ve o sabah ölüm haberimi gazetede okuyup bana acıyan insanlar. Insan her kapıdan çıkışında dönüp'de bakmalı bir arkasına düşünmeli geri dönebilecekmiyim diye yada ardımda bıraktıklarımı bir daha görebilecekmiyim diye. Ben düşünemedim. Aklıma hiç gelmemişti ölüm daha çok gençtim ve yapacak daha çok şeyim vardı hayatta. Hayattayken sonsuza dek yaşayacakmışsın gibi gelir insana. Ama hayat oyle garipki bir saniye varsın bir saniye yoksun. Ileride pişman olmamak için insan sevgisini göstermeli, kimseyi kırmamalı, insan hayattayken yaşamanın değerini bilmeli. Kaç gün geçti aradan artık ölümü kabüllendim ve Allah beni affetmeyecek bana yaşamam için bir şans daha vermeyecek. Vaktim doldu ben gidiyorum...
hoşcakal anne
hoşcakal baba
hoşcakal köyüm, hoscakal dünya
hakkınızı helal edin
Ben sizinle hep olacağım ben ölmedim ruhum yaşıyor biz ölmedik ruhumuz yaşıyor. Siz beni görmesenizde, duymasanızda, hissetmesenizde. Siz bizi görmesenizde, duymasanızda, hissetmesenizde. Ben yaşıyorum. BİZ YAŞIYORUZ VE HEP BURDAYIZ...
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 09:45 PM
Dr.Paul Ruskin, ogrencilerine yaslanmanin psikolojik belirtilerini ogretirken onlara su olayi okur :
" Hasta ne konusuyor, ne de soylenenleri anliyor.Bazen saatlerce anlasilmaz seyler geveliyor.Zaman, yer ya da kisi kavrami
yok. Yalniz, nasil oluyorsa, kendi adi soylendiginde tepki veriyor.Son alti aydir onun yanindayim, ne gorunusu
icin bir caba sarf ediyor ne de bakim yapilirken yardimci oluyor.Onu hep baskalari besliyor, yikiyor ve giydiriyor.Disleri
yok, yiyeceklerin pure halinde verilmesi gerekiyor.Gomlegi salyalarindan dolayi surekli leke
icinde.Yürümüyor.Uykusu surekli duzensiz.Gece yarisi uyanip cigliklariyla herkesi uyandiriyor.Cogu zaman mutlu ve sevecen,
fakat bazen ortada bir sebep yokken sinirleniyor.Biri gelip onu yatistirana kadar da feryat figan bagiriyor.
" Bu olayi okuduktan sonra, Dr. Ruskin ogrencilerine boyle birinin bakimini ustlenmek isteyip istemediklerini
sorar.Ogrenciler bunu yapamayacaklarini soylerler. Ruskin,kendisinin bunu buyuk bir zevkle yaptigini ve onlarin da
yapmasi gerektigini soyleyince ogrenciler sasirirlar.Daha sonra Ruskin hastanin fotografini dolastirmaya baslar. Fotograftaki
doktorun alti aylik kizidir. Dr.Ruskin, Amerikan Tip Birligi Dergisindeki makalesinde,(gunumuzde cok yasandigi gibi ) gulunc
bir yanlis anlamanin insana nasil tamamen farkli bir perspektif kazandiracagini anlatmaktadir. Belkide hayatta yasadigimiz
bircok sey bize onyargilarimiz ve bakis acilarimiz tarafindan dayanilmaz ve zor gözükebilir...
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 09:45 PM
Ne zaman "bayram" dense
Gizli bir körük yelpazelenir yaram üstünde
Tozu gözümü yakar, közü yüreğimi
Bir yerde sevgiler ağlar benimle
Küçücük bir çocuktum o zamanlar. Yedi veya sekiz yaşlarında. Kokusuna doyamadığım, sıcaklığını doyasıya içime sindiremediğim annemi kaybetmiştim. Saçımı okşayacak bir anam yoktu artık. Ne de sırtımı örtecek şefkatli bir el. Amansız bir hastalık dediler adına, çocuk aklım ermedi. Çocuk aklım ermedi anayı yavrusundan ayıran, eti tırnağından söken, sevgileri linç eden, adına "ölüm" denen bu "göç" ü. ******* benimle ağladı sessiz sessiz... Günler benimle... Sabahlar benimle...
Bulutlarda yüzü şekilleniyordu sanki anamın gökyüzünde, her özlediğimde baktığım. Yağmur yağmur iniyordu elleri yüzümü okşarcasına. Yağmurun elleri anam kadar sıcaktı... Bir okadar soğuktum ben, bir okadar ürkek, bir okadar masum ve korunmaya muhtaç. Hani yaprağı titrer ya bir çiçeğin; Bilmez niye... Titrer ya içi bir çocuğun, hüzün iner gözlerine ... Üzülür, üşür ve koynuna sokar ellerini ısınmak için. Bir avuç bulamadığından kendine...
Bulutlar ve ben hep aynı yerdeyiz hala. Özlemlerin vuslatında. Kimsesizliğin ayazında...
Bulutlarda bir resim.
Elimden tutuşunu hatırlıyorum bir gün babamın,"Hadi gel" deyişini."Köye gidiyoruz, ninenler bizi bekliyor, seni oraya bırakacağım" Küçücük yüreğimden taşan acılarımla son bir kez daha bakıp odama selamlıyorum bulutları.
Yeşilin her tonu, göz alabildiğince, sözleşmişçesine, burada toplanmıştı sanki. Adını bilmediğim dünya kadar böcek ve kuş. Gökkuşaği bir halı gibi serilmişti çiçek çiçek... Toprağın sesi yükseliyordu çıplak ayaklarımın altında. Mutluydum...
Bulutlar ve ben hep aynı yerdeyiz hala...
Yaşamımı renklendiren analı kuzuyu orda tanıdım işte, adını Berfin koyduğum. Küçücüktü. Simsiyah gözleri, ağzı ve kulaklarıyla bir sevgi yumağıydı sanki. İçimdeki boşluğu dolduruvermişti bir anda. Hissetmiş miydi ne öksüzlüğümü? Ne zaman dalıp gitsem dünlere, bitiveriyordu yanı başımda türlü türlü oyunlarla. "Al bu kuzu senin olsun, istediğin gibi bak ona" dediler. Dünyalar benim olmuştu sanki. Bir kuzum vardı artık. Yalnız değildim. Ben, kuzum ve de anası...
Sonradan Serfin' de katıldı aramıza. Serfin: evimizin haşarı bir o kadar da sevimli köpeği.
Artık, Serfin ve Berfin'in bakımları bana aitti. Bu sorumluluk altında her sabah erkenden kalkıyor ellerimle onları doyuruyordum. Ne güzeldi Berfin'in annesinin peşinden koşması! Annesiyle oyunlar oynaması ne güzeldi! Ama, ne yazık ki uzun sürmedi bu "analı kuzu" mutluluğu. Bir eve bir öksüz yetmezmiş gibi acı bir haber dağlayıverdi yeni baştan çocuk yüreğimi. Kuzucuğumun anası yediği bir ottan zehirlenerek ölmüştü.
Ölüm bir kez daha çöreklenmişti kapımıza.
Kuzucuğum öksüz kalmıştı. Daha bir sıkı sarıldım sanki bu olaydan sonra Berfin'e. Ona yalnızlığını unutturmam lazımdı. Öksüzlüğünü... Serfin olayların farkında gibiydi. Ya da bana öyle geliyordu. Ne zaman melemeye başlasa Berfin, hemen onun yanıbaşında bitiverip, bir şeyler yaparak onu neşelendiriyordu.
Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Biz üçümüz üç dost, üç kardeş, üç sırdaş gibiydik. Biraz geç uyansam ikisi birden kapımda bitiveriyordu.
Yemyeşil kırlar bizimdi uçsuz bucaksız.
Bir de bulutlar vardı
Mavi bulutlar
Beyaz bulutlar
Bulutlarda şekiller vardı
Bulutlarda iki resim
Yağmur daha çok yağıyordu sanki
Bulutlar ve ben aynı yerdeyiz hala
Bulutlar kuzum köpeğim ve ben
Bir tatlı koşuşturmaca başladı günlerden bir gün evin içinde. Bir telaş. Çarşı pazar alışverişleri. "Hadi sana bayramlık alalım" dedi ninem. Hep beraber şehire gidip bir şeyler aldık. Çizgili beyaz gömleğim, mavi pantolonum ve yeni Trabzon derbey lastiklerim çok güzeldi. Gül rengi kırmızı kravat ve kurdele de isterim diye tutturdum. Berfin'e, Serfin'e ve bana. Kırmadılar. Aldılar. "Birazda kına alalım" dedi ninem. "Ellerimize yakarız. Berfin'i de kınalarız" Sevindim.
hayvan pazarı dedikleri yer çok kalabalıktı. Hiç bu kadar insanı bir arada görmemiştim. Meydanlar koyun, kuzu ve danalarla doluydu. Kınalanmıştı kimisi, kimisi renk renk boyanmıştı. Bir anlam veremedim. Çocuk yüreğimin coşkusuyla yarının heyecanı sarıvermişti içimi. Yarın bayramdı... Kurban bayramı...
Ne zaman "bayram" dense
Gizli bir körük yelpazelenir yaram üstünde
Tozu gözümü yakar, közü yüreğimi.
Bir yumruk tıkanır genzime, kelimeler titrer
Titrer yüreğim
Bir yerde sevgiler ağlar benimle.
Bulutlar ağlar
Kınalar yakıldı ellerime. Berfin'in başına kınalar yakıldı o gece. Anlayamadığım bir fısıltı vardı evin içinde. Sanki duymamı istemiyorlarmış gibi gizli gizli konuşmalar. Berfin ve Serfin çoktan uyumuştu. Ben de uyumalıyım. Yarının heyecanı daha şimdiden sarmıştı içimi. Ayakkabılarımı sildim, ninemin kınalı ellerimi bağladığı bezlerle, parlattım. Bir daha sildim. Şimdi daha parlak olmuştu. Elbisemi kapının arkasına astım. Gözümün önünde dursun diye. Uyandıkça bakarım. Kırmızı kravatım, iki tane de kırmızı kurdele duruyordu başucumda. Biri benim için, biri kuzucuğum, diğerini de köpeğimin boynuna bağlayacağım.
Kınalı ellerimin kokusu karıştı bahar kokulu odama. Gece bir başka güzeldi sanki. Perdemi araladım, bulutlar yıldızlara bırakmıştı gökyüzünü. Göz kırptı biri, diğeri yer değiştirdi... Kaydı gitti... Tutamadım..
Boğuk bir ulumayla uyandım. Köpeğim, kapımın önünde havlıyordu. Önce ellerimin bağını çözdüm kurumuş kınaları topladım. Kapıyı açar açmaz yatağıma atladı Serfin. Paçamı tutup bir yerlere götürmek istercesine gözlerimin içine baktı. Acı çektiği her halinden belliydi. Daha yataktan kalkmamıştım ki kuzucuğumun acı meleyişini duydum. Birden bahçeye attım kendimi. Kınalı kuzumun gözleri bağlıydı ve sürüklenircesine bir ağacın altına yatırılıyordu. Kocaman bir çukur açılmıştı yanı başında.
Hani titrer içi bir çocuğun, korkar, üşür, üzülür, ağlar ve koynuna sokar ya ellerini, tutacak el, sığınacak kucak bulamadığından kendine... Oradayım işte!
Ninemin sesi duyuldu. "Berfin'i kurban ediyoruz. Sana başka bir kuzu daha alırız sonra. Bugün kurban bayramı"
Toprak kaydı ayaklarımın altından
Bulutlar kaydı ayaklarımın altına
Sesler çığlıklara karıştı
Kızıla döndü yeşil
Ellerimdeki kına sızladı
Kapının arkasındaki gül rengi kravatım
Çaresizliğim büyüdü kocaman çocuk gözlerimde
Hiç bir şey yapamamanın acizliğiyle yandım
Gök yere indi gürültüsüyle
Şimşek şimşek
Yanağımdaki damla utandı
ışıldadı ıslak gözlerim, ve...
Başımı sokup yorganın altına
Yitip giden sevgilere ağladım...
Ne zaman "bayram" dense
Gizli bir körük yelpazelenir yaram üstünde
Tozu gözümü yakar, közü yüreğimi.
Bir yerde sevgiler ağlar benimle.
Bulutlar ağlar
Bulutlar ve ben hep ayni yerdeyiz hala
Bulutlarda üç resim
Haykırabilseydim nefreti
Haykırabilseydim sevgiyi
Anlatabilseydim dostluğu
Yapamadım.
Kara bir bulut gibi çöreklendi o bayram sabahı küçücük yüreğime.
Kimse anlamadı.
Kimseye anlatamadım .
Bayramları neden sevmediğimi...
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 09:46 PM
Ne zaman "bayram" dense
Gizli bir körük yelpazelenir yaram üstünde
Tozu gözümü yakar, közü yüreğimi
Bir yerde sevgiler ağlar benimle
Küçücük bir çocuktum o zamanlar. Yedi veya sekiz yaşlarında. Kokusuna doyamadığım, sıcaklığını doyasıya içime sindiremediğim annemi kaybetmiştim. Saçımı okşayacak bir anam yoktu artık. Ne de sırtımı örtecek şefkatli bir el. Amansız bir hastalık dediler adına, çocuk aklım ermedi. Çocuk aklım ermedi anayı yavrusundan ayıran, eti tırnağından söken, sevgileri linç eden, adına "ölüm" denen bu "göç" ü. ******* benimle ağladı sessiz sessiz... Günler benimle... Sabahlar benimle...
Bulutlarda yüzü şekilleniyordu sanki anamın gökyüzünde, her özlediğimde baktığım. Yağmur yağmur iniyordu elleri yüzümü okşarcasına. Yağmurun elleri anam kadar sıcaktı... Bir okadar soğuktum ben, bir okadar ürkek, bir okadar masum ve korunmaya muhtaç. Hani yaprağı titrer ya bir çiçeğin; Bilmez niye... Titrer ya içi bir çocuğun, hüzün iner gözlerine ... Üzülür, üşür ve koynuna sokar ellerini ısınmak için. Bir avuç bulamadığından kendine...
Bulutlar ve ben hep aynı yerdeyiz hala. Özlemlerin vuslatında. Kimsesizliğin ayazında...
Bulutlarda bir resim.
Elimden tutuşunu hatırlıyorum bir gün babamın,"Hadi gel" deyişini."Köye gidiyoruz, ninenler bizi bekliyor, seni oraya bırakacağım" Küçücük yüreğimden taşan acılarımla son bir kez daha bakıp odama selamlıyorum bulutları.
Yeşilin her tonu, göz alabildiğince, sözleşmişçesine, burada toplanmıştı sanki. Adını bilmediğim dünya kadar böcek ve kuş. Gökkuşaği bir halı gibi serilmişti çiçek çiçek... Toprağın sesi yükseliyordu çıplak ayaklarımın altında. Mutluydum...
Bulutlar ve ben hep aynı yerdeyiz hala...
Yaşamımı renklendiren analı kuzuyu orda tanıdım işte, adını Berfin koyduğum. Küçücüktü. Simsiyah gözleri, ağzı ve kulaklarıyla bir sevgi yumağıydı sanki. İçimdeki boşluğu dolduruvermişti bir anda. Hissetmiş miydi ne öksüzlüğümü? Ne zaman dalıp gitsem dünlere, bitiveriyordu yanı başımda türlü türlü oyunlarla. "Al bu kuzu senin olsun, istediğin gibi bak ona" dediler. Dünyalar benim olmuştu sanki. Bir kuzum vardı artık. Yalnız değildim. Ben, kuzum ve de anası...
Sonradan Serfin' de katıldı aramıza. Serfin: evimizin haşarı bir o kadar da sevimli köpeği.
Artık, Serfin ve Berfin'in bakımları bana aitti. Bu sorumluluk altında her sabah erkenden kalkıyor ellerimle onları doyuruyordum. Ne güzeldi Berfin'in annesinin peşinden koşması! Annesiyle oyunlar oynaması ne güzeldi! Ama, ne yazık ki uzun sürmedi bu "analı kuzu" mutluluğu. Bir eve bir öksüz yetmezmiş gibi acı bir haber dağlayıverdi yeni baştan çocuk yüreğimi. Kuzucuğumun anası yediği bir ottan zehirlenerek ölmüştü.
Ölüm bir kez daha çöreklenmişti kapımıza.
Kuzucuğum öksüz kalmıştı. Daha bir sıkı sarıldım sanki bu olaydan sonra Berfin'e. Ona yalnızlığını unutturmam lazımdı. Öksüzlüğünü... Serfin olayların farkında gibiydi. Ya da bana öyle geliyordu. Ne zaman melemeye başlasa Berfin, hemen onun yanıbaşında bitiverip, bir şeyler yaparak onu neşelendiriyordu.
Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Biz üçümüz üç dost, üç kardeş, üç sırdaş gibiydik. Biraz geç uyansam ikisi birden kapımda bitiveriyordu.
Yemyeşil kırlar bizimdi uçsuz bucaksız.
Bir de bulutlar vardı
Mavi bulutlar
Beyaz bulutlar
Bulutlarda şekiller vardı
Bulutlarda iki resim
Yağmur daha çok yağıyordu sanki
Bulutlar ve ben aynı yerdeyiz hala
Bulutlar kuzum köpeğim ve ben
Bir tatlı koşuşturmaca başladı günlerden bir gün evin içinde. Bir telaş. Çarşı pazar alışverişleri. "Hadi sana bayramlık alalım" dedi ninem. Hep beraber şehire gidip bir şeyler aldık. Çizgili beyaz gömleğim, mavi pantolonum ve yeni Trabzon derbey lastiklerim çok güzeldi. Gül rengi kırmızı kravat ve kurdele de isterim diye tutturdum. Berfin'e, Serfin'e ve bana. Kırmadılar. Aldılar. "Birazda kına alalım" dedi ninem. "Ellerimize yakarız. Berfin'i de kınalarız" Sevindim.
hayvan pazarı dedikleri yer çok kalabalıktı. Hiç bu kadar insanı bir arada görmemiştim. Meydanlar koyun, kuzu ve danalarla doluydu. Kınalanmıştı kimisi, kimisi renk renk boyanmıştı. Bir anlam veremedim. Çocuk yüreğimin coşkusuyla yarının heyecanı sarıvermişti içimi. Yarın bayramdı... Kurban bayramı...
Ne zaman "bayram" dense
Gizli bir körük yelpazelenir yaram üstünde
Tozu gözümü yakar, közü yüreğimi.
Bir yumruk tıkanır genzime, kelimeler titrer
Titrer yüreğim
Bir yerde sevgiler ağlar benimle.
Bulutlar ağlar
Kınalar yakıldı ellerime. Berfin'in başına kınalar yakıldı o gece. Anlayamadığım bir fısıltı vardı evin içinde. Sanki duymamı istemiyorlarmış gibi gizli gizli konuşmalar. Berfin ve Serfin çoktan uyumuştu. Ben de uyumalıyım. Yarının heyecanı daha şimdiden sarmıştı içimi. Ayakkabılarımı sildim, ninemin kınalı ellerimi bağladığı bezlerle, parlattım. Bir daha sildim. Şimdi daha parlak olmuştu. Elbisemi kapının arkasına astım. Gözümün önünde dursun diye. Uyandıkça bakarım. Kırmızı kravatım, iki tane de kırmızı kurdele duruyordu başucumda. Biri benim için, biri kuzucuğum, diğerini de köpeğimin boynuna bağlayacağım.
Kınalı ellerimin kokusu karıştı bahar kokulu odama. Gece bir başka güzeldi sanki. Perdemi araladım, bulutlar yıldızlara bırakmıştı gökyüzünü. Göz kırptı biri, diğeri yer değiştirdi... Kaydı gitti... Tutamadım..
Boğuk bir ulumayla uyandım. Köpeğim, kapımın önünde havlıyordu. Önce ellerimin bağını çözdüm kurumuş kınaları topladım. Kapıyı açar açmaz yatağıma atladı Serfin. Paçamı tutup bir yerlere götürmek istercesine gözlerimin içine baktı. Acı çektiği her halinden belliydi. Daha yataktan kalkmamıştım ki kuzucuğumun acı meleyişini duydum. Birden bahçeye attım kendimi. Kınalı kuzumun gözleri bağlıydı ve sürüklenircesine bir ağacın altına yatırılıyordu. Kocaman bir çukur açılmıştı yanı başında.
Hani titrer içi bir çocuğun, korkar, üşür, üzülür, ağlar ve koynuna sokar ya ellerini, tutacak el, sığınacak kucak bulamadığından kendine... Oradayım işte!
Ninemin sesi duyuldu. "Berfin'i kurban ediyoruz. Sana başka bir kuzu daha alırız sonra. Bugün kurban bayramı"
Toprak kaydı ayaklarımın altından
Bulutlar kaydı ayaklarımın altına
Sesler çığlıklara karıştı
Kızıla döndü yeşil
Ellerimdeki kına sızladı
Kapının arkasındaki gül rengi kravatım
Çaresizliğim büyüdü kocaman çocuk gözlerimde
Hiç bir şey yapamamanın acizliğiyle yandım
Gök yere indi gürültüsüyle
Şimşek şimşek
Yanağımdaki damla utandı
ışıldadı ıslak gözlerim, ve...
Başımı sokup yorganın altına
Yitip giden sevgilere ağladım...
Ne zaman "bayram" dense
Gizli bir körük yelpazelenir yaram üstünde
Tozu gözümü yakar, közü yüreğimi.
Bir yerde sevgiler ağlar benimle.
Bulutlar ağlar
Bulutlar ve ben hep ayni yerdeyiz hala
Bulutlarda üç resim
Haykırabilseydim nefreti
Haykırabilseydim sevgiyi
Anlatabilseydim dostluğu
Yapamadım.
Kara bir bulut gibi çöreklendi o bayram sabahı küçücük yüreğime.
Kimse anlamadı.
Kimseye anlatamadım .
Bayramları neden sevmediğimi...
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 09:46 PM
Okuyacagınız hikaye Japonya'da yaşanmış gerçek bir hikayedir.
Evini yeniden dekore ettirmek isteyen japon bunun için bir duvarı yıkar. Japon evlerinde genellikle iki tahta duvar arasında çukur bir boşluk bulunur. Duvarı yıkarken, orada dışardan gelen bir çivinin ayagına battıgı için sıkışmış bir kertenkele görür. Adam bunu gördügünde kendini kötü hisseder ve aynı zamanda meraklanırda kertenkelenin ayagına çakılmış çiviyi görünce. Muhtemelen bu çivi 10 yıl önce, ev yapılırken çakılmıştı. Nasıl olmuştu da kertenkele bu pozisyonda hiç kıpırdamadan 10 yıl boyunca yaşamayı başarmıştı? Karanlık bir duvar boşlugunda hiç kıpırdamadan 10 yıl yaşamak çok zor olmalıydı. Sonra bu kertenkelenin 10 yıldır hiç kıpırdamadan nasıl yaşadıgını düşündü 'ayak çivilenmişti'!!
Böylece çalışmayı bırakır ve kertenkeleyi izlemeye başlar, ne yiyor acaba? Sonra nerden çıktıgını farkedemedigi başka bir kertenkele gelir agzında taşıdıgı yemekle...
İnanılmaz!! Adamı sersemletir gördügü manzara. Bu nasıl bir sevgi?
Ayagı çivilenmiş kertenkele, 10 yıldır diger kertenkele tarafından beslenmekteydi...
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 09:47 PM
Howard, yoksul bir ailenin çocuğuydu ve okul giderlerini karşılamak için kapı kapı dolaşarak eşyalar satıyordu. O gün, hiçbir şey satamamıştı ve karnı da çok açtı. Bundan sonra çalacağı ilk kapıdan yiyecek birşeyler istemeye karar verdi. Kapıyı açan sevimli genç bayanı görünce utandı.Yiyecek bir şeyler yerine "Affedersiniz, bir bardak su rica edebilir miyim?" diyebildi yalnızca.Genç bayan, çocuğun aç olabileceğini düşünerek kocaman bir bardak süt getirdi ona. Çocuk, sütü yavaş yavaş içine sindirerek içtikten sonra "Çok teşekkür ederim, borcum ne kadar?" diye sordu genç bayana.Genç bayan, "Borcunuz yok" diyerek, yüzünde sıcak bir gülümsemeyle devam etti; "Annem, gösterdiğimiz şefkat ve nezaket karşılığı olarak asla bir bedel ödenmesini beklemememizi öğretti bize" dedi. Çocuk "O halde çok teşekkürler, yürekten teşekkür ederim size" dedi. Howard Kelly, evin önünden ayrıldığı zaman kendisini yalnızca bedensel olarak değil, ruhsal olarak da güçlü hissediyordu. Yıllar sonra genç bayan çok ender rastlanan bir hastalığa yakalanmıştı. Yöredeki doktorlar çaresiz kalınca, hastalığı ile ilgili araştırmalar yapılması için onu büyük kente gönderdiler. Dr. Howard Kelly, konsültasyon yapması için çağrıldığı hastanın hangi kasabadan geldiğini duyunca heyecanlandı. Artık genç olmasa da yıllar önce kendisine sevgiyle yaklaşan bayanı ilk gördüğü anda tanımıştı ve onun yaşamını kurtarmak için elinden geleni yaptı. Uzun süren tedaviden sonra bayan sağlığına kavuştu. Dr. Kelly, denetlemesi için önüne getirilen faturaya şöyle bir baktı ve üstüne birşeyler yazarak zarfın içine koydu ve hasta bayanın odasına gönderdi.Kadın elleri titreyerek aldı zarfı eline. Açmaya korkuyordu... Hastane faturasını asla ödeyemeyeceğini ve geri kalan yaşamı boyunca bu faturayı ödemek için çalışacağını biliyordu.Sonunda zarfı açtı ve faturaya iliştirilmiş bir not dikkatini çekti. Kâğıtta şunlar yazılıydı: "Hastane giderlerinin tamamı bir bardak süt karşılığı ödenmiştir."
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 09:47 PM
Bu hikayeyi bize Avustralya'dan Mary Nol gönderdi.
Kendisine bu hikaye
için tesekkür ediyoruz.
Bir kiz ve bir delikanli, bir motosikletin üzerinde
180 Km hizla
gidiyorlar ve aralarinda söyle bir konusma geçiyor;
Kiz : Lütfen yavasla, ben korkuyorum
Delikanli : Hayir, bak ne kadar eglenceli
Kiz : Lütfen, lütfen, çok korkuyorum
Delikanli : Peki, beni sevdigini söyle
Kiz : Seni çok seviyorum, lütfen yavasla
Delikanli : Simdi de bana sikica saril
* Kiz delikanliya sikica sarilir
Delikanli : Sapkami alip, kendine takar misin? Basimi çok sikti..
Ertesi gün gazetelerde söyle bir haber çikti:
Motorsiklet Kazasi;
Motorsiklet, fren arizasi nedeniyle, bir binaya çarpti. Üzerindeki 2
kisiden sadece biri kurtuldu.
Gerçek ise söyleydi; Yolun yarisinda, delikanli frenlerin bozuldugunu
anlamis ama bunu kiza belli etmek istememisti. Bunun yerine, kizdan kendisini sevdigini söylemesini istemis ve
kendisine son defa sarilmasini istemisti. Sonra da kendi ölümü pahasina, kizin basligi takmasini ve hayatta kalmasini saglamisti.
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 09:47 PM
Bir varmış Bir yokmuş, ülkesinde avcının biri kuşlara meraklı imiş.
Hem yemeye meraklı, hem de tutup kafese kapatıp seyretmeye, söyletip dinlemeye.
Kurmuş ormanın kuytusuna kapanı, yatmış pusuya. Tüyleri alacalı bulacalı nadir bulunur az rastlanır cinsinden bir kuş da gelmiş girmiş kapanın içine.
Avcı ortaya çıkınca kuş yalvarmaya başlamış.;'' Avcı avcı bırak beni gideyim. Yemeğe kalksan ufacığım, pişirdin mi benden bir lokma bile et çıkmaz.
Kafese kapatsan ağzımı bile açmam,ne şakırım ne konuşurum, ama beni özgür bırakacak olursan sana üç öğüt veririm ki hem çok mutlu olursun yasamda, hem de çok basarili.''
Avcı düşünmüş taşınmış: ''Eh söyle , ver bakalım su üç öğüdünü o zaman bırakırım seni,'' buyurmuş....
'' Önce...'' demiş, kus
1.Sağduyuya, akla aykırı düşecek hiç bir şeye inanma
2.Yaptığın hiç bir şeyden pişmanlık duyma,gerçekleştiremeyeceğin şeyler için üzülme
3.Asla ama asla olanaksızın peşine takılma....
Avcı söyle bir bakmış kusa,'' Bu söylediğin büyük cevherler değil, ben zaten yaşamımda her an bu prensipleri uyguluyorum. Ama fazla ise yarayacak bir kus değilsin, o yüzden sözümü tutup seni bırakacağım,'' demiş.
Kus fırlamış yakındaki bir ağacın tepesine, açmış ağzını yummuş gözünü..
'' Avcı avcı salak avcı sen beni herhangi bir kuş mu belledin? Ben bütün kuşlardan daha farklı bir kuşum.
Kalbim yakuttan benim. Kalbimin yerinde kocaman bir yakut var, beni kesip kalbimi çıkarsaydın dünyanın en zengin adamı olacaktın.
Salak avcı... dönmüş, bağırıp çağırmaya başlamış...''Avcı seni yine yakalayacağım....'' diye tepinmeye başlamış, deliye dönmüş hırsından.Hemen ağaca tırmanmaya başlamış.
Kus ağacın en üst dallarından birine adamın erişemeyeceği bir yere konmuş. Avcı üst dala erişip de kuşu yakalayayım derken yuvarlanmış ağaçtan ....
''Nasılsın bakalım?'' demiş kus, '' Öğütlerimi beğenmemiştin, ben bunların hepsini zaten biliyordum demiştin. Ben sana ne dedim önce? sağduyuya akla ters gelecek hiç bir şeye inanma. Be adam kalbi yakuttan kus olur mu? Hemen inandın, gözün döndü.Yaptığın hiç bir şeyden pişmanlık duyma, yani sonradan pişman olmamak için bir şeyi yapmadan önce iyice düşün taşın, dedim. Beni bıraktın, ardından da hemen bıraktığına pişman olup peşime düştün.
Üçüncü öğüdüm,gerçekleşmesi olanaksız bir şey için bos yere gücünü harcamaydı. Sen beni nasıl yakalarsın, ben kuşum,uçmuş uçmuş en üst dala konmuşum. Sen oraya nasıl erişirsin be adam? demiş.. ve uçmuş gitmiş............
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 09:48 PM
Adam yeni kamyonuna bakmak için evinden çıktıgında, üç yaşındaki oglunun gayet mutlu bir biçimde elindeki çekiçle, kamyonun kaportasını mahvettigini görmüş. Hemen oglunun yanına koşmuş ve çocugunun eline çekiçle vurmaya başlamış... Biraz sakinleşince, hatasını anlamış, çocugunu hemen hastaneye götürmüş.
Doktor çocugun kırılan kemiklerini kurtarmaya çalıştıysa da, elinden birşey gelmemiş. Çocugun iki elinin parmaklarını kesmek zorunda kalmış. Çocuk ameliyattan çıkıp, gözlerini açtıgında bandajlı ellerini farketmiş ve gayet masum bi ifadeyle:
''Babacıgım, kamyonuna zarar verdigim için çok üzgünüm...''demiş, ardından babasına: ''Parmaklarım ne zaman yeniden çıkacak?'' diye sormuş.
Bu soruyla karşılaşan baba, eve dönmüş ve intihar etmiş.
Birisi masaya süt döktügünde yada bir bebegin agladıgını işittiginizde, bu öyküyü anımsayın. Çok sevdiginiz birine karşı sabrınızı yitirdiginizi anladıgınızda, önce biraz düşünün.
GooD aNd EvıL
08-22-2007, 09:48 PM
Eleanor, büyükannesine neler olduğunu anlamıyordu. Büyükannesi şekeri nereye koyduğunu, faturalarını ne zaman ödeyeceğini, markete alışverişe götürmek üzere onu evden ne zaman alacaklarını unutuyordu. Eleanor annesine sordu: "Büyükannemin nesi var ? Eskiden çok düzenli bir insandı. Şimdi üzgün ve aklı karışık görünüyor ve her şeyi unutuyor." Annesi "Büyükannen yaşlanıyor. Şimdi sevgiye her zamankinden daha çok gereksinimi var" dedi. "Yaşlanmak nasıl bir şey ? Her yaşlanan unutkan mı olur ? Ben de mi öyle olacağım ?" "Yaşlanan herkes unutkan olmaz, Eleanor. Büyükannenin Alzheimer hastalığına yakalandığını sanıyoruz ve bu onu daha unutkan yapıyor. Gereksinim duyduğu bakımı görmesi için onu bir bakımevine götürmek zorunda kalabiliriz." "Ama anne, bu çok kötü! O zaman büyükannem küçük evini çok özlemez mi ?" "Herhalde özler, ama yapabileceğimiz başka bir şey yok. Orada ona iyi bakılacak ve yeni arkadaşları olacak." Eleanor üzülmüştü. Bu fikir hiç hoşuna gitmemişti. "Onu sık sık ziyaret eder miyiz ?" diye sordu. "Büyükannem unutkan da olsa onunla konuşmayı çok özleyeceğim." Annesi "Hafta sonları onu görmeye gideriz. Ona armağanlar da götürürüz" dedi. Eleanor gülümsedi. "Dondurma götürebiliriz. Büyükannem çilekli dondurmaya bayılır." Annesi "Tamam, çilekli dondurma götürürüz" dedi. Büyükannesini bakımevinde ilk ziyaret ettiklerinde Eleanor ağlamamak için kendini zor tuttu. "Anne burada neredeyse herkes tekerlekli sandalyede." "Tekerlekli sandalyede olmak zorundalar. Yoksa düşerler büyükanneni gördüğün zaman gülümse ve ona ne kadar güzel göründüğünü söyle." Büyükanne, güneşli salon dedikleri bir odanın köşesinde yalnız başına oturuyordu. Dışarıdaki ağaçlara bakıyordu. Eleanor büyükannesine sarıldı. "Bak büyükanne, sana bir armağan getirdik" dedi. "Çilekli dondurma, senin en sevdiğinden." Büyükanne söz etmeden kutuyu ve kaşığı eline alıp dondurma yemeye başladı. Annesi Eleanor"a "Eminim bunu çok sevdi" diyerek onu rahatlatmaya çalıştı. Eleanor düş kırıklığına uğramıştı: "Ama sanki bizi tanımadı." "Ona biraz zaman vermelisin. Şimdi yeni bir çevrede ve buna alışması gerekiyor." Ama Büyükanneyi bir sonraki ziyaret edişlerinde de her şey aynıydı. Büyükanne dondurmayı yedi, onlara gülümsedi, ama hiçbir şey söylemedi. Eleanor "Büyükanne benim kim olduğumu biliyor musun ?" diye sordu. Büyükanne, "Sen dondurma getiren kızsın" dedi. Eleanor ona "Evet, ama ben Eleanor'um, senin torununum. Beni hatırlamıyor musun ?" deyip kollarını yaşlı kadının boynuna doladı. Büyükannenin yüzünde hafif bir gülümseme belirdi. "Hatılamak mı ? Elbette hatırlıyorum. Sen dondurma getiren kızsın." Eleanor, birdenbire, büyükannesini onu hiç hatırlamayacağını anladı. Büyükanne, yalnızca kendine ait bir dünyada, belirsiz anılarla ve yanlızlıkla dolu bir dünyada yaşıyordu. Eleanor "Seni çok seviyorum büyükanne!" dedi. O sırada büyükannesinin yanağından bir damla yaş süzüldüğünü gördü. "Sevgi" dedi. "Sevgiyi anımsıyorum" Annesi, "İşte bir tanem, onun tüm istediği bu. "Sevgi" dedi. "O zaman ben de her hafta sonu ona dondurma getireceğim ve beni haıyrlamasa bile on sarılacağım." Ne de olsa sevgiyi anımsamak birinin isimin anımsamaktan daha önemliydi.
vBulletin® v3.8.11, Copyright ©2000-2025, vBulletin Solutions Inc.