PDA

Tam Sürümü Görüntüle : süper fýkralarrrrrrrr...


Sayfa : 1 2 [3] 4 5 6 7 8 9 10 11 12

Kéan aRs
08-30-2007, 01:45 PM
Donald Ramsfeld ölmüş ve cennete gitmiş .. Aziz Pederin karşısında cennetin kapısında dururken arkasında saatlerle dolu çok büyük bir kapı görmüş, ve sormuş :
- Bu saatler ne böyle?
Aziz Peder cevap vermiş :
- Bunlar yalan saatleri. Dünyadaki herkesin bir yalan saati vardır.. Her yalan söyleyişinde saatteki ibre hareket eder..
Ramsfeld :
- OO, peki bu kimin saati?
- Bu Azize Teresa'nın saati.. İbre hiçbir zaman oynamadı, yani hiç yalan söylememiş..
- İnanılmaz, demiş Ramsfeld. Peki bu kimin saati? Aziz Peder cevap vermiş :
- Bu Abraham Lincoln'ün saati. İbre iki kez hareket etti, yani Abe tüm yaşamında sadece iki kez yalan söyledi..
En sonunda Ramsfeld dayanamamış ve sormuş :
- Peki Bush'un saati nerede?
- Bush'un saati İsa'nın ofisinde, İsa onu vantilatör olarak kullanıyor...

Kéan aRs
08-30-2007, 01:45 PM
Amerika'da adamin biri isine giderken birden anormal bir trafigin
icine duser, ama trafik bir milimetre bile kipirdamamaktadir.Bir
sure sonra arabsinin yan camina birisinin tikladigini gorur ve
camini acar.

-Ne var, ne olmus acaba
-Teroristler Bush'u yakaladilar......... Eger 1 milyar dolar
verilmezse, ustune benzin dokup yakacaklarmis.

-Haa simdi anladim bu trafigi...
-Ya iste onun icin, herkesten biraz yardim topluyoruz
-Insanlar ne kadar veriyor ortalama olarak
-Valla yaklasik olarak 5 'er litre...!!

Kéan aRs
08-30-2007, 01:45 PM
Nuh'un gemisine bütün hayvanlardan bir erkek, bir dişi alınmış. Gemide bu hayvanların ürememesi içinde, erkek olanların cinsel organları alınıp karada geri almaları üzere ellerine birer fiş verilmişti.
Herşey yolunda gidiyordu. Fakat erkek maymunun keyfi hiç yoktu. Çünkü dişi maymun;
- Sen ne biçim erkeksin hadi gelsenei bana birşey yapamazsın ki, ohhh ohhh vs., gibi laflarla erkek maymunla sürekli dalga geçiyormuş.
Birgün erkek maymun sevinç içersinde, taklalar sevinç çığlıkları atarak ortalıkta dolaşırken, dişi maymun merakla sormuş;
- Bu sevinç niye erkek bozuntusu ?
Erkek maymun kahkahalar atarak :
- Sana karaya çıkınca göstereceğim, çünkü eşeğin fişini çaldım


+repleri unutmayın:D

Kéan aRs
08-30-2007, 01:46 PM
Tikmişim
ikinci Dünya Savaşı sırasında ingiltere Başbakanı Churchill radyoda
konuşma yapmaya gidiyormuş. Radyoevinin kapısına gelince, bindiği
taksinin şoförüne sormuş:

- Beni yarım saat bekleyebilir misin?

Karanlıkta müşterisinin yüzünü seçemeyen şoför:

- Özür dilerim, sör, ama başbakanın konuşmasını dinleyeceğim.

Churchill yurttaşının bu ilgisinden pek hoşnut kalarak iki sterlin
uzatmış. Şoför parayı aldıktan sonra yerlere eğilerek selam vermiş:
tikmişim Churchill'i, sizi bekliyorum, efendim.

Kéan aRs
08-30-2007, 01:46 PM
ön yüzü
Başkan Bush'un yeni talimatı:

-Üzerinde resmim olan pul bastırdım, bundan böyle başkanlığın bütün mektuplarında bu pullar kullanılacak.
Bir süre sonra görülmüş ki pullar zarfa bir türlü yapışmıyor.
Başkan Bush küplere binmiş ve yetkiliyi çağırıp sormuş;
- Üstünde resmim olan pullar yapışmıyor, arkalarına zamk sürmediniz mi?
- Sürdük efendim, demiş yetkili ve eklemiş;
- Yapışmamasının nedeni, herkesin pulun ön yüzüne tükürmesi....."

Kéan aRs
08-30-2007, 01:47 PM
Amerikalı İngiliz ve Iraklı


AMERİKALI, İNGİLİZ VE IRAKLI

Bir Amerikalı, bir Ingiliz ve bir Irakli kahvede oturmus çay
içiyorlarmis. Amerikali çayını bitirince bardagi havaya firlatmis,
silahini cikarip bardaga ates edip parcalamis "Bizde bardaklar o kadar
ucuzdur ki biz Amerika'da ayni bardakla iki kere çay içmeyiz" demis.

Ingiliz de bunun üzerine çayını bitirip bardagi havaya firlatmis ve ates
ederek bardagi parçalamis "bizim Ingiliz kumsallarinda bardak yapacak cam
için o kadar çok kumsal vardir ki, ayni bardakla iki kere çay içmeyiz"
demis.

Bunun üzerine Irakli da buz gibi sogukkanli bir sekilde çayını
bitirmis, bardagi havaya firlatmis, silahini çekip Amerikali ve Ingilizi
vurup öldürmüs Bagdat'ta bu Ingiliz ve Amerikalilardan o kadar çok var ki,
biz ayni adamlarla iki kere çay içmeyiz" demis.

Kéan aRs
08-30-2007, 01:47 PM
PAPAĞAN


Adamın biri evinde çok güzel bir papağan besliyormuş...
Adam her gün papağanını camın önüne bırakır işe öyle gidermiş.
Papağan da akşama kadar yoldan geçenleri izler, söylediklerini dinlermiş.

Bir gün gene papağan camın kenarında dururken aşağıda eylem yapan gençler "
Tek Yol Devrim" diye bağırıyorlarmış..
Ertesi gün sağcı gençler eylem yaparken Papağan " Tek Yol Devrim" diye bağırmaya başlamış..
Sağcılar da evi taşlamışlar... yakıp yıkmışlar.. Adam eve dönünce çok şaşırmış ve olanları komşulardan öğrenmiş.

Papağana aynı şeyi bir daha yapmamasını söylemiş.
Bir sonraki gün solcular eylem yaparken papağan sağcılardan duyduğu..
"Milliyetçi Haraket Engelenemez" sloganını söylemeye başlamış...

Bu sefer solcular evi taşlamışlar..
Adam eve döndüğü zaman bu sefer dayanamamış, papağanı kümese atmış..
Kümeste..

-Tavuklar: Ne oldu lan artiz? Bütün gün öyle orda camda
durup etrafa bakmayı biliyordun..ne oldu lennn...
-Papağan: S...ktirin lan o...lar...
Ben sizin gibi fuhuştan yatmıyorum..
Düşünce suçundan yatıyorum....

Kéan aRs
08-30-2007, 01:47 PM
MECLİS HALİ


Mecliste Kayseri Milletvekilinin hafif yollu şekerlediği bir sırada Trabzon Milletvekili konuşmasını yapıyormuş. Kayserili vekil, uyanmış ki Trabzonlu vekil kürsüden Trabzon’a bir şeylerin yapılmasını istiyormuş. Bizimki ne istediğini anlayamadığı için sıkıntıya girmiş. Trabzon’a bir şey yapılacaksa Kayseri’ye de yapılmalı diye düşünmüş. Söz alıp:
- Sayın vekilin Trabzon’a yapılacaklar hususundaki açıklamalarını takdirle karşılıyoruz, lakin bu konuda Kayseri’nin de ihmal edilmemesini istiyoruz. Mecliste bir gülüşmedir başlamış. Vekil şaşırmış, ne oluyor gibisinden bakınırken Meclis Başkanının sesi duyulmuş:
- Sayın vekil, Kayseri’ye denizi getirdiğiniz gün söz veriyoruz, Kayseri’ye de bir liman yapılacaktır.

Kéan aRs
08-30-2007, 01:47 PM
Bush ve Şoförü


George W. Bush şoförüyle bir kır gezisine çıkar. Arabayla giderken bir tavuğu ezerler. Meseleyi tavuğun sahibi olan çiftçiye kim anlatacak diye düşünürken Bush âlicenap bir tavırla şoförüne şöyle der:

"Bana bırak. Ben Dünya'nın en güçlü adamıyım. Çiftçi bana muhakkak anlayış gösterecektir." Bush çiftçinin evine girer ve bir dakika sonra da nefes nefese koşarak geri döner.
Göz morarmış, surat dagılmış haldedir. Şoförüne "Çabuk toz olalım burdan!" der.

Aksilik bu ya, arabayla daha 20 metre gitmeden bu defa da orada gezen bir domuzu ezerler. Bush korkulu gözlerle şoförüne bakar ve "Şimdi adama gidip söyleme sırası sende!" der.

Şoför çiftliğe gider. Bush da arabada bekler. 10 dakika, 20 dakika 30 dakika derken....Şoför bir saat sonra sarkı söyleyerek, gülerek, cepleri para dolu ve kolunda irice bir meyve sepeti ile geri gelir.

Bush şaşkın bir halde sorar: "Çiftçiye ne dedin ki bu kadar ikrama boğdu seni?" "Valla ben de anlamadım" der Şoför. "Ben ona sadece şöyle dedim:
Iyi günler. Ben George Bush'un şoförüyüm. Domuz öldü!

Kéan aRs
08-30-2007, 01:47 PM
KOMİNİST BAYRAĞI


Rus devlet başkanı Brejnev Amerika'yı ziyaret ettiğinde Ford'un davetlisi olarak Beyaz sarayda davet edilmişti. Ziyaretin ertesi sabahı Ford Brejnev'e geceyi nasıl geçirdiğini sordu: Çok iyi uyudum ve ilginç bir rüya gördüm.

- Yaa ne gördünüz?
- Beyaz sarayda komünist bayrağının dalgalandığını gördüm.

Brejnev'in bu cevabına Ford karşılık vermedi. Bir yıl sonra Ford'da Rusya'ya ziyarete gitti. Sabah olunca Brejnev ona nasıl uyuduğunu sordu. Ford: İyi uyudum ve ilginç bir rüya gördüm.

- Ne gördünüz?
- Kremlin'de komünist bayrağı dalgalanıyordu.

Brejnev pek memnun olmuştu. Ford devam etti:

- Ama bayrakta acaip yazılar vardı.
- Ne yazıyordu ne yazıyordu?
- Vallahi okuyamadım zira yazılar Çince idi

Kéan aRs
08-30-2007, 01:48 PM
5 LİTRE


Amerika'da adamın biri işine giderken birden anormal bir trafiğin içine düşer, ama trafik bir santim bile
kıpırdamamaktadır.
Bir süre sonra aracının yan camına birisinin tıkladığını farkeder ve camı açar.
- Ne var acaba?
- Teröristler Bush'u yakaladılar. Eğer 1 milyar dolar verilmezse, üstüne benzin döküp yakacaklarmış.
- Haa şimdi anladım bu trafiği...
- Ya işte onun için, herkesten biraz yardım topluyoruz.
- İnsanlar ne kadar veriyor ortalama olarak?
- Valla yaklaşık 5'er litre...

Kéan aRs
08-30-2007, 01:48 PM
TESADÜF BU YA!
Kopenhag'da bir genç doğum kliniğine girip da­nışmaya başvurdu:

— 48 numaralı odada
yatan genç kızla görüşmek
istiyorum.

Nöbetçi hemşire sordu:

Hay hay! Siz nesi oluyorsunuz hastanın?
Ben mi? Erkek kardeşi?
Bu sırada hemşirenin yanında duran hanım hemen atıldı:

— Öyle mi? Çok memnun oldum tanıştığımıza. Ben
de annesiyim...

Kéan aRs
08-30-2007, 01:49 PM
EVLİLİĞİN BÖYLESİ
Nasrettin Hoca evlen­ meye niyetlenir. Eş- dost bir hatuncağızı öve öve göklere çıka­ rırlar.

Şöyle huylu!
Böyle soylu!
— Dünyalar güzeli... Hoca'nın gönlünü çelerler.



Evlenirler. Zifaf gecesi yüz görümlüğünü veren Ho­ ca, gelinin duvağını kaldırır. Aman Allah'ım! Çirkin bir gelin.

Gelin hanım, kocasına sadakatini göstermek için:

— Hoca efendi, akrabalarından kime görüneyim, ki­
me görünmeyeyim? diye sorar.

Hoca şaşkın:

— Aman hatun, bana görünme de kime görünürsen
görün... der.

Kéan aRs
08-30-2007, 01:49 PM
DOĞRU SÖZ
Müfettiş, öğrencilere sorar:

— İçinizde en uslu kim?

Öğrenciler, hep bir ağızdan - cevap verirler:

— Öğretmenimiz!

Kéan aRs
08-30-2007, 01:49 PM
GEZGİN

Hoca'nın hanımı çok gezermiş. Düğün-dernek, bayram-seyran... dolaşırmış.

Hoca'nın dostları:

— Hocam, yenge biraz çok do­ laşmıyor mu? derler.

Ne de olsa hatunu. Hiç laf söy-



letir mi Hoca...

Hiç sanmıyorum, der ve ekler:
O kadar dolaşsaydı, bazen bize de uğrardı...
EŞEK BAŞI
İstanbul'a yeni gelen köylü, ku­ yumcu dükkânının vitrinini merakla inceliyordu. Kuyumcunun çırağı, onunla alay etmek için:

Hemşerim, dedi, ne bakıyor­
sun öyle?
Hiç... Bu dükkânda ne satılır
diye merak ettim de...
Çocuk güldü:

Eşek kafası satılır.
Allah versin... Alışverişiniz yolunda olmalı...
Nereden bildin, dayı?
Baksana, koca dükkânda seninkinden başka kal­
mamış!

Kéan aRs
08-30-2007, 01:50 PM
NEYİ GÖRMEMİŞ
Şoför kullandığı taksiyle "Sağa dönülmez işaretine rağmen sağa saptığı sırada trafik polisinin keskin keskin çalan düdük sesiyle birden yavaşladı, sonra yolun kenarına çekilerek durdu. Trafik polisi, sağ elinde zin-



cirden tuttuğu düdüğü sallaya sallaya yürüyerek tak­ sinin yanına geldi, sert bir sesle sordu:

— Levhayı görmedin mi?

Şoför, kabahatli olduğunu kabul etmenin rahatlığı içinde itirafta bulundu:

— Görmesine gördüm de sizi görmedim...

Kéan aRs
08-30-2007, 01:50 PM
KILÇIK

Sınıfta öğretmen insan iskeletini göstererek sordu: — Bunun ne olduğunu söyleye­bilir misin Salim? dedi. Karadenizli Salim hemen

cevapladı:

— İnsan kılçiğidür öğretmenim...

Kéan aRs
08-30-2007, 01:50 PM
SON ÜMİT
Adam kaynanasıyla birlikte Avrupa gezisine çıka­ caktı, arkadaşı sordu:

Yahu sen hep kaynanandan yakınıp durmaz miy­
din? Şimdi de Avrupa gezisine mi çıkarıyorsun?
Ne yapayım kardeşim, sık sık Avrupa'yı görme­
den Allah canımı almasın! deyip duruyor... Benimki, bir
umut işte...

Kéan aRs
08-30-2007, 01:50 PM
YAG SORUNU
Akıl hastanesine, kendisini ziyarete gelen arkadaşına dert yandı:

Sorma dostum... Motora
meraklı olduğum için getirip
buraya tıktılar beni. Allahaşkı-
na, sen araba sevmez misin?
Severim.
— Zeytinyağlısından mı hoşlanırsın, tereyağlısından

mı?

Kéan aRs
08-30-2007, 01:51 PM
ÖĞRENCİ ŞİİRİ
- Tembel bir öğrenci, yazılı kağı­ dına şu satırları yazmış:

— Yürü boş kağıt, yürü... Öğretmenin yüzünü gör de gel.

Üç zayıfım vardı, dört oldu mu sor da gel...

APTALCA DÜŞÜNMEK

Federal Almanya vatandaşı dış yolculuktan döndü. Getirdiği papağanla kendi gümrüğüne girdi. Muayene memuru işin gereğini anlattı:



— Canlı papağana, yüz mark gümrük ödeyeceksiniz.
Cansız içi doldurulmuş papağan olsaydı gümrüksüzdü.

Adamın bir anlık tereddütü üzerine papağan söze karıştı:

— Bana bak Hans! Öyle aptalca şeyler düşünme!

Kéan aRs
08-30-2007, 01:52 PM
YAŞLILIK
Bir adam, arkadaşına hastalığından dert yanıyordu:

— Hele şu sağ bacağımdaki romatiz­
manın verdiği acıya hiç dayanamıyo­
rum, dedi. Nedeni nedir, acaba?

— Neden olacak, dedi öteki. Yaşlılıktan.
Bunların hepsi yaşlılık alâmetleri.

Adam:

— Saçma, diye yanıt verdi. Sol bacağım da sağ ba­ cağım ile aynı yaşta. O neden ağrımıyor?

YORMASAYDIM
Temel otelde kahvaltı ederken, tabağındaki zeyti­ni bir türlü çatalıyla yaka-layamaz. Epeyce uğraştığı- nı gören garson, yanına yaklaşır, çatalı alır ve bir seferde zeytine batırır. Temel küçümseyerek bakar:



— Uyy garson, ha pu zeytinu pen yormasaydum, sen
oni zor yakalayaçağitun.

Kéan aRs
08-30-2007, 01:53 PM
KURTULUŞ ÇARESİ
Temel, Cemal ve di­ğer Karadenizliler açık denizde küçük bir tekne ile fırtınaya tutulmuşlar­ dı. Yanlarından büyük bir gemi geçmekteydi.

Temel:

— Uyy, kurtarun pizuuu... İmdattt!. diye haykırıyor-

du.

Geminin güvertesinden birisi de yanıt veriyordu: Biz adam almıyoruz, biz adam almıyoruz. Bunu duyan Temel: — Uyy, haçan piz lazuz, lâz, alun pizu.

Kéan aRs
08-30-2007, 01:53 PM
HIRSIZLIK AYIP
Bir eşkıya, fakir olduğu için Diyojen'e hakaret etmiş-

ti.

Diyojen hiç kızmadı. Sadece:

— Bir adama fakir olduğu için hakaret edildiğini ha­ yatımda hiç görmedim. Ama pek çok insanın hırsızlık­ tan ötürü asıldıklarım gördüm, dedi.

Kéan aRs
08-30-2007, 01:54 PM
İLK KAMÇIYI EN ÇİRKİNİ VURACAK!

Müthiş bir eleştirici olan bir Bektaşi yazar, kadınlar hak­kında öyle bir kitap yazmış ki söylenmedik söz bırak­ mamış. Bunun üzerine on- beş kadar kadın biraraya gelerek yazarı dövmeye ka­ rar verirler. Bir gün Bektaşi evine giderken yolunu kesip bağırmaya başlarlar:

— Sen bizim hakkımızda bir kitap yapıp aleyhimiz­
de türlü türlü şeyler yazmışsın. Biz de seni öldürünceye
kadar dövmeye karar verdik. Birer kamçı alarak buraya
geldik. Cezana hazır ol, diyerek kamçılan göstermişler.

Bektaşi kadınları yatıştırmaya çalışmışsa da başarılı olamadığından dayak yemeğe razı olarak:

— Fakat bir şartla. Birinci kamçıyı içinizden en çir­
kin olanı vuracak, demiş. Kadınlar bu şartı kabul etmiş­
ler.

Fakat ilk kamçıyı vurmak için kimse öne çıkmayın­ ca, bu dayak faslı da yarım kalmış.

Kéan aRs
08-30-2007, 01:55 PM
ÖLÜM KÖLE İLE KRALI EŞİT KILAR

Büyük İskender, Diyojen'i, birbiri üstüne yığılmış in­ san kemikleri arasında bir şey ararken görmüş ve ne yaptığını sormuştu.

Diyojen:



— Babanızın kemiklerini arıyorum.

Ama hangisinin kölelere, hangisinin babanıza ait ol­duğunu kestiremiyorum, cevabını vermişti.

Kéan aRs
08-30-2007, 01:55 PM
DOMUZ ETİ YEMEYİZ

Şeyh Şamil esir düştüğünde, Ruslar bu kahraman adama büyük saygı göstermiş. Rus çarı kendisini yemeğe davet etmiş. Şeyh Şamil, yemekte, aç gibi iştahla yemiş.

Kahramanlığı kadar yemekteki iştahı karşısında da hayrete düşen çar:

Adama bak, demiş. Beni de yiyecek.
Şeyh Şamil cevap vermiş:
Biz müslümanız. Domuz eti yemeyiz.
ÇALARKEN NEŞELENMEK

Neyzen Tevfik'e bir gün sorarlar:

— Çalarken mi neşelenirsin, yoksa neşeli olduğun
zaman mı çalarsın?

O günlerde Maliye Bakam hakkında yolsuzluk dedi­ koduları alıp yürümüştür.

Neyzen Tevfik, fırsatım kaçırmaz:

— Maliye Bakanı değilim ki, çalarken neşeleneyim,
cevabını verir.

Kéan aRs
08-30-2007, 01:56 PM
BEHLÜL'ÜN HAKİM MAKAMINA OTURMASI

V|


Halife Harun Re- şid'in süt kardeşi di­ vane Behlül bir gün yoluna devam eder­ken pencereden bak­mış ki hakimin yeri boş, hemen geçip o makama oturmuş. Bunu gören vazifeliler:

Vay gidi divane, senin bu makamda ne işin var?
Kalk bakalım, diyerek, sille tokat dışarı atmışlar. Bunu
görenler Behlül'e sormuşlar:
A divane, böyle ne iş yaptın ki seni bu kadar dö­
vüyorlar? demişler. O da cevap vermiş:
Ben bilmem, hakimin makamında bir dakika ya
oturdum ya oturmadım, buna rağmen bu kadar dayak
yedim. Hakim ise sabahtan akşama kadar o makamda
oturmaktadır, ne kadar dayak yiyeceğini artık Allah bi­
lir...

Kéan aRs
08-30-2007, 01:56 PM
DERS
Diyojen, israfçı tutumuyla bilinen bir adamla karşı­ lamıştı. Ondan bir lira istedi. İsrafçı adam:

— Niçin başkasından 10 kuruş istiyorsun da, benden bir lira, diye sordu.



Diyojen şu uyarıcı cevabı verdi müsrif adama:

— Çünkü, başkalarından yine istesem, bana verirler. Ama, bu israfın yüzünden, senin bir daha verebileceğin­ den şüpheliyim.

Kéan aRs
08-30-2007, 01:56 PM
DOĞRU SÖYLEDİĞİN İÇİN
Bektaşinin biri, boynunu bükerek bir zenginin yanına yak­laşır. Sadaka ister.

Zengin adam:

— Utanmıyor
musun dilenmeğe ya­
hu... Baksana güçlü -
kuvvetli bir adamsın.

Sormayın... bir derdim var ki çalışmama mani
oluyor.
Neymiş o dert?
Ne olacak tembellik!
Bu cevap zenginin hoşuna gider ve cebinin köşesin­deki kuruşu Bektaşi'ye uzatır:

— Al şu kuruşu bakalım... der. Bu parayı sana acıdı­
ğımdan değil, doğru söylediğin için veriyorum.

Kéan aRs
08-30-2007, 01:56 PM
BİR GÖZÜN KÖRMÜŞ



Adamın biri evlenmiş. Her akşam, eli kolu dolu olarak evine gidermiş. Bir gün, her nasılsa, eli boş gitmiş. O güne ka- *- dar, hep kocasının eline bakan karısı, elini boş görünce, yüzüne bakmış ve bir çığlık atmış:

— Aaa! Senin bir gözün körmüş.

Kéan aRs
08-30-2007, 01:56 PM
SON ÜMİT
Nasreddin Hoca­ nın çok sevdiği eşeği bir gün kaybolmuş. Hoca, eşeği aramak için, kırlara doğru açılmış. Bir taraftan da bir türkü söyleme­ ğe başlamış.

Böylece dolaşıp dururken bir tanıdığına rastlar.

Tanıdığı:

— Hoca, böyle türkü çağıra çağıra nereye gidiyor­
sun? diye sorar.

Hoca merhum da eşeğini kaybettiğini, onu aramakta olduğunu söyler.



Ahbabı:

— Bu ne iştir Hoca efendi? Benim bildiğim, insan
eşeğini kaybetti mi, feryat eder, ağlar, dövünür. Sen ise
türkü söylüyorsun!

Hoca, ona önündeki tepeyi gösterir.

— Bir ümidim şu dağın ardında kaldı. Eşeğimi ora­
da da bulamazsam, o zaman siz dinleyin bendeki ferya­
dı!

Kéan aRs
08-30-2007, 01:57 PM
NİYE KOŞAYLAR?

Cemâl gazetesinden ba­ şını kaldırıp sorar:

— Haa bu uşaklar ne ko-
şaylar böyle?

Temel cevap verir:

Ula bunlar koşicudur,
başbakanlık kupası için ko-
şaylar.
Ha kupayı çime vereceklerdur?
Birinciye.
Öbürkilere bir şey yok midur?
Yoktur.
Öyleyse onlar niye koşaylar?

devamıı da varrr siz beğendiğinizi söleyin ve ++rep verirsenizz devamıı 1dakka sonra gelirr(+1repp)

Kéan aRs
08-30-2007, 01:57 PM
TEMEL VAMPİR
Bir İngiliz vampir, bir Fransız vampir, bir de Temel vampir
Uçakta gidiyorlarmış. Bir sure sonra İngiliz vampir aralarından ayrılmış, aşağılara dalmis. Bir sure sonra geri gelmiş ki, ağzı yüzü kan içinde.
Sormuşlar: - Ne oldu, nereye gittin?
İngiliz vampir : - şu aşağıdaki beyaz evi gördünüz mü?
Cevap:- Gördük.
İngiliz Vampir : - Onun yanındaki duvari gördünüz mü?
Cevap: - Gördük.
İngiliz vampir : - Onun yaninda uyuyan küçük çocuğu gördünüz mü?
Cevap: - Gördük.
İngiliz vampir : - İşte ben o çocuğun kanını içtim, geldim.

Yolculuk devam eder. Bir süre sonra Fransız vampir de ayni şekilde ayrılıp aşağılara gider ve geldiginde onun da yüzü gözü kan icindedir.
Yine sorarlar: - Nereye gittin?
Fransiz Vampir: - Şu aşağıdaki ağacı gördünüz mü?
Cevap: - Gördük.
Fransiz Vampir: - Onun yanındaki küçük kutuyu gördünüz mü?
Cevap: - Gördük.
Fransiz Vampir: - O kutuya yaslanmış yatan adamı gördünüz mü?
Cevap: - Gördük.
Fransız Vampir : - İşte ben o adamın kanını içtim geldim.

Yolculuk yine devam eder. Bir sure sonra Temel Vampir ayni şekilde ayrılır ve o da ağzı yüzü kan içinde geri gelir.
Ona da sorarlar: - Nereye gittin?
Temel Vampir: - Şu aşağıdaki evi gördünüz mü?
Cevap: - Gördük.
Temel Vampir: - Peki onun yanındaki direği gördünüz mü?
Cevap: - Gördük.
Temel Vampir: - İşte ben o direği görmedim.........

(bu aynı zamanda kurtlar vadisinde polatın anlattığı fıkradır...

Kéan aRs
08-30-2007, 01:57 PM
HAVAALANI
Genç is adami uçaga binmek üzere havaalanina gelir ve bilet kontrolü yapilan masaya giderek, elindeki valizleri teslim eder.
Görevli; "Biletinizi alabilir miyim?" der.
Adam biletini verir ve ekler; "Biletimden göreceginiz gibi New York'a gidiyorum. Ancak, verdigim yesil valizin Londra'ya, mavi olanin da Paris'e gitmesini istiyorum."
Görevli kiz saskinlikla ; "Özür dilerim, ancak bunu yapmam mümkün degil".
Bunun üzerine genç adam; "Bunu duyduguma çok sevindim. Geçen sene yapmistinizda!"

Kéan aRs
08-30-2007, 01:59 PM
ACEMİ AVCI
Avcılar aralarına yeni katılan acemi avcıyı sınamak isterler ve ellerinde bulunan; av kuşları ile ilgili kitabı çıkartıp bir sayfa açarlar.Bu sayfada bulunan kuşun gövdesini kapatıp bacaklarını acemi avcıya gösterirler, cevap alamayınca diğer resme geçerler...Ondan da cevap alamazlar ve birkaç resimden sonra alaylı biçimde
-"Senin iyi bir avcı olman için daha çok çalışman lazım" deyince,acemi olan avcı mahçup ve üzgün olarak aralarından ayrılırken, diğer arkadaşlardan biri
-"Arkadaşım senin adın neydi?" deyince acemi avcı pantolonunu indirip bacaklarını gösterir..

Kéan aRs
08-30-2007, 01:59 PM
Sifon
Temel Dallas'taki kuzeni Dursun'u görmeye gitmiş. Dursun Temel'i havaalanında karşılamış. Beraberce dışarı çıkmışlar. Temel bir bakmış 10 metre boyunda bir limuzin! "Uyyy, amma da büyük bu, daa!" Dursun hafifçe gülmüş: "Temel'im burası Amerika! Burada her birşey büyük!" Yola çıkmışlar, Dursun'un çiftliğinin kapısından içeri girmişler. Git git bir türlü eve varmıyorlar. Temel şaşkınlık içinde: "Uyy, amma da büyük çiftlik daaa!" Dursun gene hafifçe gülmüş. "Temel'im burası Amerika! Burada her birşey büyük!" Neyse, akşam olmuş, yemek salonuna geçmisler. Salonun ortasinda kocaman bir masa. Bir ucunda Temel bir ucunda Dursun. Temel Dursun'u taa uzaktan zor seçiyor. "Uyy!" diye bağırmış: "amma büyük masa, daa!" Dursun'un sesi gelmiş "Temel'im burası Amerika! Burada her birşey büyük!" Yemekten sonra Temel'in tuvalete gitmesi gerekmiş. Dursun: - "Temelim, alt kata in, soldan üçüncü kapı" diye tarif etmiş. Temel alt kata inmiş ama sol yerine sağdan üçüncü kapıya girmiş. Orası evin havuzunun oldugu yermiş. Heryer karanlık olduğu için Temel elektrik düğmesini ararken havuza düşmüş. Can havliyle bağırmaya başlamış: - "Sifonu çekmeyiiin!! Sifonu çekmeyiiin!"

Kéan aRs
08-30-2007, 02:00 PM
Babada kalacaktır
Boşanma davasında kadın, hakime talebini gerekçesi ile açıklamış:
- "Sayın hakim, çocuğun bende kalmasını istiyorum. Onu dokuz ay karnımda taşıdım."
Hakim kocaya sormuş:
- "Karınızı duydunuz. Bir diyeceğiniz var mı?"
Adam "Var tabii" demiş ve anlatmış:
- "Sayın hakim. Farzedelim ki canınız bir kutu soğuk kola istedi. Makineye parayı attınız ve kola geldi. Şimdi bu kola makinenin midir, yoksa parayı deliğe atanın mı?"
Hakim sekreterine dönmüş:
- "Yaz kızım. Çocuk babada kalacaktır..."

Kéan aRs
08-30-2007, 02:00 PM
Bir iki üç iç..
Hitler'in gözü İngiltere'de ama oraya gitmesine imkan yok. Çünkü bir sürü tankı var ama savaş gemisi yok..
Bir gün yardımcıları ile Manş denizinin kıyısına geldiğinde "Denizi kurutup tankları karşıya geçirmek" gibi müthiş bir fikir geliyor aklına..
Ve hemen emir veriyor. Tüm Alman ordusu denize girecek ve denizin suyunu içip bitirecek...
Hitler emir verdimi akan sular durur.. Eline kaşık, kepçe, maşrapa alan tüm asker denize giriyor ve komutan emri veriyor.
"Bir iki üç iç..
Bir iki üç iç..
Bir iki üç iç.."
Bu komutla askerler bütün gün deniz suyunu içiyorlar ve gece olunca istirahate çekiliyorlar. Bir hafta sonra müthiş planının ne halde olduğunu görmek üzere Hitler deniz kenarına geliyor. Görüyor ki denizde bir litre bile eksilme yok.. Tam dönüp komutanlarına bağıracağı sırada karşı sahillerden bir ses duyuyor...
"Bir iki üç çişşşşş..
Bir iki üç çişşşşşş..
Bir iki üç çişşşşşş.."

Kéan aRs
08-30-2007, 02:00 PM
Zamane Çocuklari
Küçük afacan elinde bir kutu sekerle parka gitmis, bir banka oturmus, etrafa bakinirken sekerleri ardarda agzina atiyomus.. yanindaki bankta oturan yasli adam çocuga bakmis bakmis ve...
"evladim.."demis.. "seker güzeldir ama çok yemek zararlidir... hem dislerin çürür, hem yüzünde sivilce çikar, hem de sismanlarsin..."
Çocuk bunun üzerine adama dönmüs:
"Benim dedem 107 yasina kadar yasadi..."
Adam "Yaa.." demis... "Yani deden de mi çok seker yerdi?"
" Hayir, herseye burnunu sokmazdi.!

Kéan aRs
08-30-2007, 02:01 PM
Bogaz Köbrüsü
Temel bogazda tekneyle turist gezdiriyor, bir gün bir Amerikali'yi aliyor basliyorlar gezmeye... Turist falanca sarayi görüyor ..
- "Bu ne kadar zamanda yapilmis diyor"
Temel de: "5 yilda diye cevap veriyor"...
Amerikali :
- "Yazik bizde olsa 1 yil .." biraz sonra filan camiyi görüyor
- "Bu ne kadar zamanda yapilmis" diye soruyor ..
Temel de ....
- " 2 yil" diye cevap veriyor ...
Amerikali :
- " Yazik be bizde olsa 3 ayda biterdi" diyor. Temel uyuz oluyor duruma..
Biraz sonra bir tarihi yapi daha görüyorlar.. Yine soruyor turist..
Temel..2 ay diyor, adam gene yazik be bizde olsa 1 haftada biter, diyor.
Temel iyice deliriyor, tam o sirada bogaz koprusunun altina geliyor..
Adam yukariyi göstererek bu köprü ne kadar zamanda yapildi diyor..
Temel saskin saskin bakislarla kafasini kaldirip ..
- "Hangisi ? Bu mu? Bilmem, bu dün burda yoktu .."

Kéan aRs
08-30-2007, 02:01 PM
Esek
Adamin biri misafirlige gitmis. Aksam olunca haliyle sormuslar. Bizim odada mi yatarsiniz, bebegin odasinda mi, yoksa bos bir odada mi? Adam düsünmüs: Kari-koca nin yaninda yatilmaz, bebekte uyanir aglarsa uykusu kaçacak ben bos odada yatarim demis, Sabah olunca adam elini yüzünü yikamis, bir de bakmis çok güzel bir kiz adama havlu tutuyor, Adam: - Kizim senin ismin ne?,,,,,diye sormus. KIZ : - Bebek amcacigim ya sizin isminiz?... Adam: - Essek kizim esseeeek.

Kéan aRs
08-30-2007, 02:01 PM
KADINLARA KARŞI ZAFER
Adam kitabevinden içeri girdi, tezgahta duran gence sordu:
- Sizde "Kadınlara Karşı Zafer Kazanan Erkek" romanı var mı?
Tezgahtar eliyle az ötesini işaret etti:
- Var efendim, orada masal kitapları bölümünde bulabilirsiniz.

Kéan aRs
08-30-2007, 02:01 PM
MELEKLER UÇAR MI?
Anne kız konuşurlar. Küçük kız annesine sorar:
- Anne melekler uçar mi?
- Uçar.
- Bütün melekler mi?
- Evet.
- Peki bizim hizmetçi kız neden uçmuyor?
Annesi şaşırır:
- Hizmetçi neden uçacakmış kızım?
- Babam konusurken ona hep "Melegim!" diyor da.
Anne öfkeyle fırlar:
- Ya öyle mi, o halde az sonra hemen uçar.

Kéan aRs
08-30-2007, 02:02 PM
BUZDOLABI
Temel bir gün kahvede otururken arkadaşlarından biri ona:
- "Ula temel senin hanım seni aldatıyo" demiş.
Bunu duyan temel hemen eve koşmuş, evi aramış taramış fakat kimseyi bulamayınca sevincinden oracıkta ölmüş. Öbür alemde dolaşırken bir anda arkadaşı Dursun'u karşısında görmüş ve şaşkınlıkla:
- Ula dursun ben seni daha dün gördüydüm nasıl olduda ölüp buraya geldin.
- Valla temel hiç sorma donarak öldüm, peki sen nası öldünde buraya geldin.
- Dün kahvedeydim biri geldi bana senin hanım seni aldatıyo dedi bende hemen eve gittim aradım taradım ama kimseyi bulamayınca orada yığıldım kaldım.
- Ula buzdolabına baksaydın ikimizde şimdi sağ olacaktık.

Kéan aRs
08-30-2007, 02:05 PM
Konu: 3 dilek hakkınız olsa ne dilerdiniz?

Günümüzde üç dilek hakkımız olması çok önemlidir. Maalesef
sevinerek bu hakkımizı kullanırız her zaman. Benim 3 dilek hakkim olsa 3 dilek hakkı daha isterdim. Elde var 6 dilek hakkı , 5'i ile 3 er dilek daha
dilesem 15 dilek hakkım daha olur. 15 dilek ile her istediğimi
dilerim. Günah değilse Allah olmayı dilerim. Allah olduktan sonra
dilek hakkım sonsuz kere sonsuz olur. Çok akıllı olurum. Maalesef
her istediğimi yapabilirim. Kendime kasvetli bir yarış arabası
yaptırırım. Onunla Antalya'ya gider dedemlerin elini operim. Dedem bana torunum Allah olmuş der. Sevinir. Harçlik verir. Abime vermez, çünkü o
arabaya kusan bir gerzek. Sonra dedem mezarlıkta zombileri öldürmeye
gonderir beni. Hepsini yok ederim ışın kılıcıyla. Babami da döverim...

Kéan aRs
08-30-2007, 02:05 PM
Fıkra Adı..:Alkol Muayenesi
Miami 'de üstü açık spor arabasıyla gezen sarışın afet'i trafik polisi durdurur.
- Hanımefendi ehliyetinizi görebilirmiyim ?
- Nedir o?
- Hani araç kullanırken yanınızda taşımanız gereken belge,kredi kartı boyutlarında ve üzerinde resminiz olur.
- Sarışın bayan çantasını aracın koltuğuna boşaltır ve ehliyeti bulur ve memura uzatır.
- Hanımefendi ruhsatı görebilirmiyim ?
- Oda ne ?
- Tabiri caiz ise aracınızın kimlik kartı. Genelde torpido gözünde bulunur.
- Bayan torpido gözünü bulur ruhsatı uzatır.
- Trafik polisi evrakları alıp aracına biner ve merkezle telsiz bağlantısı kurar. Merkezdeki görevli memur aracı kullanan sarışın mı diye sorar ?
- Evet
- Peki süper bir mini eteği varmı ?
- Evet
- Göğüsleri gömleğinden taşıyor mu ?
- Evet
- O zaman sen ona doğru yaklaş ve fermuarını indir.
- Polis memuru merkezdeki arkadaşına bağırarak böyle bir şey yapamayacağını söyler ama ısrarlara fazla dayanamaz. Sarışın bayanın yanına yaklaşıp fermuarını indirir.
- SARIŞIN BAYAN ÇOK ŞAŞIRIR . YİNE Mİ ALKOL MUAYENESİ !!!!!!!!!!!!!!!!

Kéan aRs
08-30-2007, 02:05 PM
Fıkra Adı..:Sarışın Barı
Kör bir adam yanlışlıkla Bayanlar Barına girer. Bara doğru ilerler ve bir içki ısmarlar. Biraz oturup, içkisini yudumladıktan sonra barmene seslenir: "Hey, bir sarışın fıkrası duymak ister misin?" Birden bar, bomba düşmüş gibi sessizleşir. Kör adamın yanında oturan kadın, tok bir sesle: "Hey bayım," der "bu fıkrayı anlatmadan önce bilmeniz gereken beş şey var. Birincisi, barmen sarışın bir kız. İkincisi kapı görevlisi sarışın bir kadın. Üçüncüsü, ben 1.90 boyunda karatede siyah kuşaklı bir sarışınım. Dördücüsü, sağınızda oturan kadın profesyonel bir halterci ve sarışın. Beşincisi, benim yanımda oturan kadın profesyonel güreşçi ve sarışın. Yine de bu fıkrayı anlatmak istiyor musunuz?" Kör adam bir kaç saniye düşünür, sonra başını sallar: "Hayır, hiç sanmıyorum. Beş defa anlatamam."

Kéan aRs
08-30-2007, 02:06 PM
Fıkra Adı..:Sarışın ve Ayna
İki sarışın yolda yürürken yerde bir makyaj aynası gözlerine ilişir. ilk sarışın kapağını açar ve bakar :
- Resimdeki yüz bana çok tanıdık geldi şekerim... der. Sıra ikinci sarışındadır, aynayı arkadaşının elinden çekistirir ve şöyle der :
- Tabii ki tanıdık gelecek aptal, bu benim

Kéan aRs
08-30-2007, 02:06 PM
Çocuklar öğle yemeği için Katolik ilkokulunun kafeteryasında sıraya girmişlerdi. Masanın başında büyük bir elma yığını vardı, rahibe bir not yazıp elma tepsisinin üzerine asmıştı:
"Sadece BİR tane alın. Tanrı izliyor"
Sırada biraz daha ilerleyince, masanın diğer ucunda büyük bir
çukulatalı çörek yığını vardı.
Bir çocuk not yazmıştı, "İstediğiniz kadar alın. Tanrı elmaları gözlüyor"
__________________

Kéan aRs
08-30-2007, 02:07 PM
Bir GS'li, bir Fener´li ve BJK´li Arabistan'da yasak
olmasina ragmen bir otelde içki içerken yakalanirlar...
Mahkemeye çikarilirlar... Karar IDAM... Itiraz ederler ve
karar ömür boyu hapis cezasina çevrilir. Ama o gün, bayrama denk geldigi için Prens Hazretleri cezayi kaldirip hepsine 20 kirbaç ceza verir. Bizimkileri sempatik buldugu için de bir kiyak daha yapip herkese cezasini hafifletmek için bir istek hakki tanir.
BJK li: "Sirtima bir yastik baglayin" der. 10
kirbaçtan sonra yastik paramparça olur ve pek fayda etmez.
Uyanik Fener´li bunu görünce: "Sirtima iki yastik
baglayin" der. Ama iki yastik bile 10 kirbaca dayanmaz.
Sira Galatasarayliya gelince Prens Hazretleri: "Bak Galatsaray'li sana acidim. Süper Ligi Kaçirdiniz. 100'üncü
senenizde basarisiz oldunuz, hakemlerden çektiniz. Bu yüzden sana iki istek hakki veriyorum"
Peki der Galatasaray'li: "O zaman bana 40 kirbaç vurulsun". Herkes saskina döner.
Prens Hazretleri: "Peki ikinci istegin nedir?" diye sorar...
Galatasaray'li pis pis siritarak: "FENERBAHCE´liyi
sirtima baglayin"der

Kéan aRs
08-30-2007, 02:07 PM
İMAM & BEKÇİ

Kasabanın birisinde çapkınlıklarıyla ünlü imam ve bekçi varmış. O kadar zampara imişler ki, uçan dişi sineği bile götürüyorlarmış. Bir gün kasabaya, mesleğinin baharında genç, idealist bir doktor bey atanmış. Genç doktor, hem yakışıklı hem de çok parlak kız gibi bir şeymiş.

Doktoru gören bekçi ile imam, birbirleriyle iddiaya girmişler. Doktoru önce kim götürürse iddiayı o kazanacakmış. Günlerden bir gün, akşam üzeri kasabanın bekçisi doktorun muayenehanesine gitmiş. Doktora rahatsızlığını söylemiş. Doktor, bekçinin üzerini çıkartıp, sedyeye uzanmasını söylemiş. Bekçiyi muayene etmeye başlamış. Elini bekçinin sırtına ve göğsüne sürerken bekçi doktorun elini nazikçe tutmuş;

BEKÇİ:"Doktor bey sana birsey söylemek istiyorum"
DOKTOR:"Söyle bakalım"
BEKÇİ:"Ben senden hoşlanıyorum. Mümkünse seni bir kere yapmak istiyorum"
DOKTOR:"Hay hay neden olmasın. Biz hastalarımızın her türlü ihtiyacını karşılamak için görev yapıyoruz."
DOKTOR:"Yalnız, şimdi akşam üzeridir, insanlar işten çıkmıstır, muayenehaneme uğrayabilirler, sen şu pencereden bir bak bakayim sokak sakin mi, yakalanmayalım." der.

Pencereler yukarıya doğru açılıp alttan mandallanan pencerelerdenmış. Bekçi pencereyi yukarıya doğru kaldırıp başını dişarı çıkartıp sokağa bakmaya başlamış. Tam bu sırada doktor pencerenin mandalını çevirerek pencereyi kapatmiş ve bekçinin başı dışarıda kalacak şekilde bekçi sıkışmış. Doktor bekçinin arkasına geçip pantolonunu indirmiş ve başlamış gidip gelmeye. Doktor gidip geldikçe bekçinin ağzındaki düdük "düüürt düüürt" diye ötüyormuş. Tam bu sırada sokaktan geçmekte olan imam efendi;

İMAM:"Hayırdır bekçi efendi, o pencerede ne işin var"
BEKÇİ:"Bakıyorum asayiş berkemal mi?"
İMAM:"Sen onu benim külahıma anlat. Ben dün gece sabaha kadar o pencerede ezan okudum" demiş.

Kéan aRs
08-30-2007, 02:07 PM
Flört nedir


Küçük çocuk annesine:
-Anneciğim flört ne demek?
Anne:
-Bak evladım aksam ablanın erkek arkadaşı gelecek onları izle öğren.
Akşam çocuk gizlenerek ablasıyla arkadaşını izler.Ertesi gün annesi sorar:
-Anlat bakalım flört neymiş öğrendin mi?
Çocuk anlatmaya baslar:
-Ablam ve arkadaşı bir sure oturup konuştular. Sonra ablam fenalaştı ve arkadaşı elini ablamın kazağının altına sokarak kalbini kontrol etti. Ablamın ateşi çıkmış olmalı ki arkadaşı ablamın üstünü çıkarmak zorunda kaldı. Sonra ablamın hastalığı ona da bulaşmış olmalı ki, o da soyunmak zorunda kaldı. Sonra sarılıp öpüştüler. Arkadaşının önünde birden bire bir yılan çıktı. Ablam ısırıp yılanı öldürmeye çalıştı. Uzun bir sure uğraştıktan sonra yılanı öldürdü.
Çok yorulmuşlardı bir sure dinlendiler.Ama yılan tekrar dirildi. Demek ki ölmemişti. Sonra ablam yılanın üstüne oturarak onu tekrar öldürmek için uğraştı en sonunda öldürmeyi başardı. Bu defa öldürdüğünü biliyorum çünkü arkadaşı yılanın derisini soyup tuvalete attı.

Ve anne düşüp bayılır...

Kéan aRs
08-30-2007, 02:07 PM
2 Ağa


Bir gün kasabaya bohcaci bir kadin gelmis aksam kar yaginca yollar kapanmis ve kadin sehire donemiyince kasabanin kahve hanesine gelerek misafir ola bilecegi birinin olup olmadigini sormus olmazmi bu kasabada ik tane aga var birinne goturelim seni demisler. kadina kapiyi gostermisler ve kadin kapiyi calmis.

kim o demis ev sahibi. kadinda tanri misafiri diye cevap verince adam almis kadini iceriye, yemek yiyip caylar icilmis .
adam kadinin yatiya kalacagini ogrenince kendi hanimina kalk kadin işimiz cok daha demis. hanimi da ne isimiz var diyince
adam inekler sagilacak ahir supurulucek misafir *ikilecek demis.

bunu duyan bohcaci kadin hemen uzaklasmis o evden.kadini almis kasabali diyer aganin yanina gorurmusler kadin yine kapiyi calmis

aga kim o diye seslenmis. kadin tantri misafiri diyince aga acmis kapiyi buyur etmis. tabi kadin hemen anlatmiya baslamis diyer aganin yaptigini. aga :

- Gel bacim gel zaten o pezo hep zor fikilenleri bana gonderir ...

Kéan aRs
08-30-2007, 02:08 PM
Baba çocuðuna :
"Oðlum, Atatürk senin yaþýndayken sýnýfýnýn birincisiydi." demiþ.
Çocuk da babasýna :
"Senin yaþýndayken de Cumhurbaskanýydý."

Kéan aRs
08-30-2007, 02:08 PM
noel baba


John sabah kalktığında vakit çok geçtir. Ve acele ile giyinip hemen bir taksiye atlayıp işe gider. Fakat işe geldiğinde patronu onu her zaman geç kaldığı için isten kovar. İşten kovulan John üzgün bir şekilde eve döner. Eve geldiğinde yatak odasında Karısını bir Zenci ile yatarken bulur. Ve kadın artık kendisini sevmediğini, evini ve arabasını aldığını söyleyip John'u evden kovar. İyice çaresiz kalan John sokaklarda dolaşırken kendini köprüden atıp ölmeyi düşünür. Tam köprüden atlarken bir Noel Baba gelir. Noel Baba niçin ölmek istediğini sorar. John başından geçenleri anlatır.
- Noel Baba “ Şöyle 20 yaşında sarışın bir kadının olsun ister mi sin?
-John “ Elbette”
-Noel Baba “ Şöyle kendi işin, Porche ve muhteşem bir villan olmasını ister mi sin?”
-John tereddütsüz “Tabi elbette isterim.”
-Noel Baba “Ama bir şartım var.”
-John “ Nedir şartın?”
-Noel Baba “ Bir kere yapacağım!!!!” John düşünür, biraz sabredeceğim ve muhteşem şeyler kazanacağım der. Tamam der. John soyunmaya başlar ve bu işi yaparken
-Noel Baba sorar. “ John kaç yaşındansın?”
-John “41”
-Noel Baba “John 41 yaşındasın ama hala Noel Baba'lara inanıyorsun!!!!!”

Kéan aRs
08-30-2007, 02:08 PM
Bobi

bir adamın 2 oğlu 1 kızı varmış oğullarını evlendirmeye karar vermiş önce büyüğü evlendirmiş sonra komşusu sormuş sizin gelin nasıl demiş oo walla gelin harika bir a... var bir görsen ben s... oğlum s... yeğen s.... bizim bobi varya bobi o bile s... demiş sonra küçük oğlanı evlendirmiş komşusu yine sormuş sizin yeni gelin nasıl diye oo walla bu gelinde harika bir a... var bir görsen ben s... oğlum s... yeğen s.... bizim bobi varya bobi o bile s... demiş sonra evde bir kızı kalmış en sonunda onuda evlendirmiş komuşusu tekrar gelmiş sormuş sizin damat nasıl demiş oo walla hiç sorma damatta bir yarr.. var beni s.... kızımı s.... yeğeni s.... demiş sonra komuşusu yaw bobi ne oldu demiş adam ağlayarak yaw bobi öldü öldü demiş

Kéan aRs
08-30-2007, 02:08 PM
temel & fadime

temel ile fadime evlenmişler.zifaf gecesinde temel fadimeye sana bişey göstereceğim dünyada bundan başkasında yok der
ve dalgayı çıkarır..
fadime :aboooooow der
neyse aradan bikaç ay geçer ve temel iş gezisine gider
temelin yeğeni dursunda fadimeye göz koyar..
bunlar fadimeyle işi pişirirler
temel döndüğünde fadimenin morali bozuktur
ne oldu?der temel
sen bana yalan söledin der fadime
hani ondan tek sende vardı?
temel şaşırır anlarki fadime bi b..k yedi
ewt der bi bende var
fadime:dursundada var der fadime
way **** der içinden temel ama bozuntuya vermez..
bende 2 tane vardı napim acıdım birini ona verdim der...
fadimedeki ama niye iyi olanını ona verdin der..

Kéan aRs
08-30-2007, 02:08 PM
TEMEL VE ISA

Temel bir gün malını mülkünü satıp Miami'ye gitmiş ve oraya yerleşmiş. Gel zaman git zaman Temel'in serveti tükenmiş. Temel başlamış kara kara düşünmeye nasıl bir iş yapsamda geçimimi sağlasam diye. En sonunda en kolay iş olan rahipliği bulmuş ve rahip olmuş. Ekmek elden su gölden temel çok rahat fakat rahiplerin durumu malum cinsel ilişki yasak. Gel zaman git zaman Temel'in canına tak etmiş başlamış gene kara kara düşünmeye ne yapmalı ne etmeli bu işe bir çare bulmalı demiş kendi kendine,o sırada koridordan geçen genç rahibeyi görmüş ve aklına gelen fikri uygulamaya başlamış...
Rahibe Temel'in yanına geldiğinde Temel başlamış kendi kendine konuşmaya:
-Olmaz isa kesinlikle olmaz...
Rahibe merak etmiş sormuş:
-Hayırdır kimle konuşuyorsun?
-İsa efendimiz bana senin elini tutmamı söyledi...
-İsa efendimiz diyorsa doğrudur vardır bi bildiği tut o zaman elimi demiş rahibe.
Temel yeniden başlamış konuşmaya:
-Olmaz isa efendimiz bak vallahi olmaz...
Rahibe tekrar sormuş ''noldu ne diyo'' diye...
-Bu seferde rahibenin odasına gidin diyor...
Rahibe:
-İsa efendimiz diyorsa doğrudur vardır bir bildiği gidelim o zaman..
Rahibenin odasına geldiklerinde temel başlamış yine kendi kendine konuşmaya
-Olmaz isa efendimiz bak bu sefer çok oluyorsun kesinlikle olmaz!!!
Rahibe yine soruyor ''ne oldu bu sefer ne diyor''diye...
-Soyunun yatağa girin diyor..
Rahibe:
-İsa efendimiz diyorsa doğrudur vardır bir bildiği diyor
Ve soyunup yatağa giriyorlar.
Temel başlamış tekrar konuşmaya:
-Olmaz isa bak bu sefer çok fazla ileri gittin kesinlikle olmaz!!!
Rahibe:
-Ne oldu ne diyor isa efendimiz?
-Rahibenin üzerine çık diyor...
-İsa efendimiz diyorsa doğrudur vardır bir bildiği çık o zaman...
Temel rahibenin üzerine çıkmış ve şöyle devam etmiş:
-İsa itme itme isaaaaa

Kéan aRs
08-30-2007, 02:09 PM
Tikmişim
ikinci Dünya Savaşı sırasında ingiltere Başbakanı Churchill radyoda
konuşma yapmaya gidiyormuş. Radyoevinin kapısına gelince, bindiği
taksinin şoförüne sormuş:

- Beni yarım saat bekleyebilir misin?

Karanlıkta müşterisinin yüzünü seçemeyen şoför:

- Özür dilerim, sör, ama başbakanın konuşmasını dinleyeceğim.

Churchill yurttaşının bu ilgisinden pek hoşnut kalarak iki sterlin
uzatmış. Şoför parayı aldıktan sonra yerlere eğilerek selam vermiş:
tikmişim Churchill'i, sizi bekliyorum, efendim.

Kéan aRs
08-30-2007, 02:10 PM
ön yüzü
Başkan Bush'un yeni talimatı:

-Üzerinde resmim olan pul bastırdım, bundan böyle başkanlığın bütün mektuplarında bu pullar kullanılacak.
Bir süre sonra görülmüş ki pullar zarfa bir türlü yapışmıyor.
Başkan Bush küplere binmiş ve yetkiliyi çağırıp sormuş;
- Üstünde resmim olan pullar yapışmıyor, arkalarına zamk sürmediniz mi?
- Sürdük efendim, demiş yetkili ve eklemiş;
- Yapışmamasının nedeni, herkesin pulun ön yüzüne tükürmesi....."





cin ali annesi ile babasının sevisirken seslerini duymus ve sevistiklerini anlamis babasini denemek için sabah olunca babasina sormus.

-"Baba dün gece annem neden çiglik atip inniyordu?"

-"Sorma oglum annen dün gece çok hastaydi..."

cin ali bunun üzerine cevap verir.

-Hasta kadini sikmeye utanmiyor musun??"

Kéan aRs
08-30-2007, 02:10 PM
AMERİKALI, İNGİLİZ VE IRAKLI

Bir Amerikalı, bir Ingiliz ve bir Irakli kahvede oturmus çay
içiyorlarmis. Amerikali çayını bitirince bardagi havaya firlatmis,
silahini cikarip bardaga ates edip parcalamis "Bizde bardaklar o kadar
ucuzdur ki biz Amerika'da ayni bardakla iki kere çay içmeyiz" demis.

Ingiliz de bunun üzerine çayını bitirip bardagi havaya firlatmis ve ates
ederek bardagi parçalamis "bizim Ingiliz kumsallarinda bardak yapacak cam
için o kadar çok kumsal vardir ki, ayni bardakla iki kere çay içmeyiz"
demis.

Bunun üzerine Irakli da buz gibi sogukkanli bir sekilde çayını
bitirmis, bardagi havaya firlatmis, silahini çekip Amerikali ve Ingilizi
vurup öldürmüs Bagdat'ta bu Ingiliz ve Amerikalilardan o kadar çok var ki,
biz ayni adamlarla iki kere çay içmeyiz" demis.

Kéan aRs
08-30-2007, 02:10 PM
PAPAĞAN


Adamın biri evinde çok güzel bir papağan besliyormuş...
Adam her gün papağanını camın önüne bırakır işe öyle gidermiş.
Papağan da akşama kadar yoldan geçenleri izler, söylediklerini dinlermiş.

Bir gün gene papağan camın kenarında dururken aşağıda eylem yapan gençler "
Tek Yol Devrim" diye bağırıyorlarmış..
Ertesi gün sağcı gençler eylem yaparken Papağan " Tek Yol Devrim" diye bağırmaya başlamış..
Sağcılar da evi taşlamışlar... yakıp yıkmışlar.. Adam eve dönünce çok şaşırmış ve olanları komşulardan öğrenmiş.

Papağana aynı şeyi bir daha yapmamasını söylemiş.
Bir sonraki gün solcular eylem yaparken papağan sağcılardan duyduğu..
"Milliyetçi Haraket Engelenemez" sloganını söylemeye başlamış...

Bu sefer solcular evi taşlamışlar..
Adam eve döndüğü zaman bu sefer dayanamamış, papağanı kümese atmış..
Kümeste..

-Tavuklar: Ne oldu lan artiz? Bütün gün öyle orda camda
durup etrafa bakmayı biliyordun..ne oldu lennn...
-Papağan: S...ktirin lan o...lar...
Ben sizin gibi fuhuştan yatmıyorum..
Düşünce suçundan yatıyorum....

Kéan aRs
08-30-2007, 02:10 PM
MECLİS HALİ


Mecliste Kayseri Milletvekilinin hafif yollu şekerlediği bir sırada Trabzon Milletvekili konuşmasını yapıyormuş. Kayserili vekil, uyanmış ki Trabzonlu vekil kürsüden Trabzon’a bir şeylerin yapılmasını istiyormuş. Bizimki ne istediğini anlayamadığı için sıkıntıya girmiş. Trabzon’a bir şey yapılacaksa Kayseri’ye de yapılmalı diye düşünmüş. Söz alıp:
- Sayın vekilin Trabzon’a yapılacaklar hususundaki açıklamalarını takdirle karşılıyoruz, lakin bu konuda Kayseri’nin de ihmal edilmemesini istiyoruz. Mecliste bir gülüşmedir başlamış. Vekil şaşırmış, ne oluyor gibisinden bakınırken Meclis Başkanının sesi duyulmuş:
- Sayın vekil, Kayseri’ye denizi getirdiğiniz gün söz veriyoruz, Kayseri’ye de bir liman yapılacaktır.

Kéan aRs
08-30-2007, 02:11 PM
Bush ve Şoförü


George W. Bush şoförüyle bir kır gezisine çıkar. Arabayla giderken bir tavuğu ezerler. Meseleyi tavuğun sahibi olan çiftçiye kim anlatacak diye düşünürken Bush âlicenap bir tavırla şoförüne şöyle der:

"Bana bırak. Ben Dünya'nın en güçlü adamıyım. Çiftçi bana muhakkak anlayış gösterecektir." Bush çiftçinin evine girer ve bir dakika sonra da nefes nefese koşarak geri döner.
Göz morarmış, surat dagılmış haldedir. Şoförüne "Çabuk toz olalım burdan!" der.

Aksilik bu ya, arabayla daha 20 metre gitmeden bu defa da orada gezen bir domuzu ezerler. Bush korkulu gözlerle şoförüne bakar ve "Şimdi adama gidip söyleme sırası sende!" der.

Şoför çiftliğe gider. Bush da arabada bekler. 10 dakika, 20 dakika 30 dakika derken....Şoför bir saat sonra sarkı söyleyerek, gülerek, cepleri para dolu ve kolunda irice bir meyve sepeti ile geri gelir.

Bush şaşkın bir halde sorar: "Çiftçiye ne dedin ki bu kadar ikrama boğdu seni?" "Valla ben de anlamadım" der Şoför. "Ben ona sadece şöyle dedim:
Iyi günler. Ben George Bush'un şoförüyüm. Domuz öldü!

Kéan aRs
08-30-2007, 02:11 PM
KOMİNİST BAYRAĞI


Rus devlet başkanı Brejnev Amerika'yı ziyaret ettiğinde Ford'un davetlisi olarak Beyaz sarayda davet edilmişti. Ziyaretin ertesi sabahı Ford Brejnev'e geceyi nasıl geçirdiğini sordu: Çok iyi uyudum ve ilginç bir rüya gördüm.

- Yaa ne gördünüz?
- Beyaz sarayda komünist bayrağının dalgalandığını gördüm.

Brejnev'in bu cevabına Ford karşılık vermedi. Bir yıl sonra Ford'da Rusya'ya ziyarete gitti. Sabah olunca Brejnev ona nasıl uyuduğunu sordu. Ford: İyi uyudum ve ilginç bir rüya gördüm.

- Ne gördünüz?
- Kremlin'de komünist bayrağı dalgalanıyordu.

Brejnev pek memnun olmuştu. Ford devam etti:

- Ama bayrakta acaip yazılar vardı.
- Ne yazıyordu ne yazıyordu?
- Vallahi okuyamadım zira yazılar Çince idi

Kéan aRs
08-30-2007, 02:11 PM
5 LİTRE


Amerika'da adamın biri işine giderken birden anormal bir trafiğin içine düşer, ama trafik bir santim bile
kıpırdamamaktadır.
Bir süre sonra aracının yan camına birisinin tıkladığını farkeder ve camı açar.
- Ne var acaba?
- Teröristler Bush'u yakaladılar. Eğer 1 milyar dolar verilmezse, üstüne benzin döküp yakacaklarmış.
- Haa şimdi anladım bu trafiği...
- Ya işte onun için, herkesten biraz yardım topluyoruz.
- İnsanlar ne kadar veriyor ortalama olarak?
- Valla yaklaşık 5'er litre...
__________________

Kéan aRs
08-30-2007, 02:15 PM
Türkiye'de Vergi Sistemi
[Only Registered Users Can See Links]
Kemal Derviş, İngiliz ve Amerikan ekonomi bakanları bir sohbete katılırlar. Sohbet en son vergilerden açılır.

İngiliz hemen atılır:
- Biz ülkenin ortasına bir çizgi çekiyoruz; vergileri havaya atıyoruz. Çizginin sağına düşen devletin, soluna düşen milletin oluyor.

Amerikan ise:
- Biz bir çember çiziyoruz; vergileri havaya atıyoruz. İçine düşen devletin, dışında kalan milletin oluyor.

Kemal Derviş te en son konuşan olur ve şöyle der:
- Biz öyle çizgi falan çizmiyoruz. Paraları havaya atıyoruz; yere düşen devletin, havada kalan MİLLETİN...

Kéan aRs
08-30-2007, 02:15 PM
kaçan tren
Üç arkadaş tren istasyonuna gitmişler. İçlerinden biri gişeye yaklaşıp bilet almış ve trenin kalkmasına ne kadar zaman olduğunu sormuş.
-Bir saat on beş dakika...

Arkadaşlarına dönmüş:
Daha çok var, hadi gidip şu karşıki kafede çay içelim... Oradan
buradan derken lâf lâfı açmış... Birden tren düdüğüyle kendilerine
gelmişler. Koşarak dışarı fırlamışlar ama, nafile... Tren
kaçmış..Sormuşlar:
-Sonraki tren ne zaman?
-Bir buçuk saat sonra...
Yine dönmüşer kafeye. Yine çay, yine lâf ve derken yine düdük sesi...
Koşmuşlar ama bu defa da treni kaçırmışlar. Bir saat sonra bir tren
daha varmış. Dönmüşler kafeye... Ama bu kez uyanık duruyorlar. Trenin
sesini duyar duymaz kalkmışlar ve koşmaya başlamışlar. İçlerinden
ikisi; biri bir vagona, diğeri baska vagona zar zor yetişmiş... Üçüncü
ise geride kalmış ve yetişememiş... Bir süre dövündükten sonra başlamış
katıla katıla gülmeye. Durumu gören istasyon memuru dayanamayıp sormuş:
-Hem treni kaçırdın hem gülüyorsun!
-Nasıl gülmeyeyim!... Onlar beni uğurlamaya gelmişti

Kéan aRs
08-30-2007, 02:16 PM
o öldü
Çocuklar hep birlikte fotoğraf çektirmişlerdi, öğretmen her birini
bir fotoğraf almaya ikna etmeye çalışıyordu. " Düşünün, büyüdüğünüz
zaman bu fotoğrafa bakıp 'Bu Jennifer, o avukat,' veya 'bu Michael, o
doktor' demek ne kadar güzel olur"
Sınıfın arkasından zayıf bir ses çınlar "Ve bu öğretmen, o öldü."

Hee diyirem
Erzurum'a bilgisayarın daha yeni yeni gelmeye başladığı zamanlara
ait bir anıyı Erzurum Kültür Kurumu İlköğretim Okulu'ndan Mansır
Bey anlatıyor...

Bir işyerine bilgisayar ve stok programı satılır. Teknik servis elemanı
bilgisayarı işyerine kurduktan sonra stok programının kullanımı ile ilgili
bilgi verir ve ayrılır.

Aradan bir iki saat geçer, işyerinden telefon:
"Kardeşim sizin anlattıgınız kimi yapirem fegat program düzgün çalışmiir."

Teknik servis elemanı sorar:
"Nasıl yapıyorsunuz?"

"Senin anlattıgın kimi."

"Hata ne?"

"Yazdıgım bilgiler kaydetmeme ragmen saklanmiir."

"İşlem basamaklarını tek tek anlatır mısınız?."

"Tamam" diyor ve başlıyor anlatmaya...

Kéan aRs
08-30-2007, 02:16 PM
Programı açirem. Malın adı bölümüne adını, adedi bölümüne adedini, birim
fiyatını vb. yazirem. Hepsini yazdıhtan sonra senin anlattıgın kimi kayıt
bölümüne basirem. Ekrana bir yazı geliir:
Kaydetmek ister misiniz?
E / H
yazısı çıkir. Ben de diyirem Hee..."

Besbelli sarhoş
[Only Registered Users Can See Links]
Yaşlı ve çirkin bir kadın soluk soluğa karakola gelip şikayetçi olur :

"Adamın biri beni bir saattir izliyor, kendimi buraya zor attım, galiba sarhoştu memur bey" der.

Polis çirkin kadını tepeden tırnağa süzüp cevaplar :

- "Galiba" değil, besbelli sarhoşmuş!..

Kéan aRs
08-30-2007, 03:10 PM
TESADÜF BU YA!
Kopenhag'da bir genç doğum kliniğine girip da­nışmaya başvurdu:

— 48 numaralı odada
yatan genç kızla görüşmek
istiyorum.

Nöbetçi hemşire sordu:

Hay hay! Siz nesi oluyorsunuz hastanın?
Ben mi? Erkek kardeşi?
Bu sırada hemşirenin yanında duran hanım hemen atıldı:

— Öyle mi? Çok memnun oldum tanıştığımıza. Ben
de annesiyim...

Kéan aRs
08-30-2007, 03:10 PM
EVLİLİĞİN BÖYLESİ
Nasrettin Hoca evlen­ meye niyetlenir. Eş- dost bir hatuncağızı öve öve göklere çıka­ rırlar.

Şöyle huylu!
Böyle soylu!
— Dünyalar güzeli... Hoca'nın gönlünü çelerler.



Evlenirler. Zifaf gecesi yüz görümlüğünü veren Ho­ ca, gelinin duvağını kaldırır. Aman Allah'ım! Çirkin bir gelin.

Gelin hanım, kocasına sadakatini göstermek için:

— Hoca efendi, akrabalarından kime görüneyim, ki­
me görünmeyeyim? diye sorar.

Hoca şaşkın:

— Aman hatun, bana görünme de kime görünürsen
görün... der.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:10 PM
DOĞRU SÖZ
Müfettiş, öğrencilere sorar:

— İçinizde en uslu kim?

Öğrenciler, hep bir ağızdan - cevap verirler:

— Öğretmenimiz!

Kéan aRs
08-30-2007, 03:11 PM
GEZGİN

Hoca'nın hanımı çok gezermiş. Düğün-dernek, bayram-seyran... dolaşırmış.

Hoca'nın dostları:

— Hocam, yenge biraz çok do­ laşmıyor mu? derler.

Ne de olsa hatunu. Hiç laf söy-



letir mi Hoca...

Hiç sanmıyorum, der ve ekler:
O kadar dolaşsaydı, bazen bize de uğrardı...

Kéan aRs
08-30-2007, 03:11 PM
EŞEK BAŞI
İstanbul'a yeni gelen köylü, ku­ yumcu dükkânının vitrinini merakla inceliyordu. Kuyumcunun çırağı, onunla alay etmek için:

Hemşerim, dedi, ne bakıyor­
sun öyle?
Hiç... Bu dükkânda ne satılır
diye merak ettim de...
Çocuk güldü:

Eşek kafası satılır.
Allah versin... Alışverişiniz yolunda olmalı...
Nereden bildin, dayı?
Baksana, koca dükkânda seninkinden başka kal­
mamış!

Kéan aRs
08-30-2007, 03:11 PM
NEYİ GÖRMEMİŞ
Şoför kullandığı taksiyle "Sağa dönülmez işaretine rağmen sağa saptığı sırada trafik polisinin keskin keskin çalan düdük sesiyle birden yavaşladı, sonra yolun kenarına çekilerek durdu. Trafik polisi, sağ elinde zin-



cirden tuttuğu düdüğü sallaya sallaya yürüyerek tak­ sinin yanına geldi, sert bir sesle sordu:

— Levhayı görmedin mi?

Şoför, kabahatli olduğunu kabul etmenin rahatlığı içinde itirafta bulundu:

— Görmesine gördüm de sizi görmedim...

KILÇIK

Sınıfta öğretmen insan iskeletini göstererek sordu: — Bunun ne olduğunu söyleye­bilir misin Salim? dedi. Karadenizli Salim hemen

cevapladı:

— İnsan kılçiğidür öğretmenim...

Kéan aRs
08-30-2007, 03:11 PM
SON ÜMİT
Adam kaynanasıyla birlikte Avrupa gezisine çıka­ caktı, arkadaşı sordu:

Yahu sen hep kaynanandan yakınıp durmaz miy­
din? Şimdi de Avrupa gezisine mi çıkarıyorsun?
Ne yapayım kardeşim, sık sık Avrupa'yı görme­
den Allah canımı almasın! deyip duruyor... Benimki, bir
umut işte...

Kéan aRs
08-30-2007, 03:11 PM
YAG SORUNU
Akıl hastanesine, kendisini ziyarete gelen arkadaşına dert yandı:

Sorma dostum... Motora
meraklı olduğum için getirip
buraya tıktılar beni. Allahaşkı-
na, sen araba sevmez misin?
Severim.
— Zeytinyağlısından mı hoşlanırsın, tereyağlısından

mı?

Kéan aRs
08-30-2007, 03:12 PM
ÖĞRENCİ ŞİİRİ
- Tembel bir öğrenci, yazılı kağı­ dına şu satırları yazmış:

— Yürü boş kağıt, yürü... Öğretmenin yüzünü gör de gel.

Üç zayıfım vardı, dört oldu mu sor da gel...

APTALCA DÜŞÜNMEK

Federal Almanya vatandaşı dış yolculuktan döndü. Getirdiği papağanla kendi gümrüğüne girdi. Muayene memuru işin gereğini anlattı:



— Canlı papağana, yüz mark gümrük ödeyeceksiniz.
Cansız içi doldurulmuş papağan olsaydı gümrüksüzdü.

Adamın bir anlık tereddütü üzerine papağan söze karıştı:

— Bana bak Hans! Öyle aptalca şeyler düşünme!

Kéan aRs
08-30-2007, 03:12 PM
YAŞLILIK
Bir adam, arkadaşına hastalığından dert yanıyordu:

— Hele şu sağ bacağımdaki romatiz­
manın verdiği acıya hiç dayanamıyo­
rum, dedi. Nedeni nedir, acaba?

— Neden olacak, dedi öteki. Yaşlılıktan.
Bunların hepsi yaşlılık alâmetleri.

Adam:

— Saçma, diye yanıt verdi. Sol bacağım da sağ ba­ cağım ile aynı yaşta. O neden ağrımıyor?

Kéan aRs
08-30-2007, 03:12 PM
YORMASAYDIM
Temel otelde kahvaltı ederken, tabağındaki zeyti­ni bir türlü çatalıyla yaka-layamaz. Epeyce uğraştığı- nı gören garson, yanına yaklaşır, çatalı alır ve bir seferde zeytine batırır. Temel küçümseyerek bakar:



— Uyy garson, ha pu zeytinu pen yormasaydum, sen
oni zor yakalayaçağitun.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:13 PM
KURTULUŞ ÇARESİ
Temel, Cemal ve di­ğer Karadenizliler açık denizde küçük bir tekne ile fırtınaya tutulmuşlar­ dı. Yanlarından büyük bir gemi geçmekteydi.

Temel:

— Uyy, kurtarun pizuuu... İmdattt!. diye haykırıyor-

du.

Geminin güvertesinden birisi de yanıt veriyordu: Biz adam almıyoruz, biz adam almıyoruz. Bunu duyan Temel: — Uyy, haçan piz lazuz, lâz, alun pizu.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:13 PM
HIRSIZLIK AYIP
Bir eşkıya, fakir olduğu için Diyojen'e hakaret etmiş-

ti.

Diyojen hiç kızmadı. Sadece:

— Bir adama fakir olduğu için hakaret edildiğini ha­ yatımda hiç görmedim. Ama pek çok insanın hırsızlık­ tan ötürü asıldıklarım gördüm, dedi.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:13 PM
İLK KAMÇIYI EN ÇİRKİNİ VURACAK!

Müthiş bir eleştirici olan bir Bektaşi yazar, kadınlar hak­kında öyle bir kitap yazmış ki söylenmedik söz bırak­ mamış. Bunun üzerine on- beş kadar kadın biraraya gelerek yazarı dövmeye ka­ rar verirler. Bir gün Bektaşi evine giderken yolunu kesip bağırmaya başlarlar:

— Sen bizim hakkımızda bir kitap yapıp aleyhimiz­
de türlü türlü şeyler yazmışsın. Biz de seni öldürünceye
kadar dövmeye karar verdik. Birer kamçı alarak buraya
geldik. Cezana hazır ol, diyerek kamçılan göstermişler.

Bektaşi kadınları yatıştırmaya çalışmışsa da başarılı olamadığından dayak yemeğe razı olarak:

— Fakat bir şartla. Birinci kamçıyı içinizden en çir­
kin olanı vuracak, demiş. Kadınlar bu şartı kabul etmiş­
ler.

Fakat ilk kamçıyı vurmak için kimse öne çıkmayın­ ca, bu dayak faslı da yarım kalmış.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:13 PM
ÖLÜM KÖLE İLE KRALI EŞİT KILAR

Büyük İskender, Diyojen'i, birbiri üstüne yığılmış in­ san kemikleri arasında bir şey ararken görmüş ve ne yaptığını sormuştu.

Diyojen:



— Babanızın kemiklerini arıyorum.

Ama hangisinin kölelere, hangisinin babanıza ait ol­duğunu kestiremiyorum, cevabını vermişti.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:14 PM
DOMUZ ETİ YEMEYİZ

Şeyh Şamil esir düştüğünde, Ruslar bu kahraman adama büyük saygı göstermiş. Rus çarı kendisini yemeğe davet etmiş. Şeyh Şamil, yemekte, aç gibi iştahla yemiş.

Kahramanlığı kadar yemekteki iştahı karşısında da hayrete düşen çar:

Adama bak, demiş. Beni de yiyecek.
Şeyh Şamil cevap vermiş:
Biz müslümanız. Domuz eti yemeyiz.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:14 PM
ÇALARKEN NEŞELENMEK

Neyzen Tevfik'e bir gün sorarlar:

— Çalarken mi neşelenirsin, yoksa neşeli olduğun
zaman mı çalarsın?

O günlerde Maliye Bakam hakkında yolsuzluk dedi­ koduları alıp yürümüştür.

Neyzen Tevfik, fırsatım kaçırmaz:

— Maliye Bakanı değilim ki, çalarken neşeleneyim,
cevabını verir.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:14 PM
BEHLÜL'ÜN HAKİM MAKAMINA OTURMASI

V|


Halife Harun Re- şid'in süt kardeşi di­ vane Behlül bir gün yoluna devam eder­ken pencereden bak­mış ki hakimin yeri boş, hemen geçip o makama oturmuş. Bunu gören vazifeliler:

Vay gidi divane, senin bu makamda ne işin var?
Kalk bakalım, diyerek, sille tokat dışarı atmışlar. Bunu
görenler Behlül'e sormuşlar:
A divane, böyle ne iş yaptın ki seni bu kadar dö­
vüyorlar? demişler. O da cevap vermiş:
Ben bilmem, hakimin makamında bir dakika ya
oturdum ya oturmadım, buna rağmen bu kadar dayak
yedim. Hakim ise sabahtan akşama kadar o makamda
oturmaktadır, ne kadar dayak yiyeceğini artık Allah bi­
lir...

Kéan aRs
08-30-2007, 03:14 PM
İSRAFÇI ADAMA DERS
Diyojen, israfçı tutumuyla bilinen bir adamla karşı­ lamıştı. Ondan bir lira istedi. İsrafçı adam:

— Niçin başkasından 10 kuruş istiyorsun da, benden bir lira, diye sordu.



Diyojen şu uyarıcı cevabı verdi müsrif adama:

— Çünkü, başkalarından yine istesem, bana verirler. Ama, bu israfın yüzünden, senin bir daha verebileceğin­ den şüpheliyim.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:14 PM
DOĞRU SÖYLEDİĞİN İÇİN
Bektaşinin biri, boynunu bükerek bir zenginin yanına yak­laşır. Sadaka ister.

Zengin adam:

— Utanmıyor
musun dilenmeğe ya­
hu... Baksana güçlü -
kuvvetli bir adamsın.

Sormayın... bir derdim var ki çalışmama mani
oluyor.
Neymiş o dert?
Ne olacak tembellik!
Bu cevap zenginin hoşuna gider ve cebinin köşesin­deki kuruşu Bektaşi'ye uzatır:

— Al şu kuruşu bakalım... der. Bu parayı sana acıdı­
ğımdan değil, doğru söylediğin için veriyorum.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:14 PM
BİR GÖZÜN KÖRMÜŞ



Adamın biri evlenmiş. Her akşam, eli kolu dolu olarak evine gidermiş. Bir gün, her nasılsa, eli boş gitmiş. O güne ka- *- dar, hep kocasının eline bakan karısı, elini boş görünce, yüzüne bakmış ve bir çığlık atmış:

— Aaa! Senin bir gözün körmüş.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:15 PM
SON ÜMİT
Nasreddin Hoca­ nın çok sevdiği eşeği bir gün kaybolmuş. Hoca, eşeği aramak için, kırlara doğru açılmış. Bir taraftan da bir türkü söyleme­ ğe başlamış.

Böylece dolaşıp dururken bir tanıdığına rastlar.

Tanıdığı:

— Hoca, böyle türkü çağıra çağıra nereye gidiyor­
sun? diye sorar.

Hoca merhum da eşeğini kaybettiğini, onu aramakta olduğunu söyler.



Ahbabı:

— Bu ne iştir Hoca efendi? Benim bildiğim, insan
eşeğini kaybetti mi, feryat eder, ağlar, dövünür. Sen ise
türkü söylüyorsun!

Hoca, ona önündeki tepeyi gösterir.

— Bir ümidim şu dağın ardında kaldı. Eşeğimi ora­
da da bulamazsam, o zaman siz dinleyin bendeki ferya­
dı!

Kéan aRs
08-30-2007, 03:15 PM
NİYE KOŞAYLAR?

Cemâl gazetesinden ba­ şını kaldırıp sorar:

— Haa bu uşaklar ne ko-
şaylar böyle?

Temel cevap verir:

Ula bunlar koşicudur,
başbakanlık kupası için ko-
şaylar.
Ha kupayı çime vereceklerdur?
Birinciye.
Öbürkilere bir şey yok midur?
Yoktur.
Öyleyse onlar niye koşaylar?

Kéan aRs
08-30-2007, 03:15 PM
YALANCI
Asker, komutanın karşısına çıktı, izin istedi. Komutan se­ bep sordu:

Efendim, karım çocuğu­
muzun çok hasta olduğunu
yazmış da...
Yalan söylüyorsun. Çün­
kü karından gelen mektubu
ben de okudum, hiç öyle bir
şeyden bahsetmiyordu.

Asker selâm verdi, tam kapıdan çıkarken, döndü ve samimiyetle:

— Komutanım, dedi. İkimiz de yalancıyız anlaşılan, çünkü ben evli değilim.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:15 PM
İLK ATIŞTA VURMAK

Temel ile Dursun evlerinin bahçelerin­de otururken bir tane, bir tane daha derken 21 pare top atılır.

Temel merak eder:

Nedir bu ses-

ler?



— Bugün komşu devlet başkam geldi. Onun için top
atılıyor, der Dursun.

Temel sinirli sinirli başını sallar:

— Şu işe bak! Bizim zamanımızda tek atışta vurur­
lardı...

Kéan aRs
08-30-2007, 03:16 PM
DÜNYADA HERŞEY GEÇER
Baba erenler bir gün sokakta gezinirken dehşetli bir yağmura tu­ tulmuş.

Bir ağacın altına sığınarak boş bir arabanın geçmesini beklemiş. Bir saatten fazla beklediği halde oradan hiç bir araba geçmeyince kendi kendine mırıldanmış:

— Bir de şu fani dünyada her şey geçer derler. Şura­ da bir saattir bekliyorum, daha bir araba bile geçmedi.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:16 PM
ALIŞMAK LAZIM
Gazeteci Halil Lütfi ile Peyami Safa, Bebek'e gidi­ yorlardı.

Tranvay gelince, Peyami Safa öndeki birinci mevki kompartımanına doğru yürürken Halil Lütfi, Peyami Safa'yı arkadaki 2. mevkie doğru çekti. Buraya binece­ ğiz, dedi.

Peyami Safa:



Senin gazeteci kartın yok mu? diye sordu.
Var, dedi Halil Lütfi.
Peki, neden birinci mevkie binmiyelim öyleyse?
Alışmak için.
Bakalım her zaman kartımız olacak mı?

Kéan aRs
08-30-2007, 03:16 PM
FARZ EDELİM Kİ...
Temel'in küçük takası, on kişilik tayfasıyla Karade­niz'in engin sularında yol almaktadır. Temel tayfa­ larını yanına çağırır. On­ lara şöyle der:

— Uyy uşaklar, ha purada pi teneke altinumuz olsa idu ne ederduk?

Uşaklar:

— Uyyy paylaşirduk onlari...

Temel öneriyi kabul eder ve altınları paylaştırmaya başlar:

— Uyy... on peş altin bağa, pi altin süze, on peş altın
bağa, pi altin süze...

Tayfalar buna itiraz ederler ve aralarında müthiş bir kavga başlar. Kıyasıya dövüşürler. Neden sonra Rize'ye geldiklerinde durumu mahkemeye intikal ettirirler. Mahkemede yargıç olayı anlattırır. Hem Temel, hem de



tayfaları olduğu gibi olayı anlatırlar. Bunun üzerine yar-

Peki getirin altınları, dediğinde, hepsi bir ağızdan:
Uyy hacim pey, pizum altinumuz falan yok, ola-
cağinu farz edeyduk.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:16 PM
MAYMUN
Din dersi öğretmeni öğrencile­ re bütün insanların Adem ve Hav­va'dan geldiğini söyledi. Bir öğ­ renci söz aldı:

Bu doğru değil.
Nasıl yani? dedi öğretmen.
— Babam bize maymundan
geldiğimizi söyledi.

— Sevgili çocuğum, dedi öğretmen, sizin özel aile
tarihiniz bizi hiç ilgilendirmiyor.

ŞİŞEYİ EVDE BIRAKMIŞ

Doktor muayenede hastasına sordu:

Sigara içiyor musunuz?
Hasta:
Elbette, dedi. Ve cebinden
sigara paketini çıkararak ikram


etti. Doktor reddetmedi. İkisi de sigaralarını yaktı. Dok­ tor muayeneye devam etti:

İçki içiyor musunuz?
Aahh be doktorcuğum! İçerim, ama ne yazık ki şi­
şeyi evde bıraktım.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:16 PM
AKŞAM SERİNLİĞİ
Bir grup turist, kendi aralarında konuşuyorlardı. İngiliz hidrojeni patlatacaklarını, Rusla Amerikalı Ay ve Merih'i fethedeceklerini söylüyorlardı. Sıra bizim Temel'e gelince:

— Şu yakında, ha biz da cüneşe ci- deceğuz, dedi.

Böyle bir tasarıdan hiç birisinin haberi yoktu. Hayretle sordular:

Nasıl olur, henüz yıldızların keşfedilmediği bir
evrende, güneşe gidebilmek, olacak şey değil!
Peki o kadar sıcağa nasıl karşı koyabileceksiniz?
Hesabı sıkı yapılmıştır. Akşam serunluğunda ci-
deceğuz da... der bizim Karadenizli.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:17 PM
LİSTE

Adamın birini kuduz kö­ pek ısırmış. Ama adam çok vurdumduymaz olduğu için, bugün iğne olurum, yarın iğ­ ne olurum derken iş işten geçmiş. Doktora başvurup da kuduz olduğu gerçeğini anlayınca hemen bir kağıt kalem isteyip uzun uzun bir şeyler karalamaya başlamış.

Doktor uzun süre beklemiş, bir ara dayanamayıp hayretle sormuş."

Vasiyetnameniz bu kadar uzun mu?
Vasiyetname hazırladığımı söyleyen kim doktor?
Ben ısıracağım siyasilerin listesini yapıyorum! demiş.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:17 PM
İPE UN SERMEK
Nasreddin Hoca, münasebetsiz kom­ şusunun hemen her gün olur olmaz şeyler istemesinden bıkmış.

Komşu bir gün çamaşır ipi isteyince:

Veremem, demiş. İpe un serdim.
Aman Hoca, ipe un serilir mi?
Adamın vermeye niyeti olmazsa
ipe un serer...

Kéan aRs
08-30-2007, 03:17 PM
AYNI YERDE
Temel uzun zamandır gör­ mediği arkadaşı Cemal'le İstanbul'da karşılaşır:

Uşak nasilsun pakayum?
İyiyum...
Çocuklarun nasuldur?
Onlar da çok iyidur...
— Ha karin nasuldur?

Temel böyle sorunca Cemal'in birden yüzü deği­ şir... Temel arkadaşının karısının geçen yıl öldüğünü ha­ tırlayıp hemen şöyle der:

— Yani aynı mezarda mi yatayii?

Kéan aRs
08-30-2007, 03:17 PM
ARHAVİLİ
Gün: 12 Ekim 1492... Kristof Kolomb, batı yönüne giderek Hindistan'ı bulacağına inanıyor ya! Gitmiş, git­ miş... Amerika sahillerine yanaşmış... Sabah hava yeni aydınlanıyor. Kolomb, "Santa Maria" gemisinde büyük üniformasını giymiş. Zabitler ve tayfalar güverteye sıra­ lanmış...

Kıyıda da Kızılderililer sıralanmış. Başlarında Koca Reis var. Gemi yaklaşmış, yaklaşmış... Ses mesafesine girmiş...

Bu sırada gemidekilerden biri iki elini ağzına yanaş-



tırıp bağırıyor: "Ha orada bir Rize'li var midur?"

Kızılderili saflarından da birisi bağırmış: "Ha Rize'li yoktur, ama Arhavi'li vardır daa..."

Kéan aRs
08-30-2007, 03:18 PM
DESENE OCAĞIM SÖNDÜ
Gurbette çalışan iki Karade­ nizliden biri izinden dönmüş, hemşerisine memleketten haber­ ler veriyordu:

— Memlekette kar yağdı,
kurtlar çakallar köye kadar indi,
dedi. Bunun üzerine arkadaşı:

Bir zarar verdiler mi?
Sizin çilli horozu çakal kaptı.
Peçi Karabaş nerede imuş?
Eşek Karabaşa tekme atarak öldirmuş.
Eşek değirmenda değul miydu?
Değirmenden babanın tabutunu cetirmişdu.
Uy, babam öldi mu?
Öldü ya. Ananın ölümüne dayanamadu da..
Ah anam ah! O da mu öldi?
Eviniz yanarken kurtaramaduk.
-Uyy desene ocağum söndü...

Kéan aRs
08-30-2007, 03:18 PM
ÇENESİ DÜŞÜK
Fikret ilk karnesini almıştı. Notları çok iyiydi, fakat bir not düşülmüştü:

— Çok konuşuyor.

Babası karneyi imzaladı ve ekledi:

— Siz bir de annesini görseniz.



Aynı Karadenizli birkaç gün sonra bir bakkala gitti. "Bana bir mim verin..." dedi.

Bakkal anlayamadı, birkaç kez tekrar ettirdi, sonra eliyle göstermesini istedi. Karadenizlinin işaretine ba­ kınca:

Yooo, o mim değil mumdur, dedi.
Olsun, mim demek, dayak yemekten iyidir, dedi
Karadenizli.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:18 PM
DAYAK YEMEKTEN IYI
Karadenizli vapur acentasına gitti:

— Biz vapuru kaçirduk, başka
vapur bulur misunuz?, dedi.

Kaç kişisiniz?
Yediyuz.
Acenta yetkilisi bu kadar müş­
teriyi kaçırmamak için hemen yeni
bir vapur istedi. Vapur geldiğinde Karadenizli ve arka­daşları rıhtımda toplanmışlardı. Ama nedense fazla ka­labalık değillerdi. Görevli sordu:

Hani yedi yüz kişiydiniz?
Doğridur, işte pir, içi, üç, dört, beş, altı, yedu.
Toplam yediyuz da..., dedi Karadenizli.
Kafası attı acenta yetkilisinin. Karadenizliyi bir gü­ zel dövdü ve:

— Eğer, bir daha (i) yerine (u) dersen; canına oku­
rum... dedi.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:18 PM
HESAP
İki sarhoş kıyasıya kavga etmiş, birbirlerinin kafasını gözünü yarmışlardı. Polis kavgacı sar­ hoşları hastahaneye getirdi. Doktor, yaralarını pansuman yapmak için hemşireye seslendi:

— Hemşire hanım, alkol getirin çabuk!..

Sarhoş:

— Alkol istemem artık... Hesap getirin!., diye bağırdı.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:18 PM
HADDİNİ BİLMEK
Genç bir Amerikalı kız, Beethoven'in yaşadığı evi zi­ yaret etmiş, bu büyük sanatkârın piyanosu başına geçe­ rek onun "mehtap Sonatı"m gururla çalmaya başlamış­ tı.






Bitirdikten sonra, kendisine sert gözlerle bakan bek­ çiye:

Tahmin ederim, çok sayıda büyük insan burayı
ziyaret etmiştir, dedi.
Evet, dedi bekçi. Ünlü müzisyen Pederewski, ge­
çen hafta burada idi.
Kız sordu:

Ve Beethoven'in piyanosunda çaldı değil mi?
Hayır çalmadı, cevabını verdi yaşlı bekçi ve söz­
lerine şu cümleyi ekledi:
Çünkü kendisini Beethoven'in piyanosunda çal­
maya lâyık görmedi.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:18 PM
CİNSİNE GÖRE
Belediye otobüslerinin ne kadar kalabalık ol­duğu malûm. İşte böy­ le bir otobüste yolcu­luk eden Temel'in aya­ ğına iri yarı bir adam basar... Nasırı acıyan Temel, adamın yanına yaklaşır ve sorar:

— Ula uşak, sen nerelisun?

Adam, Temel'e bakar, nereli olduğunu söyler ve ar­ dından sorar:



Niye sordun?
Hiç, bu cins ayular hangi memlekette yetişur diye
merak ettum daa... der Temel.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:19 PM
YEMEKTEN SONRA MI?
Doktor hastasını muayene ettik­ ten sonra saptadığı perhiz programı­ nı yazıyormuş:

— Sabahları bir dilim ekmekle
yüz gram beyaz peynir. Öğleyin bi­
raz salata ve haşlama et. Akşamları
bir dilim ekmek, yağsız süt ve bol
meyve yiyeceksiniz...

Hasta:

— Peki doktor bey, bu yazdırdıklarınızı yemekten
sonra mı yiyeceğim yoksa yemekten önce mi?

NİÇİN HAPSEDİLMİŞLER?

Bir komünist Sovyet cezaevinde, 3 mahkûm arala­ rında konuşuyorlardı: Birinci mahkûm üzüntülü bir ses­ le:

— Ben işime geç geldiğim için hapsedildim, dedi.
İkinci mahkûm hapis gerekçesine şöyle açıkladı:

— Ben ise, işime erken geldiğim için hapsedildim.
Bir kapitalist casusu ancak işine erken gelir, dediler.



Üçüncü mahkum da şöyle konuştu.

— Ben de işime tam vaktinde geldiğim için hapse­ dildim.

Beni de, bir kapitalist saati taşımakla suçladılar.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:20 PM
AKIL
Temel birgün Dursun'a balık kılçığı yemenin insanın kafası­nı çalıştırdığını söylemiş. Bu habere sevinen Dursun yanına Temel'i de alarak hemen bir balık lokantasına gitmiş. Az sonra gelen balıkların etini Te­ mel, kılçıklarını Dursun yemiş. BöylecĞ üç porsiyon balık tü­ ketildikten sonra Dursun hesa­ bı ödemiş ve dışarıya çıkmışlar. Yolda bir ara Dursun:

Baa bak Temel. Sen galiba kazuklayisen beni..?
Temel gülerek cevap vermiş.
Bak, gördün mü? Kafan çalışmaya başladı bi-
le..?

Kéan aRs
08-30-2007, 03:20 PM
DOĞRU SÖZE NE DENİR?
Hastayı ameliyathaneye götürüyorlarmış. Sedyenin başucunda yürümekte olan operatör bir ara hastanın ku­ lağına eğilmiş:



— Bakın beyfendi, size yalan söyleyecek değilim. Si­
ze yapacağım bu ameliyatın başarı şansı yok denecek
kadar az. Ne olur ne olmaz, size şimdiden soruyorum,
son olarak size bir yardımım dokunabilirse, çekinmeden
söyleyebilirsiniz, demiş.

Hastanın gözleri faltaşı gibi açılmış:

— Evet doktor bey. Lütfen buradan kalkmama ve gi­
yinmeme yardım eder misiniz?

Kéan aRs
08-30-2007, 03:20 PM
TEŞEKKÜR
Adam, hızlı hızlı merdivenleri tırmanıp doktorun yanma geldi.

— Teşekkür ederim doktor
bey, tedavinizden çok memnun
kaldım, dedi.

— Ama siz benim hastam de­
ğilsiniz ki.

Adam güldü:

— Haklısınız doktor bey. Amcam sizin hastanızdı.
Ve şimdi tüm serveti bana kaldı...

ADALETLİ PAYLAŞIM

Güngörmüş, yaşlı ve tecrübeli bir adamdan, iki kar­ deş arasında, babalarından kalan malı âdilâne şekilde paylaştırmasını istemişlerdi.



i



Yaşlı adam şu formülü tavsiye etti: — Kardeşlerden biri malı mülkü ikiye ayırsın. Öteki kardeşe de seçme hakkı verilsin. Gerçekten de akıllıca bir öneri değil mi?

Kéan aRs
08-30-2007, 03:20 PM
OLEY
Temel, İspanya'da boğa güreşlerine gitmiş. Kalabalık bir seyirci toplulu- Vğu varmış. Herkes matadorun hare­ ketlerine hep bir ağızdan "Oleeey!

Oleeey!" diye bağırıyormuş, ama Temel onlar sustuktan sonra tek başına Oleeey! Oleeey! diyormuş, Yanındaki İspanyol merak etmiş:

— Kardeşim niye bizimle beraber bağırmıyorsun
da, tek başına "Oley" diyorsun?

Temel:

— Uşağum, ben boğayı destekliyorum, demiş.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:20 PM
OTOBÜS
Temel ile Dursun otobüsle İstanbul'a gidiyorlardı. Yolun yarısına gelince şoför:



— Sayın yolcular, şanzıman bozuldu bir saat mo­
la veriyoruz..

Temel sordu:

— Yahu Dursun, bu şanzıman nedir?

— Ha şu vites var ya, işte oni çalıştıran alettir.
Temel sinirlendi:

— Ben onun bozulacağını baştan anlamıştım. Şo­
för ha bire onunla oynuyordu...

Kéan aRs
08-30-2007, 03:22 PM
ALDATMIŞ
Kahveye iriyarı, öfkeli bir adam girdi; olanca sesiyle bağırdı:

— Ahmet kim?

Kimse ağzını açmadı. Gelen adam bir daha bağırdı:

— Ahmet hanginiz? Çabuk karşı­
ma çıksın!

Sonunda ufak tefek, çelimsiz biri yerinden kalktı:

— Benim.

Kabadayı, yumruklarım sıkıp onun üstüne atıldı, pestilini çıkanncaya kadar dövdü. Kahvedekiler yerle­rinden kımıldamıyorlar, neredeyse soluk bile almıyor­ lardı.

Kabadayı gittikten sonra dayak yiyenin başına üşüş­ tüler:

— Hastaneye götürelim mi?

Yerde kanlar içinde yatan adam, bir iki yutkunduk­tan sonra konuşabildi:

— Nasıl kandırdum enayiyu. Benim adım Temel.
Amma nasil inandırdum oni!..

Kéan aRs
08-30-2007, 03:23 PM
EVİN YOLU
Neyzen Tevfık, Aksaray'da bir ev kiralar.

Yeni taşındığı sıralar, gece eve dönerken ara sokak içindeki evini bulmakta güçlük çekmektedir. Bir gece,



karşısına çıkan bekçiye:

— Bekçi baba, der, Neyzen Tevfık buralarda bir yer­
de oturuyor. Sen evini biliyor musun?

Bekçi, "bana kül yutturamazsın" dercesine bakıp ce­ vap verir:

Neyzen Tevfik sensin, a beyim.
Ben sana Neyzen Tevfik ben miyim? diye sorma­
dım ki... Neyzen Tevfik'in evini sordum!

Kéan aRs
08-30-2007, 03:23 PM
KÖTÜ HABER
— Sabahın bu erken saatinde sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim, dedi doktor telefonda hastasına. "Ama tahlil sonuçlarınızı aldım ve size verecek çok önemli haberlerim var. Kötü haberle mi başlayayım, yoksa çok kötü haberle mi?

— Kötüsüyle başlayın doktor,
dedi hasta sinirli bir sesle.

Şey, dedi doktor. Teşhisime göre yirmi dört saat
ömrünüz kaldı.
Zavallı hasta donup kaldı. Sonra biraz gücünü
toplayıp sordu:
Peki çok kötü olan haber ne?
Size dün haber verecektim, ama telefonunuz ce­
vap vermiyordu.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:23 PM
BİLGİSİZLİĞİN SONU
Gençliğinde din bilgisi alamamış, cahil fakat iyi ni­ yetli bir kişi, hayli yaşlan­ dıktan sonra, durumundan pişman olarak din dersi al­maya başlamış. Bir caminin

imamı ona din dersi vermeyi kabul etmiş. Adam 40 ya­ şından sonra başlamış sıfırdan öğrenmeye.

Ama daha ilk günlerde Subaşı'nın dikkatini çekmiş. Subaşı şehrin emniyet ve huzurundan sorumlu ya... Osmanlı Devleti zamanında bunlar sokakları kontrol eder, şüpheli gördükleri insanları sorguya çekerler. Köyden yeni gelmiş, henüz şehre alışamamış bu garip adam da dikkati çekmiş ve yakalanmış... Subaşı'nın hu­ zuruna çıkınca da büsbütün şaşırıp abuk sabuk konuş­maya ba,şlamış. Subaşı hiddetle çıkışmış adama:

— Sen Müslüman mısın?



Adam şaşkınlık ve korku içinde, biraz da bu işin so­ nunu düşünerek aklı dağınık bir halde cevap vermiş:

Müslümamm.
Müslümamm olur mu? Müslümamm elhamdülil­
lah, diyeceksin be adam... Müslüman olduğundan dola­
yı Allah'a şükretmek yok mu? diyerek daha bir kızmış
ve biraz fazlaca da şüphelenmeye başlamış. Adam bu
kadar basit bir şeyi bilmiyor, var bunda bir bit yeniği
demiş...
Madem Müslümamm diyorsun. Söyle bakalım İs­
lâm'ın şartı kaçtır?
Adam, herhalde dinlediği hikâyelerin ve masalların da etkisiyle şaşırarak:

— Kırktır efendim, demiş.

Subaşı'nın hiddeti son haddine çıkmış ve demiş ki:

— Bu adam galiba bizi aldatıyor. Müslümamm dedi
ama, daha onun şartının kaç olduğunu bile bilmiyor.
Yatırın falakaya...

Adamı falakaya yatırmışlar. Tabanının altına ver et­ mişler sopayı. Kalktığında ayaklarının üzerine basacak hali yokmuş. Şiddetli bir acıyla kıvranarak ve topallaya­ rak, iki gözü iki çeşme ders almaya başladığı camiyi bulmuş.. Hoca onu bu perişan vaziyette görünce:

Bu ne hâl? diye sormuş.
Adam başına gelenleri anlatmış,
Ah hocam, demiş. İslâm'ın şartını sordular. ,


Hoca atılmış birden:

Beştir deseydin keşke...
Aman hocam, demiş adam. Hiç beş der miyim?
Ben 40 dediğim halde bu kadar dövdüler. Bir de Allah
korusun, beş deseydim, öldürürlerdi herhalde...

Kéan aRs
08-30-2007, 03:23 PM
KİMDEN YANAŞIN?
Temel ile Cemal, kahvede oturmuş sohbet ediyorlardı. Temel birden sordu:

— Ula Cemal,
tenhada pi domuza
rastlasan ne edersun
de pakayum?

Tüfeğimle ateş ederum oğa!
Ya tüfeğin yoğsa?
Kafasına sopayla vururum daa...
Peçi ya sopan da yoğsa?
Pıçağumla öldirurum oni.
De pakayum yanında pıçağın da yoğsa?
Ula Temel de pakayum bağa. Sen penden yana
musun, yoksa domizdan yana mu?

Kéan aRs
08-30-2007, 03:23 PM
HERİFİN ADI
Hitler Almanya'da Başbakan olduğun­ da, yıl 1933'ü gösteriyordu. Kısa bir sü­ re sonra, öyle "iyi günler" falan gibi se­ lamları kaldırıp, Alman selamı işte bu­ dur deyip, "Heil Hitler (yaşasın Hitler)" diye bağırtmaya başladılar Almanları. Metazori. Başka selamlar vatan hainliği sayıldı.

Ünlü komedyen Karl Valentin akşam vakti her zaman uğradığı meyhanesinde yedi—içti.. Borcunu ödedi. Kalktı, gidecek. Herkes me­ rak içindeydi, nasıl veda edecek diye. Valentin kapıya yaklaşıp herkese doğru dönerek elini kaldırdı ve bağır­ dı: "Heil..." Sonrası yok. Herkes bakıyor ve düşünüyor. Bir daha bağırdı: "Heil..." yine o kadar.. Düşünüyor. So­ nunda dayanamadı ve dedi ki:

— Yahu, herifin ismini unuttum!

GEMİYİ DURDURAMAZLAR

Amerika'da, Robert Fulton'un Clarment adındaki ilk buharlı gemisi, Hudson Nehrinde ilk seferine hazırlanı­ yordu.

Nehrin 2 yakasında, bu tarihi hadiseyi görmek için, onbinlerce insan toplanmıştı.

Seyircilerden biri kötümser yaşlı bir çiftçiydi.

— Gemiyi yürütmeyi asla başaramıyacaklar, diyordu.



Fakat, neticede gemi çalıştı, sür'ati de gittikçe arttı. Hızı arttıkça, geminin bacasından çıkan duman koyu- laştı.

Nehrin 2 sahilindeki halk bu büyük başarıyı çılgınca alkışladılar.

Kötümser yaşlı çiftçi ise gördüklerine inanmazcası- na başım 2 yana sallıyarak:

— Ama, gemiyi asla durduramazlar, diyordu.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:24 PM
KORKUTMA BEDELİ
Dişçi, müşterisine:

Bu diş çekimi için siz­
den iki misli ücret almak zo­
rundayım hanımefendi.
Neden doktor bey?
O kadar yaygara yaptınız ki, bekleme odasındaki
müşterilerimden ikisi çığlıklarınızı duyunca hemen kal­
kıp gittiler.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:24 PM
BABA MESLEĞİ
İngiliz yazarlarından Bernard Shaw, bir akşam, İn­ giltere kraliçesinin bir ziyafetinde bulunuyordu.

Bir aralık kendini beğenmiş genç bir Lord, ona:

— Babanız küçük bir terzi idi, değil mi? diye küçüm­ ser bir tavırla sordu.



Shaw:

Evet, diye cevap verdi. Lord:
O halde siz de ne diye terzi olmadınız? diye soru­
sunu yeniledi.
' Shaw gülümseyerek Lord'a:

Babanız herhalde centilmen bir adamdı, değil mi?
dedi.
Ona ne şüphe, cevabını alınca sözlerine şöyle de­
vam etti:
O halde, siz de neden centilmen bir adam olma­
dınız?

Kéan aRs
08-30-2007, 03:24 PM
HEPSİ BİRDEN
Bektaşi'nin biri cömertli­ ği ile meşhur bir zengin ile tanıştı, ahbap oldu. Bektaşinin fakirliğini öğrenen zengin:

— Sana para mı vere­ yim, bir at mı hediye edeyim, bir tarla mı ba­ ğışlayayım, beğen be­ ğendiğini... diye sordu.

Bektaşi:

— Parayı cebime yerleştirir, atıma biner, tarlama gi­ derim, dedi.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:24 PM
TANIMIYORMUŞ
Temel ile Cemal çok samimi arkadaştılar. İçtik­ leri su dahi ayrı gitmeyen bu iki arkadaş bir gün para yüzünden birbirleriyle mahkemelik olurlar.

Yargıç mahkeme salo­nunda karşısında Temel ile

Cemal olduğu halde durumu açıklar. Temel'in arkada­ şından 6orç para aldığı halde geri vermediğini söyler. İddianame okunur, şahitler birbiri ardınca dinlenir ve söz Temel'e gelince:

— Ha pen pu uşaktan borç para almadum. der.

Cemal bir arkadaşına, bir de yargıca baktıktan son­ ra:

— Ha sen penden para almadin mi?der.
Temel anlamsız gözlerle baktıktan sonra:

Hacim peğ, pen pu adami tanımayrum çi, ondan
para alayum... der.
Ha sen penu tanimay misun?
Tanimayrum tabii...
Cemâl, "Allah kahretsin!" gibilerden sağ elini yuka­ rıdan aşağıya salladıktan sonra:

— Peçi öyleyse, pen de senu heç tanimayrum... der.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:25 PM
NEDEN YEMEZSİN?
Nasreddin Hoca Akşehir'e yeni geldiği sıralar parasız kalmış. Karnı da aç... Sokak­ larda dolaşırken bir fırın görmüş. Yeni çıkan ekmek­lerin kokusuna dayanamayıp fırına girmiş, tezgâhın başın­ daki adama sormuş:

— Bu ekmeklerin hepsi senin mi?

— Benim.

— Be adam, madem ki bu kadar mis gibi kokan ek­
meğin var, ne diye oturup da yemezsin!

Kéan aRs
08-30-2007, 03:25 PM
İPTAL
İş adamı sekreterine:

Hafta sonundaki bütün randevularım iptal edildi
mi kızım? dedi.
Ettim, beyefendi. En çok da Leman Hanım üzül­
dü. Cumartesi günü onunla evlenecektiniz ya...

Kéan aRs
08-30-2007, 03:25 PM
BOŞUNA MI?
Temel ölüm döşeğindedir. Karısı Fadime'yi yanına çağırır:



Fadime, hizmetçi kızla aldatiyordum seni, beni
affet. Hakkım helal et.
Bileyirum, boşina mi zehirledum seni sanaysun?

Kéan aRs
08-30-2007, 03:26 PM
TEMEL VE FADİME
Temel, karısı Fadime ile dargındır. Ayrı odalarda yat­ maktadırlar. Konuşmak zorun­ da oldukları şeyleri yazılı ola­ rak birbirlerine anlatmaya çalı­şıyorlardı. Bir akşam Fadime yatağına yatacağı zaman dola­ bının yanında küçük bir pusula bulur. Pusulayı Temel yazmıştır. Şöyle demektedir:

— Sabah penu saat peşte uyandurasın...

Ertesi sabah saat sekizde uyandığı zaman Temel ya­ nındaki masanın üzerinde şu pusulayı görür:

— Temel, haydi kalk saat peşe celeyi...

NİÇİN BALIK TUTAMIYORMUŞ?

Bir Batılı Alman ile bir komünist Rus, sınırın iki ya­nında balık avlıyordu.

Alman birbiri ardınca balık tutarken, Rus'un oltasına bir tek balık bile gelmiyordu.

Nihayet Rus nehrin karşı yakasındaki Alman'a ses­ lendi:



— Sen balık tutarken aynı nehirden, ben neden hiç
bir balık tutamıyorum?

Alman biraz düşündükten sonra cevap verdi:

— Belki senin tarafında, balıklar ağızlarım açmaktan
korkuyorlardır.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:26 PM
ÇOK YAŞA
Diktatörün biri, nutuk vermek üzere halkı kentin stadyumu­ na çağırmıştı. Tam mikrofon başına gelmişti ki, ön sıralar­ dan birindeki dinleyici aksırdı.

— Kim hap sırdı? diye sordu.

Cevap alamayınca, muhafız kıtasına emir verdi:

— Ön sıra!

İlk sıradakiler yaylım ateşine tutuldular. Diktatör yine sordu:

— Kim hapşırdı?

Yine cevap yok. Yine yaylım ateş...

İlk on beş sıradakilerin hepsi öldü. Aynı soruyu on altıncı sıradakilere sorunca, çelimsiz bir adam yerinden kalkıp korka çekine:

— Ben hapşırdım Sayın Başkanım, dedi.
Diktatör, aradığını bulmanın rahatlığı içinde:

— Çok yaşa! dedi. Ben de "çok yaşa" demek için
sormuştum zaten.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:26 PM
MUAYENE..
Temel tedavi için İstanbul'a gelir ve dok­ tora gider.

Muayenehanede doktor Temel'e soyun­ masını söyler. Temel soyunur ancak uzun sü­ redir yıkanmadığı için ter kokmaktadır.

Doktor sinirlenir:

Arada bir yıkansanız fena olmaz.
Bileyrum doktor, memleçetteki doktor da öyle
söyledi, ama pen cene eyi bir doktora cöruneyum diye
celdum.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:26 PM
TAM İSABET!
İçtihad dergisini yayımlayan Abdullah Cevdet'in bir şiirindeki:

Ben bu vatanın öksüzüyüm
dizesi, dizgi yanlışı sonucu:
Ben bu vatanın öküzüyüm
biçiminde çıktı.
Abdullah Cevdet buna pek öfkelenmişti. Önüne ge­ lene dert yanıyordu. Babıâli yokuşundan inerken Süley-



man Nazif e rastladı. Uzun uzun yakındıktan sonra sor­ du:

Ne dersin bu işe?
Süleyman Nazif cevabı yapıştırdı:
Tam isabet, tam isabet!..

Kéan aRs
08-30-2007, 03:26 PM
SAYI
Akıl hastanesini gezmekte olan gazeteci, bir koğuşta rastladığı hastaya sordu:

— Burada kaç kişisiniz?

Karşısındaki, elini "boş ver" anlamında salladıktan sonra:

— Asıl, dedi, siz dışarda kaç kişisiniz?

NEREDEN KARDE Şİ OLUYORMU Ş ?

Adamın biri Hükümdarın kapıcısına gelir ve ona:

— Anne-baba bir kardeşin geldi, demesini söyler.

Hükümdar, içeri girmesine izin verir. Aralarında şu konuşma geçer:

Nereden kardeşim oluyorsun sen?
Adem ile Havva'dan.
Ona bir dirhem verin.


Anne-baba bir kardeşine bir tek dirhem mi veri­
yorsun?
Adem ile Havva'dan olan her kardeşime bir dir­
hem verecek olsaydım, sana bu kadarı bile düşmezdi...

Kéan aRs
08-30-2007, 03:27 PM
KUŞ SANMIŞ!
Saf köylü, şehre iş için gel­ miş. Bir evin penceresinde gördüğü papağanın renk renk tüylerine hayran oluyor.

— Allattım... Ne güzel ya­
ratıkların var... diyor.

Tam o sırada papağan konuşmaya başlıyor:

— Ne bakıyorsun?

Köylü, neye uğradığını şaşırıyor:

— Kusura bakma hemşerim. Seni kuş sandım da...

Kéan aRs
08-30-2007, 03:27 PM
NİÇİN ALKIŞLIYORLAR?
Bir gün Einstein'la, meşhur komedyen Charlie Chaplin otomobille Hollywood'dan geçiyorlardı. Gören herkes onları alkışlıyorlardı.

Charlie, Einstein'a dönerek:

— Bakınız, dedi, ikimizi de alkışlıyorlar.

Sizi anlamadıkları için, beni de anladıkları için alkış­ lıyorlar.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:27 PM
ZEKA
Cemal İstanbul'a yeni gelmiştir. Şe­ hirde bir kilisenin çanını vakitli vakit­ siz çalarken görür. Temel'i bulur ve sorar:

— Ulaa Temel, ha pu kilisenin çanu niye çalayuuu...

Temel düşünür ve:

— Görmeyi misun Çemaal, birisu ip unu çekeyu da
ondan çalayuuu... der.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:27 PM
DÖVE DÖVE ZINDIK ETMEK REVA MI?
Harun Reşid'in huzuruna, zındık olduğu söylenen bir adam getirirler.

Harun:

— Sen zındık imişsin, doğru mu? diye sorar.
Adam inkar eder. Harun:

Hayır, sen zındıksın! dedikten sonra, ikrar edince­
ye kadar dövülmesini emreder. Adam:
Sultanım! Bir putperest huzurunuzda müslüman
olsa, kaftan giydirerek iltifat ettiğiniz halde; bir müslü-
manı döve döve zındık etmek haktan reva mıdır? der.
Bu söz, Sultan'ın hoşuna gider, adamı affederek serbest
bırakır.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:27 PM
YANIYOR
Temel, pencereden kom­ şusu Cemal'e seslenir:

— Ula uşak, ineklerunun
arasunda pipo, nargile içeni
var midur?

Ula öyle şey olur mi?
Öyleysa ahirun yanayi!

Kéan aRs
08-30-2007, 03:27 PM
ZOR GÖREV
Bütün parasını ortaya süren adam, pokerde kaybetti. Kaybedince kalp krizi geçirip oluverdi. Masadakiler, haberi ölenin karısına kimin vereceğini tartıştılar. Gö­rev, içlerinden birinin üzerine kaldı.

O da ölenin karısını buldu, anlatmaya başladı:

Kocanız pokerde...
Kadın atıldı:
Bütün parasını ortaya koydu, değil mi?
Koydu ve...
Hepsini de kaybetti, öyle mi?
Kaybetti, hanımefendi.
Allah canını alsın o herifin!
Aldı, hanımefendi.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:28 PM
MISIR UNU
Temel reis, deniz kazasından sonra tek başına, terk edilmiş bir adaya düşer.

Aradan yıllar geçer ve yine kaza sonucu genç ve güzel bir kız yüzerek adaya çıkar. Genç kız, kendisini karşıla­ yan Temel reise anlamlı an­ lamlı güler;

Herhalde yıllardır hasretini çektiğin şeye kavuşa­
caksın şimdi.
Uyy, yoksa mısır un imi ceturdun yanında?

Kéan aRs
08-30-2007, 03:28 PM
NİÇİN FENER TAŞIYORMUŞ?
Adamın biri, bir gece, elinde fener, omuzunda kova ile bir âmâya rast gelir. Âmâ yakınlardaki bir ırmağa varıp kovayı doldurmuş geri dönmektedir.

Kendisine:

— Sen âmâ (gözleri görmeyen) bir adamsın. Gece ile
gündüz senin için birdir. Niçin fener taşıyorsun?

Âmânın cevabı ibretli olur:

— Ey boş kafalı adam! Feneri senin gibi kalbi âmâ
(kör) olanların karanlıkta bana çarpıp ta su kabımı kır­
mamaları için taşıyorum...

Kéan aRs
08-30-2007, 03:28 PM
KAYSERİLİ
Okuma-yazma bilmediğini önce­ den söyleyenlerden birinin, bilenler tarafına geçtiğini gören kumandan bağırır:

— Sen neden o tarafa geçiyorsun
oğlum?

Acemi er gayet ciddi bir ağızla:

— Kumandanım, der. Okumam
yazmam yok ama Kayseriliyim!...

Kéan aRs
08-30-2007, 03:28 PM
BANA SOR
Bir adamın gayet huysuz bir hanımı varmış. Kadın bir gün Cenazesini kaldıracakları vakit imam, âdet gereği:

— Ey cemaat! Şu hatunu nasıl bilirsiniz? deyince, adam imama:

Be hocaefendi! Cemaat ne bilsin, onu bana sor!

demiş.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:28 PM
SİZDEN AVANAK KİMSE YOK
Napolyon Bonapart, ki Avusturya İmparatorunun damadı idi, bir gün o taraftan fena bir haber alır. Kayın­ pederine öfkesinden hanımı Maria'ya:

— Baban çok avanaktır, der. İmparatoriçe, fransız-



çayı iyi bilmediğinden, "avanak" manasına olan fransız- ca kelimeyi anlayamaz, hazır bulunan başbakandan bu kelimenin manasını sorar. O, iki tarafı da gücendirme­ mek için:

— Dirayetli demektir, der.

Bir kaç gün sonra, imparatoriçenin başkanlığı altın­da hususi bir meclis kurulur. Mühim bir madde müza­ kere olunduğu sırada kraliçe başbakana:

— Bu işin düzeltilmesi himmetinize bağlıdır, çünkü
içimizde sizden avanak kimse yoktur! der.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:28 PM
FOTOĞRAF
Temel, ahırda ineklerin arasında fotoğrafım çektirir ve yirmi yıldır gurbette olan dayısına yollar. Res­min arkasına da şöyle yaz­ mıştır:

— Ortada, işaretleduğum penum!

Kéan aRs
08-30-2007, 03:29 PM
KIRKAYAK
Lüks bir Mersedes Temel'e çarpar. Temel'in bacağı kırılır. Hastanede mersedesin sahibi hem özür diler hem de uzlaşma önerir.

Temel:

— Olur efendu, der. Bağa bir beşyüzmilyon pango-



not verursen vazgeçerum davadan.

Yahu ne yapıyorsun ben milyarder miyim?
Ha sen milyarder değilsun da ben kırkayak mi-
yum?

Kéan aRs
08-30-2007, 03:29 PM
TİCARETE DÖKMENİN ANLAMI YOK
Köyden şehire göçmüş cahilin biri, camiye pek gitmediği gibi, za­man zaman din adamları aleyhinde de lâflar edermiş. Bir ğün, ondan alacaklı ve bakkal dükkânı sahibi olan hoca bunu sıkıştırmış:

Ula Memo! Sen müslüman
değil misin?
Elhamdülillah müslümanım.
Niye öyleyse, namaz kılmı­
yorsun?
Kılacağım.
Oruç?
Tutacağım.
Karma iyi davranacak mısın?
Davranacağım.
Komşularla da iyi geçinecek misin?
Geçineceğim.
— Borçlarını da ödeyecek misin?

Sözün buraya gelmesine fena halde sinirlenen Memo:

— Hoca efendi, hoca efendi! demiş. îşi ticarete dök­
menin âlemi yok.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:29 PM
KAZA
Polise bir ihbar gelir. Te­ mel ile Dursun kaza yap­mıştır. Polis olay yerine geldiğinde görür ki, ara­ balar sapasağlam, Temel ile Dursun'un ağzı burnu dağılmış. Polis sorar:

— Anlat Temel. Olay na­ sıl oldu?

— Komserum... Hava sisli olduğundan kafamı pencereden çıkarmış öyle gideyirdum. Meğersem Tur­ sun da karşidan öyle geleyirmuş...

Kéan aRs
08-30-2007, 03:29 PM
ATINI ALSIN
Temel komşusunun atını almış, uzak bir Karadeniz köyüne gitmiş. Atı uygun bir yere bağlayarak düğün evine çıkmış. Kendisi gibi uzaktan gelen diğer davetli­ ler de atlarım Temel'in atının yanına bağlamışlar. Ak­ şam üzeri düğün dağıldığında, Temel atım alıp geri dö­ necek amma acaba hangi at kendisinin, bir türlü karar verememektedir. Bu arada diğer atların sahipleri de



orda toplanıp dönüş hazırlıkları içindedirler. Temel'in işi acele olduğu için bir an evvel gidecek, fakat atını ta- nıyamıyor. Bir an düşünür ve tabancasını çeker:

— Uyy uşaklar ha puriye pakın, herkes atinu alsun, pen penum atimu vuracağum daa...

Bunun üzerine oradakiler hemen atlarına binerek uzaklaşırlar. Temel'e de kendi atı kalır ve bir yanlışlık yapmaktan kurtarır kendini.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:29 PM
AT
Küçük Temel dert yanıyordu:

Babacığım, bizim
öğretmen atları tanımıyor!
Nasıl olur, bir öğ­
retmen atı bilmez olur
mu?
Bir at resmi çizip gösterdim. Bana, "Bu da ne­
yin nesi?" diye sordu.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:29 PM
BÜYÜKANNE
Kendisini çok genç zanneden, zannettiğinden daha genç görünmeğe çalışan bir kadının oğlu, anasından gizli evlenir. Bir kaç sene sonra karısı vefat eder. İki ço­ cuğu geride kalır. Adam çocuklarını alıp anasına getirir ve elini öperek:



Anneciğim! Nasılsa cahilliğime uyup bir halttır
ettim. Rica ederim, bu çocukların hatırı için kabahatimi
affet! diye yalvardığı sırada, çocuklar da:
Büyükanne! diyerek kadının boynuna sarılırlar.
Kadın, oğluna der ki:
Haydi senin kabahatini affedeyim, lakin çocukla­
rın bana "büyükanne" demelerini affedemem!

Kéan aRs
08-30-2007, 03:30 PM
AL BU KIZU
Ula Cemal, al pu kizu. Biluyrum
cüzel değil ama çok zengindur. Cüzel-
liktan sağa ne? Sabah işe cit, akşam
karanluğu dön. Gece yüzinu da cör-
mezsun. Hafta sonu da seyahata çik.
Eyi çok eyi uşah, ha nüfus sayimi
olduğu cun ne edeceğim?

Kéan aRs
08-30-2007, 03:30 PM
PALAVRA
Temel kahvede palavraları bir biri peşisıra sırala­ maktadır.

— Pizum sülale Yusuf Peygambere kadar dayanır.
Dinleyenlerden Cemal'in sabrı taşar:

Ola çok ataysun. Seni biraz daha dinlesek sülale­
min Nuh'un gemisine bindiğunu söyleyeceksun.
Yok demem oyla pişey, çünki pizum gendi taka-
muz varimiş. Tufanda pinmuşuk.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:30 PM
ZAMANE
Yaşlı dede torunu­ nu çocuk parkına götü­rürken, önlerinden çok güzel bir araba geçti.

Dede:

— Bak düt düt ge­
çiyor, diye çocuğa ara-.
bayı gösterdi.

Çocuk:

— Dede, dedi, o senin düt düt dediğin sekiz silin­
dirli, otomatik vitesli seksen model bir Mercedestir.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:30 PM
YARIŞ ATI
Kocasının ceplerini karış­ tırırken bir kağıt parçası buldu kadın. Üzerinde "Leyla" yazıyordu, bir de telefon numarası vardı. Akşam, kağıdı göstererek sordu Kadın kocasına:

— Bu kimin numarası?

— Aaa, bilmiyor musun, ünlü yarış atı bu. Bu hafta
ona oynadım.

On gün sonra koca işten eve dönünce, karısı:

— O ünlü yarış atı Leyla var ya, dedi. İşte o aradı se­
ni bugün.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:30 PM
DÜNYAYA GELMEK
Çocuklar aralarında bebekle­ rin nasıl dünyaya geldiğini ko­ nuşuyorlarmış.

* Biri; "Bizim ailede çocukları leylekler getirir," demiş.

Diğeri, "Bizde lahana tarlasında bulurlar. Onur, mahzun mahzun konuşmuş;

— Bizim maddi durumumuz iyi değil, o yüzden be­ bekleri annem kendisi yapıyor.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:31 PM
AMORTİ
Karadeniz ilkokullarından birinde tarih dersi yapılı­ yordu. Öğretmen dersi anlattıktan sonra öğrencileri te­ ker teker sözlüye kaldırmaya başladı. Sıra Temel'e gel­diğinde sordu:

Bil bakalım. İstanbul'un fethi hangi tarihte oldu?
1553...
Öğretmen büyük kızgınlık içinde bağırır.

— Bilemedin, 1453. Otur...

Temel bu cevap üzerine öğretmenin gözünün içine baka baka büyük bir hayret ifadesiyle şöyle der:

— Olir mi öğretmenum. Son içi rakamu pildum.
Amorti yok midur?..

Kéan aRs
08-30-2007, 03:31 PM
İNANMAK
Temel doktora gidip midesinin ağrıdığını söylemiş.

— Doktor muayene etmek için
"soyun" demiş Temel'e...

Temel şaşırmış, kızmış:

— Bana inanmıyor musunuz
doktor bey?!.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:31 PM
KAN TER İÇİNDE
Temel'in üstü başı kan içinde kahveye girdiğini gö­ ren arkadaşları hayretle sordular:

Hayrola Temel, nedir bu halin?
Hiç ya bizim kaynatayı gömdük de...
Yaa, başın sağolsun. İyi de bu kanlar ne oluyor?
Ha onu sormayın... Gömerken bayağı direndi de...
DOSTLARIMIN ELİNDEN BENİ KURTAR

Dostlarının olur olmaz zamanda yaptığı ziyaretlerden illallah getiren bir Bektaşi, Allah'a şöyle yalvarmış:

— Allahım, sen beni dostlarınım elinden kurtar, düşmanlarımla nasıl olsa ben başa çıkarım!

Kéan aRs
08-30-2007, 03:31 PM
MALİYETİNE
Hırsız, çaldığı elbiseyi satmak için gittiği pazarda, elindekini bir başkasına çaldırmış. Akşam eve döndüğünde hanımı sormuş:

— Elbiseyi kaça sattın? Hırsız gülümseyerek:

— Maliyetine, demiş.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:31 PM
İMZA
Adamın biri, kendisi hakkında kötü sözler söyleyen birine haddini bildirmek için evine kadar gider. Fakat, evde bulamaz. Öfkesinden kapıya büyük harflerde "EŞ- ŞEK" yazıp geri döner.

Birkaç gün sonra o kişiden şöyle bir yazı alır:

— Bize gelmişsin. Kapıya attığın imzadan anladım!..

Kéan aRs
08-30-2007, 03:32 PM
UCUZ ELBİSE
Temel lüks bir mağazaya girmişti. Tezgâhtar kıza,

— Bana bu dükkândaki en ucuz el­
biseyi gösterin lütfen! dedi.

Cevap şöyleydi:

— Üzerinizdeki efendim!

Kéan aRs
08-30-2007, 03:32 PM
ZENCİ
Pazarlı, köye gi­ derken yolda bir zenci­ ye rastlar ve sorar:

— Hemşerum,
Pazarli misin?

Yok,
Hemşinli?
Yok..
Rizeli?
Yok..
Anladum onun için boylesun...

Kéan aRs
08-30-2007, 03:32 PM
İLANIN SONU
Gazetede çıkan ilan şöyleymiş:

— Bir müdür aranıyor. Yüksek tahsilli, İngilizce ve
Fransızca bilir, askerliğini yapmış, 35 yaşından küçük,
boyu 1.85'den yukarı ve bekâr olması gerekir.

Bir adam başvurmuş:

Ben, yüksek tahsil şöyle dursun, ortayı bile yarıda
bıraktım. İngilizce de bilmem, Fransızca da... Askerliği­
mi yapmadım. Yaşım, 45'den yukarı... Boyum da 1.65
ancak... demiş.
Eee, demişler, ne demek istiyorsunuz?
Yani bu ilan verdiğiniz müdürlük işi var ya... Bu
iş için bana güvenmeyin demeye geldim.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:33 PM
EHLİYET
Temel ehliyetsiz araba kullanmaktadır. Birgün trafik polisi Temel'i durdurur ve ehliyetini ister. Temel ehliyet almak için daha önceden çok uğraşmış, bir türlü alama­mıştır. Ehliyetsiz çalışmak zorunda kalmıştır. Temel bu uğraşılarını da ima ederek şöyle der:

— Uyy memur pey, siz bağa ehliyet vermeduzçi, is-
teyisunuz?..

Kéan aRs
08-30-2007, 03:33 PM
HÜSNİYE TEYZE
Hüsniye teyze evin önünde oy­ namakta olan 5 yaşındaki Os­ man'ı görünce:

— Oğlum anan evde midir?

— Hee, benim yatağımda
uyuyor.

Niye kendi yatağında değil de senin yatağında?
Aslında beni uyutuyor.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:33 PM
ÖĞRENCİ TEMEL
Öğretmeni, geç kalan öğrenci Temel'e çıkışmış:

Sabah sekizde sınıfta olmalıydun?
Uyy.. pen yokken önemli pi şey mi oldi, hocam?!.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:33 PM
DİREĞİN SONU
Deliler, akıl hastanesinin yük­ sek bayrak direğine, birer birer tırmanıyorlar. Her çıkan deli, te­ pedeki bir noktaya bakıp kahka­ halarla gülüyor ve aşağı iniyor.

Asistan doktor da sonunda merak etmiş, tırmanmış ve dire­ ğin tepesine yapıştırılmış bir kâ­ ğıt üzerine yazılı şu 2 kelimeyi okumuş:

— Direğin sonu.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:33 PM
T" HARFİ
Temel, arkadaşı Cemal'e sorar:

Baş harfi "P" ile başlayan bir yemek adı söyler
misun?
Pırasa.
Pilemedun.
Pirzola.
Değul.
Piliç.
O hiç değul.
Tamam buldum, Pilav.
Hayır o da değul.
Pilemeyeceğim, sen söyle pakayım.
Pamya...

Kéan aRs
08-30-2007, 03:33 PM
YANINDAN GEÇER GİDERİZ
Temel, İngiltere'den, Trabzon'a gelen konuğa şehri gezdiriyor- muş. İngiliz misafir, çevreyi ge­ zerken birkaç Türkçe sözcük öğrenmeye çalışıyormuş. Bir ağacın yanından geçerken Temel'e sormuş:

— Biz İngilizce buna "tree" de­ riz, siz ne dersiniz?

Temel hemen cevabı yapıştırmış:

— Biz birşey demeyiz, yanından geçer gideriz.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:34 PM
KÖYÜN YABANCISI OLUNCA...
Nasreddin Hoca daha önce hiç uğramadığı bir köyden geçiyormuş. Bir köylü yanma yaklaşmış:

— Efendi, bugün gün­ lerden ne?

Hoca, yorgunluğun et­ kisiyle hangi gün olduğunu bir türlü çıkaramayınca:

-— Bu köyün yabancısıyım, demiş. Buranın günlerini bilmem.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:35 PM
KÖYÜN YABANCISI OLUNCA...
Nasreddin Hoca daha önce hiç uğramadığı bir köyden geçiyormuş. Bir köylü yanma yaklaşmış:

— Efendi, bugün gün­ lerden ne?

Hoca, yorgunluğun et­ kisiyle hangi gün olduğunu bir türlü çıkaramayınca:

-— Bu köyün yabancısıyım, demiş. Buranın günlerini bilmem.

.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:35 PM
SEÇİM YASAĞI
Rusya'da seçim yapılıyordu.

Adamın biri eline verilen zarfı açmak isteyince, gö­revli sandık başı memuru atıldı:

— Hey, ne yapıyorsun?

— Bir şey yaptığım yok. Sadece kimi seçtiğimi bil­mek istedim de...

Memur gülerek başını salladı:

— Olmaz öyle şey. Seçimin gizli olduğunu bilmiyor
musun?

Kéan aRs
08-30-2007, 03:36 PM
MİLLİ MARŞ
Trabzon'da 95-96 sezonunun şampiyonluk maçı yapılmak­ tadır. Stat tıklım tıklım. Büyük heyecan ve stres var. Trab- zon'luluk ruhu kabarmış, fut­ bolcular seremoniye çıkmışlar ve Milli marşı herkes olanca gücüyle okurken Oflu Ömer yanında Tellioğlu Fuat'ın du­ daklarını kıpırdatma zahmetinde bile bulunmadığını görünce bozulur, dirseğiyle dürterek uyarır:

Ula Fuat, niye söylemiysun millu marşimuzi?
Fuat fısıldayarak cevap verir:
Ula penum sesum küzel teğildur da ondan, der.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:36 PM
HA BU YAŞTAN SONRA...
Temel ile Fadime hayli zamandan beri birlikte yaşıyorlarmış. Fadime ev­ lenmek istiyor, fakat Temel buna pek yanaşmıyormuş. Yıllar böyle sürüp gitmiş.

Bir gün Fadime, Temel'e açılmış:

— Temel artık evlenek derim, ne
dersin?

Temel umutsuz başını sallamış:

— Ha bu yaştan sonra bizu çim alur Fadime?

Kéan aRs
08-30-2007, 03:37 PM
KEDİ
İki deli, akıl hastanesinin duvarını sessizce aşıp, hende­ğe gizlendiler.

Hışırtıyı duyan bekçi ba­ ğırdı:

— Kim var orada?

Delilerin biri çok akıllıca bir kedi taklidi yaptı: "Miyaaaauuv..."

Bekçi uzaklaştı, deliler sürünerek uzaklaşmaya çalış­ tı, ama yine hışırtılar duyuldu.

Bekçi tekrar gelip bağırdı:

Kim var orada?
Cevap ikinci deliden geldi:
Bir kedi daha.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:37 PM
KISA DONEM
Temel askerlik görevini denizaltında yapıyordu. Fa­kat kısa bir süre sonra köyüne döndü. Yakınları Temel'e böyle erken dönmesinin sebebini sordular.

Temel şöyle cevap verdi.

— Beni daha fazla alıkoymak istemediler. Çünkü *******i yatarken pencereleri ardına kadar açıyordum.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:38 PM
DOĞRU SÖZE NE DENİR?
Kadının kocası hastaymış. Bir­denbire durumu ağırlaşmış. Telâ­ şa kapılan kadın hemen bir dok­tor çağırmış.

Doktor hastayı inceden inceye muayene ettikten sonra dışarı çıkmış. Kadın hemen yanına ko­ şup sormuş:

Durumu nasıl doktor? Çok mu kötü? Can mı çe­
kişiyor yoksa?
Telaşlanmayın hanfendi. Üzülecek bir şey yok,
maşallah turp gibi.
İyi ama, öyleyse nesi var doktor bey?
Nesi mi var?.. Ha bakın, doğrusunu isterseniz onu
ben de anlayamadım. Ama merak etmeyin, otopside an­
larız!..

Kéan aRs
08-30-2007, 03:38 PM
ÖLÜMDEN KAÇILMAZ
Saf bir adam, koşa koşa Hazret-i Süleyman'ın sara­yına gelir. Yüzü sararmıştır. Hazret-i Süleyman sorar:

Efendi ne oldu?
Adil hükümdar... Bugün Azrail bana öyle hışımla
baktı ki... Rüzgara emret. Beni alıp Hindistan'a götür­
sün. Belki oraya gidersem canımı alamaz...


Hazret-i Süleyman, rüzgara emretti. Rüzgar, hemen adamı alıp Hindistan'a götürdü. Biraz sonra da, Azrail'e sordu:

— O zavallı adama ne sebeple hışımla baktın? Bana
anlat...

Azrail:

— Ey Allahın elçisi, dedi. Ben ona hışımla bakma­
dım. Onu yol uğrağında görünce, şaşırdım. Çünkü Allah
bana, "Bugün git, onun canını Hindistan'da al", buyur­
muştu. Halbuki onun yüz kanadı olsaydı, bugün Hindis­
tan'a gidemezdi, dedi...

Kéan aRs
08-30-2007, 03:38 PM
DALKAVUK
Paşa hazretleri, kona­ ğında yemek yerken patlı­ can musakkayı çok be­ ğenmiş:

— Yahu, demiş... Şu
patlıcan üzerine yemek
yoktur... Nesi olsa yenilir.
Yanındaki dalkavuk he­
men atılmış:

— Evet, Paşa hazretleri, patlıcan gibi sebze yoktur.
Nesi olsa yenilir...

Bir kaç gün sonra, sofraya patlıcan kaynıyarık gelin­ ce Paşa kızmış:

— Yahu, demiş. Şu patlıcan da bir şeye benzese,



yenilecek şey değil...

Dalkavuk hemen söze atılmış:

— Haklısınız Paşa hazretleri, berbat bir şeydir. Şunu
nasıl yerler anlamam...

Paşa, kaşlarını çatmış:

— Ulan, iki gün önce patlıcanı övüyordun. Şimdi ise
yerin dibine sokuyorsun!..

Dalkavuk, yerlere kadar eğilerek:

— Aman Paşa hazretleri, ben patlıcanın değil, zatı-
alinizin dalkavuğuyum...

Kéan aRs
08-30-2007, 03:38 PM
TİLKİ
Tilki, bir gün başı­nı alır, gezmeye çı­ kar. Köyün mey­ danına varır. Bir duvara çıkar, çev­ reyi seyre dalar. Oradan geçen köy muhtarı şaşırır:

— Aaa, bir tilki!..

Köyün hocası camiye giderken duvardaki tilkiyi gö-

rür:

— Aaa, tilkiye bak!..

Bakkal da oradan geçerken bağırır:

— Hay Allah bir tilki!..



Kahvedekiler merak edip dışarı çıkarlar. Onlar da tilkiyi görünce şaşırırlar:

Tilkiyi gördünüz mü?
Vallahi bir tilki bu!..
Kalabalık çoğalıp sesler uğultuya dönüşünce tilki or­ mana kaçar. Dişi tilkiye:

— Bugün öğle vakti köye indim. Orada herkes beni
tanıyor, ben hiçbirini tanımıyorum...

Kéan aRs
08-30-2007, 03:38 PM
ŞAKA
Laz'ın biri, takasının içinde oturmuş, Allah'a yal­ varmaktadır:

— Allahum, bu cün tut­
tuğum ilk paluğu pi fakire
vereceğum, der.

Ve lâz oltasını atarak beklemeye başlar. Neden sonra oltayı çeker. Bakar ki bir de ne görsün? Ucunda koskocaman bir balık!

— Haçan hiç pu da fakire verulur mu daa!

Birden balık bir çırpınışta oltadan kurtulur ve denize atlar. Lâz üzgün ve şaşkın:

— Allahum, ben şakacıktan demuştum daa... der.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:39 PM
TAMAMDIR
Temel, veznedardan bir demet pa­ ra almış ve saymaya başlamış. Ye- diyüz bin liraya kadar saymış:

— Buraya kadar tamam çıktı, bun­dan sonrası da tamamdur... diyerek yürümüş gitmiş...

Kéan aRs
08-30-2007, 03:39 PM
ÇOK ŞÜKÜR
Sarhoş bir Karadenizli, bir ayağı yolda, bir ayağı kaldırımda aksaya aksaya yürüyordu. Duru­ mu gören polis yaklaşıp sordu:

— HemşerimL Bu kadar sar­
hoş olmak için ne kadar içtin?

— Ne münasebet memur
bey... Sen penum sarhoş oldu­
ğumdan emin misun?

— Kaldırımda nasıl yürüyordun? Bir ayağın sette,
diğeri yerde... Ancak sarhoş böyle yürür!

Karadenizli sevinçle ellerini yüzüne götürdü:

— Sağolun memur bey! Penu o kadar rahatlattınız
ki... Doğrusu kendimi topal zannedeydum...

Kéan aRs
08-30-2007, 03:39 PM
HEY GİDİ GENÇLİK HEY
Hoca bir gün ata binmek ister, bir türlü binemez.

Hey gidi genç­
lik hey, diye ah çeker.
Sonra etrafına bakı-
mp kimse olmadığını
görünce de;
Hadi hadi... ben senin gençliğini de bilirim, der.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:40 PM
HEY GİDİ GENÇLİK HEY
Hoca bir gün ata binmek ister, bir türlü binemez.

Hey gidi genç­
lik hey, diye ah çeker.
Sonra etrafına bakı-
mp kimse olmadığını
görünce de;
Hadi hadi... ben senin gençliğini de bilirim, der..

Kéan aRs
08-30-2007, 03:40 PM
NİYE GİRMEMİŞ?
Doktor, beş akıl hastasını, boş banyonun önüne götürdü ve emretti:

— Haydi, girin suya ve başla­ yın yüzmeye!

Biri hariç, hepsi doktorun em­ rine uydular, boş banyonun içine doldular, kulaç atmaya başladılar...

Doktor, banyoya girmeyen delinin yanma yaklaştı. Gülümseyerek:

— Galiba sen iyileştin Ahmet, niye yüzmedin?
Deli boynunu büktü:

— Belki kızacaksınız ama doktor bey, yüzme bilmi­
yorum ben de, ondan.

Kéan aRs
08-30-2007, 03:41 PM
Trabzon'da satılan su şişelerinin altında ne yazar? Cevap:Buradan açılmaz.
- ....Ve tanrı kadını yarattı. O da kalktı kaynana oldu...
- Sık sık ameliyat olun, içiniz açılır...
- Bu tüp bebek hatalı;hep gaz kaçırıyor...
- Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış.
- Çiçekleri dalından koparmayın! Kökünden sökün...
- Önce inşallah yeneceğiz" Sonra: "Yenildik ama ezilmedik" (Milli Maç)
- ALLAHIM!! Kendim için bir şey istemiyorum,Sadece anneme elma yanaklı,bal dudaklı,sütun bacaklı bir gelin nasip eyle...
- Seni bir yerden çıkarıyorum dedi kadın: Meğer ebemmiş ..
- Akil yaşta değil baştadır, Ama akli başa yaş getirir...
- Kızda bir fizik var abi!, Einstein yanında halt etmiş...
- Sana bir kıllık yapayım, kıllarını koyarsın
- Kim vurduya gittim, birazdan gelicem...
- Korkunun ecele faydası yoktur,sadece iç çamaşırları kirletir...
- İnsanların seni ezmesine izin verme; Ehliyet al, sen onları ez...
- Aile kabristanıdır. Damsız girilmez...
- Büyük jetona para verme, Küçükten al büyüt...
- İstikbal göklerdeydi, ozondaki delikten düştü...
- Bilmemek ayıp değil, Yeter ki çaktırma...
- Bitkisel hayata girdim, HIYAR gibi yaşıyorum...
- Karanlıkta mehtapta oturmak iyidir, Ama Mehtapla karanlıkta oturmak daha iyi.......
- Ama kimseye teslim olma. Telaşsız, açık ve seçik konuş. Başkalarına da kulak ver.
- Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları; çünkü dünyada herkesin bir hikayesi vardır.
- DELİ GİBİ SEVDİM, MANYAK GİBİ EVLENDİM.
- Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış.
- Ne kadar küçük olursa olsun işinle ilgilen; hayattaki dayanağın odur.
- Olduğun gibi görün sevmediğin zaman sever gibi yapma.
- Aşka burun kıvırma sakın; o çöl ortasında çimenli bir yerdir.
- Bunu yazan sinus, Okuyana kosinus...
- Sigara içme torununu gor, Sigara iç dedeni gör...
- Kızlar bugünlerde hoşuma gitmiyor,Hoşum neresi acaba?...
- ! burada nefes almayın, Daha ucuz bir yer biliyorum...
- Adam o kadar fakirmiş ki, virajı bile alamamış...
- Hayat ineklerin otladığı bir mera gibidir:Devamlı bir boktan diğerine basarsın.
- Asansör bozuk. En yakın Asansör karşı binadadır...
- Ne kadar sallarsan salla, Dört yanlış bir doğruyu götürür...
- Where is the HAREKET, There is the BEREKET...
- Dereceye girmek için çok çalıştı, Ama hasta oldu derece ona girdi...
- Size yapılmasını istemediğiniz bir şeyi başkasına yapın. çok zevkli oluyor...
- Karımla tek ortak yanımız, Ayni günde evlenmiş olmamız...
- Kızını dövmeyen, torununu erken sever...
- Mutlu eşekler gibi sırıtma...
- Hakan yarınki maçta forma giymeyecek,çıplak oynayacak.
- Dobrovolskietrabinskrapraskrayte!
- Ha?
- Zink Tokai...
- Hey Moruk, dun aksam otobüs durağında ne bekliyordun?
- Tren...
- Yapacağınız her geyik muhabbeti, Size zaman kaybı olarak dönecektir...
- Bizim ülkemizde kadın erkek eşitliği halinde Penaltılara gidilir...
- Sigara kanser yapıyor hayat ise verem ..
- Tuvaletten sonra sifon çekme! İnsanlığa yaptığın katkıyı herkes görsün...
- Bitkisel hayata girdim, Maksat yeşillik olsun...
- Kız o kadar kekeme bir kızdı ki,"Ben sizin bildiğiz kızlardan "Diyene kadar bildiğimiz kızlardan olurdu...
- Yarın yapabileceğin bir şeyi, Asla bugünden yapma...
- Zamanı gelmiş bir hatadan daha kaçınılmaz ne olabilir ?
- Ne yaparsan yap, yapmadığın şeyler yaptıklarından daha önemlidir.
- İlk seferde kazanamazsan, sucu amirine at,
- İkinci seferde kazanamazsan hile yap,
- Üçüncü seferde kazanamazsan vazgeç salaklığın alemi yok.
- Hayat yalnız geriye doğru anlaşılabilir, ve yalnızca ileriye doğru yaşanabilir.
- Eğer bir sayfada iki yazı varsa, alttakini oku
- Eğer üç kursunla üç düşmanının olduğu bir asansöre biniyorsan, hepsini en büyük düşmanına sık, emin olmak için.
- Hayatta en büyük talihsizlik, bir şeyin iki kere acemisi olmaktır.
- Kendini mutlu hissediyorsan, bir yerde yine bir salaklık yaptın ve farkında değilsin demektir.
- Kendini mutlu hissediyorsan, merak etme birazdan geçer.
- Bu günün emekten tasarruf sağlayan en büyük icadı yarındır.
- Senin zayıflaman için daha 40 fırın ekmek yemen lazım.
- Kafanı çevirip durma, aklından geçenleri okuyamıyorum.
- Ajda Pekkan yüzünü gerdirmeye devam ediyor... yüzündeki ben eskiden ayağındaymış...
- Jogging yap, sağlıklı öl
- Aşk öyle ciddi bir hastalıktır ki iki kişiyi birden yatağa düşürür...
- İnsan öldüğü zaman değil, unutulduğu zaman ölür
- Eğer turist sezonundaysak neden onları avlayamıyoruz?
- Adamın biri ata binmeye bayılıyormuş. Binmiş, bayılmış.
- Adamın biri ata binmeye bayılıyormuş. Binmiş, at bayılmış.
- Çözümün bir parçası değilsen, sorunun bir parçasısındır.
- Dikkatli sür, insanın yedek parçası yoktur.
- Silahlar insanları öldürmezler, sadece öldürmeyi kolaylaştırırlar.
- Kültür mantarı dışındaki mantarların çoğunun faciaya yol açtığı söyleniyor. Kültürsüz olduktan sonra, ha mantar, ha insan fazla bir şey değişmiyor. Sonuçta ikisi de faciaya yol açıyor.
- Ne kadar dönersen dön, kıçın arkanda kalır.
- Bu dünyada iki kör tanıdım. Biri senden başka hiç kimseyi görmeyen ben, diğeri beni hiç görmeyen sen.
- Bülbülü altın kafese koymuşlar. Yine de 24 ayar altın demiş.
- Hayat bir koşu değil, hedefi vurmaktır. Önemli olan zamandan tasarruf değil, bir hedef bulmaktır.
- ÎSÎYORUM, ÖYLEYSE VARIM !!
- BAĞIRSAĞINIZDA PARAZİT VARSA DIŞKINIZI HAYVANAT BAHÇESİ TUVALETİNE BIRAKIN !..
- Ben ettim sen etme !
- Bırak tuvalet temiz kalsın
- HEMŞERİM !!
- Son damlayı çamaşır sıkar gibi sıkarak düşürmene gerek yok.
- SALLA DÜŞER !..
- Kimine göre dinlendirici bir müzik, kimine göre gürültü
- Sifon Sesi
- ELEKTÎRÎK TASARRUFU YAP !
- KARANLIKTA HEDEFE ÎNDÎRMEYÎ
- ÖĞREN.
- Kabızlık Zaman Çalar , İshal ise Bekletmez...
- LÜTFEN SESSÎZ ÎSEYÎN !!
- Zavallı Îstanbullular Sular Geldi Sanıyor.
- Feminist bir erkek oturarak işer...
- Ne zaman Tuvalete Girsem ,Giderek hafiflediğimi hissediyorum
- Sevgili Aşçı Kardeşim, biraz önce Bütün Marifetleriniz Delikten Îçeri Kaçtı (Lokanta Tuvaleti)
- ASAĞILIK DUYGUSU OLANLAR ,BELDEN ASAĞISI ÎLE ÎLGÎLENÎRLER
- Ne Mutlu ki Erkek Değilim
- Yoksa Bir Kadınla Evlenmek Zorunda Kalacaktım (Bayanlar Tuvaletinden)
- Bunca Îçine Ettiğimiz Dünyanın Niçin Sifonu Yok ?
- KULANDIĞINIZ TUVALET KAĞIDINI ÇÖPE ATMAYIN !
- Yanınıza Alın ve Gördüğünüz Îlk Yeniden Kazanma Kumbarasına Atin.Ekonomimize Katkınız Olsun.

pirate
08-30-2007, 04:04 PM
saolasýn kanky güzel fýkralar

Kéan aRs
08-30-2007, 04:42 PM
saolasýn kanky güzel fýkralar

bir tþkr yeterli :D þaka yapýyorum aldýrma:D

Kéan aRs
09-01-2007, 08:44 PM
TAHLÝL MAKÝNESÝ

Adamýn biri tahlili için bir laboratuara gitmiþ ve "Efendim ben bu konulara çok titizim, lütfen tahlilde bir yanlýþlýk olmasýn demiþ" Yetkili ise "Aman efendim bizim makinemiz son teknoloji ürünüdür, kesinlikle hiçbir hata olmaz" diyerek makineyi uzun bir süre övünce bizimki sinirlenmiþ ve "Hadi bunu bulsun da göriyim" diyerek hanýmýnýn idrarýný, kýzýnýn idrarýný ve de arabasýnýn motor yaðýný karýþtýrarak tahlile vermiþ. Tahlil sonucunu ise yetkili açýklamýþ: "Karýnýzýn durumu iyi, kýzýnýz hamile, arabanýzýn ise yaðýnýn deðiþtirilmesi gerekiyor

Kéan aRs
09-01-2007, 08:44 PM
Bardak

Delinin biri bir gün doktoruna gider ve iyileştiğini söyleyerek serbest bıraklımasını ister.Bunun üzerine doktor:
-Sana bir soru sorucağım doğru bilirsen burdan çıkarsın
Deli:
-Peki anlaştık sor sorunu.
Doktor:
-Sen 10 katlı bir binanın tepesine çıksan bende aşağıda bir bardak su tutsam.Şimdi aşağıya atlar mısın atlamaz mısın?
Deli:
-Niye atlayım ben delimiyim der?
Doktor içinden adamın gerçekten iyileştiğini düşünür ve neden diye sorar
Deli:
-Ya bardağı çekersen

Kéan aRs
09-01-2007, 08:45 PM
Kefenin cebinde

Zenginin biri ölümüne yakin, biri doktor, biri papaz, digeri avukat üc yakin arkadasini cagirmis yanina... Bir ricada bulunmus: - 300 bin dolarlik tasarrufum var, demis, bunu yanimda oteki dunyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Size simdi 100'er bin dolar verecegim. Bu paralari ne olur ben gömülürken kefenimin ic cebine koyuverin... Adam ölmüs... üc arkadas verdikleri sözü yerine getirmisler. Bir sure sonra doktor vicdan azabina yakalanmis. Diger iki arkadasini cagirarak onlara itirafta bulunmus: - Hastanenin cok acil ihtiyaci vardi, onun icin 100 bin dolarin 20 bin dolarini hastaneye sarfettim, kefene 80 bin koydum... Papaz: - Maalesef ben de ayni günahi isledim, demis, paranin yarisini klisenin insaatina ayirdim. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum... Avukat : - Ben sözümü aynen yerine getirdim, demis, kefenin cebine 100 bin dolarlik cek koydum...

Kéan aRs
09-01-2007, 08:45 PM
Palavranin böylesi

Avcilar toplanmis, yine palavra atiyorlarmis. Cok yasli birinin de cani cekmis. Bir tanecik de ben patlatayim demis: ''Bir gun ustume tam uc tane aslan saldirdi. Birini vurdum ama kursunum bitti. Birinin de kafasini dipcikle dagittim. Bu sefer de tufek kirildi. Ucuncusu beni kovalamaya basladi... Kactim... Kactim... Ama arslan pesimi birakmiyor!..'' Arkadaslari: ''Agaca ciksaydin!'' demisler. Ama yasli avci, oyle kolayca kurtulmayi kendine yedirir mi?.. ''Etrafta agac, magac yok!.. Onum ucurum, arkam arslan... Derken, dar bir kopruye rastladim. Hemen daldim. Ama bir de ne goreyim?.. Koprunun yarisi yikilmis. Asagisi 300 metre ucurum... Sap gibi yikik koprunun ortasinda kalakaldim. Arslan da ustume geliyor... Geldii!.. Geldiii!.. Geldiii!..'' Ihtiyar aska gelip kendini oyle bir zora sokmus ki, kurtulmanin mumkunu yok. ''Geldi!.. Geldii!..''ler uzayinca, arkadaslari oykuyu kisa kesmek icin: ''Eee!.. Sonra ne oldu?'' diye soruvermisler. Duruma care yetistiremeyen ihtiyarcik ne yapsin: ''Sonra arslan beni yedi!'' demis. ''Amma da attin haa!.. Iste yasiyorsun...'' Ihtiyarcik, titreyen eline, ayagina bakip boynunu bukmus. ''Buna da yasamak mi denirbe!..

Kéan aRs
09-01-2007, 08:45 PM
Bonker berber

Kasabanin hocasi berberde tras olmus. Sira ücreti ödemeye gelince; - Para istemez efendim, demis berber, bu benim dinime bir hizmetim olsun... Berber ertesi sabah dükkani acmaya geldiginde kapisinda 12 adet dua kitabi bulmus... O gün polis sefi trasa gelmis. Tras sonunda borcunu sorunca: - Ücret istemez beyim, demis berber, bu benim topluma bir hizmetim olsun... Berber ertesi sabah kapisinda polis sefi tarafindan birakilmis 12 cikolata bulmus... Bir milletvekili trasa gelmis.Sira ücret ödemeye gelince: - Gerek yok sayin parlamenter, demis berber, bu benim Meclis'e bir hizmetim olsun. Berber ertesi sabah ise geldiginde bakmis kapida 12 milletvekili bekliyor.

Kéan aRs
09-01-2007, 08:45 PM
100 DUVAR
Iki deli yüz duvari olan hastahaneden kaçmaya karar vermisler 99 duvariasmislar.Biri sormus :

-Yoruldun mu?

Öteki :

-Evet, demis.

99 duvari asip geri hastahaneye dönmüsler.

Kéan aRs
09-01-2007, 08:45 PM
ELIM SENDE
Delinin biri sokakta dolasirken adamin birine usulca yaklasir,adam korkarak kaçar oda arkasindan.Sonunda kacacak yer kalmaz,adam:

-"Lütfen öldu

ürme" diye inlerken deli yaklasir, adam korkudan bayilmak

üzeredir,deli gelir dokunur ve:

-"Elim sende sen yakala" der.

Kéan aRs
09-01-2007, 08:45 PM
KIRMIZI OTOBÜS
Bir gün doktorlar delileri test etmek istiyorlarmis ve kim akillandiysa, onu birakacaklarmis. Duvara kocaman bir resim asmislar. Resim kirmizi otobüs resmiymis. Doktarlar delilere "Atlayin otobüse" demisler. ve deliler resime dogru yürüyüp girmeye çalismislar. Bir deli arkada dikilmis. Doktorlar "Bu neden otobüse girmiyor" diye. Deli cevaplamis:

-Biletim yoktu...

Kéan aRs
09-01-2007, 08:46 PM
YAPISTIM
Bir gün bir bilim adami yilbasi nedeniyle hastaneleri gezip akillanan delileri salmaya karar vermis. Bir sürü hastaneyi gezmis fakat hic akillandigina kanaat getirilen deliye rastlamamis.

En sonunda bir hastaneye gitmis birde bakmis ki bütün deliler zipliyor hemen onlarla ilgilenen doktorlara sormus:
-"Bunlar neden böyle zipliyorlar?"
-"Bunlar kendilerini misir patlagi zannediyorlar." demis

Birde bakmislar ki bir tanesi ziplamadan yatagin üzerinde sabit bir sekilde duruyormus. Hemen ona yaklasarak sormus.
-"Sen neden ziplamiyorsun?"
-"Ben tavaya yapistim..."

Kéan aRs
09-01-2007, 08:46 PM
ANAHTAR

Temel yillarca deliler hastanesinde kalmistir.
Doktorlar bir gün delilerin akillanip akillanmayacagini test etmek için hepsini bir araya toplarlar. Doktorun biri duvara son model bir mercedes çizer ve herkese bu arabaya binmelerini söyler.
Delilerin hepsi arabaya binmeye çalisirlar ama Temel hic orali olmaz.
Doktorlar merak icinde:
-"Niye binmiyorsun arabaya, az sonra gitcek."
Temel:
-"O araba gidemezki."
Doktor:
-"Neden gidemez?"
Temel:
-"Çalismiyor da ondan."
Doktor:
-"Niye çalismiyormus?"
Temel:

-"Çünkü anahtari bende de ondan."

Kéan aRs
09-01-2007, 08:46 PM
****LIK OLSUN DIYE
Bir gun ucakta giderken karganin biri habire hostesi cagiriyormus,daha
sonra hostes gelip ne istedigini sorunca :
-hiccc ****lik olsun diye".. diyormus
bunu izleyen essek te olayi hayretle izliyormus. Karga gene hostesi
cagirmis hostes niye yaptigini sormus.karga:
-" hiccc ****lik olsun diye" demis.
Bu sefer bunu goren essek dayanamamis ve oda hostesi cagirmis Hostes
niye cagirdigini sorunca :
-"hiiiiic ****lik olsun diye" demis
Sonun da hostes dayanamamis ve pilota sikayet etmis.Pilotda bunlari
ucaktan asgi atmis. Havadan yere duserken essek kargaya küfrediyormus
-"ulan ne geldiyse senin yuzunden geldi" diye..
Karganin essege cevabi:
-"OGLUM MADEM UÇMASINI BILMIYON NIYE ****LIK YAPIYOSUN!!!"

Kéan aRs
09-01-2007, 08:46 PM
AVCI TEMEL

Dört kisilik avci grubu, tecrübeli avci Temel'in önderliginde ormanda ilerlemektedirler. Karsilarina küçük bir delik çikar. Temel yatin yere tavsan deligi! Bütün avcilar yere yatarlar. Gerçekten bir müddet sonra delikten tavsan çikar. Avcilar hemen Vururlar. Tekrara yürümeye baslarlar. Bir süre sonra büyük bir delik çikar karsilarina. Temel: "Yatin yere, tilki deligi!" Yatarlar. Biraz sonra tilki çikar onu da vururlar. Tekrar düserler. Bu defa daha büyük bir delik çikar. Temel:" Yatin yere ayi ini", Yere yatarlar ve çikan ayiyi vururlar. Iyice keyiflenen avcilar yürümeye devam ederler. Kisa bir zaman sonra kocaman bir deligin basinda dururlar. Acemiler hep birden Temel'e bakaralar. Temel:"Usaklar ne çikacagunu bilmeyrum. Ama yatin ne çikarsa bahtumuza!" Ertesi gün gazetelerde: Dört avci tren altinda can verdi...

Kéan aRs
09-01-2007, 08:46 PM
TAMAMDIR

Temel ile Dursun ava çikarlar. Yürüme esnasinda Dursun yere düser ve hareketsiz olarak yatar. Bunu gören Temel hemen yanina gelir bakarki arkadasi nefes almiyor,gözlerin deki ferin de kayboldugunu farkeder ve hemen acil sevisi arar. Arkadasim öldü,der neyapmam gerekir diye sorar. Telefonun ucundaki ses:

-"Sakin olun ben size yardim edebilirim ama önce arkadasinin öldügünden emin olmamiz gerek"der,ve birkaç saniye sessizlikten sonra bir el silah sesi duyulur. Sonra:

-"Tamam simdi ne yapacagim"

Kéan aRs
09-01-2007, 08:46 PM
KILIBIK
Bir gün aslan ile boga bara gitmisler bir iki tek attiktan sonra aslan müsade istemis. Boga bununla dalga geçmis :

- Koskoca aslansin. Ormanlar kralisin. Saat daha sekiz. Hiç yakisir mi sana kilibiklik... Aslan kükremis :

- Eee beni evde bir aslan bekliyor, seninki gibi bir inek degil...

Kéan aRs
09-01-2007, 08:47 PM
HOCANIN KARISI
Nasreddin Hoca' ya dert yaniyorlar:
-Yahu Hoca senin kari çok geziyor.
Hoca :
-Olur mu canim? O kadar gezse arada bir bizim eve de ugrar.

Kéan aRs
09-01-2007, 08:47 PM
KARISTIRMADIN KI
Iki deli havuzun basinda oturuyorlarmis.Biri kalkip havuza seker atmis.Havuzdan bir
yudum almis ve tükürmüs.Arkadasina:
-Havuza seker attim ama tatli olmadi..
Arkadasi:
-Karistirmadinki salak!

Kéan aRs
09-01-2007, 08:47 PM
PROVA
Iki deli birgün deliler hastanesinden kaçmislar.Kimse bu delileri bulamamislar.Doktorlar
ümitlerini kestikleri an deliler çika gelmis.Doktorlar hayretle niye geldiniz demis:
Deliler"Yarin kaçacagizda, onun provasini yaptik.

Kéan aRs
09-01-2007, 08:47 PM
ARITMETIK DELI
Delinin biri yolun kenarindaki uçurumda durmus asagiya bakarak "13, 13, 13...."
diye soyleniyormus. Oradan gecen biri, delinin ne yaptigini merak etmis, yanasarak
" ne yapi...." diyemeden deli onu birden uçurumdan asagiya ativermis ve devam etmis
"14, 14, 14......"

Kéan aRs
09-01-2007, 08:47 PM
DUYMAMIS
Delinin teki timarhanenin bahçesinde yürürken bakmis baska bir deli agacin altinda oturmus
kahkahalr atiyor...hemen yanina kosmus..ve sormus "hey sen neye gülüyorsum öyle?", öbür
deli "hiç ben hep kendi kendime fikra anlatirim ama bu seferki ni duymamistim"

Kéan aRs
09-01-2007, 08:47 PM
BOGALARDAN HOSLANIYOR
Ögretmen sinifa geç gelen ögrenciye:-neden geç geldin oglum* der
-bizim inegi damizlik bogaya ***ürdüm hocam. der çocuk
-o isi baban yapamazmiy di? diye sorunca ögretmen, çocuk gülerek
-belki yapabilirdi hocam ama bizim inek bogalardan daha çok hoslaniyor..

Kéan aRs
09-01-2007, 08:47 PM
ÖNCE KAÇANLAR
Bir akil hastanesinde iki deliyi çikartmak zorundalarmis.Bir test yapalim demisler.Iki
deliyi teste tabi tutmuslar.Adamlarin önüne bir kavanoz böcek ile zeytin koymuslar`` buyrun
beyler yiyin``demisler bir tanesi hemen zeytine saldirmis.
Öbürü hemen önünü kesmis ve demiski``önce kaçanlari yiyelim sonra duranlari yeriz``demis

Kéan aRs
09-01-2007, 08:48 PM
FAYDASI
Saglik dersinde ögretmen bir ögrenciye sordu :
- Söyle bakalim, bebeklerde anne sütü neden inek sütünden daha faydalidir ?
Ögrenci kendinden emin bir sekilde cevap verdi,
- Daha lezzetlidir, eksimez, pasta yapiminda ve baska amaçlarla kullanilamaz, bebege
özeldir, ambalaji nefistir.

Kéan aRs
09-01-2007, 08:48 PM
ERIYOR ISTE
Deli , kahveye girdiginde soluk solugaydi.Bos bir masaya oturup ocaga seslendi;
- Bana bir çay !
çay geldi , sekerleri atip karistirdi.Garsonadan yine seker istedi. Onlari da atip
karistirdi,yeniden istedi.Garson;
- Sekiz seker koydun çaya ,dedi saskin saskin,
- Koydum ama , iste görüyürsun, hepsi eriyor

Kéan aRs
09-01-2007, 08:48 PM
BENDE VARDIM
Hoca bir gün arkadasiyla konusuyormus arkadasi demis ki : -Ya hocam dün sizin evden bir
ses çikti. Bu neydi?. Hoca ise : -Hiç sadece hanimla biraz tartistik kavugum
merdivenlerden
yuvarlandi, demis. Arkadasi : -Yahu hocam hiç kavuktan
bu kadar ses çikar mi?, demis. Hoca : -Ya anlasana içinde bende vardim, demis

Kéan aRs
09-01-2007, 08:48 PM
TEK BASINA
Okula yeni gelen ögretmen ilk dersinde ögrencilere ilginç bir çagrida bulunmus:
"Kendini geri zekali hisseden varsa ayaga kalksin..."
Sinifta çit yok. Nihayet biri kalkmis:
"Sen kendini geri zekali mi hissediyorsun?"
"Hayir", demis çocuk, "ama sizin tek basina ayakta kalmaniza gönlüm razi olmadi da…"

Kéan aRs
09-01-2007, 08:48 PM
AÇMADIM KI
Akil hastanesinde koguslari gezen
bashekim,bir delinin oturmus,birseyler yazdigini gördü:
-Kolay gelsin ne yaziyorsun?
-Mektup yaziyorum efendim.
-Yaaa..Kime yaziyorsun?
-Kendime..
-Peki ne yazili mektupta??
-Ilahi doktor bey,deli misiniz siz
Mektubu daha almadim ki içinde ne
yazdigini bileyim.

Kéan aRs
09-01-2007, 08:48 PM
SIKARKEN
Nasrettin hoca bir gün yolun kenarinda kedisini yikiyomus. yoldan geçen arkadasi hocaya:
"hocam kediyi yikama ölür. " demis. hoca aldiris etmemis ve yikamis. arkadasi dönüste
hocayi tekrar yolun kenarinda görmüs. kedi ölmüstü. adam: " hocam ben size kediyi
yikamayin ölür demedimmi? " demis. hoca: " ben kediyi yikarken ölmediki sikarken öldü

Kéan aRs
09-01-2007, 08:48 PM
AYNISINI SÖYLEDIM
Küçük Ali okuldan eve gelir ve üzgün bir sekilde, "Matematik dersinden 1 aldim" der.
Babasi hemen sorar, "Neden ?" "Ögretmen 3x2 kaç eder?" diye sordu, ben de "6" dedim.
Babasi hemen oglunu tasdikler ve "Fakat bu dogru" der. Ondan sonra da "ögretmen 2x3
kaç eder?" diye sordu.
"Has *iktir, ne farki var ki ?"
"Ben de ögretmene aynisini söyledim....

Kéan aRs
09-01-2007, 08:49 PM
TEKRAR
Temelin üç tane sevgilisi vardir.Biri ögretmen biri doktor, biri de santral görevlisidir.
Fakat
ögretmenle evlenmeye karar verir. Bunu duyan arkadasi sorar "Niye ögretmen de digerleri
degil?" diye.Temel de döner:"Ula der,bilmez misin doktorlar "Bugün git yarin gel"
der.Santral görevlisi de"Su an mesgul,
daha sonra tekrar deneyin" der. Ama ögretmen ne der? Haydi bir daha tekrarlayalim..."

Kéan aRs
09-01-2007, 08:49 PM
GERI GETIRDIM
Akil hastanesinde delinin biri bashekimden iki tane sise ister.
Bashekim sise yerine,deliye iki tokat atar.Deli kizgin bir sekilde odasina döner.
Ertesi gün deli bashekimin odasina gider.Girer girmez bashekime iki tokat atar.
noldugundan habersiz bashekim; "Deliye naptigini zannediyorsun" diye çikisir.
Delide "birsey yaptigim yok efendim,dün verdiginiz siseleri getirdim" der.

Kéan aRs
09-01-2007, 08:49 PM
BIR KEDI DAHA
Akil hastanesinden kaçan iki deli, karsidan gelen bekçiyi görünce iri gövdeli bir çinarin
arkasina saklandilar.Bekçi,onlarin ayak seslerini isitmisti.Sordu:
- Kim o?
içlerinden biri kedi gibi miyavladi.
Bu basarili miyavlamadan sonra bekçi yürüyüp gidiyordu ki,delilerin ayaklari altindaki
yapraklar hisirdadi.Bekçi geri dönüp yine seslendi:
- Kim var orada?
ikinci deli cevap verdi:
- Bir kedi daha.

Kéan aRs
09-01-2007, 08:49 PM
KISACA
Imam Hatip Lisesinde teftis yapan bir mufettis sinifa girer..Ders Kur'an-i Kerim'dir.
Bir ogrenciyi
kaldirarak ismini sorar. Ogrenci:"Fatih" diye cevap
verir..Mufettis : "Peki oyleyse yavrum Fatiha suresini
oku bakalim.."..cocuk sureyi okur. Sira baska bir ogrenciye gelmistir. Mufettis yine
sorar.."Ismin ne
cocugum?"..cocuk cevap verir: "Yasin ama arkadaslar
kisaca Kevser derler "

Kéan aRs
09-01-2007, 08:49 PM
ISIKSIZ KALIRIZ
Akil hastanesinde bir gün delilerden biri kosarak doktorun yanina gelmis.
Doktor Bey çabuk bizim kogusa gelin demis.
Doktor gitmis, delilerden bir tanesi kendini ayaklarindan tavana asmis öylece duruyor.
Doktor ne bu? diye sormus.
Doktoru çagirmaya giden deli cevaplamis, Doktor Bey bu zir deli kendisini ampul saniyor.
Doktor kizmis, olurmu öyle sey hemen indirin onu asagiya.
Yine ayni deli, " Doktor Bey o zaman da biz isiksiz kalmazmiyiz!!!"

Kéan aRs
09-01-2007, 08:49 PM
SILIKON
Ögretmen sinifta madenleri ve ne kadar degerli olduklarini anlatiyormus.
Dersin bitiminde çocuklara sormus:
-"Kim hangi madene sahip olmak ister çocuklar?"
Önce David cevap vermis: "Platin, ögretmenim. Onunla kendime bir Porsche alirdim."
Ardindan Mike cevaplamis: "Altin, ögretmenim. Altinlarimla kendime son model bir Cadillac
alirdim."
En son Küçük Joe yanitlamis: "Silikon, ögretmenim. Ablamda iki tane var, kapinin önündeki
arabalari hayal bile edemezsiniz!..."

Kéan aRs
09-01-2007, 08:49 PM
SIGMAZSINIZ
Bir gün padisah Nasreddin Hoca' ya sormus.
Hocam ben ölünce cennete mi gidecegim yoksa cehenneme mi, söyle bakayim? demis.
Hoca padisahtan korkmadan :
-Cehenneme gidersiniz padisahim? demis.
Padisahin sinirden sakallari titremis.
Bu durumu gören Hoca :
-Kizmayin padisahim ben aslinda size cennete gidersiniz diyecektim fakat sizin
cellatlarinizin kiliçlariyla ölen suçsuz kisilerden
cennet dolup tasmis.Bu yüzden cennete sigmazsiniz diye cehenneme gidersiniz dedim, demis.

Kéan aRs
09-01-2007, 08:49 PM
YARI MANYAK
Ögretmen derste çocuklara dönerek sorar:
- Söyleyin bakayim,kuzeyimizde karadeniz,güneyimizde akdeniz,batimizda ege denizi varsa
BEN KAÇ YASIMDA OLURUM..?
Arka siralardan bir parmak kalkar:
- Kirkdört ögretmenim..
Gerçekten de o yasta olan ögretmen sasirir:
- Dogru..Ama nasil bildin.?..
- Gayet kolay ögretmenim..Benim yari manyak bir agabeyim var;tam
yirmiiki yasinda..Onun yasini iki ile çarpinca sizin yasiniz çikiyor....

Kéan aRs
09-01-2007, 08:49 PM
ZATEN ABDESTSIZDIM
Nasreddin Hoca bir gün agacin altinda namaz kiliyormus.Agaçta bulunan biri de onu
izliyormus.
Namazi bittikten sonra namazimin kabul olmasi için Allah'a dua etmeye baslamis.
-Allahim sen namazimi kabul et.
Agaçtaki adam:
-Etmem diye cevap vermis.
Hoca sasirmis.Tekrarlamis.
-Alahim sen kildigim namazi kabul et.
-Etmem.
Hocanin saskinligi iyice artmis.Yine:
-Allahim sen namazimi kabul et
demis.
Agaçtaki adam tekrar:
-Etmem deyince hoca sinirlenmis.
-Etmezsen etme.Zaten abdestsiz kilmistim.

Kéan aRs
09-01-2007, 08:50 PM
AGIZDAN DOLUYOR
Adam çok zamparaymis.Faaliyetlerinin sonucu olarak günün birinde hastaligi kapmis.Doktor
hastaligin tedavisinin çok kolay bir yolu oldugunu,bir hafta boyunca ufakligi her gün 15
dakika içi süt dolu bir bardagin içinde tutmasini söylemis.Adam hergün banyoya bir bardak
sütle girip kapiyi kilitleyerek tedaviyi uyguluyormus.Karisi durumu merak edip sordugunda
bir sekilde geçistiriyormus.Dördüncü gün banyoya girmis ancak kapiyi kilitlemeyi unutmus.
Bunu firsat bilen karisi kapiyi açip içeri girdiginde gördügü manzara karsisinda bir an
duraklamis ve "aaaaaaaa
kirk yil düsünsem bunun bir dolmakalem gibi agizdan dolduruldugu aklima gelmezdi" demis

Kéan aRs
09-01-2007, 08:50 PM
GÖZLEM
tip fakültesinde profösör derse girer ve ögrencilere tipta önemli iki kuralin oldugunu
söyle...birincisi hiç bir seyden mideniz bulanmayacak hiç bir seyden tiksinmeyeceksiz...
simdi size uygulamali olarak gösterecem der ve masanin üzerinde duran cesedin anüsüne
parmagini batirir ve yalamaya baslar..daha sonra bu isi tüm ögrencilerin yapmasini ister.
bütün ögrenciler siraya girer ve cesedin anüsüne parmagini sokar ve yalarlar.bu is
bittikten sonra profösör "simdi gelelim ikinci kurala" der.
"tipta ikinci önemli kural gözlemdir" der ve ekler "ben cesedin anüsüne isaret parmagimi
soktum ama orta parmagimi yaladim"

Kéan aRs
09-01-2007, 08:50 PM
SECDEYE KAPANIRSA
Bir gun Hoca, yol ustu bir hana inmis. Nuh Nebi'den mi kalmis, Kaalubela'dan mi? Her ne
ise.. Her tarafi delik desik olmus; adeta cokmeye bir basi kalmis. Hoca'nin yuregine
bir korkudur dusmus ama, ne desin? Nihayet bir soz arasinda:
"Yahu, bu senin tavan da ne kadar gicirdiyor be, besik mi mubarek!" diyecek olmus ama,
hanci baba hic orali olmamis; sozu sakaya bogarak;
"Agzini hayra ac Hoca, bu gicirti besik gicirtisi degil; tavan tahtalari Hak'ka tesbih
cekiyor!" demis.
Hoca'nin kozu kullenirmi? Gozlerini hancinin gozune dikerek;
"Peki ama, demis; ya bu tavan boyle tesbih ceke ceke aska gelip de secdeye kapanirsa,
bizim halimiz nice olacak!"

Kéan aRs
09-01-2007, 08:50 PM
FARK VAR
bashekim birgun deliler hastanesinde hastalari ziyarete cikar ve bir kosede delilerin
kendi aralarinda bir rakam soyledikten sonra gulduklerini gorur ve dayanamaz sorar:neden
soylediginiz her rakamdan sonra guluyorsunuz diye?Delinin biri cevap verir biz der butun
bildigimiz fikralara numara verdik 5 dedigimiz zaman 5 numarali fikra aklimiza geliyor
guluyoruz 8 deyince 8 numarali fikra aklimiza geliyor guluyoruz demis.Bashekim birde ben
soyleyeyim ozaman demis 5 demis cit yxok, 7 demis cit yok.b akmis cit yok ve sormus ben
soyleyince neden gülmüyorsunuz?delinin biri cevap vermis:bashekimim anlatmadan anlatmaya
fark var.

Kéan aRs
09-01-2007, 08:50 PM
HAYAL KIRIKLIGI
Ingiltere'nin saygin kiz kolejlerinden birinde biyoloji ogretmeni ogrencilerden Miss
Perkins'a "Soyle bakalim, insan vucudunda uyarildiginda normal buyuklugunun alti katina
ulasan organ hangisidir?"
Ogrenci yuzu kizararak "bana bu soruyu sordugunuzdan ailemi haberi olacak" demis. Ogretmen
baska bir ogrenciye donmus ve "Sen soyle Miss Sarah" demis. Sarah "los isikta gozbebegi"
yanitini vermis. Ogretmen aferin dedikten sonra Miss Perkins'a donmus ve sana uc sey
soyleyecegim demis:
1- dersine hic calismamissin bundan ailenin haberi olacak
2-aklin fikrin surekli kotu seylerde.
3- ilerde cok buyuk hayal kirikligina ugrayacaksin...

Kéan aRs
09-01-2007, 08:50 PM
RUJ IZI
Bir kiz yurdunda söyle bir sorun yasanmaktadir: Kizlar, sabah
dudaklarina ruj sürdükten sonra aynayi öperek dudak izi
birakmaktadirlar, bunlarin temizlenmesi sorun olmaktadir. Yurdun müdürü birgün
yurtta kalan kizlari ve tuvaletleri temizleyen
hademeyi tuvalete toplar. Kizlara yönelik söyle bir konusma yapar:
"Bazilariniz dudaklarina ruj sürdükten sonra aynalari
öperek dudak izi birakiyorlar. Hadememiz bunlari temizlerken çok
zorlaniyor. Simdi ne kadar zorlandigini hep beraber
izleyelim." Der. Bir isareti ile hademe firçasini klozetlerden birine daldirip aynayi
temizlemeye baslar. O günden sonra
aynalarda bir daha dudak izine rastlanmaz.

Kéan aRs
09-01-2007, 08:50 PM
HANGI LASTIK
Dört universite ogrencisi sabahleyin uyanamayarak matematik finalini
kacirirlar, sinav ertesinde hocalarini yakalayip, zarzor bindikleri
arabanin
lastigi patladigi icin sinavi kacirdiklarina ikna ederler.
Kadin, yalvarmalarina dayanamayarak, bu dört arkadasa sinavi 3 gun
sonra yapacagini soyler.
Sinav gunu geldiginde, matematik hocasi bizim dortluyu sinifin dört
kosesine
oturtur. Finali gecmek icin de en az 50 almak lazimdir, sinavda da 5
soru
vardir. Sayfanin onundeki 4 matematik sorusu basit sorulardir ve her
biri 10
puanliktir.
Kagidin arkasindaki soru ise 60 puanliktir ve de soru aynen soyledir
Hangi lastik patladi ??

Kéan aRs
09-01-2007, 08:51 PM
BEN ASTIM
Jim ile Mary akil hastanesinde iki hastadir. Birgun hastanenin yuzme havuzunun etrafinda
dolasirken Jim aniden suya atlayip en dibe batar. Bunu goren Mary hemen ardindan atlar ve
dibe kadar yuzup Jim'i kurtarir. Tabii Mary'nin bu kahramanca davranisi hastanede olay
olur. Bunu duyan bashekim de Mary'nin artik iyilestigini dusunup, hastaneden derhal
taburcu edilmesi emrini verir. Islemler yapilir, belgeler cikartilir, Bashekim ayni gun
Mary'nin yanina gider:
-Mary, sana bir iyi bir de kotu haberim var. Iyi haberim, yaptigin kahramanca davranistan
oturu anladik ki akli dengen tamamen yerinde ve boylece hastanemizden taburcu oluyorsun.
Kotu habere gelince, kurtardigin hasta, Jim, intihar etmis. Az once odasinin banyosunda
kendisini asmis bulundu.
Mary gayet sakin yanit verir:
-O intihar falan etmedi ki. Ben onu astim kurusun diye.

Kéan aRs
09-01-2007, 08:51 PM
BACAK
Biyoloji dersinden yapilacak sinav için siniftaki herkes acayip çalismis,
notlar, kopyaliklar havada uçusmus. Daha sonra sinavin yapilacagi gün
gitmisler bir de bakmislar, ortada kagit kalem yok sadece sira sira
mikroskoplar.
Hoca;
-Bu mikroskop lam'larinda bir böcegin bacagi var, sinaviniz bacagindan böcegi tanimak"
Tabi hemen itirazlar ama fayda etmemis, hoca dedigi dedik. Ögrenciler
mikroskoplarin basina geçmis ama taniyamiyorlar… En sonunda biri dayanamamis,
kapiyi çarpip
çikmis.
Hoca arkasindan seslenmis;
-Kimsin sen, kapiyi çarpip çikiyorsun?
Kapi hafifçe aralanmis ve bacagini uzatmis,
-Tanisana hadi tanisana kim oldugumu…

Kéan aRs
09-01-2007, 08:51 PM
BIRSEY OLMAZ
Kucuk kiz sinifta Fen Bilgisi dersinde birden parmak kaldiriverdi:
"Ogretmenim ben bisey sormak istiyorum!!"
"Evet seni dinliyoruz..?"
"Benim anneannemin bebegi olur mu???"
Ogretmen tabi cok sasirmis ama "anneanneler bebek yapmak icin
biraz yaslidirlar" diye gülumsemis..
Bizim bidik yine sormus: "Peki annemin bebegi olur mu??"
Ogretmen cevaplamis: "Annelerin bebegi olur ama yaslari
ilerledikce
bebekleri olma ihtimali de azalir"
Derken kucuk kiz "Peki ogretmenim.."demis.. "ya benim bebegim olurmu??"
Ogretmen gulmus: "Canim senin yasin daha cok kucuk, olur mu
oyle sey??"
Bunun uzerine arka siralardan erkek cocuklardan biri
bagirmis:
"BAAAAAK!!! BEN SANA BISEY OLMAZ DEMEMIS MIYDIM".

Kéan aRs
09-01-2007, 08:51 PM
ALISTIRA ALISTIRA
Istanbul'da üniversitede okuyan genç kiz Ankara'daki babasina telefon etmis:
-"Baba, meraba. Ben Lale...."
-"Ooooo. Güzel kizim benim. N'abersin bakalim?..."
-"Hiç sorma babacigim. Hiç keyfim yok valla..."
-"Hayirdir? Bi sorun mu var?...
Kiz aglamaya baslar; babasi ise üzüntü ve meraktan kafayi yemektedir:
-"N'ooldu kizim? Anlatsana..."
-"Murat evi terketti. Bosanmak istiyormus..."
-"Ne evi lan? Ne bosanmasi? Sen ne zaman evlendin de bosaniyorsun?..."
-"Hani senin hiç hoslanmadigin esrarkes çocuk vardi ya. Ben onunla evlendim."
-"Iyi halt ettin, zilli. Neyse, artik yapacak bi sey yok. Versin mahkemeye,
hemen bosanin..."
-"Bosanalim ama benden 10 milyar istiyor. Eger vermezsem, iyi zamanlarimizda çektigi
çiplak
fotograflarimi Internetten herkese yollayacakmis...."
-"Püüh. Rezil... Çiplak fotograf çektirdin, öyle mi?"
-"Ama babacigim. O benim kocamdi. Ne biliyim böyle bir pustluk yapacagini."
-"Peki. Olan olmus artik. Yarin havale ederim parayi...Ögleden sonra Bankaya gidip
çekersin;
sonra da alip yakarsin o kahrolasi fotograflari..."
-"Sagol baba. Eeee. Sey...Bi de kürtaj için 2 milyara ihtiyacim var..."
Adam artik iyice fenalasir. Boguk bir sesle konusur:
-"Kürtaj mi? Bi de hamile mi kaldin o çocuktan sen?..."
-"Aslinda ondan degil... Zenci bi çocuk vardi...Zaten o yüzden ayriliyoruz ya...."
Adam bayilmak üzeredir. Nabzi yükselir, tansiyonu düser, artik inleyerek konusmaktadir:
-" Biz seni oraya okumaya yollamistik. Sen ne haltlar çevirmissin. Allahim. Nedir bu
basimiza gelenler...Okulu bititir bitirmez Ankara'ya dönüyorsun, yoksa kirarim
bacaklarini..."
-"Istersen hemen dönebilirim babacigim. Ben geçen yil okuldan atildim çünkü..."
Adam masanin üzerindeki soguk su dolu sürahiyi basindan asagiya devirir ve ancak bu
sekilde konusmasini sürdürebilir:
-"Okuldan mi atildin? Hani birlikte avukatlik yapacaktik, zilli?...Eh ulan? Sen hele bi
gel buraya. Ben sana yapacagimi bilirim. Evden disariya adim attirmiycam sana. Ilk
isteyenle de evlendiricem...."
-"O is zor be baba. Biliyorsun, moda oldu, artik evlenmeden önce esler birbirlerinden
saglik raporu istiyorlar... Pek iyi bi rapor sunacagimi zannetmiyorum ben..."
-"Allahim, çildiracagim... Bir de cinsel hastaliklar haaa.....Kesin o zencidendir..."
-"Çok pis arkadaslari vardi. Bilmem artik hangisinden kapmisimdir..."
Güm diye bir ses duyulur. Adam kisa bir süre için kendinden geçmistir; ancak hemen
kendisini toparlayip tekrar telefonu alir.
-"Hemen bu aksam dayini yolluyorum oraya. Seni alip gelecek. Adresini ver bakiyim..."
-" Mahmutpasa Karakolu'ndayim... Gelirken kefalet için de biraz para getirsin yaninda..."
-"Karakol mu?...Bi de karakola mi düstün layyynnn? Ne yaptin?...."
-"Dün kafam çok bozuktu, çok içmisim. Araba kiralayip dolasmaya çiktim. O kafayla
Arnavutköy'de kokoreççi dükkanina girdim. Ama neyse ki kimse ölmedi. Dükkan sahibiyle
kiralik araba firmasina biraz para vermek gerekir sanirim..."
Adam artik iyice fenalasmistir. Hatta fenalasmak ne kelime; adeta kahrolmustur.
Telefonda kisa bir sessizlik olur. Kiz tekrar konusmaya baslar:
-"Babacigim. Sakin üzülme. Bütün bunlar bir sakaydi. Ben sadece sinifta kaldigimi
söylemek için aramistim...
Bunun üzerine adam sevinçle ve mutlulukla haykirir:
-"Canin sagolsun be güzelim, bosveeerrr. Okul da neymis? Hiç mühim degil, tatli
canin sagolsun senin...."

Kéan aRs
09-01-2007, 08:51 PM
EKIPMANA SAHIPSINIZ
Bir çift , göl kiyisina tatile gider..
Gölde bazi bölümlerde balik avlamak yasaktir.Koca, yasak olmayan bölümlerde avlanarak,
kadin da kitap okuyarak günlerini gecirmektedirler.Derken bir gün adam balik avlamaktan
gelir ve ögleden sonra kestirmek üzere odasina cekilir.Kadinin cani sikilir ve botla golde
bir gezinti yapmaya karar verir. Bu gezinti umdugu gibi gitmez ve botun hakimitiyetini
yitirir. Bot göl üzerinde serbestce dolasmaya baslar.
Kadin da yapacak bir sey olmadigi icin çikarip kitabini okumaya baslar. Derken devriyeye
cikmis olan serif kadini gorur ve yanina yanasir..
"Hanimefendi burada ne yapiyorsunuz?"
"Görmüyor musunuz kitap okuyorum."
"Ama bu bölgede balik avlamak yasaktir."
"Zaten ben de balik avlamiyorum"
"Ama gerekli butun ekipmana sahipsiniz, sanirim sizi karakola goturup ceza kesmem
gerekiyor."
"Eger boyle bir sey yaparsaniz ben de bana tecavuz ettiginiz soylerim."
"Size dokunmadim bile..!!"
"Ama gerekli tum ekipmana sahipsiniz, degil mi?"

Kéan aRs
09-01-2007, 08:51 PM
FITILI KISAYDI
Bir timarhanede deliler ayaklanir ve binanin orta bahçesini isgal ederler. Hiçbiride
dagilmaz. Bunun üzerine doktorlar toplanarak yönetmeligi açarlar ve aynisini uygulamaya
karar verirler. Yönetmeligi göre bir doktoru çiril çiplak soyar delilerin içine atarlar.
Doktor içeri girince * BOMBAAA * diye bagirir. Bu gören deliler doktoru tuttuklari gibi
camdan disari atarlar. Bunun üzerine doktorlar tekrar toplanir ve konusurlar. Bu iste bir
yanlislik vardir. Delilerin hepsinin dagilmasi gerekmektedir. Yeniden denerler. Bir
doktoru daha soyup içeri atarlar ve oda * BOMBAAA * diye bagirir. Deliler onu da tutuklari
gibi camdan disari atarlar. Bashekim en sonunda bir de ben deneyim der ve soyunup
delilerin arasina girer ve * BOMBAAA * diye bagirir. Bunun üzerine bütün deliler kaçisir
ve binayi ve orta bahçeyi terk ederler. Doktorlar merak eder ve biraz akilli
olanlarindan toplayarak bu durumu sorarlar. * Niçin siz ilk iki doktor girdiginde binayi
bosaltmadiniz da son bashekim girdiginde bosaltiniz? * derler. Delilerde * Ilk giren iki
bombanin fitili uzundu ama son giren bombanin fitili kisaydi zamanimiz yoktu içerde
patlamasin diye böyle yaptik * derler.

Kéan aRs
09-01-2007, 08:51 PM
EN AKILLI ADAM
Bir kesis dünyanin en akilli adamini bulmak için diyar diyar geziyormus sira nasreddin
hocanin köyüne gelmis ve köylülere sormus.
- sizin köyün en akilli adami kim?
demis. Köylülerde:
- nasreddin hoca demis.
bunun üzerine kesis köy meydaninda
hoca ile görüsmeye baslamis ve eline bir çomak almis yere bir daire çizmis, nasreddin
hoca da çomakla daireyi ortadan ikiye bölmüs, kesis bir dogru daha çizerek daireyi dörde
bölmüs,hocada
dörde bölünmüs dairenin üç dilimine çarpi isareti koymus,kesis
elleriyle asagidan yukariya dogru hareket yapmis,hocada yukaridan asagiya yapmis ve kesis
büyük bir hayranlikla hocayi tebrik etmis.
Olup bitenden bir sey anlamayan halk kesise ne oldugunu sormus kesisde :
- Bu adam gerçekten dünyanin en akilli adami, yere dünya çizdim
o ortadan ekvator geçer dedi,ben dünyayi dörde böldüm o da dört de üçü sudur dedi,ben
yerden buharlasma sonucunda ne olur dedim o da yagmur yagar dedi.
Bu sefer hocaya neler oldugunu sorar halk hoca da:
- Bu adam oburun biri, yere bir tepsi baklava çizdi ben de yarisi benim dedim, daha sonra
tepsiyi dörde böldü o zaman dört de üçü benim dedim, o da tepsi altindan atesi
hafif hafif
almali dedi ben de üstüne findik fistik ekelersek daha iyi olur dedim.

Kéan aRs
09-01-2007, 08:51 PM
TED AMCA
Amerika'da bir ilkokulda ögretmen çocuklara evde ders alinabilecek bir hikaye
yaratmalarini,
ertesi gün sinifta okuyacaklarini söylemis. Ertesi gün çocuklar hikayelerini anlatmaya
baslamis. Ilk sirada küçük Suzi varmis. Baslamis anlatmaya:
Bizim çiftligimiz var. Bir gün babamla yumurtalari topladik, bir sepete koyduk. Arabayla
giderken bir tümsekten geçtik, sepet devrildi ve yumurtalarin hepsi kirildi." Ögretmen
- Güzeel. Peki bu hikayeden alinacak ders nedir?
- Bütün yumurtalari ayni sepete koyma.
- Aferim çok güzel. Lily sira sende.
Küçük Lily tahtaya kalkmis ve anlatmaya baslamis:
- Bizim de bir çiftligimiz var. Babam yumurtalardan civciv çikmasi için onlari kuluçka
makinesine koyar, geçen hafta 12 yumurta koydu. 12 civcivi olacagini saniyordu, ama
sadece 8inden civciv çikti.
- Eveeet. Peki burdan alinacak ders nedir?
- Tavuktan çikmamis yumurtalari sayma
- Aferim bu da çok güzel. Billy, sira sende
Küçük Billy tahtaya kalkmis ve anlatmaya baslamis:
- Amcam Ted Vietnam Savasina katilmisti. Bir gün helikopterle bir göreve giderken
helikopter vurulmus. Ted Amcam helikopter düsmeden elinde bir makinali tüfek, bir
kasatura ve bir sise bira ile atlamayi basarmis. Parasütüyle yere inerken yolda birayi
içip bitirmis. Inince mermisi bitene kadar makinali tüfegiyle 70 kisiyi haklamis. Sonra
kasatura kirilana dek onunla 20 kisiyi halletmis. Sonra da son 10 kisiyi de silahsiz
bitirmis.
- Böyle korkunç bir hikayeden alinacak ne ders olabilir?
- Içerken Ted Amcama bulasmayin...

Kéan aRs
09-01-2007, 08:52 PM
BAK AKILLANDIN
hoca yolculuk sirasinda mola verip bir hana girer, bu sirada hana bir baska yolcu
daha girer ve ikisi birden hancidan yiyecek birseyler isterler. Fakat hanci yiyecek
olarak sadece bir balik oldugunu söyler ve bunu paylasmalarini önerir. Bunun üzerine
hoca 'ben baligin sadece basini yiyecem' der. Hanci bunun nedenini sorar, hocada
'balik basi zekayi arttirir,balik basi yiyen insan akilli olur' der. Bunun üzerine
diger yolcu hemen atilir ve hocaya 'balik basini niye sen yiyeceksin, ben yemek
istiyorum' der. Hoca da itiraz etmez ve baligin koca gövdesini hoca yer ve bir güzel
karnini doyurur, diger yolcu ise sadece baligin basini yer ve sonra hocaya seslenir
'sen koca gövdeyi yedin karnini doyurdun ben sadece kafayi yedim aç kaldim ' der Hoca
da bunun üzerine sunu der 'Bak nasil akillandin'
BORSACI
Kurt borsaci genç borsaciyi yanina almis, isin inceliklerini anlatiyor. Bütün önemli konular gibi, bu konu da parkta yürüyüs yaparken konusuluyor.
Yasli kurt anlatiyor:
- Durumu degerlendirirken, kafanda ne kadar risk karsisinda ne kazaniyorum hesaplarini Iyi yapacaksin... Mesela bak suraya bir köpek pislemis, normalde igrenç ama sana "parmagini degdir ve yala, karsiliginda bir milyar veririm" dedigimde bir firsat sekline dönüsür degil mi?
- Elbette.
- Haydi bakalim, bir milyar veriyorum parmagini degdir ve yala.
Genç denileni yapar, ihtiyar kurtun aninda saydigi bir milyari cebe atar, yürüyüs devam eder.
- Peki ben size bir milyarinizi geri almaniz için su köpek pisligine parmaginizi degdirip yalamanizi söylesem...
Yasli kurt hemen yapar ve bir milyari geri alir.
Yan yana yürümeye devam ederler...
Genç: - Ceplerimizdeki para ayni, ikimizin de agzinda köpek pisligi tadi var. Ne fark etti?
Yasli kurt: - Öyle deme; iki milyarlik islem hacmi yarattik!

Kéan aRs
09-01-2007, 08:52 PM
Aganin Ayricaligi
Irgat kosa kosa agasinin yanina gelir;
-Agam aksam rüyamda seni gördüm
-Hayirdir len nasil gördün?
-Ikimizde ayni uçakta seyahat ediyorduk.
-Eeee
-Sonra uçak ariza yapti ve düstü.
-Hayirdir insallah,ne oldu sonra?
-Ben bok çukuruna, sen de bal çukuruna düstün.
-Olacak di mi o kadar fark. Agaligim rüyada bile belli olmus.
-Sonra birbirimizi yalaya yalaya temizledik.

Kéan aRs
09-01-2007, 08:52 PM
Renk insani degistirir
Amerika'da bir fuar açilmisti. Fuarda zencileri beyaza dönüstüren bir makine tanitiliyordu. Denemek 10 dolardi. iki zenci fuari gezerken bu makineyi gördüler ve denemeye karar verdiler. Birinin 11 dolari digerinin ise 9 dolari vardi. 9 dolari olan arkadasina dönüp
-Sen 1 dolarini bana ver. Gidip birlikte beyaz olalim. dedi. Arkadasi ise :
-Dur! Önce ben gireyim, deneyeyim. Eger memnun kalirsam sana 1 dolarimi veririm. Sen de beyaz olursun. dedi.
Anlastilar. Zenci gidip makineye girdi ve bir süre sonra beyaz olarak çikti. Disarida kalan zenci duruma çok sevinmis olarak arkadasinin yanina gidip :
-Hadi dedi. 1 dolari ver ben de beyaz olayim.
-Hadi oradan pis zenci!

Kéan aRs
09-01-2007, 08:52 PM
Topun Hacmi
Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir mühendise bir kirmizi top verip bunun hacmini nasil bulacaklarini sormuslar. Matematikçi, bir mezura ile etrafini ölçüp formülle yariçapini hesapladiktan sonra diger bir formülle yariçapindan hacmini bulacagini söylemis. Fizikçi ise topu suya batirip yer degistiren suyun hacmini ölçerek topun hacmini bulabilecegini söylemis. Top son olarak mühendisin eline verilmis, mühendis topu söyle biraz çevirip bakmis ve sonra: "Bana kirmizi toplar katalogunu bulun"

Kéan aRs
09-01-2007, 08:52 PM
Teknoloji
Bir Türk, Japon arkadasinin daveti üzerine Japonya'ya gidiyor. Birkaç gün gezdikten sonra arkadasi onu çalistigi fabrikaya ***ürüyor. Teknoloji muazzam. "Bak !", diyor Japon : "Burada robot yapiyoruz. Su Robotlar ögle yemegini hazirlar ve getirir. Sunlar bebek bakar. Sunlar araba bile kullanir." Bizim Türk vatandasi hayretler içinde kalir. Dolastikça gözleri fal tasi gibi açilir. Japonya'dan ayrilirken arkadasi Türkiye'ye mutlaka gelmek ve teknolojisini görmek istedigini söyler. Ve o gün gelir. Fakat bizim Türk nereyi gezdirecegini bir türlü bilemez. Düsünür ne göstermelide altinda kalmamali Japonyada gördüklerinin. Aklina hamam gelir. Japon ne anlar Türk Hamamindan. Alir ***ürür. Japona ilginç gelir: "Ne oluyor burada?" "Biz burada insan yapiyoruz." " Sahi mi?" der Japon. Bir odanin kapisini açarlar. Içeride tellak bir adamin kolunu ovmaktadir. "Bak der bizimki, burada kollar monte ediliyor." " Bir baska odada bacak ovulmaktadir. "Buradada bacaklar takiliyor." Japon bu sefer hayrette. Diger odanin kapisini açarlar. Içeride bir kadinin üstünde bir erkek is üstünde. Japon sorar : "Peki burada ne oluyor." "Burada montaj bitmis delikler açiliyor."

Kéan aRs
09-01-2007, 08:53 PM
Emektar
Adamin biri sabah uyaninca o gün 90 yasinda oldugunu hatirlamis. Yavas yavas yataktan kalkarken gözü ayaklarina ilismis "sevgili ayaklarim" demis, "Bugün 90 yasina girdik. Bu kadar sene beni istedigim yere ***ürdügünüz, bu yasima sizinle girdigim için bahtiyarim, sizlere çok tesekkür ederim, nice seneler dilerim."
Sonra dizlerine dikkat etmis "Sevgili dizlerim, bugün 90 yasina girdik. Bu kadar sene beni tasidiniz,"bükül" dedim büküldünüz, çömel dedim çömeldiniz, bu yasima sizinle girdigim için sükür ediyorum. Sizlere çok tesekkür ederim, nice seneler dilerim"
Sonra gözü biraz daha yukari kaymis "Eee emektar" demis "Eger sende yasasaydin bu günümüzü birlikte kutlayacaktik."

Kéan aRs
09-01-2007, 08:53 PM
Sinekler
Dokuz yasindaki oglan cocugu elinde raket, gözünü pencere camina konmus çiftlesmekte olan sineklere dikmis..
- "Anneee!!" diye cagirmis.. "Sineklerin erkegi olur mu?"
Anne bu masum sorudan kuskulanmadigi için "Olur yavrum.." cevabini verince, oglan sorusunu ikilemis
- "Peki sinegin disisi olur mu?"
Kadin o zaman sorularin çetrefilli bir yere gidecegini sezip, yan çizmis
- "Olmaz evladim.."
Oglan aradigi cevaplari alinca elindeki raketi hirsla sineklerin üzerine yapistirmis.
"****ler!"